he~iyagel ·$`

advertisement
he~iyagel
1-EM:J
'ks.J: 2
«·
ffejmar i2
. . . ıt~ıin-19'87
+r<~;ft"
:~
.ip·
:~:
WELATAN Ü GELEN BINDEST YEKBIN !
rg
KARKEREN
·$' -:~ . »
:;»: ...-%:.
:::.:-::::.
SEÇiM SONUÇLARI iSTiKRARI SA~LAMAYA YETECEK Mi?
kılmıştı.
Söz
ve
düşünce
özgürlüğünün olmadığı, on
ekmeğine yağ sürmüştür.
Seçimler sorunları
çözdü mü?
w
w
w
.a
r
binlerce fikir "suçlusunun "
hala zindanlarda tutulduğu,
emekçilerin politikayla ilgilenmelerinin yasaklandığı,
sosyalistlerin örgütlü olarak
seçimlere - katılmalarının
engellendiği yetmezmi ş gibi,
dünyada eşi görülmemiş bir
seçim yasas ıy la , burjuva
muhalefet partilerinin bile iki
ayağı bir papuca sı kıştırıldı.
Faşizmin, ne pahasına olursa
olsun, iktidarı elinde tutma
çabasıyl a, Ana muhalafet partisi SHP'nin iktidara hazır
olmayışı ve DSP'yi dıştalama
gibi birtakım basit hesapları
çakışınca, Özal'ın parlamentoda sandalye çoğunluğunu
sağlaması hiçte zor olmadı.
SHP' nin, seçim yasasını n
çıkarılması ve erken seçim
tarihinin
belirlenmesinde
radikal
bir
muhalefet
yapmadığı gibi, el alundan
Özal ile uzlaşması, seçimleri
boykot tartışmalarında diğer
burjuva muhalefet güçleriyle
ortak tav ı r takınmaya yanaş­
maması, konuyla ilgili, faşist
yönetimin anti-demokratik
koruma çabasına girmesi,
demokrasi mücadelesinde ne
kadar tutarlı ve güvenilir olup
o lm adığın ı bir kez daha gözler önüne serdi.
ANAP'ın % 36 oy ile parlamenroda % 60'ı aşkın sandalye elde edere k iktidarını
korumasında , belirleyici olan
anti-demokratik uygulamalar,
seçim yasası ve erken seçim
tarihinin belirlenmesi olmuş
ise de, başta SHP ve DSP
olmak üzere, burjuva muhale·
fet partilerinin tutumu ve
demokrasi kavgasındaki tutar·
sıziıkiarı
da
faşizmin
kabarıyor. Pahalılığı protesto
miting ve toplantıları başladı,
grevler, gelişerek devam ediyor. Cezaevi diren işleri
sürekliliğini koruyor. Kürdistan h alkına yönelik yok etme
savaşında halkımızın devlete
karşı kini giderek büyüyor.
Türkiye'de tabu olan birçok
mesele, artık güncel olaylar
olarak, tartışmalarda yer alı­
yor.
ekonomik alanda çıkmaz
daralıyor. Seçim döneminde
kısabir süre için bile olsa,
seçim ekonomisi uygulayan
Özal hükümeti, seçim sonuçları belirlenir belirlenmez,
zam paketini açtı. % SO'ye
varan zamlar halkın suratına
bomba gibi patladı. %SO' lerde
seyreden enflasyonun h ızla
yükselerek üçlü rakamlara
varacağı, kemer s ıkma politikasının devam edeceği, Türk
Kuşkusuz hayır. Özal ikti-
darı aldı.
Ancak kriz her alanda derinleşerek devam ediyor.
Siyasi istikrarsı zlık arttı. Parlamentoda
sandalye
çoğunluğunu sağlayan Özal'a
parlamento içinde ve dışında
% 64 çoğunluk muhalefet edecek. Bunun güçlüklerini bilen
Özal, bu dengesizl iği gidermek için, Demirel'e birlik
çağrısı yaptıysa da, başarılı
olamadı . Tüm burjuva muhalefet daha şimdiden seçimleri
ve
seçim
sonuçlarının
meşruluğunu tartışmaya baş­
ladı. Seçimlerin parlamentoda
dahi istikrarı sağlayamadığı
açık.% 36 ile iktidar olmamn
uygulamalarını açığa çıka ı­
zorl uk ları ,
sandalye
çoğu nluğu yla tamamen gide~ilmeyecek. parlamento dışın­
mak ve dünya kamuoyu nez-
da ise muhalefet daha bir
değerinin
daha çok düşürül­
mesini, i ma ll arın in fiyatların ı
yeniden ayarlaması nı talep
ederek kapılarını Özala kapatıyorlar. Ozal'ın bu durumda
yapacağı şey, elde kalan kamu
kuruluşlarından en verimlilerini de yabancı seya üstlenmiş
d.
o
çerçevesinde yapılan erken
seçimin so nuçları, sürpriz
ol madı. Yürütülen ekonomik
politikayla, uygulanan zulüm
ve işkencelerle iktidarı elde
turamayacağını bilen yönetim, çok yönlü ön hazırlığını
yaparak erken seçime karar
teşhir ve tecrit etmek
yerıne, devleri "kriz"den
dinde
ur
seçimleri sonu-
ak
Kasım
si
v
29
çlandı. Faşist iktidarın kendi
koyduğu bol yasaklı yasalar
olduğ Ortadoğu jandarmalığı
görevini, emperyalizmin ve
bölge gerici devlerlerinin istemi doğru l tusunda, aktif olarak yerine getirmek ve
karşılığında yardım almaktır.
Bu iş ise "son Türk devleti" ni n Ortadoğu batağında
boğulması demektir. Bunu
Özal ve Komu tanları çok iyi
biliyorlar.
Kürdistan sorunu
iktidarı n içinde bulunduğu
açmazı sıralarken
Kürdistan
sorununu özel olarak ele
almak gerek iyor. Bu sorun
Lirasının değerinin
hızla hala sömürgeci faşist yö netidüşeceği,
ekonomisrierin min baş sorunu olma
ortak kanısı. Son iki y ılda, özelliğin i koruyor. Kürdisdışardan alınan kısa vadeli tan' ı n diger parçaları ndaki
borçlarla sağlanan, kısmi eko- mücadelenin TC'ye saldığı
nomik büyümenin duracağı, korkuyu bir yana bırakırsak,
özellikle borsa kırizinin birzat Kuzey Kürdistan'da
ABD'den gelecek dış yard ım ­ gel işen mücadele karşısında
ları
olumsuz
yönde bile TC aciz duru mdadır. Zinetkiliyeceği daha şimdiden dan lar,
sürgünler, toplu
gözlenir durumda. Özal ikti- katliam lar, köy koruyucu i uğu
darı 1988 yıl ödemek zorun- (cahş örgütlenmesi) ve nihayet
da oldukları 6,5 Milyar Dolar sömürge valisinin aranması ,
borç raksiclinin sıt masına şim­ sorunu çözmedi, çözemi yo r.
diden yakal nmış görünüyor. Özellikle yurrsever duygulaYeniden uzun vadeli bol faiz- rın gelişkin olduğu bölgelerde,
li borç bulma umud~yla, tüm politik manevralara
ABD'de soluğu alan Ozal rağmen, ANAP'ın aldığı
aradığın ı bulmakta zorluk oylar T ürki ye ortalamasının
çekiyor. Kapıs ını ça ldığı çok altında kalmıştır. Bu hal·
finans çevreleri kemerierin kım ızın devlet terörü nden,
daha fazla sık ıl masını TL' nin
devamı s.6'da
OKUR VE MUHABiRLERDEN
~öınürgcc i
kurumları
g~çlendirnıeye
çalışıyor.
Ozellik le
!>Üm ürge
\ ,1lil i ğinin ihda\ı ilc, başvu­
rulan yöntemlerde belirl i
bir anı~ göze ça rpıyor.
Ancak arılan her yeni adım
\·e başvurulan her yeni
yöneli m, kısa sürede açığa
çıkarılıyor, deşifre ediliyor;
fiya~koyla ~onuçlanıyo r .
Söz. kon u~u tedbirlerden
birinin, hana başlıcasının
istihbarat ağ ı nı güçlendirmek olduğ u biliniyor.
" Köy ko ru yuc u luğu" ç ık­
güçleri arasındaki s ıkınul.ırı ların a~ındırılaınıyacağını
asga ri ye indircbileceklerini gösteriyor. A ncak dü~rn.ı­
san ı yorb r. Öy leki , i~ler nııı bu ve benzer a l çak~,·.ı
devrimci-yurts<.:ver unsur- uygu l a nı alarını hafife .ıl malada açı k pazariıkiara kadar malı; ınücaddeyi yiiksel teva rdırılı yo r.
rek
usta
t.ı kti k le rl e
Örneğin;
Kürdi stan' ın
söırı ü rgecil i ği n oyunları n ı
( ... ) şehrinde X arkada~a bo~a çıkarmalı; :-önıürgeci
şöyle bir tekiifte bulunulu- boyunduruğu par\·alamJk
yo r: "30.000 DM. para, için da ha da ileri at ılnıal ı ­
i st ediği n kadın ve istediğin yız.
marka araba seni n emrinde- - B ıj i Kurdistan!
dir. Ayrıca istersen seni - B ıj i Tevgera Sosyali!>t a
Avrupa'ya da ç ık arabil iri z. Kurdi Hane!
Buna k a r~ı senden ~adece
A.M urad-K urdistan
çevrede olup bitenler hakkında bilgi istiyoruz. D aha
* **
doğrus u b i z inıle çal ı şnıan ı
i sı iyoruz." gör l.ildü ğü gibi
tckl if
" bayağı
cazi p"
(!)
...
H
atta
bazan
nakit
da, dikkatierin bu konuya
para 30.000 DM 'y i aşıyor.
çeki l me~i nedensiz değildi.
X Arkadaş, h alkına \'e
Sö ın ürgeci devletin kendiihanet
si, bu ve benter tartışınalar ülke~ine
edemiycceğin
i
belirtip
ajan\Ün:rkcn, i,tihb.ırat .ıgını
güçlendirmenin h,mrlığı Iaştırma teklifini red edi nce, bu dda tehditler baş lı ­
i~,·indeydi. Bu sürede Ki.inyo r. X arkadaş tehdi tlere
~·cyi (Kurnıanci ve zazaboyun cğmiycccyını ve
ca'y ı ) iyi öğrenen ço k sayı­
da subay yetişr iril di. Y etiş­ daha fazla üzerine gelinmesi
tirilen subaylar, tüccar ve hal inde sorun u basına
söy lüyo r.
misafir kılı ğ ınd a Kürdistan ya nsıracağını
köylerine sokuldu. Fakat Avını alanııyan alçaklar ise,
halkımızın sağdu y usu ve bu kez başk a k apıları ça lnıayı dcniyorlar. Ve ay nı
u yanık lı ğı sayesi nde, tacir
yörede yunsever kişi li ği ile
k ıl ığı nda köylere giren
askeri istihbarat görevlileri, tanınan bir köy imanıı n a
kısa sü rede deşifre edildiler. benzer teklifieric gidiyorlar. Köy imaın ı (... )de benzer şekilde, ajaniaşmayı v<.:
Eğitilt·n uzmanlarL1 ,lın a­
\ lara var ıl amayınca, bu kez, sözkonusu teklifleri red ediyor. Ancak haskıla ra uzun
kürdistan lı devriınci ve
yurtsever
unsurlardan, süre gögüs geremediği için,
ermek
Kürdista n'daki ışçı ve metrepoJe göç
zorunda
kalıyor.
memurlardan y.ırarlan ma­
Sıraladığ ı mız
olaylar
yı ve ~aldı rı güçlerini daha
etkin ekono mik destekler- sömürge valisi nin atanmabirlikte
le dinamize ederek amaçla- s ı yla
rı na ulaşmay ı hedeflediler. yoğun laştı rdan ajan !aştırma
faaliyetlerinin sadece bir
A y rı ca bu iş içi n sömü rge
valisinin emrine 400 Milyar yöredeki örnekleri. Benzer
Kürdistan 'da dagıtılan
TSK-MK bildirisi
Özal ' ı çılgına çevirdi
TSK-MK 's i ııin 29 K.ı<>ım
erken gt•nel ~eçiınlcriyk ilgilı
bildiri~i Türkiye Klirdı~t.ı­
ııı'nın güney bölgckrımk
yaygın bir ~ekılde JJgıtıldı.
Küçük ebau:ı ba~ınıı yapılm ı~
Türk,·e-Künçe ol.ın ve ilk
etapta İJil, Cizre, Midv.u,
Nusaybin merkez \'<.' ki>ylerinde ciagıtılan yüzlerce bı Idiri geniş yarıkı uyandı rJı.
Kü n hal kı n ın ve Türki ye
i~ç i ve emekçilerini n dü~ın:ını
olan Özal, bir radyo vt TV
konuşması sırasında TSK adı­
nı vnnıcJt·n, bu bild iri lcrl'
Jeği nJi ve: " ... Bu bildiri~ı
J:ığıtanlar,
Doğu
ve
w
w
.a
r
si
v
mazının tartı~ılnı,ls ı s ırasın­
w
\C
tt'trıt etıııl:li\ ı;" b,ı~lık­
lı bıldırının bır b<ilunıu•ıtk
~öıııı.irgeci
bu rı u' .w nin
't\·ını
oyunl.ırı ~iiyle dı le ~etiriliyor­
du:
" ... Oy~.ı ya kla şık -t ::ı yıl­
dır ş u ya da bu gerekçeyle
sö nıürgcc i burjuv.1 p.1rtilcrine oy verildi. Biri diğerine
tercih edi ldi. Iııönül<:r ,
B:ıyar l ar,
Mendcrcsle r,
Dem ireller, Ecevitler Vl"
Özallar denı.: n di. Ama i.ilkcmiz ve ha l kım ı z bakı ıııı nd:ın
dişe dokunur bir degişiklik
olmadı. Aksi ne, sö nıürge ci
rg
li bir savaşa hazırlanmakra
olan ~öınürgeci Türk devlt?ti, yeni yeni tedbirleri<.:
i şçi ve memurları dev lete
bağlıyacaklarını ve ~aldın
hir
d.
o
ui'un vade-
in san l arı sat ın alacaklarını,
ö rnek ler
çoğa lt ıl abi li r.
F-abt bu örnekit-r bile,
Parayla "izzet ve ikb,1l"le
sömürgecileric halkımız
arasında oluşan bl ın duv.ır­
•
Jenetim
nıl:k a ııizma~ı
gi.içlend irildi. Her yeni gelen
bir öncekini arattı ... "
"/\. AP'ından SHP'sinc
hangi burjuva partisi hliklinıet ederse etsin, tsast:ı deği­
ş en bir şey olmayacak . KlirJi sta ıı , bu günkü orın.ın
y:ısala rıy l :ı yö nctilnıc:k istc:nc:cc k... ~ il ah~ız ~.wunnıa­
ur
Kürdi~tan\h
liralık bir fon verdi ler. Biiylecc, devrimci, yunse\ cr
ak
Kürdistan'da
istihbarat agı
güçlendirilmek isteniyor
-
s ı & ha l kı nııza dayatılan savaş
devam cttirilccc:k. I ş t e 'tarihin
tek errürü 'ne evet
demek, diğer bir deyiş le
\Ömiirgeci burjuva partilerim: oy vermtk, bu poli tih,ı } ı
onaylamak demektir. "
İ~tl! ,,ımLır~eci p.ırl.ınwııto­
nun
.ırn.ı,·
\\" i)k·vini .11;ıg.ı
ve onu te)hir c:dL·ıılıu
bildi riden dlıı.:u~.: ki ÖL.,ıl \l'
,ık.ır.ın
y.ı nd.ı~l,ırı r.ıh.ıt.,ı; ol.ıc.ıktı.
