00-O?n ve arka kapak1 (Page 3)

advertisement
46
da benim sağlığımı bozuyor. Biz savaşın değil, barışın gerçekleşmesini
istiyoruz. Barış projenizi ortaya koyarsınız. Benim rolümü oynayabilmem için barış projesinin ortaya konulması gerekiyor. Her şeyi benim
omuzlarıma yıkmasınlar. Dürüstlükle
bir demokratikleşme projesi hazırlanmalıdır. Ve hemen harekete geçilmelidir. CHP ve MHP zaten çözümsüzlükten yanalar. Yedi yıldır da demokratik bir çözüm gelişmedi. Ben
demokratik olan hiçbir şeye de karşı
değilim. AKP’nin içinde biraz samimi
İslami demokratik bir çizgi de var.
Ben buna da karşı değilim. MHP ve
CHP dışında AKP’den de çözüm istemeyen kişiler var, isteyenler de var.
Eğer bu sorun çözülmek isteniyorsa
bu demokratik çizgi harekete geçirilmelidir. Ve Başbakan demokratik bir
projeyi hayata geçirmelidir.
Türkiye’de aslında şu anda iki güç
var. Bunlardan biri İttihat Terakki çizgisinde olan sert-katı, faşist güçtür.
Diğeri de kısmen AKP. AKP içinde
kısmen demokratlar var, kısmen de
askerlerin de içerisinde yer aldığı yumuşak güçtür. Aslında şu anda çatışan
bu iki güçtür. Her gün subaylar, generaller tutuklanıyor. Tutuklanmalarının
nedeni bu iki gücün çarpışmasıdır.
AKP içinde İslami demokratik bir
çizgi var. Bu, Erbakan onların çizgisidir.
Yedi yıldır AKP’deki bu demokratik
çizginin içi boşaltılıyor. Demokratik
İslam anlayışının içini ılımlı İslam’la
boşaltıyorlar. AKP’nin hem Kürtler
için hem Aleviler için hem de demokratikleşme için yaptıklarının içi boştur.
Alevi çalıştayına Şendiller’i çağırmışlar.
Bu da yapmış oldukları Alevi çalıştayının içinin boş olduğunu gösteriyor.
Kürtleri Kürtlerle pasifize etmeye çalışıyorlar. Bu da benim söylediklerimi
doğruluyor. Biz demokratik İslam çizgisine karşı değiliz. Anadolu kapitalizmi
dünyanın en vahşi kapitalizmidir. Bu
kapitalizm, kumar kapitalizmidir. Dünyanın hiç bir yerinde uygulanmayan
kapitalizm Anadolu’da uygulanıyor.
Bunlar bir aile kurdular mı, biraz da
para kazandılar mı, bir kadın, bir
araba bir ev edindiler mi toplumsal
mücadeleden vazgeçiyorlar. Toplumsal
SERXWEBUN
gerçekleri görmezlikten geliyorlar. Hatta toplumsal mücadelelere müdahale
ediyorlar ve onların önünde engel haline geliyorlar. Demokratik siyaset ve
barışla bunun önüne geçebiliriz.
Dörtlü çete Hogir ve Şemdinler
Ergenekon’la da işbirliği yaptılar
Ben 1986’da Kürdistan’a ilk birlikleri, gerillaları gönderdiğim zaman
onlara çok şey söylemiştim, onları
uyarmıştım. Ancak ben her şeyi de
bilemiyorum. Mesela Hogir’in Ergenekon’la bağlantılı olduğunu yirmi yıl
sonra öğrenebildim. Bunun gibi birçok
kişinin Ergenekon’la bağlantısını çok
sonraları fark edebildim. Her şeyden
de beni sorumlu tutmasınlar. Bizim
mücadele tarzımız bu şekilde değildi.
Bunlar birçok çete oluşturdular, Dörtlü
çete, Hogir ve Şemdinler. Ergenekon’la
da işbirliği yaptılar. Bilge Köyü gibi
birçok köy basıp çoluk çocuk katlettiler.
Bunlar beni de öldürmek istediler.
Hasan Bindal olayı biliniyor. Ben dikkatli olmasaydım beni de öldürürlerdi.
Daha sonra bu anlayış Osman-Botanlarla devam etti. Bunlar bizim mücadelemizi de heba ettiler. Birçok insanın
infazına göz yuman, öldürülmelerini
sağlayan bu insanlar rahatlıkla gidip
diğerleriyle işbirliği yapabildiler. Bunlar
bizim mücadelemizi, demokratik mücadele anlayışımızı, değerlerimizi de
boşa çıkarmaya çalıştılar.
Ben askerlerin de gerillaların da ölmesini istemiyorum. Ve gerçekten buna
çok üzülüyorum. Anadolu insanları ölmesin. Anadolu kuzuları ölmesin.
Muş’taki olaylarda iki kişi yaşamını
yitirdi. Bu öyle sıradan bir esnaf değil,
devletin özel görevlisidir. Bunun gibi
Bitlis, Siirt birçok yerde bunların hepsi
bölgede örgütlüdür. Bunların etrafında
daha birçok kişiler vardır. Ben gazetelerdeki bazı başlıklardan bunları anlayabiliyorum, bu sonuçları çıkarabiliyorum. Bunun gibi Diyarbakır’da bile
akla hayale gelmeyecek köşe başlarında
bekleyen binlercesi vardır. Bunlar katliam gününü bekliyorlar. Ne zaman
katliam olacak diye bekliyorlar. Katliam
olsa bunların hepsi Kürtlere saldırmak
Aralık 2009
için, Kürtleri öldürmek için bekler vaziyetteler. Daha öncesinden de Ceylanpınar’da, Viranşehir’de, Urfa’da,
Diyarbakır’da birçok kişi taranarak öldürüldü. Bunlar da her an beş kişi on
kişi öldürebilirler. Buna karşı halkın
kendini savunması gerekir. Buna karşılık savunma hazırlığın yoksa insanların
bu şekilde ölmesini doğru ve sağlıklı
bulmuyorum. Bulanık’ta yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı dileklerimi
sunuyorum. Diyarbakır’da yaşamını
yitiren gencin, Aydın Erdem’in ailesine
de başsağlığı diliyorum.
Benim burada devleti tehdit ettiğimi
söylüyorlar. Hayır ben kimseyi tehdit
etmiyorum. Onlara “alçaklar ordusu”
dediğim söyleniyor. İnfaz Hâkimliği
hücre cezamı onaylamış. İnfaz Hâkimliği cezayı onamış itiraz hakkım
var. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda
bulunacağım. Bu bana verilen 12.
hücre cezası oluyor. Tabi bunlar doğru
şeyler değil. Ben kimseyi tehdit etmiyorum, sadece tespitte bulunuyorum. Ben Meclis’te bireylere karşı
bir şey söylemedim, bireysel olarak
kimseye bir şey demiyorum. Kişiliklerine bir şey söylemiyorum. Benim
söylediğim şey demokratik siyaset ve
barış çizgisi seviyesinin altında kalan
zihniyet içindir. Benim şahıslara karşı
olumsuz bir şeyim olmaz. Ben Meclis’te bulunup da sorunu çözmek istemeyen anlayışa karşı söyledim bunları.
Bu anlamda kullandım o kelimeyi.
İnfaz Hâkimine yazdığım dilekçede
de bunları belirttim. Benimle görüşme
yapan heyete de söyledim. Hâkimler
hukuka, yasalara bakıyorlar. Dar hukuk
tekniği bağlamında olayı değerlendiriyorlar. Sonuçta önündeki hukuk neyse
onu dar olarak yorumluyorlar, gereğini
o şekilde yapıyorlar. Benim söylediğim
şey hukuku aşan bir şeydir. Ben burada
konuşurken, eleştiri yaparken de kimseye dayanarak söylemiyorum. Bana
inanan halkım ve dostlarım vardır.
Ben halka dayanıyorum. Ayrıca beni
destekleyen dostlarım var. Zor zamanlarda bunlar yardım da eder. Ben
kendi gücüme güveniyorum, kendi gücüme dayanıyorum.
Download