6 Şubat 2014 İş Hukukunda İkale (Bozma) Sözleşmesi İş sözleşmeleri işçi ve işveren tarafından bildirimli (süreli), haklı nedenlerin varlığı halinde derhal fesih ile veya işçinin ölümü ile belirli süreli iş sözleşmeleri ise sürenin sona ermesi ile son bulurlar. Diğer bir sona erme şekli ise tarafların karşılıklı olarak sözleşmeyi ortadan kaldırması farklı bir ifade ile “ikale sözleşmesi” yaparak mevcut iş sözleşmesini bozmasıdır. İkale sözleşmelerinin temeli Anayasal bir hak olan “sözleşme özgürlüğü”ne dayanmaktadır. Uygulamada ise 2003 yılından sonra 4857 sayılı İş Kanunu’nda (“İş Kanunu”) yer alan “iş güvencesi” hükümleri çerçevesinde geçersiz feshin beraberinde getireceği hukuki ve mali riskleri azaltmak adına yaygınlaşmıştır. Geçerli bir İkale Sözleşmesi Düzenleyebilmek için Yapılması Gerekenler İkale sözleşmesine ilişkin olarak İş Kanunu’nda bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak hukuki niteliği itibariyle bir “bozma sözleşmesi” olması dolayısıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine tabi olduğu pek çok kez Yargıtay kararlarında da ifade edilmiştir. İkalenin geçerliliği herhangi bir şekil şartına bağlı değildir. Bu yönü itibariyle bir ikale sözleşmesi sözlü veya yazılı şekilde bununla birlikte açık ya da örtülü olarak da yapılabilir. Ne var ki şekil şartı bir geçerlilik koşulu olmamakla beraber ispat hukuku yönünden önem arz etmektedir. Bu nedenle tarafların birbirine uygun ve iş sözleşmesinin bozulmasına yönelik ortak iradelerini göstermesi bakımından ikale sözleşmesinin yazılı olmasında fayda bulunmaktadır. Geçerli bir ikale sözleşmesi için en önemli şart yargı kararlarıyla ortaya çıkan “makul yarar ölçütü”nün olmasıdır. Yargıtay ikale sözleşmelerinin geçerliliğini işçi bakımından makul bir yararın olmasına bağlamaktadır. Yargıtay’ın ikale sözleşmelerinde “makul yarar” aramasının altında iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğinde işçiye ihbar ve kıdem tazminatı ödenecekken bundan daha fazla yarar sağlamayacak bir yolun tercih edilmesi hayatın olağan akışına uygun düşmediği görüşü yatmaktadır. Bu nedenle çoğu olayda Yargıtay özellikle ikale sözleşmesi yapma talebinin işveren tarafından geldiği durumlarda ikale yerine işveren feshi olsaydı ödenmesi gereken yasal hakların yanı sıra birtakım ek menfaatlerin de sağlanıyor olmasını “makul yarar” olarak beklemektedir. Aksi durumlarda yapılan sözleşmelerin “ikale” olarak nitelendirilmesine rağmen ek ödeme veya menfaatlerin yokluğu nedeniyle işveren feshi olarak değerlendirildiği ve açılan işe iade davalarının kabul edildiği yargı kararları mevcuttur. Bunun yanı sıra ikalenin işçi tarafından talep edildiği durumlarda normalde istifa halinde ödenmeyecek yasal hakların ikale ile ödeniyor olması bir “makul yarar” olarak kabul edilmekte ve bu şekilde yapılan ikale sözleşmeleri geçerli kabul edilmektedir. Çağıl Şahin Sünbül, LL.M. Avukat +90 212 326 6768 [email protected] www.gsghukuk.com www.gsgattorneysatlaw.com 6 Şubat 2014 İş Hukukunda İkale (Bozma) Sözleşmesi İkale Sözleşmesinin İşçilik Haklarına Etkisi İşe İade Davası Açma Hakkı Bakımından İş sözleşmesinin ikale ile sona erdirilmesi işçinin İş Kanunu’nun 18 vd. maddelerinde düzenlenen iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaması ve bunun bir sonucu olarak da işe iade davası açamaması sonucunu doğurmaktadır. Ancak ikale sözleşmesi yapılırken bir irade sakatlığı oluşmuşsa ya da işçi ihtirazi bir kayıt ile ikale sözleşmesinin imzalamışsa bu durumda da ikale sözleşmesi geçersiz hale gelir. İkale sözleşmelerinin geçersiz hale geldiği durumlarda ise İş Kanunu’nun 18.maddesinde sayılan iş güvenliği hükümlerinin uygulanma koşulları oluşmuşsa işe iade davası açması mümkün olacaktır. Feshe Bağlı Tazminatlar Bakımından Kural geçerli bir ikale sözleşmesinde fesih söz konusu olmadığı için kazanılması iş sözleşmesinin feshine bağlanan tazminatlar (kıdem ve ihbar) da mevcut olmayacaktır. Ancak taraflar aksine bir düzenleme getirerek söz konusu tazminatların ödenmesi yönünde bir anlaşmaya varabilirler. Yargıtay da pek çok kararında “makul yarar” ölçütünü değerlendirirken bu tazminatların ve bunlara ek olarak yapılacak diğer ek ödemelerin yapılmasını ikalenin geçerliliği açısından dikkate almaktadır. Yıllık Ücretli İzin Bakımından İş Kanunu’nun 59. Maddesine göre iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçiye kullanmadığı yıllık ücretli izinlerine ilişkin ücretinin ödenmesi gerekmektedir. Yıllık ücretli izin ücretinin alınması bakımından “fesih” olmazsa olmaz bir şart olarak aranmamakta, ikale sözleşmesi gibi herhangi bir nedenle sözleşmenin sona ermiş olması halinde de söz konusu ödemenin yapılması gerekmektedir. İşsizlik Sigortası Bakımından İş sözleşmesinin ikale ile sona erdirilmesi 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na göre işsizlik sigortasına hak kazanabilme hallerinden biri değildir. Bu nedenle iş sözleşmesi ikale ile sona erdiğinde işçi işsizlik sigortasından yararlanamayacaktır. Sonuç olarak ikale sözleşmeleri yapılmadan önce özellikle sözleşmenin hukuki sonuçlarından sonradan herhangi bir sakatlanma iddiasına mahal vermemek adına işçilerin açık bir şekilde bilgilendirilmeleri ve bu bilgilendirme sonrasında tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri alınmalıdır. İkale sözleşmelerin yazılı şekilde yapılması ve işçiye verilecek haklar bakımından “makul yarar” prensibinin dikkate alınması gerekir. Özellikle yasal tazminatların yanı sıra ek bir takım maddi menfaatler sağlanması “makul yarar” prensinin varlığını göstermek adına önemlidir. Çağıl Şahin Sünbül, LL.M. Avukat +90 212 326 6768 [email protected] www.gsghukuk.com www.gsgattorneysatlaw.com