Sömurg~.:ci
barbarlar, Ki.in
ulu,unurı uy.ınışından, doğru
pol i ıik:ıy l .ı
TC'ye karşı
her z,ıın.ın
korkınu~ l.ır \C bunu engelleme ç.ıb.ıl.ırııı ı \Lıı·ckli diri tut·
ıııu~l.ırdı r.
Türkiyl•'dl· çok p.ınili ,j,.
Güneydoğu'daki e~kiy:ıd.ı n
ıe m iince,i n· 'oıır.l\ı kurul.ın,
daha tehlikelidir. Bunl.ır, .ıdları ve progr.ınıl.ırı ne olur'>t•çiınleri boykot etmekle hal- !>.1 obun, rünı burju,·a panilckı deviere karşı ayakl.'ınJırı­ rinin Kürdist.ııı konu~u nda k ı
vorlar. .. 0l'vlerinıi7. bunl.ırın Ju~üncclerınde nu.1no; iarkı
başını ezectkt ir. . .·· d ı yerek
bile o lın amı~ıır. Tam tersın~.:,
korkusunu dile gwrdi. \Önıı.irgeci U\ gul.ım.ıd.ı, Kun
Öza l 'ın konu~masından bir ulu~unun ınk,ırıııd.ı, ,bınııl.l.,­
kaç gLiıı 'onr.ı d:ı .ı ynı 1--ildiri yon \ ~.: yok ct ın e konu-.u nd.ı
ler, d.ır k.ıp~anıl ı Ja okı. birbirkriyk y,ırı~.ı ~irıni~kr­
Kuzey KürJ isr:ın kentlerimk dir. Ku)k li\U7 bu p.ınilerin.
dağırılmaya d evanı edild i.
Ki.irdıst.ın konu~u d ı )ınd.ıki
''Sömürgeci burjuva parrik•- bin.1kıın konul.ırd.ı görü~
rinc oy vermeme! i, on Lı rı re~- l.ırklılıkları \·.ırdır. Burju\·.ı
bir
sav.ışaca kl ,ırınd.ın
3
demokratik hak ları nisbi de
olsa, savunan bazı burjuva
partilerin in Kürdistan'a yönelik politikalarını gözardı edip,
onları tercih etmek, Kürdistan'ın
bağımsızlığı
ve
özgürlüğü için savaşan parti
ve örgüderin kendi varlıkları­
KÜRDISTAN ÜZERINE NAMELER! •
Türkiye'nin en sadık dosdaolan ABD ve Federal
Almanya da, Kürdistan sorununu resmi düzeyde, açık tar-
değerlendirmeyi
rı
yap ıyor:
Diğer yandan:" ... Kürdistan
gerçekten var. yaklaşık 3 bin
yıldır bölgede yaşayan Kürtler, CIA verilerine göre
dünyanın en iyi gerilla savaş­
çıları arasında sayılıyor. .. "
deıneyide ihmal etmiyor.
Kuşkusuz bu anlatım "hayal"
denen olay ın gerçekleşme
korkusunu da içi nde saklı
tutuyor.
Yine Aralık ayı sonlarında ,
ABD Dış İşleri Bakanlığı
yaptığı açıklamada; "Kürtler'in, Türkiye'de azınlık
hakları" olduğunu ve kendilerinin (yani ABD'nin) bu
konuda ''Türk hükümetini,
rd
.o
rg
"Kürt sorunu gerçekte
NATO için politik bir yük
oluşturmaktadır. Insan haktışmaya başladılar. Kuşkusuz ları, demokrasi ve özgürlük
bu tartışmalar Kürdistan hal- gibi NATO'nun deger kavnı
tartışmaya
sunınaları
kının
hay rı na deği ldir. Ancak ramları, Türkiye'nin Kürt
demekti r.
sorun
un
vardığı boyutların
sorununa barışçıl bir çözüm
Amaç, sömü rgeciliği teşhir,
göstergesi
olarak
ele
bulması için yeterli nedentecrit etmek ve Kürdistan
alındığında
ve
emperyalist
lerdir.
En azından böylesi
topraklarından söküp atmakdevletlerin Kürdistan'la ilgili bir barış ve kültürel otonotır. Bağımsız ve özgür Kürdistan için örgütlenmenin gerçek oyunlarını kavramak ve ona mi Kürtler için istenebilir."
Kürdistan h arirasın ı veren
çözüm o lduğu nu halkımıza karşı duyarlı olmak aç ısı ndan
önemlidir.
ve Türkiye'de 8 Milyon(!)
açık ve net olarak sunmak
F.Alman
savunma Kürd'ün yaşad ığın ı söyleyen
gerekir. Kitleler düşmanlarını
iyi tanımalıdır ve onun şah bakanlığının kara, hava ve dergi, bağımsızlık isteminin,
deniz kuvvetleri için yayınla­ Kürtler için bir "hayal",
dam arına neşter vurmak için
dıkları aylık derginin Kasım
ancak, Türkler için de bir
hazırlanmalıdır.
sayısı , Kürdistanla ilgili şu
kabus olduğunu vurguluyor.
GOYİ-KÜRDISTAN
•
Devamı
sayfa 15 'te
Yoldaşlar;
mazdır.
si
va
Dogal olmayan
bu ve benzeri sorunlara
bakıp, karamsarlıga, idealizme
saplanmaktır.
Dahası bir yıllık pratik
faaliyetlerimizin sundugu
kazarumlan ve elde edilen
yeni mevzileri görmemektir." (H.Gel-Sayı 9. s.S)
Yani bu zorluklara ayak
uyduranlar devam eder,
yapamıyanlar sahayı terk
ederler. Bu durumlarda
yaratılan bazı spekülasyonlar, bizleri hava! kırıklığına
uğratmamalı ve moralimizi bozmamalıdır.
Ben, bu bir yıllık yaşan­
tım sonucunda gerçek Kürt
w
w
w
şeyleri
anlatıyor:
çelişkimiz
ve zorlukları onlarla paylaş­
ma muduluğuna da eriştim.
Halkımızın kadınıyla dayanışma zemininin burası ve
ülke olduğu inancına var-
kadın sorunu
ve olmamalı. Ayrı­
ca, bu çelişkiyi sorun haline getirip mücadele arkadaşianınıza engel olmamalıyız. Burada Kürt köylü
kadınına gittiğimiz zaman,
tanıdığı tek sorun; ülkesini
paylaşmı ş olan sö mürgeciler ve yı llardır verilen
mücadeledir. Yani cıns
sömurusu tanımıyorlar.
Bunu yazarken; bu sorunu
kulakarkası edelim demiyorum, fakat, ön plana da
dım.
çıkarmıyalım.
.a
r
Ulusal ve sosyal mücadeleler var olduğu sürece
kadın
örgütl e n mesi
varlığını korumuş ve aktif
olarak yer almıştır. Kadı n­
ların güçlü olarak örgütlenmesi ulusal kurtuluş mücadelelerinde büyük rol oynamıştır. Ancak, mücadele
kendi zemininde olduğu
sürece önem kaza nır ve
başanya ulaşır. Bu inançla
örgütümüzün
vermiş
olduğu "ülke zemininde
mücadeleyi yükseltme"
kararına uyarak, bir yıldır
Ortadoğu'da bulunuyoruz.
Bu süre zarfında; buradaki
koşulların Avrupa koşulla­
rına uymadığını, mücadelede kararlılığın bu zor koşu­
llarda belli olduğunu pratik
bize göstermiştir. Yayın
organımııda da yayınlanan
"TSK 1 Yaşında" başlıklı
bildirimizin bir paragrafın­
daki şu açıklama bize çok
ku
YOWMUZ AVRUPAYA DEGiL ANAVATANA ÇlKlYOR!
kadınını yakından tanıma
Avrupa'da kadın hakları
yapan arka-
savunuculuğu
daşlar; şunu unutmasınlar
değildir
Biz Kürt aydın kadınları
eğer ulusal kurtuluş mücadelesi içinde yer a lı yo r ve
" ..... mücadelenin oldu- ki, ulusal kurtuluş mücade- buna inanıyorsak, kocaları­
gu yerde sorunların olma- lesi veren bir halkın kadın­ mıza engel olmamak; aksisı do~al ve hatta kaçını!- ları olan bizlerin temel ne özellikle savaşa hazırlan-
mak ve ileri atılmak zorunBu tarihsel bir görevdir. Bu görevin bilinçle
amuzianmasında elbetteki
yollar ayrılabilir. Avrupa'nın zevk ve sefas ını tercih edenler olabilir; ama,
Avrupa metrepallerinde
ki şi liksiz ve onursuz yaşa­
mı tercih eden lerin başka­
larını suçlarına ortak etmeye hakları yok tur. Yolumuz Avrupaya degil Kürdistan'a ç ıkıyor.
-Yaşasın ulusal kurtuluş
mücadelemiz!
-Yaşas ın bu mücadele içinde yer alıp ona omuz veren
dayız.
k adın l arım ız!
5/ 11 /1987
SEYRAN-ORTADOGU
4
"HEDEFIMIZ, SADECE 'TÜRKIYE'DE EYLEM' DEGiL;
SÖMÜRGECI BOYUNDURUCU PARÇALAMAKTIR"
~::
f
t
:ı::
:41:: ~:·
~,
·o/ . .
~ ıw·:~t:~
'*~: :*'1::~·
?.~;~·
·
:-::w
-~
vXiıM~vHP.4$Plfg~~t~(Ri~~!Qıw~n'ncia ':Ç1-YI'r"'~şy\Vjst~ f&u~n
dtsGln~ (TSK) MK Ge(!leJJ$t:kreted K.S~eh-tyold'ijla1..6eyrut'tıı
f ~Ö~qj;ܧve~~.$3y~i)t~ıtıı: Ancıık:Ye~~ündwı'in 87. sayı!;
~ı~fa~~·~i!ıf~.u.4h:Hgj ~t'~~·
}:~~~~f:i~~~~
.,~w~?l1k&Z~ =i&"ti~ ~--.:~». _ ~=~ .::!!~..~ıı.
ihtiyacından
Sömürgeciliğe, faşizme,
sağlamak
w
w
.a
r
si
emperyalizme karşı mücadele içinde;
reformizmle, tasfiyecilikl e ve''Avrupa bataklığı"nın sürekli olarak
ürettiği çürümeyle cebelleşerek bugüne geldi. Gelinen aşamada TSK ideolojik, politik ve örgütsel inşa sürecini büyük ölçüde tamam l amış; yeni
bir çığır açmış bulunuyor. Ki bunu,
teorik tezlerimizin bilimsell iğinde,
toplumsal pratiğ i n
açıklığı nda;
doğrulad ı ğı pol itik tesbitlerimizde;
Merkez Yay ı n Organım ız Heviya
Gel'e duyulan ilginin günbe gün artmasında; ve daha önemlisi, za manın
hızlı akışıyla yarışan pratik faaliyetleri m izde görmek mümkündür.
Ancak geli nen aşamada devrimci
süreç yeni görevler dayatıyor. Bu
görevlerin gereği gibi omuzlanması,
aynı zamanda yeni bir dönemin kapı­
larını aralamayı zorunlu kılıyor. İşte
hareketimiz, ideolojik öncülüğü n ön
ku
birliğini
doğdu .
Soru: TSK; İran, Irak, Suriye ve
Türkiye'de varlığını gösteren Kürt
sorununa, uzun vadede ne gibi
çözümler öneriyor? Diğer bir deyiş­
le TSK nın uzun vadedeki hedefleri nelerdir?
Cevap: Önce şunu belineyim ki,
Kürt sorunu, sadece adını andığınız
devletlerin bir iç sorunu değil; bölgesel, hatta uluslararası boyutları olan
bir sorundur. Bu temelden hareketı
eden TSK, h erşeyden önce sorunu
çözümünü ülke esasına göre ele al
yor. Kürdistan'ın önünde bulunan
tarihsel devrim aşamasını, ulusal
demokratik devrim olarak belirliyor;
Sömürgeci b oyunduruğu parçalam
yı, ülkemizde bağımsız, özgür
demokratik bir toplum kurmayı
hedefliyor. Nihai amacımız,
devrimi kesinti
demokratik
va
soru: TKSP-Roja Welat ve KİPGBK'nin çal ışmalarını birlikte sürdürme kararları yeni bir olgu.
TSK 'nın oluşumu hangi aşamada?
Cevap: Tevgera sosyalist a Kurdistane ağır yenilgi döneminin çetin koşulları içinde, birlik geleneğin i n son
derece zayı f olduğu bir zeminde,
ülkemiz işçi sınıfı ve emekçi
devrimci ilkelerde
yığınlarının
w
gördüğü yetk inleşmeyi sağlamak,
düşmanın amansız saldırı larına daha
değişik yöntemlerle yanıt vermek,
daha etkin araçlarla yığınlara seslenrnek ve bu dönemi kazanmak göreviyle karşı karşıyad ır. Bu konuda
yoğu n bir siyasi ve askeri hazırlık
içinde bulunan örgütümüz kapıları­
nı araladığı bu yeni dönemi de kaza-
nacaktır.
rd
.o
rg
t JW%..~ ;,'i'f J)ap~q,~qn~~i&~'i%tl~~$ln,ge!Çı$pc~,ary,t@91~';la§Hr:\k
uğratmamak , ülkede sosyalizmi inşa
etmektir. Ayrıca devrimimizin belirli
bir aşamasında, parçalanmış olan
ülkemizin birli~i de gündeme gelebilir. Hareketimiz böyle bir olasılığı
gözden uzak tutmuyor. Ve savaş ı­
mında bunu dikk:ıte alıyor.
Soru: TSK, uzun vadedeki hedeflere ulaşma yolunda ne gibi ana stratejiler benimsiyor?
Cevap: Devrimimizin stratejik hedeflerini belirleyen bugünkü somut tarihi, iktisadi ve siyasal koşullar, aynı
zamanda savaşımımızın gelişme yolunu belirliyor. TSK, daha kuruluş aşa·
masında bu gerçeği bilince çıkarmış;
çalışmalarımızı
yoğun laştıracağız.
İkincisi, özellikle Türk devletinin
damarlarını oluşturan
ekono-
w
w
w
.a
r
si
v
ak
hayat
rg
ne, PKK da dahil yurtsever konumlarda bulunan tüm Kürt örgütleriyle, sıkı bir dayanışmanı n örülmesi
gerektiği ne inanıyor ve örgütlerarası ilişkilerin iyileşt irilmesi için yoğun
bir çaba harcıyor. Ne var ki, bize
bağlı olmıyan nedenlerden ötürü iliş­
kilerimizde yayın, enformasyon alış­
verişi, dar ve tekil eylem birlikleri
düzeyini henüz aşm ış deyiliz. Ama
örgütlerarası sorunların kazandığı
boyutlar karşısında, bu bile olumlu
bir şeydir. Çü nkü bu yolda
sürdürdüğümüz çabalarla, örgüderarası ilişkil erin iyileştirilmesi sürecine
önemli katkılarda bulunduğumuz tartışma götürmez.
Soru: Gerek parasal destek açısın­
dan, gerekse stratejik destek açısın­
dan bölgedeki di~er güçlerle herhangi bir anlaşmanız var mı? Bölgedeki diğer güçlerden beklentileriniz var mı?
Cevap: Hayır, ne parasal ve nede stratejik destek bakımından bölgedeki
güçlerle herhangi bir an laşmamız
yok. Biz, herşeyden önce halkımızın
öz gücüne inanıyor, halkımızdan destek alıyoruz. Kuşkusuz bu, başta Kürt
ulusal güçleri olmak üzere, bölge ve
dünya barışsever, ilerici, antiemperyalist ve demokratik güçlerin
desteğine ihtiyacımızın olmadığı anlamına gelmiyor. Aksine bizim onlara, onların bize ihtiyacı var. Bölge ilerici güçleriyle ilişkilerimiz ve karşı­
l ıklı dayanışmamız da, bu temelde
d.
o
Soru: Bu ana stratejilerin paralelindeki eylem biçimleri belirlendimi?
