rekürrent aftöz stomatitis etiyolojisi ve tedavisi

advertisement
T.C
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dermatoloji Anabilim Dalı
REKÜRRENT AFTÖZ STOMATİTİS ETİYOLOJİSİ
VE TEDAVİSİ
BİTİRME TEZİ
Stj .Dişhekimi Muhammed Ali ASLAN
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. İdil ÜNAL
İZMİR – 2012
ÖNSÖZ
Rekürrent Aftöz Stomatitisin etiyolojisi ve tedavisi’ konulu tezimi hazırlarken
yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Sayın Prof. Dr. İdil Ünal’a, eğitim ve
öğretim hayatım boyunca maddi manevi desteğini esirgemeyen aileme teşekkürü bir
borç bilirim.
İzmir- 2012
Stj.Dişhekimi Muhammed Ali ASLAN
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ ..... …............……………………………………………………………….1
2. REKÜRRENT AFTÖZ STOMATİTLERİN ETİYOLOJİSİ……………….........2
2.1. Enfeksiyöz Faktörler….…………………………………...……….……...2
2.2. İmmünolojik Özellikler……..…………………………………………......3
2.3.Genetik Faktörler(Heredite).........................................................................5
2.4.Hormonal Faktörler......................................................................................6
2.5.Travma Faktörü............................................................................................6
2.6.Psikolojik Faktörler......................................................................................7
2.7.İlaç Reaksiyonları........................................................................................7
2.8.Hematinik Yetmezlikler...............................................................................8
2.9.Diyet Alışkanlıkları ve Gıda Hipersensitivitesi..........................................8
2.10.Sigara........................................................................................................9
3. REKÜRRENT AFTÖZ STOMATİTLERİN KLİNİK ÖZELLİKLERİ....……..9
3.1. Minör Aftöz Ülserler......………………………………...………………10
3.2. Majör Aftöz Ülserler......................................................………………....11
3.3. Herpetiform Aftöz Ülserler.……………………………….…..…………11
3.4. Behçet Sendromu ile birlikte görülen Rekürrent Aftöz Ülserler………...12
4. REKÜRRENT AFTÖZ STOMATİTLERİN AYIRICI TANISI…..……………13
5. REKÜRRENT AFTÖZ STOMATİTLERİN TEDAVİSİ........…………………14
6. ÖZET…….……………………………………………………………………...16
7. KAYNAKLAR………………………………………………………………....17
8. ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………..…20
1. GİRİŞ
Yanma, ateşlenme, iltihaplanma anlamlarına gelen ve Yunanca bir sözcük olan
‘aft’ kelimesi, ilk defa Hipokrat (M.Ö. 460-370) tarafından oral ülserleri tanımlamak
için kullanılmıştır.(1) Aftöz Stomatit literatürde, rekürrent ülseratif stomatit,
Rekürrent Aftöz Stomatit, Dispeptik Ülser, Mukofibrinöz Stomatit, Habitüel Aft,
Mukolich Aftı, şeklinde sinonimleri olan ağız içinde ağrılı yaralarla karakterize olan
bir hastalıktır.Müköz membranları etkileyen Nontravmatik ülserler arasında belki de
en yaygın olan aftöz ülserlerdir.Toplam İnsidansın %20-60’ını oluşturur.
Hastalığın klinik görünümü, tipik olarak tekrarlayan, sınırları belirgin, sığ ve
eritematöz bir hale ile çevrili oldukça ağrılı, hastalara ızdırap veren ülserler ile
karekterizedir.(2) Kısa şekilde tanımlamak gerekirse aftöz stomatitler; tekrarlayıcı,
ağrılı, ülseratif, mukozal lezyonlardır. En çok görüldüğü yer yanak mukozası ve
dildir. Daha az oranda da dudak, damak, ağız tabanı , farenks, ve diş etinde ortaya
çıkar. Aynı zamanda tek ya da multiple olabilir. Ağız mukozasında sarımsı beyaz
etrafı kırmızı bir çizgi ile çevrili fibrinli veziküller şeklinde başlar. Daha sonra bu
veziküller büyüyerek patlar fibrinli eksuda açığa çıkar ve bir psödomembran
meydana gelir. Ülserin merkezi bölgesi gri beyaz renkte fibrinopürülan
psödomembran ile kaplıdır. Bu membranın altında kırmızı renkte bir ülser zemini
vardır.
Aftöz stomatitler en sık görülen non-enfeksiyöz ve non- travmatik oral
mukozal ülseratif hastalıklardan birisi olup genel populasyonun yaklaşık %5-25’ini
etkiler(1-3). Prevelansın belirli toplumlarda % 50’ye ulaştığı rapor edilmiştir(1-4).
Prevelansı sosyo ekonomik seviyesi yüksek olan gruplarda ve kadınlarda biraz daha
yüksektir (1-3). Hastalık genellikle hayatın 2. dekadında ilk olarak ortaya çıkar (1) ,
prevelansı ise 3. Ve 4. dekadda zirve yapar.(5) Bundan sonra, yaşla birlikte
sıklığında ve şiddetinde bir azalma görülür(6).
Fakat
hastalığın
etyolojisinde
mevsim dönemlerinin de etkili olması göz önüne alınırsa bu oran yıl içerisinde
bazı değişimler gösterecektir.
Aftöz stomatitin şiddeti hastadan hastaya değişir ve lezyonların varlığı 7-14
gün
kadar
sürmektedir.
