sykes-picot antlaşması - The Journal of Academic Social Science

advertisement
The Journal of Academic Social Science Studies
International Journal of Social Science
Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/JASSS3017
Number: 38 , p. 241-262, Autumn II 2015
Yayın Süreci
Yayın Geliş Tarihi
21.07.2015
Yayınlanma Tarihi
17.10.2015
ORTADOĞU’DA EMPERYALİST GÜÇLERİN GİZLİ
OYUNU: SYKES-PİCOT ANTLAŞMASI
THE SECRET GAME OF THE IMPERIALIST POWERS IN THE MIDDLE
EAST: SYKES-PICOT AGREEMENT
Yrd. Doç. Dr. İsmail ŞAHİN
Karabük Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü
Yrd. Doç. Dr. Cemile ŞAHİN
Karabük Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
İsmail ŞÜKÜR
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Öğrencisi
Özet
Bu araştırmanın amacı Sykes-Picot Antlaşması hakkında bilimsel bir çalışma ortaya koymaktır. Modern Ortadoğu’nun oluşturulmasında önemli bir belge niteliğinde
olan bu antlaşmanın bugüne kadar etraflıca araştırılıp bilimsel bir uslupla ortaya konmamış olması çalışmanın ana gerekçesini oluşturmaktadır. Yerli ve yabancı bilimsel
kaynaklar ışığında hazırlanan bu çalışma, antlaşmanın tüm süreçlerini ve tarafların tutumlarını dönemin kayda değer olayları bağlamında incelemeye çalışmıştır. Aynı zamanda bu çalışma, antlaşmanın mimarlarına da ayrıca yer ayırmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın en hareketli döneminde gizli bir şekilde kaleme alınan Sykes-Picot Antlaşması’nda tarafların yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettikleri görülmüştür.
Bu bağlamda, bölgenin sosyokültürel ve sosyoekonomik yapısı dikkate alınmamıştır.
Bölgede önemli çıkarları bulunan İngiltere’nin eş zamanlı olarak hem Araplarla hem de
Fransızlarla gizli görüşmeler yaptığı ve nihayetinde Şerif Hüseyin önderliğindeki Arapları muğlak sözlerle oyalayıp, onlara vaat ettiği sözleri yerine getirmediği tespit edilmiştir. Diğer taraftan İngiltere, Rusya’nın “Sıcak Denizlere İnme” şeklinde özetlenebilecek
Güney siyasetini engelleyebilmek adına Fransa’yı kullanmıştır. Bu amaçla İngiltere,
Sykes-Picot Antlaşması yoluyla, Rusya ile arasına Fransa’yı yerleştirmiştir. Ayrıca çalışma göstermiştir ki, dönemin büyük güçleri İngiltere, Fransa ve Rusya bölgesel çıkarları
uğruna yerel halkları bir piyon olarak kullanmaktan çekinmemişlerdir. Araplar, Ermeniler ve Yahudiler büyük güçlerin bu satranç oyununda edilgen unsurlar/piyonlar olarak
karşımıza çıkmaktadır. Sykes-Picot Antlaşmasının bölgenin doğal düzenini altüst ederek, uzun yıllar kaosun hüküm süreceği bir yapı inşa ettiği bu çalışmanın ana iddiasını
oluşturmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Sykes-Picot Antlaşması, Ortadoğu, İngiltere, Arap İsyanı,
Şerif Hüseyin
242
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
Abstract
The purpose of this study is to explain Sykes-Picot Agreement in detail. Until
now, there hasn’t been enough scientific research on the agreement in Turkey which is
an important document for shaping Middle East in modern era. In this paper, it is focused on background and all parties of the agreement in terms of the context of crucial
historical moments while comparing other scientific researches. Also, an additional place
is reserved for the architects of the agreement. It is observed that the parties of SykesPicot Agreement, a secret agreement in the most active period of World War I, acted only for their own interests. In this context, sociocultural and socioeconomic structures of
the region are not taken into account. It is determined that the United Kingdom having
a keen interest in the region simultaneously conducted secret meetings with both Arab
and French representatives and the UK ultimately did not honor its commitments by
holding up Arabs leading by Sharif Hussein with ambiguous words. On the other hand,
the UK took advantage of France in order to prevent Russian policy towards the South.
In this framework, the UK deployed France between Russia and itself with the SykesPicot Agreement. Besides, the study demonstrates that the great powers of the era, such
as the UK, France and Russia, did not hesitate to use local people as a cat’s paw for the
sake of their regional interests. Arab, Armenian and Jewish communities appear passive
components/pawns in the chess. The principal claim of the study is that the Sykes-Picot
Agreement constructed a long-term chaotic order by disturbing natural balance in the
region.
Keywords: Sykes-Picot Agreement, Middle East, Arab Revolt, Sharif Hussein,
Great Britain
GİRİŞ
İngiliz siyaseti, yeryüzüne yayılmış
çıkarlarından dolayı 19. yüzyıl boyunca çok
yönlü olmuştur. İlkesel olarak daima mutlak çıkarlarından yana olan İngiltere, kurmuş olduğu çıkar oyununun içinde Osmanlı Devleti’ni bir piyon olarak tutmuş ve
kendi çıkarlarını korumak için potansiyel
tehlike olarak gördüğü Rusya ile arasında,
bir tampon olarak kullanmaya çalışmıştır.
Hindistan ve Hindistan yolunun kara ve
deniz yolu ulaşım güzergâhının güvenliğinin nasıl sağlanacağı konusundaki ara
tampon devleti ayakta tutma politikası,
İngiliz başbakanlarından Palmerston’un
icadı sayılabilir.1 İngilizlerin Osmanlı DevDavid Fromkin, Barışa Son Veren Barış, Modern
Ortadoğu Nasıl Yaratıldı 1914-1922, Çev., Mehmet
Harmancı, Sabah Kitapları, İstanbul, 1993, s. 15.
* Büyük Oyun teriminin çıkış noktası Orta Asya’da
Rus- İngiliz hâkimiyet mücadelesidir. Öncesinde
bölgede nüfuz mücadelesine girişen taraflar yaklaşan
Alman tehdidine karşı 1907’de anlaştılar. Bu tarihli
İngiliz-Rus antlaşması iki tarafın Tibet, Afganistan ve
İran’daki nüfuz alanlarını belirliyordu. Ayrıntılı bilgi
1
leti’ni, Kırım Savaşı’nda destekleyerek,
Asya’da bir Rus üstünlüğünü dengelemeye
çalışması, bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
20. yüzyıl ile birlikte Büyük Oyun*
olarak adlandırılan bu politika farklı bir
boyut kazanmıştır. Öncesinde Çarlık Rusya
ve Britanya arasında oynanan Ön Asya’daki liderlik mücadelesi, bölgede emperyalist etkinliğini artıran Almanya karşısında bu iki gücün ittifak yapmasına zemin
hazırlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun
Asya’daki toprakları üzerinde yaşayan
Türk olmayan halkların, Büyük Oyun içinde yeni piyonlar olarak kullanılabileceği
fikri, batılı büyük güçlerin ve özellikle de
İngiltere’nin en belirgin yeni stratejilerinden biri olarak önem kazanmıştır. İşte bu
noktada Sykes-Picot görüşmeleri karşımıza
için bakınız: Djalili Mohammad-Reza, Kellner Thierry,
İran’ın Son İki Yüzyıllık Tarihi, Bilge Kültür Sanat
Yayınları, İstanbul, 2011, s. 47.
Ortadoğu’da Emperyalist Güçlerin Gizli Oyunu: Sykes-Pıcot Antlaşması
çıkmaktadır. İstanbul Antlaşması ile tanınan Boğazlar ve İstanbul üzerindeki Rus
çıkarları, diğer iki müttefik, İngiltere ve
Fransa’nın kendi çıkarlarını savaş sonrası
için koruma arzusunu doğurmuştur. SykesPicot, bu anlamda müttefik güçlerin birbirlerinin çıkarlarını tanıma belgesi olarak da
kabul edilebilir.
Buna ek olarak, Filistin’in siyasi
durumu ile ilgili varılan antlaşma da bu
belgenin dikkat çekici bir diğer boyutudur.
Harici maddeler daha çok ekonomik, stratejik, askeri ve benzeri birçok kaygının işareti
olarak görülebilecekken, Filistin’de öngörülen uluslararası yönetimin tek başına bu
gerekçelerle açıklanması beklenmemelidir.
Bu açıdan bölgede yaşanan hızlı gelişmeler
ve değişiklikler ve bunlara bağlı olarak
oluşturulan politikalar, I. Dünya Savaşı
öncesinde ve sırasında had safhaya ulaşmıştır. Tarihin akışında bu belgenin önemine atfen sorulacak şu soru bu çalışmanın
aradığı cevaplardan belki de en önemlisi
sayılabilir. Küçük Asya2 Antlaşması’nda
Filistin’in siyasi statüsünün büyük devletlerin ortak kararıyla belirlenmesinin Balfour
Deklarasyonu’na giden yolda anlamı nedir?
Bu amaçla çalışmada antlaşmanın vücuda
getiriliş süreci aşamalarıyla incelenerek
tarafların hedefleri analiz edilmiştir. Ayrıca
adından da anlaşılacağı üzere bazı siyasi
figürlerin antlaşma müzakerelerinin yürütülmesi sırasındaki rolü üzerinde durulmuştur.
De Bunsen Komitesi ve SykesPicot Antlaşması
Bilindiği üzere Sykes-Picot Antlaşması, İngiltere ve Fransa arasında Mayıs
1916’da imza edilmiştir. Daha sonra bu
halkaya Rusya da dâhil olmuştur. Antlaşma
ismini, İngiliz müzakereci Sir Mark Sykes
ve onun Fransız muhatabı François Georges
Picot’dan almıştır. Antlaşma, tarafların
2
Sykes- Picot anlaşmasının bir diğer adı ‘‘Küçük Asya
Antlaşması’’dır.
243
daha önceden yaptıkları çalışmalardan
beslenmiştir. İngiltere tarafından gelişmeleri ele aldığımızda, “De Bunsen” komitesinin
varlığı ve çalışmaları önem arz etmektedir.
İngiltere’nin Türkiye’nin Asya’daki toprakları üzerindeki taleplerini belirlemek üzere
oluşturulan ve başında Sir Maurice De
Bunsen olan komite, Başbakan Asquith
tarafından Nisan 1915’te oluşturulmuştur. 3
Komite’de ilgili bakanlık ve dairelerden
birer kişi olduğu gibi, ayrıca Savaş Bakanı
Lord Kitchener, Sykes’ı kendi özel temsilcisi sıfatıyla komitede görevlendirmiştir.
Varlıklı bir aileden gelen Sykes, 1911’de
Muhafazakâr bir vekil olarak Avam Kamarası’na girmiş,4 1913’te de 6. Baronet olarak
Sledmere’deki mülklerin mirasını alarak
babasının yerine geçmiştir. Sykes’ı diğerlerinden farklı kılan şey, onun kısa zaman
içinde yaptığı Doğu seyahatleri ve bu seyahatlerden edindiği bilgilerdir. İlk seyahatini
henüz on bir yaşındayken ailesiyle birlikte
1890’da Mısır, Lübnan ve Kudüs’e yapan
Sykes, daha sonra İstanbul’da fahri ateşe
olarak görev yapmıştır.5 Çıktığı Doğu seyahatleri sayesinde Osmanlı İdaresi’nde yaşayan farklı etnik ve dini grupları tanıma
fırsatı bulmuştur. Seyahatlerini yazıya
dökmüş ve kitaplaştırmıştır.6 Bu sebeple Sir
Mark Sykes’ın bilgileri, yaklaşan I. Dünya
Savaşı sırasında oluşturulacak politikalar
açısından oldukça önemli görülmüştür.
