Yıl: 4, Sayı: 12, Ağustos 2017, s. 606-620 Muhammed Ali BUDAK1 UTRECHT ANLAŞMASI’NDAN I. DÜNYA SAVAŞI’NA KADAR İNGİLTERE’NİN AKDENİZ VE KIZILDENİZ’DEKİ BAŞLICA ÜSLERİ Özet XV. yüzyıldan itibaren bölgesel bir güçten küresel bir güç haline geçmeye başlayan Osmanlı İmparatorluğu önemli ticaret yollarına hakim olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu‟nun Doğu‟ya giden ticaret yolları üzerinde yegane kontrol makamı olması Avrupalı devletleri yeni yollar aramaya itmiş ve böylece Coğrafi Keşifler Dönemi başlamıştır. Bu keşifler neticesinde Akdeniz artık önemini yitirmeye başlasa da Doğu‟ya giden yolların en kısa güzergahları bu denizden geçmektedir. Dolayısıyla başta İngiltere ve Fransa olmak üzere doğuda sömürge elde etmek isteyen veya buradaki sömürgelerine kısa yoldan ulaşmak isteyen Avrupalı devletler, Akdeniz‟de kendilerine üsler elde etmeye çalışmışlardır. Sömürgecilik yarışında öncü rol oynayan İngiltere de Cebelitarık, Minorka, Malta, Kıbrıs, Mısır ve Aden gibi yerleri kendisine hedef olarak seçmiştir. Bu çalışmada, İspanya Veraset Savaşları‟nı müteakip Avrupa‟nın en üstün deniz gücü olarak ortaya çıkan İngiltere‟nin I. Dünya Savaşı‟na kadar Akdeniz ve Kızıldeniz‟de sahip olduğu başlıca üsleri nasıl ele geçirdiği tarafsız bir şekilde anlatılmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: İngiltere, Akdeniz, Cebelitarık, Malta, Kıbrıs, Aden. ENGLAND’S MAIN NAVAL BASES ON MEDITERRANEAN AND RED SEA FROM THE TREATY OF UTRECHT TO WORLD WAR I Abstract In the 15th century, Ottoman Empire, previously a regional power, turned into a global power and became an important and only control center of eastbound trade routes. This caused problems for European powers and thus contributed to the beginning of the Age of Discovery. Despite discovery of new routes, Mediterranean was still important since eastbound routes went through this sea. 1 Manisa Celal Bayar Üniversitesi, S. B. E., Tarih A. B. D., Doktora Öğrencisi, [email protected] Muhammed Ali Budak Therefore, European states, particularly Britain and France that had colonies in the East and wanted to reach there via the shortest way, tried to obtain bases on the Mediterranean and the Red Sea. This article explains how Great Britain that became the dominant sea power in Europe, following the War of the Spanish Succession, wanted to obtain the primary naval bases of on the Mediterranean and the Red Sea. Key Words: England, Mediterranean, Gibraltar, Malta, Cyprus, Aden. GİRİŞ 1700 yazının sonlarına doğru, İspanya‟nın hem zihinsel hem de fiziksel açıdan hasta olan kralı II. Charles (1661-1700), ardında varis bırakmadan hayata gözlerini yummuştur. Onun en yakın erkek akrabası Fransa tahtının varisi (Döfen‟i) olan Anjou Dükü Philip idi. Batı Avrupa‟ya hükmedebilecek bir birleşik İspanya-Fransa‟nın ortaya çıkmasını engellemek için Avrupa 13 yıl sürecek olan büyük bir savaşa başlamıştır. Cephelerin bir tarafında İspanya ve Fransa, diğer tarafındaysa İngiltere, Hollanda, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu ve Prusya bulunmaktaydı.2 1571‟deki İnehbahtı Savaşı‟ndan sonra, kuzeyindeki Hıristiyanlar ile güney ve doğudaki Müslümanlar arasında muazzam bir ticaret hacmine sahip olan Akdeniz‟in batı kesimi Müslüman hakimiyetinden çıkmış bulunmaktaydı. Buna ek olarak Akdeniz kıyılarındaki İstanbul, Roma, İskenderiye, Venedik, Marsilya gibi yerler sadece siyasi açıdan değil, ekonomik açıdan da çok önemli merkezlerdi ve bu döneme kadar, buralarda bulunan İngiliz tüccarları tuhafiyeci olarak görülmekten öteye gidememişlerdi. İspanya Veraset Savaşları sayesinde İngiltere, donanmasını, siyasi açıdan pek tanımadığı ve bilmediği bir deniz olan Akdeniz‟e göndermek fırsatını yakalamıştır. Savaştan sonra da İspanya‟nın İtalya‟daki toprakları Savoy ve Avusturya arasında paylaştırılmıştır. Fakat her iki devletin de donanması olmadığı için, onların buradaki kazanımlarını korumak amacıyla İngiltere, donanmasını bu bölgeye göndermeye gönüllü olmuştur. 3 1713‟te imzalanan ve XVIII. yüzyılın başında ortaya çıkan İspanya Veraset Savaşları‟nı nihayetlendiren Utrecht Antlaşması ile Avrupa İngiltere‟nin yükselişine tanık olmuştur. Zira İngiltere bu antlaşma ile hem siyasi, hem ticari ve hem de deniz aşışı birer imparatorluk olan rakiplerini büyük oranda etkisiz hale getirmeyi başarmıştır. Utrecht Antlaşması ile Fransa‟nın Avrupa‟daki üstünlüğü bitmiş, İspanya da paylaşılmıştır. Daha da önemli olabilecek bir diğer gelişme ise antlaşma ise Fransız ve İspanya donanmalarının denizlerdeki üstünlüğünün nihayetlendirilmesidir. Ticari alanda İngiltere‟nin en büyük rakibi olan Hollanda‟nın bu alandaki etkisi kırılmış, donanması İngiliz donanmasının ufak bir kısmı haline gelmiştir.4 İspanya Veraset Savaşları‟nın sonundan itibaren başlayan koloni ve sömürge yarışlarının İngiltere için anlamı ise o dönmede Hindistan idi. Bundan dolayı Hindistan‟a giden ticaret 2 Jacob Lundborg, “Spain, Gibraltar, and Territorial Waters: A New Background for an Old Conflict,” Minnesota Journal of International Law, 23, 2014, s. 103; William C. Baker, Capital Ships, Commerce, and Coalition: British Strategy in the Mediterranean Theater, 1793, University of North Texas, [Basılmamış Yüksek Lisans (Master of Arts) Tezi], Denton, USA, 2014, s. 20. 3 René Chartrand, Gibraltar 1779 – 83 The Great Siege, Osprey Publishing, Oxford, UK, 2006, s. 8. 4 İsmail Şahin, “Utrecht‟ten Tilsit‟e İngiltere‟nin Akdeniz Politikası”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 4/4, 2015, ss. 839-840. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:12, Ağustos 2017, s. 606-620 607 Utrecht Anlaşması’ndan I. Dünya Savaşı’na Kadar İngiltere’nin Akdeniz Ve Kızıldeniz’deki Başlıca Üsleri yolunu kontrol etmek ve güvence altına almak isteyen İngiltere, kömürü yakıt olarak kullanan gemilerin Cebeltarık Boğazı‟ndan başlayarak beş günlük mesafelerde ikmal yapabilecekleri istasyonlara sahip olması gerektiğini hesaplayarak, Cebelitarık‟tan Aden‟e kadar üsler kurmuştur.5 İşte İspanya Veraset Savaşları‟ndan sonra İngiltere Doğu Ticaret Yolu‟nu güvence altına almak için Akdeniz ve Kızıldeniz harekâtlarına önem vermiş ve bu yolun güvenliği için stratejik noktaları ele geçirmeye başlamıştır. Cebelitarık Cebelitarık‟ın ilk yerleşimcileri, oraya bu ismi de veren ve 711‟de Tarık b. Ziyad kumandasında buraya çıkan Müslüman Araplardır. XV. yüzyıla kadar tamamen Müslümanların yönetiminde kalan Cebelitarık, Hıristiyanlar tarafından ilk kez 1309‟da kuşatılmış; 1309 ile 1462 arasında tam sekiz kuşatma gördükten sonra 1462‟de Kastilya Krallığı tarafından ele geçirilmiştir. Bu küçük yer, İspanya Veraset Savaşları sırasında bir birleşik İngiliz-Hollanda donanması tarafından işgal edilene kadar İspanya yönetiminde kalmıştır.6 4 Ağustos 1704‟te İspanya Kralı V. Philip‟in (1700-1724) Cebelitarık‟taki kuvvetleri Amiral Sir George Rooke kumandasındaki İngiliz-Hollanda müşterek donanmasına teslim olmayı kabul etti. Cebelitarık‟ın sakinlerinin oldukça büyük bir kısmı V. Philip‟e olan bağlılıklarını göstermek için 7 Ağustos‟ta burayı terketti ve hemen tamamı birkaç km. kuzeydeki İspanyol kasabası olan San Roque‟a yerleşti.7 Yekpare bir Fransa-İspanya‟nın Batı Avrupa‟da tek başına egemen olmasını engellemek için yapılan savaşlar 1713‟teki Utrecht Anlaşması ile son buldu ve savaştan önceki durum kabul edildi: Philip‟in İspanya tahtında kalmasına izin verilirken Fransa tahtına çıkması ihtimali ortadan kaldırıldı. İşte bu antlaşma ile İngiltere 1704‟te ele geçirdiği Cebelitarık‟ın yasal sahibi oldu.8 Zira Utrecht Antlaşması‟nın 10. Maddesi‟ne göre “Cebelitarık kalesi ve şehri; limanıyla, tahkimatlarıyla ve hisarlarıyla” İngiltere Krallığı‟na verilmişti. Bununla birlikte eğer İngiltere Cebelitarık üzerindeki hakkını verme, satma veya bu haktan feragat etmek istediğinde önceliği İspanya‟ya verecekti.9 Cebelitarık Utrecht Anlaşması‟yla İngiltere‟ye bırakıldığı zaman, öne sürülen şartlardan bir diğeri de Mağripliler ve Yahudilere buraya yerleşme izninin verilmemesiydi. Bu da nüfusun büyük kısmını oluşturan Katoliklerin dini özgürlükleri lehindeki başka bir ayrıcalıktı. 1777‟teki bir nüfus sayımına göre 3.201 kişilik toplam nüfusun 506‟sı İngiliz Protestanı, 1.832‟si ise - 5 M. E. McMillan, From the First World War to the Arab Spring: What's Really Going On in the Middle East?, Springer 2016, s. 71; Müge Vatansever, “Kıbrıs Sorununun Tarihi Gelişimi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 12/Özel Sayı, 2010, s. 1495; Durmuş Akalın ve Cemil Çelik, “XIX. Yüzyılda Doğu Akdeniz‟de İngiliz-Fransız Rekabeti ve Osmanlı Devleti”, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 7/3, s. 31. 6 Simon J. Lincoln, “The Legal Status of Gibraltar: Whose Rock is it Anyway?,” Fordham International Law Journal, 18/1, 1994, s. 291. 7 Lincoln, “The Legal Status of Gibraltar…”, ss. 291-292. 8 Lundborg, “Spain, Gibraltar, and…”, s. 103. 9 Vaughne Miller, Gibraltar Research Paper 95/80, International Affairs and Defence Section House of Commons Library, 1995, s. 2. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 12, Ağustos 2017, s. 606-620 608 Muhammed Ali Budak İngiliz, İrlandalı, Cenova ve Savoylu, İspanyol, Portekizli, Fransız ve Cebelitarık‟ın yerlilerinin de içinde bulunduğu- Katolik idi. Bunlara ek olarak da 863 Yahudi vardı.10 XVIII. yüzyıl boyunca İspanya, Cebelitarık‟ı geri almak için satın almak ve -içinde Septe‟nin de olduğu- başka yerlerle takas etmek dahil elinden geleni yapsa da başarılı olamadı ve Utrecht Antlaşması‟yla Cebelitarık‟ın İngiltere‟ye ait olduğu durumu 1729 Seville, 1748 Aachen, 1763 Paris ve 1783 Versay antlaşmalarıyla arka arkaya dört defa daha onandı.11 İngiltere ilk başta Cebelitarık‟ı o dönemde dünyanın en büyük koloni imparatorluğuna sahip olan İspanya‟dan daha önemli koloniler elde etmek için bir koz olarak kullanmayı planlasa da zaman içinde İngiliz İmparatorluğu‟nun genişlemesi bu düşünceyi değiştirdi. Zira gittikçe büyüyen donanmasını desteklemek için İngiltere, Akedeniz boyunca stratejik noktalarda kontrol sahibi olmasının önemini fark etmeye başladı. Utrecht Antlaşması‟ndan sonra Amerikan Bağımsızlık Savaşı‟nın sonuna değin, Avrupa 70 yıldan fazla bir zaman boyunca sürekli savaşlarla çalkalandı ve bu süre boyunca İngiltere kontrolündeki Cebelitarık‟ın önemi, başarısızlıkla sonuçlanan ve dört yıl süren Büyük Cebelitarık Kuşatması (1779-1783) ile rahatça anlaşılabilir. XVIII. yüzyılın sonları ve XIX. yüzyılın ilk dönemlerinde gerçekleşen Napolyon Savaşları boyunca İspanya ve İngiltere hasımlıktan müttefikliğe doğru bir geçiş yaşadı ve bu savaş da İngiltere‟nin denizlerdeki mutlak zaferi ile sonuçlandı. Savaştan sonra İngiltere için bu zeferin asıl sahibi olan donanmasının aktif olarak kalması öncelikli bir konu haline gelmiş ve böylece Cebelitarık‟ın hem bir donanma üssü hem de bir ticaret noktası olması önem kazanmıştır.12 1830‟da İngiliz hükümetine bağlı bir koloni olarak tanımlanan Cebelitarık13 I. Dünya Savaşı‟nın başlangıcında bu statüsünü muhafaza etmekteydi. Minorka İspanya Veraset Savaşları sırasında, İngiltere‟nin İspanya temsilcisi olan General Sir James Stanhope‟a göre İngiltere açısından bu savaşın en önemli hedefleri arasnda Cebelitarık ya da Minorka‟daki Port Mahon‟un ele geçirilmesi gelmektedir. Avrupa ile Afrika arasındaki bir deniz üssü, daimi bir askeri varlığın mevcudiyetini sağlamakla kalmayacak aynı zamanda İngiltere‟nin Avrupa‟daki müttefiklerini desteklerken, deniz yollarını da güvence altına alacaktı.14 Akdeniz‟e giriş-çıkışları kontrol altında tutup, onun kilidi konumunda olan Cebelitarık ile onu koruyan en önemli mevkinin yani Balear Adaları‟ndan biri olan Minorka‟nın15 İngiltere‟nin eline geçmesi 1708‟de gerçekleşmiştir. İspanya Veraset Savaşları sırasında 14 Eylül 1708‟de Müşterek İngiliz-Hollanda Donanması adaya bir kuvvet çıkartmış ve bir hafta sonra Fransızİspanyol garnizon, adayı İngilizlere teslim etmiştir.16 Adanın resmi olarak İngiliz yönetimi altına girmesi 1713‟teki Utrecht Antlaşması ile gerçekleşmiştir. Zira bu anlaşmaya göre Bourbon Hanedanı, Habsburg Hanedanı‟nın ardılı olmuş ve Avrupalı devletler de Fransa Prensi V. 10 Miller, Gibraltar Research Paper 95/80, s. 2. Antonio Remiro Brotóns, “Gibraltar”, Cuadernos De Gibraltar – Gibraltar Reports, 1/1, 2015, ss. 1314. 