İÇİNDEKİLER KAPAK DÜNYA RAN CUMHURBAKANI MAHMUD AHMEDNECAD ‘Milli para önerimiz scak karland’ 48 EL BER’N GEL ENGELLEND kiyüzlülük ve “Stratejik Slk” 49 TOPLUM PROF. DR. KENAN DEMRKOL: FETHULLAHÇI GLADYODAN YARGIYA BALYOZ Beikta Terör Örgütü 4 YILDIRIM VE AKKAYA’NIN TUTUKLANMASINA TEPK YADI Klçdarolu Meclis’e getirdi: Vicdan krnts kaldysa, tutuklamalara isyan edin! 14 ABD’li tekel GDO’yla kârn 14 kat artrd 52 ABD’NN VURDUU TEKNEYLE ABD’DE KAZANMAK… ‘Teknemiz Muavenet olunca, baarmaya mecburduk’ 54 TÜRKYE SES KAYDI-4 / MELH GÖKÇEK: ‘Milletvekillerini fitilleyelim, kanunu deitirelim’ 20 ERDOAN SÖZÜNÜ TUTMAYINCA YENDEN EYLEME BALADILAR Sinan köylüleri aann traktörlerini tarlaya sokmad 23 ESK SHP MLLETVEKL HÜSNÜ OKÇUOLU Kürtler bölünmeyi istemez 24 BARKEY-ABROMOWTZ KLS YENDEN SAHNEDE CIA’clar: AKP emsalsiz frsat, destek verelim! 26 “YA ULUSALCILIK YA AÇILIM” DYENLERE YANIT HALKTAN GELD 10 Kasm’da yüz binler açlma kar Antkabir’e yürüdü 28 FORUM /YALÇIN BÜYÜKDALI Radyo televizyon alannda yama yasas 38 TÜRKYE-ERMENSTAN PROTOKOLÜ Mehmet Perinçek’in yazs Rus haber portalnda 42 EKONOM / EMEK KURBANLIK SAYISI DÜTÜ, FYATLAR FIRLADI Bu gidile el yakan kurbanlk bile bulunmayacak! 44 ÇLER, FABRKALARININ ÖZELLETRLMESNE KARI EYLEMDEYD Pancar ekicileri birleti, eker fabrikalarna talip oldu 46 ORHAN ÜRGENÇ’N “2015 BTMEYEN SORUN” KTABI ÇIKTI Ermenilerin 70 belgesi ve soykrm iddialar 58 ÇLKTEN GELP ÇY ANLATAN YAZAR; CELAL LHAN: ‘Yazarn derdi anlalmak olmal’ 59 KÜLTÜR / SANAT DOB 50. YAINDA KADIKÖY’E TAINDI Puccini’nin ölümsüz yapt ‘La Boheme’ 60 SPOR / PERDE ARKASI Ankara’da yaananlar sürpriz mi? 61 YAZILARIYLA DOU PERNÇEK 3 EMCET OLCAYTU 19 HKMET ÇÇEK 34 HÜSEYN MACT YUSUF 43 ARSLAN BAER KAFAOLU 45 YILDIRIM KOÇ 47 FKRET OTYAM 56 ULE PERNÇEK 62 MECT ÜNAL 64 ÇZGLERYLE ÖNEY OLCAYTU 63 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 1 AYDINLIKTAN Susturamazsınız! Genel Yayın Yönetmenimiz Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya, Tayyip Erdoğan’ın ve Fethullahçı gladyonun suçlarını gözler önüne seren haberlerimiz nedeniyle gözaltına alınıp tutuklandılar. Ertesi gün Adalet Bakanlığı, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ve Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun meslekten ihracı için düğmeye bastı… Ayrıntıları iç sayfalarımızda okuyacaksınız. Türk yargısı bir bütün olarak bu saldırılara karşı onurluca ayağa kalktı! Aydınlık ve Ulusal Kanal olarak biz de aydınlarımızdan, siyasetçilerimizden, halktan büyük destek gördük. Güçlendik! Okurlarımıza da çok teşekkür ederiz. Her zaman, sizlerin görmek istediği yerde olacağız. Başımız dik! Etrafımızdaki ışığın, yürekli dostlarımızın farkındayız! Aydınlık’ı ve Ulusal Kanal’ı susturamayacaklar! Susmayacağız! TGB’li gençlere bravo! 13 Kasım günü dergimiz baskıya girerken gençlerimizden güzel bir haber geldi, değinmeden geçemedik. AKP’nin açılımıyla ilgili görüşmeler sürerken, Meclis’te locada bulunan Türkiye Gençlik Birliği (TGB) üyesi iki genç açılımı protesto eylemi yaptı. Locadan dışarı çıkarılan iki genç gözaltına alındı. Eylem üzerine locadaki perde kapatılmak istendi. CHP’liler gençlere müdahaleyi protesto ederek oturumu terk etti. Bu arada Dursun Çiçek tahliye oldu. Bir yerde terör varsa, özügürlük de vardır, insanlık da vardır. Bu Beşiktaş için de geçerlidir. Aydınlık’ın haberi İngiltere’de yankı buldu İngiltere’deki Türklerin en çok okuduğu gazete olan Avrupa, 5 Kasım 2009 tarihli sayısında “Remzi Gür Tayyip’in kasası” başlığıyla 29 Ekim 2009 tarihli dergimizin kapak haberine yer verdi. Gazetenin orta sayfasında yer alan haberde, telefon konuşması- Ayd›nl›k Yerel Haftal›k Haber Yorum Dergisi 15 KASIM 2009 Say›: 1165 Sahibi: GÜNEY REKLAMCILIK YAYINCILIK MATBAACILIK ORGANZASYON SANAY ve TCARET LMTED RKET Sorumlu Müdür: Z. Ruhsar enolu Genel Yayn Yönetmeni: Deniz Yldrm Yazileri Müdürü: Özlem Konur Usta Haber Aratrma: Hikmet Çiçek Ankara Temsilcisi: Fikret Akfrat çi-Sendika: Esin Ergenç Turhan Ekonomi: Z. Ruhsar enolu D Haberler: Merve Aksuna Yurt Haberler: Emine Dölek Ariv : Ercan Dolapç Fotoraf : Alpay Tulu Datm-Abone: Ergin Onay Sayfa Tasarm: Melih Yldrm - Mahmut en Teknik Sorumlu: Mutlu Selçuk BÜROLAR stanbul: Gizem Erturul Koç, Ufuk Akkaya, Serkan Koç, Meral Akkaya, Veli Sivasl, Sare Bakolu, Seza Özdemir, Önder Öztürk, Hakan Eröz, Naci Eri, Didem Öztürk, Can Karadut, Anl Tanercan Ankara: Levent Ak, Umut Albayrak, Can Özçelik, Bülent Akbua, Sabri Kara, Murat Karabulut, Didem Özder zmir: Teoman Alver, Hayati Özcan, Ali Karlayan, Belma Yücel, enol Cark Adana: Erkan imek Antalya: Devrim Akn Karasoy Burdur: Fatih Özcan Çanakkale: Zuhat Yoku Hatay: Hüseyin Güler, Mansur Erk Isparta: Bora Tüfekli Kayseri: Ekrem Demir nın dökümü aynen yayımlandı. Aydınlık’ın yayımladığı ses kayıtlarında Tayyip Erdoğan, işadamı Remzi Gür’den kızı Sümeyye’ye “20-25 gitmesi lazım” diyerek para göndermesini istiyordu. Remzi Gür de bu isteği “Müsterih olunuz”, “Olur efendim” diyerek karşılıyordu. Gazete; Şefik Hüsnü tarafından 1921’de kurulduğunu, Türkiye’de basılıp Avrupa ülkelerine de dağıtım yapıldığını belirterek, Aydınlık’ın tanıtımına da sayfalarında yer vermiş. Avrupa gazetesi yöneticileri Aydınlık’a en büyük desteği verdiler; teşekkür ediyoruz. Aydınlık okurları bayileri denetliyor Okurlarımıza geçen hafta yaptığımız çağrıdan hemen sonuç aldık. Dağıtımda yaşadığımız sorunları çözmek için yaptığımız çağrıya, çok sayıda yanıt aldık. Artık, onlarca bayi denetçimiz var! Dergimiz bazı bölge ve bayilerde çeşitli nedenlerle bulunamıyor. Kimi yerde engelleme nedeniyle, kimi yerde dengesiz dağıtım nedeniyle. Bu da ciddi satış kaybına ve okurlarımızın zamanında dergimize ulaşamamalarına neden oluyor. Okurlarımız, sadece dergi satın aldıkları bayiyi değil, semtlerindeki bayileri dolaşıp bizi arıyorlar ve durumu bildiriyorlar. Böylece biz de nerede, hangi gün dergi tükeniyor, hangi bayilere dergi gereğinden fazla gidiyor; bunları rahatlıkla takip etmeye, ortaya çıkan sorunları çözmeye başladık. Çağrımızı yineliyoruz. Değerli Aydınlık okurları! Bulunduğunuz bölgelerdeki, Turkuvaz dağıtım bayilerini belirleyerek, Aydınlık’ın bulunmadığı bayilerin bayilik numarası ve bayi ismini (0212) 251 51 22 numaralı telefondan Ergin Onay’a bildirmenizi rica ediyoruz. *** Arkadaşımız Mecit Ünal’ın annesi Atiye Ünal’ı kaybettik. Arkadaşımıza ve ailesine baş sağılığı diliyoruz. Aydınlık bir hafta dileğiyle… Kahramanmara: Cafer Sincer Krkkale: Hasan enses Mersin: Yusuf Çelik Mu: Cevat Dani Ordu: Namk Canik Samsun: Srr Turan Siirt: Haydar Evin Sivas: Hakan Sertan Tokat: Ali Yönel Zonguldak: Nazm Ayarolu Avrupa: Ali Mercan ABONE KOULLARI ADRES VE TELEFONLAR Almanya; A. Aslandoan, Postbank Essen 837 839 437, BLZ: 36010043 Yönetim Yeri: Alemdar Mah. Divanyolu Caddesi Erçevik han No: 54/311 Sultanahmet, Eminönü-STANBUL Tel: (0212) 520 04 94 E-posta:[email protected] http://www.aydinlik.com.tr OFSET HAZIRLIK VE DAITIM ORGANZASYON Toros Yaynclk Yapmclk Matbaaclk Reklamclk ve Turizm Organizasyon Sanayi ve Ticaret Ltd. ti. Tel ve Faks: (0212) 251 51 22 stiklal Caddesi, Deva Çkmaz 7/3 Beyolu- stanbul Ankara: Tel: (0312) 229 52 52 Faks: (0312) 229 15 20 zmir: Tel: (0232) 445 27 26 Faks: (0232) 445 46 64 Mersin: Kuvayi Milliye Cad. Akel merkezi K.4 No: 63 (0324) 3364550 Adana: Fevzi Çnar Tel: (0532) 467 43 27 Almanya: Eylem Demirel Boral-Frankenallee 39, 60327-Frankfurt/M Tel: 0049-69736253 Faks: 0049-6975009310 Cep: 0049-1788547974 e-posta: [email protected] ngiltere: Musa Ballkaya Tel: 0044 2085213525 Faks: 0044 2085093069 Cep: 0044 7961953300 Hollanda; Av. Mahir Önel Azerbaycan: Agil Alesger Tel: 0099 412 409 66 65 Basld Yer: Rotamat Basn Yayn Limited irketi Turgut Özal Cad. No: 117/B Çelik-Yenal Endüstri Merkezi kitelli-STANBUL DAITIM: Turkuvaz Datm Pazarlama A Yurtd abone: Tel: 0031640184484 sviçre; Gülay Snac Tel: 0041 32 724 58 54 Cep Tel: 0041 76 302 39 51 e-posta: [email protected], [email protected] Banque cantonale neuchâteloise, compte no 1003.00.73.3 ABONE BEDEL 6 Aylk Yllk 90 180 TL TÜRKYE AVRUPA 70 SVÇRE 120 ABD VE UZAKDOU G 15 KASIM 2009 150 Euro AVRUPA SATI FYATI: Avrupa 2.5 Euro, sviçre 5 Fr. Aydnlk’ta yaymlanan yazlarn iktibas hakk sakldr. ISSN 1301-6579 letiim/Abone Tel-faks: (0212) 251 51 22 e-posta: [email protected] 2 G Ayd›nl›k 75 125 Euro 230 Fr. Ayd›nl›k Bas›n Meslek ‹lkelerine uymay› taahhüt eder BAŞYAZI Cumhuriyet yöneticileri! Tehlikenin farkında mısınız? DOĞU PERİNÇEK 11 Kasım 2009 Sayın Alev Coşkun Aziz Dostum, Bugün Cumhuriyet’i açtım. İki yıldır aynı uygulama. Artık size yazmaya karar verdim. Cumhuriyet gazetesinin Ergenekon haberleri, Fethullahçı Gladyo’nun istediği yöndedir. Başlıklar, vurgular, aylardır hep bu yönde. Bugünkü altı sütuna başlık: “Saldırı işini Küçük verdi.” F SAVCILARININ ISMARLADIĞI BAŞLIK İrticayı aklamak için tam da F. Savcılarının ısmarladığı başlık! Beşiktaş Terör Örgütü, yandaş medyaya bu başlığı attırdı! Bombaları Veli Küçük, Muzaffer Tekin verse, onların Cumhuriyete ve vatana düşmanlık yaptıklarını ilk saptayan, herhalde İşçi Partisi olur! Bu uydurmalarla, bu tertiplerle Veli Küçük ve Muzaffer Tekin üzerinden TSK’nın, Cumhuriyet güçlerinin hedef alındığını sizler bilmiyor musunuz? Sayın İlhan Selçuk bilemiyor mu? “Kaos ortamı” yaratılacak imiş! SENARYOYA GÖRE DARBEYİ KİM YAPACAK Peki o “kaos ortamında” darbeyi kim yapacak? Senaryoya göre, TSK ve yandaşları! Ergenekon tutukluları mı bu tertibin kurbanı, yoksa tavuklar gibi kenara kaçışarak kendilerini kurtaracaklarını sananlar mı? İyice bir düşünmeli Cumhuriyet yöneticileri: Tehlikenin farkında mısınız? Fethullahçı tertibe göğüs germek için bir vicdan birikimi, bir Atatürk Devrimi kararlılığı gerekiyor. Bu nitelikler, ateş içinde sınanıyor. Duruşmada ortaya çıkan gerçekler Cumhuriyet’in başlığı gibi değil. Bambaşka. Danıştay cinayetinin dört sanığı o gün söz alıp “Osman Yıldırım yalan söylüyor” dediler, doğruyu söylediler. ERGENEKON TERTİBİNE MEDYA KATKISI Cumhuriyet, Danıştay cinayetinin Ulusalcı, Cumhuriyetçi kesim üzerine yıkılması tertibine katkıda bulunuyor. Yalnız bugün değil. Başından beri böyle. Bu tertibin en başına dönelim. Cumhuriyet Haber Merkezi, İlhan Selçuk ve biz gözaltına alındıktan sonra bile ısrarla “Ergenekon Terör Örgütü” diye yazıyordu; tıpkı Zaman gazetesi, tıpkı Samanyolu TV, tıpkı Vakit vb. gibi. İlhan Selçuk, istediği kadar “Ergenekon Tertibi” diye yazsın, onun söylemi köşesinde kaldı. Cumhuriyet Haber Merkezi, tertip gerçeğini değil, Ergenekon tertipçisi Fethullahçı Gladyo’nun senaryosunu benimsedi. Bunlar hakikattir! Gazeteleri incelerseniz, görürsünüz, görmüş olmalısınız. Cumhuriyet’in Ulusalcıları, bu tavra niçin göz yumuyor? Tertibin kendi üzerine gelmesini önlemenin veya Mustafa Balbay kardeşimizi “kurtarmanın” bu yöntemle mi olacağını sanıyorlar? Bu beklentinin zavallılığı bir yana, hayal kırıklığıyla sonuçlanacağını da yine tecrübeyle öğrenirler. Bu Ergenekon Tertibinin aynı zamanda Cumhuriyet gazetesini tasfiye işlemi olduğunun farkında değil miyiz? Ergenekon Tertibinin öncesinden beri bu uyarıları yapmış olmanın rahatlığıyla bunu soruyorum. Teslim olarak, Cumhuriyet kurtarılmaz! Hem Türkiye Cumhuriyeti, hem de Cumhuriyet gazetesi! Kurtuluş Savaşı’nda İngiliz’in istediği başlıkları atarak, İngiliz’den kurtulmak gibi bir tavır bu! ABDULLAH GÜL’ÜN UZLAŞMA MESAJLARINA DESTEK İlhan Selçuk’la birlikte gözaltına alınmamızdan birkaç gün sonra Cumhuriyet, Abdullah Gül’ün uzlaşma çağrısını manşetten destekliyordu (27 Mart 2008). Sanırım İlhan Selçuk, o manşetten, o yazılardan rahatsız oldu ve çıkar çıkmaz Abdullah Gül’e tavır alan bir köşe yazısı yazdı. Bir şey değişmedi. Ümit Zileli’nin tutuklandığım zaman benim için yazdığı dayanışma yazısı da ilk basımdan sonra gazeteden çıkarıldı. Biz Tekirdağ Cezaevi’nde okuduk, İstanbul ve Ankara basımında yoktu. Bilmiyorum, İlhan Selçuk’un oluruyla mı? Cumhuriyet’in avukatları ilk duruşmalarda F. Savcıları ile aynı tavrı paylaştılar. Gazete yönetiminin bilgisi dışında olabilir mi? Cumhuriyet Haber Merkezi’ni kimler yönetiyorsa, tanımıyorum, Genel Yayın Yönetmeni kuşkusuz bu uygulamanın içinde, başka türlü olmaz. Onu da pek tanımam. Ben sizi ve Sayın İlhan Selçuk’u tanırım. Fethullahçı Gladyo, tertibi dizginsiz yürütüyor ve Cumhuriyet’ten “uzlaşma” mesajları. CUMHURİYETİ OBAMA MI KURTARACAK Kahpelere ve tertipçilere boyun eğerek mi Cumhuriyet kurtarılacak? Obama’nın Cumhuriyet’i olmaz mı o zaman? Nitekim Obama geldiği zaman Anıtkabir merdivenlerine mendil açıldı. Obama neredeyse “Atatürkçü” ilan edildi. Herkes gördü. Ne yazık ki, Obama’dan medet uman o tavrın başını İlhan Selçuk çekti. Bu eski bir hastalık! ABD ile işbirliği yaparak “irticaya karşı mücadele” umudu! Bu mektubu Sayın İlhan Selçuk’un okumasını da isterim. Sağlık durumunu tam bilemediğim için, ona yazmadım. Bu Obama beklentilerini temizlemeden hiçbirimizin hiçbir yere gitmeye hakkı yok. İRTİCA MEDYASIYLA PAYLAŞILANLAR Şu an televizyonlarda irtica gazetelerinin Ergenekon duruşması başlıkları veriliyor. Cumhuriyet, Zaman, Vakit, Star, Bugün vb. aynı başlıkları atmış! AYNI! Oysa dört Danıştay sanığı BU YALANDIR diyor. Ve tertip bu yalanın üzerine kurulu. Cumhuriyet’in tutumu, açık belirteyim, utanç vericidir. Hiç merak etmeyin, Türkiye devrime gidiyor. Devrim; emperyalist müdahaleleri, gericiliği ve başları öne eğdiren her şeyi temizleyecektir. Sizin Atatürk Devrimciliğinize, kişiliğinize duyduğum güvenle bunları yazıyorum. Yazdıklarımı Sayın İlhan Selçuk başta olmak üzere, herkese okuyabilir, örneğini verebilirsiniz. İlhan Selçuk Ağabey’e bir an önce iyileşmesi dileğimi ve saygılarımı da bildirmenizi rica ederim. Candan dostluk ve saygıyla. www.doguperincek.info www.doguperincek.com.tr 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 3 KAPAK FETHULLAHÇI GLADYODAN YARGIYA BALYOZ Beşiktaş Terör Örgütü Dorudan Babakana bal bir organizasyon. çileri ve Adalet Bakanl’nn bilgileri dahilinde. Bütün iç güvenlik birimleri de bu organizasyonun içinde. Çalmalar gizli… Operasyonel nitelii yüksek, tribünlere oynamayan bir takm. Bu ilerin yürütüldüü karargâha gelince: O da gizli… TBMM’ye yürüme mesafesinde bir yer… Bu organizasyonun çalmalar belli bir noktaya geldikten sonra, iki ayr dümeye ayn anda baslacak. Baz kiiler, dorudan Yarg’ya gönderilecek. “Cumhuriyet Mitinglerine katıldınız mı? Türkiye Gençlik Birlii, Çada Yaamı Destekleme Dernei, Çada Eitim Vakfı, isimli dernekler… ve yöneticileri ile irtibatınız oldu mu? Uçkun Geray, Hurit Tolon, ener Eruygur, Kemal Alemdarolu, Dou Perinçek, Türkan Saylan… Bu ahısları nereden ve nasıl tanıyorsunuz? Bu ahıslarla ilikileriniz nelerdir? Detaylı bilgi veriniz.” ÖLÜLERE SORUŞTURMA Bu sorular, Vatan Cadde- 4 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 si’ndeki polis merkezinde Terörle Mücadele ubesi’nde soruluyordu. Bir yıl önce Ergenekon soruturmasıyla boua boua can veren Prof. Dr. Uçkun Geray ve be ay önce yine F tipi teröre meydan okuyarak aramızdan ayrılan Prof. Dr. Türkan Saylan ile “örgütsel ilikiler” aratırılıyordu. Hedefte yalnız Ergenekon’un dirileri deil, ölüleri de vardı. Sorgulananlar, Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal stihba- rat efi Ufuk Akkaya. Suçları büyüktü! Tayyip Erdoan’ın yurtdıındaki kasası Remzi Gür ile yasadıı ilikisini belgelemilerdi. Dahası, yine Tayyip Erdoan ve KKTC Cumhurbakanı M. Ali Talat’ı suçüstü yakalamılardı. YARGIYA BALYOZ HAREKÂTI Beikta Terör Örgütü, yalnız Vatan Caddesi’nde faaliyet yürütmüyordu; Ankara’da da kol geziyordu. Cumhuriyet’in bakenti, 10 Kasım günü Cumhuriyet Yargıcına ve Cumhuriyet Savcısına terör haberleriyle uyandı. Hürriyet gazetesi haberi, “Adeta bomba dütü” diye veriyordu. Adalet Bakanlıı Tefti Kurulu, Sincan Aır Ceza Mah- kemesi Bakanı Osman Kaçmaz ve Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminaaolu için raporlar düzenlemiti. Hüküm kesilmiti bile, meslekten ihraçları isteniyordu. Beikta Terör Örgütü ibaındaydı. Cumhuriyet yargısı tasfiye edilecek; F yargısı kurulacaktı. Bütün C. Savcıları, Beikta örneindeki gibi F. Savcılıklarına dönütürülecekti. YARGITAY’A VE İSTANBUL ADLİYESİ’NE DİNLEME TERÖRÜ Bu arada stanbul Cumhuriyet Basavcısı Aykut Cengiz Engin’in 1,5 yıldan bu yana dinlen- dii ortaya çıktı. Ayrıca Yargıtay ve stanbul Adliyesi’nin santralinin de dinlendii açıklandı. Bütün yargı dinleniyordu. “DOĞRUDAN ERDOĞAN’A BAĞLI GİZLİ KARARGÂH” Neler oluyordu? Türk Yargısı üzerindeki bu terör neyin nesiydi? Beikta Terör Örgütü’nün parmak izlerini, daha altı yıl öncesinden kıdemli gazeteci Yavuz Donat saptamıtı: “Dorudan Babakana balı bir organizasyon. çileri ve Adalet Bakanlıı’nın bilgileri dahilin- “Çalmalar gizli.” “Karargâh gizli.” “Operasyonel nitelii yüksek.” “Dümeye baslacak.” “Baz kiiler yargya gönderilecek.” de. Bütün iç güvenlik birimleri de bu organizasyonun içinde. Çalımalar gizli… Operasyonel nitelii yüksek, tribünlere oynamayan bir takım. Bu ilerin yürütüldüü karargâha gelince: O da gizli… TBMM’ye yürüme mesafesinde bir yer… Bu organizasyonun çalımaları belli bir noktaya geldik- Bir yl önce Ergenekon soruturmasyla boua boua can veren Prof. Dr. Uçkun Geray ve be ay önce yine F tipi teröre meydan okuyarak aramzdan ayrlan Prof. Dr. Türkan Saylan ile “örgütsel ilikiler” aratrlyordu. Hedefte yalnz Ergenekon’un dirileri deil, ölüleri de vard. 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 5 ten sonra, iki ayrı dümeye aynı anda basılacak. Bazı kiiler, dorudan Yargı’ya gönderilecek.” (Sabah, 11 Temmuz 2003.) Dikkat! “Çalımalar gizli.” “Karargâh gizli.” “Operasyonel nitelii yüksek.” “Dümeye basılacak.” “Bazı kiiler yargıya gönderilecek.” HSYK Bakanvekili Kadir Özbek TBMM’ye yürüyü mesafesinde yasadıı, gizli bir örgüt kurulmutu. Örgütün elebaı Babakan olduu söylenen, kendisini “BOP Ebakanı” diye tanıtan Recep Tayyip Erdoan’dı. Yine kulaı delik gazeteci Yavuz Donat’ın yazdıına göre, örgüt “be yıllık bir tecrübeye” sahipti. Yani 1998’lerden gelen bir örgütlenme! Yargtay Bakan Hasan Gerçeker Yasadıı, “gizli, operasyonel” Beikta Terör Örgütü’nün tarihçesini bizzat Tayyip Erdoan’dan dinleyelim: “Bu ie ben Emniyet’le baladım. Belirli bir evreye geldikten sonra, bunu savcılıa verdik. Ergenekon Soruturması konusunda yargı ile yakın ibirlii içindeyiz. Bunlar iktidara gelmeden yaptıımız tespitlerdir.” (Aydınlık, 19 Ekim 2008.) YARSAV Bakan Ömer Faruk Eminaaolu Yüksek yargıdan büyük tepki HSYK’nın seçilmi üyeleri, Adalet Bakanlıı’nı, Kurul kararlarını yerine getirmeye çaırdı. Yargıtay Bakanlar Kurulu olaanüstü toplanarak, Yargıtay’ın dinlenmesiyle ilgili ön inceleme balattı. Sincan 1’inci Aır Ceza Mahkemesi de Telekomünikasyon letiim Bakanlıı’ndaki (TB) bilgisayar disklerine el konulmasına karar verdi. HAKMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU: Adalet Bakanlığı kararlarımızı ivedilikle uygulasın! Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nun be seçilmi üyesinin 12 Ekim günü yaptıkları açıklamada öyle denildi: “Adalet Bakanı, kendisinin bakanı olduu yüksek kurulun aldıı kararın gereini yerine getirmedii gibi aksine kendisine balı Adalet Müfettileri eliyle hâkim ve cumhuriyet savcıları hakkında iletiimin tespiti, 6 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 dinlenmesi ve kayda alınması uygulamasını sürdürmütür. Bu durum, kabul edilemez... HSYK, aldıı kararların Adalet Bakanlıı tarafından ivedilikle yerine getirilmesini beklemekte olup, bunun takipçisi olacaktır.” HSYK Bakanvekili Kadir Özbek de, “Yargı savunma konumuna geçmitir” dedi. HASAN GERÇEKER (YARGITAY BAKANI): Gereği yapılacak, takipçisi olacağız! 12 Kasım günü Yargıtay’a geliinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yargıtay Bakanı Hasan Gerçeker, ‘‘Yargıtay ile ilgili bir dinleme varsa, gerei yapılacak, biz onun takipçisi olacaız” dedi. “Yargıtay’ın telefonlarının dinlenebilmesi için Birinci Bakanlık Kurulu’nun izni olması lazım, karar olması lazım. Onun dıında Yargıtay’ın telefonlarının dinlenmesi mümkün deil.” Bu açıklamadan kısa bir süre sonra olaanüstü toplanan Yargıtay Bakan- lar Kurulu, Yargıtay telefonlarının dinlendiine ilikin heyet raporu üzerinde ön inceleme kararı aldı. ÖMER FARUK EMNAAOLU (YARSAV BAKANI): Geri adım atmayacağız, kazanan biz olacağız! Adalet Bakanlıı’nın meslekten ihracını istedii YARSAV Bakanı Ömer Faruk Eminaaolu 10 Kasım günü düzenledii basın toplantısında öyle konutu: “Cumhuriyet mitinglerine katılmakla suçlanıyorum. Bir cumhuriyet savcısı cumhuriyet mitingine katılmayıp nereye katılacak? Bugün cemaatleri soruturan cumhuriyet savcıları soruturulmaktadır. Bizim suç duyurumuz içerisinde Yargıtay santral verilerinin istihbari ve dier yöntemlerle alınması iddiası vardır. ddiamız da dosyada ortaya konulmutur. Tam bu aamada Yargıtay’a ilikin bu olayı Tayyip Bey’in Fethullahçı Gladyo ilikisi babakan koltuuna oturmasından öncelere gidiyordu. Tezgâh çileri Bakanlıı içinde slamcı Cunta’nın örgütlenmesiyle balamıtı. Adalet Bakanlıı içinde gizli bir örgüt kurduunu AB Temsilcisi Karen Fogg açık açık yazmıtı. E-postalarındaki raporlarında, isimler de veriliyordu (Bkz. Dou Perinçek, Karen Fogg’un E-Postalları, s. 49, 73, 102, 112, 113, 179, 193, 194.) TÜRKİYE’YE VE TÜRK YARGISINA SİNKAFLI OPERASYON Söylendii gibi “dümeye” Beyaz Saray’ın Oval Ofisi’nde basılmıtı. “Operasyonel” denen faaliyetin özü yıllar öncesinden açık açık yazılmıtı. Türkiye “seve seve” yola gelmezse, SS-2 operasyonuna geçilecekti. Yani sinkaf ede ede bu i yürütülecekti. te daha 2001 yılında Tayyip Erdoan için belirlenen “Operasyonel” görev buydu. ÖRGÜT ERGENEKON OLDUKTAN SONRA… Gizli Beikta Terör Örgütü’nün (bundan sonra BTÖ diye adlandırılacak) yönü böyle çizil- Av. Muammer Aydn Av. Özdemir Sökmen unutturmak için, kararı veren yargıç ve suç duyurusunu yapan benim hakkımda bu ilem yapılmıtır. Adalet Bakanlıı belli bir soruturma ismi zikredilmesine ramen 11 bin yargıç ve savcı hakkında terör soruturması yapılabilmesine olanak vermitir. u mesaj verilmitir: ‘Bakın eer siz siyasi iradenin beklentileriyle örtümeyen i ve ilemler yaparsanız baınıza gelecek olay budur.’ YARSAV bu baskıları ortadan kaldırmak için aynı kararlılıkla ve hiç bir zaman geri adım atmaksızın bu hukuk mücadelesine sonuna kadar devam edecektir. Bu hukuk mücadelesinde kazanan kesinlikle hukuk ve YARSAV olacaktır.” ları, hem adliye santrali, hem de cep telefonları dinleniyor. Dinlemeler için (her ey CMK 135’te belirtilmi) suç üphesi olmalı, baka bir yolla delil elde etme olanaı olmamalı, üstelik hakim kararı olmalı. Bunlar olmadan yapılan dinlemeler usulsüzdür. Cumhurbakanı dahi olsa bu ülkede herkes yargılanır. Ancak ben bu soruturmaları doru bulmuyorum. Eminaaolu için Cumhuriyet mitingine katılmak ve stanbul Barosu’nun verdii Mahmut Esat Bozkurt ödülünde yaptıı konuma gerekçesiyle soruturma var. Tüm çatımalara ramen HSYK’nın hala baımsız olduunu, gerekeni yapacaını düünüyoruz.” AV. MUAMMER AYDIN (STANBUL BAROSU BAKANI) AV. ÖZDEMR SÖKMEN (ZMR BAROSU BAKANI) Bağımsız HSYK gerekeni yapacaktır Adalet Bakanı istifa etmeli! stanbul Barosu Bakanı Av. Muaammer Aydın, 12 Kasım günü düzenledii basın toplantısında öyle konutu: “stanbul Cumhuriyet Basavcısı Aykut Cengiz Engin’in hem ev telefon- zmir Barosu Bakanı Av. Özdemir Sökmen, 12 Kasım günkü basın toplantısında unları söyledi: “Yaanan olaylar, teröriste karılama düzenleyen, Atatürk devriminden rahatsız olan siyasi iktidarın yargıyla stanbul Cumhuriyet Basavcs Aykut Cengiz Engin hesaplama içinde olduunu göstermektedir. Skandala neden olan Adalet Bakanının istifa etmesi gerekmektedir. “Türkiye Cumhuriyeti, hukukun üstünlüüne ve kuvvetler ayrılıına ihtiyaç duymaktadır. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, Tefti Kurullarının ve Yargının Adalet Bakanlıından baımsız hale getirilmesine acilen ihtiyaç vardır.” AYKUT CENGZ ENGN (STANBUL CUMHURYET BASAVCISI): Yasal haklarımı kullanacağım 12 Kasım günü stanbul Adalet Sarayı’na geliinde basın mensuplarının sorularını yanıtlayan stanbul Cumhuriyet Basavcısı Aykut Cengiz unları kaydetti: ‘’Beikta’ta bulunan örgütlü suçlar birimindeki görevli basavcı vekili arkadalarla görütük. Onlardan bilgi aldım. Adalet Bakanlıı’ndan da bilgi talep edeceim. Oradan gelecek bilgilere, belgelere göre yasaya, usule aykırılık görülüyorsa tabii ki ben de yasal haklarımı kullanacaım.” 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 7 Ulusal Kanal stihbarat efi Ufuk Akkaya ve Aydnlk Genel Yayn Yönetmeni Deniz Yldrm. Suçlar büyük! Tayyip Erdoan ve KKTC Cumhurbakan M. Ali Talat’ suçüstü yakaladlar. Sincan Ar Ceza Mahkemesi Bakan Kaçmaz. Meslekten ihrac isteniyor. miti. Nitekim Örgüt elemanları verilen görevi çok iyi örenmilerdi. Ümraniye bombalarını, Ümraniye polis merkezinde masaya dizen BTÖ elemanı polisler kendi aralarında, bombaları gecekondu çatısında bulmadıkları- rasyon böyle özetleniyordu. SS-2 Operasyonu’nun TSK balıı altındaki uygulamalarına yön veren anlayıı yine aynı BTÖ elemanı polis özetliyordu: “ - Bu askeriye! Askeriye demek! nı itiraf ederken, yaptıkları kanunsuz operasyonun ifrelerini de açıklıyorlardı: “Örgüt Ergenekon olduktan sonra s.kerim hakimini de savcısını da.” Türk Yargısı’na yapılan ope- Sorgu mu? Psikolojik savaş mı? Sanıklara ve üphelilere yöneltilen soruların hiçbirisi “suç aratırması” ile ilgili deil. “Silahlı terör örgütüne mensup olmak ve terörist faaliyette bulunmak” suçlaması ile gece yarısı evleri basılan, gözaltına alınarak emniyette, savcılıkta sorgulanarak tutuklananlara neler soruluyor. Sorulara bakınca, Ergenekon soruturmasının amacı ortaya çıkıyor: Cumhuriyet yıkıcılarına karı mücadele eden yurtseverler üzerinden millete gözdaı vermek! Cumhuriyeti savunanların örgütlenmesini, mücadele etmesini önlemek! te bu nedenle, soruturma belgeleri yanda medyaya “sızdırılıyor”. Yurttaların en temel haklarını kullanmaları, “terör suçu” gibi topluma sunuluyor. Emniyet, savcılık ve yargı içerisindeki “F Tipi terör örgütü” Türk Milletini “yıldırmak, sindirmek, baskı altına alarak” vatanımızı bölüp-parçalamak için bizzat terör uyguluyor. Kiilerin temel hak ve özgürlüklerini, ifade ve örgütlenme, toplantı ve gösteri yapmak haklarını suç olarak görü- 8 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 yor ve gösteriyor. te “Ergenekon” sanıklarına sorulan sorular: 1- Encümeni Dâni isimli oluum hakkında bir bilginiz var mı? Bu oluum içerisinde kimler yer almaktadır? Ne tür faaliyetleri vardır? Siz bu oluum içerisinden kimleri tanımaktasınız? 2- Türkiye Gençlik Birlii (TGB), Çada Yaamı Destekleme Dernei (ÇYDD), Çada Eitim Vakfı (ÇEV), isimli dernekler hakkında bilginiz var mı? Bu dernekler ve yöneticileri ile irtibatınız oldu mu? 3- Talat Paa Komitesi, Milli ktidar Hareketi ve Milli Egemenlik Hareketi isimli oluumlar hakkında bilginiz var mı? Bu oluumlar kimin talimatı ile ve ne amaçla kurulmutur? 4- Jandarma Genel Komutanı M. ener Eruygur, Rektörlerle bir toplantı düzenlendii, bu toplantıda mevcut hükümetin icraatları ve irtica ile ilgili konuların konuulduu, toplantıda 1520 rektörün KUBLAY olmaya hazır olduklarını söyledii ve 25 Ekim günü rektörler ve öretim görevlilerinin Anıtkabir’e gitmesinin kararlatırıldıı anlaılmıtır. Siz bu toplantıya katıldı- nız mı? Katıldıysanız kimin talimatıyla ve ne amaçlı katıldınız? Toplantıya baka kimler katıldı? Baka ne tür kararlar alındı? 5- Cumhuriyet Mitingleri isimli dosyaların içerisinde Cumhuriyet Mitinglerine ait görüntülerin olduunu tespit edilmitir. Bu görüntüleri nereden temin ettiniz? Cumhuriyet Mitinglerine katıldınız mı? Cumhuriyet Mitinglerinde size herhangi bir görev verildi mi? Bu konular hakkında detaylı açıklama yapınız? 