KIBRIS’I YENİDEN BİRLEŞTİRMEK: ŞİMDİYE DEK EN İYİ FIRSAT 194. Avrupa Raporu – 23 Haziran 2008 İÇİNDEKİLER ÖZET VE ÖNERİLER ............................................................................................................ i I. YENİ SİYASİ İRADE........................................................................................................1 A. YENİ KIBRIS RUM CUMHURBAŞKANLIĞI .......................................................................1 B. KIBRIS RUM YAKLAŞIMINDA YAŞANAN DÖNÜŞÜM ...................................................3 C. KIBRISLI TÜRKLER UZLAŞMACI TAVRINI KORUYOR .................................................4 II. 2008 YILINDAKİ MÜZAKERELER ..............................................................................6 A. 21 MART SÜRECİ ...................................................................................................................6 B. MÜZAKERE YÖNTEMİNİN GELİŞTİRİLMESİ ..................................................................8 1. Medyanın bilgilendirilmesi...................................................................................................8 2. Sivil toplumun sürece dahil edilmesi....................................................................................9 3. Arabuluculuk değil kolaylaştırma ......................................................................................10 4. Retoriğin değil özün korunması .........................................................................................10 5. Kapsamlı görüşmeler üzerine odaklanılması......................................................................10 C. MESELELERE YENİ YAKLAŞIMLAR ...............................................................................11 1. Yeni Kıbrıs Cumhuriyeti ....................................................................................................11 2. Devletin Yönetimi ..............................................................................................................13 3. Güvenlik ve askersizleştirme..............................................................................................14 4. Mal sorununa kabul edilebilir bir çözüm bulunması ..........................................................16 5. Yerleşiklerden göçmenlere .................................................................................................17 III. DIŞ AKTÖRLERİN ROLÜ ............................................................................................18 A. TÜRKİYE'NİN ZORLU KONUMU ......................................................................................18 1. Ankara’nın AB bilmecesi ...................................................................................................19 2. Ankara’deki siyasi çalkantı ................................................................................................20 B. BM'NİN MERKEZİ ROLÜ ....................................................................................................23 C. AB'NİN SORUMLULUĞU ....................................................................................................23 D. YUNANİSTAN VE İNGİLTERE...........................................................................................24 IV. SONUÇ ..............................................................................................................................26 EKLER A. KIBRIS HARİTASI ................................................................................................................27 194. Avrupa Raporu 23 Haziran 2008 KIBRIS’I YENİDEN BİRLEŞTİRMEK: ŞİMDİYE DEK EN İYİ FIRSAT ÖZET VE ÖNERİLER Kıbrıs’ta başlayan yeni barış süreci, adanın çözüme kavuşturulamayan bölünmüşlüğüne son vermek için en iyi fırsatı sunmakta. Bu değişim, büyük ölçüde Dimitris Hristofyas’ın Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanlığı’na sürpriz şekilde seçilmesiyle gerçekleşti. Kıbrıslı Türk muadili Mehmet Ali Talat’la birlikte Hristofyas, Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğunda yürütülen görüşmelerin başarıya ulaşması için siyasi irade gösteriyorlar. Türkiye gibi kilit önemdeki aktörler yapıcı olmayı sürdürüyor. Diğer dış aktörlerin, özellikle de BM ve Avrupa Birliği’nin (AB) Kıbrıslıların güvenlik ve refahını arttıracak, Türkiye’nin Avrupa hedefinde ilerlemesine imkan tanıyacak ve AB’nin bu bölge ve ötesindeki politikasına gitgide daha fazla zarar veren bir sorunu aşmasını sağlayacak kapsamlı bir çözüme tam destek ve katkılarını vermeleri gerekmekte. 21 Mart 2008’deki ilk buluşmalarından bu yana Hristofyas ve Talat, başkent Lefkoşa’daki Ledra Caddesi’nde yeni bir geçiş noktası açtılar ve hazırlık görüşmelerinde kayda değer gelişme sağladılar. 23 Mayıs’ta yaptıkları ortak açıklamayla iki eşit kurucu devletten oluşan, tek bir uluslararası kimliğe sahip iki toplumlu, iki kesimli federe bir ortaklık devletinin kurulmasına bağlılıklarını teyit ettiler. İki cumhurbaşkanının haziran ayının sonunda yeniden buluşmaları ve sağlık, yol güvenliği ve çevre konularında iki toplum arasındaki koordinasyonu güçlendirecek önlemlere ilişkin bir anlaşmaya varmaları bekleniyor. İki liderin bu tarihte ya da en geç temmuz ayı ortasında ilerleme kaydetmeleri ve 1 Eylül 2008’i tam kapsamlı müzakereler için başlangıç tarihi olarak ilan etmeleri gerekiyor. İki taraf da bunun yalnızca bir başlangıç olmakla birlikte yakın gelecekte adanın yeniden birleşmesi için son şans olabileceğinin farkında. Annan Planı’nın 2004 yılındaki referandumlarda Kıbrıslı Türklerce kabul edilmesinden ve Kıbrıslı Rumlarca reddedilmesinden bu yana bölünmeyi teşvik eden birçok dinamik ortaya çıktı. Halihazırdaki görüşmelerin başarısızlığa uğraması, adada bir öç alma siyaseti ve güvensizlik döngüsünün oluşmasını tetikleyecek; Türkiye-AB ve AB-NATO ilişkilerini olumsuz yönde etkileyecek; Kıbrıs sorununu AB’nin kalbinde kalıcı bir rahatsızlık unsuruna dönüştürecek ve 2007’deki Kıbrıs’ta petrol arama krizi hatırlanırsa yeni askeri gerilimlerin doğmasına neden olacaktır. Kapsamlı müzakereler öncesinde ve sırasında çalışma grupları ve teknik komiteler, liderlerin dikkatine sunmak için yeni seçenekler ortaya koymak üzere toplanmayı sürdürmeli. Şu anki ivme korunmalıdır. İki taraftaki şüpheciler ve milliyetçiler, görüşmeleri rayından çıkarmak için fırsat kollamaktalar. 2008 Şubatı’nda yeniden seçilme şansını yitiren eski Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Tassos Papadopoulos ve onlarca yıl Kıbrıslı Türklerin liderliğini yürütmüş olan Rauf Denktaş gibi iki uzlaşmaz, katı görüş yanlısı liderin yürütülen sürece yönelik eleştirileri, Hristofyas ve Talat’ın bir çözüme ulaşmaya ne kadar kararlı olduklarını gözler önüne sermektedir. Kıbrıs’a coğrafi yakınlığı, adadaki büyük askeri mevcudiyeti ve Kıbrıs Türk yönetimine verdiği güçlü destek göz önüne alındığında Türkiye’nin pozisyonu son derece önemlidir. İktidardaki AK Parti hükümeti, 2004 yılında olduğu gibi bugün de çözümü desteklemekte ve Dışişleri Bakanlığı, bir çözüme ulaşılması yolunda kararlılığını dile getirmekte. Türk ordusu, 2004’te verdiği uygun bir anlaşma karşılığında adadan asker çekme taahhüdüne hâlâ bağlıdır ve bu yapıcı tutumunu korumaktadır. Kıbrıslı Türkler, BM’nin kabul görmüş parametreleri doğrultusunda bir çözüme ulaşmak için Ankara’nın tam desteğine sahip olduklarını belirtmektedirler. Türkiye’de AK Parti’ye açılan kapatma davasından kaynaklanan iç siyasi çalkantıların azalması, görüşmelerin başarıya ulaşma şansını arttıracaktır. Ne var ki bu iç siyasi sorunlar, Kıbrıs’taki ilerlemeyi durdurmayacaktır. Kıbrıslı Rumlarla Türkiye arasındaki güvensizlik en önemli engellerden biridir. Kıbrıslı Rumların Hristofyas liderliğinde pozisyonlarının değişmesine karşın Ankara, Rumların niyetlerine kuşkuyla yaklaşmakta; Kıbrıslı Rumlar da Türkiye’nin samimiyetsiz ve güvenilmez olduğunu düşünmeye devam etmektedir. 40 yıldır görüşmeyen bu iki taraf, birbirlerini hemen hiç tanımamakta ve milliyetçi medyalarında yer bulan aşırı söylemlere derhal inanmaya hazır gözükmekte- Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 ler. Türkiye, Kıbrıs Rum hükümetinin tüm adanın çıkarlarını temsil ettiğini reddetse de Kıbrıslı Rumlarla iletişime girmelidir. Aynı şekilde Kıbrıslı Rumlar da uzun zamandır var olan Kıbrıs Türk yönetim yapısıyla çalışma konusunda daha istekli olmalıdır. AB üyesi ülkeler ve diğer dış aktörler de daha iyi bir iletişimin kurulmasına yardımcı olabilirler. BM Genel Sekreteri, kapsamlı görüşmeleri kolaylaştırmak ve tüm bölgesel ve uluslararası aktörlerin bilgilenmelerini ve destekleyici olmalarını temin etmek amacıyla yeni bir üst düzey özel danışman atamalıdır. Kıbrıslı Rumlarla Türkiye arasındaki ilişkinin kopması durumunda birçok alandaki politikalarının zarar görmesi riskiyle karşılaşacak AB’nin süreçte daha aktif bir rol alması, örneğin çözümü destekleyecek mâli enstrümanlar için şimdiden hazırlık yapması gerekir. AB çatısı altında doğru ve kapsamlı bir çözümden Kıbrıs’taki iki toplumun ekonomisi ve güvenliğinin yanı sıra Türkiye de önemli ölçüde yarar sağlayacaktır. Tüm taraflar zorlu bir uzlaşma yolunda çalıştıkları için acı hatıralarını ve geçmiş güvensizliklerini bir kenara bırakmalı ve bu hedefe yoğunlaşmalılar. Sayfa ii yersiz eleştirilerden ve Kıbrıslı Türklerle aralarındaki ilişkiyi kötü yönde etkileyecek girişimlerden kaçınmak gibi önlemler yoluyla Türkiye’nin AB’ye katılım sürecine desteğini sunmalı. Kıbrıs Türk Yönetimi: 5. Çalışma grupları ve teknik komitelerde iki toplum liderlerinin dikkatine sunulacak konuların görüşülmesi sırasında esneklik göstermeli. 6. En azından müzakereler süresince kuzeydeki Kıbrıs Rum malları üzerindeki inşaat faaliyetlerini dondurmalı. Türkiye Hükümeti: 7. Kıbrıslı Rum yetkililerle görüşmeli ve müzakere sürecini destekleyen kamu açıklamaları yaparak ve Kıbrıs’taki askeri varlığını azaltarak sorunun çözümüne daha aktif katkılar yapmaya kararlı olduğunu ifade etmeli. 8. BM’nin uzun yıllardır süregelen ve kabul görmüş çalışmalarına dayanan ve dikkatli bir biçimde müzakere edilmiş kapsamlı ve nihai bir çözüme ulaşma hedefine bağlılığını göstermek için Avrupa Birliği’yle Türkiye arasındaki Gümrük Birliği’nin 2005 tarihli Ek Protokolü’nde yer alan taahhüdünü tek taraflı olarak yerine getirmeli ve havaalanlarını ve limanlarını Kıbrıs Rum trafiğine açmalı. ÖNERİLER Kıbrıs Rum Yönetimi: 1. 2. Özellikle önceki Kıbrıs Rum yönetiminin AB yetkililerinin Talat’ı ofisinde ziyaretine koyduğu yasağı kaldırmak ve geçici de olsa Kıbrıslı Türklerin spor kulüplerinin, eğitim ve folklor derneklerinin uluslararası faaliyetlerine getirilen kısıtlamaları gevşetmek yoluyla Kıbrıslı Türk muadillerine meşru ortaklar olarak davranmalı. BM’nin uzun yıllardır süregelen ve kabul görmüş çalışmalarına dayanan ve dikkatli bir biçimde müzakere edilmiş kapsamlı ve nihai bir çözüme ulaşma hedefine bağlılığını göstermek için Avrupa Komisyonu’nun öngördüğü ve Kıbrıslı Türklerin AB ile kendi limanlarından doğrudan ticaret yapmasını sağlayacak Doğrudan Ticaret Tüzüğünü tek taraflı olarak uygulamalı. 3. Türkçe’nin Kıbrıs’ın olduğu gibi Avrupa Birliği’nin de resmi dillerinden biri olmasını talep etmeli ve Kıbrıslı Türk seçmenlerin ve adayların 2009 Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılması için gereken hazırlıkları yapmalı. 4. Türkiye’nin nihai AB üyeliğini destekleyici açıklamalar yapmalı. Türkiye’yle AB arasındaki taslak üyelik anlaşmasının müzakere başlıklarına koyduğu çekinceleri kaldırmak, Türkiye’ye karşı AB ve AB Üyesi Ülkelerin Hükümetleri: 9. Kıbrıslıların sürdürdüğü süreci desteklerken iki taraftaki çözüm yanlısı liderlere aktif siyaset yoluyla ulaşmalı; Kıbrıslı Türklerin AB pazarına ve programlarına doğrudan ulaşmasını sağlayacak AB yardım ve ticaret politikalarının adil şekilde uygulanmasında ısrar etmeli; Kıbrıs’ta çözüme ulaşılmasının önemini anlatmak üzere Türkiye’ye üst düzey ziyaretler gerçekleştirmeli ve Türkiye’nin AB’ye yakınlaşmasını teşvik etmeli. 10. Kuzey İrlanda’da yapıldığı gibi mal tazminini garanti altına alacak mali enstrümanlar ve gelecekteki iki kurucu devlet arasında ekonomik farklılığı azaltmak için gereken mali yardım da dahil olmak üzere çözümü destekleyici bir ekonomik paket hazırlamalı; gelecekteki Kıbrıs Türk kurucu devletinin AB’nin koşullarını yerine getirmesine yardımcı olmalı; ve Kıbrıslı Türkler ve Rumlar için gereken on binlerce yeni evin inşasına yardımcı olmalı. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 11. Özellikle Birleşik Krallık, Yunanistan ve Kıbrıs hükümetleri, gerek AB’nin dış politikası ve savunma hedeflerini karşılayacak gerekse AB üyeliği yolunda ilerleyen Türkiye’nin çıkar ve ihtiyaçlarına uygun olacak Kıbrıs ve doğu Akdeniz’e yönelik yeni bir güvenlik yapılanmasını görüşmeliler. BM Genel Sekreteri ve BM Sekreterliği: 12. Gelecek haftalarda özel bir danışman atamalı ve danışmana aralarında tam yetkili Kıbrıslı Türk ve Rum sözcülerin de bulunduğu, bölgeye hakim, Sayfa iii medya desteğini de sağlayabilecek bir ekip kurmalı. 13. Kıbrıs’taki BM barış gücüyle (UNFICYP) birlikte çalışarak müzakerelere paralel kamuoyu araştırmaları yapılması ve iki toplumdan sivil toplum temsilcileri, iş dünyasının önde gelen isimleri ve meslek gruplarını bir araya getirecek toplantıların düzenlenmesi gibi yöntemlerle çözümün tanımlanması ve getireceği yararların vurgulanmasında sivil toplumun aktif katılımını kolaylaştırmalı. Lefkoşa/İstanbul/Brüksel, 23 Haziran 2008 194. Avrupa Raporu 23 Haziran 2008 KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ: ŞİMDİYE DEK EN İYİ FIRSAT I. YENİ SİYASİ İRADE Son birkaç aydır Kıbrıslı Rumlar, bölünmüş adalarının yeniden birleşmesine dönük kapsamlı bir çözümü destekleyen yeni ve olumlu bir yaklaşımı hayata geçirdiler. Söz konusu uzlaşmaya hazır tutumun altında duvar örme siyasetinin işlevsizliğinin fark edilmesi1 ve Türk askerlerinin adadan uzaklaştırılması2 için bir anlaşmanın zorunlu olduğunun kavranmasının yanı sıra kayıp mülklerin tazmini, güvenlik ve ekonomik büyüme açısından çözümün getireceği yararların anlaşılması da yatıyor3. Kıbrıslı Rumlar, uluslararası toplumca desteklenen 2004 tarihli son barış planını reddeden taraf olma unvanını da üstlerinden atmak istemekteler. Kıbrıslı Türkler ve 2004 yılında benzer bir tutum değişikliği gösteren Türkiye’nin kilit önemdeki liderleri, söz konusu plan doğrultusunda bir çözüme ulaşılmasına olan bağlılıklarını sürdürmekteler. İki taraf da çözüme yönelik yeni bir siyasi iradeyi dile getirdiklerinden karşı tarafın uzlaşmazlığı ve tarihin acı kesitlerine dair tekrarladıkları iğneleyici sözlere dayanan “suçlama oyunundan” büyük ölçüde kaçınmaktalar.4 Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri-nin si- 1 Bakınız Kriz Grubu’nun 171. Avrupa Raporu, Kıbrıs Çıkmazı: Bundan Sonrası, 8 Mart 2006. 2 Bakınız Kriz Grubu’nun 190. Avrupa Raporu, Kıbrıs: Bölünme Sürecini Durdurmak , 10 Ocak 2008. 3 Bakınız Fiona Mullen, Özlem Oğuz ve Praxoula Antoniadou Kyriacou, “The Day After: Commercial opportunities following a resolution of the Cyprus problem”, International Peace Research Institute, Oslo (PRIO), Mart 2008. Bu çalışmaya göre çözümün getireceği dinamikler, birleşik Kıbrıs’ın ekonomisini yedi yıl içinde yüzde on puan büyütebilir. Kıbrıslı Rum bir akademisyenin belirttiğine göreyse görüşmeler başarısızlığa uğrarsa önemli riskler doğacaktır. Andreas Theophanous, “The Political Economy of a Cyprus Settlement: The Examination of Four Scenaria”, International Peace Research Institute, Oslo (PRIO), Haziran 2008. 4 “Hristofyas ve destekçileri, [Kıbrıs Türk tarafına kıyasla] bu konuda daha fazla konuşuyor. Türklerin çözüm istemediği konusunda endişeli.” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Batılı bir yetkili, Londra, Mayıs 2008. Muhalefet partisinden bir Kıbrıslı Rum yetkili, Hristofyas’ın ara sıra dile getirdiği sert açıklamaların amacının milliyetçileri kendi tarafında tutarak yasi işlerden sorumlu yardımcısı Lynn Pascoe, Kıbrıs’taki karar vericilerle 2008 Martında yaptığı görüşme sonrasında Kıbrıslı Rum ve Türk liderlerin “bir çözüme varılmasına dönük açık taahhütlerinin oldukça cesaret verici olduğunu”5 kaydetti. A. YENİ KIBRIS RUM CUMHURBAŞKANLIĞI 2008 Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanlığı Seçimi, 17 Şubatta yapılan ilk turda büyük bir üzüntü yarattı. Seçim kampanyasını, Birleşmiş Milletlerin arabuluculuğunda hazırlanan 2004 tarihli kapsamlı çözüm paketinin (Annan Planı) bloke edilmesi ve bu planı yeniden canlandıracak her girişime hayır denmesi vaadi üzerine kuran Tassos Papadopoulos, devlet televizyonunda kampanyasına geniş yer bulabilmesi ve milliyetçi çizgisine karşı çıkan herkesi hedef alması da dahil olmak üzere iktidarda olmasının avantajlarını kullanmasına rağmen yenilgiye uğradı.6 muhalefete kaymalarını engellemek olduğunu belirtiyor. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Lefkoşa, Haziran 2008. 5 Pascoe’nin BM Güvenlik Konseyi’ne Kıbrıs üzerine verdiği brifing, 15 Nisan 2008. 6 “Daha önce hiçbir Kıbrıslı Rum cumhurbaşkanı bu kadar kısa sürede sahneden çekilmemişti. Dahası, görevdeki bir Kıbrıs Rum cumhurbaşkanı ilk turda elenmemişti. Gelişmeler çarpıcıydı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı bir büyükelçi, Lefkoşa, Haziran 2008. Kıbrıs Rum tarafında 2004’teki çözüm önerisini destekleyen bazı cesur sivil toplum örgütleri, taciz ve davalarla karşı karşıya kalmış ve medyada Amerika’nın uşağı olmakla itham edilmişlerdi. “Sivil toplum kuruluşları ağır baskı altında bırakıldı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Batılı bir büyükelçi, Lefkoşa, Mart 2008. “Evet” oyu için kampanya yürüten bir Kıbrıslı Rum aktivistin sözleriyle: “Annan Planı’na karşı yürütülen propaganda Kasım 2002’de başladı, Papadopoulos’un 2003’te seçilmesinden sonra daha da şiddetlendi ve referandumlara kadar devam etti. ‘Evet’ kampanyasının insanları ikna etmesi için yalnızca bir ayı vardı. Ayrıca çözüme karşı çıkanların ellerindeki kaynakları ve propaganda olanaklarını hafife aldık. ‘Hayır’ kampanyası kazandı çünkü korkuyu silah olarak kullandı, çözümden sonraki belirsizlikten duyulan korkuyu… Arabamızın izlendiğini ve telefon konuşmalarımızın dinlendiğini hissettik. ‘Evet’ oyu için lobi korkutmak için çabaladılar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Mayıs 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 İlk turu geçenlerden merkez sağ DİSY7 partisi tarafından desteklenen dışişleri eski bakanı Yannis Kasoulides, oyların yüzde 33.5’ini alırken komünist AKEL8 partisinin lideri Dimitris Hristofyas yüzde 33.3 oy topladı. Adayların ikisi de Kıbrıslı Türklere karşı daha uzlaşmacı olacağını vaat etti. Papadopoulos ise yüzde 31.8 oy aldı. 24 Şubatta düzenlenen ikinci turda yüzde 53.36 oy alan Hristofyas, seçimi kazandı. 