12 Lundborg, “Spain, Gibraltar, and…”, ss. 103-104 13 Brotóns, “Gibraltar”, s. 14. 14 Baker, Capital Ships, Commerce, and… s. 19. 15 Şahin, “Utrecht‟ten Tilsit‟e…”, s. 840. 16 Chartrand, Gibraltar 1779…, s. 15. 11 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:12, Ağustos 2017, s. 606-620 609 Utrecht Anlaşması’ndan I. Dünya Savaşı’na Kadar İngiltere’nin Akdeniz Ve Kızıldeniz’deki Başlıca Üsleri Philip‟i İspanya Kralı olarak taşımışlardır. Bununla beraber İspanya çok büyük bir toprak kaybına uğramıştır: İspanyol Hollandası, Sardunya, Sicilya, Milan ve Napoli Krallığı‟nın kaybına ek olarak Cebelitarık ile Minorka da İngiltere‟ye bırakılmıştır.17 İspanya Veraset Savaşları 1713‟te Utrecht Antlaşması ile sona erince, bu durumdan her türlü karlı çıkan İngiltere olmuştur. Zira Cebelitarık ve Minorka gibi, hem ekonomik hem de diplomatik olarak stratejik avantaj sağlayacak önemli noktaları ele geçirmekle kalmamış; İspanya‟nın İtalya‟daki toprakları Savoy ve Avusturya arasında paylaştırılınca, buradaki yeni topraklarını koruyacak donanmaya sahip olmayan bu iki ülkenin yardımına koşup Kraliyet Donanması‟nı buraların muhafazası için görevlendirince, uluslar arası alanda saygınlık ve otorite de kazanmıştır.18 Minorka, Kraliyet Donanması‟na İspanya ve Fransız sahillerini yağmalama imkanı da sağlayabilecek bir konumdadır. Bunun farkında olan İngilizler, sonraki yıllar boyunca adanın tahkimatlarını güçlendirdiler. Bunlar arasında özellikle Mahon‟daki St. Philip‟in kalesi gelmektedir. Adanın o dönemki valisi Richard Kane tarafından gerçekleştirilen bu çalışmalar sonucunda19 adanın başkenti Ciudadella‟dan (veya Citadella), adını Kartacalı general Mago‟dan alan Mahon‟a taşınmıştır.20 Bununla beraber Minorka macerası İngiltere için istedikleri gibi sonuçlanmamıştır. Zira kendilerine bu kadar yakın bir konumda bulunan İngilizlerden rahatsız olan Fransızlar, Yedi Yıl Savaşları olarak bilinen savaşın başladığını ilan etmelerini müteakip Nisan 1756‟da Marshal de Richelieu kumandasında, İngiliz Amiral Byng‟in kumandasındaki Kraliyet Donanması‟ndan daha hızlı davranarak adaya asker çıkartmış ve iki aylık bir kuşatmadan sonra 10 Temmuz‟da adayı ele geçirmişlerdir. Yedi yıl süresince Fransa‟nın yönetiminde kalan ada 1763‟teki Paris Antlaşması‟yla İngiltere‟ye geri verilmiştir.21 İngiltere‟nin adadaki varlığı 1782‟ye kadar devam etmiştir. Çünkü Amerika‟daki İngiliz kolonilerinin bağımsızlık için harekete geçmeleriyle başlayan Amerikan Bağımsızlık Savaşı (1775-1783) İngiltere‟nin deniz gücünün büyük kısmını Amerika‟ya göndermesine neden olmuştur. Artık eskisi kadar korunaklı olmayan İngiltere‟nin Akdeniz üsleri de Fransa ve İspanya için öncelikli hedef haline gelmiştir. Akdeniz‟de zayıf bir konumda olduklarını bilen dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Frederick North, Rusya İmparatoriçesi II. Katerina‟ya, İngiltere‟nin rakiplerini korkutmak için Rus donanmasını kullanması karşılığında Minorka‟nın verilmesini dahi gündeme getirimştir. Fakat böyle bir şey gerçekleşmemiş ve Amerika‟daki kolonilerin safında savaşa giren İspanya, Fransa ile ortaklaşa hareket ederek 1782‟de Minorka‟yı tekrar ele geçirmiştir. 1783‟teki Paris Antlaşması ile adanın tek hakimi İspanya olmuştur.22 1798‟de (1792‟den 1802‟ye kadar süren Fransız Devrim Savaşları sırasında) ada Sir Charles Stuart kumandasındaki İngilizler tarafından yeniden gele geçirilse de 1802‟deki Amiens 17 Valeri Modebadze, “The Issue of Gibraltar‟s Sovereignty and Spain‟s Territorial Integrity. What could Spain do to Resolve the Gibraltar Problem?”, Journal of Social Sciences (JSS), 2/2, 2013, s. 43. 18 Baker, Capital Ships, Commerce, and…, ss. 19-20. 19 Chartrand, Gibraltar 1779…, s. 15. 20 Thomas Walsh, Journal of the Late Campaign in Egypt: Including Descriptions of that Country, and of Gibraltar, Minorca, Malta, Marmorice, and Macri, T. Cadell, Jun. and W. Davis, London, UK, 1803, s.14. 21 Baker, Capital Ships, Commerce, and…, s. 23; Chartrand, Gibraltar 1779…, s. 15. 22 Baker, Capital Ships, Commerce, and…, ss. 23, 27; Chartrand, Gibraltar 1779…, ss. 26, 88. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 12, Ağustos 2017, s. 606-620 610 Muhammed Ali Budak Antlaşması ile Minorka kesin olarak İspanya‟ya bırakılmıştır. Fakat İngiltere bu durumdan çok büyük zarar görmemiş, bölgede kendine yeni bir üssü, Malta‟yı elde etmiştir.23 Malta XIX. yüzyılın üçüncü çeyreği içinde İngiltere‟nin, hakimiyeti altına aldığı denizaşırı bölgeler içinde en fazla harcama yaptığı yerlerin başında Malta gelmekteydi. Daha Süveyş Kanalı açılmadan önce Akdeniz için oldukça önemli bir ada olan Malta üzerine odaklanan İngiltere, buranın sadece Akdeniz için değil Hindistan için de önemli olduğunu biliyordu.24 1530‟dan beri Malta Şövalyeleri‟nin25 yönetiminde olan ada, tıpkı daha sonra İngiltere‟nin de aynı amaçla ele geçireceği gibi, Fransa tarafından Hindistan yolunun başlangıç noktası olan Mısır‟ı elde etmek amacıyla26 1798‟de Napolyon tarafından işgal edilmişt.27 Mısır‟ı fethetmek amacıyla yola çıkan Fransız donanması 10 Haziran 1798‟de Malta açıklarında görünmüş ve ikmal yapmak amacıyla demirleme izni reddedilince başlatılan saldırı yirmi dört saatte tamamlanmıştı. Adanın Napolyon‟a teslimi meşhur gemi Orient‟in güvertesinde 13 Haziran 1798‟de yapılan anlaşmayla sağlandı.28 Fransızlar, kendi devrimlerinin getirdiği ilkelere dayalı reformları Malta‟da uygulamaya başladılar; köleliği ve soyluluğu kaldırmakla kalmadılar, bir gazete bile bastılar. Fakat Fransız askerler Şövalyelerin Malta‟daki eşyaları ve mallarını ele geçirdikleri halde Malta halkına ödemeleriyle yükümlü yeni vergiler koydular. Napolyon‟un Ebukir Koyu‟nda yenilgiye uğraması (1-3 Ağustos 1798), Fransız askerlerinin adadaki yağma hareketlerini alışkanlık edinmesi hatta bu hareketi kiliselere kadar genişletmesi gizlice İngilizlerle anlaşmış olan ada halkın isyanıyla sonuçlandı ve 5 Eylül 1800‟de29 Malta İngiliz koruması altına alındı.30 İngiltere bu andan itibaren Akdeniz‟deki birinci sınıf gemilerini buraya göndererek Malta‟yı ana üs haline getirdi.31 1802‟de yapılan ve Fransız Devrim Savaşları‟nı sonlandıran Amiens Antlaşması ile İngiltere ve Fransa Malta‟yı Malta Şövalyeleri‟ne geri vermeyi kabul ettiler.32 Bunun üzerine Messina‟da bulunan Malta Şövalyeleri‟nin 73. Büyük Ustası Bali Giovanni Tommasi, Amiens Antlaşması‟nın şartlarına uyularak adanın teslimini Malta‟daki İngiliz valisinden talep etti. İngiliz valisi ise cevabında, adadaki sarayların hiçbirinin kendisini ağırlayacak durumda 23 Chartrand, Gibraltar 1779…, s. 89; Walsh, Journal of the Late Campaign…, s.13. Akalın ve Çelik, “XIX. Yüzyılda Doğu Akdeniz‟de…”, s. 29. 