2 EĞİTİLMİȘ KIZLAR: KALKINMADA ÖZEL VE OLUMLU BİR GÜÇ Eğitim her insanın hakkıdır. Bu basit gerçek, UNICEF’in kız çocukların eğitimi konusundaki kararlılığının özünü olușturmaktadır. Buna göre, ne kadar yoksul olursa olsun, ülkesinin durumu ne ölçüde güçlükler içerirse içersin, hiçbir kız çocuğun okuldan dıșlanmaması anlamına gelir. Bir kız çocuğa kendi potansiyelini eksiksiz gerçekleștirme fırsatları tanımamanın kabul edilebilir hiçbir gerekçesi olamaz. Eğitim, kız çocukların ve kadınların yașamlarını kurtarır ve iyileștirir. Eğitim, kadınların kendi yașamlarını daha fazla kontrol edebilmelerini sağlar ve topluma katkıda bulunmalarını sağlayacak becerilerle donatır. Eğitim sayesinde kadınlar kendilerini ilgilendiren konularda kendi adlarına karar alabilirler ve ailelerini etkileyebilirler. Kalkınma ve sosyal yașamla ilgili diğer bütün olumlulukları getiren de iște bu güçtür. Kadınların yönetimlere, ailelere, toplumlara, ekonomiye ve sunulan hizmetlere katılmaları ve bu alanlardaki gelișmeler üzerinde etkili olmaları herkesin yararınadır. Böylece kalkınma daha eșitlikçi hale gelir, aileler güçlenir, daha gelișkin hizmetlerden yararlanılabilir ve çocuklar da daha sağlıklı büyüyüp gelișirler (Bkz. Bihar’daki ‘karateci kızlar’ paneli, s. 25.) Olumlu bir sarmal Sonia Yeo/UNICEF/2003 Eğitim, kız çocuklara ve kadınlara sağladığı yararların ötesinde, aynı zamanda toplum ve insani kalkınma üzerinde kapsamlı etkiler yaratan kendine özgü olumlu bir güçtür. Eğitimin finansmanı gündeme geldiğinde, önceliğin ilköğretime mi, orta öğretime mi, yoksa yüksek öğretime mi tanınması gerektiğine ilișkin tartıșmalar bugün de sürmektedir. Ne var ki, bu tür tartıșmalar, genç kızlar açısından yașamsal önem tașıyan bir noktadan sapma anlamına gelmektedir. Bu da, temel eğitim hakkıdır. Eğer bu fırsat kaçırılırsa, o zaman doğal olarak daha ileri düzeydeki eğitim fırsatları ve böylece sağlanacak yararlar da kaçırılmıș olacaktır. Kız çocukların eğitiminin uzun dönemde sağlayacağı pek çok yarar arasında așağıdakiler de yer almaktadır: DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004 17 • Ekonomik kalkınmanın güçlenmesi. Onyıllarca süren araștırmalar, temel eğitimin yaygınlașmasıyla ekonomik kalkınma arasındaki bağlantıyı ciddi kanıtlarıyla birlikte ortaya koymuștur. Kız çocukların eğitimi söz konusu olduğunda bu bağ daha da güçlenmektedir. Kız çocukların eğitimi için uzun dönemli yatırımlar yapan Güney Doğu Asya ve en azından 1980’lerdeki borç krizine kadar olmak üzere Latin Amerika gibi bölgeler, aynı zamanda ekonomik kalkınmada daha ileri adımlar atan bölgelerdir. Kız çocukların ilköğretim kayıt oranları arttıkça, kiși bașına gayrı safi ulusal hasıla da artmaktadır.8 Kadınların eğitim düzeyini erkeklerle eșit duruma gelecek biçimde yükseltmede bașarısız kalan ülkeler ise, kalkınma çabalarının maliyetini yükseltmekte, bedelini de daha yavaș büyüme ve azalan gelir düzeyi biçiminde ödemektedirler.9 Bu arada unutmamak gerekir ki, ekonomik kalkınma ve dolayısıyla ailelerin daha yüksek gelir düzeyine ulașmaları, kızlarını çalıștırarak kısa dönemde gelir sağ- Mısır’daki bir okula devam eden bu çocuklarda olduğu gibi, çocukların eğitimdeki bașarıları sayesinde en uzak yerleșimlerin bile gözleri dıș dünyaya açılmaktadır. 18 lama düșüncesinde olanları bu kez onları okula göndermeye ikna edebilir. Bu da, bir ülke için uzun dönemli ekonomik yarar anlamına gelmektedir. • Bir sonraki kușağın eğitimi. Eğitilmiș kızlar ilerde anne olduklarında, kendi çocuklarını okula gönderme eğilimleri de fazla olacaktır. Böylece bir kușaktan diğerine aktarılan eğilimlerle birlikte, eğitimin gerek tek tek kișilere, gerekse bir bütün olarak topluma katkısı daha da artacaktır. UNICEF’in 55 ülke ile Hindistan’daki iki eyaleti kapsayan ve hanehalkı verilerine dayanan yeni bir araștırmasının ortaya koyduğu en net bulgulardan biri șöyledir: Eğitim görmüș annelerin kendi çocuklarını okula gönderme olasılıkları daha fazladır ve bu anneler ne kadar uzun süre eğitim görmüșlerse, çocuklarının eğitimden sağladıkları yararlar da o kadar artmaktadır.10 Bu çalıșmanın bulguları, diğer araștırmaların sonuçlarını desteklemektedir. Buna göre, kız çocukların okullarda edindikleri okuma yazma ve dil becerileri yalnızca kendilerinin ve çocuklarının sağlığına katkıda bulunmakta kalmamakta, ayrıca torunlar da bu durumdan olumlu biçimde etkilenmektedir.11 • Çarpan etkisi. Eğitimin, salt öğrenme ötesinde, bir çocuğun yașamının çeșitli yönlerine uzanan olumlu etkileri vardır. örneğin, okula giden çocukların, hastalıklardan korunma dahil, sağlıklı kalabilmek için neler yapmaları gerektiğini bilme șansları daha fazladır. HIV açısından daha riskli konumda olan kızlar açısından eğitim, bu riske karșı korunma imkanları da sağlayacaktır. Sonuçta, HIV/AIDS’e karșı nasıl korunabileceklerini okullarda öğrenen kadınlar kendi çocuklarını da okula gönderme eğiliminde olacaklarından, sağlanan yarar kușaktan kușağa aktarılacaktır.12 Ayrıca eğitim, çocukların, alınıp satılma, ișçi olarak sömürülme, suiistimal ve șiddete maruz