Tuzlu
baharatlı
yiyecekler, asitli gıdalar,
alkollü
içecekler gibi iritan gıdaların alınması durumunda lezyonların varlığı hastalar için
oldukça rahatsız edici boyut kazanabilmektedir. Lezyonların varlığı sırasında ağrı ve
acının yanı sıra, halsizlik, ateş yükselmesi, hipersalivasyon, parestezi, lokal
lenfodenopati, gözlenebilir. Lenf bezleri atake olabilir . Aftöz stomatitin prognozu
selimdir . Kanama ve koku yoktur.
Aftöz Stomatit bu gün bir enfeksiyon hastalığı olarak kabul ediliyorsa da,
etyopatogenezi tartışmalıdır. Aftöz stomatitlerin etiyolojisi hakkında günümüze
kadar birçok araştırma yapılmış olmasına rağmen kesin bir etiyolojik faktörden
bahsetmek mümkün değildir. Günümüzde idiyopatik olarak veya birçok tetikleyici
faktörün sonucu olarak ortaya çıktığı kabul edilmektedir(2).
Lokal travma,
hormonlar, mikrobiyal ajanlar, virüsler, genetik immünolojik faktörler, fiziksel ve
ruhsal etkenler, kimyasal irritanlar, kötü beslenme, mide-bağırsak sistemi
hastalıkları, allerjik reaksiyonlar etyolojisi içerisinde bulunmaktadır. Grip veya lokal
bir tahrişin ardından hijyenin bozulması durumlarında kendini daha sık
göstermektedir. Psişik yönden labil yapılı kişilerde daha sık rastlandığı bilinmektedir.
Diş fırçası tahrişlerinde, sindirim bozukluğu, tartar, ağız ortamının asit ya da alkaliye
dönmesi aftın oluşumu kolaylaştıran sebepler arasındadır.
Aftöz stomatitler aynı zamanda Behçet Sendromu’nun en önemli bulgusudur
ve Behçet Sendromu ağızda gösterdiği semptomu ile Aftöz stomatitin etyolojisi
arasında yer alır(7).
1
2.REKÜRRENT AFTÖZ STOMATİTLERİN ETİYOLOJİSİ
Rekürrent Aftöz stomatit etyolojisindeki faktörleri şöyle sıralayabiliriz.

Enfeksiyöz Faktörler 
İmmünolojik Faktörler 
Genetik Faktörler 
Hormonal Faktörler 
Travma Faktörü 
Psikolojik Faktörler 
İlaç Reaksiyonları 
Hematinik Yetmezlikler 
Diyet Alışkanlıkları ve Gıda Hipersensivitesi 
Sigara 2.1.Enfeksiyöz Faktörler
Uzun bir süre boyuınca RAS’ın sebebi olarak mikrobiyal ajanlar
düşünülmüştür. RAS ve oral streptokoklar arasında bir ilişki olduğu kabul edilmiştir.
Önceleri oral streptokokların RAS patogenezinde direkt patojen olarak veya oral
mukozayla çapraz reaksiyon gösteren antikorların oluşumunda antijenik stimulan
olarak rol aldığı düşünülmekteydi.1963’de bir Aftöz stomatitten Streptokokus
sangius izole edilmiştir(8). Ama daha sonra bunun Streptokokus mitis olduğu
bulumuştur(9). Daha sonraki araştırmacılar RAS’lı hastalarda kontrol gruplarıyla
karşılaştırıldığında belli oral streptokoklara karşı yükselmiş antikor seviyeleri
bulmuşken(8), bazı araştırmacılar da bununla çelişen sonuçlar bulmuşlardır(10).
2
Dental plaklarda ve sağlıklı kişilerin tükürüklerinde de izlenebilen
Helicobacter pylori’nin oral ülserasyonların ve RAS’ın sebebi olabileceği
düşünülmüştür. Bazı araştırmacılar RAS lezyonlarında H.pylori saptamışken(10,11)
bazı
araştırmacılar
da
RAS
ve
H.pylori
arasında
herhangi
bir
ilişki
bulamamışlardır (8,10,12).
Ayrıca aftöz ülserlere herpes familyasından latent bir virüsün aktivasyonunun
sebep olduğuna dair hipotezler de vardır.Tüm RAS hastalarının 1/3 ünde pozitif anti
HSV (Herpes Simpleks Virüs) antikor titreleri bulunmuştur. Ama RAS’lı hastalardan
elde
edilen
smearlarda
ve
biyopsi
örneklerinde
HSV
antijenleri
bulunamamıştır (1,10). RAS’lı hastalarda kontrol gruplarıyla karşılaştırıldığında
Varicella-Zoster-Virüs (VZV) ile stimegalovirüse (CMV) karşı artmış IgM titreleri
bulunmuştur (10,13).
Fakat oral ülser biyopsilerinde VZV çoğaltılamamış ve
smearların hiçbirinde VZV antijeni saptanamamıştır. HHV-6 ve HHV-7 ve RAS
arasında herhangi bir ilişki bulunamamıştır (14).
Sonuç
olarak
mikroorganizmaların
RAS’ın
etiyolojisindeki
rolleri
tartşmalıdır. Aftöz stomatit lezyonlar genelede antibakteriyel ve antiviral tedavilere
cevap vermeseler bile topikal steroid veya diğer immunsupresif ilaçlara cevap
verebilirler. Bu da Aftöz stomatitlerin non-enfeksiyöz enflamatuar mekanizmanın bir
sonucu olduğunu düşündürür. Yani, bakteriyel veya viral tutulum RAS için immun
bozukluk yanında sekonder bir fenomen olarak düşünülebilir, etiyolojik bir faktör
değildir.
