ankara ün vers tes fen bl mler enst tüsü yüksek l sans tez koroner

advertisement
͓
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
KORONER ANGİYOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN KAN
LİPİDLERİ VE BESLENME ALIŞKANLIKLARININ
İNCELENMESİ
诲诲诲瞪 瞬 瞬
Canan SARAÇ ÖZKOSİF
EV EKONOMİSİ (BESLENME) ANABİLİM DALI
ANKARA
2003
Her hakkı saklıdır
ÖZET
Yüksek Lisans Tezi
KORONER ANJİYOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN KAN
LİPİDLERİ VE BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ
Canan (SARAÇ) ÖZKOSİF
Ankara Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Ev Ekonomisi Anabilim Dalı
Danışman: Doç. Dr. F. Pınar ÇAKIROĞLU
Bu çalışmada koroner anjiyografi uygulanan hastaların kan lipidleri ve beslenme
alışkanlıklarının incelenmesi amacıyla planlanmıştır.Araştırmanın materyalini Özel Çağ
Hastanesi Kardiyoloji Kliniğine koroner anjiyografi yapılmak üzere 02.01.2002-31.03.2002
tarihleri arasında başvuran 203 hasta oluşturmaktadır. Hastaların % 61’i erkek, % 31’i
kadındır.
Araştırma verileri deneklerle karşılıklı görüşme tekniği kullanılarak anket formu yardımıyla
toplanmıştır. Bu şekilde hastalara ilişkin genel bilgileri, hastalık hikayeleri, diyet tutumları,
beslenme alışkanlıkları ve besin tüketim sıklıkları hakkında bilgi alınmıştır. Ayrıca hastaların
kan analizleri ve BKI’leri değerlendirilmiştir.
Koroner anjiyografi uygulanan hastaların % 33’üne koroner anjiyoplasti, % 52.22’sine medikal
tedavi, % 13.30’una koroner bypass, % 1.48’ine elektrofizyolojk çalışma kararı alınmıştır.
Hastaların % 20.69’unun halihazırda sigara içtiği % 9.85’inin alkol kullandığı, % 33.90’ının
hafif şişman, % 38.92’sinin şişman, % 10.34’ünün ise sağlık açısından riskli drecede şişman
olduğu, % 43.35’inin spor yaptığı, % 55.17’sinin ailesinde kalp hastası olduğu, % 60.50’sine
diyet verildiği, % 61.48’inin bu diyeti uyguladığı belirlenmiştir.
Sistolik kan basıncı 140 mm Hg ve altında olanların oranı erkek hastalarda % 78.22, kadın
hastalarda % 72.16’dır. Diastolik kan basıncı 90 mm Hg ve altında bulunanların oranı
erkeklerde % 83.87, kadınlarda % 87.34’tür. Açlık kan şekeri değerleri 120 mg/dL altında
olanların oranı erkeklerde % 73.39, kadınlarda % 69.63’tür. Hastaların % 66.52’sinin üç ana
öğün, % 15.27’sinin iki ana öğün yemek yediği, % 67’sinin beyaz eti tercih ettiği ve %
68.97’sinin haşlama yöntemini tercih ettiği, % 70.44’ünün tavuğu derisiz yediği, % 43’ünün
sıvı yağ tercih ettiği, % 50.74’ünün tuza dikkat ettiği, % 78.33’ünün yarım yağlı yoğurt, %
52.22’sinin yarım yağlı peynir tercih ettiği belirlenmiştir.
2003, 104 sayfa
AAHTAR KELİMELER: Koroner anjiyografi, kan lipidleri, beslenme
i
ABSTRACT
Master Thesis
INVESTIGATION OF BLOOD LIPIDS AND NUTRITIONAL HABITS
OF PATIENTS WHOM A CORONARY ANGIOGRAPHY WAS
PERFORMED
Canan (SARAÇ) ÖZKOSİF
Ankara University
Institute of Science
Department of Home Economics
Supervisor: Assoc. Prof. Dr. F. Pınar ÇAKIROĞLU
This study has been planned in order to investigate blood lipids and nutritional habits of the
patients whom a coronary angiography was performed. 203 patients who applied to the
Cardiology Clinic of the Private Çağ Hospital for a coronary angiography between 02.01.2002
and 31.03.2002 have been formed the material of the study. 61% of the patients were male and
31% were female.
Investigation data have been collected with the help of a questionnaire by using interview
tecnique with the subjects. In this way, general information, information about history of their
diseases, dietary attitudes, nutritional habits and frequency of food consumption have been
obtained. Also, blood analysis and BMIs (Body Mass Index) of the patients were evaluated.
Of the patients whom a coronary angiogaphy was administered, a decision was made for a
coronary angioplasty in 33%, for medical treatment in 52.22%, for a coronary by-pass in 13.30
% and for an electrophysiological study in 1.48%.
It was determined that 20.69% has been still smoking, 9.85% has been using alcohol, 39.90%
were mildly obese, 38.92% were obese, 10.34% were morbidly obese, 43.35% have been
making sports, 55.17% had a cardiac disease in the family, 60.50% were given a diet and
61.48% had complied with this diet. Ratio of those with systolic blood pressure of 140 mmHg
or below is 78.22% for men and 72.16% for women. Ratio of those with diastolic blood
pressure of 90 mmHg or below is 83.87% for men and 87.34% for women. The ratio for whom
fasting blood glucose values are 120 mg/dL or below is 73.39% for men and 69.63% for
women. It has been determined that 65.52% of the patients preferred three main meals, 15.27%
had two main meals, 67% choosed white meat, 68.97% preferred stewing tecnique, 70.44%
have eaten chicken meat without skin, 43% preferred oil, 50.74% gave attention to salt,
78.33% preferred half-fat yoghurt and 52.22% preferred half-fat cheese.
2003, 104 pages
Key Words: Coronary angiography, blood lipids, nutrition
ii
TEŞEKKÜR
Bu çalışmanın hazırlanmasında yakın ilgi ve önerileriyle beni yönlendiren,
çalışma boyunca yardımlarını esirgemeyen danışman hocam, Sayın Doç.
Dr. F. Pınar ÇAKIROĞLU’na, Beslenme Anabilim Dalı Araştırma
Görevlilerine, Bu açlışmanını ortaya çıkması için hastalara ulaşma olanağı
sağlayan Çağ Hastanesi yönetimine, Çağ Hastanesi Kardiyoloji servisi
çalışanlarına, Prof. Dr. Ahmet ALPMAN’a ve Prof. Dr. Hasan Fehmi
TÖRE’ye teşekkür ederim.
Çalışmamın her aşamasında bana maddi ve manevi olarak destek olan,
benim bugünlere ulaşmamı sağlayan en başta annem olmak üzere aileme,
her zaman yanımda olan ve bana destek veren sevgili eşime teşekkür
ederim.
Canan SARAÇ ÖZKOSİF
Ankara, Ekim 2003
iii
İÇİDEKİLER
ÖZET ...................................................................................................... i
ABSTRACT ........................................................................................... ii
TEŞEKKÜR ........................................................................................... iii
SİMGELER DİZİNİ ............................................................................... vii
ÇİZELGELER DİZİNİ ........................................................................... viii
1. GİRİŞ ......................................................................................... 1
2. KURAMSAL TEMELLER VE KAYAK
ARAŞTIRMASI ............................................................................ 3
2.1. Kalbin Fizyolojisi .....................................................................
2.2. Koroner Kalp Hastalıklarının Tanımı .......................................
2.3. Koroner Arter Hastalıklarının Epidemiyolojisi ve Etyolojisi ...
2.4. Koroner Arter Hastalıklarının Risk Faktörleri..........................
2.4.1. Değiştirilemeyen risk faktörleri .............................................
2.4.1.1. Yaş......................................................................................
2.4.1.2. Cinsiyet ..............................................................................
2.4.1.3. Aile öyküsü ........................................................................
2.4.1.4. Irk .......................................................................................
2.4.2. Değiştirilebilir risk faktörleri.................................................
2.4.2.1. Serum lipidlerindeki yükseklik...........................................
2.4.2.1.1. Trigliserid ........................................................................
2.4.2.1.2. Kolesterol ........................................................................
2.4.2.1.3. Lipoproteinler ..................................................................
2.4.2.1.4. Apolipoproteinler ............................................................
2.4.2.2. Kan basıncı .........................................................................
2.4.2.3. Diabetes mellitus ................................................................
2.4.2.4. Sigara..................................................................................
2.4.2.5. Alkol ...................................................................................
2.4.2.6. Şişmanlık ............................................................................
2.4.2.7. Fiziksel aktivite ..................................................................
2.4.2.8. Stres ....................................................................................
2.4.2.9. Beslenmenin etkisi .............................................................
2.4.2.9.1. Diyetin kolesterol içeriği .................................................
2.4.2.9.2. Diyetin toplam yağ içeriği ...............................................
2.4.2.9.3. Diyetin toplam karbonhidrat ve şeker içeriği ..................
2.4.2.9.4. Diyetin enerji dengesizliği ...............................................
2.4.2.9.5. Diyetin posa içeriği .........................................................
2.4.2.9.6. Vitaminlerin etkisi ...........................................................
2.4.2.9.7. Mineraller ........................................................................
iv
3
3
4
4
5
5
6
6
6
7
7
7
8
9
13
14
15
16
16
17
17
18
18
18
19
20
20
20
21
21
2.4.2.9.8. Tuz...................................................................................
2.4.2.9.9. Kafein ..............................................................................
2.5. Koroner Anjiyografi (Kag) İşlemi ............................................
2.5.1. Koroner Anjiyoplasti .............................................................
2.5.2. Koroner Bypass ameliyatları .................................................
2.5.3. Elektrofizyolojik çalışma ......................................................
2.6. Kaynak Araştırması ..................................................................
3. MATERYAL VE YÖNTEM..............................................................
3.1. Araştırma Yerinin ve Örneklemin Belirlenmesi .......................
3.2. Araştırma Verilerinin Toplanması ............................................
3.2.1. Anket formunun hazırlanması ve uygulanması .....................
3.2.2. Beden kitle indeksi ................................................................
3.2.3. Kan analizleri ........................................................................
3.2.4. Kan basınçları ........................................................................
3.3. Verilerin Değerlendirilmesi ......................................................
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA ......................
4.1. Hastalar Hakkında Genel Bilgiler ............................................
4.1.1. Hastaların yaş durumları .......................................................
4.1.2. Hastaların vücut ağırlıklarının BKİ’ne göre
değerlendirilmesi ...................................................................
4.1.3. Hastaların medeni durumu ...................................................
4.1.4. Hastaların öğrenim durumu ...................................................
4.1.5. Hastaların şu andaki çalışma durumları.................................
4.1.6. Hastaların şu andaki ikamet yerlerinin durumu .....................
4.1.7. Hastaların kiminle beraber oturduklarının durumu ...............
4.1.8. Hastaların spor yapma durumları ..........................................
4.1.9. Hastaların sigara kullanma durumları....................................
4.1.10. Hastaların alkol kullanma durumları ...................................
4.2. Hastaların Hastalık Hikayeleri .................................................
4.2.1. Hastaların ne zamandır şikayetlerinin olduğu .......................
4.2.2. Hastaların ilk muayenelerini nerede olduğu ..........................
4.2.3. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığı olup olmama
durumu ..................................................................................
4.2.4. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk
oluşturacak hastalık olup olmama durumu ..........................
4.2.5. Hastaların son 5 yıldaki stres/üzüntü durumları ....................
4.2.6. Hastaların daha önce kendilerine verilen diyeti
uygulama durumları ..............................................................
4.2.7. Hastaların daha önce kalp krizi geçirme durumları ...............
4.2.8. Hastaların koroner anjiyografi olmadan daha önceki
kolesterol durumları ..............................................................
v
22
22
23
23
24
24
24
34
34
34
34
35
35
35
35
36
36
36
37
38
39
40
40
41
42
43
44
45
45
46
47
48
49
49
50
51
4.3. Hastaların Klinik Bulguları ve Koroner Anjiyografi Sonucu
Tedavi Durumları ..................................................................... 52
4.3.1. Kadın ve erkek hastaların bazı klinik bulguları ..................... 52
4.3.2. Hastaların kan basıncı düzeyleri ............................................ 52
4.3.3. Hastaların açlık kan şekeri düzeyleri ..................................... 54
4.3.4. Hastaların total kolesterol düzeyleri ...................................... 54
4.3.5. Hastaların LDL-Kolesterol düzeyleri .................................... 55
4.3.6. Hastaların HDL-Kolesterol düzeyleri .................................... 56
4.3.7. Hastaların trigliserid düzeyleri ............................................. 57
4.3.8. Hastaların koroner anjiyografi sonrası tedavi durumları ....... 58
4.3.9. Hastaların klinik bulgularının koroner anjiyografi sonrası
tedavi durumuna göre değerlendirilmesi ............................... 59
4.4. Hastaları Beslenme Alışkanlıkları ............................................ 62
4.4.1. Öğün sayısı ............................................................................ 62
4.4.2. Öğün atlama durumları .......................................................... 63
4.4.3. Öğün atlama nedenleri........................................................... 64
4.4.4 Hastaların en çok hangi eti ve nasıl tükettiği .......................... 64
4.4.5. Hastaların tavuk etini tüketim şekli ....................................... 65
4.4.6. Hastaların yemeklerinde kullandıkları yağ ............................ 66
4.4.7. Hastaların tuz kullanım durumu ............................................ 67
4.4.8. Hastaların ne çeşit yoğurt tercihi ........................................... 68
4.4.9. Hastaların ne çeşit peynir tükettiği ........................................ 68
4.4.10. Hastaların bazı yiyecek ve içecekleri tüketim
sıklıklarının cinsiyete göre dağılımı .................................... 69
4.4.11. Hastaların klinik bulguları ile şişmanlık durumları ve bazı
beslenme alışkanlıklarının değerlendirilmesi ...................... 74
5. ÖNERİLER ........................................................................................ 86
KAYNAKLAR ....................................................................................... 88
EKLER ................................................................................................ 95
ÖZGEÇMİŞ ........................................................................................... 104
vi
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİİ
Cu
Mg
Cr
Zn
Ca
Se
Na
KKH
KAH
Mİ
EKG
AÖ
TG
CHOL
VLDL
IDL
LDL
HDL
ÇDYA
KAG
PTCA
EPS
BKI
AKŞ
LPL
HTGL
LCAT
IMA
Bakır
Magnezyum
Krom
Çinko
Kalsiyum
Selenyum
Sodyum
Koroner kalp hastalıkları
Koroner arter hastalıkları
Miyokard infarktüsü
Elektrokardiyografi
Aile öyküsü
Trigliserid
Kolesterol
Çok düşük dansitel, lipoproteinler
Orta dansiteli lipoproteinleri
Düşük dansiteli lipoproteinler
Yüksek dansiteli lipoproteinler
Çoklu doymamış yağ asitleri
Koroner anjiyografi
Koroner anjiyoplasti
Elektrofizyolojik çalışma
Beden kitle indeksi
Açlık kan şekeri
Lipoprotein lipaz
Hepatik trigliserid lipaz
Lesitin-kolesterol açiltransferaz
İnternal mammary arter
vii
ÇİZELGELER DİZİİ
Çizelge 2.1. Plazma lipid düzeyleri (mg/dl) ........................................... 12
Çizelge 2.2. Plazma lipoproteinlerinde yer alan bazı
apolipoproteinler................................................................. 13
Çizelge 4.1. Hastaların yaş gruplarının cinsiyete göre dağılımı ............. 36
Çizelge 4.2. Hastaların vücut ağırlıklarının BKI’ne göre
değerlendirilmesinin cinsiyete göre dağılımı ..................... 37
Çizelge 4.3. Hastaların medeni durumlarının cinsiyete göre dağılımı .... 38
Çizelge 4.4. Hastaların öğrenim durumlarının cinsiyete göre
dağılımı .............................................................................. 39
Çizelge 4.5. Hastaların çalışma durumlarının cinsiyete göre
dağılımı .............................................................................. 40
Çizelge 4.6. Hastaların şu andaki ikamet yerlerinin cinsiyete göre
dağılımı .............................................................................. 40
Çizelge 4.7. Hastaların kiminle beraber oturduklarının cinsiyete göre
dağılımı ............................................................................... 41
Çizelge 4.8. Hastaların spor yapma durumlarının cinsiyete göre
dağılımı .............................................................................. 42
Çizelge 4.9. Hastaların sigara kullanma durumlarının cinsiyete göre
dağılımı .............................................................................. 43
Çizelge 4.10. Hastaların alkol kullanma durumlarının cinsiyete göre
dağılımı ............................................................................ 44
Çizelge 4.11. Hastaların kalp ile ilgili şikayetlerinin başlama
zamanlarının cinsiyete göre dağılımı ............................... 45
Çizelge 4.12. Hastaların ilk muayeneleri oldukları yerlerin cinsiyete
göre dağılımı ..................................................................... 46
Çizelge 4.13. Hastaların ailelerinde kendilerinden başka kalp hastası
olup olmama ve akrabalık derecelerinin cinsiyete
göre dağılımı ..................................................................... 47
Çizelge 4.14. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk
oluşturacak hastalık olup olmama durumlarının ve
hastalık cinsinin cinsiyete göre dağılımı ........................... 48
Çizelge 4.15. Hastaların son 5 yıldaki stress/üzüntü durumlarının
cinsiyete göre dağılımı...................................................... 49
Çizelge 4.16. Hastalara daha önce diyet verilip verilmediği ve
uygulama durumlarının cinsiyete göre dağılımı ............... 50
Çizelge 4.17. Hastaların daha önce kalp krizi geçiri geçirmediklerinin
cinsiyete göre dağılımı...................................................... 51
Çizelge 4.18. Hastaların koroner anjiyografi olmadan daha önceki
kolesterol durumlarının cinsiyete göre dağılımı ............... 51
viii
Çizelge 4.19. Hastaların bazı klinik bulgularının ortalama değerlerinin
cinsiyete göre dağılımı..................................................... 52
Çizelge 4.20. Hastaların sistolik ve diastolik kan basıncı düzeylerinin
cinsiyete göre dağılımı..................................................... 53
Çizelge 4.21. Hastaların açlık kan şekeri düzeylerinin cinsiyete göre
dağılımı ............................................................................. 54
Çizelge 4.22. Hastaların kolesterol düzeylerinin cinsiyete göre
dağılımı ............................................................................ 55
Çizelge 4.23. Hastaların LDL-Kolesterol düzeylerinin cinsiyete göre
dağılımı ............................................................................ 56
Çizelge 4.24. Hastaların HDL-Kolesterol düzeylerinin cinsiyete göre
dağılımı ............................................................................ 56
Çizelge 4.25. Hastaların trigliserid düzeylerinin cinsiyete göre
dağılımı ............................................................................ 57
Çizelge 4.26. Hastaların koroner anjiyografi sonrası tedavi
durumlarının cinsiyete göre dağılımı ............................... 58
Çizelge 4.27. Hastaların klinik bulgularının koroner anjiyografi
sonrası tedavi durumlarına göre dağılımı ........................ 60
Çizelge 4.28. Hastaların günde kaç öğün yemek yediklerinin cinsiyete
göre dağılımı ................................................................... 62
Çizelge 4.29. Hastaların öğün atlama durumlarının cinsiyete göre
dağılımı ........................................................................... 63
Çizelge 4.30. Hastaların öğün atlama nedenlerinin cinsiyete göre
dağılımı ........................................................................... 64
Çizelge 4.31. Hastaların en çok hangi eti ve nasıl tükettiklerinin
cinsiyete göre dağılımı .................................................... 65
Çizelge 4.32. Hastaların tavuk etini tüketim şeklinin cinsiyete göre
dağılımı ............................................................................ 66
Çizelge 4.33. Hastaların yemeklerinde kullanılan yağın cinsiyete göre
dağılımı ............................................................................ 66
Çizelge 4.34. Hastaların tuz kullanım durumunun cinsiyete göre
dağılımı ............................................................................ 67
Çizelge 4.35. Hastaların yoğurt tercihinin cinsiyete göre dağılımı ...... 68
Çizelge 4.36. Hastaların peynir tercihlerinin cinsiyete göre dağılımı .... 69
Çizelge 4.37. Hastaların bazı yiyecek ve içecekleri tüketim
sıklıklarının cinsiyete göre dağılımı ................................. 70
Çizelge 4.38. Hastaların şişmanlık durumunun ve tuz kullanımlarının
sistolik ve diastolik kan basıncı değerlerine göre
dağılımı ............................................................................. 75
ix
Çizelge 4.39. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme
alışkanlıklarının LDL-CHOL değerlerine göre
dağılımı ............................................................................ 77
Çizelge 4.40. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme
alışkanlıklarının TG değerlerine göre dağılımı ................ 80
Çizelge 4.41. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme
alışkanlıklarının CHOL değerlerine göre dağılımı .......... 83
x
1. GİRİŞ
Günümüzde kardiyovasküler hastalıklar insan ölümleri arasında önemli bir
konuma sahiptir. Bu yüzyılın başlarında ölümlerin büyük bir kısmının
nedeni enfeksiyon hastalıkları iken, bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren
kardiyovasküler hastalıklar insan ölümleri arasında ilk sırayı almış
bulunmaktadır (Hasipek ve Sürücüoğlu 1992a). Kalbin kendisini besleyen
koroner arterlerin beslediği bölgelere herhangi bir nedenle, yeterli kan
taşıyamaması sonucu miyokarda oluşan iskemi ve nekrozun derecesine göre
gelişen hastalıklar ve bu hastalıkların komplikasyonlarının tümü koroner
kalp hastalıkları (KKH) başlığı altında incelenmektedir. Bu konu ile ilgili
yayınlarda, KKH deyimi yerine aterosklerotik kalp hastalıkları, iskemik
kalp hastalıkları, koroner arter hastalıkları (KAH) terimleride
kullanılmaktadır. KKH’nın esas nedeni, ateroskleroz sonucu koroner
arterlerin daralması ve tıkanması olduğu için, aterosklerotik koroner kalp
hastalığı deyimi klinisyen ve pataloglarca uygun bulunmuştur (Özcan
1997).
Klinik ve epidemiyolojik çalışmalar kardiyovasküler hastalıkların morbidite
ve mortalite oranlarının gelişmiş toplumlarda çok yüksek olduğunu
göstermektedir. Buna göre gelişmiş ülkelerde ölümlerin yaklaşık yarısı (%
48’i) gelişmekte olan ülkelerde ise her 5 ölümden birisi (% 19’u)
kardiyovasküler sistemlerdeki hastalıklardan olmaktadır (Sürücüoğlu 1992).
KAH, dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir mortalite ve morbidite
nedenidir. ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde KAH’na bağlı ölümlerin sayısı
tüm diğer hastalıklar ve kanser ölümlerinin toplamından daha fazladır
(Tokgözoğlu 1996). Ülkemizde % 37’lik bir ölüm oranıyla ilk sırayı
almaktadır. Bu nedenle KAH oluşumunda etken risk faktörlerini belirlemek
amacıyla bir çok ileriye dönük ve geriye dönük çalışmalar yapılmıştır
(Yorgancı 1999). Hastalığın oluşumunda kalıtım, sigara içimi, yüksek
tansiyon, şişmanlık, hareketsizlik, diyetteki yağ, kolesterol ve antioksidant
vitaminler gibi çok çeşitli faktörler etkilidir (Baysal 1992).
Kan lipid düzeylerinin düşük olması, başta kalp krizlerini önlemekte ve
bunun sonucu olarakda, kalp hastalıklarının morbidite ve mortalitesi
düşmektedir. Amerika Lipid Araştırmaları Kliniği, kan kolesterolünün % 1
düşürülmesinde, kardiyovasküler riskininde % 2 azaldığını rapor etmişlerdir
(Hasipek ve Sürücüoğlu 1992b). Aterosklerozdan korunmak, gelişimini
durdurmak, tıbbi ve cerrahi tedavinin etkinliğini artırmak için bireyin
beslenmesine ve yaşam biçimine dikkat etmesi gerekmektedir.
Aterosklerozlu damarın koroner bypass ameliyatı ile düzeltilmesiyle sorun
1
çözümlenmiş olamaz. Birey beslenme ve yaşam biçimini değiştirmediği
sürece ateroskleroz tekrar oluşur (Baysal 1997). Beslenme alışkanlıklarını
düzeltmek, kalp hastalarının sağlıkları yararına yapabilecekleri en kolay
değişikliktir (Cicala 1999).
2
2. KURAMSAL TEMELLER VE KAYAK ARAŞTIRMASI
2.1. Kalbin Fizyolojisi
Bir pompa gibi çalışan kalp sürekli olarak kanı alır ve boşaltır.
Kulakçıkların ve karıncıkların kasılmalarının tümü, bir kalp dolanımını
oluşturur. Kalp dolanımı
kulakçıkların kasılmasıyla (sistol) başlar,
karıncıkların sistole geçtiği sırada kulakçıklar – karıncıklar arası
kapakçıklar (ikili ve üçlü kapakçıklar) kapanır ve böylece kan, ana
atardamarla akciğer atardamarına püskürtülür. Kalbin gevşemesi (diastol)
sırasında karıncıklar içlerine çektikleri kanla dolar. Karıncıklardan çıkan
büyük damarların başlangıcındaki sigmamsı kapakçıkların kapanmasıyla,
sağ kulakçıkta ana toplardamardan, sol
kulakçıkta akciğer
toplardamarlarından gelen kanın akışı bir an için engellenir. Ön sistol
devresinde kulakçıkların kasılmasıyla karıncık dolması sona erer.
Aterosklerotik kalp hastalıkları arterlerde dejeneratif bozukluk sonucu
oluşur. Aterosklerozis arter duvarlarının kalınlaşmasıyla arterlerin
elastikiyetinin azalmasıyla karakterize bir bozukluktur. Sarı küçük plaklar
arterlerin iç duvarı boyunca depolanır. Bu plakların yapısında yağlı
maddelerden kolesterol, fosfolipid, yağ asitleri, lipoproteinler, kalsiyum ve
karbonhidratlar bulunur. Zamanla bu plaklar sertleşir. Bu plakların
artmasıyla damar daralır. Buna bağlı olarak damar elastikiyeti bozulur ve
kan akım hızı azalır. Bu durumda kalp, böbrek ve beyinde normal kan
dolaşımı engellenir. Koroner arterlerde aterosklerozis gelişmesi KKH’nın
gelişmesine ve kalp krizlerine neden olur (Anomim 1983).
2.2. Koroner Arter Hastalıklarının Tanımı
“Koroner” sözcüğü latinceden gelme bir sözcük olup kalbi besleyen
atardamarlar için kullanılan bir terimdir. KKH ise bu “koroner” damarların
herhangi bir nedenle tıkanması ya da daralması anlamına gelir.
Damarlardaki bu daralma tam olursa miyokard infarktüsüne (Mİ) yol açar.
Koroner damarlarda oluşan daralma ya da tıkanmalar, kalp kasına yeterli
oksijen gitmesini engeller. Bu durum oksijen alamayan bölgede önce
hareket bozukluğuna daha sonra elektrokardiyografi (EKG) bozukluğuna,
daha sonra da ağrıya yol açar. Hasta bu ağrıyı çoğunlukla göğsünde
hisseder. Ancak göğüs dışında sol kol, boyun, üst karın gibi bölgelerde de
hissedilebilir. KKH’nın, infarktüse yol açması, ciddi ritm bozukluğu
yapması ve bazen ölümle sonuçlanabilmesi nedeniyle hızla tedavi edilmesi
gerekir (www.gata 2003).
3
2.3. Koroner Arter Hastalıklarının Epidemiyolojisi ve Etyolojisi
Son yıllarda batı Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde KKH
mortalitesinde düşme olmasına karşın bu hastalıktan ölenlerin mutlak
sayısında bir azalma olmamıştır. KKH Avrupa ülkelerinde 45 yaşın
üzerindeki erkeklerde ve 65 yaşın üzerindeki kadınlarda 1. sıradaki ölüm
nedeni olarak yer almaktadır. Ancak doğu ve batı Avrupa ülkeleri arasında
çarpıcı bir farklılık da gözlenmektedir. Doğu Avrupa ülkelerinde batının 5
katına kadar varabilen bir sıklıkla karşılaşılmakta olup yine batıda mortalite
düşmesine karşılık doğuda yükselme eğilimindedir (Kültürsoy 2001).
KKH epidemiyolojik ve etyolojik olarak belirgin özellikler göstermektedir.
Hastalık erkeklerde daha sıklıkla görülmektedir. İnsidansı yaşla artış
gösterir. Ayrıca kan kolesterolü yüksek, sigara içen, hipertansif, stresli
yaşamı olan, sosyo ekonomik düzeyi iyi olan kişilerde daha sık görülür.
KKH için risk faktörü kişinin kardiyovasküler hastalık belirtileri geliştirme
riskini artıran demografik, psikolojik, anatomik, fizyolojik kişilik özelliğidir
(Kavaklıoğlu 1989).
Koroner kalp hastalıklarının etyolojsinde % 99 gibi büyük bir oranda
koroner arter aterosklerozu rol oynamaktadır. Diğer etyolojik nedenler nadir
görülmektedir. Bu nedenle KKH deyince aterosklerotik koroner arter
darlıkları düşünülmekte ve anlatılmaktadır (Özcan 1997). Etyolojik
faktörlerden belirgin olanlara majör risk faktörleri, diğerlerine minör risk
faktörleri denilmektedir. KKH’nın etyolojisi son derece komplekstir.
Aterioskleroz, vazospazm ve anormal elektrofizyoloji Mİ ve ani ölümlerin
öncüsü olarak belirlenmiştir ( Kavaklıoğlu 1989).
Türk Kardiyoloji Derneği tarafından 1990 yılından bu yana yürütülen
Tekharf çalışmasının 10 yıllık işlem verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 2
milyon kişide KAH bulunduğu tahmin edilmektedir. KKH’nın ülkemizde
yıllık mortalitesi erkeklerde binde 5.1, kadınlarda ise 3.3’tür. Bu sayılar
ülkemizi Avrupa ülkeleri arasında en yüksek sıralara oturtmaktadır
(Kültürsay 2001).
2.4. Koroner Arter Hastalıklarının Risk Faktörleri
Koroner kalp hastalıkları, dünyada ölümlerin önde gelen nedenidir. KKH’na
bağlı ölümler genelde genç ve orta yaşlarda ortaya çıkmakta ve kişiyi en
verimli olduğu yaşta yakalamaktadır. KKH’na bağlı ani ölümler sık
olmasına karşın, KKH’nın en önemli nedeni olan ateroskleroz uzun süreli
4
bir oluşumdur. Ateroskleroz sıklıkla çeşitli faktörlerin etkisiyle uzun yıllar
sonucunda oluşmakta ve etkileri ortaya çıkmaktadır. İlerleyici bir hastalık
olan aterosklerotik KKH oluştuktan sonra özünden tedavi edecek tıbbi ve
cerrahi yöntem henüz bulunmamaktadır. Bu nedenle özellikle son
zamanlarda KKH (ateroskleroz) oluşumunu hızlandıran risk faktörlerinden
korunma ve tedavi yöntemlerine çok önem verilmektedir. Bu konuda
Amerika ve Avrupa Kardiyoloji Dernekleri araştırmalar ve çalışmalar
yaparak yayınlamaktadır. Günümüzde ateroskleroz oluşumunu başlatan
veya hızlandıran bir çok risk faktörleri ortaya konmuştur (Özcan vd 1997a).
Risk faktörü terimi, genel anlamda, hem yaşam biçimi, biyokimyasal ve
fizyolojik karakteristikler gibi değiştirilebilir nitelikteki faktörleri, hem de
yaş, cinsiyet ve kalıtım gibi değiştirilmesi ya da giderilmesi olanaksız
faktörleri kapsar (Kültürsay 2001). KKH’nın görülme sıklığı ve buna bağlı
ölüm oranları, yaşa, cinse, diğer risk faktörlerine, toplumlara, ülkelerin
gelişmişlik düzeylerine ve coğrafi bölgelere göre farklılıklar göstermektedir.
Koroner arterleri daraltan temel etyolojik neden olan aterosklerozun
oluşumunda, hiperlipidemi, hipertansiyon, diabetes mellitus, genetik faktör,
sigara içimi gibi risk faktörleri çok önemli rol oynamaktadır (Özcan 1997).
2.4.1. Değiştirilemeyen risk faktörleri
Bunlar arasında; yaş, cinsiyet, aile öyküsü (AÖ), ırk faktörleri sayılabilir.
