T.C. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI Tez Yöneticisi Prof. Dr. H. Nezih DAĞDEVİREN ÜNİVERSİTE ÇAĞINDAKİ ERGENLERİN CİNSEL BİLGİ, TUTUM VE DAVRANIŞLARI 2008-2010 (Uzmanlık Tezi) Dr. Osman KORKMAZ EDİRNE - 2011 0 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim ve tezimin hazırlanmasında emeği geçen tez danışmanım ve anabilim dalı başkanı Prof. Dr. H. Nezih Dağdeviren'e, yardım ve katkılarını esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Ayşe ÇAYLAN ve Yrd. Doç. Dr. Serdar ÖZTORA'ya, veri analizi ve değerlendirmede katkıları olan Prof. Dr. İsmail Hamdi KARA ve Yrd. Doç. Dr. Davut BALTACI'ya, eğitimimde emeği geçen tüm hocalarıma, birlikte çalıştığımız tüm asistan arkadaşlarıma teşekkür ederim. 1 İÇİNDEKİLER GİRİŞ VE AMAÇ…………………………………………………………………………1 GENEL BİLGİLER………………………………………………………………………5 ERGENLİKTE FİZİKSEL GELİŞİM……………………………………………6 PUBERTE…………………………………………………………………………..7 PUBİK KILLANMA, ÜREME ORGANLARI VE MEME GELİŞİMİ.………….7 ERGENLERDE BİLİŞSEL VE PSİKOSOSYAL GELİŞİM…………………..12 GENÇLERİN CİNSELLİĞİ……………………………………………………..15 CİNSEL SAĞLIK…………………………………………………………………16 ERGENLERİN CİNSEL NORM VE DEĞERLERİ……………………………17 GENÇLERİN CİNSEL GEREKSİNİMLERİ…………………………………..17 CİNSELLİKTE BAKIŞ AÇILARI………………………………………………20 ÜLKEMİZDE CİNSEL SAĞLIK EĞİTİMİ……………………………………21 TÜRKİYE'DE GENÇ NÜFUSUN ÜREME VE CİNSEL SAĞLIĞI………….24 BİRİNCİ BASAMAKTA ERGENLER İÇİN SAĞLIK BAKIM………………26 GEREÇ VE YÖNTEMLER…………………………………………………………...31 BULGULAR………………………………………………………………………………38 TARTIŞMA………………………………………………………………………………100 SONUÇLAR……………………………………………………………………………..119 ÖZET………………………………………………………………………………………122 2 SUMMARY………………………………………………………………………………124 KAYNAKLAR…………………………………………………………………………….126 EKLER 3 SİMGE VE KISALTMALAR AP : Aile planlaması CYBH : Cinsel yolla bulaşan hastalıklar FSH : Folikül stimulan hormon HIV/AIDS : Human immunodeficiency virus/Acquired immune deficiency syndrome İKGV : İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı LH : Luteinizan hormon TNSA : Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması UNFPA : United Nations Fund for Population Activities 4 GİRİŞ VE AMAÇ Aile Hekimliği, kendine özgü eğitim içeriği, araştırması, kanıt temeli ve klinik uygulaması olan akademik ve bilimsel bir disiplin ve birinci basamak yönelimli klinik bir uzmanlıktır (1). Demografik değişiklikler, tıptaki gelişmeler, sağlık ekonomisi ve hastaların gereksinimleri ve beklentileri dikkate alınarak, sağlık hizmeti vermenin ve sunmanın yeni yolları aranmaktadır. Uluslararası kanıtlar, toplum içinde uygulama yapan iyi eğitilmiş genel tıp hekimlerinin (Aile Hekimleri) çalıştığı etkin bir birinci basamak temelinde örgütlenmiş sağlık sistemlerinin, birinci basamak yönelimi zayıf olanlardan hem daha maliyet-etkili hem de klinik olarak daha etkili sağlık bakımı sağladığını göstermektedir (1). Aile Hekimliği disiplini; 1. Sağlık sistemiyle ilk tıbbi temas noktasını oluşturur; hizmet almak isteyenlere açık ve sınırsız bir giriş sağlar; yaş, cinsiyet ya da kişinin başka herhangi bir özelliğine bakmaksızın tüm sağlık sorunlarıyla ilgilenir. 2. Sağlık kaynaklarının etkili kullanımını sağlar. Bunu bireylere sunulan bakımı koordine ederek, birinci basamakta diğer sağlık çalışanlarıyla birlikte çalışarak ve gerektiğinde hasta adına üstlendiği savunmacılık göreviyle diğer uzmanların sunduğu hizmetlerle teması yöneterek yapar. 3. Bireye, ailesine ve topluma yönelik kişi merkezli bir yaklaşım geliştirir. 4. Kendine özgü hastayla görüşme süreci vardır. Bu süreç, etkili bir iletişimle doktor ve hasta arasında zaman içinde gelişen bir ilişki kurulmasını sağlar. 1 5. Sağlık hizmetlerinin hastanın gereksinimleriyle belirlenen sürekliliğini sağlamaktan sorumludur. 6. Rahatsızlıkların toplum içindeki prevalans ve insidansının belirleyici olduğu özgün bir karar verme sürecine sahiptir. 7. Hastaların akut ve kronik sağlık sorunlarını aynı anda yönetir. 8. Gelişiminin erken evresinde henüz ayrımlaşmamış bir şekilde ortaya çıkan ve ivedi girişim gerektirebilen rahatsızlıkları yönetir. 9. Uygun ve etkili girişimlerle sağlık ve iyilik durumunu geliştirir. 10. Toplumun sağlığı için özel bir sorumluluk üstlenir. 11. Sağlık sorunlarını fiziksel, ruhsal, toplumsal, kültürel ve varoluş boyutlarıyla ele alır (1). Aile Hekimleri, disiplinin ilkelerine göre eğitilmiş uzman hekimlerdir. Esas olarak yaş, cinsiyet ve rahatsızlık ayrımı yapmaksızın tıbbi bakım arayan her bireye kapsamlı ve sürekli bakım sağlamadan sorumlu kişisel doktorlardır. Bireylere kendi aile, toplum ve kültürleri bağlamında hizmet sunarlar; bunu yaparken her zaman hastalarının bağımsız kişiliklerine saygı duyarlar. Ayrıca topluma karşı da mesleksel sorumluluk taşırlar. Rahatsızlıklarının yönetimini hastalarıyla görüşürken, yineleyen temaslarla oluşan bilgi birikimini ve güveni kullanarak fiziksel, ruhsal, toplumsal, kültürel ve varoluşsal etkenleri birlikte değerlendirirler (1). Bu çalışmanın planlanmasındaki amaç Aile Hekimliği disiplininin yaklaşımı çerçevesinde, ergenlik döneminde cinsel sağlığın korunması ve önlemlerin alınabilmesinin sağlanmasına katkıda bulunmaktır. Ergenlere yönelik cinsel ve üreme sağlığı çalışmaları, üzerinde önemle durulması gereken ve özel perspektif gerektiren bir konudur. Dünyada ergen nüfusun hızla artmasıyla birlikte ergenlerin cinsel ve üreme sağlığı gereksinimleri de artmıştır (2). Türkiye'de cinsellik, başka birçok ülkede olduğu gibi, üstü kapalı bir konu olarak kalmış olup bu konuyla ilgili eğitim, hizmet ve araştırma yetersizdir. Ergenler ve gençler için önemli olan, erişkin yaşamına geçerken, içinde yaşadıkları ortamla uyum içinde cinselliklerini yaşamayı öğrenmeleridir. Ergenler ve gençler ruh sağlığı açısından başkalarına ve kendilerine zarar vermeden, bedensel sağlıklarını kötü etkilemeden, toplumda kendilerini zor duruma sokmadan diğer alanlarda olduğu kadar cinsellik konusunda da tutum ve davranışlarını yönlendirebilmelidirler (2). 2 Adolesan dönemde sağlık risklerinin görülme sıklığının artması, dünyada ve Türkiye’de bu döneme özgü üreme sağlığı hizmetlerinin planlanması ve hizmet sunumu kapsamında gelişmeleri hızlandırmıştır. Dünya nüfusunu ilgilendiren sorunların tartışıldığı Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Programında (1994) ve kadının toplumdaki konumunun tartışıldığı Pekin Kadın Konferansı sonuç bildirgelerinde (1995) “Gençlerin cinsellik ve üreme sağlığı konusunda bilgilendirilme ve hizmetlere ulaşma hakkının korunması ve desteklenmesi” kararlaştırılmıştır. Bu toplantılarda aile planlaması (AP), gebelik ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların (CYBH) önlenmesi konularının içinde yer aldığı bütüncül bir üreme sağlığı yaklaşımı ile koruyucu programların geliştirilmesi önerilmektedir. Koruyucu programlar kapsamında toplumsal cinsiyet eğitimi çalışmaları, şiddet ve cinsel istismara yönelik danışmanlık, ruh sağlığı çalışmaları, erken tanı ve tedavi yaklaşımının benimsendiği merkezlerinin kurulması, cinsellik ve sorumlu cinsel davranışlar konusunda sağlık personelini ve gençleri bilgilendirme ve davranış değişikliğine yönelik eğitim programları yer almaktadır (3). Dünya Sağlık Örgütü’nün yaptığı bir çalışmada adolesanlara hizmet veren hizmet sunucularının hepsi adolesan dönemin ayrı ve özel bir dönem olduğunu, ergenlerin bu dönemde bilgi, danışmanlık ve çeşitli hizmetlere gereksinimleri olduğunu düşünmektedirler. Onbeş yaş altı grup için bedensel değişimler, üreme organ ve fonksiyonları gibi konuların çok önemsendiği; gençlerin, bu dönemde vücut imajları, görünümleri ve fizyolojik değişimler konusunda kabullenme ve bu değişimlere ilişkin normal-normal dışı hususlar konusunda bilgi gereksinimlerinin fazla olduğu bildirilirken, 15 yaş üstü grup için cinsel sağlık ve buna bağlı konuların daha önemli olduğu ve buna göre bilgi, danışmanlık, hizmet gereksinimleri olduğu belirtilmiştir (3). Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü, Genç Dostu projesi çerçevesinde 2006 yılında, Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı başlıklı uluslararası bir sempozyum düzenlemiştir. Bu sempozyumda ergenlik döneminin çok riskli, olumsuz etkilenmeye açık bir dönem olmasının yanı sıra, fırsat dönemi olduğunu da vurgulamıştır (4). Sağlık Bakanlığı'nın bu konudaki genel politikası; sekizinci beş yıllık kalkınma planı, üreme sağlığı ve AP alt komisyonu raporu doğrultusunda; “Ülke çapında ergenlere ve gençlere yönelik üreme sağlığı hizmetlerinin verilmesinin sağlanması, ergenlerin ve gençlerin özel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri sağlık hizmetlerini yeterince kullanmalarının sağlanması, ergenlerin ve gençlerin üreme ve cinsel sağlık konularında doğru, yeterli bilgi edinmeleri için gerekli şartların oluşturulması, materyal geliştirilmesi ve kullanımının sağlanması, ergenlere 3 ve gençlere yönelik istatistiki bilgi eksikliğinin giderilerek, ergenlere verilen hizmetlerin değerlendirilmesi, söz konusu hizmetlere ait kayıt bildirim sisteminin oluşturulması, ulaşılması zor olan gençler için (sokaklarda çalışan/yaşayan gençler, engelli gençler, evde oturan genç kızlar) özel planlama ve savunuculuk çalışmaları yürütülmesi” olarak açıklanmıştır (4-6). Ülkemizde bilgi yetersizliği ve yanlış bilgilenme, uygun olmayan ya da niteliksiz üreme sağlığı hizmetleri, cinselliğin tabu olarak görülmesi, baskı ve ayrımcı toplumsal uygulamalar özellikle üniversite çağında yeni çevre ve kimlik kazanma çabaları içerisindeki bireylerin, kendi bedenlerine yabancı büyümelerine ve farkındalıkları olmadığı için de çok kolay risk almalarına neden olmakta bunun sonucu olarak da erken yaşta cinsel ilişkiler, ergen gebelikleri ve doğumları ve sağlıksız koşullarda yapılan gebelik sonlandırmaları, Human immunodeficiency virus/Acquired immune deficiency syndrome (HIV/AIDS) ve CYBH gibi istenmeyen sonuçları beraberinde getirmektedir. Ayrıca yapılan araştırma ve anketlerde belirlenen yanlış inanışlardan biri de gençlerin bu konularda yanlış, kulaktan dolma duyumlar sonucu bilgi düzeylerinin yeterli olduğunu düşünmeleri ve herhangi bir eğitime ihtiyaç duymamalarıdır (7). Son yapılan araştırmalar göstermektedir ki Türk lise ve üniversitelerinde gençlerin bir çoğu cinsel tecrübelerinin olduğunu kabul etmektedirler. Ancak cinsel sağlık konusunda yeterli derecede bilgi sahibi değillerdir. Kolay bir tahminle güvenli cinsel ilişki tecrübesi yaygın olmadığından HIV/AIDS gençleri tehdit altına almaktadır (6,8). Bu çalışmada Trakya Üniversitesi’ne kayıt işlemini tamamlamış öğrencilere, araştırmacılar tarafından geliştirilen bir anket formunun uygulanarak, öncelikle üniversite çağındaki ergenlerin cinsel profillerinin ortaya konması amaçlanmıştır. Bu araştırmanın sonucunda ergenlerin cinsellikle ilgili bilgi, tutum ve davranışları ortaya konacak, ergenlerin sosyokültürel yapılarıyla, cinselliğe bakış açıları incelenecektir. Bu araştırma sonunda, ergenlere yönelik cinsel sağlık hizmeti sunmak, cinsel tutum ve davranışlarda iyileştirmeler yapabilmek için öncelik verilmesi gereken girişimleri sağlayacak analizler yapılacaktır. 4 GENEL BİLGİLER Adolesan dönemi, çocukluk ile erişkinlik arasındaki geçiş dönemidir. Bu dönemde, fiziksel, cinsel ve psikososyal gelişim sonrası erişkin bireyler ortaya çıkmaktadır (9). Bu dönemde görülen fiziksel ve cinsel gelişim ergenlik olarak adlandırılır (10). Kimi zaman çocuk olarak, kimi zaman erişkin olarak değerlendirilen adolesanlar, esasında kendilerine özgü problemleriyle hak ettikleri ilgiyi bugüne kadar bulamamışlardır. Bu nedenle, bu yaş grubuna ait araştırmaların üretilmesinde, sağlık hizmetinin planlanmasında, sağlık politikalarının geliştirilmesinde eksiklikler görülebilmektedir (9). Adolesan ve genç tanımları için farklı alanların kitaplarında farklı yaş grupları tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü, adolesan ve genç tanımlarını standardize ederek karşılaştırma yapabilmeyi önermektedir. Dünya Sağlık Örgütü, 10-19 yaş grubunu “adolesan dönem” (ergenlik dönemi), 15-24 yaş grubunu “gençlik dönemi” olarak tanımlamaktadır; adolesan ve gençlik dönemlerine ait yaş gruplarının kesişmesi nedeniyle de 10-24 yaş grubu “genç insanlar” olarak değerlendirilmektedir. Bu yaklaşım ile genel olarak adolesan ve gençlere yönelik yaklaşımların birleştirilmesini önermektedir (11). Türkiye’de her beş kişiden birisi 10-24 yaş grubunda olup, üreme sağlığına yönelik yüksek risk altındadır. Üreme sağlığına yönelik konular aile ve toplumda açıkça tartışılmadığı gibi eğitim sisteminde de kendine yer bulamamıştır. Yetersiz ve yanlış bilgilerle cinsel deneyimi yaşamak zorunda olan ergenler, CYBH, erken gebelikler, istemli düşükler ve bunların getireceği birçok sorunlarla karşı karşıya bırakılmaktadır. Yapılan çalışmalar ergen ve gençlerin özellikle de sağlık personelinden olmak üzere, üreme sağlığına yönelik sağlık eğitimi almak istediklerini saptamıştır. Sağlık hizmetlerinin etkin planlanması açısından, 5 sağlık eğitimi istenen bu konuların Türkiye’deki durumunun değerlendirilmesinin önemli olduğu düşünülmektedir (12). Aynı zamanda ve oranda olmasa bile fiziksel, psikososyal ve bilişsel gelişimin tamamı ergenlik dönemini tanımlar. Gelişimsel yaş kronolojik yaştan daha tanımlayıcıdır. Cinsel davranış kişinin başkalarıyla olan ilişkilerinden, yaşam koşullarından ve içinde yaşadığı kültürden etkilenir. Bireyin cinselliği ile tüm kişiliği birbiri içine girmiştir ve cinselliği tek başına ele almak mümkün değildir. Bu nedenle “psikoseksüel” terimi, bireyin kişilik gelişimi ve işlevi üzerine cinselliğin etkisini belirtmek için kullanılmıştır (13). Türkiye’de ergenlerin üreme sağlığı, HIV/AIDS gibi CYBH’ye ilişkin bilgi ve yaşam becerileri sınırlıdır; çünkü ergenler bu tür duyarlı konuları ana–babaları, büyükleri veya öğretmenleri ile konuşma fırsatını nadiren bulabilmektedirler. Bu yetersizliğin başlıca nedenlerinden biri cinsel ilişkiyi salt evlilik kurumu çerçevesinde gören yerleşik tutumdur. Türkiye’de ergenlerin ayrı bir sosyal grup oluşturduğu gerçeği henüz yeni bir kavramdır. Geleneksel olarak ergenlerin sorunları çocuk gereksinimlerinin ya da yetişkinlerin gölgesinde kalmıştır, ya çocuk ya da yetişkin olarak görülmüşlerdir (6). Cinsel sağlık, bireysel ve sosyal değer yargılarıyla uyumlu şekilde cinsellikten zevk alabilme kapasitesi, yanlış inanış, utanç ve korkulardan arınma, cinsel ve üreme fonksiyonlarına zarar veren organik bozukluk, hastalık ve sakatlıkların yokluğu olarak tanımlanabilir. Cinsel sağlığın önemli öğelerinden cinsel tutum ve davranışlar erken yaşlarda başlıca aile içinde, özellikle ebeveynlerle etkileşim sürecinde şekillenirken ileri yaşlarda toplumsal ortam ve yaşıt ilişkileri daha etkili olabilmektedir. Gençlerin cinsel tutum ve davranış özelliklerinde yaşa bağlı değişiklikler yanında, kültüre özgü farklar saptanmakta, geleneksel tutucu yaklaşımların etkisi halen büyük oranda sürmektedir (14). ERGENLİKTE FİZİKSEL GELİŞİM Ergenlik döneminde en önemli değişimlerden birisi hızlı fiziksel büyümedir. Ergen birkaç yıl gibi kısa bir dönemde erişkin boyutlarına ulaşır. Kız ve erkek ergenlerde vücut boyutları ve vücut şeklinde olan değişiklikler birbirinden farklı hızda ve zamanda olmaktadır. Değişik organ ve dokular için büyüme hızı farklıdır. Bu dönemde en hızlı büyüme üreme organlarında olmaktadır (15). Tanner evreleri ortalama 4,5 yıl sürer. Erkek gelişiminin özellikleri, 9-13 yaş arasında evre 1 ile başlar. Bunu evre 3-4 arasında yaklaşık 12-18 cm büyüme ile birlikte boy büyümesinin en hızlı hale geldiği dönem izler. Tipik olarak evre 3’te ilk ejekülasyon görülür. 6 Kadın gelişiminin özellikleri 8 ve 13 yaşları arasında evre 1 ile başlar. Evre 2 boyunca ortalama 7 cm ile boy hızla uzar. Menarş yaklaşık 12 yaşında başlar ve evre 3 ve 4’te akne sık görülür (16). Jinekomasti erkek ergenlerin yaklaşık %60’ında görülen bir durumdur. Sıklıkla iki taraflıdır, seksüel gelişimin başlamasından 6 ay sonra ortaya çıkar ve 14 yaş civarında daha belirginleşerek genellikle 17 yaş civarında düzelir (16). PUBERTE Çocuk, folikül stimülan hormon (FSH) ve luteinizan hormonun (LH) pubertal seviyelere ulaşmasından 6 ay sonra, seksüel matürasyon belirtileri göstermeye başlar. FSH, over folikülünün büyümesini ve östrojenik hormonların salınımını uyarır. LH, ovulasyon, korpus luteum oluşumu, progesteron üretimi, teka hücrelerinde androjen üretimi ve ovulasyon sonrası östradiol üretiminin düzenlenmesinden sorumludur. Erkeklerde LH Leydig hücrelerinin uyarılması yoluyla testiküler maturasyon ve testosteron üretimini uyarır. LH ve FSH’nın bir arada olması spermatogenezin son dönemini uyarır. Ergenlikte hızlı büyüme kızlarda genellikle 12 ve 13, erkeklerde ise 14 ve 15 yaşları arasında olur. Boyun uzaması öncelikle gövdede olur ve boy büyümesinin en hızlı olduğu dönemden sonra kas büyümesi 3 ay, ağırlık artımı ise 6 ay sürer. Bu dönemde kalp ve diğer organlar çok hızlı büyürler. İskelet kasları ve akciğerlerdeki büyümenin fazla olmasıyla birlikte daha yüksek sistolik kan basıncı, düşük istirahat kalp hızı ve kanda oksijen taşıma kapasitesinde artışla egzersiz kapasitesi artar (16). PUBİK KILLANMA, ÜREME ORGANLARI VE MEME GELİŞİMİ Tanner evreleri, kızlar için pubik kıllanma (Tablo 2, Şekil 1) ve meme gelişimine (Şekil 2), erkekler için pubik kıllanma (Tablo 2, Şekil 1) ve üreme organlarının gelişimine (Tablo 1, Tablo 3) göre tanımlanır. Sekonder seks karakterlerinin ortalama ortaya çıkış yaşı Tablo 4’te görülmektedir (16). 7 Tablo 1. Erkeklerde genital gelişim (16) Penis Testisler 1 Ergenlik öncesi Ergenlik öncesi (<1,5 ml) 2 Hafif büyüme Hafif büyüme, skrotumun hafif koyulaşması (1,56 ml) 3 Daha uzun Daha büyük (6-12 ml) 4 Daha uzun ve geniş Daha büyük, skrotum daha koyu (12-20ml) 5 Erişkin ölçülerinde Erişkin ölçülerinde (> 20 ml) Tablo 2. Ergenlerde pubik kıllanma Tanner evreleri (16) Evre 1 2 Kızlar Erkekler Kaba pubik kıllanma yok, Kaba pubik kıllanma yok, tüylenme tüylenme vardır. vardır. Sadece labia boyunca Penis tabanında özellikle yanlara doğru uzun, düz ya da hafifçe kıvrık yerleşimli kıvrımlı ya da düz hafif seyrek kılların büyümesi, pigmente seyrek kıllar vardır. kıllar genellikle pigmentedir. 3 Kıllar daha kaba, siyahtır ve Daha koyu, kaba ve kıvrımlı kıllar yukarı doğru yayılarak mons mons pubise doğru uzanmaktadır. pubisi seyrek bir şekilde kaplar. 4 Kıllar erişkin görünümündedir ama kapladığı alan biraz daha azdır, uyluğun iç tarafına yayılma yoktur. 5 Erişkin tip kıllar vardır ama o kadar yaygın değildir ve uyluğun iç tarafına yayılmaz. Erişkin tipi kıllanma vardır ve Erişkin tipi kıllanma vardır ve uyluğun uyluğun iç tarafına yayılacak iç tarafına yayılacak tarzda bir alanı tarzda bir alanı kaplamıştır. kaplamıştır. 8 Tablo 3. Erkek genital gelişimi (16) Evre 1 Ergenlik öncesi: testisler, skrotum ve penis erken çocukluk dönemindeki gibidir. Evre 2 Seminifer tüplerin kanalizasyonu nedeniyle testisler büyür. Skrotum deri rengi tonunu kırmızıya çevirip deri yapısını değiştirerek genişler. Penis hafifçe büyür. Evre 3 Testisler ve skrotum büyümeye devam eder. Penisin boyu uzar. Evre 4 Testisler ve skrotum büyümeye devam eder; skrotum derisi koyulaşır. Penis enine büyür ve glans penis gelişir. Evre 5 Olgunluk: testis, skrotum ve penis erişkindeki şekil ve ölçüsüne ulaşır. 9 Şekil 1. Pubik kıl gelişiminin olgunlaşma evreleri (16) 10 Şekil 2. Kadın meme gelişimi (16) Tablo 4. Sekonder seks karakterlerinin ortalama ortaya çıkış yaşı (16) Erkek Yaş (Yıl) Kadın Yaş (Yıl) Testiküler ve penil 11,6 Telarş 11,2 Adrenarş 13,4 Adrenarş 11,7 Pubarş 14,1 Pubarş 12,3 Tanner evre 5 kıllanma 15,2 Menarş 13,5 Tanner evre 5 kıllanma 14,4 Tanner evre 5 meme gelişimi 15,3 değişikliklerin başlaması 11 ERGENLERDE BİLİŞSEL VE PSİKOSOSYAL GELİŞİM Puberte ile başlayan ergenlik, yaşam sürecinde en etkileyici biyolojik ve sosyal geçiş dönemlerinden biridir. Bu dönemde beyin, nöroendokrin sistem ve hormon konsantrasyonlarında değişim, fiziksel ve morfolojik özelliklerde farklılaşma ile üreme sisteminde farklılaşmayı içine alan değişiklikler meydana gelir (17). Aristo, bu dönemi; “Gençler kişilik olarak arzularına kapılmaya ve bunları eyleme dökmeye hazırdırlar, bedenin arzuları içinde en çok kapıldıkları cinsel arzulardır. Çok değişkendirler, arzuları ateşli olduğu kadar geçicidir. Sevgi olsun, nefret olsun her şeyde aşırıya kaçarlar.” diyerek tanımlamıştır (18). Onsekizinci yüzyılda Rousseau "Emile" adlı eserinde 15-20 yaş arasındaki döneme ergenlik dönemi diyerek, ergenliği " yeniden doğuş" diye tanımlamış ve bu dönem için şöyle demiştir: "Bizler iki kere doğarız, bir kez varoluşun içine, bir kez ise yaşamın içine". Ergenlik çağı belirgin ve hızlı fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimlerin görüldüğü çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir (19). Ergenin bedeninde ortaya çıkan değişikliklere uyum sağlamakta yaşadığı güçlük, kendisine ve ailesine karşı yabancılaşma hissetmesine yol açmaktadır. Bazı kişilerin daha erken ya da geç gelişmesi, yaşıtlarından farklı özelliklere sahip olması onu çevresine karşı yabancılaştırmakta, suçluluk, utanç duyguları oluşturmaktadır. Bu dönemde kişi, özgür davranmak, kendi kararlarını kendisi vermek ve kendi seçimini yapmak istemektedir, zaman zaman aileden uzaklaşmakta, uzaklaşınca da çaresizlik, yalnızlık, güvensizlik duyguları ile karşılaşmaktadır. Dengeli ve uyumlu çocuk, yerini tedirgin, güç beğenen ve çabuk tepki gösteren bir ergene bırakmaktadır (20). Ergenlikteki psikososyal gelişim, ergenin gerçekçi ve olumlu özgörünüm ve kimlik geliştirmesini zorunlu kılar. Ergen kimliği fiziksel, bilişsel ve sosyal yeteneklerin gelişimini, duygusal ve ruhsal olgunlaşmayı ve cinsel yönelimi içinde barındıran cinsel kimliği içerir (16). Ergenlik dönemini tanımlamada çeşitli araştırmacılar arası görüş ayrılıkları söz konusudur. En yaygın tanımlama ve kronolojik faktörler esas alındığında hayatın ikinci dekadını içermekteyken, bazı araştırmacılar ise sosyal-gelişimsel faktörleri tanımlama kriterlerine katarak, ergenliğin bitimini işe başlama, evlenme ve maddi bağımsızlık gibi faktörlere bağlamaktadırlar. Sosyal-kültürel kriterler tanımlamaya dahil edildiğinde, farklı kültürler ve farklı kesimlerde ergenlik süresi farklı olmaktadır (19). Aşağıdaki unsurlar ergenin temel gelişimsel görevlerini oluşturmaktadır: 12 1. Kişilik geliştirme: duygusal ve davranışsal olarak bağımsızlaşma, özellikle aileden bağımsız hale gelme. 2. Erişkin iş rolü için gerekli eğitimsel ve diğer deneyimleri kazanma ve gerçekçi bir mesleksel kazanım geliştirme. 3. Gelişen cinselliğiyle başa çıkmayı öğrenme ve olgun cinsellik düzeyini elde etme. 4. Kimlikle ilgili konuları halletme, gerçekçi ve pozitif özgörünüm kazanma. 5. Yakınlaşma kapasitesi ve başkalarıyla yakın partner olmaya hazırlanma gibi kişiler arası beceriler geliştirme (16). Cinsiyet kimliği, cinsel kimlik için bir temel oluşturur. Erkeklik ya da dişilik duygusu olan cinsiyet kimliği 2 yaşlarında gelişir, ergenlik deneyimleriyle belirginleşir ve cinselliği onların kimliğine entegre eder. Cinsel kimlik, bireyin kendini erkek ya da dişi olarak erotik anlatımı ve başkalarıyla cinsel yakınlık kurabilecek cinsel varoluşunun farkındalığıdır. Ergenliğin görevi cinsel yönelimin cinsel kimliğe entegrasyonudur. Heteroseksüel yönelim toplumda kabul görür (21). Eşcinsel yönelim ergenlik döneminde ortaya çıkar, ancak çok daha hafif ve karmaşıktır. Davranış, cinsel çekicilik, erotik fantezi, duygusal seçim, sosyal seçim ve kendini bulmayı içerir. Bunun tümden heteroseksüelden, tümden eşcinselliğe doğru değişen bir süreç olduğu düşünülmektedir. Cinsel yönelim, tipik olarak ergenlikte ya da daha erken saptanır, cinsel yönelimin değişebildiğine ilişkin geçerli kanıt yoktur (21). Ergenlik dönemde psikososyal gelişme yaş gruplarına göre 3 evreye ayrılıp her evre de emosyonel, kognitif ve sosyal açıdan incelenmektedir (20). Erken Ergenlik (Pubertal Faz) Ergenliğin 12-14 yaş arasındaki bu dönemi en çarpıcı ilk fiziksel ve davranışsal değişikliklerin görüldüğü dönemdir. Hızlı büyüme erkeklerde bu yaşta başlarken kızlarda zaten 1-2 yıl öncesinden başlamıştır. Bu dönemde erkekler ve kızlar aile alışkanlılarını eleştirmeye başlar, daha az kontrol edilerek arkadaşları ile daha fazla zaman geçirmek ister ve daha önce kabul edilmiş aile değerlerini sorgulayabilirler (22). Pubertenin fizyolojik değişimleri ile başlayan bu faz, 2 yıl sürer, bu fazda dürtü gücü yüksektir. Uygun sevgi objeleri ve amaç olmadığından dürtü ifadesi yaygındır. Bu dönemdeki erkekler her türlü yoğun duygulanım sırasında ereksiyon yaşayabilir. Bu devrede bedenin 13 hızlı gelişim ve değişimin kontrol dışı olması ergenlerde kontrol kaybı duygusu ve hatta ruhsal denge bozulması kaygısına yol açabilir (23). Cinselliğin farkına varma, fiziksel gelişimden utanma ya da karşı cinse aşırı ilgi şeklinde kendisini gösterebilir ( 22). Ergenler bu dönemde ayna karşısında uzun vakit geçirirler. Aynı cinsiyetten kişilerle yakın arkadaşlıklar kurma eğilimi fazladır. Soyut düşünebilme yeteneği gelişmeye başlar ve duygusal dalgalanmalar sık görülür (15). Orta Faz (Geçiş Fazı) Bu dönemde duygular daha yoğundur. Büyük amaçlar belirlenir. Akranların etkisi önemlidir. 14-16 yaşları arasını kapsar. Aileler ile olan çatışmalar fazlalaşır ve arkadaşları çok daha önemli hale gelir. Cinsel gelişimin birçok aşaması tamamlanmıştır. Artık değişimlerini daha az sorgulamaktadır. Bedenini kabul eder ve rahatlar. Kendine daha fazla vakit ayırır ve çekici görünmek için çok fazla vakit harcar. Kendi amaç ve duyguları netleşir, başkalarının duygularını değerlendirme becerisi gelişir. Entellektüel kapasitede artma ve yaratıcılık başlar. Daha az idealisttirler (bu dönemde orta ve az düzeyde beceriye sahip olan ergenler, kendi kapasitelerinin düşük olduğu düşüncesi ile kendini değersiz görme sorunu yaşayabilirler). Riskli davranışlara eğilim artar ve ölümsüz olduğunun ispatına ait duygulara sahip olurlar (15). Kendi cinsinden özel bir arkadaş edinir. Bu dönemde cinsellik sıklıkla fantazilerde yaşanır. Özellikle bu dönemde erkekler arası geçici eşcinsel yakınlaşmalar görülebilir (23). Üçüncü Dönem (Asıl Faz) Bu dönem 17-19 yaş dönemini kapsar. Bu döneme kadar kazanılmış duygular ve davranışlar harmanlanarak sentezlenir. Kimlik duygusu oluşur. Sonunda ergen; kimlik duygusu edinme, yakın ilişkiler kurabilme, kendine iş ve eş seçebilme gibi becerileri kazanır ve toplum içinde erişkin rollerini üstlenecek sorumluluğa sahip olarak erişkinlik dönemine geçer. Ergen, erken ve orta ergenlikte destekleyici bir aile ve arkadaş grubunda bulundu ise geç ergenlik dönemini de başarı ile geçirir. Bu dönemde sakinleşme ve tekrar aileye bağlanma vardır. Aile ile olan ilişkiler değişmiş, ailenin önemi ve değeri daha fazla anlaşılmıştır. Ailenin önerileri tekrar kabul edilmeye başlar. Ancak, bu dönemde bazı ergenler erişkin sorumluluklarını üstlenemezler; aile ya da arkadaşlara bağımlı kalmak isteyebilirler. Büyüme ve gelişme tamamlanmıştır. Anormallik olmadığı sürece sorun olmamaktadır (15). 14 Akranlarla ilişkiler daha az önemlidir, kendi değer ve düşünceleri vardır. Arkadaş olduğu bir kişi ile daha uzun zaman geçirir. Tek kişi ile yaşanan bu ilişkide daha fazla paylaşma, deneyim kazanma ve ifade edebilme yer alır. Genellikle duygusal bir beraberlik, akranlarla olan iletişime tercih edilir. Kişilik gelişimi; 1. Gerçekçi düşüncenin gelişmesi, 2. Sınır koyabilme, geciktirme, uzlaşma becerilerini geliştirme, 3. Amaçlarına ulaşma ve ekonomik olarak bağımsızlık sürecine başlama, 4. Dini, manevi ve cinsel değerlerini tekrar süzgeçten geçirme (15). GENÇLERİN CİNSELLİĞİ Cinsellik, birer insan olarak bizlerin kim olduğunun ifadesidir. Cinsellik kadın ve erkek olmaya dair tüm duyguları, düşünceleri ve davranışları, etkileyici olmayı, aşık olmayı ve yakınlaşma ve fiziksel cinsel aktiviteyi kapsayan ilişkiler içinde olmayı içerir (24). Cinsellik, doğumdan önce başlar ve ömür boyu devam eder. Bir kimsenin cinselliği o kimsenin değerleri, tutum, davranış, fiziksel görünüş, inanç, duygu, kişilik, hoşlandığı ve hoşlanmadığı şeyler, manevi benlik ve sosyalleşme yollarıyla şekillenir (24). Netice itibariyle, bireylerin cinselliklerini ifade etme yolları ahlaki, manevi ve kültürel faktörlerden etkilenir (24). Ergen gelişiminin temel kavramlarından biri cinsellikle baş etmektir. Cinsellik tüm yönleriyle gündelik işlevlerine yansır. Kendini erotik rüyalar, karşı cinse duyulan çekim, mastürbasyon ve oğlanlarda gece boşalmaları ile gösterir. Bu dönemi zor kılan, ebeveynin cinselliğin psikolojik yönlerini konuşmadaki zorluğudur. Bu görev genellikle güvenilmez kaynaklara bırakılır (24). Cinsiyet (Seks); bizi kadın ya da erkek yapan biyolojik (anatomik, fiziksel ve genetik) özellikler anlamına gelir. Seks, ayrıca cinsel birleşmeyi de içeren cinsel faaliyet anlamında da kullanılır (24). Toplumsal cinsiyet; bir bireyin ya da toplumun kadını ya da erkeği nasıl tanımladığıdır. Toplumsal cinsiyet rolleri kadın ve erkek için sosyal ve kültürel olarak tanımlanmış tutumlar, davranışlar, beklentiler ve sorumluluklardır. Toplumsal cinsiyet kimliği ise hepimizin kadın ve erkek olmakla sahip olduğumuz kişisel ve özel kimliğimizdir; toplumsal cinsiyet kimliği her bir kişinin kendisini kadın ya da erkek ya da ikisinin bileşimi olarak tanımlaması demektir (24). 15 Cinsel Yönelim; kişinin cinsel ve duygusal olarak çekim duyduğu cinsiyete göre tanımlanan bir özelliktir (24). Heteroseksüel (karşıcinsel); kişinin karşı cinsiyete cinsel ve duygusal ilgi duyması. Homoseksüel (eşcinsel); kişinin kendi cinsiyetine cinsel ve duygusal ilgi duyması. Biseksüel; kişinin her iki cinsiyetten olanlara cinsel ve duygusal ilgi duyması. Travesti; karşı cinsiyete özgü davranış ve giyimini sürdürmekten zevk alan kişi. Transseksüel: Cinsiyetini değiştirmesi gerektiğine, ruhsal ve bedensel olarak diğer cinsiyete sahip olması gerektiğine inanan kişi (24). Cinsel davranışlar ve deneyimler; insanların cinsel olarak kendileriyle ve başka insanlarla isteyerek ve onay alarak “gerçekleştirdikleri eylemlerdir”. Ancak cinsel yakınlıklar yalnızca cinsel davranışlarla değil, sohbet etmek, sarılmak, masaj yapmak, erotik öyküler okumak ya da şakalar yapmak, aşık olmak, karşılıklı beğenme, birlikte olmaktan mutlu olma ve bu konuda hayaller kurma ile yaşandığı gibi yalnızca bakışma ile bile yaşanabilir (24). CİNSEL SAĞLIK Cinsel sağlık ve üreme sağlığı yaklaşımı, bütünsel, kaliteye dayalı, hizmet alana yönelik; gençliğe dost, kadınlara, erkeklere dost ve cinsiyete duyarlı hizmetleri içeren; olaylara haklar-insan hakları, kadın hakları ve üreme hakları açısından bakan bir yaklaşımdır. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı yaklaşımı, hizmet alanların ihtiyaçlarının arasındaki iç ilişkileri değerlendirmeyi ve hizmet alanların bedenleri, üreme döngüsü ve cinsellikleri hakkındaki farkındalıklarını artırmayı da kapsamaktadır (24). Cinsel sağlık bir kişinin CYBH’ler, istenmeyen gebelikler, zorlama, şiddet ve ayrımcılık riskinden bağımsız olarak cinselliğini ifade etmesi yeteneğidir. Cinselliğin ifadesi, cinsel ilişkilerde karşılıklı saygıya dayalı bilgilendirilmiş, eğlenceli ve güvenli bir cinsel yaşama sahip olmaktır. Olumlu bir şekilde zenginleştiricidir, zevk içerir ve kararlılığı, iletişimi ve ilişkileri geliştirir. Cinsel sağlık, Dünya Sağlık Örgütü tarafından şöyle tanımlanmıştır: Cinsel sağlık, cinselliğin fiziksel, duygusal, entelektüel ve sosyal yönlerinin kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici etkilerinin bileşiminden oluşur. Herkesin cinsel bilgilere ulaşma ve cinsel ilişkiyi zevk için ya da dölleme amacıyla yapma hakkı vardır. (Cinsel bir varlık olarak insanın sadece bedensel değil; duygusal, düşünsel ve toplumsal bütünlüğünü sağlayan, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımını pozitif yönde zenginleştiren ve arttıran sağlıklılık halidir) (24). 