osb-imes işçileri bülteni

advertisement
OSB-İMES
İŞÇİLERİ
BÜLTENİ
İşçi Bülteni Özel Sayı 1029 - Eylül 2013
Suriye’ye yönelik emperyalist işgal ve savaş
çığırtkanlığına karşı...
Mücadeleyi yükseltelim!
Halkların cellatları yine kan dökmeye hazırlanıyor.
Başta ABD olmak üzere yedeğinde İngiltere, Fransa,
tetikciliğinde Türkiye, Ürdün, Suudi Arabistan ve
Katar halkları yıkıma sürüklemek için an kolluyorlar.
Yakın süreçte “Suriye yönetimi kimyasal silah
kullandı” yalanı ortaya atarak, barbarca bir savaş için
zemin hazırlamaya başladılar. Halkların cellatı olan bu
güçler “ Suriye halkını korumak için harekete
geçtiklerini” iddia ediyorlar.
Dünya halklarının zekası ile alay eden emperyalist
güçler, halklara yeni bir savaş açmaya hazırlandıkları
zaman hep kimyasal silahdan söz ederler. Tıpkı Irak’ta
olduğu gibi... Savaş makineleri, ülkeyi yakıp yıkarken
ve halkları kitlesel bir şekilde katlederken bu cellatlar
halkları kurtarmaya geldiklerini söylerek ne kadar iki
yüzlü ve cani olduklarını tarih bize hep göstermiştir.
Asıl dertleri dünyada kendi hegomanyalarını
güçlendirmek ve zenginlikleri ele geçirmek olan
emperyalist ülkeler bunu da demokrasi getirmek
safsataları olarak gösteriyorlar. Ama sonuç her zaman
halklara zulüm ve yıkımdan başka birşey değildir.
Hiroşima ve
Nagazaki’yi atom
bombalarıyla imha eden,
Vietnam’ı Napalm bombalarıyla
yakan, eski Yugoslavya’yı hava
bombardımanıyla tahrip eden, Ruanda’da 1 milyon
insanın katledilmesinden sorumlu olan, Afganistan,
Irak, Filistin, Libya ve daha birçok ülkeyi yakıp yıkan
OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ
ve milyonlarca insanı katledenler mi Suriye halkını kurtaracak?
Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren cellatlar, Suriye saldırı planından önce ÖSO yani “Özgür Suriye Ordusu”
çetelerini salarak Suriye’yi iç savaşa sürükledi. Binlerce insanın ölümüne, göçlere sebep olan çeteler Suriye
halklarına kan kusturuyor. Emperyalist ülkelerden ve onun tetikçilerinden sınırsız destek alan ÖSO çocuk, kadın,
yaşlı demeden insanlara işkence ediyor, bunu yaparkende güya iyi bir yaşam için mücadele ettiklerinin süsünü
veriyorlar. ÖSO ile istediklerini başaramayan emperyalistler şimdi de kendileri bizzat devreye girerek iç savaşın
boğucu etkisinde kalan Suriye halkına en ağır darbeyi yapmaya hazırlanıyorlar.
Türkiye devleti ve onun sözcüsü AKP hükümeti bu savaş çığıtkanlığında aktif rol almaya çalışıyor. Hatta
emperyalistlerin planını beğenmeyip daha ağır ve hemen savaşa başlaması için demeçler veriliyor. İki yüzlüce
davranan bu yaratıklar insanlık adına her şeyi yaptıklarını ifadesini kullanıp pastadan büyük pay almaya
çalışmaktadırlar. Zaten olası bir savaşta Türkiye’de kurulu üsler “emperyalist efendilere” açılacak ve savaş uçakları
buralardan yükselecek.
Kölece çalışma koşullarına bizi mahkum eden, asgari ücretle yaşam koşullarımızı zehir edenler, boğazımızdan
kıstıkları bütçeyle halklara karşı savaş açıyorlar. Bu haksız savaşta taraf olmayalım. Yıkım, talan, şiddet üzerine
kurulu bu düzen bize barış sağlamaz. Bizler gerçek kurtuluşumuz için kendi sınıf tavrımızı belirlemeli, halklara
karşı bu haksız savaşta kendi bağımsız savaşımızı her alanda vermeliyiz. Emperyalist savaş bizlere bir yandan
zulüm, baskı ve kan getirirken bir yandan da yeni zamlar, vergiler ve daha ağır çalışma koşulları getirecektir.