2.4.1.1. Yaş
Koroner kalp hastalığının yaş ve cinsiyetle yakın ilişkisi vardır. KKH’nın
görülme sıklığı 30 yaşın altında seyrek iken bu yaştan itibaren artış gösterir
ve risk yaş ile orantılı olarak artar. Ateroskleroz erken yaşta başlayan ve
sonuçları orta yaşlarda ortaya çıkan bir durumdur. Çalışmalar
aterosklerozun 10 yaşlarında başlayabileceğini 30-35 yaşın üzerinde ise
damar lümenini daraltacak seviyelere kadar ilerleyebileceğini
göstermektedir. Yirmidört yaşından sonra her 5 yıl artışında insidans iki
katına çıkmaktadır. Diyabetes mellitus öyküsü olan erken menapoz veya
hormon replasman tedavisi olan hastalarda koroner kalp hastalığı daha
erken yaşlarda görülmektedir (Ergüven 2000, Kılıçoğlu 2000). KKH’nın en
sık görüldüğü yaş, erkeklerde 50-60, kadınlarda 60-70 yaş arasıdır (Özcan
1997).
5
2.4.1.2. Cinsiyet
40 yaştan önce KKH’nın görülme sıklığının erkek/kadın oranı 8/1 iken 4060 yaş arası 4/1’dir. Yetmiş yaştan sonra ise kadın ve erkeklerde görülme
sıklığı eşittir. KKH’nın görülme sıklığı bakımından cinsler arasında
farklılıklar vardır ve her yaş grubunda hastalık daima erkeklerde
kadınlardan daha sık görülmektedir. İlk akut Mİ sıklıkla erkeklerde 45-50,
kadınlarda 50-55 yaşlarda oluşur. KKH’nın kadınlarda görülme sıklığı,
erkeklere göre 10 yıl geç artmaya başlar, menapoz döneminden sonra
belirgin bir artış gösterir. KAH menapoz öncesi kadınlarda nispeten nadir
görülür. Bu dönemde östrojen hormonunun koruyuculuğundan
sözedilmektedir. Menapoz sonrasında ise bu risk hızla artar ve yavaş yavaş
ileri yaştaki erkeklere yaklaşır. KAH kadınlarda daha fazla yaşa bağımlı
olmasına rağmen, bir çok belirlenmiş risk faktörü kadınlarda koroner arter
hastalığını meydana getiren risk faktörlerindendir. Bunlar sigarayı, şeker
hastalığını, hipertansiyonu, obeziteyi ve fiziksel aktiviteyi içerir.Bu cinsiyet
belirginliği siyah ırka göre beyazlarda daha fazla olmaktadır (Komşuoğlu
1985, Özcan 1997, Ariyo ve Villablenca 2002).
2.4.1.3. Aile öyküsü
Koroner arter hastalığı gelişiminde en güçlü etmenlerden biri aile
öyküsüdür. Ailesinde bu hastalığı olan kişilerde erken KAH riski 12 kat
artar. Bu yatkınlığın bir kısmı genetik temelleri bilinen çeşitli kardiyak risk
faktörlerine bağlı olabilir. AÖ birinci derecede erkek akrabalarda 55
yaşından, birinci derece kadın akrabalarda 65 yaşından önce KKH
bulunması risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Yapılan bir çok çalışmada
AÖ’nün önemli bir risk faktörü olduğu saptanmıştır. AÖ’de önemli
faktörlerin kalıtımı söz konusu olabilir. Ateroskleroza ait aile öyküsü
alınırken yalnızca KKH’nın kendisi ile ilgili değil, ailede mevcut olabilecek
diabetes mellitus, hipertansiyon, obezite ve diğer metabolik hastalıklar
hakkında da bilgi edinilmelidir Aile çalışmaları, genetik çalışmalar ve kan
basıncının izlendiği çalışmalarda, yüksek riskli ailelerin çocuklarında da
KKH gelişme riskinin yüksek olduğu ispat edilmiştir (Kavaklıoğlu 1989,
Özcan vd 1997a).
2.4.1.4. Irk
Yapılan epidemiyolojik çalışmalar ırk ve kardiyovasküler hastalıklar
arasında ilişki olduğunu göstermiştir. Zencilerde kardiyovasküler
hastalıkların görülme riski beyazlara göre düşüktür. Zencilerde HDL
6
kolesterolünün beyazlara göre yüksek olmasının kardiyovasküler hastalık
riskinin azalmasına neden olduğu sanılmaktadır (Ergüven 2000).
KKH morbidite ve mortalite bakımından bölgeler arası farklılıklar
göstermektedir. Bu farklılık ırk özellikleriyle birlikte çevresel faktörlerden
kaynaklanmaktadır. Japonya’dan Amerika’ya göç edenlerde KKH
Japonya’da yaşayanlara göre fazla görülmekte ancak Amerikalılara göre
yine de düşük seviyede kalmaktadır (Ergüven 2000).
2.4.2. Değiştirilebilir risk faktörleri
Bu risk faktörleri bireylerin beslenme alışkanlıklarını, yaşam biçimlerini
değiştirerek kontrol altında tutabilecekleri faktörlerdir.
2.4.2.1. Serum lipidlerindeki yükseklik
Lipidler, hidrofob özelliğe sahip suda çözünmeyen veya çok az çözünen
organik moleküllerdir. Lipidler hücrelerin bütünlüğünü koruyan hücre
zarında bulunurlar ve sitoplazmanın özgün organeller halinde bölümlere
ayrılmasında fonksiyon görürler. İnsan serumunun başlıca lipidlerini;
trigliserid (TG), fosfolipid, total kolesterol (CHOL) ve serbest yağ asitleri
oluşturmaktadır (Hasipek ve Sürücüoğlu 1992a, Özcan vd 1997a, Kılıçoğlu
2000). Çalışmalar CHOL, TG ve β-lipoprotein yüksekliğinin koroner
ateroskleroz gelişmesinde belirgin rolleri olduğunu göstermektedir
(Komşuoğlu 1985).
2.4.2.1.1. Trigliserid
Yağlar bir molekül gliserolle yağ asitlerinin yapmış olduğu esterlerdir.
Yediğimiz yağın % 95 kadarı bir molekül gliserolle üç molekül yağ asidinin
birleşmesi ile oluşmuş trigilseridlerdir. Geriye kalanı, gliserol molekülünde
iki molekül yağ asidi bulunan digliserit ve bir molekül yağ asidi bulunan
monogliseritle diğer lipidlerden oluşmuştur (Baysal 1996a).
Besinlerle alınan yağlar ağız ve midede hiçbir değişikliğe uğramadan ince
bağırsağa gelirler. Burada karaciğerden salgılanan safra asitlerinin de
yardımıyla emülsiyon halinde dağılırlar. Pankreastan salgılanan lipaz
enzimi ile yağlar; mono, di ve trigliseridlere, yağ asitlerine ve gliserole
parçalanırlar. Bu karışım, ince bağırsak epitel hücreleri tarafından emilir ve
burada yeniden gliserolle yağ asitleri birleşerek trigliseridleri meydana
getirirler. Kısa zincirli yağ asitlerinden oluşan, TG’ler (10 cº ve daha az)
7
hiçbir değişikliğe uğramadan, uzun zincirli yağ asitlerinden oluşan TG’ler
ise (12 cº ve daha fazla) şilomikronların içine girerek lenf damarları yolu ile
kana geçerler. Bunların büyük bir kısmı adipoz dokuya taşınarak burada
depolanır. TG’lerin yağ hücreleri içinde veya lipoprotein partikülü üzerinde
hidrolize olmasıyla enerji kaynağı olan serbest yağ asitleri ortaya çıkar
(Hasipek ve Sürücüoğlu 1992a, Özcan vd 1997a).
Son yıllarda çıkan yayınlarda, postprandiyal dönemde artan tirgliseridden
zengin lipoproteinlerin ateroskleroz gelişimine önemli katkısı bulunduğunu
savunulmaktadır (Tokgözoğlu 1996). Bazı araştırmalar yüksek TG düzeyi
ile kalp krizi riskinin arttığını belirtmektedirler. Hipertrigliseridemi tanısı
koyabilmek için TG değerlerinin 200 mg/dl üzerinde olması gerekir. Türk
erkeklerinin % 14.8’inde, kadınların ise % 9.8’inde hipertrigliseridemi
saptanmıştır (Okyar 1998). Epidemiyolojik çalışmalarda koroner risk ile TG
düzeyleri arasında pozitif bir korelasyon çıkmaktadır. Ancak diğer lipid
parametreleri de göz önüne alınınca TG’lerin risk belirleyici gücü düşerek
anlamını yitirmektedir. Yine de TG’rin bazı alt gruplarda önemli olduğu
kesindir (Okyar 1998).
2.4.2.1.2. Kolesterol
Sekiz karbonlu bir yan zincire sahip dört halkalı bu hidrokarbon, vücudun
değişik şekillerde kullandığı yapışkan bir maddedir. CHOL organizmada
enerji kaynağı olarak kullanılmaz. Fakat hücre membranlarının ana ögesi ve
steroid hormonların (adrenal ve seks hormonları) yapı taşı olarak önemli rol
oynamakta ve vücudumuzdaki her bir hücrenin dış zarını oluşturmaktadır.
Parçalandığı zaman açığa çıkan maddeler, ince barsaklarda bulunan ve
besinlerin hazmedilmesini sağlayan bir kimyasal olan safra asidinin bir
bölümünü oluşturur. Hücrelerde ve vücut sıvılarında bulunur. Safra asitleri,
steroid hormanları ve D vitamini CHOL türevleridir. Vücuttaki CHOL iki
kaynaktan gelmektedir. CHOL ya diyet ile alınmakta ya da sentez
edilmektedir. Kanda bulunan CHOL’ün ¾ gibi büyük bir kısmı karaciğerde
üretilirken, geri kalan ¼’ü de yenilen besinler yolu ile dışardan alınır.
Dışardan alınan CHOL’ün tamamı hayvansal kaynaklıdır (et, süt, yumurta
sarısı, beyin, karaciğer, katı yağlar vb.). Bitkiler membranlarındaki absorbe
edilmeyen sitosterol dışında CHOL üretmez ve hiçbir bitkide kolesterol
bulunmaz. CHOL karaciğer, deri, böbrek üstü bezleri, beyin ve barsaklar
gibi çok çeşitli dokularda üretilmektedir. Memelilerde toplam kolesterolün
% 10-20’si karaciğerde üretilmektedir (Okyar 1998). CHOL sarımsı bir
maddedir, damarları tıkayarak kan akımını engellemektedir. Damarlar
daralır ve tıkanırsa sonuç infarktüstür. Yüksek CHOL önemli bir risk
8
faktörüdür (Baysal 1996b, Özcan vd 1997a, Cicala 1999). Yüksek kan
CHOL düzeyi koroner arter hastalığı oluşumunda risk faktörü olduğu gibi,
KAH kanıtlanan olgularda da risk faktörü olma özelliğini devam
ettirmektedir (Yorgancı 1999).
2.4.2.1.3. Lipoproteinler
Lipoproteinler yüzlerce lipid ve protein molekülünden oluşan küresel
partiküllerdir. Çok küçük yapılar oldukları için ancak elektron mikroskobu
ile görülebilirler. Fakat TG’den zengin lipoproteinler plazmada yüksek
konsantrasyonlara ulaştığında, plazma bulanık bir görünüm alır.
Lipoproteinlerin yapısında bulunan başlıca lipidler CHOL, TG ve
fosfolipidtir. TG’ler ve CHOL esterleri suda çözünmeyen lipidlerdir. Bu
nedenle lipoproteinlerin çekirdeğini meydana getirirler. Fosfolipidler ve
esterleşmemiş (serbest) CHOL ise suda çözünebilen lipidlerdir. Bu nedenle
lipoprotein partiküllerinin yüzeyini oluştururlar. Lipoprotein partikülünün
yüzey tabakasını oluşturan diğer bir birey de apoproteinler
(apolipoproteinler) dir. Apoproteinler lipid transportu ve lipoprotein
metabolizmasında önemli rol oynamaktadırlar.
Lipoproteinler, bileşimlerindeki yağlı maddelerin (CHOL, TG, fosfolipid)
miktarlarına göre birkaç gruba ayrılırlar. Bu gruplaşma yapılarındaki yağ
miktarına göre olduğundan lipoprotein bileşiklerinin yoğunlukları ile
ilgilidir. Buna göre lipoproteinler 6 grupta incelenebilir (Ergüven 2000).
1. Şilomikronlar
2. Çok düşük dansiteli lipoproteinler (VLDL)
3. Orta dansiteli lipoproteinler (IDL)
4. Düşük dansiteli lipoproteinler (LDL)
5. Yüksek dansiteli lipoproteinler (HDL)
6. Lipoprotein (a) (Lpa)
Şilomikronlar: Şilomikronlar plazma lipoproteinlerinin en büyük
moleküllü olanlarıdır. Bunlar % 98-99 lipid (% 85-90’ı TG) ve % 1-2
proteinden oluşmaktadır. Barsakta emilirler. Süt görünümündedirler.
Postprandial olarak kanda çoğalırlar, yüksek oranlarda eksojen TG’leri, az
miktarda CHOL, fosfolipid ve proteinleri taşırlar ve ağırlıklarının %90’ı
TG’dir. Şilomikronlar besinlerle alınan TG’lerin taşınmasını sağlarlar.
Plazmadan temizlenmeleri oldukça hızlıdır ve yarı ömürleri bir saatten
azdır, gece yemek yenmediği taktirde ertesi gün plazmada görülmezler
(İliçin ve Gürsel 1980, Özcan vd 1997a, Ergüven 2000). Şilomikronlar
9
plazmada dolaştıkları için çeşitli apoproteinleri (Apo B-48, Apo A-I, Apo
A-IV, Apo E ve Apo C’ler) içerirler. En belirgin apoprotein, barsaktan
sentez edilen Apo B-48’tir. Şilomikronların kaynağı başlıca duodenum ve
proksimal jejenum olmak üzere ince bağırsaklardır. Şilomikronların
metabolizmasında Lipoprotein Lipaz (LPL) enzimi önemlidir. LPL enzimi
şilomikronlardan serbest yağ asitlerinin salgılanmasını katalize eder ve
böylece şilomikronlar TG’den fakir CHOL’den zengin şilomikron
kalıntıları haline dönüşür. Şilomikron kalıntıları karaciğer tarafından
plazmadan temizlenir. Bu kalıntıların temizlenmesinde LDL ve Apo E
reseptörleri rol oynamaktadır (Özcan vd 1997b).
Çok düşük dansiteli lipoproteinler (VLDL): Dansitesi 0.95-1.006
arasında olan VLDL, karaciğerde ve daha az miktardada bağırsaklarda
sentezlenirler (Mercanlıgil 1991). VLDL % 85-90 lipid (% 55 TG, % 20
CHOL, % 15 fosfolipid) ve % 10-15 proteinden oluşan bir lipoproteindir.
VLDL lipoproteinlerin asıl görevi karaciğerde endojen olarak (kendi
tarafından) üretilen TG’leri ve CHOL’ü diğer dokulara taşımaktır. VLDL
başlıca karaciğerde ve daha az miktarda da bağırsaklarda sentezlenir.
VLDL’nin TG’leri, LPL’nin daha az ölçüde Hepatik Trigliserid Lipaz’ın
(HTGL) etkinliği ile hidrolize edilir. VLDL sürekli olarak kolesterol
açısından giderek zenginleşen küçük partiküllere çevrilir. VLDL’nin
katabolizma ürününe IDL denmektedir. IDL’nin VLDL’den farkı Apo
C’lerin büyük kısmını kaybetmesidir. IDL, HTGL’nin katıldığı son süreçle
LDL’ye çevrilir. LDL plazmada bulunan başlıca CHOL taşıyıcı
lipoproteindir ve sadece Apo B-100 içerir. VLDL’nin yaklaşık % 50’si
LDL’ye çevrilir. VLDL’nin geri kalan % 50’si ise VLDL kalıntıları ve IDL
olarak doğrudan doğruya karaciğer tarafından temizlenir. LDL’nin LDL
reseptörleri tarafından alınmasına Apo B-100 aracılık eder. Normal
insanların kanlarında % 15 , arteriosklerotik olanların kanlarında ise
ortalama % 34 civarında tespit edilmiştir (Mercanlıgil 1991, Özcan vd
1997a, Okyar 1998, Ergüven 2000).
Orta dansiteli lipoproteinler (IDL): IDL normal koşullarda plazmada çok
düşük konsantrasyonlarda bulunur. Büyüklük ve içerik bakımından VLDL
ve LDL arasında yer almaktadır. VLDL’nin IDL’ye dönüşümünde IDL ara
ürün olarak oluşur. Bunlara VLDL kalıntıları da denilebilir. Başlıca
apoproteinleri Apo B-100 ve Apo E’dir. IDL, lipazların etkisiyle plazmada
oluşan VLDL katabolizmasının ürünü olup, LDL’nin yapı taşıdır. IDL ya
HTGL tarafından işlenmeye devam edilir ya da LDL reseptörü tarafından
plazmadan temizlenir. Normal insanlarda IDL konsantrasyonu, LDL’nin
10
onda biri kadardır. Ortalama CHOL içeriği % 30, TG içeriği % 40’dır
(Özcan vd 1997b, Okyar 1998, Ergüven 2000).
Düşük dansiteli lipoproteinler (LDL): Dansitesi 1.006-1.063 arasında
olan LDL plazmadaki başlıca CHOL taşıyıcı lipoproteindir. Plazmadaki
toplam CHOL’ün yaklaşık % 70’i LDL’de bulunmaktadır. LDL yaklaşık %
75 lipid (% 35 CHOL ester, % 10 serbest CHOL, % 10 TG ve % 20
fosfolipid) ve % 25 proteinden oluşmaktadır. LDL’nin beta elektroforetik
devinimi bulunmaktadır ve önceleri beta-lipoproteinler adı verilmiştir.
Bunlar daha çok plazmada VLDL’ nin yıkımı sonucu oluşurlar. VLDL
lipoproteinler birkaç saat içerisinde metabolize olurken düşük dansiteli
lipoproteinler ise yavaş olarak ve ancak birkaç günde metabolize olur. LDL
lipoproteinlerin yıkımı çoğunlukla karaciğerde, karaciğer dışı hücrelerde ve
dokularda bulunan LDL reseptörleri ile olur. Dolaşımdaki LDL’nin yaklaşık
% 75’i resöptör yoluyla, geri kalanı ise spesifik olmayan reseptörsüz yol ile
yıkılır. Yani; LDL reseptörlerinin aktivitesi, plazma LDL düzeyini
belirleyen en önemli faktördür. LDL kalp hastalıkları ile yakından ilgili bir
lipoproteindir. Plazma LDL, yüksekliği KKH için en önemli risk etmeni
sayılır (Mercanlıgil 1991, Özcan vd 1997b, Ergüven 2000).
Yüksek dansiteli lipoproteinler (HDL): HDL kolesterol, daha küçük
partiküllerdir ve dansiteleri 1.063-1.125’tir. HDL kendi içinde HDL2
(yoğunluğu 1.063-1.125) ve HDL3 (yoğunluğu 1.125-1.210 g/ml) olarak iki
gruba ayrılır. HDL partikülleri yaklaşık %50 lipid ( % 25 fosfolipid, %15
CHOL esteri, % 5 serbest CHOL ve %5 TG) ve % 50 protein içerir. HDL,
lipidlerin lipoproteinler ve hücreler arasında yeniden dağıtılmasında işlev
görür. Bu proteinler ters CHOL taşıması adı verilen bir sürece katılırlar.
HDL CHOL’ü hücrelerden alarak ya atılmak üzere karaciğere ya da
CHOL’e gereksinim duyan diğer hücrelere taşır. HDL fazla kolesterolü
karaciğerden taşıyarak safra salgısı olarak kullanılmasını sağlayan bir
lipoproteindir. HDL kolesterol düzeylerinin kanda yüksek bulunması,
koroner damar hastalığının meydana gelmesini azaltmaktadır. En fazla
protein içeren lipoprotein % 50 gibi bir oranla HDL’dir (Mercanlıgil 1991,
Okyar 1998, Ergüven 2000).
Plazma HDL seviyesi üzerine etkili olan birtakım fizyolojik durumlar
vardır. Bunların en önemlisi cinsiyettir. Birçok toplumda, kadınların HDL
düzeyi erkeklerden yüksektir. Şişman kişilerde plazma HDL–CHOL
değerleri normal kişilere göre daha düşük bulunmuştur. Aşırı fiziksel
aktivite sonrası da plazma HDL düzeyinde artma görülmüştür Yapılan
çalışma ve elde edilen sonuçlara göre insanlardaki damar sertliği
11
hastalığında, LDL ve HDL’nin önemli etkileri olduğu, LDL’nin kalp damar
ve tüm atardamar hastalıklarında yüksek düzeyde bulunduğu görülmektedir.
(Mercanlıgil 1991).
Lipoprotein (a) (Lpa): Lipoprotein (a) (Lp (a)), Apo B-100 içeren bir LDL
partikülüne, apolipoprotein (a) (apo (a)) adı verilen çok büyük moleküllü
başka bir proteinin disülfid bağlarıyla bağlanmasından oluşan bir
lipoproteindir. Lp (a)’nın dansitesi 1.05-1.1 g/ml arasında değişmektedir. Lp
(a)’nın boyutları da protein-lipid oranına ve protein içeriğine göre değişir.
Lp (a) lipid, protein ve karbonhidrattan oluşan, LDL CHOL’e çok
benzeyen, fakat ondan farklı olarak apo (a) denen bir protein içeren
aterojenik bir lipoproteindir. Lp (a)’nın CHOL’den zengin bir çekirdeği
vardır. Lp (a) esas olarak sentez edilmektedir. Lp (a)’nın yıkım
mekanizması ve yıkım yeri ise tam olarak belli değildir. Bazı araştırıcıların
LDL reseptörlerinin Lp (a) metbolizmasında rol aldığını savunmasına
rağmen, yapılan çalışmalarda LDL reseptörlerinin rolü olmadığı
gösterilmiştir. Lp (a)’nın metabolizmasında yıkım yeri olarak böbrekler
önemlidir. Kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda Lp (a) düzeyi
artmaktadır (Özcan vd 1997b).
Lipoprotein (a)’nın fizyolojik fonksiyonu tam olarak bilinmemektedir. Lipid
kompozisyonu LDL’ye benzerse de Apo (a)’nın varlığına bağlı olarak
protein içeriği daha fazladır (Ergüven 2000). Plazmada normalden fazla
bulunduğunda arteriyosklerozun erken başlamasına ve kalp damar
hastalıklarına neden olurken ayrıca trombojenik etkisiyle de büyük önem
taşır. Lp (a), arteriyosklerozu erken başlatan ve damar sertliği oluşumunu
hızlandıran bağımsız bir risk faktörüdür (Okyar 1998, Kırımlı vd 1999).
Çizelge 2.1’de plazma lipid düzeylerinin istenen sınırları ve risk düzeyleri
gösterilmiştir.
Çizelge 2.1. Plazma lipid düzeyleri (mg/dl) (Baysal 1992)
İstenen Düzey
Sınırda
Yüksek Risk
Total - CHOL LDL - CHOL HDL - CHOL Trigliserid
< 200
130
>35 (erkek)
<200
200-239
130-159
>45 (kadın)
200-239
>=240
>=160
>400
12
2.4.2.1.4. Apolipoproteinler (apoproteinler, apo)
Lipoproteinlerin yüzey proteinlerine apolipoprotein (apoprotein, apo) denir.
Apo’ler lipoprotein partikülünün yapısal stabilitesini sağlarlar. Ayrıca
apo’ler lipid transportu ve lipoprotein metabolizmasında önemli rol
oynarlar. Apo’ler alfabedeki büyük harflerle adlandırılır.
Çizelge 2.2. Plazma lipoproteinlerinde yer alan bazı apolipoproteinler
(Özcan vd 1997b, Ergüven 2000, Hergenç 2000).
Moleküler
Ağırlık
Yapısına girdiği
lipoprotein
Apo A-I
28.016
HDL, Şilomikron
Apo A-II
17.414
HDL, Şilomikron
Apo B-48
Apo B-100
Apo C-I
Apo C-II
Apo C-III
Apo E
Apo D
264.000
514.000
6630
8900
8800
34.145
22.000
Şilomikron
VLDL, IDL, LDL
Tüm lipoproteinler
Tüm lipoproteinler
Tüm lipoproteinler
Tüm lipoproteinler
HDL
Apoprotein
Kaynağı
İncebağırsak,
karaciğer
İncebağırsak,
karaciğer
İncebağırsak
Karaciğer
Karaciğer
Karaciğer
Karaciğer
Karaciğer
Karaciğer
Apo A-I: Apo A-I, HDL’de bulunan major proteindir ve HDL’nin protein
kitlesinin % 70-80’ini oluşturur, moleküler ağırlığı 28.016’dır. Apo A-I hem
karaciğer hem de incebağırsaklarda sentez edilir. Apo A-I plazmadaki
serbest CHOL’leri esterleştiren lesitin-kolesterol açiltransferaz (LCAT)
enzimini de aktive eder. Apo A-I plazmada HDL partiküllerinin
bütünlüğünün korunmasında önemli rol oynar ve böylece HDL’nin
dolaşımdaki ömrünü uzatır. Yapılan çalışmalarda Apo A-I’in eksik olduğu
bireyler de HDL’nin olmadığı gözlenmiştir (Özcan vd 1997b, Ergüven
2000).
Apo A-II: Apo A-II, HDL’de bulunan ikinci önemli apoproteindir. Molekül
ağırlığı 17.414 olan Apo-I gibi hem karaciğer hem de incebağırsaklarda
sentez edilmektedir. Apo A-II’nin fonksiyonu tam olarak bilinmemektedir
(Özcan vd 1997b).
13
Apo B-48: Molekül ağırlığı 264.000 olan Apo B-48 sadece şilomikronların
yapısında bulunur, barsak tarafından sentez edilir (Özcan vd 1997b,
Ergüven 2000).
Apo B-100: Molekül ağırlığı 514.000 olan Apo B-100 başlıca
şilomikronlar, VLDL ve LDL’nin yapısında bulunur. Başlıca karaciğerde
sentez edilir, VLDL’nin karaciğerde sentezinde ve sekresyonunda önemli
rol oynar (Özcan vd 1997b, Ergüven 2000).
Apo C-I: Moleküler ağırlığı 6630 olan Apo C-I karaciğerde sentezlenir.
Apo C-I VLDL, IDL ve HDL’nin minör komponentidir ve kesin fonksiyonu
bilinmemektedir (Özcan vd 1997b).
Apo C-II: Molekül ağırlığı 8900 olan Apo C-II karaciğerde sentezlenir.
Apo C-II lipoprotein lipaz (LPL) enziminin aktivitarüdür. LPL şilomikron
ve VLDL’deki TG’leri hidrolize eder. Apo C-II eksikliğinde
hipertrigliseridemi oluşur (Özcan vd 1997b).
Apo C-III: Molekül ağırlığı 8800 olan Apo C-III karaciğerde sentezlenir.
Apo C-III VLDL’nin major komponentidir ve VLDL’nin protein yapısının
% 40’ını oluşturur. Apo C-III IDL, HDL ve şilomikronların da yapısına
girer. Bazı çalışmalarda Apo C-III’ün LPL aktivitesini inhibe ettiği
gösterilmiştir. Sonuç olarak tüm Apo lipoprotein’lerin plazma şilomikron ve
VLDL kalıntılarının karaciğer tarafından uzaklaştırılmasını inhibe ettiği
düşünülmektedir (Özcan vd 1997b).
Apo E: Molekül ağırlığı 34.145 olan Apo E karaciğerde sentez edilir ve tüm
lipoproteinlerin yapısına girer. Apo E karaciğer tarafından kalıntı
lipoproteinlerin plazmadan temizlenmesinde rol alır. Dokular ve plazma
arasında CHOL’ün transferini sağlar. Apo E’nin kesin etki mekanizması
bilinmemektedir (Özcan vd 1997b, Ergüven 2000).
Apo D: Molekül ağırlığı 22.000 olan, Apo D HDL’nin küçük bir yapı
taşıdır. HDL’deki esterleşmiş olan CHOL’ün LDL ve VLDL gibi diğer
lipoproteinlere transferini sağlar
(Özcan vd 1997b, Ergüven 2000)
(Çizelge 2.2).
2.4.2.2. Kan basıncı
Tansiyon kalpten pompalanan ve damarların içine akan kanın damar
duvarlarına (çeperine) yaptığı basınç ve damarların direnmesidir. Sözü
14
geçen damarlar küçük çaplı kan damarlarıdır. Bu damarlar kalpten
pompalanan kanı dokulara taşıyan damarlardır. Kan basıncı, kan kalpten
damarlara pompalandığı zaman en yüksek (ortalama 120 mm Hg), kalp
kanla dolduğu zaman en düşük (ortalama 80 mm Hg) düzeydedir. Tansiyon,
kanın kalpten çıkarak vücuttaki organlarda dolaşmasını ve kulakçığa
dönüşünü sağlar (Okyar 1998).
Hipertansiyon, klasik olarak arteryel kan basıncının üç ardışık kontrolde
140/90 mm Hg üzerinde olması olarak tanımlanabilir. Hipertansiyon
özellikle gelişmiş ülkelerde önemli bir halk sağlığı sorunu olmaktadır.
Genetik faktörlerin yanısıra beslenme alışkanlıklarının da hipertansiyon
oluşumunda rol oynadığı belirtilmektedir. Kan basıncı yükselmesi uzun
zaman içinde gelişmişse hastanın hiçbir şikayeti olmayabilir, tesadüfi olarak
ölçülen tansiyon yüksek saptanabilir. En sık rastlanılan şikayetler, özellikle
sabah saatlerinde başın arka kısmında hissedilen ağrıdır. Kulaklarda uğultu,
baş dönmesi, burun kanaması, çarpıntı, göğüs ağrısı, nefes darlığı, bulantı,
kusma, sık idrar yapma, gece idrara çıkma, görme bozukluğu, dalgınlık,
şuur bulanıklığı, körlük, koma hipertansiyonun ilk belirtileri olabilir (Bostan
2002). Hipertansiyon kardiyovasküler hastalıkların önlenebilir önemli bir
nedenidir ve tedavisiz kalması halinde özellikle KAH’nın da majör risk
faktörü olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde kalp hastalıklarına bağlı
ölümler ilk sırada yer almaktadır. Bu yüzden erken tanı ve tedavi çok
önemlidir. Yapılan çalışmalar kan basıncı ne kadar düşük olursa riskin de o
kadar düşük olduğunu göstermektedir (Koçoğlu vd 1996, Tokgözoğlu
1996). Hipertansiyonun diğer bazı risk faktörleri ile bir arada bulunduğu,
obesitenin, bedenen hareketsizliğin, diyabetin, hipertansiyona yol açtığı
veya onu kötüleştirdiği, TG yüksekliğinin yüksek kan basıncına eşlik ettiği
bilinmektedir (Onat vd 1996). Erişkinler üzerinde yapılan bir araştırmada,
hipertansiyonda vücut ağırlığından çok yağ dağılımının belirleyici faktör
olduğu, hem erkek, hem de kadınlarda sistolik kan basıncı ile bel kalça
çevresinin oranı arasında pozitif korelasyon bulunduğu belirtilmiştir
(Sipahioğlu vd 1995).
2.4.2.3. Diabetes mellitus
Diabetes mellitusun, çok sayıda mekanizmayla kardiyovasküler sistem
üzerinde derin bir etkisi vardır. Birincisi ve en önemlisi, birçok diyabetes
mellitus hastasında koroner, serebral ve periferik arterlerde ilerlemiş
ateroskleroz mevcuttur ve bu da, tutulan arterlerin beslediği uç organlarda
genellikle vasküler yetersizliğe neden olur. Ateroskleroz, aynı yaştaki
nondiabetik kişilere göre genellikle daha yaygın ve daha ciddidir. Bunun
15
sonucunda, diyabetes mellitus hastalarında miyokard infarktüsü,
serebrovasküler olay ve periferik vasküler komplikasyonlar daha sık
gözlenmektedir. Gerçekten de, diabetik erişkinlerde önde gelen ölüm nedeni
KAH’dır. İkinci olarak, diyabetes mellitus hastalarında sistemik arteryal
hipertansiyon bulunma insidansı yüksektir ve bu da KAH oluşum riskini
arttırır (Hillis et all 1996) ABD’de diabetik olmayanlara göre diyabetiklerde
hipertansiyon görülme sıklığı 20-44 yaşlarda 3.8 kat, 45-64 yaşlarda 2.2 kat,
65 yaş üzerindekilerde 1.6 kat yüksek olduğu bildirilmektedir (Işıksoluğu
vd 1994). Sipahioğlu vd (1985), Tip 1 diabetiklerde ateroskleroz ve KAH
sıklığının normal kişilere göre daha fazla olduğunu göstermiştir.