kalma gibi konularda daha savunmalı olmalarını sağlayacaktır. Kız çocukların bu tür uygulamalara maruz kalma olasılıkları daha fazla olduğundan, eğitimin koruyucu önemi kız çocuklar için bir kat daha artmaktadır ve böylece eğitimin yararları sınıfların ötesinde gündelik yașama da tașmaktadır (Bkz. Bölüm 4). • Daha sağlıklı aileler. Kız çocukların eğitiminin topluma sağlayacağı yararlardan biri de, aile büyüklüğü ile ailenin elindeki kaynaklar arasında daha sağlıklı bir denge kurulmasıdır. Bir toplum annelerin eğitimini sağlayabiliyorsa, o zaman bu annelerin çocukları da daha sağlıklı olacak ve aralarından daha azı ölecektir. Eğitim düzeyi görece yüksek annelerin çocukları daha iyi beslenmekte ve daha seyrek hastalanmaktadır. Annenin eğitiminin, çocuğun beslenmesi ve sağlığı üzerindeki etkisi o kadar büyüktür ki, gelișmekte olan ülkelerden elde edilen yaygın kanıtlara göre, annelerin fazladan gördükleri her bir yıllık eğitim, 5 yașından küçük çocuklarda ölüm oranını yüzde 5 ile yüzde 10 arasında azaltmaktadır. 13 PANEL 3 Mısır: Düșler gerçek oldu Awatif Morsy, köyünde bir okul açılacağı haberini duyduğu günü hiç unutamıyor. “Birisi evimize gelip okula gitmeyen çocukların adlarını istedi. Annem de benim adımı verdi. Korkmuștum.” UNICEF/Giacomo Pirozzi/2000 Beni Shara’an köyünde yașayan 8 yașındaki çocukların çoğu gibi Awatif’in yașantısı da o güne kadar çevredeki buğday tarlalarında bel büken çalıșma ile evde oturma arasında gidip gelmekteydi. Diğer kız çocukları gibi onun için de okul (tadilat yapılmıș bir binanın zemin katındaki tek oda) gerçekleșmesi beklenen bir düștü. “Gidip okulu yerleștirenlerin çalıșmalarını seyrediyorduk. Her șey o kadar parlak ve renkliydi ki. Sınıfta resimler, oyun malzemeleri vardı. Daha önce hiç görmediğimiz șey- ler...” En azından bașlarda, köydeki herkesin yeni okul konusunda coșkulu olduğu söylenemez. Kimi çiftçiler okul yüzünden ucuz çocuk ișgücü kullanamayacaklarını söyleyip yakınmaktaydılar. Awatif’in üvey babası bile bu ișe ikna olmamıștı ve sorup duruyordu: “Bir kız niye kalkıp okusun ki?” Bereket versin, binasını okul olarak kullanılmak üzere bağıșlamaya ikna edilen yașlı tüccar Faruk Abdel Naim bu görüște değildi: “Artık inanıyorum ki, kız çocukların eğitilmeleri erkeklerinkinden daha önemli. Bir erkek, kendi koșullarında her zaman bir șeyler yapabilir, ama kız yapamaz. Onun için mutlaka eğitim görmesi gerekir.” Aradan sekiz yıl geçtikten sonra köyde bu görüșe katılmayan kiși bulmak hemen hemen imkansızdır. Artık üç derslikle eğitim vermekte olan okul, bugün toplumun somut getiriler sağlayan akıllıca bir yatırım olarak görülmektedir. Örneğin esnaftan Ahmet Abdel Jaber’i alalım. Kendisi okuma yazma bilmeyen bu kiși, kızı Rawia’yı ilk açıldığında okula göndermiștir: “Rawia okula bașlamadan önce, dükkanımdaki hesaplar karmakarıșıktı. Çok geçmeden Rawia hesaplarımı düzene koydu. Bu arada ablasına da okuma yazma öğretiyordu.” Okumaz yazmazlığın zamanında yașamın karșı konulmaz yazgısı olduğu bir köyde, kız çocukların eğitiminin çevredeki insanların yașamlarına ve ișlerine ne kadar büyük yararlar DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004 19 • Daha az anne ölümü. Zamanında okula gitmiș olan annelerin doğum sırasında ölme riskleri daha azdır. Okulun yapılan doğum sayısını azaltıcı etkisi, 1.000 kadın alındığında, fazladan her yıl eğitimin 2 anne ölümünü önlemesi anlamına gelir.14 Araștırmalar, anne ölümlerini azaltan etmenler arasında, sağlıklı uygulamalar konusunda daha fazla bilgi sahibi olunması, gebelik ve doğum sırasında sağlık hizmeti alınması, daha iyi beslenme ve doğumlar arasındaki zaman aralığının artırılmasının yer aldığını göstermektedir. Bütün bunlar, eğitilmiș kadınların daha fazla ulașabilecekleri imkanlardır.15 Kalkınma açığı Uluslararası topluluğun bir insan hakları konusu olarak kız çocukların eğitimini sahiplenmiș olmasına ve kız çocukların eğitime yapılacak yatırımların yararları apaçık ortada dursa bile, bunun sağladığına ilișkin örnekler bulmakta hiç sıkıntı çekilmez. Örnek mi? Doktorun bir çuval gübre konusunda verdiği talimatlar artık çok rahat anlașılmıyor mu? Televizyonda yayınlanan eğitimle ilgili programların anlamı artık daha iyi kavranmıyor mu? En önemlisi, çocukların örneğinden hareket eden pek çok yetișkin șimdi okuma yazma kurslarına devam etmiyor mu? Gerçekten de, bu çocukların bașarılarıyla ücra bir topluluğun gözlerinin dıș dünyaya açıldığını söylemek abartı olmayacaktır. Daha çok Mısırlı kızı okula yöneltme çabaları Beni Shara’an gibi yerlerde olumlu sonuçlarını verirken, ivme kısa sürede ülkenin tümüne damgasını vurdu. Mısır 2000 yılında Kız Çocukların Eğitimi Girișimini bașlattı. Mısır’ın bu hamlesi, Birleșmiș Milletler Genel Seekreteri Kofi A. Annan’ın Senegal’in Dakar kentinde ișaretini verdiği küresel hamleden birkaç ay sonrasına rastlıyordu. Masır’daki girișim, UNICEF’le birlik- 20 kalkınmaya yönelik yatırımlarda öncelikli duruma gelmesi gerekmektedir. Bunun gerekçeleri karmașıktır ve salt eğitim politikalarının ötesinde, kalkınma konusunda tarihsel