16 ERGENLERİN CİNSELLİK NORM VE DEĞERLERİ Her kültürün seks ve cinsellik konusunda normları vardır. Bu normlar toplumsal cinsiyet rollerine, ilişkilere, evliliğe, partnerliklere, arkadaşlıklara ve ailelere yansıtılır. Toplumsal normlar genellikle cinsel davranışlara, evlilik geleneklerine, onaylanmayan cinsel davranışlar için cezalara; fuhuşa, eşcinselliğe, gebeliğin önlenmesine, cinsel tabulara ve cinsellik eğitimine ilişkin tutumları belirler (24). Bütün toplumların özel ve sosyal davranışlarını yönlendiren değerleri vardır. Bu değerler, din, gelenekler, hükümetler ve toplumun yasalarını biçimlendiren diğer kurumları tarafından tanımlanır. Bununla birlikte, kişinin günlük davranışlarını yansıtan kişisel değerleri, yaşanılan kültürün formal değerleriyle tutarlılık göstermeyebilir (24). Bunların dışında, toplumlar gençlerin davranışlarını ve cinselliklerini yönlendiren değerlere de sahiptirler. Bazı toplumlarda gençlerin evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmelerine izin verilmemektedir. Amerika’da, bunu cinsel perhiz yoluyla teşvik eden bir politika bulunmaktadır. Bazı ülkelerde ise genellikle genç kızların (12-16 yaş) erken evlendirilmesi söz konusudur. Bazı toplumlarda düşükle ilgili olarak kadının seçimi daha önemlidir. Bazı toplumlarda ise fetüsün yaşamı anneninkinden daha önemlidir. Bu konudaki farklı görüşler çoğunlukla dini ve sosyokültürel normlara bağlıdır (24). Türk toplumunda da özel ve sosyal davranışları yönlendiren değerler vardır. Bu değerler yine, din, gelenekler, hükümet ve toplumun yasalarını biçimlendiren diğer kurumları tarafından belirlenmiştir. Bu değerler her zaman ergenin günlük davranışlarını yansıtan formal değerleriyle örtüşmeyebilir (24). GENÇLERİN CİNSEL GEREKSİNİMLERİ Adolesan dönemde genç, hızlı fiziksel büyümeye henüz kendini alıştırmamışken, cinsel gelişimin başlamasıyla psikososyal değişimleri de beraberinde yaşamaya başlar. Adolesanların fiziksel gelişmelerinin daha erken yaşlarda tamamlanmasına paralel olarak üreme yeteneklerinin de giderek daha erken yaşlarda kazanıldığı gözlenmektedir. Cinsel gelişimi ile birlikte karşı cinsiyete olan ilgisi de artmakta ve duygusal arkadaşlıkları başlamaktadır. Adolesanın kendini keşfetmesi, cinsel kişilik ve rollerinin gelişmesi ile bu dönemde cinsel yaşam başlamaktadır (24). Dünyada bir çok ülkede adolesanların pek çok konuda bilgi eksiklikleri olduğu bilinmektedir. Gençlerin, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, genellikle kendi ve karşı 17 cinsiyetin özellikleri, vücut fonksiyonları ve üreme özellikleri konularında yeterli bilgiye sahip olmadıkları bilinmektedir. Adolesan tüm yaşamını önemli ölçüde etkileyecek olan üreme sağlığı konusunda da yeterince bilgi sahibi olmadığı için, cinsel gelişim ile beraber üreme sağlığı sorunları açısından da risk altındadır. Bu bilgisizlikle cinsel yaşamın başlaması ve güvensiz cinselliğin yaşanması, üreme sağlığı sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Üreme sağlığı sorunları beraberinde toplumsal sorunları da getirmektedir. Erken evlilik, erken yaşta cinsel ilişki, istenmeyen gebelikler, erken yaşta çocuk doğurma, HIV/AIDS yayılımı, diğer CYBH ve kadın sünneti bu konular arasında yer almaktadır (24). Evlilik öncesi erken yaşta cinsel ilişki veya erken yaşta yapılan evliliklerde erken yaşta doğurganlık da başlamaktadır. Erken yaşta aktif cinsel yaşamı olan ve kontraseptif kullanmayan gençlerin bir yıl içinde gebe kalma olasılıkları %90’dır. Erken yaşta gebelikleri olan kadınlar genellikle gençlik dönemleri bitmeden ikinci gebeliklerini de yaşamaktadırlar. Son yıllardaki istatistiksel verilere göre gelişmekte olan ülkelerde her yıl 15 milyon adolesan anne doğum yapmaktadır ve dünyadaki tüm doğumların yaklaşık %10’u adolesan anne doğumlarıdır. Erken yaşta olan gebeliklerin kadın sağlığını olumsuz olarak etkilediği bilinmektedir. Diğer taraftan kadınların evlilik öncesi çocuk sahibi olmalarının sosyal yaşam üzerine de olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir. Bir çok ülkede erken yaşta olan gebeliklerin genç kızların eğitimi, ekonomik durumu ve sağlığı üzerine olumsuz etkileri bulunmaktadır. Adolesan anneler çoğunlukla eğitimlerini yarım bırakmak durumunda kalmaktadırlar, bu da onların gelecekte iş bulma şansını azaltmakta ve ekonomik olarak kendilerinin ve çocuklarının olumsuz koşullarda yaşamasına neden olmaktadır. Gebelik, doğum ve sağlıksız düşük komplikasyonları 15-19 yaş grubundaki annelerin temel ölüm nedenleri arasında yer almaktadır. 15-19 yaş grubunda anne ölümleri 20’li yaşlara göre iki kat daha yüksektir (24). Adolesanlar CYBH açısından erişkinlerden daha fazla risk altındadırlar. CYBH değişen cinsel ve sosyal davranışlar, artan kentleşme, endüstrileşme, iletişim ve seyahat ile birlikte önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmektedir. Adolesanların erken ve korunmasız cinsel ilişkileri olması, CYBH’ye yakalanma risklerini de yükseltmektedir. CYBH özellikle adolesan yaş grubunun önemli sağlık sorunlarından birisi olup, tüm dünyadaki görülme sıklığı artmaktadır. Dünyada her yıl 20 gençten biri CYBH’ye yakalanmaktadır. Bir çok cinsel yolla bulaşan hastalık ölümcül olmamakla birlikte gebelik komplikasyonlarına, infertiliteye, genel sağlık durumunun bozulmasına ve aynı zamanda HIV/AIDS hastalığının bulaşması için bir hazırlayıcı faktör oluşturmaktadır (24). 18 Yaş gruplarına göre CYBH’nin görülme sıklıkları değerlendirildiğinde ise, en sık 2024 ve daha sonra 15-19 ve 25-29 yaş gruplarının sorunu olduğu görülmüştür. Yine yapılan bir çok çalışma göstermektedir ki, para karşılığı cinsel ilişkide bulunan adolesanlarda CYBH daha sık olarak görülmektedir (24). Bazı çalışmalarda erkeklerde CYBH’nin görülme sıklığı kadınlardaki görülme sıklığına göre çok daha yüksek bulunmaktadır. Ayrıca erkeklerde belirtiler hastalığın erken döneminde daha belirgin olduğu için sağlık kurumuna erken başvurabilmekte ve tanı konulabilmektedir. Buna karşılık tanı konamayan ve tedavi olamayan kadınların hastalıkları ilerlemekte ve hastalığın komplikasyonları daha sık olarak görülmektedir. Kadınlarda CYBH’de sık ortaya çıkan komplikasyonlar pelvik inflamatuar hastalık, ektopik gebelik, yenidoğan bebeğin enfeksiyonu, üretrada darlık, infertilite, ve üreme organı kanserleri olarak sayılmaktadır (24). Son yıllarda en sık tartışılan CYBH’den birisi AIDS olup, CYBH’nin tartışmasının aktif olarak tekrar gündeme gelmesine neden olmuştur. HIV/AIDS Afrika’da ve bazı gelişmekte olan ülkelerde önemli bir halk sağlığı sorunudur. HIV/AIDS enfeksiyonlarının yarısı 25 yaş altında görülmektedir. Adolesan yaş grubunda yapılan çalışmalara göre HIV prevalansının bazı bölgelerde %20-30’lara kadar çıktığı saptanmıştır. Kadınlarda HIV prevalansı erkeklerdeki prevalansa göre daha yüksektir. Erkeklerde HIV prevalansının pik yaptığı yaş grubu 25-29, kadınlarda ise 20-24 yaş grubudur. AIDS’in görülme sıklığının yüksek olduğu gruplar, para karşılığı cinsel ilişkide bulunan kişiler, homoseksüel cinsel ilişkide bulunan kişiler, uyuşturucu ilaç kullanan kişiler, yaşamlarını kan transfüzyonları ile devam ettiren bazı özel hasta grupları, yaşamlarını seyahat ederek kazanan veya riskli bölgelerde yaşamak zorunda kalan kişiler (örneğin askerler) olarak tanımlanmaktadır. Ancak, AIDS pandemisinin ilk yıllarındaki bu risk grupları son yıllarda değişmiştir ve adolesan ve çocuk (perinatal) yaş grupları önemli risk grupları olarak tanımlanmaktadır. Adolesanlarda enfeksiyon hızının yüksek olmasının nedeni cinsel CYBH ve CYBH’nin yayılma şekli hakkındaki bilgi eksikliğidir. Bir çok genç bu konulardaki bilgilerini arkadaşlarından, televizyondan ve dergilerden sağlamaktadır (24). Adolesanların AP yöntemi kullanımını etkileyen bir çok faktör vardır. Bir çok ülkede cinsellik bir tabu olarak kabul edilmekte, adolesan yaş grubunun cinsellik ve AP yöntemleri hakkındaki bilgisi de oldukça sınırlı kalmaktadır. Yine bir çok ülkede evli olmayan kişilere AP yöntemi kullanımını önermek bile yasaktır. AP yöntemlerinin yasal olduğu bazı ülkelerde ise sosyal ve kültürel faktörler AP kliniklerinde evli olmayan adolesanlara hizmet sunumunu 19 engellemektedir. Bu toplumlarda adolesanların da AP hizmetine yaklaşımları çekingen ve korkuludur. Evlilik öncesi cinsel ilişkinin kabul edilmediği toplumlarda ise, gençlerin AP hizmetlerinden yararlanması daha da zorlaşmaktadır. Ayrıca adolesanın yeterli maddi olanaklara sahip olmaması, yalnız başına sağlık kurumuna başvuramaması da AP hizmetinden yararlanmasını engelleyen önemli faktörler arasında sayılmaktadır. AP yöntem kullanım oranı, genellikle kadınların yöntem kullanımı olarak verilmektedir. Oysa adolesan gebelikleri olan kadınların cinsel eşleri 15-24 yaş grubu erkeklerdir. Bu yaş grubuna yönelik AP eğitimi, danışmanlık ve hizmet sunumunun önemi büyüktür (24). Sonuç olarak, gençler cinsellikle ilgili ilk bilgilerini genellikle ailelerindeki ve çevrelerindeki bir erişkinden ya da kendi yaş grubundaki bireylerden almaktadırlar. Kültürel farklılıklar olmakla beraber gelişmekte olan ülkelerin çoğunda adolesanlar ile aileleri arasında cinsel sorunların çok az tartışıldığı ve konuşulduğu bilinmektedir Bir çok ülkede yapılan araştırmalar gençlerin üreme organ anatomisi ve fizyolojisine ait bilgilerinin yetersiz olduğunu, aktif cinsel yaşamlarının olduğunu ve kontraseptif kullanmadıklarına ilişkin bulguları desteklenmektedir. Adolesanların cinsellik hakkında bilgi sahibi olmamalarının yanı sıra, cinsel yaşamlarını aktif olarak devam ettirdikleri, kontraseptif kullanmamaları sonucunda da cinsel ve üreme sağlığı sorunlarının ortaya çıktığı görülmüştür. Bu nedenle bütün gençler için, doğru bilgi gereksinimi, yargılanmaksızın danışmanlık ve ödenebilecek ve ulaşılabilecek bir sağlık hizmeti, bütün bu sorunlarla baş etmeyi ve onları istenmeyen gebeliklerden korumayı, cinsel sağlık/üreme sağlığı için bakım ve eğitim olanağını sağlayacaktır (24). CİNSELLİKTE BAKIŞ AÇILARI Cinsellik biyolojik, psikolojik, sosyal, kültürel, geleneksel, ahlaki, dini, antropolojik, politik ve ekonomik boyutları olan karmaşık bir bütündür. O nedenle, cinsel sorunu olan birisine yaklaşımın da farklı bakış açılarını içinde barındırması gerekiyor (25). Biyolojik açı: Cinsellik temel bir içgüdüdür. Cinsel işlevler, bedenin ürettiği 30’u aşkın hormon ve kimyasal maddenin karıştığı ve tüm bedenin katıldığı bir süreçtir. Bu nedenle, sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için sağlıklı işleyen bir beden “olmazsa olmaz” bir kuraldır (25). Psikolojik açı: Sağlıklı işleyen bir beden, cinselliği sağlıklı bir şekilde yaşayabilmek için gerekli altyapıyı sağlar. Ancak, o cinselliğin nasıl yaşanacağını, kiminle yaşanacağını, ne zaman, nerede ve nasıl olacağını, nasıl uyarılıp, nasıl doyuma ulaşılacağını belirleyen insan psikolojisidir (25). 20 Sosyokültürel açı: Kişinin yetiştiği ve içinde yaşadığı aile, yakın çevre, gelenekler, dini inançlar, ahlaki tutumlar, psikolojik ve biyolojik bir neden olmaksızın, tek başına cinsel işlev bozukluklarına yol açabilmektedir. Kısaca, cinsel sorun ya da cinsel işlev bozukluğu yaşayanlar için getirilecek her türlü tedavi yaklaşımının günümüzde bu üç temel unsuru içermesi gerekmektedir (25). Yalnızca tıbbi bir yaklaşım getirmek yeterli olmadığı gibi, yalnızca psikolojik ya da sosyokültürel yaklaşım da yeterli değildir. Modern cinsel tedavilerin bu üç yaklaşımı dikkate alması gerekmektedir (25). ÜLKEMİZDE CİNSEL SAĞLIK EĞİTİMİ 1950’li yıllarda başlayan kentlere göçün önemli toplumsal sorunları da beraberinde getirdiği ülkemizde çok hızlı bir toplumsal değişim süreci yaşanmaktadır. Gençler ise bu süreçte güvenilir bilgi edinebilme olanağından ve sağlıklı davranabilme becerisinden yoksundurlar. Cinsellik de üzerinde en az konuşulan ve yazılan ancak en çok düşünülen ve endişe duyulan konulardan birisi olarak kalmış durumdadır. Örgün eğitimin, Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi için önemli bir fırsat olduğunu vurgulayan uzmanlar, yarının anne-babaları olan gençlerin bilgilenmesinin gelecekteki çocukları için de değerli bir kaynak olacağını belirtiyorlar (26). Türkiye’de cinsel eğitim ilk kez, 1974 yılında, Türkiye Aile Planlaması Derneği’nin de katılımı ile tartışılmaya balanmış, konuyla ilgili olarak bilgi ve tutumların araştırılması gereğine dikkat çekilmiştir. 1990’lı yıllarda HIV/AIDS yayılımına paralel olarak gençlerin üreme sağlığı konusunda bilgilendirilmeleri ve hizmet gereksinimlerinin karşılanması için, ülkemizde sınırlı sayıda da olsa, gönüllü kuruluşların öncülüğünde, özel projeler yürütülmüş, yerel eğitim etkinlikleri gerçekleştirilmiştir (27). 1994 yılında Türkiye Aile Planlaması Derneği ile İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV)’nın işbirliği ile İstanbul’da “Gençlik, Cinsel Eğitim ve Üreme Sağlığı” toplantısı yapılmıştır. Bu alanda çok sayıda eğiticiye ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (United Nations Fund for Population Activities) (UNFPA) ’nun desteği ile geleceğin öğretmenlerinin yetiştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla 1997'de uygulamaya konan bir proje geliştirilmiştir. Bu proje içerisinde üç eğitim fakültesi belirlenmiş ve bu fakültenin öğrencileri olan öğretmen adaylarına seçmeli olarak, cinsel sağlık bilgileri dersi verilmesi hedeflenmiştir (27). 21 1999-2000 öğretim yılı bahar döneminde Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi ve Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde toplam 900 öğretmen adayının katıldığı cinsel sağlık bilgileri dersi verilmiştir. 2001-2002 dönemi sonunda eğitim alan öğretmen adayı sayısı 1285’e ulaşmıştır (27). Milli Eğitim Bakanlığının farklı kuruluşlarla işbirliği halinde yürüttüğü bazı projeler de bulunmaktadır. 1993 yılında “Değişim, Genç Kızlığa İlk Adım” projesi ile altı yıl içinde 80 ilde on bini aşan sayıda okulda 2 milyon kız öğrenci ergenlik dönemi konusunda bilgilendirilmiştir. 2000-2001 döneminde de “Ergenlik Dönemi Değişim” projesi ile erkek öğrenciler ayrı gruplar olarak kapsama alınmıştır. O dönemde öğrenciler ve öğretmenler için kitapçık geliştirilmiş, anne-babalar bir mektupla etkinlik hakkında bilgilendirilmiştir. Bu çalışmalar öğrencilerin, ailelerin ve öğretmenlerin ilgisiyle karşılanmış, 2002-2003 öğretim yılında; insanda üreme sağlığı konuları “vücudumda neler var” ünitesi, altıncı sınıfta; “canlılarda üreme ve gelişme” ünitesi sekizinci sınıfta okutulmak üzere ilköğretim programında yer almıştır. UNFPA’nın desteği ile 2001-2005 yılları arasında MEB’in yürütücülüğünde ve İKGV’nin işbirliğinde “Ergenlerin Sağlık Bilincinin Geliştirilmesi” başlığı ile yeni bir hizmet projesiyle etkinliklerin geliştirilmesi amaçlanmıştır (27). 2002 yılında başlayan ve İKGV’nin UNFPA desteğiyle ve Uluslararası Çocuk Merkezi (International Children Center) ile işbirliği içerisinde yürüttüğü projede, İKGV’nin koordinatörlüğünde bulunan Boğaziçi, Ege, Koç ve Yeditepe Üniversitelerinin Gençlik Danışma Birimlerinde gençlere üreme sağlığı danışmanlığı ve hizmet sunumu ile bilgi-eğitimiletişim materyali ve kontraseptif malzeme dağıtımı sürdürülmüştür. Üniversitelerde yapılan çalışmalar, aylık formlar, telefon görüşmeleri ve üç ayda bir yapılan ziyaretlerle aylık olarak takip edilmiştir. Aralık 2004’te projeye “akran eğitimi” bileşeni eklenmiş; İKGV’nin koordine ettiği 4 üniversitede toplam 13 öğrenci UNFPA tarafından “akran eğitimcisi” olarak eğitilmiştir. Gençlik Danışma Birimlerindeki hizmet sunucular ile akran eğiticilerin ortak olarak düzenledikleri eğitim ve tanıtım aktiviteleri ile üniversitelerde gerçekleştirilen çalışmalarda çeşitlenme sağlanmıştır. Mayıs 2005’te, birimlerde görev yapacak yeni hizmet sunucularına yönelik eğitim, İKGV tarafından gerçekleştirilmiş ve 8 üniversitede toplam 16 sağlık personeli eğitilerek “hizmet sunucuları” olarak yetiştirilmişlerdir. Aralık 2005’te yapılan proje değerlendirme toplantısına, üniversitelerden hizmet sunucular ve akran eğitimciler katılmış ve projenin bitişini takiben çalışmaların sürdürülebilirliği üzerine önerileri tartışmışlardır. Proje 2005 yılı sonu itibariyle tamamlanmıştır. İKGV, UNFPA programı kapsamında yürütülmekte olan Youth Peer çalışmalarına halen desteğini sürdürmektedir (27). 22 Ulusal düzeyde cinsel eğitim ile ilgili olarak çalışmalara bakıldığında ise yapılan incelemeler sonucunda, 1994 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Sağlık İdaresi Daire Başkanlığı tarafından bir proje başlatıldığı görülmektedir. Bu proje kapsamında ekipler oluşturularak okullarda, ergenlik dönemindeki değişiklikler hakkında gençlere bilgi verilmeye çalışılmıştır. Bu projenin devamında 2000 yılında İstanbul’daki pilot okullarda ilk “cinsel eğitim” dersi verilmeye başlanmıştır. Erkek ve kız öğrenciler ayrı sınıflarda eğitime alınmışlar, kızlara erkek öğretmen, erkeklere ise bayan öğretmen bilgi vermiştir. Fakat bu uygulama uzun süre yürürlükte kalamamıştır (27). Günümüzde okullarda cinsel eğitim ile ilgili özel bir uygulama bulunmamaktadır. Halen ilkokulda bitki üremesi dışında cinsellikle ilgili bilgilendirme yapılmamaktadır. Lisede ise eğitim içeriğinde sınırlı bir şekilde menstruasyon döngüsü ve sperm üretimi gibi konular dışında başka bilgi yoktur (27). Milli Eğitim Bakanlığının okul öncesi ve ilköğretim programları incelendiğinde, "cinsel eğitim" kavramının programlar içinde hak ettiği yeri bulamadığı görülmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü tarafından 2002-2003 eğitim öğretim yılında denenip geliştirilmek üzere bir program uygulamaya konmuştur. Bu program "36-72 Aylık Çocuklar İçin Okul Öncesi Eğitim Programı" olarak adlandırılmış ve daha sonra yapılan araştırmalar ve uygulamalardan alınan geribildirimler sonucu 2005-2006 eğitim öğretim yılında yeniden düzenlenmiştir. Düzenlenen yeni program incelendiğinde, "cinsel" sözcüğünün program içinde sadece bir tek kez 48. sayfada "Meslek Etiği ve Öğretmen Yeterlikleri" başlığı altında “fiziksel, cinsel, sözlü ve duygusal istismar” cümlesi içinde geçtiği görülmektedir. Bunun dışında cinsel eğitimi çağrıştıracak herhangi bir cümleye rastlanmamıştır (27). İlköğretim yılları sağlık ve cinsellikle ilgili bilgi, beceri ve tutum kazandırılması için çok önemli bir dönem olduğu vurgulamaktadır. İlköğretimde incelenen derslerin konuları arasında sağlıklı hamilelik ve doğum, erken hamilelik riski, cinsel kimlik gelişimi, adolesanda görülen değişiklikler, cinsel şiddet ve taciz durumunda başvurulabilecek merkezler, anne-baba olmanın sorumlulukları, cinsiyet ayrımcılığı, ilişkilerde "hayır" diyebilmek gibi konuların yer almadığı görülmektedir (27). Uzmanlar, cinsel sağlık bilincini geliştirme etkinliklerinin istenilen doğrultuda düzenlenebilmesi için, ilgili kuruluşların kısa ve uzun vadede işbiliği gerçekleştirebilecekleri adımları şöyle sıralıyorlar; 1. Örgün eğitimde ders programlarının içeriklerinin geliştirilmesi. 23 yaparak 2. Geliştirilen programların yürütülebilmesi için öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının geliştirilmesi. 3. Bu adımlar tüm sistemde yaygınlaşana değin halen eğitimi yürüten ilgili branş öğretmenlerinin kısa süreli kurslarla hazırlanarak ve dışardan sağlanan uzman/program destekleri ile öğrencilerin sağlık bilincini geliştirmek amacıyla eğitim etkinliklerinin düzenlenmesi (26). TÜRKİYE'DE GENÇ NÜFUSUN ÜREME VE CİNSEL SAĞLIĞI Ülkemizin nüfusu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre; 2009 yılında 72.561.312 olup, 10-19 yaş grubunda 12.736.986 ve 20-24 yaş grubunda 6.280.117 genç vardır. 10-24 yaş grubunun toplam nüfusu 19.017.103 olup, ülke nüfusumuzun %26,20’sini oluşturmaktadır. Yani Türkiye'de her dört kişiden biri genç insandır (28). Türkiye Bilimler Akademisi ve UNFPA işbirliği ile Ankara'da yapılan Ergen ve Ruhsal Sorunları Durum Saptama Çalışması Raporu'na (2004) göre; gençlerin büyük çoğunluğu ergenlik dönemi hakkında bilgilendirilmemektedir. Genç kızlar bilgileri çoğunlukla anneden alırken genç erkekler daha çok arkadaştan öğrenmektedir. Gençlerin %17’si sigara içmektedir, bu oran yaşla artmaktadır ve erkeklerde daha fazladır. Alkol kullanma da %17’dir. Alkol kullanımı yaşla ve gelir düzeyi ile artmaktadır. Ergenlerin %75’i çeşitli ortamlarda şiddete tanık olmaktadır (6). Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu tarafından yapılan ulusal bir araştırmaya göre; cinsellikle ilgili ilk bilgileri kızların %27,1’i, erkeklerin %26’sı 13 yaşında almaktadır. Cinsellikle ilgili ilk bilgileri kızların %61,5’i, erkeklerin %53,2’si yeterli bulmamaktadır. Gençlerin karşılaştıkları en büyük sorun sigaradır. Gençlerin %88,4’ü herhangi bir sorunla karşılaştığını bildirmiş olup, sorunlarının tümünü çözdüğünü söyleyenler %29 oranındadır. Bazılarını çözenler %37 ve sorunlarının hiçbirisini çözemediğini bildirenlerin oranı da %34’tür. Gençlerin %30’u sigara, %12,8’i alkol ve %1,3’ü uyuşturucu madde kullandığını söylemiştir (29). Nüfusbilim Derneği ve UNFPA’nın yaptığı 2007 Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırması, 15-24 yaş arası gençliğe Türkiye çapında ve hane bazında ulaşması nedeniyle bir ilk sayılır (10). Buna göre; genel olarak, erkeklerin %87,5’i; kadınların ise %64,6’sı ilköğretimin birinci basamağını oluşturan 5 yıllık öğrenimi tamamlamıştır. Diğer taraftan, halen her üç kadından birinin ya öğreniminin hiç olmadığı ya da ilköğretim 1. kademeyi tamamlamadığı görülmektedir. 15-19 yaş grubunda öğrenimi olmayan veya 24 ilköğretim 1. kademeyi tamamlamayan kadınların oranı %10,7 iken, bu grubun son kuşağı olan 45-49 yaş grubu kadınlarda bu oran %33 dolaylarındadır (10). Kadınlarda evlenme 20-24 yaş grubunda sıklaşırken erkeklerde 25-29 yaş grubu evlilik hayatına geçiş yani ilk evlenmenin başladığı yaş grubu olarak görülmektedir. Kentsel ve kırsal alanlardaki evlilik kategorileri hem erkekler hem de kadınlar için oldukça benzerdir (10). Çalışma durumu incelendiğinde gençler arasında gelir getiren bir işte çalışanların oranı %30,4’tür. Erkekler arasında bu oran %43,5’e kadar çıkarken kadınlar arasında %17,3’tür. 15-24 yaş grubu gençler arasında sağlık güvencesine sahip olma durumu incelendiğinde kadınların dörtte bire yakınının erkeklerin ise yaklaşık üçte birinin herhangi bir sağlık güvencesi olmadığı belirtilmiştir (10). Gençlerin önemli bir bölümünün ergenlik değişimleri arasında öncelikle cinsel gelişime ait özellikleri söylemesi dikkat çekicidir. Gençlerin %13,0’ı ergenlik dönemini çok yakın bir geçmiş dönemde yaşamış olmasına ya da halen ergenlik döneminde olmasına rağmen bu soruya “bilmiyorum” yanıtı vermiştir. Gençlerin yaklaşık yarısı vajinayı (%49,7), %40,2’si overleri (yumurtalıklar) ve %27,9’u uterusu (rahim) kadın üreme organı olarak sıralamıştır. Kadınlarda vajina yanıtının oranı (%34,6) erkeklerden (%64,9) daha düşük iken overlere verilen yanıt kadınlarda (%47,5) erkeklere (%32,8) göre daha yüksektir. Diğer taraftan erkeklerin %21,1’i ve kadınların %27,7’si kadın üreme organları konusunda “bilmiyorum” yanıtı vermiştir. Gençlerin %60,9’u penisi, %35,2’si testisi ve %2,9’u prostatı belirtmişlerdir. Erkeklerde penis (%79,3), testis (%43,3) ve prostat (%4,2) yanıtlarının yüzdeleri kadınlara göre belirgin olarak çok daha yüksektir (kadınlarda sırasıyla; %42,5, %27,2 ve %1,5). Erkeklerin %15,7’si ve kadınların %39,5’i erkek üreme organları konusunda “bilmiyorum” yanıtı vermişlerdir. Kadınlarda “bilmiyorum” yanıtlarının yüzdesi erkeklerin iki katından daha yüksektir (10). Gebelikten koruyucu yöntem konusunda Kadınların en fazla kendiliğinden söyledikleri yöntemler arasında oral kontraseptif (OKS) (%79,9), rahim içi araç (%54,1) ve kondom (%50,6) gelmektedir. Kadınlara söylemedikleri yöntemler hatırlatıldıktan sonra tüp ligasyonu (%61,6), geri çekme (%48,7) ve enjekte edilen kontraseptifler (iğne) (%47,9) kadınların önemli bir bölümü tarafından hatırlanmıştır. Erkeklerin en fazla kendiliğinden belirttikleri gebeliği önleyici yöntem %64,8 ile OKS, %64,6 ile kondom ve %12,1 ile rahim içi araçtır. Erkeklerin kendiliğinden söylemedikleri diğer gebeliği önleyici yöntemlerin 25 isimleri sıralandığı zaman hatırladıkları yöntemlerin ilk üç sırasında geri çekme (%68,3), enjekte edilen kontraseptifler (%44,4) ve tüp ligasyonu (%40,8) gelmektedir (10). Gençlerin %83,7’si CYBH’yi duyduğunu belirtmiştir; bu oran kadınlarda %79,9 iken erkeklerde %87,5’dir. Erkekler, kadınlara göre CYBH’yi daha fazla duyduklarını belirtmişlerdir. CYBH’yi duyduğunu söyleyen gençler içinde genel olarak HIV/AIDS en fazla söylenen yanıttır (%90,6), daha sonra sırasıyla hepatit (%27,8) ve gonore yer almaktadır (%14,3). Ülkemizde Hepatit B’nin görülme ve taşıyıcılık sıklığı HIV/AIDS’e göre çok daha yüksek iken, CYBH sıralamasında HIV/AIDS birinci sırada yer almaktadır. Bu sonuç, HIV/AIDS’e medya/kamuoyunda çok daha sık yer verilmesinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir (10). Genç kadınların %64,0’ı gebelik ve doğum, %63,2’si gebelikten korunma ve %60,4’ü cinsel ilişki hakkında bilgi aldıklarını belirtmişlerdir. Kadınların daha az bilgi aldıklarını söyledikleri konular cinsel organ temizliği (%48,0), cinsel sorunlar (%46,1) ve cinsellikle ilgili diğer konulardır (%2,5). Erkeklerin en fazla bilgi aldıkları konular arasında cinsel ilişki (%67,6), gebelikten korunma (%58,5), cinsel sorunlar (%56,4), gebelik ve doğum (%52,7) ve cinsel organ temizliği (%44,3) şeklindedir. Her iki cinsiyette de bilgilendikleri konular arasında “güvenli cinsellik” vurgulanmaktadır. Ancak, kadın ve erkeklerde her bir konu başlığında yapılan bilgilenme %46-64 arasında değişmektedir. Bu da gençlerin bilgi verilen merkezlere ya da kişilere ulaşma sorunu olduğunu göstermektedir (10). BİRİNCİ BASAMAKTA ERGENLER İÇİN SAĞLIK BAKIMI Ergenlik döneminde yaşanan biyopsikososyal değişiklikler, bu çağdaki kişiler için özel sağlık hizmeti verilmesi zorunluluğunu da beraberinde getirir. Çocuklukla erişkinlik arasındaki gelişim sürecindeki ergenler, bedenlerindeki değişimden sıklıkla rahatsızdır. Evde açık iletişimi özendirmek çok önemlidir (21). Cinsel konularda evdeki tartışmaların kalitesi, aile yaşantısında ergen gebeliği riskini etkileyen en önemli etmendir. Evde bilgi yoksa, birinci basamak hekimi tek kaynak pozisyonundadır. Tartışmaya uygun zemin hazırlayarak, cinsellik konusunu açarak ve ergen ve ailesine yönlendirici rehberlik yaparak öncü bir yaklaşım içinde olmalıdır (21). Ülkemizde Sağlık Bakanlığı'na ait çoğu sağlık kuruluşunda gençlere özel yaygın bir hizmet sunumu yoktur. 2002 yılında Adolesan Sağlığı ve Gelişimi Projesi ile ergen sağlığını geliştirmek amacıyla bir Ulusal Hizmet Sunum Modeli oluşturulmuştur. Son yıllarda Sağlık 26 Bakanlığı, UNICEF, UNFPA ve birçok sivil toplum kuruluşunun işbirliği ile model Gençlik Danışmanlık ve Sağlık Hizmet Merkezleri açılmıştır (26). Sunulan sağlık hizmetinin kapsamı ise koruyucu sağlık hizmetleri felsefesi içine yerleştirilmelidir. Sağlığın korunması ve geliştirilmesi kapsamında sağlık kuruluşunda izlemi yapılan adolesan; fizik egzersiz yapma, sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanmama, yeterli ve dengeli beslenme, güvenli cinsel yaşam ve kaza ve yaralanmalardan korunmaya yönelik güvenli ve olumlu bir yaşam tarzı benimsemesi için desteklenmelidir. Adolesanlarda koruyucu sağlık hizmetlerinin amacı fiziksel ve mental sağlığı geliştirmek ve sağlıklı fiziksel, psikolojik ve sosyal büyüme ve gelişmeyi desteklemektir. Günümüzde adolesan dönemdeki önemli hastalık ve ölüm nedenlerinin korunulabilir olduğu, davranışsal, çevresel ve sosyal nedenlere bağlı olduğu ve adolesanlara yönelik koruyucu hizmetler ile önlenebileceği bilinmektedir. Bu nedenle adolesana sunulacak hizmetlerinde öncelik koruyucu sağlık hizmetlerine verilmelidir (30). Uygun çevre yaratma: Ergene gizlilik sağlamak, güven ortamı yaratmaya yardımcı olur. Ergenin bireyselleşmesi, onunla ve ailesiyle ayrı görüşmeler yaparak desteklenmelidir. Öncü yaklaşım: Birinci basamak hekimleri, öngörücü rehberlik verebilecekleri fırsatları kaçırmamalıdır. Ergen öncesi çocuğa yaklaşan fiziksel değişimler hakkında olumlu bir tarzda ilgi vermeli, aileye evde cinsellikle ilgili konuları tartışmalarını önermelidir. Cinsellik, muayenehanede ve evde artarak konuşulmalıdır (25). Soru sorma: Cinselliği konuşmamak yok saymak sadece problemlerin büyümesine neden olmakta, sorunlara çözüm getirmemektedir (25). Aile hekimleri, ergenlerle cinsellik konusunun konuşmaya başlanmasını, sıradan sağlık kontrolleri sırasında ve hatta belki de olası akut hastalık nedenli görüşmelerde başlamalıdırlar. Soyut düşünce henüz gelişmekte olduğu için, ergenler düşünceleri anlamak için açık örneklere gereksinim duyarlar. Öykü alma özgül ve yönlendirici olmalıdır. Bilgiler somut olmalıdır. Soruların yanıtları basit ve tam olmalıdır. Erken ergenlik dönemindeki kaygılar tipik olarak beden görünümü ve fiziksel ve sosyal olarak neyin normal olduğu üzerinedir. Pubertal değişiklikler hakkında bilgilendirme ve şüphelerden arındırma, fizik incelemenin kritik parçalarıdır. Çekicilik ve kabul edilebilirlik algısını etkileyen beden görüntüsü, akne ve şişmanlık kaygıları üzerine de görüşülebilir (21). Aile hekiminin rolü, ergen cinsel etkinliğini görmezden gelmeden ya da yargılamadan şüphe giderme, dinleme, açıklama ve ergen gelişiminin bu önemli boyutu hakkında doğru bilgi vermek, bunun için destekleyici, duyarlı ve yapıcı bir ortam sunmaktır. Açık ve içten 27 iletişim, gizliliği temin, yargılamaksızın dinleme, açık ve kesin bilgilendirme, başarılı bir doktor-hasta iletişimi geliştirmeye yardım eder. İdealde amaç, ergenler cinsellik hakkında sağlıklı karar vermek için gereksinimleri olan bilgi ve araçları edinene kadar cinsel etkinliğinin geciktirilmesi olmalıdır (21). “Canadian Task Force”un (6) birinci basamakta yapılmasını önerdiği, adolesan sağlığı ile ilgili girişimler Tablo 6’da görülmektedir. Yine bu konuyla ilgili olarak Türkiye üreme sağlığı programı ilerleme raporu III’te belirtilen, ergenlere yönelik girişimler ve döneme özgü periyodik sağlık muayeneleri Tablo 5’te görülmektedir. 28 Tablo 5. Türkiye üreme sağlığı programı ilerleme raporu III’te belirtilen ergenlere yönelik girişimler ve döneme özgü periyodik sağlık muayeneleri (6) 1. 11-21 yaş grubundaki adolesanlar yılda bir defa koruyucu sağlık hizmeti almalıdır. Bu ziyaretlerin tıbbi ve psikososyal yönleri olmalıdır ve erken, orta ve geç adolesan dönemlerde en az bir defa tam fizik muayene yapılmalıdır. 2. Koruyucu hizmetler kişiye, yaşa ve gelişim düzeyine özel olmalıdır. 3. Kurumlar adolesan ile yapılan görüşmelerin gizliliğini sağlamalı; aile görüşmeleri için de uyulması gereken ilkeleri belirlemelidir. 4. Aileler erken, orta ve geç adolesan dönemlerde en az bir defa danışmanlık (normal gelişim, sorunlara ilişkin belirtiler, ebeveynlik yaklaşımı, aile içi aktivite planlama, adolesana yardım teknikleri vb) almalıdır. 5. Tüm adolesanlar fizik büyüme, psikososyal ve psikoseksüel gelişme, kendi sağlığının önemini bilme ile ilgili danışmanlık almalıdır. 6. Tüm adolesanlar yaralanmalardan korunma için her yıl alkol kullanmama, güvenli sürücülük, kişiler arası şiddetten kaçınma, silah kullanmaktan kaçınma, egzersiz öncesi fiziksel kondüsyonun artırılması konularında danışmanlık almalıdır. 7. Tüm adolesanlar sağlıklı beslenme, sağlıklı beslenmenin yararları ve sağlıklı beslenme yolları ve güvenli kilo yönetimi ile ilgili danışmanlık almalıdır. 8. Tüm adolesanlar fizik egzersizin yararları hakkında danışmanlık almalı ve düzenli olarak güvenli egzersiz yapmak için teşvik edilmelidir. 9. Tüm adolesanlar CYBE’a karşı kondom kullanımı ve gebelikten korunma için doğum kontrol önlemlerini içerecek şekilde güvenli cinsellik hakkında danışmanlık almalı ve bu hizmetlere ulaşabilmelidir. 