İslam din dersinin anayasal çerçeve koşullar

advertisement
Prof. Dr. Heinrich de Wall /Çalışma Grubu 2 (DIK) Alt Çalışma Grubu
Ek 2
Hazırlama Tarihi: 20.02.08
İslam din dersinin anayasal çerçeve koşulları
I. Görev tanımlaması
Genel Kurul’un 2 Mayıs 2007 tarihli oturumunda DIK Çalışma Grubu 2’nin
çalışmalarına dair sunduğu ara raporda şu tespitlerde bulunuldu:
“...
1. Federal hükümet ve eyalet hükümetleri başkanları tarafından 20 Aralık 2001
tarihli kararlarında zaten belirtilmiş olduğu gibi, İslam din dersinin olağan okul
dersi olarak Almanca dilinde kamu okullarında verilmeye başlamasına dair
mutabakat sözkonusudur.Tek tek eyaletlerde geliştirilen model denemeleri bu
yolda geçiş çözümleri olarak görülmektedirler. Ortak amaçlanan hedef ise
eyaletlerdeki kamu okullarında İslam din dersinin Almanca dilinde ve
eğitimlerini Almanya’da görmüş öğretim görevlileri tarafından ve Alman
anayasasının (GG) 7. maddesinin 3. fıkrası temelinde uygulanan Alman okul
denetimi altında verilmesidir.
2. Yapıcı bir önlem olarak eyaletlerin somut süreçler için sözkonusu yetki alanına
dokunmayan ve GG madde 7, fıkra 3 uyarınca başlatılacak İslam din dersinin
Alman anayasa hukukuna göre yerine getirmesi gereken koşulları daha çok
somutlaştıran bir “onaylananlar listesi” nin hazırlanması önerilmektedir. Genel
Kurul’un Çalışma Grubu 2’nin “İslam din dersine giden yollar” konulu bir
çalışma grubu kurmasına dair yetki vermesi rica edilmektedir. Bu şekilde
sadece din dersinin hangi koşullarda başlatılmak zorunda olduğunun değil,
hangi koşullarda başlatılabileceğinin de incelenmesi amaçlanmaktadır.
Aşağıdaki açıklamalar DIK Genel Kurul’u tarafından verilen görevin yerine getirilmesi
için gerekli temelleri ifade etme yolunda bir denemedir. Bunun için, somut örnek
olarak Federal İdare Mahkemesi’nin 23 Şubat 2005 tarihli kararında olmak üzere
(BVerwG 123, 49), yargıda verilen en son kararlarda belirtilen ve bir dini cemaatin
GG madde 7, fıkra 3’e göre din dersi verilmesini talep edebilmek için yerine getirmek
zorunda olduğu şartlar temel alınmaktadır. Ama bunun da ötesinde, kamu okullarında
mezheplere ait din dersi uygulamasının belli bir dini cemaatin mahkeme yoluyla kabul
ettirilebilecek bir hakkı olmadan da başlatılmasına hangi koşullar altında izin
verilebileceği de ifade edilmektedir. Yani konunun ve hukuki mevzuatın şu anki
durumundan hareket ederek tarafların mutabakatı ile mümkün olduğu kadar hızlı bir
şekilde din dersi uygulamasının nasıl başlatılabileceğine de dair yollar aranmaktadır.
II. Din dersinin ilkelerinin dini cemaatler tarafından belirlenmesi
GG madde 7, fıkra 3’e göre kamu okullarında olağan ders olarak öngörülen din dersi
sadece karşılaştırmalı din bilgisi dersi değil, mezheplere bağlı olarak verilmesi
öngörülen bir derstir. GG madde 7, fıkra 3’e göre din dersi dini cemaatin ilkeleri ile
uyum içersinde verilmektedir. Bu, sadece dersin esas itibariyle dini cemaatin
ilkelerine uyması anlamına gelmemektedir. Bundan ziyade, dini açıdan tarafsız
devletin makamlarının bu yetkisi olmadığı için bu ilkelerin sözkonusu dini cemaat
tarafından bizzat tesbit edilmek zorunda olması anlamına gelmektedir. Bu nedenden
ötürü GG madde 7, fıkra 3’ten kamu okullarında din dersi verilmesinin koşulları
olarak, din dersi için ilkelerini tanımlayan ve bu ilkeleri resmi makamlar nezdinde
kabul ettirecek organları ya da kişileri belirleyen bir dini cemaatin olması gerektiği
sonucu çıkartılabilmektedir.
