O yalnızca bir boksör değildi. Hayatı filmlere, belgesellere konu olan

advertisement
O yalnızca bir boksör değildi. Hayatı filmlere, belgesellere konu olan bir özgürlük
savaşçısıydı. Mazlumların sesiydi. Teninin renginden dolayı kendisini ikinci sınıf insan gören
küstah beyazlara karşı mücadele verdi. İsminin hakkını vererek yaşadı. Muhammed gibi
Allaha iman eden, Ali gibi haksızlıklarla mücadeleden geri dönmeyen bir efsaneydi.
Cassius Marcellus Clay 12 yaşında
Muhammed Ali, hayatının her yönüyle farklı bir kişiydi. Boksa başladığında henüz 13
yaşındaydı. 1960 Roma olimpiyatlarını kazandığında 18 yaşında gencecik bir delikanlıydı.
Tüm dünya bu genç olimpiyat şampiyonunu konuşuyordu. Yeni bir efsane doğuyordu. 1964
yılında dünyanın en büyük boksörlerinden, dünya ağır sıklet boks şampiyonu Sony Liston’u
yendiğinde boks tarihi yeni şampiyonuyla tanıştı: Cassius Marcellus Clay
Cassius Clay 1960 Roma Olimpiyatlarında
Cassius Marcellus Clay sualtında antremanında
Dünya 22 yaşındaki bu genç şampiyonu konuşurken o çok radikal bir karar alarak İslam
dinine geçtiğini açıkladı. Artık ismi Cassius Clay değil Muhammed Âliydi.
Cassius Marcellus Clay Life Dergisi kapağında, 6 Mart 1964
Muhammed Ali Sony Liston’u mağlup edip dünya şampiyonu olduktan sonra
Muhammed Ali’nin İslama geçtiğini açıklaması dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Hem siyahî, hem de Müslüman bir dünya şampiyonu, ırkçı beyazlar tarafından kabul
edilebilir bir şey değildi. Siyahi insanların beyazlarla aynı tuvalete bile gidemediği bir
dönemde bir siyahi dünya şampiyonunun, şampiyon olduktan çok kısa süre sonra İslama
geçtiğini açıklaması şok etkisi yarattı.
Cassius Clay Muhammed Ali olduktan sonra
Muhammed Ali’nin herkesi şaşırtan bu kararı tüm şimşekleri üstüne çekmesine neden oldu.
Bir anda istenmeyen adam ilan edildi. Muhammed Ali’den mutlaka kurtulmak gerekiyordu.
Bunun için bir bahane lazımdı. Mesela bir savaş…
1967 yılında ABD, Vietnam savaşı çıktığında Muhammed Ali, ABD ordusuna çağırıldı. Ancak
Ali’nin cevabı çok netti. Savaşa gitmeyi reddediyordu. Nedenini ise şöyle açıklıyordu:
‘’Vietnamlılar bana hiç kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım.‘’
‘’Benim Vietkong ile bir sorunum yoktur.‘’
Muhammed Ali’nin Vietnam savaşı aleyhinde bir konuşması (Los Angeles Şubat 1968)
Ali’nin ABD hükümetine karşı bu meydan okuması cezasız kalmadı ve profesyonel boks
lisansı iptal edildi. Ayrıca 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak ringlerde rakiplerinin
karşısında diz çökmeyen Ali, emperyalist ABD hükümetine de diz çökmemekte kararlıydı.
Kendisini siyahi olduğu için yıllarca aşağılayan kendini beğenmiş Amerikalılar için savaşmayı
reddediyordu. Çünkü onlar doğduğu günden beri siyahi olduğu için kendisini aşağılamışlardı.
