Untitled

advertisement
TÜRK ATASÖZLERiNDE İHTiYAÇ VE GÜDÜLER
Yrd.Doç. Dr. Hüseyin CERTEL*
1.
Giriş
Atasözleri; geniş halk kitlelerinin yüzyıllar boyu edindikleri
hayat tecrübelerine dayalı düşüncelerden oluşan, toplum tarafından
benimsenerek dilden dile dolaşan fakat kimin tarafından söylendikleri
belli olmayan, kalıplaşmış, az sayıdaki kelime ile çok mana ifade eden
sözlerdir. 1
Genellikle anonim olan atasözleri, bir hikmet taşıyan,
sözler olup, mutlaka bir hüküm ihtiva eder ve gelecek
nesillere yol gösterici tavsiyelerde bulunur. Bu itibarla atasözleri bir
milletin bireysel ve sosyal hayatla ilgili olarak yaşanan engin
tecrübelerine dayalı birikiminin sade ve kısa bir anlatırola gelecek
nesillere aktanlması işlevini görmektedir. Sahifelerce izah
edilebilecek bir gerçeğin birkaç kelimeden oluşan bir atasözüyle ifade
edilmesi şeklinde gerçekleşen bu aktarım, aynı zamanda milli
kültürümüzün vazgeçilmez bir unsurudur.
kalıplaşmış
Atasözleri bir milletin hayat felsefesini, hayatı nasıl
gördüğünü, insana verdiği değeri, toplumda iyi, güzel ve doğru olanın
gerçekleştirilmesinde uyulmasını istediği ilke ve kurallann neler
olduğunu anlaınamıza yardımcı olduğu gibi, o milletin ortak karakteri,
ortak kanaat, inanç, düşünce, tutum ve özlemlerini de yansıtır 2
Süleyman Demirel Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
Milli Kütüphane Başkanlığı, Türk Atasözleri ve Deyin~leri, M.E.B. Yayınları,
İstanbul 1993, s. VI. Ergan, Nevin Güngör, "Türk Devlet Anlayışının Atasözü ve
Deyimiere Yansıması Üzerine Bazı Sosyolojik Görüşler", Türk Yurdu Derg., Sayı:l35,
Ankara 1998, s.17
Krş. Aksoy, Ömer Asım, Atasözleri ve Deyimler, TDK. Yay., Ankara 1965, s.17-18;
Eyüboğlu, E.Kemal, On Üçüncü Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde ve Halk Dilinde
Atasözleri ve Deyimler-Atasözleri I, Doğan Kardeş Yay., İstanbul 1973, s. XIX;
Krş.
Atasözlerinde insanla ilgili olarak ihtiyaç ve güdüler, duygu,
ve tuturnlarla, bunların davranışlar üzerindeki etkileri,
insanlar arası ilişkilerde geçerli olan kurallar, insan davranışlannda
kahtırn, terbiye ve çevrenin etkileri, olumlu ve olumsuz insani vasıflar
ve davramş biçimleri, kişilik özellikleri ve toplurnca arzu edilen ideal
insan modeline ait özellikler yer alınaktadır ki, bunlar psikolojik bir
yaklaşımla yorumlanmaya oldukça müsaittir.
düşünce
alınıp
Şu halde atasözleri davranış bilimlerinin deği~ik alanlarında ele
değerlendirilmeye müsait değerli ürünler-' olup, bilhassa
açısından da araştırma konusu yapılabilir. Psikolojik
ve ele ahşla ortaya konacak bu tür çalışmalar, bilime olduğu
kadar, milli kültürümüzün anlaşılınasına da katkıda bulunacaktır. İşte
bu mütevazi çalışmada bu düşünceden hareketle insanla ilgili olarak
temeı' ihtiyaç ve güdüler ve buna bağlı olarak çatışma ve savunma
mekanizmalarını konu olan atasözlerimiz psikolojik bir yaklaşımla
yorumlanmaya çalışılmıştır.
psikoloji
yaklaşım
2. Güdüler ve Atasözleri
Güdü ya da motiv, istekleri, arzuları, ihtiyaçları, dürtü ve
ilgileri kapsayan genel bir kavramdır. Açlık, susuzluk, cinsellik gibi
fizyolojik güdülere dürtü; başarına isteği gibi insanlara has yüksek
güdülere de ihtiyaç denilmektedir4 . Buna göre güdü (motiv) kavramı,
hem fizyolojik dürtüleri hem de psikolojik ihtiyaçları içine alan daha
geniş bir kavramdır. Güdüler, insanı davranışa yöneiten önemli iç
etmenlerden olup, bunlar davranışları dış uyaranlardan daha güçlü bir
şekilde etkiler5 . Güdülenme halinde, organizmanın faaliyeti artar;
davranışlar ya arzulanan bir şeye yaklaşma ya da zararlı bir şeyden
uzaktaşma şeklinde belirli bir yöne yönelir.