Kardiyovasküler morbidite ve mortalitenin başlıca etkenlerinden biri olan
diabet, Amerikan Kalp Birliği tarafından majör risk faktörleri içerisine
resmen katılmıştır (Onat 2000).
2.4.2.4. Sigara
Sigara içmek insan sağlığı üzerinde kötü etki yapan bilinçsiz bir
alışkanlıktır. Tek başına büyük bir risk faktörüdür. Dünya sağlık örgütü
verilerine göre her yıl dünyada sigaradan kaynaklanan hastalıklardan dolayı
2,5-3 milyon insan yaşamını yitirmektedir. Türkiye’de bu rakamın 35-100
bin arasında olduğu görülmektedir. Türkiye’de 40 milyon insan aktif sigara
içmektedir (Timur 1997).
Sigara içme KAH’nın önemli bir risk etmenidir. Günlük içilen sigara
sayısının artması ile risk artar (Ergüven 2000) Sigaranın içindeki nikotin
damarları daraltmakta, kalbin hızı ve basıncının yükselmesine neden
olmaktadır. Ayrıca kanda pıhtılaşmayı sağlayan trombositlerin birbirine
yapışmasını kolaylaştırmaktadır. Bundan başka sigara dumanında bulunan
karbonmonoksit, damar duvarlarında pıhtılar oluşturmaktadır (Timur 1997).
Epidemiyolojik çalışmalar sigara içmediği halde dumana maruz kalmanın
da KKH için önemli bir risk faktörü olduğunu göstermektedir. Helsing ve
arkadaşları sigara içenlerle birlikte yaşayanlarda, içmeyenlerle birlikte
yaşayanlara göre aterosklerotik kalp hastalığı gelişme riskinin % 24-31
arasında arttığını göstermişlerdir (Başar 2000).
2.4.2.5. Alkol
Yapılan pek çok araştırma günde bir kadeh alkol tüketiminin kandaki HDL
kolesterolünün düzeyini yükselttiğini göstermiştir. Bunun gerçekten de kalp
krizi ya da ateroskleroz riskini azaltıp azaltmadığı konusunda kesin bir veri
yoktur, ama bu teoriyi destekleyen pek çok kanıt bulunmaktadır. Bazı
doktorlar günde bir kadeh alkolün yararlı olduğu konusunda aynı görüşü
16
paylaşmaktadır. Bazı raporlar belli bazı alkol türlerinin – örneğin kırmızı,
beyaz şarap ve biranın- diğerlerine göre daha yararlı olduğunu iddia
etmektedir, fakat bu konuda elde açık bir kanıt yoktur (Cicala 1999). Birçok
çalışma alkol alımının KKH insidansını azalttığını göstermektedir. Bulgular
erkek ve kadınlarda benzerdir. Günlük bir veya iki kadeh alkollü içki
alımının (özellikle kırmızı şarap) KKH riskini % 30-50 düşürdüğü
bildirilmiştir. Her şeyden önce alkolün yararlı etkisi günde 1-2 kadeh içki
alımı ile sınırlıdır. Bunun üstünde alkol alımı hastalık ve ölüm riskini hızlı
bir şekilde yükseltmektedir. Az miktarda alınan alkolün KKH’ na karşı
koruyucu etkisinin yaklaşık % 50 oranında iyi kolesterol olarak bilinen
HDL kolesterolü yükseltmesine bağlanmıştır (Baysal 1998).
2.4.2.6. Şişmanlık
Aşırı obezite kardiyovasküler sistemi birkaç yolla etkileyebilir. Her ne
kadar obezitenin aterosklerotik KAH gelişiminde majör risk faktörü
olmadığı epidemiyolojik çalışmalarla gösterilmişse de, şişmanlık kan
basıncı, plazmadaki LDL-CHOL, HDL-CHOL, TG ve diabetes mellitus
gibi çeşitli kardiyovasküler risk faktörleri üzerinde olumsuz bir etkiye
sahiptir. Şişmanlarda enerji ihtiyacının artması nedeniyle kan dolaşımı
artmakta, bu durum ise kalbin daha çok çalışmasına neden olmakta ve bu
kardiyomiyopati riskini arttırmaktadır. Bundan dolayı şişman hastaların
çoğundaki ölüm nedeni kalp krizidir (Hillis et all 1995, Soydan 2001, Ayar
2001). Şişmanlıkta yağın bel çevresinde toplanması damar sertliği riskini
arttırıcı kan lipidlerinin yükselmesine neden olmaktadır KKH’dan
korunmak için BKI’ nin 20-25 arasında tutulması, 30’un üstüne çıkmaması,
bel/kalça oranının kadınlarda 0,8’ i, erkeklerde 1,0’ı geçmemesi gereklidir
(Baysal 1993).
2.4.2.7. Fiziksel aktivite
Amerika ve İngiltere’de çeşitli işçi grupları arasında, düzenli egzersizin
düşük bir KAH riskine eşlik ettiği ve bu ilişkinin sigara, şişmanlık, kan
basıncı veya KAH’ na ilişkin bir aile öyküsünden bağımsız göründüğü
bildirilmiştir. Yine de egzersizin etkin mekanizması kesin bilinmemektedir.
Egzersiz, kilo ve kan basıcındaki azalmadan ayrı olarak, HDL-CHOL’ ü
yükseltir, TG’leri ve insülin direncini azaltır (Soydan 2001). Tekharf
çalışmasında fiziksel aktivite derecesi ile total CHOL değerleri arasında
ilişki olduğu gösterilmiştir. Kişinin aktivitesi arttıkça, yaşanan bölgenin
kent veya kırsal bölge olmasından ve cinsiyetten bağımsız olarak total
CHOL değerlerinde düşüşler gözlenmiştir. Yapılan çalışmalarla oturarak iş
17
yapanlarda fizik aktivite artırımı ile KKH’dan korunma programları gerekli
görülmektedir (Tokgözoğlu 1996, Kavaklıoğlu 1989).
2.4.2.8. Stres
Akut stres, insanlarda ketekolamin salgılanmasını arttırır. Kan basıncını ve
kalp vuruş hızını yükseltir. Aynı zamanda kanda CHOL’e dönüşebilen yağ
asitlerini artırır. Bu da damar sertliği ve atardamar hastalıklarına ortam
hazırlar. Genel olarak, tüm toplumlarda olduğu gibi, Türk toplumunda da
stres, kalp damar hastalıklarının meydana gelmesinde önemli etkenlerden
biridir. (Okyar 1998).
2.4.2.9. Beslenmenin etkisi
Beslenme, büyüme, yaşamın sürdürülmesi ve sağlığın korunması için
besinlerin kullanılmasıdır. Bugün dünyada milyonlarca insan sürekli açlık
ve yetersiz beslenmenin getirdiği ölüm ve hastalıklarla savaşırken, diğerleri
aşırı ve yanlış beslenmenin yol açtığı bozukluklar yüzünden yaşamlarını
erken yaşlarda yitirmekte veya çalışamaz duruma gelmektedir. Böylece
yetersiz ve dengesiz beslenme sorunları insanların sağlığını bozan
etmenlerin başında yer almaktadır (Baysal 1996a). Aterosklerotik kalp
hastalıklarının oluşumunda da beslenme önemli etmenlerden biridir ve bu
ilişki ile ilgili olarak üzerinde önemle durulan konular şunlardır;
2.4.2.9.1. Diyetin kolesterol içeriği
Diyette alınan CHOL, total serum CHOL’ü ve LDL-CHOL düzeyleri ile
yakından ilişkilidir. CHOL aterosklerotik lezyonların önemli parçasını
oluşturur. Diyette diğer etmenlerle birlikte CHOL yüksek olduğunda serum
CHOL’ünde yükselme, aterosklerotik lezyonlarda artma görülmektedir
(Ergüven 2000). Diyetle alınan kolesterolün kaynağını hayvansal kaynaklı
besinler oluşturmaktadır (Et, süt, hayvansal yağlar gibi).
Pek çok kanıt, diyetle KKH arasındaki güçlü bağı göstermekte olup, diyetin
serum kolesterol düzeyinde önemli bir belirleyici olduğuda kanıtlanmıştır.
Diyette kolesterol yüksek düzeyde olsa bile, balık yağının bulunması P/S
oranının yüksek olması kan lipidlerinin yükselmesini önlemektedir
(Ergüven 2000).
18
2.4.2.9.2. Diyetin toplam yağ içeriği
Yağların birinci fonksiyonu vücuda enerji vermektir. Yağda eriyen
vitaminlerin taşınması, yemeklere lezzet katılması, sindirim sisteminin
rahatlaması yağlar sayesinde mümkündür. Yağlar aynı zamanda yağda
eriyen A, E, D ve K vitaminlerinin vücuda alınabilmelerini sağlarlar ve
insan kanında lipoproteinler adı verilen bileşikler halinde dolaşırlar
(Mercanlıgil 1991). Toplam yağ enerjinin % 25-30’u olmalıdır ve doymuş
yağ asidi oranı düşük olmalıdır. Diyetteki yağın miktarı, türü ve doymuşluk
derecesi serum kolesterol düzeyini etkilemektedir (Ergüven 2000, Timur
1997).
Yağların diğer bir sınıflandırması da yapılarını oluşturan yağ asitlerine göre
yapılabilir. Yağ asitleri arasında çift bağlantısı olmayan yağlara doymuş yağ
asitleri adı verilir. Fazla miktarda tüketilen doymuş yağlar kandaki CHOL,
LDL ve TG düzeyini yükseltirler. Bu bakımdan miktarları sınırlı
tutulmalıdır. Bu yağlar doğal olarak hayvansal besinlerin hepsinde, bazı
sebze türlerinde bulunur. Yağ asitlerinin arasında çift bağlantıları olanlara
ise doymamış yağ asitleri adı verilir. Tek çift bağa sahip olanlar tekli
doymamış yağ asitleri, birden fazla çift bağa sahip olanlar ise çoklu
doymamış yağ asitleri (ÇDYA) olarak adlandırılır. ÇDYA bitkisel yağlarda,
balık yağında, margarinlerin çoğunda, fındık yağında ve tohumlarda
bulunur. Örneğin ayçiçek, mısır, susam, soya ve ceviz yağında bulunur.
Hindistan cevizi ve palmiye yağı çoklu doymamış yağlardan daha çok
doymuş yağlara eğilimlidir. Doymuş yağların yerine çoklu doymamış
yağlar kullanıldığı zaman total CHOL, LDL ve TG’ler, tekli doymamış
yağlara göre çok daha önemli bir şekilde düşüş sağlar ama HDL-CHOL’ü
de bir miktar düşürür. İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan metabolik ve
epidemiyolojik çalışmalar genellikle çoklu doymamış yağların yüksek
düzeylerde alımlarının lipoprotein metabolizması ve kardiyovasküler
sağlığa yararlarının olduğu görüşünü desteklemektedir. Daha güncel veriler
ise ÇDYA’dan zengin bir diyetin vitamin E gibi antioksidanlar tarafından
yeterince korunamadığını, dolayısıyla LDL-CHOL oksidasyonunu artırarak
yüksek ateroskleroz riski taşıdığını göstermektedir (Ergüven 2000).
Tekli doymamış yağ asitleri özellikle zeytin, tohum, et, yer fıstığı ve
avokado da bol bulunur. Doymuş yağ asitlerinin yerine kullanıldığı zaman
total CHOL, LDL ve TG azalır, HDL değişmeden kalır veya az miktarda
artar (Ergüven 2000).
19
Yağ asitleri içerikleri farklı, tereyağı, zeytinyağı, ayçiçek yağı ve bu üç
yağın karışımı ile deney hayvanlarında yapılan çalışmada, en yüksek kan
CHOL değeri tereyağı verilen grupta gözlenmiştir. Zeytinyağı ve çiçek
yağının CHOL düşürücü etkisi benzer bulunmuştur. Ancak zeytinyağı
verilen grubun HDL-CHOL düzeyi çiçek yağı alandan daha yüksektir. Bu
üç tip yağdan hazırlanan karışımı alan grupta da zeytinyağı alan gruptaki
değerler elde edilmiştir (Baysal 1992).
Dünyada kalp hastalıklarının en az görüldüğü ülkeler, zeytinyağının yoğun
olarak tüketildiği Akdeniz ülkeleridir. Amerikalı bilim adamı A. Keys
öncülüğünde yürütülen 7 ülke araştırmasında Avrupa’nın Akdeniz yöresi
toplumlarında KKH’dan ölümlerin ABD, Kuzey ve Orta Avrupa
toplumlarına göre daha düşük olduğu saptanmıştır. Bu farklılığın temel
nedeni olarak Akdeniz diyetinin doymuş yağdan düşük, doymamış yağdan
ve antioksidantlardan yüksek olması gösterilmiştir (Komili 2002, Baysal
1998).
2.4.2.9.3. Diyetin toplam karbonhidrat ve şeker içeriği
Diyette yağın azalıp karbonhidratların artması vücudun yağ sentezini
hızlandırır, bu şekilde oluşan hipertrigliseridemi geçicidir. Bazı
araştırmacılar saf şekerin tüketiminin KKH riskini artırdığını ileri
sürmektedir. Sükrozdan zengin diyet serum trigliseridini yükseltir.
Karbonhidrattan zengin diyet alımında katabolizmanın artmasına bağlı
olarak HDL düzeyleri düşerken LDL düzeyleri yükselebilmektedir
(Ergüven 2000).
2.4.2.9.4. Diyetin enerji dengesizliği
Diyetin enerji dengesizliği sonucu oluşan şişmanlık, yetişkinlerde 20-40
yaşlar arasında kalp-damar hastalıkları riskini arttırmaktadır. Aşırı kalori
alımı VLDL ve TG’lerin artmasına neden olur (Ergüven 2000). Şişmanlıkta
vücuttaki yağ dokusunun artması, TG metabolizmasının hızlanmasına,
serum CHOL düzeyinin yükselmesine ve kalp damar hastalıklarının
gelişmesine neden olmaktadır (Sağlam 2000).
2.4.2.9.5. Diyetin posa içeriği
Diyet posası suda çözünürlük yönünden çözünür ve çözünmeyen posa
olarak ikiye ayrılır. Suda çözünmeyen posa genellikle selüloz, hemisellüloz
ve ligninden oluşmuştur. Suda çözünür posa pektik öğeler, sakız ve
20
benzerlerinden oluşmuştur. Suda çözünür posa, total ve LDL-CHOL’ünü
düşürerek KKH riskini azaltmaktadır (Ergüven 2000). Bu yüzyılın başından
beri bitkisel diyet proteinlerinin kan lipidlerini düşürücü özelliği
bilinmektedir. Soya proteini, yüksek serum CHOL’ü bireylerde total ve
LDL-CHOL’de azalmaya neden olmaktadır (Akgül ve Köksal 1999).
Diyette yulaf ezmesi, yulaf kepeği gibi ürünlerin kan CHOL düzeylerini
düşürücü etkisinin çeşitli araştırmalarla saptanması üzerine, bu tür doğal
besinlere doğru insanların ilgisi artmaktadır. Yapılan bir araştırmada; yulaf
yedirilen kişilerin kan CHOL, LDL-CHOL, VLDL-CHOL ve TG
düzeylerinde anlamlı derecede düşüşler belirlenmiştir (Sürücüoğlu 2001).
2.4.2.9.6. Vitaminlerin etkisi
E vitamininin hücre membranını ve LDL’nin oksidasyonu ile platelet
agregasyonunu önlediği, Angina Pektoris belirtilerini azalttığı bildirilmiştir.
Bunlardan dolayı koroner kalp hastalığı riskini azaltır. E vitamininden
zengin sert kabuklu meyveler (ceviz, fındık, fıstık vb.), tam tahıl ürünler
(buğday özü), kurubaklagiller ve yeşil yapraklı sebzelerin alımı
arttırılmalıdır. Kan düzeyi düşük, kalıtımsal ve çevre koşulları yüzünden
yüksek riskli olanlara günlük 100-400 mg ek alım önerilebilir. C
vitamininde E vitaminine benzer bir etkisi vardır. Sigaranın zararlı etkisini
azaltır. HDL-CHOL’ünü yükselttiği bildirilmiştir. Kan düzeyi düşük,
oksidatif stres riski yüksek, taze sebze meyve tüketmeyenlere bölünmüş
dozlarda günlük 500 mg önerilebilir (Baysal 2000).
Kanda homosisteinin yükselmesi kalp hastalığı için risk faktörüdür. B2 ve
B12 vitaminleri homosistein metabolizmasında etkindir. E ve C
vitamininden zengin diyette yağsız süt ürünleri, biraz derisiz beyaz et veya
yumurta bulunması bu vitaminlere olan gereksinmeyi karşılar (Baysal
2000).
2.4.2.9.7. Mineraller
Bakır (Cu), magnezyum (mg), krom (Cr), çinko (Zn), kalsiyum (Ca),
selenyum (Se) gibi mineral ve iz elementlerin de diyetlerdeki azlığı ya da
fazlalığının kardiyovasküler hastalıkların orjininde etkili olduğu kabul
edilmektedir. Mg yetersizliğinde elektro-kardiyografik değişiklikler,
aritmiler, ani ölümler, fokal nekrozis, kalsifikasyon, myokardium fibrozis
gibi semptonlara neden olmaktadır. Serum Mg seviyesinin düşmesi sonucu
akut Mİ oranları da artmaktadır. Mg Mİ’den koruyucudur. Organizmada
Mg yetersizlikleri damarların intima tabakasında incelme, kalınlaşma ve
21
kireçlenme meydana getirmektedir. Bunlardan başka Mg yetersizliği plazma
lipidlerindeki yağ asit örüntüsünü etkilemekte, serumda VLDL-CHOL ve
LDL-CHOL değerleri artarken, HDL-CHOL değerleri ise azalmaktadır.
Bütün bu değişiklikler insan ve deney hayvanlarında atherosklerozisin
gelişimini hızlandırmaktadır (Sürücüoğlu 1992). Klinik çalışmalar ilave Zn
verilmesinin lipoprotein metabolizmasını etkilediğini göstermiştir.
Çinkonun diğer minerallerle ilişkisi kardiyovasküler hastalık oluşumunda
önemlidir. Diyette Zn/Cu oranının yüksekliği serum CHOL
konsantrasyonunu artırmaktadır. Bu durumun Cu alımının azlığında
meydana geldiği bildirilmektedir. Aşırı Zn alımı kolesterol metabolizmasını
etkiler ve vasküler plakların oluşmasına neden olur. Demirin (Fe) aşırı
miktarda alımı KKH riskini serbest radikal üretimini artırarak ve LDL
oksidasyonuna katkıda bulunarak artırır. Erkek ve menapoz sonrası kadınlar
kırmızı et tüketimini sınırlamalıdır. Selenyum yetersizliğinde platelet
agregasyonu artmaktadır. Na, Ca, Mg ve potasyum kan basıncının kalp
kasının düzenli çalışmasında etkindirler. Kan kalsiyum düzeyinin düşmesi
kalp spazmı ve yetersizliğine neden olabilir (Sürücüoğlu 1992, Ergüven
2000, Baysal 2000).
2.4.2.9.8. Tuz
Kalp hastalarının beslenmesinde tuzun önemi büyüktür. Bildiğimiz mutfak
tuzu Na ve klordan yapılmıştır. Kalp hastaları için önemli olan Na’dur. Tuz
tüketimi ile hipertansiyon arasında doğrusal bir ilişki vardır. Na alımı
artınca vücutta Na birikimi olmaktadır. Bu durum kan hacmini ve hücre
dışı sıvı hacmini artırmaktadır. Böylece kan basıncı yükselmektedir. Tuzun
aşırı tüketimi hipertansiyona neden olarak KKH’na risk etmeni
oluşturmaktadır (Timur 1997).
2.4.2.9.9. Kafein
Son yıllarda kafeinin kardiyovasküler hastalıklara ve özelliklede kan
basıncına etkisi tartışılmaktadır. Kafein; kahve, çay ve kolalı içeceklerde
bulunduğu ve yaygın olarak tüketildiği için dikkatleri üzerine çekmektedir.
Ortalama 2-3 fincan çay kafeini alınmamış kahve ile alınan 150 mg kadar
kafeinin kan basıncında 15 dak. içinde 5-15 mm/Hg artış yaptığı ve 2 saat
kadar sürebileceği, bu süre içinde kalp atım hızını artırabileceği
bildirilmiştir. Bu etkilerin, kafein alma alışkanlığı olan ve olmayanlarda, 12
saat ve daha uzun süre kafeinden uzak durduktan sonra görüldüğü öne
sürülmüş, bu sonuçlar kafeine uyum sağlamayla açıklanmıştır (Timur
1997).
22
2.5. Koroner Anjiyografi (KAG) İşlemi
KAG ilk kez 1959 yılında Mason Sones tarafından Cleveland Clinic’te kol
atardamarından girilip kalbe ulaşılarak (transbrakial) gerçekleştirilmiştir.
Daha sonra 1967 yılında Melvin Judkins tarafından kasık atardamarından
girilme (transfemoral) yönteminin tanıtılmasıyla bu işlem daha yaygın
biçimde uygulanır hale gelmiştir. KAG, koroner arter hastalıklarının
tanısında yaygın olarak kullanılan invazif bir yöntemdir. KAG, koroner
arter hastalığının tanısı ve şiddetinin tayin edilmesinde bütün diğer testlerin
üzerinde olan özel yerini halen korumaktadır. Diagnostik değerinin yanı sıra
son yıllarda koroner arter hastalığının tedavisine ilişkin girişimsel yöntemler
(koroner anjiyoplasti, aterektomi, stent uygulamaları) KAG’nin önemini
daha da arttırmıştır (Kültürsay ve Türkoğlu 1990, Birak vd 1998).
KAG işlemi kasıktan veya koldan atardamarlar yoluyla özel bir kateterin
kalbe kadar ilerletilip koroner damarların çıkış deliklerine yerleştirilerek
buradan radyoopak madde denilen bir maddenin koroner damarlar içine
verildikten sonra damarların görüntülerinin filme kaydedilmesi ile yapılır.
Aynı işlem sırasında kalbin sol karıncığına (sol ventrikül) da opak madde
verilerek kalp fonksiyonları ve mitral ve aort kapaklarında yetmezlik olup
olmadığı araştırılır. KAG işlemi ile epikardial, büyük ve orta boydaki
damarların anatomik dağılımı, damar lümenindeki düzensizlikler,
daralmalar, daralmaların şekli (ekzantrik, konsantrik), daralmanın tipi,
daralmanın derecesi, tıkanması, genişlemesi, anomalileri ve bypass
damarlarının durumu görülmektedir. KAG sonucuna göre ilaçla tedavi,
balon anjiyoplasti (PTCA) veya koroner bypass (bypass) kararı verilir
(Birak vd 1998, www.kalpvedamar 2003).
2.5.1. Koroner anjiyoplasti
1977 yılında Andreas Gruntzig tarafından perkütan transluminal koroner
anjiyoplastinin (PTCA) tanıtılması koroner arter hastalığının tedavisinde
yepyeni bir dönemi başlatmıştır. Bu yöntem 1977’den 1982’ye kadar yalnız
tek damara ve sınırlı merkezlerde uygulanmıştır. Özellikle 1982 yılında
Simpson ve arkadaşları tarafından yeni tip yönlendirilen guide wire
sisteminin tanıtılmasıyla birlikte PTCA’nın uygulama alanı genişlemiş ve
bu yöntem yaygın kabul gören rutin bir prosedür haline gelmiştir. 1985’ten
itibaren dünya çapında ve birden fazla darlıklı damarlara da uygulanmaya
başlanmış, ancak 1990’ların sonlarında, trombolitik tedaviden üstünlüğünün
23
gösterilmesiyle daha da popüler olmuştur (Kültürsay ve Türkoğlu 1990,
Birak vd 1998, Töre 2000).
PTCA, KAG ile belirlenen damarlardaki darlıkların balon kateteri ile
genişletilmesi işlemidir. Hekim tek başına PTCA işlemi ile darlığın
emniyetle açılamayacağını ve erken dönemde tekrar daralabileceğini
düşünüyorsa STENT denilen kafes şeklinde bir yapıyı damara destek olmak
üzere yerleştirir. İşleme giren hastaların % 40’a varan kısmında restenoz
(tekrar daralma) gelişebilir ve 2. bir PTCA veya bypass ameliyatı
gerekebilir. (Töre 2000, Rabat 2002).
2.5.2. Koroner bypass ameliyatları
KAG sonucuna göre önemli damar hastalıklarının varlığı durumunda,
özellikle kalp fonksiyonlarını KAH nedeniyle bozulduğu durumlarda
genellikle operasyon gereklidir. Bypass ameliyatında genel prensip tıkalı
damarın alt kısmına kan akımının tekrar ulaşmasını sağlamaktır. Bu işlem
göğüs kemiğinin arkasından çıkarılan internal mammary arter (IMA),
koldan alınan radyal arter, bacaktan alınan safen ven gibi damarları köprü
gibi kullanarak tıkalı damarın altındaki bölüme agızlaştırma şeklinde
sağlanır. Bypass ameliyatlarında gereken bütün damarlara bypass yapılabilir
(www.kalpvedamar 2003).
2.5.3. Elektro fizyolojik çalışma (EPS)
İlk kez 1969 yılında His demeti elektrokardiyogramının yazdırılmasından
bu yana EPS alanında büyük aşamalar olmuş ve bugün kalbin tüm iletim
sisteminin değerlendirildiği, çeşitli aritmilerin analiz edilebildiği,
farmakolojik ajanların etkilerinin araştırıldığı, programlı stimülasyon
yapılabilen hatta terapötik girişimlerin yapılabildiği bir çalışma haline
gelmiştir (Kültürsay ve Türkoğlu 1990).
2.6. Kaynak Araştırması
Starnford et all (1986), sigarayı bırakmanın kilo alımı, metabolik hız, enerji
tüketimi ve kan lipidlerine üzerine etkisini incelemişlerdir. Bu amaçla son 5
yıl içinde günde 1 paket sigara içmekte olan sağlıklı 48 kadını sigarayı
bıraktıktan 48 gün sonra araştırma kapsamına almışlardır. Sigara içilen
dönemde günlük ortalama enerji tüketimi 1765 kkal iken, sigarayı
bıraktıktan sonra 1992 kkal’a çıkmış, (net artış 227 kkal/gün), bu süre
içinde ortalama 2.2 kg kilo alımı olmuş, kazanılan ağırlığın % 96’sının yağ
24
kitlesi olduğu hesaplanmıştır. Tekrar sigara içmeye başlayan deneklerin
10’u tekrar sigara içmeye başladıktan 1 yıl sonra eski kilolarına inmişlerdir.
3 denek 1 yıl sigara içmediklerinde ortalama 8.2 kg ağırlık kazanmışlardır.
Bir adet sigara içilmeden ve içildikten sonra O2 tüketimi ölçülerek enerji
değerleri içim öncesi 0.92 kkal/dakika, içim sonrası 0.94 kkal/dakika
bulunmuştur. Sigara bırakıldıktan sonraki dönemde yapılan deneyde 1 adet
sigara içilmeden ve içildikten sonra metabolik hız aynı (0.89 kkal/dakika)
bulunmuştur. Bu verilerden sigara içmenin metabolik hızı etkilemediği
sonucuna varılmıştır. Sigara bırakıldıktan 48 saat sonra HDL-CHOL
düzeyinde % 15 (istatistiksel olarak önemli) artış gözlenmiş, total CHOL’de
biraz artış olmasına karşın fark istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır.
Tekrar sigara içmeye başlayanlarda HDL, 1 yıl sonraki eski düzeyine
yükselmiştir. Sigarayı bırakanlarda görülen kilo alımını metabolik hızda
yavaşlamadan çok, enerji tüketiminin artmasından kaynaklandığı
belirtilmiştir. Bu bulgu, daha önce yapılan bir araştırmadaki sigaranın
metabolik hızı artırmasından dolayı, sigara bırakmanın kilo alımına neden
olduğu yolundaki bulguyu desteklememektedir. Buna karşın sigara
bırakmanın kilo alımına neden olduğu, sigara bırakanlara enerji
harcamalarını artırıcı, enerji alımlarını azaltıcı yönde öneriler yapılmasının
gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Albrink ve Ullrish (1987), yüksek karbonhidratlı diyet alan erkeklerde diyet
sakkorozu ile posanın serum lipitleri üzerine etkisini incelemek amacıyla
yaptıkları çalışmada, yaşları 22-35 arasında değişen 24 sağlıklı erkeği
yüksek karbonhidrat içeren ve enrjinin % 0, 18, 36, 52’si sakkarozdan gelen
diyetle beslemişlerdir. Her bir diyete düşük posa (14 gr’dan az) ve yüksek
posa (34 gr’dan çok) eklemişlerdir. Enerjinin % 36 ve % 52’si sakkarozdan
gelen diyet döneminde TG’lerde önemli yükselme gözlenmiş, yüksek posa
bu yükselişi biraz düşürmüştür. Enerjinin % 0 ve 18’i sakkarozdan geldiği
dönemde yüksek sakkarozlu döneme göre düşük dansiteli lipoprotein ve
CHOL düzeyi düşük bulunmuştur. Diyette karbonhidratın yükselmesiyle
yüksek dansiteli lipoprotein düzeyi de düşmüştür. Yüksek posa CHOL ve
lipoprotein düzeylerini etkilememiştir.
Taşçı vd (1988), ekmek içinde verilen buğday kepeğinin Tip II diabetli
hastaların kan, şeker ve lipidlerine etkisi üzerine yaptıkları çalışmada, yaş
ortalaması 54.2±2.9 yıl olan 14 bireyi incelemişlerdir. Hastalara
uyguladıkları diyete ek olarak 15 gün süreyle her öğünde 15 g olmak üzere
günlük 45 g buğday kepeği ekmek içinde verilmiş. Başlangıçta ve kepekli
ekmek tüketiminin son günü hastaların 5 günlük idrarları toplanmış, açlık
ve postprandial kan şekeri, serum lipid ve minarellerini saptamak için kan
25
örnekleri alınmıştır. Kepek tüketimiyle AKŞ ortalama 147.0±10.7 mg/100
ml’den 126.4±11.1 mg/100 ml’ye (p<0.01), I. postprandial kan şekeri
173.9±16.4 mg/100 ml’den 150.9±17.5 mg/100 ml’ye (p<0.01), II.
postprandial kan şekeri 174.3±18.7 mg/100 ml’den 161.3±24.8 mg/100
ml’ye (p>0.05), serum CHOL’ü 225.8±22.7 mg/100 ml’den 202.6±13.3
mg/100 ml’ye TG 204.6±32.3 mg/100 ml’den 123.5±19.8 mg/100 ml’ye,
total lipid 703.6±41.4 mg/100 ml’den 662.1±30.9 mg/100 ml’ye düşmüştür.
Ancak sadece serum TG düzeyindeki düşme istatistiksel yönden önemli
bulunmuştur (p<0.02). Serum hastaların, Fe, Zn düzeyleri ile demir bağlama
kapasitesinde ise önemli değişmeler gözlenmemiştir. Kepek alımıyla idrarla
atılan şeker miktarı 2.05±1.31 g/gün’den 1.13±0.75 g/gün’e kadar düşmekle
birlikte fark istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur.
Fordyce et all (1989), şişman kadınlarda zayıflamak ve kan lipidlerinin
düşürülmesinde tam tıkalı buğday tanesinden özel hazırlanmış ürünün
kullanımı üzerinde bir çalışma yapmışlardır. Protein içeriği yüksek buğday
tanesi öğütüldükten sonra, mısır özü yağı katılıp hava ile hacminin 5 katı
kadar genişletilerek elde edilen ürünün kilo kaybı ve kan lipitleri üzerine
etkisi 1000 kalorilik diyetle karşılaştırılmıştır. Özel buğday ürününden
yapılan yemeğin enerjisi de 1000 kalori civarında tutulmuştur. Özel buğday
ürününün başlıca özelliği yüksek posalı olmasıdır. Şişman kadınlar iki
gruba ayrılarak biri standart düşük kalorili diyet, diğeri aynı kalori
değerinde özel buğday ürününden yapılan yemekle 12 hafta beslenmişlerdir.