2.2. İmmünolojik Özellikler
Aftöz stomatit ağız epitelinde otoimmun reaksiyona karşı ortaya çıkabilir .
Behçet hastalığı aftöz stomatite yol açan atoimmun hastalıklar arasında özel bir
3
öneme sahiptir. RAS’ın erken ülserleri yoğun mononükleer infiltrasyonu
gösterir.Periferik kan lenfositleri invitro oral epitele sitotoksiktir. Oral mukoza
antijenlerine etki eden lenfoproliferatif çalışmalar, RAS’ın klinik özellikleri
üzerine
otoimmun
etkinin
korelasyonunu
gösterir.
Bununla
birlikte
bu
çalışmalarda ilgili olmayan donörler kullanılmıştır, immünolojik olarak RAS’lı
hastalarda serum IgA ve IgB konsantrasyonları artarken tükürükteki IgA
konsantrasyonları normal limitler içerisindedir. Ig D ve Ig E’nin yükselen serum
düzeyleri tespit edilmişir. Mukoza kenarında büyük oranda Ig A, Ig D, Ig E
üretilmesinden dolayı mukozal ülserasyon Ig düzeyinde rapor edilen değişimlerin
ikinci bir non-spesifik etki ile C9’un artan serum C9 konsantrasyonuna yol açmasının
yanı sıra B2 makroglobulin üzerine etkisi belirgin değildir. RAS’da oral mukozada
antikorların
bulunmasına
rağmen
hücresel
sitotoksik
antikor
bağımlılığı
otoimmuniteden ziyade makul bir mekanizma olarak görülmektedir. Bu durum klasik
otoimmun hastalıklarda görülmez. Prevalans yaş ile artmaz. HLA DW 2 ya da HLA
ile assosiye değildir. Diğer otoantikorlar bulunamamıştır. Klasik otoimmun
hastalıklarla RAS’ın ilişkisi yoktur. Hastaların bu gruplarındaki ülserler her zaman
tipik bir RAS olmamasına rağmen Lösemi, Siklik Nötropeni, agranulositoz, Chediak
Higashi Sendromu gibi çok daha ciddi Granülositopeni’li hastalarda rekürran oral
ülserasyon çok olağandır, majör manitestasyonların sıkça olduğu bilinmektedir.
Streptokokkal ve oral mukoza antijenlerine karşı gelişmiş olan hücresel ve
humoral immunitenin artması aftöz stomatitli hastaların karakteristik özelliğidir. Bu
hastalar hem oral florya hem de oral dokulara karşı immün bir cevap vermektedir.
Oral epitel ile bazı çapraz etkileşimi antijen uyranlarının immün yanıt
vermesi epitelyal zararı azaltmak içindir. İmmün yanıt bilindiği gibi vücudumuzda
iki şekildedir. Hücresel immuniteden fonksiyonları açısından, T-lenfositleri
4
sorumludur. Bu tip immunitede yüzeylerinde antikora benzer moleküller taşıyan
duyarlı lenfoid hücrelerin oluşması söz konusudur. Bu duyarlı lenfoid hücre özgül
antijenle temasa geçince sitotoksik etki göstererek hedef hücrenin ölümüne yol açar.
T Lenfositi yüzey antikorlarına karşı monoklonal antikorların kullanıldığı
çalışmalarda preülseratiften ülseratife ve iyileşme fazlarına yayılan T4/T8 oranındaki
değişiklikler
gösterilmiştir.
Bunlar
gecikmiş
aşın
duyarlılık
reaksiyonunu
desteklemiştir. Humoral immuniteden B lenfositleri sorumludur. Serbest antikor
sentezi, kan ve diğer vücut sıvılarına salgılanması ile karakterizedir. Bu antikor veya
Ig’ler, oluşmasına neden olan antijenlerle özgül olarak birleşirler.
İşte otoimmunizasyon olayında bu faaliyetler artar ve kendi antijenlerine karşı
antikor oluşturarak kendine zarar verir. Bu tür hastalıklar iki tür mekanizma ile
oluşabilir. Ya kişinin kendi antijenlerine karşı olan immun mekanizma ile oluşabilir
ya da toleransı sürdüren immun mekanizma bozulur. Otoimmun hastalıklarda vücut
2,3, ve 4 tip aşırı duyarlılık reaksiyonu ile cevap verir. Otoimmun hastalığı olan bir
kişide diğer bir otoimmun hastalıkla birlikte gözlenebilir
2.3.Genetik Faktörler ( Heredite)
Aftöz stomatit ailenin tüm fertlerinde görülebilmekle birlikte genetik modeli
tam olarak belirlenememiştir. Bu yüzden katılım modelini birden fazla genin birlikte
belirlediği düşünülmektedir. Genetik modelin belirlenememesinde hastalığın
teşhisinde ülserasyon varlığı veya ayırıcı tanının güçlüğü rol oynamaktadır.
Ship özellikle 2 ebeveyn de RAS’lı ise ve de pozitif aile anamnezi olan
RAS’lı hastalardaki ülserlerin erken yaşlarda atak yaptığını ve daha şiddetli seyir
gösterdiğini vurgulanmıştır.
5
Daha sonraki epidemiyolojik çalışmalarda göstermiştir ki; anne ve babasının
her ikisinde RAS olan kimselerde % 90 oranında ortaya çıkma olasılığı vardır. Her
iki ebeveynde hastalık yoksa prevalans % 8, 9 dur. Yalnız babada hastalık varsa
prevalans % 33.8 yalnız annede varsa % 52.5 olmaktadır. Yapılan çalışmalarda tek
yumurta ikizlerinde bu hastalık % 90’a yakın oranda benzerlik gösterir. Çift yumurta
ikizlerinde ise % 57 oranındadır. Doğum sonrası prevalansı etkilememektedir.
