Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel

advertisement
ŞİKAYET NO : 02.2013.378
KARAR TARİHİ : 27/01/2014
TAVSİYE KARARI
ŞİKAYET EDİLEN İDARE
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri
Genel Müdürlüğü ANKARA
ŞİKAYETİN KONUSU
Şikayetçinin üçüz çocuk sahibi olması nedeniyle ekonomik
sıkıntıda olduğu ve yardım taleplerinin idare tarafından
yanıtsız bırakıldığı iddiası hakkındadır.
ŞİKAYET BAŞVURU TARİHİ
29/07/2013
I. USÛL
Şikâyet Başvuru Süreci
1 )Şikayet başvurusu, e-başvuru yolu ile 29/07/2013 tarihinde yapılmıştır. Şikâyet başvurusunun
karara bağlanması için 28/3/2013 tarihli ve 28601 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında
Yönetmeliğin 41/1-a maddesi ve İmza Yetkileri Yönergesinin 7 inci maddesinin birinci fıkrasının
(e) bendi uyarınca, şikâyetin incelenmesine ve araştırmasına geçilmiş ve 02.2013/378 şikayet
no.lu tavsiye önerisiyle Kamu Başdenetçisine sunulmuştur.
B. Ön İnceleme Süreci
2) Yapılan ön inceleme neticesinde, şikâyetin inceleme ve araştırmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
II OLAY VE OLGULAR
3) Şikâyetçi, 07/12/2012 tarihinde üçüz bebeklerinin doğduğunu, Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı'na yaptığı birçok yardım talebi başvurusunun cevapsız bırakıldığını, söz konusu
başvurulara verilen cevaplarda ise, dağılmayan ailelere yardım yapılamayacağının belirtildiğini,
kendisinin üçüz bebekleri sebebiyle ciddi ekonomik sıkıntı içerisinde bulunduğunu, yardım
yapılabilmesi için ailelerin dağılması şartını arayan devletin çoğul gebelikler sonucu çoğul bebek
sahibi olan insanlara farklı olanaklar sunması gerektiğini belirterek mağduriyetinin giderilmesini
talep etmektedir.
B. İdarenin Şikâyete ilişkin Açıklamaları
4) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün 19/09/2013 tarih
ve 97919 sayılı cevabi yazısında; Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün 3294 sayılı Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile oluşturulan Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynakları ile yine aynı Kanuna göre her il ve ilçede oluşturulan ve
başkanlıklarını Valilerin/Kaymakamlıkların yaptığı, 973 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakfı aracığı ile 3294 sayılı Kanun kapsamında olan fakrü zaruret içinde ve muhtaç durumdaki
vatandaşlarımıza temel ihtiyaçlarının (gıda, yakacak, sağlık, barınma, eğitim gibi) karşılanmasına
yönelik yardımlar ile çalışabilir durumda bulunan vatandaşlarımızın üretken hale getirilmesi
yönünde proje destekleri verdiği, özel hukuk tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar olan Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarının karar organlarının Mütevelli Heyetler olduğu,
vatandaşların yardım talepleri için ikamet ettikleri il/ilçede kurulu bulunan Sosyal Yardımlaşma
ve Dayanışma Vakfına müracaat etmeleri gerektiği, kişinin 09/11/2012 tarihinde Uşak Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına yardım talebiyle başvuruda bulunduğu, 10/04/2013 tarihli
Mütevelli Heyeti kararı ile 200 TL nakdi yardım, 24/07/2013 tarihli Mütevelli Heyeti kararı ile
150 TL gıda yardımı yapıldığı, kişinin aylık 800 TL ücretle bilgisayar firmasında çalıştığı, 2010
model Fiat Punto marka araç sahibi olduğu, eşinin bir dershanenin halkla ilişkiler bölümünde
çalışırken doğum iznine ayrıldığı yönünde tespitlerin yapıldığı, bundan sonraki yardım talepleri
için Vakfa başvuruda bulunması gerektiği konusunda 15/08/2013 tarih ve 86221 sayılı yazı ile
kişiye bilgi verildiği, 29/06/2013 tarih ve 547117 sayılı BİMER başvurusunun Uşak Aile ve
Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ve Uşak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına
yönlendirildiği, Vakıf Mütevelli Heyetinin 03/07/2013 tarih ve 28 sayılı toplantısında ilgilinin
durumunun değerlendirildiği, ancak yardım talebinin uygun görülmediği, zira söz konusu Genel
Müdürlükçe yürütülen Sosyal ve Ekonomik Destek Yönetmeliğinin 6 ncı maddesinin
(a)ve (b) bentleri ile yine aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin (b) ve (d) bentleri kapsamındaki
çocuklara yardımların öncelikle yapıldığı, Uşak Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünce kişi
hakkında yapılan araştırma neticesinde bahsi geçen mevzuat hükümleri gereği yardım talebinin
uygun görülmediği ve kişiye 02/07/2013 tarih ve 3859 sayılı yazı ile yanıt verildiği ifade
edilmektedir.
