Değerli Velilerimiz, Günümüz eğitim anlayışı içeresinde öğrencileri geleceğe hazırlarken yalnız okul dersleri ve bu derslerden elde edilen başarıya dayalı “öğretim” merkezli uygulamaların yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Eğitimdeki bu eksikliği giderme amacı ile Özel Nadide Eğitim Kurumları olarak karakter eğitimi çalışmaları yürütmekte ve bunu önemsemekteyiz. İnsan yaşamında okul öncesi ve okul çağı çocukluk dönemi sağlıklı bir kişilik kazanımında ve topluma uyum sağlanmasında en kritik dönemlerdir. Bir bilge: “Çocuklar toplumumuzun %25'ini ama geleceğimizin %100'ünü oluşturmaktadır” demiştir. Geleceğin sağlıklı toplumunu oluşturacak çocukların, sosyal beceriler ve olumlu karakter özellikleri kazanmaları gerekmektedir. İlköğretim dönemi, çocukların bu özellikleri kazanmaya en açık olduğu dönemdir. Bu dönemde anne baba ve öğretmenler çocuklar için model aldıkları en önemli figür haline gelirler. İlköğretim öğrencilerinin bu eğitimi öğretmenlerinden almaları onların bu konuyu içselleştirebilmelerine ve uygulamaya koymalarına olanak sağlayacaktır. 2017-2018 eğitim-öğretim yılında karakter eğitimi kapsamında ele alacağımız konular: • Sorumluluk • Özgüven • Sabır-Şükür • Ailem *İlk konu başlığımız olan sorumluluk ile ilgili her yaş seviyesine uygun farklı etkinlikler uygulanmaya başlanmıştır. SORUMLULUK Sorumluluk; bir görevi üstlenme bu görevin gereklerini yerine getirebilme ve bu sürecin olumlu ve olumsuz yanlarının sonuçlarını yüklenebilme anlamına gelir. Sorumluluk tarifindeki bu basit görünüm aslında biraz yanıltıcı olabilir. Çünkü belirli sorular söz konusudur: Kim hangi yaşta ne gibi sorumluluklar alacaktır? Bu sorumluluklar nasıl denetlenecektir? Sorumlulukla karşılıklı olma diye bir ilke var mıdır? Tüm bu sorulara özenle yanıt verildiğinde dahi sorumlulukla ilgili sıkıntılar yaşanıyorsa ne yapmak gerekir? Sorumluluğu öğrenmek bir beceri öğrenmek gibidir. Ne kadar çok denenirse o kadar iyi öğrenilir. O halde sorumluluk duygusunun gelişmesinin önündeki en büyük engel nedir? Bu sorunun cevabı bir kısmımızı üzebilir belki. Çünkü çocukların sorumluluk sahibi bireyler olmasının önündeki en büyük engellerin ya gevşek eğitim stratejileri uygulayan aşırı iyi anne ve babalar ya da korumacı tutum sergileyen anne ve babalar olduğu gözlenmektedir. Her ihtiyacı anne-baba tarafından karşılanan, devamlı neyi nerede ve nasıl yapacağı kendisine hatırlatılan, yanlış yaptığında azarlanan ve kınanan çocuklar, gölge bir kişiliğe sahiptir. Anne babaya sormadan bir iş yapmayı tercih etmezler, kendilerine güvenlerini kaybedebilirler. Karşılaştıkları bir problemi çözmekte güçlük çekebilirler. Duygularını, tepkilerini rahatça ifade etmesine, gerektiğinde 'hayır' demesine izin verilmeyen çocuklarda bağımsız bir kişilik gelişmediği için sorumluluk duygusunu da kazanmakta zorlanırlar. “O daha çocuk, kendi başına karar veremez." , “Onun için doğru olanı yapıyoruz.”, “Hayır, öyle demek istemiyorsun.”, “O zayıf alıyor, ben üzülüyorum.” cümleleri sıklıkla kaçınılması gereken cümlelerdir. Unutmayalım ki çocuklar “yaşayarak, yaparak” öğrenirler. Bu nedenle sorumluluk duygusunun gelişmesinde en etkili yöntemlerden biri, çocuğun davranışının sonucunu yaşamasına fırsat vermektir. Anne babalar genellikle çocuklarını olumsuzluklardan koruma içgüdüsüyle hayatı çocuklar için kolaylaştırmaya çalışırlar. Sabahları