olarak ağır basan, bu arada insan haklarını boșlayıp ekonomik düșünceleri bașa alan yaklașımların tartıșılmasını gerektirmektedir. Büyüme modelleri. Kalkınmaya ilișkin ilk düșüncelerin çoğu, gayrı safi yurt içi hasıla ile ölçülen ekonomik büyümenin bașat önem tașıdığı inancına dayanmaktaydı. Buradaki varsayıma göre, herhangi bir ülkenin bir yıl içinde ürettiği malların ve sağladığı hizmetlerin toplam değeri arttıkça, yoksulluk ve eșitsizlik de kendiliğinden, sanki sihirli bir değnek değmișçesine ortadan kalkacaktır. Öyle anılıyordu ki, ekonomik büyümenin nimetleri, zengin yoksul, kadın erkek, herkese düșecekti. Bir ülkedeki üretimi kalkınmanın merkezine yerleștiren bu görüș, gelișmekte olan ülkelerin olumsuz deneyimleri modelin yetersizliğini gösterdik- te ülke hükümetinin 1990’ların bașından bu yana sağladığı bașarıları temel alıyordu. Bu dönemde ülkede yaklașık 200 köy okulu ve 3.500 kadar derslik açılmıștı. Amaçlanan, bu ‘kız çocuk dostu’ modeli ve projeyi kız çocukların eğitimine en fazla direnç gösteren yedi kırsal ile yaygınlaștırmaktı. Takip çalıșmaları hem hızlı hem de belirleyici biçimde geliști. Bașkanlığını Ekselansları Suzan Mubarek’in yaptığı üst düzey toplantılarda kız çocukların eğitimi, sonraki beș yıl için Mısır’ın kalkınmada birinci önceliği olarak belirlendi. Bu hamleye eșlik eden bir bașka hedef de, okullașmada cinsiyet açığının 2007 yılına kadar kapatılması ve bu süreçte okul dıșı yarım milyon kız çocuğa ulașılmasıydı. Bu hedefler doğrultusunda bir ulusal görev birimi olușturuldu. Bu görev biriminde 12’yi așkın bakanlığın temsilcileri ile birlikte hükümet dıșı kurulușlar ve BM kurulușlarından görevliler yer alıyordu. Kalın hatlarıyla strateji, kız çocukların eğitimine yönelik yaklașımın entegre bir EĞİTİLMİȘ KIZLAR: KALKINMADA ÖZEL VE OLUMLU GÜÇ nitelik tașımasını, bir dizi sektörü kapsamasını ve hükümetle sivil toplum arasında sağlam bir ortaklık olușturulmasını öngörüyordu. Görüș alıșveriși ve danıșma süreçleri sonucunda, hedef olarak seçilen yedi ilin her birinde yerel görev birimleri oluștu. Bu görev birimleri, halktan kișileri, ana babaları, okula giden ve gitmeyen kızları, hükümet dıșı kurulușları ve belirli resmi yetkilileri bir araya getiren gönüllü gruplardı. Bu geniș katılım, okulların gerçekten de hizmet ettikleri topluluklara ait olmasını güvence altına alıyordu. Sürecin bütününü yönlendiren organ ise Çocukluk ve Annelik ulusal Konseyi idi. Bașında Genel Sekreter Moushira Khattab’ın yer aldığı bu konsey, BM sistemi içindeki yedi kuruluș tarafından destekleniyordu (*). Katılımcı planlama sürecini kendine ilke edinen bu konsey șimdi kız çocuk dostu okul projesinin uygulanmasında eșgüdüm sağlamaktadır. 2003 yılı hedefi bu nitelikte 3.000 okula ulașılmasıdır. Çocuk dostu ilk dersliğin temeli 2003 yılı çe, yıllar yılı hep șu ya da bu biçimde yenilendi durdu. Gelișmekte olan az sayıda ülke dıșında diğerlerinde büyüme hep sınırlı kalıyor, tek bașına bu tür bir büyümenin yoksulluğu ya da eșitsizliği azalttığına ilișkin tutarlı hiçbir kanıt gösterilemiyordu. Bu noktadaki kalkınma iktisadı aynı zamanda toplumsal cinsiyete de kördü. Erkeklere göre kadınların statüsünün ekonomik kalkınmaya katılımı etkileyip etkilemediği, etkiliyorsa nasıl etkilediği gibi sorular hiç gündeme gelmiyordu. Aynı yaklașım, ‘karșılığı ödenmemiș hizmet’ ekonomisini de görmüyordu. Bundan kastedilen, büyük ölçüde, ekonominin ‘üretken’ sektörünün temelini olușturan kadınlar tarafından üstlenilen ev, bakıp, besleme, yetiștirme vb. gibi ișlerdir. Ayrıca, kadınlarla erkekler arasındaki yerleșik güç ilișkileri nedeniyle hanelere ulașabilen yararların nasıl bölüșüldüğü konusunda da pek az duyarlılık görülüyordu. Yerleșik büyüme modellerinin sarsıldığı 1980’li yıllarda Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu yapısal uyum programlarının uygulanmasına öncülük etti. Bu programlar kamu harcamalarının azaltılmasını, fiyat ve teșviklerin piyasada kendi yollarını bulmak üzere serbest bırakılmasını öngörmekteydi. Uygulanan yapısal uyum programları çoğunlukla eğitim ve sağlık harcamalarıyla birlikte gıda sübvansiyonlarının azaltılması sonucunu verdi ve bu yanıyla yoksulları görece daha olumsuz biçimde etkiledi. Söz konusu kısıntılar özellikle yoksul kadınları olumsuz biçimde etkiledi; çünkü bu kadınlar ailelerinin geçimi için artık hem ev içinde hem de dıșarıda daha fazla yükün altına girmek zorunda kaldılar.16 Uyum programları kendi mantıkları açısından da bașarısızlığa uğrayıp bu kez neredeyse sıfır ekonomik büyüme gibi bir duruma yol açtılar. Șekil 3’ün de gösterdiği gibi, gelișmekte olan ülkelerde kiși bașına gelir artıșı, Dünya Bankası ile IMF tarafından sağlanan yapısal uyum kredileri arttığında bile azalan bir seyir izledi. Dünya Bankası tarafından 2000 Mayıs ayında Sn. Mubarek tarafından atılmıștır. Mısır tarafından gönderilen üç çocuk temsilci arasında yer alıyordu. UNICEF Eğitim Bölümü Sorumlusu Dr. Malak Zaalouk’a göre bașlıca öncelik, okulların, hizmet verdikleri topluluklar için salt eğitim fırsatı ötesinde bașka șeyleri de temsil