C. Olaylar
5) a) Üçüz çocuk sahibi olan şikâyetçi, Başbakanlık İletişim Merkezi BİMER kanalı ile üç kez
yardım talebi başvurusunda bulunmuş olup, şikayetçiye yardım talebine ilişkin olarak ikamet
ettiği yerdeki Uşak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına müracaat etmesi gerektiği
yönünde bilgi verilmiştir.
b) Şikâyetçi, 09/11/2012 tarihinde Uşak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına yardım
talebiyle başvuruda bulunmuş, kendisine 10/04/2013 tarihli Mütevelli Heyeti kararı ile 200 TL
nakdi yardım, 24/07/2013 tarihli Mütevelli Heyeti kararı ile 150 TL gıda yardımı yapılmıştır.
c) Şikayetçinin 29/06/2013 tarih ve 547117 sayılı BİMER başvurusu Uşak Aile ve Sosyal
Politikalar İl Müdürlüğü ve Uşak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına yönlendirilmiş,
Vakıf Mütevelli Heyetinin 03/07/2013 tarih ve 28 sayılı toplantısında ilgilinin durumu
değerlendirilerek yardım talebinin uygun görülmediği bildirilmiştir.
II. HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat
6) Anayasanın "Cumhuriyetin nitelikleri" başlıklı 2 nci maddesinde; Türkiye Cumhuriyetinin,
toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir
hukuk Devleti olduğu belirtilmiştir.
Anayasanın "Devletin temel amaç ve görevleri" başlıklı 5 inci maddesinde, kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal,
ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmak, düzenlenmiştir.
Anayasanın 90 ıncı maddesinin 5 inci fıkrasında " Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile
Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe
konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda
farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma
hükümleri esas alınır." hükmünü içermekte olup,
Türkiye Cumhuriyeti tarafından 14 Eylül 1990 tarihinde imzalanmış ve 9 aralık 1994 tarihinde
onaylanarak 11 aralık 1994 tarihinde yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına
Dair Sözleşmenin 3 üncü maddesi"Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler,
idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün
faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir." hükmünü,
15 Ağustos 2003 tarihinde imzalanmış ve 4/6/2003 tarihli ve 4867 sayılı Kanunla onaylanmasıyla
yürürlüğe giren Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası
Sözleşmenin 11 inci maddesinin 1 inci fıkrası ise " Bu Sözleşmeye taraf devletler, herkesin yeterli
beslenme, giyim ve konut da dahil olmak üzere, kendisi ve ailesi için yeterli bir yaşam düzeyine
sahip olma ve yaşam koşullarına sürekli geliştirme hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Taraf
devletler bu hususta hür rızaya dayalı uluslararası işbirliğinin temel önemini kabul ederek, bu
hakkın güvence altına almak için uygun tedbirler alacaklardır. " hükmünü içermektedir.
7) 08/06/2011 tarih ve 27958 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 633
sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin "Görevler" başlıklı 2 nci maddesinin (f) bendinde, toplumun sosyal yardım ve
korumaya ihtiyaç duyan kesimlerine yönelik yardım faaliyetlerini düzenli ve etkin biçimde
yürütmek; yoksullukla mücadeleye ilişkin ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesini koordine
etmek, bu alanda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlar arasında işbirliği ve
koordinasyonu sağlamak, adı geçen Bakanlığın görevleri arasında sayılmıştır.
