Türkiye Almanya dostluğu Erdoğan kıskacında Almanya`ya

advertisement
Akif Umut Avaz yazdı
İnsanlığımızı
kurtaran
12 Dev Adam
Veysel Ayhan yazdı
09
17
Velayet süreci
ve baharın
arefesi (4)
07 MART 2017 SALI
GÜNLÜK E-GAZETE — SAYI: 122
WWW.TR724.COM — @TR724COM
Ankara-Berlin hattında
‘DERİN ÇATLAK’
A
nkara-Berlin hattında
açıklama trafiği baş döndürmeye devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk
bakanların ziyaretlerine izin verilmemesi sonrasında yaşananları ‘Nazi dönemi uygulamalarına’
benzetmesi Berlin’den jet karşılık
buldu. Akşam saatlerinde
konuşan Başbakan Merkel ‘Bu tür açıklamalar
ilişkilerimize zarar veriyor. Bakanların toplantılarının yasaklanmasına karşıyım.’ dedi. Ekonomi
Bakanı Nihat Zeybekçi ise Köln’de
Almanya’dan ‘dost ülke’ şeklinde
bahsederken yeni salon iptalleri
yapıldığına dair haberler ve gazeteci Deniz Yücel tutukluluk halinin devam etmesi, sıcak ve gergin
gündemin daha uzun süre devam
edeceğini ortaya koyuyor.
Murat Korkut, Berlin’den yazdı, 2 ve 3’te
Tarık Toros yazdı
Kirişler ve kolonlar kesilmiş, sellemehüsselam!
Semih Ardıç yazdı
Türkiye Almanya dostluğu Erdoğan kıskacında
Ahmet Dönmez yazdı
Almanya’ya Yeni Türkiye’yi anlama kılavuzu
Efe Yiğit’in portresi
Süper Lig Avrupa’nın gol fakiri
04
06
13
20
07 MART 2017 SALI
02
HABER ANALİZ
MURAT KORKUT
BERLİN’DEN YAZDI
MERKEL BU KEZ TÜRKİYE’YE
SESİNİ YÜKSELTECEK Mİ?
tik çabalara rağmen tutuklanması sonrasında
Almanya-Türkiye ilişkilerinde sular
referandum için Almanya’ya gelen bakanların
durulmak bilmiyor. Son 10 yılında büyük iniş çısalon programlarının iptalleri iki ülke arasınkışların yaşandığı ilişkilerde son aylarda ortalık
daki gerilimi zirveye taşıdı. Alman hükümeti
tam manasıyla toz duman. Türkiye’nin adının
pazartesi günü yaptığı açıklama ile diyalog ve
reformlarla anıldığı yıllarda “Ankara’ya imtiyazsoğukkanlılık çağrılarını yinelerken ülkedeki birlı ortaklık” teklifiyle tam üyelik sürecine el freni
çok siyasetçi yapılan ‘Nazi
çeken Almanya Başbakanı
Alman hükümeti
benzetmesinden’ duyduAngela Merkel, mülteci krizi sonrasında, insan hakları pazartesi günü yaptığı ğu rahatsızlığı sert cümlelerle dile getirdi. Başbakan
ihlalleri sebebiyle Batı’da
açıklama ile diyalog
Merkel, yaptığı açıklama‘yalnızlaşan’
Türkiye’ye
ve soğukkanlılık
da toplantıların iptallerine
can simidi olmuştu. İktiçağrılarını yinelerken karşı olduğunu ifade ederdarda bulunduğu 12 yılda
ülkedeki birçok
ken ‘yersiz ve savunulamagerçekleştirdiği 9 ziyaretin
siyasetçi yapılan
yacak’ olarak değerlendir6’sını son 1,5 yıla sığdıran
Merkel’in Türkiye ile mül‘Nazi benzetmesinden’ diği Nazi kıyaslamalarının
sadece, Nazilerin insanlığa
teci anlaşmasını tehlikeye
duyduğu rahatsızlığı
karşı işlediği suçları önematacak bir sorun yaşamasert cümlelerle dile
sizleştirmeye yol açacağını
ma yönündeki çabaları, Digetirdi.
belirtti.
yanet imamlarına yönelik
ajanlık iddiasıyla gerçekMerkel, derin görüş ayrılıkları olduğu yönündeleştirilen operasyonlar ve Die Welt muhabiri
ki görüşleri yinelerken özellikle gazeteci Deniz
Deniz Yücel’in tutuklanması ile son buldu.
Yücel’e yönelik tutuklama kararını ve gazetecilere yönelik uygulamaları eleştirdi.
Özellikle gazeteci Deniz Yücel’in tüm diploma-
03
07 MART 2017 SALI
HABER ANALİZ
2. SAYFADAN DEVAM
ZEYBEKÇİ ‘DOST ÜLKE’ DEDİ,
ALMANLARA TEŞEKKÜR ETTİ
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin konuşma yapacağı salonların son anda ‘güvenlik ve içerik’ nedeniyle
iptal edilmesi sonrası gözler bu ülkede bakanlarla planlanan yeni programlara çevrilmişti.
Büyük bir medya ordusu ile Köln şehrindeki
bir otelde 350 kişilik bir dinleyici kitlesine konuşan Nihat Zeybekçi, ‘Nazi dönemine benzer
uygulamalar yapmakla’ suçlanan Almanya için
‘dost ülke’ tanımlamasında bulunarak kapıları
açık tutmayı tercih etti. Ekonomi yönetimindeki Zeybekçi, konuşmasında “Bizim ziyaretimiz
hafif stres yarattı. Hakkımız olan bir faaliyet ve
yaklaşık bir milyon seçmenle buluşmak gibi bir
hakkımızı kullanıyoruz. Bu hakkı kullanmada
gösterdikleri gayretten dolayı Alman halkına
teşekkür ederiz” ifadelerini kullandı.
dum etkinliğinin de iptal edildiği öğrenildi.
İki ülke arasındaki yükselen gerilimden dolayı
yeni iptallerin olması beklenmezken beklenenin aksine salon iptallerinin son kurbanı eski
Enerji Bakanı Taner Yıldız oldu. İlk konuşacağı
Hessen eyaleti sınırları içerisinde yer alan Grosskrotzenburg’daki salonun kontratı son anda
iptal edilince Kelsterbach’da son dakika ayarlanan yeni bir salonda konuşma yapabildi.
Avrupa’da Avusturya ve Hollanda, ülkelerinde
referandum çalışması yapılmasına karşı çıktıklarını kamuoyu ile paylaşırken gözler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasını
hangi ülkede yapacağına çevrildi. Erdoğan’ın
‘Nazi dönemi’ benzetmesi yaptığı Almanya’ya
gelmesi durumunda ziyaretin Alman kamuoyunda bir numaralı gündem olacağını tahmin
etmek güç değil.
Sosyal medyada AK Partili olarak bilinen pek
çok isim organizasyonu yapanların hatalarına dikkat çekerken, hayır kampanyası yapılan
programlarda bir iptal yaşanmaması ise çifte
standart yapıldığı eleştirilerini beraberinde getirdi.
Önümüzdeki hafta bir araya gelecek iki ülkenin dışişleri bakanlarının görüşmesinde gerginliği azaltıcı mesajlar bekleniyordu. Ancak
dün akşam saatlerinde Dışişleri Bakanı Mevlüt
Çavuşoğlu’nun Hamburg’da yapacağı referan-
Nihat Zeybekçi, ‘Nazi
dönemine benzer
uygulamalar yapmakla’
suçlanan Almanya için
‘dost ülke’ tanımlamasında
bulunarak kapıları açık
tutmayı tercih etti.
İLİŞKİLERİN GELECEĞİ ÖNEMLİ,
GÖZLER ERDOĞAN’DA
Almanya ile 35 milyar dolar dış ticaret hacmine
sahip olan Türkiye, bu ülkede 1,4 milyon seçmene sahip. Uzmanlar, birçok alanda güçlü ve tarihi işbirliği içerisinde olan iki ülkenin ilişkilerin
günlük siyasi tartışmalara kurban edilmemesi
görüşünde. 16 Nisan referandumunda oldukça
önem kazanan Avrupalı Türkler arasında Türkiye ortalamasının üzerinde oy elde eden AK Parti, Türkiye’nin çok altında gerçekleşen sandığı
katılımı (yüzde 43,7) mevcut gerilimi de kullanarak artırma fırsatını iyi bir şekilde değerlendirmek istiyor. Erdoğan’ın yalnız olmadığını ve
kendisi ile Avrupa’ya gidebileceğini açıklayan
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çıkışı sonrası durum daha da dikkat çekici bir hal aldı.
Ankara-Berlin hattında derin görüş ayrılıklarının kısa sürede ortadan kalkması pek mümkün gözükmüyor. Alman toplumunda Erdoğan
antipatisi giderek artarken, seçim dönemine
giren ülkede yeniden başbakanlığa oynayan
Merkel’in Türkiye’ye karşı daha sert bir tutum
takınması bekleniyor.
Bu arada, Avrupa’daki Türklerin, Erdoğan’ın sorumsuz açıklamaları sebebiyle yaşadıkları çevrelerde marjinalleşmeleri en büyük tehlike.
04
07 MART 2017 SALI
YORUM
KİRİŞLER
VE KOLONLAR
KESİLMİŞ,
SELLEMEHÜSSELAM!
TARIK TOROS
[email protected] | @ TarikToros
Gelişmelere baktıkça, okudukça
içim daralıyor. Nasıl daralmasın ki. Hayallerinizden vazgeçmiş olabilirsiniz, ülkenizdeki
yaşamınızı sonlandırmış da olabilirsiniz ve fakat o ülke sizin ülkeniz, içinde insanlarınız var.
On kere yazmışımdır belki, bir daha yineleyeyim; son günlerde okuduğum her haber, şunu
dedirtiyor: Ne devlet varmış, ne de geleneği.
SESSİZLİK VE SUSKUNLUK
İçeride dostlarımız arkadaşlarımız var. Tutuklu
gazetecilerin sanırım en az üçte biri ile yakın tanışıklığım, mesai arkadaşlığım var. Yakınlarımız
orada ve hatıralarımız durduğu yerde duruyor.
Ülkenin kaderi nasıl yazılmış bilemem, lakin sebeplere bakınca gidişatı durduracak hiçbir emare görülmüyor. Sessizler halen sessiz, suskunlar
hep suskun. Martin Luther King’e izafe edilir:
“Beni kötülerin zulmü değil, iyilerin sessizliği
korkutuyor.” Yine, Aliya İzzetbegoviç’in lafıdır:
“Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız şey;
düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın
sessizliği olacaktır.” Birbirini tamamlayan laflar ve ülkemizi anlatıyor.
On kere yazmışımdır belki,
bir daha yineleyeyim; son
günlerde okuduğum her
haber, şunu dedirtiyor: Ne
devlet varmış, ne de geleneği.
BUGÜN DE DELİRMEDİM
Kürsüden edilen lafları kritik etmenin, gelişmeleri analize tabi tutmanın zamanının çoktan
geçtiğini düşünüyorum. Hatta, yazıp çizmenin bile faydasını sorguluyorum, nice zamandır. Tarihin ve kaderin üzerimize yüklediği
bir misyon var ve onu ifa etmeye çalışıyoruz.
