Kız On Yaşında O.....a Başlamış! Mehmed Şevket Eygi Son onbeş gün içinde oldu bu anlatacağım vak'a. Keşan'da yaşayan on üç yaşındaki bir kız, hani çağdaşların ağzı süt kokuyor dedikleri cinsten, işte bu kız bir gece eve gelmemiş. Sabah kapıyı çalmış, babası hışımla kız neredeydin diye sormuş. O da 21 yaşında bir erkeğin evinde gecelediğini söylemiş. Baba karakola koşmuş, şikayetçi olmuş. Adam yakalanmış, kız sorgulanmış ve on yaşından beri erkeklerle düşüp kalktığını itiraf etmiş. Verdiği isimler yakalanmış... Falan filan. Böyle bir hadise M. Kemal Türkiye'sinde yaşansaydı yer yerinden oynardı. 1950'lerde, 60'larda, 70'lerde yaşansaydı yine büyük tepki meydana getirirdi. Yıl 2012, Türkiyede on üç yaşındaki bir kız bir sürü erkekle yatıyor ve birkaç inilti dışında tepki yok. Yargıtay'ımızın bir kararı var. Evli bir karı yabancı bir erkekle bir kere yatarsa bu yaptığı fahişelik değildir deniliyor. Peki şu on yaşındayken erkeklerle yatmaya başlamış olan kızın durumu nedir? Fahişelik midir, değil midir? Haydi ateistler, çağdaşlar bu rezalete fazla tepki göstermiyor, Müslümanlara ne oldu ki, susuyorlar? Ortada iki vahim durum var. Birincisi: Aile içinde yaşayan on üç yaşında bir kızın, on yaşından itibaren bir sürü erkekle düşüp kalkması yatması. İkincisi, birincisinden de vahim, on milyonlarca Müslümanın böyle bir rezalete gereken tepkiyi göstermemesi. Bu toplum kendini ıslah etmeye çalışmazsa geleceği çok karanlıktır. * (İkinci yazı) Neler Yaptılar? Toplumda sınıflar, çeşitlilik, farklılık, benzemezlik olması tabiîdir. Bazısı zengin, bazısı orta halli, bazısı fakir... Bazısı çok bilgili, bazısı orta, bazısı cahil... Bazısı medenî, bazısı bedevî... İyi ve âdil bir düzenin vazifesi adaletsizliği, cahilliği, bedevîliği gidermektir. Gideremiyorsa elden geldiği kadar ıslaha çalışmaktır. Türkiye'deki vesayet resmî ideoloji rejimi bütün vatandaşları cahillikte eşit kılmak istemiştir ki, bu büyük bir adaletsizliktir. Türkiye kimlik ve kültürünün dominant unsuru İslam'dır. Bu ülkede din hürriyeti uzun yıllar boyunca ayaklar altına alınarak millî kimlik ve kültür çökertilmiş ve bugünkü dehşet verici yabancılaşma ve çürüme tablosu ortaya çıkmıştır. Devletlerin ve rejimlerin ana vazifelerinden biri resmî dili korumak ve geliştirmektir. Bizde ise rejim edebî, yazılı, kültür Türkçesini berhava etmek için her hıyaneti yapmıştır. Türkiye'de lisana ve tarihe yapılan müdahaleler, baskılar, zulümler; Stalin Rusya'sında ve Hitler Almanyasında yapılanlardan ağır ve şiddetli olmuştur. Halide Edib, "Türkiyede Şark Garp ve Amerikan Tesirleri" adındaki kitabında böyle demektedir. Egemen azınlık, Müslüman çoğunluğu sürü gibi güdebilmek ve ülkeyi sömürüp soyabilmek için halkı alabildiğine bölmüş, irili ufaklı binlerce hizbe, fırkaya, cemaate, sekte ayırmıştır. Resmî ideoloji kurmayları on milyonlarca Müslümanı cahillikle terbiye etmiştir. Kriptolar, çoğunluğun içine ajanlar, provokatörler, istihbaratçılar, yönlendiriciler doldurmuştur. Gizli resmî toplantılarda İslam