8) 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun "Amaç" başlıklı 1. maddesinde bu Kanunun amacı
korunmaya, bakıma veya yardıma muhtaç aile, çocuk, engelli, yaşlı ve diğer kişilere götürülen
sosyal hizmetlere ve bu hizmetleri yürütmek üzere kurulan teşkilatın kuruluş, görev, yetki ve
sorumluluklar ile faaliyet ve gelirlerine ait esas ve usulleri düzenlemek olduğu belirtilmiş,
"Tanımlar" başlıklı 3. maddesinde ise sosyal hizmetler; kişi ve ailelerin kendi ve bünye ve çevre
şartlarından doğan ve kontrolleri dışında oluşan maddi, manevi ve sosyal yoksunluklarının
giderilmesine ve ihtiyaçlarının karşılanmasına, sosyal sorunlarının önlenmesi ve çözümlenmesine
yardımcı olunmasını ve hayat standartlarının iyileştirilmesi ve yükseltilmesini amaçlayan sistemli
ve programlı hizmetler bütünü olarak düzenlenmiştir.
9) 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun "Kapsam " başlıklı
2 nci maddesinde, fakrü zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan kanunla kurulu sosyal
güvenlik kuruluşlarına tabi olmayan ve bu kuruluşlardan aylık ve gelir almayan vatandaşlar ile
geçici olarak küçük bir yardım veya eğitim ve öğretim imkanı sağlanması halinde topluma faydalı
hale getirilecek, üretken duruma geçirilebilecek kişilerin bu Kanun kapsamı içinde olduğu, ayrıca
kanunla kurulu sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olmakla veya bu kuruluşlarca aylık veya gelir
bağlanmış olmakla birlikte, Fon Kurulunca belirlenecek ölçütlere göre; hane içindeki kişi başına
düşen geliri, onaltı yaşından büyükler için belirlenen aylık net asgari ücretin 1/3'ünden az olan
kişilerden fakir ve muhtaç durumda bulunanların da bu Kanun kapsamında yer aldığı
düzenlenmiştir.
10)
28/09/1986 tarih ve 19325 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe
giren Sosyal H i z m e t l e r v e Ç o c u k E s i r g e m e K u r u m u S o s y a l v e E k o n o m i k
D e s t e k Yönetmeliğinin "Tanımlar" başlıklı 2 nci maddesinde; "muhtaçlık" kavramının
kendisini, eşini ve bakmakla yükümlü olduğu çocuklarını, anne ve babasını, bulundukları mahallin
hayat şartlarına göre asgari seviyede geçindirmeye yetecek geliri, malı veya kazancı bulunmama
halini ifade ettiği; "korunmaya muhtaç çocuk" kavramının beden, ruh ve ahlak gelişimleri veya
şahsi güvenlikleri tehlikede olup; ana veya babasız, ana ve babasız; ana veya babası veya her ikisi
de belli olmayan; ana ve babası veya her ikisi tarafından terk edilen; ana veya babası tarafından
ihmal edilip, fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü
sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen
çocuğu ifade ettiği ( aynı tanıma 2828 sayılı Kanunun 3.maddesinde b fıkrasında da yer
verilmiştir.); "nakdi yardım" kavramının müracaatçının sosyal inceleme raporu sonucunda
belirlenen ihtiyacına göre verilecek para yardımını ifade ettiği; "sosyal yardım tutarı" kavramının
en yüksek Devlet memuru aylığı (ek gösterge dahil) tutarını ifade ettiği; "geçici yardım"
kavramının sosyal ve ekonomik bir sorunun çözümünde yardımcı olabilmek amacıyla yılda bir,
zaruri hallerde en çok iki defaya mahsus olmak üzere yapılacak yardımları ifade ettiği; "süreli
yardım" kavramının muhtaç kişilere karşılaştıkları hayat güçlüklerini gidermek amacıyla
Kurumun bütçe imkanları ölçüsünde yapılacak yardımları ifade ettiği belirtilmiştir.
