PROF. BAYRAM ÖZTÜRK: ANTARKTIKA'YA TÜRK ÜSSÜ SART Portal Adres : www.denizhaber.com.tr İçeriği : Denizcilik/Yelken Tarih : 03.11.2014 : http://www.denizhaber.com.tr/prof-bayram-ozturk-antarktikaya-turk-ussu-sart-haber-58511.htm Prof. Bayram Öztürk: Antarktika ya Türk üssü şart Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, mutlaka Antartika da üssümüz olmalı diyor ve ekliyor Çünkü orası etrol ve mineral zengini. 29 ülkenin 101 üssü var. Bize 10 dönümlük bir üs için 20 milyon dolarlık bütçe yeter Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Türkiye´nin 25 yıla yaklaşan Antarktika serüvenini anlattı: `Mutlaka orada olmalıyız´Öztürk, anlaşmaların imzaladığını belirtti ve `10 dönümlük bir üs bize yeter. Bunun için 20 milyon dolarlık bütçe gerekiyor dedi. Öztürk, 26 Kasım´da Antarktika´ya gidiyor.Antartika´nın gündemimize girmesi ve orada bir üs kurma fikrimiz neredeyse 25 yıla yaklaşıyor. Bir türlü bu hayalimizi gerçekleştiremedik. Ana nedeni de bilim adamlarımızın birkaç milyon dolar bulup üs için harekete geçememeleri. Ama ABD, Almanya ve diğer bazı ülkelerin bilimsel araştırmalarına katılıp prestij kazanan iki Türk´ün Antarktika topraklarında adları var. Prof. Dr. Ümran İnal ve Atok Karaali, isimlerini başarıyla kabul ettirdi.Türkiye´nin ne işi var?14 milyon kilometrekarelik çoğu buzla kaplı alanıyla Türkiye´nin 18 katı olan dünyanın en soğuk ve rüzgarlı kıtası Antarktika´da Türkiye´nin ne işi var? Hava sıcaklığının yazın - 20, kışın -70 dereceye kadar düştüğü ve 29 ülkeye ait 101 `araştırma üssü´nün bulunduğu kıta, iklim değişikliklerinin kalbi gibi. En belirleyici çalışmalar orada yapılıyor. Dünyanın en zengin deniz canlıları orada. Petrol ve mineral zengini Antarktika´nın en eski konuğu ABD´li bilim adamları. Komşumuz Bulgaristan´dan tutun AB ülkelerinin çoğu, Güney Kore, Rusya, Japonya ve Brezilya gibi ülkeler, üsleriyle orada. Son günlerde Antarktika tutkumuz yine canlandı. Başından bu yana çalışmalar içinde olan Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, 26 Kasım´da Japon bilim adamlarıyla araştırmalar yapmak üzere yola çıkıyor. Antartika serüvenimizin bir 'üs'le sonuçlanması için Prof. Dr. Öztürk´ün 4 aylık gezisi belirleyici olacak.Kendisiyle bu yolculuk öncesi soğuk kıtada olmanın Türkiye´ye neler kazandıracağını, küresel ısınmayı ve ülke denizciliğini konuştuk.Hep parasal konular engellediBayram Hoca, Türkiye´nin Antarktika´da bir üs kurması neden bir türlü 'mutlu son'a ulaşamadı?Bu hikaye, 1990 - 1991 yıllarında hocamız Prof. Dr. Erol İzdar´ın girişimleriyle ilk kez başladı. 9 Eylül Üniversitesi´nde Deniz Bilimleri Enstitüsü´nün müdürüydü. İzmir´den bir çağrı yaptı ve aralarında benim de bulunduğum bir grup hocayı davet etti. O zaman İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi´nde yardımcı doçent idim. Erol Hoca, bizlere 'Antarktika, gitgide çok önem kazanıyor. Orada bir üs kurulması için acaba ne yapabiliriz? Onu konuşmak için sizleri çağırdım' dedi.Neden orada üs kurulması bu kadar önemliydi?Orada çok büyük su ürünleri kaynağı var. Antarktika günün birinde paylaşılacak, masada olursak biz de oradaki zenginliklerden pay alacağız. Sadece balık değil, onun yanında petrolden, minerallerden, madenlerden de pay almak vardı.O zamanlar gitmenizi neler engelledi?Erol Hoca, zaten deniz jeolojisi profesörüydü. Çok bilgili vizyoner birisiydi. Toplantıda, 'TÜBİTAK´a gidip para isteyeceğiz' dedi. 