İlk 6 haftada özel buğday ürünü alanlarda ortalama kilo kaybı 3.9 kg iken,
diğerinde 2.8 kg olmuş, ikinci 6 haftalık dönemde özel buğday ürünün
olanlarda 1.6 mg kilo kaybı olurken diğer grupta zayıflama olmamıştır. Özel
buğday ürünü serum CHOL ve TG’lerinde de düşme sağlamış ve
zayıflamada bu ürünün güvenli olarak kullanılabileceği belirtilmiştir.
Kestin et all (1989), kan lipit düzeyi normal olan bireylerde diyet
CHOL’ünün kan CHOL’üne etkisini incelemişler, plazma CHOL düzeyleri
(ortalama 5.3 m mole/L) olan 25 kişi 4 hafta süre ile alıştıkları yüksek yağlı
diyetle beslenmişler daha sonra denekler iki gruba ayırarak birine, enerjinin
% 40’ı yağdan (çoklu doymamış/doymuş yağ oranı 0.4), diğerine enerjinin
% 35’i yağdan (çoklu doymamış/doymuş yağ oranı 1.0) gelen diyet
vermişlerdir. Her iki diyetin CHOL içeriği 190 mg olarak ayarlanmıştır. 4
hafta sonunda grupların diyeti değiştirilmiş, diyete 520 mg CHOL eklenmiş,
yüksek yağlı diyet alan grup, yağ tipi değiştirilmiş diyet almaya başlayınca
LDL-CHOL’de % 15 azalma gözlenmiş. Diyete CHOL eklenmesi
HDL2’nin HDL3’e oranını yükseltmiştir. Düşük yağlı diyet alan bireylerde
ise diyete CHOL eklenmesi, plazma CHOL düzeyini yükseltmiştir. Diyette
26
CHOL’ün sınırlanmasının, CHOL düzeyi yüksek bireylerde yararlı olacağı,
CHOL normal kişilerde herhangi bir yarar sağlamayacağı sonucuna
varılmıştır.
Subbiah et all (1989), erken yaşlarda kısa süre aşırı CHOL alımının
arterlerde değişmeye ve plazma CHOL’ünün normalleştirilmesi sonucundan
alınan cevap üzerine tavşanlarda bir çalışma yapmışlardır. Sütten kesilen
tavşanlar 6 hafta süre ile % 0.25 CHOL’lü diyetle beslenmiş, bu sürede
plazma CHOL’ünün yükseldiği, aortta CHOL sentezleyen enzim
aktivitelerinde artış olduğu görülmüştür. Plazma CHOL düzeyi 9 haftalık
dönemde normalleştirilmiş ve daha sonra tekrar CHOL’lü diyetle beslenme
yapılmış, hayvanların aortlarında CHOL esterlerinin biriktiği, plazma
CHOL düzeyinin normalleşmesiyle bu değişikliğin düzeltilemediği
gözlenmiştir. Sonuçlar erken yaşlardaki CHOL’ü yüksek diyetlerin
sonradan düzeltilemeyen damar sertliği oluşturabileceğine dikkat
çekmektedir. Ancak, araştırma kolesterole duyarlı tavşanlar üzerinde
yapıldığından bu bulguyu insanlara uygulamak için diğer hayvan türleri
üzerinde de bu tür çalışmaların yapılması gerektiği önerilmiştir.
Edington et all (1990), düşük yağlı, yüksek posalı diyetle beslenen
deneklerde diyet kolesterolüne serum lipitlerinin yanıtı üzerine yaptıkları
çalışmada, düşük yağlı, yüksek posalı diyet alan 58 deneğe birinci ayda
haftada 9 yumurta, ikinci ayda sıfır, üçüncü ayda tekrar 9 yumurta
yedirilerek diyette CHOL değişiminin kan lipitlerine etkisi ölçülmüşlerdir.
Deneklerin haftada 9 yumurta yedikleri dönemde günlük CHOL alımları
409 mg, yumurtasız dönemde 88 mg olarak saptanmıştır. Yumurta ile
CHOL’ün arttırılması ve azaltılması serum lipitlerini önemli ölçüde
etkilememiştir. Diyetin doymuş yağ miktarı azaltıldığında, günlük CHOL
alımının 400 mg’ın altına düşürülmesinin serum lipitleri üzerine önemli bir
etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır. Buna göre diyetleri çoğunlukla bitkisel
besinlerden oluşan katı yağları fazla kullanmayan kişilerin her gün bir
yumurta yemelerinin bir sakıncası olmayacağı sonucuna varmışlar.
Flaten (1990), balık yağı konsantresinin kardiyovasküler hastalıklara
etkisini belirlemek için yaptığı çalışmada, yetişkin sağlıklı 64 kişiye %
55’ini n-3 yağ asitlerinin oluşturduğu özel hazırlanmış balık yağı
konsantresini günde 14 gramlık dozlar şeklinde 6 hafta süreyle vererek
kardiyovasküler risk faktörleriyle ilgili göstergelere bakmıştır. Balık yağı
verilmesinin sonunda plazma fibrinojende % 13, serum TG’lerinde % 22
düşüş olmuş, balık yağı eklenmesine son verildikten 3 hafta sonra değerler
eski düzeyine dönmüştür. Balık yağı verilen sürede plazma ve kırmızı
27
hücrelerin fosfoliplerindeki EPA’nın araşidonik aside olan oranında önemli
artışlar gözlenmiştir. Balık yağı verilen dönemde HDL CHOL’ü ve
HDL2’de düşme eğilimi görülmüş, kan basınçlarında, serum CHOL’ünde,
glutamat transferaz aktivitesinde, kan şekerinde, monosit LDL alıcılarının
aktivitelerinde gruplar arasında faklılık gözlenmemiştir. Balık yağı
alımından etkilenen en önemli kardiyovasküler risk faktörünün fibrinojen
düzeyindeki düşüş olduğu sonucuna varılmıştır. Araştırmada kullanılan
balık yağı dozunun günlük yaşamda önerilemeyecek düzeyde olduğu
belirtilmiştir.
Uçar (1990), diabetik ve nondiabetik hiperkolesterolemik bireylerde,
kolesterolü kısıtlı diyetin ve bu diyete eklenen kepeğin kan CHOL düzeyine
etkisini saptamak için yaptığı araştırma kapsamına CHOL’ü 250-350 mg/dL
arasında olan hiperkolesterolemik nondiabetik 20 hasta almıştır.
Hiperkolesterolemik nondiabetik gruptan rastgele seçilen 10 hastaya sadece
düşük CHOL’lü diyet verilirken, bu gruptaki diğer 10 hastaya da düşük
CHOL’lü diyete ek olarak günde 30 gram kepek verilmiştir. 3. hafta
sonunda CHOL düzeyleri kontrol edilmiştir. Araştırmanın sonucunda; her
iki grupta da serum CHOL düzeyinde % 10 civarında bir düşüş sağlanırken,
CHOL’ü kısıtlı diyete günde 30 gram buğday kepeği eklenmesinin
kolesterol düzeyine ayrıca olumlu bir etkisi olmadığı belirlenmiştir.
Uz ve Emmioğlu (1991), çeşitli kalp-damar sistemi problemine sahip
bireylerde, nane ve kekik bitkilerinin kaynatılıp içilmesinin kan CHOL, TG,
HDL, total lipid ve glikoz gibi parametrelere olan etkileri 8 denek üzerinde
1 ay süreyle incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre hazırlanan bu
karışımın HDL ve TG üzerine önemli bir etkisi saptanmamıştır. Fakat kan
CHOL’ü, total lipid ve glikozda sırasıyla % 6.8, % 3.4, % 19.3’lük
düşüşlere sebep olduğu bulunmuştur.
Emmioğlu ve Pekcan (1992), beden kitle indeksi ile kan lipitleri, deri
kıvrım kalınlığı, bel/kalça oranı, enerji alımı ve harcaması arasındaki
ilişkiyi saptamak amacıyla yaptıkları çalışmayı BKI (kg/m²) 20’in altında,
20.0 – 24.9, 25.0 – 29.9 ve 30 üzerinde olan 120 yetişkin üzerinde
yürütmüşlerdir. Araştırma sonuçlarına göre erkek ve kadınlarda değişik
BKI derecelerine göre yaş, deri kıvrım kalınlığı, vücut yağ yüzdesi,
bel/kalça oranı ile ayrıca total lipit, CHOL, CHOL fraksiyonları (HDL,
LDL, VLDL), TG, AKŞ, kan basıncı ile korelasyonlar önemli bulunmuştur
(p<0.05). BKI’nin 20-24.0 arasında tutulmasının kişinin sağlığının
korunmasında önem taşıdığı belirtilmiştir.
28
Hasipek ve Sürücüoğlu (1992); et ve nohutla hazırlanmış diyetlerin ratların
serum; total lipidleri, total protein ve albümin değerleri üzerine etkisini
incelemek amacıyla yaptıkları çalışmada, et diyetiyle beslenen ratların
serum; total lipid, TG, total CHOL, HDL-CHOL, LDL-CHOL, VLDLCHOL, total protein ve albümin düzeylerini nohut diyetiyle beslenen
ratların serum düzeylerinden yüksek bulmuşlardır. Yapılan istatistiksel
analiz sonucunda da; et ve nohut diyetiyle beslenen grupların ortalama
serum total lipid, TG, total CHOL, LDL-CHOL, VLDL-CHOL ve albümin
değerleri arasındaki farklılıkların önemli (P< 0.05), HDL-CHOL ve total
protein değerleri arasındaki farklılıkların ise önemsiz olduğu
belirlemişlerdir (P> 0.05)
Ilgaz (1992); 15-17 yaş grubu 40 kız 40 erkek adölesanda KKH
faktörlerinin saptanması üzerine yaptığı çalışmada erkeklerin % 45’inin,
kızların % 65’inin ailesinde, kalp, şeker hastalığı veya hipertansiyon
olduğunu saptamıştır. Hastalıkların ailede görülmesi açısından kız ve
erkekler arasında fark bulamamıştır (P>0.05). CHOL, TG ve LDL-CHOL
ortalama değerlerinin kızlarda erkeklere kıyasla daha yüksek olduğunu
görmüştür. Kan lipitlerinin ortalamalarının iki grup arasındaki farkını ise
istatistiksel olarak önemsiz bulmuştur (P>0.05).
Gürpınar vd (1995), koroner arter hastalarında sekonder prevensiyon
üzerine yaptıkları çalışmada, yaş dağılımı 35-65 arasında olan 20 Mİ
geçiren hastayı takip etmişlerdir. 10 hasta Mİ’den sonra rehabilitasyon
programına alınarak, kalistenik hareketler ve treadmil’le kombine bir
egzersiz programı uygulanmış, bir ay süren rehabilitasyon programında,
egzersizler esnasında EKG, nabız ve tansiyon takibi düzenli olarak
yapılmıştır. Çalışma sonunda rehabilitasyon ve kontrol grubu vücut yağ
oranı, total CHOL, HDL-CHOL, LDL-CHOL, TG değerleri açısından
karşılaştırılmış ve rehabilitasyon grubunda bu değerlerin normal değerlerine
yaklaştığı saptanmıştır.
Sürücüoğlu (1995), Selçuk Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi
Kardiyoloji Kliniğinde aterosklerotik kalp hastalığı tanısı konmuş hastaların
bazı risk faktörlerinin incelemek amacıyla planlayıp yürüttüğü çalışmasında
40-79 yaşları arasında , 45 erkek ve 28 kadın toplam 78 hastayı araştırma
kapsamına almıştır. Araştırmadan elde edilen verilere göre; hastaların
ortalama yaşı 57.22±1.24, vücut ağırlığı 75.37±1.14 kg, boy uzunluğu
166.49±1.13 cm’dir. Hastaların % 58.90’ının yemeklerini tuzlu, %
41.10’unun ise tuzsuz yedikleri, yemeklerinde en çok margarin + bitkisel
sıvı yağ kullandıkları, erkek hastaların % 37.78’inde, kadın hastaların ise %
29
39.29’unda hastalığın yeni teşhis edildiği belirlenmiştir. Araştırmada
hastaların % 68.49’u alkolü, % 36.99’u ise sigarayı hiç içmediklerini
belirtmişlerdir. Hastaların kan basınçları ile yemeğin tuzlu ya da tuzsuz
yenmesi, sigara içimi, alkol alımı, vücut ağırlığı ve yaşları arasında
istatistiksel olarak önemli bir ilişki bulunamamıştır.
Koçoğlu vd (1996), Sivas Ulaş Eğitim Araştırma Bölgesinden küme
örnekleme ile seçilen 12 köyde 30 yaşın üzerindeki 1061 kişide yaptığı
çalışmasında, bölgedeki hipertansiyon sıklığını ve etkileyen faktörleri
araştırmış, kişilerin % 22.8’inin kan basıncının yüksek, % 6.5’ininkini ise
sınırda bulmuştur. Daha önceden hipertansiyon tanısı konan 167 kişiden %
60.4’ünün hala hipertansif olduğu görülmüştür. Yeni saptanan
hipertansiflerin oranı % 58.0 olarak belirlenmiştir. Yapılan analizlerde
hipertansiyon sıklığının yaşla birlikte arttığı, kilosu normal olanlarda, sigara
içmeyenlerde ve az alkol kullananlarda düşük olduğu, cinsiyete ve tüketilen
yağ türüne göre önemli farlılık göstermediği saptanmıştır. Tuz tüketimi
açısından değerlendirme yapıldığında ise daha önceden hipertansiyon
olanlar hariç tutulduğunda önemli bir ilişki bulunmamıştır.
Kahraman vd (1998), şişman kadınlarda, hipertansiyon sıklığı ile vücut yağ
miktarı ve dağılımı ilişkisi üzerine yaptıkları çalışmayı, İstanbul Tıp
Fakültesi, İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Şişmanlık Polikliniğine başvuran
1265 şişman kadın hasta üzerinde yürütmüşlerdir (ortalama yaş
37.66±11.67 yıl). Vücut kitle indeksinin (BKI) 27 kg/m²’in üzerinde
bulunması obezite kriteri olarak kabul edilmiştir. Şişman hasta grubunda
çeşitli antropo-plikometrik ölçümler yapılmış, biyoşimik, hematolojik ve
hormonal tayinler için kan örnekleri alınmıştır. Sistolik damar basıncının
140 mm Hg ve/veya diastolik damar basıncının 90 mm Hg’nin üzerinde
olması hipertansiyon kriteri olarak kabul edilmiştir. Çalışmaya alınan
hastalardan 775’inde hipertansiyon varlığı saptanmıştır (% 61.26).
Hipertansiyon saptanan hastalarda damar basıncı normal olanlara göre yaş,
ağırlık, BMI, CHOL, TG, glukoz, ürik asit, bel/kalça oranı anlamlı olarak
daha yüksek bulunmuştur. Hipertansif şişman kadın hastalarda hem total
vücut yağ düzeyi (ağırlık ve BMI), hem de batın içi yağ miktarının (bel
çevresi, bel/kalça oranı gibi), daha yüksek olduğu dikkat çekmiştir. Ayrıca
hipertansif şişman kadın hastalarda çeşitli metabolik anomalilerin bir arada
bulunduğu santral yağ miktarının da daha yüksek olduğu görülmüştür.
Özerkan vd (1998), diabetik ve nondiabetik hastalarda KAH’nın
anjiyografik olarak karşılaştırması üzerine yaptıkları çalışmada, Ege
Üniversitesi Kardiyoloji Kliniğinde KAG olan 68 diabetik ve 187
30
nondiabetik toplam 255 olgu, retrospektif olarak KAH’nın ciddiyeti
açısından araştırılmıştır. 23’ü kadın (% 34) ve 45’i erkek (% 66) diabetik
olgunun yaş ortalaması 57±7, 49’u kadın (% 26) ve 138’i erkek (% 74)
nondiabetik hastanın yaş ortalaması 55±8 bulunmuştur. Diabetik hastaların
% 37’sinin kan şekerlerini regüle etmek için diyet, % 9’unun insülin ve %
54’ünün oral antidiyabetik kullanmakta olduğu ve sadece % 36’sının kan
şekerlerinin regüle durumda olduğu belirlenmiştir. Diabetik hastalarda çok
damar koroner lezyonu, diffüz hastalık, distal lezyon ve ciddi koroner arter
stenozunun (% 75 üstü darlık) nondiabetik hastalara oranla daha fazla
olduğu, kollateral gelişiminin iyi olması nedeniyle sol ventrikül ejeksiyon
fraksiyonunun bozulmadığı görülmüştür. Koroner arter lezyonlu diabetik
hastaların kan şekeri regülasyonlarının yetersiz olduğu saptanmıştır.
Diabetik hastaların ciddi KAH riski açısından yakın takip altında
tutulmaları ve kan şekeri regülasyonlarının yeterli yapılması gerektiği
sonucuna varılmıştır.
Yeşilbursa vd (1998), KAG’si yapılan 95’i kadın, 112’si erkek toplam 207
koroner arter hastası ve KAG’si normal olan 150 olgu (75 kadın, 75 erkek)
üzerinde yaptığı çalışma sonucunda kadın olguların yaş ortalaması 60±7,
erkek olguların yaş ortalaması 56±9, hipertansiyonun (% 66’ya % 46),
diabetes mellitusun (% 27’ye karşı % 67) ve HDL-CHOL düşüklüğünün (%
90’a karşı % 24) erkeklerde daha fazla olduğu saptanmıştır. AÖ, total
CHOL ve TG düzeylerinde iki grup arasında fark bulunamamıştır. Sonuç
olarak kadınlar için de önemli bir ölüm nedeni olan KAH’nın erkeklere göre
daha ileri yaşlarda görüldüğü, risk faktörü olarak erkeklerde sigara ve düşük
HDL-CHOL’ün, kadınlarda ise hipertansiyon ve diabetes mellitusun daha
fazla görüldüğü belirtilmiştir.
Oğuzhan vd (1999), elektif koşullarda KAG yapılan 196 olguda KAG’nin
plazma lipid parametreleri üzerine etkisini belirlemek amacıyla yaptıkları
çalışmada, 12 saatlik açlıktan sonra KAG yapılacak günün sabahında işlem
öncesi ve KAG’den ortalama 24±1 saat sonra periferik venöz kan örnekleri
alınmış, tüm olgulara Judkins tekniği ile KAG ve ventrikülografi yapılmış,
artere girildikten sonra 5000 ünite heparin yapılmıştır. İşlem sırasında
120±20 cc kontrast madde kullanılmıştır. Total CHOL (199.07±3.66
anjiyografi öncesi (AÖ), 185.38±3.39 anjiyografi sonrası (AS) P<0.019, TG
(160±47 AÖ, 148.4±6.49 AS P<0.01). LDL-CHOL (136.8±3.28 AÖ,
126.7±3.26 AS P<0.05) ve VLDL-CHOL (32.8±1.5 AÖ, 29.8±1.4 AS
P=0.03) seviyelerinde KAG sonrasında anlamlı düşme saptanmıştır. İşlem
sonrasında HDL-CHOL seviyesindeki düşme ise istatistiksel olarak anlamlı
bulunmamıştır (34.2±0.7 AÖ, 33.9±0.6 AS). Sonuç olarak bu çalışma,
31
KAG’nin plazma lipid seviyeleri üzerine etkili olduğunu ve bu etkinin
işlemden sonra en 24 saat devam ettiğini göstermiştir. Bundan dolayı da
plazma lipid tayini bu periyotta ve daha uzun süre ertelenmelidir.
Yorgancı (1999), KAG sonucuna göre KAH saptanmış 1049 hastanın lipid
bozukluğu dağılımını değerlendirmek için açlık kan lipid değerlerine baktığı
çalışmada, ortalama yaş 55±9.6, ortalama total CHOL’ü 214±48, LDLCHOL’ü 136±36, HDL-CHOL’ü 41 ±1, trigliseridi 189±145 olarak
bulmuştur. Total CHOL, LDL-CHOL ve TG’in yaşla birlikte belirgin
olarak azaldığını, HDL-CHOL’ün yaşla birlikte arttığını belirtmiştir.
Güneş vd (2000), yetişkin bireylere hiperlipidemi durumunun saptanması
amacıyla yaptıkları çalışmaya Selçuk Üniversitesi Meram Kampüsü’nde
bulunan basit tesadüfi örneklem yöntemiyle seçilen ve 22-55 yaş grubu
içerisinde bulunan, 55’i erkek, 62’si kadın olmak üzere 117 öğretim elemanı
dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda bireylerin % 48.71’inin 200
mg/dL’den daha fazla serum total CHOL değerine, % 22.23’ünün 80
mg/dL’den fazla serum TG değerine sahip bulunduğu saptanmış ve bu
durumun hiperlipidemi oluşumunda önemli bir risk olduğu belirtilmiştir.
Kılıçoğlu (2000), Elazığ ve yöresinde koroner risk faktörlerinin sıklığı ve
beslenme alışkanlığının ateroskleroz yönünden öneminin incelenmesi
üzerine yaptığı çalışmada; araştırmaya aldığı 505’i kadın 495’i erkek 1000
vakayı cinsiyete göre karşılaştırdığında total CHOL, TG, LDL-CHOL,
sigara içimi, alkol kullanımı ve ateroskleroz düşündüren EKG bulguları
erkeklerde kadınlara göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek
bulunmuştur. Obesite ise kadınlarda istatistiksel olarak daha yüksektir.
Diğer risk faktörleri arasında anlamlı fark gözlenmemiştir.
Liu et all (2001), 39876 kadının meyve ve sebze tüketim düzeyleri 1993
yılında saptanmış ve 5 yıl süre ile kardiyovasküler hastalıklar yönünden
izlenmiştir. Bu süre içinde 418 kardiyovasküler olgu belirlenmiştir. Bunun
126’sı Mİ’dür. Yaş, tıbbi bakım ve sigara içimine göre uyarlama yapıldıktan
sonra meyve ve sebze tüketimi ile hastalık riski arasında ters ilinti
saptanmıştır. Yüksek düzeyde meyve ve sebze tüketiminin kardiyovasküler
hastalıklar riskini azalttığı sonucuna varılmıştır.
Temizhan vd (2001), anjiyografik olarak tespit edilen koroner arter
lezyonlarına sigaranın etkisi ve bunun diğer risk faktörleriyle olan ilişkisi
üzerine yaptıkları çalışmada; koroner arterlerinde > % 50 darlık saptanan
259’u erkek 110’u kadın 369 hasta çalışmaya dahil edilmiş ve hastalar
32
sigara alışkanlığına göre gruplandırılmıştır. Koroner arterlerdeki lezyonların
yerleşimi, kollateral dolaşımı ve hastalık skorları belirlenmiştir. İnferior Mİ
geçirme sıklığı sigara içenlerde daha fazla bulunmuştur (P<0.05). Koroner
arter hastalık skoru ve kollateral dolaşım skoru sigara içen ve içmeyen
hastalar arasında anlamlı bir fark göstermemiştir. Multivariate analizlerde
sigaranın lezyon yerleşimine ve hastalıklı damar sayısına anlamlı bir etkisi
bulunmamıştır. Sigara içmeyenlerde yaş ve hiperkolesterolemi, sigara
içenlerde ise sadece diabet, koroner arter skorunu artıran bağımsız
değişkenler olarak saptanmıştır. KAH için risk faktörü olan sigaranın
hastalığın anjiyografik özelliklerine olan etkisi diğer risk faktörlerinin ki
kadar belirgin değildir ve etkisi farklı mekanizmalarla gelişmektedir.
33
3. MATERYAL VE YÖTEM
Bu bölümde araştırma yerinin ve araştırmanın örneklemini oluşturacak
hastaların belirlenmesi, verilerin toplanması, anket formlarının hazırlanması
ve uygulanması beden kitle indeksinin, kan analizlerinin, kan basınçlarının
belirlenmesi ve verilerin değerlendirilmesi ile ilgili konular yer almaktadır.
3.1. Araştırma Yerinin ve Örneklemin Belirlenmesi
Araştırma yeri olarak Ankara ilinde yer alan Özel Çağ Hastanesi seçilmiştir.
Araştırmacının ikamet yerinin Ankara olması, hastaneye çevre illerden,
ilçelerden, belde ve köylerden kişilerin gelmesi, hasta bulma kolaylığı ve
araştırmacının Özel Çağ Hastanesinde çalışıyor olması bu seçimdeki etkili
nedenlerdir.
Bu araştırmada; 02.01.2002 – 31.03.2002 tarihleri arasında Özel Çağ
Hastanesi Kardiyoloji Servisine başvuran ve koroner anjiyografileri yapılan
124 erkek 79 kadın olmak üzere toplam 203 kişi örneklemi oluşturmuştur.
Örneklemi oluşturan hastalar önce doktor muayenesinden geçmişler ve
yapılan kan tahlilleri sonucunda koroner anjiyografisine karar verilerek
hastaneye yatırılmışlardır.
3.2. Araştırma Verilerinin Toplanması
Araştırma verilerinin eldesi için, anket yöntemi, vücut ağırlığı, boy
uzunluğu ölçümlerinin alınması, kan analizleri ve kan basınçları ölçümleri
gerçekleştirilmiştir.
3.2.1. Anket formunun hazırlanması ve uygulanması
Anket formunda yer alan sorular konu ile ilgili kaynaklardan ve bu konuda
daha önce yapılmış olan araştırma sorularından yararlanılarak
hazırlanmıştır. Anket formu; hastalara ilişkin genel bilgileri, hastalık
hikayelerini, diyet tutumlarını, beslenme alışkanlıklarını belirleyen soruları
içermektedir (Ek. 1). Anket formları araştırma kapsamına alınan koroner
anjiyografi yapılacak kişilere, araştırıcı tarafından karşılıklı görüşme tekniği
kullanılarak uygulanmıştır.
34
3.2.2. Beden kitle indeksi
Son yıllarda boy uzunluğuna göre en uygun ağırlık tanımlanmasında BKI,
kullanıldığından araştırmada bu standarttan yararlanılmıştır (Pekcan 1993).
Bunun için BKI = Vücut ağırlığı (kg)/boy m² formülünden yararlanılarak
hesaplamalar yapılmıştır. Hastaların boy uzunlukları ve vücut ağırlıkları
ölçülmüş ve elde edilen sonuçlara göre hastaların BKI’leri; <20 zayıf, 2024.9 normal, 25-29.9 hafif şişman, 30-34.9 şişman, 35-44.9 ise sağlık
açısından riskli olarak değerlendirilmişlerdir.
3.2.3. Kan analizleri
Araştırma kapsamına alınan 203 hastanın tamamının AKŞ, TG ve total
CHOL düzeyleri ölçülmüş, LDL-CHOL ve HDL-CHOL düzeyleri ise
yalnızca 101 hastada incelenebilmiştir.
3.2.4. Kan basınçları
Hastaların diastolik ve sistolik kan basınçları hastanede hemşire tarafından
Erka Perfect Aneroid 0000483 marka tansiyon aletiyle ölçülmüştür.
3.3. Verilerin Değerlendirilmesi
Anket formu ile elde edilen veriler; araştırmacının bilgisayarında SPSS-10
paket
programında
değerlendirilmiştir.
Verilerin
istatistiksel
değerlendirilmesinde mutlak ve yüzde (%) değerleri gösteren çizelgeler
hazırlanmış, khi kare (x²) önemlilik testi ve iki ortalama arasındaki farkın
önemlilik testi uygulanmış, bazı soruların değerlendirilmesinde ise aritmetik
ortalama ve standart sapma hesaplamaları yapılmıştır.
Yiyecek tüketim sıklığının değerlendirilmesinde; T = 5T1 + 4T2 + 3T3 +
2T4 + 1T5 formülünden yararlanılarak, puanlama sistemi kullanılmıştır
(Aktaş 1979). Puanlamadan her gün tüketilen yiyeceklerin frekansı 5,
günaşırı tüketilenlerin 4, haftada bir tüketilenlerin 3, on beş günde bir
tüketilenlerin 2, seyrek tüketilenlerin 1 ile çarpılarak toplanmış ve her bir
yiyecek için toplam puanlar bulunmuştur. Tüketim sıklıkları bakımından
besinleri kıyaslayabilmek amacıyla her bir besin için alınan toplam
puanların bu besinlerin her gün tüketilmesi durumunda alınacak toplam
puanların yüzde kaçını oluşturduğu hesaplanmıştır (Ek 2).
35
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA
Bu bölümde, araştırma kapsamına alınan KAG uygulanan hastaların genel
bilgileri, sağlık bilgileri, beslenme alışkanlıklarına ilişkin bulgular verilmiş
ve tartışmalar yapılmıştır.
4. 1. Hastalar Hakkında Genel Bilgiler
Bu bölümde, hastaların yaş grubu, cinsiyeti, medeni durumu, öğrenim
durumu, hali hazırda çalışıp çalışmadıkları, meslekleri, ailelerindeki birey
sayısı, kiminle birlikte oturduğu, ikamet yeri, spor yapıp yapmadığına
ilişkin bulgular yer almıştır.
4.1.1. Hastaların yaş durumları
Koroner kalp hastalıklarının görülme sıklığı ve buna bağlı ölüm oranları
yaşa, cinsiyete, diğer risk faktörlerine, toplumlara, ülkelerin gelişmişlik
düzeylerine ve coğrafi bölgelere göre farklılık göstermektedir.
Kardiyovasküler hastalıkların görülme riski yaş ile orantılı olarak
artmaktadır. Yirmidört yaşından sonra her 5 yıl artışında insidans iki katına
çıkmaktadır. Erkeklerde kadınlardan 3-4 kat daha sık görülür (Özcan 1997,
Ergüven 2000).
Çizelge 4.1.’de araştırma kapsamına alınan hastaların yaş gruplarına göre
dağılımları verilmiştir.
Çizelge 4.1. Hastaların yaş gruplarının cinsiyete göre dağılımı
Yaş
Grubu
23-34
35-45
46-57
58-69
70-78
TOPLAM
X² : 4.149
ERKEK
Sayı
%
1
0.81
13
10.48
52
41.93
43
34.68
15
12.10
124
100.00
P>0.01
KADIN
Sayı
%
2
2.54
6
7.59
29
36.71
36
45.57
6
7.59
79
100.00
SD : 4
TOPLAM
Sayı
%
3
1.48
19
9.36
81
39.90
79
38.92
21
10.34
203
100.00
Çizelge 4.1’den hastalar yaş grubuna göre incelendiğinde hastaların
yarısından fazlasının (% 78.82) 46-69 yaş grubunda olduğu, % 10.84’ünün
de 46 ve aşağı yaşlarda olduğu görülmektedir. Çizelge cinsiyete göre
36
değerlendirilecek olursa erkek hastaların % 76.61’i, kadın hastaların ise %
82.28’i 46-69 yaş grubundadır. 70 ve üzeri yaş grubunda bulunan
erkeklerin oranı (% 12.10), kadınların oranından fazladır (% 7.59).
Erkeklerde hastaların en fazla toplandıkları yaş grubu 46-57 yaş arası (%
41.93), kadınlarda ise 58-69 yaş arasıdır (% 45.57). KAH mortalitesi yaşla
hızla artar ve 55-64 yaşlar arasında erkeklerin ölümlerinin % 40’ını
oluşturur (Dörtlemez 1984). ABD’de 1993 yılında toplanan Ulusal
Kolesterol Eğitim programının yayınladığı “yetişkinlerde tedavi paneli
II’de” erkeklerde 45, kadınlarda 55 yaşın üzerinde olmanın risk faktörü
olduğu bildirilmektedir (Özcan vd 1997a).
4.1.2. Hastaların vücut ağırlıklarının BKİ’ne göre değerlendirilmesi
Hastaların BKİ’lerinin bulunması için önce vücut ağırlıkları ve boy
uzunlukları ölçülmüştür. Ölçüm sonuçlarına göre hastaların vücut ağırlığı
ortalaması, erkeklerde 79.34±11.34, kadınlarda 72.46±10.16, boy uzunluğu
ortalaması ise erkeklerde 1.71±7.49, kadınlarda 1.60±6.14 olarak
saptanmıştır. Hastaların beden kitle indeksine (BKİ kg/m²) göre vücut
ağırlıklarının değerlendirilmesi çizelge 4.2.’de verilmiştir.
Çizelge
4.2.
Vücut ağırlıkları
Zayıf
Normal
Hafif şişman
Şişman
Sağlık açısından
riskli
TOPLAM
X²: 10.573
Hastaların
vücut
ağırlıklarının
BKİ’ne
değerlendirilmesinin cinsiyete göre dağılımı
ERKEK
Sayı
%
3
2.42
33
26.61
68
54.84
17
13.71
3
2.42
124
100.00
P<0.05
KADIN
Sayı
%
20
25.32
33
41.77
19
24.05
7
8.86
79
100.00
SD: 4
göre
TOPLAM
Sayı
%
3
1.48
53
26.11
101
49.75
36
17.73
10
4.93
203
100.00
Çizelge 4.2. incelendiğinde hastaların % 26.11’inin normal vücut
ağırlığında, % 67.48’inin hafif şişman + şişman olduğu, % 4.93’ünün ise
sağlık açısından riskli derecede şişman oldukları görülmektedir.