2004’deki çözüm önerisi lehinde kampanya yürüten ve 2008’de ileriye dönük bir uzlaşma politikasını savunan9 Kasoulides, oyların yüzde 46.64’ünü aldı. O zamandan bu yana ana muhalefet partisi konumundaki DİSY, Hristofyas’ın çözüm yönündeki çabalarına sürekli destek verdi10 ve eski cumhurbaşkanlarıyla parti liderlerinden oluşan etkili bir danışma kurumu olan Ulusal Konsey’e yeniden katıldı. Cumhurbaşkanı Hristofyas, önceki hükümetin uzlaşmaz katı yaklaşımını özü ve biçimi itibariyle tersine çevirmek için derhal işe koyuldu. Hristofyas’ın ikinci tur seçimlerin hemen öncesinde kurduğu ve zaman zaman Kıbrıslı Rum “ret cephesi” olarak da anılan seçim ittifakı, asla resmi bir koalisyon değildi. Hristofyas seçildikten sonra bakanlar kurulunda Papadoupolus’un DİKO11 partisinden yalnızca eski rejimle zayıf bağları bulunanlara yer verdi.12 Yeni yönetim, Kıbrıslı Rumların 1960’lı yıllarda yaptıkları hataları kabul etti, kamuoyu önünde gelecekteki Kıbrıs Türk yönetiminden söz etti ve kuzeyde bir kilisenin restore edilmesiyle ilgili gecikmeden kendilerinin sorumlu olduğunu en az bir kez teyit etti. Ayrıca yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların bazılarının evlerine dönemeyebileceğini kabul etti; Türkiye’den 7 Demokratik Seferberlik Partisi (Democratic Rally). Emekçi Halkın İlerici Partisi (Progressive Party of the Working People). 9 Kasoulides, ilk icraatının Kıbrıslı Türk lider Talat’ı makamına davet etmek ve Talat’ı kuzeydeki evinde ziyaret etmek olacağını belirtmişti. Türk ordusunun varlığı nedeniyle daha önce hiçbir Kıbrıslı Rum lider bu evi ziyaret etmemişti. Reuters, 17 Şubat 2008. 10 Ne var ki Kıbrıslı Türk liderler, sert politikalarıyla tanınan partilerle onyıllardır yapılan işbirliği nedeniyle yeni cumhurbaşkanının bu desteğe güvenemeyeceğini hissettiğine inanıyorlar. “Ne zaman bir araya gelsek eleştiriye maruz kalmaması için ne tür bir karar alabileceğimizi ölçüp tartıyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey bir Kıbrıslı Türk lider, Mayıs 2008. 11 Demokratik Parti (Democratic Party). 12 “Hristofyas, gelenekel Kıbrıs yöntemini uygulamadı. Papadopoulos, dışlandı. Partisi [DİKO] küçümsendi. Dışişleri bakanı dışında Kabine’de DİKO’dan yalnızca Papadopoulos’la güçlü bağları olmayan ve alt düzeydeki DİKO üyelerine yer verildi”. Kriz Grubu’nda görevli Batılı bir diplomat, Brüksel, Mart 2008. 8 Sayfa 2 gelen göçmenlerin bir kısmının adada kalacağı yolunda uyarıda bulundu; Kıbrıslı Rumlara çözüm için hazırlanmalarını bildirdi; 1960’larda öldürülüp cenazesi yeni bulunan bir Kıbrıslı Türk’ün cenaze törenine üst düzey bir yetkilisini ve cumhurbaşkanlığından bir çelenk gönderdi ve Türk gazetecileri adaya Kıbrıs Türk tarafından girmiş olsalar bile güneyi ziyaret etmeye davet etti. Tüm bunlar eskiden tabu olan konular veya hareketlerdi. Hristofyas hükümeti ayrıca kuzeyde Avrupa Komisyonu’nun yürüttüğü yardım programları hakkındaki sekiz davayı müzakerelerle çözüme kavuşturmayı kabullendi.13 Hristofyas’a yakın kaynaklar, tüm bunların aylar sürebilecek ve müzakerelerle ulaşılacak bir çözümün iç siyasetteki alt yapısını hazırlayan bilinçli bir stratejinin parçası olduğunu belirtiyorlar. 14 61 yaşındaki Hristofyas’ın Kıbrıslı Türk lider Mehmet Ali Talat’la her ikisinin de sol partilerinin milliyetçiliğe karşı olmasından kaynaklanan ve geçmişe dayanan bir diyaloğu var. AB liderleri, Hristofyas’ı Brüksel’e ilk ziyaretinde sıcak karşılamıştı. Bunun temel nedeni, Hristofyas’ın Kıbrıs sorununu çözmeye hazır olduğuna inanmalarıydı.15 BM’den Pascoe, te13 Altı dava Papadopoulos hükümeti döneminde, iki davaysa Hristofyas döneminde açıldı. Kıbrıslı Türklerin katılımının Kıbrıs Türk devletinin tanındığını ima etmeyecek şekilde adlandırılmasının ardından Kıbrıslı Rumlar davalardan vazgeçtiler. Cyprus Mail, 3 Haziran 2008. Avrupa Komisyonu’ndan bir yetkiliye göre bu davalar Komisyon’un çalışmalarını önemli ölçüde aksatmaktaydı: “Bu mesele için pek çok kaynak ve insan gücü kullanmak zorunda kaldık … hedeften sapmamıza neden oldu, çalışmalarımızın verimini düşürdü ve daha etkili ve ileriye dönük çalışabileceğimiz zamanlardan çaldı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Brüksel, Haziran 2008. 14 “Hristofyas, Kıbrıslı Türklere … insanları yeni sürece hazırlamak ve olumlu hava yaratmak için üç veya dört aya ihtiyacı olduğunu söyledi …. Bunda ciddi olduklarına inanıyorum, gerçekten yapmak istiyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Rum gazeteci, Lefkoşa, Mart 2008. “AKEL üyesi bizler, cumhurbaşkanlığı için partimizden birini aday göstermeye karar verdik; çünkü biz çözüme ulaşmak konusunda kararlıyız”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AKEL’den üst düzey bir siyasetçi, Yiannakis Skordis, İstanbul, Mayıs 2008. 15 AB’deki tek komünist lider olmasına rağmen çok iyi karşılandı. Bir müteahhitin oğlu olan, Rusçayı akıcı konuşan ve Sovyetler Birliği’nden eğitim almış Hristofyas, parti genel merkezindeki masasının üstünden Marks’ın büstünü, duvarındansa Lenin’ın yağlıboya portesini eksik etmiyor. Ancak onbir kişilik kabinesinin dörtte üçü, eğitimlerinin en azından bir kısmını Batıda almış. İcraatları pragmatik oldu. “Avrupa’daki tek komünist cumhurbaşkanı olarak daha yumuşakbaşlı bir imaj çizmesi gerektiğini, bunun en iyi yolunun da Kıbrıs sorununda ilerleme kaydetmek olduğunu biliyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Batılı bir büyükelçi, Lefkoşa, Mart 2008. “Avrupalılar Hristofyas’ı olumlu Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 masları sonunda cumhur-başkanından şu mesajı iletti: “Gelecek nesillerin Kıbrıs sorunu yüzünden sıkıntı çekmeyeceklerini garanti etmeden ölmek istemiyorum”.16 Kıbrıslı Türkler, AKEL’i ayrıca Kıbrıslı Rumların eski cumhurbaşkanı George Vasiliou’nun çözüm çabalarını destekleyen ve 1955-1974 yılları arasında iki toplum arasındaki çatışmalarda Kıbrıslı Türkleri korumak için bazı önlemler alan parti olarak tanıyor.17 Hristofyas ve AKEL, geçmişte çelişkili sinyaller verdiler. AKEL, 1978’de ve 2002-2004’te barış planlarının başarısızlığa uğramasına katkıda bulundu. Hristofyas ise 2004’te karmakarışık siyasi pazarlıklar sonucu kendini iktidardaki Papadopoulos’un koalisyon ortağı olarak18 ve Annan Planı karşıtı kampanyayı desteklerken buldu. Ayrıca Türkiye’yi çabucak suçlama eğilimi gösterdi19 ve bazı kurmayları, Kıbrıslı Rumlarla aralarındaki farkları aşırı vurgulayarak Kıbrıslı Türkler ve Türkiye’yi kendilerinden uzaklaştırmak yoluna gittiler.20 Daha yakın zamanlara bakılırsa, Haziran 2008’de Kıbrıslı Rum yetkililer, Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerinin yeni bir başlığının açılmasını bloke ettiler ve yeni hükümetin Ankara’nın üyeliğini destekleme yönünde verdiği sözle çelişen bir tavır sergilediler.21 Eğer Hristofyas gerçekten Talat’ı karşılıyorlar, çünkü Kıbrıs sorununun çözümünde Papadopoulos’tan daha iyi olacağına inanıyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Rum muhalif politikacı, Lefkoşa, Mart 2008. 16 Pascoe’nin brifingi, a.g.e.. 17 Örneğin üst düzey bir Kıbrıslı Türk yetkili, Ankara’nın 1974’teki işgalinden sonra güney Limasol’daki Türk mahallesinde yaşayan ve savunmasız durumdaki ailesinin AKEL militanları tarafından korunduğunu belirtti. Kriz Gurubu’na verilen mülakat, Lefkoşa, Mart 2008. 18 Hristofyas, Temsilciler Meclisi’nin başkanıydı ve Papadopouls’un koalisyonunda daha ziyade partisinden seçilen bakanlar aracılığıyla siyasi yetkilerini kullandı. 19 “Kıbrıslı Türklerin kabul edilemez feryatları, burada askeri birlikler bulunduran büyük ülke tarafından duyulmalı… Bu asimilasyondan memnun olduklarını sanmıyorum”. Dimitris Hristofyas, cumhurbaşkanlığı bildirisi, 19 Mart 2008. 20 “Türkiye, baskın bir güç, muazzam bir savaş gücü olan büyük bir ülke. Kıbrıs’ta bulunmasının nedeni ne? Kıbrıslı Rumları mı korkutmak yoksa Kıbrıslı Türkleri mi? Kıbrıslı Türkler, Ankara’yla olan göbek bağını kesmeli”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Kıbrıslı Rum yetkili, Lefkoşa, Mart 2008. 21 Kıbrıslı Rumlar, katılım müzakerelerinin enerji başlığının açılmasını engellediler. European Voice, 5 Haziran 2008. Avrupalı bir yetkili, bunun bir ay öncesinde Brüksel’deki Kıbrıslı Rum yetkililerin AB üyesi birçok ülkenin itirazına rağmen temel haklar ve yargı başlığının açılmasını engellemeye başladıklarını aktardı. Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs Türk devletini kast ederek Türkiye’nin fiili kontrolü altındaki bölgelerde işlediği insan hakları ihlallerinden sorumlu tutulması gerektiğini ileri sürdü. “Bu durum, temel özgürlüklerle bağlantılı diğer iki başlığın açılmasını da Sayfa 3 gelecekteki ortağı olarak güçlendirmek istiyorsa geçmişteki hükümetlerin politikalarını tersine çevirmeli ve Avrupa’dan gelen bakanların Kıbrıslı Türk lideri kuzeydeki makamında ziyaret etmesine izin vermelidir.22 B. KIBRIS RUM YAKLAŞIMINDA YAŞANAN DÖNÜŞÜM Nüfusları 750.000 olan Kıbrıslı Rumlar, uzun yıllar boyunca pozisyonlarının çok güçsüz ve yalnızlaştırılmış olduğuna ve bu nedenle kapsamlı bir çözüm için müzakerelere dört elle sarılmalarının mümkün olmadığına inandılar. Bu inanış, hâlâ “bir anlaşmaya ulaşsak bile Türkiye bunu asla uygulamayacaktır”23 korkusuyla sıklıkla dile getiri-liyor. Yunanistan ile imzalanan ortak savunma doktrinine ve Yunan askeri desteğine karşın Kıbrıslı Rumlar, çok daha güçlü Türk ordusu ve kuzey komşusu Türkiye’nin 75 milyonluk nüfusu karşısında oldukça dezavantajlı bir konumda olduklarını hissetmektedirler. 24 Ancak 2004 yılında gelen AB tam üyeliği, Kıbrıslı Rumların güvenlik endişelerinin büyük ölçüde ortadan kalkmasını sağladı. 25 önleyebilir. İki ülke arasındaki sorunları gündeme getiriyorlar ve bunları doğrudan AB-Türkiye müzekereleriyle ilişkilendiriyorlar”. Kriz Grubu’na telefonla verilen mülakat, AB Komisyonundan bir yetkili, Haziran 2008. 22 Kıbrıs’ın bağımsızlığını aldığı 1960 düzenlemelerine göre Talat’ın makamı, Kıbrıslı Türk cumhurbaşkanı yardımcısının resmi rezidansında bulunuyor. 23 “Kıbrıs’ın ne kadar güçlü olduğu konusunda şüphelerim var. Doğru, AB’nin bir parçası; ama … ne kadar güçüz olduğunu görüyorsunuz. Haritaya bakmanız yeterli”. Kıbrıslı Rum Başkanlık Komiseri Yorgo Yakovu’nun AB-Türkiye çalışma Grubu’nda yaptığı yorum, Lefkoşa, Mayıs 2008. 24 Aynı ifade, Kıbrıslı Türklerin eski lideri Rauf Denktaş için de geçerli. Denktaş’ın Kıbrıslı Rumlarla kapsamlı bir çözüm için görüşmeleri sürdürmeyi kesin bir dille ve onyıllar boyunca reddetmesinin altında Türkiye’nin askeri koruması olmazsa Kıbrıs Türk tarafının güçsüz olduğuna inanması yatıyordu. Kamuoyuna defalarca yaptığı açıklamalarda varılacak bir anlaşmaya Rumların asla uymayacağını ve Kıbrıs Türk azınlığı eriteceği ve ezeceğini belirtiyordu. 25 Bu durum, askeri harcamalarda bile yansımasını buldu. “Kıbrıs Cumhuriyeti, AB’ye katılımından sonra askeri harcamalarını azalttı ve görünüşe göre askeri güçlerinin talimlerine son verdi. Resmi düzeyde olmasa da Kıbrıs Cumhuriyeti, AB üyeliğinin savunma ihtiyaçlarını karşıladığına inanıyor… Kıbrıs Cumhuriyeti, AB üyeliğini maliyeti düşük ancak etkili bir savunma şemsiyesi olarak görüyor. Bu şekilde Türkiye’nin adanın kuzeyindeki askeri varlığını arttırdığını iddia ederek AB’nin Ankara üzerinde baskı kurmasını sağlamaya çalışıyor”. “Jane’s Sentinel Country Risk Assessments”, 10 Nisan 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 Bu yeni güven, kendini sadece seçimlerde ve adanın iki cumhurbaşkanının 21 Marttaki buluşmasından sonra barış sürecinde kaydedilen ilerlemede göstermedi. Hristofyas göreve geldikten iki ay sonra yapılan bir kamuoyu yoklaması, onun çözüm yanlısı yaklaşımının Kıbrıslı Rumların dörtte üçünden destek bulduğunu da gösterdi. 26 Buna ana muhalefet partisi DİSY’nin yüzde 77’lik ve Papadoupulos’un DİKO partisinden gelen yüzde 68 destek de dahil bulunuyor.27 Ledra Caddesi’ndeki geçiş kapısı 3 Nisanda açıldığında Türk tarafına adeta akanlar sıradan Kıbrıslı Rumlar oldu.28 Bu iyimser ve endişeden uzak ortam, ana geçiş kapılarının açıldığı ve Kıbrıslı Rumların daha ziyade kaybettikleri evlerini, ailelerinin köylerini ve dini mekanları ziyaret ettikleri 2003 yılından oldukça farklıydı. Kıbrıs’ın iki tarafında yapılan kamuoyu yoklamaları, Birleşmiş Milletler’in arabuluculuğuyla ulaşılacak bir çözüme hazır olunduğuna işaret etmekte.29 Özel konuşmalarda Kıbrıslı Rum entelektüeller ve iş adamları, zamanın aleyhlerine çalıştığını artan bir endişeyle dile getiriyorlar. Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunmadan adadan Türk askerlerinin çekilmeyeceğinin, toprak iadesinin söz konusu olmayacağının, mülklerin restorasyonunun ya da tazmininin mümkün olmayacağının30 ve Türkiye’yle ilişkilerin normalleşmeyeceğinin farkındalar. Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Sayfa 4 Türklerin görüşmeleri terk edebileceği ve tanınma yolunda ilerleyebileceğine dair korkuları, Kosova’nın 17 Şubat 2008’de ilan edilen bağımsızlığının uluslararası toplumca tanınması ve Rusya’nın eski devlet başkanı Vladimir Putin’in, Kosova’nın durumuyla Kıbrıslı Türklerin olası bağımsızlığını ilişkilendiren açıklaması üzerine daha da artmış durumda. Birbirlerine sıkı şekilde bağlı olan ve Türklerin baskı ve tahakkümüne maruz kaldıkları gibi efsaneleşmiş bir söyleminin uzun yıllar dile getirildiği bir eğitim sisteminden gelen Kıbrıs Rum toplumundaki değişim, ancak uzun zaman sürecinde ve liderliğe bağlı olarak gerçekleşebilecektir.31 Ledra Caddesi’ndeki geçiş noktasının açıldığı gün yaşanan küçük bir aksaklık, önümüzdeki sürecin ne tür tuzaklara gebe olduğunu ortaya koydu.32 Bazı Avrupalı yetkililer de Kıbrıs sorununun teknik yönleri konusunda uzman Kıbrıslı Rumların çoğunun hâlâ katı bir çizgide olmalarından endişe duymaktalar.33 Ancak şu ana kadar Hristofyas ve Talat’ın enerjik çabaları, küçük engellerin süratli bir şekilde aşılmasını sağladı. C. KIBRISLI TÜRKLER UZLAŞMACI TAVRINI KORUYOR Kıbrıs Türk tarafında 2004 yılında halkın yüzde 65’lik bir oranla Annan Planı’na “evet” demesini sağ- 26 Kıbrıslı Rumların kıdemli kamuoyu araştırmacısı Alexandros Lordos’a göre Kıbrıslı Rumların yüzde 25’i, bir çözüme hemen ulaşılması umuduyla Türk tarafına büyük tavizler vererek gevşek bir federal, hatta konfederal çözüme ulaşmayı kabul ediyor; yüzde 45’i federal çözümü destekliyor, ancak başta mülk, güvenlik ve temel haklar olmak üzere bazı endişelerinin giderilmesinde ısrar ediyor; yüzde 30’u ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin mevcut üniter yapısında geri adım atılmasına neden olacak herhangi bir anlaşmadansa hiçbir anlaşmaya varılmamasını tercih ediyor. Kriz Grubu’na epostayla verilen mülakat, Haziran 2008. 27 Politis gazetesinde yayımlanan kamuoyu yoklaması. 4-5 Mayıs 2008. 31 Mayısta yayımlanan bir araştırmaya göreyse toplumun yüzde 78’i Hristofyas’a “olumlu” veya “oldukça olumlu” bakarken yüzde 41’i Hristofyas’ın Kıbrıs sorununu ele alış biçimini olumlu buluyor. Cyprus Mail, 1 Haziran 2008. 28 BM’nin verdiği rakamlara göre kuzeye geçen Kıbrıslı Rumların sayısı 6 Nisan 2008 haftasında 30.038 iken bir sonraki hafta 54.798’e fırladı. Bir hafta sonraysa bu rakam normal düzeye döndü. Bakınız: www.unficyp.org. 29 Federasyon, Kıbrıslı Rumların yüzde 66’sı, Kıbrıslı Türklerinse yüzde 72’si tarafından kabul edilebilir bulunuyor. BM’nin Kıbrıs’taki barış gücü UNFICYP tarafından yapılan araştırma, 24 Nisan 2007. 30 Annan Planı’nda öngörülen ve anlaşmazlığa fazla yer bırakmayan iki konu, Türk tarafının kontrolünü elinde bulundurduğu yüzde 37’lik kısmından adanın yüzde 28.5’ine çekilmesi ve şu anda hayalet bir sahil olsa da değerli bir bölge olan Maraş’ı devretmesiydi. 31 “Türkiye o kadar uzun zamandır büyük düşman olarak anılıyor ki Kıbrıs Rum ulus fikrinin temel taşı haline geldi. Bu taşı çıkarırsanız pek çok şeyi yeniden inşa etmek zorunda kalırsınız”, Kriz Grubu’na verilen mülakat, Batılı bir barış aktivisti, Lefkoşa, Haziran 2008. 32 Kıbrıs Rum medyasında yer alan bir analize göre yaşanan üç saatlik aksamanın nedeni, artık eskimiş milliyetçi kuşkulardı. “Tassos’un öğrencilerinin … yuvası haline gelmiş Rum devlet televizyonu [RİK], sabah yapılması planlanan açılıştan önce radyo programlarında Türklerin yaptığı ihlalleri aktararak Ledra Caddesi’nin açılmasını başından beri berbat etmeye çalıştı. Açılış yapıldığında RİK sunucusunun sesindeki hayal kırıklığı son derece hissedilir durumdaydı. Ama televizyon çalışanları, akşam saatlerinde Türklerin ihlallerini ve geçiş noktasının kapatıldığını duyurduklarında sevinecek birşey bulmuş oldular. Olay yerinden aktarılan tüm haberlerde biz saf salaklara, yapacak işi olmayan birkaç Türk polisinin ara bölgeye girmesinin neden bu kadar önemli bir olay olduğu bir türlü söylenmiyordu. Hiç kimseye zarar vermediler ya da ara bölgede egemenlik ilan etmediler. O halde bu kadar büyütecek ne var?” Cyprus Mail, 6 Nisan 2008. 33 “Papadopoulos gitti, ancak uzmanlık hâlâ partisinden kişilerin elinde”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AB Komisyonu’ndan üst düzey bir yetkili, Brüksel, Mart 2008. “Hristofyas, hâlâ dışişleri bakanlığının tam kontrolünü elinde tutmuyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı bir diplomat, Lefkoşa, Haziran 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 layan hükümet, hâlâ iş başında.34 Kıbrıs Türk hükümeti, temel uzlaşmaya olan bağlılığını sürdürmekte ve gerek özel gerekse kamuya açık platformlarda Hristofyas’ın seçilmesinden duyduğu memnuniyeti belli etmekte.35 Tam kapsamlı görüşmeler başlamadan önce Kıbrıslı Rum kamuoyunu hazırlamak için üç aylık bir geçiş süresi istemelerini Kıbrıslı Türk yetkililer anlayışla karşı-ladılar.36 Kıbrıslı Türklerin kapsamlı çözüm için verdikleri destek, 2004’teki heyecanını kaybetmiş olsa da hâlâ sapasağlam duruyor. Bundan dört yıl önce Kıbrıslı Türk siyasetçiler ve sivil toplum liderleri, sürece tüm samimiyetleri, hatta tutkularıyla dahil olmuş ve uzlaşmaya varılması için çaba harcamış; ancak bunun karşılığında Hristofyas da dahil olmak üzere Kıbrıslı Rumlar, ezici çoğunlukla plan aleyhinde oy vermiş ve sürece itibar etmemişlerdi.37 Sivil toplum liderleri, Talat’ın doğru bir anlaşma için gereken desteği kazanabileceğini düşünse de38 Kıbrıs Rum cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iki turu arasında Talat’ın BM Güvenlik Konseyi’ne gönderdiği ve çözüm bulunamadığı takdirde adanın bölünmesi tehdidini gündeme getirdiği mektubu, Kıbrıslı Türklerin savunmacı tavrını ortaya koydu.39 Kıbrıslı Türklerin açıklamalarında Mayıs ayı boyunca sert bir ton hakimdi.40 34 Kıbrıslı Türk seçmenler, 2003 seçimlerinde uzun yıllar iktidarda kalmış, uzlaşmaz çizgideki Rauf Denktaş’ı ve onun sağ eğilimli partisini iktidardan indirdi ve yerine kapsamlı bir çözüm yönündeki müzakereleri yürütme yetkisiyle Talat’ı ve sol kanat partisi Cumhuriyetçi Toplum Partisi’ni (CTP) getirdi. CTP, oyların yüzde 45’ini alarak 2005’te yapılan erken genel seçimi de kazandı. 