Belki de şu günlerde tuttuğumuz bu notlarla ileriye belge bırakıyoruz, bilmiyorum. Emin
olun, artık ne internete bakmaya, ne gazetelerin birinci sayfalarına göz atmaya, ne de Twitter’daki polemiklerle meşgul olmaya enerjim
yok. İstemiyorum. Pek çoğumuzun buna takati olmadığının da farkındayım. Ülkedekiler
“bugün de delirmedim” diye günü noktalarken, yurt dışındakiler arafta geçen bir günün
muhasebesini bile yapamıyor, inanın buna.
AMAN RÜZGÂR ESMESİN!
Siyaset şirazeden çıkmış, medya yolunu şaşırmış, iş dünyası parasını kurtarma derdinde,
sivil toplum çökmüş. Kısacası kirişler ve kolonlar kesilmiş, bina öylesine duruyor, sellemühüsselam! Duamız rüzgar esmesin, küçük
de olsa zelzele olmasın.
AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE
Eskiden hukukçular görüş açıklayınca “Çıkar
cübbeni gir siyasete” diyorlardı, şimdi görev
başındaki tümü siyasetin boğazına kadar içinde, cübbeleri de üzerlerinde! Muhalefet söz-
05
07 MART 2017 SALI
YORUM
4. SAYFADAN DEVAM
cüleri “iktidarda şu kadar terör örgütü üyesi
var” laflarıyla, cadı avına odun taşıyor. Siyasetin, hukukun durumu bu.
İTİRAF GİBİ SÖZLER
Eskiden komşu gazete veya TV’de birinin başına bir şey gelince, desteğe gidilirdi. Şimdi aynı
bina içinde kirişler-kolonlar kesiliyor, içindekiler tavanın başlarına çökmesini bekliyor. Medyanın hali de bu. Hoş, yandaş medya mahallesi çok mu rahat, onlar da birbirini yiyor. Öte
yandan yandaş patronların parasını yurt dışına
kaçırdığını yandaş kalemler yazıyor. Hukukun
bir kişinin iki dudağı arasında olduğu olduğunu artık yabancı devletler bile biliyor. Cumhurbaşkanı, Pazar günü aynen şöyle dedi: “Bana
geldiğinde söyledi bunu Merkel. Sizde şu an
gözaltında bir tane gazeteci var, bunu bırakırsanız memnun oluruz. Dedim ki o gazeteci değil terörist. Bu adam terörist, gazeteci
değil.”
MADDE MADDE ÇÖZÜMLEME
Kürsüden edilen lafları kritik etmeyi bıraktık
bırakmasına da, yukarıdaki cümle ülkenin hali
pürmelalini doğrudan ortaya koyuyor, onun
için alıntıladım. Artık yabancılar bile şu konulardan emin olmuşlar:
-Kimin tutuklanıp kimin serbest bırakılacağına bir kişi karar veriyor.
-Bu konuda Türk yargısına çağrı yapmak yerine, doğrudan muhatabı ile görüşmeyi tercih
ediyorlar.
-Muhatap da artık, “Yargı bağımsız, kararına
saygılı olmalıyız” filan demiyor, veriyor cevabını.
-Ayrıca, yargı kararının da önemi yok, tutuklanan kişinin “terörist” olduğuna çoktan hükmedilmiş.
-Haliyle, en tepeden böyle bir “tespit” çıkınca, hiçbir savcı, hakim veya mahkeme aksi
yönde adım atamıyor.
-Bunu gören, çaresiz Türk halkı da başının belaya girmemesi için yoğurdu üfleyerek yiyor.
MUHASEBE
Biraz karamsar, bir tür iç muhasebe ile başladım belki, öyle de bitirelim: Başıma gelenlerden ve hayatımdan pişman değilim, iyi ki
yaşamışım. Geçmişte hatalarım olmuş, görüyorum. Kasedi başa sarma şansı kimseye verilmedi ki bize verilsin. Yaşamdan çıkardığımız
derslerle yolumuza devam edeceğiz. Ülkede
pragmatizm ve oportünizm, yani faydacı, yararcı, çıkarcı, fırsatçı kafalar egemen. Kaygım,
gitgide keskinleşen ideolojiler, saplantılar, takıntılar, siyasi görüşler. Faşizm ve faşist zihinlerle, “özgürlükçü demokrasi” paydasında buluşulacağını sanmıyorum. Kafam rahat
ama zihnim değil, vesselam.
Pazar günü aynen şöyle dedi: “Bana geldiğinde söyledi
bunu Merkel. Sizde şu an gözaltında bir tane gazeteci var,
bunu bırakırsanız memnun oluruz. Dedim ki o gazeteci
değil terörist. Bu adam terörist, gazeteci değil.”
06
07 MART 2017 SALI
HABER YORUM
TÜRKİYE ALMANYA DOSTLUĞU
ERDOĞAN KISKACINDA
SEMIH ARDIÇ
[email protected]
Hükümet ve Saray, referandum tarihi
yaklaştıkça her mecraı istismar edecek. Olmayan paralar üzerinden muvakkat teşvik ve vergi
indirimlerine gidildi. Mamafih ekonomi krizden
çıkamadı. Dolar MİT bavullarına rağmen 3,70’in
üzerinde seyrediyor. İşsizlik yüzde 12,1, enflasyon
yüzde 10,1. Anketlerde kararsızların yüzde 20
gibi yüksek bir oranda seyretmesi ve ‘evet’ diyenlerin ‘hayır’ diyenlerin gerisinde kalmasında
iktisadî krizin payı hayli fazla. Ekonomi bu krizden bir ayda çıkamayacağına göre Türk tipi propagandaya sarılmaktan başka çareleri kalmadı.
dair tek delil bulunamadı. Bu mesnetsiz bilgileri
o günlerde meydan meydan kullanan Erdoğan’ın
yeniden Almanya’yı hedef alması için bütün taşlar döşendi.
Erdoğan’ın müşavirleri, Die Welt Türkiye Muhabiri Deniz Yücel’in ‘terör örgütü üyesi’ olduğu iddiası ile tutuklanmasına Berlin’in vereceği tepkiyi
hesap etmemiş olamaz. Erdoğan’a mahkemenin
yaptığı ortayı doksana takmak kaldı. Akabinde
Almanya’da AKP’li bakanlar Bekir Bozdağ ve
Nihat Zeybekci’nin programları iptal edildi. Federal Alman hükümeti, izinlerin belediyelerin
uhdesinde olduğu söylese de yasak, Erdoğan
Ne vakit içeride halk desteği azalsa ‘dış mihrakiçin yeni bir koz oldu. Amma velâkin Erdoğan,
lar bizi kıskanıyor’ hezeyanını piyasaya süren
‘ifade hürriyeti’ çerçeveReis-i Cumhur Recep Tayyip Erdoğan bir haftadır AlEkonomi bu krizden bir sinde kullanılabilecek bu
kozu gerilimi tırmandırmanya’ya ağır ithamlarda
ayda çıkamayacağına
mak için kullanmaktan
bulunuyor. 29 Mayıs 2013’te
göre Türk tipi
imtina etmedi. Gurbetçi
patlak veren Gezi hâdiselepropagandaya
reylerini toplamak ümidi
rinde kontrolü kaybedince
sarılmaktan başka
ile sarfettiği, “Nazizmin
Almanya’yı, Alman vakıflaçareleri kalmadı.
Almanya’da bittiğini zanrını, Alman havayolu şirkenediyordum, meğer deti Lufthansa’yı ‘eylemlerin
vam ediyormuş” sözleri mesnetsiz. Demokrasi
organizatörü olmakla’ itham etmişti. Gezi’nin
ve hukuk çıtası Türkiye’den çok yukarıda olan Alüzerinden neredeyse dört sene geçti. Bu zaman
manya’yı itham etmeden evvel Erdoğan’ın Türzarfında Almanların desteği ile TÜSİAD’ın, Cem
kiye’nin demokrasi ve basın hürriyeti endeksleBoyner’in, Ferit Şahenk’in ve Divan Oteli’nin sarinde nerede olduğuna bakması icap ederdi.
hibi Koç Holding’in Gezi’nin arkasında olduğuna
07 MART 2017 SALI
07
HABER YORUM
6. SAYFADAN DEVAM
Merkel ise Nazi benzetmesinin Nazi döneminde
TÜRKİYE İMAJINI YERLE BİR ETTİLER
işlenen suçları önemsizleştireceğini kaydetti.
Almanya’da Türkiye imajı her geçen gün bozuluyor. ‘Casus imamlar’, fişleHıristiyan Demokrat Birlik
me yapan konsolos ve ateDie Welt muhabirinin
Partisi (CDU) Genel Başkan
şe haberleri Almanya’nın
Türkiye’de demir
Yardımcısı Julia Klöckner
gündeminde ilk sıralarda.
Die Welt muhabirinin Türki- parmaklıkların ardına de Twitter hesabından yapgönderilmesinden
tığı paylaşımda Erdoğan’ın
ye’de demir parmaklıkların
sonra Alman
sözlerini ‘utanmazca’ ve
ardına gönderilmesinden
‘kibirli’ diye nitelendirdi.
sonra Alman gazetelerinin
gazetelerinin
Klöckner’in aktardığına baattığı #FreeDeniz manşetattığı #FreeDeniz
kılırsa konu Başbakan Anlerinin mürekkebi kurumamanşetlerinin
gela Merkel ve Birlik partileri
dı. Erdoğan’ın Nazi teşbihi
mürekkebi kurumadı.
Meclis Grup Başkanı’nın da
ile gerilim yeni bir boyut
katıldığı akşam yemeğinde
kazandı. Radyodan TV’lere,
de gündeme geldi. Alman siyasîler, Erdoğan’ın
Twitter’dan gazetelere her mecrada Erdoğan’ın
Nazi benzetmelerine tahammül gösterilemeyemedyayı baskı altında tuttuğu belirtiliyor. Alman
cek nitelikte olduğu görüşünde birleşiyor.
siyasetçilerin serinkanlılığı, itidal davetleri de olmasa diplomatik münasebet kesilme noktasına
ARD’de “Bericht aus Berlin” adlı programa kogelebilirdi.
nuk olan Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Grup
Başkanı Volker Kauder, Erdoğan’a önce kendi
ALMAN ADALET BAKANI: ERDOĞAN BİZİ
ülkene bak imasında bulundu: “NATO müttefiKIŞKIRTMAK İSTİYOR, OYUNA GELMEYİN
ki bir ülkenin Cumhurbaşkanının başka bir üye
Erdoğan’ın kullandığı ifadeler sert olunca cevap
ülke hakkında söyledikleri inanılmaz ve kabul
da sert oldu. Federal Adalet Bakanı Heiko Maas
edilemez. Üstelik bunu hukuk devleti konusun(SPD), Nazi benzetmesini, “Rezalet, anlaşılması
da önemli sorunları olan bir ülkenin lideri yapıgüç, kabul edilemez.” diye nitelendirdi ve ithamı
yorsa.”
şiddetle reddettiğini söyledi. Alman devlet kanalı ARD’ye konuşan Maas, Erdoğan’ın Türkiye’yi
‘BOĞAZ’IN DESPOTU RAYDAN ÇIKTI’
AB’den uzaklaştırmak istediğine dikkat çekerek,
CDU Başkan Yardımcısı Julia Klöckner ise Nazi
“O şimdi kışkırtmak için uğraşıyor. Provokasyobenzetmesini, “Çirkin ve tarih bilmezlik.” olarak
na gelmemek için dikkat etmeliyiz” ifadelerini
nitelendirdi. Passauer Neuen Presse gazetesikullandı. Maas’a göre Türkiye’yi tamamen Avrune konuşan Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU)
pa’dan uzaklaştıracak bir politikadan uzak durulGenel Sekreteri Andreas Scheuer ise, “Boğazın
masında fayda var. Aksi halde Türkiye, Rus lider
despotu raydan çıktı.” sözleriyle tepki gösterdi.