25 Haçlı Seferleri döneminde Hospitalier Şövalyeleri daha sonra Rodos Şövalyeleri, Kanuni Sultan Süleyman‟ın Rodos‟u fethetmesini müteakip Malta Şövalyeleri. 26 Şahin, “Utrecht‟ten Tilsit‟e…”, s. 851. 27 Paul Richard Sharp, “Malta and the Nineteenth Century Grain Trade: British free trade in a microcosm of Empire?”, Journal of Maltese History, 1/2, 2009, s. 23. 28 Walsh, Journal of the Late Campaign…, ss. 21-22. 29 Ayşe Devrim Atauz, Trade, Piracy, and Naval Warfare ın The Central Mediterranean: The Maritime History and Archaeology of Malta, Texas A&M University, USA, [Basılmamış Doktora (Doctor of Philosophy) Tezi], 2004, ss. 271-272. 30 Sharp, “Malta and the Nineteenth Century…”, s. 23. 31 Akalın ve Çelik, “XIX. Yüzyılda Doğu Akdeniz‟de…”,s. 29. 32 Wıllıam Harrıson Woodward, A Short History of the Expansion of The British Empire 1500-1902, Cambridge University Press, Cambridge, UK, 1902, s. 298. 24 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:12, Ağustos 2017, s. 606-620 611 Utrecht Anlaşması’ndan I. Dünya Savaşı’na Kadar İngiltere’nin Akdeniz Ve Kızıldeniz’deki Başlıca Üsleri bulunmadığını bildirerek, şu anda bulunduğu yerde kalmasının kendisi için daha uygun olacağını tavsiye etti.33 İngiltere‟nin antlaşmaya uymamasını müteakiben 1803‟te iki ülke arasında yeniden savaşın başlaması yani İngiltere‟nin Malta‟dan vazgeçmemesi pek tabii bir durumdu. Zira hem Fransa hem de İngiltere için ada, Batı Avrupa‟yı Doğu ile birleştiren güzergahların önemli bir noktasındaydı ve İngiliz Akdeniz Filo‟suna üslük yapıyordu. 34 1813‟te İngiltere Malta‟yı ilhak etti ve Mayıs 1814‟te imzalanan Paris Antlaşması ile Malta‟nın İngiliz İmparatorluğu‟na ait olduğu kabul edildi.35 İngiltere‟nin ilk Malta Valisi adaya 1813‟te geldi. XIX. yüzyılın en öne çıkan gelişmeleri 1848‟de adada ilk İngiliz Donanma Tersanesi‟nin kurulması ve buna bağlı olarak Büyük Liman‟ın bir Kraliyet Donanma Üssü haline gelmesiydi. Bununla birlikte Malta‟nın askeri ve stratejik olarak önemini en üst noktaya getiren olay 1869‟da Süveyş Kanalı‟nın açılmasıyla adanın Hindistan yolunun üzerinde bir noktaya yerleşmesidir. Bu durum da pek tabii adanın daha da hızlı bir şekilde gelişmesine neden oldu. 1871‟de Fransız Deresi‟nde ikinci bir tersane yapıldı. Kraliyet Donanması adanın eski sahibi olan Şövalyelerin tersanesini genişletmekle kalmadı burayı daha da modern bir hale getirdi.36 Kıbrıs Akdeniz‟in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs‟ın önemi coğrafi konumundan kaynaklanmaktadır. Zira Doğu Akdeniz‟e giden ve buradan geçen ticaret yollarına hakim bir durumda bulunması, Anadolu-Ortadoğu-Süveyş Kanalı güzergahını kontrolü altında tutması, dolayısıyla Süveyş Kanalı aracılığıyla Hint ve Pasifik Okyanusu‟na kadar uzanacak olan deniz yolları üzerinde etki edebilecek bir konuma sahip olması Kıbrıs‟ın asıl stratejik önemini ortaya koymaktadır.37 Yani en az Malta kadar önemli olan Kıbrıs, Akdeniz‟in doğusu için oldukça mühim bir konumdadır. Bunun da bilincinde olan İngiltere‟nin Doğu Akdeniz‟deki varlığı, kendisine buralarda ticaret yapma hakkının verildiği 1581‟e kadar gitmektedir. Hatta daha Osmanlı İmparatorluğu Kıbrıs‟ı almadan önce burada İngiliz ve Fransızlar bulunmaktaydı. 1581‟den sonra Turkey Company, Venice Copmany ve Levant Company özellikle Kıbrıs çevresinde etkin olmaya başladı. Fransız tüccarlarının da faal olduğu Kıbrıs‟ın ticari alanda bu kadar önemli olmasının bir nedeni de Halep idi.38 XVIII. yüzyıl süresince Doğu Akdeniz ticareti İzmir, İskenderiye, İskenderun, İstanbul, Akka, Selanik ve Kıbrıs arasında oluşan ticaretten ibaret olmakla beraber bunlar arasında İzmir özellikle üstün bir konuma sahipti. Zira bu yüzyılda vergilendirilmiş gemi taşımacılığı kayıtlarındaki 174 geminin 106‟sı İzmir‟den çıkmıştır. İzmir‟in ekonomik alanda böyle bir üstünlüğü olmakla birlikte bu kadar büyük hacimli bir ticaretin devamlılığının sağlanabilmesi için, adı geçen bu yerlerin güvenli yerler olması da gerekmektedir. İşte bundan dolayı 33 H. J. A. Sire, The Knights of Malta, Yale University Press, New Haven, 2001, s. 245. Woodward, A Short History of the:.., s. 298. 35 Sharp, “Malta and the Nineteenth Century…”, ss. 23-24. 36 Atauz, Trade, Piracy, and Naval Warfare…, s. 272. 37 Vatansever, “Kıbrıs Sorununun…”, s. 1488. 38 Akalın ve Çelik, “XIX. Yüzyılda Doğu Akdeniz‟de…”, s. 29. 34 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 12, Ağustos 2017, s. 606-620 612 Muhammed Ali Budak İngiltere‟nin Doğu Akdeniz‟de takip ettiği politikanın temelinde bu ticari merkezlerle birlikte buraları birbirine bağlayan yolların da kontrol altına alınması bulunmaktaydı.39 XIX. yüzyıla gelindiğinde ise İngiltere‟nin artık Akdeniz‟de ciddi bir güç olduğu görülmektedir. Zira İngiltere, Fransa‟nın 1798‟de Mısır‟a çıkartma yapması üzerine, Boğazların ve Hindistan Deniz Yolu‟nun güvenliğini temin eden bir devlet olarak gördüğü Osmanlı İmparatorluğu ile birleşerek Fransa‟yı Mısır‟dan uzaklaştırmış, 1 Ağustos 1798‟de de Ebukir‟de Fransız donanmasını imha etmiştir. 1815‟te Malta‟yı elde eden İngiltere Süveyş Kanalı‟nın inşa faaliyetleri dolayısıyla önlem olarak 1839‟da Aden‟i kendine bağlamıştı. 