Hz. Adem`in cennetten yer yüzüne indirilmesi, Hz. Nuh (a.s.)`ın

advertisement
03.02.2006
Al-i İmran, 3/103
MUHARREM AYI VE ÂŞÛRÂ
Muhterem Müslümanlar,
Hicri Takvimin ilk ayı olan muharrem
ayının İslam tarihinde önemli bir yeri vardır.
Bu ayın onuncu gününe "aşure günü"
denilmektedir. Sevgili Peygamberimiz (a.s.)
bu aya değer vermiş ve ; “Ramazan orucundan
sonra en fazîletli oruç, Allah’ın değer verdiği
ay olan muharrem ayında tutulan âşûrâ
orucudur” buyurarak[1] bu ayda oruç
tutmuştur.
Aziz Mü’minler,
Hazreti Aişe validemizden rivayet edilen
bir hadis-i şerifte, İslam öncesinde, Mekke
halkının oruç tutmakta olduğu “âşûrâ”
gününde Peygamberimizin de oruç tuttuğu
bildirilmektedir. Rasülullah (s.a.v) Medîne'ye
hicret ettikten sonra da bu orucu tutmuş ve
mü’minlere de tutmalarını tavsiye etmiştir.[2]
Ramazan orucu farz kılındıktan sonra da
Peygamberimizin tavsiyesi üzerine bu oruç
sünnet olarak tutula gelmiştir[3] “Âşûrâ
orucu" olarak adlandırılan bu oruç,
Muharrem ayının onuncu günü tutulmakla
birlikte, sünnet olan, bu günü bir öncesi veya
sonrası ile oruçlu geçirmektir.[4]
Muhterem Kardeşlerim,
Tarihte geçmiş birtakım hadiselerin,
Muharrem ayında gerçekleşmiş olduğuna dair
bazı rivayetler bu aya ayrı bir değer
verilmesine sebep olmuştur.
Hz. Adem'in cennetten yer yüzüne indirilmesi,
Hz. Nuh (a.s.)'ın tufandan kurtulması, Hz.
Musa (a.s.) ve ona iman edenlerin Firavun'un
zulmünden kurtulmaları gibi insanlık tarihinde
dönüm noktası sayılabilecek bazı önemli
olayların bu ayda vuku bulduğu rivayet
edilmektedir. İslam tarihinde özel bir yeri olan
Hz. Hüseyin’in Kerbelâ'da şehit edilmesi olayı
da yine bu ayda vuku bulmuştur. Bilindiği gibi,
sevgili peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin, o
dönemde cereyan eden siyasi kargaşa ve
çatışmalar neticesinde, müessif bir şekilde
öldürülmek suretiyle şehid edilmiştir. Bu üzücü
olay, Hz.Peygamberi ve ailesini seven
mü’minlerin gönüllerinde silinmez izler
bırakmıştır.
Değerli Müslümanlar!
Tarihte yaşanmış ve geri dönüşü olmayan
böyle acı olayları tasvip etmek mümkün
değildir. Ancak, bunları hatırlamak, ders almak
içindir. Bu olay, bütün Müslümanları derinden
sarsan ve kederlendiren acı bir tecrübedir. Bu
ve benzeri olaylar karşısında, sağduyulu hareket
ederek Allah ve Peygamber sevgisi etrafında
kenetlenmeliyiz. Hz. Peygamberi, O'nun aile
fertlerini ve ashabını sevmek hepimizin
müşterek heyecanı olmalıdır. İyi bilelim ki,
huzurlu bir toplum halinde yaşayabilmek, Yüce
Dinimizin bize öğrettiği karşılıklı sevgi ve
saygıya dayalı kardeşliği, birlik ve beraberliği
korumakla mümkündür.
Hutbemi Yüce Rabbimizin bu konudaki
emriyle bitiriyorum; "Hep birlikte Allah’ın
ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp
bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini
hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar
idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte
O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler
olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun
tam kenarında idiniz de O sizi oradan
kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle
apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz."[5]
[1]
Müslim,
Sıyam,
[2] Buhârî, Savm, 69. II, 251. Müslim,
[3]
Buhârî,
Savm,
69,
[4]
Tirmizî,
Savm,
50.
[5]Al-i İmran, 3/103.
38.
Sıyâm, 19
II,
III,
No:202
no:128.
251.
128
Download