Putin’in yanına itilmiş olacak. Başbakan Angela
08
07 MART 2017 SALI
HABER YORUM
EKONOMİK
BÜYÜKLÜKLERDE
ALMANYA
AÇIK ARA ÖNDE*
7. SAYFADAN DEVAM
PARAMETRE
ALMANYA
TÜRKIYE
Millî gelir (GSYİH)
4,01 trilyon $ 736 milyar $
Reel GSYİH Büyüme Oranı (%)
1,9
2
Nüfus (milyon)
81,6
79,8
Kişi Başına GSYİH (ABD$)
41.650
9.223
Enflasyon Oranı (%)
0,1**
10,1**
İşsizlik Oranı (%)
6
12,1
İhracat (fob-milyar ABD$)
1,33***
142,6
İthalat (cif-milyar ABD$)
1,03***
198,6
Nazi benzetmesine tepki gösteren Sol Parti Federal Parlamento Grup Başkanı Dietmar Bartsch
ise Başbakan Angela Merkel’i Geri Kabul anlaşmasını iptal etmeye çağırdı. “Türkiye ile yapılan
anlaşma Avrupa’yı şantaja açık hale getirdi.” diyen Bartsch, Redaktionsnetzwerk Deutschland’a
(RND) yaptığı açıklamada, Almanya’nın geri kabul anlaşmasının iptali için çalışması gerektiğini
söyledi.
Zeit gazetesinin internet sitesinde yer alan makalede Türk demokrasisi için ‘hasta’ tabiri kullanılması dikkat çekti. Hasta demokrasinin mucizevi
biçimde iyileşmesi ya da erken ötanazi yapması
arasında tercihi seçmenin yapacağı vurgulanan
makalede, Erdoğan’ın Almanya’da ikamet eden
1,4 milyon kayıtlı seçmene en kestirme yoldan
ulaşmak için gerilimi tırmandırdığı belirtiliyor. Erdoğan için her oyun çok kritik hale geldiği ve bakanların toplantılarının iptal edilmesinin getirdiği
bir reaksiyon olarak Nazi benzetmesi yaptığı kaydediliyor. Zeit, referandumun en sıcak safhasının
Almanya’da yaşandığı tespitine de yer verdi.
ALMANYA İLE KAVGA
TÜRKİYE’YE NE GETİRECEK?
Almanya ile Osmanlı Devleti’nin son devrinde
başlayan dostane münasebetler Cumhuriyet’in ilk
senelerinde devam etti. Ankara’nın imar planlamasını Alman mimar Hermann Jansen yapmıştı.
Türkiye tıptan mühendisliğe, eğitimden sanayiye
hemen her sahada Almanya’dan çok istifade etti.
En fazla gurbetçi nüfusunun (resmî rakamlara
göre 4 milyon) bulunduğu Almanya’yı iç siyasetin malzemesi haline getirmenin dün faydası
olmadığı gibi bugün de olmayacak. Alman turist
sayısındaki düşüş telafi edilemediği için turizmci
krizle boğuşuyor. Alman markalarının Türkiye’de
bugüne dek yaptığı yatırım tutarı 35 milyar doları geçti. Almanya’da da Türkiye’den gelmiş 110
(*) 2016 sonu itibarıyla.
(**) Enflasyon oranı
Almanya için 2016 sonu
itibarıyla senelik TÜFE.
Türkiye için şubat 2017
itibarıyla senelik TÜFE.
(***)Trilyon dolar.
bin civarında müteşebbisin yatırımı var. Almanya, Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı. Bu pazarı
kaybetmek ihracatçılar için felaket olur. Ekonomik büyüklüklerin mukayese edilemeyecek kadar Almanya lehine olduğu aşikâr iken kendimizi dev aynasında görmenin lüzumu yok.
VW’NİN CİROSU,
TOPLAM İHRACATIMIZDAN FAZLA
Komplekse girmeden Almanya’nın bizden üstün olan vasıflarını alıp istifade etmek dururken
içi boş hamasetle kitlelere hayal satmak doğru
değil. Altay Tankı’nda yaşanan fiyasko da ortaya koydu ki Türkiye, Almanya gibi ekonomilerle
sağlam ittifaklar kurmadan nitelikli teknoloji icap
ettiren sahalarda, endüstride tek başına varlık
gösteremez. Dile kolay 80’den fazla Alman, Nobel’in farklı dallarında ödüle layık görüldü. Biz ise
Aziz Sancar ve Orhan Pamuk ile o şerefe ancak
yakın zamanda nail olabildik.
Sadece otomotiv devi VW’nin senelik cirosu (212
milyar Euro) Türkiye’nin toplam ihracatının çok
fevkinde. Türkiye’de en fazla tercih edilen ithal
arabalar arasında Mercedes, BMW, VW ve Audi
geliyor. Hem kamu hem de özel sektörde aynı
eğilimin olması ancak ‘kalite, dayanıklılık ve konfor’ ile izah edilebilir. Fert başına gelirde Alman
ile Türk arasında 4,5 kat fark var. Dünyanın en
büyük 3 fuarından ikisinin adresi Almanya. Sadece fuar turizmi için 10 milyon kişi Almanya’ya
geliyor. Messe Frankfurt, 1585’ten beri ticari fuar
olarak devam ediyor.
Bu ve diğer müspet mevzular etrafında kazan-kazan düstura ile işbirliği yapmak dururken üç rey
fazla almak için Almanya’yı kaybetmek, rencide
etmek kime ne kazandıracak? Ne Almanya kum
torbası ne de Türkiye ringdeki boksör... İki müttefik ve dost memleket arasında Erdoğan’ın ihtirasına feda edilmeyecek kadar derin bağlar var.
09
07 MART 2017 SALI
YORUM
AKİF UMUT AVAZ
[email protected]
İNSANLIĞIMIZI KURTARAN
12 Dev Adam
Normal zamanlarda bile
özveri isteyen iyilikleri zulüm
ve zulmet dönemlerinde
devam ettirmek ise, başka
türlü bir yiğitliği, isar ruhunu
ve fedakarlığı gerektirir.
İyiler ve iyilikler fosforlu çakıl taşları gibidir.
Gece gündüz farketmeksizin hep kendi karakterlerinin gereğini yapsalar da olağan zamanlarda, gün ışığında sıradan taşlarla fosforlu çakıl taşları arasındaki farkın belli olmadığı gibi,
farklarını pek belli etmezler. Zaten kendilerini
belli etmek gibi bir dertleri de olmayan bu iyilik numunesi insanlar, insanlar arasında bir insan sıradanlığıyla sessiz sedasız yaşayıp giderler. Ama hiç arzu etmedikleri karanlıklar çöküp
de zulmet kesifleşince iyilerin iyilikleri fosforlu
taşlar gibi kendiliğinden ışıldamaya başlar. Zulmet ne kadar artarsa iyilikleri daha fazla dikkat
çeker.
İslam’la insanlığın evrensel değerlerini meczedip iyi insanlar yetiştirmek suretiyle insanlığa
hizmet için yola çıkan Hizmet Hareketi’nin felsefesini içselleştirmiş, kültürünü benimsemiş ve
ahlakıyla ahlaklanmış onbinlerce insanın hayatları boyunca çevrelerine yardımcı olmaya çabaladıklarını bilenler iyi bilir. Normal zamanlarda bile özveri isteyen iyilikleri zulüm ve zulmet
dönemlerinde devam ettirmek ise, başka türlü
bir yiğitliği, isar ruhunu ve fedakarlığı gerektirir. Çünkü, zulüm ve zulmet dönemlerinde iyilik
zordur, kötülük ise olağan ve sıradan.
İNSANLIK DIŞI CÜRÜMLER ‘OYUNA GELDİK’
DİYE BASİTLEŞTİRİLEMEZ
6-7 Eylül 1955’te yaşanan İstanbul Pogromu’nda,
organize kaostan istifade ederek din ve ırklarının farklılığını fırsata çevirdikleri komşularının
mallarına, canlarına, ırzlarına göz diken insanlık müsveddelerini durdurmaya çalışan çok fazla insan yoktu. Ne tuhaftır ki, bütün bu rezilleri bugün hayırla yad eden kimseyi de pek göremezsiniz. MGK genel sekreterliği de yapmış Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun ifadesiyle “bir
Özel Harp işi,” “muhteşem bir örgütlenme”
bile olsa, komşularına saldırıp en az 15’ini katleden, onbinlerce Rum vatandaşımızın ata topraklarını terketmesine yolaçan o yaratıkların işledikleri insanlık dışı cürümü hiçkimse “oyuna
geldiler” diye basitleştiremez.
10
07 MART 2017 SALI
YORUM
09. SAYFADAN DEVAM
Bu söylediğimiz 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı
için de geçerli. Katliamı organize edenler derin güçler dahi olsa kendisine muhafazakar ya
da milliyetçi diyen binlerce insanın meydanlara akıp 37 insanın cayır cayır yakılmasına alkış
tutması, tezahüratta bulunması insanlığın hiç
bir haliyle bağdaştırılamaz. Kaldı ki, kalabalıkların hayvani güdülerle saptığı sürü psikolojisine kapılıp canavarlaşarak insanlığını bile muhafaza etmekte acze düşen bir güruh neyi, nasıl
muhafaza edebilir ki?
6-7 Eylül’de olduğu gibi
Sivas’ta da yaşananlara engel olmaya çalışan iyiler yok
muydu? Hiç olmaz olur mu?
Elbette vardı. Tıpkı 1915 Ermeni Soykırımı’na engel olmak, en azından yapılan caniliğe ortak olmamak için, canlarını ortaya koyan iyi insanların olduğu gibi… Çoluk-çocuk,
kadın-erkek demeden yüzbinlerce Ermeni’nin katledilmesine, binlerce yıllık yurtlarından
yuvalarından sürülmelerine,
yollarda saldırılardan, açlıktan
ve hastalıktan kırılmalarına istediğiniz bahaneyi üretebilirsiniz. Ama üreteceğiniz en şahane bahane bile tarihin utanç
sayfalarına mal olmuş bu caniliği, bu kitlesel cinnet halini
haklı çıkaramaz.
la gösterilebildiği dönemlerdir de…
Burçin Gerçek, 10 yıllık bir çalışmanın ürünü
olarak kaleme aldığı ‘Akıntıya Karşı: Ermeni
Soykırımı’nda Emirlere Karşı Gelenler, Kurtaranlar, Direnenler’ isimli kitabında, cinayet sürülerine katılmayıp bunlara engel olmaya çalışan insanlığın yüz aklarının hikayelerini derlemişti. Bazı devlet memurları ve sivillerden oluşan bir avuç iyi insanın Ermenileri kurtarma çabalarını, sadece Ermenileri değil insanlığımızı kurtarma çabaları olarak da
okuyabiliriz.
Bazı devlet memurları ve sivillerden oluşan bir avuç iyi insanın Ermenileri kurtarma çabalarını, sadece Ermenileri değil
insanlığımızı kurtarma çabaları olarak
da okuyabiliriz.