Hastalık genetik bir komponenti gerektirmekle beraber, çevresel yansımalar klinik
tabloyu belirlemektedir (1,6).
2.4.Hormonal Faktörler
Hormonal faktörler konusunda elde kesin bir delil yoktur. Östrojen ve
progesteron seviyelerinin RAS için etiyolojik bir faktör olabileceğini gösteren
çalışmalar vardır. RAS episodları ve menstrual siklus arasında bir ilişki olduğuna
dair teoriler olmasına karşın RAS ve menstrual siklus arasında herhangi bir ilişki
olmadığını gösteren epidemiyolojik çalışmalar da vardır(1,4). Oral kontraseptif
kullanan hastalarda ve hamile hastalarda aftöz lezyonlarda remisyon olduğu
bulunmuştur(1,6,8). Ama doğumdan sonra ülserlerin tekrar alevlendiği gözlenmiştir.
Kadınların %10’unun ilk RAS episodlarını 50-59 yaşları arasında geçirmelerine
rağmen
RAS
ve
menopoz
arasında
herhangi
bir
ilişki
kesin
olarak
kanıtlanamamıştır (8).
2.5. Travma Faktörü
Aftöz Stomatitisin oluşumunda travma faktörünün hazırlayıcı bir faktör
olduğu düşünülmektedir. Mukozal bariyer aftöz stomatitten korunmada önemli rol
6
oynar. Bu nedenle aftöz stomatitler genellikle keratinize olmayan mukozada yerleşim
göstermektedir.
Sert yiyecekler, diş fırçalaması, dudak ısırması ve batıcı cisimlerin ağızda
çiğnenmesi, protez kullanımındaki travmalar, dental tedaviler sırasında oluşan
travmalar, ağız içi operasyonları sırasındaki incinmeler, intraoral enjeksiyonlar
sırasında kanülün meydana getirdiği zararlar, keskin veya abraze olmuş kırık dişler,
dolgular, kimyasal maddelerin mukozadaki irritasyonlar aftöz stomatitise sebep
olabilecek değişik travma çeşitleridir (15).
2.6.Psikolojik Faktörler
Aftöz Stomatitis endişe, korku, gerilim ve baskı gibi duygusal bozukluklarla
ilişkili psikosomatik bir hastalık olduğu görüşü çok defa tekrarlanmıştır.
RAS hikayesi olanlarda emosyonel stres RAS episodlarının gelişimini
provoke eder. Ship (16) öğrencilerin sınav zamanlarında, günlük yaşamlarına göre
aftöz ülserlerin sıklığında artış olduğunu bildirmiştir. Bazı RAS hastalarının
antidepresan tedaviden yarar görmelerine rağmen, aftöz bir uyarıcı olarak stresin
kesin mekanizması net değildir.
2.7.İlaç Reaksiyonları
Aftöz benzeri lezyonlara sebep olabilen ilaçlar; kaptopril, altın tuzları,
nikurandil,
niflumik
asit,
fenindion,
fenobarbital,
piroksikam
ve
sodyum
hipoklorittir (8). Nonsteroid antienflamtuar ilaçlar genital ülserler veya oral ülserlere
sebep olabilirler(8,17,18). Aftöz ülserler ve beta-blokerler arasında da bir ilişki
olabileceği düşünülmüştür(8,19). Bir K kanal aktivatörü olan Nikorandil
kullanımında RAS’a benzer oral ülserasyonlar görülebilir(1,8,17,19). Bu ilacı
7
kullanan hastalarda başta dil olmak üzere gingival, labial ve bukkal mukozada ve
boğazda majör afta benzer ülserlerin oluştuğu görülmüştür. Ama bu ülserler RAS’ın
aksine rekürrent değildir ve ilaç kesildiğinde kaybolurlar.
2.8.Hematinik Yetmezlikler
Oral mukoza beslenme bozuklukları ve eksikliklerde kolayca klinik
belirtiler
verir. Ortaya çıkan lezyonlarda çoğunlukla oral mukozada iltihabi
reaksiyonlar ile örtücü epiteldeki atrofi gözlenmektedir.RAS’lı hastaların çok az
bir kısmında demir, Vitamin B12, ferritin eksikliği hastalığın ortaya çıkışını da
etken olarak gözlenmiştir. RAS’lı hastalarda mutlaka hematolojik değerlendirme
gerekmektedir. RAS’lı hastaların serum ferritin seviyesinde ciddi bir azalma
görülmektedir(20). Demir seviyesindeki eksilmenin RAS’lı hastaların onda birinde
görülen özellik olduğu saptanmıştır. Sonuç olarak RAS’lı hastalarda anemiye çok az
rastlandığı ve genellikle normal serum Vitamin B12, ferritin, kırmızı kan hücresi
folat seviyelerine sahip olduklarını gösterirken diğer kontrol denekleriyle
karşılaştırıldıklarında iki kat daha az serum ferritin veya eritrosit seviyesine sahip
oldukları gözlenmiştir (21).
2.9.Diyet Alışkanlıkları ve Gıda Hipersensitivitesi
Bazı yiyecekler ve koruyuculara karşı hassasiyetin aftöz ülserlerle ilişkili
olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Normal populasyonla karşılaştırıldıklarında
RAS hastalarında yiyeceklerle ilişkili antikorların belirgin biçimde daha yüksektir.
