Ayberk Baytok Sürünmek ile Sürgün Eş Anlamlı mıdır? Oku! Tanrı Oku Dedi Yaz Demedi vitrinden bana güzel kapağıyla sırıtmıştı ve hemen satın alıp okumaya başladım. İçeriği de kapağı kadar beni etkiledi ancak içeriği böyle bir üslupla anlatması beni daha çok etkisi altında bıraktı. Doğal olarak, öykü kitabı olduğundan kendi hayatından kesitleri anlatıyordu kitapta Hesenê Metê. Henüz küçük yaşta başlayan sürgün hayatını ızdıraplı bir dille ya da isyankâr bir şekilde anlatmıyor olayları, beni kendine yakın hissettiren durum da bu olsa gerek, her şeyi olduğu ve yaşanması gerektiği gibi kabul ediyor. Kederin bol olduğu bu eserde çoğu an bir fotoğraf gibi anlatılıyor ve mizaha başvurularak eser yazarımız tarafından kâğıda dökülüyor. Bir yazarın beni gerçekten etkilemesi ve esere bağlaması için ya gerçekten üstün bir dil kullanması gerekiyor, hatta anlamayacağım kadar, ya da düşünce yapımızın uyuşması gerekiyor. Hesenê Metê'de bulduğum özellik düşünce, kafa yapımızın aynı olması. Oku! Tanrı Oku Dedi Yaz Demedi eserine başlarken pişman olmak üzereydim çünkü sürgün hayatları beni boğar. Okumak istemem, canımı sıkmaya gerek yok diye düşünürüm çünkü filmlerden yeterince sürgün hayatlarıyla ilgili bilgim var; yaşanılan zorluklar, neredeyse bir köle gibi yaşamak, özgürlüğün olmaması... Fakat kendimi zorladım ve birkaç sayfa sürmedi kitaba bağlanmam. Yazarımızın kullandığı beklenmedik mizahi üslup etkisi altına aldı beni ve serüveni tamamlamamı sağladı. Bir başka gerçek ise içimin yine sıkıldığı, ruhumun yine daraldığı gerçeği. Her ne kadar çok gülümsesem de, o sürgün hayatını yaşamak istemem, kim ister ki? Izdırap ile, sancı ile, kayıplar ile dolu bir eser çünkü adı üstünde sürgün! Gerçeği söylemek gerekirse, öykü kitabı okumak bana mantıken yanlış geliyordu, eğer ki yazar ya da kitabın baş kahramanı idol edindiğim birisi değilse. Ama bu kitap sayesinde tabularımı yıktım, keyif aldığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Aynı durum korku filmleri içinde geçerlidir benim için, gereksiz bulurum hatta korkmam ama her korku filmi sonrasıda yüzümde bir tebessüm ile ve keyif almış bir şekilde ayrılırım oradan. Konuya, kitaba dönecek olursak Hesenê Metê sürgün hayatını isyankâr bir dille anlatmadı bizlere, daha çok oradaki insanların ruh hallerini, sürgün hayatının onlar üzerinde yarattığı etkileri gözlerimizin önüne koydu. Bunları yaparken objektif olması da dikkatimi çekti ve beni sevindirdi. Olayları objektif bir dilden dinledikten sonra, eğer öğrenmek istiyorsam, taraf tutanlardan dinlemeyi tercih ederim. Çünkü konu hakkında bir yorum yapmadan önce, beynimde bir düşünce oluşmadan önce, tarafsız bir gözlemciden işin aslını öğrenme gereği duyarım. Objektiflik yazarda aradığım özelliklerde benim için en önemli şeydir. Bu beni kitaba bağlayan özelliklerden ayrı bir konu fakat değinmeyeceğim, konumuz bu değil. Açıkçası, oldum olası siyaset ile aram pek iyi değildir. Ne siyasi bir muhabbetin içinde bulunmayı severim, ne siyasi bir partinin üyesiyimdir, ne de siyasi bir görüşe göre hayatını şekillendirenleri severim. Bunlardan ayrı olarak sanatın içine siyaseti karıştırmayı da sevmem. Kitaba bağdaştıracak olursam, ilk Ayberk Baytok defa bir Kürt yazarın eserini okuduğum için heyecanlanmıştım. Toplum baskısı yüzünden olsa gerek "Kürt" denilince bile kötü hissediyorum. Neyse ki bağnaz biri değilim ve yazarın hangi ırktan olduğu beni etkilemiyor. Ben sadece kullanılan dile, akışa, betimlemelere ve düşüncelere bakarım. Dolayısıyla, ! Tanrı Oku Dedi Yaz Demedi eserini beğendiğimi ve okurseverlere tavsiye edebileceğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Kaynakça Meté, H. (2003).Tanrı Oku Dedi Yaz Demedi. Avesta Basın Yayın.