Kastamonu Jandarma Komutanı İzzet
Bey, Kastamonu’daki
tehcire karşı çıkıyor
ve vekaleten baktığı Çankırı’ya sürülen
Ermeni aydınları korumaya çalışıyor. Tabii bunu uzun süre
sürdüremiyor. Hemen
görevden alınıyor.
AYNI IRKTAN OLMAKTAN
DOLAYI ANCAK UTANÇ
DUYABİLECEĞİMİZ…
Kendi ırkımızdan olmalarından dolayı ancak utanç duyabileceğimiz bu canilere ve caniliklerine dair çok şeyler yazıldı, çizildi. Bunlara engel olmaya çalışan yine kendi ırkımızdan olanlara dair ise
yazılan çok az şey var. Bu durum, şayet canilerin ve caniliğin çokluğundan, iyilerin ve iyiliklerin azlığından kaynaklanan oransal bir durumsa yitirilmiş insanlığımız için ne kadar üzülsek
azdır. Dedik ya kötülüğün, karanlığın, zulmetin
sıradanlaştığı dönemler iyiliğin sadece fosforlu
çakıl taşları gibi parladığı değil, ancak parmak-
MEVLEVİ ŞEYHİ’NDEN DİN
ADAMLARINA HİÇ MİRAS
KALMAMIŞ
Topyekün bir millet toplumsal
bir cinnet halinde Ermenileri katlederken, Ermenileri soykırımdan kurtarmak için çırpınan Konyalı Mevlevi Şeyhi’nin
insanlığından, bugün kendi
dindaşlarına karşı işlenen insanlık dışı sistematik zulümler
karşısında din adamlarını ve
dindarları harekete geçirecek
kadar olsun miras kalmaması
ülke adına ne büyük bir nasipsizlik. O gün Ermenileri kurtarmak tehlikeliydi ve masum Ermenileri kurtarmaya çalışanlar
çok ciddi bedeller ödüyordu.
Bugün aynısı Hizmet’ten olanlara yardım edenler için geçerli. Zaten insanlığımızın, ne kadar insan olabildiğimizin test
edildiği yer de burası değil mi?
Gerçek’e göre, soykırıma karşı evlerinde Ermenileri saklayanlar, bunu elbette gizlilik
içerisinde yapmak zorundaydı. Çünkü öğrenilmesi durumunda kendilerine de saldırılar geliyordu. Sırf
bu yüzden öldürülen toplumun ileri gelenleri ve
hatta kendi aileleri tarafından saldırılan, öldürülen bazı insanlar bile vardı. Devlet görevlileri ise yardımlarını saklayamıyorlardı. Karşı çıkışlarını açıkça ortaya koyuyorlardı. Onlar da görevlerinden alındı, hatta kimi durumda başlarına çok daha kötü işler geldi. Zaten onlar da tüm
11
07 MART 2017 SALI
YORUM
10. SAYFADAN DEVAM
bunları göze alarak Ermenileri soykırımdan kurtarmaya çalışıyorlardı.
Gerçek’in araştırmalarına göre, Diyarbakır’da
soykırıma karşı çıkan ve bunun sonucunda Diyarbakır Valisi Reşid tarafından öldürülen iki
kaymakam var. Ermenileri katliamdan kurtarmaya çalışanların yüzde 90’a yakını Cumhuriyet döneminde de dışlandı. Gerçek, bu durumu şöyle yorumluyor: “Bu, bize, Cumhuriyet’in
neyin üzerine kurulduğunu gösteriyor. Faillerin Cumhuriyet döneminde de gayet etkin bir
hayat sürdüklerini zaten biliyorduk. Bunun
yanı sıra soykırıma iştirak etmeyenlerin, tehciri doğru bulmayanların Cumhuriyet tarafından cezalandırıldıklarını da görüyoruz. Kurtaran memurların büyük çoğunluğunun Cumhuriyet döneminde dışlanmasıyla sağlamasını yapıyoruz.”
insanın ne karaya çıkmasına, ne de yoluna devam etmesine müsaade etmişti. Motoru bozulduğu için 9 hafta boyunca Sarayburnu’na demirlemek zorunda kalan Struma’yı Karadeniz’e
çektirerek yüzlerce insanı göz göre göre ölüme
terketmişti.
Farklı motivasyonlarla da olsa Struma’dakilerin
imdadına koşan iyiler arasında o sıralar henüz 15 yaşında olan merhum İshak Alaton ve
işadamı Vehbi Koç gibi bilinen isimler de vardı. Struma’dakilerin yitirdikleri hayatlarıyla birlikte Türkiye de insanlığından çok şey kaybetti. İleriki yıllarda adına pullar basılan dönemin
Başbakanı Refik Saydam’ın
“Türkiye başkaları tarafından
arzu edilmeyen insanlara mekan olamaz,” sözü hepimiz
için bir yüz karası olarak tarihteki yerini aldı. Aynı yıllarda
Türkiye’nin Marsilya Konsolosu Necdet Kent ve Rodos Konsolosu Selahattin Ülkümen’in
kahramanca çabaları sayesinDönemin Başbakade birçok Yahudi’nin soykırımnı Refik Saydam’ın
dan kurtarılmasından duydu“Türkiye başkaları
ğumuz haklı gurur kadar Strutarafından arzu edilma faciasından ve Saydam’ın
meyen insanlara meinsanlık dışı sözlerinden utanç
kan olamaz,” sözü heduymuyorsak insanlığımızdan
pimiz için bir yüz kahakikaten şüphe etmeliyiz.
rası olarak tarihteki
Tarih veriler gösteriyor ki, kesif kötülük dönemlerinde iyiler ve iyilikler bedelsiz kalmıyor. Mesela, Kastamonu Jandarma Komutanı İzzet Bey,
Kastamonu’daki tehcire karşı çıkıyor ve vekaleten baktığı
Çankırı’ya sürülen Ermeni aydınları korumaya çalışıyor. Tabii bunu uzun süre sürdüremiyerini aldı.
yor. Hemen görevden alınıyor.
ZOR ZAMANDA OSKAR
Mamuretülaziz’de biraz daha
SCHINDLER VE BIELSKI
pasif bir pozisyonda görevlenKARDEŞLER OLABİLMEK
diriliyor. Orada da karşı çıkıyor, sokakta, halka
Steven Spielberg’in 1993 yapımı “Schindler’in
açık yerlerde “Ermenileri sürenler, katledenler
Listesi” filmi sayesinde Oskar Schindler isimnamussuzdur, alçaktır” demeye başlıyor. Tabii
li Alman işadamını tanımış, dünyanın sadece
başına gelmeyen kalmıyor.
kötülerden ibaret olmadığını görerek biraz olsun teselli bulmuştuk. Gerçek motivasyonu hala
STRUMA FACİASI İLE ALNIMIZA
tartışılan Schindler, Yahudi muhasebecisi Itzhak
SÜRÜLEN KARA
Stern’in yardımıyla emaye ve mühimmat fabriKötülüklerin sıradan, iyiliklerin ise istisna oldukalarında köle-işçi olarak çalıştırma yoluyla da
ğu 2. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan Struma
olsa 1,200’e yakın Yahudi’yi Holokost’tan kurfaciası da millet olarak insanlığımızdan utanatarmayı başarmıştı.
cağımız hadiselerden biridir. Nazilerden kaçan
Yahudileri Filistin’e götürmek üzere bir RomanGeçenlerde izlediğim Daniel Craig’in başrol oyya limanından yola çıkan Struma gemisinin İsnadığı, Türkçe’de “Direniş” adıyla gösterilen
tanbul açıklarında 24 Şubat 1941 günü bir Sov2008 yapımı “Defiance – Meydan Okuma” filyet denizaltısı tarafından batırılması sonucu
mi sayesinde eşsiz fedekarlıklarla iyiler tarihin103’ü çocuk 768 kişi ölmüştü. Türkiye, hayatta
de yerlerini alan “Bielski Kardeşleri” de yenikalmak için çırpınan köhne gemideki yüzlerce
den hatırlama şansım oldu. Tuvia, Asael, Zus,
12
07 MART 2017 SALI
YORUM
11. SAYFADAN DEVAM
Aron… II. Dünya Savaşı sırasında Polonya ve
Beyaz Rusya ormanlarında gizlice kamplar kurarak 1.200 Yahudi’yi kurtarmış 4 kardeş.
İnsanların gerçek karakterlerinin açığa çıktığı
böyle ifritten dönemlerde sağa sola din, iman
satıp zalimlere köpeklik eden ilahiyatçı, Diyanet
imamı, din adamı kılıklı dinbazları, insanlıktan
bi-nasip aydınları, dilsiz şeytanlara rahmet okutan gazetecileri ve yapılan zulümlere alkış tutan
sürüler halindeki insanlık müsveddelerini görmek de varmış nasipte. Ama öte yandan, her
türlü bedeli göze alıp zulüm altında inleyenler
için kendisini feda etmekten çekinmeyen Kayserili kahraman 12 Dev Adamı
görmek de.
1941 yılının Aralık ayında kalabalık aile fertlerinin öldürülmesi üzerine Tuvia, 3 kardeşini ve
bazı komşularını yanına alarak gettodan kaçmayı başarmıştı. Beyaz Rusya’nın Naliboki/
Białowieża ormanlarında, Holokost’tan kaçan
Yahudileri örgütleyerek kamp kurmuştu. 13 kişilik çekirdek bir savaşçı grubuyla yola çıkmış ve zamanla yüzde 70’i kadın, çocuk ve
yaşlı olan 1.230 kişiye ulaşmıştı. İki yıldan fazla süreyle ormanlarda çetin tabiat koşulları ve Nazi saldırıları altında
yüzlerce insanla kamplar kurarak oluşturdukları “Bielski
Kardeşler Otriadı” ile soykırıTuvia’nın “On Alman
ma ve işgale karşı direnmişti.
askerini öldürmektense bir yaşlı Yahudi kadınının hayatını kurtarmayı tercih
ederim,” sözleri iyiler
tarihine geçmiştir.
“En büyük mücadele hayatta
kalmaktır” diyerek kamplarda okul, sağlık merkezi ve çocuk yuvaları oluşturmuş, sosyal yaşamın o şartlarda bile
sürmesi için çaba göstermişti.
Tuvia’nın “On Alman askerini
öldürmektense bir yaşlı Yahudi kadınının hayatını kurtarmayı tercih ederim,” sözleri iyiler
tarihine geçmiştir.
KAYSERİLİ 12 DEV ADAM ŞİMDİDEN
TARİHE GEÇTİ
Sıradanlaşmış kötülüğe ve yaygın kötülere oranla az olan benzer örnekleri belki çoğaltabiliriz.
Ama sanırım bu kadarı bile, bugün Türkiye’nin
içinden geçmekte olduğu gibi, kötülüklerin sıradanlaştığı utanç dönemlerinde ağır bedelleri
göze alarak yapılan iyiliklerin kıymetinin ne kadar büyük olduğunu anlatmaya yeter. Öte yandan, iyiler ve iyiliklerin ödediği bedellerin ağırlığı toplumu kuşatmış kesif kötülüğün derinliğine dair de bir fikir verir. Tıpkı hayırseverlik ve
iyilikten başka suçları olmayan anneleri ve babaları hapse atıldıklarından dolayı tutunacak
dalları kalmayan, resmen ve kasten açlığa mahkum edilen çocuklara yardım için biraraya geldiği söylenen 12 Kayserili hayırsever esnafın başına gelenler gibi.