RAS hastalarında atopi için istatistiksel olarak belirgin bir artış bulunmuştur(22).
Çikolata, kahve, yer fıstığı, tahıllar, badem, çilek, peynir, domates gibi yiyecekler
oral ülserasyonlarla ilişkili olabilir. Ayrıca tuzlu ve baharatlı yiyeceklerin RAS’ı
8
alevlendirdiğine dair gözlemlerimiz de mevcuttur. Diyet değişiklikleri nadiren
RAS’ın normal seyrini değiştirir(4,23). Yiyecek hassasiyeti RAS için sadece ilave
bir hazırlayıcı faktör olarak düşünülebilir, etiyolojik bir faktör değildir.
2.10.Sigara
Sigaranın RAS üzerine önleyici bir etkisi vardır.Sigaranın fiziksel ve
kimyasal bir travma şekli olmasına rağmen, sigara ve RAS arasında negatif bir
epidemiyolojik
ilişki
bulunmuştur(1,8,24,25).
Sigaranın
bu
önleyici
etkisi
muhtemelen oral mukozada sebep olduğu keratinizasyonla ilişkilidir. Keratin
tabakası, travma ve bakteriyel penetrasyon dahil çeşitli uyarıcı etiyolojik faktörlere
karşı lokal mekanik bir savunma bariyeri olarak davranır. Nikotinin RAS ve
enflamatuar barsak hastalıkları üzerine faydalı bir etkisi olduğu rapor edilmiştir.
Nikotin içeren tabletlerin ülserleri kontrol altına aldığı gösterilmiştir(1,8,24,25).
3.REKÜRRENT AFTÖZ STOMATİTLERİN KLİNİK ÖZELLİKLERİ
RAS, Serbest oral mukozada, ağrılı ,epitelial ülserasyonlar şeklinde
görülmektedir. Sıklıkla dudak, yanak, dilde lokalizedirler. Genellikle tek bir bölgede
başlayan küçük bir lekeden genişleyerek çapları 0.5, 3 mm’yi bulan yüzeysel ülserler
halini almaktadır. RAS klinik görüntülerine göre:

Minör aftöz ülserler

Majör aftöz ülserler

Herpetiform ülserler olarak 3’e ayrılır.
Bu sınıflandırmanın dışında Shafer ve arkadaşları Behçet hastalığının dört
majör semptomundan ilki olarak ortaya çıkan RAS’ı dördüncü bir sınıf olarak
9
kabul etmiştir. Buna ekk olarak Ercüment
E
Konukman şap hasttalığında
hayvaanlardan inssana geçen aaft’da sınıflandırmaya katmıştır.
k
Heer ülser tipi kendine özggü klinik seeyir takip etm
mektedir. (T
Tablo I)
Tablo I. Tekrarlayan
T
n aftöz ülserrlerin sınıfla
aması
Tip
Baaşlama Boyut
B
S
Sayı
Yerrleşim Sıkllık(%) Skkar İyileşm
me
Yaşı
(mm)
MiAU 10-19
1
<10
11-5
Ön bölge
80
8
Yook 1-2 haffta
MjAU
1
10-19
≥10
11-10
Ön>
>arka
10
1
Vaar
Haftalar/Aylar
HU
2
20-29
1-2
>
>10
Herr ikisi
10
1
Yook
1-2 haafta
3.1.Miinör Aftöz Ülserler

Enn çok görüleen formudurr. % 80 min
nör tiptedir.

Daaha çok kad
dınlarda görüülür. 
Ağğız bölgesin
nde önce hhiperemik daha sonraa mukozal bir vezikü
ülopapül
oluuşur. Bu lezzyon hızla bbir eritemli haleyle çev
vrilir. Üzerii gri bir meembranla
örttülü nekrotik bir ülser hhalini almak
ktadır. 
Çooğunlukla bu
ukkal mukooza ve labiaal mukozadaa görülür. 
7-114 gün kadaar ağızda kaalır ve skar bırakmadan
b
n iyileşir. 10
0
Şek
kil I. Dil ucunda minor
m
aftöz ülseraasyonlar 3.2.Majör Aftöz Ülserler
Minör aftööz ülserlere göre daha şşiddetli seyrreder.

RA
AS’lı hastalaarın %10’unnda görülürr. 
Leezyonlar dah
ha büyük vee multipl forrmdadır. 
Leezyonlar en çok nonkerratinize muk
koza da, yaani oral mukkoza, yanak
k, dudak,
dill, yumuşak damakta
d
lokkalizedirler. 
Yuuvarlak ovoid ya da irreegüler ülserrlerdir. 
Çaapları 1 cm den
d büyüktüür. 
Miinör formd
dan farklı olarak 6 hafta
h
süre ile ağızdaa kalırlar. Hastaya
rahhatsızlık verrerek ve skaatris bırakarrak iyileşirleer. 
HIIV (+) hasstalarda gözzlenen aftö
öz stomatitler de majjör ve herp
petiform
forrmların artaan frekanslar
arı ve değişik
k lokalizasy
yonlan dikkkat çekicidirr. Şek
kil II. Alt dudakta
a major aftöz ulseerasyon 3.3.Heerpetiform Aftöz Ülseerler

Afftöz Stomatiitli hastalarıın %10’u bu
u gruba gireer. 11
1

Herpetik görünümde fakat herpes simpleksin neden olmadığı ülserler için
kullanılmaktadır. 