Adı geçen Yönetmeliğin "Genel esaslar"başlıklı 5 inci maddesinde ayni ve nakdi yardım
uygulamalarına ait genel esaslar belirlenmiş olup; söz konusu maddenin (b) bendinde, ayni ve
nakdi yardım programlarının uygulanmasında korunmaya muhtaç çocuğa ve ailesine, muhtaç
sakata ve muhtaç yaşlıya öncelik tanınacağı, yardım talebinin kurum imkanları ile
karşılanamayacak derecede fazla olması halinde önceliklerin; muhtaç olma derecesi, aciliyet
durumu ve müracaat veya tespit sırası esas alınarak belirleneceği; (c) bendinde, ayni ve nakdi
yardım uygulamalarında, muhtaç durumda bulunan kişilerin en kısa sürede kendi imkanları ile
geçinebilecekleri bir hale gelebilecekleri hizmeti sağlama anlayışı içinde bulunulmasının esas
olduğu; (e) bendinde, ayni ve nakdi yardımların yapılmasında ve muhtaçlık tespitinde Kurumun
takdir yetkisinin esas olduğu, yardımlardan daha önce faydalanmış olmanın bir hak
doğurmayacağı düzenlenmiştir.
Söz konusu Yönetmeliğin "Yardımdanyararlanacak olanlar" başlıklı 6 ncı maddesinde Genel
Müdürlüğün sosyal yardım hizmetlerinde, korunmaya muhtaç çocukların, ailelerinin yanında
yaşamlarını sürdürmelerinin temel hedef olduğu ve bu hizmetlerden öncelikle bu maddenin (a) ve
(b) bentlerinde sayılan korunmaya muhtaç çocukların yararlandırılacağı belirtilmiş olup; (a)
bendinde, ekonomik yoksunluk nedeniyle haklarında korunma/tedbir kararı aldırılarak, sosyal
hizmet kuruluşlarının himayesine bırakılan, desteklendikleri takdirde ailesi veya yakınları
tarafından yanlarına alınabilecek özellikleri taşıyan çocuklar; (b) bendinde ise, ekonomik
yoksunluk nedeniyle haklarında korunma/tedbir kararı alınarak Kuruma ait bir sosyal hizmet
kuruluşuna yerleştirilmesi talep edilen ve kendilerine sosyal ve ekonomik destek sağlanamaması
durumunda Kuruma ait sosyal hizmet kuruluşuna yerleştirilmesi zorunlu görülen, ancak
korunma/tedbir kararı alınmaksızın sosyal ve ekonomik destekle ailesi veya yakınları tarafından
bakılabilecek çocuklar sayılmıştır.
Adı geçen Yönetmeliğin "Sosyal Yardımlardan Faydalanma" başlıklı 12 nci maddesinde;
Kurumca yapılacak ayni ve nakdi yardımların karşılıksız olduğu, ayni ve nakdi nitelikteki sosyal
yardımlardan bu Yönetmelik esaslarına göre korunma kararına bakılmaksızın öncelikle muhtaç
çocuklar ile muhtaçlığı tespit edilen kişilerin ve ailelerin faydalanacağı, ayni ve nakdi yardım
hizmetinden faydalanmak için korunma kararı olması şartının aranmayacağı, sosyal yardımların
yapılmasında kişilerin diğer kaynaklardan elde ettikleri yardımların dikkate alınacağı, birden fazla
kaynaktan süreli sosyal yardım ödemesinden yararlanılamayacağı düzenlenmiştir.
B. Hukuka ve Hakkaniyete Uygunluk Yönünden Değerlendirme ve Gerekçe
11) Şikâyetçi, 07/12/2012 tarihinde üçüz bebeklerinin doğduğunu, bu sebeple ciddi ekonomik
sıkıntı içerisinde bulunduğunu, bu durumdaki insanlara yardım yapılabilmesi için ailelerin
dağılması şartını arayan devletin çoğul gebelikler sonucu çoğul bebek sahibi olan insanlara farklı
olanaklar sunması gerektiğini belirterek mağduriyetinin giderilmesini talep etmektedir.
Şikayetçinin Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) kanalı ile üç kez yardım talebi başvurusunda
bulunması üzerine, 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununun 7 nci
maddesi gereğince ihtiyaç sahibi vatandaşlara nakdi ve ayni yardımda bulunmak üzere kurulan
sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından biri olan Uşak Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışma Vakfına müracaat etmesi gerektiği yönünde bilgi verildiği görülmektedir.