Çıkman, Zeki, Folklorumuzda ve Edebiyatıınızda Göz, Kültür Bakanlığı Yayınları,
Ankara 1977, s. 65,66
Turgay, Atilla, "Psikoloji, Psikiyatri ve Atasözleri", Türkiye'de Toplumsal Bilim
Araştırmalarında Yaklaşımlar ve Yöntemler Semineri, ODTÜ 17-19 Aralık 1976, Türk
Halkbilim Topluluğu Yayınları, 1977, s. 224
Cüceloğlu, Doğan, İnsan ve Davranışı, 2. Bas., Remzi Kitabevi, İstanbul, 1991, s.229.
Baymur, Feziha, Genel Psikoloji, 7. B as., İnkılap Ki tab evi, İstanbul, 1985 s. 64.
46
En basit fizyolojik (organik) güdülerden en karmaşık
psikolojik güdülere kadar, çok sayıda ihtiyaç ve güdünün bulunması
ve bunların birbirleriyle yakından ilgili olması, güdülerin
sınıflandınlmasını zorlaştırmaktadır. Bu sebeple güdüler çeşitli
şekillerde tasnif edilmiş olmakla birlikte psikologlar bunları
genellikle, fizyolojik güdüler ve toplumsal-psikolojik güdüler şeklinde
ikiye ayırmaktadırlar.
Birincil güdüler de denilen fizyolojik (organik) güdüler,
doğuştan itibaren kendini gösteren, özellikle beden dokusunun canlı
kalması için gerekli ihtiyaçlardan meydana gelir. Bunların başlıcalan
açlık, susuzluk, oksijen eksikliği, dinlenme ve uyuma, cinsiyet,
etkinlik ve uyanlma ihtiyaçlarıdır.
Gerek benliğin savunulması ve gerekse başka ki2ilerle ilgili
güdülere, psikolojik ve toplumsal (sosyal) güdüler denir . Bu gruba
giren güdüler organik güdülerden çok daha karmaşık olup, bunların
tam ve herkes tarafından kabul edilebilir kesin bir listesini verme
imkanı yoktur. Zira insan davranışlarını etkileyen sosyal ve psikolojik
motivler, toplurnlara ve onların kültürel şartlarına göre değiştiği gibi,
insandan insana bile değişebilmektedir.
Verilen bu bilgiler açısından bakıldığında, psikolojik
muhtevaya sahip atasözlerimize konu olan hususlardan birinin de
temel ihtiyaç ve güdüler olduğu görülür. Bu atasözlerinde ayrıca
güdülerle ilgili olarak, güdülerin çatışması ve savunma
mekanizmaianna temas edilmektedir.
Güdülerle ilgili atasözlerinde,
açlık
güdüsü
ağırlıklı
olarak yer
almaktadır. Organizmanın hayatını devam ettirebilmesi için en temel
ihtiyacının beslenme olduğu düşünülürse, fizyolojik bir güdü olan
açlığın insan hayatındaki önem ve
göstermesi tabiidir.
Her bir güdü
ayrı
bir
önceliğinin,
ihtiyacın
7
atasözlerinde kendini
giderilmesi konusunda
organizmanın genel etkinliğini artırır . Açlık güdüsü de vücudun etkili
bir biçimde
işleyebilmesi
için yeterli miktarda gıda almak üzere, canlı
doymam, susayan kanınam sanır",
çörek dayanmaz", "Açın karnı doyar, gözü doymaz"
varlığın etkinliğini artırır. "Acıkan
"Açın kursağına
Baymur, Genel Psikoloji, s. 67.
Genel Psikoloji, s. 66
Krş.Baymur,
47
açlığın, insanın bir ihtiyacının giderilmesi yönünde
etkinliğini artıran güçlü bir güdü olduğu gerçeğine dikkat çekmektedir.
atasözleri,
Hatta açlık, ihtiyacın şiddetine göre o kadar güçlü bir şekilde kendini
hissettirince, organizmanın kendi hayatını riske atmak pahasına doyum
aradığı bir güdü olabilmektedir. "Deveyi yardan uçuran bir tutarn
ottur", "Aç kendini ateşe salar", "Aç elini kara sokar", "Aç kurt aslana
saldırır" gibi atasözlerinde, açlık güdüsünün çok güçlü olması
durumunda, organizmanın aşırı uyarılma sebebiyle, ihtiyacın
giderilmesine yönelik tehlikeli davranışlara yönelebileceği ifade
edilmek istenmektedir. Bu atasözlerinde aynı zamanda normal
durumlarda görülmeyip, temel fizyolojik bir ihtiyaç sebebiyle
organizmamn içten gelen aşırı uyanlmanın etkisiyle yönelebileceği bu
tür davranışların mazur ve makul görülüp anlayışla karşılanması
gerektiği yolunda da bir mesaj verilmektedir.