Sykes’ın savaştan önce sarf ettiği şu cümleler, İngiliz dış politikasını anlayabilmek
açısından oldukça önemlidir: ‘‘Londra’dan
Kalküta’ya kadar uzanan alanda İngilizlerin sonsuz çıkarı vardır. Barışta ya da savaşta karadan, denizden veya kanaldan
Aaron S. Klieman, “Britain War Aims in the Middle
East in 1915”, Journal of Contemporary History, Vol. 3,
No. 3, The Middle East (July, 1968), pp. 237-251, s. 237.
4 Fromkin, a.g.e., s. 137.
5 James Barr, A Line in the Sand: The Anglo-French
Struggle for the Middle East, 1914-1948, W.W. Norton
&Company, New York, 2012, s. 4.
6 Shane Leslie, Mark Sykes His Life And Letters, Cassell
And Company, LTD, London, 1923, s. 86-116.
3
244
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
olan iletişimimiz asla kopmamalıdır.’’7 Buna ek olarak Türk yanlısı olarak bilinen
arkadaşı meclis üyesi Aubrey Herbert’e
yazmış olduğu mektup bile Sykes-Picot
Antlaşması’nın genel hatlarını gözler önüne
sermesi bakımından önemlidir. Mektubun
konu ile ilgili kısmı şu şekildedir;
Mektubundan hala Türk yanlısı olduğunu anladım. Politikan tümüyle
yanlış. Türkiye diye bir şey artık
var olmamalı. İzmir Yunanlıların
olacaktır. Adana İtalyan, Güney
Toroslar ve Kuzey Suriye Fransız,
Filistin ve Mezopotamya İngiliz ve
geri kalan, İstanbul dâhil Rusya (...)
Ayasofya’da Te Deum ve Ömer
Camii’nde bir Nunch Dimittis okuyacağım. Bunu bütün kahraman
küçük ulusların şerefine Galce,
Lehçe, Keltçe ve Ermenice okuyacağız...8
Savaş sırasında müttefikler arası
yaşanacak olası derin ayrılıklar, Almanya
karşısında sıkıntıya neden olabileceğinden,
yukarıdaki mektupta da geçtiği gibi Rusya
için öngörülen İstanbul ve Boğazlar konusu, Mart 1915’te İstanbul Antlaşması’yla
karara bağlanmıştır.9 Daha önceleri, İngiliz
ticareti ve stratejisi için güçlü ve birleşik bir
Türk İmparatorluğunun gereğine inanan
Sykes, 1914’te savaşın patlak vermesi ve
Osmanlı’nın Almanya ile birlikte Fransa ve
İngiltere’ye karşı savaşa girmesiyle, bu
fikrini değiştirmiştir.10 Komitenin kurulmasından önce İngiliz politikacılar, izlenecek
yol ile ilgili fikir ayrılıkları yaşamışlardır.
Savaş Bakanlığı ve Hindistan’daki İngiliz
yönetimi arasında, Mezopotamya ve çevreLeslie, a.g.e., s. 234.
Fromkin, a.g.e., s. 140.
9 Geniş bir okuma için Bkz: Alexander Lyon Macfie,
The Eastern Question 1774-1923, Routledge, New York,
2014.
10 James Barr, A Line in the Sand: The Anglo-French
Struggle for the Middle East, 1914-1948, W.W. Norton
&Company, New York, 2012, s. 3.
sinin savaş sonrası pozisyonu ile ilgili fikir
ayrılıkları olup, Hindistan’dan sorumlu
devlet bakanı Lord Crewe’nin, Bağdat ve
Basra’nın doğrudan Hindistan’a bağlanması gerektiği fikrini dahi ortaya attığı görülmektedir.11 Komitenin öncelikli hedefinin,
Savaş Bakanlığı ve Hindistan hükümeti
arasındaki bu görüş ayrılıklarını belirleyip
en doğru kararı verme konusunda, her
kesimin görüşünden faydalanma olduğu
söylenebilir.
İşte bu noktada, Savaş Bakanı ve
onun komitedeki temsilcisi Sir Mark
Sykes’ın düşünceleri büyük önem taşımaktadır. Öncesinde Mısır Valisi olan Feldmareşal Horatio Herbert Kitchener, Deniz
Kuvvetleri Komutanı Churchill’in tavsiyesiyle, o an için işlerin iyi gitmediği Savaş
Bakanlığı’na, 1914 yılı Ağustos’unda atanmıştır.12 Kitchener, Rus hedeflerinin kendisinde yarattığı etkiden olacak ki, Mezopotamya bölgesinin İngiltere’ye bağlanmasından yana bir tavır sergilemiştir. Churchill
de onunla aynı fikri paylaşmakla kalmayıp,
Rusya’nın İstanbul’u kontrol etmesi durumunda oluşan tehdidi dengelemek için
İskenderun Limanı’nın alınıp, tarihi Babil
sınırının Akdeniz’e kadar uzatılması gerektiğini savunmuştur.13 Nedenleri daha önceden belirtildiği üzere Komite’nin nihai kararının belirlenmesinde, Kitchener ve onun
temsilcisi Sykes’ın düşüncelerinin etkisi
kaçınılmazdır. Tabi ki o dönemin reelpolitik atmosferinin, bu kararların alınmasını
kaçınılmaz kıldığı da yadsınamaz.
De Bunsen Komitesi, 29 sayfalık
nihai raporunu 1915 Nisan ve Haziran ayları arasında yapılan 13 ayrı toplantı sonunda
7
8
11
Dart Brooks Risley II, British Interests and the Partition
of Mosul, BA Thesis, The University of Texas at Austin,
May 2010, s. 30.
12
13
Fromkin, a.g.e., s. 69-70.
Risley II, a.g.e., s. 33.
Ortadoğu’da Emperyalist Güçlerin Gizli Oyunu: Sykes-Pıcot Antlaşması
tamamlamıştır.14 Raporun öncelikli amacı,
mevcut durumun tespit edilmesi ve böylece
Majesteleri hükümetinin önündeki seçeneklerin, getirileri ile götürülerinin hesaplanmasıdır.15 İngiliz hükümetinin, Osmanlı
ülkesi konusunda Rus iddialarını kabul
etmesi, en azından ülkenin bir kısmının
bölünmesi anlamına geldiğinin tespiti, rapora yansımıştır. Fransızların ise Kilikya ile
Kutsal Yerler ve Filistin dâhil Suriye’yi
kendi hakkına düşecek bölgeler olarak gördüğü raporda ifade edilmiştir.16
İskenderun’un, Fransa’ya bırakılması öngörülürken, Hayfa, Britanya’nın
nüfuz bölgesinde yer alacaktır.17 Kitchener,
İskenderun’u istemesine rağmen, Sykes’ın
isteğiyle seçilen Hayfa, Mezopotamya’yı
Akdeniz’e bağlayacak demiryolunun liman
kenti olarak düşünülmüştür.18 Komite,
Fransız emellerini önlemek için geleneksel
Ortodoks Rusya ve Katolik Fransa rekabetine güvenirken, Hicaz’ın kaderi ise, Mekke
Şerifi Hüseyin’in İtilaf Güçleri’nin yanında
yer alıp almamasına göre değişecektir. Ayrıca Filistin, ya İngiliz himayesinde olacak
ya da özel bir yönetime devredilecektir.19
Komite, bunların yanında dokuz alt başlıkta bazı talepleri de sıralamıştır.20 Bu başlıklar maddeler halinde şu şekilde özetlenebilir: 1. İran Körfezi’nde İngiltere’nin pozisyonunun tanınması ve sağlamlaştırılması,
2. Türkiye’ye ait olacak bölgelerde İngiliz
ticaretine dezavantaj oluşturacak ayrıcalıkların önlenmesi, 3. İngiliz ticaretinin mevcut pazarlardaki konumunun güçlendirilmesi, 4. Mekke Şerifi Hüseyin’e ve diğer
Arap Şeyhlerine verilen sözlerin tutulması,
5. Sulama işlerinin inşası ve nehir ulaşımı,
Aaron S. Klieman, “Britain War Aims in the Middle
East in 1915”, Journal of Contemporary History, Vol. 3,
No. 3, The Middle East(July, 1968), pp. 237-251, s. 237.
15
CAB 24/159/49, 13 Mart 1923.
16 Klieman, a.g.e., s. 242-43.
17 Risley II, a.g.e., s. 37.
18 Fromkin, a.g.e., s. 140.
19 Klieman, a.g.e., s. 243.
20
CAB 24/159/49, 13 Mart 1923.
14
245
petrol üretimi gibi konulardaki işletmelerin
gelişim güvenliğinin sağlanması, 6. Hindistan kolonisi için de muhtemel tarım alanı
olabilecek sulanan Mezopotamya’nın tahıl
arzının geliştirilmesi, 7. Doğu Akdeniz ve
İran Körfezi’nde İngiltere’nin stratejik pozisyonunun ve İngiliz iletişim güvenliğinin
korunması, 8. Arabistan ve kutsal yerlerin
bağımsız Müslüman idareye tâbi olması, 9.
Ermenistan sorununun çözümü ve Hıristiyan âleminin kutsal yerleri ve Filistin konusunda uzlaşılması.21
Komite, Sykes’ın muhtemel etkisiyle Osmanlı Devleti’nin savaş sonrasında
öngörülen siyasi yapısının alternatiflerini
şu şekilde açıklamıştır: 1. Osmanlı Devleti’nin İtilaf devletlerince ilhakı, 2. İmparatorluğun nüfuz bölgelerine ayrılması, 3.
Osmanlı İmparatorluğu’nu olduğu gibi
bırakmak ama hükümetini tâbi kılmak, 4.
Devletin federe yapılara bölünerek yerinden yönetilmesi.22 Dönemin baskın politik
yapısı, Osmanlı Devleti’nin ilhakı planını
arzulamasına rağmen Komite, öncelikle
müttefikler arasında sürtüşmelere neden
olabileceği ve sonrasında özellikle İngiliz
tarafına fazladan ek sorumluluk ve maliyet
getireceği kaygısıyla, bu planının uygulanmasını uygun bulmamıştır.23 Bunun
yerine Komite, merkeziyetçi yapısı bulunmayan Osmanlı Devleti’nin Asya’daki topraklarında; Suriye, Filistin, Ermenistan,
Anadolu ve Mezopotamya (Irak) olmak
üzere beş federe devletin kurulmasını
önermiştir.24 Son planın esnek oluşu, taraflara birçok avantaj sağlayacaktır. Buna göre
İngiltere, bu planın uygulanması durumunda herhangi bir ek mali ve askeri bir
yükümlülüğün altına girmekten kurtulacak, ilerde oluşabilecek şartlara göre Filistin
ve Irak eyaletlerinin kendi kontrolünde
bağımsızlığını veya ilhakını ilan edebilecek
Klieman, a.g.e., s. 244.
Fromkin, a.g.e., s. 139.
23 Klieman, a.g.e., s. 244.
24 Fromkin, a.g.e., s. 140.
21
22
246
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
ya da nüfuz alanına katabilecektir.25
Komitenin bu raporu hiçbir zaman
İngiliz Hükümeti tarafından tam olarak
uygulanmamıştır. Ancak komitenin aldığı
kararlar, İngiliz politika yapıcılarının niyetlerini göstermesi bakımından önemlidir.
Sykes-Picot Antlaşması’nın İngiltere açısından ön hazırlığı niteliğinde olan bu rapor,
Osmanlı Devleti’nin öteden beri savunulan
toprak bütünlüğünün, artık İngiliz siyasetçilerinin tamamıyla gündeminden düştüğünün somut bir delili olarak yorumlanabilir. Raporun genel ağırlığı İran Körfezi üzerine26 olduğundan, Körfezin kontrolü için
yukardan gelecek tehlikeye karşı, kuzey ve
çevre bölgesinin kontrol edilmesi ve bu
bölgenin Akdeniz’deki bir liman kentiyle
bağlantısının oluşturulmak istenmesi, bu
durumu izah edebilir. Ancak Sykes aynı
fikirde değildir. 3 Mayıs 1915’te, Britanya’nın sadece İran Körfezi’ndeki konumunu garanti eden bir yaklaşımın, Doğu politikası için yetersiz olduğunu Komite’ye
bildirmiştir.27 Sykes’ın rehberliğinde oluşturulan komite raporunun, 30 Haziran
1915’te teslim edilmesinden sonra Kitchener, Sykes’tan, Ortadoğu’nun her yerine
gitmesini ve kendisine bölgenin durumu
hakkında bilgi vermesini istemiştir.28 Altı
ay süren yolculuk boyunca Sykes, iki kere
Mısır’a, Mezopotamya’ya, Balkanlar’a ve
Hindistan’a gitmiştir.29 Seyahatleri sırasında De Bunsen Komitesi’nin tavsiye ettiği
politikaları anlatmaması düşünülemez.