Cevap: Evet. kapılarını araladığımız
dönem, halk savaşı stratejiınİzin ilk
aşamasını oluşturan silahlı propaganda dönemidir. Bu dönemde,
öncelikle ülke zeminindeki siyasal
mik ve askeri tesis ve üslere yönelik
askeri eylemler örgütleyeceğiz.
Eylemlerimiz, hem TC'nin Kürdistan halkımıza dayattığı terör ve saldırılara birer yanıt olacak, onun otoritesini sarsacak, onu zayıflatacak;
hem de halkımıza güven verecek ve
siyasal çalışmalarımız için yeni olanaklar sağlıyacaktır.
Soru: Eylemleriniz hangi bölgelerde yo~unlaşacak? Yalnızca Türkiye'de mi, yoksa Kürt halkının ya~a­
dı~ı diger bölgeler de sözkonusu
mu?
Cevap: Eylemlerimiz, elbetteki esas
mücadele alanımız olan ülkemizin
kuzey parçasında ve Türkiye metrepollerinde yoğunlaşacaktır. Kürt halkının yaşad ığı "diğer bölgelerde"
eyleme girişmeyi düşünmüyoruz
ayrıca buna gerek de yok. Çünkü
ülkemizin her parçasındaki mücadele kendi seyri içinde gelişiyor. Ancak
ülkemizi bölü şen bölge devletlerinin
ortak saldırıları karşısında, ülkenin
kurtuluşu için yola çıkmış devrimciyurtsever tüm Kürt örgütlerinin
ortak bir savunma stratejisi geli ştir­
meleri ge reği ne inanıyoruz.
Soru: TSK' nın diger Kürt örgütleriyle, özellikle de PKK ile ilişkileri
ne düzeyde?
Cevap: Tevgera Sosyalist a Kürdista-
ur
devrimimizin bağımsız gelişme yoluna uygun olarak silahlı mücadele stratejisini benimsemiş ve gerilla savaşı­
na dayalı uzun vadeli halk savasının
örgütlenmesini önüne görev olarak
koymuştur. Kuşk usuz bu, barışçı
mücadele biçimlerini red ettiğim iz
anlamına gelmiyor. Aksine her türlü mücadele biçim ve araçları ndan
ustaca yararlanmayı zorunlu kılıyor.
gelişiyor.
Soru: TSK şu anda, Türkiye'de ya
da diğer ülkelerde kitle deste~ine
sahip mi?
Cevap: Evet TSK başta ülkemiz
olmak üzere, Türkiye, Batı Avrupa
ve İskandinav ülkelerinde yaşıyan
insanlarımız arasında belli bir kitle
desteğine sahiptir. Zaten hareketimiz,
sınırlı da olsa belli bir kitle desteğine
sahip olmasaydı, binbir türlü güçlükle boğuşarak zamanın hızlı akışıyla
yarışamazdı. Kaldı ki, daha da önemlisi kitlelerden ald ığımız desteğin gün
be gün artmasıdır.
K.Saleh
Tevgera Sosyalist a Kurdistane
Merkez Komitesi Genel Sekreteri
6
1 ' de
genel sekreterlerini başkent
Ankaraya yolladıla r.
Sonuç olarak; 29 Kasım
erken seçi mlerinde de işçi sını­
fı hareketi adına yola çıkan lar,
i şçi sınıfına yol göstermediler.
Bağımsı z bir politika ortaya
ekonomik politikanın sonucu
olan aç lık , işsizlik ve baskıların ani patlamalara sebep
olabileceğini basına yansıt­
maktadırlar. Bunları şimdiden
rg
görmek ve doğacak fırsatları
biçimde
ıyı
en
Denenınişi
koyamadılar.
görevi,
değerlendirmek
denediler. Dün Ecevit mavisi- demokrasi güçlerine kendisinin peşinde koşturul an i şçı ni dayatmaktad ır. Yaşamın
sınıfı ve emekçi halk ı mıza, bu her alanında gelişen muhalefegün de SHP ehven i şer olarak ti toparlamak, ö ncülüğün e
sunuldu ve sunulmaya devam yetişınek,
ami-somurgeci,
ediyor. Kuşkusuz bu politik anti-faşist mücadelede devrimtutum, sol siyasal güçlerin ve ci bir kan:ıla kanalize etmek
özellikle hiçbir zaman iktida- için, azimle ve kararlı l ıkla ileri
rı hedefierneyen reformistle- atı lma k gerekiyor. İşçi sı nıfı­
rin , kendilerine güvensizliği na, emekçi kesimlere ve bir
içinde taşımaktadır. İşçi sını­ bütün olarak Kürdistan halkı­
fının ve emekçi halkımızın,
na güven vermenin ve mevcut
kendilerini anlıyamıyacağı toplumsal muhalefeti kazankuşkusu, bu politikada gizli- manın yolu budur. Bu yolda
dir.
radikal adımlar atmanın elbet·
Oysa Türkiye'nin şu anda- te bir takım riskleri olacaktır.
ki ekonomik ve siyasal tablo- Ancak, uzlaşmacı tutumun da
su, Özal iktidarının çok doğuracağı sonuçların daha az
büyük zorluklarla karşı karşı­ riskli olmıyacağını akıldan
ya olduğunu açıkça göster- çıkarınamak gerek.
mektedir. Burjuva politikacı­
ları bile Özal'ın iktidarı beş yıl
* * *
sürdüremeyeceği , uygulanan
si
v
ak
köy koruy uculu ğu sistemin- demokrat dergi çevreleri,
den, somurge valisinden bağımsız sosyalist adayları
nefretinin ifadesidir. Ulusal desteklediler. Bu çalışmalarla
muhalefetin gelişki nl iğinin dar bir çevrede bile olsa, burgöstergesidir. Zaten seçim juva partiler teşhir edildi, sosçalış mala rı süresince Kürk yalizm propağandası yapıldı.
sorununun değişik çevrelerce Bu kesimin dışıdaki sol siyasi
gündeme getirilmesi de böyle güçlerin büyük bir çoğunluğu
bir potansiyeli kendi hanesine SHP'yi destekleme kararıyla
aktarma isteminden kaynakla- ortaya çıktılar. Hatta bazıları
nıyo rdu .
ANAP dışında tüm burjuva
muhalefete oy verilmesi
Kısacası Kürdistan sorunu,
içerde ve Dünya kamuoyun- doğrultusunda çağrılar yaptı­
da kendisini daha yaygı n bir lar. Burjuva muhalefetin bile
biçimde tartıştıracak ve seçim boykotunu tartıştığı bir
sömürgeci faşist devletin kor- dönemde, seçimlerde "burjukulu rüyası olmaya devam va partilerine oy yok" diyenedecek.
leri "sol" sekıerlikle suçl ad ı­
lar. Vs.
demokrasi güçlerine
Seçimlerden çok büyük
düşen görev
beklentileri olanlar da vardı.
Sol güçler erken seçi mlerle TKP ve TIP iki yıldan beri
ilgili ayrı ayrı tavır takındılar. yaptıkları hazı rlıktarla biri ik
burjuvaziye
Değişik politikalarla ça lışma­ programlarını
sürdürdüler. Tüm hoş görünecek bir biçimde
larını
demokrasi güçlerini anti-faşist değiştirdiler. Halklarımızın
mücadelede birleştirebilecek taleplerine cevap vermiyen,
bir örgütlenme olmadığından, oldukça geri bir proğramla,
devrimci muhalefet sesini diger "Sol Birlik" ortaklarını
yeterince duyuramadı . Türki- da ekerek, resmi yollardan,
yede yayınlan makta olan bazı resmi bir parti olabilmek için
d.
o
sayfa
ur
Baş tarafı
FRANSIZ REHBER "KÜRTÇÜLÜK PROPAGANDASI"NDAN BEŞ YIL
A~IR HAPiS CEZASINA ÇARPTIRILDI
w
w
w
.a
r
verilerek tahliye edilmiş.
Diyarbakır devlet güvenlik
Caraminot tahliye olduktan
mahkemesi (DGM) 8 Aralık
1987 günü, Fransız turist reh- sonra esrarengiz bir şe kilde
beri Michel Caraminot' u Fransaya kaçm ıştı. Bu kaçışın
Ermeni sırrı bir dönem kamuoyundan
ve
"Kürtçülük
propağandası" yaptığı gerekgizli kaldıysa da, rehberin ceza
~·esiyle, Türk ceza yasasının
yemesiyle birlikte yaptığı
142/3. maddesi gereğince S y ıl
açıklama, Özal iktidarının çifağır hapis cezası na çarptırdı.
te sıdandartlı, ikiyüzlü politiBeraberindeki 20 kişilik kasını birkez daha, açığa
turist gurubuyla, turistik gezi- çıkardı.
ye çıkan rehber Caraminot,
Fransa'nın Nantes kentinUrfa'da kiJiselerin "ermeniler de yaşayan Caraminot, cezası
ta rafından yapıld ı ğını " söylebasın
kesin l eşi nce yaptığı
miş, ay rıca turist kafilesine
top lam ıs ında kaçışını ve kenKürdistan tarihinden de bah- disine yapılan uygulamaları
setm iş. Bu, onun için "büyük
şöyle açık ladı :
bir suç" teşkil etm iş. Ve hak"Özal, bana yardım için,
kı nda dava aç ıl arak 7 Haziran
Fransız Başbakan 'ı Chiac'a
19!l7 tarihinde Urfa'da tutuk·
söz vermişti . Bunu bana
lanmasına neden olmuş. Daha
bizat Chirac açıkladı." Carasonra Diyarbakır DGM'ye minot başbakan Özalın bu
sevk edilen rehber, tutuksuz i kiyüzl ü l üğü hakkında da şöy­
olarak yargıla nm asına karar le diyordu:
"Oysa Türkiye'de seçimler
yapıldı. Başbakan Özal, bu
seçimlerin Türkiye'de gerçek demokrasinin yerleşme­
si için ilk adım oldugunu
öne sürdü. Bu durumda
aklıma sadece iki ş ık geliyor;
ya Özal Türkiye'de hiç bir
şeyi kontrol edemiyor, ya da,
içeriye başka, Avrupa'ya baş·
ka konuşuyor. Özal, son kez
Berlin'de Fransa Başbakanı
Chirac'la biraraya geldiginde, benim olayımdan s ıkıntı
dosyamda,
duydugunu,
aleyhimde somut bir şey
bulunmadıgını ve sorunun
en kısa zamanda bir çözüme
kavuşacagını söyleyip, bana
söz vermişti. Fransa'ya kaçı­
şımdan üç gün sonra, Fransa Başbakanı tarafından
kabul edildim. Chirac bana,
Türkiye Başbakanı ik görüş-
tüm, iki ta raf da sessiz kalır­
sa, olay ın kapanmasında
an l aştık' dedi. (Hür. gaz. 9
Aral ı k
1987)
kendisine
Mahkemenin
verdiği ceza karşıs ında tepkisini dile getiren ve açıklama­
larıyla bürokrasinin oyunl arı­
nı sergiliyen Caraminot , şöy·
le devam ediyordu: "Oysa,
hem Fransız Büyükelçiligi
yetkililerine ve hem de bana
kısa sürede heraat edecegime
dair söz verilmişti. Benden
sadece, Fransa'da konuşma­
marn istenmişti. Ben ise tam
aklanınayı beklerken beş yıl a
mahkum oldugumu duyuyorum. Olacak iş de.~il. Bu
karar, Başbakan Ozal 'ın
Avrupa'ya dönük vaatlerinin yüzünde patlayan bir
şamar sanki. " (agg)
.,
rs
iv
ak
ur
d.
o
rg
7
w
w
w
.a
KÜRDiSTAN TARiHiNDEN
BIRKAÇ SAYFA
GİRİŞ
Hiç şüphesiz ki, Ortadoğu'nun en eski
halklarından birisi de Kürt halkıdır. Bu
araştırmanın amacı, Kürt halkının köke-
nini, geçirdiği evreleri, sosyal yaşamını
ve tarihini detaylarıyla incele mek
değildir. Bu yazının amacı, Kürt halkı­
nın tarihin i kısa ve öz o larak ele alıp incelemektir. Ancak şu nu da belirtmek gerekir ki, böylesi ciddi bir araştırma yı detaylarıyla yapmak gereklidir. Bu konu Kür-
distan siyasi hareketlerinin ve tarihçilerinin önünde görev olarak duruyor. Biz,
bu araştı rmamızın, gelecekte yapılacak
araştırmalara bir malze me olacağını
umuyoruz.
G ünümüzde Kürdistan ulusal ve sosyal Kurtuluş mücadelesi önemli,ciddi ve
karmaşık bir süreçten geçiyor. Böylesi
bir ortamda bu sorunu ele almamızın
çeş itli nedenleri vardır. Daha doğrusu
böylesi bir araştırma hem gerekli ve hem
de zorunludur. Çünkü, geçm işi araştır­
madan, ondan önemli ve öğretici dersler
çıkarmadan , geleceği açıklamak, olayları kavramak , yorumlamak, aydınlığa
kavuşturmak mümkün değildir. "Bir
şeyi bilmek için, bütün taraflarını,
bütün baglantılarını ve ara ba~lantıla­
rını iyice kavramamız, incelememiz
gerekir. Bunu tam başaramazsak bile,
8
" ... Doktrinerlerimiz, bir yandan
çelişmelerin evrenselliğin i ve çeşitli şey­
lerin ortak niteliklerini tanı olarak ögrenmeden önce çelişmel erin özelliklerini ve
Kürtlerle ilgili, bu güne kadar, yüzlerce
hatta binlerce kitap veya büroşür yazıl­
mıştır. Örneğin; Prof. Qanade Kurdo'nun belirttiğine göre, Moskova'da
1963 yılında basılan I.S.Musaelyan'ın
Kürtlerle ilgili Bibliografik kitabında
2668 makale ve kitap adı geçmektedir.
