SineFilozofi Manifestosu

advertisement
SineFilozofi Manifestosu
1. Günümüzde Türkiye'de sinema çalışmalarında egemen iki yönelim gözlenmektedir: Sinema
ya sinema kuramlarına ya da tekniğe, biçime indirgenmektedir. Bu bariz görünüm,
gruplaşmalara da yansımaktadır. Oysa sinema, kuram ve tekniğin detayları altında
eritilemeyecek, herhangi bir kliğe, gruba massedilemeyecek kadar çok büyük bir potansiyele
sahiptir: "Düşünce."
2. Düşüncenin kaynakları çeşitlidir: Sanat, felsefe, bilim. Felsefe, sanat ve bilim öz bakımından
aynıdır, ancak biçim bakımından farklıdır. Deleuze'un da vurguladığı gibi sanat düşünceyle
duyumla, duyguyla; felsefe kavramlarla; bilim ise fonksiyonlarla hedeflerine ulaşmaya çalışır.
Her üçü de düşüncenin üç farklı dışavurumudur.
3. SineFilozofi, "kavram" ve "duyum" arasındaki ilişkinin, kaosa biçim vermede en önemli
yanıt olduğu noktasında Deleuze'a katılmaktadır. Kavramlarla çalışan felsefe ile duyumla
çalışan sinema, etkileşime girerek sadece düşünceyi farklı tarzlarda tezahür etmekle kalmaz,
aynı zamanda yeni ve yaratıcı düşünceleri inşa edebilir. Sinema, sanatlar içinde imajları
hareketlendirmesi itibariyle düşüncenin duygusal ve duyumsal boyutunun dile getirilmesine
ve oluşumuna merkezi katkı sağlamaktadır. Düşüncenin duygusal boyutunun Heidegger'in
deyimiyle "gizlenmiş olmaktan çıkması" ve "kendini ortaya koymasında" sinema günümüz
dünyasının en önemli sanatları arasındadır.
4. Sinema, bu anlamıyla sadece hoşça vakit geçirilecek sanat değildir. Elbette bunu söylemek,
sinemanın keyif verici yönünü inkar etmek anlamına gelmez. Ancak sinema aynı zamanda
felsefeyle birlikte düşünceye dair zihinsel bir yaratım olarak kabul edilmelidir. Felsefe,
kavramlarla dünyayı, yaşamı, insan ilişkilerini ve kaosu anlamaya, anlamlandırmaya çalışır.
Belki de Deleuze'un "yersiz yurtlaştırmaya" dair analizini sinema ve felsefeye şöyle de
uyarlayabiliriz: "Sinema düşünceyi yersiz-yurtsuzlaştırmaya", felsefe ise onu "yeniden
yerlileştirme-yurtlulaştırmaya" çalışır.
5. Gelgelelelim”yersiz-yurtsuzlaşma”/”yerlileştirme-yurtlulaştırma” ilişkisi, Nietzche'nin
Tragedya'nın Doğuşu'nda dile getirdiği, poetik bir dansa benzemektedir. Birbirini
dışlamayan, birbirine ihtiyacı olan, bazen gerilimli, çelişkili ama Apollonik, ama Diyonizak bir
dans. Kavramsal olan Apollon'un/felsefenin, zaman zaman taşan, coşan Diyonsosu/sinemayı
biçimlendirdiği, sonra geriye çekildiği ve Diyonsos'tan etkilenerek yeni bir kavrama ulaştığı
bu poetik dansta, ne felsefe sinemaya ne de sinema felsefeye üstündür.
6. SineFilozofi, filmle birlikte felsefi yoluculuk yapmayı deneyen, dilini, bakış açısını bu
168
zeminde üreten bir dergidir. Filmle birlikte yolculuk, onunla yanyana olduğumuzu hissetmek,
duyguyu ve kavramı birlikte yanyana farklı tarzlarda yaşamaktır.
7. SineFilozofi, her filmin bir "derdi" olduğunu ve o "derdi" sadece kuru bilimsel cümleler,
mekanik analizler, film kuramları ve biçimci yazılarla çıkaramayacağımızı, görünür hale
getiremeyeceğimizi savunmaktadır.
8. Biçimle içeriği bir bütün olarak görebilmek, farklı filmler için yaratıcı ve yeni sözcükler
bulmamıza bağlıdır. Godard, kendi filminin çok kişi tarafından seyredilmemesiyle ilgili olarak
şunu söyler: "Seyredilecek olsalar, yüzde seksen oranında kendilerini filme verebilirler. Oysa
gidip Titanik'i seyrederseniz kişiliğinizin ancak yüzde onunu verirsiniz. İyi filmlerin daha az
seyircisi vardır, ama izleyeninden çok şey alırlar." SineFilozofi, izleyeninden hem çok hem de
az şey alan filmleri anlamaya, hissetmeye ve açıklamaya çalışmaktadır. SineFilozofi, bu
bağlamda ustaların, kalfaların ve çırakların bir arada olduğu konseptini benimseyerek,
birbirinden farklı filmleri farklı poetik dillerle izlemeyi denemektedir. Böylece Yıldız Savaşları
gibi kitle sineması örneklerindeki derdi bulma çabasına ek olarak, Godard gibi entelektüel
yönetmenlerin filmlerindeki derdi, duyguyu görünür hale getirmeyi amaçlayan dilin
peşinden gitmektedir.
9. SineFilozofi, sinemanın basitçe dünyayı taklit etmediğini, bilakis ona müdahale ettiğini ve
onu inşa ettiğini savunmaktadır. Temel sorusu, filmlerin "bizlere neler yaptığı, nasıl
yaptığıdır". Felsefenin kavramlarından ve sinemanın imajlarından yararlanılarak yanıtın izleri
takip edilecektir.
10. Sinema, sadece düşünülebileni değil, düşünülemeyeni de gösterme potansiyeline sahiptir.
Ancak SineFilozofi, Wittengstein'in "dil ile ifade edilemeyen yerde susulmalıdır" anlayışının
bir adım ötesine geçileceğine inanmakta, filozofik kavramlar ile filmdeki imajlar arasındaki
sürtüşmeyle "susulmamalıdır" anlayışını benimsemektedir. Sinema göstererek, felsefe ise
sürekli yeni kavramların, yaratıcı ve üretici olanın peşinden giderek yapar bunu. İkisinin
bileşimi, yepyeni bir filozofi oluşturur: SineFilozofi. SineFilozofi, Türkiye'de sinemayı ve
felsefeyi kendisine dert edinmiş dağınık haldeki güçleri bir araya getirmeyi önermektedir.
Dergi etrafında kenetlenen, bağımsız, özerk bu sinerji, her türlü gruplaşmaların ve
kilikleşmelerin ötesinde sadece düşüncenin peşinden gidecektir. SineFilozofik topluluk, bu
şiarı benimseyen, ya da tam benimsemese bile en azından onun üzerinde düşünen herkese
açıktır. Topluluk, entelektüel ve sanatsal düzlemde, sinefilozofik çeviriler, derlemeler,
toplantılar yapmayı önermektedir.
Düşünce, filozofik ve sanatsal görünümlere sahiptir.
AMAÇ DÜŞÜNCE İSE GÜÇLERİ BİRLEŞTİRMEK GEREKİR.
169
Download