Bütün zulüm devirlerindeki
aşağılık benzerleri gibi ahlaksız zalimlerin köpekliğine soyunan polis ekipleri işi gücü bırakmış, suçsuz yere hapse atılan insanların aç bilaç kalan ailelerine yardım için çırpındığı
gerekçesiyle Kayseri esnafından 12 Dev Adamı 24 Şubat’ta
derdest etmişti. Tıpkı o polisler
gibi despota köpekliği marifet
sanan sözde mahkeme ise, bu
12 Dev Adam’dan 10’unu geçtiğimiz günlerde tutuklayıp hapse attı.
İYİLERDEN VE İYİLİKLERDEN MAHRUM
BİR DÜNYA YERİN DİBİNE GEÇSİN!
Gazete haberlerinde isimleri açık, soyisimleri
ise sadece kodlanmış olarak verilen insanlığın
yüzakı bu 12 Dev Adam’a, soyisimlerinin kodlanmış başharflerini kullanarak hayal dünyamda soyisimler uydurup durdum. Sonra üşenmedin o soyisimlerden en beğendiklerimi tek tek
bir kağıda yazdım. Ama yiğitliklerine, insanlıklarına layık namlar bulmayı bir türlü beceremedim. Bulduklarımın en güzellerinin bile hep eksik kaldığını hissettim. Sildim…
Ey güzel kalpli, arslan yürekli 12 Dev Adam, rezilliğin diz boyu, rezillerin baştacı, insanlığın zelil olduğu kapkaranlık bir kepazelik döneminde
insanlığımızın birer yüzakı olarak insanlığa sarsılan inancımı yeniden dirilttiğiniz için size sonsuz derecede minnettarım. Allah dünyayı sizin
gibi iyilerden asla mahrum bırakmasın. Şayet
sizin gibilerden mahrum kalacak olursa da yerin dibine batırsın. Amin!
13
07 MART 2017 SALI
YORUM
AHMET DÖNMEZ | [email protected] | @AhmettDonmez
Türkiye’de muhalifler toplanmaya başladığında siz
Erdoğan’la mülteci pazarlığı yapıyordunuz.
Medya susturulduğunda, Merkel İstanbul’da altın varaklı koltuklarda
Erdoğan’la poz kesiyordu.
Şimdi sizin gazetecileriniz
tutuklanmaya başlayınca
‘basın özgürlüğü’ demeye
başladınız.
Almanya’ya Yeni Türkiye’yi
ANLAMA KILAVUZU
Diyanet’e bağlı imamların casusluk iddiasıyla evlerinin basılması, Alman Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanması ve son olarak iki Türk bakanın Almanya’da konuşma yapacakları programların iptal edilmesi ile Türkiye-Almanya ilişkileri çok gergin. Bütün bunların üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan’ın “Eyy Almanya, bu uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil” çıkışı ile şoka giren Alman hükümetinden, “Bu ifade rezilce ve kabul edilemez” cevabı geldi. Her ne kadar Türkiye’deki gelişmeleri yakından izleseler de Almanların Yeni Türkiye konusundaki acemilikleri dikkatlerden kaçmıyor.
Gerçi diktatörlük konusunda ağzı herkesten fazla yanmış bir millete ders vermek doğru bir karar olmayabilir. Ancak onlar böylesi bir cinnet
dönemini 70 yıl öncede bıraktıkları için hatırlamıyor ya da hatırlamak istemiyor olabilirler. Erdoğan onlara kötü bir nostalji yaşatıyor. Haliyle nasıl mücadele edecekleri konusunda ellerinde yeterince pratik yöntemler olmasına rağmen 70 yıllık travma nedeniyle Türkiye özelinde bazı nüanslara dikkat etmedikleri görülüyor.
Sol Parti Genel Başkanı Bernd Riexinger bile
“Türkiye’nin despotu Alman hükümetini burnuna çengel takılmış gibi sirkin ortasında oynatıyor” dediğine göre birkaç hatırlatma iyi olabilir.
ALMANLARIN ERDOĞAN NEFRETİ BİR REALİTE
Bild am Sonntag gazetesinin
yaptırdığı ankete göre Almanların yüzde 77’sinin Erdoğan’ın referandum mitinginin yasaklanmasını istiyor.
Almanya’da yükselen bir Erdoğan antipatisi olduğunu kabul ediyorum. Bild am Sonntag gazetesinin yaptırdığı ankete göre Almanların yüzde
77’sinin Erdoğan’ın referandum mitinginin yasaklanmasını istemesi bunu gösteriyor. Fakat
Erdoğan’ın bu polemikten ne kadar mutlu olduğunu tahmin edebiliyorlar mı emin değilim. Bu
referandum sürecinde ihtiyaç duyduğu geleneksel mağduriyet söylemine bir türlü kavuşamamış olan Cumhurbaşkanı’nın, Almanya’dan
gelen bu son dakika haberine çılgınca sevindiğinden kuşkum yok. “Ya ben istersem yarın
gelirim. Gelirim ve kapıdan sokmadığınız zaman veya konuşturtmadığınız zaman da ben
dünyayı ayağa kaldırırım” demesi bundan. Almanların, Erdoğan nefretini içlerinde saklamakta zorlandıkları bir gerçek. Ancak paradoksal olarak bu tutumun Erdoğan’ı beslediğini ve
Türkiye’deki bir çok muhalifin bu polemiği yüreği ağzında izlediğini de bilmeleri gerek.
Mesela Gazeteci Deniz Yücel olayına verilen tepkiler… Die Welt muhabirinin 27 Şubat’ta tutuklanmasının ardından konuşan Federal Hükümet
14
07 MART 2017 SALI
YORUM
13. SAYFADAN DEVAM
Sözcüsü Steffen Seibert, “Bunu anlaşılmaz bir
karar olarak değerlendiriyoruz” dedi. Hâlbuki
niye anlaşılmaz olsun. Gayet de anlaşılır. Bugün
artık eşiğine geldiğimiz diktatörlük düzeninin
kurulabilmesi için muhalif herkesin susturulduğu, gerçekleri yazanların cezalandırıldığı, AKP
hükümetinin yolsuzluklarını ve terör gruplarıyla girdiği karanlık ilişkileri yazan herkesin hapsi
boyladığını görmüyor olamazlar.
Bir kere damat Berat Albayrak’ın mail kutusunu karıştıran herkese ceza kesildi. Mailleri ilk ele
geçiren Redhack grubundan olduğu iddia edilen gençler gözaltına alındı, işkenceden geçirildi. Albayrak’ın IŞİD’le petrol ticaretini ortaya koyan bu mailleri yazan 6 gazeteci gözaltına alındı,
Tunca Öğreten’in aralarında olduğu üçü tutuklandı. Anlaşılmaz bir şey yok. Basın özgürlüğü,
ifade hürriyeti, bağımsız yargı Yeni Türkiye’nin,
‘Eski Türkiye Müzesi’ne kaldırdığı ilkeler.
NAİF SÖZLERLE TÜRKİYE’Yİ İKNA
EDEMEZSİNİZ
Yine Sözcü Seibert’in “Yücel kendi isteğiyle gidip ifade verdi”, “Gazetecilik faaliyeti suç olamaz”, “Tutuklama kararı son derece orantısız”
cümleleri de fazlasıyla naif. Aynı hataya Almanya Başbakanı Merkel ve Dışişleri Bakanı Sigmar
Gabriel de düştü. Merkel, Deniz Yücel’in gönüllü olarak ifade vermeye gittiğine işaret ederek
alınan kararın sert ve orantısız olduğunu vurguladı. Bir kere Almanların artık şu “Orantısız” lafını kullanırken bin kere düşünmesi gerek. Gezi olaylarındaki “Orantısız şiddet” tepkisi hafızalarda. Elbette “Gezi darbesinin arkasında Almanlar var. 3. havalimanını kıskanıyorlar” söylemi de. Doğal olarak Yeni Şafak
Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül kendini tutamıyor ve “Almanya’nın korkusu ne? Referandum öncesi yeni operasyon ne?” başlıklı
yazı yazmak zorunda kalıyor. Ne olacak canım
yeni operasyon; elbette ‘Erdoğan’ı durdurmak,
Türkiye’ye diz çöktürmek’.
Kendi isteğiyle ifadeye gidip tutuklanma bahsi
de maalesef artık gülümseten argümanlardan.
“Yarın gidip ifade vereceğim” diye tweet attıktan sonra arabasıyla Balıkesir’den İstanbul’a yola
çıkan Meydan köşe yazarı Atilla Taş’a, Bursa’da
bir dinlenme tesisinde ‘operasyon’ yapıldı misal. Yandaş medya “Yakalandı” diye verdi ha-
Erdoğan için Allah’ın bir lütfu.
OHAL sayesinde;
- 120 bin muhalifini gözaltına
alıp 45 binini tutukladı.
- 7 bin 500 civarında akademisyen bu sayede üniversiteden
atıldı.
- 5 bin civarında yargı mensubu
ihraç edildi.
- 80 bin öğretmen açığa alındı.
- 170 medya kuruluşu kapatıldı.
- 200 gazeteci tutuklu.
beri. Keza Ercan Gün de tweet attıktan sonra İstanbul Adliyesi’ne kendisi gittiği halde ‘kıskıvrak yakalanmış’ oldu.
Alman hükümetinin, “Yücel’in adil ve anayasal çerçevede muamele görmesi” beklentisi
de varmış. Maalesef çok bekleyecekler. Şu anda
bunu bekleyen onbinlerce insan var ve uzun zamandır beklemelerinden daha kötüsü, daha ne
kadar bekleyeceklerini hiç kimsenin bilmiyor
oluşu.
Bu aşamada artık Merkel’in ‘basın özgürlüğüne
saygı’ uyarısı yapmış olmasının ne kadar önemi var? “O kendi mesleğini icra etmekten başka bir şey yapmıyordu, bu nedenle serbest bırakılması gerek. Bağımsız gazetecilik var olabilmelidir, gazeteciler işlerini yapabilmelidir”
demiş Şansölye.
EY ÜBERALL, ‘ALLAH’IN LÜTFU’ BU DARBE!
Alman Gazeteciler Birliği (DJV) Başkanı Frank
Überall, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, hoşuna
gitmeyen haberciliği bitirmek için olağanüstü hali suiistimal etmeye çalışıyor” diyor. Ey
Überall, siz bilmiyor olabilirsiniz ama bu Erdoğan için Allah’ın bir lütfu. OHAL sayesinde 120
bin muhalifini gözaltına alıp 45 binini tutukladı. 7 bin 500 civarında akademisyen bu sayede
üniversiteden atıldı. 5 bin civarında yargı mensubu ihraç edildi. 80 bin öğretmen açığa alındı.
170 medya kuruluşu kapatıldı. 200 gazeteci tutuklu.
Almanya Dışişleri Bakanlığı da Türkiye’nin hukuk devleti ilkelerine uygun hareket edilmesi-
15
07 MART 2017 SALI
YORUM
14. SAYFADAN DEVAM
ni istiyor. Belki mülteci pazarlığı sürecinde gözden kaçmış olabilir, hukuk devleti bir mülteci
kayığında batırılalı çok oldu. Bugün Alman muhalefetinin Merkel’i sıklıkla mülteci anlaşması
ve Türkiye’ye karşı tavizkar kalması üzerinden
eleştirmesi boşuna değil.
Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin
Schaefer, “Özellikle Türkiye’de basın özgürlüğünün anayasa hukukuyla güvenceye alınmış
olması bakımından, hukuk devleti kurallarına
riayet edilmesini ve adil davranılmasını istiyoruz.” diyor. Bahsettiği Anayasa’nın 30. maddesinde bir basın kuruluşunun hiç bir gerekçeyle
müsadere edilemeyeceği yoruma yer bırakmayacak şekilde yazılı olmasına rağmen AKP hükümeti, Zaman, Bugün başta olmak üzere onlarca gazete, televizyon, haber ajansına el koydu ve kapattı. Avrupa seyretti.
Almanların bilmesi gereken şu;
Türkiye’de yüzlerce insan sırf
şantaj ve pazarlık amaçlı olarak tutuklandı. Gazeteci Bülent
Korucu’yu bulamayıp eşini tutukladılar sözgelimi. İşadamı
Akın İpek yerine kardeşini…
Bunun gibi yüzlerce örnek var.
ERDOĞAN’LA PAZARLIK EDEBİLİR MİSİNİZ?
Sol Parti Eş Başkanı Bernd Riexinger, diğer birçok siyasetçi gibi, Deniz Yücel’in serbest bırakılması için Başbakan Merkel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile temasa geçmesi gerektiğini söylüyor.
Erdoğan’ın bu anı beklediğini bilmek için kâhin
olmaya gerek yok. Karşılığında Can Dündar’ı mı
ister artık yoksa iltica başvurusu yapan diplomatları mı bilinmez. Ama Almanların bilmesi
gereken şu; Türkiye’de yüzlerce insan sırf şantaj ve pazarlık amaçlı olarak tutuklandı. Gazeteci Bülent Korucu’yu bulamayıp eşini tutukladılar sözgelimi. İşadamı Akın İpek yerine kardeşini… Bunun gibi yüzlerce örnek var.
Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşan Yeşiller Partisi Milletvekili Omid Nouripour, Deniz
Yücel’in bir terörist olmadığını, salonda bulunan
ve onu tanıyan çok sayıda kişinin bunu gayet iyi
bildiğini dile getirdi. Şu anda içerideki gazetecilerin kaçı terörist? AKP hükümetine bakacak
olursanız hiç biri gazeteci değil gerçi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İspanya gezisinde,
“Türkiye’de haber yazdığı için tutuklu olan tek
bir gazeteci yok. Eğer varsa kim olduğunu bilmek isterim” dedi. Hadi Çavuşoğlu okuma özürlü diyelim. Almanlara tavsiyem, 15 Temmuz sonrası tutuklanan 29 gazeteci ile ilgili Savcı Murat
Çağlak’ın iddianamesini bir okusalar. “Delilleri”
bir görseler, inanın ‘Türk-Alman Komedi Haftası’ bu sene çok daha eğlenceli başlayabilir.
Peki, Başbakan Binali Yıldırım’ın yine Münih Güvenlik Konferansı’nda Deniz Yücel’le ilgili soruya verdiği cevaba ne demeli? Aynen şunu dedi:
“Bu konu savcılığı ilgilendiriyor”
TÜRKİYE’DE YARGI BAĞIMSIZDIR,
BİLEMEDİNİZ Mİ?
Türkiye’de yargı tamamen bağımsızdır zira.
Ne Cumhurbaşkanı ile çay toplamaya giderler
ne cüppeyi iliklemek için olmayan düğmelerine davranırlar. Ne açık açık ‘Evet’ propagandası yaparlar ne de kişisel sosyal medya hesaplarından “Seni seviyoruz uzun adam” diye yazarlar. Erdoğan, tahliye kararı veren hâkimlerin ihraç edilmesi için “HSYK toplantısı gecikti” diye
fırçalamaz, HSYK Başkan Vekili de “Özür dileriz,
hemen toplanıyoruz” demez hiç. Tabii bu kadar
şeyden sonra tahliye kararı veren o iki hâkim de
şipşak ihraç edilmez ve tutuklanmazlar.
Hal böyle iken Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün Almanya Basın Sözcüsü Christoph
Dreyer’in, “Bizim Türk makamlarından talebimiz, Sayın Yücel’in derhal hâkim karşısına çıkartılması ve kendisine yöneltilen suçlamaların incelenmesidir.” demesi de havanda su dövmek gibi. 15 Temmuz sonrası tutuklanan gazeteciler, 7 aydır hakim karşısına çıkmayı bekliyor.
Çoğunun iddianamesi bile yazılmadı.
Christoph Dreyer’in naiflik kokan bir diğer açıklaması, Yücel’e yöneltilen “terör örgütüne üyelik” suçlaması ile ilgili. “Bu suçlamanın hiçbir
dayanağı yok. O sadece gazetecilik görevini yerine getirdi.” diyor. Terör örgütüne üyelik
iddiasıyla tutuklu olan gazetecilerle ilgili iddianameyi bir kez daha tavsiye edeceğim. Naom
Chomsky’nin sözünü tweet’lemek, 17 Aralık
Şeb-i Arus tweet’i atmak, muhalefet milletvekillerinin tweet’lerini RT’lemek terör delili ola-
16
07 MART 2017 SALI
YORUM
15. SAYFADAN DEVAM
rak sayılıyor.
Die Welt gazetesinin, Deniz Yücel’in hakkındaki
suçlamaları hükümete yakın Sabah gazetesinden öğrendiğini yazması da tam bir “acemilik”
örneği. Türkiye’de şüphelilerin hala avukatlar
aracılığıyla bilgi aldıklarını zannediyor Alman
gazetesi. Yeni Türkiye’de bu tür bilgiler başta
Sabah olmak üzere yandaş medyadan alınıyor
ama haberleri yok.
SCHULZ’A ‘HADDİNİ’ ÇOK ÖNCEDEN BİLDİRMEMİŞ MİYDİK?
En azından SPD’nin başbakan adayı Martin
Schulz’dan daha temkinli adım atması beklenirdi. “Avrupa Parlamentosu Başkanı olduğum
dönemde de Türkiye’de basın özgürlüğünün
kısıtlanmasını açık bir şekilde eleştirdim ve Recep Tayyip Erdoğan’a bizzat ilettim” diyor. Hala
dersini almamış. Oysa Erdoğan, “İdam gelirse
Türkiye ile ilişkiler biter.” diyen Schulz’a 14 Kasım 2016 tarihinde ‘haddini bildirmişti’: “Kimsin
sen ya, kimsin sen? Bir parlamentonun başkanı. Nesin sen? Şu terbiyesize bak ya. Yaptırım
uygularız diyor. Senin her tarafın yaptırım olsa
ne yazar.”
Aynı şekilde Almanya Cumhurbaşkanı Joachim
Gauck da yaşına rağmen acemilikler yapıyor.
Yücel’in tutuklanmasını eleştirirken “Basın özgürlüğüne yapılan bu saldırının neden gerekli olduğunu Almanya’da anlayamıyoruz” dedi.
Şimdi tekrar başa döneceğiz ama, bunda anlaşılmayacak bir şey yok Sayın Gauck. Türkiye’deki
yandaş basın sizin için “Gauck guk etme” manşeti attığında anlamalıydınız. 2014 yılındaki Ankara ziyaretinizde “Türkiye’de basın özgürlüğü,
demokrasi ve hukuk tehlikede” dediğinizde bu
başlıklar atılmıştı, hatırlayın. Hani Erdoğan’ın
size “Herhalde hâlâ kendisini rahip zannediyor. Çünkü rahipti bir zamanlar.” dediği ziyaret. Size bütün gazeteler aynı başlığı atsın diye
yapılıyor bu tutuklamalar. Bundan anlaşılmayacak bir şey yok. Zaten çoğu gitti, azı kaldı.
TÜRKİYE’DE MUHALİFLER TOPLANMAYA
BAŞLADIĞINDA…
Papaz demişken… 1984’te vefat eden Alman
papaz Martin Niemöller’in sözleri bu kez tersten Almanya’yı vuruyor gibi sanki. Niemöller,
Hitler faşizmi ile ilgili olarak kendisini ünlü yapan şu cümleleri sarfetmişti: “Önce Sosyalistleri topladılar sesimi çıkarmadım. Çünkü ben
sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler. Benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
Türkiye’de muhalifler toplanmaya başladığında
siz Erdoğan’la mülteci pazarlığı yapıyordunuz.
Çünkü siz Türkiye’de yaşamıyordunuz. Medya
susturulduğunda, Merkel İstanbul’da altın varaklı koltuklarda Erdoğan’la poz kesiyordu. Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, “Gazeteciler
ayağını denk alsın” dediğinde Saray’ı şereflendirmekle meşguldünüz. Şimdi sizin gazetecileriniz tutuklanmaya başlayınca ‘basın özgürlüğü’ demeye başladınız. Erdoğan sizin ülkenize
gelip konuşma yapacağı zaman “Erdoğan Führer olma yolunda” başlıkları atıyorsunuz. Şimdi
hiç boşuna ‘gak guk’ etmeyin! Zaten 3. havalimanımızı da kıskanıyorsunuz!
Martin Niemöller Hitler faşizmi ile ilgili: “Önce Sosyalistleri topladılar sesimi çıkarmadım. Çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım. Çünkü Yahudi değildim.
Sonra beni almaya geldiler.
Benim için sesini çıkaracak
kimse kalmamıştı.”
17
07 MART 2017 SALI
YORUM
VEYSEL AYHAN
[email protected] | @veyhann
A'mâk-ı
Hayâl peşinde metafizikî bir
kurgu...
Esved, İbrahim,
Mültezem, Safa
ve Zemzem isimli beş ehl-i hâl
derviş Mescid-i
Haram’ın uzak
bir köşesinde
bir cuma gecesi daha bir araya
gelmişti. Yıl 2017,
ay Şubat’ların en
soğuğuydu.
VELAYET SÜRECİ VE
BAHARIN AREFESİ (4)
YANLIŞ YAPANLARI NİYE YARGILAMIYORUZ?
Esved: - Geçmişe sünger mi çekmek lazım?
İbrahim: - Hayır. İstikbale yürümenin istişaresini yaparken geçmiş hataları, yanlışlarını masaya yatırırsınız. Onlardan ders alıp yeni istişarî
kararlar verirsiniz.
Safa: - Yanlış yapanları niye yargılamıyoruz?
Hesap sormuyoruz?
Mültezem: - O zaman Engizisyon kurulsun, afaroza mı başlansın? Bediüzzaman demiyor mu
“elimizde nur var, topuz yok” diye? Yanlış yapan Allah’tan bulsun. Bize ne?
İbrahim: - Evet, ne Münker Nekir olmak lazım
ne de cehennem zebanisi... Önce şunu bilmek
lazım. Hizmet milyonlarca insana hak ve hakikatı anlattı. Gönüllüler var. Milyonlarca. Veya
şöyle diyeyim. Hizmet binası var. Yüzlerce kat
üst üste. Her katta binlerce insan. Her insan
farklı bir birey. Hiç bir yanlış bir başkasını paranteze almaz. Bir kattaki yanlışla bir başka kat
mahkûm edilemez. Bir gemide bir masum dokuz cani varsa bile batırılamadığı gibi. Birilerinin hizmete iftirasından etkilenmek zafiyetten
olur. Allah’a karşı neyi yanlış yaptık önce ona
bakalım.