İşçiler olarak halklara kan kusturan bu onursuz ve utanç verici sistemi reddetmeliyiz. Hem
emperyalistlerle yapılan antlaşmaların iptalini, hem NATO ve ABD üslerinin kapanmasını talep
etmeliyiz. Bu uğurda meşru-militan direnişi yükseltmeli, Gezi Direnişi’nin ruhunu kuşanarak
emperyalist savaşın karşısına dikilmeli ve savaş çığırtkanlarından hesap sormalıyız!
2
Gezi Direnişi ruhuyla
mücadeleyi büyütelim!
OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ
Taksim Gezi Parkı direnişinin üzerinden üç ay geçti. Direniş hala
konuşulmaya devam ediyor. İşçiler, emekçiler, gençler herkes direnişi konuşuyor.
Herkes kendince dersler çıkarıyor. Yapılan değerlendirmelere baktığımızda
herkes kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda tahliller yapıyor. AKP ve
çevresindekiler gezi direnişini itibarsızlaştırmaya ve değersizleştirmeye
çalışıyorlar.
Bu ülkede on yıllardır sermaye sınıfı hükümetler eliyle işçi ve emekçilere
yönelik kapsamlı saldırlar gerçekleştirdi. AKP hükümeti 11 yıl boyunca
patronların istediği bütün saldırı yasalarını meclisten zorlanmadan çıkardı. Yeni
kölelik yasasıyla çağdaş kölelik yasallaştırıldı. Esnek çalışma, taşeronlaştırma
temel çalışma biçimi haline getirildi. Bizlere sefalet ücreti reva görüldü. Son on
yılda 10 bin 723 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. AKP’nin şefi Tayyip
Erdoğan “ölüm, işçi olmanın kaderinde vardır” diyerek ölümleri
meşrulaştırıyordu. Yine AKP yeri geldiğinde işçi ve emekçileri aşağıladı.
Onların hassasiyetleriyle oynadı. Ama tüm bunlar işçi ve emekçilerde içten içe
büyük öfke biriktirdi. İşte bu öfke Gezi Parkı direnişiyle birlikte ortaya çıktı.
Bu direnişe, toplumun tüm emekçi kesimleri, öğrenciler, aydınlar,
sanatçılar katıldılar. Bire bir işçilerde bu direnişte yer aldı. Ama bir sınıf
olarak işçi sınıfı bu direnişte yer almadı. Bunun en büyük nedenlerinden biri,
sendika bürokratlarıdır. Hak-İş ve Memur-Sen gibi AKP yanlısı sendikalar
gezi direnişçilerini eleştiren AKP’yi destekleyen bir tutum sergilediler. KESK
ve DİSK ise yeterli bir çaba ortaya koymadılar. Eylem ve etkinliklere
gereken desteği vermedikleri gibi sınıfın en büyük silahı olan GREV’i ön
hazırlığı olmadan içini boşaltarak yaptılar. Yine Türk-İş içindeki Sendikal
Güç Birliği Platformu eylemlere katılımı çok sınırlı oldu.
Oysa gezi direnişçilerinin talepleri aynı zamanda işçi sınıfının da
talepleridir. Gezi direnişine katılanlar güvencesiz ve örgütsüz çalışmaya
karşı olanlardır. Esnek çalışmaya karşı çıkanlardır. Herkese parasız eğitim,
parasız sağlık isteyenlerdir. Tüm çalışanlar için insanca yaşanacak sağlıklı
konut talep edenlerdir. Örgütlenme özgürlüğü isteyenlerdir. Gezi
direnişçilerinin bu benzer talepleri aynı zamanda işçi sınıfının da temel sorunlarıdır. Her gün fabrikalarda
atölyelerde bu sorunları en yakıcı şekilde işçiler yaşamaktadırlar.
