Çevirenin Ön Sözü Nel Noddings tarafından yazılan bu eser eğitim felsefesi alanına giriş niteliğinde bir kitap olmakla beraber son derece bilgilendirici ve derin düşünmeye yönlendirici bir kaynaktır. Yalnızca alandaki farklı düşüncelerin genel bir özetini sunmaktan çok, değindiği konularla ilgili temel felsefi soruları dikkatli bir tartışma akışı içerisinde ele alması sayesinde eğitim felsefesi hakkında bilgi edinmek isteyen okuyucular açısından oldukça yararlı bir kitaptır. Her bir bölümde ele alınan konuların tartışılmasının ardından yöneltilen sorular hem felsefi metinlerin yalnızca tek bir okumayla geçilemeyeceğini bir kez daha kanıtlarken hem de okuyucuları ele alınan konuyla ilgili daha derin düşünmeye ve bu konular hakkında kendi bakış açılarını geliştirmeye yönlendirebilecek niteliktedir. Tüm bunlara ek olarak, her bölümün ardından sunulan ilave kaynaklar ilgili alanda daha detaylı bilgi edinmeye ve daha derin felsefi tartışmaların içerisine girmeye hevesli okuyucular açısından paha biçilmez bir olanaktır. Dolayısıyla, bu kitap eğitim felsefesine ilgi duyan herkes açısından önemli bir kaynak niteliğindedir. Noddings öncelikle, eğitime yöneltilen en temel felsefi sorulardan hareketle ve felsefe tarihi içerisinde eğitime dair en temel soruları en derin şekillerde ele almış isimler üzerinden tarihsel bir analiz sunar. Bu eğitimsel düşünce tarihi içerisindeki analiz ve tartışma Sokrates’le başlayıp Platon, Aristo, Rousseau, Pestalozzi, Herbert, Froebel, ve en sonunda yirminci yüzyılın en önemli eğitim filozoflarından biri olan John Dewey ile günümüze bağlanır. Bunlara ek olarak, Noddings eğitim felsefesi alanındaki en güncel tartışmalara geçmeden önce bu tartışmaları anlamak açısından son derece önemli olan bazı başlıkları detaylı bir şekilde ele alır. Analitik felsefe, Kıta Avrupası felsefesi, mantık, epistemoloji, sosyal bilimler, ve etik başlıkları altında eğitim felsefesi açısından önem taşıyan çeşitli konular detaylı bir tartışma akışı içerisinde ele vii viii — Çevirenin Ön Sözü alınır. Noddings son bölümleri eğitim felsefesi alanındaki güncel tartışmaları yönlendiren ana konulara ayırır. Eğitimde eşitlik, adalet, hesap verebilirlik, standartlaştırılmış sınavlar, çokkültürlülük, kozmopolitizm, feminizm gibi önemli konu başlıkları son bolümler içerisindeki tartışmaların ana başlıklarını oluşturur. Yukarıda söz edilen filozoflarla beraber birçok araştırmacının ve filozofun eğitim felsefesi alanı açısından önemli olan görüşleri ve teorileri her bir bölümdeki tartışma içerisinde ayrıca ele alınır. Bu nedenle, bu kitabın konu ve isim kapsamı burada kısaca değinilen ana başlıklardan ve isimlerden çok daha geniştir. Noddings’in eğitim felsefesinin çerçevesini oluşturan önemli konuları son derece geniş bir kapsam içerisinde ele alışı ve titiz tartışması özellikle dikkate değerdir. Eğitim felsefesi alanındaki Türkçe kaynaklar çoğunlukla belirli felsefi yaklaşımlara dair özet niteliğinde bilgiler aktarır ve bu yaklaşımların eğitimle ilgili sınırlı sayıda soruya ne şekilde cevaplar ürettiğini ele alır. Fakat genellikle felsefi bir yöntem içerisinde detaylı bir tartışma sunmakta yetersiz kalırlar ve konularının kapsamı 1980’lerden günümüze kadar olan tartışmaları pek içermez. “Eğitim felsefesi” alanına giren Türkçe eğitim araştırmalarında ise, genellikle bilimsel araştırma yöntemleriyle “eğitim felsefesi” çalışmaları yapıldığı görülür. Fakat eğitimsel soruların felsefi yöntemlerle ele alındığı çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bu