Son yıllardaki araştırmalar şişmanlığın sağlık üzerindeki olumsuz etkisini,
vücuttaki toplam yağdan çok, yağ dağılımı ile ilgili olduğunu
işaretlemektedir. Yağ vücudun üst bölümünde biriktiğinde özellikle LDL37
CHOL’ün HDL–CHOL’e oranı ile kan basıncı ve TG düzeyini
yükseltmekte dolayısı ile KKH riski artmaktadır. Ayrıca bel/kalça çevresi
oranının erkekte 1.0, kadında 0.08’in üstünde olması tehlikeli şişmanlık
olarak kabul edilmektedir (Baysal 1992).
Araştırmaya alınan hastaların vücut ağırlıkları cinsiyete göre
incelendiğinde, erkek ve kadın hastalarda en yüksek oran hafif şişmanlık
durumunda (% 54.84, % 41.77) görülmektedir. Şişman ve sağlık açısından
riskli derecede şişman olanların oranı, erkek hastalarda % 16.13, kadın
hastalarda % 32.91’dir. Görüldüğü gibi kadınlarda şişmanlık oranı daha
fazladır ve erkek ve kadın hastalar arasında vücut ağırlıkları açısından
istatistiksel olarak farklılık önemli bulunmuştur (P<0.05).
Şişmanlık, yaş grupları dikkate alınrak incelendiğinde; hafif şişman, şişman
ve sağlık açısından riskli derecede şişman olan erkek hastaların (88 kişi), %
12.5’i, 35-45 yaş, % 39.77’si 46-57 yaş, % 34.09’u 58-69 yaş, % 13.64’ü
ise 70-78 yaş arasında yer almaktadır. Kadın hastalarda da (59 kişi) en fazla
oranda şişmanlık 58-69 yaş (% 47.40) ve 46-57 yaş arasında görülmektedir
(% 37,29). 35-45 yaş arasında bu oran % 6.78, 70-78 yaş arasında % 5.08,
23-34 yaş arasında ise % 3.39 olarak bulunmuştur. En fazla oranda
şişmanlığın görüldüğü yaş erkeklerde 46-57, kadınlarda 58-69 yaş aralığıdır
ki, bu da erkek ve kadınlarda en fazla KKH’lığının görüldüğü yaşlardır.
Şişmanlıkla birlikte hipertansiyon sıklığının arttığını gösteren çalışmalarda
çoktur. Kilo verince kan basıncında önemli düşüşler meydana gelebileceği
belirtilmektedir (Koçoğlu vd 1996).
4.1.3. Hastaların medeni durumu
Çizelge 4.3’te hastaların medeni durumlarına göre dağılımları verilmiştir.
Çizelge 4.3. Hastaların medeni durumlarının cinsiyete göre dağılımı
ERKEK
KADIN
TOPLAM
Medeni
durum
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Evli
121
97.6
62
78.48
183
90.15
Bekar
1
1.27
1
0.49
Dul
3
2.4
16
20.25
19
9.36
TOPLAM
124
100.00
79
100.00
203
100.00
X²: 19.920
P<0.01
SD:2
38
Çizelge incelendiğinde erkek hastaların % 97.6’sının, kadın hastaların %
78.48’inin evli oldukları bulunmuştur. Dul olanların oranı kadınlarda %
20.25 oranı ile erkeklerden daha fazladır (Erkeklerde % 2.4).
Hastaların medeni durumlarına göre cinsiyetler arasındaki dağılım
incelendiğinde istatistiksel açıdan farklılık önemli bulunmuştur (p<0.01).
4.1.4. Hastaların öğrenim durumu
Hastaların öğrenim durumlarına göre dağılımları çizelge 4.4’te verilmiştir.
Çizelge 4.4. Hastaların öğrenim durumlarının cinsiyete göre dağılımı
ERKEK
KADIN
TOPLAM
Eğitim düzeyi
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Okur-yazar değil
6
4.84
17
21.52
23
11.33
Okur-yazar
2
1.61
12
15.19
14
6.90
İlkokul
61
49.20
36
45.57
97
47.78
Ortaokul
14
11.29
1
1.26
15
7.39
Lise ve dengi
25
20.16
6
7.59
31
15.27
Yüksekokul
16
12.90
7
8.87
23
11.33
TOPLAM
124
100.00
79
100.00
203
100.00
X²: 37.130
P<0.01
SD: 5
Genel toplam dikkate alınarak hastaların öğrenim durumları incelendiğinde,
okur-yazar olmayanların oranı % 11.33 iken, okur- yazar olanlarının
oranının % 6.90, bir orta öğretim kurumundan ve yüksek okuldan mezun
olanların oranının ise % 81.77 olduğu görülmektedir.
Araştırmada okur-yazar olan kadınların oranı % 15.19 iken erkeklerde bu
oran % 1.61 olarak belirlenmiştir. Kadın ve erkek hastaların büyük
çoğunluğu ilkokul mezunudur (% 47.78). Ortaokul, lise ve yüksekokul
bitirenlerin toplam oranı erkeklerde % 44.35 iken, kadınlarda bu oran
oldukça düşüktür (% 17.72).
Erkek ve kadın hastaların öğrenim durumlarına göre dağılımları ile
cinsiyetleri arasındaki farklılık istatistiksel analiz sonucunda önemli
bulunmuştur (P<0.01).
39
4.1.5. Hastaların şu andaki çalışma durumları
Hastalara halihazırda çalışıp çalışmadıkları sorulmuş, alınan cevaplar
çizelge 4.5’te verilmiştir.
Çizelge 4.5. Hastaların çalışma durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Çalışıp
çalışmadığı
Evet
Hayır
TOPLAM
X²: 26.944
ERKEK
Sayı
%
35
28.23
89
71.77
124
100.00
P<0.01
KADIN
Sayı
%
79
100.00
79
100.00
SD: 1
TOPLAM
Sayı
%
35
17.24
168
82.76
203
100.00
Koroner arter hastalığı olan hastaların çalışıp çalışmadıkları cinsiyete göre
incelendiğinde erkek hastaların % 71.77’sinin, kadınların ise % 100.00’ının
yani tamamının çalışmadığı gözlenmiştir. Çalışma durumu ile cinsiyet
arasındaki farklılık yapılan X² analizi sonucunda önemli bulunmuştur
(P<0.01).
Şu anda çalıştığını söyleyen % 28.23 oranındaki erkek hastaların
mesleklerine göre dağılımı ise; % 8.87’si serbest meslek, % 8.06’sı özel
sektör, % 4.84’ü işçi, % 4.04’ü memur, % 2.42’si çiftçi olarak
belirlenmiştir. Çalışmadığını söyleyen kadın hastaların % 15.19’u ise
emekli durumdadır.
4.1.6. Hastaların şu andaki ikamet yerlerinin durumu
Hastaların şu andaki ikamet yerlerinin durumuna ilişkin bilgiler çizelge
4.6’da verilmiştir.
Çizelge 4.6. Hastaların şu andaki ikamet yerlerinin cinsiyete göre dağılımı
İkamet yeri
İl
İlçe
Köy
TOPLAM
X²: 6.85
ERKEK
Sayı
%
83
66.94
22
17.74
19
15.32
124
100.00
P<0.05
KADIN
Sayı
%
62
78.48
14
17.72
3
3.80
79
100.00
SD: 2
40
TOPLAM
Sayı
%
145
71.43
36
17.73
22
10.84
203
100.00
Çizelgede görüldüğü gibi hastaların büyük çoğunluğu ilde oturmaktadır.
Erkek hastaların % 66.94’ü ilde, % 17.74’ü ilçede, % 15.32’si köyde, kadın
hastaların ise % 78.48’i ilde, % 17.72’si ilçede, % 3.80’i ise köyde
oturmaktadır.
Şehirde yaşayan Türk erkeklerinde kırsal bölgede yaşayanlara göre her yaş
grubunda 14.3 mg/dl’lik anlamlı bir yükselme saptanmıştır. Bu yükselme %
7.1’e denk gelmektedir. Türk kadınlarının şehirde yaşayanında total CHOL
düzeyleri kırsal kesimdekilere göre % 4 daha fazladır (Hasipek ve
Sürücüoğlu 1992a).
Erkek ve kadın hastaların ikamet yerlerine göre dağılımları arasındaki
farklılık istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (P<0.05).
4.1.7. Hastaların kiminle beraber oturduklarının durumu
Hastaların kiminle beraber oturduklarına ilişkin soruya verdikleri cevaplar
çizelge 4.7’deki gibidir.
Çizelge 4.7.
Hastaların kiminle beraber oturduklarının cinsiyete göre
dağılımı
Oturma şekli
Ailesi ile
Akraba yanında
Evli çocuğu ile
Yalnız
Kardeşi ile
Torunu ile
TOPLAM
X²: 22.727
ERKEK
Sayı
%
122
98.38
1
0.81
1
0.81
124
100.00
P<0.01
KADIN
Sayı
%
64
81.01
6
7.59
7
8.86
1
1.27
1
1.27
79
100.00
SD: 5
TOPLAM
Sayı
%
186
91.63
1
0.49
6
2.96
8
3.94
1
0.49
1
0.49
203
100.00
KAG uygulanan hastaların % 91.63’ünün ailesi ile birlikte, % 3.94’ünün
yalnız, % 2.96’sının çocuğunun yanında yaşadığı görülmektedir.
Çizelge cinsiyete göre incelendiğinde, erkek hastaların % 98.38’inin, kadın
hastaların % 81.01’inin ailesi ile birlikte oturdukları ortaya çıkmaktadır.
Kadın hastaların % 8.86’sının yalnız, % 7.59’unun çocuğu ile birlikte
oturduğu görülmektedir.
41
Yapılan istatistiksel analiz sonucunda cinsiyetler arası fark önemli
bulunmuştur (P<0.01).
4.1.8. Hastaların spor yapma durumları
Düzgün ve bir program gereğince yapılan sportif çalışmalar sonucunda
tansiyon düşmektedir. Ağır sporlar (halter kaldırma, güreş, boks, futbol vb)
ve yarışmalar yerine bireylere yapılarına uygun, düzenli ve bilinçli
egzersizler önerilmelidir. Haftada en az beş gün düzenli olarak yapılan
yarım saati aşkın yürüme dahil, her türlü dinamik egzersiz KKH’nın riskini
azaltmakta da faydalı olur. Devamlı yapılabilmesi için fizik egzersizin hoşa
giden, kolay ve mümkünse sosyal yanı olan, bireyin ihtiyacına cevap veren
türde olması gerekir. Koşu, yüzme, yürüme, bisiklet, voleybol, tenis uygun
sporlardır. En azından her gün 40-50 dakika hızlıca yürüyüş yapılmalıdır
(Baysal 1989, Efe 1992, Özcan vd 1997a). Egzersizle miyokard kasılma
hızı ve gücü artar. Periferik vasküler direnç azalır. Diyastol kan
basıncındaki azalmadan çok sistol basıncındaki artışa bağlı olarak nabız
basıncı genişler. Artan oksijen tutulumu, solunum hızı, tidal volüm (akciğer
kapasitesi) ve diffüzyon hızında artma şeklinde etki gösterir (Keklikoğlu ve
Tuzcu 1995).
Çizelge 4.8.’de KAG uygulanan hastaların spor yapma durumlarına göre
dağılımları verilmiştir.
Çizelge 4.8. Hastaların spor yapma durumlarının cinsiyete göre dağılımı
Spor yapma
durumu
Hiç yapmadım
Bıraktım
Yapıyorum
TOPLAM
X²: 8.244
ERKEK
Sayı
%
53
42.74
9
7.26
62
50.00
124
100.00
P<0.01
KADIN
Sayı
%
50
63.29
3
3.80
26
32.91
79
100.00
SD: 2
TOPLAM
Sayı
%
103
50.74
12
5.91
88
43.35
203
100.00
Çizelgeden hastaların % 50.74’ünün başka deyişle yarısından fazlasının
hayatında hiç spor yapmadığı, % 5.91’inin spor yapmayı bıraktığı, %
43.35’inin ise spor yaptığı görülmektedir. Yine aynı çizelge cinsiyet göz
önüne alınarak incelendiğinde erkek hastaların % 50’sinin hala spor yaptığı,
kadın hastaların % 63.29’unun ise hiç spor yapmadığı görülmektedir.
Yapılan istatistiksel analiz sonucunda spor yapma durumunun cinsiyet
açısından önemli bir farklılık saptanmıştır (P<0.01).
42
KAG uygulanan hastalardan spor yapanların genelde en çok uzun yürüyüşü
tercih ettikleri belirlenmiştir.
4.1.9. Hastaların sigara kullanma durumu
Hastaların sigara kullanıp kullanmadıkları ve kullananların günde kaç adet
kullandıklarına ilişkin bilgiler çizelge 4.9’da gösterilmiştir.
Çizelge 4.9. Hastaların sigara kullanma durumlarının cinsiyete göre
dağılımı
ERKEK
Sayı
%
Hiç içmedim
18
14.52
İçtim, bıraktım
72
58.06
İçiyorum
34
27.42
TOPLAM
124 100.00
X2:71.646
P<0.01
SD: 2
ERKEK
Ne kadar
Sayı
%
Günde 1-5 adet
9
8.49
Günde 6-10 adet
4
3.77
Günde 11-15 adet
11
10.38
Günde 16-20 adet
55
51.89
Günde 1 paketten
27
25.47
fazla
TOPLAM
124 100.00
X²: 78.826
P<0.01
SD: 5
Sigara
KADIN
Sayı
%
58
73.41
13
16.46
8
10.13
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
76
37.44
85
41.87
42
20.69
203
100.00
KADIN
Sayı
%
6
28.57
3
14.29
3
14.29
6
28.57
TOPLAM
Sayı
%
15
11.81
7
5.51
14
11.03
61
48.03
3
14.29
30
23.62
79
100.00
203
100.00
Koroner anjiyografi uygulanan hastaların geneline bakılacak olursa %
37.44’ünün hiç sigara kullanmadığı, % 41.87’sinin sigarayı bıraktığı, %
20.69’unun ise halihazırda sigara kullandığı görülmektedir.
Çizelge cinsiyetlere göre incelendiğinde erkek hastaların % 14.52’sinin,
kadın hastaların % 73.41’inin hiç sigara kullanmadığı görülmektedir.
Çizelgeden de görüldüğü gibi erkek hastaların yarısından fazlası (%
58.06’sı), kadın hastaların ise % 16.46’sının sigarayı bıraktığı
gözlenmektedir. Halen sigara içen erkek hastalar (% 27.42) kadın hastaların
yaklaşık 2 katıdır (% 10.13).
43
Erkek ve kadın hastaların sigara kullanma durumlarına göre farklılık
istatistiksel olarak önemli bulunmuştur (P<0.01).
Yine aynı çizelgeden sigarayı bırakan ve sigara içmekte olan KAG
uygulanan hastaların günlük sigara tüketimine bakıldığı zaman %
17.32’sinin 1-10 adet arası, % 59.06’sının 11-20 adet arası, % 23.62’sinin
ise 1 paketten fazla içtiği görülmektedir. Çizelge 4.9. cinsiyetlere göre
incelendiğinde, erkek hastaların % 12.26’sının, kadın hastaların %
42.86’sının 1-10 adet sigara içtiği, erkek hastaların % 62.27’sinin, kadın
hastaların ise % 42.86’sının 11-20 adet arası sigara içtiği görülmektedir.
Günde 1 paketten fazla içenlerin oranı erkeklerde kadınlara göre daha
fazladır (% 25.47 - % 14.29), bu farklılıklar istatistiki açıdan da önemlidir
(P<0.01).
Sigara tiryakiliği kalp sağlığı açısından en başta gelen zararlı alışkanlıktır.
Dünya sağlık örgütü yeryüzünde 1990 yılında meydana gelen ölümlerin 960
bininin tütünden kaynaklandığını öngörmüş ve bu sayının 2020 yılına kadar
8.3 milyona yükseleceğini tahmin etmiştir. Sigaranın zararlı etkisi özellikle
gelişmekte olan ülkelerde ve ülkemizde yakın gelecekte kendisini artan bir
biçimde hissettirecektir (Onat vd 1999a).
4.10. Hastaların alkol kullanma durumları
KAG uygulanan hastaların alkol kullanma durumları Çizelge 4.10’da
verilmiştir.
Çizelge 4.10. Hastaların alkol kullanma durumlarının cinsiyete göre
dağılımı
Alkol kullanımı
Hiç kullanmadım
İçtim bıraktım
İçiyorum
Özel günlerde
TOPLAM
X²: 69.206
ERKEK
Sayı
%
51
41.13
23
18.55
20
16.13
30
24.19
124
100.00
P<0.01
KADIN
Sayı
%
78
98.73
1
12.66
79
100.00
SD: 3
TOPLAM
Sayı
%
129
63.55
23
11.33
20
9.85
31
15.27
203
100.00
Çizelge incelendiğinde hastaların % 63.55’inin hiç alkol kullanmadığı, %
15.27’sinin ise özel günlerde içtiği görülmektedir. Erkek hastaların %
41.13’ünün, kadın hastaların ise hemen hemen tamamının (% 98.73) alkolü
44
hiç kullanmadığı, erkek hastaların % 24.19’unun, kadın hastaların ise %
12.66’sının özel günlerde içtiği görülmektedir. Yapılan istatistiki analizde
cinsiyete göre alkol alma durumu arasındaki fark önemli bulunmuştur
(P<0.01).
Alkolün fazla alınması hipertansiyon açısından risk teşkil etmektedir Alkol
alımının kısıtlanması veya kesilmesi ile hipertansiyonun düzelmesi
sağlanabilmektedir (Efe 1992, Koçoğlu vd 1996). Doktorların büyük
çoğunluğu kalp hastalarına alkol kullanmalarını önerme konusunda pek
rahat değillerdir. Çünkü hastaların “eğer bir kadeh yararlıysa, iki kadeh
daha da yararlı olacaktır” şeklinde bir fikir benimsemelerinden korkarlar.
Günde 2 kadeh ya da daha fazla alkol kullanımının kalbin kas hücreleri
üzerine toksik etkisi olduğu açıktır (Cicala 1999).
4.2. Hastaların Hastalık Hikayeleri
Bu bölümde hastaların araştırmaya alınmadan önce ne zamandır
şikayetlerinin olduğu, ilk nerede muayene oldukları, ailelerinde kalp
hastalığı ve kalp hastalığına risk oluşturacak herhangi bir hastalığı olanların
durumu, son 5 yıldaki üzüntü ve stres durumları, kendilerine daha önce
diyet verildiyse diyeti uygulama durumları, daha önce kalp krizi geçirme ve
KAG olma durumları ile KAG olmadan önce kolesterollerini ölçtürüp
ölçtürmedikleri ile ilgili bulgulara yer verilmiştir.
4.2.1 Hastaların ne zamandır şikayetlerinin olduğu
Hastaların kalp ile ilgili şikayetlerinin ne zaman başladığı çizelge 4.11’de
verilmiştir.
Çizelge. 4.11. Hastaların kalp ile ilgili şikayetlerinin başlama zamanlarının
cinsiyete göre dağılımı
Süre
1 yıldan az
1-4 yıl
5-9 yıl
10-14 yıl
15-19 yıl
20-23 yıl
TOPLAM
X²: 11.303
ERKEK
Sayı
%
70
56.45
36
29.03
12
9.68
4
3.23
2
1.61
124
100.00
P<0.01
45
KADIN
Sayı
%
34
43.04
24
30.38
11
13.92
7
8.86
3
3.80
79
100.00
SD: 5
TOPLAM
Sayı
%
104
51.23
60
29.56
23
11.33
11
5.42
2
0.98
3
1.48
203
100.00
KAG uygulanan hastaların ilk şikayetlerinin ne zaman başladığı çizelgeden
incelendiği zaman % 51.23’ünün 1 yıldan az, % 29.56’sının 1-4 yıl arası, %
19.21’inin ise 5 ve 5’den fazla yıldan bu yana şikayetlerinin olduğu
görülmektedir.
Çizelge 4.11 cinsiyetlere göre incelenecek olursa ilk şikayetlerinin erkek
hastaların % 56.45’inde, kadın hastaların % 43.04’ünde 1 yıldan az, erkek
hastaların % 29.03’ünde, kadın hastaların % 30.38’inde 1-4 yıl arası, erkek
hastaların % 14.52’sinde, kadın hastaların ise % 26.58’inde 5 ve 5 yıldan
daha fazladır var olduğu görülmektedir.
Hastaların ilk şikayet süreleri ile cinsiyet arasındaki farlılık istatistiksel
açıdan önemli bulunmuştur (P<0.01).
4.2.2. Hastaların ilk muayenelerini nerede olduğu
Hastalara kalp ile ilgili hastalık teşhisinin konduğu yerler sorulmuş ve
çizelge 4.12’de hastaların ilk muayenelerinin nerede olduğu gösterilmiştir.
Çizelge 4.12. Hastaların ilk muayenelerini oldukları yerlerin cinsiyete göre
dağılımı
İlk muayene yeri
Özel muayenehane
Devlet hastanesi
Sağlık ocağı
Yabancı ülke
Özel hastane
TOPLAM
X²: 3.001
ERKEK
Sayı
%
17
13.71
98
79.04
5
4.03
2
1.61
2
1.61
124
100.00
P>0.01
KADIN
Sayı
%
12
15.19
65
82.28
2
2.53
79
100.00
SD: 4
TOPLAM
Sayı
%
29
14.29
163
80.30
7
3.45
2
0.98
2
0.98
203
100.00
Çizelge 4.12 incelendiği zaman hastaların % 80.30’unun yani büyük
bölümünün tam teşekküllü hastanede muayene oldukları görülmektedir.
Özel muayenehaneye gidenlerin oranı ise % 14.29 ‘dur. Yabancı ülkede
muayene olan % 0.98’lik kısım rahatsızlığından dolayı yurt dışını tercih
eden değil, yurt dışında çalışan hastalardır.
46
4.2.3. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığı olup olmama durumu
Hastaların aile öyküsü değiştirilemeyen faktörlerdendir. Ailesinde kalp
hastalığı veya kalp hastalığına risk oluşturacak başka hastalıkların
bulunması, kişilerde bu hastalığın görülme riskini artırmaktadır. Bu nedenle
hastalara aileleriyle ilgili sağlık bilgileri sorulmuş ve cevaplar çizelge
4.13’te verilmiştir.
Çizelge 4.13. Hastaların ailelerinde kendilerinden başka kalp hastası olup
olmama durumunun ve akrabalık derecelerinin cinsiyete
göre dağılımı
Kalp hastası var mı?
Hayır
Evet
TOPLAM
X2:5.931
P<0.05
Akrabalık derecesi
Anne
Baba
Çocuk
Kardeş
2. derece akraba
Aile içinde birden
fazla kişide
1. derece +2. derece
TOPLAM
ERKEK
Sayı
%
64
51.61
60
48.39
124
100.00
SD: 1
ERKEK
Sayı
%
5
8.33
4
6.67
1
1.67
16
26.67
8
13.32
KADIN
Sayı
%
27
34.18
52
65.82
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
91
44.83
112
55.17
203
100.00
KADIN
Sayı
%
10
19.23
7
13.46
4
7.69
8
15.38
3
5.77
TOPLAM
Sayı
%
15
13.39
11
9.82
5
4.47
24
21.43
11
9.82
10
16.67
15
2885
25
22.32
16
124
26.67
100.00
5
79
9.62
100.00
21
203
18.75
100.00
Çizelge 4.13 incelendiğinde hastaların % 44.83’ünün ailelerinde kalp damar
hastalığı olmadığı, % 55.17’sinin ise ailelerinde kalp damar hastalığı olduğu
görülmektedir. Ailelerinde kalp damar hastalığı olan % 55.17’lik kısım
irdelendiği zaman % 13.39’unun annesinde, % 9.82’sinin babasında, %
4.47’sinin çocuğunda, % 21.43’ünün ise kardeşlerinde olduğu
görülmektedir. Ayrıca % 9.82’sinin 2. derece akrabalarında, % 22.32’sinin
ailede birden fazla kişide, % 18.75’inin ise 1. derece + 2. derece
akrabalarının her ikisinde de kalp damar hastalığı olduğu görülmektedir.
Ailesinde kalp-damar hastalığı olup olmama durumunu cinsiyete göre
farklılığı önemli bulunmuştur (P<0.05).
47
4.2.4.
Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak
hastalık olup olmama durumu
Diabetes mellitus, yüksek tansiyon, kan kolesterolü yüksekliği ve şişmanlık
çok sayıda mekanizmayla kardiyovasküler sistem üzerine etki ederek,
hastalık oluşumuna neden olurlar.
KAG uygulanan hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk
oluşturacak herhangi bir hastalık olup olmadığı çizelge 4.14’de
gösterilmiştir.
Çizelge 4.14. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak
hastalık olup olmama durumlarının ve hastalık cinsinin
cinsiyete göre dağılımı
ERKEK
Sayı
%
Hayır
85
68.55
Evet
39
31.45
TOPLAM
124
100.00
X2:4.876
P<0.05
SD: 1
ERKEK
Hangi hastalık
Sayı
%
Diabetes
17
43.59
Mellitus
Yüksek tansiyon
15
38.46
Yüksek kan
2
5.13
kolesterolü
Şişmanlık
5
12.82
TOPLAM
124
100.00
Var mı?
KADIN
Sayı
%
42
53.16
37
46.84
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
127
62.56
76
37.44
203
100.00
KADIN
Sayı
%
TOPLAM
Sayı
%
22
57.89
39
50.65
9
23.69
24
31.17
-
-
2
2.60
7
79
18.42
100.00
12
203
15.58
100.00
Çizelge 4.14 genel olarak incelendiğinde, hastaların % 62.56’sının
ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak hastalık olmadığı, %
37.44’ünün ise olduğu görülmektedir. Çizelge, hastaların ailelerinde kalp
damar hastalığına risk oluşturacak hastalıklar bakımından incelendiğinde
yarısından fazlasının (% 50.65) diabetes mellitus hastası olduğu, %
31.17’sinin yüksek tansiyon şikayeti olduğu, % 2.60’ının yüksek kan
kolesterolü olduğu, % 15.58’inin ise şişmanlığı olduğu görülmektedir.
KAG uygulanan hastalarda ailelerinde kalp damar hastalığına risk
oluşturacak hastalık olan hastalar ile ailelerinde kalp damar hastalığına risk
48
oluşturacak hastalık olmayanlar arasındaki farlılık istatistiksel olarak önemli
bulunmuştur (P<0.05).
4.2.5. Hastaların son 5 yıldaki stress/üzüntü durumları
Günümüzde birçok hastalıkta olduğu gibi stresin damar sertliğine ve
atardamar hastalıklarına ortam hazırladığı kabul edilmektedir. Araştırmaya
alınan hastalara son 5 yılda stress/üzüntü ile karşılaşıp karşılaşmadıkları
sorulmuş, sonuçlar çizelge 4.15’te verilmiştir.
Çizelge 4.15. Hastaların son 5 yıldaki stress/üzüntü durumlarının cinsiyete
göre dağılımı
Stres/üzüntü var
mı?
Hayır
Evet
TOPLAM
X²: 6.841
ERKEK
Sayı
%
72
58.06
52
41.94
124
100.00
P<0.01
KADIN
Sayı
%
31
39.24
48
60.76
79
100.00
SD: 1
TOPLAM
Sayı
%
103
50.74
100
49.26
203
100.00
Çizelge 4.15 incelendiği zaman KAG uygulanan hastaların % 50.74’ünün
son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kalmadıkları, % 49.26’sının ise son
5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kaldıkları görülmektedir. Cinsiyetlere
göre inceleme yapıldığı zaman erkek hastaların % 58.06’sının, kadın
hastaların % 39.24’ünün son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında
kalmadıkları, erkek hastaların % .41.94’ünün, kadın hastaların %
60.76’sının ise son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kaldıkları
görülmektedir. Aynı çizelgeden de görüldüğü gibi en fazla kadın hastalar
son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kaldıklarını belirtmişlerdir.
KAG uygulanan hastaların son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kalıp
kalmadıklarına bakıldığında cinsiyetler arasında farlılık önemli bulunmuştur
(P<0.01).
4.2.6.
Hastaların daha önce kendilerine verilen diyeti uygulama
durumları
KAG uygulanan hastalara daha önce diyet verilip verilmediği, verildiyse
uygulayıp uygulamadıkları sorulmuştur. Verilen cevaplar çizelgede
özetlenmiştir.
49
Çizelge 4.16. Hastalara daha önce diyet verilip verilmediği ve uygulayıp
uygulamama durumlarının cinsiyete göre dağılımı
ERKEK
Sayı
%
Hayır
46
37.10
Evet
78
62.90
TOPLAM
124
100.00
X2:3.807
P>0.01
SD: 1
ERKEK
Uygulama
durumu
Sayı
%
Uyguladım
45
57.69
Uygulamadım
33
42.31
TOPLAM
124
100.00
X²: 3.002
P>0.01
Diyet verildi mi?
KADIN
Sayı
%
22
27.85
57
72.15
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
68
33.50
135
66.50
203
100.00
KADIN
Sayı
%
38
33.33
19
66.67
79
100.00
SD: 2
TOPLAM
Sayı
%
83
61.48
52
38.52
203
100.00
Çizelge 4.16 incelendiğinde KAG uygulanan hastaların % 33.50’sine daha
önce diyet verilmediği, % 66.50’sine ise diyet verildiği görülmektedir.
Diyet verilen hastaların % 61.48’inin diyeti uyguladığı (erkekler % 57.69,
kadınlar % 33.33), % 38.52’sinin ise uygulamadığı (erkekler % 42.31,
kadınlar % 66.67) görülmektedir.
4.2.7. Hastaların daha önce kalp krizi geçirme durumları
Kalp krizi semptomlarının belirgin olması gerekmez. İnsanlar göğüs
ağrısından bahseder, fakat bu genellikle baskı veya sıkışma hissidir. Bu
duruma angina denir ve kalbi besleyen arterlerden birisindeki kan akışı plak
oluşumu nedeni ile azaldığı zaman meydana gelir. Eğer arter tıkalı hale
gelirse, genellikle bunu kalp krizi takip eder. Angina sol koldan aşağıya
yayılabilir ve zaman zaman çeneye doğru yayılım yapabilir. Bu durum bir
hekim tarafından değerlendirilmelidir (Hensrud vd 2002).
KAG uygulanan hastaların daha önce kalp krizi geçirip geçirmedikleri
sorulmuştur. Cevaplar çizelge 4.17’de gösterilmektedir.
50
Çizelge 4.17. Hastaların daha önce kalp krizi geçirip geçirmediklerinin
cinsiyete göre dağılımı
ERKEK
KADIN
TOPLAM
Kalp krizi
geçirdiniz mi?
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Hayır
68
54.84
63
79.75
131
64.53
Evet
56
45.16
16
20.25
72
35.47
TOPLAM
124
100.00
79
100.00
203
100.00
X²: 13.080
P<0.01
SD: 2
Çizelge 4.17 incelendiğinde koroner anjiyografi uygulanan hastaların
geneline bakılacak olursa % 64.53’ünün kalp krizi geçirmedikleri, %
35.47’sinin ise kalp krizi geçirdiği görülmektedir. Çizelge 4.17 cinsiyetlere
göre incelenecek olursa erkek hastaların % 54.84’ünün, kadın hastaların %
79.75’inin kalp krizi geçirmediği, erkek hastaların % 45.16’sını, kadın
hastaların ise % 20.25’inin kalp krizi geçirdiği görülmektedir. Kalp krizi
geçirenlere bakıldığında cinsiyetler arasında farklılık önemli bulunmuştur
(P<0.01).
4.2.8. Hastaların koroner anjiyografi olmadan daha önceki kolesterol
durumları
Hastaların KAG olmadan daha önceki kolesterol durumları çizelge 4.18’de
gösterilmektedir.