1 milyon doların üzerinde bir para gerektiğini söyledi. Tabii ki bu parayı alamadık. O zamanki TÜBİTAK Başkanı, 'Orası çok uzak bir coğrafya böyle bir para yok' diyerek bizi geri çevirdi.Cumhurbaşkanını balık tutarken gördünüz mü? Neden komşumuz Yunanistan denizden milyarlarca dolar kazanırken, biz kazanamıyoruz? Eğitim ve bilinçlenme. Devlet kurumlarının planlı çalışması, devleti yönetenlerin denize önem vermesi lazım. Mesela bizim Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan´ın balık tutarken çekilen bir fotoğrafını hiç gördünüz mü? Veya yelkenle dolaşırken. Üç tarafımız denizle çevrili ama bir tane bile 'olimpiyat şampiyonu' yüzücümüz yok. Türkiye´de 100´ün üzerinde üniversite sahil kesiminde yer alıyor. Hepsinin de spor branşları var. Neden yüzücülük yok?Kurumsal davrandık Başbakan´a gitmedikAntartika için neden o zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan´la bir görüşme yapmadınız?Bu işin kurumsal olması lazımdı. Erdoğan´a da haber vermedik. Bence Türkiye Antarktika´da kendi üssünü mutlaka kurmalı, başka ülkelere yanaşma olmamalı. İş olsun, nam olsun değil, bilim yapacak adamlar olmalı. TÜBİTAK bu işlerden çok uzak. Sabıra ve zamana ihtiyacımız var.Kızıldeniz´den zehirli canlılar geliyorKüresel iklim değişikliklerine hâlâ inanmayanlar var. Bu konuda denizlerimizde neler oluyor?Denizlerde çok büyük iklim değişiklikleri oluyor. Mesela, Kızıldeniz´den Süveyş Kanalı yoluyla gelen birçok deniz canlısı var. Zehirli denizanaları geliyor, Akdeniz´de Ege´de kıyılara kadar sokularak insanları ısırıyor, yakıyor. Bununla ilgili bir program başlattık. Adı da 'Ya yakarsa'. Adını da 'Vatandaş Bilimi' koyduk. Böyle oluşumlar Avrupa´nın her yerinde de var. Yine Türkiye sularında 'balon balık' denilen zehirli balıklar da var. Bunlar da Kızıldeniz´den geliyorlar.Deniz analarını kontrol eden başka deniz canlısı var mı?Deniz analarını deniz kaplumbağaları kontrol eder ki, onları da öldürüyoruz. Yaşadıkları yerlere inşaatlar yapıp kaçırıyoruz. Vatozgiller, kolyoz ve uskumru denizanalarının düşmanıdır. Ama artık bu balıklar tükendi aşırı avlanmadan. Devletin projesi olmalıTürkiye´ye ne kadar ölçüde bir üs ve bu üs için ne kadar bütçe lazım?10 dönüm bile yeter. Biz 3 milyon euroluk bir bütçe hesaplamıştık, işletme masrafı hariç. Onun için de 10 milyon dolar yeter. Yani 20 milyon dolar gibi bir bütçe lazım. Ne yapılacağı da belli. Türkiye´de birinin 'Hadi bu işi yapalım' demesi lazım. Antartika gibi bir konu devletin projesi olmalı.Hangi uzmanlar kadroya alınmalı?A´dan Z´ye bu işleri bilen uzmanlar lazım. Deniz bilimcileri, oşinograflar, jeologlar, jeofizikçiler ve tıp uzmanları gerekiyor. Üssün nasıl kurulacağının bir fizibilitesinin de yapılması lazım. Türk balıkçılar dünya denizlerine çıkmalıBirçok ülke, başka ülkelerin denizlerinde balıkçılık yapıyor, biz de yapamaz mıyız?Evet mesela Japonya, Rusya, Güney Kore gidip açık denizlerde balık avlıyor. Bizde ise yok. Balıkçılar tek başlarına yapamazlar. Gidip ülkelerle anlaşma gerekiyordu ama bu anlaşmaları 12 yıldır yapamadık. Türk balıkçıları, hele de Karadeniz balıkçısı çok çalışkan ve çok maharetlidir. Fakat devletin onların önlerini açma yönündeki uygulamaları yok.Japonlar´la gidiyorBundan sonraki süreçte neler yapacağız?Birincisi bölgede balıkçılıkla, ikincisi deniz jeolojisiyle ilgili iş yapacağız. Oşinografik araştırmalar yapacağız. 4 adet paketimiz var dedik. 