Atasözlerinde aşırı uyanlmış insan ya da hayvanın, açlık
güdüsünün etkisiyle sadece kendisi için risk taşıyan tehlikeli
davranışlara yönelmekle kalmayıp, başkalarına zararlı olabilecek
davranışlara yönelebileceği de hatırlatılmaktadır. "Aç aman bilmez",
"Aç anansa da kaç", "Aç köpek fırın deler", "Aç kurt yavrusurıu yer",
atasözleri, açın, açlığmı gidermek uğruna başkalanna zararlı
olabileceğine işaret etmektedir.
Açhğı
gidermek amacıyla yapılan bu tür davranışlar aynı
zamanda toplumda kabul edilen dini inançlara, ahlak kurallarına ve
kanunlara aykırı olabilir. "Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız
olur" atasözü, açlığın, hem dinen haram, ahlaken kötü ve hem de
hukuken suç olan hırsızlık davranışına yol açabilecek kadar güçlü bir
güdü olabileceğini ifade etmektedir. Aynı şekilde "Aç köpek fırın
deler" atasözü de açın, bu ihtiyacını karşılamak için başta hırsızlık
olmak üzere, meşru olsun ya da olmasın her yola başvurabileceğini
vurgulamaktadır.
Hiç şüphesiz dini inançlann, ınsan davranışlannın
düzenlenmesi, sınırlandırılması ve kontrol edilmesi konusunda çok
önemli bir rolü vardır. inanan insan, inancından beslenen bir irade
gücüyle davranışlarını dinin emir ve yasaklan çerçevesinde
düzenlemeye çalışır. Ancak içten gelen aşırı bir uyarılmadan
kaynaklanan güçlü bir açlık dürtüsü, dindar ve iyi huylu kimseleri bile
dinen haram ve günah sayılan yollardan açlığını doyurmaya
sevkedebilir. Kişinin dini inançları, onun din ve ahlak kurallarına
48
aykırı davranışlara yönelmesine engel olmakta yetersiz kalabilir. Bu
durum sadece açlık değil, insanın etkisinde kaldığı doyum arayan
başka güçlü ihtiyaç ve güdüler için de geçerlidir. Dini hayatta
dindarların günah sayılan davranışları işlemelerinde, özellikle
cinsellik, sahip olma, üstün olma gibi güdülerin aşırı uyanlması etkili
olmaktadır. Bu aşırı uyanlma bazen de açlık gibi içten gelen ve önüne
geçilmez bir fizyolojik güdü olabilmektc ve "Açın imam olmaz" ve
"Açlık sofuluğu bozar" atasözlerinde ifade edildiği gibi, dini inançlar
bile kişinin karnını dayurma uğruna başvurduğu din ve ahlak dışı
davranışları engellernede yetersiz kalabilmektedir.
Açlık,
açhğı
gidermeye yönelik davranışlar konusunda
etkinliği artırırken, aynı zamanda başka etkinlikler konusunda
motivasyon eksikliğine sebep olur. Çünkü kişinin herhangi bir
etkinlikte bulunabilmesi için kendisine enerji verecek besinleri alması
ve açlıktan kaynaklanan gergin durumdan kurtulması gerekir. Aksi
halde heriı çalışmak için gerekli enerjiyi kendisinde bulamaz, hem de
dikkatsiz ve isteksiz olduğu için verimli olamaz. Bu husus "Aç ayı
oynamaz", "Aç at yol almaz, aç it av almaz"
atasözlerinde
vurgulanmaktadır.
Açlığın
doyumsuz kalması halinde uyuma
ihtiyacının doyumunu da engelleyecek kadar güçlü bir güdü olduğu ise
"Acıyan uyumuş, acıkan uyumamış", "Aça dokuz yorgan örtmüşler,
yine uyuyamamış", "Açın uykusu gelmez" atasözlerinde ifadesini
bulmuştur.