Çizelge 4.18. Hastaların KAG olmadan daha önceki kolesterol durumlarının
cinsiyete göre dağılımı
CHOL durumu
Hiç ölçtürmedim
Normal
Yüksek
Düşük
TOPLAM
X²: 1.979
ERKEK
Sayı
%
5
4.03
50
40.32
68
54.84
1
0.81
124
100.00
P>0.01
KADIN
Sayı
%
1
1.27
34
43.04
44
55.69
38
100.00
SD: 3
TOPLAM
Sayı
%
6
2.96
84
41.38
112
55.17
1
0.49
203
100.00
KAG uygulanan hastaların daha önce CHOL ölçtürme durumları
incelendiğinde, % 2.96’sının hiç ölçtürmediği, % 41.38’inin ölçümlerinin
normal, % 55.17’sinin yüksek çıktığı, % 0.49’unun ise düşük çıktığı
görülmektedir.
51
Cinsiyet dikkate alınarak çizelge incelendiğinde erkek hastaların %
4.03’ünün, kadın hastaların % 1.27’sinin kolesterolünü hiç ölçtürmediği,
erkek hastaların % 40.32’sinin, kadın hastaların % 43.04’ünün ölçümlerinin
normal çıktığı, erkek hastaların % 54.84’ünün, kadın hastaların %
55.69’unun ölçümlerinin yüksek çıktığı, sadece erkek hastalarda 1 hastanın
(% 0.81) kolesterolünün düşük çıktığı görülmektedir.
4.3. Hastaların Klinik Bulguları ve Koroner Anjiyografi Sonucu Tedavi
Durumları
Bu bölümde KAG öncesi hastaların kan basıncı düzeyleri ile AKŞ, total
CHOL, LDL-CHOL, HDL-CHOL, TG ve KAG sonrası karar verilen
tedaviye ilişkin bulgulara yer verilmiştir.
4.3.1. Kadın ve erkek hastaların bazı klinik bulguları
Kadın ve erkek hastaların bazı klinik bulgularının ortalama değerleri çizelge
4.19’da verilmiştir.
Çizelge 4.19. Hastaların bazı klinik bulgularının ortalama değerlerinin
cinsiyete göre dağılımı
Klinik Bulgular
Sistolik Kan Basıncı mm/Hg
Diastolik Kan Basıncı mm/Hg
AKŞ mg/dL
CHOL mg/dL
LDL-CHOL mg/dL
HDL-CHOL mg/dL
TG mg/dL
Cinsiyet
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
n
124
79
124
79
124
79
124
79
124
79
124
79
124
79
x
130.06
130.38
81.81
81.01
119.87
132.01
204.79
213.07
126.48
124.63
42.29
48.98
174.21
171.27
SD
27.69
25.99
15.17
12.77
56.74
65.91
48.81
47.51
43.83
32.97
12.14
10.71
84.63
94.33
Min
90
90
50
60
65
75
111
112
42.80
57
14.39
23
37
39
Max
260
210
140
120
485
384
365
341
230
203
77
69.1
419
612
4.3.2. Hastaların kan basıncı düzeyleri
Çizelge 4.20’de KAG uygulanan hastaların sistolik ve diastolik kan basıncı
düzeylerine ait veriler verilmektedir.
52
Çizelge 4.20. Hastaların sistolik ve diastolik kan basıncı düzeylerinin
cinsiyete göre dağılımı
ERKEK
Sayı
%
≤ 140 mmHg
97
78.22
141-154 mmHg
9
7.26
160 ve üstü mmHg
18
14.52
TOPLAM
124
100.00
X2:2.423
P>0.01
SD: 2
ERKEK
Diastolik kan basıncı
Sayı
%
≤ 90 mmHg
10
83.87
91-109 mmHg
13
10.48
110 ve üstü mmHhg
7
5.65
TOPLAM
124
100.00
X²: 2.453
P>0.01
SD: 2
Sistolik kan basıncı
KADIN
Sayı
%
57
72.16
11
13.92
11
13.92
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
154
75.86
20
9.85
29
14.29
203
100.00
KADIN
Sayı
%
69
87.34
9
11.39
1
1.27
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
173
85.22
22
10.84
8
3.94
203
100.00
KAG uygulanan hastaların kan basınçları incelendiğinde, hastaların %
75.86’sının sistolik kan basıncının 140 mmHg ve altı (erkeklerde % 78.22,
kadınlarda % 72.16) değerde olduğu görülmektedir. Bunu % 14.24 oranıyla
kan basıncı 160 ve üstü mmHg değerde olanlar izlenmektedir (erkeklerde %
14.52, kadınlarda % 13.92).
Aynı çizelgeden diastolik kan basını oranı incelendiğinde erkek hastaların
% 83.87’sinin, kadın hastaların % 87.34’ünün 90 mm Hg ve altı kan
basıncına sahip olduğu görülmektedir. Tavsiye edilen kan basıncı düzeyinin
üstünde kan basıncına sahip olanların oranı ise erkeklerde % 16.13,
kadınlarda % 12.66 olarak belirlenmiştir.
Kan basıncı ile şişmanlık arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışan bir
çalışmada hipertansiyonda vücut ağırlığından çok yağ dağılımının
belirleyicici faktör olduğu, hem erkek hem de kadınlarda sistolik kan
basıncı ile bel – kalça çevresinin oranı arasında pozitif korelasyon
belirtilmiştir (Çelik vd 1999).
Halkımızda kan basıncı yüksek olan fertlerin % 37’sinin tansiyon ilacı
kullandığı ve bunların 1/3’ünün tansiyonu ya normal sınırlarda ya da hafif
hipertansiyon düzeyinde tutabildiği öne sürülebilir (Onat vd 1999a).
Genetik faktörlerin yanısıra beslenme alışkanlıklarının da hipertansiyon
oluşumunda rol oynadığı belirtilmektedir. (Koçoğlu vd 1996).
53
4.3.3. Hastaların açlık kan şekeri düzeyleri
Araştırmada 124 erkek hasta ve 79 kadın hasta olmak üzere toplam 203
hastanın AKŞ düzeyleri ölçülebilmiştir. Bu ölçümlere ait bulgular çizelge
4.21’deki gibidir.
Çizelge 4.21. Hastaların açık kan şekeri düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı
AKŞ düzeyi
≤ 120 mg/dL
121-159 mg/dL
160-200 mg/dL
201 ve üstü mg/dL
TOPLAM
X²: 6.795
ERKEK
Sayı
%
91
73.39
19
15.32
6
4.84
8
6.45
124
100.00
P>0.01
KADIN
Sayı
%
55
69.63
6
7.59
6
7.59
12
15.19
79
100.00
SD: 3
TOPLAM
Sayı
%
146
71.92
25
12.32
12
5.91
20
9.85
203
100.00
Hastaların AKŞ düzeyleri çizelgeden incelendiğinde erkek hastaların %
73.39’unun, kadın hastaların % 69.63’ünün AKŞ düzeylerinin 120 mg/dL
ve altında olduğu görülmektedir ki bu düzey olması istenilen düzeydir ve
KAG uygulanan hastaların büyük çoğunluğunun AKŞ düzeyleri istenilen
değerdedir.
AKŞ düzeyleri 121-200 mg/dL arasında olan erkek hastaların oranı %
20.16, kadın hastaların ise % 15.18’tir. 201 mg/dL ve üzerinde AKŞ düzeyi
oranı kadınlarda erkeklere oranla daha yüksektir (kadınlarda % 15.19,
erkeklerde % 6.45).
Yapılan çeşitli çalışmalar Tip I diabetiklerde ateroskleroz ve koroner arter
hastalığı sıklığının normal kişilere göre daha fazla olduğunu göstermiştir
(Sipahioğlu vd 1985).
4.3.4. Hastaların total kolesterol düzeyleri
Araştırmaya alınan bütün hastaların CHOL düzeyleri ölçülebilmiştir.
54
Çizelge 4.22. Hastaların CHOL düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı
CHOL düzeyi
≤ 200 mg/dL
201-239 mg/dL
240 ve üstü mg/dL
TOPLAM
X²: 2.840
ERKEK
Sayı
%
62
50.00
32
25.81
30
24.19
124
100.00
P>0.01
KADIN
Sayı
%
30
37.98
26
32.91
23
29.11
79
100.00
SD: 2
TOPLAM
Sayı
%
92
45.32
58
28.57
53
26.11
203
100.00
Çizelge 4.22 incelendiği zaman, hastaların % 45.32’sinin CHOL
düzeylerinin 200 mg/dL ve altı, % 54.68’inin 201 mg/dL ve üstü değerlerde
olduğu görülmektedir ve bu değer sınır kabul edilen düzeyin üstündedir.
Çizelge cinsiyete göre değerlendirildiğinde 200 mg/dL ve altı düzeylerde
CHOL değerine sahip olanların oranı, erkek hastalarda % 50.00, kadın
hastalarda % 37.98’tir. Görüldüğü gibi hastaların yarısından çoğunun
(%54.68) CHOL düzeyleri istenilen değerin üstündedir.
Yüksek kan CHOL sınırı kabul edilen 201-239 mg/dL arası (Yılmaz 1999b)
düzeylerde bulunan erkek hastaların oranı % 25.81, kadın hastaların oranı
ise % 32.91’dir. Yüksek riskli CHOL seviyesi 240 ve üzeri değerlerdir
(Yılmaz 1999b). Bu düzey ve üzeri CHOL değerleri olanların oranı
kadınlarda, erkeklere oranla daha yüksek bulunmuştur (Kadın % 29.11,
erkek % 24.19).
Plazma total CHOL düzeyi KKH riskinin belirlenmesinde, pratik yararlı ilk
yaklaşım olarak uzun süredir kullanılmaktadır. Ama lipoproteinlerin
fonksiyonlarının daha iyi bir risk göstergesi olduğu anlaşılmış, LDLCHOL’e koroner riski yükselten, HDL-CHOL’e bu riskten koruyan birer
belirleyici olarak hekimler için uygulama klavuzlarında yer verilmiştir
(Onat vd 1999b). Total CHOL’deki her % 1’lik azalma da KKH riskinde %
2’lik bir azalma sağlamaktadır. Metabolik çalışmalarda düşük yağlı diyet
verildiğinde, serum total CHOL, LDL-CHOL ve HDL-CHOL’de düşme,
VLDL-CHOL’de ise artma gözlenmiştir (Baysal 1993).
4.3.5. Hastaların LDL-CHOL düzeyleri
Bu araştırmada; 62 erkek hasta ve 39 kadın hasta olmak üzere toplam 101
hastanın serum LDL-CHOL düzeyleri ölçülmüş değerler çizelge 4.23’te
verilmiştir.
55
Çizelge 4.23. Hastaların LDL-CHOL düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı
LDL-CHOL düzeyi
≤ 130 mg/dL
131-159 mg/dL
160 ve üstü mg/dL
TOPLAM
X²: 1.526
ERKEK
Sayı
%
33
53.23
15
24.19
14
22.58
62
100.00
P>0.01
KADIN
Sayı
%
24
61.54
10
25.64
5
12.82
39
100.00
SD: 2
TOPLAM
Sayı
%
57
56.44
25
24.75
19
18.81
203
100.00
Çizelgeden de görüleceği gibi hastaların % 56.44’ünün serum LDL-CHOL
düzeyleri 130 mg ve altı değerlerde, % 24.75’inin 131-159 mg/dL değerde
ve % 18.8’inin ise 160 ve üzeri değerde olduğu belirlenmiştir.
Normalde serum LDL-CHOL düzeyleri 130 mg/dL ve altı normal, 131-159
arası orta derecede risk, 160 mg/dL ve üzeri ise yüksek risk olarak kabul
edilmektedir (Yılmaz 1999b). Bu sınıflamaya göre erkek ve kadın hastaların
yarısından fazlasının (erkek % 53.23, kadın % 61.54) serum LDL-CHOL
düzeyinin 130 mg/dL ve altı değerlerde olduğu görülmektedir. Yüksek risk
olarak kabul edilen 160 mg/dL ve üzerinde serum LDL-CHOL düzeyi olan
erkeklerin oranı, kadınların oranından yüksek bulunmuştur (erkek % 22.58,
kadın % 12.82).
4.3.6. Hastaların HDL-CHOL düzeyleri
HDL-CHOL düzeyi ölçülen 101 hastanın bulguları çizelge 4.24’te
gösterilmiştir.
Çizelge 4.24. Hastaların HDL-CHOL düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı
HDL-CHOL
düzeyi
≤35 mg/dL
40-59 mg/dL
60 ve üstü mg/dL
TOPLAM
X²: 10.446
ERKEK
Sayı
%
27
43.55
30
48.39
5
8.06
62
100.00
P<0.01
KADIN
Sayı
%
5
12.82
29
74.36
5
12.82
39
100.00
SD: 2
TOPLAM
Sayı
%
32
31.68
59
58.42
10
9.90
101
100.00
Çizelge 4.24’te genel toplama bakılacak olursa hastaların % 31.68’inin 35
mg/dL’nin altında HDL-CHOL değerine sahip olduğu görülmektedir.
56
Serum HDL-CHOL düzeyleri 40-59 mg/dL arası olanların oranı erkek
hastalarda % 48.39, kadın hastalarda % 74.36 olarak belirlenmiştir . İyi
HDL-CHOL düzeyi olarak tanımlanan (60 mg/dL ve üzeri) değerler her iki
cinste de düşük oranlardadır (kadın % 12.82, erkek % 8.06). Genel bir
değerlendirme yapılırsa kadınların serum HDL-CHOL düzeylerinin
erkeklerden daha yüksek olduğu söylenebilir ve bu sonuç istatistiksel olarak
da önemli bulunmuştur.
Ergenlikten itibaren kadınlar erkeklerden daha fazla HDL-CHOL
düzeylerine sahiptir. Aynı yaş grubundaki kadınlarla erkeklerin farklı lipid
düzeylerine sahip olmalarının temel nedeni farklı gonodal hormonlara sahip
olmalarıdır. Andojenler HDL-CHOL ve TG düzeylerini düşürürken, LDLCHOL düzeylerini yükseltmekte; buna karşın östrojenler tam tersi bir etki
göstermektedir. Menapozda azalan östrojen düzeyine karşın hayatlarının hiç
bir döneminde kadınların HDL düzeyi erkeklerinki kadar düşük olmaz.
HDL-CHOL’deki her % 1’lik artma KKH riskini yaklaşık % 2 oranında
azaltır (Khan 1998, Akman ve Kaftan 1999). Halkımızın genel LDL-CHOL
ve HDL-CHOL düzeyleri Türk kalp çalışmasında incelenmiş ve özellikle
düşük HDL-CHOL seviyelerini barındırdığımız ortaya çıkmıştır (Onat vd
1999b). CHOL’ün kanda başlıca taşıyıcısı LDLdir. LDL-CHOL’ün artması
KKH riskini arttırır. Bunun yanında HDL-CHOL’ün artması damarlardan
CHOL çekimine yardımcı olarak koroner hastalık riskini azaltır (Baysal
1993).
4.3.7. Hastaların trigliserid düzeyleri
Bu araştırmaya alınan tüm hastaların serum TG düzeyleri ölçülmüştür.
Çizelge 4.25. Hastaların TG düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı
TG düzeyi
≤200 mg/dL
201-239 mg/dL
240-378 mg/dL
379 ve üstü mg/dL
TOPLAM
X²: 2.185
ERKEK
Sayı
%
79
63.71
21
16.94
20
16.13
4
3.22
124
100.00
P>0.01
KADIN
TOPLAM
Sayı
%
Sayı
%
57
72.15
136
66.99
8
10.13
29
14.29
12
15.19
32
15.76
2
2.53
6
2.96
79
100.00
101
100.00
SD: 3
Hastaların % 66.99’unun serum TG düzeyi 200 mg ve altı değerlerde, %
2.96’sının ise 379 ve üstü değerlerdedir. Çizelge 4.25 cinsiyete göre
57
incelendiği zaman kadın hastaların 200 mg/dL ve altı serum TG
düzeylerinin erkeklere göre daha yüksek olduğu görülmektedir (kadın %
72.15, erkek % 63.71). 201-378 mg/dL olanların oranına bakıldığı zaman
ise erkek hastaların serum TG düzeylerinin kadın hastalardan fazla olduğu
görülmektedir (erkek % 33.07, kadın % 25.32). 379 ve üstü mg/dL TD
değerine sahip erkek ve kadın hastaların oranları ise % 3.22 ve % 2.53
olarak bulunmuştur.
4.3.8 Hastaların koroner anjiyografi sonrası tedavi durumları
KAG’leri yapılan hastalara, anjiyografi bulgularına göre medikal tedavi
(MT), koroner anjiyoplasti, koroner bypass ve EPS tedavileri önerilmiştir.
Tedavi durumlarına göre dağılım çizelge 4.26’da verilmiştir.
Çizelge 4.26 Hastaların koroner anjiyografi sonucu tedavi durumlarının
cinsiyete göre dağılımı
Tedavi durumları
Balon anjiyoplasti
Medikal tedavi
Koroner bypass
EPS
TOPLAM
X²: 11.036
ERKEK
Sayı
%
51
41.13
54
43.55
17
13.71
2
1.61
124
100.00
P <0.05
KADIN
Sayı
%
16
20.25
52
65.82
10
12.66
1
1.27
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
67
33.00
106
52.22
27
13.30
3
1.48
101
100.00
SD: 3
KAG uygulanan hastaların geneline bakıldığı zaman % 52.22’sine medikal
tedavi (MT) kararı, % 33.00’na balon anjiyoplasti (PTCA) kararı, %
13.30’una koroner bypass kararı, % 1.48’ine ise elektrofizyolojik çalışma
(EPS) kararı alındığı görülmektedir. Çizelgeyi cinsiyete göre inceleyecek
olursak, erkek hastaların % 43.55’ine, kadın hastaların % 65.82’sine MT
kararı, erkek hastaların % 41.13’üne kadın hastaların % 20.25’ine PTCA
kararı, erkek hastaların % 13.71’ine, kadın hastaların % 12.66’sına koroner
bypass kararı, erkek hastaların % 1.61’ine, kadın hastaların % 1.27’sine ise
EPS kararı alındığı görülmektedir.
KAG sonucunda alınan tedavi kararının cinsiyetler arasındaki farklılığı khi
kare analiz sonucunda önemli bulunmuştur (P<0.05).
KAG’nin plazma lipid seviyeleri üzerine etkili olduğu ve bu etkinin
işlemden sonra en az 24 saat devam ettiğini göstermiştir. Bundan dolayı da
58
plazma lipid tayini bu periyotta ve olasıkla daha uzun bir süre ertelenmelidir
(Oğuzhan vd 1999).
4.3.9 Hastaların klinik bulgularının koroner anjiyografi sonrası tedavi
durumuna göre değerlendirilmesi
Araştırmaya alınan 203 hastanın anjiyografi sonrası 106’sına (% 52.22)
MT, 67’sine (% 33.00) PTCA, 27’sine (% 13.30) bypass ve 3’üne (% 1.48)
EPS kararı alınmıştır. Hastaların klinik bulgularının KAG sonrası tedavi
durumları çizelge 4.27’de ayrıntılı olarak verilmiştir.
59
Çizelge 4.27 Hastaların klinik bulgularının koroner anjiyografi sonrası tedavi durumuna göre dağılımı
Klinik bulgu
Sistolik Kan Basıncı
≤140 mmHg
141-154 mmHg
160 ve üstü mmHg
TOPLAM
Diastolik kan basıncı
≤90 mmHg
91-109 mmHg
110 ve üstü mmHG
TOPLAM
AKŞ düzeyi
≤120 mg/dL
121-159 mg/dL
160-200 mg/dL
201 ve üstü mg/dL
TOPLAM
CHOL düzeyi
≤200 mg/dL
201-239 mg/dL
240 ve üstü mg/dL
TOPLAM
LDL-CHOL düzeyi
≤130 mg/dL
131-159 mg/dL
160 ve üstü mg/dL
TOPLAM
PTCA
MT
Bypass
EPS
Toplam
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
48
9
10
67
71.64
13.43
14.93
100.00
80
9
17
106
75.47
8.49
16.04
100.00
23
2
2
27
85.18
7.41
7.41
100.00
3
3
100.00
100.00
154
20
29
203
75.86
9.85
14.29
100.00
X2:3.800
SD:6
P>0.01
55
7
5
67
82.09
10.49
7.46
100.00
92
13
1
106
86.79
12.27
0.94
100.00
23
2
2
27
85.18
7.41
7.41
100.00
3
3
100.00
100.00
173
22
8
203
85.22
10.84
3.94
100.00
X2:6.478
SD:6
P>0.05
44
8
7
8
67
65.67
11.94
10.45
11.94
100.00
80
14
4
8
106
75.47
13.21
3.77
7.55
100.00
20
2
1
4
27
74.08
7.41
3.70
14.81
100.00
2
1
3
66.67
33.33
100.00
146
25
12
20
203
71.92
12.32
5.91
9.85
100.00
X2:7.649
SD:9
P>0.05
27
17
63
67
40.30
25.37
34.33
100.00
50
35
21
106
47.17
33.02
19.81
100.00
13
5
9
27
48.15
18.52
33.33
100.00
2
1
3
66.67
33.33
100.00
92
58
53
203
74.08
3.70
14.81
100.00
X2:7.422
SD:6
P>0.05
17
8
5
30
56.66
26.67
16.67
100.00
30
15
10
55
71.64
13.43
14.93
100.00
9
2
4
15
66.00
13.33
26.67
100.00
1
1
100.00
100.00
57
25
19
101
56.44
24.75
18.81
100.00
X2:2.394
SD:6
P>0.05
Çizelge 4.27. (devamı).
Klinik bulgu
HDL-CHOL düzeyi
≤35 mg/dL
40-59 mg/dL
60 ve üstü mg/dL
TOPLAM
TG düzeyi
≤200 mg/dL
201-239 mg/dL
240-378 mg/dL
379 ve üstü mg/dL
TOPLAM
PTCA
MT
Bypass
EPS
Toplam
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
9
15
6
30
30.00
50.00
20.00
100.00
18
33
4
55
32.73
60.00
7.27
100.00
4
11
15
26.67
73.23
100.00
1
1
100.00
100.00
32
59
10
101
31.68
58.42
9.90
100.00
X2:8.239
SD:6
P>0.05
39
11
13
4
67
58.21
16.42
19.40
5.97
100.00
72
17
16
1
106
67.92
16.04
15.69
0.95
100.00
24
3
27
88.89
11.11
100.00
1
1
1
3
33.33
33.33
33.34
100.00
136
29
32
6
203
67.00
14.29
15.76
2.95
100.00
X2:23..398
SD:9
P<0.01
Çizelgenin incelebilmesi sonucunda hastaların klinik bulgularından
diastolik kan basıncı, AKŞ, CHOL, LDL-CHOL, HDL-CHOL ile koroner
anjiyografi sonrası tedavi durumları arasındaki farklılık istatistiksel olarak
önemsiz, TG ile önemli bulunmuştur.
4.4. Hastaların Beslenme Alışkanlıkları
4.4.1. Öğün sayısı
KAG uygulanan hastaların günde kaç öğün yemek yedikleri çizelge
4.28’degösterilmiştir.
Çizelge 4.28 Hastaların günde kaç öğün yemek yediklerinin cinsiyete göre
dağılımı
Kaç öğün
2 öğün
3 öğün
4 öğün
5 ve daha fazla öğün
1 öğün
TOPLAM
X²: 4.275
ERKEK
Sayı
%
21
16.94
83
66.94
15
12.09
5
4.03
124
100.00
P>0.01
KADIN
Sayı
%
10
12.66
50
63.29
11
13.92
7
8.86
1
1.27
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
31
15.27
133
65.52
26
12.81
12
5.91
1
0.49
203
100.00
SD: 4
KAG uygulanan hastaların günde kaç öğün yemek yedikleri çizelge
4.28’de, % 65.52’sinin yani yarısından fazlasının 3 öğün, % 15.27’sinin ise
2 öğün yemek yedikleri görülmektedir.
Çizelge cinsiyetlere göre incelendiğinde hastaların büyük çoğunluğunun 3
öğün yemek yediği (erkek % 66.94, kadın % 63.29), erkek hastaların %
16.94’ünün, kadın hastaların % 12.66’sının 2 öğün yemek yedikleri
görülmektedir. 4 ve daha fazla öğün yemek yiyenlerin oranı ise erkeklerde
% 16.12, kadınlarda % 24.05’tir.
Yapılan çalışmalarda günlük besinleri 4 veya daha çok öğünde tüketenlerin
LDL-CHOL düzeyleri, 1-2 öğünde tüketenlerden düşük bulunmuştur.
Günlük alınan enerji ile doymuş, tekli doymamış, çoklu doymamış yağ
asitlerinin oranları değişmeden sık aralıkla az az yeme, kilo korumada ve
kan lipidlerinin denetiminde, bir-iki kez çok miktarda yemeden daha
olumlu etki yapmaktadır (Baysal 1993).
62
4.4.2. Öğün atlama durumları
KAG uygulanan hastaların üç ana öğünden öğün atlayıp atlamadıkları
durumu çizelge 4.29’da gösterilmiştir.
Çizelge 4.29. Hastaların öğün atlama durumlarının cinsiyete göre dağılımı
ERKEK
KADIN
TOPLAM
Sabah öğünü atlama
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Evet
9
7.26
3
3.80
12
5.91
Hayır
109
87.90
74
93.67
183
90.15
Bazen
6
4.84
2
2.53
8
3.94
TOPLAM
124
100.00
79
100.00
203
100.00
X2:1.807
P>0.01
SD: 2
ERKEK
KADIN
TOPLAM
Öğle öğünü atlama
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Evet
16
12.90
10
12.66
26
12.81
Hayır
59
47.58
37
46.83
96
47.29
Bazen
49
38.52
32
40.51
81
29.90
TOPLAM
124
100.0
79
100.00
203
100.00
X2:0.020
P>0.01
SD: 2
ERKEK
KADIN
TOPLAM
Akşam öğünü atlama
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Evet
2
1.61
1
1.27
3
1.48
Hayır
16
93.55
76
96.20
192
94.58
Bazen
6
4.84
2
2.53
8
3.94
TOPLAM
124
100.00
79
100.00
203
100.00
X²: 0.727
P >0.01
SD: 2
Çizelge 4.29. incelendiği zaman sabah öğününü hastaların tamamına
yakınının (% 90.15), öğle öğününü hastaların yarısına yakınının (% 47.29),
akşam öğününü ise hastaların neredeyse tamamının (% 94.58) atlamadığı
görülmektedir.
Çizelge incelendiği zaman hastaların çoğunlukla öğle öğününü atladığı
görülmektedir (% 52.71). Hastaların öğle öğünlerini atlamalarının en önemli
sebebinin, sabah kahvaltılarını geç, akşam yemeklerini de erken yiyerek
günde 2 öğün yemek yemeleri olarak belirlenmiştir.
63
4.4.3. Öğün atlama nedenleri
KAG hastaların öğün atlama sebepleri çizelge 4.30’da verilmiştir.
Çizelge 4.30. Hastaların öğün atlama nedenlerinin cinsiyete göre dağılımı
Öğün atlama nedeni
Öğün atlamam
Zayıflamak için
Canı istememe
Zaman bulamama
İş yaparken unutma
Hastalık
Dışarıda yiyememe
Canı
istememe+Hastalık
TOPLAM
X²: 10.289
ERKEK
Sayı
%
46
37.10
9
7.26
38
30.65
20
16.13
9
7.26
1
0.80
1
0.80
KADIN
Sayı
%
31
39.24
2
2.53
35
44.30
7
8.86
3
3.80
-
TOPLAM
Sayı
%
77
37.94
11
5.42
73
35.96
27
13.30
12
5.91
1
0.49
1
0.49
-
-
1
1.27
1
0.49
124
100.00
79
100.00
203
100.00
P >0.01
SD: 7
Çizelge 4.30. hastaların neden öğün atladıkları incelendiği zaman %
3.94’ünün hiç öğün atlamadığı, % 35.96’sının canı istemediği, %
13.30’unun ise zaman bulamama nedeniyle öğün atladığı görülmektedir.
Cinsiyetler dikkate alındığında da hem kadın (% 44.50), hem erkeklerde (%
30.64) öğün atlama nedeni olarak ilk sırayı canı istememe, 2. sırayı zaman
bulamama (erkekler % 16.13, kadınlar % 8.86) almaktadır.
4.4.4. Hastaların en çok hangi eti ve nasıl tükettiği
Hastaların en çok hangi eti ve eti nasıl tükettiği çizelge 4.31’de
gösterilmektedir.
64
Çizelge 4.31. Hastaların en çok hangi eti ve nasıl tükettiklerinin cinsiyete
göre dağılımı
En çok hangi etin
tüketildiği
Kırmızı et
Tavuk/Hindi
Balık
TOPLAM
X2:4.224
P<0.05
Etin nasıl tüketildiği
Haşlanmış
Izgara
Kızartma
Kebap
Közleme
Kavurma
TOPLAM
X²: 4.645
ERKEK
Sayı
%
37
29.84
78
62.90
9
7.26
124
100.00
SD: 2
ERKEK
Sayı
%
80
64.51
22
17.74
15
12.10
5
4.03
1
0.81
1
0.81
124
100.0
P>0.01
KADIN
Sayı
%
29
36.71
49
62.02
1
1.27
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
66
32.51
127
62.56
10
4.93
203
100.00
KADIN
Sayı
%
60
75.95
11
13.92
4
5.06
3
3.80
1
1.27
79
100.00
SD: 5
TOPLAM
Sayı
%
140
68.97
33
16.26
19
9.36
8
3.94
2
0.98
1
0.49
203
100.00
Çizelge 4.31. incelendiğinde hastaların yarısından fazlası (% 62.56) beyaz
et, % 32.51’i ise kırmızı et tükettiği görülmektedir. % 4.93’lük az bir kısmı
ise en çok balık etini tükettiğini belirtmiştir.
Amerikan Kalp Derneği, haftada iki kez balık yenmesini, tercihen balık yağı
omega-3 yönünden en zengin kaynaklar olan somon, uskumru, ringa,
sardalya veya ançuez gibi yağlı balıkları önermektedir (Mccord 2002).
Çizelge incelendiği zaman hastaların eti en çok haşlanmış olarak, % 68.97,
% 16.26’sının ızgara, % 9.36’sının ise kızartma olarak tükettiği
görülmektedir.
Kırmızı et azaltılıp yerine yağı az ve çoğunlukla doymamış yağ içeren balık
ve tavuk eti yenmelidir (Baysal 1989).
4.4.5. Hastaların tavuk etini tüketim şekli
KAG uygulanan hastaların tavuk etini tüketim şekli çizelge 4.32’de
verilmiştir.
65
Çizelge 4.32. Hastaların tavuk etini tüketim şeklinin cinsiyete göre dağılımı
Tavuk tüketim şekli
Hiç yemem
Derili
Derisiz
TOPLAM
X²: 0.131
ERKEK
Sayı
%
1
0.81
36
29.03
87
70.16
124
100.00
P >0.01
KADIN
Sayı
%
1
1.27
22
27.85
56
70.88
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
2
0.99
58
28.57
143
70.44
203
100.00
SD: 2
Hastaların tavuk tüketimleri çizelge 4.33. incelenecek olursa, % 0.99’u hiç
tavuk yemediği, büyük bir çoğunluğunun (% 70.44) tavuğu derisiz yediği,
% 28.57’sinin ise tavuğu derili tükettiği görülmektedir. KAH için tavuk eti
önerilmesine karşın, en fazla yağun depolandığı derisinin yenmemesi ve
pişirme yönteminin doğrusunun seçilmesi (haşlama, ızgara) önemlidir.
Bunun tersi yapılacak uygulamalar beyaz etten beklenen yararın
gerçekleşmesini engeller.
4.4.6. Hastaların yemeklerinde kullanılan yağ
KAG uygulanan hastaların yemeklerinde en çok hangi yağı kullandıkları
çizelge 4.33’de görülmektedir.
Çizelge 4.33. Hastaların yemeklerinde kullanılan yağın cinsiyete göre
dağılımı
Hangi yağ
Bitkisel sıvı yağ
Zeytin yağ
Katı yağ
Bitkisel+zeytin yağ
Bitkisel+zeytin+katı
Bitkisel+katı
Zeytin+katı yağ
TOPLAM
X²: 8.315
ERKEK
Sayı
%
49
39.52
5
4.03
5
4.03
18
14.52
9
7.26
32
25.80
6
4.84
124
100.00
P >0.01
KADIN
Sayı
%
29
36.71
5
6.33
3
3.80
4
5.06
12
15.19
23
29.11
3
3.80
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
78
38.43
10
4.93
8
3.94
22
10.80
21
10.34
55
27.09
9
4.43
203
100.00
SD: 7
Çizelge incelenecek olursa hastaların % 38.43’ünün bitkisel sıvı yağ, %
4.93’ünün zeytinyağı, % 3.94’ünün katı yağ, % 10.80’inin bitkisel sıvı yağ
+ zeytinyağı, % 41.86’sının ise sıvıyağ + katı yağ kullandıkları
görülmektedir.