etmesidir. Dr. Zaalouk șöyle demektedir: Awatif, ülke dıșına yaptığı bu ilk gezinin ve oturumlardan birinin yöneticisi olarak üstlendiği sorumluluğun heyecanını hala anımsıyor. Aynı heyecanla, “Okula gitmemiș olsaydım bu șansı hiç yakalayamazdım” diyor. “En önemli konu yoksullukla mücadeledir. Örneğin, okullarda, Dünya Gıda Programı ve Tarım Bakanlığı’nın desteğiyle yemek çıkartılmaktadır. Sonra, sanitasyon ve sağlık, dahası her okula güçlü bir toplum katılımı gelmektedir. En genel anlamıyla amaç, Mısır’ın en yoksun yörelerindeki halkta, okulların bașarısından kendilerinin de yarar sağlayacağı inancını olușturmaktır.” Awatif șimdi kendi yöresindeki ortaokulda bașarılı bir öğrenci (aynı zamanda gelecek vadeden bir kısa öykü yazarı). Artık üniversiteyi ve daha sonrasını düșünüyor. “Burada, Beni Shara’an’da pek çok kiși benim doktor olmamı istiyor. Bense öğretmen olmak istiyorum. Böylece, kendi öğrendiklerimin bir bölümünü diğer çocuklara da aktarabilirim.” Aradan yıllar geçtikçe, Mısır’da bașarılan, Awatif Morsy’nin kendi payının da bulunduğu bașarı uluslararası planda da taktir edilmiștir.Awatif, 2001 yılında BM Özel Çocuk Oturumu hazırlıkları kapsamında Uganda’nın Kampala kentinde yapılan önemli bir toplantıya Bu dediği zaten oluyor. Awatif artık kendi köyündeki diğer kız çocuklar için model alınacak bir kiși. 11 yașındaki Faten bunlardan biri: “Awatif’in bütün öykülerini okurum. Bir gün ben de onun gibi olmak istiyorum.” Okullar, salt eğitim kanalı olmanın ötesinde bașka șeyleri de temsil eder. (*) Uluslararası Çalıșma Örgütü, Birleșmiș Milletler Kalkınma Programı, Birleșmiș Milletler Kadınlar Kalkınma Fonu, UNESCO, Birleșmiș Milletler Nüfus DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004 21 yılında yapılan bir araștırma, duruma ilișkin șu sonuca varıyordu: Tipik bir gelișmekte olan ülke alındığında, 1980’ler ile 1990’lardaki kiși bașına gelir artıșı sıfırdır.17 1990’lı yıllara gelindiğinde, tek bașına ekonomik büyümenin insani kalkınmayı sağlamaya yeteceği görüșünün hatalı olduğu kabul edildi. Bunun tam tersi doğru gibi görünüyordu: insani kalkınma, ekonomik büyümeyi hızlandırabilir.18 UNICEF’in 49 ülkeyi kapsayan bir araștırması, 1990 ile 2000 yılları arasında en yüksek yıllık ortalama ekonomik büyüme oranına ulașan ülkelerin, 1980 yılı baz alındığında, çocuk ölümleri ve gelir yoksulluğu açısından düșük düzeylerde yer alan ülkeler olduğunu göstermektedir. Buna karșılık aynı dönem içinde ekonomileri küçülen ülkeler, 1980 yılı bazında görece yüksek çocuk ölüm ve gelir yoksulluğu düzeyinde olan ülkelerdir. (Bkz. Șekil 4: İnsani kalkınma ve ekonomik büyüme)18 Anlamlı bir kalkınmanın, iktisadın kendi alanının ötesine geçmesi gerektiği bugün daha fazla kabul edilmektedir. Ayrıca, özellikle 1995 yılında Beijing’de yapılan Dördüncü Dünya Kadın Konferansı Eylem Platformu toplantısından bu yana, bir nokta daha görece daha iyi kavranmaktadır: Kalkınma iktisadında toplumsal cinsiyet perspektifi vazgeçilmezdir ve kadınları güçlendirmeksizin yoksulluğun sürdürülebilir biçimde azaltılması mümkün değildir.20 Evrensel eğitim modelleri. Eğitim politikaları, kız çocukların eğitiminin, bir ülkenin herkes için eğitim hedefini bașarılı biçimde gerçekleștirmesinde temel önem tașıdığı gerçeğine ulașıncaya kadar yavaș bir gelișim göstermiștir. Birçok ülkenin bağımsızlığını henüz yeni kazanmıș olduğu kalkınma hareketinin ilk dönemlerinde, eğitim, bir ülkenin gelișiminde yașamsal bir etmen olarak coșkuyla karșılanıyordu. Gelgelelim, bütün çocukların eğitilmesi gerçekten devasa bir görevdi. 1960 yılında, gelișmekte olan ülkelerde yașayan 6-11 yașlarındaki çocukların yarısından azı ilkokula gidiyordu ve Sahra Güneyi Afrika ülkelerinde her 20 çocuktan ancak 1’i ortaöğretime devam edebiliyordu. 1980’e gelindiğinde, belirli bir bașarıya rağmen (ilköğretimde genel okullașma oranının Asya ve Latin Amerika’da iki, Afrika’da ise üç kat artması21) çoğunluğu kızlar olmak üzere milyonlarca çocuk hala okula gitmiyordu. Hızlı nüfus artıșı sağlanan ilerlemeleri sürekli olarak eritiyor, bașka bir deyișle nüfus artıșı okullașan çocuk sayısındaki artıșı așıyordu. 22 EĞİTİLMİȘ KIZLAR: KALKINMADA ÖZEL VE OLUMLU GÜÇ ȘEKİL 3 IMF/DÜNYA BANKASI KREDİLERİ VE BÜYÜME Kaynak: Easterly, William, The Elusive Quest for Growth, MOIT Press, Cambridge ve Londra, 2001. Yapısal uyum 1980’li yıllarda durumu daha da kötüleștirdi. 1980 ile 1993 yılları arasında yapısal uyum programları uygulayan Sahra Güneyi Afrika ülkelerini kapsayan bir araștırmaya göre, kiși bașına reel harcamalarda ortaya çıkan ortalama gerileme yapısal uyum dönemi boyunca yüzde 14’tür. 22 Eğitimde kiși bașına harcama, bu grupta yer alan 15 ülkeden 12’sinde azalmıștır. 