6- kametinizde yapılan aramada elde edilen CD’de Erol Manisa’nın, Emin Gürses’in, Hurit Tolon’un, ener Eruygur’un, Kemal Alemdarolu’nun, Dou Perinçek’in, Sinan Aydın Aygün’ün resimlerinin olduu tespit edilmitir. Bu resimleri nereden ve nasıl temin ettiniz? Bu ahısları nereden ve nasıl tanıyorsunuz? Bu ahıslarla ilikileriniz nelerdir? Detaylı bilgi veriniz. 7- Güner Minkari, Gülseven Yaer, Türkan Saylan isimli ahısları tanıyor musunuz? likileriniz nelerdir? Detaylı bir ekilde anlatınız. “ – Genelkurmay falan var bunun altında. “ – O. çocuu… “ – Genelkurmay Bakanı gerçekten toplumu kutuplara ayırdı.” (Kamera kayıtları Dava Dosyasında. Bkz. Aydınlık, sayı 1139, 17 Mayıs 2009.) Genelkurmay’a ve Türk Yargısı’na bu “sinkaflı”, “o. çocuklu” mesajlar kamera kaydı yapılırken 10–15 polisin ortasında söyleniyordu. Yasad, “gizli, operasyonel” Beikta Terör Örgütü’nün tarihçesini bizzat Tayyip Erdoan’dan dinleyelim: “Bu ie ben Emniyet’le baladm. Belirli bir evreye geldikten sonra, bunu savcla verdik. Ergenekon Soruturmas konusunda yarg ile yakn ibirlii içindeyiz. Bunlar iktidara gelmeden yaptmz tespitlerdir.” Beikta Terör Örgütü, kendine bu kadar güveniyordu. “Gizli Karargâh”, gaza basmıtı. ABDULLAH GÜL’ÜN BULDURDUĞU F. SAVCILARI Türk Ordusu’na ve Türk Yargısı’na sinkaflarla balatılan “operasyonel faaliyet”e savcılar lazımdı. Abdullah Gül, Dıileri Bakanı iken, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Bakanı sıfatıyla Emniyet ve MT yöneticilerini topluyor ve u “açık talimatı” veriyor: “Bana anlattıklarınızı delil- Nemrut Paşa Divanı Boazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Ermeniler tehcir ederken suç iledii iddası ile Yargılandıı Yozgat stinaf Mahkemisi’nde beraat etmiti. Fakat ngiliz ve Fransız igal kuvvetleri, onun tekrar yargılanmasını ve idam edilmesini Vahdettin’den istediler. Damat Ferit Paa Hükümeti vatanseverleri yargılamak için Divan-ı Harb-i Örfi isimli bir mahkeme kurdu. Mahkemenin ilk bakanı Hayret Paa. Ermeni Patrii Zaven Efendi’nin bizzat hazırladıı idam listesi ngiliz igal komutanı tarafından zamanın Babakanı Damat Ferit Paa’ya verildi. Bu listeyi kabul etmeyen Hayret Paa görevinden çekildi. Ama “Ben bu ii yaparım” diyen Mustafa Nazım Paa, bu “Sıkıyönetim-devlet güvenlik” mahkemesinin bakanlıına getirildi. stanbul Üniversitesi’nin önünde Beyazıt Meydanı’nda kurulan idam sehpalarında haksız yere nice vatansever asıldı. gal ve mütareke yıllarında Türklerin yeniden devlet kurmasını ve stiklal savaını engellemek için kurulup nerede vatansever varsa tek celsede, gıyaplarında idam kararları verilip yakalananların stanbul Üniversitesi önünde asılması halkı çok etkiledi. Bu Mahkemeye halk “Nemrut Paa Divanı” adını verdi. Boazlıyan Kaymakamı Kemal Bey in idam edilmesi de bu mahkemenin kararı ile oldu. Milli Mücadele için Anadolu’ya geçen birçok kii hakkında tek celsede idam kararları verildi. Bata Mustafa Kemal Paa, Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Kazım Özalp ve birçokları… 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 9 Beikta Terör Örgütü, Türk Yargs’nn bir parças deildir. Türk Yargs, oraya giremez. Orada Türk Hukuku ilemez. Orada geçerli olan, ABD’nin Türkiye’ye dayatt SS-2 denen sinkafl operasyondur! Beikta Adliyesi, Türkiye’nin egemenlik alan dndadr! L Erdoan “özel” koruma timiyle Irak’ta… Tertibin psikolojik savaş elemanları Fehmi Koru Yeni afak yazar Önder Aytaç Polis Akademisi Öretim Üyesi, Taraf gazetesinin Fethullahç yazar Ali Bayramolu Yeni afak yazar Ahmet Altan Taraf gazetesi Gen. Yay. Yön. Yasemin Çongar Taraf gazetesi Gen. Yay. Yön. Yrd. smet Berkan Radikal gazetesi Gen. Yay. Yön. Nazl Ilcak Sabah gazetesi yazar Ekrem Dumanl Zaman gazetesi Gen. Yay. Yön. Engin Ardç Sabah gazetesi yazar Emre Aköz Sabah gazetesi yazar Mehmet Altan Star gazetesi Bayazar amil Tayyar Star gazetesi Ankara Temsilcisi Abdurrahman Dilipak Vakit gazetesi yazar Hasan Karakaya Vakit gazetesi yazar Tamer Korkmaz Yeni afak gazetesi yazar Nuh Gönülta Bugün gazetesi yazar Oral Çallar Radikal gazetesi yazar ahin Alpay Zaman gazetesi yazar Hüseyin Gülerce Zaman gazetesi yazar Mahmut Övür Sabah gazetesi yazar Mümtazer Türköne Zaman gazetesi yazar Alper Görmü Taraf gazetesi yazar Zihni Çakr Ismarlama kitap “yazar” Aytekin Gezici Ismarlama kitap “yazar” 10 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 lendirip savcıya da anlatın, hepsi yakalansın, yargılansın.” Bu haberi yazanlar smet Berkan ve Murat Yetkin (Radikal, 4 Temmuz 2008). te Beikta Terör Örgütü’ne verilen temel talimat budur! Delillendirin! Savcıya anlatın! Hepsi yakalansın! Hepsi yargılansın! Peki hangi savcıya anlatılacak? Çünkü gazeteci Murat Yetkin, güvenlik yetkililerinin kendisine “Savcı bulunamıyor” diye yakındıklarını yazıyor. Aktaran smet Berkan (Radikal, 4 Temmuz 2008). Beikta Terör Örgütü, operasyonlarını Cumhuriyet Savcılarıyla yürütemez, F. Savcıları lazım. O savcılar da bulunuyor. Delil uyduracak, Kurulan tertiplerde rol alacak, Gizli tanık bulacak savcılar. smet Berkan’ın deyiiyle “Operasyonel” denen faaliyetin özü yllar öncesinden açk açk yazlmt. Türkiye “seve seve” yola gelmezse, SS-2 operasyonuna geçilecekti. Yani sinkaf ede ede bu i yürütülecekti. “Nasıl olduysa savcılar da bulunuyor”. Beikta Terör Örgütü’nün bir ayaı daha tamamlanıyor. AKP’NİN DERİN DEVLETİ Meclis’e yürüyü mesafesindeki “gizli karargâh”, Beikta adliyesinin içine elini kolunu uzatmı ve örgütlenmesini yapmı. Daha Karen Fogg zamanında Adalet Bakanlıı içinde ABD ve AB güdümünde çalıan gizli bir örgüt oluturulmu. Polis içindeki Fethullahçı yuvalanma zaten bütün bu yasadıı örgütlenmenin silahlı gücünü oluturuyor. AKP’nin Derin Devleti kurulmu. Beikta Terör Örgütü, bu örgütlenmenin “operasyonel” merkezidir. “Gizli Karargâh”taki operasyon kolunun bütün önemli uygulamaları Beikta Terör Örgütü’ne yaptırılıyor. Beikta Terör Örgütü, Türk Yargısı’nın bir parçası deildir. Türk Yargısı, oraya giremez. Orada Türk Hukuku ilemez. Orada geçerli olan, ABD’nin Türkiye’ye dayattıı SS-2 denen sinkaflı operasyondur! Hedefte Türk Yargısı var! Hedefte Türk Ordusu var! Hedefte, F. Savcılarının deyiiyle “merkezinde çi Partisi’nin bulunduu” Türkiye’nin Cumhuriyet güçleri var. Hedefte dahası, AKP’nin bütün muhalifleri var. Beikta Adliyesi, Türkiye’nin egemenlik alanı dıındadır! Orası, dorudan “Gizli Karargâh” üzerinden BOP Ebakanlıı’na balıdır! DERİN HUKUK DEVLETİ Beikta Terör Örgütü’nün yaptıı her uygulama, “hukuk devleti” paravanası altında yürütülüyor. Öyle bir “hukuk devleti” ki Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıtay onların Derin Hukuk Devleti’nin kurumları deildir. Türk Yargısı, Beikta Terör Örgütü’yle sindirilir, bastırılır, hizaya getirir. ABD ORDUSU YARGIYA MÜDAHALE EDEBİLİR, TÜRK ORDUSU EDEMEZ Türk Ordusu’nun varlıını, sava gücünü ayakta tutacak her kural, her kurum; Derin Hukuk Devleti’ne aykırı oluyor! Genelkurmay, Türk Ordusu’nu savunamaz! O zaman Yargıya müdahale oluyor! Ama ABD kurumları, Ordusu dahil, Türk yargısına müdahale edebilir. Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu sürekli talimat verebilir. Beikta Terör Örgütü’nün amblemindeki kadının gözü açıktır; ABD’nin Beyaz Sarayı’na bakıyor. Elindeki kılıç, Türk palası deil, Süper NATO kılıcı. Yani Gladyo! BTÖ’NÜN TERÖR FAALİYETİ Beikta Terör Örgütü’nün faaliyetinin esası, bata Türk Yargısı olmak üzere Türkiye güçlerini yıldırmaktır, sindirmektir, korkutmaktır, bastırmaktır. Bu amaçla yapılan yasadıı iler unlar: Karen Fogg’un deyiiyle “Türk tarihinin hakkından gelmek” için Ergenekon adıyla ve Atabeyler, Küre gibi adlarla uydurma örgütler tertiplemek. Türk Ordusu’nu, Türk Yargısı’nı ve Türkiye güçlerini dinlemek, izlemek. Hâkimleri, savcıları, parti bakanlarını, generalleri filemek. Hedefteki milli kadrolara tertipler hazırlamak, santaj yapmak, gerekirse otellerde aırlayıp, koyunlarına kadın verip kameraya almak. Silopi ve Silivri’de olduu gibi kamuoyunda Çadır Mahkemeleri diye anılan özel yargı yerleri kurmak. Türk Yargısı’nın içine Amerikan çadırları yerletirmek. Kamuoyunu gütmek için gazete ve televizyonlara el koyup devlet parasıyla yandaların mülkiyetine geçirmek ve bir Libo – Bu suçlarn en büyüü, Anayasa Mahkemesi kararnda saptand gibi AKP’yi Cumhuriyet ykcs faaliyetin oda haline getirmek. Hüküm en yüksek mahkemeden! Fetocu medya ina etmek. Gazeteci ve yazarları ABD ve AB fonlarıyla ve devlet olanaklarıyla yemleyip bir psikolojik sava mangası örgütlemek. Kâıt parçaları, ıslak imzalar, uydurma youn diskler (CD), elyazılı sahte krokiler imal edip operasyonlarda kullanmak. Hahamlardan, Atatürk’e “ngiliz piçi” diyen alçaklardan, terör örgütü itirafçılarından Dantay 2. Daire Bakan Vekili, Yarg ehidimiz Mustafa Yücel Özbilgin. Fethullahç Gladyo tertibiyle öldürüldü. Katilleri BTÖ tarafndan yurtseverlerin arasna salnd; Özbilgin ikinci kez katlediliyor! 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 11 merkezinde, kenarında, arkasında örgütleniyor. MT ise, BTÖ operasyonlarının mümkün olduu kadar dıında veya kenarında gözükmeye çalııyor. DANITAY 5. DARE BAKANI SALH ER: Ülkemin savcıları! Danıtay 5. Daire Bakanı Salih Er’in, 17 Mayıs 2006’da Danıtay’a yapılan saldırının yıldönümünde yaptıı konumadan bir bölüm: “Dün bir dü gördüm... Ülkemin savcıları, sabahın erken saatlerinde evlerin arandıı, anlatımların yanda basına aktarıldıı, devlete yıllarca hizmet etmi kiilerin gözaltına alınma sürecinde örselenmi ruhların bırakıldıı, ceplerinde kalbi kırık ömürler ve tansiyon hapıyla dolamaların yaratıldıı dönemleri kınıyorlardı. Gelecein Türkiyesi soruturmasının savcısı, insan onurunu güvence altına alan bütün kuralların, insan hakları kapsamında olduunun dersini veriyordu. Bir dü gördüm... Borsanın, doların, silah, ilaç sanayinin, emperyal güçlerin egemen olmadıı... Bu dü Obama’nın düü deil; bizim düümüz.” “gizli tanıklar” peydahlamak ve operasyonlarda kullanmak. Tertip mahallerine bombalar gömmek. BTÖ’NÜN “FİNANS KAYNAKLARI” Biz Türkçede parasal kaynaklar diyoruz. Ancak Beikta Terör Örgütü, genellikle Amerikanca karıımlı konutuu için “Finans kaynakları” terimini tercih ediyor. En büyük kaynak, Babakanlık Örtülü Ödenei. Babakan Yardımcısı Nazım Ekren, örtülü ödenek harcamalarının 2006’da 210 Milyon Dolar ve 2007’de 240 Milyon Dolar olduunu belirtmiti. Oysa 2005 yılının Örtülü Ödenek gideri 30 Milyon Doların altındaydı. Örtülü ödenek giderleri, Beikta Terör Örgütü’nün faaliyetinin genilemesiyle birlikte, 2005’e Adalet Bakanl içinde gizli bir örgüt kurduunu AB Temsilcisi Karen Fogg açk açk yazmt. Epostalarndaki raporlarnda, isimler de veriliyordu (Bkz. Dou Perinçek, Karen Fogg’un EPostallar, s. 49, 73, 102, 112, 113, 179, 193, 194.) 12 G Ayd›nl›k G BEŞİKTAŞ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN “DEPARTMANLARI” göre, 2006’da 7 kat, 2007’de ise 8 kat büyümütü. Tayyip Erdoan’ın Yardımcısı Ekren, bu artıı “gizli haberalma giderleri”yle açıklamıtı (Aydınlık, sayı 1099, 10 Austos 2008). Oysa Babakanlıın gizli haber alma diye ayrı bir harcaması olamaz. Çünkü MT ve Emniyet Genel Müdürlüü’nün ayrıca örtülü ödenekleri var. Beikta Terör Örgütü, maliyesiyle de devlet içinde devlet olmutur. Harcamalar da gizli ve yasadııdır. MİT BTÖ’NÜN NERESİNDE Aslında bu soruyu BTÖ, MT’in neresinde diye sormak gerekir. BTÖ; MT’in içinde, “Departman” terimi BTÖ’nün. Onlar öyle konuur ve yazar. Yavuz Donat, “Gizli Karargâh”ın dorudan doruya Tayyip Erdoan’a balı “gizli faaliyet” yürüttüünü yazmıtı (Sabah, 11 Temmuz 2003). Bu “Gizli Karargâh”ın yine çileri Bakanlıı ve Adalet Bakanlıı ile ilikili olduu da Yavuz Donat tarafından açıa vurulmutu. Bu “Gizli Karargâh”ın en önemli örgütü Finans Merkezi’dir. Örtülü ödenein hızla iirilen bütçesi ve harcamaları bu merkeze büyük güç salıyor. Beikta Terör Örgütü’nün ileri F tipi özel bürolar ve ekiplerle yürütülüyor. Bu ilevleri, orta sayfamızda ema halinde sunuyoruz. YASADIŞI GİZLİ ÖRGÜTLENME YÜCE DİVAN’DA VE TÜRK YARGISINDA YARGILANACAK Beikta Terör Örgütü, yasadıı. Anayasa’da kaynaı yok. Devlet örgütlenmesi içinde yeri yok. CHP Genel Bakanı Deniz Baykal’ın deyiiyle “AKP’nin Özel Harekat Dairesi Eski Bakan Behçet Oktay Ergenekon Tertibi’nin somut kantlarn bildii için öldürüldü. 15 KASIM 2009 Yasad örgüt kurarak Türk Yargs’na, Türk Ordusu’na, Atatürk Devrimcilii’ne, özetle Türk Milletine balyoz harekât düzenleyenler, kesinlikle cezalandrlacaktr. Derin Devleti” ! NATO’daki adıyla SüperNATO’nun uzantısı! Uluslararası adıyla Gladyo! Örgüt gizli. Faaliyeti de gizli. Balıca yöntemi yıldırma, korkutma, tehdit, antaj, tertip, baskı, özetle terör! Özel Harekat Dairesi Eski Bakanı Behçet Oktay’ın öldürülmesi, bu terör örgütünün en önemli eylemleri arasında. BÜYÜK SUÇLAR ledikleri suçlar elbette kanıtlarını da bırakarak devam ediyor. Bu suçların en büyüü, Anayasa Mahkemesi kararında saptandıı gibi AKP’yi Cumhuriyet yıkıcısı faaliyetin odaı haline getirmek. Hüküm en yüksek mahkemeden! ABD’nin BOP planı kapsa- mında vatanı bölmek, “Diyarbakır’ı merkez yapmak” ikinci aır suç! Ergenekon Tertibi, üçüncü büyük suç! KKTC devletini ortadan kaldırma tertipleri, dördüncü suç! Beinci suç, kamu kaynaklarını gasp etmek, yurtdıına servet yımak, yurtdıında kasalar kurmak, Deniz Feneri örneinde görüldüü gibi yurtdıındaki Türkleri dolandırarak, örgütsel ve kiisel çıkar için varlıklarını gasp etmek. Bu suçlar, kimileri için Yüce Divan’lık. Kimileri için Türk Mahkemelerinin görev ve yetkisinde. Cumhuriyet yıkıcıları kesinlikle Türk Yargısı önünde hesap vereceklerdir. Yasadıı örgüt kurarak Türk Yargısı’na, Türk Ordusu’na, Atatürk Devrimcilii’ne, özetle Türk Milletine balyoz harekâtı düzenleyenler, kesinlikle cezalandırılacaktır. Yurtdıına kaçı için yaptıkları hazırlıklar bilinmektedir. G Not: Beikta Terör Örgütü’nün emas, orta sayfamzda yer alyor. 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 13 YILDIRIM VE AKKAYA’NIN TUTUKLANMASINA TEPK YADI Kılıçdaroğlu Meclis’e getirdi: Vicdan kırıntısı kaldıysa tutuklamalara isyan edin! “Erdoan ve Talat arasndaki görümeyi yürekli bir dergi yaymlad. Peki ne oldu? Dava açld, imdi yaymlayanlarn ikisi de hapiste. Biz buna itiraz ediyoruz. Hepiniz, u veya bu ekilde insanda bir parça böyle topluine ucu kadar vicdan krnts varsa, buna isyan etmeyecek mi?” enel Yayın Yönetmenimiz Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal stihbarat efi Ufuk Akkaya’nın Ergenekon tertibi kapsamında tutuklanması, tüm Türkiye’de protesto edildi. Basın açıklamalarına ek olarak Aydınlık ve Ulusal Kanal’a konuan milletvekilleri, demokratik kitle örgütleri ve aydınlar tutuklamalara sert tepki gösterdiler. Tutuklamalar, CHP Grup Bakanvekili Kemal Kılıçdarolu’nun TBMM Genel Kurulu’nda yaptıı konumayla Meclis gündemine de taındı. G M çi Partisi üyeleri, Galatasaray’daki basn açklamasnn ardndan Aydnlk sat yaptlar. KILIÇDAROĞLU: TEK BİR DERGİ CESARET ETTİ… CHP Grup Bakanvekili Kemal Kılıçdarolu, Erdoan’ın telefon konumalarını ve Deniz Yıldırım ile Ufuk Akkaya’nın tutuklanmalarını TBMM Genel Kurulu’na taıdı. Kılıçdarolu, Erdoan’ın telefon konumalarını hiçbir gazetenin cesaret ederek yayımlayamadıını belirtti. Kılıçdarolu öyle konutu: “Erdoan ve Talat arasındaki görümeyi yürekli bir dergi yayımladı. Peki ne oldu? Dava açıldı, imdi yayımlayanların ikisi de hapiste. Peki bu çifte standarda ne diyeceksiniz arkadalar? Biz buna itiraz ediyoruz. Hepiniz, u veya bu ekilde insanda bir parça böyle topluine ucu kadar vicdan kırıntısı varsa, buna isyan etmeyecek mi?” AYDINLIK SUSTURULAMAZ! Yıldırım ve Akkaya’nın tu- tuklanması stanbul, Ankara, zmir, Mersin, Rize ve Mula’da yapılan eylemlerle protesto edildi. çi Partisi stanbul l Örgütü tutuklamaları protesto için stiklal Caddesi’nden Galatasaray Lisesi’ne yürüdü. Yürüyüte, “Aydınlık dergisi susmayacak”, “Ulusal Kanal susmayacak”, “Ergenekon tertibi Amerikan oyunu” ve “Hükümet istifa Tayyip Yüce Divan’a” sloganları atıldı. Yürüyüte “Baımsızlıın ve emein sesi Aydınlık, gerçekleri açıklamaya devam edecek” yazılı pankart ile Yıldırım ve Akkaya’nın fotorafları taındı. P Genel Bakan Yardımcısı Erkan Önsel, Aydınlık’ın son bir ayda yaptıı kapak haberlerini göstererek, “Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya bu haberleri yaptıkları için tutuklanmıtır. Mafya Tarikat Gladyo iktidarı, yurtsever basın üzerinde diktatörlük uygulamaktadır” dedi. Açıklamaya çevredeki yurttalar da alkılarla destek verdiler. çi Partisi üyeleri açıklamanın ardından stiklal Caddesi’nde Aydınlık satıı yaptılar. Bu sırada baka bir eylem yapan Türkiye Kamu-Sen üyeleri ve çi Partililer hep bir aızdan “Hükümet istifa Tayyip Yüce Divan’a” sloganı attılar. AYDINLIK, BİR SAATTE TÜKENDİ Kızılay Meydanı’nda açıklama yapan P Ankara l Bakanı Sefa Koçolu, Aydınlık ve Ulusal Kanal’ın AKP’nin ihanet açılımlarına karı halkı aydınlattıı için hedef alındıını belirtti. Koçolu öyle konutu: “AKP iktidarında, ihanet açılımlarına karı çıkmak, milletin birliini, vatanın bütünlüünü savunmak, halka 14 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 gerçekleri anlatmak, bilgilendirmek ve aydınlatmak suçtur. Yanda medya deilsen, ABD ve AB projelerinde görev almıyorsan, vatanseversen örgüt üyesisin, suçlusun. Aydınlık ve Ulusal Kanal bu nedenle hedef olmutur.” Açıklamanın ardından çi Partililer, Kızılay’da Aydınlık satıı yaptılar. P zmir l Örgütü üyeleri, Ulusal Kanal zmir bürosu önünde toplanarak bir basın açıklaması yaptılar. çi Partisi zmir l Bakanı Avukat Tugay en “Yıldırım ve Akkaya, Hasan Tahsin ve Uur Mumcu gibi davrandıkları için tutuklanmı bulunuyorlar” dedi. “Ulusal Kanal susturulamaz” ve “Aydınlık susturulamaz” sloganlarının atıldıı eylemin ardından Aydınlık satıı yapıldı. MERSİN, RİZE, MUĞLA… Mersin’de Atatürk Caddesi’ndeki Atatürk Evi önüne basın açıklaması yapıldı. P Mersin l Bakanı Nurettin Özdemir, “Baskılar Aydınlık ve Ulusal Kanal’ı susturamayacak” dedi. “Aydınlık susmayacak”, “Ulusal Kanal dimdik ayakta” sloganları atan partililer basın açıklamasından sonra Mersin caddelerinde Aydınlık satıı yaptılar. P Rize l Örgütü de Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan açıklamayla tutuklamayı protesto etti. P Rize l Bakanı Metin Sina Kan, “Tam baımsız bir ülkeyi savunan Ulusal Kanal ve Aydınlık dergisi yöneticileri tutuklanırken, bazı satılık kalemler Cumhurbakanı ile Babakan ve bakanlarla birlikte boy göstermektedirler” diye konutu. P Mula Merkez lçe Bakanı Ahmet Temel Takıran, “Aydınlık gerçekleri yazıyor, Ulusal Kanal ekranlarında gerçeklere yer veriyor. Milleti aydınlatıyor, bilgilendiriyor. te bu nedenle iktidarın gazabına uruyorlar. Basın özgürlüü ve haber alma hakkı ayaklar altına alınıyor. Bütün bunlar Türkiye’nin bir diktatörlüe doru gittiinin açık delilidir” biçiminde konutu. KAYADOR: KONUŞMALARDAN KUŞKU YOK! Anadolu Üniversitesi letiim Bilimleri Fakültesi Öretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Vakur Kayador, 12 Kasım’da ODA TV’de yayımlanan yazısında, tutuklamaları eletirdi. “O çocuklara güveniyorum” balıklı yazıda u ifadelere yer verildi: “Ne olmu da bu çocukları içeriye almılar? Babakanın yapmı olduu üç telefon görümesinin kayıtlarını Aydınlık dergisinde yayımlamılar. Konumaların Babakana ait olduundan kuku duyulmuyor... Gazeteciler terör örgütü mensubu olarak suçlanıp tutuklanıyor- lar. Ondan sonra aylarca-yıllarca sürebilecek tutukluluk günleri balıyor. Böylelikle hem kendilerine, hem de topluma gözdaı verilmeye çalıılıyor.” HOLDİNG MEDYASI SINIFTA KALDI! Yıldırım ve Akkaya’nın tutuklanması karısında aldıı tutumla Holding Medyası sınıfta kaldı! Gazeteler, bir derginin genel yayın yönetmeninin ve bir televizyonun istihbarat efinin tutuklanmasını üç-be satırlık yazı- L P Genel Bakan Yardmcs Erkan Önsel: Yldrm ve Akkaya, Erdoan’n telefon görümelerini kapak yaptklar için tutuklandlar. CHP GENEL BAKANI BAYKAL: Babakan, KKTC Cumhurbakanı’na tezgâh kuruyor Telefon görümeleri, 10 Kasım’da CHP’nin grup toplantısında konuan Baykal’ın da gündemindeydi. Baykal, parti grubuna önce Erdoan’ın Remzi Gür’le yaptıı telefon görümesinin içeriini anlattıktan sonra “Bunlar olacak, kimse yazmayacak, duyduumuz zaman da sesimizi çıkarmayacaız, bunu istiyorlar” dedi. Baykal öyle devam etti: “Türkiye’nin Babakan’ı, KKTC’nin Cumhurbakanı’na tezgâh kuruyor. O babakan ile birlikte tezgâh kuruyorlar. Rumlar kurmuyor, Yunanlılar kurmuyor, Denkta’a karı tezgâhı; Türkiye Cumhuriyeti’nin Babakan’ı kuruyor, ‘onu bitireceiz’ diyor.” 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 15 larla geçitirdiler! Kimi gazeteler, tutuklananların yönetici kademesinde olduunu yazmayı unuttu… 9 Kasım günü Kanal D ana haber bültenini sunan Mehmet Ali Birand, Deniz Yıldırım ve Ufuk Akkaya’nın tutuklanma haberini sunmadan önce dinlemelerin ulatıı boyuttan söz edip, “Babakan’ın bile dinlendiine” dikkat çekti. Ardından Birand, “Erdoan ile çok sayıda siyasetçinin konuma kaydını yayımlayan Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım ile Ulusal Kanal stihbarat efi Ufuk Akkaya tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevk edildi” diyerek habere geçti. Haberde dinlemelerin Levent Ersöz ve Atilla Uur tarafından yapıldıı iddia edildi. Birkaç cümleyle de olsa, gerçek, medyada yer aldı: Hürriyet gazetesinin 11 Kasım’daki haberinde, Akkaya ve Yıldırım’a yöneltilen soruların aırtıcı olduu belirtildi. Radikal gazetesi 12 Kasım’daki haberinde iki gazeteciye sorulan soruları öyle sıraladı: “Aleniyet kazanmı Ergenekon belgeleri, duruma notları, Aydınlık Bayazarı Dou Perinçek’in dergiye gönderdii eletiri ve önerileri, Aydınlık dergisinde çıkmı haberler.” arkadalarımız da kamu yararını gözeten bir haber yaptılar. Gazetecilere yapılan bu uygulamayı kınıyorum, bu faist bir uygulamadır, hep birlikte karı çıkmalıyız. Bu AKP darbesidir ve Hitler döneminden farkı yoktur. MALK ECDER ÖZDEMR (CHP Sivas Milletvekili): Hukuk bitmitir AHMET ERSN (CHP zmir Milletvekili): Türkiye’de hukuk dönemi bitmitir. Ergenekon’da ayrı bir hukuk iletilmektedir. Aydınlık hedef alınarak yapılan bu tutuklamalar utanç vericidir. Faizan bir tutum Bu tutuklamalar basın özgürlüüne aykırıdır. Gazeteci aldıı bir haberi yayınlar. Gazetecilerin tutuklanması demokrasiyle badamaz. Bu faizan bir tutumdur. TACDAR SEYHAN (CHP Adana Milletvekili): Toplumu sindirmek istiyorlar AL RIZA ÖZTÜRK (CHP Mersin Milletvekili): CANAN ARITMAN (CHP zmir Milletvekili): AKP darbesi Türkiye’de demokrasi yok. Yargı ve basın, baskı altına alınmaya çalıılıyor. Gazetecinin görevi eline gelen bilgiyi deerlendirmektir ve bu, kamu yararına yapılan bir olaydır. Gazeteci 16 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 Türkiye karanlıa sürükleniyor Bu uygulama, hukuk devletine aykırıdır ve Türkiye’nin karanlık bir yere gidiinin göstergesidir. Türkiye kapalı ve baskıcı bir yapıya doru gidiyor. Gazetecilerin tutuklanması da bunu somut bir ekilde ortaya koyuyor. Türkiye’nin geldii nokta bellidir. AKP’nin kendi iradesi dıında hiçbir olaya tahammülü yoktur. Bu uygulamalar en gerici ülkelerde bile görülmemektedir. Bırakın basın özgürlüünü, artık birey özgürlüü bile kalmamıtır. nsanları korkutarak, baskı altında tutarak sindirmek istiyorlar. Babakan, çevresindekileri de bu yöntemle yönetiyor. Bu hukuk tanımayan gidie halkın demokratik yollarla tepki göstermesi gerekir. RAHM GÜNER (CHP Ordu Milletvekili): Babakan suçüstü yakalanmıtır imdiye kadar gizli kalması ge- mekten dolayı tutuklanmaları hukuka gölge düürüyor. ktidar kendisine ters düen herkesi hapse atıyor. Bu tür uygulamalar faizmin yaandıı yerlerde olur. Herkesi bu uygulamalara karı hareket etmeye çaırıyorum. Gün gelecek, o duvarlar yıkılacak. den dolayı tutuklanması hukuka uygun deildir. reken bilgileri yayımlayan yanda medya hakkında hiçbir soruturma yapılmamıtır. Aydınlık’a yapılan bu uygulama utanç vericidir. Aydınlık ve Ulusal Kanal, KKTC’nin nasıl peke çekildiini ortaya çıkarmı, Babakan suçüstü yakalanmıtır. Gazeteci arkadalar büyük bir görev yapmılardır. ERCAN PEKÇ (Türkiye Gazeteciler Sendikas Genel Bakan): Yargılamadan mahkûm ettiler HASAN MACT (DSP stanbul Milletvekili): AKP Hitler’in yolunda AYE JALE AIRBA (DSP stanbul Milletvekili): Gün gelecek, o duvarlar yıkılacak Gazetecilerin halkı bilgilendir- AKP iktidara geldiinden bu yana örtülü bir faizm uygulanmaktadır. AKP’nin izledii yol Hitler’in izledii yolla aynıdır. AKP’nin bu uygulamalarına karıı dik duru sergileyerek tepkilerimizi ortaya koymalıyız. Yoksa bu faist uygulamalar artarak devam edecektir. AKP’ye karı mücadele etmeliyiz. TAYFUN ÇL (Eskiehir Bamsz Milletvekili): Hukuka aykırı Bir gazetecinin yaptıı haber- Meslektalarımız gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklandılar ve haksız yere cezaevinde yatıyorlar. Burada bir maduriyet söz konusu; bunun ikenceden ne farkı var? nsanlık deerleri ayaklar altına alınmı du- ÇGD GENEL BAKANI ABAKAY: Asla kabul edilemez, derhal serbest bırakılsın! Çada Gazeteciler Dernei (ÇGD) Genel Bakanı Ahmet Abakay, yazılı bir açıklama yaparak, iktidarın sevmedii haberlerin suç sayıldıını belirtti. Abakay, Yıldırım ile Akkaya’nın derhal serbest bırakılmasını istedi. Abakay’ın açıklaması öyle: “Tutuklama, zaten baskı altında olan gazeteciler için yeni bir olumsuzluun örneini tekil etmektedir. Öyle anlaılmaktadır ki Akkaya ve Yıldırım, yakın geçmite örnekleri çokça görülen, ‘Babakanı ve iktidarı eletiren, onları zora sokanlar cezasız kalmaz’ anlayıının sonucu olarak haksız bir ekilde görevlerinden uzak tutularak cezaevine gönderilmilerdir. Yapılan bu uygulama arkadalarımızın ahsında düünce ve basın özgürlüüne ve haber alma hakkına yöneliktir ve asla kabul edilemez. “Bir baka soru da derginin neyi haber ve kapak konusu yapacaı neyi yapmayacaı ile ilgilidir ki, bu, basın özgürlüünün olduu varsayılan bir ülkede yaanması hem komik hem acı bir tablodur. ÇGD olarak gazeteci arkadalarımızın en kısa sürede serbest bırakılmasını, gerekli ise davalarının tutuksuz devam etmesini beklemekte ve talep etmekteyiz.” 