66
Hayvansal yağlarda yağ molekülleri daha fazlayken, bitkisel yağlarda
doymamış yağ molekülleri vardır. Vücut doymuş yağları CHOL’e
dönüştürür ve kalp sağlığı için hazırlanan diyetlerde doymuş yağın
sınırlandırılmasının nedeni budur (Cicala 1999).
Alınan yağın üçte ikisini sıvı yağlar (zeytin yağ, pamuk çekirdeği yağı,
çiçek yağı vb) oluşturmalıdır. Hastaların büyük çoğunluğu (% 62.93)
çizelgeden görüldüğü gibi, kalp sağlığı için gerekli olan bitkisel yağ
tüketmektedir.
Yağ asitleri içerikleri farklı tereyağı, zeytin yağ, ayçiçek yağı ve bu üç
yağın karışımı ile deney hayvanlarında yapılan çalışmada, en yüksek CHOL
değeri tereyağı verilen grupta gözlenmiştir (Baysal 1992).
Bilgisayarlı anjiyografi tekniği ile yapılan bir çalışmada, diyetlerinin esası
doymuş yağlardan zengin süt ve türevleri olan ve görünür yağ olarak
tereyağı kullanan bireylerde koroner aterosklerozun hızlandığı gözlenmiştir
(Baysal 1997).
4.4.7. Hastaların tuz kullanım durumu
Çizelge 4.34’te KAG uygulanan hastaların yemeklerdeki tuz tercihiyle ilgili
veriler verilmiştir.
Çizelge 4.34. Hastaların tuz kullanım durumunun cinsiyete göre dağılımı
Yemeklerdeki tuz
miktarı
Tuzsuz
Az tuzlu
Normal tuzlu
Çok tuzlu
TOPLAM
X²: 13.217
ERKEK
Sayı
%
23
18.55
32
25.81
51
41.13
18
14.51
124
100.00
P<0.01
KADIN
Sayı
%
12
15.19
36
45.57
29
36.71
2
2.53
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
35
17.24
68
33.50
80
39.41
20
9.85
203
100.00
SD: 3
Hastaların yemeklerdeki tuz tercihleri çizelge 4.35 incelendiği zaman %
17.24’ünün tuzsuz, % 33.50’sinin az tuzlu, % 39.41’inin normal tuzlu,
%9.85’inin ise çok tuzlu yediği görülmektedir. Normal tuzlu yemek
yiyenlerin oranı erkekler hastalarda % 41.13, kadın hastalarda ise %
36.71’dir. Çok tuzlu yiyen erkeklerin oranı kadınlardan yaklaşık 7 kat daha
67
fazladır (erkekler % 14.51, kadınlar % 2.53). Tuz kullanımı ile cinsiyet
arasındaki farklılıklar istatistiksel olarakta önemli bulunmuştur (P<0.01).
4.4.8. Hastaların ne çeşit yoğurt tükettiği
KAG uygulanan hastaların yoğurt tüketipi tüketmediği ve ne çeşit yoğurt
tükettiğini gösteren bulgular mutlak ve %’de sayılarla çizelge 4.35’te
verilmiştir.
Çizelge 4.35. Hastaların yoğurt tercihinin cinsiyete göre dağılımı
Ne çeşit yoğurt
tüketildiği
Hiç yemem
½ yağlı
Yağsız
Yağlı
Light
TOPLAM
X²: 6.377
ERKEK
Sayı
%
95
76.61
12
9.68
16
12.90
1
0.81
124
100.00
P>0.01
KADIN
Sayı
%
2
2.53
64
81.01
8
10.13
5
6.33
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
2
0.99
159
78.33
20
9.85
21
10.34
1
0.49
203
100.00
SD: 5
Çizelge 4.35. incelendiğinde açıkça görülmektedir ki hastaların yarısından
fazlası (% 78.33) normal yoğurt tüketmektedir. Hastaların % 9.85’inin
yağsız yoğurt, % 10.34’ünün yağlı yoğurt, % 0.49’unun ise light yoğurt
tercih ettiği görülmektedir. Çizelge cinsiyetler dikkate alınarak
incelendiğinde kadınların erkeklerden daha fazla oranda ½ yağlı yoğurt
tükettiği (% 81.01, % 76.61), erkeklerin ise kadınlardan daha fazla yağlı
yoğurt tükettiği görülmektedir (% 12.90, % 6.33). Yoğurtta yağ miktarına
dikkat edilmediğinde, vücuda alınan yine hayvansal kaynaklı yağ asitleri
olmaktadır. Bunun için tüm süt ürünlerinin az yağlı veya yağsız olanlarının
tercih edilmesi gerekir.
4.4.9. Hastaların ne çeşit peynir tükettiği
KAG uygulanan hastaların ne çeşit peynir tükettiği çizelge 4.36’da
gösterilmektedir.
68
Çizelge 4.36. Hastaların peynir tercihlerinin cinsiyete göre dağılımı
Ne çeşit peynir
tüketildiği
Hiç yemem
Yağlı
Yağsız
½ Yağlı
Tuzsuz
Light
TOPLAM
ERKEK
Sayı
%
1
0.81
30
24.18
1
0.81
69
55.65
16
12.90
7
5.65
124
100.00
KADIN
Sayı
%
1
1.27
13
16.45
1
1.27
37
46.85
20
25.32
7
8.86
79
100.00
TOPLAM
Sayı
%
2
0.98
43
21.19
2
0.98
106
52.22
36
17.73
14
6.90
203
100.00
Hastaların peynir tüketim durumları incelendiğinde % 21.19’unun yağlı, %
52.22’sinin yarım yağlı ve % 0.98’inin ise yağsız peynir yedikleri, 36
hastanın ise peynirde tuzluluk oranına dikkat ettikleri (% 17.73)
görülmektedir. Hem yağ hem de tuz oranına dikkat ettiğini söyleyen
hastalar “light peynir” yediklerini belirtmişlerdir ve bunların oranı %
6.90’dır. Hem erkeklerde, hem de kadınlarda peynir tercihinde ilk sırayı ½
yğlı peynirin aldığı görülmektedir (% 55.65, % 46.85). Erkeklerde ikinci
sırayı yağlı peynirin aldığı (% 24.18) üçüncü sırayı tuzsuz peynirin izlediği
(% 12.90), kadınlarda ise ikinci sırayı tuzsuz peynirin aldığı (% 25.2),
üçüncü sırayı yağlı peynirin izlediği (% 16.45) belirlenmiştir.
4.4.10. Hastaların bazı yiyecek ve içecekleri tüketim sıklıklarının
cinsiyete göre dağılımı
Hastaların bazı yiyecek ve içecekleri tüketim sıklıklarının cinsiyete göre
dağılımı çizelge 4.37’de gösterilmiştir.
69
Çizelge 4.37. Hastaların bazı yiyecek ve içecekleri tüketim sıklıklarının cinsiyete göre dağılımı
E
K
E
K
Sayı
47
39
3
4
%
37.90
49.37
2.42
5.06
Sayı
37
20
12
7
%
29.84
25.31
9.68
8.86
Sayı
33
15
13
8
%
26.61
18.99
10.48
1.013
Sayı
4
1
9
7
%
3.23
1.27
7.26
8.86
Sayı
3
4
23
14
%
2.42
5.06
18.55
17.72
Sayı
64
39
%
51.61
49.37
Genel
Toplam
Sayı
%
124 100
79
100
124 100
79
100
E
K
E
K
1
30
25
0.81
24.19
31.64
2
1
27
18
1.61
1.27
2127
22.78
6
2
35
25
4.83
2.53
28.23
31.65
7
5
20
7
5.64
6.33
16.13
8.86
29
14
12
4
23.39
17.72
9.68
5.06
79
57
-
63.72
72.15
-
124
79
124
79
100
100
100
100
74
34
411
290
11.94
8.61
66.29
73.41
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
14
3
79
42
112
72
17
9
91
61
2
124
79
36
19
11.19
3.80
61.29
53.16
90.32
91.14
13.71
11.39
73.39
77.22
1.61
100
100
29.03
24.05
42
17
39
33.88
21.52
31.45
24.05
5.64
5.06
12.90
18.99
9.68
5.06
39.90
16.46
48.39
40.51
45
38
6
14
4
2
20
14
13
4
62
47
24
19
36.29
48.10
4.83
17.72
3.23
2.53
16.13
17.72
10.48
5.06
50.00
59.49
19.35
24.05
8
7
1
1
6
3
6
11
2
5
6.45
8.86
0.81
1.27
4.83
3.80
4.83
13.92
1.61
6.33
8
4
1
23
16
2
5
1
2
6.45
5.06
0.81
18.55
20.25
1.61
6.33
0.81
2.53
7
10
1
3
1
1
42
22
8
10
5
3
1
2
5.64
12.66
0.81
3.80
0.81
1.27
33.88
27.85
6.45
12.66
4.04
3.80
0.81
2.53
124
79
124
79
124
79
124
79
124
79
124
79
124
79
124
79
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
397
215
557
330
600
382
244
169
542
333
398
220
398
220
497
292
64.03
54.43
89.83
83.54
96.77
96.71
39.35
42.78
87.42
84.30
64.19
55.70
64.19
55.70
80.16
73.92
Hergün
Besinler
Kırmızı
Et
Sosis
Salam
Sucuk
Sakadat
Tavuk
Balık
Hindi
Yumurta
Yoğurt
Peynir
Süt
Zeytin
Kuru
baklagiller
Ekmek
Pirinç
Günaşırı
7
4
16
15
12
4
47
13
60
32
Hafta
15 gün
Ayda
Hiç
Toplam
Puan
Tüketim
557
330
143
100
89.93
83.54
23.06
25.32
%
Çizelge 4.37. (devamı).
Hergün
Besinler
Bulgur
Makarna
Sebze
Meyve
Börek
Kurabiye
Şeker
Sütlü
Tatlı
Hamur
Tatlısı
Bal
Reçel
Pekmez
Kola
Meyve
Suyu
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
Sayı
3
4
1
1
106
68
104
67
1
18
8
110
55
4
1
1
60
23
16
9
13
3
10
4
%
2.42
5.06
0.81
1.27
85.48
86.08
83.86
84.80
0.81
14.51
10.13
88.71
69.62
3.23
0.81
1.27
48.39
29.11
12.90
11.39
10.48
3.80
8.06
5.06
Günaşırı
Sayı
23
12
31
11
12
9
12
6
10
3
26
15
1
10
5
3
2
19
7
15
4
18
10
33
7
%
18.55
15.19
25.00
13.92
9.68
11.39
9.68
7.60
8.06
3.80
20.96
18.99
0.81
8.06
6.33
2.42
2.53
15.32
8.86
12.10
5.06
14.51
12.66
26.61
8.86
Hafta
Sayı
47
29
47
32
5
2
4
5
33
20
39
25
1
40
17
28
7
19
13
9
5
30
17
30
18
%
37.90
36.71
37.90
40.51
4.03
2.53
3.23
6.33
26.61
25.31
31.45
31.64
0.81
32.26
21.52
22.58
8.86
15.32
16.46
7.26
6.33
24.20
21.5
24.20
22.78
15 gün
Sayı
18
11
14
12
2
16
16
9
6
23
13
15
10
1
4
6
4
5
5
%
14.51
13.92
11.29
15.19
1.61
12.90
20.26
7.26
7.60
18.55
16.46
12.10
12.66
1.27
3.23
4.83
5.06
4.03
6.33
Ayda
Sayı
21
17
15
11
1
1
34
25
14
14
29
25
38
21
3
7
16
5
27
18
18
16
%
16.94
21.52
12.10
13.92
0.81
0.81
27.42
31.64
11.29
17.72
23.39
31.64
30.64
26.58
2.42
8.86
12.90
6.33
21.78
22.78
14.51
20.26
Hiç
Sayı
12
10
16
12
1
1
30
15
18
11
12
24
18
19
39
38
23
28
64
56
30
27
28
29
%
9.68
12.66
12.90
15.19
0.81
1.27
24.20
18.99
14.51
13.92
9.67
30.38
14.51
24.05
31.45
48.10
18.55
35.44
51.61
70.89
24.20
34.18
22.59
26.71
Genel
Toplam
Sayı
%
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
Toplam
Puan
%
Tüketim
335
174
313
180
594
382
585
374
210
129
343
201
557
275
255
122
169
75
436
191
191
81
266
132
300
128
54.03
44.05
50.48
45.56
95.81
96.71
94.35
94.68
33.87
32.66
55.32
50.89
89.84
69.62
41.13
30.89
27.26
18.99
70.32
48.35
30.81
20.51
42.90
33.42
48.39
32.40
Çizelge 4.37. (devamı).
Hergün
Besinler
Türk
Kahvesi
Nescafe
Çay
Bitki
Çayı
Kuruyemiş
Çikolata
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
E
K
Sayı
5
9
13
1
54
60
3
5
12
8
3
-
%
4.03
11.39
10.48
1.27
43.55
75.95
2.42
6.33
9.68
10.13
2.42
-
Günaşırı
Sayı
13
6
9
5
43
15
3
23
13
4
5
%
10.48
7.60
7.26
6.33
34.68
18.98
2.42
18.55
16.46
3.23
6.33
Hafta
Sayı
17
5
15
7
12
1
1
33
11
13
8
%
13.71
6.33
12.10
8.86
9.68
1.27
0.81
26.61
13.92
10.48
10.13
15 gün
Sayı
7
2
4
3
12
1
2
13
4
7
3
%
5.65
2.53
3.23
3.80
12.68
1.27
1.61
10.48
5.06
5.64
3.80
Ayda
Sayı
23
15
14
12
12
21
30
25
%
18.55
18.99
11.29
15.19
9.68
26.58
24.19
31.64
Hiç
Sayı
59
42
69
51
3
2
115
74
31
22
67
38
%
47.58
53.16
55.64
64.55
2.41
2.53
92.74
93.67
25.00
27.85
54.04
48.10
Genel
Toplam
Sayı
%
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
124 100
79
100
Toplam
Puan
%
Tüketim
165
103
168
64
502
300
34
25
289
154
114
75
26.61
26.07
27.09
16.20
80.96
92.40
5.48
6.32
46.61
38.99
18.39
18.39
Koroner anjiyografi uygulanan hastaların et ve et ürünleri tüketimlerine
bakıldığında kırmızı eti her gün yeme oranın kadınlarda erkeklerden daha
fazladır (% 49.37 - % 37.90). Sosis, sucuk ve salamın en çok tüketim oranı
ayda bir kadınlarda % 17.72, erkeklerde % 18.55, hiç yemeyenlerin oranı
ise kadınlarda % 49.37, erkeklerde % 51.61’dir. Sakadat hiç yemeyenlerin
oranı ise yarıdan fazladır (kadınlarda % 72.15, erkeklerde % 63.72).
Hastaların en çok haftada bir beyaz et tükettiği görülmektedir (Kadınlarda
% 31.65, erkeklerde % 28.23). Et ve et ürünleri her gün tüketilme durumuna
göre alınan yüzde tüketim puanına bakıldığında en fazla puan kırmızı ettedir
(Kadınlarda% 83.54, erkeklerde % 89.93).
Hastaların süt ve süt ürünlerinden yumurtayı en çok haftada bir yedikleri
(kadınlarda % 48.10, erkeklerde % 36.29’dur). Yoğurdu en çok yeme oranı
kadınlarda % 53.16, erkeklerde % 61.29 ile hergündür. Peynir kadınlarda %
91.14, erkeklerde % 90.32 oranı ile hergün tüketilmektedir. Sütte ise en çok
tüketim kadınlarda % 20.25, erkeklerde % 18.55 oranı ile ayda birdir. Süt ve
süt ürünlerine bakıldığı zaman her gün tüketilme durumuna göre alınan
yüzde tüketim oranı en fazla olan peynirdir (Kadınlarda 96.71, erkeklerde %
96.77).
Kurubaklagiller kadınlarda % 59.49, erkeklerde % % 50.00 oranı ile en çok
haftada bir tüketilmektedir.
Tahıl ürünlerinden ekmek bütün hastalarda her gün tüketilmekte (kadın ve
erkeklerde % 100), pirinç kadınlarda % 40.51, erkeklerde % 48.39 oranıyla
en çok iki günde bir, bulgur en çok haftada bir yenmektedir (Kadınlarda %
36.71, erkeklerde % 37.90). makarna kadınlarda % 40.51, erkeklerde %
77.90 oranıyla en çok haftada bir tüketilmektedir. Tahıl ürünlerinde her gün
tüketilme durumuna göre alınan yüzde tüketim oranı en fazla olan
kadınlarda % 73.92, erkeklerde % 80.16 oranıyla pirinçtir.
Sebze ve meyvenin hastalar tarafından en fazla hergün tüketildiği
görülmektedir. Her gün sebze tüketimi kadınlarda % 86.08, erkeklerde %
85.48, her gün meyve tüketimi kadınlarda % 84.80, erkeklerde % 83.86’dır.
Hastaların hamur işlerinden en çok kurabiyeyi tercih ettikleri belirlenmiştir.
Kurabiyeyi kadınlar % 31.64, erkekler % 31.45 oranı ile en çok haftada bir
tüketmektedirler. Börek tüketimi kadınlarda % 31.64, erkeklerde % 27.42
oranı ile ayda birdir.
73
Şeker kadınlarda % 69.92, erkeklerde % 88.71 oranı ile hergün
tüketilmektedir. Tatlı yeme tercihlerine bakıldığı zaman en çok sütlü tatlıyı
tercih ettikleri görülmüştür. Kadınlar % 31.64 oranı ile ayda bir, erkekler %
32.26 oranı ile haftada bir tüketmektedir.
Bal, reçel tüketimine bakıldığında kadınların % 35.44 oranı ile hiç
yemedikleri, erkeklerin % 48.39’unun ise hergün yedikleri görülmektedir.
İçecek tüketimine bakıldığında kadınların % 75.95’inin, erkeklerin ise %
43.55’inin hergün çay içtikleri görülmektedir. Türk kahvesini kadınların %
53.16’sının, erkeklerin % 47.58’inin hiç içmediği, nescafeyi kadınların %
64.55’inin, erkeklerin % 55.64’ünün hiç içmediği, bitki çayını ise kadınların
% 93.67’sinin, erkeklerin % 92.74’ünün hiç içmedikleri görülmektedir. Her
gün tüketilme durumuna göre alınan yüzde tüketim oranına göre değeri
yüksek olan içecek çaydır (Kadın % 92.40, erkek % 80.96).
Kuruyemişi kadınların % 27.85 oranı ie hiç yemedikleri, erkeklerin %
26.61’inin ise haftada bir tükettikleri görülmüştür. Hastaların yarısından
fazlası çikolatayı hiç yememektedir (Kadınlar % 48.10, erkekler % 54.04).
4.4.11. Hastaların klinik bulguları ile şişmanlık durumları ve bazı
beslenme alışkanlıklarının değerlendirilmesi
Bu bölümde hastaların sistolik ve diastolik kan basınçları ile şişmanlık
durumu ve tuz kullanma miktarları, LDL-CHOL, TG ve total kolesterol
değerleri ile şişmanlık durumu, et, yağ, yoğurt, peynir tercihleri ve tavuğu
derili yiyip yemedikleri arasındaki ilişkiler çizelge 4.38., 4.39., 4.40., ve
4.41’de verilmiştir.
74
Çizelge 4.38. Hastaların şişmanlık durumunun ve tuz kullanımlarının sistolik ve diastolik kan basıncı değerlerine göre
dağılımı
Sistolik Kan Basıncı
Şişmanlık
Var
Yok
TOPLAM
Tuz miktarı
Tuzsuz
Az Tuzlu
Normal tuzlu
Çok tuzlu
TOPLAM
Dastolik Kan Basıncı
Şişmanlık
Var
Yok
TOPLAM
Tuz miktarı
Tuzsuz
Az Tuzlu
Normal tuzlu
Çok tuzlu
TOPLAM
<140mmHg
Sayı
%
110
44
154
71.43
28.57
100.00
29
18.83
48
31.17
61
39.61
16
10.39
154
100.00
<90 mmHg
Sayı
%
141-154 mmHg
Sayı
%
15
5
20
75.0
25.0
100.00
2
10.00
6
30.00
11
55.00
1
5.00
20
100.00
91-109 mmHg
Sayı
%
160 ve üstü mmHg
Sayı
%
23
6
29
79.31
20.69
100.00
4
13.79
14
48.28
8
27.59
3
10.34
29
100.00
110 ve üstü mmHg
Sayı
%
TOPLAM
Sayı
%
148
55
203
72.91
27.09
100.00
35
17.24
68
33.50
80
39.41
20
9.85
203
100.00
TOPLAM
Sayı
%
X2:0.817
SD:2
P>0.01
X2:6.041
SD:6
P>0.01
123
50
173
71.10
28.90
100.00
19
3
22
86.36
13.64
100.00
6
2
8
75.00
25.00
100.00
148
55
203
72.91
27.09
100.00
X2:2.321
SD:2
P>0.01
32
55
69
17
173
18.50
31.79
39.88
9.83
100.00
2
12
6
2
22
9.09
54.55
27.27
9.09
100.00
1
1
5
1
8
12.5
12.5
62.5
12.5
100.00
35
68
80
20
203
17.24
33.50
39.41
9.85
100.00
X2:7.207
SD:6
P>0.01
Çizelge 4.38 incelendiğinde sistolik kan basıncı bulgusu ≤ 140 mm Hg’nın
altında olan 154 hastanın % 71’inin, 141-159 mm Hg kan basıncına sahip
20 hastanın % 75’inin, 160 mm Hg ve üstü mm Hg kan basıncına sahip 29
hastanın ise % 79.31’inin şişman olduğu görülmektedir.
Yine aynı çizelgeden, kan basıncı ≤ 140 mm Hg’nın altındaki hastaların %
50’sinin, 141-159 mm Hg kan basıncına sahip olanların % 40’ının, kan
basıncı 160 ve üstü mm Hg sahip olanların ise % 62.07’sinin tuzsuz ve az
tuzlu yediği görülmektedir. Normal tuzlu yediğini söyleyen hastalarında
yemeklerinin uygun tuz oranında olmadığı düşünüldüğünde koroner
anjiyografi olan hastaların tuz konusunda çok dikkatli olmadıkları ortaya
çıkmaktadır. Normal tuzlu ve tuzlu yiyenlerin oranı ise sırası ile % 50.00, %
60.00 ve % 37.93 olarak belirlenmiştir.
Diastolik kan basınçlarına göre hastaların şişmanlık ve tuz kullanma
durumu incelendiğinde benzer sonuçlar görülmektedir. Kan basıncı ≤ 90
mm Hg olan 173 hastanın % 71.10’u, kan basıncı 91-109 mm Hg olan 22
hastanın % 86.36’sı, kan basıncı 110 ve üstü mm Hg olan 8 hastanın % 75’i
şişmandır. Tuzsuz ve az tuzlu yiyen hastaların % 50.29’u ≤ 90 mm Hg kan
basıncına, % 63.64’ü 91-109 mm Hg kan basıncına, % 25’i ise 110 ve üstü
mm Hg kan basıncına sahiptir. Oysa ki, fazla tuz alımı vücutta kan hacmini
ve hücre dışı sıvı hacmini artırır, böylece kan basıncını yükseltir. Buda
hipertansiyona neden olarak KKH riski oluşturur.
76
Çizelge 4.39. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıklarının LDL-CHOL değerlerine göre dağılımı.
LDL-CHOL
Şişmanlık
Var
Yok
TOPLAM
Et Tercihi
Kırmızı et
Tavuk-Hindi
Balık
TOPLAM
Tavuk
Hiç
Derili
Derisiz
TOPLAM
<130 mmHg
Sayı
%
131-159 mmHg
Sayı
%
160 ve üstü mmHg
Sayı
%
TOPLAM
Sayı
%
42
15
57
73.68
26.32
100.00
16
9
25
64.00
36.00
100.00
13
6
19
68.42
31.58
100.00
71
30
101
70.30
29.70
100.00
X2:0.820
SD:2
P>0.01
22
31
4
57
38.60
54.39
7.01
100.00
1
22
2
25
4.00
88.00
8.00
100.00
5
12
2
19
26.32
63.16
10.53
100.00
28
65
8
101
27.72
64.36
7.92
100.00
X2:10.798
SD:4
P<0.05
14
43
57
24.56
75.44
100.00
6
19
25
24.00
76.00
100.00
4
15
19
21.05
78.95
100.00
24
77
101
23.76
76.24
100.00
X2:0.908
SD:2
P>0.01
Çizelge 4.39. (devamı)
LDL-CHOL
Yağ tercihi
Bitkisel yağ
Zeytin yağ
Katı yağ
Bitkisel+Zeytin
Bitk+Zeyt+Katı
Bitkisel+Katı
Zeytin+Katı
TOPLAM
Yoğurt Tercihi
Hiç yemem
½ Yağlı
Yağsız
Yağlı
Light
TOPLAM
Peynir tercihi
Hiç yemem
Yağlı
Yağsız
½ Yağlı
Tuzsuz
Light
TOPLAM
<130 mmHg
Sayı
%
131-159 mmHg
Sayı
%
160 ve üstü mmHg
Sayı
%
TOPLAM
Sayı
%
22
3
2
7
8
13
2
57
38.60
5.26
3.51
12.28
14.04
22.80
3.51
100.00
10
1
2
4
7
1
25
40.00
4.00
8.00
16.00
28.00
4.00
100.00
5
1
4
2
7
19
26.32
5.26
21.05
10.53
36.84
100.00
37
5
2
13
14
27
3
101
36.63
4.95
1.98
12.87
13.86
26.73
2.97
100.00
X2:5.103
SD:12
P>0.01
45
7
5
57
78.95
12.28
8.77
100.00
19
3
3
25
76.00
12.00
12.00
100.00
15
1
3
19
78.95
5.26
15.79
100.00
79
11
11
101
78.22
10.89
10.89
100.00
X2:1.385
SD:4
P>0.01
1
9
35
8
4
57
1.75
15.79
61.40
14.04
7.02
100.00
6
1
13
4
1
25
24.00
4.00
52.00
16.00
4.00
100.00
3
1
8
7
19
15.79
5.26
42.11
36.84
100.00
1
18
2
56
19
5
101
0.99
17.82
1.98
55.45
18.81
4.95
100.00
X2:10.748
SD:10
P>0.01
Çizelge 4.39’da LDL-CHOL değerleri ile hastaların şişmanlık, et, yağ,
yoğurt, peynir tercihleri ile tavuğu yeme şekilleri arasındaki ilişki
gösterilmiştir. Çizelgeye göre LDL-CHOL düzeyleri sınırda ve yüksek
riskli olan (131-159 mg/dL-160 ve üstü mg/dL) 34 hastanın 29’u şişmandır
(% 85.29).
Sınırda LDL-CHOL düzeyine sahip hastaların % 4’ü kırmızı et, % 88’i
beyaz et, % 8’i balık tercih ederken, riskli düzeye sahip hastaların %
26.32’si kırmızı et, % 63.16’sı beyaz et, % 10.53’ü balık tercih etmektedir.
Bu durum istatistiksel olarak da önemli bulunmuştur (P<0.05).
Hastalara tavuk yediklerinde derisini ayırıp ayırmadıkları sorulduğunda,
hangi LDL-CHOL düzeyine sahip olurlarsa olsunlar büyük çoğunluğunun
“derisiz” tavuk tercih ettiği belirlenmiştir (sırası ile % 75.44, % 76.00, %
78.95). Bu durum oldukça sevindiricidir.
LDL-CHOL düzeyleri ile yağ tercihleri arasındaki ilişki yine aynı
çizelgeden izlenebilir. Normal LDL-CHOL düzeyine sahip hastaların %
56.14’ü, sınırda LDL-CHOL düzeyine sahip hastaların % 48’i, riskli LDLCHOL düzeyine sahip hastaların % 52.63’ü sıvı yağ kullanmaktadır. Sadece
katı yağ kullandığını söyleyen normal LDL-CHOL düzeyine sahip % 3.51
oranında 2 hasta vardır. Bunun dışındakiler ise katı yağı diğer sıvı yağlarla
karışık olarak kullandığını belirtmiştir.
Üç LDL-CHOL düzeyindeki hastaların ilk sıradaki yoğurt tercihi “yarım
yağlı yoğurt” yönündedir (% 78.95, % 76, % 78.95). Bu çizelgede dikkat
çekici olan riskli LDL-CHOL düzeyine sahip hastalarda 2. tercihin “yağlı
yoğurt” olmasıdır (% 15.79). Oysaki yoğurttan alınan yağda hayvansal
kaynaklı yani doymuş yağ asidi içermektedir. Süt ve süt ürünlerinden alınan
yağ miktarına da dikkat etmek gerekir.
Peynir tercihlerinde de yoğurtta olduğu gibi üç LDL-CHOL düzeyindeki
hastaların ilk sıradaki peynir tercihi yarım yağlı peynir yönündedir (%
61.40, % 52.00, % 42.11). Burada dikkat çekici olan riskli LDL-CHOL
düzeyine sahip hastalarda 2. tercihin tuzsuz peynir yönünde olmasıdır (%
36.84) ki bu da sevindirici bir durumdur.
79
Çizelge 4.40. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıklarının TG değerlerine göre dağılımı
TRİGLİSERİD
Şişmanlık
Var
Yok
TOPLAM
Et tercihi
Kırmızı et
Tavuk-Hindi
Balık
TOPLAM
Tavuk
Hiç
Derili
Derisiz
TOPLAM
<200 mmHg
Sayı
%
201-239 mmHg
Sayı
%
240-378 mmHg
Sayı
%
379 ve üstü mmHg
Sayı
%
TOPLAM
Sayı
%
94
42
136
69.12
30.88
100.00
25
4
29
86.21
13.79
100.00
24
8
32
75.00
25.00
100.00
5
1
6
83.33
16.67
100.00
148
55
203
72.91
27.09
100.00
X2:3.987
SD:3
P>0.01
46
86
4
136
33.82
63.24
2.94
100.00
10
16
3
29
34.48
55.17
10.35
100.00
8
21
3
32
25.00
65.63
9.37
100.00
2
4
6
33.33
66.67
100.00
66
127
10
203
32.51
62.56
4.93
100.00
X2:5.388
SD:6
P>0.01
1
39
96
136
0.74
28.68
70.58
100.00
8
21
29
27.59
72.41
100.00
1
10
21
32
3.13
31.25
65.62
100.00
1
5
6
16.67
83.33
100.00
2
58
143
203
0.99
28.57
70.44
100.00
X2:2.570
SD:6
P>0.01
Çizelge 4.40. (devamı)
TRİGLİSERİD
Yağ tercihi
Bitkisel Yağ
Zeytin yağ
Katı Yağ
Bitk+Zeytin
Bitk+Zeyt+Katı
Bitkisel+Katı
Zeytin+Katı
TOPLAM
Yoğurt tercihi
Hiç yemem
½ Yağlı
Yağsız
Yağlı
Light
TOPLAM
Peynir Tercihi
Hiç yemem
Yağlı
Yağsız
½ Yağlı
Tuzsuz
Light
TOPLAM
<200 mmHg
201-239 mmHg
240-378 mmHg
379 ve üstü
mmHg
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
Sayı
%
56
4
3
14
16
37
6
136
41.18
2.94
2.21
10.29
11.76
27.21
4.41
100.00
6
2
4
6
2
7
2
29
20.69
6.90
13.79
20.69
6.90
24.13
6.90
100.00
14
3
1
1
3
9
1
32
43.75
9.38
3.12
3.12
9.38
28.13
3.12
100.00
2
1
1
2
6
1
106
14
15
136
0.74
77.94
10.29
11.03
100.00
27
1
1
29
93.10
3.45
3.45
100.00
1
22
4
4
1
32
3.13
68.74
12.5
12.5
3.13
100.00
2
29
1
73
22
9
136
1.47
21.32
0.73
53.68
16.18
6.62
100.00
4
1
16
5
3
29
13.79
3.45
55.17
17.24
10.35
100.00
10
13
7
2
32
31.25
40.62
21.88
6.25
100.00
TOPLAM
Sayı
%
33.33
16.67
16.67
33.33
100.00
78
10
8
22
21
58
9
203
38.42
4.93
3.94
10.84
10.34
27.09
4.43
100.00
X2:22.478
SD:18
P>0.01
4
1
1
6
66.66
16.67
16.67
100.00
2
159
20
21
1
203
0.99
78.33
9.84
10.34
0.49
100.00
X2:12.067
SD:12
P>0.01
4
2
6
66.67
33.33
100.00
2
43
2
106
36
14
203
0.99
21.18
0.99
52.22
17.73
6.89
100.00
X2:10.221
SD:15
P>0.01
Çizelge 4.40’da hastaların trigliserid düzeyleri ile şişmanlık durumu ve bazı
beslenme alışkanlıkları arasındaki ilişki özetlenmiştir. TG düzeyi ≤ 200
mg/dL olanlar normal, 201-239 mg/dL arasında olanlar sınırda, 240-378
mg/dL arsında olanlar riskli, 379 ve üstü mg/dL olanlar ise yükske riskl,
grup olarak değerlendirilmiştir. Bu düzeyler dikkate alınarak hastaların
şişmanlık durumları değerlendirildiğinde, tüm düzeylerde şişmanların daha
fazla oranda olduğu görülmektedir (sırası ile % 69.12, % 86.21, % 75, %
83.33).
