Büyük Yapıtlarımız

advertisement
Büyük Yapıtlarımız
BD MAYIS 2016
Konur Ertop
Hitit
Kraliçesi
1914 doğumlu Muazzez İlmiye
Çığ, yaşayan yazarlarımızın en kıdemlisi. “Bütün Dünya”nın geçen
sayısında onun en yeni yazısını
okurken bütün yazdıklarını nasıl
derin bilgi birikiminin, duyarlığın,
sağduyunun beslediğini bir daha
hayranlıkla gördük. Sevenlerinin o
hoş tanımlamasıyla ben de, “Çok
yaşasın, günümüzdeki Hitit Kraliçesi!” diyorum. (K.E.)
M
*
uazzez İlmiye Çığ, Anadolu’nun zengin uygarlık tarihini
ortaya çıkarmayı amaçlayan Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Sümeroloji
bölümünün ilk mezunlarındandı.
55
BD MAYIS 2016
Meslek yaşamını 1973’te emekli
oluncaya değin İstanbul Arkeoloji
Müzeleri Çiviyazılı Belgeler Arşivi’nde sürdürdü.
Burada kendini üç ayrı dilde
yazılmış, sayıları yetmiş beş bini
bulan tabletlerin düzenlenmesine
adamıştı. Fakülteden sıra arkadaşı
Hatice Kızılyay’la birlikte Hitit
tabletlerinin yanı sıra Sümer hukuk,
iktisat, eğitim-kültür belgelerini
kapsayan 8 kitabı imzaladı. Bilimsel
makaleler yayınladı. S. N. Kramer’in “Tarih Sümer’de başlar”
kitabını Türkçeye çevirdi.
Hitit tarihlerini, onların uygarlık
ve kültür değerlerini geniş okur
topluluğunun kavrayıp seveceği bir
anlatımla dile getiriyordu. Ancak
bu zengin alanı yalnızca meraklı
bir tarih yolculuğu olarak göstermiyordu. Atatürk’ün tarih anlayışına uygun biçimde Anadolu’nun
tarihsel değerleriyle çağdaş Türkiye
arasında çözülmez bağlar üzerinde
duruyordu.
Kitaplarının yanı sıra yazıları,
konuşmaları, -TEMA Vakfı başkanı
Hayrettin Karaca ile sürdürdükleri- TV programları, bu bilim insanının pek önemli başka nitelikler de
taşıdığına tanıklık ediyor.
O, Cumhuriyet aydınlanmasının
bir savunucusu, günümüzün bütün
sorunlarına tanıklık eden bilinçli bir
yurttaş, çağdaş bir aydındır.
K
amuoyu ise onu bütün bu
bilimsel çalışmalarından
yıllarca sonra birbirini izlemeye başlayan yayınlarıyla tanıdı:
Kitapları, yazıları Sümer,
*
O, 4 bin yıl önceki kültürü konu edinirken
bir Sümer atasözünü göz önünde tutmuştur:
“Biliyorsun, neden öğretmiyorsun?”
56
BD MAYIS 2016
4 bin yıl önceki kültürü konu
edinirken bir Sümer atasözünü göz
önünde tutmuştur: “Biliyorsun,
neden öğretmiyorsun?”
Böylece emekli Sümerolog,
satır satır incelediği tabletlerden
öğrendiklerini, günümüz okurlarına yepyeni bir biçemde anlatmaya
koyulmuştur.
Onun çok sevilen yapıtlarından
“Sümerli Ludingirra” kitabı,
adıyla sanıyla tanınan çok eski bir
ozanın gerçek
yaşam öyküsünü konu
edinir.