Kuvvetli güdülenmenin algılamayı etkilediği bilinmektedir. 8
Güçlü bir açlık hisseden kişi için de aynı durum söz konusudur.
"Açlıkta dan ekmeği helvadan tatlıdır", "Acıkan ne olsa yer, acıyan ne
olsa der", "Aç ne yemez, tok ne demez" atasözleri açlığın etkisiyle
yiyeceklerin, gerçekte olduklarından çok daha tatlı ve leziz
algılanabildiğine temas etmektedir.
Bilindiği
gibi insanlar, kendi temel ihtiyaç ve güdülerini
doyuracak nesnelere ilgi duyarlar, dikkatleri çevrelerindeki bu gibi
nesnelere çevrilir. 9 Organik ihtiyaçlardan kaynaklanan açlık ve
susuzluk gibi güdüler, dikkati belli bir yöne yöneiten en kuvvetli iç
faktörlerden dir. 10 Acıktığımız zaman caddede gezerken ekmek ve
Baymar, Genel Psikoloji, s. 123
Baymur, a.g.e., s. 123
lO
Öztabağ, Lütfi, Psikolojide İlk Adım, İnkıHtp ve Aka Kitapevleri, İst., 1983, s.!Ol
49
yemek kokuları daha çok dikkatimizi çeker. Çünkü aç oluşumuz,
bizim dikkat ve ilgimizi yiyeceklerden gelen uyancılara yönehen ve
aynı zamanda düşüncemizi meşgul eden içten gelen fizyolojik bir
ihtiyaçtır. İşte "Açın gözü ekmek torbasında olur" atasözümüz bu
durumu bir cümle ile dile getirmektedir.
Fizyolojik güdülerden biri olan susuzluk, iki atasözünde
geçmektedir. Bu iki atasözünün ifade ettiği psikolojik muhtevaya
geçmeden önce, susuzluğun, organizmamn varlığını devam
ettirmesine hizmet eden fizyolojik güdülerden biri olduğunu
belirtelim.
Bu atasözlerinden birinde "Susayan kanınam sanır"
denilmektedir ki, bununla susuzluğun şiddetli bir şekilde hissedilmesi
duruniunda kişinin sergilediği açgözlü tavır tasvir edilmektedir.
Bununla aynı zamanda aşırı güdülenme hallerinde tüm ihtiyaçlar için
böyle bir tavrın geçerli olduğu ifade edilmektedir. "Susamış it kerize 11
bakar" sözüyle ise aşırı susuzluk halinde , normal seviyede hissedilen
bir susuzluk anında içilemeyecek pis bir suyun bile içilmesi eğiliminin
başgösterebileceğine
işaret edilmektedir ki, aynı durum diğer
fizyolojik ihtiyaçlar için de geçerlidir.
Türk atasözlerine konu olan güdülerden birisi de analık
güdüsüdür. İnsanlardaki analık güdüsü hormonal, fizyolojik temel
olmadan da kendini gösterdiğinden psikolojik güdülerden kabul
edilmektedir. 12 Konuyla ilgili atasözlerimiz annenin, analık
güdüsünden kaynaklanan duygu, tavır ve davranışlanyla, toplumda
anneye verilen değer ve duyulan saygı ya temas etmektedir.
"Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar" atasözünde, ananın
insana en yakın kişi olduğu, yavrusunun mutluluk ve üzüntüsünü
içtenlikle paylaştığı ve evladma güçlü duygusal bağlarla bağlı olduğu
anlatılırken, "Ana eviadını atmış, yar başında tutmuş" sözünde ise,
güçlü analık güdüsünden beslenen şefkat ve merhamet duygulannın,
ananın, evladın zararına olabilecek davranışlarda bulunmasına mani
olduğu anlatılmaktadır.
ll
12
50
Keriz; lağım, çirkef, atık su anlamlarına gelmektedir.
Bk. Morgan T.Clıfford, Psikolojiye Giriş, Çev.: Hüsnü Ar1c1 ve diğerleri, ı 1. Bas.,
Hacettepe Üniv. Yay., Ankara, ı 995, s.20ı-202; Arkonaç, Sibel, Psikoloji, Alfa Basım
Yay. Dağ., İstanbul, 1993, s. 245; Öztabağ, Psikolojide İlk Adım, s. 40.
Ananın
eviadına karşı beslediği güçlü duygular, onun,
gerçekte olduğu gibi algılayıp objektif olarak
değerlendirmesine mani olduğu "Karga yavrusuna bakmış da: "Ah
benim ak topuklu evladım" demiş" ve "Kuzguna yavrusu anka (şahin,
güzel) görünür" atasözlerinde ifadesini bulmaktadır.
çocuğunu
Gerçekten de güçlü duygular, doğru, kesin ve objektif olarak
çok kere engeller. Bunlar aşırı sevgi ve nefret gibi olumlu
ya da olumsuz duygulardır. Çocuklarına besledikleri güçlü sevgi de
ana babaların, onların kusurlarını, görmelerine engel olabilir. Kişi
sevdiklerinin kusurlannı, sevmediklerinin de olumlu yönlerini
görmekte zorluk çeker. 13
algılamayı
Ananın yavnısuna yönelik güçlü duygu ve tavırları, çocuğun
beslenmesi, temizliği, giyimi, sağlığı ile ilgili davranışlarında özen
göstermesinde de kendini gösterir. Analı çocuk bu özenden ötürü
sağlıklıdır, temizdir, bakımlıdır. Bu dumm halk arasında "Analı kuzu,
kınalı kuzu" atasözüyle anlatılır.
"Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz", "Ana hakkı Tanrı
atasözlerinde, Türk toplumunda anaya tanınan değer ve
statünün ne kadar yüksek olduğu ve bunun. dini bir temele dayandığı
görülmektedir. Anayla evlat arasındaki duygusal bağ ve anaya tanınan
yüksek statünün, evladın anasının acı söz ve ineitici davranışlarını
olumsuz algılamasına mani olduğu "Ananın bastığı civciv ölmez", "
Ananın bastığı yavru incinmez" sözlerinde vurgulanmaktadır.
hakkı"
Toplumsal güdülerden biri olan güvenlik ihtiyacı, atasözlerinde
temas edilen güdüler arasında yer alır. "Bu ihtiyaç, hem sosyal, hem de
ekonomik güvenlik biçiminde belirir. Her iki güvenlik şekli de
kaynağını gerçekleşim, yani canlı kalmak, sağlıklı yaşamak ve
gelişmek ana güdüsünden alır 14 ".
Sosyal güvenlik, başkalan tarafından sevilmek, beğenilmek,
itibar görmek arzusu şeklinde kendini gösterir. Sevilme isteği, sosyal
güvenlik güdüsünden beslenen en güçlü ihtiyaçlardan biridir 15 .
Özellikle çocuklarda korunma ve esirgenıııe altında bulunma duygusu
13
14
!5
Baymur, Genel Psikoloji, s. 132.
Baymur, Genel Psikoloji, s. 67.
Baymur, Genel Psikoloji, s. 68.
51
şeklinde
eder
16
kendini gösterir. Sosyal güvenlik
ihtiyacı,
hayat boyu devam
Herkes, kendisini seven, kendisine değer veren, maddi manevi
ve dertlerine ortak olacak, her konuda güvenebileceği kişilerin
ilgi ve yardımına ihtiyaç duyar. Bireyin bu güvenlik ihtiyacı aile
bireyleri, yakın akraba ve dostlar tarafından karşılanır. Kişinin, yardım
ve desteğini arkasında hissedip güven duyduğu kişiler için, halk
arasında "arka" tabiri kullanılır. "Öksüzün karnma vurmuşlar, "vah
arkam" demiş", "Kardeşi olmayan garip olur", "Kardeşim olsun da,
kanlım olsun", "Dayısı olan dayısına dayanır" , "Ah arka ah arka
düşman göre de korka", "Garibi dövmüşler, vah arkarn demiş", "Dost
bin ise azdır, düşman bin ise çoktur", "Bin dost az, bir düşman çok"
atasözlGrinde insandaki güvenlik ihtiyacı ile bu ihtiyaca cevap veren
ana, baba, kardeş, akraba ve dost çevresinin önemi konu edilmektedir.
"Ağaç yaprağı ile gürler" sözünde ise, kişinin tek başına bir varlık
gösteremeyeceği; dost ve yakınlarının desteği ile büyük başanlar elde
edebileceği ve onların desteğinin kişiye güven ve cesaret vereceği
aniatılmak istenmektedir.
sıkıntı
"Denize düşen yılana sarılır" sözünde; bireyin gerek biyolojik
sürdürme ve gerekse· sıkıntılı durumlardan kurtulma
konusundaki güvenlik ihtiyacına cevap verecek bir dayanak
bulamadığı zaman içine düştüğü ruh hali anlatılmaktadır.
hayatını
Ancak atasözlerimiz sadece güvenlik ihtiyacına işaret etmekle
kalmaz, kişinin hayatına öncelikle kendine güven duyarak
sürdürmesinin zorunlu olduğunu da önemle dikkat çeker17 . "Ağaca
dayanma kurur, insana dayanma ölür", "Ele inanma, suya dayanma"
gibi atasözlerimiz, sırf başkalanna güvenin sağlıklı, başarılı ve mutlu
bir hayat için yeterli olmadığına, kişinin kendi ayakları üzerinde
durmayı öğrenmesi gerektiğine işaret etmektedir.
Güvenlik güdüsü bir de ekonomik güvenlik ihtiyacı şeklinde
kendini gösterir. Ekonomik güvenlik, çok para kazanma ve iyi bir
gelire sahip olma arzusu olarak tanımlanabilir. Bu arzu, insanlan
çalışmaya yöneiten önemli sebeplerden biridir. Çünkü az para ile
16
17
52
Arınan er,
Neda, Din Psikolojisine Giriş I, Ayyıldız Mat, Ankara, 1980, s. 81.
Kurt, İhsan, Türk Atasözlerine Psikolojik Bir Yaklaşım, 2. Bas. Mikro Yayınları,
Konya, 1997, s.40
beslenme, giyinme ve
karşılanması zordur 18 .
barınma
gibi
ihtiyaçların
istenen düzeyde
İnsanın canlı kalma, sağlıklı yaşama ve gelişme ve ana
güdüsünden güç alan güvenlik ihtiyacının bir yönünü oluşturan
ekonomik güvenlik güdüsü, kişiyi hem temel ihtiyaçlarının en iyi
şekilde karşılanmasına imkan sağlayan, hem de toplumda kendisine
saygınlık ve statü kazandıran daha çok para, mal, mülk ve arazi sahibi
olmak üzere harekete geçiren toplumsal ve psikolojik güdülerden
biridir. Buna sahiplenme ya da mülkiyet güdüsü de denilebilir.
Konuyla ilgili atasözlerine gelince, bunlardan en çok kullanılan
sözüdür. Bununla, büyük emek ve alın teri
karşılığı kazanılan mallara gelen zararın insanı çok üzdüğü ve herkesin
sahibi olduğu mallan korumak için elinden geleni yapacağı aniatılmak
istenir. "Paranın yüzü sıcaktır" atasözümüzde ise, insana daha rahat
yaşama imkanlan sağlaması yüzünden, paranın herkes tarafından
sevildiği, bu sebeple karşılığında iyi para kazanabilecek olan her işi,
hemen herkesin yapmak isteyeceği anlatılmaktadır.
"Mal
canın yongasıdır"
Bazı
atasözlerimizde de mal ve paranın, sahibine sağladığı
ve itibarı konu almaktadır. "Varsa pulun herkes kulun;
yoksa pulun dardır yolun" atasözünde varlıklı kişilere pekçok
kimsenin (para umarak) hizmet etmeye hazır olduğu, yoksulların ise
güçlülükleri kendileri aşmak zorunda olduklanndan işlerinin zor
olduğu gerçeği anlatılırken; "Var varlatır, yok söyletir" atasözüyle
sahip olunan ekonomik varlığın insanları daha güçlü ve nüfuzlu hale
getirdiği, yoksulluğun ise insanların sürekli şikayet ve yakınmasına yol
açtığı ifade edilmektedir.
imkanları
insanın
daha iyi bir hayat sürmesi için gerekli
ihtiyaçların karşılanmasına hizmet ettiği nispette bir değer ve anlam
taşır. Araç olmaktan çıkıp amaç haline geldiği, insana hizmet vasıtası
olmaktan çıkıp insan ona hizmet eder hale geldiği zaman, para ve
malın gerçekte bir değeri kalmamıştır. "Malın iyisi boğazdan geçer" ,
"Mal canı kazanmaz, can malı kazanır", parası aziz olan, kendi zelil
olur", "Parası ucuz olanın, kendisi kıymetli olur" atasözlerimiz, mal ve
paranın gereğinden fazla önemsenerek temel ihtiyaçların karşılanması
için bile harcanmayarak cimrilik gösterilmemesini öğütlemektedir.
Para ve mal
18
Baymur, Genel Psikoloji, s. 68,
53
Her insanda bulunan sosyal güdülerden biri de "toplu halde
güdüsüdür. Her insan, hemcinsleriyle bir arada yaşamak ister.