Bu hastalarda 100 kadar küçük lezyon herpes simpleks enfeksiyonunu
hatırlatır tarzda ağız mukozasını tutar. Bunlar daha sonra genişleyerek
birbirleriyle birleşir. 
Ağız mukozasını her bölgesinde görülebileceği gibi, dilin Ventral
kısımlarında ve ağız tabanında ortaya çıkar. 
Skatris bırakmadan 7-10 gün içinde iyileşir. 3.4.Behçet Sendromu ile birlikte görülen Rekürrent Aftöz Ülserler
Behçet hastalığı nedeni bilinmeyen birçok sistemi tutan enflamatuar bir
hastalıktır. Tekrarlayan ağız içi ve genital ülserler ile birlikte göz, deri, merkezi sinir
sistemi, eklem ve damar tutulumu olabilir. Behçet Hastalığının en sık görülen
bulgusu ağız içinde tekrarlayan ülserasyonlardır. Oral ülserler küçük, yüzeyel fakat
ağrılı olup dudaklarda, dişetinde, dilde ve damakta görülebilir(31).
Hastalığın görülme sıklığı Akdeniz ülkelerinde ve uzak doğuda özellikle
Japonya'da fazladır. Yapılan bir çalışmada insidans 1:10 000 bulunmuştur. Tanı
koyduran bir test yoktur fakat tanı koymada yardımcı klinik kriterler vardır. HLABw51 geninin etkisi yakın zamanda doğrulanmıştır fakat Behçet Hastalığı’na genetik
yatkınlığın sadece %19'undan sorumlu olduğu tahmin edilmektedir. Patogenezde
aktive olmuş T hücrelerinden salınan sitokinlerin rolü önemlidir (27). Uluslararası
Behçet Hastalğı Çalışma Topluluğunun tanı ölçütlerine göre bir hastada ağız içinde
ülserasyonlara ek olarak tekrarlayan genital ülserasyon, gözde tutulum, deride
tutulum veya pozitif paterji testinden en az ikisi varsa Behçet Hastalığı tanısı
konur(26). Hulusi Behçet tarafından tanımlanan Behçet sendromunun dört majör
bulgusu:
12

Ağızda aftöz oluşumlar 
Genital aftöz oluşumlar 
Göz tutulumu

Deri lezyonları
4.REKÜRRENT AFTÖZ STOMATİTİN AYIRICI TANISI
Tekrarlayan aftlı bir hasta değerlendirileceği zaman pek çok durumun aftlarla
eşlik edebileceği gözönünde bulundurulmalıdır (Tablo II). RAS’ın
tedavisinden
önce diğer hastalıklardan ayırımı dikkatli yapılmalı ve RAS, ülserasyonlarla ilişkili
diğer hastalıklardan ayırtedilebilmelidir.
Tablo II. Aftöz ülserlerin ayırd edici tanısı
Tanı
Enfeksiyon
Viral
Herpes Virüs
Sitomegalovirüs
Varisella zoster virüs
Koksaki virus
Treponemal
Sifiliz
Fungal
Cryptosporidium
Mucormycosis
Histoplasma
Otoimmün
Behçet Sendromu
Reiter Sendromu
Enflamatuar
bağırsak hastalığı
Lupus Eritematozus
Büllöz Pemfigoid
Pemfigus Vulgaris
Hematolojik
Siklik Nötropeni
Neoplasm
Yassı epitel hücreli
karsinom
Farklı Özellikler
Veziküler lezyonlar, Tzank boyaması pozitif
İmmün sistemi baskılanmış hasta, biyopsi pozitif
Karakteristik deri lezyonları
Genelde çocuklarda, El/Ayak/Kalça lezyonları
RPR/FTA testi* pozitif, farklı deri lezyonları
İmmün sistemi baskılanmış hasta, kroniklik, biyopsi ve
kültür pozitif
Genital ülserler, üveit, retinit
Artrit, Üveit, Konjuktivit, HLA B27
Tekrarlayan kanamalı veya müköz diyare, GI**ülserler
Kelebek tarzı döküntü, ANA***-pozitif
Diffüz deri tutulumu
Diffüz deri tutulumu
Periyodik ateş, nötropeni
Kroniklik, Baş-boyun adenopatisi, biyopsi pozitif
13
*RPR/FTA: rapid plasma reagin/fluorescein treponema antibody test;
**GI:gastrointestinal;
***ANA: antinuclear antibody(28).
5.REKÜRRENT AFTÖZ STOMATİTİN TEDAVİSİ
RAS’ın hafif seyrettiği birçok hastada herhangi bir tedaviye gereksinim
olmaz. Bazı hastalar iyi bir oral hijyen sağlanarak, Sodyum Lauryl Sülfat (SLS)
içermeyen ve irritan olmayan doğru diş macunu seçimi ile atravmatik doğru
fırçalama tekniği ve ağrıya yönelik yapılan palyatif tedavilerle tedavi edilir.Ağrıyı
gidermek için benzidamin hidroklorit gibi spreyler veya gargaralar kullanılabilir.
Ama ciddi vakalarda %2’lik lidokain jel veya dilue edilmiş gargara formu daha
etkilidir.
Her ay multiple RAS episodlarıyla ciddi ağrıları ve beslenme problemi olan
hastalar ilaç tedavisine ihtiyaç duyarlar. RAS’ın kesin sebebi bilinmediği için
günümüzde RAS için uygulanan herhangi bir küratif tedavi yoktur. Tedavinin ana
amaçları; ağrı semptomlarının giderilerek hastanın düzgün beslenmesine yardımcı
olmak, lezyon süresini kısaltmak ve rekürrens sıklığını azaltmaktır. Tedavi yaklaşımı
anamneze, hazırlayıcı faktörlere, ağrının şiddetine, rekürrenslerin sıklığına ve
hastanın ilaç toleransına göre değişir.
