Taşeron İşçiliğe Karşı Mücadele Sempozyumu`na

advertisement
İletişim adresi:
Cumhuriyet Mh.
Tennuri Cad.
Çetin Apt. No:7
Tel: 0 535 496 72 50
İşçi Bülteni Özel Sayý: 1032
Eylül 2013 - Fiyatý 25 Kr.
Taşeron İşçiliğe Karşı Mücadele Sempozyumu’na yürüyoruz!
Sermayenin taşeronu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik,
taşeron işçilik sorununu çözeceklerini vaad etmişti. Geçen Ocak ayında
yapılan bu açıklama, taşeron işçilerinin umutlanmasına yol açmış, ancak
aradan aylar geçmesine rağmen, sorunların çözümü için tek bir adım
atılmamıştır. Tersine, patronların vurucu gücü AKP, “asıl iş”in taşerona
devredilmesinin önündeki yasal engelleri de kaldırdı. Yani işçilere yalan
söyleyen Faruk Çelik ve AKP hükümeti, taşeron işçiliğin yaygınlaştırılması
için çalışmıştır.
İşçileri sömürerek semiren asalak patronlar, kölece çalışmanın adı olan
taşeron işçiliğine tapıyorlar adeta. Bu nedenle taşeron işçilerin sayısını
günden güne arttırıyorlar. AKP iktidarı tarafından “alt işverende çalışan
işçilerin sorunlarını çözmek” adı altında bir yasal düzenleme yapıldı. Oysa
görüldü ki, taşeronlaştırmanın biteceği iddiasıyla gündeme getirilen bu
düzenlemenin temel amacı, taşeron işçiliğini egemen hale getirmek, diğer
bir ifadeyle, bütün işçileri kölece çalışma koşullarına mahkum etmektir.
Taşeron sistemi, sermaye tarafından emek maliyetlerini aşağıya çekmek,
işçi ile ilgili sorumluluklardan kaçmak, sendikalaşmayı engellemek
amacıyla uygulanmaktadır. Bu sistem kuralsızlığın, esnekliğin,
güvencesizliğin, kaba köleliğin ta kendisidir. Hem devletin hem asalak
patronların hızla taşeron sistemine yönelmelerinin sebebi-hikmeti budur.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre taşeron işçi sayısı
AKP hükümeti döneminde 4 kat artarak 1,5 milyonu geçmiştir. Taşeron
işçiliğini 4 kat artıran AKP iktidarının bu sistemi bitirme iddiası çirkin bir
yalan ve işçilerin zekasıyla alay etmektir. İşçi sınıfı, patron uşağı iktidarda
bu pervasızlığının hesabını sormalıdır.
Yapılmak istenen düzenleme ile taşeronluğu “yardımcı işler ve asıl
işlerin bir bölümü” için tanımlayan sınırlandırmayı ortadan kaldırmak ve
“bütün çalışanları taşeron işçisi” haline getirmek hedeflenmektedir. Asıl
amaç herkesin taşeronda çalışması ve modern işçi simsarlığı adı verilen
çalışma bürolarının daha da yaygınlaştırılmasıdır.
Taşeronluk düzenlemesi ile taşeron işçilerinin asıl işverenin işçisi haline
gelebilmesine olanak sağlayan düzenleme kaldırılmak isteniyor. Bu amaçla,
İş müfettişlerinin elindeki yetkiyi almak istiyorlar. Eğer buna izin verirsek,
taşeron işçiler için kadro almak hayal haline gelecektir.
Bu arada kıdem tazminatının gaspı, yıllık ücretli izin hakkının
kullandırılmaması, ücretlerin tam ve düzenli yatmaması gibi uygulamalar
da yerinde kalacaktır.
Bu kuralsızlıktan dolayı, iş cinayetlerine kurban gidenlerin çoğu taşeron
işçisi olmaktadır. Amacı kuralsız/denetimsiz, kölelik koşullarının
dayatılması olan taşeron sistemi, iş cinayetlerine davetiye çıkartmaktadır.
Yani taşeron sistemini savunmak, işçi cinayetlerini savunmaktır aynı
zamanda.
Türkiye’de olduğu gibi Kayseri’de de taşeron firmalar pıtrak gibi
çoğalmakta, taşeron işçi sayısı hızla artmaktadır. Resmi rakamlara göre yol
işlerinde, sağlıkta, inşaat ve çeşitli sanayi sektörlerinde yaklaşık 70 bin
taşeron işçisi çalışmaktadır. Tüm bu gerçeklerin üzerine taşeron işçiliğe
karşı mücadelenin geliştirilmesi, her şeyden önce taşeron işçilik gerçeği
konusunda işçilerin bilinçlendirilmesine bağlıdır.