STRATEJİK TEVBE
Safa: - Kullar?
İbrahim: - Ona geleceğim. “Yanlışlar”, hizmete ait bir kaideden/ ölçüden / prensipten kaynaklanıyorsa ‘hizmet’e yanlışlık izafe edilebilir.
Var mı böyle bir çürük kural? Ölçü veya Yoldaki Işıklar’da, Müeyyidat’ta, Pırlanta’da... Binlerce saat vaazda... Tek bir yanlış cümle?
Esved: - Olsa mülaane yapılmazdı herhalde.
Oldukça ağırdı: “(Hizmet adına yapılanlar)
Kur’an’a ve Sünnet’e aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, İslam hukukuna aykırıysa, günümüz demokratik telakkilerine aykırıysa Allah
bizi yerin dibine batırsın. Yok eğer...”
İbrahim: - Prensip ve kaidelerinden emin olmayan bir insan bu sözü söyleyebilir mi?
Mültezem: - Evet, şimdi bir kısım kimse indî,
şahsi mütalaalarıyla bazı yanlışlar yaptıysa
bunu milyonlara mal etmek insafsızlıktır. Hatta
cinayettir. Bu tür yanlış sahipleri “Falana yanlış
yaptık, filana yanlış yaptık” deyip özür dileyebilirler. Mahzuru yok.
İbrahim: - İyi güzel ama önce özrü Allah’a iletmek lazım. İstiğfar lazım. Sonra samimi olmak
lazım. Stratejik tevbe olmaz.
Safa: - Stratejik tevbe ne?
İbrahim: - Kendini aklamak için başkalarının
günahlarını seslendirip özür dilemek. Allah’a
karşı yanlışları gündem yapmayıp 3-5 kula ya-
18
07 MART 2017 SALI
YORUM
17. SAYFADAN DEVAM
pılan yanlışlarla meşgul olmak ayrı bir yanlış.
Allah’ın nazarında durumundan endişe etme
değil de insanlar nazarındaki durumdan endişe etme var.
Esved: - Karşınızda yüz binlerce insana yapılan mezalime tek kelime etmeyen sağır ve kör
bir kitleye 3-5 kişiye yaptığınız yanlıştan dolayı özür dilemekle şirin görünemezsiniz. Naif
düşünceler ham hayaller... Kur’an’ı bilmiyorlar,
adetullahtan haberleri yok.
HER ŞEYE RAĞMEN İSTİŞARE
Safa: - İstişare istişare diyoruz. İstişarede yanlış yapılmaz mı?
İbrahim: - Sorunu cevaplamadan önce müsaadenizle elimdeki Zihin Harmanı’ndan bir bölüm okuyayım: “Efendimiz (sallallâhu aleyhi
ve sellem) istişareye çok önem verirdi; Uhud
savaşı öncesinde de ashabını toplayıp istişarede bulunmuşlardı. Ashab-ı kiramın gençleri, ‘Yâ Resûlallah! Bedir’de olduğu gibi dışarıya çıkalım. Onlarla göğüs göğüse çarpışalım. Bizi bu şereften mahrum etme!’ demişlerdi. Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) niyeti müdafaa harbi idi. Aslında bu, Allah Resûlü’ne, gördüğü bir rüya ile gösterilen
bir stratejiydi.”
Safa: - Bu rüyayı duymamıştım.
İbrahim: - “O, rüyasında zırhının içine girdiğini, bir kısım sığırların boğazlandığını ve kılıcının ağzında bir kırılma olduğunu görmüş ve
bu rüyayı kelimesi kelimesine şöyle tabir buyurmuşlardı:
- Bu zırh bizim için Medine’nin içidir, gelin
müdafaa harbi yapalım. Onlar bize saldırsınlar, biz onları burada karşılarız. O boğazlanan
sığırlar, benim ashabımdır; gelin oraya gitmeyelim. Kılıcımın ağzından bir parçanın kopması ve diş atması, yakınlarımdan birinin ölmesi
demektir.”
‘GENEL’İN GÖRÜŞÜYLE HAREKET ETMEK
Esved: - Efendimiz (sav) vahiyle müeyyed olmasına rağmen çoğunluğun kararına mı uyuyor?
İbrahim: - (okumaya devam eder) “Evet, Allah
göstermiş, tenbihte bulunmuş ve Habib’ine
bir sinyal vererek, ‘Onlara karşı müdafaa harbi yapın!’ demişti. Ancak, bütün bunlara rağmen Allah Resûlü (sav) istişarede genelin görüşünü esas alarak zırhını ve silahlarını kuşanmıştı. Sonra ashabın büyükleri meselenin farkına varıp gençleri ikna etmiş ve Efendimiz’e
gelerek, ‘Yâ Resûlallah! Gençlerimiz ısrarlarından vazgeçtiler. Siz, nasıl emir buyurursanız
öyle yapalım.’ demişlerdi. Ama Allah Resûlü,
‘Bir Peygamber, bir meselede karar verdikten
sonra artık geriye dönmez’ diyerek istişarede
alınan kararı uygulamaya koymuştu. Şüphesiz
bunda da pek çok hikmet vardı…”
Safa: - “Genelin görüşünü esas alarak” deniyor. Yani baştakine dilediği gibi hareket etme
hakkı yok. Sevdim ben bunu. Çoğulcu istişare
bu demek ki!
İbrahim: - Sünnet olanı diyelim.
YA BENİM DEDİĞİMİ DİNLEMEZLERSE
Esved: - Sorum unutulmasın, geçmiş yanlışlar
da istişareyle yapılmadı mı?
İbrahim: - İstişare, ehliyle yapılır. Fikri liyakat
sahiplerinin ekseriyetle yani çoğunlukla aldığı
karara denir. Geçmiş yanlış böyle bir istişarî karar neticesi ise ders alınır ama bu karardan dolayı kimse suçlanamaz. Biz mahkeme değiliz insanları suçlamak kimseye bir şey kazandırmaz.
Safa: - Şimdi ben bakıyorum. Yeni projelerle
istikbale yürürken mesela bu arkadaşlar keşke şu işlere girmeseler, hizmetin ‘şu’su olmasa,
‘bu’su olmasa gibi düşünceler aklıma geliyor.
İbrahim: - Tabi ki bunları düşünebilirsin. Tabi ki
fikrini istişarede sunarsın. Dikkate alınır.
Safa: - Ya alınmazsa? Ya benim dediğimi dinlemezlerse?
İbrahim: - Hem baştaki dayatmasın diyorsun,
sonra da sen fikrini dayatıyorsun. Fikrinin doğru olduğu ne malum? Efendimiz(sav) vahye dayanan doğrusunu cemaatine zorlamıyor. Sen...
biz... kim oluyoruz ki!
- Herkes senin fikrini dinlesin, hizaya gelsin diye
19
07 MART 2017 SALI
YORUM
18. SAYFADAN DEVAM
mi fikrini iletiyorsun yoksa Allah rızası için mi?
Safa: - Allah rızası.
İbrahim: - O zaman Allah rızası için susarsın,
bak beni dinlemediler diye feryat etmezsin.
Söylenmesi gereken yerin dışında, sürekli böyle yanlışları ağzına dolayanlar o yanlışların beterinin başlarına gelmesi için kadere davetiye
yollar. Kınama hadisini bilirsiniz.
İNANDIĞININ KAVGASINI VERME
Safa: - Ama ya alınacak karar Efendimiz’in (sav)
kriterlerine göre alınmıyorsa, baştakinin dayatmasıyla alınıyorsa?
İbrahim: - Çoğunluğu oluşturanlar bir dayatmaya karşı muhalefet şerhlerini ortaya koymalı. İnandıklarının kavgasını vermeli. Bunun hür
bir şekilde yapılacağı bir atmosfer yoksa zaten
o istişare ile “hak, tutulup kaldırılmaz.” O toplanmaya da istişare denmez. Allah da o istişareye bereket ihsan etmez.
Esved: - İstişare bütün problemleri çözecek mi?
İbrahim: - İstişare ile doğru yön, doğru karar
tespit edilir. Yola düşülünce ise en önemli konu
uhuvvet. Kalplerin beraber atması. Omuzların birbirine destek olması dirsek atmaması.
Allah’ın rahmeti böyle bir cemaate gelir. Namaz tüm kulluğun anahtarıdır. Prototipidir. Namazlaşan bir insanın namaz dışındaki amelleri
de böylece namazlaşır. Her amelinle namaz kılarsın. Uhuvvetin örneği namazda var.
- Mesela kimse “ben imam olayım” diye kavga
etmez.
Safa: - Doğru ya, hep başkası geçsin diye uğraşırlar.
HAYATIN PROTOTİPİ OLARAK NAMAZ
İbrahim: - Çünkü namazda dünyalık yoktur.
Ahiret hep göz önündedir. Kimse sağa sola bakmaz. Başkalarının eksikliklerini takip etmez. Falan “niye üç Subhanallah dedi de beş demedi”
diye kınamaz. Kimse “imam yanlış yaptı” diye
kıyamet koparmaz. Kıyama kalkarken imamı
cübbesinden asılmaz. “Bak imam yanlış yaptı
diye” yanındakiyle fiskos etmez. Usulca “Subhanallah” der.
Esved: - Bundan fikrini ifade edene saygı da çıkar. Dinleme kültürü çıkar. Her türlü ikazın kibarca yapılması çıkar. Evet.
İbrahim: - Böyle cemaatle uyum içinde kılınan
namaz kabule karin olur. Ama bir cemaat hizmet ederken, bir okulda eğitim verirken iki öğretmen kavga ediyorsa, biri birini çekemiyorsa, birileri birilerinin gıybetini yapıyorsa o “namaz” sakıt olur. Veya Allah’ın rahmetine nail
olamaz diyelim. Hadis var: “Allah’ın rahmet ve
inayet eli cemaatin üzerindedir.” “Vifak ve ittifak, tevfik-i ilahinin ihlâstan sonraki en büyük vesilesidir.”
TEK FORMÜL: SAN’AT, MARİFET, İTTİFAK
Mültezem: - Bu, Bediüzzaman’ın sözü herhalde.
İbrahim: - Evet. Hidayet Allah’tan. Cenab-ı Hak
bir araya gelmiş hizmet edenlerin sa’yini vesile kabul edip bir kısım insanlara hidayet lütfedecekse bunun şartı; hizmet edenlerin cemaatle namaz kılıyorcasına uyumlu olarak uhuvvetle hizmet ediyor olmalarıdır. Allah birbirini yiyenlerin yaptığı hizmete hidayet semeresi vermez.
Safa: - Yani kırk kişi hizmet ediyor bunlardan
ikisi üçü birbirini yiyorsa, birbirine çelme takıyorsa hiç bir semere olmaz mı?
İbrahim: - Olur ama bereketi olmaz. Hani cemaatle namazın 27 kat daha makbul olması gibi. Semere yirmi yediden bire düşebilir.
Bediüzzaman’ın sözüyle bitireyim: “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz”
- ilki en geniş anlamıyla sanat veya sanat parantezine alınacak her şey;
- İkincisi marifet. Başta Allah’ı bilmek sonra
şeriat-ı fıtriyeyi tanımak, bilgi ve teknolojiye
yoğunlaşmak.
- Son olarak da tüm bunlarla uğraşırken kardeşçe olabilmek. Birbirine kardeşçe sahip çıkmak, omuz vermek.