Bazı psikologların, bütün insanlarda ortak olan bu motivi içgüdü
sanmalarının sebebi, toplu halde yaşaına arzusunun çok güçlü bir
şekilde kendini hissettirmesindendir. Zira bir arada toplu halde
yaşamak,
insanlara
sayılamayacak
kadar
çok
faydalar
sağlanmaktadır 19 . Yalnızlık Allah' a mahsus tur" atasözü, diğer
insanlarla birlikte yaşamanın, bütün insanların vazgeçilmez bir ihtiyacı
olduğu belirtilmektedir. İnsandaki bu güdü aynı zamanda sosyal
güvenlik, bağımlılık ve sosyal uyum güdüleri ile de yakından ilgilidir.
Çünkü insan, başkalarıyla işbirliği yaparak onların yardım ve desteği
ile hayatını sürdürmek ister, içinde bulunduğu grubun normlarına
uygun düşünce, tavır ve davranışlan beniruserne kabiliyetine
sahiptir20 • Böyle olunca başkalarıyla birlikte yaşamaya muhtaç ve
kabiliyetli olan insanın, yalnız yaşaması ya da yalnız yaşamak zorunda
.kalması durumunda yaşayacağı zarar, "yalnız kalanı kurt yer" ve "
Sürüden ayrılanı kurt kapar" atasözlerinde ifade edilmektedir.
yaşama"
3. Güdülerin
Çatışması
Türk atasözlerinde güdülerin doyumsuz kalma sebeplerinden
biri olan "güdü çatışması" nın da konu edildiği görülür. Çatışma,
birbiriyle bağdaşmayan iki veya daha fazla güdünün aynı anda bireyi
etkileınesiyle ortaya çıkar. Bunlar bireyi aynı anda birbirine zıt
davranışlara güdüleyebilir. Böyle dummlarda insan, etkisi altında
kaldığı
güdülerden hangisinin doyumuna yönelik davranışta
bulunacağına karar vennekte zorlanır. Bu durum onda sıkıntı ve
gerginlik yaratır21 . Çatışma, çatışan güdülerin sevkettiği davranış
istikametine göre farklı biçimlerde gerçekleşir.
Psikologlar üç tür çatışmadan bahsederler: 1)
yaklaşma çatışması 2) Kaçınma-kaçınma çatışması 3)
Yaklaşma­
yaklaşma­
kaçınma çatışması.
19
20
21
54
Erdem, Solmaz, Psikoloji, Kurtuluş Ofset Matbaası, Ankara, 1974, s.74.
Krş. Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, s. 251.
Krş. Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, s.282; Baymur, Genel Psikoloji, s.87; Munn,
Norman L, Çev: No Tendar, Psikoloji Il, s. 64-65
Atasözlerimizde bu
çatışma
türlerinden özellikle ikicisi, yani
yer aldığı görülmektedir. Bu çatışma
biçimi ise, istemediğimiz iki durumdan birini seçmek zorunda
kaldığımız zaman yaşanır. Karşılaşılan bu iki şıktan her ikisi de
olumsuzdur, birisinden kaçmak, diğeri ile karşılaşmayı gerektirir. "İtle
dalaşmaktan, çalıyı dolaşmak yeğdir", "Aşağı tükürsen sakal, yukarı
tükürsen bıyık", "Ne kızı ver, ne dünürü küstür", "Denize düşen
yılana sarılır" atasözleri bu tür çatışmayı ifade etmekle kalmamakta,
aynı zamanda böyle durumlarda nasıl davranılması gerektiğini de
öğütlemektedir. Buna göre daha az zararlı davranışın tercih edilmesi
en uygun yoldur.
kaçınma-kaçınma çatışmasının
4. Giidülerin Doyumsuzlu.ğu ve Savunma Mekanizmalan
Engellenme ya da çatışma sebebiyle ihtiyaç ve güdüler
doyumsuz kaldığında, birey ıçme düştüğü aşırı kaygı ve
komplekslerden kendini koruma yoluna giderek savunma
mekanizmalarına baş vurabilir. Bu mekanizmalara psikolojik bir
dengeleşim (Homeostasis) de denilebilir. Hemen herkes bu savunma
mekanizmalanndan bir ya da bir kaçını kullanabilir. Toplumda yaygın
olarak görülen bu tür davranışların bazılan atasözlerimize de konu
olmuştur.
hayatta
en
çok
baş
vurolan
savunma
mekanizmalarından birisi bahane bulma, akla uydurma ve mantığa
bürünme de diyebileceğimiz rasyonalizasyondur.
Günlük
Aşağılık, suçluluk ve yetersizlik duy!@lanndan kurtulmak için
çokça kullamlan mekanizmalardan birisidir. 22 Kişi bilhassa kişisel
yetersizliklerinden dolayı istek ve emellerini gerçekleştirmeyi
başaramadığı zamanlarda başarısızlığını mazur göstermek ister. Bunun
için bazen kısmen doğru ve genellikle akla uygun, fakat tam doğru
olmayan sebepler ileri sürer2 . Birey bu yolla davranışlarını hem
çevresindekilere hem de kendi vicdanına haklı ve mantıklı göstermek
ister.