Savaş öncesinden tanıştığı Ronald Storrs,
onu, Gilbert Clayton ile tanıştırmış ve
Sykes, bu ikilinin ve Wingate’in, Mısır yö-
netimi lehine geliştirilmesi planlanan Ortadoğu politikasına ikna olmuştur.30 Mısır’dan edindiği önemli bir izlenim ise, Ortadoğu’da bir İngiliz-Fransız rekabetinin
söz konusu olduğudur. Sonrasında bu durumla baş etmek için girişimlerde bulunmuş ve ayrıca 1915 yılı sonunda İngiltere’ye
döndüğünde bölgedeki politikaları ve propagandayı koordine edecek Kahire İstihbarat Dairesi’ne bağlı Arap Bürosu’nun kurulmasına ön ayak olmuştur.31
Fransız Yaklaşımı ve Sykes-Picot
Antlaşması
Fransızlar, kendilerini ‘Şark’ın büyük Hıristiyan gücü’ olarak görmüşlerdir.32
Tarihi ve dini bağları nedeniyle Doğu Akdeniz kıyılarında yaşayan Hıristiyan halklara ilgi duyan ve bölgeyi kendi nüfuz alanı
olarak gören Fransa, bu emelini gerçekleştirmek için müttefiklerinden farklı davranmamıştır. Ancak, bu politikanın benimsenmesinden önce Fransızların genel yaklaşımı, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün korunması fakat bu bütünlükte
Fransız etkisinin varlığı olmuştur.33 Osmanlı ülkesindeki yatırımlarının, bu politikanın
oluşmasında belirleyici olduğu söylenebilir.
Ancak, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla bölgede dengeler değişmiş ve ortaya
çıkan yeni koşullar, Fransa’nın Doğu politikasını yeniden gözden geçirmesine sebep
olmuştur. Aslında Fransızlar, Rusya’nın
bölgesel iddialarının kabul edilmesi ve
akabinde Osmanlı ile savaşın kızıştığı Çanakkale Muharebeleri ve yaşanan ağır kayıplara kadar, Osmanlı topraklarında radi-
25
Klieman, a.g.e., s. 249.
Klieman, a.g.e., s. 245.
27 V. H. Rothwell, “Mesopotamia in British War Aims,
1914-1918”, The Historical Journal, Vol. 13, No. 2 (Jun.,
1970), pp. 273-294, s. 278.
28 Jonathan Schneer, Balfour Deklarasyonu, Arap-İsrail
Çatışmasının Kökenleri, Çev. Ali Cevat Akkoyunlu,
Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2011, s. 70.
29 Fromkin, a.g.e., s. 160.
30
26
31
Fromkin, a.g.e., s. 161.
Fromkin, a.g.e., s. 161-2.
32 Paul C. Helmreich, Sevr Entrikaları, Büyük Güçler,
Maşalar, Gizli Anlaşmalar ve Türkiye’nin Taksimi, Çev.
Şerif Erol, Sabah Kitapları, İstanbul, 1996, s. 10.
33 C. M. Andrew, A. S. Kanya-Forstner, “The French
Colonial Party and French Colonial War Aims, 19141918”, The Historical Journal, Vol. 17, No.1(Mar., 1974),
pp. 79-106, s. 80.
Ortadoğu’da Emperyalist Güçlerin Gizli Oyunu: Sykes-Pıcot Antlaşması
kal bir değişiklik istememişlerdir.34 Savaş
sırasında ortaya çıkan Rusya’nın, Boğazlar
ve İstanbul konusundaki taleplerinden ve
İngiltere’nin bunu kabullenmeye hazır oluşundan, büyükelçisi vasıtasıyla anında
haberdar olan Fransa Dışişleri Bakanı Delcasse, kabineyi aynı hızla ve doygunlukla
bilgilendirememiş, sonuçta talepler hükümetin önüne geldiğinde quid pro quo’ya razı
olmaktan başka seçeneği kalmamıştır.35
Bunun yanında Fransız Asya Komitesi,
oluşan quid pro quo durumundan önce, Suriye ve Kilikya’nın Fransız hâkimiyetine
girmesi yönündeki politikayı benimsemeye
başlamıştır.36 Ayrıca Fransız Sömürge Partisinin hedefleri arasında, Batı Afrika’da
Alman ve İngiliz yerleşimlerini ele geçirmekten başka, Türk İmparatorluğu’ndaki
emperyalist çıkarlarını tehdit eden oluşumları defetmek de vardır.37 Bu çıkarların
merkezini ağırlıklı olarak, Suriye ve İskenderun bölgesi oluşturmakta olup, Fransız
sömürgecilere göre, Suriye bölgesi içerisinde Filistin de yer almıştır.
Bu algının müttefiklerce de kabulü
için oluşturulan “la Syrie integral” kampanyasına, 1915 baharı ve yazında Sömürge
Partisi’nin diğer grupları da katılmıştır.38
Fransızlar tarafından, İngilizlerin Levanten
Akdeniz sahilindeki tek taraflı askeri hareketleri, Türk İmparatorluğu’nun saldırgan
tavrından daha ciddiye alınmıştır.39 Elbette
karşı tarafta da benzer görüşler vardır. SonMarian Kent, The Great Powers and the End of the
Ottoman Empire, Frank Cass, London, 1996, s. 156.
35 C. M. Andrew, A. S. Kanya-Forstner, a.g.e., s. 82.
36 C. M. Andrew, A. S. Kanya-Forstner, a.g.e., s. 83.
*Fransız sömürge hedefleri, kabine tarafından değil
sömürge partisi ve onun yabancı ve koloni
yönetimlerindeki
sempatizanları
tarafından
oluşturuluyordu. Ayrıntılı bilgi için bkz: C. M.
Andrew, A. S. Kanya-Forstner, “The French Colonial
Party and French Colonial War Aims, 1914-1918”, The
Historical Journal, Vol. 17, No.1(Mar., 1974), pp. 79-106,
s. 79.
37 C. M. Andrew, A. S. Kanya-Forstner, a.g.e., s. 81.
38 C. M. Andrew, A. S. Kanya-Forstner, a.g.e., s. 83.
39 C. M. Andrew, A. S. Kanya-Forstner, a.g.e., s. 82.
247
radan Arabistanlı Lawrence adıyla ünlenecek Arap Bürosu ajanı Albay Thomas
Edward Lawrence, savaşın ilk dönemlerinde İngiliz donanması istihbaratında çalışan
David Hogarth’a* 22 Mart 1915’te, “Suriye
konusunda düşman, Türkler değil Fransızlardır” diye yazmıştır.40 Diğer yandan Fransız tarafının, 1914’ten önce Musul bölgesindeki petrol varlığı ile ilgili olarak yapılan
araştırmaların ve yazılan raporların sonucundan haberdar olduğu anlaşılmaktadır.41
Ancak, 20 Mart 1915’te Dışişleri Bakanı
Delcasse’nin, Londra ve Roma’daki Fransız
elçiliklerine gönderdiği Osmanlı İmparatorluğu’nun taksimiyle ilgili görüşlerini içeren
bilgi notunda, Musul bölgesinin ilhak hedefleri arasında gösterildiğini içeren bir
ibareye rastlanılmamıştır.42
Rusya’nın, İstanbul ve çevresinden
daha fazla toprak talebinde bulunacağı ve
İngiltere’nin Fırat ve Dicle Irmağı bölgesini
Mezopotamya’nın kuzey sınırına kadar
isteyeceği görüşüne karşılık Fransa, Konya’dan başlayarak Anadolu Platosu boyunca uzanan Bağdat hattı istikametinde olan
merkezi bölgeleri, Kuzey Mezopotamya
sınırına kadar almak istemiştir.43 Fransa’nın
bahsi geçen çıkarlarının müttefiklerce tescil
edilmesi gerektiğini içeren görüşme teklifi,
Fransa’nın Londra büyükelçisi Cambon
aracılığıyla İngiltere Dışişleri bakanı Grey’e
23 Mart’ta iletilmiştir. Ancak Grey, hükümetinin bu konuda hazırlığı bulunmadığı
ve zamanlamayı erken bulduğu gerekçesiy-
34
*Arkeolog olan Hogarth, savaşın ilk dönemlerinde
İngiliz donanması istihbaratı adına çalışırken 1916’dan
itibaren Arap Bürosu’nun gayri resmi önderi olarak
Kahire’de görev yaptı. Ayrıntılı bilgi için bkz: Schneer,
a.g.e., s. 15.
40 Elie Kedourie, England and The Middle East, The
Destruction of the Ottoman Empire 1914-1921, Mansell
Publishing Limited, London, 1987, s. 98.
41 Edward Peter Fitzgerald, “France’s Middle Eastern
Ambitions, Sykes-Picot Negotiations, and Oil Fields of
Mosul, 1915-1918”, The Journal of Modern History, Vol.
66, No. 4 (Dec., 1994), pp. 697-725, s. 700-703.
42 Fitzgerald, a.g.e., s. 703.
43 Fitzgerald, a.g.e., s. 703.
248
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
le teklifi geri çevirmiştir.44 Cambon tarafından yapılan teklif ile De Bunsen Komitesi’nin kurulması, kronolojik bakımdan ardışıklık göstermektedir. Bu açıdan bakılacak
olursa Cambon’un teklifi, İngiliz tarafında
bu konuda hazırlıklar yapılması için, De
Bunsen Komitesi’nin kurulması sürecini
başlatmış olabilir.
Sykes-Picot görüşmeleri öncesinde
Fransa’nın genel olarak amacı; Filistin, Doğu Akdeniz sahili ve iç kesimlerini kapsayan Suriye bölgesiyle İskenderun ve çevresini ilhak etmektir. Hatta Fransa Donanma
Bakanı Victor Augagneur, mevkidaşı Winston Churchill ile 26 Ocak 1915’te yaptığı bir
toplantıda Çanakkale Seferine katılma şartını, İngilizlerin İskenderun bölgesine yerleşme planlarından vazgeçmesine bağlamıştır.45 Fransız Asya Komitesi ise 1915
Temmuzunda Filistin dâhil, Suriye ve Kilikya’nın ilhakını önermiştir.46
Hüseyin McMohan Mektuplaşması
Sykes-Picot Antlaşması, her ne kadar dönemin üç büyük gücü arasında şekillenen bir antlaşma olsa bile, görüşmelerin
bir diğer boyutu da Mekke Şerifi Hüseyin
ile Mısır Yüksek Komiseri McMohan arasında gerçekleşen mektup alışverişidir.
McMohan-Hüseyin görüşmeleri gerçekleşmeden evvel bölgede bazı önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bunların başında, İttihat ve
Terakki Cemiyeti’nin, 23 Ocak 1913 günü
Babıali Baskını’yla hükümeti ele geçirmesi
olayının ardından ortaya koyduğu merkeziyetçi politikalar gelmektedir.47 İttihat ve
Terakki’nin merkeziyetçi yapısından rahatMatthew Smith Anderson, Doğu Sorunu 1774-1923,
Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, Çev. İdil Eser,
Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2010, s. 348.