nedenle, hem eğitim felsefesi alanında tarihsel öneme sahip filozofları ve teorileri ele alış şekliyle hem de bu alanda ön plana çıkan güncel konuları titiz bir tartışma içerisinde sunmasıyla bu kitabın Türkçe kaynaklara önemli bir katkı yapacağı açıktır. Eğitim felsefesine merak duyan herkese ve bu alana katkı sağlamaya hevesli tüm düşünürlere yararlı olması dileğiyle. Ön Söz Eğitim felsefesi, eğitimin ve eğitim problemlerinin felsefi incelemesidir. Felsefenin diğer alanlarının aksine, nadiren felsefe bölümlerinde öğretilir. Aynen hukuk felsefesinin genellikle hukuk fakültelerinde ya da sağlık felsefesinin genellikle tıp fakültelerinde öğretildiği (eğer öğretiliyorsa) gibi, eğitim felsefesi genellikle eğitim fakültelerinde öğretilmektedir. Bu alanın ana konusu eğitim, metodu ise felsefi metottur. Felsefi metot genel olarak dilin, teorilerin, argümanların ve kavramların analizini ve açıklamasını içerir. Filozoflar, filozoflar olarak, genellikle eğitime (ya da öğretim, öğrenme, ve benzeri kavramlara) dair teoriler üretmezler. Bunun yerine, argümanları ve teorileri analiz ederler –bazen daha önceki argümanları geliştirirler, bazen de bir argüman dizisini ya da bir teoriyi revize etmeye ya da terk etmeye götürecek derecede güçlü itirazlar üretirler. Bununla beraber, felsefeyi analiz yapma ve açıklığa kavuşturma olarak gören yaklaşıma alternatif birçok yaklaşım vardır. Örneğin klasik Yunan filozofları felsefeyi çok daha geniş şekilde yorumlamış ve daha sonraki filozofların –özellikle analitik görüştekilerin felsefenin alanı dışında bularak reddettiği bir sürü soruya cevap aramışlardı. Yunan filozoflar için “felsefe,” “bilgelik sevgisi” anlamındaydı ve biz bugün onların tartışmalarına “ölümsüz bir sohbet” olarak bakarız. Çoğumuz, felsefenin ölümsüz soruları reddederek fazla ileri gittiğini ve filozofların öğrencilerini bir kez daha ölümsüz sohbete katılmaya davet edeceklerine dair işaretler olduğunu düşünürüz. Yirminci yüzyıl felsefesinin hâkim analitik görüşüne rağmen, filozoflar bazen teoriler üretmişlerdir ve bugün birçok filozof yapıcı çalışmalarla meş- ix x — Ön Söz guldür. Yeni diller üretmekte ve dilin standart kullanımlarına karşı güçlü alternatifler önermektedirler. Hatta bazıları, öğretimle ilgili öyküleme formundaki ampirik verilerden ve literatürden ciddi şekilde yararlanmaktadır. Bu çalışmanın tamamen felsefe olarak tanınıp tanınmayacağı ise, heyecan verici güncel bir tartışmanın parçasıdır. Eğitim felsefecileri eğitimin problemlerini felsefi bir bakış açısıyla ele alırlar. Bunu gerçekleştirmek için ise, felsefenin birçok alanıyla ilgili bir şeyler bilmeleri gerekir –epistemoloji (bilgi teorisi), dil felsefesi, etik, sosyal felsefe ya da siyaset felsefesi, bilim felsefesi ve muhtemelen zihin felsefesi ve estetik. Bu çetin bir iştir; eğitim felsefecileri eğitim felsefesine bir giriş hazırlarken, öğretmen eğitimcilerini memnun etmede yetersiz kalırlar çünkü malzemeleri fazlasıyla soyut ve ezoteriktir. Bazı çağdaş yaklaşımlar her şeye sahiptir ama felsefenin içeriği denen şeyi terk etmişlerdir; bunun yerine eğitimin ciddi problemlerine (felsefi metodun bir karakteristiği olan) düşünce açıklığını uygulamaya odaklanırlar. Burada okuyuculara felsefenin alanlarını ve ana meselelerini tanıtacağım ve bunların eğitimin problemleriyle olan ilişkisini göstereceğim. Bunu yaparken güncel problem alanlarına değineceğim. Burada amaç, okuyucuları felsefi kanıtlamanın güçlüğü ve aynı zamanda eğitim alanındaki konuların karmaşıklığı