35 “Hristofyas ile ilişkilerimizi bambaşka bir tavırla ve iyi niyetine olan güvenimizi göstererek sürdüreceğiz”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey bir Kıbrıslı Türk yetkili, Lefkoşa, Mart 2008. 36 “Anladığımız kadarıyla tam görüşmelere geçmek için öncelikle itibarını kurtaracak bir formül arıyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey bir Kıbrıslı Türk yetkili, Lefkoşa, Mart 2008. 37 “[Annan Planı’nın] referandumunda yaşananlardan ötürü, Talat’ta hâlâ bir burukluk hissedilmekte; yaraların hepsi henüz iyileşmedi”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, bir Kıbrıslı Türk yetkili, Lefkoşa, Mart 2008. 38 “2004’te olduğum kadar heyecanlı değilim, ama aslında bu kez [müzakerelerin başarıya ulaşması konusunda] sevinilecek daha çok şey var”. Kıbrıslı Türk İşadamları Derneği başkanı Metin Yalçın’ın yaptığı konuşma, İstanbul, 24 Mayıs 2008. 39 Şubat 2008’de Kıbrıs basınından alınan haberler. Bu konuda resmi bir belge henüz yayınlanmadı. Kıbrıslı Türkler, bir dayanak noktası belirlemeye çalıştıklarını belirtiyorlar. “Bir oldubittiyle karşılaşmak istemedik. Tam kapsamlı müzakerelere başlamaya hazır olduğumuzun, 2008’i çözüm yılı olarak gördüğümüzün, şimdiye dek yapılan çalışmaları Sayfa 5 Kıbrıslı Türkler, 2004’ten bu yana kayda değer ve sürdürülebilir bir gelişme kaydettiler. Kağıt üzerinde de olsa AB vatandaşı oldular ve Kıbrıs Cumhuriyeti, şimdiye dek Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan 250.000 kişinin 50.794’üne AB pasaportu verdi.41 Kıbrıslı Rumların kuzeyi izole etme girişimlerine rağmen burada bir AB temsilciliği açıldı. AB vatandaşları ve kuzey Amerikalılar, kuzeydeki Ercan Havaalanı’nı artık yasal olarak kullanabiliyorlar. 2004’te Kıbrıslı Rumların yalnızca üçte biri kadar zengin olan Kıbrıslı Türkler, şimdi yarı oranında zenginler. Ne var ki AB’nin 2004’te verdiği en büyük söz olan doğrudan ticaret henüz yerine getirilmedi, Türkiye’den yapıl-mayan uçuşlarda uçaklar Ercan’a inemiyor ve AB’nin mali yardımlarının her bir dilimini kullanmak için mücadele vermek gerekiyor. Adanın kuzeyi, büyük oranda Türkiye’ye bağımlı ve müzakere konumunu güçlendiren tek etkenin Ankara’nın ordusundan kaynaklandığının farkında.42 Yine de hatırı sayılır bir azınlık, Türkiye’nin baskın rolünden rahatsızlık duyuyor ve Kıbrıs’ın AB üyeliğinin kendilerine yeterince güvenlik sağladığını düşünüyor.43 Türkiye’nin de sorunun çözümünün kendi lehi- temel almamız gerektiğinin, 2004’teki konumumuzu koruduğumuzun, görüşmeler sürerken de izolasyonları kaldırmak için çaba harcandığını görmek istediğimizin, bu görüşmelerin sonunda bizim tarafımız tekrar ‘evet’ derse ancak Kıbrıslı Rumlar ‘hayır’ derse neler olacağını insanların bilmek istediğinin altını çizmek istedik”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Kıbrıslı Türk yetkili, Lefkoşa, Mart 2008. 40 Yapılan bir açıklamada AB ve Fransa, Kıbrıslı Rumlarla yürüttükleri ortak askeri tatbikatlar nedeniyle eleştiriliyordu. “Kıbrıs Türk tarafı, bu sürecin AB çatısı altına taşınmasına karşıdır ve bunun başlıca nedeni, Kıbrıs Rum tarafının haksız bir şekilde elde ettiği AB üyeliğini bize karşı kullanma çabalarıdır”. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Hasan Erçakıca tarafından yapılan açıklama, 27 Mayıs 2008. 41 Kıbrıs Cumhuriyeti Basın ve Enformasyon Dairesi Müdürlüğü’nden verilen bilgiye gore 18 Nisan 2008 itibariyle 81.805 kişi kimlik kartı için başvurdu ve aldı. 42 “Eğer sokağa çıkıp halka ‘Türk askerlerini adada istiyor musunuz?’ diye sorarsanız yüzde 95’i ‘evet’ diye cevap verir. Neden? Güvensiz hissettikleri için. Sayı olarak sembolik düzeyde olsa da Türk askerlerinin varlığı Kıbrıslı Türkler için hayati önemdedir”. Kıbrıslı Türk lider Mehmet Ali Talat’la yapılan röportaj, Euronews, 29 Mayıs 2008. Sadakat da söz konusu. “Başka hiçbir ülke Kıbrıslı Türklere koşulsuz destek vermiyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Kıbrıslı Türk yetkili, Lefkoşa, Mayıs 2008. 43 Bir Kıbrıslı Türk siyasetçi şöyle diyor. “Türkiye, müdahale etmekte haklıydı, ancak bu kadar uzun sürmemeliydi”. Türkiye’nin baskın rolünü uzun yıllar eleştiren bir başkası şunu ekliyor. “Varılacak çözümde Türkiye’nin onayı gerekiyor. Bu kaçınılmaz. Ancak bu, herşeyin onun kontrolü altında olması gerektiği anlamına gelmez”. AB-Türkiye Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 ne olduğunu kavraması gerekiyor.44 Kıbrıslı Türklerse güvenlik kaygılarının giderildiği sürece Türk hükümetinin ve dışişleri bakanlığının uzlaşmacı siyaseti destekleyeceğini iddia ediyorlar.45 Üst düzey bir Kıbrıslı Türk yetkilinin sözleriyle, “Türkiye’nin tam desteğine sahibiz. Talat’a git ve müzakere et dediler. Değişmesini ne bizim ne de onların istemediği tek konuysa Garanti Antlaşması”.46 Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin uzlaşmaya hazır tavrı, uzlaşmaz gruplardan gelen eleştirilerle de pekişmiş durumda.47 Türkiye’de emekli subayların İstanbul’da düzenlediği bir toplantıya katılan kuzeyin eski cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, 23 Mayıs tarihli Hristofyas-Talat açıklamasını göstererek bunun “Kıbrıs’ı Rumlaştıracak”48 bir formül olduğunu belirtti ve kınadı. Annan Planı’nı dahi “hain bir tuzak” olarak niteleyen ve “şımarık Rumların plana burun kıvırması sayesinde” “Türkleri koruyan Tanrı’ya” teşekkür eden emekli Türk generallerin konuşmaları alkışlarla karşılandı. Diğer bazı emekli askerlerse özel konuşmalarda Talat’ı savundular.49 Sayfa 6 II. 2008 YILINDAKİ MÜZAKERELER Kıbrıslı Rumlar, Türkiye’nin ada üzerindeki etkisinden ve kendilerini doğrudan muhatap almamasından dolayı rahatsız hissetmekte haklılar.50 Ancak bunun çaresi, Talat’ı Ankara’yla ilişkilerinde muhatap olarak kabul etmek olacaktır.51 Halihazırdaki görüşmeler, anahatları ilk olarak 30 yıl önce belirlenen, BM arabuluculuğunda ulaşılacak iki toplumlu, iki kesimli kapsamlı bir çözüm için belki de son şans olabilir.52 21 Mart anlaşması uyarınca çalışma grupları ve teknik komiteler, müzakerelerin gündemini oluşturmak için konuları gözden geçiriyorlar. Kıbrıslı Türkler, görüşmelerin mümkün olan en kısa süre içinde başlamasını isterken Kıbrıslı Rumlar hazırlık aşamasında ilerleme keydedilmesini ön koşul olarak ileri sürmekteler. Çalışma grupları ve teknik komiteler, 1 Eylül’de başlaması gereken müzakerelerin ötesinde de çalışmak durumundalar.53 Birleşmiş Milletler, söz verdiği üzere vakit kaybet-meden kapsamlı görüşmelerde kolaylaştırıcı bir rol oynayacak Genel Sekretere bağlı bir özel danışman atamalıdır.54 A. 21 MART SÜRECİ Hristofyas ve Talat, 21 Mart tarihinde Lefkoşa ara bölgede bulunan eski Ledra Palas otelinde bir araya geldi. Talat, “yoldaş, ya Kıbrıs sorununu çözeceğiz ya da bölünmeyi kalıcılaştıracağız” diye konuştu. Hristofyas şöyle yanıt verdi. “Farkındayım, zaten bu 50 Çalışma Grubu toplantısında yapılan yorum, Lefkoşa, 30-31 Mayıs 2008. 44 “Türkiye’nin tam desteği olmadan başarılı olamam. Eğer müzakere masasındaysam, bu beni Türkiye’nin desteklediğini gösterir”, Talat’la yapılan röportaj, Euronews, 29 Mayıs 2008. 45 Kriz Grubu tarafından yapılan mülakatlar, Ankara ve Lefkoşa, Nisan-Mayıs 2008. 46 Kriz Grubu tarafından yapılan mülakat, Lefkoşa, Mart 2008. 47 Aynı şekilde, Hristofyas’ın çözüm istediğinin bir göstergesi de eski Cumhurbaşkanı Papadopoulos’tan aldığı sert eleştiriler oldu. 48 Türkiye Emekli Subaylar Derneği’nde yaptığı konuşma, İstanbul, 24 Mayıs 2008. 49 Kriz Grubu tarafından emekli askeri görevlilerle yapılan mülakatlar, İstanbul, 24 Mayıs 2008. Türkiye, 1960 antlaşmalarına dayalı yönetimin 1963’te çatışmaların başlamasıyla çöktüğünü ileri sürüyor ve diğer tüm ülkelerin aksine Kıbrıslı Rumların denetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti’ni söz konusu devletin devamı olarak tanımıyor. 51 “Kıbrıs sorununun çözümünden bahsedildiği duymak güzel; ama Hristofyas sanki Avrupalılara şöyle diyor. Siz Türklerle ilgilenin, ben de Kıbrıslı Türklerle… bu tür güzel şeyler söylüyorsa neden Türklere karşı aynı yumuşaklığı göstermiyor?” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde (ASAM) araştırmacı Sema Sezer, Ankara, Nisan 2008. 52 “Bu gerçekten de son şans ve bu şans uzun sürmeyecek”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupa Komisyonu’ndan üst düzey bir yetkili, Brüksel, Mart 2008. 53 Talat, liderler uzlaşmaya varmaya başladıklarında grupların daha faza önem kazanacağına inanıyor. AB-Türkiye Çalışma Grubu toplantısında yaptığı yorum, Lefkoşa, 30 Mayıs 2008. 54 “[İki Kıbrıslı partinin] ilerleme sağlayarak bir an önce ve sorunsuzca resmi görüşmelere başlamaları amacıyla yardımcı olmak için elimden geleni yapacağım. Uygun zamanda bir Özel Danışman atamayı da hedefliyorum”, Genel Sekreterin Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs Operasyonu Raporu, 5 Haziran 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 yüzden aday oldum”.55 Aralarında uzun yıllara dayanan bir arkadaşlık ve ortak siyasi anlayış bulunan bu iki lider, BM’nin o dönemdeki Özel Temsilcisi Michael Møller tarafından okunan bir açıklamayla şu ana dek sadık kaldıkları, son derece dengeli bir yol haritası ortaya koydular.56 3 Nisan’da Lefkoşa’nın merkezinde bulunan Ledra Caddesi geçiş noktası açıldı.57 12 Nisan’da bizzat Talat, dondurma yemek ve Yunan müziği CD’leri almak üzere Kıbrıs Rum tarafına geçti. 18 Nisan’da komiteler, Annan Planı’nın görüşmelerinin de yapıldığı Lefkoşa eski havalanının yakınlarında ara bölgedeki BM yerleşkesinde çalışmalarına başladılar. Talat’ın başmüzakerecisi Özdil Nami, “[Papadopoulos’la Talat arasında] yirmi ayda başarılamayanın yirmi günde başarıldığını” söyledi.58 Her komitede iki taraftan dörder üye ve bir BM arabulucusu yer alıyor. Altı çalışma grubu, yönetim ve yetki paylaşımı, AB’yle ilgili konular, güvenlik ve garantiler, toprak, mülkler ve ekonomi konularında çalışıyorlar. Yedi teknik komiteyse suç, ticaret, kültürel miras, kriz yönetimi, insani meseleler, sağlık ve çevre konularını inceliyor. Genellikle haftada iki kez ve iki saat süreyle toplanan bu komitelerde iki taraftan yüzden fazla kişi bulunuyor. Şevkle başlayan görüşmelerin ilk aşaması boyunca derhal bazı ilerlemeler sağlandı.59 AB meseleleri ve ekonomiyle ilgilenen çalışma grupları içinde bazı önemli farklılıklar ortaya çıktı. Ayrıca teknik komiteler, ambulansların kontrol olmaksızın Yeşil Hattı nasıl geçmesi gerektiği, adanın tamamına üç dilli (Rumca, Türkçe, İngilizce) yol işaretlerinin konması ve kuş gribi gibi halk sağlığını ilgilendiren konularda işbirliği yapılması da dahil uzun süredir ayrılık yaratan konularda çözüme yaklaştılar.60 İki kilisenin restorasyo55 Talat’ın Türk gazetecilere yaptığı açıklama, örneğin bakınız Zaman, 13 Mayıs 2008. 56 “Ne kadar iyi anlaştıklarını abartmak zor. Bazen herşeyi zaten biraraya getirmişler gibi görünüyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, bir diplomat, Lefkoşa, Haziran 2008. 57 Burası, 1958’de iki toplum arasında başgösteren şiddet olayları nedeniyle barikatlarla kapatılmıştı. Bu geçiş noktası, şavaşın hasar verdiği ara bölgede uzun bir yürüyüşe çıkmadan şehrin diğer yarısına geçilmesini sağlayan ilk geçiş oldu. 58 Simon Bahceli, “Momentous Occasion as Committees Launch Negotiations”, Cyprus Mail, 19 Nisan 2008. 59 “Çözüm olasılığı hakkında duyduğum heyecan, 2004’teki seviyesine geri döndü”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Türk katılımcı, İstanbul, Mayıs 2008. “Algılar arasındaki farklar sürüyor. Ama şimdilik herşey iyi gidiyor. İhtiyatlı ancak iyimseriz”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, bir Türk yetkili, Ankara, Mayıs 2008. 60 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Türk katılımcı, İstanbul, Mayıs 2008. Sayfa 7 nu çalışmalarında anlaşma sağlandı.61 Görüşmeler, son derece canlı ve aydın-latıcıydı ve BM, umulduğundan daha fazla mesafe kaydedildiğini açıkladı.62 Bazı grup ve komiteler, özellikle de ekonomi grubu, öğle veya akşam yemekleri için de bir araya gelmekteler. Ancak herkes, güvenlik ve garantiler, yönetim ve yetki paylaşımı ve mülkler gibi can alıcı konularda çok az ilerleme sağlandığı konusunda hemfikir. Türkiye’nin askeri varlığını tam olarak ne kadar azaltacağının nihai uzlaşmanın bir parçası olduğu büyük ölçüde kabul edildiğinden toprak konusunda bir ilerleme sağlanamaması sürpriz olmadı. Yönetim ve yetki paylaşımı konusunda görüşler arasındaki yakınlaşmanın derecesi sadece iki taraf arasında değil, tarafların kendi içinde de bir tartışma konusu. Yaklaşım farklılıkları konusunda bazı hayal kırıklıkları oluşmuş durumda. Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türkleri liderlerin anlaşmazlıkları çözebilmek için deneyebilecekleri farklı seçenekleri tartışma-dıkları, artık hükümsüz olan Annan Planı’nın kimi bölümlerini masaya taşıma eğiliminde oldukları ve müzakere esnekliği yokmuş izlenimi verdikleri için (bazen önerileri yazıp dışarıya danışarak cevap beklemeleri gibi) açıkça eleştiriyorlar.63 Kıbrıs Türk tarafı da Kıbrıslı Rumların Papadopoulos yönetimiyle aynı belgeleri masaya getirdiklerinden şikayet ediyor.64 Daha hızlı ilerlemeden yana olan sabırsız Kıbrıslı Rumlara verdiği cevapta BM, grupların ve komitelerin asla esas müzakereler için uygun platform olmadığının altını çizdi.65 61 Yakovu’nun yaptığı yorum, a.g.e. “Şüphecilere rağmen çalışma grupları ve teknik komiteler oldukça iyi çalışıyorlar”. Basın toplantısı, Genel Sekreter Yardımcısı Lynn Pascoe, Lefkoşa, 18 Haziran 2008. 63 “Tüm olasılıkları kapsayan menüler belirlemeliler. Kırmızı çizgilerinden vazgeçmiyorlar ve bu da başarısızlığa yol açan nedenler arasında bulunuyor. Hristofyas, Ankara ve Kıbrıslı Türklerin olasılıkları gözden geçirdiklerini göstermek zorunda”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Batılı bir yetkili, Londra, Mayıs 2008. 64 “Ekonomi komitesinde Kıbrıs’ın dört ay önce gerçekleşen Euro bölgesine dahil olmasıyla ilgili bir belge görüşüldü” Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Kıbrıslı Türk yetkili, Mayıs 2008. 65 “Söz konusu çalışma grupları ve teknik komiteler, müzakere etmek ve sorunları çözmek için oluşturulmadı…. Görevleri, geçmişte yapılmış çalışmalara bakmak, yeni fikirleri incelemek, herşeyi bir araya getirerek masaya koymak…. Tüm bunların amacı, liderlerin hangi konularda konuşmaları gerektiği ve gerekmediğini saptamak için meselenin bütününe bakmak. Bu anlamda çalışmaların çok iyi yürüdüğünü düşünüyorum. Tahmin edilebileceği gibi görüşülen konu ne kadar az ihtilaflı olursa o kadar fazla ilerleme sağlanabiliyor”. Basın 62 Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 Kıbrıslı Rumlar ayrıca çalışma gruplarındaki Kıbrıslı Türk katılımcıların daha az deneyimli ve yetkilerinin kısıtlı olduğundan şikayet ederken Türk tarafı teknik komitelerde Kıbrıslı Rum resmi görevlilerin olmamasından, bu nedenle de yönetim deneyiminden yeterince yararlanılamadığından bahsediyorlar. Her iki tarafın da eleştirisi yersiz görünüyor, zira oluşturulan ekipler konularında yetkinler. Kıbrıslı Rum üyelere göre daha genç olan, daha büyük ve uluslararası alanda tanınan bir devletten gelmenin avantajlarına sahip olmayan Kıbrıslı Türk üyeler, sivil toplum kuruluşlarında ve üniversitelerde Kıbrıs sorunu üzerine uzun yıllar yaptıkları çalışmalar nedeniyle yeterli ve deneyimliler. Dolayısıyla konuya yaklaşımları da farklı. Kıbrıslı Rum üyeler, kendine güvenli, deneyimli ve kolaylıkla yönlendirebilen liderlerden oluşurken Kıbrıslı Türklerin çok sınırlı uluslararası deneyimleri bulunuyor. Türk tarafı bu eksikliği, son derece organize olarak ve merkezle temas halinde bulunarak telafi ediyorlar. 21 Marttaki buluşmalarında iki cumhurbaşkanı, tam kapsamlı görüşmelere başlama tarihi olarak 90 gün sonrasını yani 21 Haziranı belirlemişlerdi.66 Ancak 23 Mayıstaki görüşmelerinde “haziranın ikinci yarısında bir araya gelerek durumu yeniden değerlendirmeye”, tahminen kapsamlı müzakerelerin tarihini yeniden görüşmeye karar verdiler. Bunun nedeni, Kıbrıslı Rumların konuyu eylüle kadar ertelemek istemeleri67, böylece Hristofyas’a uzlaşma için zemin hazırlamasında zaman kazandırmak istemeleri.68 Kıbrıslı Türkler, sabırsızlar; ancak bunun gerekli olduğunun da farkındalar. Kıbrıslı Rum muhalifler de bu konuda anlayış gösteriyorlar.69 İki taraf da kapsamlı müzakerelere başlama toplantısı, Genel Sekreter Yardımcısı Lynn Pascoe, Lefkoşa, 18 Haziran 2008. 66 “Liderler, ayrıca çalışma gruplarının ve teknik komitelerin çalışmalarını gözden geçirmek üzere üç ay sonra yeniden bir araya gelmeleri ve sonuçlardan yararlanarak kapsamlı müzakerelere başlamaları konusunda fikir birliğine vardılar”. Liderlerin 21 Mart 2008 tarihli toplantısının ardından Michael Møller tarafından okunan açıklama, Genel Sekreterin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve UNFICYP Misyon Şefi. 67 “Sanıyorum ki Eylül ayında müzakerelere en üst düzeyde başlayacağız”. Yakovu’nun yaptığı yorum, a.g.e. 68 “Alışılagelmişin dışında düşünmek istiyoruz. Ancak bizi yemeye hazır bir aslanla karşılaşacaksak bunu yapamayız…. Halihazırda aynı çözümü hedeflemiyoruz…. Bir başka başarısızlığa tahammülümüz yok. Başarı şansı başarısızlıktan daha yüksek olmalı”. AB-Türkiye Çalışma Grubu’nda yapılan yorum, AKEL sözcüsü Andros Kipriyanu Lefkoşa, 30 Mayıs 2008. 69 “Bize kalsa haziranda başlarız. Meseleleri çalışma gruplarında ve komitelerde çözemezsiniz. Her konunun tek bir müzakere masasına gelmesi gerekiyor. Ama eylüle kadar hiçbir şeyi değişmeyecek. Belki bu daha da iyi”. Kriz Sayfa 8 sözüne bağlı kaldığı ve liderler ve çalışma grupları ilerleme kaydettiği sürece diplomatlar, söz konusu gecikme konusunda endişelenmemekteler.70 Kapsamlı müzakerelere başlama tarihi, temmuz boyunca yapılması planlanan görüşmelerin birinde kamuoyuna açıklanmalı, tercihen izlenecek yöntem de belirlenmeli. Önümüzdeki fırsat penceresi dar ve Kıbrıs Türk tarafında Şubat 2010’da yapılacak meclis seçimleri ve Nisan 2010’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri için hazırlıkların başlayacağı 2009’un son aylarında bu pencere kapanmaya başlayabilir. B. MÜZAKERE YÖNTEMİNİN GELİŞTİRİLMESİ Her iki lider çözüme ulaşmak için halihazırda siyasi iradeye sahip olduklarından kapsamlı müzakerelerin önceki çözüm görüşmelerinden farklı olması beklenebilir. Sorunlar artık daha ziyade iki toplumdan kaynaklanıyor. Bir Kıbrıslı Rum yorumcunun belirttiği üzere, “bu tür müzakerelerin yüzde 90’ı, karşı tarafla değil toplumun kendisiyle yapılıyor. Çünkü iki taraftaki ılımlılar kendi toplumlarındaki uzlaşmazları alt etmek zorundalar”.71 1. Medyanın bilgilendirilmesi Annan Planı döneminde olduğu gibi medya savaşlarının dezenformasyonla beslenmesinin önlenmesi gerekmekte. BM, atanacak özel danışmana AB hükümetleri, Türkiye ve Yunanistan başta olmak üzere Kıbrıs’tan ve bu bölgeden belirli muhabirlere düzenli olarak brifingler verecek bir medya ekibinin desteğini sağlamalı. Anlaşmanın referandumda kabul edilmesi isteniyorsa kamuoyu desteğinin sağlanması gerekiyor. Başarısızlığın bölgede neden olacağı ciddi sonuçların tam olarak anlaşılması son derece önemli. Hristofyas ve Talat ayrıca çözümün getireceği yararları daha ayrıntılı anlatmalı72 ve halkı tavizler için hazırlamalı. Aynı şekilde BM ve AB yetkilileri, kamuoyu açıklamalarında söz konusu yararları vurgulamalı ve tam Grubu’na verilen mülakat, DİSY parti yöneticisi, Lefkoşa, Haziran 2008. 