Bu günlerde sermaye sözcülerinin de sık sık dillendirdiği ekonomik krizden bahsediliyor. Bu ekonomik kriz
daha da derinleşecektir. Bununla birlikte sermaye sınıfının saldırıları daha da artacaktır. Bunun ilk işareti de kıdem
tazminatının fona devredilme saldırısıdır. Geçmişte AKP işçi ve emekçilerin gösterdiği tepkilerden dolayı bu yasa
tasarısını geri çekmek durumunda kalmıştı. Bu gün tekrar fona devrilmesi gündemdedir.
Meclisin açılmasıyla birlikte işçi sınıfına dönük saldırıların startı verilecektir. İşçi sınıfı bu ve
benzeri saldırılara karşı şimdiden hazırlanmalı ortak taleplerle mücadeleye atılmalıdır. Bu
konuda gezi direnişi bizlere yol göstericidir.
3
OSB-İMES İŞÇİ BÜLTENİ
OSB-İMES İŞÇİ BÜLTENİ
OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ
OSB-İMES İşçileri
Derneği’nde
örgütlenelim!
Haklarımız ve geleceğimiz için;
OSB-İMES İşçileri Derneği (OSİM-DER); Ümraniye, Sancaktepe, Çekmeköy,
Sultanbeyli bölgelerinde yer alan fabrika ve OSB’lerde işçilerin
örgütlenmesi için mücadele yürüten işçi sınıfının bir mevzisidir.
Derneğimiz işçi sınıfının siyasal ve iktisadi taleplerini her alanda
savunmaktadır. Emperyalist savaş ve saldırganlığın tırmandırıldığı bir
dönemden geçiyoruz. Başta Suriye’ye dönük politikalar olmak üzere tüm
Ortadoğu’da yaşanan emperyalist
işgale ve Rojava’da yaşanan katliama
karşı işçileri tutum almaya ve
mücadeleye çağırıyoruz.
Sermaye iktidarı ve onun sözcüsü
AKP hükümeti işçi ve emekçilere her
yönden saldırmaktadır. Düşük
ücret, taşeronlaştırma, esnek
çalışma, kıdem tazminatının
gaspı, işçi sağlığı ve iş güvenliği
önlemlerinin alınmaması ve
bunun yanında örgütlülüğünü ve
birlikteliğini kırmak için cinsel,
ulusal, mezhepsel ayrımlar
yaparak işçiler arasında
milliyetçiliği ve şovenizmi
körüklemektedir.
OSB-İMES İşçileri Derneği
olarak, sermaye sınıfının bu
saldırılarına karşı
işçilerin sınıf olarak
her türlü ayrımcılığa
ve saldırılara karşı
“işçilerin birliği
4
OSB-İMES İŞÇİ BÜLTENİ
OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ
OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ
OSB-İMES İŞÇİ BÜLTENİ
halkların kardeşliği” çizgisinde
mücadele etmektedir. Diğer
taraftan işçilerin öz örgütü
olan sendikalara işçileri
örgütlemekte, ayrıca
sendikalarda kastlaşmış olan
bürokrasiye karşı amansız mücadele
vermektedir.
“ söz yetki, karar
işçilere” şiarını
kendine klavuz
bilmekte, taban
örgütlülüğün
önemini tüm alana
yaymaktadır.
OSİM-DER başta
bölgemizde yaşanan
birçok işçi direnişlerinde yer
alarak işçi sınıfının patronlara karşı
verdiği bu mücadelede kazanımlı çıkması için ve
direnişin tüm işçi sınıfına yol gösterici olması için
azami çaba içerisindedir. Bizzat derneğin örgütlediği
direnişlerde eylemli hat izlenmekte kısa sürede
direnişin kazanımı için çaba sarf etmektedir. Ayrıca
derneğimiz direnişin kazanımını tüm işçi sınıfının
kazanımı haline dönüştürmektedir. Son olarak İstanbul
Teknopark projesinde çalışan işçilerin yaşadıkları hak
gaspına karşı ana firma olan İstanbul Ticaret Odası
muhatap kabul edilerek eylemler gerçekleştirildi ve
militan duruş sayesinde kısa sürede direniş kazanımla
sonuçlandı.