III. Anayasanın 7. maddesinin 3. fıkrasına göre anayasada dini cemaat kavramı
Anayanın diğer tanımlamalarındaki dini topluluk kavramı ile eşanlamlı dini cemaat
kavramını belirleyen dört özellik bulunmaktadır. Bir cemaatin kamu okullarında din
dersinin öngörülmesi ve gerçekleştirilmesi için gerekli olan devletle işbirliğine ortak
olabilmesi için bu özelliklerin yerine getirilmesi şarttır:
1.) Bir dini cemaat - çatı örgüt kuruluşları için özel düzenlemeler sözkonusudur –
doğal kişileri kapsamaktadır.
2.) Asgari bir örgütsel yapı cemaati belirleyen bir özelliktir. Birden fazla kişinin
daha uzun bir süre için dinlerini birlikte icra etme amacıyla bir araya gelmiş
olmaları gerekmektedir.
3.) Dini cemaatin amacı, ortak bir dini inancın sürdürülmesidir. Kültürel
alışkanlıkların ya da ananelerin sürdürülmesi bir dini cemaat oluşumu değildir.
Bundan ötürü dini cemaatin ancak yan amaçlarını teşkil edebilirler.
4.) Dini cemaatleri dini derneklerden ayıran özellik, dini inancın belirlediği
görevlerin kapsamlı bir şekilde yerine geirilmesine hizmet etmeleridir. Dini bir
dernek ise dini yaşamın sadece kısmi bölümlerine hizmet eder.
Bu kıstasların İslam din dersinin başlatılmasına dair yürütülen güncel tartışmalar
ışığında somutlaştırılması gerekmektedir. Bu özellikle Almanya’daki İslami
cemaatlerin çatı örgüt yapısından ötürü gerekmektedir.
Ama ilk önce şunu tesbit etmeliyizki, dini cemaatin ilkelerine göre bir din dersi
uygulamasının başlatılması için dini cemaatin belli bir hukuki yapıya sahip olması şart
koşulmamaktadır. Gerek Federal Anayasa Mahkemesi, gerek Federal İdare
Mahkemesi bunun için kamu tüzel kişiliği statüsünün gerekli olmadığını özellikle
belirtmektedirler.
Bir dini cemaatin iç düzeni kendi meselelerini kendisinin tayin etme hakkı kapsamına
girmektedir. Bir dini cemaatin din dersinde işbirliği ortağı olarak söz konusu olması
için demokratik bir örgütlenmesinin olması gerekmemektedir. Şu anda kendi
doğrultularında din dersi verilen dini cemaatlerin de arasında sıkı hirarşik ya da
monokratik örgütlenme yapılarına sahip olanlar bulunmaktadır. Ama din dersi
uygulamasının başlatılması için gerekli katkı açısından önemli olan, cemaatin temsil
edilişine yönelik ve yetkili makamların ilgili muhataplarının gerekli tesbitleri cemaat
adına bağlayıcı bir şekilde ve dışa yönelik yapmaya yetkili olup olmadığını
anlayabilecekleri şekilde kesin kuralların bulunmasıdır.
IV. Dini cemaatlerin üyelik yapısına yönelik talepler
Bir dini cemaatin kendi bulunduğu yerde bir din ya da inanç mensuplarının değil
hepsini, çoğunluğunu bile bünyesinde toplaması gerekli değildir.
Dini cemaat tanımlaması için az kişi sayısı da yeterlidir. Ancak anayasadan
hareketle GG madde 7, fıkra 3 uyarınca görüşleri doğrultusunda din dersinin
verilmesi amaçlanan dini cemaatlerin üye sayısıyla ilgili asgari talepler ifade
edilebilmektedir.Federal Anayasa Mahkemesi (BVerfGE) 23 Şubat 2005 tarihli
kararında din dersi hakkını kabul ettirmek isteyen bir dini cemaatin Weimar
İmparatorluğu Anayasası’nın (WRV) 137. maddesinin 5. fıkrasının 2. bentinde ifade
bulan kamu tüzel kişiliği önkoşullarını yerine getirmesi gerektiğinden hareket
etmektedir; yani dini cemaat teşkilatlanması ve üye sayısı itibariyle kalıcılık
güvencesi sunmak zorundadır. Bu gerekliliğin din dersi uygulamasının
başlatılmasıyla bağlantılı işlem hacminden ötürü vazgeçilmez olduğu ve GG madde
7, fıkra 3’te “olağan okul dersi” kavramı tarafından içerildiği ifade edilmektedir
(BVerwGE 123, 70). Tek tek ya da çok az sayıda öğrenciye verilen bir ders “olağan
okul dersi” değildir. Eyaletler anayasa hukukuna uygun bir şekilde din dersi
uygulamasının başlatılması için asgari öğrenci sayıları tesbit etmiş bulunmaktadırlar.