okul için giysilerini giydirmek, ayakkabılarını bağlamak, ödevini yapmadan okula gidip de öğretmeninden uyarı almasın diye ödev ile ilgili araştırmaları yapmak… Tüm bunlar kısa vadede çocuğu olumsuz sonuçlardan korur gibi görünse de uzun vadede maalesef kişilik gelişimini, özgüven oluşumunu olumsuz olarak etkileme riskini taşırlar Biri her gün sizin için işlerinizi yapsa siz işinizi yapmak için çaba gösterir miydiniz? Çocuklar da doğal olarak anne-baba tarafından desteklenen becerilerini geliştirmeye ihtiyaç duymazlar, daha doğrusu duymuyor gibi görünürler ama bir gün annebaba desteğini azalttığında o zaman büyük zorluklar yaşarlar Çünkü zamanın da gelişmeyen becerileri sonradan kazanmak için çok daha fazla emek harcamak gerekir. Korumacı tutum sergileyen ailelerde ise varsayılan demokratik tutum adına çocukların tüm istekleri aile tarafından doyurulur. Bu tip ailede de yine çocuklarda özgüven sorunu görünmekle birlikte bu çocuklar güven eksikliklerini birçok yöntemle kamufle etmeye çalışırlar. Korumacı tutum sergilemenin diğer ucunda ise çocuktan sorumluluklarını yerine getirirken “en iyi şekilde yapmasını beklemek” bulunur. Her yeni beceri, başta acemice olan girişimlerle başlar. Bu nedenle çocukların sorumlulukları öğrenirken zamana ve anne-babanın sabrına ihtiyaçları vardır. Yemeğini kendi başına yemeye başladığında döküp saçması normaldir ya da bardağı taşırken elinden düşürmesi… Bu tip durumlarda anne babanın eleştirel davranması “Bırak dökeceksin, sen yapamazsın” gibi geri bildirimler vermesi ya da daha hızlı sonuçlar istedikleri için kendilerinin yapmaları sorumlulukların kazanılmasını engelleyebilir. Çocuğumuzdan beklentilerimizin gerçekleşmesi durumuna göre onun sorumluluklarını öğrendiğini ya da öğrenmediğini düşünürüz. Her ebeveynin farklı beklentileri olacaktır. Her çocuk aynı zamanda, aynı sorumluluğu alamaz. Çocukların kişilik özellikleri, fiziksel yapıları dikkate alınmalıdır. Burada önemli olan çocukların kendi işini yaparken engellenmemesidir. Sık sık görürüz; bir soru sorulduğunda çocuğun yerine cevap vermeye kalkan anne- babaları… İşte bu ve benzeri davranışlar çocukta sorumluluk duygusu ve kişilik gelişimini olumsuz etkileyen ebeveyn tutumlarıdır. Çocuğun söz konusu sorumluluklarını yerine getirebilmesi için seçenekler oluşturulmalı, onun kişiliğine de saygı göstererek k a r a r süreçlerinde yer alması sağlanmalıdır. Yerine getirilen sorumluluklar için çocuk takdir edilmeli, yerine getirmeye çalıştıklarında ise çocuğun çabası olumlu biçimde desteklenmelidir. Sorumlulukların alınması hiçbir zaman kişilik savaşlarına dönüştürülmemeli çocuğun istek ve yapabilme gücüne uygun olmayan sorumluluklar dayatılmamalıdır. Yaşının üzerinde verilen sorumluklar ise çocuk için örseleyici olabilir. Yinelenen başarısızlıklar öz saygı konusunda yaralanmalara neden olabilir. Bir çocuğa sorumluluk verilirken neden verildiği kendisinden neler beklendiği başarısız olduğu zamanlarda ise ne yapması gerektiği mutlaka anlatılmalıdır. Bütün bunlara rağmen sorumluluklar konusunda sıkıntılar yaşanıyorsa çocuğun ev dışı alanlardaki sorumluluk anlayışı değerlendirilmelidir. Bazı çocuklar evde sorumluluk almazken okulda almakta ya da tam tersi olmaktadır. Bu nedenle çocuğun sorumluluk anlayışı çok yönlü değerlendirilip ona uygun manevralarla desteklenmelidir. Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi