ÖRF VE TEMİNATIDIR ADETLERİMİZ GELECEĞİMİZİN ُون ه اّٰللِ َو ْال َم ۪سي َح ابْنَ َم ْريَ َم َ َاِت َّ َخذُُٓوا اَحْ ب ِ ار ُه ْم َو ُر ْهبَانَ ُه ْم ا َ ْربَابا ً مِ ْن د Muhterem Müslümanlar, Hristiyanlar, Hz. İsa'nın Miladi yılbaşına tesadüf eden 31 Aralık günü doğduğuna inanırlar. Bu gün gelmeden kendi dini örf ve adetlerine göre eğlenceler düzenlerler. Çam ağaçlarını süsleyip püsleyerek dükkân vitrinlerine, evlerinin en değerli köşelerine yerleştirirler. Birbirleriyle tebrikleşirler. Karşılıklı hediyeler alıp verirler. Hristiyan ülkelerdeki dinden kaynaklanan bu eğlenceler, 31 Aralık günü en yüksek seviyeye ulaşır. İnsanlar adeta çılgınlaşarak kendilerinden geçerler. Kumar, içki, dans partileri düzenlerler. Bir aylık, belki bir yıllık kazançlar, meyhane küplerine, kumar ve içki masalarının altına dökülür. Hz. İsa'nın ne zaman doğduğu kesinlikle bilinmemektedir. Aslında günümüzde Hristiyanlar tarafından dini bir vecdle, gayri ahlaki görünümleri ile ve çığırından çıkarılmış bir biçimde kutlanmakta olan yılbaşı adeti, Hristiyanlığın gelişinden çok önce hatta müşrik Roma devrinden beri süregelen bir adettir. Bu adet, benzeri insanlığın tarihinde çok görüldüğü gibi Romalıların Hristiyan olmasından sonra Hristiyanlık âdetine dönüştürülerek devam ettirilmiştir. Batı kültürü ile birlikte, Hristiyan kültürünün de dünyaya yayılması sonucunda, bu müşrik âdeti, dinleri, renkleri ırkları, milli dini kültürleri, örf ve adetleri, toplum yapıları farklı olan çeşitli milletlerin hayatına, insanların zaaflarından da yararlanarak, yayılmış ve yaygınlaşmıştır. Aziz cemaat, Bir yılbaşına daha yaklaşıyoruz. Belirttiğimiz gibi, gerçekte bir müşriklik adet ve bayramı olduğu halde, Hristiyanlaştırılarak dini bir kılıfa geçirilen yılbaşı eğlencelerinin çirkin, gayri milli ve gayri dini olan manzaralarını çok yakında, elemle bir defa daha göreceğiz. Bir yaş daha ihtiyarlamış olduklarını düşünmek, ömürlerinden bir kocaman yılın daha gittiğinin idrakine vararak geçmiş ömürlerinin muhasebesini yapmak durumunda bulunan müslüman kardeşlerimiz, "yeni bir yıla giriyoruz" aldatmacası ile, yeni yeni çılgınlıklarını sergileyeceklerdir. Radyo, Televizyon ve benzeri yayın organları, caz, dans ve eğlence salonlarını, bu çılgınlıkların geniş halk kitlelerine yayılabilmesini sağlamak amacıyla özel programlar düzenleyeceklerdir. "Akıllı olan kimse, ölümden sonrasını düşünen ve işini ona göre düzenleyen kişidir" hadisi şerifi ile tam bir zıtlık arz eden bu manzara, müslüman bir ülke için cidden hazindir. Değerli Müslümanlar, Dini ve milli kültür değerlerinden kaynaklanan örf ve adetler, milletlerin geleceğinin teminatıdır. Kendi örf ve adetlerinden kopmuş, başka milletlerin dini ve mili kültür değerlerine kendini kaptırmış milletler, er veya geç de olsa kendi dini ve milli kişiliklerini yitirmeye mahkûm olurlar. Tarih bu gerçeği belgeleyen olaylarla doludur. Bir milleti yok etmenin en kestirme yolu o milleti meydana getiren insanları, kendi milli benliklerinden, dini inançlarından, cemiyetleri ayakta tutan ahlak ve fazilet duygularından uzaklaştırmaktır. Bir milleti en büyük çöküntüye uğratan şey, manevi düşüştür. Kendi öz manevi değerlerini yitirerek taklitçilik ve şahsiyetsizlik, fertler ve toplumlar için en büyük manevi sefalet ve alçalıştır. Milletler için maddi refah ve kalkınmaya ulaşmak, her zaman mümkün olabilir. Manevi sefalete mahkûm olmuş milletleri bu bataklığın çukurundan çıkarmaya imkan yoktur. Milletini ve dinini seven insanlar hiç bir zaman kendi milletinin böyle bir manevi sefalete düşüşüne asla tahammül edemez. Aziz cemaat, Bir müslüman hiç bir zaman kendi dininden başka dinin ayinini taklit edemez. Milli şahsiyetini koruyan bir Türk çocuğu hiç bir zaman kendi milli örf ve adetleri dışında, başka miletlerin örf ve adetlerine itibar edemez. "Allah katında gerçek din İslamdır" Diğer dinlerin hepsi şu veya bu şekilde şirke bulanmıştır. Hristiyanlık da Allah'ın oğlu İsa, teslis inancı, paskalya yortuları ve "Allah Baba" görüntüsü ile ruhlara nakşedilmek istenen "Noel Baba" efsaneleri ile şirke saplanmıştır. Bu gerçek, Kuranı Kerimde şöyle belirtiliyor, "Onlar Allah'ı bırakıp bilginlerini, rahiplerini, Meryem'in oğlu Mesih'i tanrılar edindiler. Halbuki bunlar da ancak bir olan Allah'a ibadet etmelerinden başkasıyla emrolunmamışlardır. Ondan başka hiçbir Tanrı yok. O, bunların eş tuta geldikleri her şeyden münezzehtir". Hz. Ömer rivayet ettiği bir hadisi şerifte. Peygamberimiz Hz. Muhammed de(S.A.V.) şöyle buyuruyorlar, "Hristiyanların İsa'yı batıl üzere methettikleri gibi, siz de beni methetmekte aşırı gitmeyin. Şüphesiz ben bir kulum, bana; "Allah'ın kulu ve O'nun elçisi" deyiniz." İşte İslam'ın tertemiz tevhid inancı, işte Hristiyanlığın paskalya yortuları, Allah'ın oğlu İsa, teslis akidesi ve çarmıha gerilmiş İsa haçı, "Noel Baba" efsaneleri ve yılbaşı eğlenceleri ile putlaştırılmış inanç sistemi. Her müslümandan bulanıklıklardan, yabancı örf ve ad etlerden arınmış bir tevhid inancı beklenir. Muhterem Müslümanlar, 1400. Hicri yıla girdiğimiz şu günlerde, müslüman Türk halkının titreyerek kendine dönmesi, başka milletlerin örf ve adetlerini taklit etmek yerine, kendi öz dininden, milli ve manevi kültür değerlerinden kaynaklanan örf ve adetlerine daha bilinçli bir şekilde sahip çıkması gereklidir. Şayet bir yıl daha yaşlanmış olmak sevinç vesilesi kabul edilmek gerekiyorsa yüce Peygamberimizin hicret günü, ömrümüzde yepyeni bir yılın başlangıcı, geçmiş yılın muhasebesi günü sayılabilir. Böylece içki kumar, fuhuş ve eğlence ile oyalanma yerine müslümanın İslami bir ruhla geçmişe ve geleceğe bakma şuuruna varması gerçekleştirilebilir. Yılbaşı eğlenceleri ne kadar allandırılıp pullandırılsa da, ağaçları hunharca tahrip edilmiş ve edilmekte olan bir ülkenin çocukları olarak, yabancı bir dinin adetine uymak suretiyle, genç çam fidelerini katlederek, ormanlarımızı tahrip etmenin manasını anlamamız mümkün değildir. "Bir hurma fidanı keseni Allah tepe taklak olarak cehenneme atar" diyen bir Peygemberin ümmeti olarak, batılılaşma özentileri içinde Hristiyani bir adetin yerine getirilmesi için Anadolumuzu çölleştirecek bir orman tahribatını müsamaha ile karşılayamayız. Şairin de dediği gibi, inançsız odur ki: "Yaş ağaç kesenlerin mutlak cehennem yeri, Niyetin kesmek ise Allah'tan kork, dön geri". Hicreti Nebeviyyenin 1400. yılına girmiş müslüman kardeşlerimizin dini ve milli gelenek ve göreneklerimizi yaşatmalarını, yabancı örf ve adetlere karşı uyanık bir ruh ve anlayış kazanmalarına dilerim. Aralık 1979