12)
Hukuki değerlendirme ve gerekçe bölümü 7,9,10 uncu paragraflarında açıklandığı
üzere şikayet başvurusunda bulunanın çocuklarının ayni ve nakdi yardım programlarından
faydalandırılmalarında öncelik tanınan korunmaya muhtaç çocuk ve kimseler kapsamına
girmediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla şikayetçinin üçüz çocuk sahibi olması nedeniyle kendisine
yardımda bulunulması talebinin söz konusu mevzuat hükümleri doğrultusunda reddedilmesinde
hukuka aykırılık bulunmadığı düşünülmektedir.
Diğer yandan Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında sosyal
devlet ilkesine yer verildiği; 5 inci maddesinde ise, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlama; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırma ve
insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmanın devletin
temel amaç ve görevleri arasında sayıldığı dikkate alındığında; konunun sosyal devlet ilkesi
çerçevesinde ele alınması gerekliliği söz konusudur.
"Sosyal Devlet" ilkesi Anayasa Mahkemesi kararlarında, ferdin huzur ve refahını gerçekleştiren
ve teminat altına alan, işsizliği önleyici ve millî gelirin adalete uygun biçimde dağılmasını
sağlayıcı tedbirler alan adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini yükümlü
sayan, hukuka bağlı kararlılık içinde ve gerçekçi bir özgürlük rejimini uygulayan devlet, şeklinde
tanımlanmış olup; bahsi geçen ilkenin gerçekleştirilmesi için toplumda yoksul ve muhtaç
insanlara Devletçe yardım edilerek onlara insan onuruna yaraşır asgarî yaşam düzeyi sağlanması,
böylece, sosyal adaletin ve sosyal devlet ilkelerinin gerçekleşmesine elverişli ortamın yaratılması
gerekliliğinden söz edilmiştir.
Nitekim yukanda yer alan 633 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin "Görevler" başlıklı 2 nci maddesinin (f) bendinde
düzenlenen adı geçen Bakanlığın görevlerinin "sosyal devlet ilkesi" nin bir yansıması olduğu
görülmektedir.
Somut olayda, şikayetçinin aylık 800 TL ücretle bilgisayar firmasında çalıştığı, 2010 model Fiat
Punto marka araç sahibi olduğu ve eşinin bir dershanenin halkla ilişkiler bölümünde çalışırken
üçüz bebeklerinin doğması üzerine ciddi ekonomik sıkıntı içerisine düştüğü, bu sebeple Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı'na birçok yardım talebinde bulunduğu, bu talepleri sonucunda Uşak
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Mütevelli Heyetinin 10/04/2013 tarihli kararı ile 200
TL nakdi yardım, 24/07/2013 tarihli kararı ile 150 TL gıda yardımı yapıldığı, sonraki yardım
taleplerinin ise, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Sosyal ve Ekonomik Destek
Yönetmeliği gereğince sosyal yardım hizmetlerinden yararlandırılacaklarda bulunması gereken
şartları taşımadığı gerekçesiyle reddedildiği, dolayısıyla şikayetçinin üçüz bebek sahibi olması
dolayısıyla yaşadığı mağduriyetin devam ettiği görülmektedir.
Somut olayımızda sosyal güvencesi olan şikayetçinin ve eşinin aldıkları maaşla geçinirken çoğul
gebelik sonucu üçüz bebek sahibi olma durumunun, arka arkaya bilinçli bir biçimde çocuk sahibi
olma durumundan farklı olarak öngörülemez bir durum olup, üçüz bebek sahibi olmaları
sonucunda maddi açıdan sıkıntıya düşmeleri ve maddi yardım gereksinimi duymaları pek tabiidir.