Bunlardan 1497'si Sovyetler Birliğinde ,
diğer 1171 tanesi de Avrupa'da basılm ış·
tır. Avrupa'da basılanlar da, hemen hepsi
İngilizce, Fransızca ve Almancadır. Bu
rakamlara Türkiye, İran , Irak, Lübnan,
Suriye ve Mısır gibi Ortadoğu ülkelerinde basılan eserler dahil değildir. Kuşku­
suz bu ülkelerde basılan eserler de dahil
edilince yukarıdaki rakam bir hayli kaba-
w
.a
w
w
Yukarıdaki alımıda dile getirilen
önemli noktalar, bugünkü aşamada Kürdistan siyasi hareketleri için geçerli
olduğu bir gerçekliktir. Tarihimiz
incelendiğinde, önemli ve öğretici sonuçlar elde edilecektir. Buna rağmen çoğu
siyasi hareketlerimiz ya tarihin bize
sunduğu gerçekleri görmezlikten geliyor,
ya da bilinçli veya bilinçsizce gerçekler
başaşağı ediliyor. Oysa böylesi bir araş-
rg
Karda kabilesinden söz eder ve
M.Ö.2200 yı llarında Ur padişahı Kmil
Sin (kemil Si n), Kurde toprağı nı prens
Verdenner'e bırakmıştır. 1370'te H itit
Padişahı Şubilkubme, Gurde ad ında bir
topluluğun adını anar. Daha sonraları
Asur Kitabelerinde Kardaka Yayiasından
ve Kurcie, Kurci topluluğundan sözedilir. .. " (5)
"Bilinen yazılı ka,ynaklar, Butilerin
faaliyetlerini .... M.O. 3.000 yıllarına
ulaştırır. O tarihte Enınatum ad lı Guti
padişahı, Elamlılarla savaşmıştı , Lugalzakis adındaki Guti Padişahı M.Ö. 2900
Yılında Sümcr ve Erux (Eruh) Padişahı
olmuştur." (6)
"Tarihin ilk çağla rında Zağros dağları
havalİsinde Ari ırktan bir dizi halklar
yaşamaktaydı. Bunlar "Lulu", "Guti·
Cuti"
Hardi-Khaldi",
"SubariHurri"lerden oluşmuştu. Aylamiler ise
bunlara oranla Güneydoğunun uzak bölgelerinde otururlardı. Dil yönünden bazı
benzeriikiere bakarak bazı doğu bilimciler bunların Kafkasya soyundan
olduğunu ileri sürerler. Aylamiler dışın­
da saydığım öbür halklar Kürtlerin en
eski atalarından bir bölümü olarak kabul
ediliyor. " (7)
rık olacaktı r.(3)
Bizce Kürdistan tarihi ile ilgili en
önemli ve karmaşık konu, Kürtlerin
kökeni ile ilgili olandır. Çünkü bu konu
üzerinde çok araştırma olmasına rağmen,
değişik görüşler ileri sürülmekte ve bu
konuda kesin bilimsel bir sonuç elde edilememektedir. Ancak, bu konu ile ilgili
son zamanlarda yapılan araştırmalar ve
kazılar sonucu elde edilen veriler, bu
konuya ilişkin karanlıkta kalan bazı
konuları aydınlığa kavuşturmakta ve
kuşkuları gidermektedir.
rs
tek tek şeylerin özel niteliklerini incelememiz gertıini, öte yandan, bazı şey­
lerin ortak niteliklerini ögrendikten
sonra henüz iyice incelenmiyen ya da
yeni ortaya çıkan somut şeyleri incelemeye devam etmemiz zorunlulugunu
anlamamaktadırlar. Bizim doktrinerlerimiz çok tembel; somut şeylerin
yorucu incelemesinden kaçınıyor,
genel dogruların boşluktan çıkıp geldi~ini sanıyorlar ve bu do~ruları halkın kavramıyacağı boş formüller haline çeviriyarlar ve bu halleriyle insanı
dogrulara ulaştıracak normal yolu ya
büsbütün inkar ediyorlar ya da başa­
şağı çeviriyarlar... (2)
KÜRTLERiN KÖKENi
"lagaş kıralı Adacinari M.Ö. 2400 yı lla­
rında
d.
o
İnsanlık tarih i, sınıfl arı n ve halkların
mücadele tarihidir. İlk insan toplumu
olan ilkel komünal toplumdan sosyalist
topluma varıncaya kadar, toplumlar,
değişik toplumsal evreleri yaşamıştı r. Bu
süreç, bin yılları kapsıyan uzun bir tarihi süreçtir. İnsanl ığın bu gün yaşamakta
olduğu en üst toplumsal aşamaya, yani
sosyalizme, varı ncaya kadarki geçen
sürede, toplumsal ilerlemeye tüm dünya halklarının katkısı olduğu gibi, Kürt
halkının da şu veya bu ölçüde katkısı vardır. Günümüzde hala bazı halkların
bağımsız ve özgür olmadıkları bir gerçektir. Ancak bu gerçeklik, sözkonusu
halkların kendi bağımsızlıkları ve özgür·
lükleri için mücadele etmedikleri anlamı­
na gelmiyor. Tanı tersi ne, bu halkların
da tarihi, kanlı mücadeleler tarihidir.
Bağımsız ve özgür bir yaşamdan yoksun
olan ve uluslararası sömürge statüsünde
bulunan Kürt halkı da, günümüze dek
bağımsızlığına ulaşamamışsa, bunun,
ekonomik, siyasal ve toplumsal neden·
leri vardır. Ve bu nedenleri de ulusal ve
ulusl ararası planda ele almak gerekir.
tırmada başvurulacak yöntem, devrimci yöntem yani diyalektik yöntem olmalıdır. Duygusallığa kaçarak ya da varolan somut gerçeklikler inkar edilerek bir
yere varılamaz. Araştırmada elde edilen
somut sonuçlar acı olabi lir, hoşumuza
gitmiyebilir; fakat gerçekleri olduğu gibi
görmek ve ondan önem li dersler çıkar­
mak zorundayı z. Bu, aynı zamanda devrimci bir tahlilin gerckliliğidi r.
Bu kısa girişten sonra, asıl konumuza
dönebiliriz.
ur
en
ak
katılı~a karşı
iv
çok yanlılık, hata ve
iyi garantidir." (1)
Kürt kelimesi tarihte ilk kez Yunanlı
tarihçi ve komutan Ksenefon tarafından
"Onbinlerin Dönüşü" adlı eserinde
yazılı olarak kullanılmıştır. Ksenefon bu
eserinde M.Ö. 400-401 yıl ında şimdiki
Kürdistan'da karşılaştığı Karduki (Car·
duchi) kavminden bilgi veriyor ve bunların şimdiki Botan'a kadar uzandığını
anlatıyor. (4)
Kürtlerin ataları olarak kabul edilen ve
ilk kez Ksenefon tarafından yazılı olarak
anılan bu Kardukiler, diğer birçok tarihçi
tarafından da kaynak olarak kullanılmış­
tır.
Değerli Kürt araştırmacısı M.Emin
Zeki Bey, Kürtçe olarak yazdığı "Kurdistan Tarihi" adl ı eserini hazırlarken
Ortadoğu dilleri dışında sadece İngiliz­
ce, Almanca ve Fransızca dillerinde bası­
lan Kürtlerle ilgili 250 eserden
yararlandığını belirtir. Ayrıca kendisinin
de bu konuda yaptığı özel araştırmalar
sonucu, belirli bir neticeye vararak Kürtlerin ataları olarak kabul ettiği toplulukları belirli yerleşim bölgelerine göre gruplandırır. Biz de M.Emin Zeki Bey'in bu
derli-toplu ve bilimsel görüşlerini olduğu
gibi aşağı ya aktarıyo ruz:
"M.Ö. IX ya da X. yy .larda (Curzon
bunu M.Ö XX.yy'la kadar çıkarıyor.}
Him-Avrupa ırkından Zağros bölgesine
göçler başlıyor. Bazı tarihsel nedenlerle
buraya göç eden Ari'ler, şimdiki Kürdistan'da yaşayan adlarını sayd ığımız halkları eğemenlikleri altına alıyorlar. Onlar
da bu göç eden ve yine aynı ırktan olanlarla kaynaşıp birleşiyorlar. Göç edenlerin içinde en güçlüleri, Medlerdi. Medler, bu bölgede Urmiye çevresinde yerleştiler. Daha sonraları Persler, Maniler,
Persiyuyiler gibi Ari ırktan olan diğer
9
halklar da bu çevreye göç ettiler.
"Kurti" sözcüğü arasındaki ilgiyi araş­
Elde edilen tabiederden birisinde Guti-Cuti sözc üğü okunuyor; yine
elde edilen bir başka tablette ise Kurti
sözcüğü ne rastlıyoruz. Bir başka tabiette ise Kutilerin büyü k bir aşireti kabul
edilen Kaurhi sözcüğü geçiyor.
Kortiyo ve Korti sözcükleri arasında
inceleme yapan Doğu Bilimcilerinin
birçoğu
bu n ların biribirinin aynı
olduğunu kabul ederler. "Kürt Lafının
Dil Yönünden Ilgileri" kitabında
Dreyffer, bu konudaki geniş incelemesi
sonucunda şu kanıya varıyor:
"Karda, Kardohi, Kortohi, Gurdi,
Kardak, Sirti, Kirti, Gordiya, Kardo,
Kardaviye, Koti, Kardaya, Kartavaya
sözcükleri ve benzerlerinin hepsi bir
kökene dönmektedir. Her ne kadar okunuş ve söyleniş yönünden birtakım ayrı­
calıklar varsa da, bunlar sonuç olarak
aynı anlamı taşırlar. Bu değişiklik okunuşlarda, u lusların dil ayrılığı neden iyle
sözcüğün aslını kendi dilleri gereği
değişik biçimlerde söylemelerinden,
bulunan eski eserlerin okun masından
doğan güçlüklerden oluşmuştur." der.
Bunun sonucu olarak da adı geçen
doğu bilimci Ksenenfon'un karşılaşmış
olduğu Karduların ve Sümerler ile aynı
devirde yaşamış Kardailerio şimdiki
Kürtlerin asılları oldukl a rını kabul eder.
Bununla birlikte Zağros halklarının
çeşitli savaşlar, göçler ve ilişkiler sonucunda azırnsanınıyacak biçimde birbirleriyle kaynaşıp , karıştıklarını da kabul
etmek zorundayız.
.a
rs
i
götürmüştür.
w
w
w
2-) Guti veya Cuti'ler-Cudi'le r:
Gutiler de Zağros bölgesinde ilk yaşa­
yan lard ır. M.Ö 2649 y ıllarında Sümer ve
Akadlar'ı yenerek ülkelerini işgal ettiler.
Bu bölge 125 yıl onların yönetiminde
kaldı. Nipur 'da elde edilen bir belgede
kırallarından 25 tanesinin adları yazılı­
dır. (8)
Legeş'lerin de Guti'lere boyun eğdiği
ve Gutilerin son kıralı Tirigan'ın zamanında bunların yönetimine girdiği bilinir. M.Ö 2574 yılında, Urlar Akatta
Gutilere saldırdılar, onları yenerek
Zağros bölgesinin dağlık böll$.elerine
çekilmek zorunda bıraktılar. M.O 18.yy
başlarında Kassitler (Cossaeans) Babile
saldırdıklarında Gutilerin de bunlarla
birlikte olduğuna tanık oluyoruz. Ayrı­
ca Asur kırallarından Şairnanasır ile Gutiler arasında da şiddetli bir sav~ oluyor;
Gutilerin eğemen oldukları alanlar
Ermcoiyeden Kimuhi-Tur-Abidin'e
kadar uzanıyor; bu çevre de onların vatanı kabul ediliyor.
Şimdi
"Guti, Cuti: Kuti"
sözcüğü
ile
4-) Haldi-Urartu:
Bunların Küçük Asya'nın doğusundan
geldikleri sanılıyor. Geliş tarihleri bilinmiyar. Asurilerden gelen söylemilere ve
eski eserlerden elde edilen bilgilere göre;
Khaldilerin kurdukları devletin sı nırı
kuzeyde Alexandr Po!, batıda Fırat nehri, güneyde Revanduz, doğuda Urmiye
gölüne dayanıyordu. Bir ara Suriyen in
güneyine eğerneo oldular. B~kenderi
Van (Tospas) idi. İlk kıralları olan Sardorıs ' ın (M.Ö 840 yılın da bu kenti
kurduğu sa nıl ıyor.
Bu devlet M. O 7.yy'ın sonlarına doğru
Medterin saldırısına uğradı. Bundan sonra Ermeniterin yönetiminde kalan Khaldi (Haldi)ler, bu iki devletin içinde kaynaşarak eridiler. (9)
ku
1-) Lulu veya Lulubum'lar:
Bu halka ilkin Süleymaniye, Şehrezur
ve Zahav'da rastlandı. Bunlar Guti'lerle
kayn~arak Hilvan (Halmon) bölgesine
ve Kerkük'e kadar yayıldılar. Kerkük
bölgesinde bunlara ait eserler elde edilmiştir. Bu belgelerden birisi yazılı bir
tablet olup, Akad Kıralı Naram-Sin
zamanında yazılm ıştır. Macar Adınon­
des bunu Karadağ'da Gaver Geçidinde
buldu. İkincisi de Zahav'da bulundu. (Bu
tabietierin birincisi M.Ö.37.yy'dan, ikincisi ise, 28.yy dan kalmıştır.) Bu da yazı­
lı ve işlemeli bir taştı ve Lulu'ların Kıra­
lı Aninu-Banini zamanında yazılmıştı.
Bazı delillerden anlaşılıyor ki Asur'ların
bazı yöneticileri ve kralları da Lulu'lardan oluşmuştur. Spayzer'e göre
Lulu'ların bir bölümü de Suriye'de yaşa­
m ıştır. Asur kırallarından Nasırpol devrinden kalan belgelere göre Luluların
uygarlıkları ve çeşidi sanatlardaki ilerlemeleri anlatılıyor. Öyleki Asur Kıralı
bunların sanatkarlarından ve bilim adamlarından bir bölümünü kendi ülkelerine
va
A-) Sirndi yeniden geriye dönerek
Zagros halklarının birinci tabakasını,
ilk önce burada olanları iceliyelim:
Antifanos, doğu ya yaptığı seferde Kusilerin ülkesinden ve Peli Tenk denilen
geçitten geçti. Kusilerin Miladi 1. yy'a
kadar yaşadığı ve şimdiki Lerların kökleri oldukları kabul edilir. Kuslerin güneyi ndeki aşi retleri nde, Aylami'ler bir süre
eğerneol ik kurdular.
rd
.o
rg
tıralım:
3-) Kasayı-Kusi-Kuş:
Bunlar da Zağros kavimlerinden biridir. Şimdiki Kirmanşah bölgesinde yaşı­
yorlardı. Sonraları Zağros dağlarını aşa­
rak Babil çevresine geldiler. Akatlar bunlara Kosu adını veriyorlardı. Nitekim
Kitab-ı Mukdaste'de Kuş adı ile anılır­
lar. Bir süre sonra bu kavim, Babili işgal
ederek Kodaniyaş adı ile önemli bir devlet kurdular. Sonraları M.Ö 7. yy' da Senharipiiter bunlara saldırıp bozguna
uğrattılar, o nları yerlerini terk etmek
zorunda bıraktılar. Böylece Kusiler, şim­
diki Loristan'a göç ettiler. Burada yeniden
güçlenip
yönetimlerini
sağlaml~tırdılar. İran'daki Ahminiye
devleti ile iyi ilişkiler geliştirdiler.
İran'dan Babil' e gitmek isteyen Ahminiyeliter bunlara geçit ücreti ödemekteydiler. Bunlar Büyük İskender ile şiddetli
bir çatışma yapt ılar. Romalı kumandan
5-) Subariler:
Bu kavim varlığı nı "Logal-AniMondu" devletinin zamanından kalma
elde edilen eserlerden öğreniyoruz. Ki,
bu yapıtların tarihi M.Ö XXX. yy'a dek
varıyor. Eğerneo oldukları yerin sınırı;
kuzeyde Aylamilerin ülkesine ve Amanos dağlarına dayanıyor, güneyde Suriye'yi içine alıyor.
Asurilerden kalan belgelere göre ise,
bunlara Subaro adı veril iyor. (Spayzcr,
"Mezopotamyadaki Halklar") Bunlar,
uzun zaman Asurlarla savaşıyor ve onlara birhayli kayıp verdiriyorlar. Asurluların son larına doğru Subari devletinin
adı kayboluyor, bunun yerine "Nayri"
diye bir halkın adı çıkıyor. Nayrilerin
,Su barilerio bir kolu ya da aşireti olması
olasıl ı ğı var. Hakkari, Şerndinan bölgesinde Nayrilerle ilgili eserler bulunmuş­
tur. Yine Kusilerin ya da Subarilerin bir
kolu olduğu üzerinde anlaşmazlık bulunan Mittani !erin H abur ve Beli h nchirleri arasında kesin olarak bilinmektedir,
bunlar M.Ö 1500 yı llarında bu bölgede
devlet kurmuşlardır.
B-) Sirndi de ikinci tabaka: Medler ve
onlara baglı olanları inceliyelim.
Ünlü tarihçilerden Harvi Robens ve
H anry Bristyd, bu kavimterin birbiri-
lO
w
w
w
2-) Nayri-Nehriler
Bunlara da Asurlar
yoruz. Daha önce de
zamanında rastlı­
söylediğimiz gibi
başka Mısırlıların
bu halka "Nahari"ler
Kira b Mukaddes'te ay nı kavme
"Nahara-Aram" adı veri ldiğini anlatır.