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 17 rumda. Bu arkadalarımız tutuksuz olarak yargılanabilir ama tutukluluk yoluyla mahkûm ediliyorlar. Bunun hedefi meslektalarımızı gazetecilik faaliyetinden uzaklatırmaktır. ve Ulusal Kanal stihbarat efi Ufuk Akkaya’nın bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz. PROF. DR. ALPASLAN IIKLI (TÜMÖD Genel Bakan): SÜHEYL BATUM (Bahçeehir Üniversitesi Öretim Üyesi ve Vatan Gazetesi Yazar): Yanlı bir an önce düzeltilmelidir Herkes elini vicdanına koysun çıktı, Ufuk Akkaya ve Deniz Yıldırım tutuklandı. Sistem delik deik olmutur, bu düzen böyle gitmeyecektir. OSMAN YILMAZ (TGB Genel Bakan ): Uur Mumcu’yu katleden zihniyet Bu iki deerli gazetecinin tutuklanması yanlıtır ve bu yanlı bir an önce düzeltilmelidir. SNAN DÜZENL (Kültür Sanat Genel Bakan): Korku imparatorluu Türkiye’de korku imparatorluu yaratılmak isteniyor. ki gazeteci arkadaa yapılanlar doru deildir. Herkes elini vicdanına koysun. Türkiye’de üç yıldır özel görümeler de dahil bütün telefon görümeleri televizyonlarda ve gazetelerde çaraf çaraf yayınlanıyor. Birçok soruturma var ama bir tek ceza yok. Siz bugüne kadar herhangi bir gazetecinin veya televizyonun bir yöneticisinin tutuklandıını duydunuz mu? Faizmin bir ülkeye gelip gelmediini bu ayrıntılardan anlarsınız. PROF. DR. RECEP AKDUR (Ulusal Hekim Birlii Genel Bakan): Derhal serbest bırakılmalılar Bu tutuklamaları doru bulmuyoruz. Aydınlık dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım Türkiye’ye karı yapılan tertipleri açıa çıkaran gazeteciler uydurma gerekçelerle tutuklanıyor. Bu AKP’nin kanunsuzluunu ve tertiplerini bir kez daha açıa çıkarmıtır. Uur Mumcu’yu katleden zihniyet bugün gazetecileri zindanlara atıyor. HAYDAR AHN DOKUYUCU (Birleik Büro Genel Bakan): Aydınlık ve Ulusal Kanal’a faist hücum AKP’nin kendine özgü demokrasi anlayıı var. Taraf gazetesinin gizli kalması gereken belgeleri yayınlamasına demokrasi havarisi kesilenler, Aydınlık ve Ulusal Kanal için faist bir hücum içindeler. Bu durum Hitler dönemini hatırlatıyor. ZZET POLAT ARARAT (ADD Genel Sekreteri): Ödül verilmesi gerekirdi BANU AVAR (Gazeteci - Yazar): Sistem delik deik Aratırmacı gazetecilik yapanları hapse atıyorlar. Aydınlık dergisinin yaptıı bu haber doru 18 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 Kamuoyunu aydınlatan iki deerli gazetecinin ödül almaları gereken bir haberden dolayı tutuklanmaları hukuk devletiyle badamayan bir olaydır. Hem KKTC’nin, hem de Türkiye’nin kahraman olarak gördüü Rauf Denkta hakkında iki devlet adamının bu konumaları kaygı verici. KRAL GÖZÜ Padovalı Marsilyus ve BOP Eşbaşkanlığı Günümüzden yedi yüz yıl önce yaşayan Padovalı Marsilyus, halkın direnme hakkını kullanarak iktidarı devirme yetkisine sahip olduğunu savunan bir profesör. Marsilyus’un önemi, sadece bunu savunmuş olmasından ileri gelmiyor. Marsilyus, iktidarın kaynağının TanEMCET OLCAYTU rı’da değil, halkta olduğunu, iktidar sahiplerinin halkın çıkarlarına aykırı yasalar yapamayacaklarını, iktidar bu görevini yapmazsa halkın yöneticileri devirme hakkı olduğunu ileri sürüyor ve ortaçağın en karanlık günlerinde kilisenin iktidarını ve din adamlarının zor kullanarak iman aşılama politikalarını eleştiriyordu. Başka bir ifadeyle vicdan hürriyetini de savunuyordu. Marsilyus’un, “Barışın Savunucusu” adlı kitabını 1324 yılında yazdığını hesaba katınca, bu görüşleri savunmanın tehlikelerini de tahmin etmek zor olmasa gerek. İktidar sahipleri o tarihlerde en çok üç beş nüshadan ibaret olan kitabı “toplatma tedbiri”ni değil de, öncelikle kitabın yazarının “ağzını topladıktan” sonra, yazarın bedeninde “çıkartma-çarpma-bölme” işlemleri uyguladıkları için” Marsilyus, 1326 yılında İtalya’dan kaçarak, Bavyera Kralı’nın Nürnberg’deki sarayına sığınmak zorunda kalmıştı. DİRENME HAKKI VE DEMOKRASİ Zaman, Marsilyus’u haklı çıkardı. “Direnme Hakkı” 350 yıl sonra, 4 Temmuz 1776’da Amerikan Bağımsızlık Beyannamesi’ne şöyle yazıldı: “Hükümetler, fertlerin yaşam, özgürlük, mutluluğa erişmek gibi tabiii ve devredilmez haklarını gerçekleştirmek için kurulmuştur; eğer bir hükümet, kuruluş gayesine aykırı bir yön tutacak olursa, halk onu devirmek hakkına sahiptir.” 1789 Fransız İhtilali, bu hakkı daha geniş ifade etti: “Direnme hakkı, yaşam, özgürlük, mülkiyet hakkı gibi her zaman geçerli olan, zaman aşımına uğramayan doğal haklardandır.” 1793 beyannamesinde ise Fransa, “Direnme Hakkı’nı kutsal bir hak olarak görüyordu: “Halkın haklarını çiğnediği zaman hükümete isyan etmek, halk için ve halkın her kesimi için hakların en kutsalı ve ödevlerin en gereklisidir.” MARSİLYUS YAŞASAYDI Marsilyus’tan bu güne yedi yüz yıl geçti. Değişen ne? Bir bakalım: Marsilyus, İtalya’dan kaçmak zorunda kalmıştı, ama hiç olmazsa ömrünü bir sarayda güvenle devam ettirebiliyordu. Bugün, CIA’nın, MOSSAD’ın elinin kolunun nerelere uzandığını düşünürseniz, Marsilyus’un daha şanslı olduğunu söylemek mümkün. Bir İngiliz hukukçusunun yıllar önce okuduğum, “Tarihi Davalar” kitabının “Sokrates” bölümündeki şu değerlendirmesini hiç unutmadım: “Eğer Sokrates bugün İngiltere’de yaşıyor olsaydı, ölüme mahkûm edilmezdi, ama önce Majesteleri’nin basını tarafından hakaretlere uğrar, daha sonra da düşüncelerini terk edeceği güne kadar, Majesteleri’nin hâkimlerince bir akıl hastanesine kapatılırdı.” Batı medeniyeti “Direnme Hakkı”na bugün nasıl bakı- yor? Tek kelime ile “şaşı” bakıyor. Emperyalist sistem öyle bir yere geldi ki, sadece ekonomisi, kültürü değil, hukuku da çöküyor. Emperyalist sistemin hukuku, “çifte standartlar” ve “budalalar hukuku” oldu. İnsanlığın yüce değerleri, adalet, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, bunların sözlüklerinden kovuldu. Amerika Birleşik Devletleri, Amerikan halkını “budala topluluğu” haline getirmek için var. Başarılı da oluyor. Daha önce yazmıştım: “Kedisini yıkadıktan sonra, ‘mikrodalga’ fırınında kurutan Amerikalının, üretici firma bu konuda kullanma kılavuzunda bilgi vermediği için tazminat aldığını” ilk duyduğumda inanmamıştım. Doğruymuş! Demek ki 1776’dan bu yana “mutluluğa erişme hakkı” ile “budalalık hakkı” birbirine karışmış. Düşünün, ABD’nin Irak’a saldırısını, demokrasi mücadelesi olarak gören Amerikalıların oranı, yüzde elliye yakın. Ya, 11 Eylül sonrası çıkartılan antiterör yasaları? Bu yasalara karşı ABD halkının bir tepkisi var mı? Yok! Varsa yoksa “kişisel” menfaat. “Küreselleşmeci aydınlar”a göre de bu, ABD demokrasinin merkezi... KOVADİS Yasama ve yürütme organları 2007 seçimleri ile işgal edildikten sonra, sıranın yargı organını teslim almaya geldiğini Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun “Ergenekon soruşturmasına dahil edildiği” operasyondan sonra yazmıştım. BOP Eşbaşkanlığı, Cumhuriyetin yasama ve yürütme organlarından sonra yargıyı da ABD adına teslim alınca ne olacak? Eşkiya dünyaya hükümdar olabilir mi? Elbette olmaz! Çünkü eşkıyanın kültürü buna elvermez. Nihat Genç, 20 Eylül 2009 tarihli Aydınlık’ta yayımlanan “Kalbinizdeki kötülük yorulmadı mı?” başlıklı yazısında bu gerçeği çok güzel anlatıyordu. O yazının bütününü, bir de “eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” özdeyişinin penceresinden okumanızı öneririm. Yine de, o yazıdan rastgele bir iki cümle aktaracağım: “Sorun, bu siyasi rüzgârın ‘entelektüel’ bir varlığının olmayışıdır. (…) Yani sorun, bu kadar abartılı siyasi ve cemaat ve holding gücünün, ‘şehirli kurumların’ dilini bir türlü çözemeyişidir. Ve şiddetin en vahşisine başvurmak zorunda kalırlar, cezalandırıcı adalet, feodal adalettir.” Olanları görüyorsunuz. “Kanun, kitap, Anayasa vs.” hiçbirinin hükmü kalmıyor. Bir devletin, varlığını koruyan silahlı kuvvetleri bile hacamat edilip kansız bırakılırsa, o devlet ayakta kalamaz. Zaten eşkıyanın bugünkü cüreti, ABD adına orduyu teslim aldığı kanaatinden kaynaklanıyor. Ne var ki ordunun asıl gücü, millettir. İşte günümüzden yedi yüzyıl önce Padovalı Marsilyus da, “İktidar sahiplerinin, halkın çıkarlarına aykırı davranmaları halinde, halkın yöneticileri devrime hakkına sahip olduğunu” söylerken, eşkıyanın “asıl açmazına” işaret ediyordu. Mevcut durumda BOP Eşbaşkanlığını ve Aydınlık’ın bu haftaki kapak yazısında, kanıtlarıyla ortaya koyduğu “Beşiktaş Terör Örgütü”nü, Türkiye uzun zaman “sırtında taşıyamaz!” BOP Eşbaşkanlığının da, Beşiktaş Terör Örgütü’nün de nasıl tarihe karışacağını, hep birlikte göreceğiz. Anadolu’nun bir özdeyişi var: “İstediğini yapan, istemediği ile karşılaşır.” Haydi! Herkese kolay gelsin!G 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 19 TÜRKİYE SES KAYDI-4 / MELH GÖKÇEK: ‘Milletvekillerini fitilleyelim kanunu değiştirelim’ Gökçek- Yani bu 240’, 3 aydan 6 aya indiremez misiniz abi ya? Kuzu- 3-6 ay aras diyorsun. Olabilir. O u an ne kadar onun eyi ki? Gökçek- 1 seneden 3 seneye. Kuzu- Çoook… u anda bizim, bana gelen 140 dosya var milletvekillerinin. Aa yukar 50 küsuru, 60’a yakn neredeyse bu, bu 240. Gökçek- Abi bu 240’ ben bu milletvekillerinin hepsine, hangisi varsa bi bana çkartsana, ben onlar bir fitilleyeyim! Kuzu- Vallahi ben sana listesini vereyim onun. nkara Büyükehir Belediye Bakanı Melih Gökçek’in, hakkında dava açılır açılmaz kanun deitirtmek için harekete geçtii ortaya çıktı. Gökçek, Anayasa Komisyonu Bakanı Burhan Kuzu’yla yaptıı telefon görümesinde, yargılanacaı kanun maddesiyle öngörülen cezanın, deiiklik yapılarak hafifletilmesini istiyor. Gökçek, konunun Meclis’te gündeme gelmesi için de milletvekillerini “fitillemeyi” planlıyor. Hatta Gökçek, ii o kadar ileri götürüyor ki, belediye bakanlarına da dokunulmazlık getirilmesini bile öneriyor! Gökçek hakkında, 2003 yılında belediyeye ait bir araziyi Belko’ya deerinin altında bir bedelle sattıı için, eski Türk Ceza Kanunu’nun 240. maddesi gerei ‘görevi kötüye kullanmak’ suçlamasıyla dava açılmıtı. A “Abi 3 aydan 6 aya olunca belediye bakanlar bu cezay alyor, paraya çevriliyor, belediye bakanl süresi de gitmiyor. Mahkûm olup içeri atsa, 2 ay gidip yatp çkp ondan sonra geliyor iine devam ediyorsun… O kadar saçma ki! Adam bankay soyuyor, 3 sene. Ben 240’tan, keyfi muameleden, undan, bundan 3 sene… E olur mu böyle bir adalet?” 20 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 “BEN ONLARI BİR FİTİLLEYEYİM DE…” Melih Gökçek telefon görümesinde Burhan Kuzu’dan, TCK 240. maddenin öngördüü 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasının, 3 aydan 6 aya indirilmesini istiyor. Gökçek’in isteini haklı bulan Kuzu, 60’a yakın milletvekilinin 240. maddeyle açılmı, bekleyen dosyaları olduu bilgisini veriyor. Bunun üzerine Melih Gökçek, unları söylüyor: “Abi bu milletvekillerinin hangisi varsa bana bir çıkartsana ben onları bir fitilleyeyim. (…) Ben onları fitilleyeyim de 3 aydan 6 aya indirelim bunları.” Burhan Kuzu da Gökçek’e hem istedii kanun deiikliini Meclis’e taıma, hem de milletvekili listesi gönderme sözü veriyor. Melih Gökçek’le Burhan Kuzu’nun konumasını aynen yayımlıyoruz… 240 DEDİĞİN MAYDANOZ… Melih Gökçek- 240’tan yargılıyorlar beni imdi… 240 dediiniz, kanunda sayılmayan haller… Burhan Kuzu- Tabii… Gökçek- Ben ne bileyim kanunda sayılmayan hallerin ey olduunu abi ya… Kuzu- 240 demek torba madde demektir… Gökçek- E ite abi… Kuzu- Maydanoz gibi bir ey… Gökçek- Aynen. Kuzu- stediin herkesi mahkûm edersin… Gökçek- Aynen. Kuzu- imdi yalnız, 240’ı biliyorsun deitiriyoruz biz yeni Ceza Yasası’ndan. Onu… Gökçek- Nasıl deitiriyorsunuz abi? Kuzu- Yani onun zarar dourma artı, bir eyler getiriyoruz. Dolayısıyla… Gökçek- Abi o bir ey deil abi. Bakın onu koymular, söylediler de. O çok izafi. Mesela benim baımda olan var. Adam onu iddia ediyor. “Belediyeyi zarara soktuundan” diyor. Yok ortada somut bir ey. Kuzu- Hayır ama somut zarardır iddia. Zarara soktuundan deil ki oradaki zaten. Somut bir zarar var mı görünürde, açık net bir ey? Gökçek- Abi ben size geldiim zaman anlatırım da… Biz Belko’ya… Belko’ya sermaye artırımı yaptık, bir yer verdik. Mahkeme 85 milyon lira takdir etmi. 85 milyondan verdik. Kuzu- Hıhı… Gökçek- Yüzde 100’ü Belko’nun bize ait, Belko daha sonra orayı 160 milyona satmı. Adam diyor ki, “aradaki fark” diyor, “zarardır” diyor. Kuzu- Hıııı… Gökçek- “Ve siz” diyor, “toplam 1 trilyon belediyeyi zarara soktunuz.” Diyoruz ki “ya arkada, Belko bizim yan kuruluumuz, cebimiz. Ve biz bunu satarken Belediye Mec… Pardon mahkeme kararına göre satmıız, vermiiz… Kuzu- Doru. Gökçek- Niye böyle? “Yok efendim” diyor, “biz” diyor, “yapmı olduumuz tespite göre burası daha deerli olması lazım.” Mahkeme kararını da yok sayıyor… Mahkeme, mahkeme kararını yok sayıyor ve “belediyeyi zarara soktun” diyor… Gittik ite 240’tan… Kuzu- Allah Allah… Gökçek- Yani bu o kadar izafi bir kavram ki… Kuzu- Çok, çok… E OLUR MU BÖYLE ADALET! Gökçek- Bi… Abi, unu yapamaz mısınız? Yani bu 240’ı, 3 aydan 6 aya indiremez misiniz abi ya? Kuzu- Cezasını mı? Gökçek- Evet. Kuzu- O zaman faydası ne oluyor ki üç olunca? Kuzu- Alt komisyondan gelecek ya, tartrz. Orada icabnda 240’dan yarglanan milletvekilleri gidip komisyonda konuabilir. Gökçek- Konusunlar arkada. “Bunlar izafi konu, böyle ceza m olur?” desinler! (…) Tamam abi, ben onun kulisini iyice de yaparm imdi, ortal kaldrrm. Sen o listeyi ver bana… Gökçek- Abi 3 aydan 6 aya olunca belediye bakanları bu cezayı alıyor, paraya çevriliyor, belediye bakanlıı süresi de gitmiyor. Mahkûm olup içeri atsa, 2 ay gidip yatıp çıkıp ondan sonra geliyor iine devam ediyorsun… Kuzu- Hı hıhı… 3-6 ay arası diyorsun. Olabilir. O u an ne kadar onun eyi ki? Gökçek- 1 seneden 3 seneye. Kuzu- Çoook… Gökçek- E tabii çok abi… O kadar saçma ki! Adam bankayı soyuyor 3 sene. Ben 240’tan, keyfi muameleden, undan, bundan 3 sene… E olur mu böyle bir adalet? Kuzu- Hıı hıı… Doru… u anda bizim, bana gelen 140 dosya var milletvekillerinin. Aaı yukarı 50 küsuru, 60’a yakını neredeyse bu, bu 240. Gökçek- Abi bu 240’ı ben bu milletvekillerinin hepsine, hangisi varsa bi bana çıkartsana, ben onları bir fitilleyeyim! Kuzu- Vallahi ben sana listesini vereyim onun. Gökçek- Abi bi zahmet abi ya… Kuzu- Oldu. Gökçek- Ben onları bir fitilleyeyim de 3 aydan 6 aya indirelim bunları… L Burhan Kuzu (sada) Fethullah Gülen’le. “240 demek torba madde demektir. Maydanoz gibi bir ey.” “ÜÇÜNÜN CEZASINI DA İNDİRİN” Kuzu- Doru, doru… O i… Onun üzerinde durmak lazım. Onu güya biraz somut hale getirdik dediler, bizim cezacılardan ben sordum ama… Gökçek- Abi, yok abi. O somutluk yetmez. Bana söylediler de, olmaz. 3 ey var abi; 228, 230, 240. Kuzu- Tamam. Gökçek- Bunlar 3 aydan 6 aya deyin tamam. Kuzu- Hıııı… Gökçek- Yani mesela, mahkeme kararını uygulamamak da aynı ‘Belediye bakanlarına da dokunulmazlık verin’ Burhan Kuzu- Bu hafta bizim bu dokunulmazlıklar var. Melih Gökçek- Ne yapıyorsunuz abi dokunulmazlıı? Kuzu- Valla ben… Dönem sonuna bırakacaız. Onunla mı uraacaız, ne yapacaız ya… Gökçek- Tabii bırakın abi, bo verin. Kuzu- imdi bunlara güvenilmez. Gökçek- Tabii abi, bo verin siz. Kuzu- Bizim arkadalar, “Suçum yok, muçum yok”… Ya suça bakan nerde kardeim? Gökçek- Bravo ite! Meseleyi çözmüsün. Kuzu- Suça bakan nerde dedim ya. Allah… Kaldırıp atacak seni adam ya… Bahane arıyor zaten! Gökçek- Tamam, doru abi. Kuzu- Yahu sen Anayasa’nın verdii bir hakkı niye kullanmıyorsunuz? Gökçek- Tabii, tabii… Kuzu- Seçilemezsen git yargılan! Gökçek- Tabii. Ben de diyorum ki, biz belediye bakanlarına da verin aynı yetkiyi. Kuzu- Ee hıı… (Gülüyor) Gökçek- Vallahi, niye vermeyeceksiniz abi? Kuzu- Doru, tabii. 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 21 Tayyip Erdoan ve Melih Gökçek. “Ben onlar bir fitilleyeyim de 3 aydan 6 aya indirelim bunlar.” ekilde gidiyor. Kuzu- Tamam, hııı…. Gökçek- Halbuki siz bu üçünü 3 aydan 6 aya kadar yaptınız mı… Kuzu- Hıı… Gökçek- Bu… ve paraya çevrilecei otomatikman ey olunca… Kuzu- Doru… Gökçek- Otomatik çevriliyor zannediyorum. Kuzu- Otomatik çevriliyor tabii. Gökçek- Takdirle. Takdirle yani çevriliyor genelde… Kuzu- Takdir de olsa çevirir onu. Ya bir bakalım ona. Onları… ben imdi bu hafta dokunulmazlıı bir bitireyim de… Ondan sonra, ondan sonra… “KULİS YAPAR, ORTALIĞI KALDIRIRIM” Gökçek- Ceza Kanunu ne zaman gelecek Meclis’e abi? Kuzu- O sonra, yani sonbahara doru gelir o. Gökçek- Sonbahara… Kuzu- imdi Komisyon’a gelecek. Gerçi komisyona gelecek bu aylar. Ama bu hemen deil. u anda üniversitelere gönderildi, onlar tartııyorlar. Zannediyorum Haziran, Temmuz’a doru gelir. Gökçek- Abi bu mesela Komisyonda tekrar 240 tartıılabilir deil mi takriri müzakereyle? Kuzu- Tabii, tabii… Alt komisyondan gelecek ya, tartıırız. Gökçek- Tamam. Kuzu- Yahu sen Anayasa’nn verdii bir hakk niye kullanmyorsunuz? Seçilemezsen git yarglan! Gökçek- Tabii. Ben de diyorum ki, biz belediye bakanlarna da verin ayn yetkiyi. Kuzu- Ee h… Gökçek- Vallahi, niye vermeyeceksiniz abi? Kuzu- Doru, tabii. Kuzu- Zaten mesele o. Gökçek- Tamam abi. Kuzu- Orada icabında 240’tan yargılanan milletvekilleri gidip komisyonda konuabilir. Gökçek- Konusunlar arkada. “Bunlar izafi konu, böyle ceza mı olur?” desinler! Kuzu- Bilhassa belediye bakanları için çok zor bir ceza o. Gökçek- Tamam abi, ben onun kulisini iyice de yaparım imdi, ortalıı kaldırırım. Sen o listeyi ver bana… Kuzu- Veririm, veririm. Onu bir ara bir ey yapalım…G Gökçek’in davası zamanaımından dütü Ankara Büyükehir Belediye Bakanı Melih Gökçek ve bazı belediye yöneticileri ile Belko yetkilileri hakkında, “görevlerini kötüye kullandıkları” gerekçesiyle Mart 2003’te Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nde dava açıldı. Dava nedeni Yenimahalle’de bulunan bir arsanın deerinden çok düük bir fiyatla belediyenin irketi Belko’ya ihale yapılmaksızın satılmasıydı. Ankara Cumhuriyet Basavcısı tarafından hazırlanan iddianamede, bu ilemlerden dolayı belediyenin zarara uratıldıı ve bazı kiilerin çıkar saladıı belirtiliyordu. Yargıtay’ın yaptırdıı bilirkii incelemesinde, satılan arsa nedeniyle belediyenin 838 milyar 800 milyon lira zarara uradıı belirlenmiti. GÖKÇEK: “BİZ DAVAYI UZATMAYA ÇALIŞACAĞIZ” Melih Gökçek, davanın görülmesi- 22 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 ne balanmadan önce olu Osman Gökçek’le de bir telefon konuması yapıyor. Burhan Kuzu’yla görütükten bir süre sonra yapıldıı anlaılan konumanın ilgili bölümü öyle: Melih Gökçek- Tabii savcı artık iddianameyi vermi, savcıdan çıkmı i. imdi hâkimlerde. Be tane hâkim var, o be tane hâkimin elinde i. Osman Gökçek- Hıhı… Melih Gökçek- Altı hâkim var, altının bei girecek bu davaya. Osman Gökçek- Hıhı… Melih Gökçek- Ne yapacaklar, ne etmeyecekler belli deil. Fakat eee, ey etmiler, acele etmiler hâkimler. Osman Gökçek- Hıhı… Melih Gökçek- Ayın 10’unda mahkemesi var bizim. Yani 10’una atmaları, acele etmeleri beni biraz böyle ikillendirdi. Biz uzatmaya çalıacaız bakalım davayı… Belki bir kanun çıkacak da, onun için. Osman Gökçek- Anladım babacıım… DAVA 6 YIL SÜRDÜ Davanın görülmesine 12 Haziran 2003 tarihinde Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nde balandı. Türk Ceza Kanunu’nun deimesinden sonra ise dosya Ankara Adliyesi’ne gönderildi ve davaya Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. “Davayı uzatmaya çalıacaız” diyen Gökçek, dediini yaptı. Tam 6 yıl süren davada karar, 17 ubat 2009 tarihinde açıklandı. Gökçek’in görevi kötüye kullanmaktan yargılandıı dava, zamanaımından dümütü! TAYYP ERDOAN SÖZÜNÜ TUTMAYINCA YENDEN EYLEME BALADILAR Sinan köylüleri ağanın traktörlerini tarlaya sokmadı Yedi yl önce “Yklsn Aalk Yaasn Cumhuriyet” sloganyla mücadeleye balayan Diyarbakr’n Sinan köylüleri, aa Reit ve Cengiz Sinanl’nn traktörlerini araziye sokmad. Köylülerin birliini ve kararlln gören aa tayfas, gerisingeri döndü. Köylüleri yeniden harekete geçiren Tayyip Erdoan’n sözünü tutmamasyd. kimsenin topraı yoktur. Aalar ise toplam be köyde 110 bin dönüm topraa sahiptirler. Bu nasıl adalettir? Topraklarımızı ve köyümüzü aalara asla teslim etmeyeceiz.” ERDOĞAN SÖZÜNÜ TUTMADI Diyarbakır’ın Bismil ilçesine balı Sinan köylüleri aanın adamlarının köyün tarlasını sürmek için traktörlerle geleceini örendi. Köylüler hemen harekete geçti ve ellerine aldıkları Türk bayraklarıyla tarlada nöbet tutmaya baladılar. Aanın adamları, köylülerin birlikte hareket ettiklerini ve kararlı olduklarını görünce tarlayı süremedi. Köylülerin zaferiyle sonuçlanan olay 11 Kasım günü gerçekleti. Sinan köylüleri, bundan yedi yıl önce “Yıkılsın Aalık Yaasın Cumhuriyet” sloganıyla mücadeleye balamılardı. Köyün aaları Reit ve Cengiz Sinanlı’ya karı mücadele eden köylüler, önce köy meydanında, ardından Bismil ve Diyarbakır ehir merkezinde Atatürk posterleri ve Türk bayraklarıyla eylemler yapmılardı. Mücadeleleri ilk kez Aydınlık tarafından duyurulan Sinan köylüleri, daha sonra Ankara ve stanbul’da seslerini duyurmulardı. “KÖYÜMÜZÜ AĞALARA TESLİM ETMEYECEĞİZ” Köylüler, zaferle sonuçlanan eylemlerinin ardından bir basın açıklaması yaptı. Köylüler adına konuan Ali hsan Paçacı, Sinanlı ailesinin, topraklarını zorla ve hile ile ellerinden aldıını bu nedenle aaların bu toprakları sürmelerine izin vermeyeceklerini söyledi. Sinanlı ailesinin köye Mu’tan geldiini vurgulayan Ali hsan Paçacı, unları söyledi: “ki bin nüfuslu köyde çi Partisi dıındaki partileri köylerine sokmayan Sinan köylüleri, aldıkları ortak kararla 2007 seçimlerinde oy kullanmamılardı. Babakan Tayyip Erdoan, köylülere bir mesaj göndererek “Sorununuzu çözeceim, yalnız çi Partisi’nden uzak durun ve bekleyin” demiti. Köylüleri yeniden harekete geçiren, AKP iktidarının 2 yıl geçmesine ramen adım atmaması oldu.G Köy aalarna kar mücadele eden Sinan köylüleri, önce köy meydannda, ardndan Bismil ve Diyarbakr ehir merkezinde Atatürk posterleri ve Türk bayraklaryla eylemler yapmlard. 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 23 ESK SHP MLLETVEKL HÜSNÜ OKÇUOLU Kürtler bölünmeyi istemez “Yllar yl bir inkâr olay vard. Topluma bu ekilde çok büyük zarar verildi. imdi devlet eliyle bu anlayn giderilmesi lazm. Türkiye Cumhuriyeti vatandalarnn eit ve özgür vatandalar olduklarn yaamsal olarak hissetmeleri salanmal. Vatanda vatanda yapamadnz sürece çözüm olmaz.” ÖNDER ÖZTÜRK M Eski SHP Milletvekili Hüsnü Okçuolu: “Ben Türkçemle gurur duyuyorum. Türkçeyi çok iyi kullanyorum. Ama benim dilimi de hiç kimse hor görmesin, hakir görmesin.” Fotoraf: engül Derin “Kürt aydınlar açılımı deerlendirdi” balıklı tartıma yazılarımızın bu haftaki konuu eski SHP Milletvekili Hüsnü Okçuolu. 1987 yılında yapılan genel seçimlerde Meclise giren Okçuolu, 1 Aralık 1989’da Kemal Anadol ve Tevfik Koçak ile birlikte SHP’den istifa etti. Sosyalist Birlik Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Bu parti, 1994 yılında kapatıldı. Okçuolu, siyasi yaamına CHP üyesi olarak devam ediyor. Aydınlık- Kürt sorununun çözümü açısından AKP’nin açılımını nasıl deerlendiriyorsunuz? Hüsnü Okçuoğlu- Kürt sorununun konuulması ve tartıılmasını çok olumlu buluyorum. Çünkü yıllar yılı bir inkâr olayı vardı. Topluma yıllarca böyle bir topluluun olmadıı anlatıldı. Sonra “Var ama bunlar bölücü, ülkeyi bölüyorlar, bunları imha etmek lazım” denildi. imdi de “Gelin bazı haklar verelim” deniyor. Halk da diyor ki, “Allah Allah bu da nerden çıktı? Düne kadar Kürt diye bir ey yoktu. Düne kadar bunlar isyancıydı, bölücüydü…” Topluma bu ekilde çok büyük zarar verildi. imdi devlet eliyle bu anlayıın giderilmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti vatandalarının, sadece yasada ya da söylemde deil, yaamsal olarak da eit ve özgür vatandalar olduklarını hissetmeleri salanmalı. VATANDAŞI VATANDAŞ YAPMADAN OLMAZ Aydınlık- Eit vatandalık olgusunu yaamın her alanına yansıtmamız gerektiini vurguladınız. Peki, bu sorunun giderilmesi için ne yapılması lazım? Okçuoğlu- Devlet eliyle halka Kürtlerin var olduu ve bunların kendi ayrıcalıkları için Anayasa’da ayrı bir ey istemedikleri, Anayasa’nın Türkiye’deki bütün etnisitelere aynı mesafede ve eit yaklatıı anlatılmalı. Bütün etnisitelerin özgürce, utanma ya da sıkılma yaamadan, kendi kimliklerini ifade ederek devlette görev ve rol alabilmeleri için bir yeniden yapılandırma salanmalı. O zaman Türkiye vatandalıı benim kutsal varlıımdır. O zaman devlet de benim için kutsal olur. Herkes için olur. Yoksa devleti ben kurmuum, bana eziyet yapıyor. Ben kurmuum, vatanda olarak öyle tasavvur etmiim, vergimi veriyorum, askerliimi yapmıım ve kendi adıma söylüyorumTürkiye Cumhuriyeti’nin iyi vatandalarından biriyim. Ama benim vatandaım, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bireyi Türkiye’de yaayan ve mutlu olan insanlarn bölünmeyi savunmas mümkün mü? Nasl böyle bir istem, arzu ya da gayeleri olur? Bunlar belli görevli, maal ajanlar olur. Baka ülkeler adna çalan insanlar olur. Bu 100 olur, 200 olur, 500 olur. Bu Türk de olur, Kürt de olur. Bunu Kurtulu Sava’nda da gördük. 24 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 “Eli silahl be bin kii silahn brakp dadan gelsin” deniyor. Bunu kesinlikle olumlu buluyorum. Devlet hiçbir zaman silahl bir örgütle kendini eletirecek duruma dümemeli. Bazen maalesef öyle olmutur. Yani devlet baz durumlarda PKK’nn yaptnn aynsn yapmtr. Bu Kürtlerde büyük bir infial yaratm, büyük bir yara açmtr.” olan insanım devletinden ikâyetçiyse burada bir sorun var. Bunun konuulması ve çözülmesi lazım. Ben onun için vatanda olgusunu çok önemsiyorum, yani vatandaı vatanda yapamadıınız sürece olmaz. AKP BU KONUDA TECRÜBELİ DEĞİL Aydınlık- Bu sürecin sorunları giderebileceine inanıyor musunuz? Okçuoğlu- AKP, bunun içini nasıl doldurur, bilemiyoruz. Aslında benim de üyesi olduum CHP bu konuda ön almalıydı. Sol, bu iin içinde olmalıydı, çünkü birikimi ve deneyimi var. Yıllar boyu verilmi mücadeleler var. Ama AKP, Kürt açılımı konusunda tecrübe sahibi deil. Devlet daha tecrübeli. Aslında kaygılarım var ama gelecek konusunda umutluyum. Sorunların aılacaına inanıyorum. Tabiii bu birden olacak gibi deil. Türkiye’nin yıllardır barıa ihtiyacı var. Susamı vaziyette. Ama bunu anlatmak lazım. Savaın devam etmesinden rant elde edenler bunu istemiyor. Siyasette de, bölgesel amaçlı belli gruplarda da, airet aaları ve toprak aalarında da bu rant var. Ama bunların dıında dier tüm insanların yararı barıtadır. O yüzden bir devlet politikası olarak bu sürecin ilerletilmesini olumlu buluyo- rum. Yalnızca iktidar partisi deil, MT, Emniyet, Parlamento, YÖK, Anayasa Mahkemesi gibi devletin organları da bu iin içindedir. KÜRTÇEYİ KİMSE HOR GÖRMEMELİ Aydınlık- Barı için atılacak ilk adım ne olmalı? Okçuoğlu- Ben en fazla kültür üzerinde duruyorum. Bunun da ana öesi dildir. Yani bir topluluk varsa, tarih boyunca sizinle varsa; onun bir dili, kültürü, edebiyatı, sanatı, müzii, folkloru varsa yaam bulması lazım. Ben Türkçemle gurur duyuyorum. Türkçeyi çok iyi kullanıyorum. Ama benim dilimi de hiç kimse hor görmesin, hakir görmesin. Elbette resmi dil sosyalleme olgusudur. Örnein ben resmi dilimi bilmesem sizinle konuamazdım. Benim annem Türkçe bilmiyorsa vatanda olabilir mi? Aynı vatandayız, aynı dili konuuyoruz, birbirimizi anlıyoruz, sosyalleiyoruz, diyalog kuruyoruz… ama bütün diller konuulabilir. Dil üretimle vardır, bütün insanlıın ortak malıdır. Örnein, Roman vatandalarımızın söyledii arkılar sadece onları sevindirmiyor. Tam tersine onların dıındakileri sevindiriyor. Onlara sanat sunuyor, müzik sunuyor… Dolayısıyla onların malı deil bu. Aydınlık- Demokratik haklar açısından son yıllarda olumlu bir süreç yaandıını söylemek mümkün mü? Okçuoğlu- Belli noktalarda diyebiliriz, ama giderildiini söyleyemeyiz. Ben Türkiye’nin cumhuriyetle birlikte demokratik gelimesini yapamadıı için bu sancıları taıdıımızı düünüyorum. Cumhuriyet’e hayır demek mümkün deil. Cumhuriyet, halkın kendi iktidarını kendisinin yönetmesi olayıdır ancak gıdası ve vitamini olan demokrasiyle donanmamıtır. çinin doldurulmaması nedeniyle de büyüyememitir. Ben Meclis’e gittiim zaman “Türkiye’de Türkçeden baka dil konuulamaz” diye yasa maddesi vardı. Nitekim o zaman bizim genel bakanımız Erdal nönü’nün önerisiyle bu 12 Eylül ayıbı ortadan kaldırıldı. Bakın, ben ilkokul üçüncü sınıfta Türkçe örendim. Bir öretmenimiz geldi. Akrabamdı, soyadı da Okçuolu. Dedi ki; “Kim ailesiyle Kürtçe konuursa azına biber sürerim.” Çocukları da görevlendirmi, herkes muhbir. Biz de amcamın oluyla birlikte okula gidip geliyoruz. Sene 1958. Bir gün numaralar okundu, çıktım. Öretmen dedi ki; “Sen annenle Kürtçe konumusun.” Bir tokat yedim, 180 derece yüzümün deitiini hissettim. Beni ihbar eden kimdi, amcamın olu. Bana biber süren kim, amcam. Neden? Annemle Kürtçe konumuum. Annem Türkçe bilmiyor. imdi bu travmayı unutmak mümkün mü? 1958’den bu yana… Tam 50 yıl… BÖLÜNMEYİ BİR AVUÇ AJAN SAVUNUR Aydınlık- Af konusunu nasıl ele alıyorsunuz? Okçuoğlu- Türkiye’nin en önemli ihtiyaçlarından biri siyasi bir ‘genel af’tır. “Eli silahlı be bin kii silahını bırakıp dadan gelsin” deniyor. Bunu kesinlikle olumlu buluyorum. Devlet hiçbir zaman silahlı bir örgütle kendini eletirecek duruma dümemeli. Bazen maalesef öyle olmutur. Yani devlet bazı durumlarda PKK’nın yaptıının aynısını yapmıtır. Bu Kürtlerde büyük bir infial yaratmı, büyük bir yara açmıtır. Çünkü devlet ciddi bir itir. Yasaya dayalı bir örgüttür. Hukuku olan devlet, devlettir. Türkiye’nin parçalanması kimsenin elinde deil. Türkiye’de yaayan ve mutlu olan insanların bölünmeyi