1990 yılında Tayland’ın Jomtien kentinde toplanan Herkes için Eğitim Dünya Konferansı, en yoksul ülkelerde çocukların eğitim hakkının sürekli olarak boșlandığını kabul etmiș, ayrıca 1980’li yıllar boyunca süren yapısal uyum programları sonucunda özellikle kız çocukların eğitim haklarına yönelik ihmalin, uluslararası müdahalelerle hafiflemek yerine daha da ağırlaștığını belirtmiștir. Yeni bir dönemi bașlatan bu toplantıyla birlikte dünyanın dikkatleri yeniden eğitime odaklanmıș, bütün çocukların eğitimi yönündeki yeni hamlenin merkezine kaliteli temel eğitimin yerleștirilmesi yolunda önemli bir adım atılmıștır. Özetle bu toplantı, eğitimin kalkınmanın merkezine yeniden yerleștirilmesi açısından önemli bir ișlev görmüștür. Kız çocukların eğitimine ilișkin modeller. Jomtien Konferansı ve buradan kaynaklanan Herkes için Eğitim hareketi, eğitimde cinsiyet açığını kapatmanın ve kız çocukları okula yönlendirip okulda tutma amacıyla özel önlemlere bașvurmanın önemini kabul etmiștir. Herkes için eğitimi he- defleyen bu kapsamlı hamle sırasında toplumsal cinsiyet açığının da kendiliğinden kapanacağı varsayılmaktaydı. Oysa sonuç her durumda ve mutlaka böyle olmamıștır. 1990’lı yıllarda kız çocukların eğitimine daha fazla önem verilmesi, insan haklarını temel alan iki ana hareketin kesișmesine bağlanabilir. Bu iki hareketten birincisi, 1989 yılında Çocuk Hakları Sözleșmesinin benimsenmesi sırasında kalıcı bir ivme kazanan çocuk hakları hareketiydi. İkincisi ise, 1995 yılında Beijing’de yapılan Dördüncü Dünya Kadın Konferansında bir Eylem Platformunun olușturulmasıyla sonuçlanan kadın hareketi. Platform, kız çocukların haklarını ve gereksinimlerini özel olarak öne çıkarmaktaydı. Konuya bu yönden yaklașıldığında, kız çocukların eğitimine hak ettiği önemin verilmesi için 21. yüzyıla kadar beklendiğini söylemek mümkündür. Oysa, kız çocukların eğitiminin ekonomik açıdan da sonuç verici olduğuna ilișkin akademik kanıtlar ve programatik veriler özellikle 1980’lerle ȘEKİL 4 GELİR YOKSULLUĞU DÜZEYİNE GÖRE İNSANİ KALKINMA VE EKONOMİK BÜYÜME (Kiși bașına gelirde yıllık ortalama artıș hızı, 1990-2000) Yüksek/Orta/Düșük tanımları gelir yoksulluğu düzeyine ilișkindir Kaynak: UNICEF, ‘Sinerjiler,maliyet-yarar analizi ve çocuklara ilișkin politikalar’(uluslararası ayın), UNICEF Politika ve Planlama Dairesi, Küresel Politikalar Bölümü, 2003. 1990’ların bașında apaçık ortadaydı. Buna karșılık, kız çocukların eğitiminin salt eğitimle ilgili bir konu olmaktan çıkıp daha merkezi bir yer ișgal etmesi, ancak 2000 yılında, BM Binyıl Zirvesi ve Dakar’daki Dünya Eğitim Forumu ile mümkün olabilmiștir. Direnç Sözü edilen bu genel uluslararası eğilimler bir yana bırakılırsa, kız çocukların eğitiminin hak ettiği önemi kazanmasını engelleyen bașka etmenlerden de söz edilebilir. Toplumsal cinsiyet rollerine ilișkin yöresel inançlar, kültürel değerler ve tutumlar, örneğin eğitimin bir kızın evlilik șansını nasıl etkilediğine ilișkin yargılar, hiç kușkusuz kız çocukları okuldan uzak tutabilmektedir.23 Kültürel direnç bütün ülkelerde her zaman aynı içerik ve yönde olmayabilir. Kültürel direnç, veri alınan ülkenin coğrafi bölgelerine ya da nüfus gruplarına göre değișkenlik gösterebilir. Dahası, toplumsal cinsiyet rollerine ilișkin beklentiler de, yașamın hangi döneminde olunduğuna göre garklılașabilir. Örneğin Latin Amerika ve Karayipler söz konusu olduğunda bu beklentiler, ilkokulun ilk yılları ile ergenlik döneminin sonları arasında önemli farklılıklar gösterebilmektedir. Bütün bu söylenenlere karșın, ana babaların kız çocukların okula gitmesine yönelik itirazlarının, kızların eğitim görmemesi gerektiği biçimindeki bir inançtan çok, güvenlik ve aile ekonomisiyle ilgili birtakım gerekçelere dayandığı söylenebilir. Örneğin ana babalar okulun kızları için güvenli bir yer olmadığını; ev ile okul arasındaki mesafenin uzun ve tehlikeli olduğunu; kız çocukların okul ve ev arasında cinsel saldırıya ya da bașka tür șiddet hareketlerine maruz kalabileceklerini düșünebilirler. Üstelik, bu yöndeki endișelerin pek de haksız olduğu söylenemez. Ayrıca, ana babalar, kız çocuğun evdeki ya da tarladaki ișlerini bırakıp okula gitmesinin aile gelirini ve geçimini olumsuz biçimde etkileyeceğini de düșünebilirler. Yoksul aileler için, kız çocuğu okula göndermekle ortaya çıkan fırsat maliyeti, kısa dönemde ekonomik açıdan katlanılması gereken bir maliyet olarak görülmeyebilir. Bu eğilim, kadınların ücretli ișlerde çalıșma hakkına sahip olduğu görüșünün yerleșmediği ya da eğitilmiș kadınların çalıșabilecekleri ișlerin çok sınırlı olduğu toplumlarda özellikle belirgindir. Sonuçta, kız çocukların okula gönderilip gönderilmemesine ilișkin kararlar, genellikle, kararın aileye getireceği DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004 23 maliyet ve yararların karșılaștırılmasıyla alınmaktadır.24 Böyle durumlarda sorun, ailelerin eğitime yönelik talebinden çok ișin arz yanına ilișkindir: Güvenlikli, erișilebilir ve kız çocuk dostu okulların varlığı; kadınların çalıșabilecekleri ișler; ana babalara eğitim konusunda gerekli bilgilerin verilmesi, vb. Gerçekten de, eğitimin sağlayacağı yararlar ikna edici biçimde anlatıldığında; yerel ya da aile ölçeğindeki fiziksel ve ekonomik engeller așıldığında, kız çocuklarının eğitimine karșı çıkmayı gene de sürdüren ana baba oranı azalacaktır. Örneğin Sierra Leone’de, toplumların ortak sorunların çözümü için eğitim gördükleri yörelerde, en yoksul olanlar dahil aileler șimdi kız çocuklarını okula göndermektedir.25 Kenya Hükümeti 2003 yılında okul harçlarının kaldırıldığını ilan ettiğinde, daha önce okula gitmeyen 1.3 milyon çocuk ve genç okullara akın etmiștir ve bunların yaklașık yarısını kızlar olușturmaktadır (35. sayfada yer alan Kenya ve okul harçları bașlıklı panele bakınız). Eğitim, kız çocukların ve kadınların yașamlarını kurtarır, yașam kalitesini artırır. Eğitim, kalkınmanın daha eșitlikçi olmasını, ailelerin güçlenmesini, hizmetlerin ve çocuk sağlığının iyileșmesini sağlar. 