Lululara gelince; bunlara da "Nullu,
Lulubum, Lolomi" adları verilmişt ir.
Medlere de, "Miyd, Mad, Amad, Mıd,
Med" adları takılmıştır.
Bunlar gibi Kürt ulusuna verilen adların da çeşitli uluslarca değişik olarak
okunduğunu, eski eserlerden, belgelerden elde edilen adların okunuşundaki
değişikliklere uğradığını görüyoruz.
Örneğin; Sümerler tarafından Kürtler' e
Goti, Cuti, Cudi adı verilmiştir.
Asurilcr ve Aramiler tarafından
Kürt'lere "Goti, Kuti, Garri, Karda, Kardaka, Kardan, Kardak" adları verilm iş­
tir. Yine Kürt'ler İranlılar tarafından;
"Kortiyo, Sini, Korhaha" adı ile adlandırılıyordu. Yunanlılar ve R omal ılar ise
Kürt'ler için Kardohuy, Kardak, Kardüki, Kardakay sözcüklerini kullanıyorlar­
dı. Ermeniler tarafından Kürt'lere; Kardoin, Ki h, Ki h, Kerhi, Korhi adları veriliyordu. Araplar ise Kürt'ler için; Kürdi, Kardoyi, Bakarda, Kerraviye, Curdi,
Cudi adlarını veriyorlardı, şimdi de çoğul
biçimi ile Ekrat sözcüğünü kullanmaktadrlar.
Bunlar tek bir Doğu Bilimcinin incelemeleri sonucunda elde ed ilmiş deği ldir.
Birçok uzman Doğu ilirncinin geniş incelemelerinin sonucudur. Yine Spayzer,
Haldi, Kaldi ve Kaydoyi ad ları ile adlandırılan Haldileri de Kürtlerin sını fına
dahil edip, kökenierinin Kürt olduğu nu
kabul ediyor." (ll )
rd
.o
rg
dediğini,
ku
3-) Kardular (Kardohi)
Bu kavim hakkında iki görüş vardır.
Birincisi; bu adın, Goti'nin sonradan
değişerek bu biçimi alması ve bunların
eski Gotiler olmasıdır ki, bunlar birinci
tabakadaki halkiara dayanırlar. Asurlar
devrinde bu ad Goti, Korti biçiminde
kullanılırdı ... İkinci kurama göre ise
bunlar, ya Medterin ve Perslerin son göç
ettikleri ve yerleştikleri bögelerine geldiklerinden sonra ve ya onlardan önce
Ksenefon'un belirttiği yerde yani şimdi­
ki Kürdistan'ın güney bölümlerine gelip
yerleşmiş bulunuyorlardı. Sonraları çevre yerlerden gelen aşirederle karışmışlar­
d ı. Daha sonra bunların bir bölümü
İran'a doğru inmiş ve orada yerleşmişler­
dir. ..
Asurlar devrinde Sini adı ile anılan bir
aşıret in de Kürt olduğunu ve Sirti
sözcüğünün "C,S" harflerinin kalınses­
li harflerle birleşince "K" ve ince sesliierin yanında "S" okunmasından doğan
söyleniş ayrıcalığından ileri geldiğini;
"Cirti-Sirti" biçiminde yazılan bu
sözcüğü n aslının Kürt olduğunu anlatan
Sır Mark Sykes, bundan sonra bu aşiret
(Sirti) hakkında bilgi verir. Bunların şim­
diki Zalxo (Zaxo olma lıdır-H.G) çevresinde yaşadıklannı :ınlatır.
Kürt ulusunun kökeni; ister sonradan
göç eden Ari işgaline uğrayarak, bu
göçleriniçinde kaynayan birinci tabakadaki Arilerin Zağros bölgesindeki halklarından olsun; ister Doğu Bilimcilerinden büyük bir bölümünün kabul ettiği
gibi doğudan göç ederek bu bölgelere
gelen ikinci tabaka Arilerden olsun, kendilerine verilen adların arasındaki
değişiklik ve ayrıcalıkların bulunuşu öze
etki etmez. Örneğin; Spayzer "Huri"lerle (Hurrians) ilgili konuda bunlara ait
dokuz ad sayar: "Hurlu, Huri, Kurhuruhi, Hurihu, Hari, Muri, Hurit". Bu
adların hepsi de bu halka verilmiş değişi k
ancak öz olarak birbirine yakın ve aynı
anlam ı taşıyan sözcüklerdir. Yine Mittanileric ilgili bölümde bunlara "Mirani, Miytlani" biçiminde verilen adlardan
.a
rs
i
1-) Medler
Ari ırktan olan Med'ler Kazvin deni~inin (Bahtıryane bölgesi) doğusundan
Iran ' ın kuzey batısına, buradan da kendilerine vatan yaptıkları Medya ülkesine in iyorlar. Daha sonra yavaş yavaş çevredeki kavimlerin ülkelerini işgal ediyorlar. Zamanla Maniler, Sisler ve Kimriler, Medlerle karışıp aralarında eriyorlar.
Medlerin Kazvinden göçleri M.Ö IX. ya
da X. yy'a ya da, ondan az sonraya rastlar. Asurlardan kalan eserler ve belgelerden anlaşıldığına göre Asurlar bunlara "Aın.~da-Mada" adını vermekteydiler. M.O VIII. yy'ın sonlarına doğru
burada kurmuş oldukları bağımsız devletlerini daha da güçlendiriyorlar. Komşu ları Persayiler de bunlara boyun
eğiyor. Ekbatan-Hekmetan (Ecbatana)
-şimdiki Hcmedean- şehrine yerleşerek,
burayı kendilerine başkent yapıyorlar.
Doğu bilimcilerden Prof. Says şöy le
der:
"Medler, Asurların doğusunda yaşa­
yan ve Kürt aşiretlerinin birleşmesinden
oluşan büyük bir devletti. Bunlar dil
bakımından Hint-Avrupa sınıfına girerler. Irk olarak da Aridirler." (10)
Nayrilerin, Su bari ve Gotilerin bir bölümü olduğu kanısına varıyoruz. Bunlar
cesur ve savaşçı bir kavimdi. Asurlarla
birçok kereler savaştılar. Şemdinan 'da
bunlara ait eseriere rastlanmıştır.
Minorski ve Thareu-Dangin'e göre,
Nayriler Botan vadisinde bağımsız bir
devlet kurmuşlardı. Bazı doğu bilimciler
ve tarihçilerde Medleri n devlet haline gelmesinden sonra Nayrilerin bunlarla birleşip kaynaştıklarını kabul ediyorlar.
va
ne yakın halklar, hepsinin Ari ırktan
olduğunu söylerler. Bunların HintAvrupa ırkının birer şubeleri olduğunu
belirtirler.
Bunlar M.Ö.2500 yıllarında burada
görülmektedirler. Daha çok Kazvi n denizinin doğusunda ve kuzeydoğusunda
yaşamışlardır. Bir bölümü taş devrini
yaşarken, bir bölümü maden devrine
geçiş yapmıştır. Bir bölümünün ise tarım
ve hayvancılıkla uğraştıklarını ve devirlerine göre ileri denebilecek bir uygarlığa
sahip olduklarını görüyoruz. Bunun
ya nısıra okuma-yazınada cahil denebilecek kadar geri olduklarına da tanık oluyoruz.
Arilerden bir bölümü Hindistan'a göç
ettiler. Sanskritçe yazılmış Vidas adlı dini
kitap bunlardan kalmadır. Bu kitap,
on ların sosyal yaşantılarını ve yaşadık­
ları tarihlerdeki olayların bir bölümünü
de anlatır.
Bir bölüm Ariler ise batıya, güneye ve
Mezopotamya'ya indiler. Bunlardan
"Persve
"Mid-Mad-Med"ler
Parsayi"ler en güçlüleriydi.
Devam edecek
1- Lenin, Sendikalar Üzerine. Aktaran, Koçgiri Halk Hareketi, Kornal Yay. S. 17.
2- Mao Çe-tung, Teori ve prati k, Nakleden
Kornal Yay. age. S. t3
3- Bak. Kürtlerin Kökeni, İhsan N uri, Yöntem Yay.S.7
4- Bak. Ksenefon {Anabasis) " O nbinlerin
Kürdistandan Geçişi", Kornal Yay. 1977
5- ıhsan Nuri, Age. S.17
6- İhsan Nuri, Age. S.20
7- M.Emin Zeki, Kürdistan Tarihi, Kornal Y.
$.38-39
8- Cambridge, Eski Tarih, Cilt ı, s.423,
Age' nin dip notu
9- Cambridge, Eski tarih III. Cilt, Age'nin
s.40'taki dip notu.
10- Says, Tarihçilere ait genel tarih, Cilt Il
ll- M.E.Zeki, age. s.38-53
11
rd
.o
rg
BURJUVAZINiN ORTAYA ÇIKIŞI
(lll)
BURJUVA MİLLİYETCİLİGİ VE TAR İHİ EVRİMİ
rnek için yaratmı ştır" (Türklere yansıması: Tanrı Türk'ü
korusun) idd ia larıyla bu
tamamlanıyordu.
İşte burjuva milliyetçiliği
asıl kimliğine bu
kavuşarak gelişti.
w
w
w
dönemde
ku
Her ne kadar milliyetçilik
bir bütün olarak, burjuva
ideolojisinin bütünü veya
tamamı değilse de, bu tüm
ideolojik kurumlara girmez
ya da onun içinde yer almaz
anlamına gelmiyor. Bilhassa
bu kültürden siyasete, zanaattan edebiyata, felsefeden
hukuka kadar gen iş bir yelpazede yer alan tüm üst yapı
kurumlarına girerek, bizzat
on ları n muhtevalarının ana
işlevinde aktif rol oynuyor.
En basit bir zanaat o lay ında
bile; s ınıf baskısı ve sınıf
ayrılığının gizlendiği, ulusun
yüceltildiğin i görmek mümkün.
O
halde
burju va
milliyetçiliğinin tüm düşün ve
eğitim alanında ana işlevi,
emekçi halk üzerindeki baskı
ve sömürüyü meşru kılıp baş­
ka uluslara karşı düşmanlığı
körüklemektir. Türk burjuvazisinin "Türkün Türkten baş­
ka dostu yoktur" dediği
gibi . . . Ve bununla da, burjuvazi, emekçi halkı sınıf sava-
va
sömürüsünü meşru ve hakl ı
kılmak oldu. Böylece tarihsel
ilericilik miadını doldurup
emekçi halka karşı, burjuvazinin elinde karşı-devrimci bir
görevi üstlendi.
Bunun ardı ndan sistemin
düşün araçları veya diğer bir
değişle ideolojik araçları, burjuva milliyetçiliğini emekçi
kitlelere götürmek ve onlara
benimsermekle işe başladılar.
Feodal despotluğa ve onun en
önemli dayanağı kiliseye karşı , emekçi y ığı n ların verdiği
mücadeleyle iktidar otoritesi
burjuvazinin eline geçtikten
az sonra, burjuvazi eski din
ideolojisini tekrardan kullanmaya koyuldu. Bunun için,
kilise veya cami artık burjuvazinin hizmetinde yeni görevine başlıyarak bu arada
milliyetçiliği de yayma işine
koyuldu.
Böylece, bir zaman okul
öğrencilerine dini eğitimi vermeye giden rahi belerin yerine, aynı okullara şi mdi
öğretmenler tain edilmiştir.
Ama düzene "uslu" çocuklar
yetişti rmek üzere din dersi
eğitimini, bu sefer yeni
öğretmenler veriyordu. Yine
din ideolojisiyle milletçiliğin
birleştirilmesine hizmet edecek, sömürüyü gizliyecek
yeni fikirlere ihtiyaç vardı.
Nitekim eski toplumu yerip,
yenisini göğe çıkarmaya çal ı­
şan burjuva ideologları "milli
birliği
ve
bütünlüğü",
.a
rs
i
Burjuva milliyetçiliği, feodalizmin dağınıklığına ve
bölük pörçüklüğüne karşı,
aynı dile ve aynı kültüre sahip
insanlaraın birlikte ortak bir
pazar çevresinde birliği hedefine yönelik ortaçağ feoarşı
verilen anti-feodal mücadele
sürecinde tüccar ve zanaatçıların dünya görüşü olarak
ortaya çıkıp gelişti.
Başlangıçta ayrı, bisoyutlanm ış, kendi kendine yeten ekonomik birimlerin, doğrudan
yeni üretici güçlerin gelişmesi önünde engelleyici bir rol
oynarken; ilk defa bu alanda
ortaya çı kıp anti-feodal kavga
için
ge l işen
burjuva
milliyetçili ğinin, feodallerin
fiili olarak baskı alt ına aldığı
-burjuvazi dahil- tüm emekçilerin çıkar ve istemlerine
uygun düştüğünde demokratik eti vardı. Aynı şekilde
toplumsal gel işmenin önünde
ayakbağı durumunda bulunan
feodal üretim ilişkilerin tasviye aracı olması yanında emekçi yığınların bu ilişkilerden
kurtulması nı
beraber
getirdiğinde, devrimci bir
nitelik kazanmıştı.
Feodalizm
iktidardan
alaşağı edilip iktidar burjuvazinin eline geçtikten sonra,
buraya kadarolan son sı nırıyla
birlikte
devrimcidemokratik özünü yitirip
sadece burjuvazinin amacına
uygun şekil de işlev görmeye
başladı. Yani kazandığı muhtevasıyla beraber resmi işlevi,
bu sefer, feodallere karşı birlikte savaşan işçilere, köylüler
ve diğer emekçi katmanlar
üzerinde burjuva bask ı sını ve _
" imtiyazsız-sı n ıfsı z kaynaşmış
toplum uz" iddiasını (safsatası­
n ı) haklı kı lmak için çalışırken
bir yandan da "Tanrı ulusumuzu başka u l usl arı yönet-
şımından
a lıkoyup,
başka
halkiara karşı, kendi amacı
için istediği an kullanmak
olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında milliyetçiliğin
iktisadi bir temele dayanarak
gel iştiği ve böylece resmi işl e­
vini yerine getirdiğini söylemek
gerekir.
Zira
milliyetçiliğin geçirdiği tarihi
evrim sürecine baktığımızda
bunu açık bir şeki lde görebiliyoruz.
Paris komünü, ilk işçi köylü iktidarı olarak ortaya
çıktığında, milliyetçilik yeni
bir aşamaya girerek yön
değiştird i ve yeni biçimine
kavuştu.
Bu
biçim
değişikl iğinin kökü burjuvazinin siyasi ve ekonomik
yetmezliğine dayanmakla birlikte, daha önce beraber aynı
saflarda, feodallere karşı savaş­
mış ilerici halk kesimlerini,
işçi sın ıfı hareketni ve koministleri, anti-kapitalist eylemlerinden ötürü, "kışkırtıcı",
" ulus düşman ı " ve "vatan
hainleri" ilan etmekle işe baş­
ladı. Bundan daha da ileri gide- 1
rek yabancı ülke topraklarını
ele geçirmek için milliyetçilik
sıla hı ilc özde burjuva ç ık arı
olan, fakat bunu sözde "mi llı
çıkarlar" uğruna imiş gibi gösterip emekçi halk y ığınlarını
haksız ta lan savaşiarı na sürükledi. Bu savaşlarda Asya, Afri- ı
ka ve Latin Amerika ülkeleri 1
askeri zor yoluyla işgal edile- i
rck, yerli halklar soy ulup
soğana çevrildi. Bu ey l emler- ı
de yüzbinlerce insan öldüöldürüldü. Bu arada, burjuvazi
milliyetçilik
sila hın ı
bağnazca kullandı , "üstün
ırk ", "büyük ulus" teori leri
ilk kez bu dönemde ortaya
atıldı. Ayn ı şeyi n ülkede işçi
sın ıfının iş, ekmek, özgürlük
istemleri uğruna yü rüttüğü
kavgasına karşı da kulla ndığı
da görüldü.