Tedaviye başlanmadan önce hastalığın başlamasına sebep olabilecek
muhtemel predispozan faktörler dikkate alınmalıdır. Tam kan sayımı, serum folik
asit, ferritin, B-vitamin seviyeleri gibi tetkikler yapılabilir. Yetmezlik durumlarında
uygun replasman tedavileri yapılmalıdır.
Glukokortikoidler ve antimikrobiyal ajanlar RAS’ın tedavisinde en sık
kullanılan preparatlardır. Bu ilaçlar topikal kremler, ağız gargaraları, intralezyonel
enjeksiyonlar şeklinde veya sistemik olarak kullanılabilirler. Topikal kortikosteroitler
RAS hastalarında aftların oluşumuyla ilişkili olan enflamatuar proçesi sınırlandırmak
14
için kullanılır. Kortikosteroitler direkt olarak T lenfositler üzerine etki ederek RAS’ın
immunopatogenezinde rol alan alerji, travma ve mikroorganizmalar gibi faktörlere
karşı oluşan immun cevabı baskılarlar. RAS tedavisinde etkinliği gösterilen topikal
glukokortikoitler fluosinonid, triamsinolon ve klobetasoldür. Topikal kortikosteroit
kullanımında süper enfeksiyonlara dikkat edilmelidir. Çünkü topikal kortikosteroit
kullanımı pseudomembranöz kandidaya sebep olabilir. Ağız hijyeni üst düzeyde
tutulmalıdır. Eğer hasta topikal steroit kullanamıyorsa veya ülser çok büyükse
steroitler gargara olarak da kullanılabilir.
RAS tedavisinde antimikrobiyal ajanlar, mikrobiyal kontaminasyonu ve
sekonder enfeksiyonları kontrol etmek için kullanılır. Tetrasiklinli ağız gargaraları
ülser süresini, büyüklüğünü ve ağrıyı
azaltır. Tetrasiklinli gargaralar sadece
sekonder enfeksiyonları önlemekle kalmaz aynı zamanda kollejenaz aktivitesini de
inhibe eder. RAS’ın rekürrens sıklığına herhangi bir etkisi yoktur.
Bazı çalışmalar klorheksidin glukonat içeren gargaraların RAS hastalarında
ülser sayısını azalttığını göstermiştir. Fakat bunu doğrulamayan çalışmalar da
vardır(8,29,30). Klorheksidinin kötü bir tadı vardır. Ayrıca dişlerde ve dilde
kahverengi boyanmaya sebep olabilir.
RAS’ın ciddi seyrettiği, ülserlerin biri iyileşirken yenilerinin oluştuğu
hastalarda topika tedaviler yeterli olmayabilir. Bu durumda sistemik tedaviler
uygulanır. Bunun için prednisolon en sık kullanılan ilaçtır. Prednisolonun sistemik
uygulama süresini kısaltmak için kombine olarak topikal uygulamalar da yapılabilir.
Yine hastanın oral hijyeni üst düzeyde olmalıdır. Ayrıca prednisiolon azathiopirin
gibi diğer immunsupresif ajanlarla kombine edilebilir. Sistemik tedavide kullanılan
diğer ilaçlar levamisol ve thalidomittir. Levamisolun RAS semptomlarını iyileştirdiği
bildirilmiştir. Thalidomit ise toksik etkilerinden dolayı tavsiye edilmemektedir. RAS
15
tedavisinde kullanımı araştırılan diğer antienflamatuar ilaçlar kolşisin, siklosporin,
pentoksifilin, azelastin ve dapson gibi ajanlardır.
6. ÖZET
Dünyada en sık görülen oral ülseratif hastalıklardan birisi olan Rekürrent
Aftöz Stomatitisin (RAS) yapılan birçok araştırmaya rağmen kesin etiyolojisi
bulunamamıştır. Travma, mikrobiyal faktörler, yiyecekler, ilaç reaksiyonları, immun
bozukluklar, hormonal dengesizlik, sigara gibi predispozan faktörlerin ve ailesel
eğilimin RAS‘ın etiyolojisinde rol aldığı düşünülmektedir. RAS’ın kesin etiyolojisi
bilinmediği için RAS için uygulanan herhangi bir küratif tedavi yoktur ve genelde
semptomatik tedaviler uygulanır. Bu çalışmada RAS’ın etiolojisi, klinik özellikleri,
ayırıcı tanısıve tedavisi ele alınmıştır.
16
7.KAYNAKLAR
1. Scully C, Gorsky M, Nur FL. AphthousUlcerations. Dermatologic Therapy
2002,15, 185-205.
2. Ship JA. Recurrent aphthous stomatitis. An update. Oral SurgOral Med Oral
Pathol Oral Radiol Endod 1996, 81, 7-141.
3. Jurge S, Kuffer R, Scully C, Porter SR. Recurrentaphthous stomatitis. Oral Dis
2006, 12, 1-21.
4. Shashy RG, Ridley MB. Aphthous ulcers: Adifficult clinical entity. Am. J.
Otolaryngol 2000,21, 389-393.
5. Letsinger J.A, McCarty M.A, Jorizzo J. L. Comlexaphthosis: A large case series
with evaluationalgorithm and therapeutic ladder from topicals tothalidomide. J Am
Acad Dermatol 2005, 52, 500-508.