70 “Liderler ayda bir biraraya geliyorlar. Yani angaje oluyorlar. Kapsamlı müzakereler de bundan farklı değil”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, bir diplomat, Lefkoşa, Haziran 2008. “Bir ay orada öteki ay burada toplanılması sorun teşkil etmiyor”. BM Kıbrıs Barış Gücü’nün Kıbrıs medyasına aktarılan yorumları, BM Özel Temsilcisi Tayé-Brook Zerihoun, 29 Mayıs 2008. 71 Phedon Nicolaides, “Negotiating Guidelines for Messrs Christofias and Talat”, Cyprus Mail, 20 Nisan 2008. 72 Hristofyas’ın destekçilerinin en hassas konular hakkında takip ettikleri yapıcı belirsizlik politikası iyi bir başlangıç, ancak verilebilecek en iyi mesaj, tüm Kıbrıslılar için daha güvenli ve daha zengin bir ülke hedefi olacaktır. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 olarak anlaşılabilmeleri amacıyla iki toplumlu toplantılar düzenlemeli. Adada şimdiye kadar haberlerin sansürlenmesi mümkün olmadı. İki taraf da haberleri sızdırdılar ve çarpıtarak yansıttılar73 ve genellikle hem sürece hem de kamuoyunun desteğine zarar verdiler.74 Bu nedenle dezenfor-masyonun ve çarpıtmanın doğru bilginin yerini doldurmaması için liderlerin çaba sarf etmesi gerekiyor. BM aracılığıyla yapılan ortak açıklamalar, ortak zemin oluşturmakta ve çözüm yanlılarına güvence vermekte yararlı oldu. İki lider, toplantılarından sonra soruları birlikte yanıtlamalı ve ayrı basın toplantıları düzenlemekten kaçınmalı. Söylenenler arasındaki en ufak farklılık, kontrol edilmediği takdirde istenmeyen bir dereceye ulaşabilmektedir. BM, birer Kıbrıslı Rum ve Türk üyeden oluşan bir medya birimi oluşturarak müzakerelerin gidişatı hakkında ortak ve onaylanmış bilgi verilmesini sağlayabilir, böylelikle yorumlamadaki farklılıklar birlikte belirlenebilir veya baştan önlenebilir. İletişim eksikliği ve medyanın karalaması nedeniyle karşı taraf hakkında düşmanca, geçerliliği kalmamış ve yanıltıcı bir imaja sahip olan Kıbrıslı Rumlar ve Türkiye arasındaki iletişimsizlik duvarının yıkılmasına AB yardımcı olabilir. 2. Sivil toplumun sürece dahil edilmesi Geniş katılım sağlanması, müzakerelerin başarıya ulaşması için büyük önem taşıyor. Papadopoulos yönetiminde Kıbrıs Rum sivil toplumu sürece katılmaya çalışınca yoğun eleştri ve saldırılara maruz kalıyordu. Kıbrıs Türk tarafındaki aktivistlerse işler kılmaya çalıştıkları Annan Planı’nın Kıbrıslı Rumlar tarafından şeytanlaştırılması nedeniyle süreçten uzaklaşıp yabancılaştılar. BM, “her iki kesimde taviz verilmesi gerekse bile siyasi ortamın oluşumuna yardımcı olması ve çözüm yönünde kamuoyunun desteğinin sağlanabilmesi için kuzeyde ve güneyde sivil topluma önceki dönemlere kıyasla daha fazla rol düştüğünü” dile getirdi ve ekledi: “Medyaya da bu konuda büyük sorumluluk düşüyor”.75 Siyasetçileri ve sivil toplumu, çö73 “Medya, tam bir karmaşa içinde nefret, karamsarlık ve karşıdakini ‘ötekileştirme’ alevlerini o kadar körükledi ki tüm barış/çözüm süreci sonuçsuz bir çabaya dönüştü…. Adanın tümünde yaşayanlara, şiddetle ihtiyaç duydukları sürekli ve tarafsız bilgi akışıyla neler olduğunun açıkça anlatılması gerekiyor”. Haji Mike, “From the Sublime to the Ridiculous”, Cyprus Mail, 3 Mayıs 2008. 74 “BM, medya sansürleri koymanın etkili olduğuna inanır gibi gözükmekte. Ama bu, Kıbrıs’ta işe yaramıyor. Haberler bir veya iki gün içinde açığa çıkıyor. Medyaya brifing vermeli, olayları olumlu bir açıdan anlatmalı ve gelişmelerin ne yönde olduğunu belirtmeliler”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Lefteris Adilinis, Politis, Mart 2008. 75 Pascoe’nin brifingi, a.g.e. Sayfa 9 zümün getireceği yararları dile getirmeleri için teşvik etmeli. Çözüm öncesinde uzlaşmaya yardımcı olmak amacıyla tüm ekonomik ve mesleki sektörlerde iki toplumlu konferanslar düzenlenmeli. BM, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin76 2006’dan beri gerçekleştirdiği çığır açıcı çalışmalardan yola çıkan bir gerçekleri araştırma ve uzlaşma komisyonu kurmalı. 1963-1974 arası yaşanan etnik çatışmadan ve Türkiye’nin 1974’teki işgalinden kalan birçok yara henüz kapanmadı. Söz konusu komitenin yerine getireceği ideal görev, tanıkların hikayelerini gün ışığına çıkarmak ve arşivlere hiçbir engel olmaksızın girilmesini sağlamak olacaktır. Komitenin cezalandırma yetkisi bulunmasa da yıldönümleri ve anıtlar konusunda tavsiyelerde bulunma yetkisine sahip olabilir. Saygın Kıbrıslı uzmanlardan oluşacak bir başka grup ise ortak bir tarih ders kitabı hazırlamak, özellikle de 1955 sonrası çatışma dönemine ait uzlaşılmış bir anlatıma varmak için çalışmalar yapabilir. Başarı şansını yükseltmek amacıyla her iki taraf da muhatabının siyasi meşruiyetine dair tartışmaları askıya almalı. Kıbrıs Türk tarafının uluslararası spor müsabakalarına, kültürel etkinliklere ve Bolonya süreci gibi Avrupa üniversitelerine açık programlara katılımına Kıbrıslı Rumlar tarafından konulan ambargolar kaldırılabilir. BM Genel Sekreterinin aralık 2007’de belirttiği üzere, “ekonomik, sosyal, kültürel, spor veya benzeri bağların sürdürülmesi, tanınma anlamına gelmez. Tam tersine, güven inşa ederek tüm Kıbrıslıların yararına etki gösterir”.77 Ne var ki ılımlı Kıbrıslı Rumlar dahi buna şiddetle karşı çıkıyorlar.78 Kıbrıslı Rum kamuoyu araştırmacısı Alexandros Lordos, Kuzey İrlanda’da başarıyla uygulandığı üzere müzakerelerin yanı sıra “barış araştırmaları” yoluyla kamuoyunun da olumlu bir etken olarak kullanılmasını öneriyor. Bu yöntemle müzakereciler, çözüme daha yakın konuları tespit etme imkanına sahip olacak, tarafların birbirinden hala çok uzak olduğu konulardaysa seçenekler ortaya koyabilecek. Araştırmalar, BM 76 Şimdiye kadar 400 kişinin cenazesini ortaya çıkardılar ve 91’ini ailelerine iade ettiler. Çoğunluğu Türkiye’nin 1974’teki işgali sırasında olmak üzere 1963 sonrası toplumlararası çatışma döneminde yaklaşık 2000 kişi kayboldu. 77 “Genel Sekreterin Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs Operasyonları Üzerine Raporu”, UNSC S/2007/699, 3 Aralık 2007. 78 “İyi niyet anlaşmaları yaparak karşılığında hiçbir şey elde etmemek olmaz. Bu bir hata olur. İleri atılarak bir çözüme ulaşmamız mümkün değil. Devlet yapılarını değil, bireyleri desteklemek için elimizden geleni yapacağız. Önümüzdeki altı-oniki ay içerisinde Kıbrıs Sorununu çözmek için her imkana sahibiz”. AB-Türkiye Çalışma Grubu toplantısında yapılan yorum, Kıbrıslı Rumların eski cumhurbaşkanı George Vasiliyu, Lefkoşa, 31 Haziran 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 Sayfa 10 gözetiminde iki toplum içinde yürütülebilir ve gerektiğinde uluslararası uzmanların katkısı da sağlanabilir.79 Temmuz”un özü, 21 Mart sürecinin temel taşını oluşturuyor. 3. Arabuluculuk değil kolaylaştırma 21 Mart ve 23 Mayıs zirvelerinin ardından yapılan açıklamalarda olduğu gibi her iki terim de son derece az kullanılıyor ya da tamamen yok sayılıyor. “Bakire Doğum”, “garanti” ve hatta “görüşmelerde ilerleme” gibi terimler, anlamsız ve görüş ayrılığı yaratan tamlamalar olmaktan öteye gitmiyor. Her iki tarafın liderleri, hedeflerinin yalnızca özüne odaklanma konusunda son derece başarılı oldular. Medya da liderlerin izinden gitmeli. Annan Planı, anlaşmaya varılmaması durumunda BM’nin arabuluculuğuna başvurulacağı maddesi nedeniyle Kıbrıslı Rumlar nezdindeki meşruluğunu önemli ölçüde yitirdi. Bu kez hedef, her iki toplumun liderleri tarafından imzalanabilecek ve yine onlar tarafından topluma kabul ettirilebilecek bir anlaşmada güven inşa etmek olmalı. Yine de dış arabuluculuk gerekli olacaktır. Üst düzey bir Kıbrıslı Türk yetkilinin de vurguladığı üzere, “liderlerin her konuda anlaşması mümkün mü? Bazen ağırdan almak isteyebilirler. İki liderin de çözüme açık taahhüt vermelerinin yanı sıra tıkanıklıkları aşmak için bir mekanizmaya ihtiyacımız var”.80 BM’nin yeni özel danışmanı, arabulucu değil önerilerde bulunan bir kolaylaştırıcı görevini yerine getirmeli. Görüşmeler çıkmaza girdiğinde BM misyonu, AB’nin de yardımıyla seçenekler sunmalı. Çalışma gruplarında da görüldüğü üzere süreçte rol oynayanların kişilikleri de oldukça önemli. Eğer liderlerin müdahaleleri bir grubu üretken hale getiremezse katılımcıları değiştirmek mantıklı olabilir. 4. Retoriğin değil özün korunması “Annan Planı”, Kıbrıs Rum toplumu için psikolojik açıdan lanetli bir terim. 81 Kıbrıslı Rumların başmüzakerecisi George Yakovu, söz konusu planın bir döküman olarak sunulamayacağını, ancak “itiraz etmeyecekleri bazı yönlerinin olabileceğini” 82 belirtti. Kıbrıslı Türkler içinse 2004’te varılan uzlaşmalara bağlı kalmak, iyi niyetin oldukça önemli bir göstergesi. Talat, Annan Planı’nın “masada olma-yacağını, ancak kesinlikle koltuğumda olacağını”83 kaydetti. Aynı şekilde Kıbrıslı Rumlar, hazırlık görüşmelerinde 8 Temmuz 2006 anlaşmasına bağlılıklarını dile getirirken Kıbrıslı Türkler söz konusu anlaşmayı önceki Kıbrıs Rum hükümetinin süreci tıkama taktiğinin bir parçası olarak algılıyor. Tüm bunlara rağmen “8 79 Alexandros Lordos, “A Proposal to utilize ‘Peace Polls’, in support of the Negotiating Process in Cyprus”, yayınlanmamış makale, Haziran 2008. 80 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Lefkoşa, Mart 2008. 81 Ancak Kıbrıs Rum elitinin büyük bir kesimi, kapalı toplantılarda bu planın anlaşmanın önemli bir kısmını içinde barındırdığını kabul ediyor. “Taleplerimizin büyük bölümü [Annan Planı’nda] karşılanıyor. Asıl meseleye gelelim ve adının ne olduğuna bakmayalım”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Rum muhalif siyasetçi, Lefkoşa, Mart 2008. 82 Cyprus Mail, 24 Nisan 2008. 83 Fatma Demirelli, “Talat warns domestic troubles in Turkey will hurt Cyprus case”, Today’s Zaman, 4 Nisan 2008. 5. Kapsamlı görüşmeler üzerine odaklanılması İki toplum arasındaki güveni ve faaliyetleri arttırmaya yönelik mutevazı güven arttırıcı önlemler alınmaya başlanıyor. Türkiye’nin dahil olduğu veya önemli müzakere konularını ilgilendiren önemli güven arttırıcı önlemlerin görüşülmesi, geçmişte gerek adadaki gerekse uluslar arası arenadaki aktörlerin ivmeyi sürdürmek için sık sık başvurdukları bir yöntem olageldi. Ne var ki nihai çözümde karara bağlanacak konular da sık sık gündeme geldiğinden bu tür inisiyatifler şimdiye kadar başarısızlığa uğradı ve odağın esas barış sürecinden kaymasına neden oldu. En son girişim, Türkiye’nin (AB’yle 2005’te imzaladığı ve deniz ve hava sahasını Kıbrıslı Rum araçların kullanımına açmasını öngören) “Ek Protokolü” uygulamasıyla Kıbrıslı Rumların (AB’nin 2004’te verdiği bir söz olan) Kıbrıslı Türklere yönelik Doğrudan Ticaret Tüzüğünü kabul etmeleri ve uygulamalarıyla aynı zamana denk getirmeye çalışmak oldu. Ancak Kıbrıslı Rumlar ve Türkiye, terk edilmiş bir sahil olan Maraş bölgesinin Rum tarafına iade edilmesi ve Ercan Havaalanının Kıbrıslı Rumlar tarafından tanınması gibi yeni taleplerle gelerek bu fikrin suya düşmesine neden oldular. Şayet taraflardan biri bu girişimlerden birini geçici de olsa tek taraflı olarak uygulamaya cesaret ederse bu büyük ölçüde onun lehine olacaktır. Özellikle Türkiye, Ek Protokolü uygulayarak hem AB nezdindeki konumunu güçlendirecek hem de Kıbrıs’a yapacağı ihracattan kazanç sağlayacaktır. Bu, aynı zamanda Kıbrıslı Rumları Türkiye’nin Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ciddi olduğuna ikna edecektir. Bir veya birkaç limanın Kıbrıs Rum trafiğine geçici olarak açılması yoluyla ve kapsamlı müzakerelere başlanacağı açıklandığı zaman bunu gerçekleştirme fırsatı ortaya çıkabilir. Daha küçük güven arttırıcı önlemler daha etkili olabilir. Kıbrıs Rum tarafı için bunlar arasında Kıbrıslı Türk öğrencilerin, belediyelerin, takımların ve kültür derneklerinin uluslararası faaliyetlere daha fazla ka- Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 tılmasına izin vermek sayılabilir.84 Kıbrıs Türk tarafıysa Kıbrıslı Rumların eski kiliselerin ve kutsal mekanların restorasyonu ve buralara girişin kolaylaştırılması gibi taleplerini yerine getirmek için çabalarını arttırabilir. Ledra Caddesi’nin açılışında yaptığı gibi Türk ordusu, sivillerin çözüme ulaşma arayışlarını desteklediği konusunda Kıbrıslı Rumlara güçlü sinyaller vermenin yollarını bulmalı. Bunlar arasında yeniden konuşlandırma, adadaki askeri varlığın azaltılması ve askerlerin sayısı hakkında daha şeffaf olunması sayılabilir. Aynı şekilde Türkçe, hâlâ Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmi dillerinen biri olduğu ve Kıbrıslı Rumlar, Türkiye’nin AB üyeliğini desteklediklerini ifade ettiklerinden Kıbrıslı Rumlar, Türkçe’nin AB’nin resmi dillerinden biri olmasını talep edebilirler.85 Kıbrıslı Rumlar aynı zamanda Kıbrıs’tan altı temsilcinin seçileceği 2009 Avrupa Parlamentosu seçimlerine Kıbrıslı Türk adayların katılmasının önünü açabilir. Halihazırda parlamentodaki altı sandalyede Kıbrıslı Rum temsilciler oturuyor. Sayfa 11 C. MESELELERE YENİ YAKLAŞIMLAR Anahatları ilk olarak 1977’de belirlenen iki kesimli, iki toplumlu bir barış anlaşmasına dayanan temel çözüm önerisi, on yıllar boyunca devamlılığını sürdürdü. Genel Sekreter Yardımcısı Pascoe raporunda şunları kaydediyordu: Kilit önemdeki konuların neredeyse tamamı geçmişte ayrıntılarıyla tartışıldı ve şu açıkça görüldü ki taraflar sıfırdan başlamıyorlar. Dahası, tarafların kapsamlı bir çözüme ulaşma yolunda çeşitli kararların, anlaşmaların, planların ve ilkelerin dahil olduğu şimdiye kadar yapılmış olan çalışmaların bütününü göz önünde bulundurmaları beklenmektedir.86 İki tarafta da siyasi irade ortaya çıktığına göre yaklaşımlarda beklenmedik değişimler meydana gelebilir. Kıbrıslı Rumlar açısından bu, başarılı yönetimlerini mümkün olduğunca koruyabilmeleri için daha gevşek bir federal düzenlemeyi tercih etmeleri anlamına gelebilir.87 Kıbrıs Türk tarafındaysa Türkiye’yle çıkarlar ve zamanlama açısından farklılıklar ortaya çıkabilir.88 Görünen o ki Türkiye’de iktidardaki AK parti ve dış politika eliti çözüm için çalışırken silahlı kuvvetlerdeki katı tutum yanlıları veya parlamentodaki milliyetçi muhalifler ve onların Kıbrıslı Türk yandaşları, süreci sekteye uğratmaya çalışacaklar. 1. Yeni Kıbrıs Cumhuriyeti Orijinal 1977 ve 1979 Üst Düzey Antlaşmalarına göre Kıbrıs, siyasi eşitliğe dayalı iki toplumlu, iki kesimli bir federasyon olmalıdır. BM ve uluslararası camia, bu formüle bağlı kalmaktadır. Annan Planı, İsviçre ve Belçika modellerinden öğeler içeren bir düzenleme öngörüyordu. Ne var ki 2008’in geride kalan bölümünde yetki paylaşımı ve yönetim konularına fazla değinilmemesine rağmen tartışmaların büyük bölümü, mevcut iki devletli yapıdan yeni, birleşik bir devlete nasıl geçileceği konusunda düğümleniyor. Annan Planı, iki tarafın 1960’larda, özellikle de Türkiye’nin 1974’deki işgalinin ardından yollarını ayırmadan önce yaptıklarının mirasına dayanan, yeni bir bayrağa sahip “Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti”nin yaratılmasını öngörüyordu. Söz konusu devlet, tek bir uluslararası kimliğe sahip olacaktı ki bu, BM ve AB açısından kritik 84 Lefkoşa Kıbrıs Türk belediyesi Kıbrıslı Rumların gözünde 1974 öncesinde meşruiyete sahip olduğundan Kıbrıs Rum tarafı örneğin Slovenya’da Mayıs 2008’de yapılan başkentler kongresine iki toplumlu bir delegasyon gönderme konusunda daha istekli davranabilirdi. 85 Bu karar, AB sınırları içinde yaşayan ve Türkçe konuşan yaklaşık dört milyon kişi için de büyük bir sembolik değere sahip olacaktır. 86 Pascoe’nin brifingi, a.g.e. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı bir büyükelçi, Lefkoşa, Haziran 2008. 88 “Ortak devlet konusunda anlaşmaya varmak için Türkiye’den daha ileri gitmeye hazırız”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Kıbrıslı Türk lider, Lefkoşa, Ekim 2007. 87 Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 önemde bir koşul.89 Ortak yürütülecek federal cumhuriyet, dış ilişkiler, para politikası, federal finans, vatandaşlık ve göçmenlik konularını yönetecekti. Son yıllarda Türk tarafı, iki kesim arasında federasyon yerine “yeni ortaklık” terimini vurgu-lamaya başladılar. Bu da onların en gevşek düzeyde merkezi yönetimden yana olduklarını açıkça ortaya koyuyor. Türk yetkililer, federasyonu kast ettiklerini belirtiyorlar ve kamuoyunda yeni ortaklığa yapılan atıfların tek nedeninin, federasyonun Kıbrıslı Rumların denetimi altındaki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı değil, yeni bir devlet sistemi anlamına geldiğini vurgulamak olduğunu söylüyorlar.90 Bu ifade aynı zamanda Kıbrıslı Türklerin, varılacak anlaşmanın ancak yeni devletin iki eşit ortak tarafından kurulması durumunda sürdürülebileceğine olan inançlarını yansıtıyor. Kıbrıslı Rumlar ise bu terime karşı çıkıyorlar. Müzakerelerin sonucunun, “uluslararası hukuk uya-rınca mevcut devletin devamı … federe devlete doğru bir evrim” olmasını istiyorlar. Bir yetkiliye göre sonuçta “cumhuriyetin bu yeni federal sisteme dönüşümü olmak zorunda”.91 Kıbrıslı Rumlar aynı zamanda merkezi yönetimin daha fazla yetkiye sahip olmasını sağlamaya çalışıyor. Sürekli olarak “Avrupalı” çözümden bahsetmelerinin altında da mevcut, uluslararası alanda tanınan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kaybetmeden adanın birleşmesi ümidi yatıyor. 2004’te müzakereciler, geçiş sürecinin kördüğümünü çözmek amacıyla “Bakire Doğum” olarak anılan ve tam olarak ne anlama geldiği bilinmeyen ve yazılı bir hali bulunmayan kavramı ortaya çıkardılar.92 Bu şekilde iki tarafın tartışageldiği geçmişteki meşruiyetlere gönderme yapmaksızın yeni bir devlet kurulacak ve yasal bir boşluğu önlemek amacıyla da dış taraflarla yapılan anlaşmaların çoğunluğu ve diğer devlet faaliyetleri kabul edilecekti. Örneğin dış borçlar, iki Kuru- 89 “Konfederasyon, AB’ye uygun değil. Brüksel’de tek sesle konuşmak zorunda. Türk tarafının ‘ortaklıktan’ kastını bilmiyoruz. Annan Planı demek oluyorsa, tamam; ama konfederal demek oluyorsa AB’ye uygun değil, bu yapıyla yaşayamayız”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AB Komisyonu’ndan bir yetkili, Brüksel, Mart 2008. 90 “Dengeyi bulacağız… Sonuç, federasyon olacak”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, bir Türk yetkili, Ankara, Mayıs 2008. 91 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Rum yetkili, Brüksel, Mayıs 2008. Önceki hükümet döneminde hedef, Kıbrıslı Rumların üniter devletlerinin bir şekilde devamını sağlamaktı. 