10. Tüm adolesanlar sigara, alkol ve bağımlılık yapan diğer maddeler ve anabolik steroidler için danışmanlık almalıdır. Döneme özel izleme programları : 11. Yıllık hipertansiyon kontrolü 12. Risk altındaki adolesanlarda hiperlipidemi ve koroner kalp hastalığı 13. Yeme bozuklukları ve şişmanlık; vücut imajı ve yeme davranışlarını içerecek şekilde, 14. Sigara kullanımı 15. Madde kullanan adolesanlara danışmanlık ve ruh sağlığı hizmeti, anabolik steroid kullanan adolesanlara danışmanlık hizmeti 16. Cinsel olarak aktif olan adolesanlara güvenli cinsel yaşam bilgileri, gebelik ve CYBH açısından risk altında olanlara danışmanlık hizmeti 17. Cinsel olarak aktif olan adolesanların CYBH açısından taranması (kadınlarda; servikal kültür, erkeklerde; idrar lökosit esteraz analizi, klamidya, sifiliz, insan papilloma virusu) 18. HIV riski altında olan adolesanlara HIV taraması kişisel onam alınması ve test öncesi ve sonrası danışmanlık 19. Cinsel olarak aktif olan ya da 18 yaş üzerindeki kadınların servikal kanser açısından “smear” alınması 20. Depresyon ya da intihar riski açısından duyguların taranması 21. Emosyonel, fiziksel ve cinsel istismara ilişkin öykü 22. Okul ve öğrenme hakkında sorular 23. Aktif tüberkülozlu vaka ile karşılaşma durumu varsa, evsiz ise, yüksek tüberküloz prevalansı olan bir bölgede ise ya da sağlık kuruluşunda çalışıyorsa tüberkülin testi. 29 Tablo 6. Birinci basamakta ergenler için önerilen periyodik sağlık muayeneleri (6) RİSK GİRİŞİM POPULASYON Hepatit B Aşılama Yenidoğanlar, çocuklar ve ergenler İnfluenza Diş çürüğü Aşılama Genel populasyon ve ergenler Dolgu yapılması Genel populasyon ve ergenler Varisella Aşılama Risk altındaki ergenler Tütün nedenli Sigara içmeye başlamaktan korunma Çocuklar ve ergenler hastalıklar için tavsiyelerde bulunmak. Motorlu taşıt Trafik kurallarına uyma ve alkollü kazaları araç kullanmama yönünde Genel populasyon ve ergenler tavsiyeler. Kolorektal Fleksibl kolonoskopiye pubertede kanser başlanır. Gonore Eğitim materyali sağlanması ve Familial adenomatöz polyposis olan yüksek riskli ergenler. Genel populasyon ve ergenler öneriler Akciğer kanseri Yeşil yapraklı sebzelerin ve Sigara içicileri meyvelerin tüketilmesi ile ilgili öneriler Deri kanseri Güneşten korunma ile ilgili öneriler. 30 Genel populasyon ve ergenler GEREÇ VE YÖNTEMLER Bu araştırma, Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı’nda yapıldı. Araştırmanın evrenini Trakya Üniversitesi’ne 2008, 2009 ve 2010 yıllarında kayıt işlemini tamamlamış 18-25 yaşları arasındaki öğrenciler oluşturdu. Evrenin tamamının bu çalışmaya alınması hedeflendi. Araştırma Trakya Üniversitesi’ne 2008, 2009 ve 2010 yıllarında, kayıt işlemini tamamlamış öğrencilere yapılmış olan anketin verileri retrospektif olarak değerlendirilerek yapıldı. Trakya Üniversitesi’ne 2008, 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla, 7.018, 7.858 ve 7529 olmak üzere toplam 22.405 öğrenci kayıt yaptırmıştı. Araştırmaya toplam 12.987 öğrenci katıldı. Böylece araştırma evreninin %57,96’sı örneklendi, fakat çalışmadan çıkarılma kuralları uygulandığında, çoğu yaşlarını yazmamaları nedeniyle çıkartılan veriler sonrası, 11.053 öğrenciden gelen veriler çalışmada kullanıldı. Çalışmaya Alınma Kriterleri Toplam 11.053 katılımcı aşağıdaki çalışmaya alınma koşullarını karşıladı. 1. Trakya Üniversitesi’nde herhangi bir bölüme kayıt yaptırma hakkı kazanmış olmak ve kayıt işlemini tamamlamış olmak. 2. Araştırmaya katılmayı kabul etmiş olmak. 3. 18-25 yaş arasında olmak. Çalışmadan Çıkarılma Kriterleri Toplam 1.934 kişi aşağıdaki maddelerden herhangi birisi nedeniyle çalışmadan çıkarıldı. 31 1. Demografik verilerle ilgili soruların tamamını boş bırakmış olmak. 2. Yaş hanesine 18’in altında veya 25 yaşın üzerinde bir rakam yazmış olmak, ya da yaş hanesini boş bırakmak. 3. Anket sorularının yarısından fazlasını boş bırakmak. Veri Toplama Aracı Veri toplamak için araştırmacılar tarafından bir anket geliştirildi. Ankette üniversiteye kayıt işlemini tamamlamış öğrencilerde; demografik özelikler, cinsellik ve AP ile ilgili bilgi düzeyleri, cinsel tutum ve davranışlar sorgulandı (Ek-1). Geliştirilen bu anket Set (13)’in ve Yıldırım (6)’ın araştırmasında kullandığı anketin gözden geçirilmiş benzeriydi (Ek-2, Ek-3). Anketin toplam doldurulma süresi ortalama 8 ± 2 dakikaydı. Araştırmada kullanılan anket, Set ve Yıldırım’ın anketi Ek-1, Ek-2 ve Ek-3’de verildi. Etik Kurul Onayı Bu araştırmada uluslar arası etik kurallara uyuldu ve Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan onay alındı (Ek-4). Araştırmaya katılacak olan bireyler sözlü olarak bilgilendirildi ve onayları alındı. Bireylere çalışmanın başında aşağıdaki şu ifade okundu: “Üniversitemize hoşgeldiniz. Kayıt işleminiz tamamlanmıştır. Sizi Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı’nın düzenlediği, üniversite çağındaki ergenlerin cinsel bilgi, tutum ve davranışlarını inceleyen anket çalışmasına katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Anketi doldurmanız zorunlu değildir. Ankete katılmayı kabul ettiğiniz takdirde sizden hiçbir kimlik ve iletişim bilgisi istenmeyecek ve herhangi bir ücret ödenmeyecektir. Vereceğiniz cevaplar sadece bilimsel amaçlı veri olarak kullanılacaktır ve başka hiçbir şekilde kullanılmayacaktır. Araştırmamız süresince bütün etik kuralların tam olarak gözetilmesi garanti edilecektir ve tamamen gizli tutulacaktır”. Ayrıca Set (13) ve Yıldırım (6)’ın yaptıkları benzer çalışmaların etik kurul onayları Ek-5 ve Ek-6’da verildi. Uygulama Araştırma Trakya Üniversitesi kayıt merkezinde yapıldı. Araştırmacılar, kayıt merkezinin çıkışında katılımcıların anketleri rahatça doldurabilecekleri masa ve sandalyelerin bulunduğu bir ortam hazırladılar. Kayıt işlemini tamamlamış öğrencilere çalışmaya 32 katılmaları teklif edildi ve kabul edenler, ayrılmış bölümde anketlerini doldurdular. Anket 3 yıl boyunca kayıt tarihleri arasında tekrarlandı. Kayıt için gelen öğrencilerden yaklaşık 21.000 kişiye ulaşıldı. Katılmayı kabul eden 12987 kişi çalışmaya alındı. Çeşitli nedenlerle 1934 anket çalışmadan çıkarıldı. 11.053 anketin verileri hesaplamalarda kullanıldı. İstatistik Çalışmada elde edilen verilerin analizleri SPSS 19 istatistik programı (Organizasyon no: 10240642) kullanılarak yapıldı. Bağımlı Değişkenler Bu çalışmada bağımlı değişken olarak aşağıdaki parametreler kullanıldı: 1- Cinsel ilişki deneyimi 2- İlk cinsel ilişki yaşı 3- İlk cinsel partner 4- Halen cinsel partnerin olup olmaması 5- Cinsel ilişkide bulunulan kişiyle evlenmeyi düşünme 6- Cinsel ilişki sayısı 7- Cinsel ilişki partner sayısı 8- Son cinsel ilişkide koruyucu yöntem kullanıp kullanmama 9- Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirmiş olma 10- Cinsel bilginin kaynağı 11- Cinsel bilgi almak istenen yer 12- AP yöntemi bilme 13- Kondomu bilme 14- OKS’yi bilme 15- Rahim içi aracı bilme 16- Diyaframı bilme 17- Coitus interruptus’u bilme 18- Takvim yöntemini bilme 19- Tüp ligasyon ve vazektomiyi bilme 20- En güvenilir AP yöntemi bilgisi 21- Kürtaj hakkındaki düşünce 33 22- AP hakkındaki düşünce 23- Erkeklerin evlilik öncesi cinsel ilişkide bulunmasına taraftar olma 24- Kızların evlilik öncesi cinsel ilişkide bulunmasına taraftar olma 25- İstenen çocuk sayısı 26- Eşin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olması 27- Dövme, “piercing” ve küpe kullanma 28- Sigara içme 29- Alkol kullanma Bağımsız Değişkenler Bu çalışmada bağımsız değişken olarak aşağıdaki parametreler kullanıldı: 1- Yaş 2- Cinsiyet 3- Medeni durum 4- Memleket 5- Mezun olduğu lise 6- Kayıt yaptırdığı bölüm 7- Araştırmanın yapıldığı yıl İstatistik yöntem olarak tablolarla gösterme, frekans dağılımı, tanımlayıcı istatistikler, Kolmogorov-Smirnov dağılım analizi, ki kare ve lojistik regresyon analizi testleri kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık düzeyi ‘p’ ilgili testlerle birlikte gösterildi. H1 hipotezleri iki yönlü olarak oluşturuldu ve analizlerde iki yönlü ‘p’ değerleri verildi (p<0,05 olduğunda anlamlı, p>0,05 olduğunda anlamsız kabul edildi). Araştırmadaki sürekli verilerden yaş, ilk cinsel ilişki yaşı, cinsel ilişki sayısı, cinsel partner sayısı ve istenen çocuk sayısı verilerinin normal dağılıma uygunluğu KolmogorovSmirnov testi ile yapıldı. Her beş değişkenin de normal dağılmadığı saptandı. Bu değişkenlerin Z ve P değerleri sırasıyla, (27,773, p<0,001), (6,780, p<0,001), (13,133, p<0,001), (13,259, p<0,001), (35,394, p<0,001) şeklinde bulundu. Bu değişkenlerin histogram grafikleri sırasıyla Şekil 3, Şekil 4, Şekil 5, Şekil 6 ve Şekil 7’de görülmektedir. 34 6000 5000 4000 Katılımcı Sayısı 3000 2000 1000 0 18,0 19,0 20,0 21,0 22,0 23,0 24,0 25,0 Yaş Grupları Şekil 3. Yaş değişkeninin histogram grafiği 1000 800 600 400 200 0 10,0 12,0 14,0 16,0 18,0 20,0 22,0 24,0 26,0 İlk Cinsel İlişki Yaşı Şekil 4. İlk cinsel ilişki yaşı değişkeninin histogram grafiği 35 1200 1000 800 600 400 200 0 5 ve altı 6-10 11-15 16-20 21 ve üzeri Şekil 5. Cinsel ilişki sayısı değişkeninin histogram grafiği 500 400 300 200 100 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 20 22 25 28 30 32 40 44 45 50 72 200 0 Şekil 6. Cinsel partner sayısı değişkeninin histogram grafiği 36 7000 6000 5000 4000 3000 2000 1000 0 0 2 4 6 8 10 12 15 18 30 Şekil 7. İstenen çocuk sayısı değişkeninin histogram grafiği 37 BULGULAR Araştırma sonunda 11.053 kişiye ait verilerin analizi yapıldı. TANIMLAYICI İSTATİSTİKLER Yaşla ilgili soruya 11.053 kişi cevap verdi. Katılımcıların ortalama yaşı 18,94 ve ortanca 19 olarak bulundu (en düşük 18, en yüksek 25). Cinsiyet sorusuna 11.005 kişi cevap verdi. Bunların 5.518’i (%50,1) kız, 5.487’si (%49,9) erkekti. Katılımcı cinsiyetlerinin ve sayılarının yıllara göre dağılımı Tablo 7’de görülmektedir. Tablo 7. Katılımcı cinsiyetlerinin yıllara göre dağılımı Erkek Kız Toplam 2008 1.751 1.744 3.495 Anketin uygulandığı yıl 2009 1.684 1.657 3.341 2010 2.052 2.117 4.169 Toplam 5.487 5.518 11.005 Medeni durum sorusuna 10.816 kişi cevap verdi. Bunların 35’i (%0,3) evli, 10.781’i (%99,7) bekardı. Evlilik durumunun yıllara göre dağılımı Tablo 8’de görülmektedir. Katılımcıların nereli olduğu ile ilgili soruya 9.569 kişi cevap verdi. Yakın illerden daha fazla katılımcının (3.967 kişi, %41,5) geldiği görüldü. Yakın illerden gelen katılımcıların illere göre dağılımı Tablo 9’da görülmektedir. 38 Tablo 8. Katılımcıların evlilik durumlarının yıllara göre dağılımı Medeni durum Evli Bekar Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 11 12 12 3.434 3.328 4.019 3.445 3.340 4.031 Toplam 35 10.781 10.816 Tablo 9. Yakın illerden gelen katılımcıların memleketlerine göre dağılımı İl İstanbul Edirne Tekirdağ Kırklareli Toplam Katılımcı sayısı 1.595 (%16,7) 1.281 (%13,4) 624 (%6,5) 467 (%4,9) 3.967 (%41,5) Katılımcıların mezun oldukları lise ile ilgili soruya 10.823 kişi cevap verdi. Bunların, %43,1’inin Devlet Lisesi, %19,4’ünün Meslek Lisesi, %17,2’sinin Anadolu Lisesi %10,8’inin Süper Lise, %6,0’ıının Anadolu Meslek Lisesi, kalan %3,6’lık kısmın ise diğer liselerden mezun olduğu saptandı. Katılımcıların bitirdikleri liselere göre dağılımı Tablo 10’da görülmektedir. Kayıt yaptırılan bölüm sorusunu 9.843 kişi cevapladı. Katılımcıların kayıt yaptırdıkları bölümler önlisans, lisans ve tıp şeklinde gruplandırıldı. Buna göre katılımcıların %49,2’si önlisans, %48’inin lisans ve %2,8’inin tıp fakültesi programlarına kayıt yaptırdığı saptandı. Önlisans programlarına kayıt yaptıran öğrencilerin yıllara göre hafif artış saptanırken lisans programına kayıt yaptıran öğrencilerin 2009 yılında azaldığı ancak 2010 yılında yeniden aynı düzeye geldiği görülmektedir. Katılımcıların kayıt yaptırdıkları lisans programına göre yıllar içerisindeki dağılımı Tablo 11’de görülmektedir. 39 Tablo 10. Katılımcıların yıllara göre mezun oldukları lise açısından dağılımı Anketin uygulandığı yıl Lise Devlet Fen İmam Hatip Anadolu Açık Süper Kolej/Özel Meslek Anadolu Meslek Toplam 2008 2009 2010 1.486 %42,8 37 %1,1 15 %0,4 451 %13 31 %0,9 693 %20 64 %1,8 534 %15,4 160 %4,6 3.471 %100 1.330 %40,2 25 %0,8 12 %0,3 657 %19,9 23 %0,7 384 %11,6 41 %1,2 640 %19,4 194 %5,9 3.305 %100 1.850 %45,7 26 %0,6 11 %0,6 757 %18,7 28 %0,7 88 %2,2 66 %1,6 925 %22,9 295 %7,3 4.047 %100 Toplam 4.666 %43,1 88 %0,8 38 %0,4 1.865 %17,2 82 %0,8 1.165 %10,8 171 %1,6 2.099 %19,4 649 %6 10.823 %100 Tablo 11. Katılımcıların yıllara göre kayıt yaptırdıkları programlara dağılımı Lisans programı Önlisans Lisans Tıp Toplam 2008 1.441 %44,3 1.720 %52,9 94 %2,9 3.250 %100 Anketin uygulandığı yıl 2009 1.660 %53,7 1.349 %43,6 82 %2,7 3.091 %100 2010 1.742 %49,8 1.655 %47,3 102 %2,9 3.499 %100 Toplam 4.843 %49,2 4.724 %48 278 %2,8 9.845 %100 Katılımcıların kayıt yaptırdıkları lisans programlarına göre cinsiyetlerinin dağılımına bakıldığında, önlisans programına kayıt yaptıranların %54,8’i erkeklerden oluşurken, lisans ve tıp fakültesi programlarına kayıt yaptıranların sırasıyla %53,0 ve %56,8’i kızlardan 40 oluşuyordu. Katılımcıların kayıt yaptırdığı lisans programına göre cinsiyetlerinin dağılımı Tablo 12’de ve Şekil 8’de görülmektedir. Tablo 12. Katılımcıların kayıt yaptırdığı lisans programına göre cinsiyetlerinin dağılımı Cinsiyet Lisans programı Erkek 2.608 %54,8 2.035 %42,7 120 %2,5 4.763 %100 Önlisans Lisans Tıp Toplam Kız 2.213 %43,9 2673 %53 158 %3,1 5.044 %100 Toplam 4.821 %49.2 4.714 %48 278 %2.8 9.807 %100 60 50 40 30 20 Yüzde Cinsiyet 10 Erkek 0 Kadın Önlisans Lisans Tıp Şekil 8. Katılımcıların kayıt yaptırdıkları lisans programına göre cinsiyet dağılımı Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında bilgi alıp almadıkları ile ilgili soruya 10.636 kişi cevap verdi. Bunların %85,5’i herhangi bir kaynaktan bilgi aldığını, %14,5’i ise hiçbir kaynaktan bilgi almadığını belirtti. Bilgi alma oranında 2010 yılında azalma olduğu görüldü. Katılımcıların verdikleri yanıtlar Tablo 13’te görülmektedir. Yıllara göre bilgi alma oranı Şekil 9’da görülmektedir. 41 Tablo 13. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi alıp almadıkları 2008 471 %13,7 2.967 %86,3 3.438 %100 Hayır Evet Toplam Anketin uygulandığı yıl 2009 429 %13,3 2.804 %86,7 3.233 %100 Toplam 2010 644 %16,2 3.321 %83,8 3.955 %100 1.544 %14,5 9.092 %85,5 10.636 %100 4000 3000 2000 1000 Hayır 0 2008 Evet 2009 2010 Şekil 9. Katılımcıların yıllara göre, aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi alıp almadıkları Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında daha önce bilgi alıp almama durumları her iki cinste benzerdi. Erkek ve kızların sırasıyla %86,1 ve %84,8’inin daha öne herhangi bir kaynaktan bilgi aldığı saptandı. Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında daha önce bilgi alıp almadıklarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 14’te görülmektedir. Katılımcıların cinsellik ve AP hakkında bilgi aldıkları kaynaklara bakıldığında %45,3’ünün okuldan, %37,4’ünün ailesinden, %31,4’ünün TV/gazete/dergi ve internetten, %29,4’ünün arkadaşlarından, %13,0’ının sağlık personelinden erotik/pornografik yayınlardan bilgi aldığı görülmektedir (Tablo 15). 42 ve %5,8’inin Tablo 14. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi alıp almadıkları Cinsiyet Hayır Evet Toplam Erkek 734 (%13,9) 4.554 (%86,1) 5.288 (%100) Kız 805 (%15,2) 4.501 (%84,8) 5.306 (%100) Toplam 1.539 (%14,5) 9.041 (%85,5) 10.594 (%100) Tablo 15. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi kaynakları Kaynak Okul Aile Sağlık personeli TV/gazete/dergi/internet Arkadaş Erotik/pornografik yayın Bilgi alma durumu Evet Hayır 4.815 (%45,3) 5.821 (%54,7) 3.974 (%37,4) 6.662 (%62,6) 1.386 (%13) 9.250 (%87) 3.343 (%31,4) 7.293 (%68,6) 3.129 (%29,4) 7.507 (%70,6) 618 (%5,8) 10.018 (%94,2) Toplam 10.636* 10.636* 10.636* 10.636* 10.636* 10.636* * Birden çok seçenek işaretlenmiştir. Aile planlaması ve cinsellik hakkında okuldan bilgi alıp almadıkları sorusunu 10.636 kişi yanıtladı. Bunlardan %45,3’ü okuldan bilgi aldığını, %54,7’si ise okuldan bu konuda bilgi almadığını belirtti. Yıllara göre okuldan bilgi alma oranında anlamlı bir değişiklik gözlenmedi (Ki kare: 5,776, p=0,056) (Tablo 16, Şekil 10). Tablo 16. Aile planlaması ve cinsellik hakkında yıllara göre okuldan bilgi alma durumları Okul Hayır Evet Toplam 2008 1.826 %53,1 1.612 %46,9 3.438 Anketin uygulandığı yıl 2009 1.781 %55,1 1.452 %44,9 3.233 2010 2.214 %55,8 1.751 %44,2 3.965 Toplam 5.821 %54,7 4.815 %44 10.636 Katılımcılardan erkeklerin %60,9’u, kızların %50,5’i AP ve cinsellik hakkında daha önce okuldan bilgi almadığı saptandı. Her iki cinsiyet arasında anlamlı fark saptandı (Ki kare: 57,599, p<0,001) (Tablo 17). 43 47 47 46 46 45 45 44 44 43 43 2008 2009 2010 Şekil 10. Katılımcıların, aile planlaması ve cinsellik hakkında yıllara göre okuldan bilgi alma durumları Tablo 17. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında okuldan bilgi alma durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 3.087 2.708 5.795 Hayır %58,4 %51,0 %54,7 2.201 2.598 4.799 Evet %41,6 %49,0 %45,3 5.288 5.306 10.594 Toplam %100 %100 %100 Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında yıllara göre aileden bilgi alma durumu, yıllar geçtikçe artma eğilimindeydi (Tablo 18). Tablo 18. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında aileden bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 2.242 2.028 2.392 6.662 Hayır %65,2 %62,7 %60,3 %62,6 1.196 1.205 1.573 3.974 Evet %34,8 %37,3 %39,7 %37,4 3.438 3.233 3.965 10.636 Toplam %100 %100 %100 %100 Erkek katılımcıların %66,8’i, kız katılımcıların %58,5’i AP ve cinsellikle ilgili ailesinden daha önce bilgi almadığını belirtirken, erkeklerin %33,2’si ve kızların %41,5’i 44 ailesinden bilgi aldığını işaretlemiştir. Her iki grup arasında anlamlı bir fark saptandı (Ki kare: 78,177, p<0,001). Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında cinsiyete göre aileden bilgi alma durumlarının dağılımı Tablo 19’da görülmektedir. Tablo 19. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında aileden bilgi alma durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 3.532 3.103 6.635 Hayır %66,8 %58,5 %62,6 1.756 2.203 3.959 Evet %33,2 %41,5 %37,4 5.288 5.306 10,594 Toplam %100 %100 %100 Aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi alıp almadıkları sorusunu 10.636 kişi cevapladı. Bunların %87’si bilgi almadığını, %13,0’ı ise bilgi aldığını belirtti. Öğrencilerin sağlık personelinden bilgi alma düzeylerinde yıllara göre anlamlı artış eğilimi saptandı (Ki kare: 12,771, p=0,002) (Tablo 20). Sağlık personelinden bilgi alanların cinsiyetlerine bakıldığında erkeklerin %13,3’ünün, kızların ise %12,9’unun evet yanıtı verdikleri görülmektedir. Her iki cinsiyet arasında sağlık personelinden, bilgi alma açısından anlamlı farklılık saptanmadı (Ki kare: 0,379, p=0,538) (Tablo 21). Tablo 20. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 3.044 2.806 3.400 9.250 Hayır %88,5 %86,8 %85,8 %87,0 394 427 565 1.386 Evet %11,5 %13,2 %14,2 %13,0 3.438 3.233 3.965 10.636 Toplam %100 %100 %100 %100 Aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon (TV)/gazete/dergi ve internetten bilgi alıp almadıkları sorusunu 10.636 kişi cevapladı. Bunlardan %31,4’ünün bilgi aldığı ve %68,6’sının bilgi almadığı görüldü. Yıllara göre bilgi alanların oranının anlamlı olarak azaldığı görüldü (Ki kare: 118,369, p<0,001). Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında 45 TV/gazete/dergi ve internetten bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Tablo 22 ve şekil 11’de görülmektedir. Tablo 21. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi alma durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 4.587 4.624 9.211 Hayır %86,7 %87,1 %86,9 701 682 1.383 Evet %13,3 %12,9 %13,1 5.288 5.306 10.594 Toplam %100 %100 %100 Tablo 22. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon/gazete/dergi ve internetten bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 2.137 2.225 2.931 7.293 Hayır %62,2 %68,8 %73,9 %68,6 1.301 1.008 1.034 3.344 Evet %37,8 %31,2 %26,1 %31,4 3.438 3.233 3.965 10.636 Toplam %100 %100 %100 %100 Erkek katılımcıların %65,5’i, kızların %71,5’i AP ve cinsellik hakkında TV/gazete/dergi ve internetten bilgi almadıklarını belirtti. Her iki cinsiyet arasında anlamlı bir fark saptandı (Ki kare: 43,896, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik konusunda TV/gazete/dergi ve internetten bilgi alıp almadıklarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 23’de görülmektedir. 46 40,00% 35,00% 37,80% 31,20% Yüzde 30,00% 26,10% 25,00% 20,00% 15,00% 10,00% 5,00% 0,00% 2008 2009 2010 . Şekil 11. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon/gazete/dergi ve internetten bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Tablo 23. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon/gazete/dergi ve internetten bilgi alma durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 3.466 3.795 7.261 Hayır %65,5 %71,5 %68,5 1.822 1.511 3.333 Evet %34,5 %28,5 %31,5 5.288 5.306 10.594 Toplam %100 %100 %100 Aile planlaması ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi alıp almadıkları sorusunu 10.636 kişi cevapladı. Bunların %70,6’sının bilgi almadığı, %29,4’ünün ise bilgi aldığı tespit edildi. Yıllara göre arkadaştan bilgi alma durumunda anlamlı azalma görüldü ((Ki kare: 13,554, p=0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Tablo 24’de gösterilmiştir. Erkek katılımcılardan %65,3’ünün, kızların %75,8’inin AP ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi almadığı, sırasıyla %34,7 ve %24,2’sinin bilgi aldığı tespit edildi. Her iki cinsiyet arasında anlamlı fark vardı (Ki kare: 140,192, p<0,001). Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi alma durumlarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 25’te görülmektedir. 47 Tablo 24. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 2.369 2.258 2.880 7.507 Hayır %68,9 %69,8 %72,6 %70,6 1.069 975 1.085 3.129 Evet %31,1 %30,2 %27,4 %29,4 3.438 3.233 3.965 10.636 Toplam %100 %100 %100 %100 Tablo 25. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Erkek 3.455 Hayır %65,3 1.833 Evet %34,7 5.288 Toplam %100 hakkında arkadaştan bilgi alma Kız 4.023 %75,8 1.283 %24,2 5.306 %100 Toplam 7.478 %70,6 3.116 %29,4 10.594 %100 Aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayından bilgi alıp almadıkları sorusunu 10.636 kişi cevapladı. Bunların %94,2’sinin bilgi almadığı, %5,8’inin ise bilgi aldığı tespit edildi. Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayından bilgi alma durumlarının yıllara göre anlamlı bir azalma eğiliminde olduğu görüldü (Ki kare: 17,639, p<0,001). Katılımcılardan, AP ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayından bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Tablo 26’da gösterilmiştir. Tablo 26. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayından bilgi alma durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 3.191 3.063 3.764 10.018 Hayır %92,8 %94,7 %94,9 %94,2 247 170 201 618 Evet %7,2 %5,3 %5,1 %5,8 3.438 3.233 3.965 10.636 Toplam %100 %100 %100 %100 Katılımcıların, AP ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayınlardan bilgi alma durumlarının cinsiyete göre dağılımına bakıldığında erkeklerin %11,0’ının ve kızların 48 %0,7’sinin bilgi aldığı görülmektedir. Erkekler kızlara göre erotik/pornografik yayınlardan yaklaşık 15 kat kadar daha fazla oranda bilgi aldıklarını belirtmişlerdir. Aradaki fark anlamlı olarak saptanmıştır (Ki kare:516,509, p<0,001). Erotik/pornografik yayınlardan AP ve cinsellik hakkında bilgi alma durumunun cinsiyete göre dağılımı Tablo 27’de görülmektedir. Tablo 27. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayından bilgi alma durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 4.706 5.271 9.977 Hayır %89,0 %99,3 %94,7 582 35 617 Evet %11,0 %0,7 %5,8 5.288 5.306 10.594 Toplam %100 %100 %100 Katılımcılardan AP ve cinsellik hakkında bilgi almak isteyip istememe durumuna 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %79,7’si herhangi bir şekilde bilgi almak istediğini, %20,3’ü ise bu konuda bilgi almak istemediğini belirtti (Şekil 12). Bilgi isteme durumunun, 2009 yılında hafif yükseldiği, 2008 ve 2010 yıllarında yaklaşık aynı düzeyde olduğu görüldü. Katılımcıların cinsellik ve AP hakkında bilgi almak isteyip istememe durumunun yıllara göre değişimi Şekil 13’de görülmektedir. Hayır 20,3% Evet 79,7% Şekil 12. Katılımcıların, aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi isteyip istememe durumları 49 Evet 84 82 80 Evet 78 76 74 2008 2009 2010 Şekil 13. Katılımcıların, yıllara göre aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi isteyip istememe durumları Katılımcıların cinsellik ve AP hakkında, hangi kaynaktan bilgi almak, isteyip istememe durumuna bakıldığında, sağlık personelinden bilgi almak isteyenlerin en fazla oranda olduğu görüldü (%44,2). Katılımcıların cinsellik ve AP hakkında bilgi kaynaklarına göre dağılımı Tablo 28’de görülmektedir. Tablo 28. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında bilgi isteme durumlarının kaynaklara göre dağılımı Bilgi isteme durumu Kaynak Toplam Hayır Evet 8.140(%77,9) 2.312 (%22,1) 10.452* Okul 7.902 (%75,6) 2.550 (%24,4) 10.452* Aile 5.828 (%55,8) 4.624 (%44,2) 10.452* Sağlık personeli 9.207 (%88,1) 1.245 (%11,9) 10.452* TV/Gazete/dergi 9.589 (%91,7) 863 (%8,3) 10.452* Arkadaş 10.221 (%97,8) 231 (%2,2) 10.452* Erotik/pornografik yayın * Birden çok seçenek işaretlenmiştir. Aile planlaması ve cinsellik hakkında okuldan bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %77,9’u hayır, %22,1’i evet yanıtını verdi. Yıllara göre bakıldığında okuldan bilgi isteğinde anlamlı farklılık saptandı (Ki kare: 17,792, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında okuldan bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 29’da görülmektedir. Katılımcılardan erkek olanların %76,0’ı, kızların ise %79,8’i okuldan AP ve cinsellikle ilgili bilgi almak istemediğini belirtti. Erkeklerin %24,0’ı ve kızların %20,2’sinde okuldan bilgi alma isteği olduğu tespit edildi. Aradaki fark anlamlı idi (Ki kare: 21,973, 50 p<0,001). Katılımcıların cinsiyete göre, AP ve cinsellik hakkında okuldan bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar Tablo 30’da görülmektedir. Tablo 29. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında okuldan bilgi isteme durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 2.590 2.440 3.140 8.140 Hayır %77,3 %75,9 %80 %77,9 759 766 787 2.312 Evet %22,7 %24,1 %20,0 %22,1 3.349 3.176 3.927 10.452 Toplam %100 %100 %100 %100 Tablo 30. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında okuldan bilgi isteme durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 3.947 4.161 8.108 Hayır %76,0 %79,8 %77,9 1.247 1.053 2.300 Evet %24,0 %20,2 %22,1 5.194 5.214 10.408 Toplam %100 %100 %100 Aile planlaması ve cinsellik hakkında aileden bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %75,6’sı olumsuz, %24,4’ü olumlu yönde cevap verdi. Yıllara göre, aileden bilgi alma oranının benzer düzeyde olduğu görüldü (Ki kare: 4,288, p=0,117). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında aileden bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 31’de görülmektedir. Tablo 31. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında aileden bilgi isteme durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 2.561 2.361 2.980 7.902 Hayır %76,5 %74,3 %75,9 %75,6 788 815 947 4.649 Evet %23,5 %25,7 %24,1 %24,4 3.349 3.176 3.927 10.452 Toplam %100 %100 %100 %100 51 Katılımcılardan erkek olanların %78,7’si, kızlardan ise %72,5’i AP ve cinsellikle ilgili aileden bilgi almak istemediğini belirtti. Erkeklerin %21,3’ünün ve kızların %27,5’inin bilgi isteme oranı olduğu tespit edildi. Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında, aileden bilgi isteğine bakıldığında kızların daha fazla olumlu yanıt verdiği görüldü. Aradaki fark anlamlı idi (Ki kare: 55,729, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında aileden bilgi isteme durumlarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 32’de görülmektedir. Tablo 32. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında aileden bilgi isteme durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 4.090 3.778 7.868 Hayır %78,7 %72,5 %75,6 1.104 1.436 2.540 Evet %21,3 %27,5 %24,4 5.194 5.214 10.408 Toplam %100 %100 %100 Aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %55,8’i olumsuz, %44,2’si olumlu yönde cevap verdi. Yıllar ilerledikçe yanıtların sağlık personelinden bilgi isteme durumunda anlamlı değişiklikler görülmektedir (Ki kare: 7,374, p=0,025). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 33’de görülmektedir. Tablo 33. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi isteme durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 1.925 1.720 2.183 5.828 Hayır %57,5 %54,2 %55,6 %55,8 1.424 1.456 1.744 4.624 Evet %42,5 %45,8 %44,4 %44,2 3.349 3.176 3.927 10.452 Toplam %100 %100 %100 %100 Katılımcılardan erkek olanların %61,4’ü, kızlardan ise %50,1’i sağlık personelinden AP ve cinsellikle ilgili bilgi almak istemediğini belirtti. Erkeklerin %38,6 ve kızların %49,9 bilgi isteme oranı olduğu tespit edildi. Her iki cinsiyet arasında anlamlı bir fark vardı (Ki 52 kare: 133,788, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar cinsiyete göre Tablo 34’de görülmektedir. Tablo 34. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında sağlık personelinden bilgi isteme durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 3.187 2.612 5.799 Hayır %61,4 %50,1 %55,7 2.007 2.602 4.609 Evet %38,6 %49,9 %44,3 5.194 5.214 10.408 Toplam %100 %100 %100 Aile planlaması ve cinsellik hakkında TV/gazete/dergi ve internetten bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %88,1’i olumsuz, %11,9’u olumlu yönde cevap verdi. Yıllar geçtikçe, TV/gazete/dergi ve internetten bilgi almak isteyenlerin oranında anlamlı azalma görüldü (Ki kare: 110,536, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında TV/gazete/dergi ve internetten bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 35’te görülmektedir. Tablo 35. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon/gazete/dergi ve internetten bilgi isteme durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 2.808 2.792 3.607 9.207 Hayır %83,8 %87,9 %91,9 %88,1 541 384 320 1.245 Evet %16,2 %12,1 %8,1 %11,9 3.349 3.176 3.927 10.452 Toplam %100 %100 %100 %100 Katılımcılardan erkek olanların %85,2’si, kızlardan ise %91,0’ı TV/gazete/dergi ve internetten AP ve cinsellikle ilgili bilgi almak istemediğini belirtti. Erkeklerin %14,8 ve kızların %9,0 bilgi isteme oranı olduğu tespit edildi. Her iki cinsiyet arasında anlamlı bir fark saptandı (Ki kare: 83,827, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında TV/gazete/dergi ve internetten bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar cinsiyete göre Tablo 36’da görülmektedir. 53 Tablo 36. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında televizyon/gazete/dergi ve internetten bilgi isteme durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 4.425 4.745 9.170 Hayır %85,2 %91,0 %88,1 769 469 1.238 Evet %14,8 %9,0 %11,9 5.194 5.214 10.408 Toplam %100 %100 %100 Aile planlaması ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %91,7’si olumsuz, %8,3’ü olumlu yönde cevap verdi. Yıllara göre arkadaştan bilgi alma durumunda anlamlı değişiklikler saptandı (Ki kare: 11,557, p=0,003). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 37’de görülmektedir. Tablo 37. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında arkadaştan bilgi isteme durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 3.051 2.889 3.649 9.589 Hayır %91,1 %91,0 %92,9 %91,7 298 287 278 863 Evet %8,9 %9,0 %7,1 %8,3 3.349 3.176 3.927 10.452 Toplam %100 %100 %100 %100 Katılımcılardan erkek olanların %88,6’sı, kızlardan ise %94,9’u arkadaştan AP ve cinsellikle ilgili bilgi almak istemediğini belirtti. Erkeklerin %11,4 ve kızların %5,1 bilgi isteme oranı olduğu tespit edildi. Her iki cinsiyet arasında anlamlı fark saptandı (Ki kare: 136,077, p<0,001). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında arkadaş’tan bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar cinsiyete göre Tablo 38’de görülmektedir. 54 Tablo 38. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Erkek 4.601 Hayır %88,6 593 Evet %11,4 5.194 Toplam %100 hakkında arkadaştan bilgi isteme Kız 4.947 %94,9 267 %5,1 5.214 %100 Toplam 9.548 %91,7 860 %8,3 10.408 %100 Aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayından bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya 10.452 kişi yanıt verdi. Bunların %97,8’i olumsuz, %2,2’si olumlu yönde cevap verdi. Yıllar içerisinde katılımcıların erotik/pornografik yayın’dan bilgi isteğinde anlamlı fark saptanmadı (Ki kare: 1,014, p=0,602). Katılımcıların AP ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayın’dan bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 39’da görülmektedir. Tablo 39. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik bilgi isteme durumlarının yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 3.268 3.108 3.845 10.221 Hayır %97,6 %97,9 %97,9 %97,8 81 68 82 231 Evet %2,4 %2,1 %2,1 %2,2 3.349 3.176 3.927 10.452 Toplam %100 %100 %100 %100 Katılımcılardan erkek olanların %95,7’si, kızlardan ise %99,8’i erotik/pornografik yayın’dan AP ve cinsellikle ilgili bilgi almak istemediğini belirtti. Bilgi isteme oranının erkeklerde %4,3, kızlarda ise %0,2 olduğu tespit edildi. Her iki cinsiyet arasında anlamlı fark saptandı (Ki kare: 197,937, p<0,001). Katılımcıların cinsiyete göre, AP ve cinsellik hakkında erotik/pornografik yayın’dan bilgi almak isteyip istemedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar Tablo 40’da görülmektedir. Aile planlaması yöntemi bilip bilmedikleri ile ilgili soruya 7.920 kişi yanıt verdi. Bunlardan %89,8’i hiçbir AP yöntemini bilmediğini belirtti. Herhangi bir AP yöntemi bildiğini söyleyenlerin oranının yıllar içinde anlamlı azalma olduğu görüldü (Ki kare: 48,897, 55 p<0,001). Katılımcıların AP yöntemi bilip bilmedikleri ile ilgili soruya verdikleri yanıtlar yıllara göre Tablo 41’de ve Şekil 14’te görülmektedir. Tablo 40. Katılımcıların aile planlaması ve cinsellik hakkında erotik/pornografik bilgi isteme durumlarının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 4.973 5.204 10.177 Hayır %95,7 %99,8 %97,8 221 10 231 Evet %4,3 %0,2 %2,2 5.194 5.214 10.408 Toplam %100 %100 %100 Tablo 41. Aile planlaması yöntemi bilen ve bilmeyenlerin yıllara göre oranları 2008 2.207 %87,3 321 %12,7 2.528 %100 Bilmiyor Biliyor Toplam Anketin uygulandığı yıl 2009 2.080 %88,6 268 %11,4 2.348 %100 2010 2.822 %92,7 222 %7,3 3.044 %100 Toplam 7.109 %89,8 811 %10,2 7.920 %100 14,00% 12,00% 10,00% 8,00% 6,00% 4,00% 2,00% 0,00% 2008 2009 2010 Şekil 14. Aile planlaması yöntemi bilenlerin yıllara göre dağılımı Katılımcılardan erkeklerin %91,4’ü, kızların %88,0’ı hiçbir AP yöntemi bilmediğini belirtti. Kızların AP yöntemleri konusunda daha fazla bilgili olduğu saptandı. Aralarındaki fark anlamlı idi (Ki kare: 25,738, p<0,001). Katılımcıların AP yöntemi bilip bilmemelerinin cinsiyete göre dağılımı Tablo 42’de görülmektedir. 56 Tablo 42. Aile planlaması yöntemi bilen ve bilmeyenlerin cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Erkek 3.742 %91,4 351 %8,6 4.093 %100 Bilmiyor Biliyor Toplam Toplam Kız 3.338 %88,0 457 %12,6 3.795 %100 7.080 %89,8 808 %10,2 7.888 %100 Katılımcılardan AP yöntemi bilenlerin, bildikleri yöntemlere bakıldığında; %46,2 oral kontraseptif ve %42,5 kondom kullanımı cevabı en fazla görülmüştür. Bilinen AP yöntemlerinin yönteme ve yıllara göre dağılımı Tablo 43’te ve Şekil 15’te görülmektedir. Tablo 43. Bilinen aile planlaması yöntemlerinin yıllara göre dağılımı Yöntem OKS Kondom Diğer Spiral İğne Operasyon/küretaj Takvim Geri çekme Diyafram Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 161 115 99 156 96 93 138 126 102 56 30 34 15 12 9 32 22 16 11 0 1 14 8 4 5 1 0 588 410 358 Toplam % 375 345 366 120 36 70 12 26 6 *1356 %46,2 %42,5 %45,1 %14,8 %4,3 %9,1 %1,5 %3,2 %0,7 OKS: Oral kontraseptif * Katılımcılar birden çok yöntem yazmışlardır. En güvenilir AP yöntemi sorusunu 8.473 katılımcı yanıtladı. Bunların %89,15’i bilmediğini belirtti. %2,48’i bilgilendirme, %2,02’si kondom, %1,31’i OKS, %0,37’si spiral takma, %1,46’sı korunma yanıtını verdi (Tablo 44). 57 50,00% 46,20% 42,50% 45,00% 45,10% 40,00% 35,00% 30,00% 25,00% 20,00% 14,80% 15,00% 9,10% 10,00% 4,30% 5,00% 1,50% 3,20% 0,70% D iy af ra m G er iç ek m e Ta kv im O pe İğ ra ne sy on /k ür et aj S pi ra l D iğ er K on do m O K S 0,00% OKS: Oral kontraseptif Şekil 15. Bilinen aile planlaması yöntemlerinin yönteme göre dağılımı Tablo 44. Bilinen en güvenilir AP yöntemin ne olduğu sorusuna verilen yanıtların dağılımı Bilinen en güvenilir AP yöntemi Katılımcı sayısı % Bilmiyorum 7554 89,15 Prezervatif 171 2,02 Bilgilendirme 210 2,48 Aşı 4 0,05 Hap kullanımı 111 1,31 Korunma 124 1,46 Spiral 31 0,37 Tek eşlilik 2 0,02 Operasyonla yumurtalıkların bağlanması 15 0,18 251 2,96 Diğer 8473 100 Total Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu en güvenilir yöntemin ne olduğu sorusuna 8.402 kişi yanıt verdi. Bunların %65,5’i CYBH’den koruyucu herhangi bir yöntem bilmediğini, %34,5’i ise en az bir yöntem bildiğini belirtti. En fazla bilinen korunma yönteminin %19,3 ile prezervatif olduğu belirlendi. Yıllar geçtikçe bilinen yöntemlerin oranlarında düşüş, bilmiyorum cevabını verenlerde ise bir artış olduğu tespit edildi. CYBH’den koruyucu en güvenilir yöntemin ne olduğu sorusuna verilen yanıtlar Tablo 45’de görülmektedir. 58 Tablo 45. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu en güvenilir yöntemin ne olduğu sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 1.682 1.612 2.208 5.502 Bilmiyorum %62,2 %64,0 %69,4 %65,5 146 151 159 456 Korunma %5,4 %6,0 %5,0 %5,4 618 470 530 1.618 Prezervatif %22,9 %18,7 %16,7 %19,3 32 50 40 122 Bilgi %1,2 %2,0 %1,3 %1,5 38 32 26 96 Tek eşlilik %1,4 %1,3 %0,8 %1,1 115 139 130 384 Diğer %4,3 %5,5 %4,1 %4,6 47 29 50 126 İlişkiye girmemek %1,7 %1,2 %1,6 %1,5 25 36 37 98 Uzak durmak %0,9 %1,4 %1,2 %1,2 2.703 2.519 3.180 8.402 Toplam %100 %100 %100 %100 Kürtaj hakkında ne düşündükleri ile ilgili soruya 10.370 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan kürtajın bir AP yöntemi olarak uygulanması gerektiğini düşünenler %8,2, sadece tıbbi gereklilikte uygulanması gerektiğini düşünenler %45,6, kesinlikle uygulanmamalı şeklinde düşünenler %18,5 olarak tespit edildi. Katılımcıların %27,8’i fikirsiz olduğunu belirtti. Yıllara göre, katılımcıların kürtaj hakkındaki düşüncelerinde fazla değişiklik olmadığı görüldü. Kürtaj hakkında katılımcıların düşüncelerinin yıllara göre dağılımı Tablo 46’da görülmektedir. Katılımcılardan erkeklerin %38,0’ının tıbbi gereklilik halinde kürtaj yapılmasını uygun bulurken, kızların %53,0’ı tıbbi gereklilik halinde kürtaj yapılabileceğini belirttiler. Kürtaj hakkındaki düşünceler açısından cinsiyetler arasında anlamlı farklılık vardı (Ki kare: 245,353, p<0,001). Katılımcıların kürtaj hakkındaki düşüncelerinin cinsiyete göre dağılımı Tablo 47’de görülmektedir. 59 Tablo 46. Kürtaj hakkında katılımcıların düşüncelerinin yıllara göre dağılımı Aile planlaması yöntemi olarak uygulanmalı Tıbbi gereklilik Kesinlikle uygulanmamalı Fikirsiz Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 309 261 281 %9,4 %8,4 %7,1 1.507 1.441 1.776 %45,9 %46,3 %44,7 568 640 706 %17,3 %20,6 %17,8 899 770 1.212 %27,4 %24,7 %30,5 3.283 3.112 3.975 %100 %100 %100 Toplam 851 %8,2 4.724 %45,6 1.914 %18,5 2.881 %27,8 10.370 %100 Tablo 47. Kürtaj hakkında katılımcıların düşüncelerinin cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Erkek 437 %8,6 1.940 %38,0 1.112 %22,0 1.604 %31,4 5.103 %100 Aile planlaması yöntemi olarak uygulanmalı Tıbbi gereklilik Kesinlikle uygulanmamalı Fikirsiz Toplam Kız 411 %7,9 2.768 %53,0 785 %15,0 1.262 %24,1 5.226 %100 Toplam 848 %8,2 4.708 %45,6 1.907 %18,5 2.866 %27,7 10.329 %100 Aile planlaması hakkında ne düşündükleri ile ilgili soruya 10.699 kişi yanıt verdi. Bunlardan %82,2’si AP’nin gerekli olduğunu, %4,9’u gereksiz olduğunu belirtti. Yıllar içerisinde büyük bir değişiklik olmadığı görüldü. Katılımcıların AP hakkında yıllara göre düşüncelerini gösteren dağılım Tablo 48’de ve Şekil 16’da görülmektedir. Katılımcılardan erkeklerin %76,2’si ve kızların %88,2’si AP yöntemlerinin gerekli olduğu yönünde görüşü vardı. Cinsiyetler arasında anlamlı farklılık vardı (Ki kare: 277,903, p<0,001). AP hakkında katılımcıların düşüncelerinin cinsiyete göre dağılımı Tablo 49’da görülmektedir. 60 Tablo 48. Aile planlaması hakkında katılımcıların düşüncelerinin yıllara göre dağılımı Gereksiz Kararsız Gerekli Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 155 136 229 %4,6 %4,2 %5,6 362 406 616 %10,7 %12,5 %15,2 2.879 2.699 3.217 %84,8 %83,3 %79,2 3.396 3.241 4.062 %100 %100 %100 90,00% 80,00% 70,00% 60,00% 50,00% 40,00% 30,00% 20,00% 10,00% 0,00% Toplam 520 %4,9 1.384 %12,9 8.795 %82,2 10.699 %100 Gereksiz Kararsız Gerekli 2008 2009 2010 Şekil 16. Aile planlaması hakkında katılımcıların düşüncelerinin yıllara göre dağılımı Tablo 49. Aile planlaması hakkında katılımcıların düşüncelerinin cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Gereksiz Kararsız Gerekli Toplam Erkek 389 %7,3 879 %16,5 4.069 %76,2 5.337 %100 Kız 129 %2,4 501 %9,4 4.689 %88,2 5.319 %100 Toplam 518 %4,9 1.380 %13,0 8.758 %82,2 10.656 %100 Erkeklerin evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmasıyla ilgili görüşlerinin sorulduğu soruya 10.333 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan %57,6’sı karşıyım, %42,4’ü ise taraftarım yönünde yanıt verdi. Yıllar içerisinde verilen cevaplarda büyük bir değişiklik saptanmadı. 61 Katılımcıların “erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır” sorusuna verdikleri yanıtın yıllar içerisindeki değişimi Tablo 50’de görülmektedir. Tablo 50. Katılımcıların ‘erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna verdikleri yanıtın yıllar içerisindeki değişimi Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 1.835 1.823 2.292 5.950 Hayır %55,9 %57,7 %59,0 %57,6 1.450 1.339 1.594 4.383 Evet %44,1 %42,3 %41,0 %42,4 3.285 3.162 3.886 10.333 Toplam %100 %100 %100 %100 ‘Erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusunu yanıtlayan erkeklerin %38,6’sı, kızların ise %77,1’i hayır yanıtını verdi. Kızlar ve erkeklerin verdiği yanıtlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı. Katılımcıların ‘erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna verdikleri yanıtın cinsiyete göre dağılımı Tablo 51’de görülmektedir. Tablo 51. Katılımcıların ‘erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna verdikleri yanıtın cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 2.017 3.908 5.925 Hayır %38,6 %77,1 %57,6 3.204 1.164 4.368 Evet %61,4 %22,9 %42,4 5.221 5.072 10.293 Toplam %100 %100 %100 Ki kare:1554,440, p<0,001. Kadınların evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmasıyla ilgili görüşlerinin sorulduğu soruya 10.437 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan %83,8’i olumsuz yönde, %16,2’si ise olumlu yönde yanıt verdi. Yıllar içerisinde verilen yanıtlarda büyük bir değişiklik saptanmadı. Katılımcıların ‘kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna verdikleri yanıtın yıllar içerisindeki değişimi Tablo 52’de görülmektedir. 62 Tablo 52. Katılımcıların ‘kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna verdikleri yanıtın yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 2.736 2.713 3.292 8.741 Hayır %82,7 %85,5 %83,2 %83,8 571 461 664 1.696 Evet %17,3 %14,5 %16,8 %16,2 3.307 3.174 3.956 10.437 Toplam %100 %100 %100 %100 ‘Kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusunu yanıtlayan erkeklerin %75,7’si, kızların ise %91,9’u hayır yanıtını verdi. Erkeklerin %24,3’ü, kızların ise %8,1’i kadınların evlenmeden önce cinsel aktivitede bulunmalarına taraftar olduklarını belittiler. Katılımcıların ‘kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna verdikleri yanıtın cinsiyete göre dağılımı Tablo 53’de görülmektedir. Tablo 53. Katılımcıların ‘kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır’ sorusuna verdikleri yanıtın cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 3.945 4.766 8.711 Hayır %75,7 %91,9 %83,8 1.265 422 1.687 Evet %24,3 %8,1 %16,2 5.210 5.188 10.398 Toplam %100 %100 %100 Kaç çocuk sahibi olmayı düşündükleri ile ilgili soruya 9.661 kişi yanıt verdi. Bunlardan %3,8’i hiç çocuk istemediğini, %16,4’ü 1 çocuk, %65,8’i 2 çocuk, %10,3’ü 3 çocuk, %1,9’u ise 4 çocuk istediğini belirtti. Beş ve daha fazla çocuk isteyenler oldukça az bir orana sahipti (%1,7). Katılımcıların sahip olmayı istedikleri çocuk sayısı oranları Tablo 54’te görülmektedir. 63 Tablo 54. Katılımcıların sahip olmayı istedikleri çocuk sayısı İstenen çocuk sayısı 0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 15 17 18 20 30 36 Toplam Frekans % 368 1.582 6.354 999 185 92 12 10 10 5 24 2 5 1 4 1 2 2 2 1 9.661 3,8 16,4 65,8 10,3 1,9 1,0 0,1 0,1 0,1 0,1 0,2 0,02 0,05 0,01 0,04 0,01 0,02 0,02 0,02 0,01 100 Katılımcıların ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız’ sorusuna 10.104 kişi yanıt verdi. Karşı olanların oranı %76,9 ve taraftar olanların oranı %23,1 olarak saptandı. Katılımcıların yıllara göre verdiği cevaplarda büyük bir değişiklik saptanmadı. Katılımcıların ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız’ sorusuna verdikleri yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 55’te görülmektedir. Erkeklerin %82,9’u, kızların %70,6’sı ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız’ sorusuna olumsuz yanıt verdi. Katılımcıların ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız’ sorusuna verdikleri yanıtların cinsiyete göre dağılımı Tablo 56’da görülmektedir. 64 Tablo 55. Katılımcıların ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız’ sorusuna verdikleri yanıtların yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 Karşıyım Taraftarım Toplam 2.471 2.381 2.920 7.772 %76,0 %77,5 %77,2 %76,9 780 692 860 2.332 %24,0 %22,5 %22,8 %23,1 3.251 3.073 3.780 10.104 %100 %100 %100 %100 Tablo 56. Katılımcıların ‘eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız’ sorusuna verdikleri yanıtların cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Toplam Erkek Kız 4.259 3.479 7.738 Karşıyım %82,9 %70,6 %76,9 879 1.446 2.325 Taraftarım %17,1 %29,4 %23,1 5.138 4.925 10.063 Toplam %100 %100 %100 Sigara içip içmedikleri sorusunu katılımcılardan 10.904 kişi cevapladı. Katılımcıların %31,1’i sigara içiyordu ve %68,9’u sigara içmediğini belirtti. Yıllar içerisinde anlamlı bir değişiklik yoktu. Katılımcıların sigara içme durumlarının yıllara göre dağılımı Tablo 57’de görülmektedir. Tablo 57. Katılımcıların sigara içme durumlarının yıllara göre dağılımı Sigara içiyor musunuz? Evet Hayır Toplam Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 1.132 976 1.279 3.387 %32,8 %29,6 %30,8 %31,1 2.322 2.326 2.869 7.517 %67,2 %70,4 %69,2 %68,9 3.454 3.302 4.148 10.904 %100 %100 %100 %100 65 Katılımcıların sigara içme durumlarının cinsiyete göre dağılımına bakıldığında erkeklerin %43,6’sının ve kızların %18,6’sının sigara içtiği belirlendi. Erkekler kızlara göre yaklaşık 2 kat daha fazla sigara içme oranına sahiptiler. İki cinsiyet arasında anlamlı bir fark saptandı (Ki kare: 793,226, P<0,001). Sigara içme durumunun cinsiyete göre dağılımı Tablo 58’de görülmektedir. Tablo 58. Katılımcıların sigara içme durumlarının cinsiyete göre dağılımı Sigara içiyor musunuz? Cinsiyet Toplam Erkek Kız Evet 2.356 (%43,6) 1.014 (%18,6) 3.370 (%31,0) Hayır 3.049 (%56,4) 4.442 (%81,4) 7.491 (%69,0) Toplam 5.405 (%100) 5.456 (%100) 10.861(%100) Katılımcıların alkol alıp almama ve alkol alıyorsa alma sıklığını öğrenmek için sorulan soruya 10.876 kişi cevap verdi. Hiç içmeyenlerin oranı %56,2 bulundu. Alkol alan katılımcılardan %33,3’ü sosyal ortamda az içerim, %6,1’i düzensiz ama içince çok içerim ve %4,5’i düzenli olarak alkol aldığını belirtti. Yıllara göre alkol içme düzeni benzerdi. Yıllara göre alkol alıp almama durumu Tablo 59’da görülmektedir. Alkol alıp almama durumu cinsiyete göre karşılaştırıldığında erkeklerin %43,9’unun, kızların ise %68,2’sinin hiç alkol almadığı belirlendi. İki cinsiyet arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (Ki kare: 923,166, p<0,001). Erkeklerin sosyal ortamda alkol alma oranı %48,2 iken, kızların oranı %28,6 saptandı. Erkeklerin düzensiz ama çok fazla alkol alma oranı %9,9 iken kızların oranı %2,3, erkeklerin düzenli alkol alma oranı %8,0 iken, kızların oranı %0,9 saptandı. Alkol alma durumunun cinsiyete göre dağılımı Tablo 60’ta görülmektedir. 66 Tablo 59. Yıllara göre alkol alıp almama durumu Anketin uygulandığı yıl Alkol içiyorsa içme düzeni Hiç içmiyor Sosyal ortamda içiyor Düzensiz ama çok içiyor Düzenli içiyor Toplam Toplam 2008 2009 2010 1.920 1.904 2.283 6.107 %55,4 %57,9 %55,5 %56,2 1.188 1.074 1.360 3.622 %34,3 %32,6 %33,0 %33,3 214 174 270 658 %6,2 %5,3 %6,6 %6,1 146 139 204 489 %4,2 %4,2 %5,0 %4,5 3.468 3.291 4.117 10.876 %100 %100 %100 %100 Tablo 60. Cinsiyete göre alkol alıp almama durumu Alkol içiyorsa içme düzeni Cinsiyet Toplam Erkek Kız Hiç içmiyor 2.368 (%43,9) 3.708 (%68,2) 6.076(%56,1) Sosyal ortamda içiyor 2.062 (%38,2) 1.553 (%28,6) 3.615 (%33,4) Düzensiz ama çok içiyor 533 (%9,9) 124 (%2,3) 657 (%6,1) Düzenli içiyor 433 (%8,0) 51 (%0,9) 484 (%4,5) 5.396 (%100) 5.436 (%100) 10.832 (%100) Toplam ‘Bir ay boyunca sınırsız ve korunmasız cinsel ilişkide bulunursanız HIV virüsü kapma olasılığınız nedir?’ sorusuna 9.802 katılımcı yanıt verdi. Kesinlikle kaparım yanıtını %12,0, kaparım cevabını %15,8, belli olmaz cevabını %43,8, kapmam cevabını %10,4, kesin kapmam cevabını %18,0 kişi verdi. Yıllara göre dağılıma bakıldığında, kesinlikle kaparım cevabının düşük düzeyde azalma eğiliminde olduğu, diğer cevapların yıllara göre benzer olduğu görüldü. Verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 61’de görülmektedir. 67 Tablo 61. Korunmasız ve sınırsız cinsel ilişki sonrası HIV kapma olasılığının sorulduğu soruya verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Bir ay korunmasız cinsel aktivitede bulunsanız HIV kapma olasılığı Kesinlikle kaparım Kaparım Belli olmaz Kapmam Kesin kapmam Toplam Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 400 383 391 1.174 %13,0 %12,7 %10,5 %12,0 485 487 577 1.549 %15,7 %16,2 %15,5 %15,8 1.328 1.300 1.665 4.293 %43,1 %43,2 %44,8 %43,8 296 303 421 1.020 %9,6 %10,1 %11,3 %10,4 572 534 660 1.766 %18,6 %17,8 %17,8 %18,0 3.081 3.007 3.714 9.802 %100 %100 %100 %100 Katılımcılardan erkek olanların, bir ay boyunca sınırsız ve korunmasız cinsel ilişkide bulunurlarsa kesinlikle kaparım seçeneğini %9,9, kaparım seçeneğini %15,1, belli olmaz seçeneğini %45,6, kapmam seçeneğini %12,4, kesin kapmam seçeneğini %16,9 oranında cevaplandırdığı, kızların ise sırasıyla %14,2, %16,6, %41,8, %8,1 ve %19,3 şeklinde işaretlediği görüldü. Yapılan ki kare testinde cinsiyetler arasında anlamlı bir fark vardı. Cinsiyete göre dağılım Tablo 62’de görülmektedir. ‘Son bitirdiğiniz okulda AIDS hastalığı/HIV virüsü hakkında eğitim aldınız mı?’ sorusunu 10.507 katılımcı cevapladı. Katılımcıların %33,2’si eğitim aldığını, %66,8’i eğitim almadığını belirtti. Yıllar geçtikçe eğitim alma oranının artma eğiliminde olduğu görüldü. Son bitirilen okulda AIDS hastalığı/HIV virüsü hakkında eğitim alma durumunun yıllara göre dağılımı Tablo 63’te görülmektedir. 68 Tablo 62. Korunmasız ve sınırsız cinsel ilişki sonrası HIV kapma olasılığının sorulduğu soruya verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Bir ay korunmasız cinsel aktivitede bulunsanız Toplam HIV kapma olasılığı Erkek Kız 510 659 1.169 Kesinlikle kaparım %9,9 %14,2 %12,0 777 767 1.544 Kaparım %15,1 %16,6 %15,8 2.344 1.932 4.276 Belli olmaz %45,6 %41,8 %43,8 639 377 1.016 Kapmam %12,4 %8,1 %10,4 867 891 1.758 Kesin kapmam %16,9 %19,3 %18,0 5.137 4.626 9.763 Toplam %100 %100 %100 Pearson ki kare: 100,172, p<0,001. Tablo 63. Son bitirilen okulda AIDS hastalığı/HIV virüsü hakkında eğitim alma durumunun yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl AIDS hastalığı/HIV Toplam virüsü hakkında eğitim 2008 2009 2010 alma durumu 1.022 1.069 1.393 3.484 Evet %30,8 %33,9 %34,5 %33,2 2.297 2.084 2.642 7.023 Hayır %69,2 %66,1 %65,5 %66,8 3.319 3.153 4.035 10.507 Toplam %100 %100 %100 %100 Küpe kullanımı ile ilgili soruya 10.635 kişi yanıt verdi. Yanıt verenlerden %0,6’sı küpenin ne olduğunu bilmiyordu. Var yanıtını %52,8, yok takmayı düşünüyorum yanıtını %18,6 ve yok takmayı düşünmüyorum yanıtını %28,0 katılımcı verdi. Yıllar ilerledikçe küpe kullananların oranında büyük bir değişiklik olmadı. Tablo 64’te yanıtların yıllara göre dağılımı görülmektedir. Küpe kullanımıyla ilgili soruya yanıt verenler içinde erkeklerden ve kızlardan küpeyi bilmeyenler %0,6 oranındaydı. Erkekler içinde küpe kullananlar %16,9, kızlar içinde ise %89,2 oranındaydı. Erkeklerden %51,8’i, kızlardan ise %4,6’sı küpe kullanmayı 69 düşünmediğini belirtti. Cinsiyete göre küpe kullanımı ile ilgili verilen yanıtlar Tablo 65’de görülmektedir. Tablo 64. Küpe kullanımının yıllara göre dağılımı Küpe kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne olduğunu bilmiyorum Var- kullanıyorum Yok- düşünüyorum Yok- düşünmüyorum Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 21 24 18 %0,6 %0,7 %0,6 1.808 1.671 2.138 %53,3 %51,7 %53,3 583 631 765 %17,2 %19,5 %19,1 980 903 1.093 %28,9 %28 %27,2 3.392 3.229 4.014 %100 %100 %100 Toplam 63 %0,6 5.617 %52,8 1979 %18,6 2.976 %28,0 10.635 %100 Tablo 65. Küpe kullanımının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Küpe kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne olduğunu bilmiyorum Var- kullanıyorum Yok- düşünüyorum Yok- düşünmüyorum Toplam Total Erkek Kız 34 29 63 %0,6 %0,6 %0,6 902 %16,9 1.670 %31,3 2.721 %51,1 5.327 %100 4.698 %89,2 301 %5,7 240 %4,6 5.268 %100 5.600 %52,9 1.971 %18,6 2.961 %27,9 10.595 %100 Hızma kullanımı ile ilgili soruya 10.558 katılımcı yanıt verdi. Ne olduğunu bilmeyenler %4.4, var- kullanıyorum yanıtı verenler %4,6, yok- takmayı düşünüyorum yanıtı verenler %34,6, yok-düşünmüyorum yanıtını verenler %56,5 oranında bulundu. Hızma kullanımı Tablo 66’da yıllara göre gösterilmiştir. 70 Tablo 66. Hızma kullanımının yıllara göre dağılımı Hızma kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne olduğunu bilmiyorum Var- kullanıyorum Yok- düşünüyorum Yok- düşünmüyorum Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 116 129 215 %3,5 %4,0 %5,4 154 124 203 %4,6 %3,9 %5,1 1.105 1.127 1.420 %33,2 %35,0 %35,4 1.956 1.836 2.173 %58,7 %57,1 %54,2 3.331 3.216 4.011 %100 %100 %100 Toplam 460 %4,4 481 %4,6 3.652 %34,6 5.965 %56,5 10.558 %100 “Piercing” kullanımı ile ilgili soruya 10.540 kişi yanıt verdi. Yanıt verenlerden %3,0’ı “piercing”in ne olduğunu bilmediğini, %2,6’sı kullandığını, %32,0’sı kullanmadığını, %62,3’ü ise kullanmayı düşünmediğini belirtti. “Piercing” kullanımı Tablo 67’de yıllara göre gösterilmektedir Tablo 67. “Piercing” kullanımının yıllara göre dağılımı “Piercing” kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Ne olduğunu bilmiyorum Var Yok Yok-düşünmüyorum Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 100 83 137 %3,0 %2,6 %3,4 90 66 123 %2,7 %2,1 %3,1 1.024 1.030 1.318 %30,4 %32,2 %33,1 2.149 2.020 2.400 %63,9 %63,1 %60,3 3.363 3.199 3.978 %100 %100 %100 Toplam 320 %3,0 279 %2,6 3.372 %32,0 6.569 %62,3 10.540 %100 “Piercing” kullanımı hakkındaki soruya cevap veren erkeklerden %4,1’i ne olduğunu bilmediklerini, %2,1’i kullandığını, %28,9’u kullanmadığını, %64,8’i ise kullanmayı düşünmediğini belirtti. Kızların ise %2,0’ı bilmediğini, %3,2’si kullandığını, %35,0’ı kullanmadığını, %59,9’u kullanmayı düşünmediğini belirtti. “Piercing” kullanımında 71 cinsiyetler arasında istatistik anlamlı bir fark olduğu görüldü (Ki kare: 10,471, p=0,001) (Tablo 68). Tablo 68. “Piercing” kullanımının cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet “Piercing” kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Toplam Erkek Kız Ne olduğunu bilmiyorum Var Yok 216 (%4,1) 112 (%2,1) 1.510 (%28,9) 104 (%2,0) 167 (%3,2) 1.848 (%35,0) 320 (%3,0) 279 (%2,7) 3.358 (%32,0) Yok-düşünmüyorum 3.381 (%64,8) 3.163 (%59,9) 6.544 (%62,3) Toplam 5.219 (%100) 5.282 (%100) 10.501 (%100) Dövmesi olup olmadığı sorusuna 10.742 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan %0,6’sı dövmenin ne olduğunu bilmediğini, %2,4’ü dövmesinin bulunduğunu, %36,6’sı dövme yaptırmadığını ancak yaptırmayı düşündüğünü, %60,4’ü dövme yaptırmayı düşünmediğini belirtti. Yıllar geçtikçe dövme yaptırmayı düşünenlerin oranının arttığı görüldü. “Dövmeniz var mı?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 69’da görülmektedir. Tablo 69. Dövme kullanımı ile ilgili soruya verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Dövmeniz var mı? Ne olduğunu bilmiyor Var Yok- düşünüyorum Yok- düşünmüyorum Toplam Anketin uygulandığı yıl Toplam 2008 2009 2010 17 21 24 62 %0,5 %0,6 %0,6 %0,6 65 59 132 256 %1,9 %1,8 %3,2 %2,4 1.130 1.159 1.644 3.933 %33,2 %35,7 %40,1 %36,6 2.191 2.003 2.297 6.491 %64,4 %61,8 %56,1 %60,4 3.403 3.242 4.097 10.742 %100 %100 %100 %100 72 Dövme kullanımı ile iligili soruya yanıt veren katılımcılar arasında, erkeklerin %3,1’i ve kızların %1,7’si evet yanıtını verdi. Hayır yanıtını verenlerden erkekler %96,1, kızlar %98,0 oranına sahipti. İki cinsiyet arasında anlamlı bir fark olduğu görüldü (Ki kare: 21,695, p<0,001). Cinsiyete göre dövmesi olup olmayanların dağılımı Tablo 70’te görülmektedir. Tablo 70. Dövme kullanımı ile ilgili soruya verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Dövmeniz var mı? Cinsiyet Toplam Erkek Kız Ne olduğunu bilmiyor 45 (%0,8) 17 (%0,3) 62 (%0,6) Evet 164 (%3,1) 92 (%1,7) 256 (%2,4) Yok- yok düşünmüyorum 5.107 (%96,1) 5.275 (%98,0) 10.382(%97,5) Toplam 5.316 (%100) 5.384 (%100) 10.700 (%100) “Daha önce cinsel ilişkiniz oldu mu?” sorusuna 10.840 kişi yanıt verdi. Cinsel ilişkisi olanların oranı %23,1, cinsel ilişkisi olmayanlar ise %76,9 olarak saptandı. Cinsel ilişkisi olanların sayısının yıllara göre dağılımı Tablo 71’de görülmektedir. Tablo 71. Cinsel ilişkisi olanların yıllara göre dağılımı Cinsel ilişkiniz oldu mu? Evet Hayır Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 825 693 982 %24,1 %21,0 %23,9 2.605 2.603 3.132 %75,9 %79,0 %76,1 3.430 3.296 4.114 %100 %100 %100 Toplam 2.500 %23,1 8.340 %76,9 10.840 %100 Katılımcılardan cinsel ilişkisi olan erkekler %44,4, olmayan erkekler %55,6 olarak bulundu. Kızların ise %98,0’ı cinsel ilişkide bulunmamış, %2,0’ı, ise daha önce en az bir cinsel ilişki yaşamıştı. Cinsiyetler arasında istatistiksel anlamlı bir fark bulundu (Ki kare: 2727,014, p<0,001). Cinsel ilişki durumunun cinsiyete göre dağılımı Tablo 72’de görülmektedir. İlk cinsel ilişkide bulunma yaşı sorusuna 1.594 kişi yanıt verdi. Yanıt verenlerin %1,1’i 13 yaşında, %4,3’ü 14 yaşında, %9,8’i 15 yaşında, %21,4’ü 16 yaşında, %29,7’si 17 yaşında, %23,6’sı 18 yaşında, %5,1’i 19 yaşında, %2,5’i 20 yaşında ilk cinsel deneyimini 73 yaşamıştı. Ortalama ilk cinsel ilişkide bulunma yaşı 16,8 olarak saptandı. Şekil 17’de ilk cinsel deneyimini yaşayanların yaşlara göre oranları görülmektedir. Tablo 72. Cinsel ilişkisi olanların cinsiyete göre dağılımı Cinsel ilişkiniz oldu mu? Evet Hayır Toplam Cinsiyet Erkek 2.382 %44,4 2.986 %55,6 5.368 %100 Kız 110 %2,0 5.320 %98,0 5.430 %100 Toplam 2.492 %23,1 8.306 %76,9 10.798 %100 Pearson Ki kare: 2727,014, p<0,001. 5 4 3 2 1 0 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 24 25 İlk cinsel ilişki yaşı Şekil 17. İlk cinsel ilişki yaşı Cinsel deneyim yaşayan katılımcıların cinsiyete göre dağılımına bakıldığında erkek katılımcıların 14 yaş ile 19 yaş arasında çoğunlukla ilk cinsel deneyimlerini yaşadıkları, kızların ise 16 yaş ile 21 yaş arasında çoğunlukla ilk cinsel deneyimlerini yaşadıkları tespit edildi. İlk cinsel ilişkide bulunma durumunun cinsiyete göre dağılımı Şekil 18’de ve Tablo 73’te görülmektedir. 74 70,00% 60,00% 50,00% 40,00% 30,00% 20,00% 10,00% 0,00% Cinsiyet Kız 9 ya şı nd 11 a ya şı nd 13 a ya şı nd 15 a ya şı nd 17 a ya şı nd 19 a ya şı nd 21 a ya şı nd 24 a ya şı nd a Cinsiyet Erkek Şekil 18. Cinsel ilişkisi olanların cinsiyete ve ilk cinsel ilişki yaşına göre dağılımı Tablo 73. Cinsel ilişkisi olanların cinsiyete ve ilk cinsel ilişki yaşına göre dağılımı İlk cinsel ilişki yaşı 9 yaşında 10 yaşında 11 yaşında 12 yaşında 13 yaşında 14 yaşında 15 yaşında 16 yaşında 17 yaşında 18 yaşında 19 yaşında 20 yaşında 21 yaşında 22 yaşında 24 yaşında 25 yaşında Toplam Cinsiyet Erkek %0,1 %0,5 %0,3 %0,5 %1,2 %4,5 %10,2 %22,0 %30,0 %23,0 %4,7 %2,4 %0,5 %0,2 %0 %0,1 %100 Kız %0 %0 %0 %0 %0 %1,5 %1,5 %7,5 %25,4 %35,8 %14,9 %4,5 %6,0 %1,5 %1,5 %0 %100 İlk cinsel ilişkinin kiminle yaşandığı sorusuna 2.379 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan %0,6’sı eş, %52,9’u sevgili, %25,7’si kısa süreli ilişki, %15,2’si para karşılığı ve %5,6’sı diğer seçeneklerini seçti. Yıllara göre eş ile cinsel ilişki yaşayanların oranında azalma, diğer seçeneğini işaretleyenlerde artış eğilimi görüldü. İlk cinsel ilişkinin kiminle yaşadığının yıllara göre dağılımı Tablo 74’te gösterilmiştir. 75 Tablo 74. İlk cinsel ilişkinin yaşandığı kişinin yıllara göre dağılımı Eş Sevgili Kısa süreli ilişki Para karşılığı Diğer Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 8 3 4 %1,0 %0,5 %0,4 415 351 492 %53,3 %53,7 %52,0 203 169 239 %26,1 %25,8 %25,3 120 101 141 %15,4 %15,4 %14,9 33 30 70 %4,2 %4,6 %7,4 779 654 946 %100 %100 %100 Toplam 15 %0,6 1.258 %52,9 611 %25,7 362 %15,2 133 %5,6 2.379 %100 İlk cinsel ilişkinin kiminle yaşandığı sorusuna cevap verenlerin cinsiyete göre dağılımına bakıldığında erkeklerin eş ile %0,3, sevgili ile %51,9, kısa süreli ilişki olarak %26,4, para karşılığı %15,7 ve diğer seçeneği olarak %5,7, seçeneğini işaretledikleri tespit edildi. Kızların ise %8,7 eş, %73,8 sevgili, %9,7 kısa süreli ilişki, %4,9 parayla ve %2,9 diğer seçeneğini işaretledikleri saptandı. İlk cinsel ilişkinin kiminle yaşandığı cinsiyete göre Tablo 75’te görülmektedir. Tablo 75. İlk cinsel ilişkinin yaşandığı kişinin kim olduğuna yönelik verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet İlk cinsel ilişkiyi Toplam kiminle yaşadınız? Erkek Kız 6 9 15 Eş %0,3 %8,7 %0,6 1.178 76 1.254 Sevgili %51,9 %73,8 %52,9 598 10 608 Kısa süreli ilişki %26,5 %9,7 %25,6 356 5 361 Para karşılığı %15,7 %4,9 %15,2 130 3 133 Diğer %5,7 %2,9 %5,6 2.268 103 2.371 Toplam %100 %100 %100 76 “Halen bir cinsel eşiniz var mı?” sorusuna 2.327 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan %62,6’sı hayır derken, %37,4’ü evet yanıtını verdi. Yıllar ilerledikçe verilen cevaplarda büyük bir değişiklik olmadı. “Halen bir cinsel eşiniz var mı?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 76’da görülmektedir. “Halen bir cinsel eşiniz var mı?” sorusuna erkeklerin %36,7’si evet yanıtı verirken, kızlarda bu oran %51,5’ olarak saptandı. Erkeklerin %63,3’ü hayır yanıtı verirken, kızların %48,5’i hayır yanıtı verdi. Verilen ceplarda kızlarla erkekler arasında anlamlı bir fark vardı (Ki kare: 8,988, p<0,005). Verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Tablo 77’de görülmektedir. Tablo 76. “Halen bir cinsel eşiniz var mı?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Halen bir cinsel eşiniz Toplam var mı? 2008 2009 2010 295 252 324 871 Evet %37,8 %39,1 %36,0 %37,4 486 393 577 1.456 Hayır %62,2 %60,9 %64,0 %62,6 781 645 901 2.327 Toplam %100 %100 %100 %100 Tablo 77. “Halen bir cinsel eşiniz var mı?” sorusuna verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Halen bir cinsel eşiniz var Toplam mı? Erkek Kız 815 52 867 Evet %36,7 %51,5 %37,4 1.404 49 1.453 Hayır %63,3 %48,5 %62,6 2.219 101 2.320 Toplam %100 %100 %100 “Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna 2.385 kişi yanıt verdi. Bunlardan %12,6’sı evet yanıtını, %62,6’sı hayır yanıtını, %24,8’i ise emin değilim yanıtını verdi. Yıllara göre bakıldığında evet yanıtını verenlerde anlamlı bir değişiklik saptanmadı. “Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 78’de görülmektedir. 