Şubat-1983 İSLAM DİNİ DOĞRULUĞU EMREDER اب َم َع َك َ فَا ْستَ ِق ْم َك ََٓما ا ُ ِم ْر َ َت َو َم ْن ت ْ ََو ََل ت طغ َْو ۜا اِنَّهُ ِب َما ت َ ْع َملُونَ بَ ۪صير Muhterem Müslümanlar! Allah'u Teala adildir, adil olanı sever. İslam dini doğruyu, gerçeği, faydalıyı, hak ve hukuku emreder. Adalet, doğruluk üzerine kaimdir. Doğruluk hidayettir, felahtır. Yalancılık dalalettir, rezalettir. Doğruların yardımcısı Allah'tır. Yalancıların rehberi şeytandır. Yalancılıkta hak zail olur. Doğrulukta hak yerini bulur. Mazlumun hayır duasına ve Allah'ın rızasına doğrulukla nail olunur. Şan ve şeref, doğrulukla ve doğruluğu emretmekle kazanılırsa kıymeti ve değeri vardır. Haysiyet ve vakar, doğrulukla daimi kalır. Mal ve mülk, doğrulukla kazandırsa evladiyelik olur. Yani evlattan evlada intikal eder. Ondan dünya ve ahirette faydalanılır. Hud Süresindeki "O halde sen, maiyetindeki tövbe edenlerle beraber, emr olunduğun vechile, dosdoğru hareket et. Aşın gitmeyin. Çünkü O, ne yaparsanız hakkıyla görücüdür" (1) hitabı ilahiye muhatap olan Resülullah (s.a.v.) Efendimiz "Beni Hud sûresi kocalttı" buyurmuştur. İbni Abbas (r.a.) "Kuranı Kerim'de, Resulü Ekrem için bu ayetten daha şiddetli ve daha meşakkatli hiçbir ayet nazil olmamıştır" buyuruyor. (2) Çünkü bu ayeti kerimede doğruluk emredilmektedir. Allah'u Teala bu ayeti kerime'de yalnız Habibine değil, onunla beraber Müminlere de doğruluğu emretmektedir. İmanında, amelinde, ahdinde, sözünde ve özünde doğru olanlar, hakikatten ayrılmayanlar ne mübarek kişilerdir. Çünkü doğruluğu infaz zordur. Doğruyu söylemekte çok defa hayati tehlikeler vardır. Doğruyu söyleyen makam sahipleri, makamlarını kaybedebilirler. Bu nefsi fedakarlık da kolay bir şey değildir. Doğruluktaki sabır ve azim herkese nasip olmaz. Hakkı ihya ve icra, çok hem de pek çok güçlük demektir. Onun içindir ki doğruluk, münafığı, yalancıyı, riyakarı ve sahtekarı tefrik eder. Doğrulukta sabredenler de, ecir ve mükafata nail olurlar. Aziz Müslümanlar! Cenabı Hak Rasulüllaha (s.a.v.) hitaben ve mealen şöyle buyuruyor "(Habibim) de ki Ben Allah'ın indirdiğine inandım. Aranızda (icrayı) adalet etmemle emr olundum...". (3) Bu ayeti kerime de Müminlerin adil, doğru ve dürüst olmaları ve doğruyu söyleyenlere de yardımcı olmaları emredilmektedir. Doğruluk için kanunlar yapılmıştır. Doğruyu, yalancıdan ayırmak için müesseseler kurulmuştur. Doğruyu bulmak için makaleler ve kitaplar yazılmıştır. Bu uğurda masraflar yapılmıştır. Fakat bazıları doğru diye yanlışı müdafaa etmişlerdir. Bunlardan doğruyu bulanlar itibar kazanmış, yalanı müdafaa edenler su üzerindeki köpük gibi sönüp gitmişlerdir. Zaman, doğru ve yanlışı gayet güzel ayırt etmiştir. Doğru daim kalmış, yanlış zeval bulmuştur. Kuranı Kerim'de "Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Bir de doğrularla beraber olun" (4) buyurulmuştur. Allah'tan korkan hakikatten ayrılmaz. Dünya ve Ahirette doğruluktan ayrılmayanlar için korku, keder ve hüzün yoktur. Ard düşüncelerle güya doğruyu söylemeye özenenler hüsrandadır. Onların zikri ve fikri, doğru söylemek değil, doğruluk perdesi altında menfaat ve çıkar sağlamaktır. Bu niyetle hareket edenler, dünya ve ahirette rüsvay olanlardır. Kuranı Kerim'de "Rabbimiz Allah'dır deyip de sonra (bütün hareketlerinde) doğruluğu iltizam edenlere, (evet) onlara hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır" buyurulmaktadır. (5) Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz de bir Hadisi şeriflerinde mealen "iman ve küfür bir kimsenin kalbinde bir arada bulunmaz. Doğruluk ve yalancılık da (bir kimsede) birlikte bulunmaz" buyurmuştur. Yani biri gelince öbürü o kimseden uzaklaşır. Yalancılığı kendine mal edip bunu benimseyen kişi çok tehlikelidir. Yalancıdan herkesin nefret etmesinin sebebi budur. Saadet, huzur, sükun, kazanç ve bereket doğruluktadır. *** (1) Hud, 112 (2) Kur'an-ı Hakim ve Meali Kerim, C.1, S.342 (3) Şûra, 15 (4) Tevbe, 119 (5) Ahkâf, 13 (6) Et-Tergib Vet-Terhib, C.3, S.596