1869‟da Süveyş Kanalı‟nın açılmasıyla Akdeniz-Süveyş Kanalı-Kızıldeniz güzergahının güvenliği İngiltere için en önemli konulardan biri haline gelmiştir.40 1853-1856‟daki Kırım Savaşı‟ndan sonra Rusya‟nın Asya‟ya doğru ilerlemesi, Çimkent‟i (1864), Taşkent‟i (1865), Hokand ve Buhara‟yı (1866), Semerkant‟ı (1868) ve Hive‟yi (1873) işgal etmesi, Rusya‟nın İngiltere için hayati derecede önemli olan Hindistan‟a doğru ilerlediğini gözler önüne sermektedir. Bu gelişmelere ek olarak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı‟nın galibi olarak Ayastefanos Antlaşması ile hem Balkanlar‟a hem de Doğu Anadolu bölgelerine adım atan Rusya‟ya karşı önlem alınması, İngiltere‟nin ana hedefleri arasına girmiştir.41 Osmanlı‟nın 93 Harbi olarak da bilinen bu savaştan mağlup çıkması İngiltere‟nin Osmanlı‟ya yaklaşması için bir bahane olmuş, 25 Mayıs 1878‟de Rusya‟ya karşı savunma antlaşması yapılması için ettiği teklif 4 Haziran 1878‟de hayata geçirilmiştir. Bu antlaşmaya göre Osmanlı İmparatorluğu İngiltere‟ye geçici olarak Kıbrıs‟ı vermeyi kabul etmiştir. Bu iki maddelik anlaşma ile Rusya‟nın Osmanlı İmparatorluğu‟na saldırması halinde İngiltere, Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya‟ya karşı müttefiken hareket edeceğini taahhüt etmekteydi. Antlaşmanın imzalanmasını müteakip 7 Temmuz‟da Ada yönetiminin İngiltere‟ye bırakıldığını belirten ferman ilan edilmiş, 12 Temmuz‟da İngiliz askerleri Kıbrıs‟a çıkmış ve 15 Temmuz 1878‟de de antlaşma onaylanmıştır.42 Burada şunun da belirtilmesi lazımdır ki bu antlaşmadan beş gün önce yani 30 Mayıs 1878‟de İngiltere ile Rusya gizli bir antlaşma imzalamış ve savaştan sonra ortaya çıkan durumu kendi aralarında ve lehlerine olacak şekilde çözmüşlerdir. Bu anltaşmanın Berlin Konferansı‟nda ortaya çıkması üzerine Osmanlı İmparatorluğu İngiltere‟yi yeniden bir antlaşma yapmaya zorlamış ve neticede ilk imzalanan antlaşmaya beş ek madde dahil edilmiştir. 1 Temmuz‟daki bu ek maddelere göre İngiltere, Rusya Doğu Anadolu ve Kars‟tan çekildiği takdirde Kıbrıs‟ı Osmanlı hükümetine iade edeceğini taahhüt etmiştir. Fakat böyle bir şey gerçekleşmemiş, 1878‟ten 1960‟a kadar adada kalacak olan İngiltere Osmanlı İmparatorluğu‟nun I. Dünya Savaşı‟na girmesini bahane ederek 5 Kasım 1914‟te adayı ilhak etmiştir.43 39 İsmail Şahin, “İngiltere‟nin Akdeniz Siyasetinde Kıbrıs (1580-1878)”, Asia Minor Studies, 4/7, 2016, ss. 157-158. 40 Ali Satan, “Yeni İngiliz Belgeleri Işığında Kıbrıs ve Önemi”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 6, 2004, ss. 55-56; Akalın ve Çelik, “XIX. Yüzyılda Doğu Akdeniz‟de…”,, s. 30. 41 Şahin, “İngiltere‟nin Akdeniz Siyasetinde…”, ss. 165-166. 42 Satan, “Yeni İngiliz Belgeleri Işığında…”, s. 56. 43 Satan, “Yeni İngiliz Belgeleri Işığında…”, ss. 56-57. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:12, Ağustos 2017, s. 606-620 613 Utrecht Anlaşması’ndan I. Dünya Savaşı’na Kadar İngiltere’nin Akdeniz Ve Kızıldeniz’deki Başlıca Üsleri Mısır XVII. yüzyılda tüm ihtişamıyla ortada olan Fransa‟nın Avrupa‟nın üstün gücü olduğu durumu, XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren İngiltere lehine sarsılmaya başlamıştır. Westphalia Barışı ile yükselişe geçen XIV. Louis Fransa‟sı Utrecht Antlaşması‟na kadar Avrupa‟nın yegane otoritesi olmuştur. Fakat XVIII. yüzyılın başındaki İspanya Veraset Savaşları Fransa‟nın bu gücünü yitirdiği buna karşılık İngiltere‟nin yükselişe geçtiği dönem olmuştur.44 Bununla birlikte ancak 1815‟teki Viyana Kongresi‟nde İngiltere‟nin bu çabaları sonuç vermişse de, bu döneme kadar iki güç birbirleriyle yarışmaya devam etmiştir. Bir tarafta Napolyon kumandasında neredeyse yenilmez bir kara ordusuna sahip olan ama aynı derecede güçlü bir donanmaya sahip olamayan Fransa; diğer tarafta da tam tersi bir durumun geçerli olduğu İngiltere‟nin oluşturduğu bu dengeyi, Fransa lehine bozmak isteyen Napolyon, bu hedefini gerçekleştirebilmenin yolunun Mısır‟dan geçmek olduğuna karar vermiş ve 1798 yazında yaklaşık 30.000 askerle Mısır‟ı işgal etmiştir. Bu harekât ile Akdeniz‟deki İngiliz zayıflığını kendi avantajına çevirmeye çalışan Fransa, Mısır‟ı elde ederek Doğu Akdeniz‟e, Osmanlı İmparatorluğuna ve Hindistan‟a giden güzergahı kontrol altına alabileceğini varsaymıştır. Napolyon‟un bu seferiyle Akdeniz yeniden, Hint ticaret yolunun güvenliğinden endişe eden İngiltere‟nin gündemine oturmuştur.45 XIX. yüzyılın başlarında, karada Fransa kadar güçlü olmayan İngiltere‟nin poltikası ise Fransa‟yı Akdeniz‟de tutmaktı. Bununla beraber Napolyon‟un Mısır Seferi bu politikanın gözden geçirilmesini zorlarken, aynı zamanda İngiltere‟yi kendine müttefikler aramaya da itmiştir. Zira İngiltere‟nin Fransa‟yı doğrudan etkisiz hale getirmesi mümkün değildir. İngiltere‟nin Fransa‟ya karşı kendine müttefik arayışı çok uzun sürmemiş, Napolyon‟un Mısır‟ı işgali ile hem telaşlanan Rusya hem de Fransa‟ya karşı tek başına çıkacak gücü olmayan Osmanlı İngiltere‟nin yanında yer almışlardır. Karşılıklı yapılan görüşmeler neticesinde Osmanlı İmparatorluğu 23 Aralık 1798‟de Rusya, 5 Ocak 1799‟da İngiltere ve 21 Ocak 1799‟da da İki Sicilya Krallığı ile ittifak antlaşmaları imzalamıştır.46 Mısır‟daki Fransız işgali üç yıl sürdü. Bu süre içinde Fransızlar, ülkenin zenginliklerini ortaya çıkartmış ve Description de l'Egypte adında yirmi üç ciltlik bir eser hazırlamışlardır. Savaş alanında ise Napolyon Mayıs 1799‟da Akka‟da Cezzar Ahmed Paşa‟ya yenilmiş, Ağustos‟ta Mısır‟dan ayrılırken geride kalan Fransız kuvvetleri de müşterek Osmanlı-İngiliz saldırılarına dayanamamış ve Ağustos 1801‟de Mısır‟ı terk etmişlerdir. Bu durumdan sonra Mısır‟daki Osmanlı Valisi Koca Hüsrev Paşa ve diğer devlet adamları, Kavalalı Mehmed Ali tarafından birbirine düşürülerek bertaraf edilmiş ve 1805‟te Kavalalı vali olmuştur. Mısır‟da gerçekleştirdiği askeri, idari ve ekonomik reformlar ile gelirler artınca Mehmed Ali Paşa yayılmacı bir politika izlemeye başlamış ve Osmanlı‟ya karşı isyan etmiştir. Uzun bir 44 Şahin, “Utrecht‟ten Tilsit‟e…”, s. 839. Şahin, “Utrecht‟ten Tilsit‟e…”, s. 844. 46 Akalın ve Çelik, “XIX. Yüzyılda Doğu Akdeniz‟de…”, s. 24; Kamil Çolak, “Mısır‟ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi (1798-1801)”, Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Dergisi, 10/2, 2008, s. 154. 