savunması mümkün mü? Yaamını, geçmiini, ailesini, kültürünü, sosyal hayatını, bin yıllık tarihini yaayan insanlar nasıl olur da pat diye bölücü olurlar? Nasıl böyle bir istem, arzu ya da gayeleri olur? Bunlar belli görevli, maalı ajanlar olur. Baka ülkeler adına çalıan insanlar olur. Bu 100 olur, 200 olur, 500 olur. Bu Türk de olur, Kürt de olur. Bunu Kurtulu Savaı’nda da gördük.G 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 25 BARKEY-ABROMOWTZ KLS YENDEN SAHNEDE CIA’cılar: AKP emsalsiz fırsat, destek verelim! “AKP Türk toplumunu, ülkenin anayasasn ve modas geçmi politik sistemini deitirmek için; komularyla ve kendi toplumuyla bar için emsalsiz bir frsat. AKP bunu yapmak üzere. Fakat yardma ihtiyac var…” CIA’c ikili, AKP’nin kapatlmasn önlemek için de ABD’yi güçlü müdahaleye çarmlard. FKRET AKFIRAT BD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abromowitz ile ABD Dıileri Bakanlıı Siyaset Planlama Dairesi eski çalıanlarından Henri Barkey, Obama yönetimine, “emsalsiz bir ans” olarak niteledii AKP’ye destek olmasını tavsiye etti. Foreign Affairs, ABD dı politikasının gayri resmi organlarından Council on Foreign Relations (CFR-Dı likiler Konseyi)’ın yayını. Abromowitz, Tayyip Erdoan’ın “lider” haline getirilmesinde kilit rol oynayan ve A “darbe uzmanı” olarak bilinen ünlü bir CIA’cı. Barkey ise CIA Ulusal stihbarat Konseyi Bakan Yardımcısı Ellen Laipson’un ei, ABD Dıileri Bakanlıı Siyaset Planlama Dairesi eski çalıanlarından. Abromowitz ve Barkey yine ortak imzayla, Nisan 2008’de AKP kapatma davasından hemen sonra Newsweek dergisinde, Amerikan yönetiminden, AKP’nin kapatılmasını önlemek için güçlü bir müdahale istemiti. “AKP’NİN SAKARLIKLARI” CIA’cı ikilinin Kasım-Aralık 2009 tarihli Foreign Affairs’te yayımlanan “Türkiye’yi dönü- Henri Barkey türenler” balıklı yazısını, basit bir makale olarak görmemek lazım. Çünkü her ikisi de AKP’nin oluumundan iktidara geliine kadarki sürecin en önemli aktörleri. Üstelik, AKP’nin iktidarda bulunduu süre içinde AKP ve Türkiye ile ilgilerini hiç kesmemi kiiler. Bu ikiliyi, “AKP’nin akıl hocaları” ve aynı zamanda “ABD yönetiminin AKP danımanları” diye nitelemek mümkün. CIA’cı ikili, ABD yönetim çevrelerinde AKP’nin bazı göstermelik politikalarından tedirginlik duyan çevreleri, “birinci elden” bilgilendiriyor. Fuller: AKP’nin komularıyla ilikileri, ABD’nin çıkarına CIA Ulusal stihbarat Konseyi Eski Bakan Yardımcısı Graham Fuller, 10 26 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 Kasım’da BBC Türkçe servisinde yayınlanan söyleisinde, Abromowitz ve Barkey’in makalesiyle paralel görüler savundu. Fuller, “Türkiye artık Batı’nın sadık müttefiki deil” balııyla yayımlanan söyleisinde, AKP yönetimindeki Türkiye’nin, bölgesinde Batı’nın yandaı ve NATO’nun uzantısı olarak görülmemesinin, aslında Batı’nın çıkarlarına uygun olduunu belirtti. Bush yönetiminin çizgisini eskiden beri eletiren Fuller, o dönem Washington yönetiminin Türkiye’nin Rusya, Çin, Suriye ve ran’la iyi ilikiler kurmasından rahatsız olduunu belirttikten sonra öyle diyor: “Benim gibi pek çok dı gözlemci, Türkiye’nin Suriye, ran ve dier sorunlu ülkelerle balarını güçlendirmesinin, Amerikan yönetimi bunu anlamasa ve kabul etmese bile, Amerikan çıkarlarına da hizmet ettii görüündeydi.” Fuller, “Kemalistler de, Ordu da, sol da, baka çevreler de Türkiye’nin çıkarlarının ‘ABD ile sıkı fıkı dost’ olmaktan öteye geçtii görüündeydi” dedikten sonra, AKP’nin bugün uyguladıı politikayı öyle niteliyor: “AKP, özellikle de Ahmet Davutolu dıileri bakanı olduktan sonra daha ciddi adımlar atmaya baladı. Dıileri Bakanlıı da bunu, yani ABD ve Avrupa ile birlikte çalıan, AB üyesi olmayı hedefleyen ama aynı zamanda Rusya ile, Çin ile, Arap dünyası ile, Kafkaslar’la, Orta Asya ile, Akdeniz’le, Afrika ile çalıan bir dı politika vizyonunu büyük ölçüde destekliyor bana kalırsa.” Fuller, açıkça “Amerikan çıkarlarına hizmet eden ilikiler” olarak niteledii bu politikayı u sözlerle özetliyor: “Türkiye artık eski deyile ‘Batı’nın sadık müttefiki’ deil. Ama Batı’nın reçetelerini uygulamasa bile, yaptıklarından Batı da faydalanacak.” AKP’nin Batı’da tedirginlik yaratan “ran’la ilikiler, srail’le ilikilerde pürüzler, Davos toplantısındaki çıkı, El Beir’in Türkiye’ye davet edilmesi” gibi kimi politikalarını “sakarlık” olarak niteleyen Abromowitz ve Barkey, makalenin sonunda esas tavsiyeyi açık bir biçimde yazıyor: “AKP, Türk toplumunu, ülkenin anayasasını ve modası geçmi politik sistemini deitirmek için; komularıyla ve kendi toplumuyla barı için emsalsiz bir fırsat. AKP bunu yapmak üzere. Fakat yardıma-destee (assistance: yardım, destekleme, muavenet) ihtiyacı var. Batı, Türkiye her alanda doru bir rotada ilerliyormu gibi davranmamalı ama Türkiye’nin daha hogörülü bir liberal demokrasi olma yolunda kalması konusunda yardım etmeli.” “KUVVETLİ LAİK VE BÜROKRATİK ELİT, HÂL DİRENİYOR” Barkey-Abromowitz ikilisi, Ortadou’ya yönelik AKP politikalarının söylem boyutunun ey- Morton Abromowitz. lemden daha güçlü olduunu vurguluyor. AKP’nin Ordu’nun “etkinliine” karı reformlarından övgüyle söz eden ikili, “Kuvvetli laik ve bürokratik elitin hâlâ direndiinden” dem vuruyor. Ergenekon tertibinden de söz eden ikili, bunun Ordu’nun itibarını lekelediini yazıyor. CIA’cı ikili Ermeni açılımını, Irak’ın kuzeyiyle ilikileri, Kürt açılımını olumlu politikalar olarak sıralıyor.G 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 27 “YA ULUSALCILIK YA AÇILIM” DYENLERE YANIT HALKTAN GELD 10 Kasım’da yüz binler açılıma karşı Anıtkabir’e yürüdü Yurt genelinde 10 Kasm anmalar AKP protestosuna dönütü. Çeitli illerde yaplan anmalarda PKK’llarn Habur gösterisi ve AKP’nin açlm protesto edildi. 8 Kasm’da zmir Gündodu Meydan’nda on binlerce yurtta “hanet Açlmlarna Hayr, Millete Birlik Vatana Bütünlük” sloganyla bir araya geldi. 10 Kasım haftasında yurdun dört bir yanında açılım protestosu vardı. En anlamlı olanı ve en kitleseli, bir günde 259 bin kiinin Anıtkabir ziyareti oldu. 8 Kasım’da zmir’de, 7 Kasım’da Sakarya ve skenderun’da, 5 Kasım’da Kars’ta AKP’nin açılımını protesto mitingleri yapıldı. AKP, 10 Kasım’da açılımı TBMM’ye taırken, Türk halkı da açılıma tepki olarak Anıtkabir’e akın etti. Yurttalar açılım tartımalarının 10 Kasım tarihine getirilmesini protesto etti. Mesai günü olmasına ramen, 10 Kasım’da Anıtkabir’de mozole önünden 259 bin 371 kii geçti. Genç, yalı, öretmen, örenci, milletvekili, aydın herkes Atatürk’e yürüdü. Yüzlerce kitle ör- 28 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 gütü çok sayıda siyasi parti temsilcisi, akademisyenler, gazeteciler, yurtsever aydınların “AKP açılımına karı, 10 Kasım’da Anıtkabir’e” çarısı yanıt buldu. Devlet töreninin bitiminin ardından vatandalar Anıtkabir avlusunu doldurmaya baladı. YÜZ BİNLER ANITKABİR’DE BULUŞTU Aralarında, Demokratik Sol Parti, çi Partisi, Baımsız Cumhuriyet Partisi, Yeni Parti, Birleik Kamu Konfederasyonu, Türkiye Gençlik Birlii, Cumhuriyet Kadınları Dernei, Tüm Öretim Üyeleri Dernei Genel Bakanı Prof. Dr. Alpaslan Iıklı, Ulusal Hekim Birlii, Gazi Üniversitesi Öretim Üyeleri Dernei, Bilim ve Ütopya Kooperatifi Bakanı Prof. Dr. Semih Koray, 14 Nisan Çalıma Grubu, Anadolu Ulusal Uyanı Platformu, Eski Çalıma Sosyal Güvenlik Bakanı Yaar Okuyan, Emekli Tümgeneral Osman Özbek, gazeteciler Banu Avar ve Nihat Genç’in de bulunduu yüz binler ellerinde Türk bayraklarıyla Anıtkabir önünde bulutu. Okul formalarıyla Anıtkabir’e gelen örenciler hem Anıtkabir avlusunda hem de önünde, sık sık Onuncu Yıl Marı’nı söyledi. Örencilere vatandalar alkılarıyla destek verdi. “GÜNDOĞDU MEYDANI AÇILIMA KAPALI” AKP açılımlarına karı 8 Kasım Pazar günü Cumhuriyet çin Güçbirlii 38 kitle örgütü ve siyasi partilerin desteiyle “hanet Açılımlarına Hayır! Millete Birlik Vatana Bütünlük” mitingi düzenledi. “Ne ABD Ne AB Tam Baımsız Türkiye”, “Gündodu Meydanı Açılıma Kapalı” sloganları ile alanın inledi- i mitinge katılan on binler aynı heyecanı miting sonrasında sürdürdü. Miting sona ererken balayan yamur kitlenin hızını kesmedi. zmirliler kinci Kordon ve arka sokaklarında gösteriyi devam ettirdi. EVLATLARIMIZ KORKMADI BİZ DE KORKMUYORUZ Mitinge kırmızı beyaz Türk Bayrakları ile geni bir katılımla giren çi Partisi, Yeni Parti, Cumhuriyet Kadınları Dernei, Türkiye Gençlik Birlii ve dier katılımcı kurulular alanı doldurdu. Diyarbakır’ın Lice ilçesinde ehit olan Komando Astsubay Kadir Aydın’ın babası Ahmet Aydın, “Amerika bizi korkutamaz. Biz korkak evlatlar yetitirmedik. Biz korkak millet olmadık” diye konutu. Cumhuriyet çin Güçbirlii dönem Sözcüsü Av. Erdoan Özer ise AKP açılımlarının millete birlik getirmeyeceini söyledi. zmir Barosu Bakanı Av. Özdemir Sökmen de “PKK’lıların Silopi’de karılandıı vatanseverlerin ise Silivri’de yattıı ülkede hukuk olmaz” dedi. zmir Tabiip Odası Bakanı Suat Kaptaner ise Tayyip Erdoan’ın “açılım konusunda acelemiz var” sözlerine karı acelesi olanın AKP deil ABD olduunu vurguladı. Kaptaner Türkiye’nin bu sorunları yaamaması için NATO’dan çıkması gerektiini de sözlerine ekledi. Mitinge çi Partisi Genel Bakanı Dou Perinçek, Yeni Parti Genel Bakanı Tuncay Özkan ve Demokrat Parti Genel Bakanı Hüsamettin Cindoruk da birer mesaj gönderdiler. Perinçek mesajında unları söyledi: “Atatürk’ün gençlie hitap ettii durum gerçeklemitir. Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindedirler. Hatta bu iktidar sahipleri ahsi menfaatlerini emperyalistlerin siyasi emelleriyle birletirmilerdir. Bu koullarda bize düen görev Hasan Tahsin olmaktır.” YANDAŞ BASIN PANİKLEDİ Zaman gazetesi 6 Kasım günlü haberinde Türkiye Bosna Hersek Kültür Dernekleri Federasyonu Bakanı Cemal enel’in “Perinçek neyse Öcalan odur. Beraber eylem yapmayız” dediini iddia etti. Oysa görütüümüz enel yalnızca mitingin siyasallamasına karı olduklarını ve bu sözleri söylemediini belirtti. Ulusal Kanal mikrofonlarına da mitinge katılacaını ve Yugoslavya gibi olmamak için herkesi mitinge davet ettiini söyledi. Zaman gazetesinin kıkırtmaları mitinge bir hafta kala her gün benzeri haberlerle devam etti. ehit Aileleri Yardımlama ve L TGB Genel Bakan Osman Ylmaz: “Atatürk gençlii ihanet açlmlarna izin vermeyecektir. 10 Kasm yas deil mücadele günüdür.” Antkabir ziyaretinden önce Türkiye Gençlik Birlii üyeleri TBMM önünde açlm tartmalarnn 10 Kasm’da yaplmasn protesto etti. TGB üyeleri “Atatürk gençlii görev banda”, “Türk-Kürt kardetir Amerika kalletir” sloganlar att. 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 29 Genç, yal, örenci, öretmen, yazar, gazeteci, akademisyen Antkabir’e yürüdü. Dayanıma Dernei kurum olarak mitinge katılmaktan vazgeçtiini belirtirken bir gün önce AKP zmir l Bakanı Ömür Kabak tarafından ziyaret edildi. “YA ULUSALCILIK YA AÇILIM” AKP Genel Bakan Yardımcısı ve eski Milli Eitim Bakanı Hüseyin Çelik 4 Kasım günü zmir’de katıldıı bir toplantıda açılıma karı olanlar için “Türkiye bir yol ayırımında, ya ulusalclıı ve içe kapanıklıı ya da ulusal zenginlik ve açılımı tercih edecek” dedi. Cumhuriyet Halk Partisi zmir l Bakanlıı mitinge katılmazken zmir Büyükehir Belediyesi mitinge bir gün kala mitingin ses düzeni ve dier teknik ihtiyaçlarını karılamayacaını bildirdi. 30 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 HALK AÇILIMA TEPKİSİNİ MEYDANLARDA GÖSTERDİ Yurt genelinde de AKP açılımlarına tepki mitingleri düzenlendi. Balıkesir’deki 10 Kasım anma töreninde Gaziler, ehit Dul ve Yetimleri Dernei ube Bakanı Haydar Filiz, “Tayyip ananı da al, dadan inenleri karılamaya git” pankartı açarak Tayyip Erdoan’ı protesto etti. Protokolün akın bakıları arasında gerçekleen eylemi, yurttalar alkılarıyla destekledi. ADD Isparta Gençlik Kolları Bakanı Emre Güner, ihanet projesine karı duran aydınların ve vatanseverlerin de Ergenekon tertibiyle tutuklandıını söyledi. ADD’nin eylemine Kamu Sen üyeleri de destek verdi. Türk Büro Sen Genel Bakanı Fahret- tin Yoku da, Isparta’da düzenledii basın açıklamasında “AKP, açılımlarıyla Türk milletini bölmeyi baaramayacak. Bu ülkeyi nasıl emanet almısak aynı ekilde gelecek nesillere emanet edeceiz.” dedi. Habur gösterisi 5 Kasım’da Kars’ta da protesto edildi. PKK aleyhine slogan atan yüzlerce ehit yakını, AKP’nin açılımını eletirdi. AKP’nin açılımı ve Habur gösterisi “Vatanına, Bayraına, ehidine Gazine Sahip Çık” adı altında Sakarya ve skenderun’da da mitinglerle protesto edildi. Türkiye Harp Malulü Gazi, ehit, Dul ve Yetimler Dernei Sakarya Kurucu Bakanı Salim Yarar, meselenin sadece ehit ailelerinin meselesi olmadıına, Cumhuriyet’in tehlike altında olduuna dikkat çekti. zmir Gündodu Meydan’nda düzenlenen “hanet Açlmlarna Hayr! Millete Birlik Vatana Bütünlük” balkl mitinge yamura ramen katlm youndu. zmir’de kürsünün hemen önünde toplanan ehit aileleri teröre kurban verdikleri yaknlarnn fotoraflarn tadlar. Antalya’daki tören srasnda bir ehit yakn “Türk bayran kimsenin indirmeye gücü yetmeyecek. Bu bayrak ehitlerimizin kanyla suland.” diyerek tepkisini dile getirdi. Gaziler, ehit Dul ve Yetimleri Dernei Balkesir ube Bakan Haydar Filiz, “Tayyip anan da al, dadan inenleri karlamaya git” pankart açt. Protokolün akn baklar arasnda gerçekleen eylemi, yurttalar alklaryla destekledi. ADD Isparta Gençlik Kollar Bakan Emre Güner: “Açlm bir ihanet projesidir.” ehit yaknlar AKP’ye seslendi: “Nasl sonuçlanaca belli olmayan bu meçhul yoldan vazgeçin!”. 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 31 HAFTANIN NOTLARI Deniz ile Ufuk Aydınlık’ın kökleri tarihimizin derinliklerindedir. Adını, 1921 yılı Haziran ayında Türkiye sosyalist hareketinin önderlerinden Dr. Şefik Hüsnü Değmer’in liderliğinde yayına başlayan dergiden alır. 1968 yılının Kasım ayında AydınHİKMET ÇİÇEK lık, aylık dergi olarak yeniden hayat buldu… Doğu Perinçek ve Vahap Erdoğdu önderliğinde çıkan derginin Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve Mihri Belli’nin de aralarında bulunduğu geniş bir yazar kadrosu vardı. (Aydınlık’ın asistan Doğu Perinçek’in Hukuk Fakültesi sandığından aldığı 7 bin lira borç para ile çıkışının öyküsü ayrı bir yazı konusudur.) Aydınlık, Türkiye sosyalist hareketinin teorisinin oluşturulmasında ve Milli Demokratik Devrim stratejisinin belirlenmesinde çok önemli bir rol oynadı. Aydınlık’ın devrimci mirasını sürdürenler bugün İşçi Partisi saflarında yer alan devrimciler oldu. “Aydınlıkçı” diye anılanlar da onlar. Hani Nazım Hikmet’in “şu taşlı yolları çarıklarına dolayan, dağlardan dağlara güneşi kovalayan” dediği “Aydınlıkçılar”. Deniz Yıldırım, 1977 yılında Isparta Keçiborlu doğumlu, Dil Deniz Yldrm Ufuk Akkaya Tarih Felsefe mezunu. En zor zamanda geldi, Aydınlık’ın dümenine geçti, “çiçeği burnunda” genel yayın yönetmeni oldu. Ufuk Akkaya 26 yaşında. Sivas-Kangal Tekke köyü nüfusuna kayıtlıdır ama Ankara doğumludur. Hemşeriyiz! Ulusal Kanal’ın istihbarat şefi. Kanal’ın ve derginin en cevval muhabiri. İkisi de Aydınlıkçı! İkisi de tutuklandı! Siz bu satırları okurken Metris’ten Silivri’ye gelmiş olacaklar. Tutuklanma gerekçelerini, İstanbul TEM’de sorulan akıl almaz soruları dergide okuyacaksınız. Aydınlıkçılar’ın tarihi 40 yılı geçti. Nice badireler atlattı. Üç buçuk Fethullahçı nedir ki! Muhalif sanatın gücü Müjdat Gezen, Levent Kırca, Seden Kızıltunç gibi sanatçılarımıza gösterilen bu yoğun ilgi nereden geliyor? Hani siyasal mizahın “modası geçmişti”? Televizyon ekranları saçma sapan, abuk sabuk gevezeliklerle dolu ama hiçbiri Gezen’in, Kırca’nın, Kızıltunç’un gördüğü ilgiyi görmüyor. Sanat Merkezi’nin beşinci şubesini İzmir’de açan Müjdat Gezen’le, Belma Yücel’in Ulusal Kanal’da yaptığı söyleşiyi izledik. Açılışta Gezen’e gösterilen yoğun sevgiyi de gördük. Müjdat Gezen’in Ergenkon’la dalga geçtiği, Türkiye’de adalet sistemini ele alan “Adalet Pantolonun Kemeridir” Levent Krca 34 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 oyunu yeni başladı. Aydınlık okurlarına mutlaka izlemelerini öneririm. Ya Levent Kırca? FOX TV’de her Cumartesi akşamı 21.30’da “Olacak O Kadar” ortalığı kırıp geçiriyor. İzlenme oranı ile FOX’un ortalamasının kat kat üstünde. Melih Aşık, Milliyet’te 5 Kasım günlü köşesinde “cesur, çarpıcı, düşündürücü programlar sunan” Müjdat Kırca ve ekibini kutluyor. Oray Eğin ise AkGezen şam’da 9 Kasım günlü “Muhalifin gücü” başlıklı yazısında Gezen ve Kırca’nın başarısına dikkat çekerek şöyle diyor: “Muhalefet olmak, rüzgâra karşı yürümek, özellikle böyle zamanlarda bir aydın sorumluluğuyla çıkış yapmak karşılığını buluyor. “Türkiye’nin nitelikli bir okur, izleyici kitlesi de var sonuçta. Bu topraklar o kadar da umutsuz değil.” HAFTANIN NOTLARI Seni kimse kurtaramaz! DVD 2 Çözümü Sayfa 35 Görevli– Şimdi Osman’ım bu kamuoyu ve Ergenekon operasyonu filan takip ediyorsun herhalde. Gizli tanık– Takip ediyorum. Görevli– Bu operasyonda ismi geçenlerden istersen ben tek tek de okuyabilirim. Listesi var. Senin tanıdıkların, kimse var mı burada? Gizli tanık– Sen hiç söyleme! Ben, ben söyleyeyim yani. Daha yeni siz isim verdiniz diye ben tanıyorum izlenimi doğmasın. Benim tanıdığım Veli Küçük’tür, Muzaffer Tekin’dir. Sayfa 137 Görevli– Bir de şunu söyleyeyim. Yani eee şu anda kameramız falan çalışmıyor, “gizli tanık” rahat olabiliriz… Böyle devam ediyor, “gizli tanık”ın DVD çözümleri. Çözüm metinlerinin bir yerinde geçen “Osman’ım” sözcükleri, Ergenekon’un birinci davasında tutuklu sanıkların dikkat çekmesi üzerine daha sonradan metinden çıkarılıyor, “gizli tanık” olarak düzeltiliyor. Yukarıda görevlinin “kameralarımız falan çalışmıyor, rahat olabiliriz” sözlerinden ve gizli tanığın DVD 2 çözüm, sayfa 41’de “şimdi Danıştay olayını anlatalım, çekiyor mu?” deyişinden anlaşılıyor ki kayıt istendiği zaman durduruluyor, sohbet ediliyor, sonra kayıtlara devam ediliyor. İşte Ergenekon sanıklarının en önemli eylemi Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet’in bombalanması, gizli tanık “Osman’ım”ın ifadelerine dayanılarak böyle kotarılıyor. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13 Şubat 2008 günü verdiği Danıştay saldırısı kararından tam bir ay sonra, 12–13 Mart 2008 günlerinde Osman Yıldırım’ın Sincan F tipinde alınan ifadesinden sonra, kararı açıklanan davanın seyri Ergenekon’a doğru değiştirildi. Ardından Osman Yıldırım’ın cezaevinden “hatırladıkça” kaleme aldığı sayısız dilekçe geldi. Hepsinde aynı hikâye tekrar edildi. Fethullahçı medya bunları çarşaf çarşaf haber yaptı, kitaplar yazdı. Kamuoyu iki yıldır bu yalanlarla beslendi. “EMİR KÜÇÜK’TEN BOMBALAR TEKİN’DEN” Açın 11 Kasım 2009 günlü gazeteleri. Neredeyse tamamı 10 Kasım’daki duruşma haberini yukarıdaki başlıkla verdi. Sanki haberle birlikte başlığı da servis edilmiş gibi! Duruşma salonunda olmasak “acaba yanlışlıkla başka bir davayı mı izledim?” kuşkusuna kapılacağız! Yıldırım bilinen yalanlarını tekrarladı, gazeteler de bu bayat malları manşetlerine taşıdı. Yıldırım’ın sorgusu sürüyor. Şimdi sıra diğer sanıkların Yıldırım’a sorularına geliyor, o zaman görün siz “Osmanım”ı! “ANLATTIKLARI HEP YALAN” Osman Yıldırım’ın sorgusu sürerken Danıştay davasının diğer sanıkları Erhan Timuroğlu, İsmail Sağır ve Tekin Irşi peş peşe söz alarak çarpıcı açıklamalarda bulundular. Gazetelerde olmayan da bu açıklamalar. İlk sözü Erhan Timuroğlu aldı. Yıldırım’ın tüm söylediklerinin yalan olduğunu ifade etti. Cumhuriyet’in bombalanmasını önerenin ve Tekin Irşi’ye para teklif edenin Osman Yıldırım olduğunu söyledi. Timuroğlu, “Gazetenin bombalanacağını bile bilmiyordum. ‘Cumhuriyet’i bombalayacağız’ deyince bile gazeteyi anla- madım” diye konuştu. Yıldırım’ın “Ataşehir toplantısı” dediği tarihte, Osman Yıldırım’la birlikte Sultançiftliği’ne “adam vurmaya” gittiklerini söyleyen Timuroğlu, Ankara’ya da Yıldırım’la birlikte gittiklerini belirtti. Erhan Timuroğlu’nun en çarpıcı sözleri de şuydu: “Danıştay sanığıyım ama Danıştay’ın ne olduğunu bile bilmiyorum.” “Üstüme ifade vermeyin diye cezaevinde yalvarıyordu.” İsmail Sağır böyle söylüyor. Sağır, diğer Danıştay sanıkları gibi, Osman Yıldırım’ın dilekçelerini yeni öğrendiğini söyledi. Tekin Irşi, Osman Yıldırım’ın Ankara’da iken “beni kurtarın” diye mektup yazdığını söyledi. Cumhuriyet’e ilk bombayı kendisinin, ikinciyi de İsmail Sağır’ın attığını söyleyen Irşi, Osman Yıldırım’ın kendilerine verdiği hiçbir sözü tutmadığını ifade etti. “Bu davaların birleşmesinin sebebi Osman Yıldırım’dır.” İrşi, Yıldırım’ın daha Ankara’dayken “Göreceksiniz iki davayı birleştireceğim” dediğini belirtti. Kuşkusuz, Tekin Irşi’nin “bir ruh hastası” olarak değerlendirdiği Osman Yıldırım’ın bu davaları birleştirecek çapı yok. Ama tertibin en önemli tetikçisi olduğu çok açık. 15 KASIM G Ayd›nl›k G 35 HAFTANIN NOTLARI Yalan 24! Halk Oyuncuları Ahmet Taner Kışlalı’nın küçük kızı Dolunay Kışlalı Uluç, isyan ediyor. Uğradığı “basın ihaneti”ni amcası Mehmet Ali Kışlalı’ya yazmış. O da Dolunay Kışlalı’nın mektubunu “Yeğenim isyan ediyor” başlığıyla köşesine taşımış. (Radikal, 7 Kasım 2009) Kanal 24’ün “Keşke Olmasaydı” adlı bir programı var. Yakın tarihimizde yaşadığımız, Türkiye’nin gündemini belirleyen önemli olaylar yaşayanların gözüyle aktarılıyor. Ama gerçeğe sadık kalarak değil. “Yandaş medya”nın ideolojisine “uygun” hale getirerek. Açıkçası, nesnel gerçeği çarpıtarak aktarıyor, “Keşke Olmasaydı.” Ahmet Taner Kışlalı suikastı da kanalın meşrebine uygun hale getirilmiş. Dolunay Kışlalı Uluç’u isyan ettiren de bu utanmazlık. “Prof. Kışlalı’nın nasıl bir baba, nasıl bir öğretmen, nasıl bir aydın ve ‘insan’ olduğunu anlatmaya çalıştık” diyor, Kışlalı. Tespitler, belgeler o itiraflara dayanarak katillerin kimler tarafından yönlendirildiğini de belirtmeye çalışmışlar. Ancak! 1 Kasım günü Kanal 24’ü izlediklerinde çok farklı bir “yorumla” karşılaşmışlar: “Ne idüğü belirsiz bir muhterem’i uzun uzun konuşturmuşlar ve demeye getirmişler ki Prof. Kışlalı’yı elleriyle gömen Türk Devleti’dir, TSK’dır, Ergenekon’dur… El insaf!” Aynı günlü Cumhuriyet’te Işık Kansu dostumuz da aynı şeyden yakınıyor. Gazeteciliği propaganda aracına dönüştürenlere “alet olduğu için” okurlarından özür diliyor. Kansu’nun da, Kışlalı’nın ölüm yıldönümünde “nesnel bir belgesel” yapacakları iddiasıyla görüşlerine başvurmuşlar. Kansu’nun yazısından Dolunay Kışlalı’nın “ne idüğü belirsiz bir muhterem” dediği kişinin de kim olduğunu öğreniyoruz: “İzledik ve gördük ki, Prof. Dr. Fikret Başkaya dışında belgesel için konuşturulanlar hani neredeyse ‘figüran’ olmuşlar. “Kışlalı dosyasından ne kadar bilgi sahibi olduğunu anlayamadığımız Fikret Başkaya’nın belgeseldeki kolaycı, kanıtı olmayan, havada kalan yorumuna bakılırsa, suikastı ‘Ergenekon’ örgütü gerçekleştirmiş! Belgeselin gelip dayandığı nokta bu! “Oysa biz ‘Ahmet Taner Kışlalı suikastında tetik çekenler yakalanmış ve hüküm giymişlerdir. Ancak onları kimin kullandığını çözümleyemeyen öldürümün arkasında Türkiye üzerinde çıkarları olan güçler yatmaktadır’ yorumunu yapmıştık. Belgeselde bu yorumun yarısını kullanmışlar, sonucunu hiç dikkate almamışlar. Böylelikle biz de, Fikret Başkaya’nın değerlendirmesine ‘dolgu malzemesi’ olmuşuz.” Geçen yıl “Öncü Sanat Tiyatrosu” adıyla başladılar etkinliklerine. Yeşerdikleri toprağın adında karar kıldılar, “Halk Oyuncuları” adını aldılar. Sezonu, Aziz Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”ıyla Attila İlhan Kültür Merkezi’nde açıyorlar. Topluluğun sorumlusu Öney Olcaytu, “tohumların filizlenip fidana dönmesini bekliyoruz, tiyatromuzu yeşerten bu verimli toprağı işlemek için” diyor. Halk Oyuncuları’nı mutlaka izleyin. GÜZEL TÜRKÇEMİZ Türkiye’yi Türkçe bilmeyenler yönetiyor AKP’nin İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 7 Kasım 2009 günü AKP Siyaset Okulu’nda konuştu. Beşir Atalay, “Danıştay katliamı”ndan söz etti. Katil ve katliam gibi sözcükler, İçişleri Bakanı’nın en iyi bilmesi gereken kavramlar değil midir? Bilmiyor. Katliam; kırım demektir. Katliamdan söz etmek için yüzlerce insanın katledilmesi gerekir. Örneğin Kahramanmaraş katliamı gibi. Ama yalnız İçişleri Bakanı Atalay mı Türkçe katili? Çankaya’yı işgal eden Abdullah Gül ve BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan da hukuk ve yargı kavramlarını birbirine karıştırıyorlar. Tayyip Erdoğan’ın 28 Ağustos 2009 ve 3 Kasım 2009 günlü konuşmalarına Aydınlık’ın 6 Eylül ve 8 Kasım 2009 tarihli sayılarında değinmiştik. Abdullah Gül, hukuk ve yargı kavramlarını karıştırmak yanında “Masumiyet karinesi” gibi temel bir insan hakkı kavramından da habersiz. “Hükme kadar ne suçlu diyebiliriz, ne 36 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 suçsuz” diyor. Olur mu, yakışır mı böyle vahim bir yanlış Cumhurbaşkanı makamını işgal edenlere! Masumiyet karinesi, kesin mahkûmiyet hükmü olmadıkça herkesin suçsuz olması demektir. Hakkında ceza soruşturması veya kovuşturması yapılan herkes SUÇSUZDUR! Ancak ceza hükmünün kesinleşmesi halinde suçlu denir. Türkiye’nin haline bakınız! Hukuk ve yargı kavramlarını birbirine karıştıran Cumhurbaşkanı ve Başbakan! Masumiyet karinesi gibi en temel hukuk kavramını bilmediği halde bilgiçlik gösterisine giren bir Cumhurbaşkanı! Katliam sözcüğünün anlamını bile bilmeyen bir İçişleri Bakanı! Mafyalaşan, tarikatlaşan bir Gladyo rejimi, yöneticilerin Türkçe düzeyini de belirliyor. Vah benim güzel Türkiyeme! Vah benim Güzel Türkçeme! EĞRİYE EĞRİ / DOĞRUYA DOĞRU Emre Aköz Mehmet Tezkan “Militarist ideoloji” Erdoğan Köşk’e aday Sünger beyinlilerin bir başka klişesi de ‘orduyu yıpratmayalım’ şeklindedir. “2011’de son kez milletvekili adayı olacağım.” O sözün anlamı başka. Başbakan, 2012’de Cumhurbaşkanı adayı olacağını açıkladı. Sabah, 7 Kasım 2009 Milliyet, 9 Kasım 2009 Asaf Savaş Akat Oktay Ekşi GDO’cu GDO hakkında tavrımı belirlemekte zorlanıyorum… Teknolojik gelişmeyi örselemeyen piyasa çözümlerine inanırım. Vatan, 8 Kasım 2009 Yargıya terör Yargıya bu kadar müdahale eden bir Başbakanın yönettiği ülkede, Ergenekon sanıklarından özellikle yazarların siyasi bir baskı olmadan tutuklu kaldıklarını savunabilir misiniz? Hürriyet, 10 Kasım 2009 Yiğit Bulut Türkiye AB’den vazgeçti! Yeni dünya düzenini doğru analiz eden Türkiye Cumhuriyeti, bu düzende “kaybeden olacak” olan AB’nin parçası olma yolundan “döndü”! Melih Aşık Artık “suç” oldu Ülkemizde artık “Kemalist” olmak (eskiden komünist olmak gibi) adeta suçtur… HaberTürk, 9 Kasım 2009 Milliyet, 10 Kasım 2009 Ekrem Dumanlı Can Ataklı Tek yol orduyu “değiştirmek”! Söylenemeyen plan Buradan tek çıkış yolu var: Ordumuz içinde çöreklenmiş cuntaların kanun karşısında hesap vermelerinin önünü açmak. Kürt açılımı bir Türkiye projesi olmadığı için iktidarın söyleyecek fazla sözü de yok. Zaman, 9 Kasım 2009 Yalçın Doğan Vatan, 10 Kasım 2009 Tufan Türenç “Yargıç güvencesi” Müdahale hevesi Mustafa Kemal adı okunduğunda, askeri öğrencilerin hep bir ağızdan “içimizde” diyerek ayağa kalkması, müdahale hevesinin simgesi gibi. Hürriyet, 10 Kasım 2009 Cengiz Çandar Bir iktidar düşünün ki, kendisine karşı olduğu için bir yargıcın bir savcının mesleklerinden ihracını istiyor. Hürriyet, 11 Kasım 2009 Fatih Altaylı Taraf’a Sizin ananız, babanız yok mu? 10 Kasım’da ‘kalmak’! 