6. Field EA, Allan RB. Review article: oral ulceration– aetiopathogenesis, clinical
diagnosis and management in the gastrointestinal clinic.Aliment. Pharmacol. Ther
2003, 18, 949-962.
7.Ghate JV, Jorizzo JL, Behçet’s disease and complex aphthosis. J Am Acad
Dermatol 1999, 40(1), 1-18.
8. Natah SS, Konttinen YT, Enattah NS,Ashammakhi N, Sharkey KA, HäyrinnenImmonen R. Recurrent aphthous ulcers today: a review of the growing knowledge.
Int. J. Oral Maxillofac Surg 2004, 33, 221-234.
9. Hoover CI, Greenspan JS. Immunochemical comparison of cell0wall antigens of
various viridans streptococci, including strain 2A2+3 hot from recurrent aphthous
ulceration in man. ArchOral Biol 1983, 28(10), 917-922.
10. Jurge S, Kuffer R, Scully C, Porter SR. Recurrent aphthous stomatitis. Oral Dis
2006, 12, 1-21.
11.Birek C, McNeill K, Singer D, Ficarra G, Bowden G. Detection of Helicobacter
pylori in oral aphthous ulcers. J Oral Pathol Med. 1999, 28, 197-203.
12. Shimoyama T, Horie N, Kato T, Kaneko T, Komiyama K. Helicobacter pylori in
oral ulcerations. J Oral Sci 2000, 42, 225-229.
13. Pederson A, Hornsleth A. Recurrent aphthous ulceration: a possible clinical
manifestation of reactivation of varicella zoster or cytomegalovirus infection. J Oral
Pathol Med. 1993, 22(2), 64-68.
17
14. Ghodratnama F, Riggio MP, Wray D. Search for human herpesvirus 6, human
cytomegalovirus and varicella zoster virus DNA in recurrent aphthous stomatitis
tissue. J Oral Pathol Med. 1997, 26(4), 192-197.
15. Neville BW, Damm DD, Allen CM, Bouquot J. Allergies and Immunologic
Diseases. In: Neville B, Damm D, Allen C, Bouquot J, 2nd ed: Oral and
Maxillofacial Pathology. Philadelphia, Pennsylvania: W.B. Saunders Company;
1995,S: 236-9.
16. Ship JA, Chavez EM, Doerr PA, Henson BS, Sarmadi M Recurrent aphthous
stomatitis.Quintessence Int. 2000, 31(2), 95-112
17. Porter SR, Hegarty A, Hodgson TA, Scully C. Recurrennt aphthous stomatitis.
Clinics in Dermatology 2000, 18, 569-578.
18. Heally CM, Tornhill MH. An association between recurrent orogenital ulceration
and nonsteroidal anti-inflammatory drugs. J Oral Pathol Med 1995, 24, 46-48.
19. Boulinguez S, Cornee-Leplat I, Bouyssou- Gauthier ML, Sparsa A. Role of drug
exposure in aphthous ulcers: a case- control study. Br J Dermatol. 2000, 143, 12611265.
20. Weusten BL, Van de Wiel A. Aphthous ulcers and vitamin B12 deficiency Neth J
Med 1998, 53(4), 172-5.
21. Porter SR, Scully C, Flint S. Hematologic status in recurrent aphthous stomatitis
compared with other oral disease. Oral Surg Oral Med Oral Pathol 1988, 66(1), 41-4.
22. Veller-Fornasa C, Bezze G, Rosin S, Lazzaro M, Tarantello M, Cipriani R.
Recurrent aphthous stomatitis and atopy. Acta Derm Venereol. 2003, 83(6),469-70.
23. Eversole LR, Shopper TP, Chambers DW. Effects of suspected foodstuff
challenging agents in the etiology of recurrent aphthous stomatitis. Oral Surg Oral
Med Oral Pathol. 1982, 156, 33-38.
24. Tüzün B, Wolf R, Tüzün Y, Serdaroğlu S. Recurrent aphthous stomatitis and
smoking. Int J Dermatol. 2000, 39, 358-360.
25. Atkin PA, Thornhill MH. Minor recurrent aphthous stomatitis and smoking: an
epidemiological study measuring plasma cotinine. Oral Dis. 2002, 8, 173-176.
26. http://www.tiphastaligi.com/behcet/behcet-hastaligi-belirtileri.html
27. Lee LA. Behcet disease. Semin Cutan Med Surg 2001, 20(1),53-57.
28. 63- McBride DR. Management of Aphthous Ulcers. Am FamPhysician 2000, 62,
149-154.
29 Casiglia JM. Recurrent aphthous stomatitis: etiology, diagnosis, and treatment.
Gen Dent. 2002, 50(2), 157-166.
18
30. Scully C, Gorsky M, Lozada-Nur F.The diagnosis and management of recurrent
aphthous stomatitis: a consensus approach. J Am Dent Assoc. 2003, 134(2), 200-207.
31.Tüzün Y, Katoğyan A, Aydemir A.H, Baransü O:Dermatoloji, 2. Baskı ,Nobel Tıp
kitapevleri,İstanbul, 1994, S:339-555
19
8. ÖZGEÇMİŞ
1981 yılında Gölcük’de doğdum. İlköğretimimi İstanbul Heybeliada
İlköğretim okulunda tamamladıktan sonra ortaöğretimimi ve liseyi İzmir 60. Yıl
Anadolu Lisesi’nde tamamladım.2000 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesini kazandım.
20
21
Download