45 SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 12, Ağustos 2017, s. 606-620 614 Muhammed Ali Budak mücadeleden sonra da 24 Mayıs 1841‟de yapılan bir antlaşmayla Mısır ve Suriye‟nin yönetimini ele geçirmiştir.47 1854 yılında Mısır‟a vali olarak Said Paşa‟nın atanması, Mısır‟ın stratejik önemini zirveye çıkartmıştır. Zira Süveyş Kanalı projesi Said Paşa‟nın valiliği ile beraber yeniden gündeme gelmiş fakat Rusya‟ya karşı İngiltere ve Frana ile ittifak halinde olan ve bu müttefiklerinin etkisi altında bulunan Osmanlı İmparatorluğu, İngiltere‟nin telkinleriyle ilk başta bu projeye sıcak bakmamıştır. Fakat III. Napolyon‟un desteklediği ve vali Said Paşa‟nın arkadaşı olan Fransız mühendis Ferdinand de Lesseps, arkadaşının valiliğini tebrik için Mısır‟a gelince Süveyş Kanalı projesine 5 Ocak 1856‟da onay verilmiştir. 25 Nisan 1859‟da başlayan inşaat 16 Kasım 1869‟da tamamlanmış; dönemin Mısır Hidivi İsmail Paşa‟nın48 elinde olan hisseler 1875‟te İngiliz Dışişleri Bakanı Benjamin Disraeli‟nin özel girişimleri sayesinde İngiltere‟ye geçmiş ve Akdeniz‟de yeni bir Cebelitarık‟ın oluşmasıyla49 Akdeniz ile Kızıldeniz dolayısıyla Hint Okyanusu birbirine bağlanmıştır. Bununla birlikte, Avrupalı devletlerin Mısır‟a sürekli müdahele etmeleri, Mısırlılar‟ın nihayetinde sabrını taşırmış ve Haziran 1882‟de ayaklanmışlardır. Bunu da fırsat bilen İngiltere Temmuz ayında İskenderiye‟yi topa tutmuş, bunu müteakip 13 Eylül 1882‟deki İngiliz ve Mısırlılar arasında gerçekleşen ve Mısırlıların yenildiği Tellülkebir çarpışmaları sonucu İngiltere Mısır‟ı resmen işgal etmiştir. Başta Fransa olmak üzere diğer bazı Avrupalı devletlerin bu işgale şiddetle karşı çıkmaları üzerine İngiltere düzen sağlandıktan sonra Mısır‟dan ayrılacağını, Osmanlı İmparatorluğu‟nun haklarının ihlal edilmeyeceğini ilan etmişse de XX. yüzyılın ortalarına kadar Mısır‟dan çıkmamıştır.50 Aden Avrupalılar için Süveyş Kanalı‟ndan daha az öneme sahip olmayan Babü‟l-Mendeb Boğazı‟nı kontrol altına alma çabaları XVI. yüzyıla kadar uzanmakla birlikte, bu bölgede yani Kızıldeniz ve Aden Körfezi civarında bir şekilde hakimiyet tesis etmek isteyen devletlerin başında İngiltere gelmekte idi.51 İngiltere XIX. yüzyıldan önce Hint Okyanusu ve onun etrafındaki alanda gücünü sürekli arttırdı. Etki alanını Aden Körfezi ve Kızıldeniz içine yaymak için de ayrıca bir gayret sarfetti. Napolyon‟un Mısır seferiyle birlikte kamuoyunda Fransızlara karşı oluşan olumsuz durumdan faydalanarak, bu bölgedeki en önemli unsuru olan East India Company aracılığıyla nüfuzunu genişletmek için bir fırsat yakaladı. Çünkü XIX. yüzyılın başında ana kaygıları ticari odaklı olan İngilizler için Fransız işgali nedeniyle gelirleri düşen East India Company‟i canlandırmanın yegane yolu Doğu‟daki ticari bağlantıların mevcudiyetiydi. Süveyş Kanalı‟nın açılmasıyla Port Said‟den Perim Adası‟na kadar olan bölge de İngilizlerin dikkat etmesi gereken bir bölge haline gelmişti. Bundan önceki harekatlarla, Hindistan güzergahının ana noktalarına sahip olan 47 Hilal Görgün, “Mısır - Fransız İşgali ve Sonrası”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 29, Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, Ankara, 2004, s. 569. 48 Mustafa L. Bilge, “Süveyş”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 38, Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, İstanbul, 2010, s. 186. 49 Şahin, “İngiltere‟nin Akdeniz Siyasetinde…”, s. 165. 50 Görgün, “Mısır - Fransız İşgali…”, s. 570. 51 Ahmet Kavas, “Doğu Afrika Sahilinde Osmanlı Hakimiyeti: Kuzey Somali‟de Zeyla İskelesinin Konumu (1265-1334/1849-1916)”, İslam Araştırmaları Dergisi, Sayı 5, 2001, ss. 116-117. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:12, Ağustos 2017, s. 606-620 615 Utrecht Anlaşması’ndan I. Dünya Savaşı’na Kadar İngiltere’nin Akdeniz Ve Kızıldeniz’deki Başlıca Üsleri Akdeniz‟de kolayca kontrol edebileceği üsler kazanan İngiltere, Fransızların Süveyş Kanalı‟nı açma girişimleri nedeniyle gözünü artık Aden‟e dikmişti.52 Bundan dolayı bu yüzyılın ilk yarısında İngilizler, Hindistan‟a gidip gelen gemilerine kömür sağlamak için, Aden‟de kömür ambarları inşa etmek amacıyla Osmanlıdan izin dahi almışlardı. Bu durumdan da anlaşıldığı gibi İngilizlerin Aden stratejisi Osmanlı İmparatorluğu‟na dayanmakta idi. İmparatorluk varolduğu müddetçe, İngilizlerin Doğu ile bağlantıları korunmuş olacaktı. Dolayısıyla izlenecek en iyi yol, bölgede Osmanlı hakimiyetini tanıyıp, ayrıcalıklar kazanmaktı. Bu yüzden İngilizler‟in ana politikası artık Osmanlı İmparatorluğu‟nu ayakta tutmak yerine, uzun vadede kazançlı çıkmak amacıyla, Osmanlı‟nın sahip olduğu anahtar yerlere yerleşmekti.53 İngiltere‟nin Aden‟le ilk defa ilişki kurması ise 1609‟a kadar gitmektedir. East India Company gemisi „Ascension‟ı idare eden Kaptan Sharkey, bu tarihte Aden‟i ziyaret etmiş, başlarda iyi karşılanmış sonra altı haftalığına zorla burada tutulmuştur. Sonraki yıl Amiral Sir Henry Middleton, East India Company tarafından ticari amaçla bölgeye gönderilmiştir. Sir Henry Middleton, vali olarak Yafa Paşa‟yı bulduğu Aden‟i 10 Kasım‟da ziyaret etmiş, „Peppercorn‟ isimli gemi burada kalırken, kendisi „Darling‟ ile birlikte Muha‟ya geçmiştir. Her iki ziyaret çok kötü geçse de 1612‟de Kaptan Saris, Muha‟ya geldiğinde, Muha‟nin şimdiki valisi, önceki olayların unutulması dileğinde bulunmuştur. 1618‟de Kaptan Shilling „Anne Royal‟ ile Muha‟ya geldiğinde burada bir imalathane kurulması iznini almıştır. 1630‟da Osmanlı hakimiyeti buradan çekilmek zorunda kaldıktan sonra Yemen ve dolayısıyla Aden, Zeydi imamları tarafından yönetilmiştir.54 1802‟de Sir Home Popham Lehic Sultanı Ahmed b. Abdülkerîm ile bir ticaret ve dostluk anlaşması imzalamıştır. 1829‟da East India Company Yöneticiler Meclisi Aden‟i kömür istasyonu yapma planını değerlendirmiş fakat, iş gücü sağlamanın zorluğu nedeniyle bu düşünceyi terk etmiştir. 1833‟te Aden‟i ele geçirmek için yapılan ilk girişim başarısızlıkla sonuçlanmış, İngilizlerin bu isteği ancak 1838‟de mümkün olmuştur. Bu yıl Hindistan‟dan gelen ve Aden civarında karaya oturan bir İngiliz geminin yolcuları ve mürettebatına yapılan zorbalığı müteakip, Bombay Hükümeti tarafından buraya bir sefer tertip edilmiş ve Ocak 1838‟de Kaptan Haines hem bir tazminat almayı başarmış hem de yarımadanın İngiltere‟ye bırakılmasını Aden Şeyhine kabul ettirmiştir. Fakat bu devir gerçekleşemeden Kaptan Haines buradan ayrılmak zorunda kalmış, Ekim‟de adanın İngiltere‟ye teslimini tamamlamak için geri dönmüştür. 