24 Asıl sorunun çocuklardan ve ana babalardan eğitim için bir talep gelmemesinde yatmadığı yargısını, dünyanın çeșitli ülkelerinde yapılan kamuoyu yoklamaları da desteklemektedir. Pew Araștırma Merkezi tarafından yakınlarda gerçekleștirilen ve dünyadaki çeșitli ülkeleri kapsayan bir araștırmaya göre, Latin Amerika’da her 10 kișiden 6’sı, Afrikalıların ise yarıdan fazlası yetersiz okulları “ülkelerinin önde gelen sorunlarından biri” saymaktadır.26 Gallup ise 60 ülkeden 50 bini așkın kișiyi kapsayan bir kamuoyu araștırması gerçekleștirmiștir. Bu araștırmada kapsananların yüzde 86’sı eğitimin erkekler için kızlardan daha önemli olduğu görüșüne karșı çıkmıștır.27 Dünya Bankası tarafından gene yakınlarda gerçekleștirilen ve 23 ülkeyi kapsayan karșılaștırmalı bir çalıșma da, çocuklarını okula gönderip göndermeme kararında zorlanan yoksul ailelerin bu konudaki iç burkucu ifadelerine yer vermektedir. Çocuklarını okula göndermek için çarpıcı özverilerde bulunan ailelerin ifadeleri de gene aynı çalıșmada yer almaktadır.28 UNICEF de Doğu Asya ve Pasifik bölgesinde çocukları ve ergenleri kapsayan yaygın bir araștırma gerçekleștirmiș, okula gitmeyenlere bunun nedenlerini sormuștur. Bu soruya okula gitmek istemedikleri ya da okulu sevmedikleri biçiminde yanıt verenlerin oranı yalnızca yüzde 19’dur. Yanıt verenlerin yüzde 22’si bir iște çalıșmak için okulu yarıda bırakmıștır. Yüzde 43’lük bir bölüm parasızlık yüzünden okula gidemediğini belirtmiștir. Bunların arasında, ev ișlerine yardım etmek için okula gitmediklerini belirten yüzde 22’lik bir kesim de vardır. Çevrelerinde okul olmadığı için okula gidemediklerini söyleyenler ise yüzde 4 oranındadır.29 Dahası, 2001-2002’de tüm dünyadan 95 milyon yetișkinin ve çocuğun görüș bildirdiği Çocuklar için Evet kampanyasında “her çocuk eğitim görmeli” bașlığı en fazla oyu toplamıștır. Tabandan gelen böyle bir talep varsa, o zaman eğitimin önündeki bașlıca “kültürel” engelin, ulusal ve uluslararası siyasal odakların eğitime birinci önceliği tanıma ve pratikte ișlediği görülen önlemlere bașvurmadaki isteksizlikleri olduğu söylenebilir. Gerçekten de, kız çocuklarla kadınların özel konumları, büyük çoğunluğunu erkeklerin olușturduğu karar mekanizmalarının ilgi alanından geleneksel olarak uzak kalmıștır ve özel bir bașlık olarak kız çocukların eğitimi henüz yeni yeni gündeme getirilmektedir. Kız çocuklara eğitimde eșit fırsat tanınması, bugün bile kimi güçlü çevrelerde açık dirençle karșılașmakta, bu alandaki ayrımcılık sürmektedir. Toplumsal cinsiyet eșitliği ilkelerini dillerinden düșürmeyen birçok siyasetçi, idareci ya da dıș yardım görevlisi, iș özel olarak kız çocuklara ve kadınlara odaklanan programlara geldiğinde rahatsızlık duymakta ve bunların yașama geçirilmesinde isteksiz davranmaktadır. Bütün kızların okula gitmelerini amaçlayan herhangi bir hamlenin yerel koșullara duyarlı olması gerekir. Örneğin, nerede varsa, toplumsal cin- PANEL 4 © UNICEF/HQ03-0371/Ami Vitale Bihar’ın (Hindistan) ‘karate kızları’ Bihar, insani kalkınma göstergeleri açısından Hindistan’ın en sorunlu eyaletlerinden biridir. Bu eyalette karate ile kız çocukların eğitimi arasındaki ilișki ilk bakıșta açıkça görülmeyebilir. Ne var ki, örneğin 18 yașındaki Lalita Kumari için bu ikisi bir araya gelmiș ve onun yașamını değiștirmiștir. Her șey Lalita yerel ‘Jagjagi’ ya da “Uyanıș Merkezine” devam ederken bașladı. Jagjagi ya da ‘Uyanıș Merkezi’, 9 ile 15 yaș arasındaki kızlarla, dezavantajlı topluluklara mensup, ilkokula hiç gitmemiș ya da gidip de bitirememiș kadınlara yönelik bir okuldur. Bu okulda günde 4 saat olmak üzere haftada 6 gün temel okuma yazma ve aritmetik dersleri verilmektedir. Derslerde kullanılan materyal toplumsal cinsiyet duyarlı içeriktedir ve sağlık, hukuk bilgileri, kadınların sorunları ve çevre gibi yerel koșullar ve sorunları ele alacak biçimde hazırlanmıștır. Bir gün Lalita’ya, Mahila Shiksan Kendra’da 8 aylık bir kursa katılmak isteyip istemediğini sordular. Burası yarı okur yazar kadınlarla ergenlik çağındaki kızlar için yatılı bir eğitim merkeziydi. Temel eğitim ve yașam becerileri alanında eğitim veren bu okul ayrıca öğrencilere bir üst kademe eğitime devam fırsatı da sağlıyordu. Merkezde verilen kurs bütüncül bir hedefe yönelmekte, devam edenlerin kendi özgüvenlerini sağlama gereksinimine ağırlık tanımaktadır. Kız çocuklar bu merkezde kișisel ve sosyal yașamlarında kendilerine yardımcı olacak analitik becerileri kazanacak biçimde