77 Tablo 78. “Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Cinsel ilişkide bulunduğunuz Anketin uygulandığı yıl Toplam kişiyle evlenmeyi düşünüyor 2008 2009 2010 musunuz? 99 79 122 300 Evet %12,6 %12,0 %13,0 %12,6 494 429 571 1.494 Hayır %62,8 %65,1 %60,8 %62,6 194 151 246 591 Emin değilim %24,7 %22,9 %26,2 %24,8 787 659 939 2.385 Toplam %100 %100 %100 %100 “Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımına bakıldığında erkeklerin %11,4’ünün, kızların ise %38,4’ünün evet yanıtı verdikleri görüldü. Erkekler %63,6, kızlar ise %43,4 oranında hayır yanıtı verdiler. Erkeklerin %25,0’ı emin değilim yanıtı verirken, kızların ise %18,2’si emin değilim yanıtını verdi. Her iki cinsiyet arasında istatistiksel anlamlı bir fark vardı (Ki kare: 62,972, p<0,001). “Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Tablo 79’da görülmektedir. Tablo 79. “Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle Toplam evlenmeyi düşünüyor musunuz? Erkek Kız 260 38 298 Evet %11,4 %38,4 %12,5 1.448 43 1.491 Hayır %63,6 %43,4 %62,7 570 18 588 Emin değilim %25,0 %18,2 %24,7 2.278 99 2.377 Toplam %100 %100 %100 Daha önce kaç kez cinsel ilişkide bulunulduğu sorusuna 1.343 katılımcı yanıt verdi. 1 kez cinsel ilişkide bulunanların oranı %21,1, cinsel ilişki sayısı 2-5 arasında olanlar %49,9, cinsel ilişki sayısı 6-10 arasında olanlar %15,7, cinsel ilişki sayısı 11-15 arasında olanlar %4,5, cinsel ilişki sayısı 16-20 arasında olanlar %4,1, cinsel ilişki sayısı 21 ve üzerinde olanlar %4,8 oranında bulundu. Yıllara göre cinsel ilişki sayısına bakıldığında 16-20 , 21 ve 78 üstü gruplarda azalma eğiliminin olduğu görüldü. Cinsel ilişki sayısının yıllara göre dağılımı Tablo 80’de gösterilmiştir. Tablo 80. “Daha önce kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Daha önce kaç kez cinsel ilişkide Toplam bulundunuz? 2008 2009 2010 95 80 109 284 1 kez %20,9 %21,1 21,4 %21,1 215 195 261 671 2-5 arası %47,4 %51,4 %51,3 %50,0 70 56 84 210 6-10 arası %15,5 %14,7 %16,6 %15,6 21 18 22 61 11-15 arası %4,6 %4,8 %4,4 %4,6 25 15 15 55 16-20 arası %5,4 %4,0 %3,0 %4,1 28 16 18 62 21 ve üstü %6,2 %4,4 %3,6 %4,7 454 380 509 1.343 Toplam %100 %100 %100 %100 Cinsiyete göre cinsel ilişki sayısı oranlarına bakıldığında; erkeklerin 1 kez cinsel ilişki sayısının oranı %20,6 iken, kızlarda bu oran %39,1 olarak saptandı. Cinsel ilişki sayısı 2-5 arasındaki erkeklerin oran %50,5 iken kızlarda bu oran %34,8 olarak saptandı. Cinsiyete göre cinsel ilişki sayısı Tablo 81’de gösterilmiştir. Cinsel ilişkide bulunulan farklı partner sayısının sorulduğu soruya 1.475 katılımcı yanıt verdi. Bunlardan %30,4’ü bir kişiyle cinsel ilişki yaşadığını, %69,6’sı ise birden fazla partnerle cinsel ilişki yaşadığını belirtti. Yıllar geçtikçe bir kişiyle olan cinsel ilişki oranı ile birden fazla partnerle cinsel ilişkiye girme oranı arasında anlamlı bir fark saptanmadı (Ki kare: 0,557, p=0,757). “Kaç farklı partnerle cinsel ilişkiniz oldu?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 82’de verilmiştir. 79 Tablo 81. “Daha önce kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz?” sorusuna verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz? Toplam Erkek Kız 266 18 284 1 kez %20,6 %39,1 %29,8 654 16 670 2- 5 kez %50,5 %34,8 %42,6 200 7 207 6-10 arası %15,6 %15,2 %15,4 60 1 61 11-15 arası %4,6 %2,2 %3,4 53 2 55 16-20 arası %4,1 %4,3 %4,2 60 2 62 21 ve üstü %4,6 %4,3 %4,4 3.557 150 3.707 Toplam %100 %100 %100 Tablo 82. “Kaç farklı partnerle cinsel ilişkiniz oldu?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Anketin uygulandığı yıl Kaç farklı partnerle cinsel Toplam ilişkiniz oldu? 2008 2009 2010 162 127 160 449 Bir kişiyle %31,3 %30,8 %29,3 %30,4 355 285 386 1.026 Birden çok kişiyle %68,7 %69,2 %70,7 %69,6 517 412 546 1.475 Toplam %100 %100 %100 %100 Cinsel ilişkide bulunulan partner sayısına erkeklerin verdiği yanıtlarda %29,0 bir kişiyle, %71,0 birden fazla kişiyle ilişki yaşandığı belirtildi. Cinsel ilişkide bulunulan partner sayısına yönelik kızların verdiği yanıtlar %61,4 bir kişiyle, %38,6 ise birden çok kişiyle şeklindeydi. Buna göre erkekler kızlara göre daha fazla oranda, birden fazla partnerle cinsel ilişkide bulunmuşlardı. Her iki cinsiyet arasında anlamlı bir fark saptandı (Ki kare: 33,047, p<0,001). Cinsiyete göre partner sayısı Tablo 83’te görülmektedir. “Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullandınız mı?” sorusuna 2.135 kişi yanıt verdi. Yanıt verenlerin %54,6’sı son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu herhangi bir yöntem kullanmışken, %45,4’ü herhangi bir yöntem kullanmadığını belirtti. Yıllara göre son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullananların oranı 2008 yılında en yüksek 80 orandayken (%59,9), 2009 ve 2010 yıllarında benzer orandaydı (%51,6, %52,1). “Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullandınız mı?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Tablo 84’te görülmektedir. Tablo 83. “Kaç farklı partnerle cinsel ilişkiniz oldu?” sorusuna verilen cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Kaç farklı partnerle cinsel ilişkiniz oldu? Erkek Kız 406 43 Bir kişiyle %29,0 %61,4 994 76 Birden çok %71,0 %38,6 1.400 70 Toplam %100 %100 yanıtların Total 1.152 %30,5 2.525 %69,5 1.470 %100 Tablo 84. “Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullandınız mı?” sorusuna verilen yanıtların yıllara göre dağılımı Gebelikten koruyucu Anketin uygulandığı yıl Toplam yöntem 2008 2009 2010 437 305 424 1.166 Evet %59,9 %51,6 %52,1 %54,4 293 286 390 969 Hayır %40,1 %48,4 %47,9 %45,4 730 591 814 2.135 Toplam %100 %100 %100 %100 “Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullandınız mı?” sorusuna yanıt veren erkeklerden %54,7’si, kızlardan ise %52,7’si evet yanıtını verdi. İki cinsiyet arasında istatistiksel anlamlı bir fark bulunamadı (Ki kare: 0,141, p=0,707). Verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Tablo 85’te görülmektedir. Tablo 85. “Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu yöntem kullandınız mı?” sorusuna verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu Toplam yöntem kullandınız mı? Erkek Kız 1.112 %54,7 922 %45,3 2.034 %100 Evet Hayır Toplam 81 49 %52,7 44 %47,3 93 %100 1.161 %54,6 966 %45,4 2.127 %100 Son cinsel ilişkide gebelikten koruyucu hangi yöntemin kullanıldığı sorusuna 869 kişi yanıt verdi. Yanıt verenlerin %84,7’si prezervatif, %12,0’ı hap kullanımını, %2’si korunma olarak belirtti. Verilen yanıtların dağılımı Şekil 18’de görülmektedir. Son cinsel ilişkide erkeklerin %85,6’sı prezervatif, %11,4’ü hap, %0,4’ü spiral kullanıldığını belirtirken, %2,1’i ise korunma olarak belirtti (Şekil 19). Kızlar ise %68,4 prezervatif, %23,7 hap, %7,9 spiral kullanıldığını belirtti, korunma olarak belirten olmadı. Kızların verdiği hap yanıtı erkeklerden yaklaşık 2 kat, spiral yanıtı ise yaklaşık 20 kat daha fazla idi. Verilen yanıtların cinsiyete göre dağılımı Şekil 20’da gösterilmiştir. Diğer %0,1 Geri çekme %0,1 Spiral %0,7 Korunma %2 Hap %12 Bilgilendirme %0,5 Prezervatif %84,7 Şekil 19. Son cinsel ilişkide kullanılan gebelikten koruyucu yöntem kullanımının dağılımı Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirip geçirmeme ile ilgili soruya 2.292 kişi yanıt verdi. Bunlardan %1.6’sı evet, %96,5’i hayır ve %1,9’sı bilmiyorum yanıtını verdi. Yıllara göre CYBH geçirme ve geçirmeme oranlarında anlamlı farklılık yoktu. CYBH geçirip geçirmeme oranlarının yıllara göre dağılımı Tablo 86’da görülmektedir. 82 100,00% 80,00% 60,00% Erkek 40,00% Kadın 20,00% er Di ğ Sp ira G l er iÇ ek m e a Ko ru nm Pr ez er va Bi t if lg ile nd irm e -20,00% Ha p 0,00% Şekil 20. Son cinsel ilişkide kullanılan gebelikten koruyucu yöntemin cinsiyete göre dağılımı Tablo 86. Yıllara göre cinsel yolla bulaşan hastalık geçirip geçirmeme durumu Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiniz mi? Evet Hayır Bilmiyorum Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 6 %0,8 735 %96,7 19 %2,5 760 %100 11 %1,7 611 %96,7 10 %1,6 632 %100 20 %2,2 866 %96,2 14 %1,6 900 %100 Toplam 37 %1,6 2.212 %96,5 43 %1,9 2.292 %100 Cinsiyete göre CYBH geçirip geçirmeme durumuna bakıldığında erkekler %1,5, kızlar ise %4,1 oranında geçirdiklerini, erkekler %96,6, kızlar ise %94,9 oranında geçirmediklerini belirttiler. CYBH geçirip geçirmeme durumunu bilmeyenler, erkeklerde %1,9, kızlarda ise %1,0 oranındaydı. Erkekler ve kızlar arasında anlamlı istatistiksel bir fark bulunmadı (Ki kare: 4,262, p=0,119) (Tablo 87). “Hiç gebe kaldınız mı?” sorusuna 73 kişi yanıt verdi. Yanıt veren kızların %16,4’ü evet, %83,6’sı ise hayır yanıtını verdi. Toplam kız nüfusuna göre bakıldığında, %0,2 gebelik oranı saptandı. Cinsel ilişki deneyimi olanların gebe kalıp kalmama durumunun yıllara göre dağılımı Tablo 88’de görülmektedir. 83 Tablo 87. Cinsiyete göre cinsel yolla bulaşan hastalık geçirip geçirmeme durumu Cinsiyet Erkek Kız 33 4 %1,5 %4,1 2.111 93 %96,6 %94,9 42 1 %1,9 %1,0 2.186 98 %100 %100 Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiniz mi? Evet Hayır Bilmiyorum Toplam Toplam 37 %1,6 2.204 %96,5 43 %1,9 2.284 %100 Tablo 88. Cinsel deneyimi olanlardan, gebe kalıp kalmayanların yıllara göre dağılımı Hiç gebe kaldınız mı? Evet Hayır Toplam Anketin uygulandığı yıl 2008 2009 2010 7 1 4 %18,4 %9,1 %16,7 31 10 20 %81,6 %90,9 %83,3 38 11 24 %100 %100 %100 Toplam 12 %16,4 62 %83,6 73 %100 Çoklu Karşılaştırmalar Katılımcılar yaşlarına göre 18, 19, 20, 21-25 yaş arası olarak yaş gruplarına ayrıldı. Cinsel ilişkisi olmuş katılımcıların yaş gruplarına göre dağılımı sırasıyla %35,6, %32,8, %15,8 ve %15,8 olarak bulundu. En yüksek oranın 18 yaş olduğu ve 18 yaşından sonra yaş ilerledikçe oranın azaldığı görüldü. Cinsel ilişkisi olanlardan her iki cinsiyette de 18 yaşında olanların oranı benzerdi (erkekler %35,6 ve kızlar %35,5). 21-25 yaş arasında kadınların oranı erkeklerin yaklaşık 2 katı idi (sırasıyla %29,1, %15,2). Cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (Ki kare: 17,224, p=0,001). Cinsel ilişkisi olmuş katılımcıların yaş gruplarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 89’da görülmektedir. 84 Tablo 89. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların yaş dağılımı Cinsiyet Cinsel ilişkisi olan katılımcıların yaş grubuna göre cinsiyetleri Erkek 874 18 yaş %35,6 792 19 yaş %33,2 382 20 yaş %16,0 361 21-25 yaş %15,2 2.382 Toplam %100 grupları ve cinsiyete göre Kız 39 %35,5 25 %22,7 14 %12,7 32 %29,1 110 %100 Toplam 886 %35,6 817 %32,8 396 %15,9 393 %15,8 2.492 %100 Katılımcılardan daha önce cinsel ilişkide bulunmuş olanların kayıt yaptırdıkları lisans programlarına bakıldığında, daha önce cinsel ilişkisi olan erkeklerin %64,2’si önlisans, %34,7’si lisans ve %1,1’i tıp programlarına kayıt yaptırdıkları tespit edildi. Kızlardan daha önce cinsel ilişkisi olanların %55,2’si önlisans, %41,7’si lisans ve %3,1’i tıp programlarına kayıt yaptırmışlardı. Daha önce cinsel ilişkide bulunan erkeklerin, kızlara göre daha çok önlisans programlarına kayıt yaptırdığı, kızların ise lisans programı ve tıp programına daha yüksek oranda kayıt yaptırdığı tespit edildi. Cinsiyetler arasında anlamlı istatistiksel bir fark bulundu (Ki kare:1264,874, p<0,001) (Tablo 90). Tablo 90. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların kayıt oldukları lisans programı ve cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Lisans programı Toplam Erkek Kız 1.310 53 1.363 Önlisans %64,2 %55,2 %63,8 707 40 1.918 Lisans %34,7 %41,7 %35,0 23 3 26 Tıp %1,1 %3,1 %1,2 2.040 96 2.136 Toplam %100 %100 %100 85 Çalışmaya katılan tüm öğrencilerde herhangi bir AP yöntemi bilenlerin oranı %10,2 olarak hesaplanmıştı. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcılarda ise bu oran %11,4 olarak bulunmuştur. Tüm öğrenciler ile, cinsel ilişkisi olanlar arasında AP yöntemi bilme açısından anlamlı bir fark saptanmadı (Ki kare: 3,774, p=0,052). Daha önce cinsel ilişkisi olmuş olan erkeklerde AP bilme oranı %10,7 iken, kızlarda bu oran %26,6 olarak bulundu. Cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (Ki kare: 18,856, p<0,001). Cinsel ilişkisi olanların AP yöntemi bilme durumlarının cinsiyete göre dağılımı Tablo 91’te görülmektedir. Tablo 91. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların aile planlaması yöntemi bilme durumu ve cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Aile planlaması yöntemi bilme durumu Toplam Erkek Kız 1.567 58 1.625 Bilmiyor %89,3 %73,4 %88,6 188 21 1.030 Biliyor %10,7 %26,6 %11,4 1.755 79 1.834 Toplam %100 %100 %100 Tüm katılımcılar arasında sigara içme oranı %31,1 olarak hesaplanmıştı. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların sigara içme oranı ise %62,6, cinsel ilişkisi olmayanlarda bu oran %21,5 olarak hesaplandı. İki grup arasında anlamlı bir fark vardı (Ki kare: 1502,732, p<0,001). Daha önce cinsel ilişkisi olmuş katılımcılardan erkek olanlarda sigara içenler %62,7 iken, kızlarda bu oran %60,4 idi. Cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu (Ki kare: 0,230, p=0,632) (Tablo 92). Tablo 92. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların sigara içme durumu göre dağılımı Cinsiyet Cinsel ilişkisi olanlarda sigara içme durumu Erkek Kız 1.478 64 Evet %62,7 %60,4 880 42 Hayır %37,3 %39,6 2.358 106 Toplam %100 %100 86 ve cinsiyete Toplam 1.542 %62,6 922 %37,4 2.464 %100 Tüm katılımcılar içinde alkol kullanmayanlar %56,2 oranındayken, daha önce cinsel ilişkisi olmuş olan katılımcılarda bu oran %19,5 olarak bulundu ve her iki grup arasında anlamlı bir fark vardı (Ki kare:1749,753, p<0,001). Cinsel ilişkisi olan katılımcılarda alkol kullanma oranlarının, cinsiyete göre farklılık göstermediği tespit edildi (Ki kare: 3,130, p=0,077) (Tablo 93). Tablo 93. Cinsel ilişkisi olan katılımcıların alkol kullanma durumu ve cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Cinsel ilişkisi olmuş katılımcılarda Toplam alkol alımı Erkek Kız 452 28 480 Hiç içmiyor %19,2 %26,2 %19,5 1.150 46 1.196 Sosyal ortamda içiyor %48,9 %43,0 %48,7 397 21 418 Düzensiz ama çok içiyor %16,9 %19,6 %17,0 351 12 363 Düzenli içiyor %14,9 %11,2 %14,8 2.350 107 2.457 Toplam %100 %100 %100 Tüm katılımcılar içerisinde dövmesi olanların oranı %2,4 olarak hesaplanmıştı. Cinsel ilişkisi olmuş katılımcılara bakıldığında ise bu oran %6,1 olarak saptandı. Cinsel ilişkisi olanlarda, cinsiyetler arasında anlamlı bir fark vardı (Ki kare:7,110, p=0,008). Cinsel ilişkisi olanlarda dövme olup olmaması durumunun cinsiyete göre dağılımı Tablo 94’te görülmektedir. Tüm katılımcılar içerisinde “piercing”i olanların oranı %2,6 olarak hesaplanmıştı. Daha önce cinsel ilişkisi olmuş katılımcılar arasında “piercing”i olma oranı ise %4,2 olarak hesaplandı. Erkeklerde bu oran %3,7 ve kızlarda %15,1 olarak bulundu. Cinsiyetler arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı. (Ki kare: 32,980, p<0,001). Cinsel ilişkisi olmuş katılımcılarda cinsiyete göre “piercing” kullanıp kullanmama durumu Tablo 95’te görülmektedir. 87 Tablo 94. Cinsel ilişkisi olan katılımcıların dövmesi bulunup bulunmama durumu ve cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Cinsel ilişkisi olanlarda dövme bulunup Toplam bulunmama durumu Erkek Kız 14 1 15 Ne olduğunu bilmiyor %0,6 %0,9 %0,6 136 13 149 Var-kullanıyor %5,8 %12,1 %6,1 1.101 51 1.152 Yok %47,2 %47,7 %47,3 1.080 42 1.122 Yok-düşünmüyor %46,3 %39,3 %46,0 2.331 107 2.438 Toplam %100 %100 %100 Tablo 95. Daha önce cinsel ilişkisi olan katılımcıların “piercing” kullanıp kullanmama durumu ve cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet Cinsel ilişkisi olanlarda “piercing” Toplam kullanımı Erkek Kız 74 4 78 Ne olduğunu bilmiyorum %3,2 %3,8 %3,3 84 16 100 Var-kullanıyor %3,7 %15,1 %4,2 700 42 742 Yok %30,6 %39,6 %31,0 1.428 44 1.472 Yok-düşünmüyorum %62,5 %41,5 %61,5 2.286 106 2.392 Toplam %100 %100 %100 Farklı cinsel partner sayısı, ilk cinsel ilişki yaş gruplarıyla karşılaştırıldığında 1 kişiyle cinsel ilişkisi olanların %39,0’ı 17 ve altındaki yaşlarda, %39,7’si 18 yaşında, %10,8’i 19 yaşında, %7,3’ü 20 yaşında, %3,2’si 21 ve üzeri yaşta ilk cinsel ilişkisini yaşamıştı. Birden fazla partnerle cinsel ilişkisi olanların %73,7’sinin ilk cinsel ilişkisi 17 ve altı yaşta, %20,9’unun 18 yaşında, %3,7’sinin 19 yaşında, %0,9’unun 20 yaşında, %0,7’sinin ise 21 ve üzeri yaşta olmuştu. İlk cinsel ilişki yaşı küçüldükçe, cinsel ilişkide bulunulan partner sayısı artmaktaydı. İlk cinsel ilişki yaşı ile partner sayısının karşılaştırması Tablo 96’da görülmektedir. 88 Tablo 96. Farklı cinsel partner sayısının ilk cinsel ilişki yaş grubu ile karşılaştırılması Farklı partner sayısının ilk cinsel ilişki yaşı ile karşılaştırılması 1 Kişiyle Birden çok kişiyle Toplam İlk cinsel ilişki yaş grubu 17 yaş ve altı 123 %39,0 553 %73,7 676 %63,5 18 125 %39,7 157 %20,9 282 %26,5 19 34 %10,8 28 %3,7 62 %5,8 20 23 %7,3 7 %0,9 30 %2,8 21 yaş ve üstü 10 %3,2 5 %0,7 15 %1,4 Toplam 315 %100 750 %100 1.065 %100 Mezun olunan lise türü ile ilk cinsel ilişki yaş grubu karşılaştırıldığında Devlet lisesi mezunu olanların ilk cinsel ilişkide bulunma durumu %62,6 17 yaş ve altı, Fen lisesi mezunlarının %71,4’ünün 17 yaş ve altındaydı, İmam hatip lisesi mezunlarında 17 yaş ve altı hiç cinsel ilişkisi yoktu, %60,0’ında 18 yaşında ilk cinsel ilişkisi mevcuttu. Anadolu Lisesi mezunlarının %73,7’sinin 17 yaş ve altı, Açık Lise mezunlarının %52,9’unun 17 yaş ve altı, süper lise mezunlarının %61,8’inin 17 yaş ve altı, Kolej/Özel lise mezunlarının %81,5’inin 17 yaş ve altı, Meslek Lisesi mezunlarının %72,4’ünün 17 yaş ve altı ve Anadolu Meslek Lisesi mezunlarının %73,6’sının 17 yaş ve altı yaş grubunda ilk cinsel ilişkilerinde bulundukları belirlendi. 17 yaş ve altı yaş grubunda en yüksek oranda ilk cinsel ilişki yaşama Kolej/Özel lisede iken, bu yaş grubunda cinsel ilişki yaşama oranı en düşük İmam Hatip liselerinde bulundu. 21 ve üzeri yaş grubunda en yüksek oranda ilk cinsel ilişki yaşayan lise ise Fen lisesi olarak tespit edildi (%14,3). İlk cinsel ilişki yaş grubu ile mezun olunan lise türünün dağılımı Tablo 97’da görülmektedir. Alkol alma durumu ile ilk cinsel ilişki yaş grubu karşılaştırıldığında, hiç içmeyenlerin %55,3’ünün, sosyal ortamlarda içenlerin %65,9’unun, düzensiz ama çok içenlerin %71,1’inin ve düzenli olarak alkol alanların %84,3’ünün 17 yaş ve altı grupta ilk cinsel ilişkilerini yaşadıkları görülmektedir. Buna göre hiç alkol almama durumu göz önüne alındığında, herhangi bir şekilde alkol alanların 17 yaş ve altındaki yaş grubunda ilk cinsel ilişkide bulunma oranı daha yüksek olarak görüldü. Düzenli alkol alanlardan 21 ve üstü yaş grubunda, ilk cinsel ilişkide bulunan olmamıştır. Tüm yaş grupları göz önüne alındığında, 17 ve altı yaş grubunda ilk cinsel ilişki daha yüksek oranda saptandı. Alkol alma durumuna göre ilk cinsel ilişkide bulunulan yaş grubu arasındaki dağılım Tablo 98’de görülmektedir. 89 Tablo 97. İlk cinsel ilişki yaş grubu ile mezun olunan lise türünün dağılımı İlk cinsel ilişki yaş grubu Lise türü Devlet Fen İmam Hatip Anadolu Açık Süper Kolej/Özel Meslek Anadolu Meslek Toplam 17 yaş ve altı 18 19 20 390 %62,6 5 %71,4 0 %0 174 %73,7 9 %52,9 81 %61,8 22 %81,5 297 %73,4 81 %73,6 1.059 %67,6 158 %25,4 1 %14,3 3 %60,0 49 %20,8 6 %35,3 35 %26,7 4 %14,8 89 %21,7 25 %22,7 370 %23,6 42 %6,7 0 %0 1 %20,0 6 %2,5 2 %11,8 7 %5,3 1 %3,7 17 %4,1 3 %2,7 79 %5,0 21 %3,4 0 %0 1 %20,0 4 %1,7 0 %0 8 %6,1 0 %0 5 %1,2 1 %0,9 40 %2,6 21 yaş ve üstü 12 %1,9 1 %14,3 0 %0 3 %1,3 0 %0 0 %0 0 %0 2 %0,5 0 %0 18 %1,1 Toplam 623 %100 7 %100 5 %100 236 %100 17 %100 131 %100 27 %100 410 %100 110 %100 1.566 %100 Tablo 98. Alkol alma durumu ile ilk cinsel ilişkide bulunulan yaş grubu arasındaki dağılım İlk cinsel ilişki yaş grubu Alkol alma durumu Toplam 17 yaş ve altı 18 19 20 21 yaş ve üstü 156 79 27 14 6 282 Hiç içmeyenler %55,3 %28,0 %9,6 %5,0 %2,1 %100 521 208 36 17 9 791 Sosyal ortamda içenler %65,9 %26,3 %4,6 %2,1 %1,1 %100 192 59 10 6 3 270 Düzensiz ama çok içenler %71,1 %21,9 %3,7 %2,2 %1,1 %100 199 26 8 3 0 236 Düzenli alkol alanlar %84,3 %11,0 %3,4 %1,3 %0 %100 1.068 372 81 40 18 1.579 Toplam %67,6 %23,6 %5,1 %2,5 %1,1 %100 Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirenlerin %88,2’si 17 yaş ve altı grupta ilk cinsel ilişkisini yaşamıştır. 20, 21 ve üstü yaş grubunda ilk cinsel ilişkisi olanlardan hiç CYBH geçiren yoktu. CYBH geçirme oranı ile hastalık geçirmeme oranları karşılaştırıldığında ilk 90 cinsel ilişki yaşı küçüldükçe, hastalık geçirme oranın arttığı görüldü. İlk cinsel ilişki yaşı ile CYBH geçirenlerin karşılaştırması Tablo 99’da görülmektedir. Tablo 99. İlk cinsel ilişki yaşı ile cinsel yolla bulaşan hastalık geçirenlerin karşılaştırması Hiç cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiniz mi ? Evet Hayır Bilmiyorum Toplam İlk cinsel ilişki yaş grubu 17 yaş ve altı 18 19 20 21 yaş ve üstü 15 1 1 0 0 %88,2 %5,9 %5,9 %0 %0 1.013 361 78 38 15 %67,3 %24,0 %5,2 %2,5 %1,0 18 4 1 1 1 %72,0 %16,0 %4,0 %4,0 %4,0 1.046 366 80 39 16 %67,6 %23,7 %5,2 %2,5 %1,0 Toplam 17 %100 1.505 %100 25 %100 1.547 %100 Cinsel ilişkisi olan katılımcıların kayıt yaptırdığı lisans programı türü ile ilk cinsel ilişki yaş grupları karşılaştırıldığında, bir önlisans programına kayıt yaptıranların %67,6’sının ilk cinsel ilişkilerini 17 yaş ve altında yaşadıkları, lisans programına kayıt olanların %66,9’unun 17 ve altı yaşında ilk cinsel ilişkide bulundukları, tıp fakültesine kayıt olanların ise %57,9’unun 17 ve altı yaş grubunda ilk cinsel ilişkilerini yaşadıkları belirlendi. Cinsel ilişkide bulunan katılımcılardan ilk cinsel ilişkisini 17 ve daha küçük yaşta bulunanların, önlisans ve lisans programlarına kayıt yaptıranların benzer oranlarda olduğu görüldü. Cinsel ilişkisi olan katılımcıların kayıt yaptırdığı lisans programı türü ile ilk cinsel ilişki yaş gruplarının karşılaştırılması Tablo 100’de görülmektedir. Tablo 100. Cinsel ilişkisi olan katılımcıların kayıt yaptırdığı lisans programı türü ile ilk cinsel ilişki yaş gruplarının karşılaştırılması İlk cinsel ilişki yaş grubu Lisans Toplam programı 17 yaş ve altı 18 19 20 21 yaş ve üstü 593 210 41 22 11 877 Önlisans %67,6 %23,9 %4,7 %2,5 %1,3 %100 354 118 32 18 7 529 Lisans %66,9 %22,3 %6,0 %3,4 %1,3 %100 11 7 1 0 0 19 Tıp %57,9 %36,8 %5,3 %0 %0 %100 958 335 74 40 18 1.425 Toplam %67,2 %23,5 %5,2 %2,8 %1,3 %100 91 Cinsel ilişkisi olmuş katılımcılardan sigara içenlerin %71,7’si 17 ve altı yaşlarda, %21,1’i 18 yaşında, %3,6’sı 19 yaşında ve %2,6’sı 20 yaşında, %1.1’i 21 ve üstü yaşlarda ilk cinsel ilişkide bulunmuşlardı. Sigara içme ile, ilk cinsel ilişki yaş arasında anlamlı bir fark bulundu (Ki kare:26,614, p<0,001). Sigara içme ve ilk cinsel ilişkide bulunma yaşı arasındaki karşılaştırma Tablo 101’de görülmektedir. Tablo 101. Sigara içme ve ilk cinsel ilişkide bulunma yaşı arasındaki karşılaştırma Sigara içme ve ilk cinsel ilişki yaşı Evet Hayır Toplam İlk cinsel ilişki yaş grubu 17 yaş ve altı 18 19 20 723 %71,7 348 %60,5 1.071 %67,6 213 %21,1 162 %28,2 375 %23,7 36 %3,6 44 %7,7 80 %5,1 26 %2,6 14 %2,4 40 %2,5 21 yaş ve üstü 11 %1,1 7 %1,2 18 %1,1 Toplam 1.009 %100 575 %100 1.584 %100 Katılımcılardan 1 kez cinsel ilişkisi olanların ilk cinsel ilişkiye başlama yaşı, 17 yaş ve altında %36,6, 18 yaşında %42,9, 19 yaşında %11,5, 20 yaşında %6,3, 21 ve üstü yaşlarda %2,6 olarak bulundu. 2-5 kez cinsel ilişkisi olanların ilk cinsel ilişkiye başlama yaşı, 17 yaş ve altında %63,8, 18 yaşında %27,5, 19 yaşında %5,5, 20 yaşında %2,5, 21 ve üstü yaşlarda %0,6 olarak bulundu. 21 ve üstü cinsel ilişkisi olan katılımcılarda, 17 ve altı yaş grubunda ilk cinsel ilişki oranı %89,6 ile en yüksek oranda saptandı. Cinsel ilişki sayısı arttıkça 17 ve daha küçük yaşta ilk cinsel ilişkide bulunma durumu da artmaktaydı. Cinsel ilişkisi olan katılımcılarda ilk cinsel ilişki yaşı ile cinsel ilişki sayısının karşılaştırması Tablo 102’de görülmektedir. Kayıt yaptırılan lisans programı ile AP yöntemi bilme durumu karşılaştırıldığında, önlisans programlarına kayıt yaptıran öğrencilerden %91,6’sı, lisans programına kayıt yaptıran öğrencilerden %88,1’i ve tıp fakültesine kayıt yaptıranlardan %74,8’i AP yöntemi bilmiyordu. AP yöntemi bilenlerin oranının tıp fakültesine kayıt yaptıranlarda, diğer programlara göre daha yüksek olduğu tespit edildi. Lisans programı ile AP yöntemi bilme arasında istatistiksel anlamlı bir fark bulundu (Ki kare: 73,144, p<0,001). Lisans programı ve AP yöntemi bilme arasındaki dağılım Tablo 103’te görülmektedir. 92 Tablo 102. Cinsel ilişkisi olan katılımcılarda ilk cinsel ilişki yaşı ile cinsel ilişki sayısının karşılaştırılması İlk cinsel ilişki yaş grubu Cinsel ilişki sayısı Toplam 17 yaş ve altı 18 19 20 21 yaş ve üstü 70 82 22 12 5 191 1 kez %36,6 %42,9 %11,5 %6,3 %2,6 %100 301 130 26 12 3 472 2-5 arası %63,8 %27,5 %5,5 %1,5 %0,6 %100 118 25 3 0 0 146 6-10 arası %80,8 %17,1 %2,1 %0 %0 %100 37 10 2 1 1 51 11-15 arası %72,5 %19,6 %3,9 %2,0 %2,0 %100 39 6 1 0 1 47 16-20 arası %83,0 %12,8 %2,1 %0 %2,1 %100 43 3 0 2 0 48 21 ve üstü %89,6 %6,3 %0 %4,2 %0 %100 608 256 54 27 10 955 Toplam %63,7 %26,8 %5,7 %2,8 %1,0 %100 Tablo 103. Aile planlaması yöntemi bilme ile kayıt yaptırılan bölüm arasındaki dağılım Lisans programı Önlisans Lisans Tıp Toplam AP yöntemi Bilmiyor 3.181 %91,6 3.011 %88,1 168 %74,8 6.355 %89,4 Biliyor 292 %8,4 408 %11,9 55 %25,2 755 %10,6 Toplam 3.473 %100 3.419 %100 218 %100 7.110 %100 Ki kare: 73,144, p<0,001. Aile planlaması eğitimi almış olma ve AP yöntemi bilme durumu karşılaştırıldığında, AP eğitimi alanların %12,0’ı AP yöntemi bilmesine karşılık, AP ile ilgili eğitim almayanların AP yöntemi bilme oranı %2,1 idi. İki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulundu (Ki kare: 109,921, p<0,001). AP eğitimi alma ve AP yöntemi bilme durumu Tablo 104’te görülmektedir. 93 Tablo 104. Aile planlaması eğitimi almış olma ve aile planlaması yöntemi bilme durumu Aile planlaması eğitimi aldınız mı? Hayır Evet Toplam AP yöntemi Bilmiyor Biliyor 1.234 27 %97,9 %2,1 5.669 772 %88,0 %12,0 6.903 799 %89,6 %10,4 Toplam 1.261 %100 6.441 %100 7.702 %100 Ki kare:109,921, p<0,001. Aile planlaması hakkında bilgi isteyenlerin %11,6’sı AP yöntemlerinden en az birini biliyordu. Buna karşın AP hakkında bilgi istemeyenlerin, AP yöntemi bilme oranı %5,2 idi. AP hakkında bilgi isteme durumumun, AP yöntemlerini bilme durumunu arttırdığı tespit edildi. AP hakkında bilgi isteme durumu ile AP yöntemi bilme durumu karşılaştırıldığında, gruplar arasında anlamlı bir fark saptandı (Ki kare: 58,978, P<0,001). AP hakkında bilgi isteme ve AP yöntemi bilme durumu Tablo 105’te görülmektedir. Tablo 105. Aile planlaması hakkında bilgi isteme ve aile planlaması yöntemi bilme durumu AP yöntemi Aile planlaması hakkında bilgi isteme Toplam Bilmiyor Biliyor 1.576 86 1.662 Hayır %94,8 %5,2 %100 5.267 693 5.960 Evet %88,4 %11,6 %100 6.843 779 7.622 Toplam %89,8 %10,2 %100 Ki kare: 58,978, p<0,001. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma yöntemini bilmeyen katılımcıların %96,4’ü AP yöntemi de bilmediklerini işaretlediler. CYBH’dan korunma yöntemi olarak en fazla bilinen yöntem olan prezervatifi yazanların %73,4’ü AP yöntemi bilmediğini işaretlemişti. CYBH’lardan korunma yöntemi olarak tek eşliliği belirtenler en yüksek oranda AP bilen grup olarak saptandı. AP yöntemi bilme durumu ile CYBH’dan korunma yöntemi arasında anlamlı bir fark bulundu (Ki kare: 761,467, p<0,001). CYBH’dan korunma yöntemi ile AP yöntemlerini bilme durumu Tablo 106’da görülmektedir. 94 Tablo 106. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu yöntem bilme ve aile planlaması yöntemi bilme durumu AP yöntemi CYBH'den koruyucu en Toplam güvenilir yöntem Bilmiyor Biliyor 4.639 (%96,4) 174 (%3,6) 4.813 (%100) Bilmiyorum 268 (%80,7) 64 (%19,3) 332 (%100) Korunma Prezervatif Bilgi Tek eşlilik Diğer İlişkiye girmemek Uzak durmak Toplam 927 (%73,4) 65 (%80,2) 43 (%58,1) 336 (%26,6) 16 (%19,8) 31 (%41,9) 1.263 (%100) 81 (%100) 74 (%100) 203 (%80,9) 74 (%83,1) 62 (%87,3) 6.281 (%90,1) 48 (%19,1) 15 (%16,9) 9 (%12,7) 693 (%9,9) 251 (%100) 89 (%100) 71 (%100) 6.974 (%100) CYBH: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar. Aile planlamasını gereksiz bulanların %97,8’i AP yöntemi bilmiyordu. AP’nin gerekli olduğunu düşünenlerin %87,6’sı AP yöntemi bilmiyordu. AP konusunda kararsız kalanların ise %98,4’ünün AP yöntemi bilmediği saptandı. AP’nin gerekli olduğunu düşünmenin, AP yöntemi bilme durumunu arttırdığı görüldü. AP hakkındaki düşünce farkı, AP yöntemi bilen ve bilmeyenler arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı. AP hakkındaki düşünce ile AP yöntemi bilme durumu Tablo 107’de görülmektedir. Tablo 107. Aile planlaması hakkındaki düşünce ile aile planlaması yöntemi bilme durumu AP yöntemi AP yöntemleri hakkında ne Toplam düşünüyorsunuz? Bilmiyor Biliyor 407 9 416 Gereksiz %97,8 %2,2 %100 1.091 18 1.109 Kararsız %98,4 %1,6 %100 5.491 776 6.267 Gerekli %87,6 %12,4 %100 6.989 803 7.792 Toplam %89,7 %10,3 %100 Ki kare: 149,522, p<0,001. Sigara içenlerin %89,4’ü, içmeyenlerin ise %89,9’u AP yöntemi bilmiyordu. Sigara içenlerin %10,6’sı AP yöntemi bilirken, sigara içmeyenlerde bu oran, %10,1’di. Sigara içen 95 ve içmeyenler arasındaki AP bilme durumu karşılaştırıldığında, istatistiksel anlamlı bir fark saptanmadı (Ki kare: 0,386, p=0,534). Sigara içen ve içmeyenler arasındaki AP bilme durumu Tablo 108’de görülmektedir. Tablo 108. Sigara içme ile aile planlaması bilme durumu Sigara içiyor musunuz? AP yöntemi Toplam Evet Hayır Bilmiyor 2.202 (%89,4) 4.831 (%89,9) Biliyor 261 (%10,6) 545 (%10,1) 2.463 (%100) 5.376 (%100) Toplam 7.033 (%89,7) 806 (%10,3) 7.839 (%100) Alkol içmeyenlerde AP bilme oranı %8,8 iken, sosyal ortamda alkol alanlarda bu oran %12,4, düzensiz ama çok içenlerde %12,0, düzenli içenlerde ise %12,3 olarak saptandı. Buna göre alkol alanların AP yöntemi bilme oranlarının, alkol almayanlara göre daha fazla olduğu görüldü. Alkol alma ve almama durumu arasında, AP yöntemi bilme açısından istatistiksel anlamlı bir fark olduğu görüldü (Ki kare: 26,777, p<0,001). Alkol içme durumu ile AP bilme arasındaki dağılım Tablo 109’da görülmektedir. Tablo 109. Alkol içme durumu ile aile planlaması bilme arasındaki dağılım Alkol içme düzeni Hiç içmiyor Sosyal ortamda içiyor Düzensiz ama çok içiyor Düzenli içiyor Toplam AP yöntemi Bilmiyor Biliyor 4.012 385 %91,2 %8,8 2.245 318 %87,6 %12,4 431 59 %88,0 %12,0 329 46 %87,7 %12,3 7.017 808 %89,7 %10,3 Toplam 4.397 %100 2.563 %100 490 %100 375 %100 7.825 %100 Ki kare: 26,777, p<0,001. Son cinsel ilişkisinde gebelik önleyici bir yöntem kullananların %16,3’ü en az bir AP yöntemi biliyordu. Herhangi bir gebelik önleyici yöntem kullanmayanlarda ise bu oran %6,9’du. Buna göre son cinsel ilişkisinde herhangi bir gebelik önleyici yöntem kullananların AP ile ilgili bilgisi daha yüksek orandaydı. İki grup arasındaki bu fark istatistiksel olarak da 96 anlamlıydı (Ki kare: 33,829, p<0,001). En son cinsel ilişkide herhangi bir gebelik önleyici yöntem kullanma ve AP yöntemi bilme durumu Tablo 110’da görülmektedir. Tablo 110. En son cinsel ilişkide herhangi bir gebelik önleyici yöntem kullanma ve aile planlaması yöntemi bilme durumu AP yöntemi Toplam Bilmiyor Biliyor 717 (%83,7) 140 (%16,3) 857 (%100) Evet 700 (%93,1) 52 (%9,6) 752 (%100) Hayır 1.417 (%88,1) 192 (%11,9) 1.609 (%100) Toplam Ki kare: 33,829, p<0,001. Lojistik Regresyon Analizi Değişkenlerin birbiriyle etkileşimde bulunabileceği ihtimali dikkate alınarak lojistik regresyon analizi yapıldı. Lojistik regresyon modeline konulan değişkenler lojistik regresyon analizi sonuçlarıyla birlikte Tablo 112’te sunulmuştur. Bu analizde “Backward Conditional” yöntemi kullanıldı. Değişkenlerden yaş dışındakiler kategorik olarak seçildi. Buna göre ilk model üzerinde yapılan lojistik regresyon analizinin duyarlılık ve özgüllük oranları Tablo 111’de görülmektedir. Oluşturulan modelin cinsel ilişkide bulunma durumunu tahmin etmede %67,8 duyarlılığa ve %92,3 özgüllüğe sahip olduğu belirlendi. Tablo 111. Lojistik regresyon analizinin, cinsel ilişkide bulunma durumu, duyarlılık ve özgüllük tablosu Beklenen Gözlenen Doğruluk yüzdesi Evet Hayır 882 419 %67,8 Evet 327 3.918 %92,3 Hayır %86,5 Genel yüzde Lojistik regresyon analizi sonucunda; yaş, cinsiyet, okul tipi, CYBH’den korunma yöntemi biliyor olma, sigara içme durumu, “piercing” kullanma durumu, dövme ve alkol kullanma durumu cinsel ilişkide bulunma açısından anlamlı bulundu. Bu değişkenlerin p değerleri sırasıyla; p<0,001, p<0,001, p<0,001, p<0,001, p<0,001, p=0,001, p<0,001, p<0,001 şeklinde bulundu. AP ve cinsellik hakkında bilgi almış olmak, AP ve cinsellik hakkında bilgi isteme durumu, AP yöntemi bilme durumu, son bitirilen okulda AIDS/HIV hakkında eğitim alma durumu ise cinsel ilişkide bulunma durumu ile ilgili bulunmadı (sırasıyla p=0,285, p=0,800, p=0,532, p=0,809). Değişkenler içerisinde cinsel ilişkide bulunma durumunu en 97 fazla arttıran faktör cinsiyet olarak saptandı. Cinsiyeti sırasıyla okul tipi, “piercing” kullanımı, sigara, yaş ve alkol kullanımı takip ediyordu (Tablo 112). Tablo 112. Lojistik regresyon analizi sonuçları Değişken B S.E. 3,542 0,164 Cinsiyet 0,023 0,094 AIDS/HIV eğitimi Lisans tipi 0,583 0,090 Lisans tipi (1) 1,098 0,296 Lisans tipi (2) 0,134 0,125 AP Eğitimi aldı mı? 0,027 0,106 AP Eğitimi istiyor mu? 0,096 0,154 AP yöntemi biliyor mu? CYBH korunma yöntemini bilme CYBH korunma yöntemini bilme (1) -0,702 0,170 CYBH korunma yöntemini bilme (2) -1,167 0,101 CYBH korunma yöntemini bilme (3) -0,741 0,375 CYBH korunma yöntemini bilme (4) -0,232 0,427 CYBH korunma yöntemini bilme (5) -0,448 0,241 CYBH korunma yöntemini bilme (6) -0,356 0,334 CYBH korunma yöntemini bilme (7) 0,107 0,403 0,949 0,090 Sigara kullanımı -1,615 0,096 Alkol kullanımı -1,209 0,278 Dövme kullanımı 1,032 0,305 “Piercing” kullanımı -0,321 0,034 Yaş Wald 466,057 0,059 50,061 41,788 13,805 1,144 0,064 0,391 139,071 17,098 133,594 3,904 0,296 3,452 1,139 0,071 111,752 282,890 18,880 11,424 87,729 P 0,000 0,809 0,000 0,000 0,000 0,285 0,800 0,532 0,000 0,000 0,000 0,048 0,586 0,063 0,286 0,790 0,000 0,000 0,000 0,001 0,000 Exp(B) 34,538 1,023 1,791 2,999 1,143 1,027 1,101 0,496 0,311 0,477 0,793 0,639 0,700 1,113 2,584 0,199 0,289 2,807 0,726 AIDS/HIV: Acquired immune deficiency syndrome/ Human immunodeficiency virus, AP: Aile planlaması, CYBH: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, B: Değişkenlerin katsayısı, S.E: Standart hata, Exp(B): Odds oranı. Lojistik regresyon analizi sonrası, cinsel ilişkiyi etkileyen faktörlerden, anlamlı farklılık olanların %5 hata payı ile, etkileme durumlarının güvenilirlik aralığı Tablo 113’te verilmiştir. 