Bu gerçeğin farkında olan öncü işçiler, 27 Ekim Pazar günü Kayseri’de
“Taşeron İşçiliğe Karşı Mücadele Sempozyumu”nu gerçekleştirmeyi
kararlaştırdılar. Sempozyum taşeronluğa, kölece çalışmaya karşı örgütlü bir
mücadelenin yükseltilmesi hedefi doğrultusunda atılan anlamlı bir adım
olacaktır.
“Taşeron İşçiliğe Karşı Mücadele Sempozyumu”nda işçi sınıfının
bağrına saplanmış bir bıçak olan taşeronluk sistemi konusunda işçilerin
bilgilendirilmesi, AKP iktidarının “taşeron işçiliğe son vereceğiz” yalanının
teşhir edilmesi ve bu kaba köleliğe karşı örgütlü mücadelenin öneminin
tartışılması hedefleniyor.
“Taşeron İşçiliğe Karşı Mücadele Sempozyumu”, Suriye’ye yönelik
emperyalist savaş tehditlerinin devam ettiği bir dönemde
gerçekleştirilecektir. Bu nedenle “Taşeron İşçiliğe Karşı Mücadele
Sempozyumu” aynı zamanda emperyalist savaşa karşı duruşun, “işçilerin
birliği, halkların kardeşliği” haykırışının da kürsüsü olacaktır.
Güvencesiz çalışmaya hayır!
Taşeron işçisi köle değildir!
Taşeronluğa başkaldırıyoruz!
Direne direne kazanacağız!
Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!
“Taşeron İşçiliğe Karşı Mücadele Sempozyumu” Hazırlık Komitesi
2
FUJİYAMA’DA NELER OLUYOR?
Haydi, Taşeron işçiler
sempozyumuna!
Organizede taşeron işçi çalıştırma giderek yaygınlaşmaktadır. Sadece
organize sanayi bölgelerinde, serbest bölgede değil, devlete ait işyerlerinde de
taşeron işçi sayısı sürekli artmaktadır. Taşeronluğa karşı olduğunu söyleyen
Mehmet Özhaseki’nin başkanı olduğu Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nde
taşeron firmalardan geçilmiyor. Yani Özhaseki, halka yalan söylüyor.
Patronların sopası AKP hükümeti, “Taşeron işçiliğe çözüm bulacağım”
iddiasını ortaya attı, ama taşeron işçiliğini daha da yaygınlaştırmak için
elinden geleni ardına koymadı. Karayolları’nda taşeron işçilerinin kazandıkları
davalara rağmen, hükümet mahkeme kararlarını uygulamıyor. Yani kendi
yasalarını ayaklar altına alıyor. Dahası 9 bin taşeron işçisini işsizliğin kucağına
atmaya hazırlanıyor.
Sorunların çözümü, ancak birliğimizi sağlayıp mücadeleyi büyütmemizle
mümkün olacak. 27 Ekim’de öncü işçiler güvencesiz çalışmaya, taşeron
işçiliğe karşı bir adım atıyorlar. Taşeron işçiliğe, köleliğe karşı mücadeleyi
ortaklaştırmak için bir sempozyum, bilgi şöleni düzenleyecekler. Biz işçiler,
bu sempozyuma arkadaşlarımızla birlikte katılmalı, haklarımıza ve
geleceğimize sahip çıktığımızı göstermeliyiz.
Bir öncü işçi
OSB’de orta ölçekli doğalgaz soba üreten FUJİYAMA adlı
fabrikada çalışıyorum. Fabrikada işçi sağlığı ve güvenliğine ilişkin
hiçbir önlem alınmamaktadır. Örneğin saçla bileğini kesen
arkadaşımıza ilkyardımı usta yapıyor; bir de doktormuş gibi, “bir
şey yok işe devam edebilirsin” diyebiliyor. İşçi arkadaş bunun
üzerine işi bırakıp gidiyor. Arkadaş işi bırakıp hastaneye gitmeseydi
eli sakat kalacaktı.
Patronların gerçek yüzünü gösteren bir örnek daha vereyim.
Boyahane bölümünde yıllardır çalışmakta olan arkadaşımız
boyahanenin havalandırmasının çalıştırılmasını istedi.
Havalandırmayı çalıştırtmaya yanaşmayan patron, “Havalandırma
çalışırsa arkasında tavuklarım var zehirlenir ölürler açamam”
diyerek, biz işçilere tavuk kadar değer vermediğini gösterdi.