Dolayısıyla üye sayısı bu asgari öğrenci sayısına ulaşmak için yeterli olmayan bir dini
cemaat için din dersinin başlatılması da zorunlu değildir. Bu asgari öğrenci sayısına
sadece geçici bir süre için ulaşılabiliyor olması da yeterli değildir. Bundan ziyade
“olağan okul dersi” ancak bu dersin muhtemelen uzunca bir zaman dilimi süresince
verilmesi durumunda sözkonusudur. Ve ancak bu şekilde diğer okul derslerine
kıyasen gerekli kapsamlı zahmetlerin gerekçelendirmesi mümkündür.
Din dersinin - GG madde 7, fıkra 2 uyarınca mevcut kayıtı sildirme olanağı dışında ilgili mezhebe ait öğrenciler için zorunlu ders olduğu için, okulun dersin hangi
öğrenciler için bağlayıcı olduğunu tesbit edebilmesi için bir dini cemaate aidiyet
üzerine kesin düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır (BVerwGE 123, 71). Federal
İdare Mahkemesi bu arada bunun, öğrencilerin kendilerinin ilgili dini cemaate şekilsel
olarak üye olmaları anlamına gelmediğini ortaya koydu. Bundan ziyade en azından
ebeveynlerden ya da velilerden birinin üye olması yeterlidir.
Federal İdare Mahkemesi ayrıca dini cemaatlerin “kendilerine üyeliğe dair, kendi
öztanımlamalarına uygun, şekilsel dernek üyeliğinden bağımsız bir kıstası
öngörmeleri” özgürlüğünü vurgulamaktadır” (BVerwGE 123, 72).
Aynısı çatı örgütler için de geçerlidir. Burada üye sayılmak için çatı örgütüne üyeliğin
aranması değil, üye örgütlerden birine üyelik yeterlidir.
Din özgürlüğünün korunması amacıyla devlet, üyelikle ilgili kuralları ancak kimsenin
“tek taraflı ve (kendi) iradesi dışında” (bknz. BVerfGE 30, 423) dini cemaat üyesi
sayılmaması halinde kabul edebilmektedir. Din dersi için bu koşul, öğrencilerin belli
bir dini cemaatin ilkelerine göre verilen bir İslam din dersine kaydedilmeleri ile yerine
getirilmektedir.
Öğrencilerin hangi yaş itibariyle bir dini cemaate aidiyetleri üzerine kendilerinin karar
verme hakkının olduğu, çocukların dini eğitimine dair İmparatorluk Yasası’na göre
ölçülmektedir. Eyalet anayasası hukuku din dersine katılım kararıyla ilgili kısmen
farklı düzenlemeler getirmektedir.
V. Mezhep ve din dersinin bütünselliği
İslamın ve farklı ifade şekillerinin bir “din” ya da bir “mezhep” olduğu tartışmasızdır.
Bir dini cemaat Almanya’da farklı mezheplerden cemaatleri olan evanjelik eyalet
kiliselerinde olduğu gibi (reformcu, Lüteryen, birlikçi) farklı ama akraba mezheplerin
üyelerini kapsayabilir. Hangi mezheplerin “akraba” olduğu ancak ilgili cemaatin
öztanımlaması temelinde belirlenebilir. Din ya da mezhep dini cemaatlerin
öztanımlamaları yoluyla oluşturulur ya da tanımlanırlar. Müslüman cemaatler İslamın
belli bir inanç şeklinin mensuplarının kendilerine üye olup olmadıklarına dolayısıyla
temelde kendileri karar verebilirler. Ortak inanç temelinin Kuran’ın ve Sünnet’in
kabulü ile sınırlı olması yeterlidir. Cemaatin bunun ötesinde mezhep açısından
tamamen homojen olması din dersi için gerekli değildir. Federal İdare Mahkemesi
bunu da özellikle tesbit etmektedir (BVerwGE 123, 64 v.d.).