Derneğin bünyesinde Emekçi Kadın Komisyonu,
Hukuk Komisyonu, Genç İşçi Komisyonu gibi
komisyonlarla özgün çalışmalar yürütme gayreti
içerisindeyiz. Tüm işçileri bulundukları özgünlüklere göre
komisyonlara güç katmaya ve büyütmeye çağırıyoruz.
Derneğimiz her ay düzenli olarak sınıfın sorunlarını
tartıştığı ve bu sorunlara karşı çözüm yolları bulduğu
toplantılar gerçekleştirmektedir. Her işçiyi bu
toplantılara katılmaya çağırıyoruz.
İşçi sınıfının sermaye sınıfına karşı örgütlü bir güç
olarak çıkması ancak örgütlü mücadeleden geçmektedir. Patronların biz
işçilere dönük sistematik olarak gerçekleştirdikleri saldırılara karşı bizler,
örgütlenme alanlarımıza sahip çıkmalı ve mücadeleyi yükseltmeliyiz.
Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!
Sermayenin saldırılarına karşı, OSİM-DER’de örgütlenelim!
İşçilerin birliği, sermayeyi yenecek!
5
OSB-İMES İŞÇİ BÜLTENİ
OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ
Rojava halkı yalnız değildir!
Dün Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da emperyalist güçler
eliyle gerçekleştirilenler bugün de ABD öncülüğünde Suriye
üzerinden sahneye konuluyor. Suriye topraklarının
yağmalanması, Suriye’deki işçi ve emekçilerin ABD, İngiliz,
Fransız emperyalistleri adına köleleştirilme adımları bu ülkelerin
hizmetindeki Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye gibi gerici
odakların da çabalarıyla hız kazanıyor.
Rojava’da kirli katliam
Suriye topraklarında 2,5 yıldan beri süren vahşi katliamlardan biri
de Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları Suriye’nin Halep kenti
yakınlarındaki Rojava’da meydana geldi. Çoğunluğu sivil çocuk ve
kadın, pek çok insan çetelerin defalarca tekrarlanan saldırıları sonucu
hayatını kaybetti.
Sivil halka dönük Rojava katliamının gerisinde
Suriye topraklarında Kürt halkının örgütlü gücü olan
PYD’nin çatışmalarda elde ettiği kazanımlar
yatıyor. Kürt halkının kazanımlarını engellemek
isteyen gerici odaklar da cihatçı çeteleri salarak
kirli icraatlarını gerçekleştiriyor, halklara olan
düşmanlıklarını ispatlıyorlar. Türkiye’de Kürt
sorunu üzerinden sözde “çözüm” planları
yaptıklarını iddia edenler Suriye’deki Kürtleri kıyımdan geçiriyor.
Kürt halkının Türkiye topraklarında Ağrı’da, Zilan’da, Dersim’de olduğu gibi Rojava’da da uğramış olduğu
katliamlar, emperyalistlerin ve işbirlikçi gerici odakların bizlere çözüm olarak sadece ölüm, katliam ve kıyım
getirdiğini göstermektedir.
Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği
Emperyalist savaşlar emekçi halkları yıkıma sürüklerken, bunun faturası tüm dünya işçi ve emekçilerine
kesilmektedir. Savaşın finanse edilmesi işçi ve emekçileri ekonomik ve sosyal yıkımlara sürüklerken, her geçen
gün artan vergi kesintileri, en temel ihtiyaçlara getirilen zamlarla yaşam kalitesini düşürmektedir. Savaştan dolayı
ölümler, açlık, yoksulluk ve sefalet hayatın gerçeği olmaktadır. Bunun yanında yine emperyalist savaşa hazırlık
doğrultusunda işçi ve emekçiler, ezilen halklar birbirine düşman edilmekte; yan yana gelmesi, örgütlenmesi
engellenmektedir.