eğitilmektedirler. Kursu tamamlayan kızlar geldikleri köylere dönmekte, yeni edindikleri becerileri gündelik yașama uygularken, geçirdikleri deneyimleri bir günlüğe kaydetmektedirler. Bașlıca amaç, motivasyon düzeyi yüksek, kendi topluluklarında önderlik rolü üstlenebilecek kırsal kadınlardan olușan bir havuzun olușturulmasıdır. Lalite önüne çıkan bu fırsata sımsıkı sarılmak istedi. Ancak, kız çocukların evlerinde kalmaları gerektiğini düșünen babası Lalita’nın bu kursa katılmasına karșı çıkıyordu. Ayrıca kursun bir parçası olarak kızına karate öğretilecek olması da hiç hoșuna gitmiyordu. Lalita’nın babasına göre bu, kızının toplumdaki imajına zarar verirdi. Lalita, geleneksel olarak ‘kirli’ sayılan bir kasta mensuptur. Bu nedenle merkezde verilecek kursun hijyenle ilgili yanları özel olarak önemsenmekteydi. Böylece Lalita da ailesine yönelik herhangi bir damgayı ortadan kaldırma fırsatı bulacaktı. Sonuçta babası ikna edildi ve Lalita 2001 yılında kursu bitirdi. Artık 5. sınıfa gelmiști; ama onun hedefi 10. sınıfa kadar gelmekti. “Bu kursa bașlamadan önce, ot biçme, yakacak toplama, temizlik yapma ve yemek pișirme dıșında bașka iș yapmazdım. Șimdi, Bihar DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004 25 siyet ayrımcılığının yol açtığı gerçekler tek tek dikkate alınmalıdır. ‘Geleneksel kültür’, çoğu kez, kız çocukların eğitimi alanında belirlenen hedeflere ulașılamamasının gerekçesi olarak gösterilir.30 Gelgelelim, bunun pek de geçerli bir mazeret olmadığı giderek daha iyi anlașılmaktadır. karșılașır. Dolayısıyla, kız ve erkek çocuklar arasında eğitim alanında görülen bariz eșitsizlik eğitimin ötesinde bașka alanlara da yansır. Sonuçta, kız çocukların yiyecek, temiz içme suyu, sanitasyon, sağlık, barınma ve bilgilenme imkanlarından yoksunluk gibi yoksulluğun diğer sonuçlarıyla karșılașma olasılıkları da daha yüksektir. Yoksulluğun kızlara dönük iki keskin kenarı Gerçi eğitimdeki toplumsal cinsiyet eșitsizliği hem yoksullar hem de yoksul olmayanlar için geçerlidir; ancak bu eșitsizlik yoksulluk içindeki çocuklar söz konusu olduğunda daha da artmaktadır. Örneğin yoksulluk eșiğinin üzerinde olanlar arasında hiç eğitim görmeyen erkek çocukların oranı yüzde 3, kız çocukların oranı ise yüzde 5 iken, yoksul ailelere gelindiğinde bu oranlar sırasıyla yüzde 12 ve yüzde 17 olarak karșımıza çıkmaktadır. Demek ki, kız çocuklar bir yanda yoksulluğun, diğer yanda da kız olmanın ortaya koyduğu çifte olumsuzluğun etkisi altındadırlar. Gelișmekte olan ülkelerde çocuk yoksulluğunun yaygınlığı ve derinliği ile ilgili yeni bir rapor31 șu bulguya ișaret etmektedir: Gelișmekte olan ülkelerde 7 ile 18 yașlar arasında olup hiç eğitim görmemiș 135 milyon çocuk vardır ve kız çocukların eğitimden yoksun kalma olasılıkları erkeklere göre yüzde 60 daha yüksektir (bu olasılık erkek çocuklarda yüzde 10 iken kızlarda yüzde 16)(bkz. Șekil 5: Hiç okula gitmemiș kız ve erkek çocuklar). Pratik açıdan bakıldığında, eğitimden yoksun kalan bütün çocuklar bașka yoksunluklarla da ve Jharkhand’daki dört Mahila Shiksan Kendra merkezinden 40 kadar kıza karate öğretiyorum.” Kız çocuklarının bu șekilde güçlendirilmeleri, Mahila Samakhya (genel olarak ‘Kadınların Eșitliği için Eğitim’ biçiminde çevrilmektedir) programının bașarısı açısından temel önemdedir. Program, 1992 yılından bu yana Bihar Eğitim Projesi’nin bir parçasıdır. Bu proje ilk bașlatıldığında Bihar yüzde 23 ile ülkede kadın okur yazar oranının en düșük olduğu eyaletti. Bugün bu oran yüzde 34’e çıkmıștır. Halen Bihar’ın 10 ilçesinde 2.063 köyü kapsayan Mahila Samakhya programı, kadın eșitliğinin sağlanmasında eğitimin oynayabileceği merkezi rolü öne çıkarmaktadır. Amaçlanan, kadınların kendilerine ilișkin görüșlerinin ötesinde, toplumun kadınlara biçtiği geleneksel rol kalıplarının da değiștirilmesidir. Bihar’daki Mahila Samakhya stratejisinin çekirdeğini yerel kadın grupları olușturmaktadır. Bugün bu grupların sayısı 2 bine, gruplarda yer alan toplam kadın sayısı da 50 bine ulașmıștır. Grupların yürüttükleri etkinlikler, günlük temel gereksinimlerini karșılarken ailelere yardımcı olmaktan siyasal alanda nüfuz 26 olușturmaya kadar uzanan geniș bir alana yayılmaktadır. Grupların son on yıl içinde bașardıkları ișler arasında, yetișkin kadınlarda okuma yazma kurslarına yönelik talebin yükselmesi; toplumlar ve aileler içinde kadınların görünürlüğünün ve kadınlara yönelik saygının artması ve Panchayati Raj adı verilen yerel yönetim organlarına yüzlerce kadının seçilmesi yer almaktadır. Kadın gruplarının özel duyarlılık gösterdikleri bașlıca konulardan biri, bașta kızları olmak üzere çocuklarının önündeki eğitim fırsatlarını artırmak için neler yapılabileceğidir. Merkezlerde eğitim görene kızların hemen hepsi, Hindistan hükümeti tarafından resmen ‘program kapsamındaki kastlar’ ya da ‘kabileler’ olarak tanımlanmıș dezavantajlı gruplara mensuptur. Önemli olan, bu merkezlere devam eden kız çocuklara, yalnızca eğitim alanında değil, güçlenme alanında da imkanlar sunulmasıdır. Bașka bir deyișle asıl amaç, bu merkezlere devam eden