22
23
Ankay, Aydın, Eğitim Psikolojisine
Baymur, Genel Psikoloji, s. 91.
Giriş,
Turhan Kitabevi, Ankara, 1992, s.88.
55
"Oynayamayan gelin yenim dar, kolum kısa dermiş" ve "Gelin
oyun bilmeyince yerim dar; yeri genişletilince bu sefer yenim dar,
dermiş" atasözlerimizde insanların başarısızlıklarını mazur ve makul
göstermek için bahaneler bulabileceklerine dikkat çekilmektedir.
"Tilki erişemediği üzüme koruk der", "Kedi ulaşamadı ğı ciğere pis
der" atasözlerimiz ise, rasyonalizasyonun değişik bir şekli olan "ekşi
üzüm" davranışına örnek verilebilir.
Ayrıca
günlük hayatta gerek kendi başarısızlıklarımızı rnazur
göstermek ve gerekse başkalarını teselli etmek için söylediğimiz
"Hatasız kul olmaz"," Düşmez kalkrnaz bir Allah", "Geç olsun da güç
olmasın", "Ayak almadık taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz" gibi
atasözleri de çoğu zaman benliği savunmaya yöneliktir.
Atasözlerimizde temas edilen bir savunma mekanizması da
(projektion) dır. Yansıtmanın iki farklı şekli vardır. Birincisi
kişinin, toplurnca onaylanmayan, kendini küçültücü davranışlannın
suçunu, kendi dışındaki olay, eşya ya da insanlara yüklerneye
yönelrnesidir24 . "Kabahat ipliği eğirende değil, iğ ile çıkrıkta" atasözü,
suçu başkasına atma da diyebileceğimiz savunma rnekanizması ile
açıklanabilecek davranışlar için kullanılır.
.yansıtma
ikinci bir şekli de kişinin toplum
için toplum tarafından beğenilmeyen, tasvip
görmeyen, ayıp ve günah sayılan güdülerini, düşüncelerini, isteklerini
dışarı yansıtıp bunları başkalarında ve çevrede görmeye başlamasıdır.
Bireyin kendi kişilik özelliklerini başkalarında gönnesi, başkalarının
davranışlarını kendi temel ihtiyaç ve güdülerinin etkisi altında kalarak
yorumlaması bir tür yansıtmadır. "Kişi kişiyi kendisi gibi bilirmiş" ve
"Kem söz sahibinindir" atasözlerimiz yansıtmanın bu türüne giren
davranışlan anlatmak için kullanılır.
Bu savunma
mekanizmasının
değerlerine aykırı olduğu
"Eşeğini dövenıeyen semerini döver" atasözü, yön değiştirme
değiştirme olarak bilinen savunma mekanizması ile
ya da yer
açıklanabilecek
için söylenir. Bu mekanizma, çeşitli
engellenıneler karşısında, bu engellemelere sebep olan kişiye güç
yetişmeyen kişinin, hıncını egemenlik kurabileceği başka birinden
veya eşyadan almasıdır.
24
56
davranışlar
Baymur, Genel Psikoloji, s. 91.
Görebildiğimiz
kadarıyla savunma mekanizmalannın konu
atasözlerimizde geçen bir mekanizma da hayal kurrnadır.
insan arzu ve ernellerini gerçekleştiremediği, iç ya da dış etkenler
sebebiyle ihtiyaç ve güdüleri doyumsuz kaldığı zaman, hayal kurarak
doyum sağlama yoluna gidebilir. Yaşanan gerçek hayatta doyumsuz
kalan istekler rüya ve hayal aleminde doyurn arar. "Aç tavuk
(rüyasında) kendini dan arnbarında görür" atasözümüz bu tür
davranışları çok güzel bir biçimde anlatmaktadır.
edildiği
Sonuç
İnsan, toplum ve tabiatla ilgili pekçok hususu konu alan
atasözlerimizin, esas konusu insandır. İnsan ve davranışı aynı
zamanda psikolojinin konusudur. Sadece temel ihtiyaç ve güdüler
konusuyla sınırlı olan bu mütevazı çalışmamızda, atasözlerimizde
konuyla ilgili olarak yer alan bilgilerin, bugünün psikoloji bilimiyle
mutabık olduğu görülmüştür.
57
Download