Böylece , milliyetçiligin
birinci aşamasi diyebilecegimiz
bu
dönem
12
da katlettiler. Yine savaş cephesine gönderilen milyonlarca insan, saldırgan milliyetçilikle şartlandırılmış ve böylece 40 milyon insan ölmüştü,
ku
va
.a
rs
i
w
w
w
Türk burjuva milliyetçiliğini
irdelemek olmadığından biz
bu konu üzerinde durmaktan
çok, konumuzun mahiyetine
bağlı kalarak sadece birkaç
örnekle yetindik. Okuyucunun dikkatini dağıtmadan biz
yine asıl konumuza dönüyoruz.
Yukarıda anlattıklarımıza
rd
.o
rg
rak Avrupa şövenizmını
yayarken, diğer yandan da her
ülke burjuvazisi ülkesinde
nasyonalizm propagandası
yaparak aynı madalyonun iki
öldürülmüştü.
yüzü olan kozmopolitizm ve
Kısaca,
bu emperyalist milliyetçiliği böylece birlikte
savaşta
burjuvazi, yürütmektedirler.
milliyetçiliği en barbar biçimAnlaşılacağı üzere, ikinci
de kullandı. içerde, işçi sınıfı aşama öncesine kadar kısmen
ve emekçi halk kesimleri üze- "milli" bir niteliği olan millirinde baskı, sömürü ve savaş yetçilik, artık sadece uluslarakışkırtı cılığı
arac ı
olarak rası sermayenin hizmetinde,
kullandığı gibi, dışarda ise
sosyalist
sisteme,
antihalklararası düşmanlığın en
emperyalist güçlere, ulusal
koyusunu yaşatma aracına kurtuluş hareketlerine ve işçi
dönüştürdü .
sı nıfının barış, demokrasi ve
ilerici güçlerin başarısı sosyalizm savaşımına karşı
sonucu bu dünya savaşında emperyalist
burjuvazinin
faşizm yenilince Dünya Sosuluslararası bir silah ı haline
yalist Sistemi doğmuş oldu. geldi.
Bununla birlikte milliyetçilik
Her ne kadar değişik ülkekısmen gerilediyse de, savaş
lerde burjuvazi, bu gün millisonrası dönemde yeni bir aşa­
yetçilik silahına sarılıp "ulumaya girdi. Mi ll iyetçiliğin bu salcı" görünmek istiyorsa da,
yeni türü, daha çok yeni orta- bu özünde emekçi kitlelerin
ya çıkan sosyalist sisteme karşı gözlerini boyamak üzere baş­
uluslararasılaşma biçimiyle
vurulan kaba bir demegojiden
kendisini gösterdi.
başka birşey değildir. Ne var
Vaktiyle "bütün insanlar ki, bu "ulusalcılık" demegokardeştir" sloğanı, feodallere . jisi uluslararası sermayenin
karşı, bütün sın ı fları anti- ortak çıkarlarına zarar vermifeodal savaşta biraraya getir- yecek dozajda yapıldığı açık­
miş ve bu anlamda ilerici bir tır. Örneğin; bu gü n sömürgeAlmanya'sı
bağnaz
rol
oynamıştı. Kapitalizmin ci Türk burjuvazisi "vatan
milliyetçiliği kullanma ve onu
ileri
aşamasında bu sloğan topraklarını" barış ve demokşahlandırmada baş rolleri
emperyalist
burjuvazinin elin- rasi düşmanı ABD emperyaoynadılar.
de
"modern
sınıf savaşlarının lizmine kiraya veri rken bir
On milyonlarca insanın
nedeni,
sınıf
baskısı ve sömü- yandan da sadece buna karşı
ölümü ve bir o kadarının
değil,
ulusların
çıktıkları için "milli birlik ve
sakat kalmasıyla sonuçlanan rusu
bozuyarlar
ve insanlığa çok pahalıya mal varlığıdır." biçimine dönüştü. bütünlüğü"
olan Il.Dünya Savaşı'na mil- O halde ulusl arı ortadan kal- gerekçesiyle ilerici-devrimci
yonlarca insan, "Nasyonal dırmak gerekir(!) denilmekle insanlar ağır hapis cezalarına
birlikte, özünde sınıfların çarptırıl ı yor.
çıkarlar tehlikeye girdi" diye
varlığı
ve sav ışının reddi teme- 1
sürüklendi. Gene bu savaşta
Elbette ki, sömürgeci Türk
linde
emperyalist
en uç noktaya vardırılan milliburjuvazisi bunu boşuna yapyetçilik, insanların fiziksel ve sömürgeciliğe karşı verilen mıyor. O herşeyden önce
biyolojik yapılarını dahi suç ulusal kurtuluş savaşların ı n emperyalist tekellerin çıkada­
yadsınması amaçlandı.
say ıp "yüce ulus", "üstün
rıyl a beraber kendi ç ıkarını
insan" gi bi ırkçı sıloğanları
Bu nedenledir ki, ABD düşünür. Kendi çı karları ise
bolca kullandı.
emperyalizmi dışarda kozmo- ülke topraklarını ve sömürgeAlman nazileri, Alman- politizmi örgütlerken, içerde si Kürdistan' ı ABD ve batılı
ya' da yaşayan Yahudileri ve "tanrı Amerikalıları dünya 'yı tekellere kiraya vermekle
ayrıca komüniscleri hedef gösyönetmek için yaratmıştır." veya satınakla teminat altı na
tererek; ekonomik buhran ın diyerek kaba bir milliyetçilik alınır. Her ne hikmetse, vatan
sebebinin bunlar olduğu ve propagandası yapmaktadır. topraklarını satanlar hain
bunlar "yüce Alman ırk ını" Aynı şekil de Avrupa burjuva- olmaz; ama bu politikaya karbozuyarlar
gerekçesiyle zisi de, bir yandan Avrupa, da şı çıkanlar "vatan haini" ilan
"vatan" düşmanı ilan edip tek bir Avrupa yurttaşı yarat- edilir.
Esas itibariyle konumuz
mi lyo nlarcasını gaz odaların- _ mak üzere propaganda yapa-
hemen hemen her ülkedeki
evrimi bu şekilde yaşandı.
Daha sonra Rusya'nın
emperyalist cepheden kopması ve işçi-köylü devletinin
ortaya çıkıp gelişmesi, ardın­
dan 1929 emperyalist sistemde büyük ekonomik buhranın
baş göstermesiyle birlikte,
burjuva m illiyetçiliği uğradığı
evrimle yeni bir aşamaya girdi.
Bu aşama; emperyalistlerce
o güne kadar paylaşılan dünya pazarlarının yeniden paylaşılması ve yeni sermaya,
yatırım alanlarının bulunmasıdır. Ve aynı zamanda emperyalist sistemi saran ekonomik
buhrandan hiç etkilenmeyen,
daha ziyade planlı sosyalist
ekonominin bir başarısı olarak daha bir gelişme gösteren
genç SSCB'yi ortadan kaldırmak
amac ına
yönelik
milliyetçiliğin ,
emekçi
y ığınları "yatan", "millet"
uğruna savaşa sürüklemek
üzere bolca ve daha demegojik bir biçimde kullandığı bir
dönemdir.
Özel olarak bu dönemde
Musollini İtalyasıyla, nazi
bağlı
olarak, bu gün gelişmiş
kapitalist ülkelerde görülen
m i lliyetçiliğin diğe r bir yönü
de, emperyalist tekellerin
"geri kalm ış" ülkelerde, sermaye yatırım yoluyla elde
ettiği anı k-değer'in, "medeni"
ülkelerde yarattığı zenginlik
ve bunun sonucu olarak kitle
yaşam seviyesinde görülen
nisbi iyileşmeye karşılık,
eğemen tekelci sermayenin
başvurduğu mulliyetçiliktir.
Bu milliyetçilik, daha çok geri
ülke halklarının çok yönlü
geri bıraktırılmışlığının bir
ürünü olan açlık, yo ksulluk
ve eğitimsizliğin, gelişmiş
ülkelere oranla yarattığı dengesizlik kullanılarak yapıl­
maktadır. Örneğin; geri kalmış ülke halkları işaret edilerek, "tembel", "bilgi ve beceride n yoksun" "kültürsüz"
olarak nitelendirilirken, kendilerini "medeniyet taşıyıc ısı"
olarak göstererek, bir yandanda "çalışkan", "becerikli",
" kültürlü ulusumuz" gibi
kaba bir şöve nizm propagandası sürekli işleniyor.
Böylece eğemen burjuvazi
geri bırakılm ı ş ülkelerin
sömürüsüyle yarattıkları kendi cennetlerini çok çeşitl i kitle
iletişim araçları aracı lığıyla
1
" üstün ırk" imaj ını vermek
için kullan ıyor. Açıktır ki, bu
gelişkin teknik aracılığıyla
yapılan propagandalar, kitlelerde diğer halkları hor görme, bilgisiz cah il görme vb.
eğilimlerin doğmasında etkili
oluyor. Nitekim bir bütün
olarak Avrupa'da gelişen
yabancı düşman l ığı bu çal ı ş­
maların bir sonucu olarak gün
geçtikçe boyutlanmaktadır.
Bu propağandalarla işçi sınıfı-
. Devami s. 15 te
13
B A R I Ş V E S İ LA H S I Z L A N M A D A
Anlaşmanın Kapsamı
Şunu hemen belirtelim ki,
söz konusu anlaşma, önemli
bir adım olmasına rağmen,
sorunun çok küçük bir halkası konumundadır. Ve dünyadaki atom başl ı klı s ilah ların
ancak % 3'ünü kapsamakta-
w
w
ı
bilgilerin
doğruluğu ABD
kabullenildi.
taraftan, ABD bu
tarafından
imzalanmasına
kadar, kendi toprakları üzekonumlandırı lı p
rinde
SSCB'yi hedef alan herhangi
bir Pershing lA silahını n
bulunmad ığını, bu tip füzelerden
sadece
72
adet
bulunduğunu ve bunların da
B.Almanya'da konumlan dırıl mış olduğunu açık lıyordu .
Oysa varılan anlaşmayla
ABD, kendi toprakları üzerinde konumlandırılıp Sovyetleri hedef alan 170 Pershing
IA füzesi olduğunu kabul
etmek zorunda ka l ıyordu.
Anlaşmanın metnine dayanarak verdiği m iz bu iki basit
örnek bile ABD'nin bu konudaki sam imiyetsizl iği ni açık­
lar niteliktedir.
Varılan anlaşmay la yok
edilmesi kabullenilen silah ve
sayıları şöyle sıralanıyor.
ABD
Atom baş. denizaltı füzeleri . .. .. 279
Pershig I A ................... 170
Pershing II .................... 126
SSCB
ss 4................................. 52
ss 12 ............................. 122
ss 20 .............................405
ss 23 .... ........ .. ................ 50
dır.
Sovyetler Birliği ile ABD
daha önceden böyle
bir anlaşmanın imzalanınama­
sının
nedenlerinden biri,
ABD'nin, Sovyetlerin Doğu
Avrupa'da konum landırılmış
silahları ile ilgili açıklamaları­
nı yetersiz bulması ve Sovyetlerin açı k la nandan daha fazla atom başlık lı silahiara sahip
olduğunu ileri sürmesiydi.
Sovyetler ise, söz konusu
silah ların bir bölümünü bir
w
arasında
tarihi bir adım olarak nitelerken daha ileri adımların atıl­
masını umut ettiklerini belirttiler. Bu arada Ingiltere'de
Cruise
füzelerinin
konumlandırıldığı Greenham
Common hava üssü önünde 6
yıldan beri kamp kurarak
eylemlerini sürdüren bayan
göstericiler, yapılan anlaşma­
nın olumlu, ancak kuşkuyu
dağıtıcı olmadığını belirterek,
sözkonusu üssıek i son füze
sökülüneeye kadar eylemlerine devam edeceklerini belirtti ler.
Tüm bu gelişmeler yaşan ı r­
ken, insanların kuşkularını
kanıtlarcasına,
ABD'nin
konuyla ilgili samirniyetsizliği
görülmeye başlandı bile. ABD
yeni bir
nükleer deneme
yaptığını bütün dünyaya açık­
ladı. Bu açıklama, emperyalist
silah tekellerine ve diğer
emperyalist ortaklara "endişe
etmemeleri "nin işareti olsa
gerek.
Aynı zamanda Türkiye,
batı basın ve yayın organlarında ön plana çıkarıldı.
B.Aimanya'daki
Pershing
füzelerinin
Türkiye'ye
kaydın lacağı konusu işlendi
ve buna paralel olarak da
Türk bası nı, Sovyetlerin Türkiye sın ı rında çok büyük bir
güce sahip old uğunu ve
bunun
da
Türkiye'nin
güvenliğini
tehlikeye
soktuğu nu öne süren konula-
Yine anlaşma gereğince tüm
bu silahlar üç yıl içinde yok
edilecek ve yok edilme anı n­
da karşı tarafın denetimine
izin verilecek. Ayrıca yok edilecek silah ların yerine yenileri konumland ırıl mıyacak .
Varılan anlaşma, özellikle
Avrupa kamu oyunda coş­
kuyla karşılandı. B.Almanya
ve İtalya'da çok büyük gösteriler yapıldı. Devlet başkanları
ve hükümet yetkilileri o lay ı
toantısında
B-61 bombaları­
modernizasyon planının
Türkiye, Hollanda, Belçika,
İtalya
ve
Yunan istan'ı
rı işlemeye başladı. Ardından,
yerleştiril eceği
nın
kapsaclığını açıklıyordu.
B-61 Nükleer bombası, f-16
ve Tornado uçaklarının ayrı l­
maz bir parçası olarak görülüyor. Bu silahlar NATO üyesi
ülkelerde bulunan ABD taktik hava kuvvetlerine tahsis
edilecek. Ayrıca F-111 adı
verilen uzun menzilli ve nükleer yetenekli uçakların da
NA TO ülkelerindeki sayısı­
rd
.o
rg
Diğer
anlaşmanın
.a
r
de insani hakların olmayışı ve
yahudilere baskı yapıldığı,
batıya
göçmelerine ızın
verilmediği" iddiasıydı. Gerici
basın bu konuyu günlerce işledi. Sovyetler aleyhine gösteriler düzenlendi. Yine Gorbaçov'a bütün basın toplantıla­
rında bu türden sorular soruldu. Gorbaçov, düzenlediği
basın toplant ılarının birinde,
kendisine yöneltilen bu
konuyla ilgili bir soruya şu
yanıt ı verdi:
"siz ne kadar bagırırsanız
bagırın, ne kadar yazarsanız
yazın ve nekadar yürürseniz
yürüyün, biz dogru bildiği­
miz yoldan şaşmıyacagız ve
bu konuda en küçük bir
taviz
vermiyeceyiz.
Bizim,ülke güvenliğim iz
konusunda önemli bilgilere
sahip baz ı kişilere , ülkemizi
t erk etme izni vermiyeceyiz." Bu kesin cevaptan sonra, basın ve yayın, sürdürdükleri olumsuz kampanyaya,
kısa bir süre de olsa, ara vermek zorunda kaldılar.
yıl öncesi geri çektiğini açık­
lıyordu. Varı lan anlaşmayla
SSCB'nin bu kon uda verdiği
ku
hız ve ı iIdi.
Diğer bazı konuların yanında
ışlenen ası l tema, "Sovyetler-
va
bir propağandaya
1
•
S. 16 da
si
Bastarafı
•
Y E NI B I R ADlM
Dışişl eri,
Bakanlığı
nın arttırı l ması düşünülüyor.