92 Bu konu, 2004 anlaşma taslağının 12. Maddesinde bir ölçüde ele alınıyordu. Buna göre “geçmişteki eylemler”, anlaşmaya veya uluslararası hukuka aykırı olmadığı sürece meşru kılınıyordu. Sayfa 12 cu Devlete devredilecekti. Kıbrıs Rum ve Türk yönetimleri tarafından yapılan anlaşmaların büyük bölümü, geçerli olarak kabul edilecekti.93 Papadopoulos hükümetinin reddettiği bu fikre Hristofyas da itiraz etmeyi sürdürüyor. Talat, “Bakire Doğuma” benzer bir kavramı memnuniyetle kabul edeceğini, zira bu durumda yeni devletin “anne ve babasının olmayacağını ya da her ikimizin de anne ve baba olacağını”94 belirtti. Hristofyas, yeni cumhuriyetin yeni bir isme sahip olacağını söyleyerek biraz esneklik göstermekte.95 Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerin eşit taraf olarak tanınarak devletten ayrılma hakkını elde edeceklerinden korkmaktalar.96 Aynı zamanda Kıbrıslı Türklerin başarılı bir cumhuriyetin yerine başarısızlığa uğrayabilecek bir devleti geri dönülmez şekilde koyabileceklerinden de endişe duyuyorlar. Bu korkular gerçek olmakla birlikte kapsamlı bir çözüme verilecek uluslararası garantiyle giderilmeleri mümkün. Kıbrıs Rum medyasında geniş yer bulan bir başka endişe olan yeni Kıbrıs devletinin AB üyeliğine tekrar başvurması gerektiği ise tamamen yersiz. AB, çözüm sonrası oluşacak Kıbrıs’ı birliğe almayı taahhüt etti.97 Çözümün adı ne olursa olsun her iki tarafın da yönetimlerinin önceki eylem ve akitleri için yasal devamlılığa ihtiyaçları olacak. Ne var ki halihazırda iki taraf da birbirini tanımıyor. Kıbrıslı Rumlar, 1960 cumhuriyetinin varisi olduklarını iddia ediyorlar. Türk tarafıysa iki toplumun parlamentodaki temsilcileri için ayrı ayrı oy verdikleri bu ortaklığın 1963’te sona erdiğini belirtiyor.98 Fiili olarak 30 yıl süresince işleyen Kıbrıs Türk devlet yapılanmasının kabul edilmesini 93 “Yaklaşık 60-65 tane iki taraflı anlaşma mevcuttu”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, bir Türk yetkili, Ankara, Nisan 2008. 94 AB-Türkiye Çalışma Grubu’nda yapılan yorum, Lefkoşa, Mayıs 2008. 95 Bir basın toplantısında adının “Birleşik Kıbrıs Federe Cumhuriyeti” olabileceğini belirtti. Cyprus Mail, 24 Mayıs 2008. 96 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Kıbrıslı Rum yetkililer, Brüksel, Nisan-Mayıs 2008. 97 Kıbrıs’ın katılım anlaşmasının 10. Protokolünde belirtildiği üzere “AB, Birliğin kuruluş ilkelerine uygun olarak varılacak bir çözümün esasları için gereken düzenlemeleri yapmaya hazır olduğundan … çözüm durumunda Konsey, Komisyon’dan yapılacak öneri temelinde ve oybirliğiyle Kıbrıs Türk toplumu açısından Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılımıyla ilgili gereken düzenlemelere ilişkin kararları alacaktır”, Avrupa Birliği Resmi Gazetesi, Madde 4, 23 Eylül 2003. 98 Kıbrıslı Türkler, Aralık 1963’de devlet makamlarından atıldıklarını söylüyorlar; Kıbrıslı Rumlarsa kendi istekleriyle ayrıldıklarını belirtiyorlar. Kıbrıslı Türkler, daha fazla kaybeden taraf oldu. 1964-1974 arasında adanın yüzde üçünü kapsayan enklavlarda yaşadılar. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 Sayfa 13 talep etmekte.99 BM, “bir toplumun diğer toplum üzerinde egemenlik iddia edemeyeceğini”100 belirtti, ancak bu, Kıbrıs Türk devletinin de jure olarak tanınmasından çok uzak bir ifade. kabul ettirmeyi başardılar. Ne var ki bu dil, BM arabuluculuğunda yapılan ve uzun süre uzlaştırılamayan farklılıkların azaltılmasını yeni yeni başarmaya başlıyor.104 Halkın endişelerini azaltmanın bir yolu, geçiş süreci hakkındaki tartışmaları, ilerleme sağlanana kadar ertelemek olacaktır. Kıbrıslı Rumlar, polis, kamu sağlığı, telefon hatlarının birbirine bağlanması, elektrik ve su hizmetleri gibi konularda işbirliği yapılması için gereken en ufak derecedeki tanınmanın sonunda Kıbrıslı Türklerin ayrılmaları veya yasal olarak tanınmaları ihtimalini arttırmasından korkmakta. Ne var ki görüşmeler ilerledikçe bu tür işbirliği alanları, zamanla güven yaratabilir, ortak sorumlulukların gitgide artmasını sağlayacak birlikte yaşama deneyimi, iki tarafın da adanın birleşmesi için çalışmasını sağlayabilir ve tartışmaların yoğunluğunu azaltabilir. Çözümlenmesi gereken konular arasında iki toplumun federasyon başkanlığının yetkilerini nasıl denetleyebileceği; başkanın parlamento tarafından mı yoksa halk tarafından mı seçileceği105; federe hükümetin bir kabine tarafından mı yoksa başkanlık konseyi tarafından mı yönetileceği; bir mi yoksa iki mi parlamento olması gerektiği; yerel düzeyde, ulusal düzeyde temsiliyet, esas ikamet yeri ve dil konularının nasıl halledileceği; Yüksek Mahkemenin nasıl oluşturulacağı106 ve federe yönetimle Kurucu Devlet arasında yetkilerin nasıl paylaşılacağı bulunuyor. 2. Devletin Yönetimi Kıbrıslı Rumlar, geleneksel olarak üniter bir devlet ve ada fikrini savunmaktalar. Federasyonun kabulünü, Denktaş yönetimi döneminde iki ayrı devlet çözümünü savunan Kıbrıslı Türklere verilecek büyük bir taviz olarak görmekteler. 21 Mart 2008’den bu yana yönetim alanında çalışan çalışma grubunun hiçbir ilerleme sağlayamadığını belirtiyorlar.101 Kıbrıslı Türkler görşmelerin iyi gittiğine inanıyor, ancak temel sorunların henüz çözüme kavuşturulamadığını kabul ediyorlar.102 Kıbrıslı Türklerin iyimserliği, 23 Mayıs bildirisinde olduğu gibi en azından kağıt üzerinde bazı genel ilkeler üzerinde uzlaşıldığını düşünmelerinden kaynaklanıyor. Söz konusu bildiri, Kıbrıslı Türklerin “iki kesimli, iki toplumlu federasyon … tek uluslararası kimliğe sahip bir Federe Yönetim” formülünü kullanarak iki devletli çözüm istediğine dair Kıbrıslı Rumların taşıdığı endişeyi azaltmıştı. Kıbrıslı Türkler, temel talepleri olan “eşit statüye sahip Kıbrıs Türk Kurucu Devleti ve Kıbrıs Rum Kurucu Devletini”103 99 “Bir devletimiz, memurlarımız, emeklilerimiz, kanunlarımız, merkez cezaevinde tutuklularımız var. Herşeyimiz var. Bir kenara atılamaz bunlar”. Kıbrıslı Türk lider Mehmet Ali Talat’ın AB-Türkiye Çalışma Grubu toplantısında yaptığı konuşma, 30 Mayıs 2008. 100 ”Kıbrıs’ta Bütünlüklü Bir Anlaşma Çerçevesine İlişkin Fikirler Dizisi” (Set of Ideas on an Overall Framework Agreement on Cyprus), 15 Temmuz 1992. 101 Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Kıbrıslı Rum yetkili, Brüksel, Mayıs 2008. 102 Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakatlar, Kıbrıslı Rum ve üst düzey Kıbrıslı Türk yetkililer, Mayıs 2008. 103 “Fevkalade. Önümüzdeki birkaç ayda nihai amacın bu kadar açık şekilde ifade edilmesini beklemiyorduk”. Kriz Pek çok Kıbrıslı Rum, 1960 düzenlemesinde olduğu gibi iki toplum arasındaki anlaşmazlık nedeniyle bloke olmayacak ve işlevsel kalabilecek kurumlara sahip bir yapı istiyor. Ada nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan Kıbrıslı Türkler ise 1960’larda olduğu gibi Kıbrıslı Rumlar tarafından ezilmek istemiyorlar. Kıbrıslı Türklerin sayıca az olması, ilk defa İngilizler tarafından 1950’lerde ele alındı, Britanya’nın öncülük ettiği 1960 anlaşmalarında Kıbrıslı Türkler lehine cömert düzenlemeler yapıldı ve 1974’ten itibaren de adadaki Türk varlığı askeri açıdan da olmak üzere güçlendirildi ve geçmişteki BM planları tarafından desteklendi.107 Eğer Kıbrıslı Türklerin çözüme desteklerinin Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Türk yetkili, İstanbul, Mayıs 2008. 104 “İki taraf da farklı şeyler istiyor. [Kıbrıs] Türk tarafı, bağımsız, egemen bir devleti gerçekten istiyor, ancak bunun tanınmayacağını da biliyor. Kıbrıslı Rumlar, tüm adayı istiyor ancak alamıyorlar. İkimiz için de ikinci en iyi seçenekten bahsedebiliriz ve Annan Planı, orta noktayı oluşturuyor. Bu yüzden biz konfederasyon için bastırıyoruz, onlar güçlü yetkilere sahip yönetimler için. İki taraf da henüz gerçek bir federasyondan bahsetmiyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, yönetim ve yetki paylaşımı çalışma grubunda görevli Kıbrıslı Türk yetkili, Lefkoşa, 31 Mayıs 2008. 105 Bir seçenek de Amerika’da olduğu gibi adadaki tüm seçmenler tarafından iki kesimden birer başkan ve başkan yardımcısı seçilmesi olabilir. Bu ekip, ortak asambleden onay alacak bir kabineyi oluşturabilir. Bu tür iki toplumlu yaklaşım, adanın iki tarafındaki siyasi partiler arasındaki işbirliğini teşvik edebilir. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Rum akademisyen Andreas Theophanous, Lefkoşa, Mart 2008. 106 Kıbrıslı Rumlar, Annan Planı’nda önerilen yabancı hakimler fikrine şiddetle karşı çıkıyorlar. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Rum yetkili, Brüksel, Aralık 2007. 107 Bu tür düzenlemeler arasında devlet memurluğunda Kıbrıslı Türklere yüzde 30 kota ayrılması, ve 1960 anlaşmasına göre silahlı kuvvetlerde yüzde 40 kota ayrılması bulunuyor. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 sağlanması isteniyorsa kapsamlı bir uzlaşmanın parçası olarak bu tür garantileri tamamen bir kenara bırakmanın mümkün olmadığını Kıbrıslı Rumların kabul etmesi gerekiyor. Ancak Kıbrıslı Türklerin müzakere pozisyonlarının temel ilkesi olan böylesi bir ayrıcalıklı muameleyi toplumsal hak olarak sürdürmek, kişisel hakları ön plana çıkaran yaklaşımlarla uyuşmamakta. Yine bu tavırdan ötürü Kıbrıs Rum kamuoyunun 1960 devletini işlevsel veya meşru görmeme nedeni pekiştirilmiş olmakta. 3. Güvenlik ve askersizleştirme Güvenlik konusu, en tartışmalı meselelerin başında geliyor. Kıbrıs 1960’ta bağımsız olduğunda statüsü garanti altına alınmış, ancak birbirine bağlı üç anlaşmayla kısıtlanmıştı: Kurucu Anlaşma, (Yunan ve Türk askeri birliklerinin varlığına dair) İttifak Anlaşması ve Garanti Anlaşması.108 Garanti Anlaşmasına göre Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan, “bu Anlaşmayla kurulan düzeni tekrar kurmak amacıyla harekete geçmek hakkını saklı tutar”.109 Yunanistan, söz konusu garantiyi sürdürmenin artık çıkarına olmadığını, ancak diğer iki garantörün uzlaşacağı düzenlemeyi destekleyeceğini belirtti.110 Birleşik Krallık, “çözüme engel teşkil etmeyecek şekilde davranacağını” ifade etti.111 Birleşik Krallık ve Kıbrıslı Rumlar, 5 Haziranda yaptıkları ortak niyet beyanında 1960 anlaşmalarına olan taahhütlerini yinelediler. Öte yandan Türkiye, müdahale hakkının askeri bir hak olduğunu düşünüyor ve bunu korumakta kararlı olduğunu belirtiyor.112 Kıbrıs’ın üyelik müzakereleri sırasında Kurucu Anlaşmanın AB tarafından kabul edilmesinin113 Garanti Anlaşmasının resmi olarak tanınması anlamına geldiğine, zira 1960 anlaşmalarının bir paket halinde olduğuna Bkz. Perry Anderson, “The Divisions of Cyprus”, London Review of Books, 30 Nisan 2008. 108 A.g.e. 109 Garanti Anlaşması, Madde 4, 16 Ağustos 1960. 110 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Yunan ve İngiliz yetkililer, Londra’da ve telefonla yapılan mülakatlar, Mayıs 2008. 111 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, İngiliz yetkili, Londra, Mayıs 2008. 112 “Kıbrıslı Türklerin fiziki ve anayasal hakları, birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılı. Onları yalnız ve çaresiz bırakamayız. Tekrar sorun çıkarsa Türkiye bir kenarda duramaz. Bizim veya onların açısından tekrar sorun çıkarmayacak bir çözüm istiyoruz”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Türk yetkili, Ankara, Mayıs 2008. 113 “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği’ne katılımı, Kurucu Anlaşma’nın taraflarının hak ve yükümlülüklerini etkilemeyecektir”. Bkz. Büyük Britanya Birleşik Krallığı ve Kuzey İrlanda’nın Egemen Üs Bölgelerine Dair 3 Nolu Protokol, Avrupa Birliği Resmi Gazetesi, 23 Eylül 2003, s. 940. Sayfa 14 işaret ediyor.114 Ancak AB’nin gelecekte yapılacak bir değişikliği kabul etmemesi veya tüm taraflar onaylarsa iptal etmemesi için hiçbir neden görünmüyor.115 Kıbrıslı Türkler de Türkiye’nin müdahale hakkının devam etmesini istiyorlar.116 Kıbrıslı Rumların Yunanistan’la birleşemeyeceğinin veya mevcut toplumsal haklarını yok edecek şekilde kendilerini yutamayacaklarının garantisini görmek istiyorlar.117 Ne var ki Kıbrıslı Türk yetkililer, ziyaretçilere anlaşmaya taraf olan ülkelerin “garantiyi yeniden görüşebileceklerine” inandıklarını ifade ettiler.118 Türk yetkililer ayrıca 2004’te varılan ve “yeni siyasi durumu göz önüne alan”119 uzlaşma uyarınca Ankara’nın Garanti Anlaşması’nda yapılacak değişiklikleri kabul edebileceğini belirtti. Türk tarafından gelecek daha açık esneklik sinyalleri, şüphesiz süreci kolaylaştıracaktır.120 Kıbrıslı Rumlar, Türkiye’nin askeri müdahale hakkının bulunmasını, AB’ye üye bir devletin egemenliğini ihlal ettiğini ve dolayısıyla kabul edilemez olduğunu iddia ediyorlar. Türkiye’nin 1974’de yaptığı askeri müdahaleyle Garanti Anlaşması’nın temel maddelerini ihlal ederek, topraklarını işgal etmeye devam ederek ve Kıbrıs Türk devletinin kurulmasını destekleyerek haklarına gölge düşürdüğünü ekliyorlar. 121 114 Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Türk yetkili, Mayıs 2008. 115 “Kıbrıslı Rumlar, Türkiye’nin müdahale hakkını kaybetmesini istiyor. Mevcut haliyle anlaşma, [AB hukukuyla] uyumsuz değil. Ama iki taraf da bunu iptal etmek isterse karşı çıkmayız”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AB Komisyonu’ndan bir yetkili, Brüksel, Mart 2008. 116 “1960 tarihli üç anlaşmaya dokunulamaz”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Kıbrıslı Türk yetkili, Mart 2008. 117 Kıbrıslı Türklerin korkuları tarihe dayanıyor. “Anlaşmalara aşırı güvenmenin getirdiği acı deneyimleri oldu. Anlaşmalardan kaynaklanan birçok haklarının zorla askıya alındığını ve Garantör Güçlerin kriz sırasında Kıbrıslı Türklerin umduğu şekilde hareket etmediklerini gördüler”. BM arabulucusu Galo Plaza tarafından yazılan rapor, 26 Mart 1965. 118 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Batılı bir yetkili, Londra, Mayıs 2008. 119 Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Türk yetkili, Ankara, Mayıs 2008. Annan Planı, anlaşmaların “yeni siyasi durumda mutatis mutandis ilkesinin uygulanarak” yani sadece gerekli değişiklikleri uygulayarak geçerli kalmasını öngörüyordu. 120 “Bunu yapacak siyasi irade ve cesaret mevct. Ama şeytan ayrıntılarda gizlidir. Ankara’nın Talat’a ihtiyaç duyduğu esnekliği vereceğini düşünmüyorum”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Batılı bir diplomat, Lefkoşa, Haziran 2008. 121 Yunanistan tarafından desteklenen bir darbeyle Kıbrıs Rum hükümeti devrilmiş ve adanın Yunanistan’a bağlanması tehdidi gündeme gelmişti. Ancak Kıbrıslı Rumlar, Türkiye’nin müdahalesinin meşru olmadığını, çünkü 1960 anlaşmalarının askeri müdahale hakkı vermediğini ve Kıbrıslı Rumların bağımsız, demokratik düzeni yeniden kurduktan sonra Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 Bunlara rağmen Hristofyas, Kıbrıslı Rumların 1960 anlaşmalarına bağlı kaldıklarını122 belirtiyor ve diğer üst düzey Kıbrıslı Rumlar, garantinin mevcut şekline karşı çıkarken modernleştirilmiş bir anlaşma yapılmasına sıcak bakıyorlar.123 Ancak Kıbrıslı Rumlar aynı zamanda Türkiye’nin yeniden askeri tehdit oluşturmayacağının ve Kıbrıslı Türklerin birleşik Kıbrıs’tan ayrılamayacaklarının garanti edilmesini istiyorlar. Bu, 1960 anlaşmalarının124 ve aynı zamanda Annan Planı’nın ana ilkelerinden birini oluşturuyordu. Aslına bakılırsa 2002’de Kıbrıslı Rum müzakereciler, eski Garanti Anlaşması’nın devamını kabul etmeye hazır bulunuyorlardı.125 BM Şartı’nın VII. Bölümüne dayanan ve yeni bir barış anlaşmasının uygulanmasını garanti altına alan126 ve mevcut anlaşmalarda belki de müdahale hakkı kullanılmadan önce uluslararası düzeyde kararlar almayı gerektirecek değişiklikler yapılmasını sağlayacak bağlayıcı bir Güvenlik Konseyi kararının alınması düşünülebilir.127 Türkiye, müdahale hakkında ısrar ederse, bu hakkı gelecekteki Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin topraklarıyla sınırlı tutulabilir. Ne var ki Kıbrıslı Rum yetkililer, bu fikrin Kıbrıs açısından “utanç verici” olduğunu ve Kıbrıslı Türklerin ayrılmasının yolunu açacağını belirterek karşı çıkıyorlar.128 Varılacak her türlü kapsamlı çözüm, Türkiye AB’ye üye olursa veya olduğu zaman Garanti Anlaşması sistemine son vermeli. Türkiye’nin adadan çekilmediğini belirtiyorlar. Türkiye ise bunun karşılığında 1960 anlaşmasıyla kurulan devletle aynı olmadığı için sadece Kıbrıslı Rumlardan oluşan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni 1963’ten bu yana tanımadığını söylüyor. 122 “1960 anlaşmaları, Kıbrıs Cumhuriyeti açısından son derece önemlidir, zira Kıbrıs Cumhuriyeti bu anlaşmalarla kuruldu. Bu nedenle biz [Kıbrıs ve Birleşik Krallık], 1960 anlaşmalarını destekliyoruz”. Hristofyas’ın yaptığı basın toplantısı, Londra, 5 Haziran 2008. 123 “Yeni bir garanti anlaşması görüşülmelidir”. Dışişleri eski bakanı Erato Kozakou-Marcoullis’in Lefkoşa Üniversitesi’ndeki seminerde yaptığı konuşma, Lefkoşa, 19 Mart 2008. 124 Örneğin Garanti Anlaşması’nın 2. Maddesine göre Kıbrıs, Yunanistan, Birleşik Krallık ve Türkiye, “yetkileri uyarınca Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başka bir devletle birleşmesini veya adanın bölünmesini dolaylı veya doğrudan amaçlayan her türlü faaliyetin önüne geçmeyi” taahhüt etmişlerdir. 125 Kıbrıslı Rumların eski müzakerecisinin yaptığı yorum, AB-Türkiye Çalışma Grubu toplantısı, Lefkoşa, 30 Mayıs 2008. 126 2004 anlaşmasını garanti altına alan Güvenlik Konseyi kararı, büyük ihtimalle Kıbrıslı Rumların ısrarları üzerine Rusya tarafından veto edildi. 127 Kıbrıslı Rum müzakereci George Yakovu, BM garantisinin AB, Fransa veya Rusya’nın sağlayacağı garantiyle güçlendirilmesini önerdi, a.g.e. 128 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Rum yetkili, Brüksel, Mayıs 2008. Sayfa 15 Sözü edilen fikirlerin, tarafların hedeflerini karşılamaktan çok uzak olduğuna inanan bir Kıbrıslı Rum entelektüel, Türkiye’yi tam üye olmadan önce AB’nin ortak dış ve güvenlik politikası ve Avrupa güvenlik ve savunma politikasına (CFSP/ESDP) tam olarak dahil edecek, AB ve Türkiye’yi içine alacak yeni bir savunma doktriniyle İngiliz üslerinin kullanılmasını sağlayacak ve Kıbrıs’ın güvenliği konusunda nihai bir dengeye ulaşmak amacıyla garantör ülkeler, AB ve Güvenlik Konseyi daimi üyelerini bir araya getirecek bir konferans düzenlemeyi öngören bir plan önerdi.129 Tüm tarafların garanti meselesinin büyük oranda psikolojik olduğunu kabul etmeleri gerekmekte. Günümüzde Kıbrıs’taki kurulu düzene karşı şiddet içeren bir tehdidin olması 1960’lara göre çok daha düşük bir ihtimal. 34 yıldan bu yana hemen hemen hiç etnik çatışma yaşanmadı, adanın tamamı AB’ye üye ve Türkiye de AB’ye katılmak için müzakereler yürütmekte. AB üyeliğinin getirdiği güven sayesinde Kıbrıslı Rumlar artık Yunanistan’la birleşmek istemiyor ve Kıbrıslı Türklerin ilk tercihi de Türkiye ile birleşmek değil.130 Tarafsız bir bakış açısıyla, en iyi güvenlik garantisi, Kıbrıs’ta işleyen, yeni bir siyasi düzenin kurulması olacaktır. Türkiye, çıkarlarını ve kamuoyunu tatmin etmek amacıyla müdahale hakkının devamının gerektiğini ifade etse de Kıbrıslı Rumların yeni bir garantiyi seçmenlere kabul ettirmesi gerektiğini de anlamalı.131 Ancak, Kıbrıslı Rumların adadaki Türk askerlerinin büyük bölümünün veya belki de tamamının çekilmesini sağlayacak kapsamlı bir anlaşmaya varılması karşılığında garanti konusunda ödün vermeleri yarar sağlayabilir. Tüm barış planları, Yunan ve Türk askerlerinin ve yerel silahlı birliklerin neredeyse tamamının adadan çekilmesini öngörüyor. Annan Planı’nın ilk versiyonları da dahil olmak üzere bazılarıysa adanın tamamen askerden arındırılmasını öngörüyordu. Bu, Kıbrıslı Rumların ve Yunanistan’ın halihazırda savunduğu bir 129 Alexandros Lordos, “The Security Aspect of the Cyprus Problem: Towards a creative resolution”, Friends of Cyprus Reporu, no. 51, bahar 2008. Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri, Çin, Fransa, Rusya, Birleşik Krallık ve A.B.D. 130 Önde gelen bir Kıbrıslı Türk yorumcunun sözleriyle: “Nasıl Kıbrıslı Rumlarla aramıza mesafe koymak istiyorsak Türkiye’yle de koymak istiyoruz”. AB-Türkiye Çalışma Grubu toplantısında yapılan yorum, Lefkoşa, Mayıs 2008. 131 “[Türkiye’nin] sürekli olarak Garanti Anlaşması’nın değişemeyeceğini, derogasyonların kalması gerektiğini, Kıbrıs’ta süresiz olarak askerlerin olmasının zorunlu olduğunu tekrarlayıp durması iyi bir fikir değil”. Kriz Grubu’na telefonla verilen mülakat, Yunan yetkili, Mayıs 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 konu.132 Yunanistan, 1960 İttifak Anlaşmasına göre adada 950 askerden oluşan bir birlik bulunduruyor. Emekli, üst düzey bir Yunan askeri yetkili olan ve Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinden gelen emirlere tâbi Kıbrıs Milli Muhafaza Ordusunun komutanı da geleneksel olarak Yunanistan’dan gönderiliyor. 7.000 askerden oluşan Kıbrıs Rum ordusunun büyük bölümünü de emekli Yunan askerleri oluşturuyor.133 Ortak savunma doktrinine sahip olan134 ve Yunanca konuşan bu iki ülkeyi tarih ve ideoloji hala birbirine bağlıyor.135 Ancak Yunanistan, Türk askerlerinin çekilmesi durumunda adada askeri üs veya varlık bulundurma isteğinde olmadığını ileri sürüyor.136 1974’teki işgalden bu yana daha büyük bir askeri varlığa sahip olan Türkiye’nin değişen tahminlere göre adada 25.000 ile 3.000 arasında asker bulundurduğu belirtiliyor. Türkiye, 1960 İttifak Anlaşması’nda öngörüldüğü üzere 650 kişilik kalıcı bir askeri birliği koruma hakkı olduğunda ısrar ediyor. Çoğu kendi askerlerinden oluşan Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri’nin ayrı bir yapılanması bulunuyor ve ara bölgedeki birimlere personel sağlıyor. Ancak itfaiye teşkilatında olduğu gibi bu birlikler de Türk ordusunun komutasında bulunuyor. Artık geçersiz olan Annan Planı’nın son versiyonuna göre iki tarafın da askeri yapıları hızla 6.000 askere indirilecekti. Yedi yıl sonraysa 3.000’e inmesi öngörülüyordu. On dört yılın sonunda veya Türkiye’nin AB’ye gireceği daha erken bir tarihte 1960 anlaşmasında belirlendiği üzere Yunan askerlerinin sayısı 950’ye, Türk askerlerinin sayısıysa 650’ye inecekti. Birlikler, 42 aya yayılan bir sürede ve 6 safhada belirlenen yeni sınırlara çekileceklerdi. Bu şekilde Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs Türk devletini tanıyarak ve başkentin merkezi de dahil olmak üzere Türk askerlerinin çekilmesini uzun süre bekleyerek başlangıçta taviz vereceklerdi. Bu takvim, Annan Planı’nın reddedilme nedenlerinden birini oluşturuyordu. Onlara gelecekteki bir çözümü daha çekici kılmanın bir yolu, barış planının ilk gününden itibaren Türk kuvvetlerinin Sayfa 16 uluslararası gözetime tâbi olmasını sağlamak olabilir. Türk birlikleri, Maraş’ı BM denetimine derhal bırakabilir. Diğer fikirler arasında askerlerin daha hızlı çekilmesini öngören bir takvim, Lefkoşa’nın merkezinin askerden arındırılması, bu bölgeden Türk askerlerinin tamamen çekilmesi ve AB üyeliğiyle birlikte garanti sistemine son verilmesi de sayılabilir. Son olarak, kamuoyunda bahsedilen kırmızı çizgilere rağmen tüm taraflar, konumlarındaki bazı esneklikleri basına kapalı ortamlarda ifade ediyorlar. Ancak bu konunun en son çözümlenen konulardan biri olması ihtimali yüksek.137 4. Mal sorununa kabul edilebilir bir çözüm bulunması Mal sorunu şüphesiz meselelerin en zorlusu. Kapsamlı bir çözümde uzlaşmaya varılması gereken konular, mallarını kaybetmiş kişilerin bireysel haklarıyla bu malların mevcut sahiplerinin bireysel haklarına saygı gösterilmesi ve iki kesimlilik olarak sıralanabilir. Burada temel sorun, Kıbrıslı Türklerin kendi devletlerinde çoğunluğu oluşturma arzularıyla genel olarak kabul edilen ve Kıbrıslı Türklerin kontrolündeki alanda bulunan malların yüzde 78’inin 1974’te Kıbrıslı Rumlara ait olduğu gerçeğinin çelişmesi.138 Ayrıca ödenecek tazminatların yükünü kimin üstleneceği sorunu da mevcut. Mal çalışma grubu, ilk sahiplerin hepsinin haklarının tanınması gerektiğini ve bu durumda seçeneklerin iade, tazmin veya takas olduğunu karara bağladı. Kıbrıslı Rumlar, malın ilk sahibinin hangisini tercih ettiğini kendisinin belirlemesinde ısrar ediyor. Kıbrıslı Türkler, mevcut sahiplerin veya yatırımcıların da söz sahibi olması gerektiğini belirtiyor.139 Annan Planı’ndaki öneri, Kıbrıslı Türklerin kuzeydeki kontrolünün meşrulaştırılması ve Kıbrıslı Rumların büyük ölçüde mallarının maddi tazminini kabul etmesine dayanıyordu. Kıbrıslı üyelerin bulunmadığı ve tarafsız bir Mal Komisyonu şu önerileri getirebiliyordu: 132 Kriz Grubu’na telefonla verilen mülakat, Yunan yetkili, Mayıs 2008. 133 Yunan ve Kıbrıslı Rum sözcüler, Muhafız Ordusundaki emekli Yunan askerlerinin sayısı hakkında yorum yapmadılar. Kriz Grubu’na Brüksel’de ve telefonda verilen mülakatlar, Haziran 2008. 134 “Helenizm, Yunanistan, Ege ve Kıbrıs’ta var olma mücadelesi veriyor”. Yunanistan Milli Savunma bakanı Giannos Papantoniou, Atina Haber Ajansı, 11 Temmuz 2002. 135 İki ülkeyi birbirine bağlayan ortak savunma doktrinine göre “Kıbrıs’a yapılacak herhangi bir saldırı, Yunanistan’a yapılmış sayılacaktır”. Savunma Bakanı Papantoniou, Atina Haber Ajansı, 8 Kasım 2001. 136 Kriz Grubu’na verilen mülakat, eski bir Yunan yetkili, İstanbul, Mayıs 2008. 137 “Güvenlik konusunu müzakerelerin sonuna doğru ele almaya hazırlıklı olabiliriz. Öneriler ve kırmızı çizgiler açıklamayacağız. Bu konu, müzakerelerin son saatlerinde ele alınacak”. Yakovu, a.g.e. 138 Kıbrıslı Türkler, bu rakamın yüzde 63.8 olduğunu söylüyorlar. Kıbrıslı Türkler güneydeki toprakların yüzde 22’sinde hak iddia ederken Kıbrıslı Rumlar, bunun yüzde 13.9 olduğunu ileri sürüyor. Ayla Gürel ve Kudret Özersay, “The Politics of Property in Cyprus”, International Peace Research Institute, Oslo, 2006. 139 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı büyükelçi, Lefkoşa, Haziran 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 Türk askerleri tarafından boşaltılacak geniş alanlarda malları bulunan Kıbrıslı Rumlara mallarının tam iadesi; İki tarafta da mal hakkı bulunanlara bono veya başka senetlerle malının tam tazmini; evlerini veya topraklarını geri isteyenler için mallarının toplam alanının üste birinin iadesi ve geriye kalan üçte ikisinin tazmini; Kişinin kendi yaptığı veya on yıldan uzun süre yaşadığı evlerin, toplamda üçte birinden fazlasına denk gelse bile etrafındaki 1.000 metre kare alanla birlikte tam iadesi Sahip olunan mal, iade için uygun değilse yakınlarındaki bir malla değiştirilmesi; İşgal edilen malların mevcut kullanıcısının, diğer Kurucu Devletteki eş değerde bir malının haklarından vazgeçmek koşuluyla tapusunu alması; Mallara yüksek değerde yatırım yapanların isterlerse malları satın alabilmesi; Yeterli ve alternatif bir evin bulunmasına kadar kimsenin malını boşaltmaması. Kıbrıslı Rumlar arasında yapılan bir araştırmaya göre böylesi bir tazminata dayalı yaklaşım gerçekçi bulunuyor. Araştırmaya katılanların yüzde 53’ü, mallarının karşılığında para kabul edebileceklerini belirttiler.140 Ayrıca yine aynı araştırmaya göre 1974’te veya öncesinde kuzeydeki evlerinden edilen Kıbrıslı Rumların yüzde 63’ü geri dönmek istemediklerini belirttiler.141 Kıbrıslı Rumlar, geri dönme hakkının garanti edilmesini elzem kabul ederken Kıbrıslı Türkler bunun iki kesimli bir çözümde kabul edilebilir olmadığını belirtiyorlar. Ancak AB kurallarına göre Kıbrıslı Rumlar için gelecekteki Kıbrıslı Türk Kurucu Devleti’nde mal edinme veya oturma hakkındaki derogasyonlar ancak geçici olarak uygulanabilir.142 Annan Planı, söz konusu mal edinme hakkının tam olarak kullanılmasının on beş yıl, oturma hakkınınsa on dokuz yıl veya Türkiye AB’ye üye olana dek ertelenmesini öngörüyordu. Mülk konusu ne kadar uzun süre çözümsüz kalırsa varılacak anlaşma da o kadar karmaşık olacaktır.143 140 Politis gazetesinde yayınlanan araştırma, a.g.e. A.g.e; Avrupalı bir büyükelçiye göre bu rakam yüzde 5. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Lefkoşa, Haziran 2008. 142 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrupalı büyükelçi, Lefkoşa, Haziran 2008. 143 “Kaybedeceklerinden korkanlar, kaybedip kaybetmeyeceklerini beklemek yerine önlemler alacaklardır. İki liderin 141 Sayfa 17 Annan Planı’nın Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmesinin ardından Kıbrıslı Türk müteahhitler, Kıbrıslı Rumların mülk haklarına saygı göstermenin artık gerekmediğini düşünmeye başladılar. AB mahkemelerinde son zamanlarda açılan davalarda mevcut mekanizmalarla kişilere tazminat ve takas sağlanması yasalara uygun bulundu ve bu konuda kapsamlı bir çözüme ulaşılması zorlaştı. Kıbrıslı Rumlar, tazminata dayalı bir çözümün yükünün yeni kurulacak devlete yüklenmesini istemiyorlar. 2004’te de önerilen bir başka alternatif ise çözümü uygulayacak kurum için mali ve garanti açısından AB tarafından desteklenen fonların kullanılması olabilir. Bu şekilde Kıbrıslı Türk sahiplerin ve müteahhitlerin nihayetinde ödeyeceklerinin başlangıçta gereken sermayeyi karşılayacağı ümit edilebilir. Kıbrıslı Rumlar aynı zamanda Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Rum Kurucu Devletine daha fazla toprak iade ederek masrafı azaltabileceklerini iddia ediyorlar.144 Mal konusundaki uzlaşmaları daha hesaplı ve kabul edilebilir hale getirmek için başvurulabilecek bir önlem de Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğu Kıbrıslı Rumlara ait olan Karpaz yarımadasının bir bölümünü federal düzeyde bir ulusal parka dönüştürülmek üzere iade etmeleri olabilir. Kıbrıslı Rumlar da bunun karşılığında adanın batı ucundaki Akamas’taki doğal rezervleri söz konusu parka devredebilirler. Birleşik Krallık, egemen üs bölgelerindeki bir kısım topraktan feragat etme sözünü yenilerse bu topraklar da parka dahil edilebilir. Kıbrıs’ın bir an önce doğal güzelliklerini koruması gerekiyor. Varılacak çözüm de federal yönetim açısından ortak amaca sahip tarafsız bir sembolle güçlendirilebilir. 5. Yerleşiklerden göçmenlere 1974 işgalinden bu yana adaya gelen “yerleşikler” veya göçmenler sorunu, her iki taraf için de hassas bir konu. Talat hükümeti, Denktaş’ın politikalarının aksine artık Türkiye’den gelen göçmenlere vatandaşlık vermiyor. “Yerleşik” kavramının tanımı ve kaç yerleşiğin olduğu hâlâ çok açık değil. Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı tanımına adada doğan veya uzun süredir yaşayan bazı kişiler bile girmiyor. Vatandaşlık verilen bazı insanların vatandaşlıktan çıkarılması ne insani ne de gerekli olacaktır. Bazı Kıbrıslı Rumlar uzun süre- de şu ilkeye bağlılıklarını açıkça belirtmeleri gerekmekte: kimse cezalandırılmayacak ve tavizlerin yükünü üstlenecek herkese tazminat sağlanacak”. Phedon Nicolaides, “Negotiating Guidelines for Messrs Christofias and Talat”, Cyprus Mail, 20 Nisan 2008. 144 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Rum yetkili, Brüksel, Mayıs 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 dir adada yaşayan gerçek sakinleri vatandaş olarak kabul etmeye hazır dururken Hristofyas 50.000 “yerleşiği” kabul edeceğini açıkladı.145 1974’ten bu yana kuzeye yerleşen Türklerin sayısının ne kadar olduğu konusunda anlaşmaya varılamıyor.146 Kıbrıslı Türk seçmenlerin büyük çoğunluğu hâlâ yerli Kıbrıslı Türklerden veya uzun süre önce yerleşmiş olan ve Kıbrıs kültürüne uyum sağlayanlardan oluşuyor. Kıbrıs Türk kesiminde yapılan saygın bir araştırmaya göre resmi rakamlarda 178.000 olan Kıbrıslı Türkler arasında yalnızca 32.000-35.000 arasında göçmen yani “yerleşik” bulunuyor ve bunların çoğu bir veya daha fazla nesilden bu yana Kıbrıs’ta yaşıyor. Kıbrıslı Rumlar, bunları Hristofyas’ın belirlediği rakamlar oranında kabul edebilirler. Ancak varlıklı Kıbrıs Rum kesiminde 82.000 Asyalı, Rus ve Avrupalı işçinin çalışma iznine sahip olduğu147 ve başka ülkelerden onbinlerce yabancının uzun süredir ikamet ettiği düşünülürse148 Kıbrıs’ın eski etnik sıfatları aşan bir göçmenlik politikasına ihtiyaç duyduğu yakında anlaşılacaktır. Sayfa 18 III. DIŞ AKTÖRLERİN ROLÜ Tarihin eski devirlerinden bu yana Kıbrıs, stratejik konumu nedeniyle dış güçlerin çıkarlarının hem olumlu hem olumsuz etkisi altında kaldı. Türkiye ve Yunanistan Kıbrıs’la son derece yakından ilgili, Birleşik Krallık ise iki büyük askeri üsse sahip. Halihazırda sürmekte olan müzakereler şimdiye kadar Kıbrıslıların en çok hakim olduğu müzakereler olsa da dış aktörlerin olumlu rolü, sonuç açısından son derece önemli olacak.149 A.B.D’nin çıkarlarının ve rolünün derecesini Kasım 2008 seçimlerinden önce kestirmek güç. Rusya’nın çıkarı açık değil. AB üyesi birçok ülkeyse sorunu çözmek istiyor, çünkü bu sorun, Kıbrıs’la ilgisi olmayan AB politikalarına dahi zarar vermekte.150 Olumlu nokta şu ki çözümden bahsetmeyi ertelemek için genellikle bir bahane olan seçimler, bölgedeki hiçbir ülkede yakın zamanda gözükmüyor. A. TÜRKİYE’NİN ZORLU KONUMU Türkiye’nin yaklaşımı, kapsamlı bir çözüm yolundaki müzakereleri şüphesiz çok yakından ilgilendiriyor.151 İktidardaki AK Parti 2004’te tarihi bir değişim yaparak müzakere sürecinde Kıbrıslı Rumlardan “bir adım önde olma” politikasını benimsediğinde geleceğe dair daha net işaretler mevcuttu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu politikayı yineledi152. Dışişleri bakanlığı da kapsamlı bir çözüme ulaşmakta kararlı bulunuyor.153 Çözüme olumlu katkıda bulunması, Türki- 149 145 Hristofyas’ın CNN Türk’e verdiği ve Politis’te alıntılanan röportaj, 25 Mart 2008; ayrıca basın açıklaması, Londra, 5 Haziran 2008. “Kalacaklarını kabul etmek zorundayız”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Kıbrıslı Rum siyasetçi, Lefkoşa, Mart 2008. 146 Yine de Kıbrıslı Rumların ikiye bir olduğunu iddia ettiği göçmenlerin yerli Kıbrıslı Türklere oranı, açıkça abartılı gözüküyor. Bkz. Hükümetin yayınladığı tahminler, “Illegal Demographic Changes”, www.mfa.gov.cy. 147 2007’deki ortalama rakamlara 31.000 AB vatandaşı da dahil. Resmi olmayan rakam çok daha yüksek. www.mlsi. gov.cy sitesine giriniz ve istatistik bilgileri bölümüne tıklayınız. 148 2001 yılında sayıları 64.810 olan yabancıların 17.459’u Yunanistan, 11.871’i İngiliz vatandaşı. Bu rakamın yalnızca yarısı istihdam ediliyor. Nüfus Sayımı, 2001, cilt iv - Göç, Kıbrıs Cumhuriyeti. “Hem Kıbrıslı Rumlar hem de Kıbrıslı Türkler, hâlâ anlaşmaya şimdi mi yoksa daha sonra mı varacaklarını tartışıyorlar. Yalnızca iç dinamiklerle bir yere varılamayacak. Ancak diğer taraflar da Kıbrıs’ı başka amaçlar için kullanıyorlar”. AB-Türkiye Çalışma Grubu toplantısında yapılan yorum, Kıbrıslı Türk akademisyen Niyazi Kızılyürek, 1 Haziran 2008. Kıbrıslı Rumların 2004’teki kapsamlı çözümü reddetmeleri göteriyor ki “çözüm, üçüncü bir tarafın zoruyla veya arabuluculukla Kıbrıslılara dayatılamayacak. Bu, geçmişte işe yaramadı, gelecekte de yaramayacak”. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Yunan yetkili, May 2008. 150 Sorunun neden olduğu zorluklar için bkz. Kriz Grubu’nun 184. Avrupa Raporu, Türkiye ve Avrupa: Geleceğe Doğru, 17 Ağustos 2007. 151 “Türkiye büyük bir bilinmez kutu”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Batılı diplomat, Brüksel, Nisan 2008. “Türkiye’nin frene mi bastığını yoksa yapıcı rol mü oynadığı bence açık değil”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AB Komisyonu’ndan bir yetkili, Brüksel, Nisan 2008. 152 AB Komisyonu başkanı Barroso’yla yapılan ortak basın toplantısı, The New Anatolian, 11 Nisan 2008. 153 “Onların [Kıbrıslı Türklerin] arkasındayız. Onlara yola devam etmelerini söyledik. Arkalarına baktıklarında bizi gö- Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 Sayfa 19 ye’nin AB yolundaki en büyük engellerinden ve milliyetçi ve otoriter tahammülsüzlüğün yararlandığı gerekçelerden birini ortadan kaldıracak ve farklı dinlere mensup topluluklar için AB standartlarına daha yakın düzenlemelerin yapılmasının önünü açacaktır.154 Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bekleyen yaklaşık 1450 mal davası, çözüm bulunamazsa Türkiye’ye milyarlarca avroya mal olabilir. ga, Kıbrıs konusunda uzlaşmayı Türkiye’nin sahip olduğu önemli bir kartı, yani adanın kuzeyindeki askeri kontrolünü kaybetmesiyle eş değer görüyor ve karşılığında AB’ye üye olamayacağını düşünüyor.155 Kıbrıs’ta çözüme ulaşma umutları, Fransa ve Almanya’nın liderleri ve AB düzeyinde diğer birkaç siyasetçinin Türkiye’nin AB üyeliğine karşı sergilediği açık düşmanca tavır nedeniyle zarar gördü.156 Kıbrıs müzakereleri başarısız olursa Türkiye’nin NATO’daki rolü konusundaki sürtüşmeler artacaktır. Halihazırda Türkiye, NATO üyeliğini kullanarak Kıbrıs’ın kendisine karşı uyguladığı yaptırımların intikamını AB’den almaya çalışıyor. Örneğin NATO’nun AB’yle güvenlik konusunda ortak düzenlemeler gerçekleştirmesinin önünü tıkıyor ve Kosova misyonunda olduğu gibi AB vatandaşlarını riske atıyor. Bu durum, Türkiye’nin NATO’daki en iyi müttefiklerini kendinden uzaklaştırıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin Batıyla olan ilişkilerindeki en büyük avantajına, güvenilir askeri müttefik imajına ve barış operasyonlarında geçmişte yaptığı değerli katkılara zarar veriyor. Liderlerin Türkiye’nin AB üyeliğine gösterdikleri siyasi muhalefetin aksine Kıbrıs sorunu, AB-Türkiye ilişkilerinin yasal yapısıyla çok yakından ilişkili. Aralık 2006’da Türkye’nin “Ek Protokol” gereği hava ve deniz limanlarını Kıbrıslı Rum araçlara açması sözünü yerine getirmemesi nedeniyle Brüksel, 35 müzakere başlığının sekizini dondurma kararı aldı. Müzakerelerin gidişatı, 2009’da resmi olarak tekrar gözden geçirilecek. Türkiye’nin limanlarını açmasını sağlayacak tek senaryo, kapsamlı bir çözüme ulaşılması durumunda söz konusu olabilir. Bunun yapılmamasıysa AB’yle Türkiye arasında bir krize neden olacaktır. AB Komisyonu’ndan bir yetkilinin sözleriyle: Türk yetkililer, mevcut yöntemlerinin dışına çıkarak ülkeleriyle Kıbrıslı Rumlar arasındaki güvensizlik duvarını yıkmaya çalışmalı. Konuşmalarında, kamuoyu açıklamalarında ve kişisel temaslarında çözüme destek verdikleri mesajını tam olarak iletmeye özen göstermeliler. Türkiye ve Kıbrıslı Rumlar, birbirleriyle doğrudan konuşmaya başlamalılar ve Ankara, geçici ve gayriresmi düzeyde de olsa bu konuda Kıbrıs’ı tanımayı reddetme politikasını bir kenara bırakmalı. 