'Tamam' dediler. Üs için anlaşmanın bir eki daha var. Bu iki sözleşmeyi imzalayın ve gelin dediler. Çevre Bakanlığı´nın rol alması lazım ama yavaş davranıyor. 26 Kasım´da Türkiye´nin Japon devletine yaptığı istekle Antarktika´ya gitmek için Japon bilim adamlarının gemisiyle yola çıkacağım.Sözleşme var karar lazımAntarktika´da üs açılınca toprağınız mı oluyor orası?Hayır, kimsenin toprağı yok. 50 ülkenin imzası olan bir sözleşme var. Türkiye de bu sözleşmeyi 1995 - 1996´da imzaladı. Bu iş için de Prof. Dr. Nesrin Algan çok büyük emek verdi. O zamanlar Çevre Bakanlığı´nda Dış İlişkiler Çevre Daire Başkanıydı.Bugün için fırsatı tümüyle kaçırdık mı?Kaçırmadık, geç kaldık. 2010-2011 yılları geldiğinde bu iş adeta sönerken denizci Osman Atasoy´la Sibel Karasu, dünyayı dolaşma seferi yaptılar. 'Biz bunu yeniden gündeme getirelim' dediler ve Ulaştırma eski Bakanı Binali Yıldırım´a gittiler. Yıldırım, 'Bu iyi bir fikir çalışmalara başlayın' demiş. Ancak daha sonra bir sonuç çıkmadı. Gereken anlaşmalar imzalandı, Türkiye kabul edildi, karar aşamasına geçilmesi lazım.Burjuvazi bile denizi kirletiyorTürkiye´de denizcilik ruhunu geliştirmek için neler yapılmalı?Türkiye´nin denizci ülke olması için denizi daha çok kullanması lazım. Karar mevkiinde olan insanlar mesela Venedik´e gidip bir hafta kalmalı. Adalar arası, kanallar arası nasıl seferler yapıyorlar onları görecekler. Mesela, sabah geçerken görüyorum milyonluk yalılardan denize çöp atıyorlar. Ruh olsa denize çöp atarlar mı? Ve bunları yapan da burjuvazi güya. Yasalar zayıf ve uygulanmıyor. Denizi kirletmekten dolayı hangi vatandaşa ceza kesildi şu ana kadar. Ben hiç duymadım.Kaynak: Bugün GazetesiDeniz Haber AjansıBu haber toplam 20 defa okunmuştur TÜRKIYE YAPAY KALPTE DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ Portal Adres : www.antalyasonhaber.com İçeriği : Gündem Tarih : 03.11.2014 : http://www.antalyasonhaber.com/saglik/turkiye-yapay-kalpte-dunya-ucuncusu-haber-id-23720.html Türkiye yapay kalpte dünya üçüncüsü ANTALYA da yapılan Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği nin 13 üncü Kongresi nde Türkiye nin damar hastalıkları konusunda durumunun çok kötü olduğu; buna karşılık kadavradan yeterince nakil yapılamadığı için de Türkiye nin yapay kalpte dünya üçüncüsü konumuna geldiği açıklandı. Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği nin 13 üncü Kongresi, Antalya Belek teki Titanic Deluxe Otel de gerçekleştirildi. Kongreye 2 bin 145 doktor, hemşire ile perfüzyonist katıldı. Kalp ve damar cerrahisindeki son gelişmelerin ele alındığı kongrede Türkiye den 427, yurtdışından 52 konuşmacı ve oturum başkanı görev aldı. Kongreyle ilgili düzenlenen basın toplantısında Türk Kalp ve Cerrahisi Derneği ve Kongre Başkanı, Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Gürbüz, Türkiye de kalp merkezi enflasyonu yaşandığını söyledi. YILDA 75 BİN AÇIK KALP AMELİYATI YAPILIYOR Şu anda 1350 üye tarafından, 42 Sağlık Bakanlığı, 52 üniversite, 164 özel hastane olmak üzere toplam 260 kalp merkezinde yıllık 75 bin açık kalp ameliyatı yapıldığını belirten Prof. Dr. Gürbüz, Türkiye de kalp merkezi konusunda bir enflasyon yaşandığını iddia etti. Prof. Dr. Ali Gürbüz, ?Almanya ve İngiltere de 1- 1,5 milyon nüfusa 1 merkez düşerken, ülkemizde 250-300 bin kişiye 1 merkez düşmektedir' dedi. MERKEZ SAYISI ÇOK FAZLA Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Başkan