10 Kasım 1938’de hiç kalamayız. İnsan görmediği, yaşamadığı şeyi özleyemez de… Bir damla bile olsa vatan sevgisi, bayrak sevgisi, ülke sevgisi öğretmemişler size! HaberTürk, 11 Kasım 2009 Radikal, 10 Kasım 2009 Emin Çölaşan İhsan Dağı Darbeye direnmek kolay Asıl mesele… bugün ‘askerin vesayeti’ne razı olmamak, vesayete son vermek için gerekli adımları atmak. Hükümetten beklenen de bu. İki hukukçu Sadece Kaçmaz ve Eminağaoğlu değil, mahkeme başkanları ve üyeleri dahil nice hâkim ve savcılarımızın telefonları dinleniyor. Sözcü, 11 Kasım 2009 Zaman, 10 Kasım 2009 Oral Çalışlar Burhan Ayeri Kürt sorunu 12 Kötü Adam’dan biri Önemli bir konunun ordunun alanından sivil alana taşınmasını içinde barındıran ‘ilerici’ bir hamleyle karşı karşıyayız. Oral Çalışlar, Kitap Fuarı’na gittiğini ve orada “kendisine kötü bakan insanların sayısının oldukça fazla olduğunu” söyledi. Moralinin hayli bozulduğunu yakaladık. Radikal, 11 Kasım 2009 Akşam, 11 Kasım 2009 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 37 FORUM Radyo televizyon alanında yağma yasası yapım eserlere ayrılacak. YABANCILAR HİSSELERİN ÇOĞUNLUĞUNA SAHİP OLABİLECEK YALÇIN BÜYÜKDALI / Ulusal Kanal Yönetim Kurulu Bakan Uzun süredir Bakanlar Kurulu’nda olan yeni Radyo Televizyon Yayınları yasa taslağına son şekli verildi. Yasanın AB mevzuatına uyum kapsamında yıl sonuna kadar tamamlanması bekleniyor. Taslağın, AKP’nin radyo televizyon alanında RTÜK aracılığıyla egemenliğinin sağlanması, özellikle karasal yayında yeni rant alanları açılması, yabancı sermayenin ulusal radyo ve televizyon alanını ele geçirmesinin yasal altyapısının oluşturulması gibi hedefleri oldukça belirgin. Ancak yasa maddelerinin yargı tarafından iptal edilme olasılığına karşı, ifadeler belirsizleştirilmiş ve uygulamanın püf noktaları RTÜK tarafından hazırlanacak yönetmeliklere bırakılmış. Böylece Anayasaya ve yargı kararlarına aykırılık iddialarını hile ile aşma yöntemi, taslağın bütününe sinmiş durumda. AB MEVZUATINA UYUM AB mevzuatına uyum, yasanın her köşesine damgasını vuruyor. Sürekli olarak AB mevzuatına gönderme yapılıyor. RTÜK, yasa taslağına göre artık sadece özel televizyon ve radyoları değil, TRT’yi de denetleyecek. Gerekçe, AB müktesebatına uyum çerçevesinde kamu ile özel yayıncı kuruluşlar arasındaki farkların kalkması. Ulusal karasal yayın lisansına sahip olan televizyon kuruluşları haber, spor olayları, reklamlar, yarışmalar, tele-alışveriş ve bağlantılı veri yayınları dışında kalan sürenin en az yüzde 50’sini Avrupa eserlerine ayırmak zorunda. Avrupa eserlerine ayrılan kısmın en az yüzde 50’si ise Türkiye’de üretilmiş yerli 38 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 Şu anda en fazla yüzde 25 olan yabancı sermaye oranı yüzde 50’ye çıkarılıyor. Ancak yayıncı kuruluşlar borsada hisse satabilecekler. Üstelik bu hisselerin nama yazılı olması şartı aranmayacak. Dolayısıyla yabancılar kolayca çoğunluk hisselerinin sahibi olabilecek. Böylece yabancı sermayenin ulusal güvenliğimiz açısından belirleyici önemi olan radyo ve televizyon alanına hâkim olmalarının yolu açılmış bulunuyor. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, Başbakanlık Güvenlik Dairesi’nin denetiminden geçmeden radyo ve televizyon şirketlerinin ortağı olamıyorlar. Bu hüküm, yasaya radyo ve televizyon yayıncılığının hassasiyeti nedeniyle milli güvenlik gerekçesiyle konulmuştu. Son düzenlemeyle milli güvenlik gerekçesi tamamen ortadan kalkmış olacak. TRT bile bu düzenleme ile yabancılara satılabilir. SAYISAL KARASAL YAYIN: YENİ BİR RANT ALANI Sayısal karasal yayın, yasa taslağının en çok önem verdiği alan. Yeni bir rant alanı. Süreç tamamlandığında, son yıllarda izleyicisi azalan karasal yayın sayısala geçişle birlikte adım adım büyük önem kazanacak. Sayısal karasal yayın sisteminde bütün radyo ve televizyon kuruluşları tek bir direkten yayın yapabilecek. Frekans kirliliği olmayacak. Görüntü ve ses kalitesi yükselecek. Çatı antenleri kalkacak. Yayınlar televizyonların içine yerleştirecek bir kutu ile alınacak. Sayısal karasal sistem bu özellikleriyle uydu, kablo, Digiturk ve D-Smart gibi uydu platformlarına karşı önemli üstünlüklere sahip. Ancak bu sistemin yerleşmesi için yatırım ve zaman gerekiyor. Karasal yayın sistemi, yayın araçlarından televizyon cihazlarına kadar yenilenecek. Yeni yasa taslağında sürecin tamamlanması için 2014 sonu hedefleniyor. Yasanın çıkmasından sonra bir yıl içinde sıralama ihalesi yapılacak. İhaleye kadar kullanılan karasal frekanslar için yayıncı kuruluşlardan kira alınacak. İhalede sıralamaya giremeyen kuruluşların yayınına bir ay içinde son verilecek. İhaleden üç yıl sonra ise analog yayın durdurularak bütün Türkiye’de sayısal yayına geçilecek. Sonuç olarak bütün televizyon ve radyo kuruluşlarını ilgilendiren yaşamsal bir değişiklik söz konusu. İhaleye katılmak için yeterlilik ölçüsü ne olacak? Ulusal, bölgesel, yerel yayın nasıl ayrıştırılacak? İhale bedeli hangi rakamlardan başlayacak? İhaleye kadar olan dönemde frekans kira bedelleri ne kadar olacak? Bütün bunlar RTÜK’ün yapacağı düzenlemelere bırakılmış durumda. Devlet olanaklarıyla beslenen AKP destekli yandaş medya, büyük sermaye ve yabancı medya tekellerinin dışındaki yayıncı kuruluşların karasal alandan tasfiye edileceği bir sürecin programlandığı anlaşılıyor. RTÜK’ÜN KEYFİ TUTUMU RTÜK’ün karasal yayın alanındaki keyfi ve kanunsuz tutumu, birçok yargı kararıyla mahkûm edildi. Bu kararlar, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nun verdiği onama kararlarıyla kesinleşti. RTÜK son olarak Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin verdiği 21.11.2008 tarihli 2008/1497 E. ve 2008/2276 sayılı kararını uygulayarak, 25/12/2008 tarih ve 2008/64 sayılı toplantısında Ulusal Kanal’a ulusal karasal yayın belgesini vermek zorunda kaldı. Bu karar 10 Şubat 2009 günlü 27137 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı. Ancak kısa bir süre sonra başka bir mahkemeden bu kararla ilgili yürütmeyi durdurma kararı çıkardı. Yargı süreci devam ediyor. Dosya Danıştay’da. RTÜK’ün şu anda karasal yayınla ilgili dayanabileceği bir yasal altyapısı yok. Yasanın taslaktaki gibi kesinleşmesi halinde yeni yargı kararlarının peş peşe geleceği kesin. Karasal yayın alanında gecekondu sistemi hâkim. Üstelik büyük parasal kaynakları ve iktidarı elinde tutanların, kamu olanaklarını yağmaladıkları bir korsanlık sistemi. Yasa taslağı bu sakat, keyfi ve hukuka aykırı tutumu devam ettiriyor. KAMU OLANAKLARI VE MALLARI HİBE EDİLİYOR Yasa taslağının 37. maddesinin 9. bendi, kamu ve özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yayınlarını, ulusal karasal yayın lisansına sahip kuruluşların ortak oluşturacakları tek bir verici tesis ve işletim şirketince kurulup işletilen radyo ve televizyon verici tesislerinden yapmak zorunda olduklarını belirtiyor. Sayısal yayına geçerken kamunun olanakları elden çıkarılarak yeni bir soygun ve rant şirketi oluşturuluyor. Böyle bir şirket Anten A.Ş. adıyla kuruldu. Hem de 24 Şubat 2007 günü Resmi Gazete’de yayımlanan 2007/11725 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla. Ortakları TRT, yandaş medya ve büyük sermaye kuruluşları. AKP iktidarı ve RTÜK bu girişimin merkezinde. Sayısal sisteme geçerken kamu malı olan frekansların keyfi dağıtımı ile birlikte TRT verici tesisleri “Anten A.Ş.” adıyla kurulan bu kuruluşa devredilecekti. Haber Sen Sendikası bu şirketin kuruluşunun ve TRT vericilerinin bu şirkete devredilmesinin Anayasa’ya, TRT ve Radyo Televizyon Yasası’na aykırı olduğu gerekçesiyle dava açtı. Yargı, Anten A.Ş. girişimiyle ilgili düzenlemeyi iptal etti. Böyle bir şirkete TRT’nin ortak yapılması kanunsuz. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin 1990/8 sayılı kararına göre vericiler TRT’den ayrılıp başka bir kuruluşun kontrolüne verilemez. Şimdi yeni bir Anten A.Ş. yaratma girişimi içindeler. RTÜK YARGI DENETİMİNDEN KAÇIRILIYOR İktidar partisinin egemenliğini pekiştirecek yeni düzenlemelerin başında, RTÜK uygulamalarını yargı denetimine karşı korunaklı hale getirmek için yapılan ek gelmektedir. Yasa taslağının 20. maddesinin 2. bendinin son iki cümlesi şöyle: “Üst Kurul’un kararları yerindelik denetimine tabi tutulamaz. Üst Kurul üyeleri kararlarından dolayı sorumlu tutulamaz.” Düzenlemenin sihirli terimi, “yerin- delik denetimi”. Yargının RTÜK’ün karar ve uygulamalarını esastan denetleyememesi için getirilen bir hüküm. Yani yargı organları sadece usul denetimi yapacaklar. 3984 sayılı yasanın birçok maddesi, RTÜK’ün hazırladığı karasal, kablo vb. yönetmelikleri ve yüzlerce RTÜK kararının yargı tarafından yürütmesi durduruldu ve iptal edildi. AKP, RTÜK üyelerini kanunsuz, keyfi ve partizan idare uygulamalarının yargı tarafından durdurulmasına karşı korumaya almaktadır. Oysa Anayasa Mahkemesi “yerindelik” ya da “uygunluk” denetimini AKP’nin Anayasa ve yasa taslağındaki gibi usule ilişkin bir inceleme olarak ele almıyor. “…Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılırken Anayasa’nın konuyla ilgili tüm hükümlerinden yararlanmak zarureti vardır. Çünkü her yasa gibi Anayasa da bir bütündür ve tek bir kuralın yeterince açıklık getirmediği durumlarda bütün metnin göz önünde tutulması, başka anlatımla sözünde açıklık olmayınca özüne gidilmesi ve bunun için de kuralların tümünün incelenmesi, öz yönünden yorum yapılırken ileriye dönük ve gerçekçi yolun izlenmesi gerekir” (Anayasa Mahkemesi 12.04.1990 tarih ve 1990/4 E., 1990/6 K. sayılı kararı). “Esasla ilgili olarak yapılan uygunluk denetimi; bir kanunun, kanun hükmünde kararname ya da iç tüzük kuralının, Anayasa ile çelişen bir yönü olup olmadığının araştırılmasıdır” (Anayasa Mahkemesi, 18.06.2987 tarihli 1987/9 E., 1987/15 K. sayılı kararı). Yukarıdaki Anayasa Mahkemesi ka- rarları karşısında yasa taslağındaki “Üst Kurul’un kararları yerindelik denetimine tabi tutulamaz” hükmü Anayasa’ya aykırıdır. KRİZ BAHANESİYLE YAYIN DURDURMA SOPASI Taslağın “kriz dönemlerinde yayınlar” başlıklı 8. maddesinde, “Toplumu infiale sevk edecek yayınların yapılması durumunda Üst Kurul’ca yayının geçici olarak durdurulmasına karar verilebilir” ifadeleri kullanılıyor. Ancak yayınlarda “İnfial yaratacak” içerikler belirlenmiyor. Bunun takdiri de Üst Kurul’a bırakılıyor. Yani, yayın kuruluşlarının yapacağı her muhalif yayın bu kapsamda değerlendirilebilir ve cezai müeyyide uygulanabilir. CEZANIN DERHAL UYGULANMASI Taslağın 43. maddesinin 8. bendinde “İdare mahkemesinde iptal davası açılmış olması, kararın yerine getirilmesini durdurmaz” deniliyor. RTÜK’ün verdiği çok sayıda haksız ve keyfi kararın yürütmesi yargı tarafından durduruldu ve iptal edildi. Böylece yayıncı kuruluşların mağdur olması önlendi. Bu maddeyle yargı yolu fiilen kapatılmak isteniyor. RTÜK’ün AKP tarafından seçilen altı üyeden oluşan çoğunluğu, bütün kararları belirliyor. Tayip Erdoğan’lar, CHP’nin gafletinden yararlanarak 2005 yılında gerçekleştirilen Anayasa değişikliğiyle yarattıkları kendilerine tabi bir Üst Kurul’la radyo televizyon alanında sonuna kadar gitmek istiyorlar.G Genel Başkan Yardımcımız Sn. Av. Ceyhun Mumcu ve Teoman Alili’nin katılacakları Dostluk ve Dayanışma Yemeğinde sizleride aramızda görmekten onur duyarız. 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 39 SEYİR DEFTERİ Clinton: Bartholomeos evrensel patrik kabul edilsin “Heybeliada Ruhban Okulu’nu açın, Fener Rum Patriini ‘evrensel patrik’ kabul edin…” Amerika’dan son talimatlar bunlar. ABD Dıileri Bakanı Hillary Clinton, bu talimatları 6 Kasım’da Fener Rum Patrii Bartholomeos’un onuruna verdii yemekte açıkladı. Clinton Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nabi ensoy’un da katıldıı yemekte konutu. “ABD, onun hem Türkiye, hem dünyada dini hogörü için yaptıı çarıları desteklemekten onur duyuyor. Bakan Barack Obama ve benim Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması ve Patrikhanenin ‘ekümenik’ haklarının korunması ihtiyacını güçlü bir ekilde ifade etmemizin nedenlerinden biri de bu.” Memurlardan eylemlerine destek çarısı Kamu-Sen üyeleri 11 Kasım’da üzerinde ‘Hükümet’ yazılı tabutla stiklal Caddesi’nde yürüdüler. Yürüyü sonunda Türk Salık Sen Genel Bakanı Önder Kahveci açıklama yaptı. Memurları ve tüm yurttaları 25 Kasım’da KESK’le birlikte yapacakları i bırakma eylemine davet eden Kahveci öyle konutu: “Türkiye’de bir gün i bırakarak, grev ve toplusözleme hakkımızı gür bir sesle isteyeceiz. Gielerde, demiryollarında, hastanelerde i bırakacaız. bırakma suç deildir. Bu konuda Danıtay kararı vardır. Kamu çalıanları böyle bir endie taımamalıdır. Bu hakkımızı kullanırken vatandalarımızdan anlayı bekliyoruz.” Memurlar açıklamadan sonra, hükümetin temsili cenaze namazını kıldılar. ‘Kaynaktan kesme’ yasadan gitti geldi 2821 sayılı Sendikalar Yasası’na ‘kaynaktan kesme’ düzenlemesi yeniden kondu. Önce AKP Milletvekili Agâh Kafkas’a hazırlatılan tasarı Meclis Genel Kurulu aamasına kadar gelmiti. Ancak bu tasarı gündeme sunulamadan Çalıma Bakanlıı tarafından baka bir tasarı hazırlandı. Aydınlık’ın ulatıı tasarıda, sendikaların kapısına kilit vurduracak deiiklikler yer alıyordu. Bu deiikliklerin en önemlisi sendika aidatlarını kaynaktan kesme uygulamasının kaldırılmasıydı. Daha sendikaların itirazları bile dillendirilmeden hazırlanan 4 Kasım tarihli yeni taslakta, kaynaktan kesme düzenlemesi geri kondu. Ancak yeni düzenlemede bu kez de aidatın nasıl kesilecei içinin rızasına bırakılıyor. çi isterse aidatı kaynaktan kesilecek, istemezse kesilmeyecek. 40 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 TMMOB: TOK Bakanı istifa etmeli TMMOB stanbul l Koordinasyon Kurulu Sekreteri Tores Dinçöz, TOK Bakanı Erdoan Bayraktar’ın odaları rüvet almakla suçlayan açıklamalarına yanıt verdi. 10 Kasım’da Mimarlar Odası Büyükkent ubesi’nde açıklama yapan Dinçöz, Bayraktar’ın stanbul’un deerlerine ihanet niteliindeki kararlarına iptal davaları açtıkları için odaları suçladıını belirtti. Bayraktar’ı istifaya davet eden Dinçöz öye konutu: “TMMOB’a balı odalarımız yasalara, ehircilik ilkelerine, kamu ve toplum yararına aykırı nitelikteki plan kararlarının ve hatalı yatırım kararlarının iptal edilmesi amacıyla davalar açmaktadır. Bu davalar kapsamında hangi dava için, hangi odamız sizden rüvet istedi? Siz hangi odamıza rüvet verdiniz? Size düen görev söylediinizi ya ispat ediniz, ya da istifa ediniz.” Hakan Eröz/stanbul SEYİR DEFTERİ TKP: ABD’nin ‘açılımını’ kabul etmiyoruz! Ordu Soya Ya içilerinden Fiskobirlik protestosu Fiskobirlik’in 7 Kasım’da yapılan Olaanüstü Genel Kurulu’nda, birlik itiraklerinden Ordu Soya Ya A..’deki hisselerin satıı için yönetim kuruluna yetki verildi. Birlik, irket hisselerinin yüzde 98’ine sahip. Olaanüstü Genel Kurul’da itirazlara neden olan karar, aynı saatlerde Ordu Ya Sanayi içileri tarafından da protesto edildi. Kongrenin yapıldıı Giresun Fındık leme Tesisi önünde toplanan içiler adına konuan Türk- Ordu l Temsilcisi Selim Yöndem, irket hisselerinin satılmasının Fiskobirlik’i tamamen yok etmenin ayaklarından biri olduunu söyledi. Aydınlık Dergisi’nin 28 Haziran 2009 tarih ve 1145 sayılı nüshasında kapaktan “Fethullah Emniyet’teki 30 maasını harcıyor” balıı ile derginin 4. ve 5. sayfalarında yayınlanan haberler; müvekkiller Ayhan Falakalı, Recep Güven, Cokun Çakar ve Yunus Yazar yönünden hiçbir doru içerik taımamaktadır. Bu haberde yer alan liste, hiçbir gerçek unsuru barındırmamaktadır. Zira yasadıı örgütlenmenin var olduu ithamları ortaya atılan bu listede yer alan görevlilerden bir kısmını tekil eden müvekkiller, uzun yıllar terörle mücadelede canları pahasına görev almı birer kamu görevlisidirler. Söz konusu liste ile ilgili olarak Emniyet Genel Müdürlüü adına yapılan açıklamada listenin ve iddiaların gerçek dıı olduu hususu ile malum içerikteki haberlerin emniyet mensuplarına karı yapılan çirkin ve etik dıı birer saldırı numunesi tekil ettii son derece aır bir dille vurgulanmıtır. Nitekim Milli stihbarat Tekilatı da böyle bir konuda herhangi bir bilgilerinin ve çalımalarının olmadıını belirtmitir. Türkiye Komünist Partisi, 9 Kasım’da AKP’nin açılımını Amerikan meneli olarak deerlendiren bir açıklama yayımladı. Açıklamada u fikirlere yer verildi: “Türkiye’nin AKP iktidarı altında geçirdii süreç, bu partinin ana muhalefet akımı olarak ‘cumhuriyetçilii’ yenilgiye uratması ile birlikte çok daha köklü bir mecraya akmıtır. 2007 seçim sonuçları, Ergenekon operasyonları ve davası, 2009 yerel seçimlerindeki gerilemenin krize ramen sınırlı kalması ve yeni ABD yönetiminin sunduu destein çapı, bu yeni mecranın koullarını oluturmaktadır. AKP’nin Kürt açılımı bu dönüümün bir parçasıdır. Türkiye solu, Kürt sorununun emperyalizmin pozitif rolüyle çözüme yakınlatırıldıı fikrini reddeder ve antiemperyalist, barıçı bir çizgiyi sahiplenir.” TKP’nin yayımladıı basın metnine, aralarında Korkut Boratav, Nihat Behram, Ender Helvacıolu, Edip Akbayram, Sabahat Akkiraz ve Nejat Yavaoulları’nın da bulunduu yazar, sanatçı ve bilim insanları da imza attı. Düzeltme Keza, haberde bahsi geçen 57 kiilik liste ile ilgili olarak u hususun da tüm kamuoyu tarafından bilinmesinde büyük fayda vardır: çi Partisi Genel Bakanı Dou Perinçek, 26 Ocak 2008 tarihinde bir basın açıklaması yapmıtır. Bu açıklamada, 57 polis ismini tek tek kendilerinin saptadıklarını, ahıs ifade etmektedir. Dou Perinçek’in bu beyanı, resmi otoritelerin yukarıda deinilen açıklamaları ile karılatırıldıında; söz konusu listenin resmi kisve verilmek suretiyle birileri tarafından kasıtlı bir ekilde oluturulduu sonucunu ortaya çıkartmaktadır. O halde; hiçbir resmi içerik taımayan, Emniyet Genel Müdürlüü dahil hiçbir resmi birimde bulunmayan ve birilerinin art niyetli emelleri için resmi kisve verilerek hazırlanan bir kâıt parçasına deer verilmek suretiyle, aralarında müvekkillerin de bulunduu kamu personellerini aır bir ekilde hedef alan söz konusu yayınların yalan, iftira dolu olduunu ve gerçek hiçbir unsuru barındırmadıını belirtmek isteriz. Özellikle, Emniyet Tekilatının istihbarat kademelerinde uzun yıllar görev yapan müvekkillerin terörle mücadelede görevli olması, yalan içerikli bu haberlerin gayesini de gözler önüne sermektedir. Bir takım amaçlar uruna, kamuoyunu olumsuz düüncelere sevk edebilecek ekilde, gerçek dıı hususların haber ve basın özgürlüü görünümü altında yayınlanması karısında, müvekkillerin görevlerini daha da büyük bir sorumluluk ve azim içinde yerine getirmeye devam edeceini herkesin bilmesi gerekmektedir. Bundan, hiç kimsenin bir üphesi bulunmamalıdır. Neticeye varılması imkânsız emeller uruna, özellikle terörle mücadelede görev almı kamu görevlileri özenle seçilerek, bu kiilerin yıpratılmasına yönelik faaliyetler ve kampanyalara hiçbir ekilde göz yumulmayacaı hususunu da özellikle vurgulamak isteriz. Tüm kamuoyunun bilgisine, takdirine müvekkiller Ayhan Falakalı, Recep Güven, Cokun Çakar ve Yunus Yazar adına saygılarımızla arz ederiz. Av. Seyfettin Uzunçakmak 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 41 TÜRKYE-ERMENSTAN PROTOKOLÜ M. Perinçek’in yazısı Rus internet sayfalarında Yazarn saptamalarna göre, son birkaç senedir Rusya, Ermeni siyaset ve bilim çevreleri tarafndan “soykrmn suç orta” ilan edildi. Bu çevreler, Rusya’nn Türkiye’yle eit sorumlulua sahip olduunu vurguluyor… Perinçek yazsn, “Kafkaslar’da gerçek bar, ancak d müdahalelerin etkisizletirilmesiyle ve Türkiye ile Rusya’nn ibirlii içerisinde salanabilir” vurgusuyla bitiriyor. usya’nın en çok takip edilen haber-analiz portallarından evrazia.org’da stanbul Üniversitesi Atatürk lkeleri ve nkılap Tarihi Enstitüsü Aratırma Görevlisi Mehmet Perinçek’in “Türkiye-Ermenistan Protokolü / Kafkaslar’da barı mı, ABD inisiyatifi mi?” balıklı yazısı yayınlandı. Yazı, 12 Kasım 2009’da Rusça olarak siteye kondu. R AÇILIMIN KAT ETTİĞİ SÜREÇ Yazar, süreci Abdullah Gül’ün 3 Nisan 2003 tarihinde Ankara’da Amerikan Dıileri Bakanı Colin Powell ile imzaladıı 2 sayfa 9 maddelik gizli anlamayla balatıyor. Fethullahçı Gladyo tarafından Hrant Dink’in katledilmesi ve ardından 42 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 Türkiye’deki yurtseverleri hedef alan “Hepimiz Ermeniyiz” kampanyasının balatılması “Ermeni açılımı” için uygun zemin döüyor. 2007 sonbaharında balayan Ergenekon operasyonu, 2008 yılında Türkiye ve Ermenistan arasında sviçre’de gizli görümelere balanması, bu görümelerde kararlatırıldıı üzere Türk Tarih Kurumu Bakanı Prof. Dr. Yusuf Halaçolu’nun 23 Temmuz 2008 tarihinde görevinden alınması, Abdullah Gül’ün 6 Eylül 2008 tarihinde Ermenistan-Türkiye futbol maçı münasebetiyle Erivan’a gitmesi açılımın köe taları olarak deerlendiriliyor. RUSYA’NIN KUŞATILMASI VE SOYKIRIMLA SUÇLANMASI Perinçek, açılımın Rusya ayaına da deiniyor: “ABD’nin temel hedefinin Orta Asya olduu biliniyor. Bunu baarmak için de Rusya’ya diz çöktürmekten baka çare yok. Bu nedenle Rusya’yı kuatmak için hazırlanan renkli devrimlerde Kafkasya önemli bir rol oynuyor. Rusya’nın bölgedeki tek askeri üssünün Ermenistan’da olması Amerikan politikası açısından bu ülkenin önemini ayrıcalıklı kılıyor. Bu bakımdan Ermenistan’ı Rusya’dan koparmak ABD güdümündeki sözde bir Türk-Ermeni yakınlamasından geçiyor. ki ülke arasında sınırın açılmasıyla Ermenistan’ın Rusya’ya baımlılıı azalacak ve Moskova’dan koparılarak Türkiye üzerinden Atlantik sistemine entegre edilecektir. “ABD, 2008 baharındaki seçimlerin ardından Ermenistan’daki renkli devrimin baarısızlıa uramasıyla ve 2008 Austos’unda Rusya-Gürcistan savaında beklemedii bir darbe almasıyla Kafkasya’da ciddi bir gerileme yaamıtır. Türkiye Cumhurbakanı Abdullah Gül’ün hemen Eylül ayında Erivan’a yaptıı ziyaret, Amerika’nın bir karı ataı olarak anlam kazanmaktadır.” Yazarın saptamalarına göre özellikle son birkaç senedir Rusya, Ermeni siyaset ve bilim çevreleri tarafından “soykırımın suç ortaı” ilan edildi. Bu çevreler, “Ermeni soykırımında” Rusya’nın Türkiye’yle eit sorumlulua sahip olduunu vurgulamakta, bu temelde kitaplar, yayınlar çıkarmakta, toplantılar düzenliyor. Bu konuda Rusya, artık Türkiye gibi dorudan hedef alınmak isteniyor. Özellikle Batı’da yaayan Ermeni siyaset ve bilim çevrelerinde bu tezler ilenirken, bizzat Rusya Ermenileri arasında da bunun youn propagandası yapılıyor. Perinçek, protokolün en büyük darbelerden birini de Türk-Azeri ilikilerine vurduunu söylüyor. Yazara göre ABD, Türkiye’ye yönelik planlarında onu yalnızlatırarak kolay yutulur bir lokma haline getirmektedir. Perinçek yazısını Ermeni açılımını, dier Kürt ve Kıbrıs açılımlarıyla birlikte götüren hükümetin hızla güç kaybettiini vurgulayarak ve Kafkaslar’da gerçek barıın ancak dı müdahalelerin etkisizletirilmesiyle ve Türkiye ile Rusya’nın ibirlii içerisinde salanabileceini vurguluyor. Mehmet Perinçek’in yazısının Rusça ve Türkçe tam metinlerini www.mehmetperincek.com sitesinden de okuyabilirsiniz.G ULUSAL GÖRÜŞ Çaresiz değilsin, çare sensin… Geçen hafta işlerimin yoğunluğu ve seyahatler nedeniyle sizlerle birlikte olma fırsatı bulamamıştım. Uzun uçak seyahatlerinde en iyi arkadaş kitaplardır. Mumin Sekman’ın yazdığı “Her Şey Seninle Başlar” kitabını okuma olanağını buldum. Bence herkesin okuması ve sonra da yazıHÜSEYİN MACİT YUSUF lanlar üzerinde düşünmesi gereken çok değerli –faydalı bir kitap. Özellikle Türkiye’de son 7-8 senedir yaşadıklarımızı, nereye doğru götürülmeye çalışıldığımızı anlamamız bakımından önemli bir kaynak… Sekman’ın söz konusu kitabından birkaç bölümden bazı alıntıları sizinle paylaşmak istemekteyim… Zannederim “Atalet” ve “Öğrenilmiş Çaresizlik” ile ilgili bölümleri aktarmam çok yerinde olacaktır. Kitaba geçmezden önce Mumin Sekman’ın atalet ile ilgili internette rastladığım bir makalesinden kısa bir bölümü sizlerle paylaşayım: “Atalet kelime anlamı olarak ‘eylemsizlik hali’ demektir. Gündelik dilde atalet halini ifade etmek için, tembellik, miskinlik, ağırkanlılık, durağanlık, hantallık, yeis gibi kelimeler kullanılır. Atalet üç düzeyde yaşanabilir: 1. Kişisel atalet. 2. Kurumsal atalet. 3.Ulusal atalet. Bireylerin atalet halinde olmaları, o bireylerin yönettiği kurumların atalete düşmesine neden olmaktadır. Ataletli bireyler ve kurumlar da bir araya gelerek ataletli toplumları oluşturmaktadır. Bir ülkede sorunların ve çözümlerin neler olduğu, bu çözümleri kimlerin uygulaması gerektiği biliniyor, çözümsüzlüğün bedelleri her gün ödeniyor, ama yine de yapılması gerekenler yapılmıyor ise, o ülkede atalet hali oluşmuş demektir. Toplumsal ataletin sonuçları nelerdir? Atalet halini yoğun ve yaygın olarak yaşayan toplumların “yapabilecekleri” ile “yaptıkları” arasındaki fark gittikçe açılır. Verilen kamusal sözler genellikle tutulmaz ve işler sürüncemede kalır. Toplumsal atalet halinin egemen olduğu toplumlarda; bu durumun sonucu olarak, kişisel ve kurumsal atalet hali de yaygındır. Toplumsal ataletin önemli sonuçlarından biri de yoksulluk ve yolsuzlukları artırmasıdır. TOPLUMSAL ATALET İLE İLGİLİ TESPİTLER… Atalet oluşumuna neden olan iki türlü davranış vardır: Yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımız ve yapmamamız gerektiği halde yaptıklarımız. Her ataletli toplum, ataletini yenebilecek gücü kendi içinde taşır. Bu enerjinin kullanılmasını engelleyen şey de ataletin kendisidir. Ataleti yenebilmek için de ataleti yenmek gerekir. Hiçbir toplumsal atalet hali sonsuza kadar sürmez. Ataleti ya onu yaşayanlar kırar ya da felaketler!” Şimdi kitaba geçelim: “Cam Tavan Sendromu- Bu kitapta neyin peşindeyim? Atalet, insanların yapabilecekleri ve yapmaları gereken bir şeyi yapmamalarıydı. Peki insanların neyi yapabileceğine olan inancını belirleyen neydi? İnsanların hayal gücünün tavan yüksekliğini belirleyen nedir? Kişisel gelişim kitaplarında sıklıkla anlatılan bir ‘pire deneyi’ vardır. Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaçını top- layıp 30 santim yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır, ama kafaları tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çekerler. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıpla(ya)mamayı öğrenirler. Artık hepsinin 30 santim zıpladığı görülünce deneyin ikinci kısmına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 santim zıplar! Üzerindeki cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır, ama buna hiç cesaret edemezler. Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı ‘hayat dersi’ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin kaçma imkanları vardır, ama kaçmazlar. Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel (cam) kalkmıştır, ama kafalarındaki iç engel (burada ’30 santimden fazla zıplanamaz’ inancı) varlığını sürdürmektedir. Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini göstermektedir. Bu pirelerin yaşadıklarına ‘cam tavan sendromu’ denir. Kendi hayatımızla o pirelerin hayatı arasında ne gibi benzerlikler var dersiniz? Sizin cam tavanınız ne kadar yüksek? Bu limiti kafanızı neye vura vura kendi kendinize koydunuz?” ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK NEDİR? “Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin herhangi bir durumda çok sayıda başarısızlığa uğrayarak, bir şey yapsa da hiçbir şeyin değişmeyeceğini, olayların kendi kontrolünde olmadığını, o konuda bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp, bir daha deneme cesaretini kaybetmesidir. Öğrenilmiş çaresizlik, geçmişteki acı deneyimlerden çıkarılan negatif şartlanmaların bugünkü davranışları belirlemesidir. Öğrenilmiş çaresizlik ve atalet, insanın potansiyelini kendinden çalıyor. Düşlerimizi çürütüyor. Özgüvenimizi eritiyor, cesaretimizi kırıyor. Aslanı kediye çeviriyor. Kazanmayı değil, kaybetmeye katlanmayı öğretiyor. Öğrenilmiş çaresizlik ve atalet yüzünden başarısızlık bölgesini vatanımız, zirveleri gurbetimiz gibi görmeye başlıyoruz. İçimizdekini söylemeyi değil, kendi kendimize söylenmeyi öğreniyoruz. Sorumluluk almak yerine suçlamaya (ç)alışıyoruz. Başarısızlıklarımızın sorumluluğunu dışımızda arıyoruz. Kendi ayakları üzerinde durmayı ve kendi kendine yetebilmeyi beceremiyoruz…” “BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİDER” SAÇMALIKLARI Evet değerli okurlar, son 7-8 yıldır Anavatan Türkiye’de ve KKTC’de bize yaşatılanlar, dayatılanlar neticesinde yukarıda belirtilen deneydeki pirelerden ne farkımız kalmıştır? Emperyalistlerin ve onların içimizdeki uzantılarının -bizi yönetenlerin-, tasarlayıp uygulamaya koydukları siyasetler karşısında çaresiz olmadığımızı öğrenmenin zamanı gelmedi mi? “Böyle gelmiş böyle gider”, “Bunu yapmak benim elimde değildir” saçmalıklarından kurtulmanın elimizde olduğunu artık anlamalıyız. Yılmışlık, çaresizlik ve korku içerisinde beklemekten kurtulabilecek potansiyel güce sahip olduğumuzu bilmeliyiz. Çaresiz değil, bizzat kendimizin çare olduğumuzu unutmadan aydınlık günlerin yakın olduğunu kafamıza iyice kazımalıyız…G 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 43 EKONOMİ / EMEK KURBANLIK SAYISI DÜTÜ, FYATLAR FIRLADI Bu gidişle el yakan kurbanlık bile bulunmayacak! Kurbanlk hayvan saysnda düü yaanrken kurban fiyatlar ise geçen senelere oranla önemli bir art gösterdi. zmir Veteriner Hekimleri Odas Bakan Serdar Aktop’a göre tarm politikalar böyle devam ederse yaknda satn alnacak kurbanlk hayvan bulunamayacak. Et ihtiyacmz karlamak için baka ülkelere muhtaç duruma düeceiz. BELMA YÜCEL / ZMR urban Bayram’ının yaklaıyor olması nedeniyle gözler kurbanlıklara çevrildi. 2002 yılından bu yana koyun fiyatları 200-300 TL arasındayken, bu sene fiyatlar yüzde 50’lik bir artıla 500-600 TL arasında deiiyor. Büyükba hayvanlarında ise yüzde 40-50 arası artı söz konusu. Üç dönemdir zmir Veteriner Hekimleri Odası bakanlıını yürüten Serdar Aktop’la kurban fiyatlarındaki artı- K M zmir Veteriner Hekimleri Odas Bakan Serdar Aktop. ı ve kurbanlık hayvan sayısındaki azalmayı görütük. BÜYÜKBAŞ HAYVANDA YÜZDE 20 AZALMA VAR zmir Veteriner Hekimleri Odası Bakanı Serdar Aktop’a hayvan sayısındaki azalmayı sorduk. “Türkiye’deki hayvan popülasyonunda büyükba ve küçükba olmak üzere ciddi anlamda azalma görülüyor” diyen Aktop büyükba hayvanlarda yüzde 20 oranında azalma olduunu söyledi. Geçen yıl 250 liradan kurbanlık satın alınırken bugün 500 liradan balayan fiyatları ise öyle açıklıyor; “Tarım ve hayvancılık politikasının burada önemi çok büyük. Eer tarım ve hayvancılık konusunda ciddi anlamda yanlı adımlar atıyorsanız, bu hayvan popülasyonundaki azalma, et fiyatlarının artması, kurbanlıkların azalması gibi sonuçların karımıza çıkması çok doal”. MAĞDUR ÜRETİCİ HAYVANINI BÜYÜTEMİYOR Yem fiyatlarındaki artıa dikkat çeken Aktop, üreticinin hayvanına bakarken, yem fiyatlarının artması nedeniyle madur olduunu söyledi. Veteriner Aktop “Çiftçi, hayvana bu yemi yediriyor. Girdisi ve çıktısını ortaya koyduu zaman kâr etmeyerek zarar ettiini görüyor. Damızlık hayvanı bile artık kesime sevk ediyor” eklinde konutu. SÜT FİYATI DÜŞTÜ, İNEKLER KESİLDİ zmir Veteriner Hekimleri Odası Bakanı Serdar Aktop’a 44 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 göre sorunun en önemli nedenlerden biri de süttozunun dıarıdan ithal edilmesi. Aktop, 2008 yılında Türkiye’de süttozu ithalatının 18 bin ton olduunu söyleyerek u uyarıda bulundu: “Bu rakam çok ciddi. Süttozu ithal ettiin zaman süte olan talep azalıyor. Talep azaldıında bugün 70 kuru olması gereken sütün litresi 40 kuru civarında satılıyor. Yani geçen yıllara bakarsak bırakın artmayı, büyük oranda düü göstermi. Süt fiyatı bu kadar düükken süt üreticisi ineklerini kesmeye baladı. Küçükba dediimiz koyun ve kuzu sayılarındaki azalma, Türkiye’de et sıkıntısını ve kurbanlık sıkıntısını ortaya koymu durumda. Et fiyatları bu yüzden yükselmitir.” HÜKÜMET ACİLEN ÖNLEM ALMALI Tarım ve hayvancılık politikası konusunda çiftçilere hemen destek salanması gerektiini söyleyen Aktop, hükümeti acilen önlem alması konusunda uyardı. Aktop “Bugün 500 liraya alınan kurbanlıı gelecek yıla bin liraya bile bulamayacaız” dedi. Üreticiyi tevik etmek için yem fiyatlarının aaı çekilmesi gerektiini söyleyen Aktop, önerilerini öyle sıraladı: “Bugün üreticiyi özellikle destekleyici, tevik edici krediler salanması gerekiyor. Devletin birliklere, kooperatiflere destek olması gerekiyor. Hayvancılık Bakanlıının acilen kurulması gerekiyor. Hayvancılık Bakanlıı kurulduu zaman da her noktaya veteriner hekim verilmeli. Bu iler ancak böyle bir düzende yürür. Yoksa u an mevcut politikada yanlı adımlar yüzünden Türkiye’de hayvan varlıı gitgide düecek. nsanlar artık en önemli protein kaynaı olan eti yiyemez hale gelecektir.”G EMEK DÜNYASI Yararlı bir toplantı İnsanların yaşamını daha iyiye götürmek için çalışmalarını, bir şeyler üretmelerini, bunları kendilerine ve topluma en yararlı biçimde tüketmelerini önemli boyutlarıyla inceleyen bilgi dalına ekonomi dendiğini biliyoruz. Bu alanda bir yandan bilimsel, öte yandan siyasal inceleme ARSLAN BAŞER ve yorumların, özellikle yirminci yüzyılın ikinci yansından sonra KAFAOĞLU önem kazandığını gözlemişizdir. Yine ekonomi ile yakından ilgisi olan yeni bir bilgi dalı da günümüze kadar insanların daha çok ilgisini çekerek gelişiyor. Bunun adı EKOLOJİ’dir. Ekoloji insanların üretirken dünya veya doğaya verdikleri zararları, bunlardan kaçınmanın yollarını, doğal olarak evrendeki varlıklardan, güçlerden en verimli ve insancıl biçimde yararlanma yollarını arar, bu yolda çalışır. Ve insanlar için önemi; özellikle yirminci yüzyılda ekonominin yarattığı çelişkilerdir. ÜRETİM VE TÜKETİM OTUZ YILDA YEDİ KAT ARTTI İnsanların ürettikleri mal ve hizmet toplamı, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, insanlık tarihinde görülmemiş bir hızla artış trendine girdi. 1960 yılından 1990 yılına kadar insanlığın üretimi 7 kat arttı. Ama bu artış kadar ve belki de daha önemlisi bu üretimin yapıldığı yıllarda dünya doğası da görülmemiş biçimde yıpratıldı. Doğada en önemli denge sayılabilecek su dengesi günden güne bozuluyor. Yeğ tutulan olumsuz üretim yöntemleri yüzünden güneş ışınları dünyaya ısıyı çok daha yükseltici biçimde gelmeye başladı. Kara ve denizlerdeki buzullar eskisine göre daha hızlı erimeye başladı. Bu böyle giderse, bir süre sonra okyanus suları bazı kara parçalarını yutacak. resel ısınma, su hakkı, katı atıklar ayrıntılı olarak konuların uzmanlarınca ele alınacaktır. 18 Kasım Çarşamba günü saat 11’de açılıp Perşembe ve Cuma günleri çocuk ve eğitimi konularına da büyük ölçüde yer verilmiştir. Çarşamba günü, “Yaşadığımız Toplumsal Sorunların Çocuklar Üzerindeki Etkileri”, Dr. Şükran Görenel (Pedagog-Psikiyatrist-Pediatrist) tarafından işlenecek. Konu ayrıca film ve video gösterileriyle de ele alınacak. Perşembe günü ise “Çocuk Gelişmelerinde Doğal Yaşamın Rolü ve Psikolojik Etkiler” yine Dr. Şükran Görenel tarafından tebliğ olarak sunulacak. Aynı konuşmacı 20 Kasım Cuma günü saat 16’da “Televizyonların Çocuklar Üzerindeki Etkileri” konulu bir sunum daha yapacak. Milli Eğitimimizin büyük olayı Köy Enstitüleri de etkinlik içinde ihmal edilmemiş. Bu konuyu İş Bankası yayınlarında işleyen eski Köy Enstitüsü Mezunu, Emekli Öğretmen Pakize Türkoğlu bir tebliğle konuklara açıklıyacak (20 Kasım Cuma günü, Saat 14.30’la 15.30 arasında). Etkinlikte tiyatro grupları da görev alıyor. 20 Kasım’da Seden Kızıltunç evrensel kabaresi Hergelekon adlı bir temsili sahneye koyacak. Etkinliğin tek paralı gösterimi olan (Kişi başına 10 TL) bu temsil dışında, Osmanlı Mutfağı’nca parasız ikramda bulunulacağını ayrıca belirtmek isterim.G ORMANLARIN YÜZDE ON ÜÇÜ ELDEN ÇIKTI Dünyada bu iklim değişikliğiyle hemzaman olarak, başka doğa-yıpratıcı insan çalışmalarıyla ormanların 40 yılda yüzde 13’ü elden çıktı. İki yüz yılda bu tükeniş eski orman alanlarının BEŞTE ÜÇÜNE eşittir. Kaybolan her bir metrekare ormanın bile insanlara nelere mal olacağını herhalde herkes bilir. İnsana besin sağlayan hayvanları besleyen mera alanları, yeraltı su stokları, ekin alanları da hızla azalıyor. Üretirken doğal kaynakların bu hızla azalması elbette gün geçtikçe üretimin zorlaşması ve pahalılaşması sonucunu doğuracağı gibi, gelir dağılımının da fakirler aleyhine daha da bozulması sonucunu getirecektir. S.O.S. ÇEVRE GÖNÜLLÜLERİ PLATFORMU İşte bunları insanlara anlatabilmek için kendilerine ÇEVRECİ adı verilen insanlar tek tek ya da kurumlaşarak çalışmaktadır. Türkiye’nin en eski çevreci kurumu olan S.O.S. ÇEVRE GÖNÜLLÜLERİ PLATFORMU, kuruluşunun yirminci yıldönümünü de vesile ederek üç günlük bir program düzenlemiştir. 18-19-20 Kasım günlerinde KADIKÖY’de BARIŞ MANÇO Kültür Merkezi’nde konuklara çevreciliğin ya da ekolojinin en önemli konuları olan kü- 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 45 ÇLER, FABRKALARININ ÖZELLETRLMESNE KARI EYLEMDEYD Pancar ekicileri birleşti şeker fabrikalarına talip oldu eker fabrikalarnn sata çkarlmasna kar, fabrika yönetimleri ile pancar ekicileri kooperatifleri bir araya gelerek, Kuzey Anadolu eker Fabrikalar Ortak Giriim Gurubu’nu kurdu. Grup, özelletirme ihalesine katlma karar ald. Özelletirme kararna kar eker fabrikalarnn bulunduu illerde de eylemler vard. ürkiye eker Fabrikaları A..’ye ait altı fabrikanın Özelletirme Yüksek Kurulu tarafından satıa çıkarılmasının ardından Kayseri ve Amasya eker fabrikalarının yönetimleri ile Kırehir, Çorum, Kastamonu, Samsun, Yozgat ve Turhal Pancar Ekicileri kooperatifleri bir araya gelerek Kuzey Anadolu eker Fabrikaları Ortak Giriim Gurubu’nu kurdu. Grup 9 Kasım günü düzenlenen basın toplantısında söz konusu eker fabrikalarına talip olduunu resmen açıkladı. T M Mitingde Atatürk’ün Turhal’a geldiinde çekilen fotorafn havaya kaldran Bekir Aslan adl içi, “Paam fabrikay satyorlar” diye haykrd. Fotoraf: Nurhan çmez. FABRİKA YÖNETİMLERİ İHALEYE KATILMA KARARI ALDI Ortak açıklamayı Kayseri eker Fabrikası ve Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Bakanı Vedat Ali Özıık yaptı. Özıık, satıa çıka- rılan fabrikaların büyük bölümünün yatırımlarından yoksun bırakılarak, uygulanan yanlı politikalarla zarar eder hale getirildiini belirtti ve bu durumun fabrikaların rekabet gücünü azalttıını söyledi. Özıık, söz konusu fabrikaları almaları durumunda, yapılacak teknolojik yenilik ve profesyonel yönetim anlayıı ile bu fabrikaları zarar etmekten kurtarıp, dünya ile rekabet eden ve milli ekonomiye önemli katkılar salayan fabrikalar haline getireceklerini anlattı. Özıık, Kuzey Anadolu eker Fabrikaları Ortak Giriim Grubu olarak 19 Kasım’da Babakanlık Özelletirme daresi Bakanlıı’na teklif sunacaklarını açıkladı. TURHAL MİTİNGİ Öte yandan eker fabrikalarının özelletirilmesi kararına karı, fabrikaların bulunduu kentlerde de hafta boyu eylemler vardı. Tokat Turhal’daki eylem, 11 Kasım’da eker- Sendikası önderliinde düzenlendi. Turhal eker Fabrikası içileri, “Mahmur’dan deil, ekerden geliyoruz”, “Üç çocuk dedin yaptık, isiz kaldık”, “eker namustur, namus satılmaz” yazılı dövizler taıyarak Cumhuriyet Meydanı’na yürüdüler. eker- ube Bakanı lhan Özyürt, 76 yıllık mazisi olan fabrikanın özelletirme adı altında kapatılmaya doru gittiini söyledi ve Tokat Sigara Fabrikası’nı örnek gösterdi. Mitingde Atatürk’ün Turhal’a geldiinde çekilen fotorafını havaya kaldıran Bekir Aslan adlı içi, “Paam fabrikayı satıyorlar” diye haykırdı. Mitinge CHP Tokat Milletvekili Orhan Ziya Diren, Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası Genel Bakanı Kemal Bulut, eker- Genel Bakan Yardımcısı Vahap Polat, Belediye- Tokat ube Bakanı smail Duman ile Samsun, Tokat, Amasya, Çorum ve Ankara’dan gelen içiler de destek verdiler. ÖZELLEŞTİRMELER 2010’DA DA SÜRECEK Özelletirmeyle, gelecek yıl 21 bin 500 kamu içisi iinden olacak. 3 bin 300 memur da yer deitirecek. eker fabrikaları, enerji üretim ve daıtım KT’leri 2010 yılında özelletirilecek kuruluların baında geliyor. Tekel’in 18 yaprak tütün fabrikası da eldeki stok bitirilerek kapatılacak. Türkiye eker Fabrikaları A..’ye ait Kırehir, Turhal, Yozgat, Çorum, Çaramba, Malatya, Erzincan, Elazı ve Elbistan eker Fabrikaları da 2010 yılında özelletirilecek.G 46 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 SINIF GÖZLÜĞÜ Atatürk ve işçi sınıfı Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin yaratılmasının mimarıdır, mühendisidir, önderidir. Ulusal Kurtuluş Savaşı’mız, ülkesi sömürgeleştirilmek istenen bir ümmetin ve aşiretler-boylar topluluğunun, emperyalizme karşı başarılı ilk YILDIRIM KOÇ ulusal başkaldırısı olmanın ötesinde, aynı zamanda, çağdışı kalmış ve işgalcilerle işbirliği içinde olan Padişaha, Halifeye ve Osmanlı İmparatorluğu’na karşı son ulusal başkaldırıdır. ÜMMETTEN ULUSA Mustafa Kemal’in 1919-1922 döneminde işgalci güçlere ve onları destekleyen Padişah-Halife yanlısı işbirlikçilere karşı önderlik ettiği askeri mücadele son derece önemlidir. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1923-1938 döneminde, Osmanlı’dan devralınan ümmeti ve aşiretler-boylar topluluğunu, ırkçılığı tümüyle reddeden bir anlayışla çağdaş bir ulusa dönüştürmede, Türkiye’nin siyasal bağımsızlığını tamamlayacak ekonomik bağımsızlığın temellerini oluşturacak kamu kuruluşlarını kurmada, “hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ve “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” anlayışıyla ülkeyi tekke ve zaviyelerden yönetme çabalarına son vermede, demokrasinin temeli olan laiklik anlayışını yerleştirmede oynadığı belirleyici rol daha da zordur, daha da önemlidir. İsmet İnönü’nün kendisine söylediği gibi, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başka hiçbir yöneticisi bu başarılanları düşünememiştir bile. Tarihte bireyin rolü hep tartışılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye’nin tarihine kendi kişiliğiyle yön vermiştir. İşçi sınıfımız, her şeyden önce bu nitelikleriyle, Mustafa Kemal Atatürk’e büyük saygı ve sevgi duymakta, O’nun önderlik ettiği kazanımlara sahip çıkmakta ve bunları içten ve dıştan gelecek saldırılara karşı korumaktadır. DEMOKRASİ VE İŞÇİ SINIFI M.K.Atatürk, Türkiye’nin çağdaşlaşması çabasının bir parçası olarak demokratikleşmeyi de savunmuştur. Demokrasi, iyi olduğu için değil, demokrasiden çıkar sağlayan toplumsal sınıfların demokrasiye sahip çıkmasıyla yerleşir. Avrupa ülkelerinde demokrasi, endüstrileşmeyle ortaya çıkan işçi sınıfının başta genel ve eşit oy hakkı olmak üzere, temel demokratik hak ve özgürlükler için verdiği mücadeleyle gelişmiştir. Demokrasi, hem işçi sınıfının bir ürünüdür, hem de işçi sınıfının gücünü daha da artırır. M.K.Atatürk’ün, Padişah-Halife’ye karşı, çağdaşlaşma mücadelesinde yanında ona destek olacak güçlü bir işçi sınıfı hareketi yoktu. Bu nedenle, çağdaşlaşma çabaları, demokrasiye sahip çıkacak örgütlü ve güçlü bir toplumsal sınıfın yokluğunda, istenilen biçimde gelişemedi. Şeyhlerin ve ağaların denetimindeki yoksul köylülüğün demokrasiye sahip çıkması da olanaksızdı; nitekim çıkmadı. 1925 yılındaki Şeyh Sait ayaklanması, köylülüğün bu genel niteliğinin bir yansımasıydı. M.K.Atatürk, ulusal kimliğimizin oluşmasına, bağımsızlığımızın korunmasına ve pekiştirilmesine katkıda bulunacak bir işçi sınıfından da yanaydı. İşçi sınıfının çok zayıf olduğu koşullarda, hem bir işçi sınıfı yaratmaya, hem de bu işçi sınıfını ulusal çıkarlar çizgisinde tutmaya çalıştı. 1920’LERDEN SONRA KAZANILAN HAKLAR 1921 yılında daha Ulusal Kurtuluş Savaşı sürerken kabul edilen yasalarla, Zonguldak bölgesinde yabancı şirketlere ait kömür ocaklarında çalışan işçilere, günün koşullarında oldukça ileri haklar tanınmıştı. 1926 yılında Borçlar Kanunu’nun kabul edilmesiyle, çağdışı Osmanlı Mecelle’si yürürlükten kaldırıldı, işçi-işveren ilişkilerinde çağdaş kapitalist ilişkiler egemen kılındı. M.K.Atatürk, işçi sınıfının önemli bir bölümünü “memur” statüsünde istihdam ederek devlete bağladı ve onlara sağladığı (günün koşullarında çok önemli olan) bazı ayrıcalıklarla memurları devletle bütünleştirdi. Ancak bunun uzun vadeli bir etkisi, işçi sınıfının “memur” ve “işçi” statülerine göre bölünmesi oldu. 1930’lu yıllarda başlayan demiryolu ve sanayileşme politikalarıyla, işçiliğin olmadığı bölgelerde, çölde vahalar gibi iktisadi devlet teşekkülleri kuruldu. Buralarda işçilere sağlanan haklar ve çalışma koşulları, bu dönemde sınırlı sayıdaki özel sektör işletmesinde vahşice sömürülen işçilerin hak ve koşullarından çok daha gelişkindi ve iyiydi. İşçilere ve memurlara sağlanan bu hakların bir bölümü, daha sonra 3008 sayılı İş Kanunu (1936) ile daha da geliştirildi ve işçilerin geniş bir kesimine yaygınlaştırıldı. 1925 yılında bazı işçi örgütleri kapatıldı. Ancak bunların yöneticileri ağır yaptırımlarla karşılaşmadı. 1930’lu yıllarda CHP’nin kendi kontrolü altında işçi örgütü kurma çalışmaları da başarısız kaldı. İtalya, Almanya ve İspanya’da faşist partilerin iktidara geldiği, dünyanın hızla İkinci Dünya Savaşı’na sürüklendiği koşullarda, grev hakkı 1936’da, sınıf esasına dayalı cemiyet kurmak da 1938 yılında yasaklandı. Ancak grev yapmanın ve sınıf esasına dayalı cemiyet kurmanın yaptırımları hafifti. Sınıf esasına dayanmayan sendikalar, örneğin, meslek sendikaları kurmak da mümkündü. Ancak 1938 yılı sonlarına kadar ne önemli grevler, ne de ciddi işçi örgütlenmeleri oldu. İşçi sınıfı daha oluşum sürecini yaşıyordu. İşçi sınıfının önemli bir bölümü, “memur” statüsünde önemli ayrıcalıklardan yararlanıyordu. Kamu kurum ve kuruluşlarında işçi statüsünde çalışanlar da, özel sektördeki az sayıdaki işçinin imrendiği haklara ve çalışma koşullarına sahipti. Bu kazanımlar, M.K.Atatürk’ün, bağımsızlık ve çağdaşlaşma mücadelesinin bütünlüğünü sağlaması sayesinde gerçekleşti. Bugün İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Afganistan, Sudan gibi ülkelerde işçi sınıfının yaşadıkları, işçi sınıfımızın gözünde Atatürk’ün değerini her geçen gün daha da artırmaktadır. İşçi-işveren ilişkisini evlat-baba ilişkisine benzeten ve sendikaları da evlatla babanın arasını bulmada tarafsız hakem haline sokmak isteyenlerin siyasal gücünün geçici olarak arttığı günümüzde, işçi sınıfının M.K.Atatürk’ün bu ülkeye kazandırdıklarına daha da sıkı bir biçimde sahip çıkması hayati bir önem kazanmaktadır. M.K.Atatürk Türkiye’yi gençlere emanet etti. İnanıyorum ki, o tarihlerde gelişkin bir işçi sınıfı ve işçi sınıfı hareketi olmuş olsaydı, işçi sınıfına emanet ederdi.G 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 47 DÜNYA RAN CUMHURBAKANI MAHMUD AHMEDNECAD: Milli para önerimiz sıcak karşılandı Ahmedinecad ilk olarak Aydnlk’n sorularn yantlad. Ahmedinecad “dolar” yerine milli para kullanlmas önerisine toplantya katlan liderlerin olumlu yaklatn söyledi. Ahmedinecad bölge ile ilgili sorumuzu ise “Türkiye, Suriye, Irak ve ran’n da içinde bulunduu bir birliktelie Rusya da katlmal” diye yantlad. ERCAN DOLAPÇI-MERVE AKSUNA stanbul’da 9 Kasım’da düzenlenen slam Konferansı Örgütü Ekonomik ve Ticari birlii Daimi Komitesi (SEDAK) Ekonomi Zirvesi’ne katılan ran Cumhurbakanı Mahmud Ahmedinecad zirvenin ardından basın toplantısı düzenledi. Konumasına kapitalist rejimin sonunun geldiine ve yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduuna iaret ederek balayan Ahmedinecad, “Dikkat ederseniz dünyanın sorunlarını çözemiyorlar. Kurulacak yeni düzende ak, sevgi, dostluk ve dayanıma canlanacaktır” dedi. Sorulara geçildiinde ilk sözü alan Aydınlık muhabirinin Farsça “Sayın Cumhurbakanım, Türkiye’ye ho geldiniz” eklindeki karılamasına Ahmedinecad da bu defa Türkçe olarak ‘ltifatlarınız için teekkür ederim’ diyerek yanıt verdi. DOLAR YERİNE MİLLİ PARA Ahmedinecad Aydınlık’ın “ticarette dolar yerine milli para kullanalım önerinizi kabul eden ülke oldu mu?” sorusuna, SEDAK toplantısında önerisinin sıcak karılandıını ancak konunun ön hazırlıının yapılması gerektiini vurguladı. Ticarette milli para kullanılması anlamasının u an sadece Türkiye ile ran arasında imzalandıını kaydeden Ahmedinecad, ticaretin milli parayla yapılmasının ülkelerin menfaatine olduunu söyledi. “BÖLMEYE ÇALIŞANLARA KARŞI EL ELE VERMELİYİZ” Türkiye ile ilikilere önem verdiklerini de belirten Ahmedinecad, “Türkiye büyük devlettir. Büyük medeniyettir. Herhangi bir ülkeyle ibirliiyle sınırlandırılamaz” diyerek bölgede yeni ibirlii olanaklarının gelitiini söyledi. Ahmedine- cad, “Türkiye, Suriye, Irak ve ran’ın da içinde bulunduu bir birliktelie Rusya da katılmalı. Buna son derece sıcak bakıyoruz” dedi. Ahmedinecad ayrıca “Suriye-Türkiye arasında vize yoktur. ran ile Suriye arasında da vize kalkacaktır. nallah yakında Irak da buna katılacak ve hızımız böylece artacak. Bizleri bölmeye çalıanlara da çok iyi yanıttır. El ele verirsek büyük imkânlara sahip olur, geliiriz” diye konutu. “TERÖR AYNI MERKEZDEN YÖNETİLİYOR” Aydınlık muhabirinin teröre ilikin, “Pejak’ın ‘silah bıraktım’ dedii günlerde, Sistan-Belucistan eyaletinde Cundullah terör örgütü, Devrim Muhafızları komutanlarına yönelik büyük bir saldırı yaptı. Bu örgütler aynı merkezden mi yönetiliyor?” sorusuna ise Ahmedinecad ABD’yi kastederek; “Kökenleri aynıdır” yanıtını verdi. TARİH VERMEDİ Ahmedinecad Türkiye ile ran arasında imzalanan doalgaz anlaması ne zaman yürürlüe girecek sorumuzu da “Türkiye ile ran arasında enerji ve doalgaz konusunda birçok anlama mevcuttur. Bütün anlamalar uygulanacaktır. Her iki ülkenin de menfaatine çalııyoruz” diye yanıtladı, ancak net bir tarih veremeyeceini ekledi.G SEDAK’ta güçlü ortaklık konuuldu slam Konferansı Örgütü Ekonomik ve Ticari birlii Daimi Komitesi Ekonomi Zirvesi çok sayıda slam ülkesinin devlet bakanlarının katılımıyla 9 Kasım’da stanbul’da gerçekletirildi. Toplantıda liderlerin üzerinde durduu en önemli konu slam Konferansı Tekilatı’na üye ülkeler arasın- 48 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 da ekonomik ve ticari ibirliinin gelitirilmesi ve slam ülkeleri arasında güçlü bir ortaklık kurulması oldu. Toplantıda Afganistan Cumhurbakanı Hamid Karzai de, bölgesel ve küresel sorunlar karısında slam ülkelerinin ortak bir duru sergilemesinin önemine iaret etti. EL BER’N GEL ENGELLEND İkiyüzlülük ve ‘stratejik sığlık’ El Beir. Günümüzde Uluslararas Ceza Mahkemesi’nin önündeki 4 dava da yoksul Afrika ülkeleri ile ilgilidir (Uganda, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Sudan). “Stratejik derinlikçiler” bir kez daha suçüstü yakalandlar. slamc söylemlerine karn ar Batc olduklar bir kez daha ortaya çkt; stratejik derinlik yaratabilecek bir dost, öteki tarafa itildi. Öte yandan, Uluslararas Ceza Mahkemesi ilk kez seçilmi ve halen görevde bulunan bir devlet bakan hakknda tutuklama karar çkartyor. CÜNEYT AKALIN l Beir’in ülkemize gelecei haberine ilikin Batılı “örgütlerin tepkisi”nin kendisine iletildii Gül, önce kükredi ve “onlar ne karıır” diye efelendi; ardından El Beir’in geliini engellemek için harekete geçti. R.T. Erdoan “Müslümanlar soykırım yapmaz” çıkıı ile aırlıını El Beir’in ziyaretinden yana koyar gibi yaptı, ama durum birkaç saat içinde netleti. AKP, el altından El Beir’e “gelme” haberleri yolluyordu. Muhafazakârların “akil adamı” Taha Akyol bunu “ince diplomasi” olarak niteleme becerisini gösterdi. E MEDYANIN BATICILIĞI El Beir olayında medya bir kez daha Batı’nın tetikçiliine soyundu, Sedat Ergin, “Sudanlı ‘karde’imizin tutuklama müzekkeresi” balıklı 11 Kasım 2009 tarihli yazısında, amacının AKP’ye mi yoksa El Beir’e mi darbe indirmek olduu anlaılamadı. HaberTürk yazarı Soli Özel’in 11 Kasım 2009 tarihli “Ahlak Ahlakçılık ve ahlaksızlık” balıklı yazısında “Ömer El Beir’in Türkiye’ye gelmemi olması bu ülkeyi ve toplumu büyük bir utançtan kurtarmıtır” hükmünü verdi. slamcılar sus pus oldular. Mustafa Erdoan, yaza yaza “resmi tutum (Erdoan-Gül tu- tumu kastediliyor) bir TC yurttaı olarak beni utandırıyor” diye yazdı. Yeni afak’tan Hakan Albayrak da döktürmü: “Batı’nın Darfur sorununa bakıını beenmiyoruz, ama slam dünyasının bir vicdan merkezi oluturması gerekiyor. …Olaya sadece küresel emperyalizmin slam topraklarında fitne çıkarması olarak bakmak çok sı ve adaletsiz bir bakı açısıdır.” (Nakleden HaberTürk, 11 Kasım 2009) Taraf gazetesi daha El Beir UCM (Uluslararası Ceza Mahkemesi)’nce suçlanmadan haberini yapmı “El Beir’in sonunun geldiini” okurlarına duyurmutu. ( 13.2.2009) DARFUR’DA NELER OLUYOR? Afrika’nın en büyük ülkesi (500.000 km2) Sudan’da 60 milyon insan yaıyor. Kuzey, orta ve güney olmak üzere üç idari bölgeye ayrılan Sudan’da güney bölgesinde daha çok Afrikalı ve Hıristiyan bir nüfus yaıyor. Buna karılık kuzey ve orta Sudan’da nüfusun ezici çounluu Arap ve Müslüman. Sudan’da çatımalar, ilginçtir, bölgede petrolün bulunduu 2000’lerin ardından patlak verdi. ki “kurtulu” örgütü Sudan hükümetine karı isyan hareketi balattı. Sudan hükümeti Arap milisleri örgütleyerek bölgede duruma hâkim olmaya çalıtı. BM verilerine göre 2003’ten bugüne kadar süregelen çatımalar- da binlerce kii öldü, yerlerinden yurtlarından olan 4 milyon insan yardımsız yaayamayacak duruma geldi. BM Güvenlik Konseyi’nin tutumuna tepki gösteren Sudan yönetimi BM Barı Gücü’nü reddetti. Buna karılık Afrika Birlii ülkelerinden oluan 7.000 askerlik barı gücüne kapılarını açtı. Ancak, donanımı yetersiz bu birlikler asayii salamakta güçlük çekiyorlar. İLK KEZ DEVLET BAŞKANI TUTUKLAMA KARARI Sudan liderliini hedef alan süreç, BM Güvenlik Konseyi’nce balatıldı. BM Güvenlik Konseyi Darfur’da Müslüman olmayan zenci kabilelere mensup sivillere karı giritii katliamları durdurabilmek için 31 Mart 2005 tarihinde aldıı bir kararla konuyu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne havale ederek süreci balattı. Merkezi Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi 4 Mart 2009 tarihli ICC02/05-01/09 numaralı kararı ile “Ömer Hasan Ahmed El Beir hakkında tutuklama emri” çıkardı. El Beir hakkındaki tutuklama kararı üzerine Sudan, aralarında Kızılhaç’la Sınır Tanımayan Doktorlar gibi örgütlerin de yer aldıı 13 uluslararası kuruluu sınırdıı etti. Bu karar gerginlii daha da artırdı. G 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 49 BEŞ KITADAN Büyükelçiden igal komutanına müdahale BBC’nin 12 Kasım tarihli haberine göre, ABD’nin Kabil Büyükelçisi Karl Eikenberry, Beyaz Saray’a mesaj göndererek Afganistan’a ek asker sevkiyatına karı çıktıını bildirdi. Ordu yetkilileri, Taliban’a karı mücadelede asker sayısında ciddi bir artıa gidilmesi gerektiini savunuyor. Amerikan ordusunun Afganistan’daki en üst düzey yetkilisi General Stanley McChrystal da, 40 bin asker talebinde bulunmutu. McChrystal’ın, Büyükelçi Eikenberry’nin müdahalesi nedeniyle öfkeli olduu bildiriliyor. Tarık El Haimi: Irak’ın kurtuluu milli koalisyonda Irak Cumhurbakanı Yardımcısı Tarık El Haimi, ABD’nin Irak’ı igalinden sonra ülkedeki kardeliin ve milli baların yerini etnik ve mezhep ayrımına bıraktıını söyledi. 10 Kasım’da stanbul Bilgi Üniversitesi’nde Irak’ın gelecei konulu konuma yapan Haimi, Irak’ın gerçek kurtuluunun parlamento seçimleri sonrasında oluacak milli bir koalisyon olduunu vurguladı. Haziran sonunda ABD askerlerinin Irak’tan çekileceini hatırlatan Haimi, sonraki süreçte Irak’ın önünde üç senaryo bulunduunu belirtti. Haimi bu senaryoları öyle sıraladı: Güvenlik süreci zayıflamaya devam edecek, iler daha da kötüye gidecek ya da güvenlik açısından Irak olumlu gelimelere sahne olacak. 50 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 Dou blokunda sosyalizme özlem artıyor ABD’li aratırma irketi Pew’in eski Dou bloku ülkelerinde yaptıı kamuoyu yoklaması, bu ülkelerde Batı demokrasisine ve kapitalist sisteme olan destein hızla dütüünü ortaya koydu. Aratırma sonuçlarına göre Macaristan, Ukrayna, Bulgaristan, Litvanya, Slovakya ve Rusya’da halkın büyük çounluu sosyalist dönemde daha rahat yaadıklarını düünüyor. Macaristan’da sosyalist dönemde daha rahat yaadıını düünenlerin oranı yüzde 72’ye, Ukrayna ve Bulgaristan’da da yüzde 62’ye ulatı. 