45 C. M. Andrew, A. S. Kanya-Forstner, a.g.e., s. 82.
46 Kent, a.g.e., s. 156.
47 Feroz Ahmad, “War and Society Under the Young
44
Turks, 1908-1918”, Review (Fernand Braudel Center)
Vol. 11, No.2, Ottoman Empire: Ninteenth-Century
Transformations (Spring, 1988), pp.265-286, s. 267.
sız olup özerklik talebiyle kurulan El-Ahit
ve El-Fettat gibi gizli derneklerin üyeleri
arasında, Osmanlı ordusunda görev yapan
Arap subaylar da yer almıştır.48 Mekke
Şerifi’nin oğlu Faysal, daha sonra bu gizli
örgütlerle Şam’da babasının talimatıyla
temas kurmuş ve aralarında aldıkları kararla kendi öngördükleri Arap Krallığı’nın
sınırlarını çizen Şam Protokolü’nü kabul
etmişlerdir.49 Şam protokolünün sınırlarından ve kendisine verilen destekten haberdar olan Şerif, McMohan’a gönderdiği 30
Ağustos 1915 tarihli mektubuna bu protokolde öngörülen sınırları aynen aktarmış
ancak bu talepler, Kahire’de fazlasıyla abartılı bulunmuştur.50 Arap tarafında Şerif,
merkezi Osmanlı himayesinden sıyrılıp
büyük güçlerin korumasında bir Arap Krallığı ve olursa halifelik hayal ederken, İngiliz
tarafının tamamıyla askeri gerekçelerle
konjoktürel olarak Araplara yanaştığı iddia
edilebilir.
McMohan’ın aktardığına göre, Dışişleri kendisinden; o zamanlar Osmanlı
ordusunun birçok cephede önemli bir kısmını oluşturan Arap askerlerini ve mümkünse cephe gerisinde Osmanlı tebaasının
bir bölümünü oluşturan Arapları savaşın
dışına çekmek ve Osmanlı otoritesine isyan
edip, İngiliz safında yer almalarını sağlamak için Şerif ile iletişime geçmesini istemiştir.51 Aynı süreçte Osmanlı Halifesi cihat
ilan etmiş ancak Şerif, muhtemel İngiliz
saldırısını bahane ederek bu çağrıya olumlu
cevap vermemiştir. Wingate’e göre Osmanlı
tarafından uygulanan ve Hindistan bölgesinde de muhtemel tehlikelere neden olabilecek Panislamizm politikasına karşı dengeleyici güç olarak kullanılabilecek Panarabizm politikası, Şerif’in taleplerine cevap
Schneer, a.g.e., s. 45.
Schneer, a.g.e., s. 77.
50 CAB 24/68/86, Kasım 1918.
51 Elie Kedourie, “Cairo and Khartoum on the Arab
Question, 1915-18”, The Historical Journal, Vol. 7, No:
2(1964), pp. 280-297, s. 281.
48
49
Ortadoğu’da Emperyalist Güçlerin Gizli Oyunu: Sykes-Pıcot Antlaşması
verilerek gerçekleştirilebilecektir.52 Kahire’de Clayton ve Hartum’daki Wingate’e
göre Şerif, halifeliğin gerektirdiği bütün
özelliklere sahiptir ve Sudan uleması da
Hüseyin konusunda aynı fikirdedir.53 Bu
durumda Kahire’deki İngiliz yönetiminin
amacı, Halifeliği, savaşın kazanılması durumunda Rusya’ya kalacak İstanbul’dan
alıp İngilizlerin daha kolay yönlendirebileceği Ortadoğu bölgesinde bir Arap şeyhine
vermek olarak yorumlanabilir. Zaten Kahire’deki görevi sırasında Kitchener ve adamları, Hüseyin’in oğlu Abdullah ile yaptığı
görüşmelerde, Şerif’in ve oğullarının niyetini açıkça anlamışlardır.54 Sonrasında savaş
bakanı olarak görev yapacak olan Kitchener’ın Hicaz’ın nabzı olan bu gücü, Çanakkale Cephesi’ndeki başarısızlık durumunda
daha etkin bir şekilde kullanmak istemesi,
savaş stratejisine uygun bir davranış olacaktır.
Şerif’i böyle planlar yapmaya iten
gelişmelerden birisi de Babıali’nin kendisini
bertaraf etmeye yönelik planlar yaptığından haberdar olmasıdır.55 Zaten oğlu Faysal’ı Osmanlı’yı bu fikrinden vazgeçirmek
için İstanbul’a göndermiş ve aynı seyahat
sırasında Faysal, babasının talimatı ile Suriye’deki gizli Arap derneklerinin Şerif’e olan
desteğini yoklamıştır. Ortaya çıkan Şam
protokolünden, McMohan’a gönderilen
mektup vasıtasıyla haberdar olan Kitchener’ın, daha önceden niyetlerine bizzat
şahit olduğu Arap tarafını ve Şerif’in şahsında birleştiği düşünülen Arap kamuoyunu, İngiliz vaatleriyle kendi tarafına yönlendirmek istemesi doğaldır. İşin diğer
boyutu ise, Sykes’ın, De Bunsen Komitesi
raporunun tamamlanmasından sonra Ortadoğu gezisi sırasında Kahire’de el-Faruki
adında bir Osmanlı Arap subayının verdiği
CAB 24/68/86, Kasım 1918.
Elie Kedourie, “Cairo and Khartoum on the Arab
Question, 1915-18”, s. 283.
54 Schneer, a.g.e., s. 55.
55 Fromkin, a.g.e., s. 166.
249
ifadelerden, Clayton aracılığıyla haberdar
olmasıdır. Bu subay, Suriye’deki Osmanlı
Komutanı Cemal Paşa tarafından sadakatinden şüphe duyularak Çanakkale Cephesi’ne gönderilen Arap kökenli subaylardan
birisidir ve cephedeyken firar ederek İngiliz
tarafına geçmiş ve daha sonra Mısır’a gelerek Kahire İstihbarat Başkanı Gilbert Clayton tarafından sorgulanmıştır.56 Bu kişinin
verdiği ifadelerle, Şerif’in İngilizler’den
talep ettiği toprakların birbiriyle örtüşmesi
Kahire’dekileri fazlasıyla telaşlandırmıştır.
Faruki’nin gizli örgütlerin ve Şerif’in temsilcisi olduğu yönündeki yanlış algı, İngiliz
politikasını şekillendirirken, Faysal’ın bu
şahsı tanımadığı henüz bilinmiyordu.
52
53
56
Elie Kedourie, England and The Middle East…, s. 36-7.
250
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
Haritadan anlaşıldığı üzere Şam
Protokolüne göre Şerif’in arzuladığı ve
McMohan’a gönderdiği mektubunda yer
alan sınırlar; Sina Yarımadası’ndan başlayıp tüm Arap Yarımadası’nı, Suriye’nin
Akdeniz sahili ile Hama, Humus, Halep,
Şam, İskenderun, Basra ve Bağdat bölgelerini de kapsıyordu. Faruki’nin ifadelerine
göre Arap isyancılar da bu toprakları, kurulacak krallığın içinde tutmakta kararlı dav-
ranmışlardır.57 Hatta Türkler ve Almanlar
durumdan haberdar olup taleplere olumlu
cevap verme eğiliminde olmuşlardır.58 Faruki’nin ifadelerinin abartılı olduğu aşikâr
olmasına rağmen, Kahire istihbaratının ve
dolayısıyla Sykes’ın, verilen ifadelere
inanmaya dünden hazır olmaları, öngör-
57
58
CAB 24/68/86, Kasım 1918.
Schneer, a.g.e., s. 85.
Ortadoğu’da Emperyalist Güçlerin Gizli Oyunu: Sykes-Pıcot Antlaşması
dükleri politikalarla da uyuşmuştur.59 Öte
taraftan bu taleplerin Fransız çıkarlarıyla
ters düşmesi, İngiltere’nin baş etmesi gereken bir başka konu olduğundan McMohan,
Hüseyin’e gönderdiği 24 Ekim 1915 tarihli
mektubunda, Mersin ve İskenderun bölgeleri ile Şam, Hama, Humus ve Halep’in
batısında kalan toprakları, öngörülen krallığın sınırlarından çıkarmayı önermiştir.60
18 Ekim’de de Londra’yı uyaran McMohan,
Arapların yol ayrımında olduklarını ve
acele davranıp onları memnun edecek bir
garanti verilmezse Almanların ve Türklerin
kucaklarına itileceklerini belirtmiştir.61 Dışişleri Bakanı Edward Grey, McMohan’a
cevaben gönderdiği 20 Ekim tarihli telgrafta ise Suriye’nin sınırları ve Şerif’in hak
iddia ettiği bölgelerin sınırları hakkında,
mümkün olduğu kadar belirsiz davranmasını istemiştir.
McMohan da bu direktiflere uyarak
gönderdiği 24 Ekim tarihli mektubunda,
Grey’den aldığı yetkiyi de kullanarak, İran
Körfezi çevresi ve Suriye sahili hariç Şerif’in bölgedeki iddialarını Britanya’nın
tanıyabileceğini bildirmiştir.62 Fakat bu
cevaplar hiçbir zaman Şerif’i memnun etmemiştir. Bu yazışmalardaki temel İngiliz
politikası, görüşmeleri mümkün olduğu
kadar uzatarak Arap isteklerini verilen
umutlarla canlı tutmak, bu başarılamazsa
bile, hiç olmazsa İngiltere’ye karşı bir mücadelenin içine girmelerinin önünü kesmek
şeklinde değerlendirilebilir. McMohan aracılığıyla Şerif ile görüşülmesine ve bulanık
vaatlerde bulunulmasına ses çıkarmayan
Dışişleri Bakanlığı, kendi kaynaklarından
aldığı bilgilere de güvenerek Arapların
isyan etmeyeceğine inanmıştır.63 Gerçekte
ise durum çok karışıktır. Şerif’in iddia ettiği
gibi bir birlik ve hareketten söz etmek neBarr, a.g.e., s. 19.
24/68/86, Kasım 1918.
61 Barr, a.g.e., s. 19.
62 Barr, a.g.e., s. 20.
63 Fromkin, a.g.e., s. 178.
59
60CAB
251
redeyse imkânsızdır.64 İran Körfezi hinterlandı İngiliz çıkarlarının karşılığı iken Suriye ve Filistin, Fransa’nın hak iddia ettiği
bölgelerdir. Geriye kalan Arap Yarımadası’nda ise İngiltere’nin anlaştığı İbn Suud
gibi Şerif’in rakibi liderler de vardır. 65 Savaşın tüm hızıyla sürdüğü bir ortamda Ortadoğu’da var olan karmaşık ilişkiler yumağını çözme çabası olarak tanımlayabileceğimiz Sykes-Picot Antlaşması, birbiriyle
çatışan talepleri nihai bir sonuca ulaştıramasa da en azından savaşın şiddetinin dayanılmaz boyuta ulaştığı ve risklerin arttığı
bir dönemde taraflara nefes alma imkânı
sağlamıştır. Yukarıdaki bahse konu açmazlar bu antlaşmayla bir çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır.
Sykes-Picot Görüşmeleri ve Nihai
Antlaşma
Buraya kadar anlatılan sürecin
önemli bir kısmı ve Sykes-Picot görüşmeleri, aslında aynı zaman dilimlerine denk
gelmektedir. Hüseyin ile McMohan yazışmaları devam ederken İngilizler ile Fransızlar, Londra’da Ortadoğu haritasına şekil
vermeye çalışıyorlardı. Fransız tarafının
Kahire büyükelçisi Defrance vasıtasıyla,
Hüseyin ile yapılan görüşmelerden haberdar olduğu anlaşılmaktadır.66 Ayrıca Grey,
Cambon’a Britanya’nın Hüseyin ile olan
yazışmalarını anlattıktan sonra Fransa’nın
Suriye’deki çıkarlarını belirlemek üzere
Londra’ya bir temsilci göndermesini istemiştir.67 21 Ekim tarihli bu görüşme, Hüseyin ile ilgili talimatın McMohan’a telgrafla
gönderildiği 20 Ekim tarihinden bir gün
sonraya denk gelir, ki bu durum İngilizlerin
görüşmeler için hazır olduğunun bir işareti
olarak düşünülebilir.