Çözüm de burada yatıyor. Yaşadığımız ülkede olduğu gibi tüm dünyada ortak sorunlar yaşayan
açlık, yoksulluk çeken, katliamlardan, kıyımlardan geçirilen işçiler, emekçiler ve ezilen halklar
birleşik bir mücadele hattında yan yana gelmelidir!
Bir metal işçisi
6
OSB-İMES İŞÇİ BÜLTENİ
OSB-İMES İŞÇİLERİ BÜLTENİ
Emekçi kadınlar
örgütlenmeye, özgürleşmeye!
Kadın dediğin nedir ki? Fabrikalarda ucuz emek
gücü olarak görülen kadınlar, evde çocuk bakıcısı ve
erkeğin hizmetçisidirler... Çalışma hayatında
patronun, ustabaşının emirlerini alırken evde de
baba, abi ve kocanın emirleri altında çalışan,
yaşayan... İşte kadın budur!
Emirlerin dışına çıkarsa evsiz barksız kalmakla,
şiddete maruz kalmakla yüz yüze kalan kadınlar.
Bizim ömrümüz çifte baskı altında ve sömürü
cenderesi içinde yoğrulur. Bizim geleceğimiz tacizle,
tecavüzle belirlenir, ölçülür. Bize ikinci sınıf insan
muamelesi yapılır.
İşte günümüz Türkiye’sinde kadına biçilen rol
yukardaki gibi kırmızı çizgiler ile belirlenmiştir.
Hergün ortalama üç kadın sokak ortasında
katledilirken, her kadının üç çocuk dünyaya
getirmesi hükümet tarafından emredilmektedir.
İnsanlığımızı unuttuğumuz fabrikalarda durum ne
ise, sosyal hayatta da bize vaadedilen aynıdır. Bir
birinden ayrı ortamlarda aynı baskı ve şiddetle bir
ömür geçer mi?
Bizler işçi kadınlarız kölece çalışma koşullarında
çalışmak bizim kaderimiz değildir. Emekçi kadınlar,
bedenimizin kaldıramayacağı kadar ağır işler de
çalıştırılıyoruz veya fizyolojimize uygun olmayan
makinalarda meslek hastalığına yakalanıyoruz.
Bizler yaşamlarımızı üç kuruş kazanacağız diye makinaların dişlilerinde
öğütülenler değil miyiz? Kreş hakkımız gasp edilerek evlerimize yollanan, üretimden uzaklaştıran... Patronlara
karşı mücadele etmekten başka çaremiz var mı? Erkek işçi kardeşlerimiz ile yan yana çalıştığımız ve aynı
sorunları yaşadığımız halde bir araya gelemiyoruz. Kriz dönemlerinde bizler evlerine yollanmak istenenler
listesinde başı çekiyoruz.
Hal böyleyken, dostlar;
Fabrikada, sokakta, evde kısaca yaşamın her alanda karşılaştığımız sorunlar için birleşelim. Biz emekçi
kadınlar Gezi Direnişi’nde kucağımızda çocuğumuz ile yürüyüşlerin ön saflarında yerimizi almayı bildik.
Fabrikalarda haklarımız gasp edildiğinde patronlara karşı direniş mevzilerinde yiğitçe dikildik. Biz emekçi
kadınlar mücadelenin her alanında yer almamız gerektiğini de işte bu çetin koşullarda gördük.
OSB-İMES İşçileri Derneği bünyesinde faaliyet yürüten Emekçi Kadın Komisyonu tüm emekçi kadınları
birlik olmaya ve kadının toplumsal alanlarda özgürleşmesi için omuz omuza mücadele etmeye çağrıyor!
OSİM-DER Emekçi Kadın Komisyonu
Kıdem tazminatımızın
gaspedilmesine izin vermeyelim!
Sermaye hükümeti AKP, yeni yasama döneminin açılmasıyla birlikte öncelik vereceği saldırılar arasında
kıdem tazminatının fona devrinin de olacağını ilan etti. Burjuva basın eliyle pazarlanmaya çalışılan kıdem
tazminatı ile ilgili yeni düzenleme tamamen kazanılmış hakların gaspı anlamına geliyor. Haberlere konu olan
taslağın geçen yılki ile neredeyse aynı olduğu anlaşılıyor. Fakat yapılan değişikler teknik olmaktan öteye işçi
sınıfının bilincini bulandırma gayesine hizmet ediyor.