Ciğerlerimizde lekeler oluşmuş asalak patron tavuklarını
düşünüyor… Onun tek bir derdi var, bizleri daha çok sömürerek
kârını arttırmaktır. Onun için maaşlar bankaya yatırılmayıp, eksik
olarak elden ödenir. Sigortamız 10-15 ün sonra başlatılır.
FUJİYAMA’da 2-3 işçinin yapacağı işi tek işçiye yaptırıyorlar.
Daha önce preslerde çalışmamış işçileri, preslerde çalıştırıyorlar.
Bir bakarsınız işçilerin hepsini punta, makas bölümünde, bir
bakarsınız montaj bölümünde çalıştırıyorlar. Bir de bakarsınız
yükleme bölümünde çalıştırırlar. Tüm bu ağır çalışma koşullarına
rağmen asgari ücretin altında ücret verirler. Ücretleri elden vererek,
sigortasız işçi çalıştırmayı maharet sayarlar.
Patrona “neden asgari ücretin altında maaş veriyorsunuz?” diye
sorduğumuzda, “biz size eski asgari ücretten maaş veriyoruz” dedi.
Fabrikada hala asgari ücretin altında çalışmak zorunda bırakılan beş
arkadaşımız var. Bu arkadaşlardan biri de engelli… Vergi
muafiyeti hakkına sahip olan arkadaşa asgari ücretin üzerinde maaş
vermeleri gerekirken 600 lirayı reva görüyorlar. Patron, Afganistan
ve Suriye’den gelmiş olan işçi arkadaşlara da asgari ücretten daha
düşük maaş veriyor.
Bizim en büyük hatamız ve zayıf noktamız birleşmemektir.
Yaşanan sorunları çözmek için omuz omuza vermeli ve örgütlü bir
güç olarak patronların karşısına dikilmeliyiz. 27 Ekim Pazar günü
taşeronluğa, köleliğe, güvencesiz çalışmaya karşı gerçekleştirilecek
olan “Taşeron İşçiliğe Karşı Mücadele Sempozyumu”na destek
verelim. Gücümüzü gösterelim.
FUJİYAMA’dan bir öncü işçi
KİB-DER: İşçi sınıfının yeni mücadele mevzisi…
Kayseri İşçilerin Birliği Derneği (KİB-DER) olarak Nisan ayında
yola koyulduk. Derneğimiz yıllardır süren mücadelenin ileri atılmış yeni
bir adımı oldu. KİB-DER İşçilere yönelik olarak süren çalışmanın
birikimi üzerinde yükseldi.
İşçi arkadaşlar, “sahipsiz” olduklarını söylüyor. “Biz sizin gibi
konuşanları çök gördük”
diyorlardı. Bu arkadaşların
böyle konuşmalarının nedeni,
geçmişte yaşadıkları olumsuz
deneyimlerdir. İşçiler, sendika
ağalarına güvenmiyor; çünkü
sendikalara hakim olan bu
düşkün ağaların asalak
patronlar sınıfına hizmet
etmesi, işçilerin birliğini
zayıflatmış, onları
güvensizliğe itmişti.
Biz KİB-DER olarak işçi
sınıfının bir mevzisi
olduğumuzu icraatımızla
gösterdik. İşçilerin söz, yetki,
karar sahibi olmasını çok
önemsedik. İşçilerin
birliğinin, örgütlüğünün ve
mücadelesinin sorunların çözüm anahtarı olduğunu gösterdik. Birleşen
işçilerin yenilmeyeceği bilincinin işçilerde gelişmesi için emek harcadık,
harcıyoruz. İşçi sınıfına yönelik saldırılar konusunda bilgilendirme
toplantıları yaptık. İnsanca yaşamaya yetecek asgari ücret talebimizi
meydana çıkıp haykırdık. Derneğimizi tanıtmak için binlerce el ilanı ve
kart kullandık.
Hala da yapacak çok işimiz var. Bu
işlerden biri de kölece çalışmanın adı
olan Taşeron İşçiliğe Karşı Mücadele
Sempozyumu’nun örgütlenmesine
omuz vermektir. 27 Ekim Pazar günü
gerçekleştirilecek olan “Taşeron
İşçiliğe Karşı Mücadele
Sempozyumu” işçilerin birleşmesi,
hakları ve gelecekleri için mücadele
etmesi için önemli bir adımdır. Bu
nedenle işçileri sempozyuma omuz
vermeye çağırıyoruz.
Kayseri İşçilerin Birliği Derneği,
işçi sınıfının bir mücadele mevzisi
olmaya devam edecektir. Başkaları
bize sahip çıkamaz. Bizi kurtaracak
olan kendi kollarımızdır!