64
Dönemin şartlarını değerlendiren bir çalışma için
bkz: İsmail Şahin, Cemile Şahin, Samet Yüce, “Birinci
Dünya Savaşı Sonrası İngiltere’nin Irak’ta Devlet
Kurma Çabaları”, Gazi Akademik Bakış Dergisi, C. 8, S.
15, Kış 2014, ss. 105-132.
65 Fromkin, a.g.e., s. 176.
66 Barr, a.g.e., s. 22.
67 Barr, a.g.e., s. 21.
252
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
Gerçekte liberal Asquith ve onun
aynı çizgideki Dışişleri Bakanı Grey, Ortadoğu’da maliyet getirecek yeni yükümlülükler altına girme taraftarı değildir. Fakat
Rusya’nın İstanbul, Fransa’nın Suriye konusundaki tasarrufları, İngilizleri de kendi
pozisyonunu belirlemeye itmiştir.68 Savaşın
başlarında İran Körfezi ve çevresine Hindistan üzerinden yapılan seferlerin, bölgedeki İngiliz destekli Arap şeyhlerini rahatlatmak ve Abadan petrollerini güvence
altına almak maksadıyla olduğu bilinmektedir.69 İngiliz Dışişleri Bakanı Grey, İngiliz
Kahire yönetiminin başındaki McMohan ile
Mekke Şerifi Hüseyin arasındaki görüşmelerden, Fransız tarafının haberdar olduğunu fark etmiştir. Bu durumda, İngiliz himayesindeki Arap devleti ile Fransız çıkarlarının altının oyulabileceği fikrinin karşı tarafta benimsenmesi durumunun, Grey’i Fransızlarla, Osmanlı Devleti’nin paylaşılması
üzerine resmi görüşmeler yapmaya ittiği
söylenebilir.70
Cambon, Grey’den görüşme teklifini aldığında, müzakerelerde Fransız temsilcisi olarak aklından geçen isim Georges
François Picot idi.71 Babası Fransız Afrika
Komitesi’nin kurucusu, abisi Fransız Asya
Komitesi’nin saymanı olan Picot, savaştan
önce Beyrut konsolosuyken o dönemde
Paris’in Londra Büyükelçiliği’nde başkâtip
olarak görev yapmaktaydı.72 Bu bilgilere
bakarak Picot’un aklından geçen hayalleri
tahmin etmek zor değildir. Fransız Asya
Komitesi, Suriye’nin Fransız toprağı olduğunu öne sürmekle kalmıyor, bu sınırların
içine Filistin’i de katmaktan çekinmiyordu.
Picot’un görüşmeler boyunca savunacağı
haklar, Senato’da Fransız Suriye’si lideri
Pierre Etienne Flandin’in, 1915’te yayınladığı Suriye ve Filistin konulu raporda dile
Elie Kedourie, England and The Middle East…, s. 35.
Elie Kedourie, England and The Middle East…, s. 29.
70 Fitzgerald, a.g.e., s. 707.
71 Fitzgerald, a.g.e., s. 708.
72 Schneer, a.g.e., s. 100.
68
69
getirilmiştir. Bu raporda, Fransa için Suriye’nin ekonomik, tarihi, stratejik konulardaki hayati öneminden bahsedilerek, Filistin ile birlikte Fransız toprağı olarak kabul
edilmesi talep edilmiştir.73 Ayrıca rapor,
Suriye sahilinde doğrudan hâkimiyet sağlayıp bu bölgeyi Musul’a kadar uzatmayı
amaçlıyordu.74 Picot’a göre Fransa, Osmanlı’nın ortadan kalkmasıyla kaybedeceği
ayrıcalıklı konumunu, Büyük Suriye -la
Syria integrale- ile tazmin edebilirdi.
Fransızların Büyük Suriye’si, güneyde Filistin’den kuzeyde Toros Dağları’na ve doğuda Musul’a kadar uzanıyor ve
böylece yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla
kendine yeten büyük bir Suriye kolonisi
oluşturulması planlanıyordu.75 Picot’un
Londra’ya ulaşmasıyla, ilki 23 Kasım’da
Whitehall’da yapılan görüşmelerde, İngiltere’yi Dışişleri, Hindistan ve Savaş Bakanlığı’ndan katılan üyeler temsil etmiştir.76
Picot, Filistin ve Suriye’yi, Fransa için isterken, Musul, Bağdat ve Basra’nın Arapları
memnun edebileceğini öne sürüyordu.
Kurnazca davranan Picot, Fransız nüfuz
alanındaki Musul’u Araplar için feda ederken İngilizleri de Bağdat ve Basra konusunda aynı fedakârlığı yapmaya teşvik
etmiştir.77 İngiliz heyetinin başında bulunan
Dışişleri Bakanlığı daimi müsteşarı Arthur
Nicolson, Picot’un taleplerine, Fransa’nın
dolaylı yönetim ve ayrıcalıklı nüfuz yetkisinin getireceği ekonomik haklarla memnun olabileceğini belirterek cevap vermiştir.78 Aynı toplantıda İngiliz yetkililer,
Picot’a, Hüseyin ile yapılan görüşmelerden
ve öngörülen Arap ayaklanmasından bahsetmişlerdir.79 Bu görüşmeler sırasında
Fromkin, a.g.e., s. 182.
Fromkin, a.g.e., s. 182.
75 Fitzgerald, a.g.e., s. 709.
76 Schneer, a.g.e., s. 101.
77 Elie Kedourie, “Cairo and Khartoum on the Arab
Question, 1915-18”, s. 287.
78 Fitzgerald, a.g.e., s. 710.
79 Schneer, a.g.e., s. 101.
73
74
Ortadoğu’da Emperyalist Güçlerin Gizli Oyunu: Sykes-Pıcot Antlaşması
Picot, Nicolson’un istediği şeyin, Fransa’nın
çıkarlarını sınırlandıracak Hüseyin yönetimindeki Arap devletine Fransız desteğini
sağlamak olduğunu fark etmiştir. Zaten
İngiliz görüşmeci grubu, Suriye’de kurulması öngörülen Arap devletine Fransız
desteğini sağlamak için 13 Kasım’da çalışmalara başlamıştır.80 Yapılan ilk görüşmelerde Picot’un taktiği, mümkün olduğu
kadar uzlaşmaz davranıp, talepleri geniş
tutmak ve böylece sonraki görüşmeler için
pazarlık alanı kazanmaktır. Ancak, İngiliz
görüşmecilerin Fransız çıkarlarıyla uyuşmaz niyetleri ve Picot’un uzlaşmaz tavrı
yüzünden ilk görüşmeler bir sonuç alınamadan tamamlanmıştır.
İngiliz-Fransız görüşmelerinin başladığı sıralarda Sykes, De Bunsen Komitesi
raporunun teslimi ardından çıktığı Ortadoğu seyahatinden henüz dönmüştür. Kahire’de anlatılan El Faruki masalına ve İngiliz-Fransız rekabetine gönülden inanan
Sykes, Fransa’nın Suriye emellerinden çekinip isyan etmekten korkan Arapların
rahatlatılması için, ilk önce Fransızlarla
anlaşılması gerektiğine inanmıştır. Diğer
taraftan Kuzey Afrika’da çok öncelere dayanan ve Fransa’nın İngiltere’nin Mısır ve
Sudan üzerindeki hâkimiyetini, İngiltere’nin ise Fransa’nın Fas üzerindeki hâkimiyetini tanıdığı ‘Entente Cordiale’ ile sonuçlanan ve yeniden canlanacağı öngörülen
İngiliz-Fransız gerilimini aşmanın, ancak
bu görüşmelerle mümkün olabileceğini
düşünüyordu.81 Sykes, 16 Aralık’ta Savaş
Komitesi’ne verdiği bilgide; gereken destek
sağlanıp önlem alınmazsa, Şerif’in öldürülebileceğini ve yerine geçecek olan kişinin
İttihat ve Terakki’nin adamı olmakla kalmayıp Arap isyanı ile ilgili bütün hazırlığı
boşa çıkaracağını ifade etmiştir.82 Aynı toplantıda kabine üyelerine Suriye haritasını
göstererek Akka’dan Kerkük’e bir hat çizFitzgerald, a.g.e., s. 710.
Barr, a.g.e., s. 8.
82 Schneer, a.g.e., s. 72.
80
81
253
miş ve bu hattın güneyinde kalan kısmı
İngilizlerin kontrol etmesi gerektiğini söylemiştir. Donanma komutanı Arthur Balfour, öncelikle Mısır’daki durumun güçlendirilmesi gerekçesiyle plana şüpheyle
yaklaşırken, Savaş Bakanı Kitchener, öneriye sıcak bakmakla kalmayıp, çizginin Hayfa’dan başlatılması gerektiğini ve böylece
Arapların İngiliz kontrolü altına gireceğini
belirtmiştir.83
Bu fikirlerle kabinenin gözüne giren Sykes, Picot ile yürütülen görüşmelerin
tıkanması sebebiyle bu çıkmazı aşmak için
hükümet tarafından Nicolson’un yerine
atanmıştır.84 Bundan sonraki görüşmeler
Sykes ile Picot arasında yapılacaktır. Sykes,
görüşmelerde görevlendirilmesinin akabinde, Kitchener’ın askeri danışmanı Albay
Fitzgerald’a gidişatla ilgili bir rapor vermiştir.85 Sykes’ın aktardığına göre, Kitchener’ın
askeri danışmanı Fitzgerald’la kendisini
tanıştıran dışişlerinden Lancelot Oliphant’tır ve bu sayede Sykes, Kitchener’ın
doğu işlerindeki danışmanı olmuştur.86
Yine Sykes’ın aktardığına göre, savaş komitesi ile yapılan aynı toplantıda, Balfour’un
Fransızlarla nasıl bir anlaşma yapmak istediği yöndeki sorusuna Sykes, Kudüs bölgesinden farklı olarak Hayfa’nın güneyinde,
Fransızlarla Arap devleti arasında kalan bir
bölgeyi İngiliz kuşağı olarak tutmak istediğini belirtmiştir. Sykes ayrıca İngiltere’nin,
Filistin’i topraklarına katmasını istiyordu87
ki Katolik anlayışa sahip bir Hristiyan neferin, bunun aksini düşünmesi beklenemezdi.
Picot’a göre İngilizler, Mısır ve Mezopotamya’dan gelen haberler dolayısıyla
panikteydiler ve bu durum avantaja çevrilebilirdi. Bu amaçla Cambon’un da hemfikir
Barr, a.g.e., s. 7.
Fromkin, a.g.e., s. 181.
85, Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other
studies, Frank Cass, London, 1974, s. 238.
86 Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other
studies, s. 236.
87 Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other
studies, s. 238.
83
84
254
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
olduğu bir plan dâhilinde Fransız cevabı
geciktirilmeden önce Arap devletinin, Fransa’nın Suriye’deki çıkarlarına ters düştüğü
gerekçesiyle duyulan şok ve öfke ifade
edilecek, karşı tarafın orijinal planını değiştirmesi için yeterli direnç gösterildikten
sonra İngilizlerin, Fransa için öngördükleri
ayrıcalıkla nüfuz ve ekonomik bölgeleri
açıklaması beklenecektir.88 21 Aralık’ta yapılan ikinci görüşmeler sırasında Picot,
yukarıda bahsedilen strateji gereği, İngilizlerin Araplarla el sıkışma mecburiyetinden
faydalanarak Fransa’nın kontrol edeceği
bölgenin büyüklüğünde azalmaya razı
olmakla birlikte Fransız nüfuz alanının
Musul’a kadar uzatılmasını talep etmiştir.