Aynı cafeye bile oturmalarına izin vermemişlerdi. Şimdi hangi yüzle ABD için savaşmasını
istiyorlardı. Hem Vietnamlılarla bir sorunu da yoktu. Onlarla neden savaşacaktı? Cevap:
Emperyalizm için…
Muhammed Ali ve Malcolm X
Ali’nin ABD hükümetine karşı bu dik duruşu tam bir antiemperyalist duruştu. Her ne
pahasına olursa olsun emperyalizm için tek kurşun sıkmayı reddediyordu. Boks hayatının
bitmesine hatta hapis yatmasına mal olsa bile masum insanları öldürmeyi reddediyordu.
Çünkü o ezilen sınıfın bir üyesiydi. Hayatı boyunca ayrımcılığın ne olduğunu acı bir şekilde
yaşamıştı. Ezilmenin, ötekileştirilmenin ne olduğunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden hayatı
boyunca her zaman antiemperyalist duruşunu bozmayarak mazlumların yanında yer aldı.
1970 yılında çok sıkıntılı geçen 3 yıllık aradan sonra ringlere geri döndü. 1971 yılında dünya
boks tarihine geçecek bir maç için ringdeydi. Rakibi Joe Frazier’di. Ali boks hayatının ilk
mağlubiyetini Joe Frazier’dan aldı. Boks otoriteleri bu mağlubiyeti Ali’nin yıllarca ringlerden
uzak kalmasına bağladı. 3 yıl bokstan uzak kalan Ali, sadece 2 maç yaptıktan sonra Joe
Frazier gibi çok güçlü bir boksörün karşısına çıktı. Mağlup olması kaçınılmazdı.
Muhammed Ali ve Joe Frazier
Muhammed Ali’nin Joe Frazier’e kaybettiği an (8 Mart 1971)
Joe Frazier mağlubiyetinden sonra Ken Norton’a sayıyla mağlup olması birçok yorumcunun
Muhammed Ali’nin boks hayatının bittiği yorumunu yapmasına neden oldu. Büyük efsane
bitmiş miydi? Hayır… Muhammed Ali bitmediğini, tüm zamanların en iyi şampiyonu
olduğunu göstermekte kararlıydı.
Muhammed Ali ve The Beatles
1974 yılında yenilgisiz dünya şampiyonu George Foreman’ı 8. Raundta nakavt ederek
yeniden dünya şampiyonu oldu. Ardından 1975 yılında yenildiği Joe Frazier’i yenerek
rövanşı aldı. Ali Efsanesi devam ediyordu. 1978 yılına kadar çıktığı tüm unvan maçlarını
kazandı. O yıl Leon Spinks ile yaptığı maçı kaybetti. Kısa bir süre sonra Spinks ile tekrar maç
yaptı ve kazandı. Böylece dünya boks tarihinde 3 kez ağır siklet şampiyonu olan ilk boksör
olarak tarihe geçti.
Muhammed Ali – George Foreman’ı nakavt ettiği an (30 Ekim 1974 Zaire)
Muhammed Ali – Joe Frazier 2. maç ( 1 Ekim 1975)
1978 yılında ringlere veda ettiğinde dünya şampiyonuydu. Boksu bıraktıktan sonra 1984
yılında Parkinson hastalığına yakalandı. Ancak hastalığına rağmen Lary Holmes ve Trevor
Berbick ile iki maça daha çıktı. İki maçı da kaybetti.
Muhammed Ali boks hayatı boyunca 61 maça çıktı. Sadece 5 kez mağlup oldu. 56 kez galip
olan efsane boksör 37 kez nakavtla kazandı. O yıllarda Türkiye’de Muhammed Ali’nin
maçlarını anlatan ünlü TRT spikeri Orhan Ayhan, Muhammed Ali’yi şöyle anlatıyor:
“Maçlar Türkiye saati ile sabaha karşı oynanırdı. Ben de yayına girmeden önce yürüyüşe
çıkardım Ankara’da. Attığım her adımda inanın bir sürü evde ışıklar yanardı. Saat 04.00,
04.30 gibi de yayına girerdim, siyah beyazlı camdan insanlara ulaşırdım. 1970’li yıllar
bunlar. Muhammed Ali’nin maçı olduğu gün büyük heyecan olurdu ülkede. Hele şampiyon
olduğunda yer yerinden oynardı. Bir Müslüman boksörün dünya şampiyonu olması ve
önüne geleni indirmesi Türkiye’de de çok büyük bir ilgiyle takip edilirdi.”