GG madde 7, fıkra 3 uyarınca mezhepe bağlı din dersi, sözkonusu dini cemaatin
kendi meselelerini kendisinin tayin etme hakkına göre tanımladığı ilkelerine göre
şekillendirildiği için farklı mezheplere göre farklı İslam din dersleri mümkündür ve yeri
geldiğinde hukuki açıdan gereklidir. Diğer taraftan bir din içersinde farklı inanç
doğrultularının oluşturduğu dini cemaatler de bütünsel yaklaşımlı bir din dersi
amacıyla ortak ilkelerin ifade edilmesi için bir araya gelebilirler.
VI. Eyaletlerin din dersine dair yetkileri ve dini cemaatlerin coğrafi dağılım
yapısı
Dini cemaatlerin iç yapısı kendi meselelerini kendilerinin tayin etmesi hakkı
kapsamına girmektedir. Dini cemaatin öncelikle yerel düzeyde örgütlenmesinin kendi
dini öztanımlamasında yatan sebepleri olabilir. Eğer bir (ya da akraba) birden fazla
mezhepten bu şekilde yerel düzeyde örgütlenen yeterli sayıda dini cemaati din dersi
için ortak temeller ifade ederse, kendilerine din dersi verme izni vermemek için
anayasa hukuku açısından geçerli bir neden bulunmamaktadır. Aynı şekilde diğer
koşulların yerine getirilmiş olması şartıyla bir eyalette bir ya da birden fazla yerel ya
da bölgesel dini cemaatin üstlendiği bir din dersi uygulamasının başlatılması da
düşünülebilir. Bu durumda din dersi ilkelerinin kalıcı ve bağlayıcı, resmi makamlar
önünde geçerli bir şekilde tesbiti olanağını veren, uygulanabilir ve belirgin temsilcilik
yapılarının sağlanması da gerekmektedir. Bu tesbitler, örneğin yerel ya da bölgesel
dini cemaatlerin kendileri tarafından yetkilendirilmiş şahsiyetleri tayin ettikleri ortak bir
kurul tarafından yapılabilir.
Dini cemaatlerin din dersi için işbirliği ortakları devlet tarafında, okul konularında yetki
sahibi olan eyaletlerdir. Bir dini cemaatin özellikle eyalet düzeyinde örgütlü olması
anayasa bağlamında dini cemaat olarak tanımlanması için hiç bir şekilde şart
koşulmadığı gibi, din dersi için işbirliği ortağı olması için de şart koşulmamaktadır.
Aynısı çatı örgütler için de geçerlidir. Örneğin Almanya genelinde bütünsel bir
örgütlenmeye sahip bir dini cemaat, bir eyalete nezdinde bu eyalette din dersi
uygulamasının başlatılması için gerekli işlemleri yapabilir. Diğer taraftan eyalet
genelinde değil de sadece eyaletin belli kısımlarında örgütlü bir dini cemaatle de,
esas itibariyle ancak eyaletin belli kısımlarında verilecek dersler için gerekli
anlaşmalar yapılabilir. Dini cemaatlerin örgütlendikleri yerlerle eyalet sınırlarının
örtüşmesine dair bir zorunluluk bulunmamaktadır. Ne katolik piskoposluk alanları ne
evanjelik eyalet kiliselerinin sınırları eyalet sınırları ile örtüşmektedir.
VII. Dini cemaatler olarak çatı örgütleri – dini cemaatlerin ortak temsilciliği
Kendi kuruluşları ve teşkilatlanmalarına dair karar verme hakkı dini cemaatlerin GG
madde 140 ile bağlantılı olarak WRV madde 137, fıkra 3 tarafından korunan kendi
meselelerini kendilerinin tayin etmesi hakkına dahildir. Çatı örgütlere üye olma hakkı
da bu kapsama girmektedir. Bununla birlikte yargı tarafından GG madde 7, fıkra 3’e
göre bir çatı örgütü “dini cemaat” olarak ancak “...ortak çıkarların dışa temsili ya da
üye derneklerin faaliyetlerinin koordinasyonu ile sınırlı” kalmaması durumunda
tanınmaktadır. “Bunun ötesinde, bir dini cemaatin kimliği için önemli görevlerin çatı
örgütü seviyesinde de yerine getirilmesi gereklidir.” (BVerwGE 123, 59). Demekki dini
cemaatlerin sadece din dersi ilkelerini GG madde 7, fıkra 3, bent 2 uyarınca devlete
karşı temsil etmek üzere gerçekleşen bir birleşmesi, ilkeler üzerine kararın üye
birlikler tarafından verilecek olması durumunda dini cemaat olarak tanınamamaktadır.