2009 yılı kritik önemde. Türkiye’den limanlar konusunda bir hareket bekliyoruz. Hiçbir şey gerçekleşmezse durumu AB Konseyi’ne bildireceğiz ve Türkiye’nin katılımı konusunda büyük bir kuşku ortaya çıkacak…Türkiye, [Kıbrıs sorununun çözümünde] engel olarak görülürse bunun sonuçları çok ağır olur.157 1. Ankara’nın AB bilmecesi AK Parti, AB üyeliğine yönelik müzakereleri başlatmayı kolaylaştırmak amacıyla 2004 yılının ilk aylarında Kıbrıs konusundaki görüşmelerde “bir adım önde olamaya” karar verdiğini açıkladı. O dönemde AB, Ankara’yı destekliyordu. Bugünse üyelik süreci neredeyse durdu ve bunun en önemli nedeni, Kıbrıs’taki anlaşmazlıkların devam etmesi. Kıbrıslı Rumlar uluslararası toplum tarafından desteklenen kapsamlı çözümü reddetmelerine rağmen AB’ye üye oldular. AK Parti, sürece olan inancını kaybetti ve kamuoyu nedeniyle manevra alanı daraldı. Yükselen milliyetçi dal- rüyorlar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Türk yetkili, Ankara, Mayıs 2008. 154 1955, 1964 ve 1974 yıllarında olduğu gibi özellikle Rum Ortodoks cemaatine karşı yapılan yıkıcı ayaklanmalardan mallarına el konulmasına ve cezalandırıcı yasaların kabulüne uzanan birçok azınlık karşıtı hareketin arkasında Kıbrıs konusunda yaşanan öfke ve tepkilerin etkisi oldu. “Kıbrıs, Türkiye için bir zehir kuyusu olageldi”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Türk akademisyen Soli Özel, Londra, Mayıs 2008. Bu nedenle Türkiye, adada süren görüşmelere geçici olarak destek veren bir önlem olarak ve kısmen de olsa Ek Protokolü en kısa sürede uygulamaya çalışmalı. Bunu tek taraflı olarak ve AB ve Kıbrıs üzerinde 155 “Türkiye’deki pek çok insan AK Parti’ye ‘adayı satıyorsunuz’ diyor’”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM)’da araştırmacı Sema Sezer, Ankara, Nisan 2007. 156 “Türkiye’nin süreç için gayret ve desteği açısından AB perspektifi kritik önem taşıyor”. Talat’ın yorumu, a.g.e. 157 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Brüksel, Mart 2008. Diplomatlar ve AB yetkilileri arasında, 2009’un tanınan sürenin sonu olduğu ve protokolün uygulanmaması halinde AB-Türkiye ilişkilerinin askıya alınıp alınmayacağı konusunda görüş ayrılığı mevcut. Bazılarına göre Türkiye’nin üyelik sürecinin ne kadar zarar göreceği, başlıca AB ülkelerinin Türkiye’yle aralarına 2009’da ne kadar mesafe koymak isteyeceğine bağlı. Hepsinin uzlaştığı fikirse üyelik sürecinin askıya alınırsa tekrar başlamasının son derece zor olacağı. Bu sorun, Avrupa Komisyonu Türkiye’nin yıllık ilerleme raporunu şekillendireceği Haziran-Temuz 2009’da doruk noktasına varacak. Türkiye’ye eleştirel bakan bir komisyon yetkilisine göre Kıbrıs müzakereleri başarısız olur ve hiçbir şey yapılamazsa “katılım süreci sona erer. Bu kesin. Talat, Türkiye’yi daha fazla birşeyler yapmaya ikna etmek zorunda”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Brüksel, Mart 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 maksimum etki yaratmak için iyi niyetini sergileyecek bir yöntemle ve zamanda yapmalı. Bunun Türkiye’ye getireceği yararlar (örneğin ticaret, imajının düzelmesi, AB’ye uyum ve Kıbrıs sorununda ilerleme sağlanması) gösteriyor ki bu önlem, tavizden ziyade büyük bir fırsat oluşturuyor. Buna paralel olarak müzakere başlıklarının beşinin Fransa tarafından resmen dondurulmasının yanı sıra Türkiye’de Anayasa Mahkemesinin iktidardaki AK Parti’yi laikliğe aykırı faaliyetlerde bulunduğu dolayısıyla yasaları ihlal ettiği gerekçesiyle suçlaması ihtimali, Brüksel ile olan sorunları derinleştirdi. Türkiye’nin katılım sürecinin resmen askıya alınması ancak uzak bir ihtimal olarak gözüküyor.158 Ancak 2009’da müzakere edilecek başlığın kalmaması riski yüksek ki bu da dinamik bir üyelik süreci için gereken temel faaliyetin ortadan kalkması anlamına geliyor.159 Gerek AK Parti gerekse bürokrasi kademesi AB’yle uyumun ülkenin çıkarına tamamıyle uygun olduğuna inanıyor160 ancak Kıbrıslı Rumlar da Türkiye’nin işbirliğini kazanmak için uzlaşma arayışında olmak zorunda. Ankara, sırf AB’ye ihtiyacı olduğu için Kıbrıslı Rumların tüm taleplerine boyun eğmeyecektir.161 Onlarca yıl süren kördüğüm gösteriyor ki Türkiye, Kıbrıs’taki haklarından vazgeçmektense daha yavaş ekonomik büyümeye ve uluslararası saygınlığına zarar gelmesine razı olabilmektedir. 158 Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey İngiliz yetkili, Londra, Mayıs 2008. 159 Fransa, 2007’de beş başlığın açılmasını dondurdu ve Cumhurbaşkanı Sarkozy, söz konusu başlıkların Türkiye’nin tam üyelik perspektifinin parçası olduğunu ve bu üyeliğe izin vermeyeceğini söyledi. Tarım başlığı, Kıbrıs sorunu nedeniyle dondurulan sekiz başlıkla ilişkili. Fransa ve Kıbrıs’ın itirazı nedeniyle başka bazı başlıklar da gayriresmi olarak bloke oldu. Toplamda çeşitli nedenlerden ötürü Türkiye’nin 35 başlığın yaklaşık yarısını müzakere etmesi imkansız hale geldi. 160 Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK), bir raporunda Kıbrıs’ın, AB ile Türkiye arasındaki temel sorunu teşkil ettiği belirtti ve Ankara’yı konuya daha fazla dahil olmaya teşvik etti. “Bu süreç, Türk tarafının … proaktif olmasını ve çeşitli seçenekler sunan ve üzerinde iyice düşünülmüş planlar hazırlamasını gerektiriyor. Özellikle önümüzdeki dönem gerek uluslararası toplum gerekse soruna dahil taraflar açısından bir samimiyet sınavı olacaktır”. “Stratejik Ajanda”, Nisan 2008. 161 Türk yetkililer, 1960 kurucu anlaşmalarının Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye’nin ve Yunanistan’ın dahil olmadığı bir uluslararası birliğe üye olmasını engellemesine rağmen Kıbrıslı Rumların AB’ye üyeliği nedeniyle kamuoyu nezdinde hareket kabiliyetlerinin azaldığını belirtiyorlar. Bu nedenle müdahale etme haklarını ellerinde bulundurmakta daha kararlılar. “Söz konusu anlaşmalara sadık kalmazlarsa adada iki devlet olacak”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Türk yetkili, Ankara, Mayıs 2008. Sayfa 20 2. Ankara’deki siyasi çalkantı AK Partinin önde gelenleri, Talat’ı Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik müzakereler için teşvik etti ancak AKP, cumhuriyetçi kadrolarla verdiği güç mücadelesi nedeniyle Kıbrıs konusunda aktif davranamamakta. Mart 2008’de başsavcı tarafından laik devlete zarar verdiği gerekçesiyle AKP aleyhine açılan dava sonucunda partinin kapatılması ihtimali bulunmakta. Davanın bu yılın son aylarına kadar devam etmesi ve belirli alanlardaki karar alma mekanizmalarını felce uğratması bekleniyor. Sonuç olarak parti liderleri, “bir adım önde olma” politikalarına bağlı olduklarını tekrarlamak dışında cesur adımlar atamadılar. Partinin önde gelen ve başbakana yakın olan siyasetçilerinden biri, bu ikilemi şu şekilde özetliyor: Siyasetçiler güçsüz olduklarında bürokrasi kontrolü ele alıyor ve ordu Kıbrıs sorununu kontrolünde tutmak istiyor. Yüksek siyasetin, devlet siyasetinin alanına giriyor, biz de oraya giremiyoruz. Bürokrasi, Kıbrıs’ın kuzeyinin Kıbrıs’ın tamamına dahil olmasını, askeri üssü kaybetmeyi istemiyor. Adayı Türkiye’nin parçası olarak, yavruvatan olarak görüyorlar.162 Aslında bürokrasi, iki farklı eğilime sahip iki kola ayrılıyor. Daha çok dışişleriyle özdeşleşen ilk kanat, AKP gibi Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm bulunmasının özünde Türkiye’nin çıkarına olduğunu düşünüyor. Bu, ülkenin geleceğinin Avrupa’da olduğu düşüncesine dayanıyor.163 Daha tutucu olan askeriyeyi, Annan Planı’na benzer bir anlaşmayı kabul etmeye sonuçta ikna edebileceğine inanıyor.164 Milliyetçi, katı tutum yanlısı gruplarla ve orduyla özdeşleştirilen ikinci eğilimse Kıbrıs’ta asker bulundurmanın Türkiye’nin temel stratejik çıkarı olduğuna inanıyor.165 Bu inanış, Türkiye kıyılarından yalnızca 162 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Ankara, Nisan 2008. AB-Türkiye yakınlaşmasının altın döneminin temelleri, düzen partilerinin iktidarda olduğu 1998-2002 arasında atıldı. AKP’ye olan muhalefetini partinin AB’yle ilişkileri yönetme biçimini küçümsemekle birleştirmenin kendisine seçimlerde olumlu sonuç getirmediği anlayan CHP, şimdilerde daha AB yanlısı bir profil çiziyor ve Brüksel’de bir ofis açarak parti tüzüklerini yeniden yazmak istiyor. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, CHP’nin Dış İlişkiler danışmanı Petek Gürbüz, 26 Mayıs 2008. Basında çıkan haberlere göre yeni tüzükte “AB ve Türkiye’nin AB üyeliğine tam destek verildiği” vurgulanacak. The New Anatolian, 23 Mayıs 2008 164 Kriz Grubu’na verilen mülakatlar, Türk yetkililer, Ankara, Mayıs 2008. 165 “Coğrafya böyle. Lübnan bir sorun. Suriye’yi hiç bilemezsiniz. Yakınlarında boru hatlarımız ve rafinerilerimiz var. Balık kaynakları için üzerinde anlaşılmış bölgeler yok. Güçlü olmalısınız ve fikirlerinizi desteklemek için askeri 163 Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 70 kilometre uzakta olan Kıbrıs’ın Hazar ve Irak petrol terminallerini tehdit edebileceği ya da adanın düşmanların eline geçerek halihazırda Yunan adaları tarafından çevrelenmiş Türk kıyılarının tamamen kuşatılacağı değerlendirmesine dayanıyor. Bu eğilimin savunucuları, bölünmüş ve güvenilmez bir Avrupa Birliği’ne üyelik sözü karşılığında Türkiye’nin stratejik pozisyonunu terk etmesinin anlamlı olmadığını belirtiyor.166 AK Parti’nin uzlaşma önerisini, AB’ye boyun eğme anlamına geldiğini ve ülkenin zayıflamasına neden olacağını düşünüyorlar. Kamuoyu, daha tutucu olan bu eğilimden yana görünüyor.167 Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 21 Marttaki Hristofyas-Talat buluşmasından hemen sonra Kıbrıs’a uzun süre önce planlanmış bir ziyaret gerçekleştirdi. Müzakerelerin başlamasını destekledi ancak “bugün anlaşmaya varılırsa yarın adadan askerlerin çekilmesinin mümkün olmadığının” altını çizdi ve ekledi: “Ordunun durumu gözlemesi ve Kıbrıslı Türklerin güvende olduğundan tamamen emin olması gerekir”.168 Kuzey Kıbrıs’ta güçlü bir Türk askeri varlığı bulundurmak isteyen katı tutum yanlıları, stratejik kaygılarının Kıbrıslı Türklerin sınırlı kaygılarından çok daha öteye gittiğini açıkça belirtiyorlar.169 Kıbrıslı Türklerin emektar eski lideri Rauf Denktaş, bürokrasinin AKP’ye karşı olan düşmanlığını, Kıbrıs’ta uzlaşmayı engelleme ihtiyacıyla ilişkilendirmeye çalıştı.170 Ne var ki bu tür pozisyonlar Türk toplumunda varlığa sahip olmalısınız. Kıbrıs’ın iki tarafında sorunlar olabilir. Demokrasi yeterli değil. Sorun adalet ve hakkaniyet. Yeterince güçlüysen adaleti elde edersin”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, milli güvenlik alanında çalışan üst düzey yetkili, Ankara, Nisan 2008. 166 “AB’nin [Kıbrıs konusunda] çifte standartları var ve bize çok haksızlık etti”. Televizyon propramcısı ve saygın akademisyen Emre Kongar, NTV, 7 Mayıs 2008. 167 “Kıbrıs, kamuoyumuz nezdinde çok büyük bir mesele. Annan Planı’nı kabul ettiğimiz için bizi [boyun eğmekle] suçladılar”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Türk yetkili, Ankara, Nisan 2008. 168 “Konuşmak her zaman yararlıdır. Sorunlar her zaman konuşularak halledilir… Herkes adil ve kalıcı bir barıştan bahsediyor ama herkes aynı şeyi mi kast ediyor?”, General Yaşar Büyükanıt, Today’s Zaman, 31 Mart 2008. 169 “Ben kendi adıma konuşuyorum, ancak Türkiye’nin Kıbrıs’taki stratejik çıkarları hiç Kıbrıslı Türk olmasa da devam edecektir. Bir uçak gemisi gibidir. Türkiye’nin etkin olması yetmez. Aynı zamanda kararlı da olmalı. Bana sorarsanız askerlerimizin Kıbrıs’tan ayrılmasını asla istemem… AKP ve Talat, birleşik bir Kıbrıs istiyorlar. Hristofyas da öyle. Bu, Türkiye’nin çıkarına değildir.” Kriz Grubu’na verilen mülakat, Emekli general Armağan Kuloğlu, Ankara, Nisan 2008. 170 “Kimse sadece Talat’ı suçlamasın… eğer Türk hükümeti bunu [23 Mayıs uzlaşma açıklamasını] onaylamazsa bırakın Sayfa 21 itirazların yükselmesine neden oldu171 ve pek çok Kıbrıslı Türk, eski liderlerini şu şekilde eleştirdi: “Bu karmaşık durumu yaratan o. Bu nedenle ne kadar yüksek sesle bağırırsa sorunu çözmeye o kadar yaklaştığımızı hissediyoruz”.172 Türkiye’de bazı tutucu kesimler, Kosova’nın bağımsızlığından cesaret alıyorlar ve günün birinde Kıbrıs Türk devletinin uluslararası camia tarafından tanınacağına inanıyorlar.173 Ancak Batılı diplomatlar, Kosova’nın yegane örnek olduğunu ve bu tür ümitlerin boşuna olduğunu belirtiyorlar.174 Kıbrıs Türk devletinin tanınması, 21 Mart sürecinin başarısızlığa uğramasından sonra gerçekleşirse bu, uzun yıllar alacak ve Türkiye-AB ilişkilerinde uzun süreli bir donmayı da beraberinde getirecektir. Bu senaryo şüphesiz siyasi reformların yavaşlaması, diplomatik sürtüşme ve ekonomik fırsatların kaçırılması demek olacaktır. AB’ye uyum sürecinden uzaklaşmanın Türkiye’ye nelere mal olduğu, hiper-enflasyon ortamında ekonomideki büyümenin durduğu, yoğun iç çalkantıların yaşandığı ve Yunanistan ile askeri sürtüşmelerin olduğu kayıp 1990’lı yıllara bakınca görülebilir. 175 Türk ordusunun, dışişlerinden önemli düzeyde fikir alan, liberal görüşlü kanaat önderlerinin desteğini ve söylesinler!” Rauf Denktaş, Türkiye Emekli Subaylar Derneği’nde yaptığı konuşma, İstanbul, 24 Mayıs 2008. 171 Bir Türk köşe yazarı, acı bir ironiyle Türk siyasetinde kimsenin Kıbrıs’ta nihai bir uzlaşmaya varacak vizyona ve yetkiye sahip olmadığını yazıyordu. “Biz Kıbrıs’a "adaya barış ve demokrasi falan filan götürmek" için mi çıktık, yoksa orayı düpedüz "aldık" mı? Görünürde birincisi, gerçekte ikincisi geçerli… "soydaşlarımızı kurtarıyoruz" kılıfı uydurduk. İşi de iyice "çözümsüzlüğe" vurduk. Çünkü çözüm istemiyorduk, orası artık bizim olmuştu ve asla kaptırmaya niyetli değildik… Strateji falan işin salçasıdır… İşte bu nedenlerle de, Türkiye Kıbrıs'tan asla çekilmez, Avrupa Birliği'ne de asla giremez.”. Engin Ardıç, “Kıbrıs’ı ‘vermek’”, Sabah, 22 Mayıs 2008. 172 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Talat yanlısı Kıbrıslı Türk siyasetçi, İstanbul, Mayıs 2008. 173 “Papadopoulos’un [Kıbrıs Rum] cumhurbaşkanı olmasını tercih ederdim. KKTC’yi daimi hale getirirdi”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, (emekli) general Armağan Kuloğlu, Ankara, Nisan 2008. 174 “İzolasyonun sonsuza dek süreceğini sanmıyorum… [ama] Britanya KKTC’yi asla tanımayacaktır”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İngiltere’nin Kibrıs Özel Temsilcisi Joan Ryan, Londra, Mayıs 2008. “Ankara’da iki devletli çözüm önerebiliriz düşüncesi var. Kabul edin veya etmeyin, aksi takdirde Kosova örneğini inceleriz diye düşünüyorlar. Ama Kosova, Kıbrıs’a örnek olmayacak”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Batılı büyükelçi, Lefkoşa, Mart 2008. 175 “Eastern Mediterranean Oil Politics: The Emerging Role of Cyprus”, Ioanis Michaletos, 7 Mayıs 2007, Balkanalysis. com. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 hükümetin onayını sağlayan, adadaki iki lider tarafından ulaşılan iyi bir anlaşmaya karşı çıkması zayıf bir ihtimal. Ordu, en hassas konularda bile esnek davranabileceğini gösterdi. Bunun örneği, Mayıs 2008’de Irak’ın Kürdistan Yerel Yönetimiyle ilişki kurmaya karar verdiğinde görüldü. Annan Planı kapsamında asker çekilmesine anlaşmayı bozacak bir itiraz getirmedi. 21 Mart 2008’de Kıbrıs’ta ön siyasi anlaşmaya varıldığından bu yana duvar örme siyasetini tersine çevirdi ve Lefkoşa’nın merkezindeki yeni geçiş kapısının açılmasında BM güçleriyle büyük ölçüde işbirliği yaptı.176 Sayfa 22 ve yorumcular tarafından vurgulanması gerekiyor, zira AK Parti, kuşkulu bir kamuoyuna, askeri kademelere ve milliyetçi muhalafete kapsamlı bir çözümün gereğini anlatabilmek için her türlü desteğe gereksinim duyacak.181 Kıbrıs’ta 23 Mayıs 2008 anlaşması ve Milli Güvenlik Konseyi’nin 28 Nisan tarihli açıklaması karşılaştırılırsa resmi dil arasındaki farkın çok küçük olduğu anlaşılır.177 BM, Türkiye’nin diğer taraflar gibi gelişme kaydetme konusunda samimi olduğuna inanıyor.178 Kıbrıslı Türk liderler, Türk ordusunun Annan Planı’na benzeyen bir anlaşmaya karşı çıkmayacaklarına inanıyor. Ankara’nın kendilerine Türkiye açısından AB’nin içindeki Kıbrıslı Türklerin dışında olmalarına göre daha değerli olduğunu ve Türkiye’nin Brüksel yolunda önünü açmak istediğini söylediğini aktarıyorlar.179 Üstelik Türkiye’nin ve Kıbrıs’ın ekonomileri karşılaştırılırsa Türkiye’nin normal ilişkiler sürdürdüğü bir Kıbrıs’ı daha fazla etkileyebileceği ve faydalanabileceği söylenebilir. Türkiye’den liberal görüşlü bir grup kanaat önderi, Kıbrıs sorununun çözümünün yararlarını anlatmaya hazır. Örneğin İstanbul merkezli bir şirket, adanın iki tarafını da etkileyen kuraklığı azaltmak amacıyla Türkiye’den deniz altından su borusu hattı yaparak Kıbrıs Rum toplumuyla köprü kurmaya çalışıyor.180 Böylesi bir etkileşimin yararlarının Türk siyasetçiler 176 Çözüm istemeyen gazetelerse haksız olarak bunun tersini iddia ettiler. Kriz Grubu’na verilen mülakat, uluslararası askeri yetkili, Lefkoşa, Haziran 2008. 177 İkisi de siyasi eşitlikten, iki kesimlilikten ve iki Kurucu Devletten bahsediyor. Konseyin açıklamasında “iki halk ve iki demokrasi” tercih edilirken Kıbrıs açıklamasında “iki toplumlu” denildi. Yine Konsey “yeni Ortaklık devletinden” bahsederken diğeri “Federal Hükümete sahip olacak bir ortaklık”tan söz ediyor. 178 “Türk hükümetiyle, Yunan hükümetiyle, AB’yle ve bu konuyla ilgili diğer taraflarla birkaç uzun görüşme yaptım. Tüm bu ülkelerin başkentlerinde ileri adım atmak için çok güçlü bir istek sezdim. İnsanlar, bunun doğru zaman olduğunu düşünüyorlar”. Basın toplantısı, Genel Sekreter Yardımcısı Lynn Pascoe, Lefkoşa, 18 Haziran 2008. 179 “Türkiye, bizi bir anlaşmaya varmaktan alıkoymayacak”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Kıbrıslı Türk yetkili, Lefkoşa, Mart 2008. 180 “Turkish water plan could solve drought crisis”, Cyprus Mail, 26 Nisan 2008. 181 “AK parti, muhalefeti teskin etmek durumunda. Kıbrıs, Türkiye’nin tarihinde asker göndererek Türkleri kurtardığı ilk yer oldu. Çekilme konusunda uzlaşma sağlanmak zorunda”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, milli güvenlikten sorumlu üst düzey Türk yetkili, Nisan 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 B. BM’NİN MERKEZİ ROLÜ Adada yaşayanların yüzde 80’inin onayını alan BM, Kıbrıslı Rumlarla Türkler arasındaki hâlâ yegâne güvenilir arabulucu veya kolaylaştırıcı olma rolünü sürdürüyor.182 BM arabuluculuğu sayesinde iki lider bir araya geldi, mükemmel bir iyi niyet bildirisi ortaya çıktı ve iki toplum arasında ilerleme sağlandığının gösterilmesi amacıyla Ledra Caddesindeki geçişin açılmasının temeli atıldı. Yeni özel temsilciyle yakın koordinasyon içinde çalışacak özel bir danışmanın atanması bundan sonraki önemli adım olacaktır. Bu, iki tarafın tam müzakerelere başlamayı taahhüt edecekleri önümüzdeki birkaç hafta içinde gerçekleştirilebilir. Özel danışman, bürokrat değil siyasetçi olmalı, etnik gruplar arası güvensizlik ve kasaba siyaseti konularında bilgili olmalı, uluslararası prestije sahip olmalı ve medya tarafından yapılacak saldırılara karşı hazırlıklı olmalı. Kibirli ve büyük güçlerin müdahaleleri konusunda Kıbrıs toplumunun farklı kesimlerindeki korkuları gidermenin gerektiğinin farkında olmalı. Kıbrıs sorunu, Güvenlik Konseyinde yeniden birliğin inşa edilmesi için iyi bir fırsat sunuyor. Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk liderlerin 21 Marttaki toplantılarından önce beş daimi Konsey üyesinin Kıbrıs büyükelçilerinin ortak çağrıda bulunması, uyumun öncül ve memnuniyetle karşılanan sinyalleri oldu. Sayfa 23 öngörülen türden geçiş döneminde deragosyanlara izin verebilir.185 AB Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso, Şubat 2008’de yapılan Kıbrıs Rum cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunu memnuniyetle karşılamakta gecikmedi. Komisyon yetkililerine göre AB üyesi ülkelerin süreci desteklemek için teker teker yapabilecekleri en iyi katkı, adaya üst düzeyde, teşvik edici ziyaretler gerçekleştirmek ve buna Kıbrıslı Türk lideri ofisinde ziyareti dahil etmek.186 Fransa, 1 Temmuz 2008’de başlayacak altı aylık AB dönem başkanlığı süresince bu süreci desteklemek için büyük bir fırsata sahip.187 Türkiye’ye göndereceği mesaj, özellikle önemli olacak. Daha yakın AB-Türkiye ilişkilerini destekleyen bir tavır sergilemesi, iyi bir başlangıç olacaktır.188 Ne var ki bu tavrın etkili olması için sürekli hale getirilmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Türkiye’nin üyeliğine karşı koyma kararlılığını ilan etmesiyse bunun zor olduğunu gösteriyor. 189 Kıbrıs’ta bir açılım gerçekleştirmek isteyen her bir AB yetkilisi veya siyasetçiye karşılık bir de var olan çıkmazı Türkiye’nin AB’yle müzakerelerinin ilerlemesini engellemek için kullanmak isteyenler bulunuyor.190 AB yetkilileri ve üyelerinin bu tür ayrılıkların 185 C. AB’NİN SORUMLULUĞU AB’nin adada kapsamlı bir çözüme ulaşılmasında önemli çıkarları mevcut183; ancak Kıbrıs’ın üyeliği nedeniyle sorunun taraflarından biri olduğu için resmi bir arabulucu görevi üstlenmesi mümkün değil.184 Yine de çözümün AB hukukuna uygun gerçekleşmesi için yakından ilgilenmesi gerekiyor. Müktesebatında çok fazla esnekliğe yer olmamakla birlikte AB, Annan Planı’nda 182 BM’nin Kıbrıs’taki barış gücü UNFICYP tarafından yapılan araştırma, 24 Nisan 2007. 183 Bkz. Kriz Grubu Raporu, Türkiye ve Avrupa: Bundan Sonrası, a.g.e. 184 Birçok AB üyesi ülkeden yetkili, Kıbrıs’ı bölünmüş bir ada olarak 2004’te kabul etmenin hata olduğuna inanıyor. Grup mülakatları, Fransız, İngiliz ve AB düzeyinde yetkililer, Paris ve Brüksel, Mart 2008. AB’nin Annan Planı’nın başarısızlığa uğramasında sorumluluğu var çünkü Kıbrıslı Rumlara referandumun sonucu ne olursa olsun üyelik sözü verdi. Ancak pek çok AB yetkilisinin ve AB üyesinin bu sorundan kaynaklanan zorlukları gidermenin kendi çıkarları ve görevleri gereği olduğunu belirten sinyaller almak mümkün. Ayrıca bu, Kıbrıs’ın Katılım Ortaklığı Belgesinin 10. protokolünde de yer almıştı, Avrupa Birliği Resmi Gazetesi, 23 Eylül 2003. Bir veya daha fazla özel belgeye de ihtiyaç duyulabilir. 186 Kriz Grubu’na verilen mülakat, AB Komisyonundan üst düzey yetkili, Brüksel, Mart 2008. 187 “Fransızlar, Kıbrıslıların ağabeyi gibi davranabilir. Kıbrıslı Rumlar sadece onları dinliyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, AB Komisyonu yetkilisi, Brüksel, Mart 2008. Fransız bakanın Kıbrıslı Türk lider Talat’la görüşmesini Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı ofisinde yapılacağı için iptal etmesi gibi durumların yinelenmemesine çalışılmalı. 188 “Fransa, Türkiye’yle müzakereleri mahvetmeye niyetli değil… Fransa’nın dönem başkanlığı korkuya neden olmamalı.. Fransa, Türkiye’nin AB’yle daha yakın ilişkiler kurma yolunda başlattığı reform sürecine önem vermektedir”. Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Jean-Pierre Jouyet’nin Ankara’da yaptığı açıklama, Agence France-Presse, 6 Mayıs 2008. 189 “Türkiye, AB Referandum Planında Fransa’ya Çattı”, Hurriyet Online, 6 Haziran 2008. “Burası Türkiye yanlısı bir kurum… ancak cumhurbaşkanımızın konumu açık ve değişecek gibi görünmüyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Fransız yetkili, Mart 2008. İktidardaki ilk yıldönümü vesilesiyle verdiği mülakatta Sarkozy, Türkiye’yi dışarıda tutma kararlılığını yineledi. “Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesine şu çok basit gerekçeyle karşı çıkıyorum. Türkiye Avrupa’da değil Küçük Asya’da…. Küçük bir parçası dışında”. Televizyonda verdiği röportaj, 24 Nisan 2008. 190 Kriz Grubu’na verilen mülakat, Avusturya eski dışişleri müsteşarı Albert Rohan, İstanbul, Nisan 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 üstesinden gelmesi gerekiyor.191 Başını İngiltere, İsveç, İspanya, İtalya, Yunanistan ve Orta Avrupalı yeni üyelerin çektiği ve Türkiye’yi destekleyen grup, zayıflamış gibi görünüyor.192 Diplomatların ortamı iyileştirme çabalarına karşın AB’nin iki büyük kurucu devleti olan Almanya193 ve Fransa’nın liderleri, Türkiye’nin cesaretini kırmakta ısrar ediyor. İsveç, kritik önemdeki 2009’un ikinci yarısında AB dönem başkanlığını üstlenecek, ancak durumu değiştirmek için daha fazla desteğe ihtiyaç duyacak.194 Daha aktif, yapıcı bir AB tutumunu engelleyen faktörlerden biri de Kıbrıs Rum devletinin Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tam üye olması. Bu durum, Brüksel’in 2004’te söz verdiği ve Kıbrıslı Türklerin ürünlerini AB’ye doğrudan satmasını sağlayacak Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün uygulanmasına izin vermek gibi bazı iyi niyet önlemlerini alması için Kıbrıs Rum yönetimine baskı yapılması konusunda isteksizlik yaratıyor. Buna rağmen AB Komisyonu ada içerisinde küçük, ancak hızla büyüyen ticareti teşvik ediyor.195 16 Haziran 2008’de Konsey, 2004 tarihli “Yeşil Hat Tüzüğüyle” yapılabilecek ticaretin kapsamını arttırdı.196 191 Bkz. Kriz Grubu Raporu, Türkiye ve Avrupa, a.g.e. İngiltere başbakanının değişmesi ve Alman Sosyal Demokratlar arasındaki ayrışma nedeniyle “şimdilerde eskiye oranla Türkiye’yi destekleyenlerin sayısı azaldı”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey AB Komisyonu yetkilisi, Brüksel, Mart 2008. 193 Başbakan Angela Merkel, Türkiye’nin AB üyeliğine olan kişisel itirazını değiştirmedi ancak Alman hükümetinin başkanı olarak kendinden önceki başkanların müzakereler konusunda yaptığı anlaşmaları saygıyla karşıladığını belirtti Euractiv, 25 Kasım 2005. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Şubat 2008’de Almanya’ya yaptığı ziyaret sırasında Türk azınlık için Türkçe eğitim veren liseler açılmasını önerince, Alman muhafazakarların ciddi eleştirilerine ve Merkel’in tepkisine neden oldu. Bununla çelişir biçimde ayrıca Türklerin Alman toplumuna entegrasyonu için verilen destekle “asimilasyon, insanlığa karşı suçtur” fikrinin birbirinden ayrılması gerektiğini belirtti. Spiegel Online, 12 Şubat 2008. 194 “İşler iyice zorlu olabilir. İsveç gündemi yönlendirebilir, ancak dönem başkanlığı iki ucu keskin bıçaktır. Ulusal gündem olarak değerlendirilebilecek bir gündemi sunmak çok zor.” Kriz Grubu’na verilen mülakat İngiliz yetkili, Brüksel, Mart 2008. 195 2007’nin ilk çeyreğinde Kıbrıslı Türkler Kıbrıslı Rumlara 3.4 milyon avro değerinde ürün sattılar. Kıbrıslı Rumlarsa Türk tarafına yaklaşık 1 milyon avro değerinde satış yaptı. İki rakam da geçen yıla göre ikiye katlanmış olsa da ekonomilerin ortalamasına göre son derece az. “Communication from the Commission: Annual Report on the implementation of Council Regulation (EC) 866/2004”, Brüksel, 20 Eylül 2007. 196 Öneride kuzeyde üretilen tarım ürünlerinin iki tarafı ayıran sınıra olan “Yeşil Hat” üzerinden satıldığı zaman vergilerin kaldırılması öngörülüyor. Komisyon ayrıca Kıbrıs Türk Sayfa 24 Brüksel, değişen çözüm belgesinin AB’nin üzerine kurulu olduğu ilkelere197 uygun olması için gereken uzman yardımını sağlayarak ve finansman sağlanırsa uzlaşmanın daha kolay sağlanabileceği alanları saptayarak BM ile yakın işbirliği içinde çalışmaya devam etmeli. Kıbrıs Türk toplumuna desteğinin parçası olarak AB’den, Kıbrıs Rum tarafının da katkısıyla Limnitis geçiş noktasının açılması için gereken 6 kilometrelik yolun yapımını finanse etmesi istenebilir. Daha geniş anlamda da AB, varılacak herhangi bir mal tazmin anlaşmasını garanti etmeyi, anlaşmadan sonra evlerini terk edecek Kıbrıslı Türkler için yapılacak evlerin finansmanına ve Kıbrıslı Rumların eski evlerini yenilemek için mali yardım sağlamayı düşünebilir. Gelecekteki iki Kurucu Devlet arasındaki ekonomik farklılığı azaltmak ve gelecekteki Kıbrıslı Türk Kurucu Devletinin AB’nin gereklerini yerine getirmesine yardımcı olmak üzere mali yardım hazırlamalı. Kuzey İrlanda barış sürecini destekleyen projelere 700 milyon avro yardım sağladığı Barış ve Mutabakat Programı’nın bir benzerini burada da uygulayabilir. Kıbrıs’ta anlaşmaya varılınca yeni Kıbrıs Türk Kurucu Devleti, AB’nin tarım politikası ve yapısal fonlarından önemli miktarda yararlanmalı ve Komisyon, donör ülkeler konferansı düzenlemeli. 192 D. YUNANİSTAN VE İNGİLTERE Üç garantör ülke arasında Yunanistan, sürmekte olan Kıbrıs görüşmelerine en az düzeyde dahil olan taraf. Kıbrıs’a uluslararası arenada yıllarca verdikleri desteğin ardından Kıbrıslı Rumlar artık tam AB üyesi oldukları ve Yunanlılar kadar zengin oldukları için Atina, diplomatik sermayesini daha az tüketme ihtiyacı hissediyor198 ve mevcut garanti ve güvenlik çerçevelerinin artık eskimiş olduğuna inanıyor.199 Türkiye, Yunanistan’ı daha fazla dahil olmaya teşvik ediyor, zira Atina’nın 1999’da başarılan ikili ilişkilerin düzelme- tarafındaki ekonomik gelişmeyi teşvik etmek amacıyla hattı geçenlerin yanlarında geri götürebilecekleri malların değerini 135 avrodan 260 avroya çıkardı. Bir başka önemli önlem de Kıbrıslı Türk tüccarların karşı taraftan aletler getirmesini sağlayacak “geçici ithalata” izin verilmesi oldu. En basit aletler, Türkiye’de yapılmış oldukları için Kıbrıslı Rum yetkililer tarafından engelleniyordu. 197 Bu ilkeler, özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ve hukukun üstünlüğü. AB Antlaşması, Madde 6. 198 “Yunanistan, Kıbrıs siyasetinden bir aktör olarak tamamen çekiliyor”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Kıbrıslı Rum yetkili, Lefkoşa, Mart 2008. “Kalması için yalvarıyoruz”. Yakovu’nun yorumu, a.g.e. 199 Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Yunan yetkili, Mayıs 2008. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 sinden büyük yarar sağladığına ve daha yardımcı olması gerektiğine inanıyor.200 Enosis (siyasi birleşme) fikri Kıbrıslı Rumlar için çekiciliğini kaybetmiş olsa da Yunanistan hâlâ etkiye sahip. Mavi-beyaz bayrağı, güneyde askeri mevzilerde ve başka noktalarda göze çarpıyor ve bazı siyasi gösterilerde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendi bayrağın-dan daha fazla sayıda oluyor. Yunanistan, etkisini dolaylı şekilde kullandı. Papadopoulos’un kampanyasının Türkiye’yi şeytanlaştırdığı Kıbrıs seçimlerinden yalnızca iki hafta önce Başbakan Kostas Karamanlis, bir Yunan başbakanının elli yıldan uzun süredir Ankara’ya ilk ziyaretini gerçekleştirdi. Ancak Yunan ve Türk yetkililer arasında Kıbrıs konusunda hiçbir diyalog bulunmuyor201 ve bu tabunun yıkılması gerekiyor. Yunan yetkililer ve entelektüeller, Kıbrıs Rum toplumunda yaşanan değişimleri Türk yetkilere anlatabilecek ve aynı zamanda Türkiye’yle ilişkileri normalleştirmenin yararlarını Kıbrıslı Rumlara açıklayabilecek nitelik ve deneyime sahipler. Bir çözüme ulaşılması, Türkiye ile Yunanistan arasında süregelen hava sahası, Ege adaları ve Türk ve Yunan azınlıklar konularının da çözüme kavuşturulmasını kolaylaştıracaktır. Türk yetkililer, Kıbrıs görüşmeleri başarısızlığa uğrarsa Yunanistan’ın ilişkilerin düzelmesini beklememesi gerektiği konusunda uyarıyor.202 Yunanistan, bunun tamamen farkında.203 Sayfa 25 Kıbrıs’ın AB’ye üyeliğinin bir parçası olan 2004’teki kapsamlı çözüme yönelik müzakerelerin parçası olarak Londra, üslerinin daimi hakkını garanti altına aldı. Ancak Annan Planı’nı Kıbrıslı Rumlara daha çekici göstermek için üsleri yarı oranında küçültmeyi önerdi. İngiliz yetkilier, bu ihtimali kamuoyu önünde tekrarlamamakla birlikte rafa kaldırmış değiller.205 Bu, şüphesiz, gelecekteki herhangi bir planın Kıbrıs Rum toplumu tarafından daha kolay benimsenmesini sağlayacaktır. 206 Birleşik Krallık, Joan Ryan adlı parlamenteri, Kıbrıs özel temsilcisi olarak atadı ve Papadopoulos hükümetiyle sınırlı bir siyasi diyaloğun ardından Hristofyas’la daha fazla ilişki kurdu ve yeni görüşme sürecini destekledi.207 Başbakan Gordon Brown, Birleşik Krallık’ın 2007’de stratejik ortaklık anlaşması imzaladığı Türkiye’ye arabuluculuk rolü üstlenebileceğini belirtti. Bu nedenle Londra, garantilerin ve müdahale hakkının yeniden değerlendirilmesi için özel görüşmeleri koordine ederek müzakereleri destekleme konusunda eşsiz bir konuma sahip bulunuyor.208 Kıbrıs tarihindeki tartışmalı siciline rağmen Birleşik Krallık da adada son derece etkili.204 Aynı zamanda 200 Türkiye, 1960 anlaşmalarına göre Yunanistan’ın proaktif bir siyaset izleme yükümlülüğünde olduğuna ve bunun eski “iki toplum, iki anavatan” denklemini sağlayarak Türkiye’nin süreçte yapıcı bir rol üstlenmesine yol açacağına inanıyor. “Yunanistan’ın sorumlulukları var, Kıbrıs sorununun bir parçası. Bu simetriyi kaybettiğinizde bizim [olumsuz] tepkimizi görürsünüz”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Türk yetkili, Ankara, Nisan 2008. 201 “Yunanistan, Kıbrıs konusunu Türklerle tartışmayacak”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, milli güvenlik alanında çalışan üst düzey yetkili, Ankara, Nisan 2008. Emekli bir Yunan yetkili, Yunanistan’ın Türkiye’yi idare etmekte yatan ulusal çıkarıyla Türkiye’nin Kıbrıs meselesinde hatalı olduğu düşüncesi arasında sıkışıp kaldığını belirtiyor. “Yapabileceğimiz en iyi şey, sessiz kalmak”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, İstanbul, Mayıs 2008. 202 Kriz Grubu’na verilen mülakat, üst düzey Türk yetkili, Ankara, Mayıs 2008. 203 “Kıbrıs, Yunanistan-Türkiye tam yakınlaşmasının önündeki en büyük engel. Orada duruyor. Görmezden gelinemez”. Kriz Grubu’na telefonda verilen mülakat, Yunan yetkili, Mayıs 2008. 204 “Kıbrıs’ın yarısı Birleşik Krallık’ta yaşıyor [yaklaşık 300.000 kişi]”. Hristofyas’ın basın toplantısı, Londra, 5 Haziran 2008. Ancak pek çok Kıbrıslı Rum, biraz da haklı olarak İngiltere ve Türkiye’nin geçmişte amaçlarını boşa çı- karmak için çalıştıklarına inanıyorlar. Bu konuda daha fazla bilgi için bakınız: Perry Anderson, a.g.e. 205 Kriz Grubu’na verilen mülakat, İngiliz yetkili, Londra, Mayıs 2008. 206 “İngiliz üslerinin yüzde 50’sinin teklif edilmesi son derece önemli”. Kriz Grubu’na verilen mülakat, Institute of Strategic and Development Studies (ISTAME)’de araştırmacı Philippos Savvides, İstanbul, Nisan 2008. 207 Hristofyas ve Başbakan Brown’un 5 Haziran 2008 tarihli toplantısının ardından iyi niyet beyanı imzalandı. 208 Bu rapordaki II.C.3 bölümüne bakınız. Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 IV. SONUÇ 2008/2009 fırsat penceresi, hiçbir sonuç alınamadan kapanırsa adanın yeniden birleşmesi görüşmelerinin yeniden açılması için uzun yıllar siyasi irade ortaya çıkmayacaktır. Özellikle acılı Kosova deneyimi göz önüne alınırsa Kıbrıslı Türklerin bağımsızlığını tanımak için uluslararası alanda güçlü bir eğilim olması beklenemez. Fiili bölünmeye doğru gidiş, sürecek ve tüm taraflara ağır yükler getirecektir. Yoğun düşmanlıkların yeniden baş göstermesi çok zayıf bir olasılık. Daha büyük bir olasılıksa iki tarafın da kendi çıkarlarına aykırı olsa dahi daha önce sürekli yaptıkları gibi birbirlerini cezalandırmaya devam etmeleridir. Kıbrıs Rum hükümetinin 2007’de petrol aramak için münhasır ekonomik bölge iddiası getirmesiyle ortaya çıkan tartışma gösterdi ki Türkiye, güç kullanma diline sarılmaya hazırdır. Kıbrıslı Rumların tüm AB yapılarını Türkiye aleyhine kullanmaya istekli oldukları düşünülürse çözüme kavuşturulmamış Kıbrıs meselesinin Türkiye ile Yunanistan arasında sürekli siyasi sürtüşmeye, Türkiye’de ekonomik ve sosyal gelişme açısından kaybedilmiş on yıllık bir süreye, Ankara’nın AB’yle yaşadığı hayal kırıklığına ve savaşın son anda önlendiği iki kritik duruma neden olan 1980’ler ve 90’lara benzeme potansiyeli taşıdığı görülür. Süregelen çıkmaz, AB, Türkiye ve NATO arasındaki sürtüşmeleri daha da kötüleştirme riski taşıyor. Çözümün yakın olduğuna dair pek çok olumlu argüman ileri sürülüyor. Milli Güvenlik Konseyi tarafından 28 Nisan 2008’de ifade edilen resmi pozisyonlar, Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler tarafından 21 Mart ve 23 Mayısta kabul edilen pozisyonlara yakın. İki tarafın özel görüşmelerde ifade ettikleri görüşler birbirine daha da yakın ve yerleşmiş BM çalışmalarına dayanarak yapılacak, özenle müzakere edilecek bir çözümle birbirine daha da yakınlaştırılabilir. Türkiye Sayfa 26 açısından Kıbrıs’la normalleşmiş ilişkiler sürdürmek, en iyi güvenlik garantisi olacaktır. Kuzey Kıbrıs’ın askeri kontrol altında tutulmasının getireceği stratejik yarar, Kıbrıs sorununu çözmenin ve AB’yle ilişkilerini raya oturtmanın getireceği yumuşak gücün ve avantajın yanında çok önemsiz kalmakta. Aynı şekilde Kıbrıslı Rumlar açısından Lefkoşa’nın merkezinde askerler bulunduran ve öfkeli bir Türkiye riskini göze almak, AB’de ortak bir geleceğe kapı aralamak için askerlerini adadan çekmiş bir Türkiye’yle ilişkileri normalleştirmekten çok daha kötü bir ihtimal. Tüm ilgili taraflar, çözüm yolundaki mevcut iradeyi arttırmak ve başta Kıbrıslı Rumlarla Türkiye’nin yönetici eliti arasındaki uçurum olmak üzere yılların getirdiği güvensizliği ortadan kaldırmak için çaba sarf etmeliler. Bu yılki süreç, şimdiye kadarkiler düşünüldüğünde Kıbrıslıların kendi aralarında kaydettikleri bir başarı olsa da Doğu Akdeniz’de yeni bir güvenlik mimarisini ortaya çıkarmaları beklenemez. İlgili diğer taraflar olan Ankara, Atina ve Londra’nın yanı sıra AB, çözümün Avrupa, güvenlik ve mali boyutları arasındaki farklılıkları gidermek için daha fazla personel, zaman, kaynak ve siyasi enerji ayırmalılar. Kıbrıs’ın yeniden birleşmesinin şimdiye kadar işe yaramamış ve eski bir kavram olması, yanlış veya imkansız olduğu anlamına değil, yalnızca zor olduğu anlamına gelir. Kuzey İrlanda barış sürecinin parametreleri ortaya çıktıktan otuz yıl sonra bunları uygulamak için uygun siyasi ortam oluşmuştu. 2003 öncesindeki Kıbrıs Türk liderliği daha uzlaşmacı olsaydı ya da Kıbrıslı Rumlar 2004’te daha farklı olsaydı Kofi Annan’ın adını taşıyan, BM aracılığıyla hazırlanmış plan daha erken sonuç verebilirdi. Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum liderliği değişti ve düşünceleri değişime uğradı. Uluslararası alanda sağlanacak bir çabayla 2004’te gerçekleşmesi gerekenler, 2008’de gerçekleşebilir. Lefkoşa/İstanbul/Brüksel, 23 Haziran 2008 Kıbrıs’ı Yeniden Birleştirmek: Şimdiye Dek En İyi Fırsat Kriz Grubu 194. Avrupa Raporu, 23 Haziran 2008 Sayfa 27 EK - A KIBRIS HARİTASI