kızların karar alma, önderlik üstlenme ve kendi kaderlerini değiștirecek kolektif stratejiler geliștirme becerilerini kazanmalarıdır. Bu, bütüncül müfredat çerçevesinde, kimi merkezlerde karate, diğerlerinde ise bașka sporlarda eğitimi öngörmek- EĞİTİLMİȘ KIZLAR: KALKINMADA ÖZEL VE OLUMLU GÜÇ tedir. Lalita karate öğretirken duyduğu mutluluğu șu sözlerle anlatıyor: “Bașlarda kızlar ama bir tarafımız kırılır gibi endișelerle tedirginlik duyuyorlar ve ben de onları bu konuda rahatlatıyorum. Zamanla kendilerini bu ișe kaptırıyorlar ve erkekler kadar güçlü olmak istediklerini söylüyorlar. Bu da beni gerçekten mutlu ediyor.” Lalita’nın kendisinden büyük dört erkek kardeși ise karate öğretmenliği ișine hiç de sıcak bakmıyor ve artık Lalita’nın evlenme zamanının geldiğiniz düșünüyor. Bereket versin babası bugün Lalita’nın en büyük destekçisi. Babaya göre Lalita diğer çocuklarından çok daha iyi davranıșlar içinde. Lalita șimdi karate dersleri verdiği dört merkeze kendi bașına yolculuk yapabiliyor. “Otobüste giderken erkeklerin, mavi kușaklı karateci olduğumu bilmeden beni itip yerimi almak istedikleri ya da beni tehdit ettikleri durumlar olmuștu. Otobüsteki koltuğumu geri almam açısından karatenin bana çok yararlı olduğunu söyleyebilirim.” Alternatif: Kalkınma için insan haklarını temel alan çok sektörlü bir model Kalkınma için alternatif bir yaklașım daha vardır. İnsan haklarını temel alan çok sektörlü model kız çocukların eğitim hakkının yașama geçirilmesi, uluslararası topluluğun taahhütlerini yerine getirmesi ve kız çocukların eğitimine yapılacak yatırımın çarpan etkisinin azamiye çıkarılması açısından çeșitli üstünlüklere sahiptir. İnsan hakları Birleșmiș Milletlerin sözü edilen bu yaklașımı benimsemesi için yürütülen bașarılı çabaların bașını UNICEF çekmiștir. UNICEF’in çalıșmaları ve misyonu insan hakları alanındaki iki temel anlașmaya dayanmaktadır: Çocuk Hakları Sözleșmesi ve Kadınlara Yönelik Her Tür Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleșmesi. UNICEF’in çalıșmaları 1996 yılından bu yana, bu iki anlașmada yer alan ilkelerce yönlendirilmekte, çocuklarla kadınların hakları bütün ișbirliği programlarında birbiriyle ilișkilendirilmektedir. Bu bağlamda artık anlașılmıștır ki, bașta kız çocukların özel durumu ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık olmak üzere ayrımcılığın bütün biçimlerine karșı mücadele edilmeden, çocukların haklarını ne ulusal düzeyde ne de küresel ölçekte yașama geçirmek mümkün olabilecektir. Dahası, evrensellik, eșitlik, ayrım gözetmeme ve katılım gibi insan hakları ilkeleri kalkınmaya yönelik ekonomik yaklașımlara uygulandığında, ulașılan sonuçlar da herkes için daha eșitlikçi, demokratik ve sürdürülebilir bir gelișme anlamına gelmektedir. çocukları okula çekemeyecektir. Dolayısıyla çözümlerin de eğitimin kendi standart çerçevesinin dıșından gelmesi gerekir. Bu, çeșitli sektörlerde, planlamayı ve somut girișimleri kaynaștıran bir yaklașım olmalıdır. Örneğin, sağlık ve beslenme alanındaki müdahaleler, ilk bașta çocukların hayatta kalma ve sağlıklı gelișme șanslarını artırmak için tasarlanmıș olsalar bile, sonuçta çocukların okullardaki bașarımını da olumlu yönde etkileyecektir. Okullarda yemek çıkarılması ise, bir yandan çocukların beslenmesine katkıda bulunurken, diğer yandan çocukların okula kaydolup devam etmeleri açısından özendirici bir rol oynayacaktır. Özetle çok sektörlü yaklașım, kız çocukların eğitimi açısından mantıken ve kaçınılmaz olarak mümkün olan en iyi sonuçları verecektir. Gelecek vadeden bir yaklașım Binyıl Kalkınma Hedefleri, hakları daha fazla temel alan, çok yönlü ve insan merkezli bu kalkınma vizyonunu yerleșik kılmıștır. Belirlenen hedefler, temel olarak, eğitim, sağlık, yoksullukla mücadele ve çevre gibi alanlardaki ilerlemeleri, kız çocukların eğitimde eșitlik hakları ile ilișkilendirmektedir. Bugün, sözü edilen yeni yaklașım ve hedefler, kız çocukların yașamı ve ulusların geleceği açısından umut vermektedir. ȘEKİL 5 ÇİFTE TEHLİKE Herhangi bir okula hiç gitmemiș 7-18 yaș grubundaki çocukların %’si Çok sektörlülük Kız çocukların eğitimlerini tamamlama hakkından yararlanmalarının önündeki birçok engel, hatta kimilerine göre bu engellerin çoğunluğu, okulların ve dersliklerin dıșında yatmaktadır. İçecek ve kullanacak suyu olmayan kasabalarda, HIV/AIDS’in pençesindeki topluluklarda ve yoksulluk içindeki ailelerde kız çocuklar genellikle yemek yapsınlar, hastalara ve küçüklere baksınlar ve ev ișlerini görsünler diye evlerine hapsedilmektedirler. Ortada böyle gerçekler varken, hiçbir yeni müfredat, toplumsal cinsiyete duyarlı hiçbir ders planı ya da kültürel koșullara uygun hiçbir ders kitabı kız Kaynak: Gordon, D., vd., ‘Gelișmekte Olan Ülkelerde Çocuk Yoksulluğunun Dağılımı: UNICEF’e Sunulan Rapor’ (son taslak), Uluslararası Yoksulluk Araștırmaları Merkezi, Bristol Üniversitesi, Bristol, Temmuz 2003. DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004 27 28 EĞİTİLMİȘ KIZLAR: KALKINMADA ÖZEL VE OLUMLU GÜÇ DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004 29