Ama buna rağmen elbette, din dersi uygulamasının başlatılması için devlet
makamları ile gerekli işbirliğinde ortak çıkarların temsili ile sınırlı bir çatı örgütünün
katkısı dışlanılmamaktadır. Federal İdare Mahkemesi anılan kararında dini cemaat
olarak din dersi uygulamasının başlatılmasına dair hak kazanmak için hangi
koşulların yerine getirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Böyle bir hak anılan
nedenden ötürü çatı örgütünde bulunmasa bile çatı örgüte üye kuruluşlar kendileri
GG madde 7, fıkra 3’teki dini cemaat tanımlamasına uymaları durumunda din dersi
verebilmektedirler. Ortak din dersi dilekleri olan cemaatler resmi makamlarla gerekli
olan din dersinin içerik açısından şekillendirilmesiyle ilgili görüşmelerde çıkarlarını tek
tek ya da müştereken temsil ettirebilirler. Din dersi uygulamasının başlatılmasına dair
hak sahipleri, bu durumda tek tek dini cemaatlerdir. Kendileri bu durumda – tek tek
ya da ortak temsilcileri tarafından GG madde 7, fıkra 3 bağlamındaki din dersi
ilkelerini resmi olarak tesbit etmek de zorundadırlar.
Bu bağlamda, birden fazla dini cemaatin devlet nezdinde ortak bir çıkar temsilciliğinin
olmasının evanjelik eyalet kiliselerinde gayet yaygın olduğuna işaret edilebilir.
Bunların sınırları eyalet sınırlarıyla pek ender örtüşmektedir. Eyalet hükümetinin
merkezinde birlikte bir temsilcinin atanması bu durumlarda kısmen kilise
sözleşmesiyle de kararlaştırılmaktadır.
VIII. Yabancı devletlerin etkisi altında olan birlikler
GG madde 7, fıkra 3, bent 2 bağlamındaki din dersi ilkelerinin tanımlanmasının dini
cemaatlerin görevi olması devletin dini ve dünya görüşü açısından tarafsız olmasına
dair anayasal ilkenin ifadesidir. Buna göre devlet, dini inancın içeriğini belirleyemez;
bu ilkeler devletten bağımsız olarak dini cemaatlerin kendileri tarafından tayin
edilmek zorundadır. Yabancı devletlere de GG madde 7, fıkra 3, bent 2’ye göre dini
cemaatlerin ilkelerini tanımlama hakkı tanınamaz. Bu, Alman anayasasın
düzenlemesine göre Alman devletinin kendisinin sahip olmadığı egemenlik haklarının
yabancı bir devlete verilmesi anlamına gelir. İlkeleri bağımsız bir şekilde
belirlenmeyip, önemli derecede diğer bir devletin etkisi altında oluşan bir din dersi
anayasaya uymamaktadır. İlkeleri kendi dini meselelerini kendilerinin tayin
etmelerinin bir ifadesi olmayacak şekilde bir diğer devletin etkisi altında kalan bir dini
cemaat, dolayısıyla din dersi konusunda eyaletlerin işbirliği ortağı olamamaktadır.
Elbette bu, yabancı rütbe sahiplerinin aynı zamanda devlet makamlarında görevli de
olsalar – ki bu, devlet kilisesi sistemlerinde olağan dışı bir durum değildir - dini
cemaat üzerinde etkili olmalarını dışlamamaktadır. Burada önemli olan ise, bu etkinin
tek taraflı olarak devletin yukarıdan tayin etmesiyle değil, dini cemaatin kendi
öztanımlamasının ifadesi olarak ve kendilerinin belirlemesiyle olmasıdır.
IX. Dini cemaatlerin anayasaya sadık olma yükümlülüğüne dair
Anılan şekilsel kıstasların yanısıra kendi mezhebinin din dersinin başlatılmasını talep
eden bir dini cemaatin, gelecekteki tavrının GG madde 79, fıkra 3’te açıklanan temel
anayasa ilkelerine, üçüncü kişilerin devletin korumasına emanet edilen temel
haklarına ve özgürlükçü din ve devlet kilisesi hukukunun temel ilkelerine tehlike
oluşturmayacağının güvencesini vermek zorundadır. Dini cemaatler elbette seçkinlik
iddiasında bulunabilirler. Ama bunu devlet gücüne dayanarak kabul ettirmelerine izin
verilemez. Bunu amaçlayan bir dini cemaat din dersi için işbirliği ortağı olamaz.