1839 Ocağında Kraliyet Donanmasına ait yirmi sekiz toplu „Volage‟ isimli buhalı gemi, on toplu 52 Durmuş Akalın, “İngiltere ve Osmanlı Devleti Arasında Perim Adası (1798-1914)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 33 Sayı: 56, 2014, ss. 237-238; Ahmet Avcı, 1950-1960 Arası Türk-İngiliz İlişkileri Işığında Kıbrıs Meselesi, Basılmamış Yüksek Lizsans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2014, s. 7. 53 Ahmet Kavas, “Doğu Afrika Sahilinde…”, ss. 116-117; Durmuş Akalın, “İngiltere ve Osmanlı Devleti…”, s. 238. 54 F. M. Hunter, The British Settlement of Aden in Arabia, Trubner & Co., London 1877, ss. 163-164; Mustafa L. Bilge, “Aden”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi Genel Müdürlüğü, C. 1, İstanbul 1988, s. 368. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 12, Ağustos 2017, s. 606-620 616 Muhammed Ali Budak „Cruizer‟ isimli gemi, 300‟ü Avrupalı 400‟ü de yerlilerden oluşan ve Binbaşı Baillie kumandasındaki bir güç Aden‟e topa tutarak burayı ele geçirmiştir.55 İngiltere‟nin buraya geldiği gün, Aden‟in nasıl bir durumda olduğunu Kaptan Haines şöyle tarif etmektedir: Önceleri büyük bir şehir olan bu küçük Aden isimli köyü şimdilerde fakirliğin ve unutulmuşluğun en uç noktasında. Konstantin devrinde burası delinmez tahkimatları, canlı ticari hayatı ve dünyanın her yerinden gelen gemilere açık olan limanlarıyla rekabet edilemez bir üne sahipti. Ama şimdiki hali yürekleri parçalıyor! Eski, gururlu büyüklüğünden kalan sınırlı izlerle, bu gezgin burayı sadece sahip olduğu kabiliyetiyle görüyor ve altında ezildiği adaletsiz yönetime sahip olan hükümetin barbarca olan açgözlülüğüne esef duyuyor.56 Böylece, İngilizlerin sadece on beş, Arapların ise 150 kişilik zaiyatıyla Aden, Kraliçe Victoria döneminde İngilizler tarafından ele geçirilen ilk yer olmuştur. Hemen sonra etraftaki kabilerle barış ve dostluk anlaşmaları yapılmış. Haziran‟da da Aden Şeyhi, İngilizlerle yapılan anlaşma dahilinde olarak ve onlara sadık kalması amacıyla yıllık olarak verilecek, ilk ücreti olan 541 Alman crwon‟unu57 ya da 8700 lirayı teslim almıştır.58 1868‟de ise İngiliz Hükümeti, satın alma yoluyla, batıya doğru uzanan bir bölge olan Küçük Aden‟i sahibiyetine geçirmiştir.59 Bundan sonra Aden, Bombay, Süveyş ve Zanzibar‟ın güvenliğini sağlamak için en önemli üslerden biri olarak değerlendirilmiş ve İngiliz donanmasına su ve kömür sağlayan önemli bir merkez halini almıştır.60 Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu‟ndaki gemi güzergahlarını korumak için Britanya Hindistanı tarafından ele geçirilen ve bundan sonra çok uzun bir dönem boyunca yerli kabilelerin çıkardığı sorunlarla uğraşılan Aden, 1932‟ye kadar Bombay Hükümeti tarafından idare edilmiştir.61 İngiltere XIX. yüzyılın ortasında, Akdeniz‟de olduğu gibi, Süveyş Kanalı‟nın açılmasını müteakip Akdeniz için ikinci bir Cebelitarık olacak olan Aden‟i de ele geçirmiştir.62 SONUÇ XVIII. yüzyılın başlarındaki Avrupa tarihinin en önemli olaylardan biri olan ve İspanya ile Fransa‟nın birleşmesini önleyen İspanya Veraset Savaşları‟nın kazanan tarafında yer alan İngiltere bu tarihten sonra, Avrupa devletleri arasındaki güçlü deniz devletlerinden biri olmaya 55 F. M. Hunter, The British Settlement…, s. 165; Henry Frowde, The Imperial Gazetteer of India, Vol. 5, Clarendon Press 1908, s. 13; Bilge, “Aden”, s. 368. 56 F. M. Hunter, The British Settlement…, s. 165. 57 Beş şilin değerinde eski bir İngiliz para birimi. 58 F. M. Hunter, The British Settlement…, ss. 166-167; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, V. Cilt, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara basım yılı yok, s. 234. 59 F. M. Hunter, The British Settlement…, s. 168. 60 Serpil Açıkalın, Gamze Coşkun ve Sedat Laçiner, Yemen Dosyası, Fakirlik ve Terör Kıskacında Bir Ülke, USAK, Ankara 2010, s. 54. 61 James Onley, “The Raj Reconsidered: British India‟s Informal Empire And Spheres of Influence in Asia And Africa”, Asian Affairs, Vol. XL, No. I, March 2009, ss. 44, 60. dn. 16; B. H. Baden-Powell, The Land-Systems of British India, Vol. I, Clarendon Press 1892, s. 34; F. M. Hunter, The British Settlement…, ss 168-171. 62 Avcı, 1950-1960 Arası…, s. 7. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:12, Ağustos 2017, s. 606-620 617 Utrecht Anlaşması’ndan I. Dünya Savaşı’na Kadar İngiltere’nin Akdeniz Ve Kızıldeniz’deki Başlıca Üsleri başlamış; kısa bir süre sonra da “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” tabirini doğrulayarak denizlerin mutlak hakimi olmuştur. Bununla birlikte İngiltere‟nin denizlerde böyle muazzam bir imparatorluk kurmasının ilk hamleleri Akdeniz‟de gerçekleştirilmiştir. Zira doğuya giden yolların güvenlik ve kontrol altına alınmasına ek olarak, Fransa‟nın da engellenmesi bu amacı güdüleyen nedenler olmuşlardır. İngiltere İspanya Veraset Savaşları‟nda, savaşın gidişatına bağlı olarak ilk kez 1704‟te Akdeniz‟in kapısı konumundaki Cebelitarık‟ı işgal etmiş ve 1713‟teki Utrecht Antlaşması‟yla da buranın yasal sahibi olmuştur. Aynı şekilde 1708‟de Cebelitarık‟ı koruyan adalardan başına gelen Minorka‟da işgal edilmiş, fakat Minorka İngiliz hakimiyetinde kalmamış İspanya, Fransa ve İngiltere arasında el değiştirdikten sonra nihayetinde 1802‟deki Amiens Antlaşması‟yla İspanya‟ya bırakılmıştır. Bu antlaşmayla birlikte İngiltere Minorka‟yı yitirse de Akdeniz‟deki diğer önemli stratejik noktalardan biri olan Malta adasını kazanmıştır. Napolyon‟un Mısır Seferi‟nde Fransa‟nın hakimiyetine geçirdiği Malta, kısa bir süre Fransızların elinde kalmış fakat daha sonra, ada halkının da faaliyetleri sonucu İngilitere‟nin safına ve yönetimine geçmiştir. İngiltere ve Fransa arasındaki Yedi Yıl Savaşları sonucunda 1814‟te imzalanan Paris Antlaşması ile de Malta‟nın yasal sahibi olmuştur. Bu şekilde Batı Akdeniz‟i tekeline geçiren İngiltere bundan sonra Doğu Akdeniz‟e yönelmiş ve Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya arasındaki karışık durumlardan faydalanarak, buradaki en önemli merkez olan Kıbrıs‟ı 1878‟de Osmanlı yönetiminden kiralamış, böylece Doğu Akdeniz‟de oldukça önemli bir üs elde etmekle kalmamış Rusya‟nın güneye inmesini engellemek için ilk adımı da atmıştır. Kıbrıs‟ın de facto ele geçirilmesini müteakip İngiltere‟nin hedefine Fransa‟nın işgalinde olan Mısır girmiş ve Osmanlı İmparatorluğu ile müşterek bir şekilde Fransızları buradan uzaklaştırdıktan sonra, artık Süveyş Kanalı sayesinde muazzam bir jeopolitik ve jeostratejik önem kazanan Mısır‟ı da 1882‟de işgal etmiş ve yine Kıbrıs‟ta da olduğu gibi burasının Osmanlı İmapratorluğu‟na ait olduğunu söylese de aslında tamamen hakimiyeti altına almıştır. Bundan kısa bir süre sonra, bu sefer Britanya Hindistanı işe koyularak, bölgedeki çok önemli bir nokta olan Aden‟i hem silah hem de ekonomik güc kullanarak 1839‟da ele geçirmiştir. İngiltere‟nin Cebelitarık‟la başlayan ve Süveyş Kanalı‟na sahip olan Mısır‟ın ele geçirilmesini müteakip güneye, Aden‟e inmesiyle neticelenen Hindistan güzergahını güvence altına alma serüveni, onun artık denizlerde diğer devletlere karşı üstün bir konumda olduğunu göstermiş, doğuya ve kendi sömürgelerine giden yolları kontrol altına aldığını kanıtlamıştır. Ayrıca İngiliz donanmasının Akdeniz‟de giriştiği faaliyetler, ona büyük bir deneyim kazandırmış ve işte bu donanma sayesinde İngiltere dünyanın en büyük deniz temelli, sömürge imparatorluklarından birini kurmayı başarmıştır. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 12, Ağustos 2017, s. 606-620 618 Muhammed Ali Budak KAYNAKLAR AÇIKALIN, Serpil, Gamze COŞKUN ve Sedat LAÇİNER, Yemen Dosyası, Fakirlik ve Terör Kıskacında Bir Ülke, USAK, Ankara 2010. AKALIN, Durmuş, “İngiltere ve Osmanlı Devleti Arasında Perim Adası (1798-1914)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: 33 Sayı: 56, 2014, ss. 233-263. AKALIN, Durmuş ve Cemil ÇELİK, “XIX. Yüzyılda Doğu Akdeniz‟de İngiliz-Fransız Rekabeti ve Osmanlı Devleti”, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 7/3, 2012, ss. 21-45. ATAUZ, Ayşe Devrim, Trade, Piracy, and Naval Warfare ın The Central Mediterranean: The Maritime History and Archaeology of Malta, Texas A&M University, USA 2004, [Basılmamış Doktora (Doctor of Philosophy) Tezi]. AVCI, Ahmet, 1950-1960 Arası Türk-İngiliz İlişkileri Işığında Kıbrıs Meselesi, (Basılmamış Yüksek Lizsans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2014. Baden-Powell, B. H., The Land-Systems of British India, Vol. I, Clarendon Press, Oxford 1892. BAKER, William C., Capital Ships, Commerce, and Coalition: British Strategy in the Mediterranean Theater, 1793, University of North Texas, USA 2014, [Basılmamış Yüksek Lisans (Master of Arts) Tezi]. BİLGE, Mustafa L., “Aden”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi Genel Müdürlüğü, C. 1, İstanbul 1988, ss. 367-369. BİLGE, Mustafa L., “Süveyş”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 38, Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, İstanbul 2010, ss. 186-187. BROTÓNS, Antonio Remiro, “Gibraltar”, Cuadernos De Gibraltar – Gibraltar Reports, 1/1, 2015, ss. 13-24. CHARTRAND, René, Gibraltar 1779 – 83 The Great Siege, Osprey Publishing, Oxford, UK 2006. ÇOLAK, Kamil, “Mısır‟ın Fransızlar Tarafından İşgali ve Tahliyesi (1798-1801)”, Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Dergisi, 10/2, 2008, ss. 141-183. FROWDE, Henry, The Imperial Gazetteer of India, Vol. 5, Clarendon Press, Oxford 1908. GÖRGÜN, Hilal, “Mısır - Fransız İşgali ve Sonrası”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 29, Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, Ankara 2004, ss. 569-575. HUNTER, F. M., The British Settlement of Aden in Arabia, Trubner & Co., London 1877. KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, V. Cilt, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara basım yılı yok. KAVAS, Ahmet, “Doğu Afrika Sahilinde Osmanlı Hakimiyeti: Kuzey Somali‟de Zeyla İskelesinin Konumu (1265-1334/1849-1916)”, İslam Araştırmaları Dergisi, Sayı 5, 2001, ss. 109-134. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:12, Ağustos 2017, s. 606-620 619 Utrecht Anlaşması’ndan I. Dünya Savaşı’na Kadar İngiltere’nin Akdeniz Ve Kızıldeniz’deki Başlıca Üsleri LİNCOLN, Simon J., “The Legal Status of Gibraltar: Whose Rock is it Anyway?,” Fordham International Law Journal, 18/1, 1994, ss. 285-331. LUNDBORG, Jacob, “Spain, Gibraltar, and Territorial Waters: A New Background for an Old Conflict,” Minnesota Journal of International Law, 23, 2014, ss. 101-119. M. E. McMillan, From the First World War to the Arab Spring: What's Really Going On in the Middle East?, Springer 2016. MİLLER, Vaughne, Gibraltar Research Paper 95/80, International Affairs and Defence Section House of Commons Library, UK 1995. MODEBADZE, Valeri, “The Issue of Gibraltar‟s Sovereignty and Spain‟s Territorial Integrity. What could Spain do to Resolve the Gibraltar Problem?”, Journal of Social Sciences (JSS), 2/2, 2013, ss. 43-48. ONLEY, James, “The Raj Reconsidered: British India‟s Informal Empire And Spheres of Influence in Asia And Africa”, Asian Affairs, Vol. XL, No. I, March 2009, ss. 44-62. SATAN, Ali, “Yeni İngiliz Belgeleri Işığında Kıbrıs ve Önemi”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları, 6, 2004, ss. 55-70. SHARP, Paul Richard, “Malta and the Nineteenth Century Grain Trade: British free trade in a microcosm of Empire?”, Journal of Maltese History, 1/2, 2009, ss. 20-33. SİRE, H. J. A., The Knights of Malta, Yale University Press, New Haven, USA 2001. ŞAHİN, İsmail, “İngiltere‟nin Akdeniz Siyasetinde Kıbrıs (1580-1878)”, Asia Minor Studies, 4/7, 2016, ss. 149-176. ŞAHİN, İsmail, “Utrecht‟ten Tilsit‟e İngiltere‟nin Akdeniz Politikası”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 4/4, 2015, ss. 838-859. VATANSEVER, Müge, “Kıbrıs Sorununun Tarihi Gelişimi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 12/Özel Sayı, 2010, ss. 1487-1530. WALSH, Thomas, Journal of the Late Campaign in Egypt: Including Descriptions of that Country, and of Gibraltar, Minorca, Malta, Marmorice, and Macri, T. Cadell, Jun. and W. Davis Pub., London, UK 1803. WOODWARD, William Harrison, A Short History of the Expansion of The British Empire 1500-1902, Cambridge University Press, Cambridge, UK 1902. SOBİDER Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 12, Ağustos 2017, s. 606-620 620