Kayseri İşçilerin Birliği Derneği
3
Grev kararımıza sahip çıkacağız!
Patronun vurdumduymazlığına, sendikamızın sessizliğine rağmen
grev kararını panoya astık. Grev kararımızda haklıyız, çünkü aldığımız
ücretlerle geçinemiyoruz. Sefalet ücretlerine talim ediyoruz. Aynı işi
yapmamıza rağmen eşit ücret alamıyoruz.
Aramızdaki ücret farkı üç katına ulaşabiliyor. Kimimize kadrolu,
kimimize sözleşmeli, kimimize muvakkat, kimimizi ise taşeron işçi
statüsünde çalıştırıyorlar. Tüm bu haksızlıklara Şeker-İş Sendikası’nın
ağaları ortak oluyorlar. Yıllardır bizler arasındaki ücret farkını daha da
açan patron uşağı Şeker-İş bürokratlarına yönelik öfkemiz artıyor. Bu
uygulama biz şeker işçilerinin birliğini parçalamaya yöneliktir.
Şeker işçilerinin basıncıyla alınan grev kararının sendika ağaları
tarafından boşa düşürülmesini önlemek için uyanık olmalıyız. Sendika
ağaları, bizlerin kabul etmeyeceği sözleşmeye imza atmayacaklarını ilan
etmeye başladılar. Bu koca bir yalandır. Sözleşmeyi işçilerle yapmadıkları
gibi, işçilere toplu sözleşme konusunda bilgi vermeye bir tenezzül
etmeyen sendika ağalarının, “işçinin kabul etmeyeceği sözleşmeyi
imzalamayacağız” türünden açıklamalarının hiçbir inandırıcılığı yoktur.
Şeker işçileri olarak, grev kararının uygulanması için bu ağalar
üzerindeki baskılarımızı artırmalıyız. İç örgütlülüğümüzü güçlendirmeli,
Grev Komitesi’ni
oluşturmak için harekete
geçmeliyiz.
Grev Komitesi’nin tüm toplu sözleşme görüşmelerinde yer almasını
sendika yönetimine dayatmalıyız.
Ben şeker fabrikasında taşeron işçi olarak çalışmaktayım. Taşeronluk
köleliktir. Kayseri’de bulunan taşeron işçiler güvencesiz çalışmaya karşı
bir sempozyuma hazırlanıyorlar. İster taşeron, ister kadrolu olalım
hepimiz işçiyiz. 27 Ekim Pazar günü yapılacak “Taşeron İşçiliğe Karşı
Mücadele Sempozyumu”na omuz verelim.
Kayseri Şeker Fabrikası’ndan bir işçi
“Kapının önüne konmaya
rıza göstermeyeceğiz!”
Bizler Şeker Fabrikası’nda taşeron işçisi olarak çalışmaktayız.
Çalıştığımız fabrikalar bir bir özelleştiriliyor. Şeker fabrikalarında
çalışan kadrolu işçiler ve geçici muvakkat işçiler özelleştirme
gerçekleştiği için 4/C statüsünde başka iş sahalarına atanacaklar.
Biz taşeron işçilere ise, kapı gösteriliyor. Oysa bizler, yıllardır bu
fabrikada asgari ücretle çalışmış maddi ve manevi bakımdan çok
sıkıntılı günler geçirmişiz ve fabrika özelleşince işsiz kalıp kapının
önüne konmaya rıza göstermeyeceğiz.
Hükümet özelleştirilen kurumlarda çalışan insanların hiç birinin
mağdur edilmeyeceğini söylüyor. Bizler bu fabrikada 400 kişiyiz,
özelleştirilen fabrikalarda bizim gibi mağdur durumda olan binlerce
işçi kardeşimiz var. En küçüğümüz 25, en büyüğümüz 48 yaşında
işçileriz, sorumluluk sahibi, aile geçindiren, çocuk okutan, maddi
olarak sıkıntı içerisinde olan kişileriz. Bizler çoluk çocuğumuzun
geleceğinden endişe ederek yaşamak, kısacası işsiz kalmak
istemiyoruz.
Biz biliyoruz ki, özelleştirilen iş yerlerinin hiçbirinde işçilerin
gözünün yaşına bakılmadı. Taşeron işçiler kapı önüne kondular.
Daha fazla öğrenmemiz, daha fazla mücadele etmemiz gerekiyor.
Kayseri Şeker Fabrikası işçileri olarak “Taşeron İşçiliğe Karşı
Mücadele Sempozyumu”na katılacak, sözümüzü söyleyeceğiz.
Kayseri Şeker Fabrikasından taşeron işçileri
12 Eylül’ün hesabını
işçiler soracak!