98 Tablo 113. Lojistik regresyon analizi, değişkenlerin etkileme durumunun güvenilirlik aralığı 95,0% C.I.for EXP(B) Değişken En düşük En yüksek Cinsiyet Lisans tipi Lisans tipi (1) Lisans tipi (2) CYBH korunma yöntemini bilme CYBH korunma yöntemini bilme (1) CYBH korunma yöntemini bilme (2) CYBH korunma yöntemini bilme (3) CYBH korunma yöntemini bilme (4) CYBH korunma yöntemini bilme (5) CYBH korunma yöntemini bilme (6) CYBH korunma yöntemini bilme (7) Sigara kullanımı Alkol kullanımı Dövme kullanımı “Piercing” kullanımı Yaş 25,04 47,638 1,501 1,68 2,137 5,353 0,355 0,255 0,229 0,343 0,398 0,364 0,506 2,167 0,165 0,173 1,543 0,678 0,691 0,379 0,994 1,830 1,025 1,347 2,451 3,082 0,240 0,515 5,107 0,776 CYBH: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, C.I for EXP(B): Odds oranı için güven aralığı. 99 TARTIŞMA Ergenlik, çocuklar ve ailelerinde pek çok değişikliğin meydana geldiği bir dönemi kapsar. Ergenler bilişsel olarak farklı bir yapıdadırlar, çünkü artık soyut kavramları daha çok düşünmeye, daha karmaşık problemler çözmeye, diğer kişilerin bakış açılarını anlamaya başlar ve önceki durumlarına göre ahlaki ve etik bakımdan daha yüksek bir sağduyuya sahip olurlar. Ergenler, bu dönemde bağımsız olma ve kimliklerini bulma yolunda çok zorlu bir süreçten geçmeye başlarlar (31). Hayatımızın en önemli dönemeçlerinden biri olan ergenlik üzerine yapılmış tüm çalışmaların genel olarak ortaya koydukları kanaat bu dönemin bütün aile fertleri için zor geçtiğidir (31). Cinsel kimlik gelişimi sürecinde bu olağan özellikler açısından ergenlerin eğitim ve yönlendirilmesi önemlidir (32). Sağlıklı cinsel gelişim çocukluk döneminde başlar. Cinsel aktivite ve üreme ile ilgili kararlar gençlik ve genç yetişkinlik döneminde verilir. Bu süreç boyunca gencin davranışsal örüntüleri, cinsel yönden sağlıklı olgunlaşmasını ve cinsel sağlığını etkiler. Fizyolojik gelişime bağlı olarak gencin gereksinim ve güdülerinin coğu cinsel yönelimlidir. Gencin cinsel sağlık konusunda eğitilmesi, olgun ve sorumlu aktivitelerde bulunmasını, en doğru seçimi yapmasını ve toplumda cinsel sağlığın korunmasını ve iyileştirilmesini sağlayacaktır. Gençlerin cinsel sağlıkla ilgili gereksinimlerinin saptanması ise; bu gruba cinsellikle ilgili gereksinim duydukları eğitim programlarının hazırlanması ve hizmetlerin sunulmasını olanaklı kılabilecektir (33). 100 Bu görüşlerden hareketle, 18-25 yaş grubundaki Trakya Üniversitesine kayıt işlemlerini tamamlamış öğrencilerin, cinsel bilgi, tutum ve davranışlarının incelenerek, ergenlerin gereksinimlerinin saptanması ve gerekli eğitim programlarının tasarlanması sağlanmış olacaktır. Bu çalışmaya yaşları 18 ile 25 arasında olan katılımcılar alındı. Katılımcıların yaş ortalaması 18,94 olarak saptandı (Standart sapma: 1,244). Bu yaş grubu orta ve geç ergenlik ile erişkinliğe geçiş dönemidir. Gelişim dönemlerinden ergenlik dönemi, değişik açılardan incelenilmesi gereken önemli bir dönemdir (34). Araştırmamıza katılan öğrencilerin %50,1’i kadın, %49,9’u erkekti. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2009 nüfus sayımı sonuçlarına (28) göre; Türkiye’de 10-24 yaş grubunun nüfusu 19.017.103 olarak saptanmış olup, bu da nüfusun yaklaşık %26'sını oluşturmaktadır. Yaklaşık her dört kişiden birisi genç insan yaş grubunda olan ülkemizde, yetersiz ve yanlış bilgilerle cinsel deneyimi yaşamak zorunda olan ergenler, CYBH, erken gebelikler, istemli düşükler ve bunların getireceği birçok sorunlarla karşı karşıya bırakılmaktadır (12). Yine Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2009 nüfus sayımı verilerine göre, 10-24 yaş arası nüfusun %51,2’si erkek ve %48,8’kadın olarak saptanmıştır (28). Türkiye nüfusuna göre çalışmamızda, kızların oranı daha fazla gözükmektedir (%50,1). Ancak oran farkının fazla olmaması nedeniyle verilerin doğru sonuç vereceği söylenebilir. Dokuz Eylül Üniversitesinde, Özan ve ark. (14) öğrencilerin cinsel tutum ve davranış özelliklerini inceleyen çalışmasında, birinci sınıf öğrencilerinin %58,63’ünün erkeklerden, %41,37’inin kızlardan, altıncı sınıfların %60,0’ının erkeklerden, %40,0’ının kızlardan oluştuğu görülmüştür. Koç ve Sağlam (35)’ın 19 Mayıs Üniversitesi Sağlık Yüksek okulu’nda yaptıkları, “Üniversite Öğrencilerinin CYBH ve AP İle İlgili Bilgi ve Görüşlerinin Belirlenmesi” çalışmasında, örneklem grubunun %72,4’ü kızlardan ve %27,6’sı erkeklerden oluşmuştur. Pınar ve ark. (33) Başkent Üniversitesi’nde yaptıkları, “Öğrencilerin Cinsel Sağlıkla İlgili Bilgi, Tutum ve Davranışları” çalışmasında, öğrencilerin %51,4’ünü kızlar, %48,6’sını erkekler oluşturmuştur. Topbaş ve ark. (36), Trabzon’daki lise öğrencilerinde yaptıkları çalışmada ise, erkekler %40, kızlar %60 oranında dahil edilmiştir. Trakya Üniversitesinde, Yıldırım (6) tarafından yapılan ve 2001-2007 yıllarını kapsayan benzer çalışmada katılımcıların %52,4’ü erkek ve %47,6’sı kızlardan oluşmuştur. Katılımcıların medeni durumuna bakıldığında; %0,3’ü evli olarak saptandı. Yıllara göre evlilik oranlarına bakıldığında, anlamlı bir fark yoktu. 2001-2007 yılları arasında Trakya Üniversitesinde ,Yıldırım (6) tarafından yapılan benzer bir araştırmada evlilik oranı yaklaşık 101 %1 olarak saptanmıştır. Trakya Üniversitesi’nde Evren (37) tarafından 2008 yılında öğrencilere yapılan bir çalışmada ise evli olanların oranı %0,5 olarak saptanmıştır. Araştırmayı yaptığımız 2008-2010 yıllarında evlilik oranının düştüğü görülmektedir. 2007 UNFPA raporuna göre (10); 15-24 yaş grubu gençlerin medeni durumları incelendiğinde, araştırmada ele alınan nüfusun yüzde 83,0’ı hiç evlenmemiştir. Kadınlar arasında ilk evlenme yaşının daha küçük olmasının sonucu olarak kadınlar arasında hiç evlenmemiş olanların oranı yüzde 71,8 erkekler arasında ise yüzde 94,3’dür. Hane halkı nüfusu içinde yer alan 15-19 yaş grubunda erkekler arasında halen evli olanların oranı %1'in altında iken kadınlar arasında %7,5'tir. Diğer yandan 20-24 yaş grubunda kadınların neredeyse yarısının evlenmiş olmasına karşılık erkeklerin yedide birinden daha azı evlenmiştir. Kaya ve ark. (38) tarafından 2007 yılında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi birinci sınıf öğrencilerinde yapılan araştırmada, öğrencilerin %50’sinin kız, %99,7’sinin bekar ve %78,0’ının 17-20, %22,0’sinin 21-26 yaş grubunda olduğu saptanmıştır. Buna göre yüksek öğrenime devam eden gençlerde evlilik oranının düştüğü söylenebilir. Katılımcıların %41,5’ini yakın illerden gelen öğrenciler oluşturmaktaydı. Bu nedenle sonuçların Marmara bölgesinin özelliklerinden etkilenmesi beklenebilir. Katılımcıların %43,1’inin Devlet Lisesi, %19,4’ünün Meslek Lisesi, %17,2’sinin Anadolu Lisesi, %10,8’inin Süper Lise, %6’sının Anadolu Meslek Lisesi, kalan %3,6’lık kısmının ise diğer liselerden mezun olduğu saptandı. Katılımcıların %49,2’sinin önlisans, %48’inin lisans ve %2,8’inin tıp fakültesi programlarına kayıt yaptırdığı saptandı. Yıldırım’ın(6) araştırmasında katılımcıların %48,5’inin meslek liselerinden mezun olduğu görülmüştür ve önlisans programlarına kayıt yaptıran öğrenciler %57,9 oranıyla çoğunluktadırlar. Lisans programına kayıt yaptıran katılımcılar %40,2, Tıp Fakültesi’nin oranı ise %1,8 olarak saptanmıştır. Trakya Üniversitesi’nde lisans programına alınan öğrencilerin artması ve bazı önlisans programlarının kayıt merkezlerinin değişmesi nedeniyle 2008-2010 yılları arasında devlet liselerinden gelen öğrencilerin oranının arttığı, önlisans ve lisans programına kayıt yaptıran öğrencilerin oranının benzer olduğu söylenebilir. Katılımcıların %85,5’inin AP ve cinsellik hakında çeşitli kaynaklardan bilgi aldığı belirlendi. AP ve cinsellik hakkında daha önce bilgi alıp almama durumları her iki cinsyette de benzerdi. Katılımcıların cinsellik ve AP hakkında bilgi aldıkları kaynaklara bakıldığında %45,3’ünün okuldan, %37,4’ünün ailesinden, %31,4’ünün TV/gazete/dergi ve internetten, %29,4’ünün arkadaşlarından, %13’ünün sağlık personelinden ve %5,8’inin erotik/pornografik yayınlardan bilgi aldığı görülmektedir (Birden 102 çok seçenek işaretlenmiştir). Erotik/pornografik yayınlardan daha çok erkeklerin bilgi aldığı, kızların ise, sadece %0,7’sinin bilgi aldığı saptandı. Kızların aile ve okuldan bilgi alma oranlarının erkeklerden yüksek olduğu görüldü. Katılımcıların %14,5’inin hiç bilgi almadığı ve sadece %13’ünün sağlık personelinden bilgi aldığı görüldü. Sağlık çalışanlarından cinsellik ve AP ile ilgili bilgi alma oranının düşük olduğu söylenebilir. Bu durum, birinci basamakta ergenlere verilecek sağlık hizmetlerinde eğitim payının arttırılması, periyodik sağlık muayeneleri veya diğer fırsatların değerlendirilmesi yoluyla giderilebilir (6). Katılımcıların %45’inin okuldan ve %37,4’ünün aileden bilgi almış olması ergenlerin bu konudaki doğru bilgi seviyesini arttırabilir, tutum ve davranış değişikliğini sağlayabilir. Ancak ülkemizde, bu konuda hem okuldaki müfredatın, hem de ailelerin yeterli bilgiye sahip olmadığı bilinmektedir. Gelişmiş ülkelerin pek çoğunda, çoğu Batı ve Kuzey Afrika ülkelerinde, zorunlu olmasa da cinsel eğitim okullarda verilmektedir (27). Başkent Üniversitesinde yapılan bir araştırmada, öğrencilerin cinsel sağlıkla ilgili bilgi gereksinimleri ve bilgi kaynakları incelendiğinde; %59’unun cinsel sağlıkla ilgili daha önce bilgi aldıkları, kız öğrencilerin yarıya yakınının (%44) bilgi almak için arkadaşlar, internet, gazete ve dergi gibi aile dışı kaynaklara başvurdukları, bu oranın erkek öğrencilerde % 32,3 olduğu görülmüştür (39). Gazi Üniversitesinde Tüzün ve ark. (40) tarafından yapılan araştırmada, öğrencilerin AP hakkındaki bilgi kaynaklarının %63’ünü televizyon, radyo, gazete, dergi gibi kitle iletişim araçlarının oluşturduğu saptanmıştır. Bizim çalışmamızda bu oran %31,4 olarak saptanmıştır. Yıldırım (6)’ın yaptığı araştırmada erkeklerin %13,1’inin, kızların %1,4’ünün erotik/pornografik yayınlardan cinsellik ve AP hakkında bilgi aldığı belirlendi. Bizim çalışmamızda bu oran; erkeklerde %11, kızlarda %0,7 olarak saptandı. Bu çalışmaya göre kızların erotik/ponografik yayınlardan bilgi alma durumu yarıya inmiş olup, erkeklerde de azalma yönünde olduğu görülmüştür. Bu durum sağlıklı bilgi alma açısından iyi bir gelişmedir. Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği’nin raporuna göre gençlerin üreme sağlığı ile ilgili bilgi kaynakları farklıdır. Kentsel kesimde yapılan araştırmalarda lise öğrencilerinin cinsellik ile ilgili bilgi kaynakları sırasıyla arkadaş, gazete-dergi, televizyon ve kitap şeklindedir. Üniversite öğrencilerinde bilgi kaynakları ise; arkadaş, anne ve baba daha arka planlarda kalmakta ve yazılı kaynaklar daha ön sıralara geçmektedir. Yüksek sosyoekonomik düzeydeki gençler yazılı bilgi kaynaklarını daha fazla kullanmaktadırlar (26). Gençlerin sağlıklı bilgi kaynaklarına ulaşmaları ve doğru bilgileri edinmeleri koruyucu ruh sağlığı ve cinsel kimlik gelişimi açısından önemlidir (41). 103 Filipinlerde yapılan bir araştırmada, katılımcılara (13-24 yaş arası gençler) hangi sıklıkta cinsellikle ilgili farklı kaynaklardan bilgi edindikleri sorulmuştur. Bu soruya cevap olarak; kaynağın çoğunlukla hemen hemen her zaman olduğu gibi sırasıyla erkekler ve kızlar için %57,5 ve 69,6‘lık bir oranla arkadaşlar olduğu belirtilmiştir. Bunu takiben erkekler için internet ve gençlik dergileri (%27,1) ikinci sırada yer alırken, kızlar için ebeveynler kaynak yönünden ikinci sırada gelmektedir (%30,7) (42 ). Hindistan’da yapılan bir çalışmada da öğrencilerin % 73’ü AP ve doğum kontrolü ile ilgili bilgilerini medyadan edindiklerini belirtiyorken %33’ü gazetelerden %32’si arkadaşlarından ve % 21’i ise bir sağlık personelinden aldığını belirtmişlerdir (43). Türkiye’de ve diğer ülkelerde konu ile ilgili yapılan diğer çalışmalarda da gençlerin ergenlik dönemi ile ilgili bilgileri daha çok arkadaş, kitap, televizyon, internet, gazete ve dergi gibi kaynaklardan edindikleri belirlenmiştir. Gerek arkadaşlar, gerekse medya ve internet yetersiz ve yanlış bilgi verebilecek kaynaklar olduğundan konuyu daha önemli kılmaktadır (39). Gençlik döneminde cinsel bilgi edinmenin normal gelişim özelliği olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu dönemde sağlıklı bilgi kaynaklarına gereksinim artmaktadır. Pornografiyle mücadelede, medyanın öz denetimi ve eğitici yayınlar yapması, cinsel eğitimin ilköğretim çağında ve ilk cinsel deneyimden önce başlaması, akran eğitimi modeli gibi eğitim tekniklerinin kullanılması ve ebeveyn rehberliğinin önemli olduğu düşünülmüştür (41). Dünya Sağlık Örgütü tarafından yürütülen daha geniş kapsamlı bir gözden geçirme çalışmasında ise gelişmiş ülkelere ait birden fazla araştırma raporu incelenmiştir. Bu raporlarda da, eğitimin cinsel aktiviteye başlamayı teşvik ettiğine dair hiçbir kanıt bulunamamıştır. Ayrıca raporların bazılarında, cinsel sağlık eğitimi ve HIV/AIDS programlarının birlikte yürütüldüğü yaklaşımların ilk cinsel ilişkiyi geciktirdiği, cinsel aktiviteyi azalttığı ve güvenli cinsel uygulamaların kabulünü artırdığı bulunmuştur (29). Bir ülkede cinsel sağlık eğitimlerini başlatmanın yanı sıra, bu programları bilimsel ilkelere uygun bir şekilde yapılandırmak, sonuçlarını değerlendirmek ve bu sonuçları programların niteliğinin geliştirilmesinde kullanmak önemli aşamalardır. Bilimsel ilkelere uygun yapılan değerlendirmeler, gençlerin cinsel sağlığını geliştirmeye yönelik farklı yaklaşımların ne derece etkili olduklarını göstermesi açısından önemlidir. Bu durum, henüz okullarda cinsel sağlık eğitimlerinin uygulanmadığı, ancak buna yönelik çabaların giderek arttığı ülkemiz için de geçerlidir. Bir ülkede cinsel sağlık eğitimlerini başlatmanın yanı sıra, bu programları bilimsel ilkelere uygun bir şekilde yapılandırmak, sonuçlarını değerlendirmek 104 ve bu sonuçları programların niteliğinin geliştirilmesinde kullanmak önemli aşamalardır. Bilimsel ilkelere uygun yapılan değerlendirmeler, gençlerin cinsel sağlığını geliştirmeye yönelik farklı yaklaşımların ne derece etkili olduklarını göstermesi açısından önemlidir. Bu durum, henüz okullarda cinsel sağlık eğitimlerinin uygulanmadığı, ancak buna yönelik çabaların giderek arttığı ülkemiz için de geçerlidir (29). Çalışmamıza katılan öğrencilerin %79,7’si cinsellik ve AP hakkında bilgi almak istediklerini belirtmişlerdir. Bu oranın yıllar içerisinde farklılık göstermediği görüldü. Yıldırım (6)’ın 2001-2007 yıllarını kapsayan benzer çalışmasında; katılımcıların %87,7’si herhangi bir şekilde bilgi almak istediğini belirtmiştir. Bu oran 2001 yılında %100 iken, 2007 yılında dörtte üçe inmiştir. Bizim çalışmamızda da 2007 yılına benzer cinsellik ve AP hakkında bilgi isteği saptandı. Katılımcıların bu konudaki bilgi isteğinin 2001-2003 yıllarına göre azalmış olması, öğrencilerin bilgi ihtiyacının azalması yönünde değerlendirilebilir. Ancak ülke nüfusumuzun yaklaşık dörtte birini oluşturan gençler cinsellik konusunda yeterli bilgiye sahip değildir (43). Edirne’de 11-20 yaş arası ergenlerde yapılan bir araştırmada (2) sadece %28,6’sının cinsellik hakkındaki bilgi düzeylerinin yeterli olduğunu düşündükleri saptanmıştır. Bu nedenle katılımcıların bilgi isteme oranının düşmüş olması düşündürücüdür. Bizim de çalışmamızın sonucu ergenlerin yeterli bilgiye sahip olmadığı yönündedir. Nitekim ergenlerin %85,5’i cinsellik ve AP hakkında daha önce bilgi aldığını belirtmesine rağnen, AP yöntemi bilme oranı çok düşük saptanmıştır. 2007 UNFPA (10) raporuna göre; gençlerin yaklaşık %97’si üreme ve cinsel sağlık hizmeti sunulmasını olumlu karşılamaktadır. Yine aynı çalışmada; 15-24 yaş arası her on gençten yalnızca birisi HIV/AIDS hakkında doğru bilgiye sahiptir, her dört gençten biri tek cinsel ilişki ile gebelik oluşmayacağını, her dört kadından biri kadın üreme organlarınının isimlerini bildiğini belirtmiştir. İnönü Üniversitesinde 2010 yılında, Koluaçık ve ark. (44) tarafından yapılan çalışmada; cinsel sağlık ve üreme sağlığı konusunda kız öğrencilerin %77.6’sı tedavi ve danışmanlık hizmeti almak istediklerini, erkek öğrencilerin ise %69.7’si bu konuda bilgi almak istediklerini belirtmişlerdir. Bu oran, cinsellik ve AP hakkında bilgi isteme konusunda bizim çalışmamıza benzerdir. Pınar ve ark. (39) yaptığı araştırmada; öğrencilerin %81,9’u cinsel sağlık konularında bilgi almak istediklerini belirtmişlerdir. Hem kız hem de erkek öğrencilerin sıklıkla CYBH ve AP konularında bilgi almak istedikleri belirlenmiştir. Öğrencilerin cinsel sağlıkla ilgili olarak bilgilenmek istedikleri konulara bakıldığında, %88,5’inin CYBH, %85.7’sinin AP, %57,8’inin “gençlik dönemi sorunları” konusunda bilgi 105 edinmek istedikleri görülmüştür. Bu çalışmalardaki bilgi isteme oranları çalışmamızla uyumludur. Çalışmamızda katılımcıların %44,2’si sağlık personelinden, %24,4’ü aileden, %22,1’i okuldan, %11,9’u TV/gazete/dergi ve internetten, %8,3’ü arkadaştan ve %2,2’si erotik/pornografik yayınlardan cinsellik ve AP hakkında bilgi almak istediklerini belirtmişlerdir. Öğrencilerin çoğunluğunun, sağlık personeli, okul ve aileden bilgi almak istedikleri görüldü. Bu durum ergenlerin yeterli ve sağlıklı bilgi almaları açısından önemlidir. Ancak bunun için ülkemizde özellikle birinci basamak sağlık kuruluşlarında ve okullarda ergenlik dönemi sorunları, cinsellik ve AP hakkındaki eğitim ve danışmanlık hizmeti açısından yeterli donanımın sağlanması gerekmektedir. Yıldırım (6)’ın araştırmasında; katılımcıların %47,1’i sağlık personelinden, %24,0’ı okuldan, %19,1’i aileden, %10,8’i TV/gazete ve dergiden ve %3,4’ü erotik/pornografik yayınlardan bilgi istediğini belirtmiştir. Bu sonuçlara göre, erotik/pornografik yayınlardan bilgi isteme durumunun azalma, aileden bilgi isteme durumunun artma eğiliminde olduğu söylenebilir. Çalışmamızda da buna benzer olarak, en çok sağlık personelinden bilgi almayı tercih ettikleri görülmüştür. Pınar ve ark. (39) yaptıkları çalışmada gençler, “cinsel sağlık ile ilgili bilgileri kimden almak isterdiniz” sorusuna sırayla, “sağlık personeli, basılı materyal ve anne-babadan” almak istediklerini belirtmişlerdir. Sonuçlar çalışmamızla uyumludur. UNFPA’nın (10) çalışmasına göre gençlerin bilgi kaynağı olarak tercih ettikleri sağlık personeli, sırasıyla doktor %49,3, danışman %11,7, okul %14,2 ve öğretmenin %6,4 de tercih edilen bilgi kaynağı olarak ifade edildiği görülmektedir. Gençlerin yaklaşık beşte dördü cinsellik ve AP konusunda bilgi sahibi olmak istemektedir. Yapılan çalışmalar, eğitim almış olanlarda da bilgi düzeylerinin yetersiz olduğunu göstermiştir. Gençlerin çoğunluğu sağlık personeli, okul ve aileden bilgi almak istemektedir. Bu konuda eğitim programlarının eksikliği görülmektedir. Katılımcıların %89,8’i hiçbir AP yöntemini bilmediğini belirtti. Bu oran oldukça yüksektir. Yıldırım (6)’ın yaptığı çalışmada; benzer şekilde katılımcıların yaklaşık onda dokuzu herhangi bir AP yöntemini bilmediğini belirtmişlerdir. Katılımcıların %89,2’si en güvenilir AP yönteminin hangisi olduğunu bilmediğini belirtmiştir. Bu oran AP yöntemi bilme durumuyla uyumludur. Ancak, CYBH’lardan koruyucu, en güvenilir yöntem sorulduğunda %65,5’inin bilmediği saptandı. Bu sonuçlara göre, CYBH ve AP yöntemlerinin bir arada algılanmadığı veya gençlerin AP’yi terim olarak bilmedikleri düşünülebilir. Bu 106 durum gençlere verilecek eğitimlerde CYBH ve AP yöntemlerinin bir bütün halinde verilmesinin daha yararlı olacağını düşündürmektedir. Çalışmamızda, AP yöntemi bilen katılımcıların, en çok bildiğini belirttiği yöntemler; OKS (%46,2) ve kondom kullanımı olarak saptandı (%42,5). Katılımcıların %45,1’i ise diğer (bazı geleneksel yöntemler, korunma, bilgilendirme, ilişkiye girmemek vb.) yöntemleri cevap olarak vermişlerdir. Ayrıca AP yöntemi olarak spiral %14,8, operasyon/küretaj %9,1 oranlarında belirtilmiştir. İnönü Üniversitesinde, ebelik bölümü öğrencilerine yapılan bir çalışmada (45); öğrencilerin AP tanımlarını bilme durumları incelendiğinde, eğitim öncesi %6,9'u AP'nin tam tanımını bilirken, %69'u eksik olarak tanımlamıştır. Öğrencilerin çoğunlukla kadınların sık kullandığı yöntemleri (Spiral, kondom, OKS) bildiği görülmektedir. En az bilinen yöntemlerin diyafram, tüp ligasyonu ve vazektomi olduğu görülmüştür. 2009 yılında Şen ve ark. (46) tarafından yapılan sistematik incelemede; adolesanların yöntemleri bilme durumları incelendiğinde; sırasıyla en çok bildikleri yöntemlerin erkek kondomu (%63,8-84,3), hap (%51,8-67,8), enjeksiyon (%18,0-59,5), geri çekme (%7,5-53,9), köpük (%2,2-51,2), spiral (%6,4- 47,9), diyafram (%7,0-42,4) olduğu belirlenmiştir. Bizim araştırmamızda da literatürle uyumlu olarak, en çok bilinen AP yöntemleri OKS ve kondomdur. Yöntemlerin bilinme oranı diğer çalışmalardan daha düşük görülmektedir. Ancak calışmamızda katılımcılara seçenek verilmeden, kendilerinin yazmaları istenmiştir. Özellikle medyada korunmasız cinsel ilişkiyi önlemek için kondoma ilişkin reklamların yer alması ve bu iki yöntemin toplum tarafından daha çok bilinmesi adolesanlar arasında da daha yüksek oranlarda bilinmesinde etkili olabilir. Ayrıca ülkemizde yapılan çalışmalarda üniversite gençliğinin kontraseptif yöntem bilgilerinin yetersiz olduğu, yurtdışında yapılan çalışmalarda yöntem bilgisi oranlarının ülkemizden daha yüksek olduğu görülmektedir (46). Çalışmamızda, öğrencilerden daha önce cinsel deneyimi olanlardan (%23,1) son cinsel ilişkisinde gebelikten koruyucu yöntem kullandığını belirtenlerin oranı; %54,6 olarak saptandı. Katılımcıların yaklaşık yarısı herhangi bir yöntem kullanmamıştı. Katılımcıların çoğu kondom (%84,7) ve OKS (%12,0) kullandığını belirtti. Buna göre katılımcıların yaklaşık yarısı riskli cinsel ilişkide bulunmuştur. CYBH açısından bu risk daha yüksektir. Son yıllarda giderek artan sayıda gencin cinsel olarak aktif olması, istenmeyen gebelikler ve CYBH’yi artırmaktadır (47). 107 Çalışmamızda katılımcıların %65,5’i CYBH’lardan koruyucu en güvenilir yöntemi bilmediklerini belirtirken, %19,3’ü prezervatif (bilen grubun %55,8’i), %1,1’i tek eşlilik, %2,7’si ilişkiye girmemek/uzak durmak olarak belirtirken diğer katılımcılar ise, bilgilenme, korunma ve diğer yöntemler olarak belirtmişlerdir. Yıllar geçtikçe bilmediğini belirten grup artma eğilimindeydi. Bu da ilk defa cinsel ilişkide bulunan adolesanların CYBH’ya karşı korunmasız oldukları anlamına gelmektedir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında HIV-AIDS, hepatit, sifilis, gonore en önemli hastalıklar olarak bilinmektedir. Tüm dünyada, CYBH en çok 20-24 yaş grubunda, daha sonra 15-19 ve 25-29 yaş gruplarında görülmektedir (47). Celal Bayar Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada (48); öğrencilerin %48,2’sinin CYBH konusunda yeterli düzeyde bilgiye sahip oldukları belirlenmiştir. Erciyes Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada (49); incelenen öğrencilerin % 27,1’nin CYBH konusunda yeterli bilgiye, % 72,9’unun ise yetersiz bilgiye sahip olduğu saptanmıştır. Aynı çalışmada, CYBH’den korunma yollarını bilenlerin %59,6’sı kondom, %22,8’i tek eşlilik, %14,6’sı ilişkiye girmemek, %14,0’ı kişisel ve partner temizliği, %4,7’si spiral, %2,9’u ilaç kullanmak ve %2,3’ü aşı yaptırmak cevabını vermişlerdir (49). Uzun ve ark. (50) yaptıkları çalışmada (50); öğrencilerin %39,0’ının CYBH ile ilgili yeterli bilgisi olduğunu belirtmişlerdir. Bizim araştırmamızda da CYBH ile ilgili en güvenilir yöntem sorusuna %34,5’i bir yöntem yazmıştır ve sonuç her iki literatürle benzerlik göstermektedir. En fazla bilinen yöntem kondom kullanımı olarak belirtilmiştir ve Erciyes Üniversitesinde yapılan çalışmayla uyumludur. Erciyes Üniversitesinde yapılan çalışma Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu’nda yapılmıştır ve bu konuda daha bilgili olmaları beklenebilir. Gençlerin CYBH ve korunma yöntemleri açısından bilgi düzeylerinin düşük olduğu söylenebilir. Çalışmamızda katılımcılardan %1,6’sı daha önce cinsel yolla bulaşan bir hastalık geçirdiğini, %1,9’u ise böyle bir hastalık geçirip geçirmediğini bilmediğini işaretlemiştir. Erkekler %1,5, kızlar ise %4,1 oranında CYBH geçirdiklerini belirtmişlerdir. Yıldırım (6)’ın yaptığı benzer çalışmada (2001-2007 yılları arasında); katılımcılardan %2,2’si daha önce cinsel yolla bulaşan bir hastalık geçirdiğini, %2,6’sı ise böyle bir hastalık geçirip geçirmediğini bilmediğini belirtmiştir. Cinsiyete göre ise CYBH geçiren erkekler %2,2, kızlar ise %2,3 olarak bildirilmiştir. Buna göre bizim çalışmamız CYBH geçiren erkeklerin yıllar geçtikçe azalma eğiliminde olduğunu, kızların ise artma eğiliminde olduğunu göstermiştir. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların etkileri kızlar ve erkekler arasında eşit olarak dağılmamaktadır. Hastalıkların gebelik ve doğumla ilgili etkileri sadece kadınlarda 108 görülmektedir. CYBH’nin etkileri kadınlarda daha ciddi sekellere yol açabilmektedir. CYBH’ler vajinal akıntı, menstrüel düzensizlikler, disüri ve pelvik ağrı semptomlarına görülebilir. Asendan olarak yayılarak bartolin bezi enfeksiyonundan, endometrit, salpenjit ve intraperitoneal apse oluşumu ve steriliteye kadar komplikasyonlar oluşturabilir (6). Cinsel aktivite yaşının daha erkene kayması, cinsellik, gebeliği önleyici yöntemler ve CYBH konusunda bilgi eksikliği nedeniyle adolesanlar, daha fazla risk altındadırlar (51). Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada da artmaktadır. Gerekli önlemler alınmadıkça artmaya devam edecektir. CYBH’den korunmak için dünyanın kabul ettiği en önemli etkinlik eğitimdir (52). Adolesan üreme sağlığı eğitimi verilirken ve planlanırken cinsiyete özgü olması yarar sağlayacaktır. Yerel politika ve planlar, kadın ve erkeklerin cinsiyete özgü farklı sorunları, gereksinimleri ve deneyimleri göz önünde bulundurularak geliştirilmeli ve uygulamalar her iki cinsiyetin hizmet gereksinimlerini de karşılayacak şekilde gerçekleştirilmelidir (53). Katılımcılara kürtaj hakkındaki düşünceleri sorulduğunda %45,6’si tıbbi gereklilik halinde uygulanması gerektiğini söylemiştir, fakat katılımcıdan %8,2’si kürtajın AP yöntemi olarak kullanılabileceğini ve %27,8’i fikrinin olmadığını söylemektedir. Kürtajın bir AP yöntemi olarak kullanılabileceğini söyleyenler yıllar geçtikçe azalma eğilimindedir. Fikirsiz olanların oranının 2010 yılında artmış olduğu görülmüştür. Verilen cevaplar cinsiyete göre farklılık göstermektedir. Kızlar (%53,0), erkeklere (38,0) göre daha çok, kürtajın tıbbi gereklilik durumunda yapılmasından yanaydılar. Erkekler kızlara göre kürtaj hakkında daha fazla fikirsiz olduklarını ifade ettiler. Her iki cinsiyette de benzer oranlarda AP yöntemi olarak kullanılması gerektiği belirtildi. Yıldırım’ın yaptığı benzer çalışmaya (6) göre, kürtajın tıbbi gereklilik halinde kullanılması gerektiğini belirtenlerin oranı (%41,2) bizim çalışmamızda artma eğilimindedir. Yıldırım’ın çalışmasında (6) kızlar erkeklerden daha fazla oranda (%10,5) AP yöntemi olarak kullanılmalı seçeneğini işaretlemişlerdir. Bizim çalışmamızda oranlar erkeklerle benzer olmakla birlikte azalmıştır (%7,9). Erkekler, daha yüksek oranda kürtajın kesinlikle uygulanmaması gerektiğini belirtmişlerdir. Yıldırım’ın çalışmasında (6) da, benzer sonuç bulunmuştur. Buna göre yıllar geçtikçe katılımcıların kürtaj hakkındaki düşüncelerinde az da olsa olumlu değişiklikler olduğu ve kızların erkeklere göre daha bilgili oldukları söylenebilir. Genç kadınlar tarafından her yıl 4,4 milyon gebeliğe son verilmektedir ve bu prosedüre çoğu kez klinik risklerin daha yüksek olduğu, gebeliğin ilerleyen dönemlerinde başvurulmaktadır. Dünya çapında adolesan kadınlar arasında gerçekleşen kürtajların 109 çoğunluğu, gizlice yapıldığı için güvenli değildir. Bu adolesanlar kürtajı ya hijyenik olmayan koşullarda gerekli beceriye sahip olmayan pratisyenlere yaptırmakta, ya da çok tehlikeli yöntemler kullanarak gebeliği kendileri sonlandırmaya kalkmaktadır. Dünya çapında kürtajla ilgili komplikasyonlar nedeniyle hastaneye kaldırılan kadınların üçte biri 20 yaşın altındadır. Afrika’da Sahra’nın altında kalan bölgelerde yapılan çalışmalar, kürtaj komplikasyonları nedeniyle hastaneye kaldırılanların %30-80’inin adolesanlar olduğunu göstermektedir (54). Dünyanın her yerinde, istemediği halde gebe kalan kadınların büyük bölümü, çocuk düşürmek ya da aldırmak yoluna başvurmaktadır (55). Ergen bir taraftan kendi kimliğiyle ilgili bocalamalar yaşarken diğer taraftan ebeveyn kimliğini alacak olması stresi ile gebeliğini devam ettirip ettirmeme ikilemini yaşayabilmektedir (56). Katılımcıların beşte dördü AP’nin gerekli olduğunu düşünmüştür. Katılımcılardan %4,9’u AP’nin gereksiz olduğunu ve %12,9’u bu konuda kararsız olduğunu belirtmiştir. Yıllar geçtikçe AP’nin gereksiz olduğunu düşünenlerin oranının artma eğiliminde olması düşündürücüdür. Katılımcılardan kızlar daha yüksek oranda AP’nin gerekli olduğunu belirtmişlerdir ve iki cinsiyet arasında anlamlı bir fark görülmüştür. Bu durum, muhtemelen kızların istenmeyen gebelikler ve CYBH açısından daha fazla risk altında olmaları nedeniyledir. Yıldırım (6)’ın yaptığı araştırmada, AP’nin gereksiz olduğunu düşünenlerin oranı %3 olarak saptanmış ve çalışmamızla karşılaştırıldığında bu oranın arttığı görüldü. Kaynar ve ark. (57), yaptıkları bir çalışmada herhangi bir AP yöntemi kullanmayı düşünmeyen öğrencilerin oranını %10 olarak saptamıştır. Hindistanda yapılan bir çalışmada (58); öğrencilerin %71’i doğum kontrolünü yararlı bulurken, %13’ü yararlı bulmadığını belirtmiştir. Öğrencilerin %78 ‘i ileride AP programına katılmayı düşünüyorken bunlardan yalnızca %52’lik bir dilim doğum kontrol yöntemlerini uygulamak istediklerini belirtmişlerdir. Bu çalışmalara göre, bizim çalışmamızda AP hakkındaki düşünceler daha olumlu gözükmektedir. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2008’e göre; kadınların %4’ünün ölü doğum yapmış olduğu, evlenmiş kadınların beşte birinin kendiliğinden düşük ve beşte birinden fazlasının (% 22) ise isteyerek düşük yapmış olduğu görülmektedir (59). Kadınlar ve erkeklerin üreme ile ilgili hastalık yükleri incelendiğinde, kadınların üreme sağlığı sorunlarını erkeklerden çok daha fazla yaşadıkları ve bu durumun özellikle üreme çağında (15-49 yaş arası) daha da arttığı görülmektedir (60). Bu süreçte AP konusunda etkin ve sürekli bir danışmanlık hizmeti verilmesi gerektiği açıktır (48). 110 Erkeklerin evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunması fikrine katılımcıların %42,4’ü olumlu cevap vermiştir. Bununla birlikte kızların evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunması fikrine taraftar olanlar %16,2 olarak saptandı. Eşinin evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmuş olması fikri sorulduğunda katılımcıların %23,1’i buna taraftar olduğunu belirtmiştir. Cinsiyete göre cevaplara bakıldığında kızların %29,4’ü, erkeklerinse %17,1’i eşlerinin evlenmeden önce bir cinsel deneyime sahip olmasına olumlu bakmaktadırlar. Her iki cinsiyet arasında evlilik öncesi cinsel ilişki açısından verilen cevaplarda anlamlı farklılıklar vardı. Kızların çoğunluğu genel olarak evlilik öncesi cinsel ilişkiye karşı olmakla birlikte, erkeklerin evlilik öncesi cinsel ilişkisine daha olumlu bakmaktadırlar. Erkekler ise kızların evlilik öncesi cinsel ilişkisine genel olarak karşı olmakla birlikte, erkeklerin evlilik öncesi cinsel ilişkisine çoğunlukla (%61,4) olumlu yaklaşmaktadırlar. Cinsel ilişkide bulunmuş olma oranlarına bakıldığında, katılımcıların genel düşüncesiyle uyumlu olarak erkeklerin evlenmeden önce %44,4’ünün cinsel ilişkide bulunduğu, fakat kızların %2,0’ının cinsel ilişkide bulunmuş olduğu saptandı. Bu durum, kızların bekarete ve evlilik öncesi cinsel ilişkiye erkeklerden farklı bir düşünceyle yaklaştığını göstermektedir. Kızların %8,1’i evlilik öncesi kadınların cinsel ilişkisine olumlu bakarken, ilişkisi olanlar yaklaşık bu oranın dörtte biridir. Çocuklar, doğdukları günden itibaren kadın ve erkek oluşlarına göre ayrı biçimlerde yetiştiriliyor. Büyüme sürecinde de içinde büyüdükleri kültüre göre bir kadının ve bir erkeğin ne yapıp ne yapmaması gerektiğini öğreniyorlar. Ancak, bu süreçte cinsellikle ilgili öğrenilenlerin ve benimsenenlerin çoğu abartılı, yanlı ve yanlıştır (25). Özellikle genç kadınlar geleneksel değerler üzerinden cinsellik yoluyla kurulan toplumsal baskının en önemli hedefidir ve evlilik öncesi cinsel ilişki Türkiye'de yaşayan bir genç kadın için neredeyse yasaklanmış durumdadır (61). Katılımcıların kaç çocuk sahibi olmayı düşündükleri sorusuna, yaklaşık üçte ikisi 2 cevabını vermiştir. Katılımcıların %3,8’i de hiç çocuk istememektedir. 1 çocuk isteyenlerin oranı %16,4, 5 ve daha fazla çocuk isteyenlerin oranı ise oldukça düşüktü (%1,7). Yıllar ilerledikçe çocuk isteme oranlarında anlamlı farklılık saptanmadı. Yıldırım’ın (6) yaptığı benzer çalışmada da oranlar benzer olmakla birlikte 1 çocuk isteyenlerde çalışmamıza bakıldığında azalma olduğu söylenebilir. Kızların hiç çocuk istememe, 1 çocuk ve 2 çocuk isteme oranlarının erkeklerden daha fazla olduğu, 3 ve daha fazla çocuk isteme durumunun erkeklerde daha fazla olduğu saptandı. Türkiye’nin son 40 yıllık durumuna bakılırsa, doğurganlık hızlarının düşme eğilimi gösterdiği anlaşılır. Türkiye’nin 1960’lı yılların başlarından 1980’li yılların ortalarına kadar 111 geçen sürede yarı yarıya azalan doğurganlık hızı, 1990’lı yıllarda bir durağanlık dönemi yaşamıştır. Ancak doğurganlık, daha sonra 1998-2003 arasındaki 5 yılda %15 bir azalma göstererek yeniden gerileme devresine girmiştir (62). 1998 yılında toplam doğurganlık hızı 2,7 iken bu rakam 2003, TNSA’nın sonuçlarına göre 2,1’e, yani yenilenme düzeyine kadar düşmüştür. Hatta bölgesel düzeyde bakıldığında beş bölgenin üçünde doğurganlık hızı yenilenme düzeyinin de altındadır (63). Doğurganlık hızının 2013 yılında % 2,07’ye ineceği tahmin edilmektedir (64). Bizim çalışmamızda da katılımcıların istedikleri çocuk sayısı, ülkemizin doğurganlık hızına benzerdir (Ortalama: 2 , Ortanca:2). Ülkemizde, TNSA 2008’e göre (59); kadınların halen erken yaşlarda çocuk doğurma eğiliminde oldukları görülmektedir. Türkiye’de doğumların % 70’i 30 yaşından önce meydana gelmektedir. Gebelik ve doğum ile bağlantılı hastalık ve ölüm risklerinin en yüksek olduğu 20 yaşın altında ve 35 yaşın üzerinde yapılan doğumlar tüm doğumların yaklaşık beşte birini oluşturmaktadır. Katılımcıların cinsel ilişki durumlarına bakıldığında, %23,1’inin daha önce en az bir kez deneyimi olmuştur. Cinsiyete göre bakıldığında, erkekler %44,4, kızlar ise %2,0 oranında daha önce en az bir kez cinsel ilişki yaşamıştı. Erkeklerle kızlar arasında cinsel deneyim açısından çok farklılık olduğu görüldü. Yıldırım (6)’ın yaptığı araştırmada benzer oranlar (Erkekler: %46,0, kızlar: %2,8) saptansa da yıllar geçtikçe azalma eğiliminde olduğu söylenebilir. Çalışmamızda, yıllara göre bakıldığında, dalgalı bir seyir olmakla beraber büyük bir değişiklik saptanmadı. Ergenlerde cinsel ilişkide bulunma durumunu etkileyen en önemli faktör erkek cinsiyettir. Kadın cinselliği ve kadının sıkı bir biçimde denetlenmesi Türk toplumunda olduğu gibi ataerkil toplumların ayırt edici özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır. Erkeğin kendisinin ve ailesinin onurunu korumak için aktif bir rol alması beklenirken, kadından saflığını (bekaretini) koruması ve çocuklarına iyi bir anne olabilmesi beklenmektedir (65,66). Türk toplumunda evliliklerde bekaret beklentisi, ataerkil bir toplum olması, kızların evlilik öncesi cinsel ilişki yaşamalarının ayıp, günah ve tabu olarak görülmesi nedeniyle erkek ve kızlar arasında büyük farklılık mevcuttur. Erkekler için evlilik öncesi cinsel ilişki kabul görmektedir (6,67). Cinsel olarak etkin olan birçok kişi, ilk cinsel ilişki deneyimlerini ergen yaşlarda, sıklıkla yetersiz cinsel bilgi ile yaşamaktadırlar. Değişik kültürlerin etkisiyle ilk cinsel ilişki yaşı ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir. Sahra güneyi Afrika'da her 10 genç kadından 8'i, 20 yaşın altında ilk cinsel ilişkilerini yaşarken, her 10 kadından 4’ünde bu cinsel ilişkiler evlilik öncesidir. Gelişmiş beş ülkenin verisine göre, her 10 kadından 8’i ergen yaşlarda cinsel 112 ilişkiye girerken, yaşanan her 10 cinsel ilişkiden 7’si evlilik öncesidir. Sırbistan’da üniversitede okuyan kızların %67,8’inin ergen yaşlarda ve bu kişilerin de %55,7’sinin ortalama 16-17 yaşlarda cinsel ilişkiye girdikleri, İsviçre’de cinsel yönden etkin kız öğrencilerin %38,2’sinin 18 yaş altında oldukları belirtilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde kadınların yaklaşık %70’inin 18 yaşına gelmeden cinsel ilişkide bulunduğu, İsveç’te 19 yaşına gelmeden kadınların %94’ünün, Almanya ve Macaristan’da 17 yaşına gelmiş kadınların yarısının, Japonya’da evlenmemiş kadınların %17’sinin 20 yaşına gelmeden cinsel ilişkiye girdikleri bildirilmiştir (61). Cinsel ilişkiyi yaşama yaşı cinsellik ve üreme sağlığını etkileyen önemli etmenlerden biridir. Çalışmamızda ilk cinsel ilişki deneyim yaşının %0,8’i 11 yaş altında idi. Katılımcıların çoğunluğu ilk cinsel deneyimlerini 15-19 yaşları arasında yaşamışlardı. Cinsel ilişkinin gençler arasında erken yaşta başlaması ile birlikte bu yolla bulaşan hastalıklara yakalanma riskleri de önemli ölçüde yükselmektedir (2,38). Ülkemizde yapılmış çalışmalara bakıldığında, Kaya ve ark. (38) Eğitim Fakültesi birinci sınıf öğrencilerine yaptıkları çalışmada erkek öğrencilerin %25,3’ünün, kız öğrencilerin %4,7’sinin cinsel ilişki deneyimi olmuştur. Bizim çalışmamıza göre sonuçlar farklılık göstermektedir. Nitekim kızlarda yaklaşık iki kat daha fazla, erkeklerde de yaklaşık iki kat daha az oranda cinsel ilişki deneyimi saptandı. Kaymak ve ark. (68) üniversite öğrencileri üzerinde yaptığı çalışmada öğrencilerin %20’si cinsel deneyiminin olduğunu belirtmiştir. Bu bulgu çalışmamıza benzerdir. Pınar ve ark. (36) Başkent Üniversitesi öğrencilerinde yaptıkları bir çalışmada evlilik öncesi cinsel deneyim oranını %42,3 olarak bulunmuş olup, erkeklerin %70,0’ının ve kızların %16,6’sının daha önce cinsel deneyim yaşadığını bildirmişlerdir. Bu oranların çalışmamızdan yüksek oluşu, fakülteye devam eden öğrencilere yapılmış olması, öğrencilerin ekonomik ve sosyal konumlarının farklılığına bağlanabilir. Kara ve ark. (69) Kocaeli ilindeki lise öğrencileri üzerinde yaptıkları çalışmada katılan adolesanlar arasında en az bir kez cinsel ilişkide bulunanları %22,1 (%97,6 erkek, %2,4 kız) olarak saptamışlardır ve sonuç çalışmamızla uyumluydu. Batı toplumlarına göre, Türkiye’de özellikle kızlarda cinsel ilişki düzeyi oldukça düşüktür. Ancak erkeklerin yaklaşık yarısının cinsel deneyiminin olduğu, buna karşın cinsellik konusunda bilgilerinin yetersiz olduğu söylenebilir. Çalışmamızda, öğrencilerin riskli davranışları ve cinsellikle ilgili, bilgi ve tutumlarının analizi açısından sigara kullanımı, alkol kullanımı, “piercing” kullanımı, dövme ve hızma ile ilgili analizler yapıldı. Katılımcıların yaklaşık her üç kişiden biri sigar içmekteydi. Sigara içen erkekler, kızların yaklaşık üç katıydı. Sigara içen grupta cinsel ilişki deneyiminin artmış olduğu görüldü. Katılımcıların %43,8’inin alkol aldığı ve alkol alan ergenlerin cinsel deneyim 113 oranlarının anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptandı. Yıllara göre, sigara ve alkol kullanımında anlamlı bir değişiklik yoktu. Katılımcıların “piercing” kullanım oranı %2,6 ve hızma kulanım oranı %4,6 olarak saptandı. Katılımcılardan “piercing” kullananların üçte birinden fazlası cinsel deneyim yaşamışlardı ve bu oran anlamlı olarak, kullanmayanlara göre daha yüksek bulundu. Hızma kullanımı ise kızlarda daha yüksekti ve cinsel deneyimi etkilemediği söylenebilir. Katılımcıların %2,4’ünde dövme vardı ve dövme yaptıranlarda da cinsel ilişki deneyimi anlamlı olarak daha yüksek bulundu (Yaklaşık her üç dövmesi olanın ikisinde). Dövme yaptıranların 2008 ve 2009 yıllarında benzer orandayken 2010 yılında artmış olduğu görüldü. Dövme erkeklerde , “piercing” ise kızlarda daha yüksek oranda kullanılıyordu. Yıldırım (6)’ın yaptığı benzer çalışmada da çalışmamızla benzer bulgulara rastlandı. Riskli davranışlar doğrudan ya da dolaylı olarak gençlerin sağlık ve iyilik hallerini ve yaşamlarını etkileyen olumsuz sonuçları olabilecek davranışlar olarak tanımlanır. Madde kullanımı, şiddet ve güvensiz cinsel ilişki ergenlik çağında sıkça rastlanan ve halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen riskli davranışlardandır. Madde kullanımı, gencin ailesi ile ilişkisinin bozulmasına ya da yasalarla başının derde girmesine yol açabilir. Erken yaşta cinsel ilişki, istenmeyen gebelikle ve bunun sonucu olarak okuldan ayrılma ile ve uzun vadede işsizlikle sonlanabilir. Bu nedenle, riskli davranışlar bireysel, toplumsal ve gelişimsel hoşa gitmeyen sonuçları olan risk etkenleri olarak da kabul edilebilirler (70,71). Gençler sıklıkla riskli davranışları bir sorun olarak değil, bir çözüm olarak görmektedirler (72). Harran Üniversitesinde yapılan bir araştırmada (72); öğrencilerin %25,4’ü halen sigara, %10,6’sı alkol ve %2,5’i uyuşturucu madde kullandıklarını bildirmişlerdir. Kızlar erkeklere göre daha az sigara ve alkol kullandıklarını ifade etmişlerdir. Madde kullananların tümünün erkek olduğu görülmüştür. Çalışmamıza göre, alkol ve sigara kullanımı daha düşük orandadır. Bu durum bölgesel farklılıktan kaynaklanabilir. Bu çalışmada da erkeklerin madde kullanım oranı daha yüksektir. Aras ve ark. (73) İzmir ilinde lise öğrencileri üzerinde yaptıkları çalışmada, %24,3 öğrencinin sigara alışkanlığının olduğunu, %32,6 öğrenci cinsel ilişki yaşadığını, alkollü içki içme oranının %39,6 , kokain/esrar vb. kullanma/satma oranının %8,0, kavgaya katılmanın %50,2, kavga başlatma/tehdit etmenin %15,3 ve bıçak-muşta taşımanın %14,5 oldurduğunu bildirilmişlerdir. Bu çalışmada da riskli davranışların birbirini etkilediği belirtilmiştir. İstanbul’da 9-11. sınıf öğrencileri üzerinde yapılan araştırmada alkol kullanımı ile ilişkili bulunan değişkenler arasında sigara alışkanlığı, madde kullanmayı deneme, ders başarısızlığı, cinsel olarak aktif olma ve akranlarını istismar etme yer almaktadır 114 (74). Madde kullanımı riskli cinsel davranış ihtimalini artırmaktadır. Bir çalışmada madde kullanan gençlerin cinsel ilişkide bulunma oranı kullanmayanlara göre 4,8 kat fazla bulunmuştur (38). Erdem ve ark. (75) lise öğrencilerinde yaptıkları çalışmada; yaşam boyu en az bir kez tütün ve alkol kullanım yaygınlığı sırasıyla %34,3 ve %49,7, herhangi bir madde kullanımı ise %14,3 olarak belirlenmiştir. Madde kullanma riskini arttıran arkadaş özellikleri içinde, öğrencinin madde kullanan arkadaşı bulunması önplana çıkmaktadır. Ergenlik döneminde ailesinden ayrışmaya çalışarak arkadaşlarına yakınlaşan ergenin, dahil olduğu grubun özellikleriyle özdeşleşerek benzer davranışlar göstermesi beklenebilir bir durumdur (75,76). Madde kullanımı ve riskli davranışları önleme çalışmalarında ise özellikle lise öncesi dönemde arkadaş etkisi ve cinsiyetler arası farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır (75). Kalıcı dövme ve “piercing” kullanımının, gençlerde alkol kullanımı, sigara kullanımı ve cinsel deneyim oranlarını anlamlı olarak arttırdığı saptandı. Ayrıca dövmesi olanlar, anlamlı olarak daha erken yaşta cinsel ilişki deneyimi yaşamışlardı ve birden çok partnerle ilişkileri daha yüksek orandaydı. “Piercing” yaptıranlarda ise cinsel ilişki yaşı ve birden çok partnerle ilişki oranı açısından anlamlı farklılık saptanmadı. Bu sonuçlara göre dövme ve “piercing” kullanımının ergenlerde riskli davranışları arttırdığı veya tüm bu davranış biçimlerinin birbirini etkilediği yönünde bir kanıya varılabilir. Ergenlerin, gebelikten korunma yöntemleri, CYBH ve dövme ve “piercing” gibi uygulamalarla geçebilecek bulaşıcı hastalıklar konusunda yetersiz bilgiye sahip olmaları nedeniyle risk altında oldukları söylenebilir. Ancak hem kalıcı dövmenin hem de “piercing” kullanımının ülkemizde, batılı ülkelere göre oldukça düşük olduğu görülmektedir. Yıldırım (6)’ın yaptığı araştırmada da piercing ve dövme ile ilgili olarak benzer sonuçlar saptandı. Bunun dışında ülkemizde bu konuda yapılmış bir çalışma yoktur. Ancak “piercing” ve dövme CYBH, Hepatit B, Hepatit C ve AIDS/HIV ile ilgili konularda bulaşma açısından (sterilite kurallarına uyulmaması ve aynı materyallerin birden fazla kişiye kullanılması) risk faktörleri olarak belirtilmektedir (77-79). İtalya’da 14-22 yaş arasındaki öğrenciler üzerinde yapılan çalışmada (80); erkeklerin vücuda yapılan işlemler (Dövme ve “piercing”) sonucu bulaşabilen hastalıklar hakkında bilgilerinin daha az olduğu ve yapılan işlem sırasında, hijyen kurallarına uyulması açısından, bilgilerinin yetersiz olduğu belirtilmektedir. Bu işlemlerin sertifikalı birine yaptırılması gerektiği konusunda da bilgi düzeylerinin az olduğu belirtilmektedir. Yeni Zelanda’da yapılan bir çalışmada; 18-21 yaş arasındaki grup değerlendirilmiş ve 966 kişiden 183’ünde (%19) kulak dışında en az bir “Piercing” olduğu ve “Piercing” kullanımının birden çok partnerle cinsel ilişki ile ilgili olduğu bulunmuştur (81). “Piercing” kullanımının yaygınlaşmasının en önemli 115 nedeni modadır ve kadınların %69’u erkeklerin de % 32’si için bir neden teşkil etmektedir. Diğer yaygın neden ise, farklı görünmekle ilgili olup bu neden kadınlarda %18 iken, erkeklerde %25 oranındadır (81). Amerika Birleşik Devletleri’nde Pace Üniversitesi’nde yaş ortalaması 21 olan üniversite öğrencilerinde yapılan bir araştırmada “piercing” kullanımı %51, dövmesi olan öğrencilerin oranı ise %23 olarak bulunmuştur. “Piercing” için doku travması, kanama ve infeksiyonlar açısından komplikasyonlar %17 bulunmuştur (82). Avusturalya’da bir üniversitede öğrenciler üzerinde yapılan çalışmada %56’sının “piercing” veya dövme kullandıkları ve bunlarda “piercing” komplikasyonları olarak kanama %60, infeksiyon %56, keloid skar %43, doku ezilmesi %41, allerjik reaksiyon %38, kist veya tetanoz %24, Hepatit B %20, HIV %16 oranında tespit edilmiştir (83). Yurt dışı çalışmalara bakıldığında “piercing” ve dövme oranlarının, ülkemize göre oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Bu çalışmalarda da görüldüğü gibi komplikasyon olarak enfeksiyonların yüksek olması (özellikle Tetanoz, Hepatit B ve HIV) dikkat çekicidir. Ülkemizde benzer çalışmalara rastlanmamıştır ve bu alanda araştırma yapılmasına ihtiyaç vardır. Ergenlik, cinsel gelişmenin en hızlı olduğu dönem olduğundan, HIV/AIDS açısından da en riskli dönem olarak kabul edilmektedir (84). Bu nedenle katılımcılara, son bitirdikleri okulda HIV/AIDS ile ilgili eğitim alıp, almadıkları ve bir aylık korumasız ve sınırsız cinsel ilişki sonrası HIV/AIDS kapma riski soruldu. Yaklaşık üç örenciden biri eğitim aldığını belirtti. Yıllar geçtikçe eğitim aldığını belirtenlerin oranı artama eğilimindeydi. Öğrencilerin %43,8’i, bir aylık korumasız ve sınırsız ilişki sonrası HIV/AIDS kapma durumunun belli olmayacağını belirtirken, katılımcıların %28,4’ü kapmam veya kesinlikle kapmam seçeneklerini işaretlemişlerdir. Öğrencilerin %25,0’ı da kaparım veya kesinlikle kaparım seçeneğini işaretlemişlerdir. Dünyada yapılan çeşitli araştırmalar, genç yaştaki insanların yeni başlayan cinsel yaşamlarında, cinsel temasla bulaşan hastalıkları ve özellikle de HIV / AIDS’i düşünmeden davrandıklarını ve bu hastalığı kendilerinden uzakta gördüklerini göstermiştir. Bu duruma sebep olan en önemli faktör ise, bilgi düzeylerindeki yetersizliklerdir (85, 86). San Fransisko’daki gençlerin AIDS hakkındaki bilgi ve tutumlarını değerlendirmek amacıyla yapılan çalışmada; AIDS hakkında fazla bilgi sahibi olmadıkları gibi, AIDS tehlikesi hakkında da endişeli oldukları belirtilmiştir (87). Çalışmamızda da öğrencilerin üçte ikilik bölümünün okulda eğitim almamış olması, bu konudaki bilgi yetersizliğinin göstergesidir. Çocuklara ve gençlere, henüz riskli bir cinsel ilişki deneyimi yaşamadan, okul ortamında verilecek cinsel sağlık ve HIV/AIDS eğitimi, gelecekte onların, güvenli cinsel yaşama ilişkin davranışlar kazanmalarını sağlayabilir (84). 116 Cinsel ilişkisi olan katılımcıların %37,8’inin halen bir cinsel eşi bulunmaktaydı. Yıllar geçtikçe, bu oranda anlamlı bir değişiklik olmadı. Yıldırım (6)’ın 2001-2007 yıllarını kapsayan çalışmasında; 2004 yılından itibaren bu oranda giderek bir artış olduğu ve çalışmamızla uyumlu olarak öğrencilerin üçte birinin halen bir cinsel eşi olduğu belirtilmektedir. Çalışmamızda cinsel ilişkisi olan kızların yaklaşık yarısının, erkeklerinse yaklaşık üçte birinin halen bir cinsel eşi olduğu saptandı. Her iki cinsiyet arasında anlamlı bir fark vardı. Buna göre kızların erkeklere göre daha uzun süreli beraberliklerinin olduğu söylenebilir. Nitekim katılımcılardan erkeklerin para karşığı ilk cinsel deneyimi %15,7 ve kısa süreli ilişki sonrası ilk cinsel deneyimi %26,4 iken, bu oranlar kızlarda sırasıyla %4,9 ve %9,7 olarak saptandı. Katılımcıların %12,5’i cinsel ilişkide bulunduğu kişi ile evlenmeyi düşündüğünü belirtmiştir. Kızların cinsel ilişkide bulunduğu kişiyle evlilik düşüncesi oranı, erkeklerin üç katından fazlaydı. Bu farklılıkların temelde cinsiyet rolleri ile ilgili olduğunu ve cinsiyet rollerine bağlı olarak gelişen farklı yaşam deneyimleri ile pekiştiğini düşünebiliriz (88). Kültürümüzde kızlar için evlilik öncesi cinsel ilişki uygunsuz davranışlar arasında yer almaktadır (89). Katılımcılardan cinsel ilişki deneyimi olanların beşte biri, daha önce 1 kez cinsel ilişkide bulunduğunu, yarısı, 2-5 arasında ve yaklaşık üçte biri de 5’ten fazla cinsel ilişki deneyimi olduğunu belirtmiştir. Katılımcıların ortalama cinsel ilişki sayısı 6,85 olarak bulunmuştur. Katılımcıların yıllar geçtikçe cinsel ilişki sayılarında anlamlı bir değişiklik olmadı. Sonuçlar Yıldırım (6)’ın yaptığı benzer çalışmayla uyumlu bulunmuştur. Katılımcıların %69,6’sının birden fazla partnerle cinsel ilişkisi olmuştur. Yıllar geçtikçe oranlarda anlamlı bir değişiklik saptanmadı. Bu oran 2001-2007 yılları arası verilerle uymludur ancak Yıldırım’ın çalışmasında yıllar içerisinde değişiklikler olmuş ve 2007 yılında 1 kişi ile cinsel ilişkisi olanların oranı %26,0’a inmiştir (6). Buna göre, katılımcıların çoğunun birden çok kişi ile cinsel ilişki yaşadığı söylenebilir. Bu durum, CYBH için riskin artması anlamına gelmektedir (90). Daha önce cinsel ilişkisi olanların gebelik durumuna bakıldığınada, 12 (%16,4) katılımcı gebe kaldığını belirtmiştir ve bunlardan sadece 4’ü evli idi. Toplam kız katılımcılar değerlendirildiğinde, gebelik oranı %0,2 olarak saptanmıştır. Bir çok adolesan cinsel aktiftir ve istenmeyen gebelik yaşamaktadır (91,92). Her yıl 15-19 yaş grubunda olan 16 milyon adolesan doğum yapmakta ve 5 milyonu ise düşükle sonlanmaktadır. Türkiye’de, günümüzde 15-19 yaş grubundaki tüm kadınların %6’sı gebe kalmaktadır. İzmir’de bekar kadınlarda yapılan bir çalışmada kadınların %12,3’ünün cinsel 117 aktif olduğu, çalışmamızla uyumlu olarak, %18,2 sinin en az bir gebelik ve isteyerek düşüğü olduğu bildirilmektedir (92). Kaya ve ark. (38) eğitim fakültesinde yaptıkları araştırmada öğrencilerin %0,3’ünün istenmeyen gebelik deneyimi olmuş ve ortak karar sonucu gebelik istemli düşükle sonlandırılmıştır. Bizim çalışmamızda bu oran yine benzer olarak %0,2’dir. Buna göre eğitim sürecine devam eden kızlarda gebelik oranlarının, devam etmeyenlere göre oldukça düşük olduğu söylenebilir. Bu durum, eğitim sürecine devam etmeyenlerde, erken evliliklerin yüksek oranda olması ile açıklanabilir. Adolesan gebeliklere bağlı olarak gelişen sorunlar; gebeliğin neden olduğu hipertansiyon, anemi, malnutrisyon, baş-pelvis uyuşmazlığı, perinatal mortalite olarak belirtilmektedir (93). Adolesan annelerin bebeklerinde de mortalite ve morbidite daha sıktır. Bebeklerde önemli bir ölüm nedeni olan düşük doğum ağırlığı adolesan annelerin bebeklerinde sık olarak görülmektedir. Diğer sık görülen bir sorun olan prematürelik ise bu bebeklerin erken çocukluk boyunca birçok problem yaşamalarına neden olmaktadır (94). Kadınların adolesan dönemde anne olmasının, kadının eğitim sürecine devam edememesi, yani eğitim yaşamlarının engellenmesi gibi sosyal sonuçları da bulunmaktadır (95,96). Bu araştırma, Trakya Üniversitesi’ne kayıt yaptırmış olan öğrencilerin cinsel tutum ve davranış profillerini ortaya koymuştur. Katılımcıların cinsellikle ilgili bilgi düzeyleri düşük bulunmuştur. Buna karşın özellikle erkeklerde olmak üzere erken yaşta cinsel ilişki, birden çok partnerle korumasız cinsel ilişki açısından riskler vardır. Bu yaş grubundaki ergenlerin cinsel sağlık konusunda bilgi ihtiyacı olmakla beraber, yeterli eğitim programı yoktur. Ergenlerin bu konudaki eğitimlerinin planlanması için ulusal politikalara ihtiyaç vardır. Bunun için, özellikle sağlık kuruluşları, okullar, aileler ve politikacıların ortak çabası gerekmektedir. Bu ve benzeri çalışmalar ışığında riskler belirlenerek, ergenlerin de düşünceleri sürece dahil edilerek, bu dönemin sağlıklı geçirilmesi sağlanmalıdır. Sağlıklı bir toplum yaratmak için, ergenlik dönemi önemli bir kırılma noktasıdır ve her alanda gereken önem verilmelidir. 118 SONUÇLAR Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı’nda yapılan bu çalışmamızda üniversite çağındaki ergenlerle ilgili cinsel bilgi, tutum ve davranış özelliklerinin belirlenerek, ergenlik dönemi ile ilgili sorunların saptanması, bununla ilgili verilecek sağlık hizmeti ve eğitimin yapılındırılması amaçlanmıştır. Çalışmamızın sonuçları şöyle özetlenebilir: 1- Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2009 nüfus sayımı verilerine göre 10-24 yaş arası nüfusun %51,2’si erkek ve %48,8’i kadın olarak bildirilmiştir. Araştırmamıza katılan öğrencilerin yaklaşık yarısının kız, yarısının da erkek olması. ülke geneli ile kıyaslandığında oran farkının fazla olmaması nedeniyle verilerin doğru sonuçları yansıttığı söylenebilir. 2- Katılımcıların %0,3’ünün evli olduğunun saptanması, ülke geneli ile kıyaslandığında oldukça düşüktür. Gençlerin eğitim sürecine devam etmeleri evlilik oranlarını düşürmektedir. Buna bağlı olarak, adolesan gebelikler ve risklerinin azalması beklenebilir. 3- Katılımcıların yaklaşık onda dördü yakın illerden gelmektedir. Bu nedenle, sonuçların Marmara bölgesindeki ergenlerin davranış özelliklerinden etkilenebileceği söylenebilir. Katılımcılardan, önlisans ve lisans programlarına kayıt yaptıranların benzer oranda olması her iki grubun düşüncelerinin, çalışmaya benzer oranda katkı sağlayacağını düşündürebilir. 4- Katılımcıların %85,5’i daha önce, AP ve cinsellik hakkında çeşitli kaynaklardan bilgi aldığını belirtmiştir. Bu oranın geçmiş yıllara göre (2001-2007 yılları) arttığı görülmektedir. Ancak katılımcıların %14,5’inin hiç bilgi almamış olması, sadece %13’ünün sağlık personelinden bilgi almış olması, okullardaki cinsellikle ilgili müfredatın ve ailelerin bu konudaki bilgi eksiklikleri de düşünüldüğünde, eğitimin yetersiz olduğu söylenebilir. 119 Bununla ilgili olarak okullar ve özellikle 1. basamak sağlık hizmetleri içinde, ergenlik sorunları konusunda yeterli bilgiye sahip kişilerin vereceği, eğitim programları benimsenmelidir. 5- Çalışmamıza katılan gençlerin beşte dördü AP ve cinsellik hakkında bilgi isteğini belirtmişlerdir. Bu oranın 2001-2007 yıllarına göre azalmış olması, öğrencilerin bilgi ihtiyacının azalması yönünde değerlendirilebilir. Ancak çalışmamızda katılımcıların bu konudaki bilgi düzeylerinin yetersiz olduğu görüldü. Ayrıca katılımcıların çoğunun AP ve cinsellikle ilgili bilgi aldığını belirtmesine rağmen, bilgi isteğinin de yaklaşık oranlarda olması, aldıkları eğitimin yetersiz olduğunu göstermektedir. Katılımcıların en fazla sağlık personelinden bilgi almak istedikleri, bunu aile ve okuldan bilgi alma isteğinin izlediği görülmektedir. Bu durum ergenlerin yeterli ve sağlıklı bilgi almaları açısından önemlidir. Ancak ülkemizde özellikle birinci basamak sağlık kuruluşlarında ve okullarda ergenlik dönemi sorunları, cinsellik ve AP hakkındaki eğitim ve danışmanlık hizmeti açısından yeterli donanımın sağlanması gerekmektedir. 6- Çalışmamıza katılan öğrencilerin onda dokuzu herhangi bir AP yöntemi bilmemektedir. En çok bilinen yöntemler ise OKS ve kondom olarak saptandı. Katılımcıların onda dokuzu “sizce en güvenilir AP yöntemi hangisidir?” sorusunu, bilmediğini belirtmiştir. Bu oran AP yöntemi bilme oranıyla uyumludur. Ancak, CYBH’lerden koruyucu, en güvenilir yöntem sorulduğunda katılımcıların üçte ikisinin bilmediği saptandı. Bu sonuçlara göre, CYBH ve AP yöntemlerinin bir arada algılanmadığı veya gençlerin AP’yi terim olarak, bilmedikleri düşünülebilir. Bu durum gençlere verilecek eğitimlerde CYBH ve AP yöntemlerinin bir bütün halinde verilmesinin daha yararlı olacağını düşündürmektedir. 7- Yıllar geçtikçe, CYBH’den koruyucu en güvenilir yöntemi bilmediğini belirten grup artma eğilimindeydi. Katılımcıların yaklaşık beşte biri CYBH’den koruyucu en güvenilir yöntem olarak kondomu belirtmişlerdir. Bu da cinsel ilişkide bulunan adolesanların CYBH’ya karşı korunmasız oldukları anlamına gelmektedir. Ergenlere cinsellikle ilgili verilecek eğitimlerde CYBH’den koruyucu yöntemlerin olması ve tek eşliliğin özendirilmesi, hastalık riskinin azalmasını sağlayabilir. 8- Çalışmamızda, daha önce cinsel ilişkisi olanların %1,6’sı CYBH geçirdiğini, %1,9’u ise böyle bir hastalık geçirip geçirmediğini bilmediğini işaretlemiştir. CYBH’lerden bazılarının başlangıçta belirti vermediği düşünüldüğünde bu oranın daha yüksek olduğu söylenebilir. 120 9- Her iki cinsiyette de kürtajın benzer oranlarda (yaklaşık onda sekizi) AP yöntemi olarak kullanılması gerektiği belirtildi. Bu durum ergenlere, kürtajın bir AP yöntemi olmadığına yönelik eğitim verilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. 10- Erkeklerin evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunması fikrine katılımcıların %42,4’ü olumlu cevap vermiştir. Kızların evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunması fikrine ise taraftar olanlar %16,2 olarak saptandı. Kızların çoğunluğu genel olarak evlilik öncesi cinsel ilişkiye karşı olmakla birlikte, erkeklerin evlilik öncesi cinsel ilişkisine daha olumlu bakmaktadırlar. Erkekler ise, kızların evlilik öncesi cinsel ilişkisine genel olarak karşı olmakla birlikte, erkeklerin evlilik öncesi cinsel ilişkisine çoğunlukla (%61,4) olumlu yaklaşmaktadırlar. 11- Katılımcılar ortalama 2 çocuk istediklerini belirtmişlerdir. Bu oran ülkemiz için nüfus yenilenme düzeyinin altındadır. 12- Cinsel ilişkisi olanların yaklaşık yarısı, son cinsel ilişkisinde, gebelikten koruyucu herhangi bir yöntem kullanmamıştır. Ergenlere özellikle okul, sağlık kuruluşları ve aile tarafından verilecek eğitimlerle, erken yaşta riskli cinsel ilişkinin önlenmesi sağlanabilir. 13- Dövme ve “piercing” kullanımının, gençlerde alkol kullanımı, sigara kullanımı ve cinsel deneyim oranlarını anlamlı olarak arttırdığı saptandı. Ayrıca dövmesi olanlar, anlamlı olarak daha erken yaşta cinsel ilişki deneyimi yaşamışlardı ve birden çok partnerle ilişkileri daha yüksek orandaydı. “Piercing” yaptıranlarda ise cinsel ilişki yaşı ve birden çok partnerle ilişki oranı açısından anlamlı farklılık saptanmadı. Bu sonuçlara göre dövme ve “piercing” kullanımının ergenlerde riskli davranışaları arttırdığı veya tüm bu davranış biçimlerinin birbirini etkilediği yönünde bir kanıya varılabilir. 14- Katılımcıların ortalama cinsel ilişki sayısı 6,85 olarak bulunmuştur. Katılımcılardan cinsel ilişkisi olanların onda yedisinin, birden fazla partnerle cinsel ilişkisi olmuştur. Ergenlere verilecek cinsel eğitimde, fazla sayıda partnerle cinsel ilişki ve korumasız ilişkinin özellikle CYBH açısından riskleri belirtilmelidir. 15- Kadınlardan 12 (%16,4) kişisi gebelik yaşadığını belirtti. Bunların 4’ü evli idi. Toplam kız katılımcılar değerlendirildiğinde, gebelik oranı %0,2 olarak saptanmıştır. İstenmeyen adolesan gebeliklerin önlenmesi, ergenlere verilecek cinsel sağlık ve üreme sağlığı eğitimleri ile mümkün olabilir. 