ABD, aralarında Türkiye'nin
de bu l unduğu bazı ülkelerde
bu amaçla 1000 hangann yapı­
mını daha şimdiden planlamış
durumda.
Aralık ayı başlarında Türkiye'yi resmen ziyaret eden
NA TO Başkomutanı Orgeneral Galvin'in; Türkiyenin
ek nükleer yükümlülük alması gerektiği biçimindeki açık­
lamaları da göstermektedir ki,
bazı batı Avrupa ülkelerinden
sökülmesi düşünülen nükleer
silahların ceremesini Türkiye
emekçilerine ve Kürdistan
halkına çektirrnek isteyenler
var. Ve bu planlar için açık
pazarl ıklar daha şimdiden baş­
lamış durumda.
Yine son günlerde ABD'nin
İsrai l ile ortaklaşa nükleer baş­
lıklı
silahlar
üretmeyi
kararlaştırdığı, bu silah ların
İsrail
topraklarına
ve Sovyetleri
Milli Savunma hedef alacağı bat ı basınında
ve Silahlı Kuvvetler, yer alan konulardan biri.
Avrupa'da Sovyetler Birliği
Sonucun ne olacağını gelelehine olan konvansi yonel · cek günler bize gösterecektir.
silah dengesizliğinin Türki- Ancak silahlanmaya , bir tek
ye'yi kaygılandırdığını , Türk günde 28 Milyar Dolar harcaS i lahl ı Kuvvetlerinin modernan dünyamızcia varılan anlaş­
nizasyonunu kendi imkanla- ma, insanlık için çok önem li
rıyla gerçekleştiremiyecekleri­
bir adımdır. Ama emperyalizni açıkladı lar.
min bu konuda samimi
Oysa sömürgeci Türk ordu- o lmadığı ve doğası gereği
sunun bu derece kuşkulanma­ ol amıyacağı açıktır. Barış ve
larına gerek te yoktu. An laş
silahsızlanma mücadelesinde
ma sonuçlanır sonuçlanmaz, bu açıklık gözden uzak tuıul­
NA TO sözcüsünün Washing- mamalıdır.
CAND U PI$E
Ll SER ZIMAN
Dı
ve nıvisa xwe de ez Jıxwazım bı
kurtahi lı ser zıman rawestım.Ez pıspo·
re zımen nin ı m Cı jı bıl ve yeke, dı be ku
hı nı k kemasiyen mın ji hebin.Dıve
xwendcvan, ev nuxta ha jı ber çav dur
ti ya n, huncrmendi u tecruben xwı: ye rı
kar u jiyanc dıgihan hev u Ju, hun:ındı­
na kar u barcn onaxi (şırigati) dıkır. Bı
sa ya gotı n an e ku mırov dıkare tecruben
xwe yen kar u bar muhafeze (bıpare7.e)
bıke, belav bıke u tesli me qernen (nes·
len) nuhari bıke u hwd.
nexın.
Kevnare a Kominali, 2- Cıvata
Koledari, 3- Cıvata Derebegi (Feodali),
4- Cıvat a Kapitalist, 5- Civata Sosyalist.
Qasi ku ıl me lekoli n kıriye Cı daye xCıya·
kırıne, jı destpeka Cıvata Kevnare, heyani Cıvata Sosyalist, bı sedhezaran sal derbasbCıye.Bı awaki dın ev pevajo,dı diro·
ka mırovatiye de wexteke gelek dırej d ı s·
tın e.
Mırov,fı kır Cı
ramanen xwe, hisen xwe,
wesi ta wejan (gotınan) tine zımen.
Zıman dı be wesite dı nav m ırovan de, da
ku mırov bıkarıbı n tekıli bı he v u du re
daynın u dan u s ıtandınen xwe pekbin ı n.
bı
Dı peşveçCına mırovan de, haleren çekı­
yani abori,bıngehe sistema cıvatc ye
ev jı bo peşveçune tışteki heri gıring
esasi ye.Dema cıvar, jı sistemeki der·
rıne,
u
u
basi sistema d ı n bı be, rola heri gıring bın·
geh dıgırc ~cr xwc. Pışti guhcnı na bın·
gehe, bı gıredaye bıngehe ve, J ı bo X ı Z·
meta bıngchc,scrgeheki ji ava dıbe.Ev ~er·
ge h ji bı awaki aktif jı bo do mandına we
sisteme dıxebıte.
]ı destpeka Cıvata Koledariye vır de,
edi dı nav cıvate de du çin (sını0 hcnc.
Çi na serdest ku xudane haleren çek ırıne
ye u çine bındese ku te pelçıqandın u keda
wi tet xwarın. Le vexta ınırov dı vare
zımen de lı vi rewşc bınh~re, dıbinc ku
zıman dı bın emre çineki de ni ne ye.
Zıman, jı tername çinan, tebcqan u mıro·
van re fonksiyona xwe ya tayberi pek
rine. Ev rewşa ha dıde xCıyakırın ku
zımen, rengc çinayetiye nişan nade. Bı
awaki dın zımen , hem jı çi na serdest re,
hem ji jı çina bındest re xızmct dıke.
rede ye ku em lı ser numuneyeki ji
rawestın: Cıvatek deın:ı jı kapitalizme
derbaze sosya lizme dı be, haleren çekın­
ne (makine u hwd.) ku dı dema kapita·
lizme de hebCın, devre sistema sosyalizme dıbe u dı wi sisteme de sergeheki nu
ava dı be u xızmet jı sistema sosyalime re
dıke. Zıınan ji, devra kapitali zme de çawa
xızmeta cı vata kapitalist a revayi dı kır,
icar x ı zmeta sosyalizme dıke. Dı esase
xwe de bınge ha zıınan, gramari k, xezina
got ınan u hwd. wek xwe dımi ne. Dı
zıman de rı şten ku ret ın guhcnın, peşve­
çuna ilme, reknike, kulturc u hwd. de
gotınen nu peyda d ı bı n u ev ji zıman h ın
deviemendur dıke. Dı nav pevajoyeki
dırej de dıbe ku hınek gotın emre xwe
rıje bıkın u dı bedcia wan de hıneken dı n
yen nu bıkcvın jiyane.
Ger em van r ışten jorin binını ba hev,
bı kunebıri dıgihijın ve netice: Emre
zı man gelek dı rej e u resira wi gelek fıreh
w
w
w
.a
r
si
" Zıman ku deng derdıxc, disa dı nav
xcbate de çe bu u peşta çu." ( Cıvata Kevnare, Cıvata Koledariye, Cıvata Derebcgiyc,Weşanxa na çep,R.l6) Xebaen yek
m ıroveki, gı reday i xebata tevayiya cıva­
te ye.Belam kar u bar, renge cı vatiye
ni şan d ı de. Jı bo pc kanina tıştan ku
mırov bıkarıbc jiyana xwe bıdomine,
hewceye ku nıırov beun ba hcv Cı dıgel
hev bıxebıtın. Ev ji dıbe sedeme hevpey·
vin u tekıliyan dı nav ınırovan de.
Beri ku zımen çcbıbe,mırov t ı şten ku
dıxwestın bıbejın an ji bı yeke dın bıdın
fehmkırın,an bı sılret (şık ıl), an ji bı girine (sewt· deng) dıdan xuyakırın. Yarı
dengan hedi hedi dı mejCıyen mırov de
cih dıgırt Cı dılıatın hı nık manan. Wexta
dı jiyana mırov de peşveçCın çebCı, kar u
bar u haleten çekı rıne gi ha merhaleke nu
Cı bı lındur, b ı gıredayc jiya ne u recrubcn
mırov ve, dı nav van dengan de ji edi ferq
çebCın u jı bo avakırına zınıen ev peşve­
çun bu himeki bıngehi. D ı n av jiyane de
şıkıl sıtandın u çebuna zıınen, demeki pır
dırej gın.
Jı
çebuna z ımen vır de, edi dı peşvcçu·
de zımen, dı bu haleteki gelek
gır i ng. çı nıki bı wesita (saya) zımen,
mırov d ı hatın ba hev u dıgel hev dıxebına
mırov
c, hcra mırov dıkare bıbejc q.1da re~ı r.1 w ı
be sinor c, u dı her ci\'ati Jı: j ı rc vaiy.1
ıııırO\' Ü çiıunrı: xıLııı~·t dıkc.
·
Zıman
xwedi berxwedan e
Diroka jiyana çinan u gelaıı dıde nişan­
Jan ku zımanek zu bı zu naye helandın
(asimi lasyon) u jı holc naye rakırın.
"Dirok şahıd c ku zıman , lı hcınba
hcland ın;ı b ı :r.orl-, f;Ciek d ı bcr xwc de
Jıde Cı jiyana xwc Jıdomıne. Hı nık
dirokzan, dı bedela ku vi
rewşe bıdın xuyakırın, qima xwe bı
heyirbCına xwe tinın. Le lı vır tı~tekı
heyirbCınc tunc ye. Domaııdıııa jiyana
zıman, bı domand ı na ~i~tcına gramari ka
wi u bı xezina hime gorınen wı ve t(•t
eşkerakırıne. A~ımilasyom·i ye n Tırk , bı
sedsalan xcbıtin ku zımancn Gelen galkan tcvlihev nıkın, xı r a\' bıkın Cı hılwe­
şinın. Dı nav we wexte de,xczincn gotı·
ncn zıııı:ınen Balkan lı hcnıba tchlukc·
ki cıddi a guhanın~ nu, bı hejm.ırckc
mezın bıwejen (gotınen) Tır ki hat qcbulkırın,'nezbuyin' u 'dlırbuyin' çebu, le
zı manen Balkan dı ber xwe de d:ııı Cı jiyana xwe dornand ı n . Çıma? Çıınki, si~ıc·
men gramatike Cı himen XC7İna gotıııan ,
bı xeren xwe yen bıngchin ve hat para~­
tın." U- Stali n ,N ı viscn Dawi, \X 'cşan xa­
na Cep,IU9)
Lı ser renge (qerekrerc~) z ını an, nıırov
dıkare numunan zede b ı ke,le ınex ~cd.ı
me bı kurtahi rcwşa zıınan pc~bı:ri xwcndcvanan kırıne. Dı xalen peş de, deına em
lı ser zımane Kurdi rawe~tın,cme numCı­
nen nuh bıd ın .
lı vır , pewıst e em lı ~er numuneyc·
ki dın ji bısekının :
Wexra mırov du zı manen serbı xwe
tck ıle hev bı kc, jı wan du zı ınanan , z.ım:ı­
neki seyemin nahet hole. Dı ııav pevajoye de (surece de), dı wari sistema gramatİk uxezina gotınan de, zimane ku dewlcmendtır u xun tır be, ewe serdesti lı
zımane dın bıke u zım:ınc qcl sr ır (zı:if­
tır) we hedi hcdi bet helandın .
Dı ve em dı dawiya ve xale de, nuxraki
dın ji bıdın xuyakırın ku ev ji ev e: Bı
helandın a zore,j ı hole raklrlna zımane·
ki ne m ım kun e. Encax, zımane ku gel
an cı vat pe dıpeyive, ger cw gel an cıvat
jı hole beı rak ırın, we çaxe, ew zıman ji,
jı mırıne re me hk lım c.
ku
ditın.
ne
1-Cı vata
Zıman Xızmeta Tevayiya Mırovan
Dık e
va
Dı diroka cıvatan de zıman ciheki
gıring dıgırc. Wek tet zanin,lı c ihane,dı
jiyana c ı vatan de,penç tipen cı vatan hatı·
oicu:
rd
.o
rg
Çebüna Zıman
s iP A ı
u
Dom dike
15
KURDiSTAN ÜZERİNE ...
azınlık haklarına saygı
gös-
FRANSIZ REHBER ...
konuşmanın suç
olmayacagını",
"meclise
"kürtçe
ku
va
.a
rs
i
w
w
w
kuruluşundan
gunumuze
kadar, gelmiş geçmiş tüm iktidarları nda, ırkçı-şöven uygulamalarının ozu hiç bir
değişiklige uğramadan devam
ettiğinin göstergesidir. Avrupa'ya şirin görünmek için,
göstermelik
demokrasi
çığlıkları atmak, sahte seçimler düzenlemek, artık kimselerin gözünü doldurmuyor,
bay Özal. .. Gerçekler balçık­
la sıvanmadı, bundan sonra da
sıvamak zor. Tüm sahtekarlıklar ve ikiyüzlü politikalar
faşist rejimin gittikçe daralan
manevra alanının göstergeleridir.
rd
.o
rg
Fransız basını bu olayı uzun
bir süre sakladıktan sonra,
girince, Kürtçe haberlerin mahkemenin başlamasıyla
TRT'de yayınlanması için birlikte ön plana çıkardı.
arkadaşları ile birlikte öner- Fransız basın ve TV'si "Ermege verecegini" Ergani'de nilerden ve Kürtlerden söz
açıklıyor. Vs. vs.
eden bir Fransız'ın başına
Zincirin halkaları uzayıp gelenler"den uzunboylu söz
gidiyor. . . Eh, "sabah ola etti.
hayr ola" diyelim ve
Türkiye'de bir Fransız
ABD'den Van'a kadar uzanan turist in başına gelenler, A vruhalkaların neyin önünü kes- pa'lı için çok ilginç gelebilir.
rnek için uzandığını iyice kav- Gerçekte bu olay, faşist
rayıp, meydanı çakalların ulusömürgeci Türk devletinin
malarına bırakmıyalım.
olmasın ı proğramlaştırıyor,
Kürdistan'la ilgili şöven duyDYP'li milletvekili adayı,
gularını açığa vuran uç bir
örnek olması açısından ilgi
KöRFEZ SA VAŞI YENİ BOYUTLAR KAZANlYOR. çekicidir. Türk devletinin,
İran-Irak arasındaki uzatmaTüm bu dolayli ve gizli
lı savaştan en üst seviyede
çalışmalarla ABD, Körfez
BURJUVAZINİN
yararlanmak istiyen ABD, savaşından istediğini elde ede- Bastarafi s. 12 de
dönem dönem fiili saldırılar­ memiş olacak ki, 3 aydan beri nın mücadelesi gerçek amacın­
b, dönem dönem de açık veya Körfez'deki savaş gemilerinin dan saptırılmakta, işçiler
gizli silah satışlarıyla baştan ve askeri güçlerinin say ısını bölünmektc ve birbirine düş­
beri savaşa mühaleci durum- oldukça arttırdı. Saldırı hazır­ man edilmektedir.
dadır . ABD, İran'da Şahın lıklarını tamamladı ve başta
Görüldüğü gibi, yukarda
kovulması yla ileri karakollaİngiltere olmak üzere diğer açık lamaya
çalıştığımı z
rından birini kaybetmiş ve
emperyaslist dostlarının ve eğemen ve emperyalist burjuHumeyni reıımının antı­ Arap gerici l iğinin de onayını vazinin halkçı hiç bir yanı kalAmerikancı
tutumundan alarak İran'a karşı direkt sal- mam ıştır. Bütünüyle uluslaraoldukça rahatsı z olmuştur. dırıya girişti. Daha önce İra n 'a rası sermayenin hizmetinde,
Ortadoğuda'ki güçler dengesiait borları bombatıyarak nabız başka halklara, işçi sınıfına,
ni yeniden kendi lehine çevi- yoklayan ABD, 20 Ekil!11987 yoksulköylülereve diğer katrebilmek için, birçok manav- günü savaş uçaklarıyla Iran'ın manlara karşı baskı, sömürü
ralara girmiş ve değişik Basra Körfez'indeki Sasan, ve zulüm aracına dönüşmüş­
dönemlerde Körfez savaş ına Rüstem ve Raks petrol plat- tür.
yönelik değişik taktikler formlarını bombalıyarak tahAncak, bundan, bütün ülkeuygulamaya çalışmıştır. Bir rip ettiler.