dini ve Müslüman çoğunluk bir numaralı potansiyel tehlike olarak görülmüştür. Bütün bunlar Yahudi devletini korumak, ayakta tutmak için yapılmıştır. Müslümanları dejenere etmek için bozuk düzenin haram ve kirli rant ve gelirlerinin bir kısmı ahlaksız sözde dindarlara peşkeş çekilmiştir. Müslümanlar, kokuşma ile kontrol altına alınmıştır. Toplumun temeli olan aile yıkmak için her habaset yapılmış, zina serbest bırakılmıştır. Büyük gazetelerin ve tv'lerin bir kısmı alabildiğine müstehcen yayın yapmış, adete genelev bültenine dönmüştür. Türkiyenin bir kısmında Büyük Ermenistan, Trabzon yöresinde Pontus devleti kurmak, İstanbula Rum nüfus getirmek için PKK terörü planlı ve programlı şekilde sahneye konulmuştur. Ülke mafyalara teslim edilmiştir. Haram yeme yaygın ve normal hale getirilmiştir. Toplumsal uzlaşı ve barış her fırsatta dinamitlenmiştir. Bakalım bugünkü İslamcı iktidar bu tahribatı tamir edebilecek midir? * (Üçüncü yazı) Kültür Referansları Üniversiteli Müslüman gençlere notlar: Kültürlü Müslümanın hafızasında on binlerce referans olması gerekir. Kelimeler, kavramlar, terimler... Edebiyat, tarih, sanat... Türkiyeli okumuş bir Müslümanın kafasında hat sanatıyla ilgili onlarca referansı olmalıdır... Kaç tür hat vardır? Sülüs, nesih, tâlik, rik'a, divanî, kûfî... Hattatlar kamış kalemlerle ve özel bir mürekkeple aherli kağıda yazarlar... Kamış kalemler, makta' denilen kemikten veya fildişinden yapılmış objeler üzerinde kesilir. Hüsn-i hat yazıları tezhip yapılarak veya ebru ile süslenir. Efendimizi (Salat ve selam olsun ona) anlatan levhalara Hilye denir. Her Müslümanın evinde ve işyerinde hat levhaları bulunmalıdır. Dünyada on küsur ayrı medeniyet vardır. Kültürlü Müslüman öncelikle kendi İslam medeniyetinin referanslarına sahip olmalıdır. Sonra da diğer medeniyetlerle ilgili belli başlı referanslara. Japon medeniyetiyle ilgili birkaç referans: Bonsai (cüce ağaç), kimono, çay seremonisi, Japon bahçesi... Pusulayı, kağıdı, barutu Çinliler icat etmiştir... Paris'te, Palais des Thes dükkanında 250 çeşit çay satılmaktadır. Bu dükkanın bir de çay okulu vardır. İngiltere'nin yazılı anayasası yoktur. İngiltere hükümdarı hem devletin hem de millî Anglikan kilisesinin başıdır. O ülkede laiklik yoktur. Norveç ve İsviçre AB üyesi değildir. Nüfusu on milyonun altında olan İsveç savaş uçakları, çok kaliteli otomobiller, elektronik eşya üretmektedir. Yahova Şahitleri, Mormonlar, Dr. Moon dini... Her konuda böyle on binin üzerinde referans. Bunların içinde futbolcularla, mankenlerle, şarkıcı ve türkücülerle, politikacılarla ilgili referans olmamalıdır. Onlar boş, onlar faydasız... Müslüman genç dinî konularda özet de olsa sağlam kültüre sahip olmalıdır. Vehhabîlik nedir? Sünnilik ile Şiilik arasındak farklar nelerdir? Kadiyanilik nedir? Telfik-i mezahip nedir? Usûl-i fıkıh nedir? Ehl-i Sünnet nedir, firak-ı dalle nedir? Müslüman gençler!.. İlim ve kültür güçtür, bu güce sahip olunuz. Güçsüz kalırsanız adam olamaz, hizmet edemezsiniz. 07.11.2012