2828 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen 3. maddesinde sosyal hizmetler tanımı yapılırken ... kişi
ve ailelerin kontrolleri dışında oluşan maddi ve manevi ve sosyal yoksunluklarının giderilmesine
ve ihtiyaçlarının karşılanmasına amaçlayan hizmet olarak yapılmıştır. Buradan hareketle
şikayetçinin sosyal güvencesi olması, asgari ücret düzeyinde bir geliri ve ihtiyacını giderecek
derecede ve lüks niteliği haiz olmayan bir araç sahibi olması sebebiyle fakrü zaruret içinde
olmadığı gerekçesiyle ayni ve nakdi yardıma muhtaç olmadığı sonucuna varılmasının makul ve
hakkaniyete uygun olduğu söylenemez. Ayni ve nakdi yardım talebinde bulunan kişilerin bu
yardımlardan yararlanmada "öncelik hakkı ve muhtaçlık" durumunun tespitinde, kontrolleri
dışında oluşan maddi ve manevi yoksunlukları ile somut koşulları da göz önünde bulundurulmalı,
bu yönde gerekli mevzuat değişikliği yapılmasının doğru olacağı değerlendirilmektedir. Kaldı ki,
çoğul gebelik gibi kontrolleri dışında oluşan maddi manevi yoksunlukları bulunanlara yapılacak
olan ayni ve nakdi yardımların belli bir süre için yapılması, durumlarının periyodik olarak takip
edilmesi ve maddi durumları ile ilgili ayrıntılı bilgi ve belge toplanması yoluna gidilip, kişinin
yardım almadan hayatını sürdürebileceği maddi şartlara sahip olduğunun tespit edilmesi halinde
ise bu yardımın kesilmesi her zaman mümkündür.
Sonuç olarak; çoğul gebelik sonucu doğan üçüz bebeklerin, gerekli bakım ve korumanın
sağlanması suretiyle maddi ve manevi varlıklarının gelişimi ve esenliği için ekonomik sıkıntı
içinde bulunan şikayetçiye ayni ve nakdi yardım yapılması "sosyal devlet" ilkesinin bir gereği
olduğu gibi, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin ve Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmelerin yukarıda belirtilen hükümlerinin de bir gereği
olduğundan, şikâyetçinin maddi yardım talebinin kabul edilerek mağduriyetinin giderilmesinin
hakkaniyete daha uygun olacağı kanaatine varılmıştır.
III. HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN YASAL MEVZUAT
A. Dava Açma Süresinin Yeniden Başlaması
13) 14/6/2012 tarihli ve 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 21 inci maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca, bu tavsiye kararı üzerine otuz gün içinde herhangi bir işlem tesis edilmez
veya eylemde bulunulmaz ise durmuş olan dava açma süresi kaldığı yerden işlemeye
başlayacaktır.
B. Yargı Yolu
14) 2709 Sayılı 1982 Anayasasının "Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması" başlıklı 40 ıncı
maddesinin ikinci fıkrasında, "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve
mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." hükmü yer almakta olup, 6328 sayılı
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun 20 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, adı geçen
idarenin işlemlerine karşı 60 günlük dava açma süresinden arta kalan süre içinde Uşak ilinin bağlı
olduğu Manisa İdare Mahkemesine yargı yolu açıktır.
IV.
KARAR
Açıklanan gerekçelerle şikâyetin kabulü ile;
Anayasada Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında sayılan "sosyal devlet" ilkesi ve yukarıda
yer verilen ulusal ve uluslararası mevzuat çerçevesinde, çoğul gebelikler gibi öngörülemeyen,
kişilerin kontrolü dışında oluşarak maddi, manevi ve sosyal yoksunluklara sebep olan durumları
da kapsar şekilde sosyal yardım hizmetlerinden yararlanma olanaklarının ve muhtaçlık tanımının
genişletilmesi yönünde gerekli mevzuat değişikliği yapılması ve şikayetçinin mağduriyetinin
giderilmesi hususunda AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞINA TAVSİYEDE
BULUNULMASINA,
6328 .sayılı Kanunun 20 inci .maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, AİLE VE SOSYAL
POLİTİKALAR BAKANLIĞINA bu karar üzerine tesis edilecek işlem ya da tavsiye edilen
çözümün uygulanabilir nitelikte görülmediği takdirde gerekçesinin otuz gün içinde Kurumumuza
bildirilmesinin zorunlu olduğuna,
Bu kararın şikayetçi ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliğine,
Türkiye Cumhuriyeti Kamu Başdenetçisi'nce karar verildi.
M.Nihat ÖMEROĞLU
Kamu Başdenetçisi
Download