lerdeki
burjuva
Saldırıdan sonra bir açıkla­
yandan İran'a el altından silah
milliyetçiliğinin
durumu
satarak yakın iaşmak isterken, ma yapan İran Savaş Enfor- budur anlamı çıkarılamaz. Bu
masyon Mekezi Başkanı gün, dünyamızcia ulusunun
diğer yandan Irak'ı teknik ve
askeri bilgilerle beslemişti. Kemal Harrazi, ABD'nin başına geçip, kendi ülkesinin
Daha sonra Musul ve Ker- İran'a karşı topyekun bir sava- ulusal pazarına sahip olmayan
kük'ü işgal planlarını ileri jan- şa girdiğini belirterek "ABD ve büyük tekellerin fiili ekobugünkü saldırısıyla kolayca nomik tehdidi altında ezilen
darmalarından biri olan Türkiye'ye uygulatmak istemişti. çıkamıyacağı bir batağa gir- sömürge ve bağımlı ülkelerdeHumeyni'yi
destekleyen miştir." diyerek, saldırıya kar- ki burjuvazinin durumu göz
Ortadoğu'daki
anti- şı misillernede bulunacakları­ önüne alındığında, hala ilericiemperyalist konumda bulu- nı vurgu ladı .
demokratik özelliği olduğu
ABD'nin saldırısını kınayan görülecektir. Bu da, herkesee
nan Libya ve Suriye'ye karşı
Sovyetler Birliği, olayda bilindiği gibi ulusal kurtuluş
tavır almış, Libya'ya bombaABD'yi macaralıkla suçladı savaşları kapsamı içinde görülı saldırıda bulunurken, Suriye'yi terörist devlet olarak ve, "çatışma artık gerçek oldu . len sömürge ülkelerdeki uluilan ederek saldırı zeminini Ancak, açık olan bunun
ABD'ye
bir
yarar kuşkusuz, ABD'nin bu
hazırlamaya çalışm ıştı. Bu
planlar gereği Türkiye anlaş­ sağlamayacağıdır" dedi
l
sorumsuz davranışı Körfez
malı olarak sık sık Irak Kürsavaşına yeni bir boyut kazanKuşkusuz bu ABD'nin ilk
distan'ını bombatı yarak Sadve son sorumsuz eylemi dır mış bulunmaktadır. Bu
dam diktatörlüğüne nefes değildir. Saldırıların devam nedenle bölge ilerici ve antialdırtm ıştı.
emperyalist güçlerinin, bir
edeceği beklenmektedir. Yine
termesi için cesur adımlar
atmaya teşvik" ettiklerini
belirtiyorlar.
Evet, patronlar böyle diyorlar. Acaba bu patronların
uşağı
TC yönetimi ne
diyor? .. Kinyas Karta!, Milliyet gazetesine Kürt olduğunu
açıklama "cesaret"ini gösteriyor, ANAP, Kürtçülükle
suçlanan Nurettin Yılmaz'ı
kendi safları na alıyor, SHP,
Kürtçe konuşmanın serbest
ORTAYA ÇIKIŞI
sal burjuvazidir. Bu burjuvazinin anti-emperyalist politik
tavrı, kendi ulusunun pazarı­
nı bizzat kendi denetimi altnda bulunduran tekelci sermayeye karşı anti-tekel biçiminde görül ürken, anti-sömürgeci
politik tavrı ise aynı şekilde
işgal edilen pazarını ele geçirmek
üzere,
vereceği
bağımsızlık savaş ının yönü
ile, siyasal hedefi ulusal bir
devlet kurma amacından
doğmaktadır. İşte sömürge
ülkelerdeki ulusal burjuvazinin
vereceği
ulusal
bağımsızlık savaş ı böylesi bir
zeminde ortaya çıkıp gelişir.
Besbeliiki bu zemine uygun
düşen düşüncelerde, milli bir
öz bulunmakla birlikte,
devrimci-demokratik
bir
muhteva da vardır. Bu anlamda, bu milliyetçilik ile,
eğemen
ulusun
kaba
milliyetçiliği aynı kefeye konmaz. Biri tamamen emperyalizmin hizmetinde gerici bir
yapıya sahipken, diğeri ise,
emperyalizm ve sömürgecil ik
karşıtı ilerici bir öze sahiptir.
Bu diğer bir tanımıyl a ezilen
ulus milliyetçil iğidir.
bütün olarak, oldukça duyarABD emperyalizm inin bu terörist eylemleriyle neler yapabilcceğinin
doğru tahlilini yaparak, ona
lı davranmaları,
karşı durmalıdır.
!1_üçkndirmeye
ça l ı ş ı yo r.
Otdlikl~
val ilıği nin ihdası
sö mürge
ile, ba~,·u­
rulan yö nt emlerde bel irli
bir :ı.rtış göze ça rpıyo r.
Ancak au lan her yeni adım
ve başvu rulan her yen i
yö nelinı, kıs.ı ~ lirede a~· ı ğa
çı karılıyor, de~ifre ediliyor;
fiyaskoyla ~onuçlanıyor.
Sözko nusu t~J birlcrde n
biri nin , hana başlı cas ın ı n
istihb.ırat ağını güçlendirmek oldugu biliniyor.
" Kö y koru y u cu l u ğu" çık­
mazı n ı n tart ış ıl ması sı r.1~ı nda, dikkaclerin bu konuya
\·e kiliııl·.., i nl:demiz d eğ ildi.
Sönıürge\.·i devletin kendi~~, bu \l' benzer L.lrt ı ~m.ıl ar
i~· i ndeydi .
w
w
Bu sürede Kün çeyi (Kurmanci ve zu.ı­
ca'y ı) iyi öğrenen çok sayı ­
da suba y yetişririldi. Yetiş­
tirilen s uba y l:ır, tüccar ve
misafir kılığı nda Kürdistan
köylerine sokuldu . Fakat
ha lk ımızı n sağduyu su ve
u ya n ık l ığı saye~i nde, tacir
kılı ğı n da köylere giren
.ı~ keri i~tihbarat görevlileri,
kıs,ı ~ürede de~ifre edildiler.
Eğ it i len uzm anl arla a ın .ı­
\·lara varı lanı ayı nca, bu kez,
kürdistan lı
devrimci ve
unsurla rdan ,
yurt..,ever
Kürdi!>tan'dak i ışçı ve
memurlanlan yararlanmay ı ve saldırı güçlerini d,ıha
etkin ekonomik destekkrlc dinamize ederek amaçların a u l aşmay ı hedefledile r.
Ay rı ca bu iş içi n sömü rge
valisi nin emrine 400 Milyar
w
bağl ıyaca kl arı nı ve saldırı
güçleri aras ı ndaki sıkınuları
.ısgJriyc inJirebileceklcrinı
a~ınd ı rıl.ıını y.1ı.:ağıııı
gihtcri yor. Aııc.ık dü~nı.ı­
ların
sa nı yorla r. Öyleki, işler n ı n bu ve benzer a lı;.ık~·,ı
devrimci-yurtsever u nsur- uygulam,ıl arını ~afife a lım­
larla aç ı k pazariıkiara kadar mal ı; ınücadı.:lcyi yübcltct.ıktiklerk
vardırıl ı yo r.
U\t.ı
rck
Örneğin;
Kü rdistan' ı n
(...) şe h rinde X arkada~a
şöyle bir tekiifte bulunuluyo r: "30.000 DM. para,
isted i ği n kad ı n ve istediği n
marka araba senin emrindedi r. A yrıca i srer~en seni
Avrupa'ya da çıkarabil iri z.
Buna karş ı senden sadece
çevrede olup bitenler hakkında bılgi istiyoruz. Daha
doğrusu bizimle çalışmanı
ist iyoruz. " görüldüğü gi bi
cazip"
tck lif " bayağı
(!)... llatta b.lZ.an nak it
p.ıra 30.000 OM 'yi .ışıyor.
X Arkada~, halkına ve
sii nıürgeci liği n oyu nları nı
boşa ç ı karma lı ; sö ınlirgeci
boyunduruğu p;ırçal:ını ak
için daha da ileri atılm al ı­
yız.
- B ıji Kurdistan!
- Bıji Tevgera Sosyalist .ı
K urdistane!
A . M ura d- Kurdi st:ı n
ih.ınet
ülke~ıne
ed e nıiyeceği ni belinip aj.ın­
la~rırma tcklifini red edince, bu defa tehditler ba~ lı­
.a
rs
i
~Ürl'rken, istihb,ırat .1ğ ını
gü~·lerıdi rm en i n h,v. ı rl ı g ı
i n sa n ları satın a l acak l arını,
işç i ve memurl arı devktc
çoğaltıl.ıbilir.
örnekler
fakat bu örnekler bile,
Para yla "i zzet v<: ik bal "Ic
sö mürgeci lerl<: h.ılkıınıt
arasınttı oluşan bl ın duvar-
yo r. X arkadaş tehditlere
boyun eğm i yeceyını ve
daha fazla üzerine gelinmesi
halinde sorunu bas ına
söylüyor.
yam ıt,ıcağ ı n ı
ise,
alçaklar
yan
ı
m
ala
nı
A vı
bu kez baş ka kap ıl arı çalınayı den iyorlar. Ve a y nı
yörede yurtsever k işiliği ile
tanınan bir kö y imanıına
benzer reklifk·rle gidi yorlar. Köy imamı (... )de bt::nnr şe kilde, ajan i aşmayı ve
sözko nusu tek lifleri red ediyo r. A ncak baskıl ara uzun
sü re gögüs geremediği için,
göç et mek
ıııct repo le
zorunda kalıyor.
o lay lar
Sıraladığımız
sömürge valisini n ata nıııa­
bi rl ikte
sı y la
hir \C tC" ll etnıeli~ ı/' b.ı~Jık
bildinnin bir biil üımındt·
lı
~önı ürgecı burjuuziııın '>c:r;ını
oyunl.ırı ~ii\
k
dık ~~.·tırilinır­
du:
c
".. .
oy~ :ı y:ıkl:ı~ık -ı ~ ıl ­
):1 da bu gc:rd<ÇL') le.:
~u
r
ı
d
burju\·.1 partilerine oy ' erildi. Bi ri d iğe r i nı:
tercih ed ildi. l ıı ii n ükr,
Mendcrc,Jer,
Bayarlar,
Lcnitler \C
D e nıi rdler ,
Ö:uıl l:ı r de nendi. :\ma ülkemiz ve h alkı mı z ha kım ı nd an
d işe dok unu r bi r degi ~ i k lik
o l mad ı . Aksine, 'önıi.i rgcci
~önı ü rgec i
rd
.o
rg
kurumları
~ömtirgec i
bir fon verdiler. Böyyurtseve r
devrimci,
lece,
* **
Kürdistan'da dagıtılan
TSK-MK bildirisi
Özal 'ı çılgına çevirdi
"A NA P ' ı nd :ı ıı
S II P 's i ıı e
sı & h :ı l kııııııa dayat ılan ~a' .1ş
TSK-M K\inin 2'7 K .ı ~ıın
c.:rken gl'n<:l ~l·ı;i ınkrıylc.: ılgıli
bi ldi mı Türkl}'l' K ıı rdıst.ı ·
nı'nın ~iiney biil~c.:laindc
yaygı n bir ~c.:ki ilk d.ı~ır ıldı.
Küçü k cbatta b.1sııııı y.ıpılnıı~
Türk\·t•-Künçc olan ve ilk
erapta İ Jil, Cizre, MiJvaı,
Nu~.ıy bi n merkez ve kö} lerı nde dağıtılan yüzlerce bildiri geniş yankı uy.ı n Jırdı.
Kürt halkının ve Türki)e
işçi ve emekçilerinin düşnı.ını
olan Özal, bir radyo ve T V
konuşına~ı s ırasın da TSK adı­
nı vnnı edc n, bu biiJirilen·
dc:gind i ve: " ... Bu bildıriyi
\'C
Dohu
dağnanl.ır ,
Gü neyJoğu'Jaki e~k i y.ıJ.ın
daha telılikclidır. Bunl.u.
\eçim leri boykot c:tıneklc halkı devlı:: te k.ır~ı ay.ıklandırı­
yo rlar ... Devlc:uını:t bunl.ırı n
başı nı ezecektir. . .·· diyerek
gt•tirdı.
Jık
kor ku~ unu
Özal'ın konuş nıa~ı nd.ın
m c:kaıı iı.ın.ı \ı
denetim
gi.içlendirildi. Her yı.: ııi gelen
bir öncekini a ratt ı. .. "
hangi hu rju v :ı pan isi hük ümet ederse etsin, c~as t :ı d eği­
şen bir şey o lnıay.ıcak . Kürdistan, bu gü nkü orm.ı ıı
y:ıs.ıl arı ) la yö ııc t ilını.:k istenecek ... ,i l :ıhs ı ı ~.n u nm a-
ku
Kürdistan 'da uzun vadeli bir s.ıvaşa h.ızıılı.nmaktJ
olan ~öınürg~L·i Türk devleti, yeni yeni tedbirlerle
liralık
va
Kürdistan'da
istihbarat agı
güçlendirilmek isteniyor
•
-
OKUR VE MUHABiRLERDEN
bir
k.ıç gliıı \oıır:ı d.ı .ıy n ı l~ildırı ­
ler, d.11 k .ıp~.ı nı lı da okı .
1\ uzey Kü rdisran h ·mlerinde
yoğunla~tırı lan ajaniaştırma
Jağıtılnıaya
faal iyet leri ni n sadece bir
yöredeki örnek leri. Benzer
"Sönıürgeci burjuv.ı pmile·
rinl' oy ve rmcnı l' li, ,)!l l.ırı te~-
devam eJildi.
deva m ett iril ccek. I ş t e ' t:ıri­
evet
tc k ~·rrü rli 'ne
hi n
de mek, d iğer hir deyi ş le
\Önıi.irgeci hurju\'a p.lrtilcriıı e oy \'ermek, bu pol i t ik .ıy ı
o n ayl:ı ın :ı l< de mektir."
İ~tL' ,;)nıiir~eci p.ırl.ıml'llto­
nun
.ı ın.ı,
\C
i~k·\lnı .h,ı~a
on u r e~hır t·lkıı bu
bildi riden elbette ki Ö1 ,ıl ,.,.
ç ı ka r.uı vı:
ya nd.ı~l.ırı r.ıhat~ll ol.ıc.1k ı ı.
Söıııli rgı.:cı ba rb.ır l.ır. K Li n
ulu\unun ll ) ,ıııı~ınd,ı n, dogru
bir politikayLı TC'yı.: k:ır~ı
~.ıv.ış:ıcakl.lnnd.ın hn 1.ı ııı.ın
korkmu~l.ır \1: bunu engelleme ı;ab,ı Lırıııı ~üre klı dıri tu ı
mu~!Jrdır.
T iirkıve' Je
çok
p.ııtili
\lv
tenı öncı.:~i \t' ~onr.ı~ı ku rul.w.
.ıd l.ı rı Vl' pı n~ranı l.ırı ııe olur
s.1 obuıı, tum buriuv.ı p.ınıle
rinin K ürd ı~t.ln konu~und.ıkı
Jü~üııcelerınJl· rıü.ım !.ırkı
bıle o lı n.ınıı~ıır . Tanı ter~ııw,
~oımirgcci uy~ul.ım.ıda, Kürt
ulu . . unun i ıık.ııınd ,ı ..ısı m il.ı,­
\1: ~·uk t'tlllt' koını~u ııd.ı
birbirkri~·le ya rı~a ~i rın i~ler­
dir. Ku)ku~uz bu p.ııtilerin.
yon
KLirdi..,t .ın konu~u dı~ınd:ıkı
hinakırn
konul.ml.ı
!.ırklılıkl.ırı
v,ırJır
giiriı~
Burıu v,ı
Download