1991’de piyasa ekonomisine yüzde 80 destek veren Macar halkı, 2009’da desteini yüzde 46’ya çekti. BEŞ KITADAN Kapitalizme 27 ülkeden yüzde 11 destek ngiliz BBC televizyonu, 27 ülkeden 29 bin kiiyle görüerek serbest piyasa sistemine bakı konulu anket yaptı. Berlin Duvarı’nın yıkılıının 20. yılı dolayısıyla yapılan anketten, “sistemin tıkandıı” görüü çıktı. Sonuçlara göre, katılımcıların yalnızca yüzde 11’i kapitalizmin ie yaradıını düünüyor. Ülkelerden çıkan sonuçlara tek tek bakıldıında ise, sistemin iyi ilediini düünenlerin oranı, sadece ABD ve Pakistan’da yüzde 20’nin üzerinde. Kapitalizmin tıkandıı, sistemin reforma ihtiyacı olduu görüünü savunanların oranı ise Fransa’da yüzde 43, Meksika’da yüzde 38, Brezilya’da da yüzde 35 çıktı. Sonuçları deerlendiren London School of Economics Profesörü Robert Wade, “anket sonuçları aırtıcı deil” dedi. Wade 1990’dan sonra gelir eitsizliinin önemli ölçüde arttıı ülkelerdeki isiz ya da iini kaybetme korkusu içinde olan insanların, belli bir zümrenin çok fazla gelir elde ettiini gördüünü belirterek, bu dengesizliin huzursuzlua neden olduunu söyledi. Asya ve Afrika’da 200 milyon çocuk beslenemiyor Birlemi Milletler Çocuklara Yardım Fonu Unicef’in 12 Kasım’da açıkladıı rapora göre, dünyadaki yoksul ülkelerde yaayan, be ya altı yaklaık 200 milyon çocuk, yetersiz beslenmeden dolayı büyüme bozukluu yaıyor. Yetersiz beslenen çocukların yüzde 90’ı Afrika ve Asya kıtalarında yaıyor. Yalnızca Afganistan, Nepal, Hindistan, Banglade ve Pakistan’da be ya altındaki 83 milyon çocuk, açlıkla bouuyor. Unicef özellikle anne sütüne denk besinin ulatırılması ve büyümenin salıklı olması için çocuklara A vitamini destei salanması gerektiini belirtiyor. Ancak uzmanlar, ABD terörüyle karıtırılan ve igal altında olan bölgelerde, böyle önlemlerin alınabilecei ve çocuklara beslenmelerinde destek verilebilecei senaryosunu, “aırı iyimser” bir tablo olarak görüyor. Londra merkezli International Policy Network adlı düünce kuruluunun bakanı Philip Stevens’a göre, “Unicef’in aratırmasındaki rakamlar, beslenmenin düzeltilmesinin BM’nin stratejilerinden çok, bölgenin ekonomik büyümesine balı olduunu gösteriyor.” Yugoslavya dersleri Birlik Mitingi nasıl baltalandı? TEOMAN ALL 3 Haziran 1994’te Yugoslavya Bilim Adamları Federasyonu ile Fatim ve Partizan isimli iki gençlik örgütü, birlik mitingi yapmak için harekete geçti. Yugoslavya’nın en gergin olduu dönemlerdi. Hırvatistan’da sava devam ediyor, savaın Bosna ve Kosova’ya sıçramasından korkuluyordu. Ülke parçalanma sürecinde kanlı yöntemi seçmiti. Çekoslovakya gibi sözde “barıçı” bir daılma, Yugoslavya için geçerli deildi. Özellikle yurtsever kitle örgütleri ülkenin parçalanmaması için youn mücadele veriyorlardı ve parçalanma sürecinden geri dönülmesi için bir güç ekseni yaratmayı amaçlıyorlardı. İLK ÇAĞRI Politika gazetesi birlikçilerin seslerini duyurmak için yayınlar yapıyordu. Üniversite merkezli bir hareket gelimiti. Gazete her sayısında Yugoslavya Bilim Adamları Federasyonu adı altında açıklamalar yapan yurtsever öretim üyelerinin yazılarını ve çarılarını yayımlıyordu. 3 Haziran 1994’te bilim adamları ve örenciler ortak bir açıklama kaleme aldılar. Dediler ki: “çinde bulunduumuz karanlık duruma razı deiliz. Bizler bu ülkeyi kazanırken bedeller ödendiini biliyoruz. Ülkemiz baımsızlık mealesini taıyan bir ülkedir ve bu yüzden hedef alınmıtır. Tüm Yugoslavları birlik için birlikte hareket etmeye çaırıyoruz. En güvenli yerde, Makedonya Plotat’ta bulumak için çarı yapıyoruz. Sadece kızıl yıldızlı bayraımız kullanılacaktır.” SÖZDE ULUSALCILAR BELGRAD’DA MİTİNG YAPTI Çarı metni büyük yankı uyandırmıtı. Tito Dernei, kinci Dünya Savaı Gazileri Dernei, Belgrad ve Üsküp Hukuk Birlii (Baro), Partizan Spor Kulübü Taraftar Grubu Grobari, Fatim, Partizan, Mladost isimli gençlik örgütleri destek vermiti. Ancak bilim adamları miting çarısına en önemli destein gelmesini bekliyorlardı; Yugoslavya Birleik Komünist Partisi’nden ayrılan Sırbistan, Slovenya, Hırvatistan, Makedonya, Karada ve Bosna Hersek sosyalist partilerinin desteini… Fakat bu partilerden hiçbiri, destek açıklaması yapmadılar. Mitingin etkisi azaldı. Hatta Sırbistan Sosyalist Partisi 12 Haziran’da, 22 Temmuz 1994 için Belgrad’da miting çarısı yaptı. Böylece Üsküp’teki birlik mitinginin etkisi baltalandı. 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 51 TOPLUM PROF. DR. KENAN DEMRKOL: ABD’li tekel GDO’yla kârını 14 kat artırdı ABD’li tekel yllk cirosunun yüzde 50’sini lifosat içerikli tarm ilacndan elde ediyordu. Lifosat zararl otlarla birlikte ekinlere de zarar verebilecei için çiftçi tarafndan ihtiyatla kullanlyordu. Ta ki ABD tekeli lifosata dayankl tohumlar üretinceye kadar. irket böylece lifosat kullanmn 14 kat artrd. GDO’lu ürünlerin yüzde 80’ninde lifosata dayankl gen var. ÖZLEM KONUR USTA ünyadaki genetii deitirilmi tohum ve bitki ticaret hacminin yüzde 87’si Amerikalı bir tohum tekelinin elinde. Bu tekel bitkilerin genetiini deitirmeye neden ihtiyaç duydu? stanbul Üniversitesi stanbul Tıp Fakültesi Öretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Demirkol, GDO gerçeini anlattı. Demirkol GDO’yla ilgili tüm iddiaları yanıtladı. Aydınlık- Bitkilerin genetiiyle oynamaya neden ihtiyaç duyuldu? Kenan Demirkol- Dünyadaki genetii deitirilmi bitki ve tohum ticaret hacminin yüzde 99’u dört tohum üzerinde: Soya fasulyesi, mısır, kanola ve pamuk. 20-25 çeit bitkinin genetii deitirilmi olsa bile, tica- D 52 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 retin yüzde 99’u bu dört tohumdadır. Bu ticaretin de yüzde 87’si tek bir Amerikan irketinin elindedir. Bu irketin genetii deitirilmi tohumların üretimine balamadan önce aırlıklı faaliyet alanı tarımsal ilaç üretmekti. irket, etken maddesi lifosat olan bir ilaç üretiyor. Lifosat yabani ot öldürücü bir ilaç. irket yıllık cirosunun yüzde 50’sini bu ilaçtan elde ediyordu. Lifosat yabani otu öldürürken ekine de zarar verebilecei için çiftçiler tarafından ihtiyatla kullanılır. irkette akıllı kafalar bir araya gelip “biz köylünün bu ihtiyatını nasıl kırabiliriz?” diye düündü. “Biz öyle bir tohum üretelim ki, bizim ilacımıza karı dirençli olsun. Böylece köylü istedii gibi lifosatı bolca kullanabilsin” dediler. u anda genetii deitirilmi tohumların yüzde 80 küsurunda lifosata karı direnç geni var. Ve 1994’te domatesle, 1995’te de mısırla balamı olan GDO ticaretinin balangıcından bu yana lifosat kullanımı 14 kat arttı. AÇLIĞI ÖNLEMEZ ARTIRIR Aydınlık- Dünyayı gelecekte bekleyen açlık tehlikesine karı bir çözüm olduu söyleniyor… Demirkol- Dünyada açlıı artıran bir sebeptir bu. Çünkü siz tarımsal girdilerin maliyetini artırdıkça dar gelirli köylü ne tohum satın alabilir, ne de onunla ilgili bir ilacı alabilir. Bakın bu irketler, hem tohumu satıyor, hem de ilacı satıyor. Siz giderek bir tohum tüccarının eline kalırsanız artık çiftçilik yapamazsınız. Çiftçi tarım yapmazsa neyle para kazanacak, neyle ihtiyacı olan ekmei satın alacak. Aydınlık- Siz GDO teknolojisine karı mısınız? Demirkol- GDO’nun aaı yukarı ilk ürünü aslında bir ilaçtı. eker hastalıının tedavisinde kullanılan insülini bakteriyle üretebiliyoruz. Ama bu çok büyük bir titizlik gerektiriyor. Tıpta genetik bilgi ve biyoteknoloji, en basiti ilaç endüstrisinde yaygın olarak kullanılıyor ve daha da yaygınlaacaktır. Ama biz bitkiyi yerken zehir yiyoruz. Ben, buna karıyım. nsanlıın hizmetinde olan bir biyoteknolojiyi ben ayakta alkılarım. Aydınlık- Örnein Çin’in bu yolla pirinçten iyi verim aldıı biliniyor. Bu yöntem, kâr hırsı olmadan, toplumun yararına kullanılamaz mı? Demirkol- u ana kadar bitkilerin genetiinin deitirilmesinde var olan bütün teknolojiler insan, çevre, hayvana zarar verdi. Örnein siz lifosata dayanık- lılık geni koyduunuz zaman ayrıca antibiyotik direnç geni de koymak zorundasınız. Antibiyotik direnç geni oraya girdii anda onu yiyen insan, hayvan, çevredeki bakteriler de ilgili antibiyotie karı dirençli hale geliyor. Yarın öbür gün bir enfeksiyon hastalıınızda sizi tedavi edecek antibiyotik bulamayabilirsiniz. Bugüne kadar varılan bitki biyoteknolojisinde yalnızca zarar üretilebildi. TARIM ALANLARININ YÜZDE ÜÇÜNDE GDO VAR Aydınlık- Çin ile ilgili bir aratırmanız var mı? Demirkol- Dünyada genetii deitirilmi tohumlarla yapılan tarım alanı toplam 125 milyon hektar. Bu dünya tarım arazisi içinde yüzde üç... Yani bir an için düünün ki bu yüzde üçlük tarım tamamen yok oldu, ne kaybeder dünya? Hiçbir ey... Bu 125 milyon hektarın yaklaık yüzde 90’ı Kuzey ve Güney Amerika kıtalarındadır. Geri kalan yüzde 10’u da Güney Afrika, Çin, Hindistan gibi 15 ülkeye daılıyor. AB ülkelerinin GDO’lu tarım arazisi toplamı dünya GDO’lu tarım arazisi toplamının binde biri kadar, 107 bin hektar. Bunun da 80 bin hektarı spanya’da. Almanya’da yasak, Avusturya’da, Macaristan’da, Yunanistan’da, Lüksemburg’da, Fransa’da yasak… Çin’de de toplam arazisinin, tam olarak ne kadarının olduunu bilmiyorum ama, çok küçük bir bölümü GDO’lu tarım arazisi. ABD’NİN POLİTİKALARI YÜZÜNDEN AÇLIK VAR Aydınlık- Dünyanın kendine yetecek kadar besini var mı? Demirkol- Daha 2000 yılında FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü) dünyanın GDO’lu tarıma ihtiyacı olmadıını bildirdi. Yine FAO’nun açıklamalarına göre, u anda örnein sıfır pirinç üretimi olsa bile, bir buçuk yıl yetecek kadar stok var prinçte… Yine FAO’nun açıklamalarına göre, dünya nüfusu 9 milyon dahi olsa, gıdasının yeterli olduu ifade edilmekte. Esas sorun besinlerin yetersizlii deil. bir milyar küsur aç insanın, 700 milyonu çiftçi. Peki niye açlar bunlar? Çünkü tarım tekelletirildi. Dananın kuyruu 1995 yılında Gümrük ve Tarifeler Birlii Dünya Ticaret Örgütü’ne dönütüü zaman koptu. Tarım Sözlemesi denen bir sözlemeyle ülkeler kendi tarımını artık gümrüklerle koruyamaz hale geldi. Ucuz ürünün ülkenize girmesinin kapılarını açmak zorunda kaldınız. Örnein Haiti’de çiftçilerin yüzde 20’si pirinç üretiminden geçimini salar. Haitili bir çiftçi, Amerikalı bir pirinç üreticisi çiftçiye göre 70 kat daha az enerji kullanarak pirinç üretir. Ama buna ramen Haiti’ye Amerika’dan yerli pirinçten daha ucuz pirinç geliyor. Çünkü ABD, tarımı her yıl 100 milyar dolarla destekliyor. Dolayısıyla ürünün fiyatı aaı yukarı yarıya düüyor. te Haitili çifçi bu nedenle kendi ürününü satamıyor ve aç kalıyor. Aynı Amerika, IMF baskılarıyla diyor ki bize, “tarıma des- tek verme.” TOHUM ŞİRKETİYLE ABD YÖNETİMİ KOL KOLA Aydınlık- Amerikalı tekele dönersek, bu tohum üreten irketin Amerikan yönetimleriyle bir balantısı var mı? Demirkol- Kol kolalar. Bush’un Amerikan Tarım Gününde, Amerikan Biyoteknoloji Gününde, Amerikan Çiftçi Gününde yaptıı konumaları internetten indirirseniz çok açıkça “ben dünya pazarlarını Amerikan çiftçisine açacaım” ifadelerini görürsünüz. Bu bir Amerikan politikasıdır. ABD’de bu tohumların ruhsatını veren kurum Salık Bakanlıı’na balı Gıda ve laç Dairesi (FDA-Food and Drug Administration). 1979’dan 1994’e kadar bu dairede biyoteknoloji bölümünün baında Dr. Miller var. Bu adam, 1994’ten sonra baından beri sözünü ettiimiz o tohum firmasına bakan yardımcısı oldu. Dr. Miller, biyoteknolojiyle bütün altyapıyı oluturduktan sonra bu tohum irketine geçti. Dr. Miller, tohum irketinde çalıtıktan sonra bir süre Hoover Enstitüsü’ne geçmi. Amerika’da hâlâ genetii deitirilmi organizmaların, bitkilerin üzerine GDO’ludur yazısı yazılma artı getirilmedi. Ve Bakan Obama seçim döneminde bu konuda bir düzenleme getirilecei sözünü vermiti. Ama bakan olduktan sonra ilk yaptıı icraat, Dr. Miller’ı yeniden sertifikayı veren kurulua danıman olarak atamak oldu. ABD’de bakanlar deiir, siyaset deimez.G Bilimsel aratırmayı yasakladılar! Aydınlık- Cumhuriyet gazetesinin Bilim Teknik ekinde Prof. Dr. Selim Çetiner, AB üyesi 13 ülkeden 15 bilim insanının katılımıyla yapılan aratırmalarda bu gıdaların, normal gıdalardan daha tehlikeli olmadıı yönünde bir sonuç çıkartıldıını yazdı. Demirkol- Bir gıda piyasaya sürülmeden önce akut zehirleyici etki, kronik zehirleyici etki, birikimli zehirleyici etki ve gelecek nesillere etki açısından irdelenmesi gerekir. Bunlara AB Komisyonu veya ABD’deki ilaç ve gıda dairesi tarafından 90 günlük hayvan deneyleri yapılarak ruhsat verildi. 90 günlük bir hayvan deneyiyle sadece akut ve kronik zehirlenmeyi örenebilirsiniz, ama birikimli zehirleyici etki veya gelecek nesil etkilerini aratıramazsınız. Bu tohumlar çiftçiye satılırken “asla bilimsel aratırma yaptıramazsınız” diye kontrat imzalatılır. Kazara böyle bir ey olursa, çok büyük tazminat davaları açılıyor. Yalnızca onların kararlarıyla bazı aratırmalar yapılabilmekte veya her- hangi bir irket tohum için ruhsat almak isteyip bir ülkeye müracaat ettiinde, oranın yöneticileri isterse aratırma yapabiliyor. Avusturya-Viyana’da ruhsat almak için müracaat edilmi iki tohumla ilgili üç nesillik bir hayvan deneyi yapıldı. Bu deneyde, hayvanların karacierinde ve böbreinde küçülme, erken doum, düük doum, düük tartılı doum, ölü doum oranlarında artma ve en geç üçüncü nesilden itibaren de kısırlık olduu görüldü. 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 53 ABD’NN VURDUU TEKNEYLE ABD’DE KAZANMAK… ‘Teknemiz Muavenet olunca başarmaya mecburduk’ TÜ’lü örencilerin tasarlad Muavenet Teknesi, Mersin’de düzenlenen Güne Enerjisi Sistemleri Sergisi’nde büyük ilgi gördü. Tekne, TÜ’lü örencilere 2008’de Amerika’da düzenlenen Solarsplash adl yarmada dünya ikincilii kazandrd. TÜ Güne Teknesi Takm, Muavenet’in hikâyesini Aydnlk’a anlatt. YUSUF ÇELK/ MERSN stanbul Teknik Üniversitesi Güne Teknesi Takımı örencileri tarafından tasarlanan Muavenet adlı tekne, Makine Mühendisleri Odası Mersin ubesi sekreterliince düzenlenen Güne Enerjisi Sistemleri Sempozyumu ve Sergisi’nde büyük ilgi gördü. Tekne adını, 2 Ekim 1992’de Ege Denizi’nde gerçekletirilen NATO tatbikatında, Amerika tarafından vurulan Muavenet Fırkateyni’nden alıyor. Amerika’nın kaza olarak nitelendirdii saldırıda 5 askerimiz ehit olmu, 18 askerimiz yaralanmıtı. M Güne enerjisiyle çalan Muavenet Teknesi, 2008 ylnda TÜ’lü gençlere dünya ikincilii getirdi. “Amerika tarafndan vurulmu bir gemimizin ismiyle Amerika’da bir yarmaya katlmak bize çok anlaml geldi.” BİR YIL ARAYLA MUAVENET İKİNCİ, NUSRAT ÜÇÜNCÜ OLDU TÜ Gemi naatı Mühendis- lii mezunu Münir Cansın Özden’in kurduu takım, ie TÜ Ayazaa yerlekesinde bulunan gölette, güne enerjisiyle çalıan uzaktan kumandalı küçük teknelerle bir yarıma düzenleyerek balamı. Ardından, 2007 yılında, Amerika’da düzenlenen Solarsplash yarımasına katılmaya karar vermiler. Güne Teknesi Takımı üç yıllık çalımanın ardından, Nusrat Teknesi’ni tasarlamı. Nusrat Teknesi de adını, Çanakkale Savaı’nın kaderini deitiren Nusrat Mayın Gemisi’nden alıyor. Ekip, ilk uluslararası derecesini Nusrat Teknesi’yle almı; Solarsplash 2007’de dünya üçüncüsü olmular. Bununla da kalmayıp yarımada dört ödül daha kazanmılar. Katıldıkları ilk yarımanın ardından ülkeye gururla dönen Güne Teknesi Takımı, yeni dönem çalımalarına dünya birinciliini kaçırmı olmanın nedenlerini aratırarak balamı. te Muavenet Teknesi, bu daha kararlı çalımanın ürünü olarak ortaya çıkmı ve Solarsplash 2008’de takıma dünya ikincilii kazandırmı. Sadece o mu? Muavenet, Güne Teknesi Takımı’na yarımada on farklı ödül daha aldırarak TÜ’lü örencilere, “bir yarımada en fazla ödül alan takım” unvanını kazandırmı. “ONUN ADIYLA ABD’DE YARIŞMAK ÇOK ANLAMLIYDI” Peki, stanbul Teknik Üniversitesi örencileri neden teknelerine “Muavenet” adını koymular? TÜ Güne Teknesi Takımı’nın kurucusu Münir Cansın Özden bu soruyu öyle yanıtlıyor: “Emekli Albay Orhan Gencer’le bir sohbetimiz sırasında Muavenet Fırkateynimizin vurulması bahsi geçti. Bu olaydan çok etkilendim. Daha sonra bunu takım arkadalarımla da paylatım. Amerika tarafından vurulmu bir gemimizin ismiyle Amerika’da bir yarımaya katılmak bize çok anlamlı geldi. Böylece artık geri dönüü olmayan bir seçim yapmı olduk. Teknemize bu ismi verdikten sonra, artık baarılı olmaya mecburduk.” KENDİLERİ TASARAYIP KENDİLERİ ÜRETMEYİ HEDEFLİYORLAR 2008 yılındaki yarımadan sonra kurucuları ve bünyesindeki üyelerin büyük kısmı mezun olan TÜ Güne Teknesi Takımı, oluturduu yeni ekiple Gemi naatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi’ne balı olarak çalımalarına devam ediyor. Takımın Proje Lideri Metin Aksu, 2010’daki yarıma için yapılacak yeni teknenin her bir parçasının ekip üyeleri tarafından tasarlanıp üretilmesini planladıkları anlatarak, hazır alımlardan kaçınacaklarını söyledi.G 54 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 HAFTALIK YAYIN AKIŞI ULUSAL K A N A WWW.ulusalkanal.com.tr (internetten 24 saat canlı yayın) L Pazartesi 14:00 Pazar 11:15 Gündem Elif Akçnar’n konuu Diyarbakr Esnaf ve Sanatkarlar Od. Bk. Alican Ebedinolu Ergenekon davasndaki son gelimeler ÇARŞAMBA Pazar 20:00 Pazartesi 21:30 Ümit Zileli’yle Sesli Gazete PERŞEMBE CUMA Edebiyat Cephesi’nde Hüseyin Haydar’n konuu Feyza Hepçilingirler PAZARTESİ SALI CUMARTESİ 07:00 Yurttan Haberler 07:00 Yurttan Haberler 07:00 Yurttan Haberler 07:00 Yurttan Haberler 07:00 Yurttan Haberler 07:00 Yurttan Haberler PAZAR 07:30 Müzik 08:00 Televizyon Gazetesi 08:00 Televizyon Gazetesi 08:00 Televizyon Gazetesi 08:00 Televizyon Gazetesi 08:00 Televizyon Gazetesi 08:00 Belgesel 08:30 Çizgi Film 09:45 Kurtuluş Savaşı Ö. 10:00 Haberler 10:00 Haberler 10:00 Haberler 10:00 Haberler 09:00 Çizgi Film 09:30 Charles Chaplin 10:00 Haberler 10:10 Satırbaşı 10:10 Satırbaşı 10:10 Satırbaşı 10:10 Haftaya Bakış 10:00 Gazeteci 10:00 Ulusal’da Gündem 10:10 Satırbaşı 11:00 Haberler 11:00 Haberler 11:00 Haberler 11:00 Haberler 11:00 Haberler 11:00 Haberler 11:00 Haberler 11:15 Nilgünce 11:15 Halkçı İktisat 11:10 Geçim ve Tutum 11:10 Emak Dünyası 11:20 Bilim ve Toplum 11:10 Söyleşi 11:15 Merhaba Sağlık 12:00 Haberler 12:00 Haberler 12:00 Haberler 12:00 Haberler 13:00 Haberler 12:00 Çok Sesli 12:00 Haberler 12:15 Nilgünce 12:10 Beni de Alın 12:10 Sınıf Gözüyle 12:10 Beni de Alın 13:15 Atletizm Dünyası 13:00 Haberler 12:10 Merhaba Sağlık 13:00 13. Saat 13:00 13. Saat 13:00 13. Saat 13:00 13. Saat 15:00 Sanat Hayatı 13:15 Büyüteç 13:00 13. Saat 14:00 Neler Oluyor? 14:00 Neler Oluyor? 14:00 Neler Oluyor? 14:00 Neler Oluyor 16:00 Haberler 14:00 Eğitimcinin Gözüyle 14:00 Neler Oluyor? 15:00 Haberler 15:00 Haberler 15:00 Haberler 15:00 Haberler 16:30 İki Saz İki Söz 15:00 Merhaba Sağlık 15:00 Haberler 15:15 Derin Deprem 15:15 Tarihten Güncele 15:15 Belgesel 18:10 Ata’yı bugün okumak 18:00 Dik Duruş 17:00 Hukuk Saati 16:00 Haberler 16:00 Haberler 18:00 Sınıf Gözüyle 15:10 Atletizm Dünyası 16:00 Haberler 16:00 Haberler 16:00 Haberler 16:10 Derin Deprem 16:10 Tarihten Güncele 17:00 Yurttan Haberler 16:10 Sahne Sanatları 16:10 Sahne Sanatları 17:00 Yurttan Haberler 17:00 Yurttan Haberler 18:00 Haber Başlıkları 19:00 Ana Haber 19:45 Sendikacılık Okulu 19:00 Ana Haber 17:00 Yurttan Haberler 20:00 Ulusal Gönüllüleri 20:00 Edebiyat Cephesi 17:00 Yurttan Haberler 18:00 Haber Başlıkları 18:00 Haber Başlıkları 18:05 Gizlenen Atatürk 18:00 Haber Başlıkları 21:00 Avrasya Seçeneği 21:00 Köyden Köye 18:00 Haber Başlıkları 18:10 Avrupa’daki Türkiye 18:10 Ata’yı bugün okumak 19:00 Ana Haber 18:05 Sanat Hayatı 22:00 Ozan Telinden 22:00 Yöre Yöre Türküler 18:05 Hatırla 19:00 Ana Haber 19:00 Ana Haber 20:00 Haber Artı 19:00 Ana Haber 23:00 Haberler 23:00 Haberler 19:00 Ana Haber 20:00 Haber Artı 20:00 Haber Artı 20:30 Dik Duruş 20:00 Haber Artı 23:45 Çıkış Yolu 24:00 Büyüteç 20:00 Haber Artı 20:30 Halkçı İktisat 21:05 Geçim ve Tutum 21:30 Emek Dünyası 20:30 Edebiyat Sohbetleri 22:00 Haftaya Bakış 23:00 Haber Masası 21:00 Ufuk Ötesi 23:00 Haber Masası 23:00 Haber Masası 20:30 Kent ve Yaşam 21:30 Tarihten Güncele 21:30 Sesli Gazete 23:00 Haber Masası 23:00 Haber Masası 08:00 TV GAZETESİ 13:00 13. SAAT 14:00 NELER OLUYOR 17:00 YURT HABERLER 19:00 ANA HABER 23:00 HABER MASASI Türksat 2A ve D-Smart 131. Kanaldayız Tel: 0212 251 50 90 FİKRET OTYAM …BİZ MÜSLÜMANLAR DOMUZ ETİ YEMİYOR MUYUZ? …“EZVACIBEY, NOLUR AZCIK DOMUZ YAĞI” Son zamanlarda ülkede domuzdan geçilmiyor! Tutturuldu domuzun “grip”i! Ya eti, ya yağı? Koca Başbakan “ben aşı yaptırmam” deyip halka sağlıklarıyla ilgili güzel ve yararlı bir yol gösterdi! Müslüman Başbakana da yaraşan buydu elbette.. Domuz, Müslümanlıkta etinin yenmesi şer’an caiz olmayan ve haram sayılan hayvanın tekidir!. verdiği bilgiye göre kesilen etler toplu olarak büyük otellere, yemek fabrikalarına kıyma ve sosis gibi ürünler olarak satılıyor. Bu ve benzeri çiftliklerden resmi olarak beş firma domuz eti satın alıyor. Çerkezo, Polenez, Nuta, Namet ve Sütte.. EFENDİME SÖYLEYEYİM! Büyük kentlerde yaşayan, Başbakan ve bayan Gül dahil hiç kimse “domuz eti yemedim” diyebilir mi, yanıtı lütfen sizler verin.. KADİRCAN KAFLI AĞABEYİ RAHMET VE SAYGIYLA ANIYORUM Usta gazeteci yazar, toplum adamı, emekli öğretmen, dini bütün Kadircan Kaflı ağabeyle Amerika’ya doğru uçuyoruz, yemeği seçmemi istedi, domuz etli harika yemek seçtim ikimize ve gelen leziz M Domuz çok dourgan bir yemeği büyük bir zevkle, iştahla tabakta iz bırakmadan bir güzel tıkındık.. Kadircan hayvan, ylda iki kez Kaflı ağabey bu kadar lezzetli yemek seçtidouruyor, kimi zaman bir ğim için teşekkür etti, yemeği anlattım ve etlerin domuz eti olduğunu da ekleyerek! batnda yirmiye yakn “Bilmeden yenilen şeylerin cezası yokyavru veriyor!.. Cam hariç tur” “r” dedi Dağıstan Umra’dan atmış bir yaşındaki Kadircan Kaflı ağabey.. Eşek şaher eyi tknyor! Her kası da olsa şu ölümlü dünyada domuz etini domuz ortalama 80-100 de tattırmış oldum günahı boynuma ve O dokuz yıl sonra aramızdan ayrıldı... kiloya ulanca kesiliyor BİZ MÜSLÜMANLAR DOMUZ ETİ YİYOR MUYUZ? Başbakan, domuz aşısını bile yaptırmadı eyvallah.. Bayan Gül New York’ta lokantaya gitti, yemeği ısmarladı ve yemeği getiren garsona bu tavada domuz pişip pişmediğini sordu, pişti yanıtı alınca domuz eti pişmemiş bir tavada yapılmasını istedi siparişini, ki Müslüman bir Türk’e yaraşan da buydu. Domuz üzerine Google’de gezinti yaparken kendimi kaptırmışım, verilen bilgilerin zenginliği domuza yakışmayacak kadar, değmeyecek kadar mebzul idi! Yukardaki ara başlığa dair oradan seçtiİSLAMİYET DÜŞMANI ALÇAKLARIN ve kaba bir hesapla ğim bir alıntıyı kısaca aktarıyorum: ŞU KORKUNÇ YALAN VE İFTİRASINA BAKAR “Gaziosmanpaşa Hacimasli köyü yukarda ad geçen MISINIZ? domuz çiftliği’nin suları ve katı akıtları 300 Güya Peygamber efendimizin çok mikçiftlikten ylda yaklak metre mesafedeki Sazlıdere Barajı’na akıtarda yor. 1 milyon kilo et çkyor ve koyunu keçisi varmış, malûm bunlar Baraj, on milyon kişinin su ihtiyacını yılda bir kere yavru verir ya iki ya bir, ama bu etlerin hangi kanalla karşılıyor. Çiftlikte 5 bin domuz var. ya domuz, ha dedi mi yirmiye yakın yavru Türkiye’deki domuz çiftliklerinde yıllık 3 nerelere satld da sahibi olur!. İslamiyet’in ilk yılları, domuz eti milyon kg civarında et üretiliyor. Bu rakam yeniliyor ve Peygamber efendimiz insanların “meçhul”!.. L neredeyse kırmızı et üretiminin yarısı. Üredomuz eti değil koyun keçi, inek falan yetilen domuzlar otellere, yemek fabrikalarımeleri için domuz eti mekruhtur/ haramdır na ve marketlere “kıyma” şeklinde veriliyor. Domuz etini diyerek yasaklıyor. İslam büyükleri, domuz etinin bağırsaksalam, sosis olarak da piyasaya sürmek en sık kullanılan yönlarda kurt yaptığı için de bunu yasakladığını yazarlar ve kimi tem.” kitaplar da Çin’de yüzlerce yıl önce bilindiğini yazar.. Domuz çok doğurgan bir hayvan, yılda iki kez doğuruyor, kimi zaman bir batında yirmiye yakın yavru veriyor!.. ÜLKEMİ YILLARCA DELİ DANALAR GİBİ KARIŞ KARIŞ Cam hariç her şeyi tıkınıyor! Her domuz ortalama 80-100 ki- DOLANDIM! loya ulaşınca kesiliyor ve kaba bir hesapla yukarda adı geçen Ve tanık oldum kimi yerlerde halkımız çaktırmadan çiftlikten yılda yaklaşık 1 milyon kilo et çıkıyor ve bu etlerin domuz etiyle besleniyor, n’itsinler? Hiç yüzlemedim ve fukahangi kanalla nerelere satıldığı da “meçhul”!.. Öteki çiftlik- ra sofralarındaki ikramlarını afiyetle yedim davar eti yerine! lerin ürünleri de göz önüne alındığında Türkiye’de yaklaşık 3 Gazetecilik ve ressamlık sık sık gâvur ellerine düşürdü yomilyon kilo domuz etinin piyasaya değişik yollarla sürüldüğü lumu/ yolumuzu, davetlere katıldık ve “misafir umduğunu ortaya çıkıyor. değil, bulduğunu yer”e uyduk zira bayan Gül gibi seçme DOMUZ ETLİ AZICIK RAKAM! …Türkiye’deki toplam kırmızı et tüketiminin de 6 milyon kg olduğu göz önüne alınırsa mesele açık! Kilosu 1 ile 3,5 milyon lira arasında satılan bu domuz etlerinin ağırlıklı olarak kıyma, sucuk, salam ve sosis olarak satıldığı dile getiriliyor. Çiftlik çalışanlarından İsmail Türk’ün 56 G Ayd›nl›kG 15 KASIM 2009 hakkımız asla yoktu ve yediğimizin kuzu eti olmadığını bilerek zıkkımladık vesselam! “EZVACIBEY, NOLUR AZCIK DOMUZ YAĞI..” Babamın Aksaray’daki eczanesindeyim beyaz gömlekli.. Hâlâ gözümün önünde o ürkek köylü delikanlı. Epey zorlandı ve birden “ezvacıbey nolur azcık domuz yağı” diyebildi! Fotorafta bir deri bir kemik bir insan! Kore’ye gitmi dünya bar için savam, Amerikallar mutlu etmi, yaralanm gurbet ellerde, ölmemi Gazi olmu Mula ilinin Milas lçesi’nde Bodrum Karayolu’nun 3’üncü kilometresindeki terk edilmi bir restorann baraka benzeri ksmnda yaamn sürdürüyormu 80 yandaki Gazimiz Muharrem Topçu!. Ne yapacağını sordum, söylemek istemiyor illa “azcık domuz yağı!“ Neden sonra “karım gelmiyor” dedi. Anlattı, karısı evden gitmiş baba evine! Ne ettiyse, ne yaptıysa bi türlü gelmiyormuş. Son çare “azcık domuz yağı!” Baba evinin kapısının eşiğine sürerse “avradı” muhakkak gelirmiş, kitap böyle yazıyormuş, böyle demiş “hocafendi”. Ne kadar çare sıraladıysam nafile, son umudunu yitirmemek için iki üç sürümlük koydum kutuya, bunun on paralık çare olmadığını bininci defa anlatarak!. Cezaevi’nin ilaçlarını biz yapardık, aydan aya parayı tahsil ederdik Adliye binasındaki işlemlerden sonra. Babam, dosyayı verdi Adliye’ye götürmemi istedi, gittim. O, iki jandarma arasındaydı, savcının kapısı önünde elleri kelepçeli. Her yanı kan içinde, yırtık giysilerinin her yanı, aya- ğındaki çarığı, hatta başındaki poşusu yer yer!! Bihoş bakıyordu, sordum ne olduğunu “yine gelmedi” dedi, sonra ekledi: “Sen haklıymışsın ezvacıbey domuz yağı da tesir etmeyince...” GAZETELERDE TESADÜFEN HABER VAR! Gazeteler şu sıralar sayfa sayfa reklam/ ilan dolu, eğer tesadüfen bir haber maber görürsem sevinçten delleniyorum!. Ama, sayfanın bir yerinde nasıl olduysa yer almış üstelik renkli fotoğraflı haberin, isyan duyarak ağlattığını sizden mi saklayacağım? Haberin başlığı: “Kore gazisinin yalnız ölümü”.. Fotoğrafta bir deri bir kemik bir insan! Kore’ye gitmiş dünya barışı için savaşmış, Amerikalıları mutlu etmiş, yaralanmış gurbet ellerde, ölmemiş Gazi olmuş Muğla ilinin Milas İlçesi’nde Bodrum Karayolu’nun 3’üncü kilometresindeki terk edilmiş bir restoranın baraka benzeri kısmında yaşamını sürdürüyormuş 80 yaşındaki Gazimiz Muharrem Topçu!. Günlerdir maaş almaya gitmeyince Muharip Gaziler Derneği Milas Şubesi’ndeki arkadaşları barakaya gidince Gazi’nin yarı çıplak, bir deri bir kemik ölü bedeniyle karşılaşıp “şok” olmuşlar! Kore’de ölmeyen/ öldürülemeyen Gazi Muharrem ülkesinde açlıktan ölmüş/ öldürülmüş! Yapılan incelemelere göre Topçu, üç gün önce, “böyle yaşamdan kurtulmuş”! Gazi’ye böyle bir ölümü reva görenlere selam eder uzun ömürler dilemez misiniz? Antalya, Geyikbayırı Köyü 9 Kasım 2009 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›kG 57 KİTAP ORHAN ÜRGENÇ’N “2015 BTMEYEN SORUN” KTABI ÇIKTI Ermenilerin 70 belgesi ve soykırım iddiaları “Resmi olarak üç devletle savatk; Rusya, Fransa ve ngiltere. Ama dördüncü bir güç vard… Aa yukar 180-200 bin kiiyle bize kar savaan bir güç ki, bundan kimse bahsetmiyor: Ermeniler. Ermenilerin says gerek gönüllü birlikleri, gerek Rusya’nn içindeki askerleri, gerekse Fransa safnda çatanlarla beraber 200 bin civarndayd.” nüllü birlikleri, gerek Rusya’nın içindeki askerleri, gerekse Fransa safında çatıanlarla beraber 200 bin civarındaydı. Bu belgelerin hepsini kitaba koydum.” “SUÇLAMALARI BİLMEMİZ LAZIM” ratırmacı Orhan Ürgenç, Ermeni soykırımı iddialarıyla mücadele ederken “onların bizi neyle suçladıklarını bilmek önemli” diyor. Ürgenç, “2015 Bitmeyen Sorun” adlı kitabında Ermenilerin bu suçlamalara dayanak yaptıı belgelere de yer veriyor. Orhan Ürgenç bu iddialara, bugüne kadar Türkiye’de bu alanda yayımlanmı baka aratırmalardan yaptıı derlemeyle yanıt veriyor. Kitap, Ermeni iddialarına karı bugüne kadar Türkiye’de yayımlanmı dier aratırmaların bir der- A M Kitapta Alman arivlerinden belgeler de yer alyor. lemesi aynı zamanda. Orhan Ürgenç, Köln Üniversitesi Kimya Mühendislii Fakültesi’nden mezun. Politikaya yakınlıı da, bu yıllarda yürüttüü Türk Talebe Birlii bakanlııyla balamı, aynı dönem Türk Federasyonu’nun da kuruculuunu yapmı. Ürgenç, ngiltere’de yükseklisans yaptıktan sonra Türkiye’ye dönüünde Milliyetçi Hareket Partisi içinde yer alır ve Alpaslan Türke’in genel müavirliine kadar yükselir. ‘80 sonrası siyasetle aktif olarak ilgilenmeyen Ürgenç, Adana Büyükehir Belediyesi’nde Bakan Danımanlıı görevini yürütürken aynı dönemde Talat Paa Komitesi içinde de görev alır. Ermeni soykırımı yalanına karı yürütülen mücadeleye aktif olarak katılır. Tarih alanındaki aratırmalarını kitaplatırmaya karar verdiinde de bu sorunun üzerine gider. “Dedelerimizi suçlayan iddialar” olarak deerlendirdii soykırım yalanını, “2015 Bitmeyen Sorun” adıyla kitap haline getirir. “DÖRT DEVLETLE SAVAŞTIK” Alman arivlerinden faydalanarak çalımalarını yürüten Ürgenç’le kitabı üzerine yaptıımız sohbette, bize unları anlattı: “Lenin’in Ekim Devrimi’nden önce söyledii bir söz var. Diyor ki; ‘Türkler kendi vatanlarını savunmak için bu savatalar.’ O söz gerçekten doru. Biz vatanımızı savunduk. Resmi olarak üç devletle savatık; Rusya, Fransa ve ngiltere. Ama dördüncü bir güç vardı… Aaı yukarı 180-200 bin kiiyle bize karı savaan bir güç ki, bundan kimse bahsetmiyor: Ermeniler. Ermenilerin sayısı gerek gö58 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 Ürgenç, “En önemli eylerden biri, Ermenilerin bizi neyle suçladıklarını bilmemizdir” diyor. Bu nedenle Ermenilerin, Türklere yönelik bütün suçlamalarına kitabında yer veriyor: “Ben bu suçlamaları çok açıklıkla madde madde yazdım. Türkiye 2005 yılında ‘100 belge bizden, 100 belge sizden’ diye bir çarı yapmıtı. Biz o belgeleri getirdik, ama Ermeniler getirmedi. O zaman 70 civarında belge getirmiler. Bana bu konuda Innsbruck Üniversitesi’nde görev yapan 82 yaındaki Alman bir profesör arkadaım Ehringhaus yardımcı oldu. te o belgelere dayanarak bu suçlamaları kitabıma aktardım.” “OLAYLARIN ARKASINDAKİ ASIL GÜÇ” Ermeni olaylarının arkasındaki asıl gücün göz ardı edildiini belirterek sözlerini sonlandıran Ürgenç, ABD’nin bu olaylardaki etkisine dikkat çekiyor: “Ermeni konusunun ruhu, bu isyanların sebebi Amerika’dır. Amerika 1820’lerden itibaren Anadolu’daki misyonerlik faaliyetlerini artırdı. Özellikle 1850’lerde, 60’larda yazılmı Türkiye aleyhinde o kadar çok kitap var ki… Hepsi de Türklerin Anadolu’daki Hıristiyanları asıp kestiklerini anlatıyor. Onların bazılarını ele aldım ve öz olarak bu kitaba koydum. “Dolayısıyla bu ii kıkırtan, bu iten menfaat bekleyen emperyalist devletler, her iki halktan da özür dilemeli. Çünkü iki karde halkı bu devletler birbirine düman ettiler.”G ÇLKTEN GELP ÇY ANLATAN YAZAR; CELAL LHAN: ‘Yazarın derdi anlaşılmak olmalı’ Yazar Celal lhan, içilik ve sendikaclk hayatndaki deneyimlerini ve yirmi ylnn bütün birikimlerini emekli olduktan sonra yazmaya balad. Bazen omuz verdii çalma arkadalarnn sorunlarn anlatmann en iyi yolunun öykületirmeden geçtiini duyumsayarak yazd. Bazense kendi yaamn anlatt. BERNA ENER ykülerinde emekçileri konu alan yazar Celal lhan “Benim için açık ve anlaılır olmak ve Türkçeyi gelitirmek önemli” diyor. lhan yeni dönem yazarlarını “farklı olmak” adına “anlaılmaz” yazdıkları için eletiriyor. Celal lhan, 1943’te Yozgat’ın merkeze balı Köçekkömü köyünde dodu. Ortaörenimini Yozgat’ta, yüksekörenimini Ankara Tekniker Yüksekokulu’nda tamamladı. Çeitli sanayi kurulularında yirmi yıl makine bakım teknikeri olarak çalıtı. yeri batemsilcilii düzeyinde sendikacılık yaptı. “Atele Dans” adlı öyküsü dolayısıyla 2002 yılında “SES 5. Kültür Sanat Yarıması”nda özendirme, ‘Altmıbe Metrede’ adlı öyküsüyle 2003 yılında Abdullah Batürk çi Öyküleri Yarıması’nda birincilik ödülü aldı. lhan’ın Anadolu’da Bir Nokta (inceleme), Atele Dans (öykü), Dokunan (öykü), Grevden Dönenin (anı) adlı dört yayımlanmı kitabı var. Celal lhan ile öyküleri üzerine söyletik. Ö İÇİNDEN ÇIKTIĞIM TOPLUMA DENEYİMLERİMİ ANLATIYORUM Aydınlık- Sartre “Niçin Yazıyoruz” adlı kitabında “çarıda bulunmak için” diyor. Peki ya siz, ne tür kaygılarla yazmaya baladınız? Celal İlhan- çinden çıktıım topluma, yaadıım deneyimleri anlatmak istiyorum. Dier taraftan ise çevrem tarafından takdir edilmek de gururlandırıyor tabii. Yazmamın nedeni, içilik hayatımda yaadıım çok arılı ve sancılı dönemleri anlatmaktı. Yazmaya emekli olduktan sonra baladım. Uur Mumcu Vakfı’ndaki yazma kurslarına katıldım. Böylece yazma serüvenine baladım. Aydınlık- Peki öyküyle bulumanız nasıl oldu? İlhan- Tabii altmııma yakın baladıım için yazmaya, romanla balamam imkânsızdı. Biraz da benim için yazmak içini dökme eklindeydi. lk öykülerim sendikacılık ve içilik hayatımla ilgiliydi zaten. Ben de çalıanların sorunlarını dile getirmek için yazmaya baladım. Aydınlık- Bugünkü öykücülüü izleksel olarak nasıl deerlendiriyorsunuz? İlhan- Yazınsal anlamda ciddi ödüller alan öyküleri ben yazar olarak anlamakta zorlanıyorum. Kendinden öncekilerden farklı yazma anlayıını abartıyorlar bence. Farklı yazmak için anlaılmaz hale getiriliyor öyküler. mı bir adam göç olgusunu zor anlatır. Benim önümü de açan yaanmılıkları yazmamdır zaten. Aydınlık- Yazarlar karakterlerini olutururken etrafındaki insanlardan esinlenirler mi? Siz birebir tanıdıınız kiileri kendi öykülerinizin karakterleriyle özdeletiriyor musunuz? İlhan- Oluyor tabii. Bu tüm yazarlar için geçerli… “Atele Dans” adlı kitabımda çelik fabrikasında çalıan içilerin yaamını anlattım. nsanın ince noktalarına dokundurabilmek önemli. Ben de tanıdıım insanlarla balantılı olarak yazdım öykülerimi hep. Amcam, romatizma arılarına çözüm bulmak için yeni bir tedavi yöntemi deniyordu. Otları kaynattıı kazanın içine girerek kazanın içinde yaamını yitirdi. “Bin Yıl Yaamak” adlı öykümde amcamı anlattım.G M Celal lhan “Benim tümüyle kurgu olarak yazdm hiçbir ey yok. Aslnda kurgu olarak yazmak mümkün, fakat beni yaanmlklar çekiyor.” İNSANIN İNCE NOKTALARINA DOKUNDURABİLMEK Aydınlık- Ürünlerinize baktıımızda süslü ve adalı bir dil kullanmadıınızı, aksine metinlerinizde daha çok yalınlıa gittiinizi görüyoruz. Bu tercihiniz anlaılma kaygınızdan mı kaynaklanıyor? İlhan- Anlaılmak gibi bir derdi olmalı yazarın. Anlaılmıyorsan eer yaptıın eyin deerini nasıl ölçeceksin ki. Benim tümüyle kurgu olarak yazdıım hiçbir ey yok u zamana kadar. Bu belki bir eksikliktir. Fakat ben bu eksiklii göze alarak yazıyorum. Aslında kurgu olarak yazmak mümkün, fakat beni yaanmılıklar çekiyor. Göçe hiç bulama- 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 59 DOB 50. YAINDA KADIKÖY’E TAINDI Puccini’nin ölümsüz yapıtı ‘La Boheme’ stanbul Devlet Opera ve Balesi (DOB); 2009-2010 sanat döneminin ilk yapm olan, Giacomo Puccini’nin doruktaki yapt “La Boheme” operasn Kadköy Süreyya Operas’nda oynamaya balad. Geçtiimiz dönem sonunda balayan opera ve baleler ilgiyle izlenmekte, yeniler bu dönemde repertuvara eklenmektedir. HAYAT ASILYAZICI slında DOB’un kendi repertuvarı genitir. Ne yazık ki, Atatürk Kültür Merkezi’nin iç onarımının gereksiz yere mahkeme kararıyla durdurulmasıyla, davayı açan dernek, bindii dalı kesmitir. Bu üzüntü verici bir olay. A ASLINDA ODA OPERASI İÇİN BİLE UYGUN DEĞİL… stanbul Devlet Opera ve Balesi’nin AKM’den sonra Süreyya Operası’ndaki etkinlikleri, binanın yetersizliine karın durmuyor ve yapımlar baarıyla sürüyor. Puccini’nin “La Boheme” operası, Süreyya Operası’nın koullarında gerçekletirilen baarılı bir yapımdır. Aslında, Oda Operası için yapılan binaların orkestra çukurları, sahneleri “La Boheme” gibi büyük yapıtların oynanmasına uygundur. Süreyya Operası, bütün sevimliliine karın oda 60 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 operası ölçümlerinden bile uzaktır. Bununla birlikte, Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası’nı bugünkü konumuna getirmekle DOB’a cankurtaran simidi olmutur. DOB’un Kadıköylülere öleni sürüyor. Kadıköy, artık bir kent, böyle bir operaya gereksinimi vardı. LA BOHEME VE PUCCİNİ Puccini’nin Fransa’da bir sanatçı olarak Paris’in en canlı yerlerinden biri olan Monmarte’yi odak bölgesi olarak görmesi bouna deildir. Bohem yaamın tüm inili çıkılı insanları burada boy gösteriyorlardı. Etki opera yaratıcısına dönüecekti. Henri Murger’in “Scenes De La Vie De Boheme” (Bohem Yaamından Sahneler) romanı, kafasındaki “La Boheme” operasının çatısını oluturmutur. Operanın librettosunu Giuseppe Giocasa ve Luigi llica’nın yazdıı “La Boheme”, bir Puccini yaratıcısı olarak bestecisine dünya ölçeinde ün salıyor. KOLEKTİF BİR BAŞARI “La Boheme”’deki konu ve müzik, dorudan ya da dolaylı olarak bohem yaamın da bir çeit izdüümünü veriyor. Yapıt öylesine güçlü ki, yorumu da uzayıp gidebiliyor. DOB sanatçılarının da sahneleniindeki yoruma uygun müziksel zenginlii, psikolojik çözümlemeleriyle üstün bir baarıya ulaılıyor. Flavio Trevisan, yapıtı iyi çözümleyerek sahneye koymu. Oyuncularla orkestra, uyumu güzeldi. Antonio Pirolli’nin orkestrayı baarılı yönetmesi, hem oyuncuları yani solistleri, hem de koroyu rahatlatıyor. “Mimi”de Hande Soner’in çok baarılı yorumu, rolüyle bütünleen psikolojisini örtütürmesi gerçek baarısını öne çıkardı. “Rodolfo”da Bülent Külekçi, evrensellie uzanan yorumu, ses rengi yorumuyla çok baarılıydı. “Musetta”da ebnem A. Usanmaz, rolünü, sesiyle güzel kullandı ve baarılı bir karakteri betimledi. “Marcello”da Caner Akgün ve “Schaunard”da Alper Göçeri ikilisinin baarılı çıkıları dikkati çekti. Genç kadronun oynadıı “La Boheme”, takım olarak baarılıydı. “Colline”de Göktu Alpaar da özenli çalımı ve takım oyunculuunda sesle de uyum salamıtı. “Benoit”de Utku Bayburt, “Alcindoro”da Alp Köksal, “Parpignol”da Engin Yavuz da katkı salayanlardandı. Genç sanatçıları öne çıkaran bir çalımaya, sanat yönetmeni Suat Arıkan’ın da bilinçli katkı saladıını belirtmeliyim. Koro Gökçen Koray ve Aydın Karlıbel’in yönetiminde önemli ilevini yerine getirmitir. Sahne tasarımını smail Dede, küçük sahnede görsellii yitirmeden çalımı. Kostümlerde Çimen Somuncuolu, “La Boheme”in dönemine uygundu. Berk Sarıbay’ın koreografisi, operanın yorumuna hareket ve renk kattı.G Hazrlayan: Frat Kayra PERDE ARKASI Ankara’da yaşananlar sürpriz mi? Ankaragücü Başkanı Ahmet Gökçek olunca, baba Melih Gökçek’in 10 yıllık hayali gerçekleşti. Büyük birleşme ya da güçbirliği adı altında yapılan bu yeni oluşumun çok sağlıklı olmayacağı aslında belliydi. Cemal Aydın ile Melih Gökçek cephesinden yönetime girenlerin ortak paydası hiçbir zaman Ankaragücü değildi. Olmadığı da son haftalarda yaşananlarla ortaya çıktı. İki hafta önce Ankaragücü yönetimine Cemal Aydın cephesinden giren Bekir Çakan basın toplantısı yaparken, toplantı Gökçek cephesinden yönetime giren iki yönetici tarafından engellendi. Yeni kriz Hikmet Karaman olayında su yüzüne çıktı. Hikmet Karaman’ı yollamak isteyen Ahmet Gökçek kulüpte büyük bir krize neden oldu. Hikmet Karaman ile geçmiş dönemde yapılan sözleşme ile Karaman’a ödenen paralar arasındaki dengesizlikler gerekçe olarak gösteriliyor. Olayın esasında ise Ahmet Gökçek ile Hikmet Karaman arasında Ankaraspor döneminden kalma bir hesaplaşma olduğu biliniyor. Geçmişin perde arkasıysa tam olarak bilinmiyor. Bu olay ise Gökçek cephesi ile Cemal Aydın cephesi arasında krize neden oldu. Olması için de Karaman’ın sözleşmesi ortaya atıldı. Ahmet Gökçek’in suçladığı eski başkan Serdar Özersin, mevcut Ankaragücü yönetiminde başkanvekili. Sancılı başlayan yeni Ankaragücü yapılanması krizlerle yo- luna devam ediyor. Yakın zamanda yönetimin dağılması bekleniyor. Gökçek cephesinin bu yönetime biçtiği ömür, Ocak ayına kadar… Ocak’ta yeni kongre olur, Cemal Aydın cephesi yönetimden tasfiye edilir… Melih Gökçek’in ekibi kulübün tam hâkimi olur… Müdür olmanın yolları! Denizli baardı! Ercan Saatçi Hürriyet’in spor koordinatörü olunca, Fenerbahçe Televizyonu’nda Galatasaray’a küfür ettiği görüntüleri patlak verdi. Basın ikiye bölündü: Saatçi’nin yanında olanlar ve olmayanlar. Serhat Ulueren cephesi ve Vatan’ın spor müdürü İbrahim Seten cephesi, Saatçi’nin yanında. Serhat Ulueren tavrını hiç açıklamadı, ancak ekibi Saatçi’nin yanında görüntü verdi. İbrahim Seten ise Galatasaray muhabirini kullanarak Galatasaray cephesini susturmaya çalıştı. Haldun Üstünel’i muhabirine arattırıp “senin de görüntülerin varmış” dedirtti. Galatasaray yöneticisi bu olayı açıklayınca şantaj açığa çıktı. Peki Vatan’ın müdürü neden bu toplara giriyor, Ercan Saatçi’yi koruma görevini üstleniyor? Temel neden İbrahim Seten’in Hürriyet Spor Müdürü olmak istemesiydi. Bu iş için ilk oluru verecek kişi Ercan Saatçi olunca, bu yaşananlar sürpriz olmuyor. Mustafa Denizli neden büyük antrenör olduğunu gösterdi. Bırakıp gitmek yerine mücadele etti ve Beşiktaş’ı zirvenin ortağı yaptı. Hatta gitmesini isteyenler arasında, yönetimden bazı isimler de olunca, Denizli’nin mücadelesi ve yaptıkları daha büyük saygıyı hak ediyor. Avrupa Kupaları’nda Beşiktaş istediğini yapamadı belki ama, mücadeleyi bırakmayarak lider olmanın ne demek olduğunu bir kez daha anlattı futbol kamuoyuna… 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 61 RÜZGARGÜLÜ u memleketin korsancısına bakınız ŞULE PERİNÇEK [email protected] Yaratılmak istenen zemin Geçen hafta bir bölümünü verdiimiz internetteki 3-4 kii arasında geçen tartımayı aktarmayı sürdürüyoruz. Bir noktanın altını özellikle çizelim. Konuanlar eitimli ve yurtseverler. Yakın zamana kadar bir ayrım yapmayanlar. -Bu ülkede Kürtlerin hiçbir kısıtlaması yoktu. Cumhurbakanı bile oldular. stanbul’daki bütün gökdelenlerin müteahhitleri, bütün büyük irketlerin patronları Kürt. “Sanatçı” olarak geçinen, iftihar ettiimiz, bütün TV kanallarını igal eden mahluklara bakalım hepsi Kürt... Ben 35 yaına kadar okuyup “mecburi hizmet” diye neden douya gönderiliyorum? Dilini bile bilmediim insanları tedavi etmek zorundayım... Bunu yapmazsam devlet bana diplomamı vermiyor!! Büyük ehirlerde ne kadar suç varsa altında Kürtler var. Uyuturucu madde onlarda, hırsızlık onlarda, kaçakçılık onlarda, tecavüz onlarda… Bu ya Kürt ırkının genlerinde var, ya da beyinleri küçük yatan itibaren yıkanmakta, baka açıklaması yok. Ama PKK’lı ...ler sınırdan girince onları alkılayan güruhun tamamının PKK’lı olmadıını mı söylüyorsunuz? Bunu nasıl kabullenirim. Devlet Kandil’de 5 tane PKK’lı öldüreceim diye milyarlarca dolar harcarken, bo kayalıkları bombalarken lülülülü diye zılgıt çekerek “kahramanlarını” karılayanlar neydi? Mesele gerilla kıyafetiyle otobüste dolandırılanlar deil, aaıda onları ... varmı gibi alkılayanlarda… -“Kürtler PKK’lıdır yahut Türkiye Cumhuriyetini sevenini tanımadık” gibi söylemler açılım için gerekli saflamaya zemin olabilecek tehlikededir ki; bu saflama kaçınılmaz olarak bir içsavaa dönüecektir. Yaratılmak istenilen zemin de budur. Aksi takdirde “açılımları” baarıya ulaamayacaktır. -Bu tartımanın tek müsebbibi sensin kardeim. “Hoca Fetto da Kürt asıllıdır...” cümlesini bi kurdun kıyamet de koptu! -Belki ben de Amerikan emperyalistlerinin ve onların yerli ibirlikçilerinin estirdii rüzgârın etkisinde kaldım galiba... AKP ve PKK’nın da ibirlii neticesinde bendeki Kürt imajı “ayrılıkçı”, “bölücü”, “ekmeini yedii vatana ihanet eden”, “hain” eklinde duygular uyandırdı... Bu yüzden 10 yıldır Hıristiyan Amerika’da yaayan sözde Müslüman Fetto ile ilgili olarak bir yorumda bulundum... Olay bundan ibarettir... Ülkesini seven, onun için her türlü fedakârlıkta bulunanlara sözüm yoktur... Kökenleri ne olursa olsun... Öyle bir yanlı anlaılma olduysa affola... 62 G Ayd›nl›k G 15 KASIM 2009 Bilindii gibi bir filmin korsan DVD ve VCD’si bazen daha sinemalarda gösterilmeden köebalarında satıa sunuluyor. “Nefes: Vatan Saolsun” filminin korsanı filmden elde edilecek gelirin bir bölümünün Türk Silahlı Kuvvetleri’ne gidecei için yapılmamı. Bir korsan film satıcısı, Demirhan Hararlı’nın haberine göre öyle söylemi: “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne olan sevgi ve saygımızdan dolayı, Türk halkının bu filmi özellikle sinemalarda izlemesini istiyoruz. Böyle bir kararı genel olarak aldık. Kimse ‘Nefes: Vatan Saolsun’ filminin VCD ve DVD’sini yapmıyor, yapmak istemiyor. Bu karara uymayan insanları ise önce biz engelliyoruz.” u memleketin korsancısı bile böyle! Ergenekoncu mu dersiniz, artık bilemem. Nasıl ba edecekler... Erkek hijyeni mi... Hayır. Yabancılamanın vardıı nokta Haber gözümüz aydın havasında sunuldu. Artık sui Türkiye’de de çıplak kadın bedeni üzerinde servis ediliyormu. Fotorafını gördüm. renç! Tam ööyle bir yazı döenecektim. Bir gurmenin yorumunu dinledim: - Hijyen açısından bir yapraın üzerine olmalı... Yutkundum. Yazacaklarım bana kalsın. RÜZGARGÜLÜ Kimin bakanı, kimin bakanısınız? Babakan aı olmam diyor. Tarım Bakanı GDO’lu ürünleri yemem diyor. Ebakan. Ebakan. Bizim deil. Bu dizi görevlidir “Bu kalp seni unutur mu” dizisini son haftalarda da izleyince iyice ikna oldum. Bozuk düünce ürünü deil. Karı propaganda deil. Bunlar iyi niyetli yorum kalıyor. Tam tersine özel olarak tasarlanmı “psikolojik sava” malzemesi: “O çok güvendiiniz Türk Silahlı Kuvvetleri ite budur! Üstelik bugünkü ordudur. 12 Eylül’deki o ikenceleri yapanlar ‘bizim olanlardır’! O zamanlar biz onları destekledik. Karı çıkanları cezaevlerine koyduk, imdi de koyarız. imdi açılım filan diyoruz ya bakmayın, o zamanlar biz Kürt filan yoktur derken, ‘bizim olanlar’ bu ileri yaparken; örnein Diyarbakır Cezaevi’nde yaananları kelle koltukta yazanlara cezalar yadırdık. imdi de darbeci diyoruz.” Bu dizi görevlidir. “Bizim olanların” bebeleridir. Bir eletiri ve yanıtımız Okurumuz Cem Aygün’den bir eletiri… “Aydınlık Dergisi’nin 25 Ekim 2009 tarihli sayısında ‘Cevap Beikta’tan Geldi’ balıklı haberin 8. sayfada yer alan ara balıı, ‘Anadolu’da protestolar’ eklinde. ‘Türkiye’de protestolar’ olsaydı?.. stanbul bakılı basının kulaına kötü geliyor, farkındayım, ama fikriyat açısından güzel bir ifade kanaatindeyim. Bu konuda yazarken, bu vesileyle, geçen haftaki yazınızda “emee saygı gerekçesiyle” bilgi kaynaınızı unuttuunuzu söylemeniz ve adlarını belirtmeniz, bende, ‘acaba bilgiyi kolektif toplayıp sunma devri bitiyor, bireylerin öne çıkacaı bir dönem mi balıyor?’ düüncesini uyandırdı.” “Türkiye’de” denebilirdi, doru. Öteden bu yana Türkiye’yi Trakya ve Anadolu diye ayırmak bana da anlamlı gelmez. Protesto yapılan kentler corafya açısından Anadolu tarafında. Ancak Aygün’ün “stanbul bakılı basın” tanımına Aydınlık da giriyor mu, tam anlaılmıyor. Eer öyleyse büyük haksızlık. Aydınlık ve Ulusal Kanal “Türkiyeli” olma konusunda basınımızda, kendi alanlarında tektir. Eletirinin “Vay Anasına” bölümüne gelince. Orada yalnızca kaynak göstererek bilgi aktarıyoruz. Bilimsel kural budur. Ne yazık ki elini kulaının arkasına atıp “böyleyken böyledir” anlayıı öylesine egemen oldu ki. Tersi yadırganıyor galiba. Ya birisi çıkıp “o sözcükler kaynak gösterdiiniz kitapta yok” dese ne yanıt vereceim? Ayrıca emee saygı da bilimsel bir kaygıdır. Yine ne yazık ki koca kitaplar kopyalanıp altına imza atıldıı zamanımızda bu yadırgamanızı da doal karılamam gerekir belki de... lginiz ve katkılarınız için teekkür ediyorum. 15 ya çocuklarımız Kitap fuarında karımda kocaman bir pano. Bir bayan yazarın dalga dalga saçlı, sarıın kocaman fotorafı. Burası neresi, tarihi yanlı mı not ettim defterime? Ne fuarı? Kitap mı, sinema mı? Ha, pardon büyüteçle bakınca gördüm. Elinde kitap varmı. Önünde de upuzun kuyruk. Kapalılar, açıklar... Hemen hepsi 90’ların çocukları. Öyle bir Türkiye’de gözlerini açtılar ki, kendilerini bildiklerinde bilemediler. Akam eve gittim. Televizyonda 15 yaındaki çocuklarımız yarııyorlar. Sergi... Sanki 35 ya... arkı sözleri öyle, bedencikleri öyle... Ucunda galiba paracık var. Alayasım geliyor. TGB’li gençlerimizi kucaklayasım geliyor. Umudumu genç tutuyorlar. VAY ANASINA! 1933’te Nobel Bilim Ödülü’ne aday olmak isteyen Sıtkı Bey 19 Ocak 1933 tarihinde Atatürk Bursa Çekirge’de Askeri Hastane’yi ziyarete gittii sırada Emekli Yarbay Sıtkı Bey yeni bir atom modeli kefettiini, bu kefinin fizik ve kimya aleminde ve uygulanması durumunda dünya fen alanında büyük inkılaplar yapacaını anlatır. Bu buluuna ilikin bir makalesi Fransız bilim dünyasında itibarlı bir dergide yayımlanmı ve ilgi uyandırmıtır. Nobel Bilim Ödülü’ne adaylıını koymak istemektedir. Eserini bastırmak için Atatürk’ten yardım ister. Atatürk de olumlu karılar ve basılması için söz verir. Sıtkı Bey’in buluu gerçekten bir keif miydi, eseri yayımlandı mı, Nobel’e gönderdi mi ayrıntılı aratırmaya fırsatımız olmadı. Ancak o dönemlerde özgüvenin ve ufkun ne kadar geni olduu konusunda ilginç bir örnektir. Kaynak: Anadolu Ajansı, Dördüncü Servis, Siyasi Bülten, 19 Ocak 1933, s.1; Hâkimiyeti Milliye, 20 Ocak 1933, Numara: 4137, s.1; Cumhuriyet, 20 Ocak 1933, Numara 3129, s.1,5. 15 KASIM 2009 G Ayd›nl›k G 63 İNSAN YAŞADIĞI YERE BENZER Türkiye kadar güzel anne anne kadar güzel Türkiye Issız adaya düşmüş iki kazazededen biri rolündeki Erdal Özyağcılar’ın, diğer kazazede rolündeki Beyazıt Öztürk’e, ıssız bir adaya düşse yanına alacağı üç şeyin ne olacağını sorduğu banka reklamında Öztürk, soruyu; “kimliğim, vatandaşlık numaram, cep telefonum” MECİT ÜNAL şeklinde yanıtlıyor. Reklamda, “Elveda Rumeli” adlı TV dizisinin Sütçü Ramiz tipini tekrar eden Özyağcılar’ın bu aptalca sorulmuş sorusuna Öztürk’ün verdiği aynı ölçüdeki aptalca cevabın arkasında büyük bir hinlik yattığını arkasından gelen “çünkü”den anlıyoruz. Çünkü, bir “hizmet”inin övgüsü yapılan reklamdaki banka, istediğimiz krediyi iki dakikada veriyormuş! Söz konusu bankanın gerçekten de iki dakikada kredi verip vermediği bizim sorunumuz değil; ama ıssız adadaki bir kazazedeye dahi para satma çabasındaki her banka, insanlığın önünde duran çok büyük bir ahlaki sorundur. SAĞALTIM SÖMÜRÜSÜ! Mudi müşteri olalı beri eğitimden sonra onu izleyerek sağlık da çok büyük bir ticaret ve sömürü alanı. Ne var ki, buradaki sömürü klasik bir artı-değer sömürüsü değil; hastanesine göre katlanmış ve biçim değiştirmiş bir sömürü: Sağaltım sömürüsü! Özel okullarla özel hastanelerin sayısı çığ gibi büyüdükçe, bu iki yaşamsal alandaki haksız kazanç da “sağaltım sömürüsü” olarak özel okul ve hastane sahiplerinin servetlerine servet katmaktadır. İnsanın geleceği ve hayatı üzerindeki bu iki sömürü, tüm sömürülerin en alçakçasıdır. DİL AĞRIYAN DİŞE GİDERMİŞ… Ya da, neresi ağrıyorsa, insanın canı ordadır da derler. Annemiz hasta! Şeker, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği… Şimdi bunlara bir de var vücudunu işgal ettiği saptanan kanser eklendi. Günlerdir hastane kapılarında, yoğun bakım servislerindeyiz. Hastane kapılarını yol edince insan, sağlık alanındaki bu şekere bulanmış acı hap benzeri vahşi sömürüyü de yakından görme fırsatı buluyor. Hastasına daha iyi bakılacağı, kısa zamanda iyileştirileceği zannıyla özel hastanelere hücum eden hasta yakınları, aynı şemsiye altında toplanıp özel hastanelerden de hizmet alması sağlanacağı ileri sürülerek çıkarılan yeni sosyal güvenlik yasasının ne menem bir şey olduğunu, önüne konulan faturayı gördüğünde anlıyor. Bu faturayı ödemek için tüm varını yoğunu satanların sayısı hakkında bir fikir edinmek için birkaç mahalle kahvesine uğramak, iki üç özel hastane kapısından geçmek yeter! Sayıca ve donanımca yetersiz devlet hastanelerindeki yığılmayı yandaşları için kazanca dönüştüren hükümetler, varını yoğunu annesinin, babasının, eşinin, çocuğunun, kardeşinin sağlığı için harcayan hasta yakınlarının vebalini taşımaktalar. Hele de, lafa gelince dini, imanı, Allah korkusunu kimseye bırakmayanlar! ANA TÜRKİYE… Annemiz hasta… 64 G Ayd›nl›kG 15 KASIM 2009 Yoğun bakım servisinde diyaliz makinesine bağlı, bir yandan da solunum cihazına takılı yatan annemize bakarken Türkiye’ye bakıyorum aynı zamanda. Solunum cihazına bağlanmış olan annem değil de sanki Türkiye! Doğurmuş, büyütüp yetiştirmiş beni. Sevmeyi, inanmayı, çalışmayı, namuslu, ahlaklı, dürüst olmayı öğretmiş bana. Hata yaptığımda uyarmış. Yanlış yola saptığımda doğru yolu göstermiş. Kendisine olan borcumu, Türkiye’ye ödememi sağlayan annem! Görmemişiz, anlamamışız! Bir de kanser sarmış var vücudunun dört bir yanını. Şimdi böyle çaresiz yatan, çıkartın beni burdan diye adeta yalvaran gözlerle bakan annem, Türkiye! KİTAPSIZ BİLEN CUMHURİYET KIZI Kimliğinde yazan tarih doğruysa, 82 yaşında. Bir Kurtuluş Savaşı gazisinin sonuncu çocuğu. Annesinin ona söylediğine göre “Ot biçim zamanı”ymış. Bir de büyük ümitler zamanıymış ki adını Atiye koymuşlar. Atiye’nin a’sı bir elif boyu uzatılacak ki, anlamı gelecek olsun. Dünü bugüne, bugünü yarına bağlayarak kaç seksen yıla ulanan bir “gelecek”… Oysa doğduğu günü hiç bilmedi. Mektep medrese görmedi, hiç okula gitmedi. Adını yazacak kadar abece’yi yetmişinden sonra Almanya’da öğrendiyse de pek çok okumuşa taş çıkartacak kadar aydındır. “Okusam mebus olurdum” der ve okusa gerçekten de mebus olurdu… Okuyamaması babasızlıktan. Belleği, pek çok aydının şimdi çoktan unuttuğu şeyleri hatırlayacak kadar güçlüdür! Savaşın getirdiği yıkımları mesela, çocukluğundan hatırlar. Babası yedi yıl askerlik etmiştir seferberlikte ve Kurtuluş Savaşı’nda, bunu hatırlar. Annesi altı çocuğunu fırıncılık yaparak büyütmüştür; bunu hatırlar. Heybenin bir gözüne buğdayı, bir gözüne en küçük oğul Memet’i koyar, Zara’dan Hafik’e değirmene gidermiş; bunu hatırlar. Dört abisini birden askere göndermiştir İkinci Dünya Savaşı’nda, bunu hatırlar. Beş numara idare lambalarında yakmaya gaz, çorbaya koymaya tuz yok; bunu hatırlar. Ekmek karneye bağlanmıştır, dırıl bezi karaborsada… Sırtı entari, ayağı ayakkabı görmemişse bundandır ve bunları da hatırlar. Ama savaşın acılarını bir daha yaşatmamıştır cumhuriyet, hep bunu söyler. TÜRKİYE KADAR GÜZEL Yoğun bakım servisinde diyaliz makinesine bağlı, bir yandan da solunum cihazına takılı yatan Türkiye’ye bakarken anneme bakıyorum aynı zamanda. Solunum cihazına bağlanmış olan, çıkartın beni burdan diye adeta yalvaran gözlerle bakan Türkiye değil de annem! Doğurmuş, büyütüp yetiştirmiş beni. Sevmeyi, inanmayı, çalışmayı, namuslu, ahlaklı, dürüst olmayı öğretmiş bana. Hata yaptığımda uyarmış. Yanlış yola saptığımda doğru yolu göstermiş… Çıkartacağım, borçluyum Türkiye’ye anneme borçlu olduğum kadar; borçluyum anneme Türkiye’ye borçlu olduğum kadar. Çıkartacağım, seviyorum Türkiye’yi annemi sevdiğim kadar; seviyorum annemi Türkiye’yi sevdiğim kadar. Türkiye kadar güzel annem, annem kadar güzel Türkiyem… ……. 11 Kasım 2009; Annemi kaybettik. Türkiye’yi kaybetmeyeceğiz.G