Fona devir içerik olarak kazanılmış ücret hakkı olan kıdem tazminatını bir ödül algısına çevirmesi ve fonun
devlet için kullanımını esas alması. Kıdem tazminatı, işçinin maaşına yansımayan fakat çalıştığı süreyle
kazanılmış bir ücret hakkıdır. Fon ise bunu tahrip ederek devlete mali kaynak havuzu olarak kullanmayı
amaçlıyor.
Fonda kıdem tazminatını sistemde 15 yıllık sigortalılığını dolduran ve 3600 gün primi tahakkuk ettirilen
çalışan, biriken tutarın yarısını çekebiliyor. Kalan paradan çekmek içinse, son kullanımdan itibaren 1800 gün
geçmiş olması gerekiyor. İnşaat sektörüne yönelik para akışını teşvik için ev alımı durumunda fondan
tazminatın yarısı çekilebiliyor.
Kazanılmış ücret hakkını almayı zaman ve prim tahakkuku gibi koşullara bağlayan fon, ayrıca 10 yıl
çekilmeyen paranın devlete geçişini öngörüyor. Bir çalışanın emeğinin karşılığı hesaptan çekilmediği
gerekçesiyle devlete aktarılacak! Bu madde algı olarak kıdem tazminatına yönelik hak gaspını meşrulaştırmayı
amaçlıyor.
Yeni düzenlemede, fonun yatırım için kullanılması olağanlaştırılırken işçilerin kendi tazminatları üzerinden
yatırımı nasıl yapılacağını yönlendirme hakkı tanınıyor. Böylece hem kıdem tazminatı gasp edilecek hem de
işçileri sınıf atlama hayalleriyle kapitalist kumara bulaştıracak.
Yeni düzenlemeyle birlikte İşsizlik Sigorta Primi payında patronların yükümlülüğü yüzde ikiden binde 5’e
indiriliyor. Ayrıca sermayeye yeni kaynakların aktarılmasının yolu hazırlanmış olacak. “Bireysel Kıdem Hesabı
Danışma Kurulu” adıyla oluşturulacak yapı fonun patronlara aktarımını sağlayacak. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ile 3 işçi ve 3 işveren temsilcisi bulunacak.
Teşvikten yararlanmak isteyen patronların kıdem borcu olup olmadığına da bakılacak.
Geçtiğimiz yıllarda uygulama için beklenen kıdem tazminatının fona devri sermaye için her geçen gün daha
yakıcı bir ihtiyaç halini alıyor. 12 Eylül darbesinden bugüne göz dikilen kıdem tazminatının gaspı için son
hazırlıklar yapılıyor. AKP hükümeti de işçi sınıfının en temel kazanımlarından birini almaya hazırlandığı için
propaganda ayağına ağırlık veriyor. Bugün burjuva medyanın ‘bayram’ havasında sunduğu fona devir, işçinin
elindeki zaten sınırlı haklardan birini daha tırpanlayacak, genel sefalet koşullarını biraz daha ağırlaştıracaktır.
Kıdem Tazminatı Fonu yasa tasarısına karşı örgütlenip mücadele etmeksek yeni saldırı döneminde kıdem
tazminatı hakkımız gasp edilecektir.
OSB-İMES İŞÇİLERİ DERNEĞİ
(OSİM-DER)
İnönü Mah. Demokrasi Cad. Serkan Sok. No:3
(Derya Market Karşısı) Sarıgazi/Sancaktepe
Tel: 0 (216) 621 25 22 e-mail: [email protected]
İşçi Bülteni Özel Sayı: 1029 * Fiyatı: 25 Kr * Eylül 2013 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel, süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd.
Şti. * Millet Caddes, Sultan Cami Sk. No:2/9 Fatih/İstanbul Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat. Davutpaşa Cd. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 242 Topkapı / İstanbul
Tel: (212) 577 54 92
Download