Muhammed Ali sadece sportif başarılarıyla değil emperyalizme karşı dik duruşuyla da tarihe
geçen bir sporcuydu. Dik duruşu İslam âlemi için bir umuttu. Amerikan-İslam İlişkileri
Konseyi’nden Davud Velid, Ali’yi şöyle anlatıyor:
“Çocukken annemle babamın bana aldıkları ilk aksiyon figür oyuncağı Muhammed Ali’ydi.
O, benim dönemimde Afrika kökenli Amerikalılar ve Müslümanlar için belki de dünyanın
en büyük ve etkili popüler kültür sembolüydü. Medeni haklar döneminde ABD’deki
ayrımcılığa karşı durdu. Direniş zihniyetinin aydınlanmasında ve Müslümanların
basmakalıp fikirlere boyun eğmemesi gerektiği, bir Müslümanın en az bir Hristiyan ya da
Yahudi kadar Amerikalı olduğu duygusunun yayılmasında payı var.”
Muhammed Ali ve Martin Luther King
Muhammed Ali sözleriyle de tarihe geçen bir boksördü. “Ben boksun Elvis’iyim (Presley)”,
“Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım”, “Şu ana kadar iki kişiye vuramadım. Birisi sevimli
hayalet Casper’ın kuzeni, diğeri de Muhammed Ali’ gibi sözleriyle tarihe geçen efsane
boksör, kendisini megalomanlıkla suçlayanlara ise “Benim kadar büyük olunca mütevazı
olmak zor” diye cevap verecek kadar özgüveni yüksek bir boksördü.
Muhammed Ali ve Elvis Presley
Muhammed Ali, boksu bıraktıktan sonra da birçok alanda kendisini gösterdi. 1991 yılında
Irak’a giderek körfez savaşında esir düşen ABD askerlerinin serbest bırakılması için Saddam
ile görüştü
1996 yılında Atlanta olimpiyatlarının açılışında olimpiyat ateşini yakma onuruna layık
görüldü. Ayrıca 1960 Roma olimpiyatlarındaki şampiyonluktan sonra gittiği bir lokantaya
siyahî olduğu için sokulmayınca Ohio nehrine attığı olimpiyat madalyası geri verildi
Muhammed Ali Atlanta Olimpiyatlarında olimpiyat ateşini yakarken (1996)
2001 yılındaki 11 Eylül saldırılarından sonra saldırının yaşandığı ikiz kuleler’in altında yaptığı
şu açıklamayla bir kez daha tarihe geçti:
“Beni asıl inciten, ‘İslam’ adının bulaştırılması ve ‘Müslüman’ [adının] bulaştırılması ve
sorun çıkarılıp nefret ve şiddete yol açılması. İslam, katil dini değildir. İslam, barış
demektir. Evde öylece oturup insanların sorunun kaynağı olarak Müslümanları
yaftalamalarına seyirci kalamazdım…’’
Hayatı hem ringlerde, hem de ringler dışında mücadeleyle geçen efsane boksör vefat
ettiğinde ardında başarılarla dolu bir hayat bıraktı. Günümüzdeki emperyalist uşağı sahte
Müslümanlara inat o hem Müslüman hem de antiemperyalist, kişiliğiyle ayrı bir yere sahipti.
Sanırım onu herkesten farklı kılan da bu özelliğiydi. İşte bu yüzden Muhammed Ali hiçbir
zaman unutulmayacak… Her zaman bir efsane olarak hatırlanacak…
TIBBIYELİ HİKMET
[status publish]
[geotag on]
[publicize off|twitter|facebook]
[category istihbarat]
[tags FUTBOL VE SPOR DOSYASI, Efsane, Muhammed Ali]
Download