12 Eylül 1980’de gerçekleştirilen darbenin üzerinden tam
33 yıl geçti. 12 Eylül’den sonra işçi sınıfının haklarında ciddi
kayıplar yaşandı. 12 Eylül’ün Amerikancı generalleri,
patronların saldırılarına sessiz kalmayan, taleplerini büyük
grev ve direnişlerle ortaya koyan, insanca yaşanabilir bir
dünya için mücadele eden işçi sınıfının örgütlülüğünü
dağıtmak için, süngülerini patronlara siper ettiler.
12 Eylül darbesinin başı, eli kanlı Kenan Evren, grevde
olan işçilere, “iş başı yapın” buyuruyordu. Grevde olan
fabrikalar askeri birlikler tarafından kuşatıldı. Evlerinden ve
fabrikalarından alınan öncü işçiler işkencelerden geçirildi. Bir
kısmı tutuklandı. Kimisi polisin işkencesiyle katledildi.
Sendikalar, dernekler ve siyasi partilerin neredeyse tümü
kapatıldı. Örgütlülüğümüz dağıtılarak mücadelemizin önü
kesildi. Darbecilerin ipleri, mücadelemiz karşısında korkuya
kapılmış olan patronlar sınıfının ve ABD’nin elindeydi.
Asalak patronların azgın temsilcisi Halit Narin, “bugüne
kadar işçiler güldü biz ağladık, şimdi ağlama sırası
onlarda” diyerek arsızlığını göstermişti. Rahmi Koç ise,
darbenin sermayenin gelişimi önündeki engelleri
kaldıracağını söylüyordu. İşçilerin kazanılmış haklarına
yönelik dizginsiz bir saldırı dalgasının önü açılmıştı. Turgut
Özal da, işçilere saldırı programı olan 24 Ocak Kararlarının
12 Eylül sayesinde hayata geçirilebildiğini açıklıyordu.
İşçi sınıfının 1980 öncesi mücadeleyle kazandığı hakların
tasfiyesine dönük bu saldırılar, 33 yıldır sürüyor. Ücretler
düşürüldü, çalışma saatleri uzatıldı, sosyal güvenlik kuşa
çevrildi, sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma
yaygınlaştırıldı. Seçim dönemlerinde demokratikleşme,
hakların geliştirilmesi vaadiyle oy toplayan asalak patronların
mızrak başı AKP, iktidar koltuğuna oturduğu andan itibaren,
ekonomik ve siyasal haklarımıza yönelik saldırıları, cunta gibi devam ettirdi. Tıpkı diğer sermaye partileri gibi.
Haklarımızın gasp edildiği bu saldırılara işçi sınıfı olarak karşı koyamadık. Çünkü 12 Eylül generalleri, örgütlülüğümüze darbe indirmişti.
Bu yüzden patronların saldırılarına karşı gerekli cevap verilemiyor, birlik olunup mücadele edilemiyordu. Bu karanlık dönem, işçi sınıfının
başlattığı 1989 Bahar Eylemleriyle kısmen kırılabildi.
12 Eylül askeri cuntası, sınıfımıza ağır bir darbe vurdu. Patronların ise önünü açtı. Yitirdiğimiz her bir hak ve kazanımımız patronların
kasalarına kar olarak aktı. Bugün Türkiye’de patronlar bu kadar palazlanmış ve pervasızlaşmışsa, işi başka ülkelerin emekçilerini sömürme
noktasına vardırmışsa, 12 Eylül darbesinin bunda özel bir rolü vardır.
Patronlar cuntası, “darbenin çocuğu” olan AKP iktidarıyla devam ediyor. 12 Eylülün hesabını işçi sınıfından başka kimse soramaz. 12
Eylül demek, baskı ve işkence demektir, örgütsüzlük demektir, hak gaspı demektir, ağırlaşan çalışma koşulları, artan sefalet ve yoksulluk
demektir. Bu yüzden 12 Eylül’ün generallerinden ve onların iplerini ellerinde tutan sermaye sınıfından hesap sormak tüm işçilerin görevidir.
Birleşelim, güçlenelim!
Kayseri İşçilerin Birliği Derneği
Otel Almer Yanı Vakıflar İş Merkezi
Kat:4 No:402
Melikgazi / Kayseri
TEL NO: 0535 496 72 50
İşçi Bülteni Özel Sayı Özel Sayı: 1032 * Fiyatı: 25 Kr * Eylül 2013 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Millet Caddesi Sultan Cami Sk. No:2/9 Fatih/İstanbul *
Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat Davutpaşa Cad Güven Sanayi sit C Blok No: 242 Topkapı İstanbul * 577 54 92
Download