Arthur Nicolson ise gelecekte Arap
devletinin bir parçası olacak Lübnan’ı İngiltere’nin istediğini belirtmiştir.89 Bu durumda, tarafların görüşmeleri yeniden tıkanmış
ve öğleden önceki toplantıdan bir sonuç
alınamamıştır. Bu tıkanmadan sonra Savaş
Komitesi’nin ve dolayısıyla Kitchener’ın
temsilcisi Sykes, Picot ile yapılacak görüşmelere temsilci olarak katılacaktır. Bu sayede Sykes, önceden kabine üyelerine
Downing Street 10 numarada teklif ettiği
planı uygulama fırsatı yakalamıştır. Gerçekte Fransız tarafı da Sykes’tan farklı düşünmüyordu. Onların da çok çeşitli aşiretlerden oluşan farklı mezheplere mensup
çölde yaşayan Arapların, doğrudan kontrolüyle ilgilenecek durumları yoktu. Amaçları, kendi atayacakları prenslerle, nüfuzu
altındaki Arapları dolaylı yoldan yönetmek
ve Suriye sahili, Lübnan, Filistin ve Kilikya
bölgesinde doğrudan kontrolü altında ekonomik kaygıları ağır basan bir koloni oluşturmaktı. Öte taraftan Arapların bu paylaşımla ilgili bazı bilgilere sonradan vakıf
olup strateji geliştirdiklerine ilişkin söylentiler de mevcuttur. Bunlardan en dikkat
çekicisi, Faysal’ın çevresindekilerden birisi-
nin, Şerif’in Faysal’a yazdığı mektupta gördüğünü iddia ettiği şeylerdir. Bu mektupta
yazılanlara göre Şerif, Arap devleti bir deniz gücü kurana kadar Fransa’nın Suriye
sahilini koruyacağını ve bunun karşılığında
her yıl belli bir bedeli Arap devletine ödeyeceğini iddia etmektedir.90
Sykes, 21 Aralık’ta tıkanan görüşmelerin öğleden sonraki oturumuna katılmıştır. Picot’nun Arap teklifi karşısında
Musul’u alma girişimine karşılık, İngiliz
kontrol bölgesi ile Rusya arasında tampon
bölge oluşturmak isteyen Sykes’ın da aynı
yeri Fransız kontrolüne bırakma planları
vardı ki bu görüş, müzakerelerden çok önce
De Bunsen toplantıları sırasında benimsenmiştir.91 Böyle bir durumda taraflar pazarlık masasına yansıtmasalar da en son
kabullenecekleri plan, birbiriyle büyük
ölçüde uyuşuyordu. Bu nedenle görüşmelerin bu aşamadan sonra hızlanması kaçınılmaz olmuştur. 21 Aralık’taki toplantıda
daha çok Lübnan’ın durumu üzerine görüşmeler yapılırken, Musul ve Kerkük’ün
Fransız nüfuzunda olup olmaması gelecek
toplantılara bırakılmıştır.92 Fransa’nın Musul iddiasına ek olarak, etki alanını Kerkük’e doğru uzatmak istemesinin nedeni,
zengin petrol yataklarıdır. İngiliz tarafı da
aynı bölgeyi hem ekonomik hem de stratejik gerekçelerle elinde tutmak istemiştir.
Nihai olarak Mezopotamya’nın kontrolü
İngiliz tarafında kalırken, Musul’un tampon bölge olarak Fransa’nın denetime girmesi planlanmıştır. Şam, Hama, Humus ve
Halep’in batısındaki topraklar Akdeniz
sahiliyle birlikte Fransızlara ayrılmıştır.
Bahsi geçen bu dört vilayet ve güneyi,
Sykes’ın 16 Aralık’ta kabine toplantısında
çizmeyi önerdiği hatta kadar, Fransız nüfuzu altında ilerde kurulması öngörülen Arap
devletine bırakılmıştır. Ancak Picot ve
Elie Kedourie, England and The Middle East…, s. 39.
Fromkin, a.g.e., s. 184.
92 Fitzgerald, a.g.e., s. 714.
90
Fitzgerald, a.g.e., s. 712.
89 Barr, a.g.e., s. 25.
88
91
Ortadoğu’da Emperyalist Güçlerin Gizli Oyunu: Sykes-Pıcot Antlaşması
Cambon’un muhtemel yaklaşımına göre
Şerif’in sözde egemenliği, Fransa’nın siyasi
ve ekonomik etkinliğinin gölgesinde kalacaktır. Kitchener’ın İskenderun’u alma teklifine karşılık, Sykes’ın istediği Hayfa ve
Akka limanları İngiltere’ye bırakılacaktır.
Bu limanlarla, İngilizlerin nüfuzu altındaki
Mezopotamya arasında bir tren yolu yapma hakkını Sykes antlaşmaya yansıtmıştır.
Fransa, doğrudan Suriye’nin sahil bölgesini
ve Kilikya’nın tamamını, dolaylı olarak da
Halep, Hama, Humus ve Şam’ı içine alan
Arap Devleti’ni kontrolü altında tutmasına
karşılık, Filistin’in Suriye’nin bir parçası
olduğu fikrinden vazgeçmiştir. Bu durumda Fransız sömürgecilerin la Syrie integrale’
projesi sekteye uğramıştır. Her iki tarafın
Filistin’i üzerindeki ısrarlı tavrı, bu bölgenin uluslararası bir yönetime tâbi olmasının
yolunu açmıştır.
Antlaşma haritasında yer alan maviye boyalı kısım, direkt Fransız yönetiminde kalacak toprakları ifade etmekte
olup, bu bölgeleri Levanten sahili, Kilikya’nın tamamı oluşturuyordu.93 İngiltere’nin doğrudan yönetimi altında olacak
bölgeler ise kırmızıya boyanmıştı ve bu
bölgeler, İran Körfezi’nin üst kısmından
başlayarak Bağdat’ın kuzeyine kadar uzanan topraklardan meydana geliyordu.94 Bu
iki doğrudan yönetim arasında kalan topraklar da Sykes’ın belirttiği hat tarafından
ortadan ikiye bölünmüştür ki her doğrudan
yönetimin sınırındaki alan, o ülkenin nüfuz
bölgesini işaret ediyordu. Bu paylaşım İngiliz devlet adamlarının Ortadoğu halklarına
bakışını yansıtması açısından dikkat çekicidir. Hüseyin ile yapılan görüşmelere rağmen hiç olmazsa plebisit şartına bağlanabilecek Arapların özyönetimini öngören bir
bölgeye ne haritada ne de antlaşmada rastlanabilir. Ne de olsa Grey, Austen Chamberlain’e Kahire tarafından verilen sözler
konusunda kaygılanmamasını, ‘bunların
hiç gerçekleşmeyecek hayali şatolar olduğunu’ söylemiştir.95 Yine Grey ve arkadaşlarının, Araplar dâhil, koyu tenli halkların
kendi kendilerini yönetme becerisinden
duydukları kuşkuyla, ‘beyaz adamın yükü’
kavramının anlamını Sykes-Picot Antlaşması’na yansıttıkları kolayca anlaşılabilir.
Uluslararası yönetime bırakılan Filistin ise kahverengiye boyanmıştır. Bu
bölgede İngiltere’nin payına düşen Akka ve
Hayfa limanları, öngörülen demiryolunun
yapımıyla, Mezopotamya’yı Akdeniz’e
bağlamış olacaktır. Bu hat boyunca ayrılan
nüfuz bölgeleri ve direkt yönetim alanlarının, Hindistan ulaşımını karadan ve denizden kesintisiz olarak sağlaması düşünülüyordu. Böylece İngiltere, De Bunsen Komitesi kararlarına da uygun olarak Hindistan
yolunun güvenliğini sağlamakla kalmayarak, muhtemel tehdit olan Rusya ile arasına
bir diğer süper güç olan Fransa’yı alarak
Rusya’nın Güney siyasetinin önünü de
kesmeyi başarmış oluyordu. Öte yandan
Sykes’ın Kahire’deki arkadaşları Clayton ve
Storrs, Suriye’yi kendileri yönetmek istediğinden ve Sykes’ı bu amaçla yönlendirdiklerinden Suriye’deki Fransız himayesinden
rahatsız olmuşlardır.96 Daha sonra Sykes ve
Picot, anlaşmaya son halini vermek ve Rusya’nın da onayını almak için Petrograd’a
gitmişlerdir. Rusya’nın amacı, kendi nüfuz
sahasını Anadolu’ya doğru genişletmek,
İstanbul ve Boğazlar üstünde söz sahibi
olmaktı. Ancak bu bölgelerin bir kısmı
Fransız nüfuzu altına bırakılıyordu. Buna
ek olarak Rusya, Fransız etki alanının İran’a
kadar uzanmasına karşı çıkıyordu.97 Yine
bu görüşmelerde Kerkük vilayeti üzerindeki iddialarından vazgeçmesi karşılığında,
Sivas-Harput-Kayseri bölgesi Fransa’ya
verilirken Van, Bitlis, Erzurum ve Trabzon
Fromkin, a.g.e., s. 178.
Fromkin, a.g.e., s. 186.
97 Anderson, a.g.e., s. 349.
95
93
CAB 24/45/17, 14 Mart 1918.
94
CAB 24/5/3, 06 Şubat 1918.
255
96
256
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
Rusya’ya veriliyordu.98 Pazarlıkların neticesinde Rusya isteklerini büyük ölçüde elde
etmeyi başarmıştı. Antlaşmaya göre Rusya’ya düşen topraklar haritada sarıya boyanmıştı.99
Son olarak Filistin’in siyasi durumunun Sykes-Picot Antlaşması’yla geldiği
noktadan bahsetmek gerekecektir. Her üç
semavi din için de kutsal kabul edilen Kudüs kentinin bulunduğu Filistin bölgesine,
XIX. Yüzyıl ile birlikte büyük Yahudi göçleri yaşanmıştır. 1882’deki birinci Aliyah’ta*
7.000, 1904’teki ikinci Aliyah’ta 33.000 Yahudi Filistin’e göç etmiş ve savaş başlamadan Filistin’deki toplam Yahudi nüfusu
85000’i bulmuştur.100 Fransızlar, Siyonist
davaya kuşkulu baktığı için bu ülkeden
gelebilecek siyasi desteğin ihtimali düşüktür. İngiliz tarafı, antlaşmanın nihai halinden memnun olmamakla birlikte, Filistin’in
belirsiz durumundan da memnun olmamışlardır. Antlaşmada, Yahudilerin durumuyla
ilgili bir karara varılmamıştır. Zaten Sykes,
Petrograd’a hareket etmeden önce, Yahudi
olan İçişleri Bakanı Herbert Samuel’den,
Siyonizm hakkında bilgi almıştır.101 Herbert
Samuel, Ocak 1915’te Filistin’in geleceğine
ilişkin hazırladığı raporda, İngiliz himayesindeki Yahudi Filistin’ini savunmuştur.
Buna ek olarak Sykes Rusya’dayken, İngiliz
Dışişleri Bakanlığı, Petersburg’daki elçiliğine gönderdiği telgrafta Filistin’deki Yahudi
yerleşiminin desteklenmesini öngören bir
bildirinin yayınlanması teklifinin dışişlerine
yapıldığını belirtmiştir. Bildiri teklifini hazırlayan kişinin, 16 Aralık 1915’teki
Sykes’ın Filistin’i İngiltere’nin kontrol etmesi gerektiğini söylediği savaş komitesi
toplantısında
hazır
bulunan
Hugh
O’Beirne’nin olması, not edilmesi gereken
bir husustur.102 Savaşın seyrinin İtilaf Devletleri açısından kötü gitmesi, İngilizleri
yeni arayışlara yönlendirmiştir. Fransızların, Büyük Suriye projesinin ayrılmaz bir
parçası olan Filistin’in en azından karşı
tarafa bırakılamayacağı fikri, Sykes-Picot’a
yansımıştır. Ancak bu durumda İngiltere’yi
bir anlaşmazlık durumunda bu bölgeye
bağlayan en azından uluslararası kontrolde
söz hakkı olması dışında bir politik argüman yoktur. Sykes-Picot ile İngilizler, Filistin’e kanca atmanın kapısını aralamış ancak
öldürücü darbe henüz indirilememiştir.