Yardımcısı, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi. Prof. Dr. Anıl Z. Apaydın ise aort cerrahi ve girişimlerin Türkiye deki durumuyla ilgili bilgi verdi. Aortun vücudun en büyük atardamarı olduğunu belirten Prof. Dr. Apaydın, ?Aort hayati bir damardır. Genişleyebiliyor, balonlaşabiliyor, patlayabiliyor, çok acil bir durum oluşturuyor. Çeşitli yöntemlerle tedavi ediliyor, kesiyle ya da kapalı yolla tedavi edilebiliyor' dedi. Ancak bu tür ameliyatların belli merkezlerde yapılması gerektiğini bildiren Prof. Dr. Apaydın, Fransa daki cerrah sayısı kadar Türkiye de merkez olduğuna dikkati çekti. Prof. Dr. Apaydın, SGK nın harcamaları kontrol altında tutabilmek için zaman zaman fiyat tebliğlerinde değişiklik yaptığını ancak bunun çözüm değil sorunları artırdığını söyledi. KALP YETMEZLİĞİ ORANI 2.4 Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Genel Sekreteri ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Rüçhan Akar da kalp yetmezliğinin giderek Türkiye de artmakta olduğuna dikkat çekti. Kalp yetmezliği sıklığının yüzde 2.4 olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Akar, bu konuda standart tedavinin kalp nakli olduğunu söyledi. Ancak Türkiye de kadavradan organ bağışı çok kısıtlı olduğu için yeterince kadavradan kalp nakli yapılamadığını bildiren Prof. Dr. Akar, ?Canlı vericiden karaciğer ve böbrek nakilleri yapılabiliyor. Bu yüzden Türkiye karaciğer ve böbrek nakillerinde canlı vericiler sayesinde çok ileri düzeyde. Yeteri sayıda bağış yapılmadığı için Türkiye de kalp nakli sayısı yılda 60 ile 80 lerle sınırlı kalıyor. Eğer kadavra bağışı artırılırsa bu rakam yılda 150- 200 lere çıkabilir' dedi. HASTALAR YAPAYLA YAŞATILIYOR Teknolojiyle hastaların sorununa çözüm bulunmaya çalışıldığını anlatan Prof. Dr. Akar, ABD ve Almanya dan sonra Türkiye nin total yapay kalp sistemlerinde hem sayı, hem de kalite bakımından dünya üçüncüsü konumuna geldiğini söyledi. Total yapay kalplerin tamamen kalbin yerine yapay bir sistemin getirilmesi ya da ek bir sistemin getirilmesi olduğunu anlatan Prof. Dr. Akar, şöyle konuştu: ?Bunlar uzun dönemli cihazlar. Ameliyatla kalbe yerleştiriliyorlar ve kalbin görevini uzun bir süre idare edebiliyorlar. Bu cihazları bazen ölüme kadar koyabiliyoruz. Bazen kalbin iyileşmesini bekliyoruz. İyileştikten sonra çıkartabiliyoruz. Örneğin gebelerde gördüğümüz kalp iltihabından sonra çıkartıyonuz. Çoğu zaman kalp nakli yapılınca çıkartıyoruz. En çok da hastaları kalp nakline kadar yaşatabilmek için yapıyoruz. Bu cihazlar olmasa bu insanların yüzde 50 si bir yıl içinde kaybediliyor.' SEBEP KÖTÜ BESLENME VE SİGARA Türk Kalp ve Damar Cerrahisi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Kürşat Bozkurt ise Türkiye nin damar hastalıkları konusunda durumun çok feci olduğunu söyledi. 55 yaş üzeri kişilerde bacak damarlarındaki tıkanma oranının yüzde 20 olduğunu yaş 70 e çıkınca ise bu oranın yüzde 30 a yükseldiğini bildiren Prof. Dr. Bozkurt, ?Bu oranlar Avrupa ülkeleri içinde rekor ve ABD verilerine yakın yükseklikte' dedi. Damar sertliğinin yaygınlığı açısından Türkiye nin durumunun ABD nin oranlarına yakın olduğunu anlatan Bozkurt, bunun nedeninin kötü beslenme ve sigara olduğunu söyledi. Türkiye de kalp damar cerrahinin yeni yöntemlerle tedavi edebildiğini anlatan Prof. Dr. Bozkurt, 'Türkiye damar sertliği açısından dünyanın sayılı, Avrupa nın en kötü ülkelerinden