Adı “Tanrının adamı”
anlamına
gelen Ludingirra’nın
özyaşam
öyküsünü
anlatan 23
tablet, Mezopotamya’daki birbirinden ayrı
kazılarda ortaya çıkmıştır. Bugün
bunlar, dünyanın farklı müzelerine
dağılmıştır. Tabletlerde anlatılanlar,
Muazzez İlmiye Çığ’ın kitabının
önsözünde özetlenmektedir:
“Bu öykülerde, o, küçücük bir
çocuk iken gittiği Yeni Yıl bayramını, öğrenci ve öğretmen olarak
okulda geçirdiği günleri, yaşadığı
olayları, ilk aşkını, annesine olan
sevgisini, babası ve karısının ölümlerini, onlar için duyduğu acıları;
yaşadığı şehrin, mahallenin, içinde
ömür sürdüğü evinin özelliklerini;
arkadaşının seks sorununu nasıl
çözümlediğini, ulusunun öykülerini,
krallarına ve Tanrılarına ilişkin
hikâyeleri, dinlediği iki davalı bir
mahkemeyi, fakir bir adamın belediye başkanından aldığı öcü, tapınağa
nasıl seks için gittiğini, savaş anılarını yalın bir dille yazmış. Ayrıca,
bu öykülere kendi şiirlerini, başka
şairlerin şiirlerini eklemeyi ihmal
etmemiş. Onları okurken binlerce
yıl önceyi değil de, bugünü yaşıyormuş gibi oluyor insan.”
Muazzez İlmiye Çığ, Sümer
ozanının anlattıklarını dağınık,
kırk dökük tabletlerden sabırla ve
ustalıkla derleyerek geçmişi 4 bin
yılın tozu toprağı arasından çıkarıp
önümüze getirmiştir.
Sabırlı çalışmalarının başka bir
adımı da “Hititler ve Hattuşa”
kitabıdır.
Bu yapıtın
konusu da,
Anadolu toprağında 3500 yıl
önce yaşamış
olan yurttaşlarımızdır.
Yazarın çalışma arkadaşı
Hatice Kızılyay 1958 yılında Hititlerin
başkenti Hattuşaş’ta (Boğazköy’de)
yapılan kazılara görevli olarak
katılmıştır. Ortaokul öğrencisi kızı
İştar da yanındadır. Kitapta küçük
kızın orada yaz tatili boyunca görüp
öğrendikleri aktarılırken Hitit tarihi,
uygarlığı, bu birikimin günümüzdeki önemi konu edinilir.
57
BD MAYIS 2016
Anlatılanların özeti yine önsözdedir:
“Bu çalışmada, şehir surları
ve kapıları, mabet ve saray kalıntıları, Yazılıkaya Tapınağı gibi
yerleri ile Hattuşa, çocuk gözüyle,
fakat arkeologların yorumlarına
göre tanıtılıyor. Bunlardan başka,
tabletlerde yazılmış Hitit halkının
sosyal yaşamları, yasaları, kitaplıkları, saray entrikaları ve cinayetleri,
ekonomileri, efsaneleri, falları,
büyüleri, tarihsel olayları gibi
çeşitli konulara kuşbakışı bakılıyor.
Bu arada o günlerdeki gelenekler,
inançlar, sosyal ve siyasal yaşam,
bugünle karşılaştırılıyor.”
K
itapta bize aktarılanlar,
İştar’ın Boğazköy kazısı
sırasında yaşadıkları ve anı
defterine yazdıklarıdır. Küçük kıza,
anne Hatice Kızılyay, Hititlerin
aşk, sevgi, bereket ve savaş Tanrıçası İştar’ın adını vermiştir.
İştar, bu eski uygarlığın yazılı
kalıntılarıyla ilgili olarak öğrendiklerine defterinde yer veriyor.
Hititlerin kitaplıklarında tabletlerle
birlikte onların düzenli katalogları
da bulunuyormuş:
“Dinsel törenler, bayramlar, kral
yıllıkları, krallıklar arası antlaşmalar, mektuplaşmalar, sihir metinleri gibi konulara göre ayrı ayrı
gruplandırılmış bu belgeler. Bunlar
arasında efsaneler, hikâyeler gibi
edebi olanlar da bulunmuş. Hatta
daha önemlisi Mezopotamya’dan
Gılgameş Destanı, Anneye Mektup
gibi Akadca, Sümerce yazılmış tab58
letler bile varmış. Bunlar o çağda
kültür alışverişinin tam bir kanıtı.”
Hitit tarihiyle ilgi araştırmalar,
onlardan kalan buluntular ve yazılı
belgeler üzerindeki çalışmaların
tarihçesi de İştar’ın defterindedir:
“Atatürk Hititolojiye çok önem
veriyormuş. Çünkü yaşadığımız
toprakların içinde ilk tarihsel
belgeleri onlar bırakmış. Daha önce
Kayseri yakınındaki Kültepe’ye,
Asur tüccarları gelerek birçok yazılı
belge bırakmışlar, ama onlar daha
çok o zamanki Anadolu’nun ticaret,
ekonomi ve sosyal yaşamı hakkında
bilgi veriyorlarmış. Halbuki Hititler
koca bir imparatorluk kurmuş ve
o günlerdeki siyasal olayları hep
yazıya geçirmişler. Büyük Atatürk,
Osmanlı çağında hiç önem verilmeyen Anadolu tarihi ile Türklerin
tarihinin araştırılmasını ve tarafsız
olarak yazılmasını istemiş. Bunun
için araştırmaları planlamak ve
yönetmek üzere Türk Tarih ve Dil
Kurumlarını, araştırma uzmanı
yetiştirilmesi için de Ankara Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni
kurdurmuş.”
Kuruluş ayarından sapmamış
Cumhuriyet dönemi, Muazzez İlmiye Çığ’ın altın çağıdır. Yaşadığı toprakların çok uzak geçmişini anlatan
İştar’ın defterindeki karşılaştırmalar
bu bakış açısını yansıtmaktadır:
“Annem, (…) ‘Herhalde onların
ülkesi de, bizim ülkenin Atatürk çağı
gibiydi,’ dedi. O zamanlar fiyatlar
hiç değişmiyormuş. Nedeni de, hiç
borç almamışız dışarıdan. Annem o
günlerde borçlanmadan bir taraftan
BD MAYIS 2016
Hitit tabletlerinden hukukun sıkı kurallara
bağlı olduğu öğreniliyor. Kral ailesini denetim altında tutan bir yargı kurulu varmış.
Osmanlı Devleti’nin, diğer taraftan
yenildik sayıldığımızdan Birinci
Dünya Savaşı’nın borçları ödenirken, tren yolları, şeker, çimento, dokuma fabrikaları, köy olan
Ankara’da başkente yakışır şekilde
yeni binaların yapıldığını anlattı.
Bu arada paramızın değeri de hiç
düşmemiş.”
Hitit tabletlerinden hukukun sıkı
kurallara bağlı olduğu öğreniliyor.
Kral ailesini denetim altında tutan
bir yargı kurulu varmış. Kralları bile
sorgulayıp ölüm cezasına çarptırabiliyormuş. Hattuşa dışında garnizon
komutanları yargının başıymış. Komutanın karar verirken kadın, erkek,
köle hizmetçi demeden herkesin
hakkına göre davranması öneriliyormuş bir metinde. “İyiyi kötü,
kötüyü iyi gösterme!” deniyormuş.
Kitapta Hitit dünyası, toplum,
tarih olayları, kültür-sanat varlıkları
gösterilirken insan yaşamıyla ilgili
değerlendirmeler de eksik değil.
Büyük Kraliçe Putuhepa, güçlü bir
devlet yöneticisi. Belgelere insan ve
kadın olarak derin kişilik çizgileri
de yansımış. Kocası ölüp yaşı ilerledikten sonraki günleri ise yakınmalarıyla dolu. İştar onu anlatırken
şöyle yazmış defterine:
*
“Bundan 3500 yıl önce, ülkemizin toprağında yaşamış olan bu
kadın ne kadar özgür, ne kadar
becerikli imiş. Bugünkü sarılıp
sarmalanıp boş kafa ile dolaşan
kadınlarımız duysun bunu.”
Muazzez İlmiye Çığ, Hatice Kızılyay ile
Küçük kızın defterinde Kadeş
Savaşı’nın kahramanı III. Hattuşili’nin günlüğü de tanıtılmakta.
İştar’ın yazdıkları şunlar:
“O zamandan beri insanların karakterlerinin değişmediğini
görüyoruz. Yükselme ve şöhret hırsı.
Yalnız o zaman yükselme yeri tahtmış, şimdi ise koltuk..”
Muazzez İlmiye Çığ’ın Sümer ve
Hitit’le ilgili yapıtlarını, “Atatürk
Böyle mi Düşünmüştü?” kitabının
ışığında okumalı. •
[email protected]
Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır;
M. Kemal Atatürk
ya da esaret ve sefalete terk eder.
59
Download