Yüzyıllardan beri Hıristiyan ordularının
hayallerini süsleyen Kudüs fatihliği konusu
önemli bir husustur. Kudüs’ün alınması
uluslararası bir prestiji de beraberinde getirecektir. Asquith’in ardından başbakan olan
Lloyd George da aynı hayalleri görmüş
olup, George’a göre Hıristiyanlığın kutsal
yerlerinden Zeytin Dağı, Kudüs ve Beytüllahim* gibi bölgelerin, Ateist Fransa’ya bırakılması rezalet olurdu.103 Sykes ise Kitchener’ın aksine başından beri İngiltere’nin
Filistin’i ilhak etmesinden yana olmuştur.
Sykes, Siyonist davasının desteklenmesi talebini içeren telgraftan haberdar
olduktan sonra Picot ile Petrograd’ta Filistin konusunu görüşmüş ve Picot’un bu
duruma olan tepkisini dışişlerine bildirmiştir. Fransız işbirliğini, Filistin’in elde edilmesinden o an için öncelikli gören Dışişleri
Bakanı Grey ve onun daimi müsteşarı Nicolson, bu konuları Picot ile görüşmemesi
konusunda Sykes’ı uyarmıştır.104 Fransız
Başbakanı Aristide Briand, 25 Mart 1916’da
Ruslarla başlayan gizli görüşmelerde 26
Nisan’da anlaşmaya varmış ve Ruslar, Filis-
Anderson, a.g.e., s. 349.
* Kelime anlamını göğe yükselmek olarak ifade
edebileceğimiz bu terim diasporadaki Yahudilerin
Filistin’e dönüşü için kullanılmıştır.
99
CAB 24/45/17, 14 Mart 1918.
100 Schneer, a.g.e., s. 34-5.
101 Fromkin, a.g.e., s. 189.
102
98
Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other
studies, s. 238.
* Hristiyan inancına göre Hazreti İsa’nın bu kentte
doğduğuna inanılır.
103 Barr, a.g.e., s. 29.
104 Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other
studies, s. 239.
Ortadoğu’da Emperyalist Güçlerin Gizli Oyunu: Sykes-Pıcot Antlaşması
tin’de Fransız hâkimiyetini tanıyacaklarını
ve İngilizlere karşı Fransızları destekleyeceklerini taahhüt etmişlerdir.105 Filistin konusunda Sykes’ı sert şekilde uyaran Grey,
Herbert Samuel’e daha yakın durmaktadır.
Zira Sykes-Picot’un sonuçlandırılmasından
hemen sonra, Amerikan borsasında Rusların savaş için para toplamasını engelleyen
ve Amerikan kamuoyunun ve yönetiminin
Almanya’ya karşı kazanılmasında etkin
olacağı öngörülen Yahudilerin sempatisini
kazanmak için bir bildiri yayınlanmasına
Fransa’nın tepkisinin ne olacağını araştırmasını Paris’teki İngiliz elçisinden rica etmiştir.106 Zaten Sykes’a göre Britanya’nın
amaçlarının meşrulaştırılmasında müttefiklerin eline muhteşem bir silah verecek olan
Yahudi Filistin’i ile İngiliz Filistin’i birbirini
tamamlayan planlardır.107
William L.
Cleveland ve Martin Bunton’a göre İngilizler, Amerika, Rusya ve Almanya Yahudilerinin sempatisini kazanmak ve Süveyş Kanalı’na bitişik olan bölgenin kontrolünü
sağlamak için Siyonist Filistin Davası’na
arka çıkmışlardır.108 Mayir Verete’ye göre
ise İngilizler, Filistin’i istedikleri için Siyonizm’i Filistin’in işgalini meşrulaştırmada
kullanmışlardır.109
Sykes-Picot Antlaşması’nın hemen
ardından gelişen olaylar ve Balfour Deklarasyonu ile resmiyet kazanan Siyonist Filistin’ine İngiliz desteğinin nedenleri konusunda birçok teori mevcuttur. Bu noktadan
sonra yaşanan gelişmeler araştırma konumuzun dışına çıkmaktadır ancak bizi ilgilendiren tarafı sonradan yaşanan bu gelişFromkin, a.g.e., s. 189.
Barr, a.g.e., s. 28.
107 Elie Kedourie, Arabic Political Memoirs and other
studies, s. 240.
108 William L. Cleveland, Martin Burton, A History of
the Modern Middle East, Westview Press, Philadelphia,
2009, s. 163.
109 Mark Levene, “The Balfour Declaration: A Case of
105
106
Mistaken Identity”, The English Historical Review, Vol.
107, No. 422 (Jan., 1992), pp. 54-77, s. 55.
257
melerle
Sykes-Picot
Antlaşması’ndaki
hükmün bağlantısının ne olabileceği hususudur. Fransa Suriye’deki tarihi iddialarının resmen kabulü noktasında ‘Tam Suriye’
hedefinden bir süreliğine ayrılmış olabilir.
Ancak Rusya ile sonradan yaptıkları pazarlıkta bu amaçlarından tam olarak vazgeçmediklerini anlıyoruz. Bu noktada İngiliz
tarafını daha öncesinde belirttiğimiz gibi
Filistin’e bağlayan, uluslararası yönetimde
yer alma hakkı ve askeri güçten başka bir
şey yoktur. Ve hatta Filistin, Sykes-Picot
Antlaşması’yla elde ettiği Hayfa ve Akka
limanları ile Mezopotamya arasında engel
oluşturmakta olup, Fransızların ya da başka bir gücün sonradan burayı kontrolüne
geçirmesi, Süveyş Kanalı’nı ve hatta Hindistan’ın yakın kara ve deniz yolu güvenliğini tehlikeye düşürebilirdi. Yahudilerin bu
anlamda İngilizlerin himayesinde bölgeye
yerleştirilip daha sonrasında İngiliz çıkarlarına hizmet etmek için kullanılabileceği
düşünülmüş olabilir. Sykes-Picot adıyla
anılan İngiliz-Fransız görüşmeleri, bu politikaların uygulanmasından önce Filistin
konusunda İngiliz niyetini belirtmesi ve
sonrasında oluşturulabilecek politikalar için
zemin hazırlaması bakımından anlamlıdır.
SONUÇ
Sykes-Picot Antlaşması, Birinci
Dünya Savaşı sırasında İngiltere ve Fransa
öncülüğünde hazırlanan ve Osmanlı İmparatorluğu’nu bölmeyi amaçlayan gizli bir
antlaşmadır. Bu antlaşma neticesinde, Osmanlı topraklarının büyük bir kısmı; İngiltere, Fransa, Rusya ve İtalya arasında paylaştırılırken, İmparatorluğun Arap coğrafyasında bağımsız bir Arap devletinin kurulması planlanmıştır. İngiltere, Fransa ve
Rusya arasında gerçekleştirilen mektup
teatisi neticesinde şekillenen antlaşmadan
İtalya ve Japonya da haberdar edilmiştir.
Antlaşma sonucunda hazırlanan haritaya
(ek 2) bakıldığında, bu haritanın ileride
yapılacak birçok belgeye zemin oluşturdu-
258
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
ğu görülmektedir. Balfour Deklarasyonu,
Paris Barış Antlaşması, Sevr Antlaşması ve
San Remo Konferansı bunların en bilinenleridir. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı boyunca
İngiltere müttefiklerine ve diğer ülkelere bu
belge çerçevesinde bir siyasi davranış geliştirmiştir.
Sykes-Picot Antlaşması olarak tarihte yerini alan bu antlaşmayla, taraflar
bölgeyi doğrudan idare etme niyetine girmişlerdir. Sömürge yönetiminde yetişmiş
kişilerin çizdiği haritada, bölgenin beşeri,
siyasi, dini ve coğrafi yapısından ziyade
sömürgeci devletlerin çıkarları dikkate
alınmıştır. Haritaya göre şekillendirilmeye
çalışılan siyasi yapılar bölgeyi, uzun yıllar
etkisi altına alacak milliyetçilik, mezhep
çatışmaları ve kimlik sorunları başta olmak
üzere birçok siyasi, sosyal, dini ve askeri
sorunlar yumağı içinde debelenmeye itmiştir. Diğer bir ifadeyle Sykes-Picot Antlaşması’nı planlayan zihniyet, bölgeyi kaosa
sürüklemiştir.
Günümüzde Ortadoğu’da yaşanan
sorunların temelinde, İngiltere ve Fransa’nın bölgesel çıkarlarının oynamış olduğu
kilit rol göz ardı edilemez bir gerçek olarak
karşımızda durmaktadır. Bu bağlamda
Sykes-Picot Antlaşması, uluslararası ilişkilerin realist dünyasının ‘böl ve yönet’ metodunun tarihteki en güzel örneklerinden
biri olarak gösterilebilir. Ayrıca, İngiltere
‘Büyük Arap Krallığı’ vaadiyle desteğini
kazandığı Şerif Hüseyin önderliğindeki
Arapları, Sykes-Picot Antlaşması ile aldatmış, onlara verdiği sözü boşa çıkarmıştır.
Sykes-Picot Antlaşması’nda önemli
olan İngiltere ve Fransa’nın bölgesel çıkarlarını azami ölçüde gerçekleştirmektir. Fakat bu yapılırken bölgedeki güç dengesinin
de aynı ölçüde korunmasına özen gösterilmiştir. Mesela, 1878 yılında Kıbrıs’ın idaresini ele geçiren İngiltere, adayı 5 Kasım
1914 tarihinde ilhak etmesine rağmen
Sykes-Picot Antlaşması’nda Fransa’nın
bölgesel güvenliğini ve çıkarlarını korumak
adına Fransız Hükümeti’nin rızasını almaksızın, Kıbrıs’ın herhangi bir üçüncü güce
bırakılması hususunda görüşmelere gitmeyeceğini taahhüt etmiştir.
Son olarak, Sykes-Picot Antlaşması
tam olarak uygulanmasa bile, yüzyıllardır
bölgede hâkim olan dengeyi bozan ilk uluslararası belge olması bakımından çok
önemlidir. Bu antlaşma ve sonrasında buna
eklenen bazı antlaşmalar, Avrupalı güçlerin
Küçük Asya olarak tabir ettikleri bölgede
toprak iddialarını yansıtması açısından
oldukça dikkat çekicidir. Savaş sonrasında
ortaya çıkan Sevr Antlaşması ve Anadolu’daki işgallerin bu antlaşmadaki toprak
iddialarıyla benzerlik gösterdiği ve aynı
düşüncenin bir ürünü olduğu, hatırda tutulması gereken bir husustur.
KAYNAKÇA
Ahmad, Feroz, “War and Society Under the
Young Turks, 1908-1918”, Review
(Fernand Braudel Center) Vol. 11,
No.2, Ottoman Empire: NinteenthCentury Transformations (Spring,
1988), pp. 265-286.
Anderson, Matthew Smith, Doğu Sorunu
1774-1923, Uluslararası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, Çev. İdil Eser, Yapı
Kredi Yayınları, İstanbul, 2010.
Andrew, C. M., Kanya-Forstner, A.S., “The
French Colonial Party and French
Colonial War Aims, 1914-1918”, The
Historical
Journal,
Vol.
17,
No.1(Mar., 1974), pp. 79-106.
Barr, James, A Line in the Sand: The AngloFrench Struggle for the Middle East,
1914-1948,
W.W.
Norton&Company, New York, 2012.
Cleveland, William L., BURTON, Martin, A
History of the Modern Middle East,
Westview Press, Philadelphia, 2009.
Djalili, Mohammad-Reza, KELLNER, Thierry, İran’ın Son İki Yüzyıllık Tarihi,
Çev. Reşat Uzmen, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2011.