biri. Bunu azaltmak zorundayız. Sigarayı, obeziteyi, kötü beslenmeyi durdurmak durumundayız' dedi. VARİS KADINLARDA DAHA FAZLA Bacak toplardamarlarının genişlemesi, uzaması ya da büklümlü olması olarak tanımlanan varisin de artık açık cerrahi girişimine gerek olmadan ameliyat edilebildiğini anlatan Prof. Dr. Bozkurt, ?Varis ile ilgili diğer ilginç bir özellik doğada yalnızca insanlarda görülmesidir. Diğer hiçbir memeli türünde saptanmamıştır. Ülkemizde sağlıklı istatistikler bulunmadığından tam sıklığını bilmiyoruz ancak batı toplumunda yüzde 10-20 gibi yüksek oranda görülmektedir. Buradan yola çıkılarak Türkiye de 5 milyon bireyde değişik derecelerde varis olduğu öngörülebilir. Kadınlarda erkeklerden daha sıktır' diye konuştu. Günümüzde tüm dünyada en popüler tedavin büyük varislerin içten lazer ile kapatılması olduğunu kaydeden Prof. Dr. A. Kürşat Bozkurt, bu tedavide kullanılan tek kullanımlık lazer tüplerin tanesinin 400 dolar civarında olduğunu söyledi. HASTALAR RİSK ALTINDA SGK nın giderleri azaltabilmek için tibbi malzeme fiyatlarını düşürmesinin hastaları riske soktuğunu anlatan Prof. Dr. Bozkurt, kurumun haklı olarak en iyi malzemeyi en ucuz fiyata almaya çalıştığını söyledi. Prof. Dr. Bozkurt, şöyle konuştu: 'Ancak SGK son zamanlarda fiyatları öyle bir düşürdü ki, kötü malzemeler kullanmaya itmeye başladı. Bu uygun değil. Bu fiyatlarla artık bizim dünyada standart kulllanılan iyi malzemeyi kullanma şansımız kalmadı. Biz şu anda damar tıkanıklığı tedavisinde kötü malzemeleri, uygun olmayan malzemeleri kullanmak zorunda kalıyoruz. Bu kabul edilebilir değil. Hatta bazı işlerde bazı malzemeleri hiç kullanamıyoruz. Örneğin akciğerde pıhtı atması denilen bir problem var. Son derece öldürücü. Dünyada en sık üçüncü ölüm nedenlerinden biri olan bir problem. Şu anda o konuda kullanılan özel bir boru var. Bunun fiyatı 12 bin TL den bir anda 5 bin 500 TL ye düşürüldü. Bunun üzerine üretici firma biz bunu bu fiyata satamayız diyerek Türkiye piyasasından çekildi. Yarın bir gün sizin bir yakınınıza bu ilaç gerekirse bunu bulma şansınız yok. Satmıyor artık firma. Akciğere pıhtı atma durumunda bizim şu anda kullanabileceğimiz hiçbir malzeme yok. Hastalar risk altında.' Kaynak: BU FILMLER 'GÖÇ'Ü ANLATIYOR Portal Adres : www.haberturk.com İçeriği : Gündem Tarih : 02.11.2014 : http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/1005435-bu-filmler-gocu-anlatiyor Bu filmler Göç ü anlatıyor İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öncülüğünde hayata geçen 'Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali', bu yıl da 6-13 Kasım tarihleri arasında Göç´ kavramını masaya yatırıyor 02 Kasım 2014 Pazar, 09:41:40Güncelleme: 12:18:03 HT PAZAR İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi´nin 'Herkes için adalet' fikriyle başlattığı, akademi ve sinema dünyasını ortak bir platformda buluşturmayı hedefleyen Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, 'Göç' temasıyla bu yıl 4. kez düzenleniyor. Festival, bu yıl mülteciler için adalet arayacak. Açılış töreninde 1920´li yıllarda Polonya´dan New York´a göç eden 2 kız kardeşin hikâyesinin anlatıldığı `The Immigrant´ (Göçmen) filminin Türkiye galasının yapılacağı festival kapsamında, Rex ve Atlas sinemalarında 30 yeni film sinemaseverlerle buluşacak. Film gösterimlerinin yanı sıra paneller ve açık oturumlarla akademik çevrede göç sorunlarına farklı çözüm