(Son bölüm yarın)
07 MART 2017 SALI
20
SPOR DOSYA
T
I
Ğ
I
Y
E
EF
Tr724.com
@
t
i
g
i
Y
e
f
E
G
I
L
R
E
P
SÜ
N
I
N
’
A
P
U
R
AV
I
R
I
K
A
F
L
O
G
Avrupa liglerinde sezon sonu yaklaşıyor. Birçok ligde şampiyon adayları da belirginleşti. Süper Lig’de Beşiktaş ve Başakşehir, şampiyonluk yarışında önde. Galatasaray ve Fenerbahçe çok geriden takip ediyor. Diğer Avrupa liglerinde de
liderler ciddi puan farkları yakaladı. Ancak bu sezon dikkat çeken nokta, Türkiye
Süper Ligi’nde yaşanan gol kısırlığı. Avrupa’nın en kaliteli 6. futbol ligi olarak duyurulan Süper Lig’de golcüler bu sezon formsuz.
45 GOLÜN 16’SI CENK TOSUN’DAN
Süper Lig’de en çok gol atan takım lider Beşiktaş. 23 maç sonunda rakip fileleri Kara Kartallar 45 kez havalandırdı. Beşiktaş’tan sonra 43
golle Galatasaray en çok gol atan ikinci takım
oldu. Son 6 haftada sadece 5 gol atan Fenerbahçe ise 41 golle en çok gol atan üçüncü takım
oldu. Ligimizin en gol fakiri takımı ise bir maçı
eksik olan Akhisarspor. Ligde 22 maçta sadece
16 gol attı. Kalesinde en çok gol gören takım ise
Alanyaspor. Rakip forvetlere 43 kez geçit veren
Alanyaspor, ligde 34 golle en çok gol atan 5.
takım durumunda. Takımların gol kısırlığı gol
krallığı yarışına yansıdı. Cenk Tosun 16 golle
krallıkta ilk sırada bulunurken, ikinci sırada 10
gol atan 5 oyuncu bulunuyor.
AVRUPA’NIN GOLCÜSÜ MONACO
Avrupa’da en çok gol atan takım Fransa Ligue
1’de liderlik koltuğunda oturan Monaco. Ligue
1’de 28. Hafta geride kalırken Monaco adeta rakiplerine gol olup yağdı. 82 golle Avrupa’da en
çok gol atan takım olan Monaco, şampiyonluk
yolunda emin adımlarla ilerliyor. Fransa’da son
4 yılın şampiyonu PSG ise hem ligde hem de en
çok gol atmada ikinci sırada bulunuyor. PSG,
56 gol atarken, 4. sırada bulunan Lyon 55 gol
attı. Ligue 1’in gol fakiri ise 28 maçta 18 gol atan
Nancy. Gol krallığında ise PSG’li Edison Cavani
rüzgârı esiyor. Arjantinli forvet 27 gole ulaştı.
İspanya La Liga’da son iki hafta rakip fileleri
11 kez havalandıran Barcelona en çok gol atan
takım. Temsilcimiz Arda Turan’ın da oynadığı Barça 26 maçta gol çizgisini 76 kez geçmeyi başardı. Barcelona, Messi-Suarez-Neymar
(MSN) 3’lüsüyle geçen yıllara göre daha verimsiz aslında. Ligde 1 maç eksiğiyle Barcelona’nın
21
07 MART 2017 SALI
SPOR DOSYA
20. SAYFADAN DEVAM
ardından ikinci sırada bulunan Real Madrid ise
67 golde. La Liga’nın en az gol atan takımı, 26
maçta 21 golle Leganes. Gol krallığı yarışında
ise Messi (23 gol) ilk sırada, takım arkadaşı Suarez de (22 gol) ikinci sırada bulunuyor. Bu ikiliyi
Madrid’in yıldızı Ronaldo (18 gol) takip ediyor.
bulunan takımlar dışında kalanlar bu sezon gol
yollarında oldukça tutuk. Ligde en az golü (23
maçta 15 gol) son sırada bulunan Darmstad 98
buldu. Gol krallığı yarışında ise B. Dortmund’lu
Aubameyang 22 golle ilk sırada yer alırken, Bayern Münih’li Lewandowski 19 golle ikinci.
LIGDE ÜÇÜNCÜ, GOLLERDE BIRINCI
İtalya Serie A’da Juventus art arda 6. Şampiyonluğa koşarken, ligde rakip fileleri en çok
havalandıran takım 3. sırada bulunan Napoli.
Serie A’da 27 hafta geride kalırken Napoli 62
golle ilk sırada. Lig ikincisi Roma 58 golle ligde
olduğu gibi gol atmada da ikinci sırada. Lider
Juventus ise sezon başından bu yana 56 gol
atabildi. Sıralamanın sonunda ise 27 maçta 15
gol bulabilen Empoli var. Serie A’nın gol kralı, Torino’lu Andrea Belotti (22 gol). Onu 19’ar
kez fileleri havalandıran Higuain (Juventus) ve
Edin Dzeko (Roma) izliyor.
ADA’DA PUAN VE GOL SIRALAMASI AYNI
İngiltere Premier Lig’de güç dengesinin gollere
de yansıdığını görüyoruz. Ligde ilk 5’te bulunan
takımların attığı gol sayısı hemen hemen aynı. Liverpool, 27 maçta attığı 58 golle ligde en çok gol
atan takım. 26 maç oynayan Chelsea ve Arsenal’in
55’er golü var. 2. ve 3. sırada bulunan Tottenham ve
Manchester City (bir maçı eksik) ise 53 gole ulaştı.
Ada’da Middlesbrough, 19 gol bularak en az gol
atan takım oldu. Ligdeki son 3 takım dışındakiler
30 gol barajını aşmış durumdalar. Gol krallığında
ise son haftalarda rakiplerin korkulu rüyasına dönüşen Harry Kane (19 gol) önde. Everton’dan Romelu Lukaku da, bir gol geriden geliyor.
Almanya Bundesliga’da Bayern Münih hâkimiyeti her kulvarda sürüyor. 23 maçta rakip fileleri 57 kez havalandıran Bayern Münih, 7 puan
farkla lider. Bayern Münih üst üste 5. şampiyonluk için günleri sayarken, en çok gol atan ikinci
takım ise 52 golle 3. sırada bulunan Borussia
Dortmund. Bundesliga’da ligin ilk 4 sırasında
n
e
a
d
’
a
g
i
l
s
e
d
i
c
Bun
n
i
k
i
n
a
t
a
l
o
çok g
e
l
l
o
g
2
5
m
ı
k
ta
a
d
a
r
ı
s
.
ligde 3 Borussia
n
a
n
u
l
ü
s
u
ü
b
c
l
o
G
.
d
n
u
Dortm
g
n
a
y
e
m
a
b
u
A
ı
ğ
ı
l
l
a
r
k
l
o
g
e
s
lle
i
o
g
2
2
a
d
n
ı
.
ş
ı
r
o
y
ı
yar
l
a
r
e
y
a
d
ilk sıra
Avrupa’nın diğer liglerinden Hollanda’da lider
Feyenoord 61 golle, Belçika’da ikinci sıradaki
Anderlecht 64 golle, Portekiz’de lig ikincisi FC
Porto 53 golle, İskoçya’da lider Celtic 73 golle
en çok gol atan takımlar olarak ilk sırada bulunuyor.
GÜNLÜK E-GAZETE
07 MART 2017 SALI
SAYI: 122
ARKA SAYFA
BURUN
TIKANIKLIĞINI
HAFIFE ALMAYIN
Kronik burun tıkanıklığı, ciddi sağlık so-
runlarına yol açarak yaşam kalitenizi düşürüyor. Baş ağrınızın ya da sabahları yorgun
uyanmanızın nedeni burun tıkanıklığı olabilir.
Burun iç kısım eğriliği yani deviasyon ya da
burun etlerinin büyümesi gibi nedenlerle oluşan kronik burun tıkanıklığı, uzun dönemde
oksijen yetersizliğine neden olarak vücudu
olumsuz etkiliyor.
Akciğerlerimize yeteri kadar temiz hava gitmeyince oksijen-karbondioksit değişimi etkileniyor, kanımız dokulara eksik oksijen götürür ve
zamanla dokularda hasar gelişebiliyor. Kaliteli
uyku uyuyamayan kişide yorgunluk ve konsantrasyon güçlüğü gelişiyor. Aynı zamanda
yüksek tansiyonu takiben kalpte ritim bozukluğu başlamasına yol açıyor, bir müddet sonra da
kalp büyümesi sorununa kadar uzanan rahatsızlıklara sebep oluyor. Kronik burun tıkanıklığı
olan hastalardaki en önemli belirtilerden birisi
horlamadır ve kişi, sabah uyandığında ağzında
kuruluk hisseder. Kulak burun boğaz ve baş boyun cerrahi uzmanları, bu sorunu yaşayanların
bir hekime başvurmasını tavsiye ediyor: “Eğer
burun tıkanıklığının nedeni deviasyon ise tek
çözüm ameliyattır. Kemik ve kıkırdak eğriliği
düzeltildiği takdirde nefes sorunu düzelir.”
HALSIZ VE YORGUNSAN, AT BIR SEMIZOTU!
Semizotu, içeriğindeki C vitamini, E vita-
mini, magnezyum ve potasyumdan dolayı halsizlik ve yorgunluğa iyi geliyor. Kalori değeri düşük olan semizotu, kilo verme diyetlerinde sıkça
tercih edilebilir. Diyetisyenler, “Semizotu, içeriğinde en fazla omega 3 yağ asitleri olan sebze.
Aşırı sıcak havalarda yaşanan bitkinlikten
kurtulmak için semizotu tüketmenizi tavsiye
ederim.” diyor. Kalp damar hastalıklarına
karşı koruyucu özelliğinin yanı sıra bağışıklık sistemini güçlendirme ve kanser hastalıklarına karşı koruyucu olma özelliğine de
sahip. Ayrıca içeriğindeki yüksek lif sayesinde
sindirim sistemi hastalıklarına da iyi geliyor. Se-
mizotunun çiğ şekilde salatası yapılabilir, söğüş
olarak veya yoğurtla karıştırılabilir, çorbalara eklenip de tüketilebilir.
KÜNYE
Genel Yayın Yönetmeni
Yazıişleri Müdürü
Sosyal Medya Editörü
Selim GÜNDÜZ | [email protected]
Erman YALAZ (Web) | [email protected]
Kemal AY (e-gazete) | [email protected]
Ömer Özdemir | [email protected]
Tasarım
Mehmet YILDIZ | [email protected]
Haber Direktörü
Sefer CAN | [email protected]
Yayın Koordinatörü
Ali Mirza YAZAR | [email protected]
egazete.Tr724.com
Alper UYANIK | [email protected]
Zülfikar ALİ | ZulfikarAli@ Tr724.com
www.Tr724.com
[email protected]
İmtiyaz Sahibi Temsilcisi ve Hukuk Danışmanı
Reklam | [email protected]
E-gazete | [email protected]
@Tr724com
/Tr724com
Bir grup gazeteci tarafından kendi imkânları ile yayın hayatına başlattığı Tr724.com Basın Meslek İlkeleri ve uluslararası medya etik kurallarına uygun habercilik
yapmaktadır. Yayınlanan makale ve yorumlardan yazarları sorumludur. Tr724’de yayımlanan tüm haber, yazı, yorum ve analizler kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Download