hakkında bilgilendirmektir. İlk dört bölüm okuyuculara Sokrates’ten bu yana önemli olan bazı eğitimsel sorulara dair ve bu sorulara filozofların hangi yollardan cevap verdiklerine dair bilgiler sunacaktır. Bu sorulara dair ve bu soruların yirminci yüzyıl öncesinde nasıl ele alındığına dair kısa bir tarihsel araştırmanın arından, 2. Bölüm’de John Dewey’in düşüncelerine değineceğim. Bu bölüm tarihsel süreci devam ettirmekle beraber güncel tartışmaların zeminini hazırlayacak ve ayrıca pragmatik natüralizm metodunu tanıtacaktır. Üçüncü ve dördüncü bölümlerde çağdaş eğitim felsefecileri tarafından kullanılan diğer metotlar ve yaklaşımları tartışacağım: analitik felsefe, varoluşçuluk, fenomenoloji, eleştirel teori, hemenötik ve postmodernizm. Tüm bu teorilerin detaylı şekilde ele alınması beklenmemeli. Amacım öğrencilerin çeşitli yaklaşımların ürünlerini anlayarak ve zevk alarak okumalarını ve bir yazarın belirli bir geleneğin içeriğini ya da teorisini kullandığını fark edebilmelerini sağlamaktır. Ön Söz — xi Giriş bölümlerinden sonra, felsefi şekilde ele alınan belirli eğitimsel problemlere –genel olarak epistemoloji, etik, bilim felsefesi ve benzeri alanların kapsamına giren eğitimsel meselelere– bakacağız. Bu düzenleme kitabın yazarı olarak benim için bile tamamıyla tatmin edici değildir, çünkü disiplinler ve alt disiplinler arasındaki keskin sınırların yıkılacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum. Bununla beraber, bu problemle ilgili eksiksiz bir tartışmaya doğru ilerleyen noktaları yeri geldikçe göstermeye çalışacağım –örneğin güncel olarak, etik analize son derece ihtiyaç duyan bir epistemolojik mesele olarak görülen bir meseleye geldiğimizde buna değineceğiz. Kitabın sonuna doğru belki de okuyucular neden keskin sınırların yıkılması gerektiğini göreceklerdir. Bu arada, filozofların bu sınırlar içerisinde neleri başardığını ve neden daha yapacak çok şey olduğunu düşünmek yol gösterici olabilir. Eğitim Felsefesi’nin ikinci baskısına tamamen yeni bir bölüm eklenmiştir. “Eğitim Reformu Problemleri” başlıklı 10. Bölüm, eşitlik, hesap verebilirlik, standartlar ve sınavlarla ilgili konuları ele alır. Yirmi birinci yüzyıl ilerledikçe eğitim reformunun özel nitelikleri tabii ki değişecektir; fakat temel meseleler aynı kalacaktır ve tüm eğitimciler bu meseleler hakkında derinlemesine düşünmelidir. Günümüzün hangi tavsiyeleri, demokrasimizi koruyacak ve geliştirecektir? Hangileri bireysel ilerlemeyi destekleyecektir? Günümüzde popüler olan bazı fikirler bu iki önemli amaca ters düşmekte midir? Bu üçüncü baskıda ise, güncel olarak büyük önemi olan iki konu hakkında yeni bir bölüm eklenmiştir: çokkültürlü eğitim ve kozmopolitizm. Bu bölüm çokkültürlü eğitimi hem destekleyen hem de ona karşı olan argümanları ele alır; ayrıca vatanseverlik ile vatandaşlık, kozmopolitizm ile “istisnacılık,” ve çokkültürlü eğitim ile etnik çalışma arasındaki bazı karışıklıkları açıklığa kavuşturmaya çalışır. “Feminizm, Felsefe ve Eğitim” başlıklı son bölüm ise, kendinden önceki bölümleri feminist bir bakış açısıyla özetler. Yirminci yüzyılın ilk dönemlerindeki felsefi metinler genellikle yazarın felsefi görüşünü ortaya koyan bir açıklama bölümüyle sonlanır. Bu eserdeki son bölüm de bu anlayışla yazıldı. Bu bölüm okuyuculara daha önceki bölümlerde ele alınmış olan argümanları hatırlatmalı ve okuyucuları daha ileri araştırmalara teşvik etmelidir. Bu baskıda okuyucuları bakım etiğindeki son çalışmalarla ilgili bilgilendirmek için birazcık ekleme yaptım.