yolları aranacak. Festivalin Akademik ve Film Programı Koordinatörü Prof. Dr. Bengi Semerci bu yılın teması `Göç´ü anlattı. Şu sıralar göçün yarattığı travmaları yakından gözlemliyoruz. Suriye´den gelen göçmenlerin buradaki tutunma süreçlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Devam eden, zor bir süreç. Mülteci demek, kendi evinin, kendi ülkesinin dışına hapsedilmiş kişi demektir. Yaşadığı, bildiği yerden başka yerde yaşamaya mahkûm olmak, yeni yaşam kurmak zordur. Mülteci kabul eden ülkeler ve orada yaşayanlar için de zor bir süreçtir. Süreç tamamlanana ve uluslararası çözümler bulunana kadar bu zorluklar devam edecektir. Festivali ve festivalin akademik bölümünü yapma amacımız bu zaten. Bu sorularınıza yanıt aramak, çözümler bulmak. Bu amaçla 30 farklı ülkeden hukuk, sosyoloji, psikiyatri, psikoloji gibi değişik alanlardan akademisyenler, uluslararası ve yerel sivil toplum örgütleri, mültecilerin temsilcileri hep birlikte tartışacaklar. Bir anda yerinden yurdundan olan bu insanların rehabilitesi bu şartlarda mümkün mü? Müllteci olmak, hele bir savaşın içinden çıkıp gelmek her yaş için bir travmadır. Travma sonrası stres bozukluğu hemen tedavi olan bir süreç değildir. Tedavinin ilk adımı travmayı durdurmaktır. Dolayısıyla bu insanlara uygun yaşam koşulları, evlerine güvenli dönme şansı tanınmaya çalışılırken, bir yandan da tıbbi müdahaleler sürecektir. Festival vesilesiyle Türkiye´deki mülteciler konusunda nasıl bir farkındalık oluşmasını hedefliyorsunuz? Festivalin amacı sorunlara çözüm bulmak ve sinema aracılığıyla insanların adalet ve göç kavramlarının yaşama yansımasını izlettirmek. Akademik tartışmalar sonrası çıkacak bilgileri herkesle paylaşacağız. Göç kavramı, mültecilik hukuku ve tüm bunların sosyal boyutu ve psikolojik etkilerini tartışan panel oturumlar da olacak. İstanbul Üniversitesi Kültür Merkezi´nde `Altın Terazi´ kısa film yarışmasına katılan filmler ve belgesellerin gösterimi de olacak. TÜRK CEO LAR HANGI ÜNIVERSITELERDEN MEZUN? Portal Adres : www.ulasimonline.com İçeriği : Taşımacılık/Ulaşım : http://www.ulasimonline.com/news_detail.php?id=61920 Tarih : 02.11.2014 Türk CEO lar hangi üniversitelerden mezun? Data Expert, Türkiye nin önde gelen CEO larının hangi üniversiteden mezun olduğunu açıkladı. 02 Kasım 2014 / 09:30 Reklam Süreyya Ciliv - Turkcell Michigan Üniversitesi Bilgisayar Bölümü ------------------------------------------------------------------------------------------------------------ Temel Kotil - THY İTÜ Uçak Mühendisliği ---------------------------------------------------------------------- Hüseyin Aydın - Ziraat Bankası Ankara Üniversitesi Ekonomi ---------------------------------------------------------------------------------------------------------- Barış Tünay - CNN TÜRK Marmara Üniversitesi İşletme --------------------------------------------------------------------------------------------- Haydar Yenigün - Ford Otosan Yıldız Teknik Üniversitesi Makina ------------------------------------------------------------------------------------------------ Eşref Biryıldız Borusan Oto Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi --------------------------------------------------------------------------------------------Eşref Biryıldız - Borusan Oto Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi --------------------------------------------------------------------------------------- Uğur