Devlet, değer ölçülerini aktaran bir dersin içeriğinin, işte bu devletin kurulu olduğu
temel ilkeleri sorgulayan bir dini cemaat tarafından belirlenmesini kabullenemez
(BVerfGE 102, 370 (392)’ye işaret eden BVerwGE 123, 73). Demokrasi ve hukuk
devleti ilkesi, din özgürlüğü, tarafsızlık ya da eşit katılım devlet düzeninin temelleri
olarak kabul edilmek zorundadır ama, bir dini cemaatin iç yapısına ve dini açıdan
öztanımlamasına dair talepler olarak değil.
X. Dini cemaatlerin din dersinin içeriklerini tayin etme hakkı, devletin okul
denetimi ve genel eğitim hedefleri
Dini cemaatler din dersinin ilkelerini belirleyerek içeriğini önemli derecede tayin
etseler de ders, GG madde 7, fıkra 3, bent 2’ye göre özellikle devletin okul
denetimine tabi olan bir devlet dersi olmaya devam etmektedir. Bu denetim dersin dış
etkenleri ile sınırlı kalmamaktadır. Devlet bunun ötesinde öğretim görevlilerinin
kalifikasyonuna ve pedagojik ve bilimsel standartlara dair belirlemelerde bulunabilir
ve yerine getirilmelerini garantiye alabilir. Bunun ötesinde GG madde 7, fıkra 3, bent
2’ye göre devletin okul denetimi altında okul alanında, anayasanın koyduğu sınırlar
içersinde kendi eğitim hedeflerini ifade etme yetkisi yer almaktadır. Buna, anılan
anayasa ilkelerinin aktarımı da aittir. Din dersinin de eyalet anayasalarında ve okul
yasalarında ifade edilen genel eğitim hedeflerine uygun olması gerekmektedir.
Münferit durumlarda genel eğitim hedefleri ve dini cemaatlerin ilkeleri arasında çelişki
oluşuyorsa, din dersi ilkelerini belirleme hakkı bu genel eğitim hedefleri lehine
sınırlanabilir.
XI. Müfredatın hazırlanması, öğretim görevlilerinin belirlenmesi
Hem dini cemaatlerin ilkelerine hem genel eğitim hedeflerine ve pedagojik
standartlara uygun din dersi müfredatının hazırlanması için eyaletler farklı işlemler
geliştirmiş bulunmaktadırlar. Bu işlemler bir İslam din dersi müfredatının geliştirilmesi
için örnek olarak da alınabilirler. Bir çatı örgütünün kendisinin GG madde 7, fıkra 3,
bent 2 anlamında bir dini cemaat olup olmadığı sorusundan bağımsız olarak, çatı
örgütlerinin konunun uzmanı temsilcileri de buna katılabilirler.
Dini cemaatlerin din dersine katılımları din dersinin içeriksel ilkelerinin tesbiti ile sınırlı
değildir. Bunun ötesinde bir öğretim görevlisinin kendi mezheplerinde din dersi verip
veremeyeceğine de karar verme hakkı vardır. Hristiyan kiliselerde bu karar gerekli ve
kilise tarafından verilen “vokasyon” ya da “missio canonica” şeklinde alınmaktadır.
İslam din dersinde de açık temsilcilik düzenlemeleri yoluyla böyle bir öğretim izninden
sorumlu kurulların adlandırılması güvencesinin sağlanması gerekmektedir.
Aşağıdaki paragrafla ilgili mutabakat sağlanamadı:
[XII. Mümkün geçiş dönemi düzenlemeleri
Din dersinin öğrenciler ve ebeveynlerin din özgürlüğü için taşıdığı özel anlamından
ötürü, uygulamanın gereksinim üzerine başlatılması bir kuruluşun dini cemaat olarak
kalifikasyonunun henüz kesinleşmemesinden ötürü engellenmemelidir. Bu
durumlarda GG madde 7, fıkra 3’e göre verilecek bir din dersi başlatılana kadar,
eyalette, yaygın olan ve üyelerinin dini kimliği için önemli görevler yerine getiren
kuruluşlarla işbirliğine gidilmelidir. Bu görüş, kuruluşların belli bir müddet içersinde bir
dini cemaatin tüm özelliklerini şüphesiz yerine getirecekleri beklentisini içermektedir.]
Download