121 ÖZET Ergenlik, hızlı değişimlerin yaşandığı ve cinselliğin ön planda olduğu bir dönemdir. Bu araştırmada, üniversite çağındaki öğrencilerin cinsel bilgi, tutum ve davranışlarının belirlenerek, gençlerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı konularında bilgi düzeylerinin belirlenmesi ve bu bilgiler ışığında, gerekli eğitim programlarının geliştirilebilmesi amaçlanmıştır. Trakya Üniversitesi’ne 2008-2010 yılları arasında kayıt işlemlerini tamamlamış öğrencilere demografik özellikler, cinsellik ve aile planlaması ile ilgili bir anket formu uygulanmıştır. Veriler retrospektif olarak değerlendirilerek 11.053 öğrenciye ait veri çalışmada kullanılmıştır. Araştırma sonucunda; öğrencilerin %89,8’inin herhangi bir aile planlaması yöntemini bilmediği, %79,7’sinin cinsellik ve aile planlaması ile ilgili bilgi isteğinin olduğu, %65,5’inin cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu yöntem bilmediği görülmüştür. Buna karşın, öğrencilerin %23,1’inin (erkeklerin %44,4’ü, kızların %2,0’ı) cinsel ilişki deneyiminin olduğu saptandı. İlk cinsel ilişki yaş ortalaması 16,8 olarak belirlenmiştir. Cinsel deneyimi olanların çoğunun birden fazla partnerle ve yaklaşık yarısının korunmasız ilişkisinin olduğu belirlenmiştir. Araştırmada ayrıca alkol, sigara, dövme ve “piercing” kullananlarda cinsel deneyim oranının anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bu davranışların erken yaşta cinsel ilişki deneyimini ve ergenlerde riskli davranışları arttırdığı söylenebilir. Ayrıca tüm bu davranış biçimlerinin birbirini etkilediği yönünde bir kanıya varılabilir. 122 Bu araştırma ergenlerin cinsel bilgi, tutum ve davranış özelliklerini ortaya koymuştur. Ergenlerin cinsellik ve aile planlaması ile ilgili bigi düzeylerinin düşük olduğu ve özellikle erkeklerin risk altında olduğu söylenebilir. Bu bulgulara göre, ergenlerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı ile ilgili eğitim ihtiyacının olduğu anlaşılmaktadır. Bu araştırmanın ve planlanacak çok merkezli araştırmaların birikimleri kullanılarak ve gençlerin davranış özellikleri belirlenerek, uygun eğitim programları hazırlanmalıdır. Anahtar kelimeler: Ergen, Cinsellik, Cinsel ilişki, Aile planlaması 123 KNOWLEDGE, BEHAVIOR AND ATTITUDES OF ADOLESCENTS AT THE AGE OF LICENCE EDUCATION ON SEXUALITY 2008-2010 SUMMARY Adolescence is a period where occurance of rapid changes takes place and the sexuality stands in the foreground. In this study our aim is to determine knowledge, attitude and behaviour of university students on sexuality, their kowledge about sexual and reproductive health and in the light of these information to develop the necessary training programs. A questionnaire related to sexuality and family planning with the demographic characteristics were applied to the students who have completed the registration process to Trakya University between the years 2008-2010. Data of 11,053 students were retrospectively evaluated. As a result 89.8% had no idea about family planning, 79.7% had the desire to gain information about sexuality and family planning, 65.5% had no kowledge about safe sexual experience. On the other hand, 23.1% (44.4% of boys and 2.0% of girls) had experienced sexual intercourse. The mean age of first sexual intercourse was determined as 16,8. Most of the students who had experienced sexual intercourse had more than one partner, and almost half of them had unsafe relationship. The rate of sexual experience were found to be higher in alcohol, cigarette, tattoos, and "piercing" users. These behaviors can be said to increase risk behaviors and experience of 124 sexual intercourse at an early age in adolescents. In addition all of these behavior patterns affect each other. This study shows that the level of knowledge about sexuality and family planning is low in adolescents and particularly men is at high risk. According to these findings, it is understood that adolescents are in need of training on sexual and reproductive health. The data of this study together with the data of planned multicenter studies in future, will help to identify behavioral characteristics of young people and help in designing appropriate training programs. Key Words: Adolescent, Sexuality, Sexual intercourse, Family planning 125 KAYNAKLAR 1. Wonca Europe 2002. Aile Hekimliği/Genel Pratisyenlik Avrupa Tanımı. Evans P. (Editör), Başak O. (Çeviri editörü). Barcelona, 2002. 2. Set T, Dağdeviren N, Aktürk Z. Ergenlerde cinsellik. Genel Tıp Derg 2006;16(3):13741. 3. Ersin A. Adolesanlarda sağlık hizmeti kullanımı. III. Adolesan Sağlığı Kongresi Özet Kitabı s.22-24, İstanbul, 2010. 4. Türkiye üreme sağlığı programı ilerleme raporu III. TC Sağlık Bakanlığı; 2005. [serial online]. 2011. www.gopa-group.com/March2005/PR3Annex3YouthNeedsFullVersiont.pdf. 5. Sağlık hizmetlerinde etkinlik özel ihtisas komisyonu raporu, DPT sekizinci beş yıllık kalkınma planı. DPT – T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı; 2001. Rapor no: 2561– ÖIK: 577. 6. Yıldırım T. Üniversite Çağındaki Ergenlerin Cinsel Bilgi Tutum ve Davranışları (tez). Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2008. 7. Üniversite öğrencileri arasında üreme hakları/CS ÜS konularında farkındalık yaratma projesi. Türk Eczacılar Birliği; 2004-2007. [serial online]. 2011. gdb.comu.edu.tr/dosya/FarkındalıkYaratma.pdf. 8. UNICEF Türkiye. Evet deyin, Şubat 2002: Ergenlerin korunması [serial online]. 2002. http://www.unicef.org/turkey/sy1/_ah1.html. 9. I. Adolesan sağlığı kongresi sonuç bildirisi. Ergen Sağlığı Derneği; 2008. [serial online]. 2011. http://www.ergendernegi.org.tr/KongreSonuc1.php. 10. Özcebe H, Ünalan T, Türkyılmaz AS, Coşkun Y. 2007 Türkiye Gençlerde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırması UNFPA; Ankara.2007, s.1-34. 11. Özcan S, Kurdak H, Ersin Akpınar E, Saatçi E, Bozdemir N. Adölesanlarda cinsel sağlık ve sorunları . Aile hekimliği dergisi 2(2) s.34-8. 12. Ersay AR, Tortumoğlu G. Türkiye’de ergen ve gençlerde üreme sağlığı. İnsan Bilimleri Dergisi ISSN: 1303-5134 2006;3(2):1-8. 126 13. Set T. Üniversite Çağındaki Ergenlerin Cinsel Bilgi Tutum ve Davranışları (tez). Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2005. 14. Özan S, Aras Ş, Şemin S, Orçın E. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrencilerinin Cinsel Tutum ve Davranış Özellikleri. DEÜ Tıp Fakültesi dergisi 2004;18(1):27-39. 15. Eğitimciler İçin Eğitim Rehberi Çocuk ve Ergen Sağlığı Modülleri. T.C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü; Ankara. Yayın No.: 722; 2008. 16. Patton D, Haris JR. Ergenlik (çeviri: Mazıcıoğlu MM). Kut A, Tokalak İ, Eminsoy MG (Editörler). Current aile hekimliği tanı ve tedavi’de. Ankara: Güneş Tıp Kitabevleri;2007. s.129-38. 17. Susman EJ, Rogol A. Puberty and psychological development. In: Lerner RM, Steinberg L (Eds.). Handbook of adolescent psychology. 2th ed. John Wiley & Sons, Inc., Hoboken, New Jersey; 2004.p.15-44. 18. Eneç Can F. Edirne Şehir Merkezindeki Lise Öğrencilerinde Riskli Sağlık Davranışlarının Değerlendirilmesi (tez). Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2007. 19. Kaplan HI, Sadock BJ, Grebb JA. Human development through the life cycle. Kaplan Sadock’s Synopsis of Psychiatry seventh edition. William & Wilkins;1994. p.16-86. 20. Ünalan PC, Apaydın Kaya Ç, Akgün T, Yıkılkan H, İşgör A. Birinci Basamakta Ergen Sağlığına Yaklaşım. Turkiye Klinikleri J Med Sci 2007;27:567-576. [serial online]. http://turkiyeklinikleri.com/download_pdf.php?id=48233. 21. Nusbaum MRH. Ergen cinselliği (çeviri: N. Dağdeviren). Kut A, Tokalak İ, Eminsoy MG (Editörler). Current aile hekimliği tanı ve tedavi’de. Ankara: Güneş Tıp Kitabevleri;2007. s.160-9. 22. Kaplan HI, Sadock BJ, Grebb JA. Human development through the life cycle. Kaplan Sadock’s Synopsis of Psychiatry eight edition. William & Wilkins;2008. p.3035-43. 23. Çocuk ve ergen psikiyatrisi. Polvan Ö. (Editör). MN Mukaddes (çeviri editörü). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri;2000. s.17-20. 24. Türkiye üreme sağlığı programı ilerleme raporu. Katılımcı Rehberi. Gençlerin Cinselliği. Ek 4. Genç Dostu Cinsel Sağlığı ve Üreme Sağlığı Hizmet İçi Eğitim kursu; 2006. 25. CETAD Cinsel yaşam ve sorunları. 1. Bilgilendirme dosyası basın bülteni. Şahin D, Şimşek F, Seyisoğlu H. (Editörler) [serial online]. 2006. www.cetad.org.tr/doc/abilgilendirme_dosyasi_1.pdf. 26. CETAD Gençlik ve Cinsellik. 8. Bilgilendirme dosyası basın bülteni. Karabey S, Müftüoğlu N. (Editörler) [serial online]. 2007. www.cetad.org.tr/doc/abilgilendirme_dosyasi_7.pdf. 27. Çalışandemir F, Bencik S, Artan İ. Çocukların cinsel eğitimi: geçmişten günümüze bir bakış. Eğitim Ve Bilim derg 2008;33(150):14-27. 28. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu. [serial online]. 2010. www.tuik.gov.tr/IcerikGetir.do?istab_id=5 . 127 29. CETAD Gençlik ve cinsellik bilgilendirme dosyası 7. Karabey S, Müftüoğlu N. (Editörler). 2007. 30. Özcebe H. Birinci basamakta adolesan sorunlarına yaklaşım. STED 2002;11(10):374. 31. Gül SK, Güneş İD. Ergenlik dönemi sorunları ve şiddet. Sosyal Bilimler Dergisi 2009;11(1):79-101. 32. Aras Ş, Şemin S, Günay T, Orçın E, Özan S. Lise öğrencilerinin cinsel tutum ve davranış özellikleri. Türk Ped Arş 2005;40:72- 82. 33. Pınar G, Algıer L, Doğan N, Öksüz E, Sökmen G. Başkent Üniversitesi Öğrenci Sağlık Merkezi’ne başvuran öğrencilerin cinsel sağlıkla ilgili bilgi, tutum ve davranışları. [serial online]. www.ergunoksuz.com/pubs/38.pdf. 34. Koç M. Gelişim psikolojisi açısından ergenlik dönemi ve genel özellikleri. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 2004;17:231-56. 35. Koç Z, Sağlam Z. Üniversite öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve aile planlaması ile ilgili bilgi ve görüşlerinin belirlenmesi. Türk HIV/AIDS Dergisi 2006;9(2):47-60. 36. Topbaş M, Çan G, Kapucu M. Trabzon’da bazı liselerdeki adolesanların aile planlaması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkındaki bilgi düzeyleri. Gülhane Tıp Dergisi 2003;45(4):331-7. 37. Evren H. Trakya Üniversitesi Öğrencilerinin Riskli Sağlık Davranışları Ve Sağlık Hizmeti Kullanımları (tez). Edirne: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2008. 38. Kaya F, Serin Ö, Genç A. Eğitim Fakültesi birinci sınıf öğrencilerinin cinsel yaşamlarına ilişkin yaklaşımlarının belirlenmesi. Kor Hek 2007;6(6):441-8. 39. Pınar G, Doğan N, Ökdem Ş, Algıer L, Öksüz E. Özel bir üniversitede okuyan öğrencilerin cinsel sağlıkla ilgili bilgi tutum ve davranışları. Tıp Araştırmaları Dergisi 2009;7(2):105-13. 40. Tüzün H, İlhan F, Ceyhan MN, Meral I. Bir tıp fakültesi birinci sınıf öğrencilerinin aile planlaması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi ve tutumları. Türk Jinekoloji Ve Obstetrik Derneği Dergisi 2005;2(3):197-203. 41. Korkmaz Çetin S, Bildik T, Erermiş S, Demiral N, Özbaran B, Tamer M ve ark. Erkek ergenlerde cinsel davranış ve cinsel bilgi kaynakları: sekiz yıl arayla değerlendirme. Türk Psikiyatri Dergisi 2008;19(4):390-7. 42. Irala JD, Osorio A, Del Burgo CL, Belen VA, De Guzman FO, Galatrava MDC et al. Relationship, love and sexuality: what the Filipino teens think and feel. Bio Med Central 2009;9:282. 43. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Adolesan Sağlığı 2. Türkiye’de Karşılanmamış Cinsel Sağlık Bilgisi İhtiyacının Adolesan Sağlığına Yansıması ve UNFPA. Yıldırımkaya G. (Editör). Sempozyum Dizisi No: 63. 2008;s.47-50. 44. Koluaçık S, Güneş G, Pehlivan E. İnönü Üniversitesi öğrencilerinin üreme sağlığı konularında bilgi düzeyleri ve hizmetten beklentileri. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 2010;17(1):7-14. 128 45. Ege E, Timur S, Zincir H. Ebelik son sınıf öğrencilerinin aile planlaması eğitimi etkinliğinin değerlendirilmesi. STED 2005;14(9):202. 46. Şen E, Ünder Kavlak O. Adolesan kontraseptif yöntem bilgisi ve yöntem kullanımları: Sistematik İnceleme. Hemşirelikte Araştırma Geliştirme Dergisi 2009;1:38-51. 47. Naçar M, Baykan Z, Akyan ŞS, Narsat MA, Önal T, Özdamar C. Erciyes Üniversitesi birinci sınıf öğrencilerinin aile planlaması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi düzeyleri. STED 2009;18(2):20-3. 48. İlgün Ş, Erbay Dündar P, Doğramacı YK, Dalcı A, Gürgen G. Celal Bayar Üniversitesi’nde bir grup öğrencinin aile planlaması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi düzeyleri. Kor Hek 2005;4(2):66-78. 49. Oğuzkaya Artan M, Baykan Z. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi düzeyleri ve bunu etkileyen faktörler. Türk Hijyen ve Deneysel Biyoloji Dergisi 2010;67(3):127-33. 50. Uzun E, Kişioğlu M. Süleyman Demirel Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Keçiborlu eğitim ve araştırma bölgesi çalışmaları: bir meslek yüksekokulunda okuyan öğrencilerin cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili bilgi durumları. S.D.Ü. Tıp Fakültesi Dergisi 2007;14(3):7-12. 51. Özvarış ŞB, Ertan AE. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D. http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/ureme_sagliginda_yasam_bo yu.pdf. 52. Özdemir L, Ayvaz A, Poyraz Ö. Cumhuriyet Üniversitesi öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki bilgi düzeyleri. C.Ü. Tıp Fakültesi Dergisi 2003;25 (1):10–4. 53. Birleşmiş Milletler Kadın ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı. Van Yerel Eşitlik Eylem Planı ve Yerel Eşitlik Hizmet Sunum Modeli 2008 Mart; Van. s.5. 54. Türkiye Üreme Sağlığı Programı. Gençlik Danışmanlık Ve Sağlık Hizmet Merkezleri Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Eğitimi Modülü Katılımcı Rehberi. T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Ankara, 2007. [serial online]. sbu.saglik.gov.tr/13_GDSHM_EgitimModulu__KatilimciKitabi.pdf. 55. Mittal S, Bahadur A, Sharma JB. Survey of the attitude to, knowledge and practice of contraception and medical abortion in women attending a family planning clinic. All India Institute of Medical Sciences, New Delhi, India. J Turkish-German Gynecol Assoc 2008;9(1):29-34. 56. Koyun A, Taşkın L, Terzioğlu F. Yaşam döngülerine göre kadın sağlığı ve ruhsal işlevler: hemşirelik yaklaşımlarının değerlendirilmesi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar- Current Approaches in Psychiatry 2011;3(1):67-99. 57. Kaynar B, Beydağ Taşcı KD, Gök Özer F. Sağlık yüksekokulu öğrencilerinin kullanmayı düşündükleri aile planlaması yöntemleri ve yöntem seçimini etkileyen faktörler. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi 2008;3(8):21-33. 58. Renjhen P, Kumar A, Pattanshetty S, Sagir A, Samarasinghe CM. A study on knowledge, attitude and practice of contraception among college students in Sikim, India. J Turkish-German Gynecol Assoc 2010;11:78-81. 129 59. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması TNSA-2008 www.hips.hacettepe.edu.tr/TNSA2008-AnaRapor.pdf. [serial online]. 2008. 60. Özbaş S, Özkan S. Kadın sağlığını geliştirmede medyanın kullanımı ve etkisi. TAF Prev Med Bull 2010;9(5):541-6. 61. Giray H, Kılıç B. Bekar kadınlar ve üreme sağlığı. STED 2004;13(8):286-9. 62. Özgür EM. Türkiye’de toplam doğurganlık hızının mekansal dağılışı. [serial online]. 2004. dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/33/825/10466.pdf. 63. Eryurt MA. Türkiye’de doğurganlığı belirleyen ara değişkenler: yakın döneme bakarken. Nüfusbilim Dergisi 2005;27:67-84. 64. Deliktaş E, Usta S, Bozkurt S, Helvacı B. Türkiye’de kentlerde doğurganlık hızını etkileyen faktörler: Path analizi yaklaşımı. Ege Akademik Bakış 2008;8(2):877-95. 65. Vefikuluçay D, Zeyneloğlu S, Eroğlu K, Taşkın L. Kafkas Üniversitesi son sınıf öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin bakış açıları. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2007;26–38. 66. Vefikuluçay Yılmaz D, Zeyneloğlu S, Kocaöz S, Kısa S, Taşkın L, Eroğlu K. Üniversite öğrencilerinin toplumsal rollerine ilişkin görüşleri. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi 2009;6(1):775-92. 67. Gürsoy E. Kızlık zarı muayenesi/bekaret denetimi. [serial online]. http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/kizlik_muiayenesi.pdf. 68. Kaymak Y, Açıkel CH, Göçgeldi E, Güleç M, Şimşek I. Üniversite öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgi düzeylerinin saptanması. Turkiye Klinikleri J Dermatol 2006;16:153-9. 69. Kara B, Hatun Ş, Aydoğan M, Babaoğlu K, Gökalp AS. Kocaeli ilindeki lise öğrencilerinde sağlık açısından riskli davranışların değerlendirilmesi. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2003;46:30-7. 70. Jessor R. New perspectives on adolescent risk behavior. In: Jessor R ed. New Perspectives on Adolescent Risk Behavior. Cambridge: Cambridge University Pres, 1998:1-10. [serial online]. http://www.google.com/books?hl=tr&lr=&id=Ic_NJ1imgkC&oi=fnd&pg=PR3&dq=Jessor+R.+New+perspectives+on+adolescent+risk+behav ior.+In:&ots=SjnFvgt_Bj&sig=ZZk0IwcYFCDwfD49V8u6ZWD3K3s#v=onepage&q =Jessor%20R.%20New%20perspectives%20on%20adolescent%20risk%20behavior. %20In%3A&f=false. 71. Alikaşifoğlu M, Ercan O. Ergenlerde riskli davranışlar. Türk Ped Arş 2009;44:1-6. 72. Şimşek Z, Koruk İ, Altındağ A. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Fen Edebiyat Fakültesi birinci sınıf öğrencilerinin riskli sağlık davranışları. Toplum Hekimliği Bülteni 2007;26(3):19-24. 73. Aras Ş, Günay T, Özan S, Orçın E. İzmir ilinde lise öğrencilerinin riskli davranışları. Anatolian Journal of Psychiatry 2007;8:186-96. 74. Alikasifoglu M, Erginoz E, Ercan O, Uysal O, Kaymak DA, Ilter O. Alcohol drinking behaviors among Turkish high school students. The Turkish Journal of Pediatrics 2004;46:44-53. 130 75. Erdem G, Eke CY, Ögel K, Taner S. Lise öğrencilerinde arkadaş özellikleri ve madde kullanımı. Bağımlılık Dergisi 2006;7:111-6. 76. La Greca AM, Prinstein MJ, Fetter MD. Adolescent peer crowd affiliation: linkages with health risk behaviors and close friendships. J Pediatr Psychol 2001;26:131-43. 77. Siyez DM, Siyez E. Üniversite öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan hastalıklara ilişkin bilgi düzeylerinin incelenmesi. Türk Üroloji Dergisi 2009;35(1):49-55. 78. Barut HŞ, Günal Ö. Dünya’da ve ülkemizde Hepatit C epidemiyolojisi. Klimik Dergisi 2009;22(2):38-43. 79. Akçam FZ. Hepatit B virüsü enfeksiyonu. STED 2003;12(6):211-4. 80. Cegolon L, Miatto E, Bortolotto M, Benetton M, Mazzoleni F, Mastrangelo G et al. Body piercing and tattoo: awareness of health related risks among 4,277 Italian secondary school adolescents. BMC Public Health 2010;10(73):1471-8. 81. Skegg K, Nada-Raja S, Paul C, Skegg DCG. Body piercing, personality and sexual behavior. Arch Sex Behav 2007;36:47–54. 82. Mayers LB, Judelson DA, Moriarty BW, Rundell KW. Prevalence of body art (body piercing and tattooing) in university undergraduates and incidence of medical complications. Mayo Clin Proc. 2002;77:29-34. 83. Schorzman CM, Gold MA, Downs JS, Murray P. Body art: attitudes and practices regarding body piercing among urban undergraduates. JAOA 2007;107(10):432-8. 84. Zeren G, Ergene T. Okulda çalışan psikolojik danışmanlar HIV/AIDS hakkında ne tür önleyici çalışmalar yapabilir. İlköğretim Online 2008;7(1):28-40. [serial online]. http://ilkogretim-online.org.tr. 85. MCCaig LF, Hardy AM, Winn DM. Knowledge about AIDS and HIV in the US adult populatıon; influence of the local incidence of AIDS. Am J Pub Health 1991;81(12):1591-5. 86. Toker SO, Küçükyılmaz Ü. Ege Üniversitesi Ödemiş Sağlık Yüksekokulu öğrencilerinin HIV/AIDS bilgi düzeylerinin eğitim öncesi ve sonrasında değerlendirilmesi. Ege Tıp Dergisi 2001;40(2):91-7. 87. Diclemente RJ, Zorn J, Temoshok L. Adolescents and AIDS: a survey of knowledge, attitudes and beliefs about AIDS in San Francisco. Am J Pub Health 1986;76(12):1443-5. 88. Ateş D, Karahan A, Erbaydar T. Üniversite öğrencileri güvenli cinselliği nasıl algılıyor. STED 2005;14(6):130-4. 89. Siyez E, Siyez DM. Ergenlerin cinsel yaşam deneyimlerinin bazı psiko-sosyal değişkenler açısından değerlendirilmesi. Türk Üroloji Dergisi 2007;33(1):56-63. 90. Impact Assessment For HIV/STI Prevention Programmes Baseline Report Series. Prevalence of Sexually Transmitted Infections and HIV among Female Sex Workers of Ahmedabad, Gujarat, India. Department for Development International. 2001;p.5. [serial online]. 2001. www.fhi.org/NR/rdonlyres/.../Surat.pdf. 91. TC Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü. Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı No:5:B, Gençlere Yönelik Üreme Sağlığı Hizmetleri 131 Katılımcı Kitabı, Ankara: TC Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı Aile Planlaması Basımevi, 2009;s.7. 92. Öner S, Yapıcı G. Adolesan gebeliklere bakış. Türkiye Halk Sağlığı Dergisi 2010;8(1):30-9. 93. Başer M. Adölesan cinselliği ve gebelik. C.Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2000;4(1):50-4. 94. Gölbaşı Z. Adölesan dönem üreme sağlığı sorunları ve etkileyen faktörler. Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2005;8(1):100-8. 95. Archibald L. Teenage pregnancy in Inuit communities: issues and perspectives. Prepared for Pauktuutit Inuit Women’s Association [serial online] 2005 April. http://www.pauktuutit.ca/pdf/publications/pauktuutit/TeenPregnancy_e.pdf. 96. Talking with your teen is key to preventing teen pregnancy. State of Wisconsin Department of Health and Family Services, [serial online] 2008 May 7. http://dhfs.wisconsin.gov/news/PressReleases/2008/050708tp.pdf. 132 EKLER 133 EK-1. ANKET FORMU (2008, 2009, 2010) T.Ü. TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ A.D. ERGEN DAVRANIŞ PROFİLİ ÇALIŞMASI 2008-2010 (Lütfen uygun şıkları daire içerisine alarak işaretleyiniz) Yaşınız: Cinsiyetiniz: 1-Bay Medeni durumunuz: 2-Bayan 1-Evli 2-Bekar Nerelisiniz (şehir): Bitirdiğiniz lise: 1-Devlet 2-Fen 7-Kolej/özel ÖSS puanınız: 3-İmam hatip 4-Anadolu 5-Açık 6-Süper 8-Meslek 9-Anadolu meslek Kayıt yaptırdığınız bölüm: Şimdiye kadar aile planlaması/cinsellik hakkında nereden bilgi aldınız? (Birden çok seçenek işaretlenebilir) 0-Hiç almadım 1-Okul 2-Aile 3-Sağlık personeli 4-TV-Gazete-Dergi-internet 5-Arkadaş 6-Erotik/Pornografik yayın Aile planlaması/cinsellik hakkında nereden bilgi almak isterdiniz? (Birden çok seçenek işaretlenebilir) 0-İstemem 1-Okul 2-Aile 3-Sağlık personeli 4- TV-Gazete-Dergi-İnternet 5-Arkadaş 6-Erotik/Pornografik yayın Bildiğiniz aile planlaması yöntemlerini yazınız. 0-Hiç bilmiyorum 1-………………………………. 3-…………………………………. 2-………………………………. 4-…………………………………. Sizce en güvenilir aile planlaması yöntemi hangisidir? 0-Bilmiyorum …………………………………………………………… Sizce cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu en güvenilir yöntem nedir? 0-Bilmiyorum ………………………………………… Kürtaj hakkında ne düşünüyorsunuz? 1-Aile planlaması yöntemi olarak kullanılmalı 2-Sadece tıbbi gereklilik durumunda uygulanmalı 3- Kesinlikle uygulanmamalı 4- Fikrim yok Aile planlaması hakkında ne düşünüyorsunuz? 1-Gereksiz 2-Kararsızım 3-Gerekli “Erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır” 1-Karşıyım 2-Taraftarım 134 “Kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır” 1-Karşıyım 2-Taraftarım Kaç çocuk sahibi olmayı düşünüyorsunuz? ………………… Eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız? 1-Karşıyım 2-Taraftarım Ailenizin bu yaşta cinsel ilişkide bulunmanıza bakışı nasıldır? 1-Karşıdır 2-Kararsızdır 3-Taraftardır Son 6 ayda hiç sigara içtiniz mi? 1-Evet 2-Hayır Alkol kullanma alışkanlığınız nasıldır? 0-Hiç içmem 1-Sosyal ortamlarda az içerim 2-Düzensiz ama içtiğimde çok içerim 3-Düzenli olarak içerim Bir ay boyunca sınırsız ve korunmasız cinsel ilişkide bulunduğunuzu varsayarsanız sizce HIV (AİDS) virüsü kapma riskiniz ne olur? 1-Kesinlikle kaparım 2-Kaparım 3-Belli olmaz 4-Kapmam 5-Kesinlikle kapmam Son bitirdiğiniz okulda AİDS hastalığı/HIV virüsü hakkında eğitim aldınız mı? 1-Evet 2-Hayır Küpe kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? 0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum 2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum Hızma kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? 0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum 2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum Piercing kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? 0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum 2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum Kalıcı dövme hakkında ne düşünüyorsunuz? 0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Yaptırdım 2-Yok/Yaptırmayı düşünüyorum 3-Yok/Yaptırmayı düşünmüyorum Hiç cinsel ilişki deneyiminiz oldu mu? 1-Evet 2-Hayır YUKARIDAKİ SORUYA CEVABINIZ TAMAMLANMIŞTIR. TEŞEKKÜR EDERİZ. İlk cinsel ilişkinizi kaç yaşınızda yaşadınız? …….. İlk cinsel ilişkinizi kiminle yaşadınız? 135 “HAYIR” İSE ANKET 1-Eş 2-Sevgili 3-Kısa süreli ilişki 4-Para karşılığı 5-Diğer Halen bir cinsel eşiniz var mı? 1-Evet 2-Hayır Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyormusunuz? 1-Evet 2-Hayır 3-Emin değilim Şimdiye kadar kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz? Şimdiye kadar kaç farklı kişiyle cinsel ............................. ilişkide bulundunuz? ................................. Son cinsel ilişkinizde siz ya da partneriniz gebelikten koruyucu bir yöntem kullandınız mı? 1-Evet (Hangi yöntem?................................................) 2-Hayır Hiç cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiniz mi? 1-Evet 2-Hayır 3-Bilmiyorum Hiç gebe kaldınız mı? (Bayanlar için) 1-Evet 2-Hayır SORULAR BİTMİŞTİR. ÇALIŞMAMIZA KATILDIĞINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ. EK-2. ANKET FORMU (2001,2002,2003,2004) T.Ü. TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ A.D. ERGEN CİNSEL DAVRANIŞ PROFİLİ ÇALIŞMASI (Lütfen uygun şıkları daire içerisine alarak işaretleyiniz) Yıl: 1. Yaşınız: .... 2. Cinsiyetiniz: l.E 2. K 3. Medeni durumunuz: l.Evli 2. Bekar 4. Nerelisiniz:............................ 5. Bitirdiğiniz lise: 1. Devlet 2. Fen 3. İmam Hatip 6. Süper 7. Kolej/Özel 8. Meslek 6. ÖSS puan türünüz: ..................... 7. Kayıt yaptırdığınız bölüm: .............................. 136 4. Anadolu 5. Açık 9. Anadolu Meslek 8. Şimdiye kadar aile planlaması/cinsellik hakkında nereden/hangilerinden bilgi aldınız? 0. Hiç almadım 1. Okul 4. TV/gazete/dergi 2. Aile 5. Arkadaş 3. Sağlık personeli 6. Erotik pornografik yayın 9. Aile planlaması ve cinsellik hakkında nereden/hangilerinden bilgi almak isterdiniz? 0. İstemezdim l.Okul 4. TV/gazete/dergi 2. Aile 3. Sağlık personeli 5. Arkadaş 6. Erotik pornografik yayın 10. Bildiğiniz aile planlaması yöntemlerini yazınız. 0. Hiç bilmiyorum l .............................. 2 ............................................. 3 ............................... 4 ............................................ 11. Sizce en güvenilir aile planlaması yöntemi hangisidir? ................................. 0. Bilmiyorum 12. Sizce cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu en güvenilir yöntem hangisidir? ................................. 0. Bilmiyorum 13. Kürtaj hakkında ne düşünüyorsunuz? 1. Aile planlaması yöntemi olarak kullanılmalı 2. Sadece tıbbi gereklilik durumunda uygulanmalı 3. Kesinlikle uygulanmamalı 4. Fikrim yok 1. Gereksiz 2. Kararsızım 3. Gerekli 15. Erkekler evlilik öncesi cinsel ilişkide bulunmalıdır. l. Karşıyım 2. Taraftarım 16. Kadınlar evlilik öncesi cinsel ilişkide bulunmalıdır. l. Karşıyım 2. Taraftarım 17. Kaç çocuk sahibi olmayı düşünüyorsunuz? 18. Eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız? 1. Karşıyım 2. Taraftarım 19. Hiç cinsel ilişki deneyiminiz oldu mu? l.Evet 2. Hayır Cevabınız ‘Hayır' ise anket tamamlanmıştır. Teşekkür ederiz. 20. İlk cinsel ilişkinizi kaç yaşında yaşadınız? 21. İlk cinsel ilişkinizi kiminle yaşadınız? l.Eş 2. Sevgili 3. Kısa süreli ilişki 137 4. Para karşılığı 5. Diğer 22. Halen bir cinsel eşiniz var mı? l.Evet 2. Hayır 23. Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişi ile evlenmeyi düşünüyor musunuz? l.Evet 2. Hayır 3. Emin değilim 24. Şimdiye kadar kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz? 25. Şimdiye kadar kaç farklı kişi ile cinsel ilişkide bulundunuz? 26. Son cinsel ilişkinizde siz ya da partneriniz gebelikten koruyucu bir yöntem kullandınız mı? l. Evet (hangi yöntem? ....................................... ) 2. Hayır 27. Hiç cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiniz mi? l.Evet 2. Hayır 3. Bilmiyorum EK-3. ANKET FORMU (2005, 2006, 2007) T.Ü. TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ A.D. ERGEN DAVRANIŞ PROFİLİ ÇALIŞMASI (Lütfen uygun şıkları daire içerisine alarak işaretleyiniz) Yaşınız: Cinsiyetiniz: 1-Bay Medeni durumunuz: 1-Evli Bitirdiğiniz lise: 1-Devlet 2-Fen 7-Kolej/özel 2-Bayan ÖSS puanınız: 2-Bekar Nerelisiniz (şehir): 3-İmam hatip 4-Anadolu 5-Açık 6-Süper 8-Meslek 9-Anadolu meslek Kayıt yaptırdığınız bölüm: Şimdiye kadar aile planlaması/cinsellik hakkında nereden bilgi aldınız? (Birden çok seçenek işaretlenebilir) 0-Hiç almadım 1-Okul 2-Aile 3-Sağlık personeli 4-TV-Gazete-Dergi 5-Arkadaş 6-Erotik/Pornografik yayın Aile planlaması/cinsellik hakkında nereden bilgi almak isterdiniz? (Birden çok seçenek işaretlenebilir) 0-İstemem 1-Okul 2-Aile 3-Sağlık personeli 138 4- TV-Gazete-Dergi 5-Arkadaş 6-Erotik/Pornografik yayın Bildiğiniz aile planlaması yöntemlerini yazınız. 0-Hiç bilmiyorum 1-………………………………. 3-…………………………………. 2-………………………………. 4-…………………………………. Sizce en güvenilir aile planlaması yöntemi hangisidir? 0-Bilmiyorum …………………………………………………………… Sizce cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyucu en güvenilir yöntem nedir? 0Bilmiyorum ………………………………………… Kürtaj hakkında ne düşünüyorsunuz? 1-Aile planlaması yöntemi olarak kullanılmalı 2-Sadece tıbbi gereklilik durumunda uygulanmalı 3-Kesinlikle uygulanmamalı 4-Fikrim yok Aile planlaması hakkında ne düşünüyorsunuz? 1-Gereksiz 2-Kararsızım 3-Gerekli “Erkekler evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır” 1-Karşıyım 2-Taraftarım “Kadınlar evlilik öncesi cinsel aktivitede bulunmalıdır” 1-Karşıyım 2-Taraftarım Kaç çocuk sahibi olmayı düşünüyorsunuz? ………………… Eşinizin evlilik öncesi cinsel deneyime sahip olmasını nasıl karşılarsınız? 1-Karşıyım 2-Taraftarım Ailenizin bu yaşta cinsel ilişkide bulunmanıza bakışı nasıldır? 1-Karşıdır 2-Kararsızdır 3-Taraftardır Son 6 ayda hiç sigara içtiniz mi? 1-Evet 2-Hayır Alkol kullanma alışkanlığınız nasıldır? 0-Hiç içmem 1-Sosyal ortamlarda az içerim 2-Düzensiz ama içtiğimde çok içerim 3-Düzenli olarak içerim Bir ay boyunca sınırsız ve korunmasız cinsel ilişkide bulunduğunuzu varsayarsanız sizce HIV (AİDS) virüsü kapma riskiniz ne olur? 1-Kesinlikle kaparım 2-Kaparım 3-Belli olmaz 4-Kapmam 5-Kesinlikle kapmam Son bitirdiğiniz okulda AİDS hastalığı/HIV virüsü hakkında eğitim aldınız mı? 1-Evet 2-Hayır Küpe kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? 0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum 139 2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum Hızma kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? 0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum 2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum Piercing kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz? 0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Kullanıyorum 2-Yok/Takmayı düşünüyorum 3-Yok/Takmayı düşünmüyorum Kalıcı dövme hakkında ne düşünüyorsunuz? 0-Ne olduğunu bilmiyorum 1-Var/Yaptırdım 2-Yok/Yaptırmayı düşünüyorum 3-Yok/Yaptırmayı düşünmüyorum Hiç cinsel ilişki deneyiminiz oldu mu? 1-Evet 2-Hayır SORUYA YUKARIDAKİ CEVABINIZ “HAYIR” İSE ANKET TAMAMLANMIŞTIR. TEŞEKKÜR EDERİZ. İlk cinsel ilişkinizi kaç yaşınızda yaşadınız? …….. İlk cinsel ilişkinizi kiminle yaşadınız? 1-Eş 2-Sevgili 3-Kısa süreli ilişki 4-Para karşılığı 5-Diğer Halen bir cinsel eşiniz var mı? 1-Evet 2-Hayır Cinsel ilişkide bulunduğunuz kişiyle evlenmeyi düşünüyormusunuz? 1-Evet 2-Hayır 3-Emin değilim Şimdiye kadar kaç kez cinsel ilişkide bulundunuz? Şimdiye kadar kaç farklı kişiyle cinsel ............................. ilişkide bulundunuz? ................................. Son cinsel ilişkinizde siz ya da partneriniz gebelikten koruyucu bir yöntem kullandınız mı? 1-Evet (Hangi yöntem?................................................) 2-Hayır Hiç cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiniz mi? 1-Evet 2-Hayır 3-Bilmiyorum Hiç gebe kaldınız mı? (Bayanlar için) 1-Evet 2-Hayır 140 EK-4. ETİK KURUL ONAYI (2008-2010) 141 EK-5. ETİK KURUL ONAYI (2001-2004) 142 EK-6. ETİK KURUL ONAYI (2005-2007) 143