Genç - Memorial ODTÜ İşletme Fakültesi ---------------------------------------------------------------------------- Ali Haydar Bozkurt - Toyota Çukurova Üniversitesi İşletme ----------------------------------------------------------------------------------------- Gülsüm Azeri - OMV Petrol Ofisi Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği --------------------------------------------------------------------------------------------- Deran Taşkıran - Boyner ODTÜ Ekonomi ------------------------------------------------------------------------ Gülfem Çakmakçı - Lenovo İstanbul Üniversitesi Edebiyat -------------------------------------------------------------------------------------- Kamil Başaran - Tofaş Ankara Üniversitesi Makina Mühendisliği ------------------------------------------------------------------------------------------------ Burak Başarır - Coca Cola ODTÜ İşletme ---------------------------------------------------------------------- Murat Seyhan - Opet Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi http://www.ulasimonline.com/ BASKAN UGUR´A PEMBE KURDELE Portal Adres : www.yenihabergazetesi.net İçeriği : Gündem Tarih : 02.11.2014 : http://www.yenihabergazetesi.net/index.php?option=com_content&view=article&id=14576:bakan-uura-pembe-ku Başkan Uğur´a pembe kurdele Pazartesi, 03 Kasım 2014 00:00 Kullanıcı Değerlendirmesi: / 0 ZayıfEn iyi Meme Kanserinde Farkındalık aynı nedeniyle Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur´u ziyaret eden bayan doktorlar Uğur´a farkındalık mücadelesinin tüm dünyada ortak kullanılan renk dili olan pembe kurdele taktı. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Altıeylül ve Karesi Belediyeleri ile Halk Sağlığı İl Müdürlüğü tarafından ortaklaşa olarak `Meme Kanserinde Farkındalık semineri düzenlendi. Meme Kanserinde `farkındalık ayı´ olarak tüm dünyada kabul edilen ve bununla ilgili çeşitli faaliyetler düzenlenen etkinlikler Balıkesir´de de yapıldı. Bu kapsamda, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığında görevli Dr. Sabriye Aksoy, beraberinde Karesi Belediyesi Sağlık İşleri´nde görevli Ayça Akgaga ve Hediye Namlı ile Büyükşehir Belediye Başkanı A. Edip Uğur´u makamında ziyaret etti. Dr. Sabriye Aksoy, özellikle Ekim ayının Meme Kanserinde farkındalık ayı olduğunu hatırlatıp bazı bilgiler verirken seminer davetinde bulunmak için ziyaret ettiği Büyükşehir Belediye Başkanı A. Edip Uğur´a Meme Kanseri ile farkındalık mücadelesinin tüm dünyada ortak kullanılan renk dili olan pembe kurdele taktı. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı A. Edip Uğur, bu farkındalık çalışmasıyla ilgili düzenlenen etkinlik ve diğer çalışmalarından dolayı Dr. Sabriye Aksoy ve beraberindekileri kutladı. Öte yandan, farkındalık etkinliği kapsamında düzenlenen, 'Meme Kanserinde Farkındalık' konulu eğitim seminerinde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahit Özden katılımcılara konferans verdi. html .fb_share_button { display: -moz-inline-block; display:inline-block; padding:1px 1px 1px 20px; height:17px; color:#3b5998; background:url(http://static.ak.facebook.com/images/share/facebook_share_icon.gif?6:26981) no-repeat left; } html .fb_share_button:hover { color:#e5791e; background:url(http://static.ak.facebook.com/images/share/facebook_share_icon.gif?6:26981) no-repeat left; text-decoration:none; } FACEBOOK TA PAYLAŞ