Ortadoğu’da Emperyalist Güçlerin Gizli Oyunu: Sykes-Pıcot Antlaşması
Fitzgerald, Edward Peter, “France’s Middle
Eastern Ambitions, Sykes-Picot Negotiations, and Oil Fields of Mosul,
1915-1918”, The Journal of Modern
History, Vol. 66, No. 4(Dec., 1994),
pp. 697-725.
Fromkin, David, Barışa Son Veren Barış,
Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı
1914-1922, Çev. Mehmet Harmancı,
Sabah Kitapları, İstanbul, 1993.
Helmreich, Paul C., Sevr Entrikaları, Büyük
Güçler, Maşalar, Gizli Anlaşmalar ve
Türkiye’nin Taksimi, Çev. Şerif Erol,
Sabah Kitapları, İstanbul, 1996.
Kedourie, Elie, “Cairo and Khartoum on
the Arab Question, 1915-18”, The
Historical Journal, Vol. 7, No:
2(1964), pp. 280-297.
Kedourie, Elie, Arabic Political Memoirs and
other studies, Frank Cass, London,
1974.
Kedourie, Elie, England and The Middle East,
The Destruction of the Ottoman Empire 1914-1921, Mansell Publishing
Limited, London, 1987.
Kent, Marian, The Great Powers and the End
of the Ottoman Empire, Frank Cass,
London, 1996.
Klieman, Aaron S., “Britain War Aims in
the Middle East in 1915”, Journal of
Contemporary History, Vol. 3, No. 3
259
The Middle East(July, 1968), pp.
237-251.
Leslie, Shane, Mark Sykes His Life And Letters, Cassell And Company, LTD,
London, 1923.
Levene, Mark, “The Balfour Declaration: A
Case of Mistaken Identity”, The
English Historical Review, Vol. 107,
No. 422 (Jan., 1992), pp. 54-77.
Nevakivi, Jukka, Britain, France and Arab
Middle East 1914-1920, University
London Historical Study, The Athlone Press, London, 1969.
RİSLEY II, Dart Brooks, British Interests and
the Partition of Mosul, BA Thesis,
The University of Texas at Austin,
May 2010.
Rothwell, V. H., “Mesopotamia in British
War Aims, 1914-1918”, The Historical Journal, Vol. 13, No. 2 (Jun.,
1970), pp. 273-294.
Schneer, Jonathan, Balfour Deklarasyonu,
Arap-İsrail Çatışmasının Kökenleri,
Çev. Ali Cevat Akkoyunlu, Kırmızı
Kedi Yayınevi, İstanbul, 2011.
Şahin, İsmail, Şahin, Cemile, Yüce, “Birinci
Dünya Savaşı Sonrası İngiltere’nin
Irak’ta Devlet Kurma Çabaları”,
Gazi Akademik Bakış Dergisi, C. 8, S.
15, Kış 2014, ss. 105-132.
260
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
EKLER
EK 1: Sykes-Picot Antlaşması110
Sir Edward Grey’in Cambon’a Mektubu
(Gizli.)
Dışişleri Bakanlığı, 16 Mayıs 1916
Ekselansları,
Bu ayın dokuzunda göndermiş olduğunuz mektubunuzu almak şerefine nail oldum.
Mektubunuzda, Fransa Hükümeti’nin müstakbel bir Arap devletinin ya da Devletler Konfederasyonu’nun ve Suriye’nin Fransız çıkarlarının hâkim bulunduğu bölgelerinin sınırlarını kabul
ettiğini; ama bunun, Londra ve Petrograd’taki son görüşmelerden çıkan sonuçlar gibi belirli
koşullarla birlikte olacağını ifade ediyorsunuz.
Ekselanslarına cevaben şunu belirtmeyi şeref sayarım ki, projenin şimdiki haliyle olduğu gibi kabul edilmesi, İngiliz çıkarlarından kayda değer ölçüde feragat edilmesi anlamına gelecektir; ama Majesteleri’nin Hükümeti Türkiye’de daha münasip bir iç siyasi ortam yaratılmasının Müttefik davasına sağlayacağı yararı gördüğü için, şu anda varılan anlaşmayı kabul etmeye hazırdırlar. Şu şartla ki; Arapların işbirliği güvence altında olacak, Araplar koşulları yerine getirecek ve Humus, Hama, Şam ve Halep şehirlerini ellerinde tutacaklardır.
O halde, Fransız ve İngiliz Hükümetleri karşılıklı olarak şunları anlamaktadır:
1. Fransa ve İngiltere ilişikteki haritada (A) ve (B) olarak işaretlenen bölgelerde, bir
Arap liderin hükümdarlığı altında bağımsız bir Arap Devletini ya da bir Arap Devletler Konfederasyonu’nu tanıyacak ve destekleyeceklerdir. Fransa (A) bölgesinde, İngiltere (B) bölgesinde
yerel fonlar ve girişim hakkı önceliğine sahip olacaklardır. Arap Devleti’nin ya da Arap Devletler Konfederasyonu’nun talebi üzerine Fransa sadece (A) bölgesinde, İngiltere sadece (B) bölgesinde yabancı memur ya da danışman sağlayabileceklerdir.
2. Mavi alanda Fransa’ya, kırmızı alanda İngiltere’ye arzu ettikleri ve Arap Devleti ya
da Arap Devletler Konfederasyonu için uygun olduğunu düşündükleri, doğrudan ya da dolaylı
idareyi ya da denetimi kurmalarına izin verilecektir.
3. Kahverengi bölgede uluslararası bir idare tesis edilecektir. Bu idarenin biçimine Rusya, ardından diğer Müttefikler ve Mekke Şerifi’nin temsilcileriyle incelemeler yapıldıktan sonra
karar verilecektir.
4. İngiltere’ye, 1) Hayfa ve Akka limanları, 2) (A) bölgesindeki Fırat ve Dicle’den (B)
bölgesine su tedariki garantisi verilecektir. Majesteleri‘nin Hükümeti, önceden Fransız Hükümeti’nin rızasını almaksızın, Kıbrıs’ın herhangi bir üçüncü güce bırakılması hususunda görüşmelere gitmeyeceğini taahhüt eder.
5. İngiliz ticareti hususunda, İskenderun serbest liman olacak ve İngiliz gemiciliği ya da
malları için fiyat ayrımı olmayacaktır. Fransa’nın malları için, bu mallar mavi bölge, (A) bölgesi
ya da (B) bölgesinden yola çıksalar ya da buralara gelseler de, Hayfa’da ve kahverengi bölgede
kalan İngiliz demir yollarında serbest geçiş hakkı olacaktır. Fransız mallarına hiçbir demiryolu
üzerinde ya da Fransız gemilerine mezkûr bölgelere hizmet veren hiçbir limanda, dolaylı ya da
doğrudan, ayrım yapılmayacaktır.
6. Fırat Vadisi yoluyla Bağdat’ı Halep’e bağlayan bir demiryolu hattı tamamlanana ve
sonra sadece iki hükümetin karşılıklı rızası sağlanana kadar, Bağdat Demiryolu (A) bölgesinde
güneye doğru Musul’un ilerisine ve (B) bölgesinde kuzeye doğru Samara’nın ilerisine uzatıl110
CAB 24/9/71, Nisan 1917.
Ortadoğu’da Emperyalist Güçlerin Gizli Oyunu: Sykes-Pıcot Antlaşması
261
mayacaktır.
7. İngiltere Hayfa’yı (B) bölgesine bağlayan bir demiryolu yapımı idaresi ve tek sahibi
olma hakkına sahip olacaktır. Böyle bir hattı her zaman için askeri sevkiyat amacıyla kullanmak
hakkı bakidir.
İki hükümet tarafından da anlaşılmalıdır ki, bu hat Bağdat ve Hayfa’nın demiryoluyla
birbirlerine bağlanmasını kolaylaştırmak için olacaktır. Şu da ayrıca bilinmelidir ki, şayet mühendislikten kaynaklanan zorluklar ve bu bağlantı hattını kahverengi bölgede tutmasının getirdiği masraflar projeyi uygulanamaz kılarsa, Fransa Hükümeti bahsi geçen demiryolunun (B)
bölgesine ulaşmadan önce Banias-Keis Marib-Salkhad Tell Otsda-Mesmie güzergâhını kat etme
olasılığını değerlendirmeye hazır olacaktır.
8. Hâlihazırdaki Türk gümrük tarifeleri, (A) ve (B) bölgelerinin yanı sıra tüm mavi ve
kırmızı alanlarda da yirmi yıl süreyle yürürlükte kalacak ve iki güç arasında anlaşma sağlanmaksızın gümrük resmi oranlarında bir artış ya da kıymet üzerinden belirlenen oranlardan
başka oranlara dönüşüm yapılmayacaktır.
Yukarda bahsi geçen bölgelerin hiçbiri arasında gümrük sınırı olmayacaktır. Bölgeye
gelen mallara uygulanabilecek gümrük vergileri limanda toplanacak ve bölge idaresine teslim
edilecektir.
9. Fransız Hükümeti hiçbir suretle, mavi bölgedeki haklarını Arap Devleti ya da Arap
Devletler Konfederasyonu dışında bir üçüncü güce, Majesteleri’nin Hükümeti’yle önceden anlaşma sağlamadan vermeyecek ve bu hususta görüşmelere girmeyecektir. Majesteleri’nin Hükümeti de kırmızı bölgeye ilişkin olarak Fransız Hükümeti karşısında benzer taahhüdü üstlenecektir.
10. İngiliz ve Fransız Hükümetleri, Arap Devleti’nin hamileri olarak, Arabistan yarımadasında toprak edinmeyecek ve bir üçüncü gücün toprak edinmesine rıza göstermeyeceklerdir.
Bunun yanı sıra, bir üçüncü gücün, Kızıldeniz’in doğu kıyısında ya da adalarında deniz üssü
kurmasına da rıza gösterilmeyecektir. Öte yandan, bu, Türklerin son zamanlarda sergilediği
saldırganlığın sonucu olarak zorunluluk arz edebileceği üzere, Aden hududunda düzenlemeler
yapılmasına engel değildir.
11. Arap Devleti ya da Arap Devletler Konfederasyonu’nun sınırlarına ilişkin görüşmeler, bugüne kadar olduğu gibi iki güç adına aynı vasıtayla sürdürülecektir.
12. Arap topraklarına silah ithalini denetlemeye yönelik önlemler iki Hükümet tarafından değerlendirilecektir.
Anlaşmayı tamamlamak adına şunu da belirtmeyi şeref addederim ki; Majesteleri’nin
Hükümeti Rus Hükümeti’ne, bu ikincisiyle Ekselanslarının Hükümeti’nin 26 Nisan tarihinde
yaptığına benzer biçimde, Hükümet mektuplarının değiş tokuşunu teklif etmektedir. Bu mektupların nüshaları, değiş tokuş gerçekleşir gerçekleşmez, Ekselanslarımıza iletilecektir. Ekselanslarınıza şunu da hatırlatmak isterim ki; bu anlaşmanın sonuca bağlanmasıyla birlikte, pratik
nedenlerle, İtalya ve Müttefikler arasında 26 Nisan 1915 tarihinde yapılan anlaşmanın 9. Maddesine göre, İtalya’nın Asya Türkiye’si üzerinde yapılacak herhangi bir taksimat ya da yeniden
düzenlemede pay hakkı sorunu doğmaktadır. Majesteleri’nin Hükümeti ayrıca Japon Hükümeti’nin de şu anda varılan anlaşmadan haberdar edilmesi gerektiğini düşünmektedir.
Bilgilerinize sunarım.
E. GREY
262
İsmail ŞAHİN & Cemile ŞAHİN & İsmail ŞÜKÜR
EK 2: Sykes-Picot Antlaşması’nı Gösterir Harita
Şekil 1: İngiliz Arşivinde Yer Alan Sykes-Picot Antlaşması’nı Gösterir Harita
Kaynak: CAB 24/45/17, 14 Mart 1918.
Download