Et tercihlerine bakıldığında beyaz et tercihinin normal değere sahip
hastalarda % 63.24, sınırda değere sahip olanlarda % 55.17, riskli değere
sahip olanlarda ise % 65.63, yükske riskli değere sahip olanlarda ise %
66.67 olduğu görülmektedir. İkinci sıradaki tercih ise kırmızı et yönündedir.
Oysaki balıkta ve balık yağında bulunan çoklu doymamış yağ asitlerinin
olumlu etkilerinden dolayı diyette daha fazla yer bulması gereklidir.
Tavuğun derili ya da derisiz yenip yenmediği çizelgeden incelendiğinde
tüm gruplarda derisiz yiyenlerin fazla olduğu görülmektedir (sırası ile %
70.58, % 72.41, % 65.62, % 83.33). Fakat sınırda riskli ve çok riskli TG
değerine sahip hastalarda % 27.59, % 16.67 ve % 28.57 oranında tavuğu
derili olarak yiyenlerin bulunması düşündürücüdür.
Normal TG değerine sahip 136 hastanın % 54.41’i, sınırda TG değerine
sahip 29 hastanında % 48.28’i, riskli TG değerine sahip 32 hastanında %
56.25’i ve yüksek riskli TG değerine sahip 6 hastanında % 54.19’u sıvı yağ
(bitkisel yağ, zeytinyağ, bitkisel + zeytin yağ) tercih etmektedir.
Bu hastaların yoğurt tercihlerinde ilk sırayı yarım yağlı yoğurt (sırası ile; %
77.94, % 93.10, % 68.74, % 66.66) ikinci sırayı ise birbirleriyle hemen
hemen aynı oranlara sahip yağsız ve yağlı yoğurt almaktadır. Light yoğurt
yediğini söyleyen bir hasta riskli TG grubunda yer almaktadır.
Peynir tercihinde de ilk sırayı yarım yağlı peynir almaktadır (sırası ile %
53.68, % 55.17, % 40.62, % 66.67). İkinci sırada ise yağlı peynir yer
almaktadır (sırası ile % 21.32, % 13.79, % 31.25). Burada dikkat çeken
nokta hastaların yarım yağlı peynirden sonra yağlı peyniri tercih etmesidir.
82
Çizelge 4.41. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıklarının CHOL değerlerine göre dağılımı
CHOL
Düzeyi
Şişmanlık
Var
Yok
TOPLAM
Et tercihi
Kırmızı et
Tavuk-Hindi
Balık
TOPLAM
Tavuk
Hiç
Derili
Derisiz
TOPLAM
<200 mmHg
Sayı
%
201-239 mmHg
Sayı
%
240 ve üstü mmHg
Sayı
%
TOPLAM
Sayı
%
67
25
92
72.83
27.17
100.00
42
16
58
72.41
27.59
100.00
39
14
53
73.58
26.42
100.00
148
55
203
72.91
27.09
100.00
X2:0.02
SD:2
P>0.01
34
54
4
92
36.96
58.70
4.34
100.00
16
41
1
58
27.59
70.69
1.72
100.00
16
32
5
53
30.19
60.38
9.43
100.00
66
127
10
203
32.51
62.56
4.93
100.00
X2:5.408
SD:4
P>0.01
23
69
92
25.00
75.00
100.00
2
18
38
58
3.45
31.03
65.52
100.00
17
36
53
32.08
67.92
100.00
2
58
143
203
0.99
28.57
70.44
100.00
X2:6.280
SD:4
P>0.01
Çizelge 4.41. (devamı)
CHOL Düzeyi
Yağ Tercihi
Bitkisel Yağ
Zeytin yağ
Katı Yağ
Bitk+Zeytin
Bitk+Zeyt+Katı
Bitkisel+Katı
Zeytin+Katı
TOPLAM
Yoğurt tercihi
Hiç yemem
½ Yağlı
Yağsız
Yağlı
Light
TOPLAM
Peynir Tercihi
Hiç yemem
Yağlı
Yağsız
½ Yağlı
Tuzsuz
Light
TOPLAM
<200 mmHg
Sayı
%
201-239 mmHg
Sayı
%
240 ve üstü mmHg
Sayı
%
TOPLAM
Sayı
%
44
4
2
9
8
21
4
92
47.83
4.35
2.17
9.78
8.69
22.83
4.35
100.00
18
1
5
5
7
19
3
58
31.03
1.72
8.62
8.62
12.07
32.76
5.17
100.00
16
5
1
8
6
15
2
53
30.19
9.43
1.89
15.09
11.32
28.30
3.77
100.00
78
10
8
22
21
55
8
203
38.42
4.93
3.94
10.84
10.34
27.09
4.43
100.00
X2:15.012
SD:12
P>0.01
1
67
12
11
1
92
1.09
72.83
13.04
11.96
1.09
100.00
51
2
5
58
87.93
3.45
8.62
100.00
1
41
6
5
53
1.89
77.36
11.32
9.43
100.00
2
159
20
21
1
203
0.99
78.33
9.84
10.34
0.49
100.00
X2:7.191
SD:8
P>0.01
2
18
51
14
7
92
2.17
19.57
55.43
15.22
7.61
100.00
12
1
34
7
4
58
20.69
1.72
58.62
12.07
6.90
100.00
13
1
21
15
3
53
24.53
1.89
39.62
28.30
5.66
100.00
2
43
2
106
36
14
203
0.99
21.18
0.99
52.22
17.73
6.89
100.00
X2:11.627
SD:10
P>0.01
Son çizelgede de şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıkları ile CHO
değerleri arsındaki ilişki gösterilmektedir.
Çizelge incelendiğinde, hastaların şişmanlık durumu daha fazladır ve ≤ 200
mg/dL CHOL değerine sahip olan 92 hastanın % 72.83’ü, 201-239 mg/dL
CHOL değerine sahip olan 58 hastanın % 72.41’i, 240 ve üstü mg/dL
CHOL değerine sahip olan 58 hastanın % 72.41’i, 240 ve üstü mg/dL
CHOL değerine sahip olan 53 hastanın % 73.58’i şişmandır.
Normal CHOL değerine sahip olan hastalar (≤ 200 mg/dL), % 58.7 oranıyla
beyaz eti, % 36.96 oranıyla kırmızı eti, % 4.34 oranıyla balık etini tercih
etmektedir. Bu sıralama sınırda (201-239 mg/dL) ve yüksek riskl, (240 ve
üstü mg/dL) CHOL değerine sahip hastalarda darlık var. değişmektedir
(sırası ile % 70.69 - % 27.59 - % 1.72, % 60.38 - % 30.19 - % 9.43).
Yine aynı çizelgeden tavuğu derisiz yiyenlerin oranının tüm gruplarda derili
yiyenlere göre fazla olduğu görülmektedir (sırası ile % 75.0, % 65.52, %
67.92). Yinede derili yemeği ttercih edenlerin göz ardı edilemeyecek kadar
fazladır (sırası ile % 25, % 31.03, % 32.08).
Yağ tercihinde, normal CHOL değerlerine sahip olan grupta sıvı yağ
kullananlar % 61.96’dır. Katı yağ tek başına veya sıvı yağlarla karışık
kullananlar ise % 38.04’dür. Sınırda CHOL değerine sahip olanlarda bu
oranlar % 41.37, % 58.63’dür. Riskli grupta ise bu oranlar % 54.71, %
45.29 olarak belirlenmiştir. Daha dikkatli olması gereken gruplarda sıvı yağ
kullanımı normal CHOL değerine sahip gruptan daha düşük olduğu
görülmektedir. Bu durum dikkat çekicidir.
Hastaların CHOL değerlerine göre yoğurt tercihleri incelendiğinde normal
CHOL değerine sahip olanların % 72.83’ü, sınırda CHOL değerine sahip
olanların % 87.93’ü, riskli CHOL değerine sahip olanların % 77.36’sı nın
yarım yağlı yoğurt tercih ettikleri görülmektedir. Bunu normal CHOL
değerine sahip grupta % 13.04 oranı ile yağsız yoğurt tercihi izlerken,
sınırda CHOL değerine sahip grupta % 8.62 oranıyla yağlı yoğurt tercihi,
riskli CHOL değerine sahip grupta % 11.32 oranı ile yağız yoğurt tercihi
izlemektedir.
Peynir tercihlerinde yarım yağlı peynir ilk sırada yer almaktadır (% 55.43,
% 58.62, % 39.62). Bu çizelgede de dikkat çeken nokta hastaların yarım
yağlı peynirden sonra tercih ettikleri yağlı peynirdir (sırası ile % 19.57, %
20.69, % 24.53). Bu durum ise beslenme açısından tercih edilen bir durum
değildir.
85
5. ÖERİLER
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sağlık sorunları incelendiğinde
koroner kalp hastalıkları ölüm nedenlerinin başında gelmektedir. Koroner
kalp hastalığının oluşmasında genetik faktörlerin yanında beslenme
alışkanlıkları da çok önemlidir. Gelişmekte olan toplumlarda yaşam
standardının artması, insanların fast food gıda tüketimine yönelmesiyle
doğal beslenme alışkanlıklarından uzaklaşılması sonucu koroner kalp
hastalıklarında hızla bir artış görülmüştür.
Kişilerin boya göre en uygun ağırlığa gelmesi yeterli ve dengeli
beslenmeyle olur. Kişiye doğru beslenme alışkanlıkları kazandırılarak,
harcanan enerji kadar enerji alımına özen göstererek beden kitle indeksini
20-25 arasında tutmak gereklidir.
Diyette doymuş yağı azaltarak tekli ve çoklu doymamış yağları artırmak,
çoklu doymamış yağlardan daha çok n-6 grubunu içerenlerin yanında, n-3
grubunu içerenlere de yer vermek ve antioksidantlar ve folik asitten zengin
besinlere çokça yer vermek gerekmektedir. Doymuş yağ sadece tereyağı, iç
yağı ve katı margarin demek değildir. Tam yağlı süt, yoğurt ve peynir ile
kırmızı et ürünleri, derili tavuk eti ve sakatatlar da diyette sınırlanmalıdır.
Tavuk ve hindinin derisiz beyaz eti ve balık eti tercih edilir. Bir öğünde bu
etlerden yenirse diğer öğünde kurubaklagilli yemeklerden yenilmesi uygun
olur.
Diyette antioksidantlar ve folik asitten zengin başta çiğ yenen narenciye,
domates ve yeşillikler olmak üzere taze sebze ve meyve bolca yer almalıdır.
Yılın 7-8 ayında her öğünde bir portakal veya benzeri, 4-5 ayında domates
yenebilir, buna ek olarak öğünlerin birinde yeşilliklerden (marul, lahana,
havuç, roka, tere, maydanoz, vb.) yapılan salata yer almalıdır.
Tahıllardan E vitamini ve folik asidi nispeten daha çok içeren tam buğday
veya çavdar karışımı undan yapılan esmer ekmek ve bulgur tercih
edilmelidir. Şişmanlık sorunu olmayanlar E vitamini ve magnezyumdan
zengin ceviz, fındık, fıstık gibi yiyeceklerden alabilirler. Bu yiyeceklerin
yağlı peynirlere tercih edilmesi uygun olur. Böyle bir diyet uygulandığında
ek vitamin almaya gerek yoktur.
Balıkta bulunan omega-3 yağı nedeniyle kan damarları gevşek tutulur, bu
da koroner kalp hastalığı oluşmamasına yardımcı olur. Balık tüketimi
olmayanların balık yağı kapsülü almaları uygundur. Et, tavuk, balık, yağlı
86
peynir yenmediğinde yumurta yenebilir. Yumurta sebzelerle ve tahıllarla
birlikte alınmalıdır. Tahıllar, baklagiller ve sebze yemeklerinde zeytinyağıbitkisel sıvı ve yumuşak margarin kullanılır. Her türlü et yemeğine yağ
konmaz, çok az et olursa zeytinyağı ve bitkisel sıvı yağ kullanılır.
Günlük öğün sayısı 3 ana öğün + 2 ana öğün şeklinde olmalıdır. Öğün
atlamaya dikkat edilmek suretiyle öğünlerde beyaz et, süt ve süt ürünleri,
sebze, meyve tahıllarının bulunmasına dikkat edilmelidir. Kola ve kafeinli
içeceklerden uzak durulmalı, kuruyemişin ise az tüketilmesi gerekmektedir.
Koroner kalp hastalığı için en büyük risk faktörlerinden biri sigaradır. Halen
toplumumuzda çok yaygın olan sigara kullanımının yaygın halk eğitimi ve
caydırıcı politikalarla azaltılması gerekir.
Koroner kalp hastalığı son yıllarda genç nüfusta da görülmektedir. Bu
nedenle kişilere günlük yaşantılarında fiziksel aktivitiye yer vermelerinin
önemli olduğu bilinci yerleştirilmelidir. Kişilerin kendi lipid ve kan basıncı
değerlerini bilmeleri ve belirli aralıklarla kontrol ettirmeleri, kalp sağlığı
açısından yardımcı olacaktır.
87
KAYAKLAR
Akgül, D. ve Köksal, G. 1999. Hiperlipoproteinemili çocuklarda hayvansal
proteinin bir kısmının soya proteini ile değiştirilmesinin kan lipidleri
üzerine etkisi. Beslenme ve diyet dergisi, 28(1); 1-15.
Akman, B. ve Kaftan, A. 1999. Kadınlarda kolesterol risk faktörü müdür?.
İlaç ve Tedavi Dergisi. 12(9); 524-526
Aktaş, N. 1979. Hollanda’daki Türk işçi ailelerin beslenme alışkanlıklarını
etkileyen faktörler üzerine bir araştırma. Yayınlanmamış doktora
tezi. Ankara Üniversitesi. Ankara
Albrink, M.J ve Ullrich, İ.H. 1987. Yüksek karbonhidratlı diyet alan
erkeklerde diyet sakarozu ile posanın serum lipidleri üzerine etkisi.
Beslenme ve Diyet Dergisi. 16(1); 108
Anonim, 1983. Kalp Fizyolojisi. Gelişim Hachette, Gelişim basım ve
yayım, 4990s., İstanbul.
Ariyo, A.A., illablenca, A.C. 2002. Estrogens and lipids. Delivery asp?.
Deliveryoption =Citation + with + formatted + fulltest & estimate=
& reload= & deliver 26/2/2003
Ayar, A. 2001. Bakanlıkların merkez teşkilatlarında çalışan erkeklerde
obezite (şişmanlık) durumu ve etkileyen etmenler. Yüksek Lisans
Tezi. Ankara Üniversitesi, Ankara
Başar, E. 2000. Pasif sigara içiminin kardiyak etkileri. Türk kardiyoloji
Derneği Arşivi. 28(4); 239-244
Baysal, A. 1989. Kan lipidlerinin damar sertliğinin oluşumundaki etkileri ve
korunmak için öneriler. Beslenme ve Diyet dergisi. 18(1); 7-9
Baysal, A. 1992. Diyet yağları ve sağlığımız. Beslenme ve diyet dergisi,
21(2); 5-16.
Baysal, A. 1993. Şişmanlık diyet yağları, kan lipitleri ve koroner kalp
hastalıkları etkileşimi, Şişmanlık çeşitli hastalıklarla etkileşimi ve
diyet tedavisinde bilimsel uygulamalar (Derleyen: P. Arslan). Türk
Diyetisyen Derneği Yayını:4, 58-65.
Baysal, A. 1996a. Beslenme. Hatipoğlu yayınevi. 494s., Ankara.
Baysal, A. 1996b. Trans yağ asitleri ve koroner kalp hastalığı riski.
Beslenme ve Diyet Dergisi, 25(2); 1-4.
Baysal, A. 1997. Diyetin koroner kalp hastalığının ilerlemesinin
durdurulması ve iyileştirilmesi üzerine etkisi. Beslenme ve Diyet
Dergisi 26(2); 1-4.
Baysal, A. 1998. alkol ve koroner kalp hastalıkları. Beslenme ve diyet
dergisi, 27(1); 1-3.
88
Baysal. A. 2000. Mineral ve vitaminlerde besinlerde bulunan besin diğer
ögelerin çeşitli hastalıkların diyet tedavilerinde kullanımı. Beslenme
ve Diyet Dergisi, 29(2); 41-45.
Birak, K., İlerigeen, B., Silmeci, N., Önsel, Ç. 1998. Teknik kardiyoloji.
Ant Kitabevi. 526s. İstanbul.
Bostan, C. 2002. Hipertansiyon. Actuel Medicine. 10(1); 56-59.
Cicala, R. 1999. Kalp hastalıkları. HYB yayıncılık Medicocorophics Ajans
ve Matbaacılık. 240s. Ankara
Çelik, F., Arcak, R. Ve Çelik, Y. 1999. Türkiye’de hipertansiyon için risk
oluşturan beslenmeye ilişkin faktörleri araştıran çalışmaların meta
analizi ile değerlendirilmesi. Beslenme ve diyet dergisi, 28(2); 7-13.
Dörtlemez, Ö. 1984. Aterosklerotik risk faktörleri kardiyolojide yeni
gelişmeler. Türk Kardiyoloji Derneği IV. Mezuniyet Sonrası Eğitim
Kursu. Ankara Üniversitesi Basımevi. 141-158s., Ankara.
Edington, J.D., Geekie, M., Carter, R. et all. 1990. Düşük yağı, yüksek
posalı diyetle beslenen deneklerde diyet kolesterolüne serum
lipidlerinin yanıtı. Beslenme ve Diyet Dergisi. 19(1); 23
Efe, S. 1992.İç hastalıkları tedavi yıllığı. Uycan Yayınları. 470s., İstanbul.
Emmioğlu, G. Ve Pekcan, G. 1992. Beden kitle indeksi ile kan ve
antropometrik parametreler arası ilişki, I. Ulusal beslenme ve
diyetetik kongresi, s.98, Ankara.
Ergüven. F.T. 2000. Hiperkolesterolemik bireylerin diyetine eklenen soya
proteinlerinin kan lipidleri üzerine etkisi. Bilim uzmanlığı tezi.
Hacettepe üniversitesi, Ankara.
Flaten, H., Hostmrk, A.T., Kierulf, P. et all. 1990. Fish-Oil Concentrate:
Effects on Variables Related to Cardiovaskular Disease. The
American Journal of Clinical Nutrition, 52;300p.
Fordyce-Baum, M.K., Langer, L.M., Montero A., et all 1989. Use of an
Expanded-Whole-Wheat Product in the Reduction of Body Weight
and Serum Lipids in Obese Females, The American Journal Clinical
Nutrition, 50; 30p.
Güneş, E., Yücalan, B.Ö., Korur, R. 2000. yetişkin bireylerde hiperlipidemi
durumunun saptanması. Beslenme ve Diyet Dergisi. 29(1); 4-10
Gürpınar, D., Durusoy, F., Zoghi, M. 1995. Coroner arter hastalarında
sekonder prevensiyon. V. Milli spor hekimliği kongresi bildiri
özetleri, s.69. İzmir.
Hasipek, S. Ve Sürücüoğlu, M.S. 1992a. Hayvansal ve bitkisel kaynaklı
proteinle beslenen ratların serum total lipidleri üzerinde bir araştırma.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi yayınları: 1265, 105s., Ankara.
89
Hasipek, S. Ve Sürücüoğlu, M.S. 1992b. Et ve nohutla beslenen ratların
serum total lipidleri, total protein ve albumin değerleri üzerinde bir
araştırma. Beslenme ve diyet dergisi, 21(2); 63-74.
Hensrud,
D.D.
2002. On Heart
Attacks.
Delivery asp?.
Deliveryoption=Citation + with + formatted + fulltest & estimate= &
reload= & deliver 26/2/2003
Hergenç, G. 2000. Yüksek dansiteli lipoprotein ailesi. Türk Kardiyoloji
Derneği Arşivi. 28(3); 190-197.
Hillis, L.D., Large, A.R., Winniford, D.M. ve Parge, L.R. 1996.
Kardiyolojide klinik problemler el kitabı (Çeviri Editötü: İ. Hisar).
Kozan Ofset Matbaacılık. 570s., Ankara.
http://www. Gata.edu.tr/dahilibilimler/kardiyoloji/allergy.htm. 11.07.2003
http://www. Kalp ve damar.com/kh9.htm. 11.07.2003
Ilgaz, Ş. 1992. 15-17 yaş grubu adölesanlarda koroner kalp hastalığı risk
faktörlerinin saptanması. Bilim uzmanlığı tezi (Basılmamış).
Hacettepe Üniversitesi. Ankara
Işıksoluğu, K.M., İlhan, N., Özdemir, Y. Ve Sondaç, Ü. 1994. AKŞ, protein
ve hemoglobin düzeyleri ile vücut ağırlığı cinsiyet çay ve sigara
arasındaki ilişkiler. Biyokimya dergisi. 19(1); 9-22.
İliçin, G. ve Gürsel, G. 1980. Kalp ve damar hastalıklarının tıbbi tedavisi.
Hacettepe Üniversitesi Yayınları. Ankara.
Kahraman, H., Özbey, N., Kazançoğlu, R. Orhan, Y. 1998. Şişman
kadınlarda hipertansiyon sıklığı ve vücut yağ miktarı ve dağılımı ile
ilişkisi. XXI. Ulusal endekrinoloji ve metabolizma hastalıkları
kongresi, s.124. İstanbul.
Kavaklıoğlu, Ö. 1989. Yapracık sağlık ocağı bölgesi koroner kalp
hastalıkları izleme araştırması (IV). Doktora tezi. Hacettepe
Üniversitesi, Ankara.
Keklikoğlu, M. ve Tuzcu, M. 1995. Kalp ve damar hastalıkları. The Merck
manual Tanı/Tedavi elkitabı. Cilt 1. Nobel Tıp Kitabevleri.578s.,
İstanbul.
Kestin, M., Cinfton, P.M., Rause, I.L., et all. 1989. Effect of Dietory
Cholesterol in Normolipidemic Subjects is not Modified Bypass
Nature and Amount of Dietary Fat. The American Journal of Clinical
Nutrition, 50; 528p
Khan, M. 1998. Hipertansiyon. Kalp hastalıkları tanı ve tedavisi, pratik bir
yaklaşım 2. cilt (Editör: E. Canbek). Turgut yayıncılık. İstanbul. 323646
90
Kılıçoğlu, A. E. 2000. Elazığ yöresinde ateroskleroz risk faktörlerinin
araştırılması ve mutfak alışkanlıklatının (Şavak peyniri ve benzeri
yiyeceklerin) İskemik kalp hastalığı gelişimi yönünden önemi.
Uzmanlık tezi. Fırat Üniversitesi, Elazığ.
Kırımlı, Ö., Güneri, S., Öztüre, H. Kınay, O., Nazlı, C., Önvural, B. 1999.
Anjiyografik olarak koroner arter hastalığı tanısı almış hastalarda Lp
(a) ve lipid peroksidlerinin düzeyi ve bunlar arasındaki korelasyon.
Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi. 27(1); 26-30.
Koçoğlu, G., Sümer, H., Polat, H., Özgür, S., Koçoğlu, F. 1996. Sivas ulaş
eğitim araştırma bölgesinde 30 yaş ve üzeri nüfusta hipertansiyon
sıklığı ve etkileyen faktörler. Beslenme ve Diyet Dergisi, 25(1); 2428.
Komili. www.komili zeytinyağı.com.tr. 2002. 1-4.
Komsuoğlu, B. 1985. Kardiyoloji. Karadeniz Üniversitesi Basımevi, 725s.,
Trabzon.
Komsuoğlu, B., Erem, C., Çetinarslan, B. Ve kavgacı, H. 1990. Türk
kardiyoloji derneği arşivi, 18(3);223-230.
Kültürsay, H. Ve Türkoğlu, C. 1990. Kalp kateterizasyonu ve anjiyografi.
184s. İzmir.
Kültürsoy, H. 2001. Giriş ve epidemiyoloji, Koroner kalp hastalığı primer
ve sekonder koruma
(Editör: H. Kültürsoy), Argos iletişim
hizmetleri reklamcılık ve ticaret, 1-27s., İstanbul.
Liu, S., Manson, J.E., Lee, I.M., et ll. 2000. Fruit nd vegtable intake and
risk of cardiovascular disease. The Womens Healt Study. American
Journal of clinical nutrion vol: 72., P.922.
McCord, H. And Jacob, K. 2002. Effect of Dietory Cholesterol in
Normolipidemic Subjects is not Modified Bypass Nature and
Amount of Dietary Fat. The American Journal of Clinical Nutrition,
50; 528p
Mercanlıgil, M.S. 1991. Koroner arter hastalıklarında lipoproteinlerinin ve
apoproteinlerinin önemi. Beslenme ve diyet dergisi, 20(2); 243-250.
Oğuzhan, A. Dönmez, T., Varol, E., Özdemir, K., Abacı, A. Kısacık, H.L.,
Göksel, S. 1999. Koroner anjiyografinin açlık plazma lipid
parametreleri üzerine etkisi. Türk kardiyoloji derneği arşivi; 27, 170172.
Okyar, M. 1998. Kolesterol, yaşayan kalbiniz ve siz. Times Yayıncılık,
325s., İstanbul.
Onat, A., Dursunoğlu, D., Kahraman, G., Sönmez, K., Ökçün, B., Keleş, İ.,
Sensoy, V. 1996. Türk erişkinlerde sistolik ve diyastolik kan
basıncının bazı diğer risk faktörlerinden bağımlılığının niceliği. Türk
Kardiyoloji Derneği Arşivi. 24(6); 328-336
91
Onat, A., Aksu, H., Uslu, N., Keleş, İ., Çatinkaya, A., Yıldırım, B., Gürbüz,
M., Sensoy, V. 1999a. Türk erişkinlerde sigara içimi: Kadınlarımızda
tiryakilik artma yolunda. Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi. 27(11);
697-700
Onat, A., Yıldırım, B., Uslu, N., Gürbüz, N., Keleş, İ., Çetinkaya, A., Aksu,
H., Uysal, Ö. 1999b. Türk erişkinlerde plazma lipoprotein ve
apolipoproteinleri: Genel düzeyler risk faktörleriyle ilişkileri ve
kadınlarda HDL’nin koroner risk belirleyiciliği. Türk Kardiyolodi
derneği Arşivi. 26(2); 1-4
Onat, A. 2000. Koroner kalp hastalığı riskini yükselten diyabet sıklığı
erişkinlerde hızla artıyor. Türk kardiyoloji derneği arşivi, 28(özel
ek); 68.
Özcan, N. 1997. Koroner kalp hastalıkları. (Editör: N. Özcan), GATA
Basımevi,1-30s., Ankara..
Özcan, N., Pay, S., Çalışkaner, Z. 1997a. Koroner kalp hastalıklarında risk
faktörleri, korunma ve tedavi. (Editör: N. Özcan). GATA Basımevi.
31-59. Ankara
Özcan, N., Pay, S., Çalışkaner, Z. 1997b. Lipid ve lipoprotein
metabolizması bozuklukları ve tedavi yaklaşımları. (Editör: N.
Özcan). GATA Basımevi. 60-128. Ankara
Özerkan, F. Ceyhan, C., Barış, N., Zoghi, M., Yavuzgil, O., Gürgün, C.,
Şekuri, C., Kayıkçıoğlu, M., Can, L. 1998. Diyabetik ve
nondiyabetik hastalarda koroner arter hastalığının ciddiyetinin
anjiyografik olarak karşılaştırılması. XXI. Ulusal Endekrinoloji ve
Metabolizma Hastalıkları Kongresi. İstanbul. 42
Pekcan, G. 1993. Şişmanlık ve saptama yöntemleri. Şişmanlık, çeşitli
hastalıklarla etkileşimi ve diyet tedavisinde bilimsel uygulamalar.
Türkiye Diyetisyenler Derneği Yayını: 4. Ankara.. 37
Rabat, M.2002. B Good to your heart. Delivery asp?.
Deliveryoption=Citation + with + formatted + fulltest & estimate= &
reload= & deliver 26/2/2003
Sağlam, K. 2000. Hipertansiyon. İç hastalıkları günleri (Editör: F.
Kocabalkan ve Y. Baykal). GATA Basımevi. 165-182. Ankara
Sipahioğlu, F., Hacıbekiroğlu, M., Can, Ş., Önal, S. Ve Biyal, F. 1985. Tip I
diyabette kan şekeri ayarının serum lipoprotein ve apoprotein
düzeyleri ile ilişkisi. Diabet yıllığı 4. Tememl matbabası. 296-299.
İstanbul
Soydan, İ. 2001. Etiyolojik faktörler, koroner kalp hastalığı primer ve
sekonder koruma (Editör: H. Kültürsoy). Argos iletişim hizmetleri
reklamcılık ticaret. 111-175s., İstanbul.
92
Starnford, B.A., Matter, S., Fell, K.D., Papanek, P. 1986. Effects of
Smoking Cessation on Weight Gain, Metabolie Rate, Cabric
Consumption and Blood Lipids. The American Journal of Clinical
Nutrition, 43;486p.
Subbiah, M.T.R., Sprinkle, J.D., Rymaszewski, Z., Yunker, R.L. 1989.
Short-Term Exposure to High Dietary Cholesterol in Eraly Life:
Arterial Changes and Response After Normalization of Plazma
Cholesterol. The American Journal of Clinical Nutrition, 50;68p.
Sürücüoğlu, M.S. 1992. Kardiyovasküler hastalıklarda mineral ve iz
elementlerinin önemi. Beslenme ve diyet dergisi, 21(1); 71-82.
Sürücüoğlu, M.S. 1995. Arteriosklerotik kalp hastalığı tanısı konmuş
kişilerde bazı risk faktörlerinin incelenmesi üzerine bir araştırma.
Beslenme ve Diyet Dergisi. 24(1); 87-97.
Sürücüoğlu, M.S. 2001. Yulaf posasının insan sağlığı üzerine etkisi. Ekin
Türk Koop. 25-32s., Ankara.
Taşçı, N. , Güneyli, V., Baysal, A. 1988. Ekmek içinde verilen buğday
kepeğinin Tip II diabetli hastaların kan, şeker ve lipidlerine etkisi
üzerine birçalışma. Diabet yıllığı 5, 227-236, İstanbul.
Temizhan, A., Telli, H.H., Altunkeser., B.B., Özdemir, K., Karadağ, T.,
Özdemir, A., Gök, H. 2001. Sigaranın koroner arter hastalığının
anjiyografik özelliklerine etkisi ve diğer risk faktörleriyle olan
ilişkisi. MN kardiyoloji dergisi, 8(5); 363-369.
Timur, T. 1997. Yüksek tansiyon. Tekin Yayınevi 450s., İstanbul.
Tokgözoğlu, L. 1996. Türklerde kolesterol ve trigliseridt değerleri, Türk
erişkinlerde kalp sağlığının dünü ve bugünü. Karakter kolor
matbaası, 255s., Ankara.
Töre, H.F. 2000. Akut miyokard infarktüsü tedavisinde yenilikler. İç
hastalıkları günleri (Editör: F. Kocabalkan ve Y. Baykal). GATA
Basımevi. 131-139. Ankara
Uçar, S. 1990. Diabetik ve nondiabetik hiperkolesterolomik kimselerle,
kolesterolü kısıtlı diyetin ve bu diyete eklenen kepeğin kan kolesterol
düzeyine etkisi. Yüksek Lisans Tezi /Basılmamış). İstanbul
Üniversitesi. İstanbul
Uz, G. ve Emmioğlu, G. 1991. Nane ve kekik suyunun kalp-damar
hastalıkları üzerine etkisi. Beslenme ve Diyet Dergisi, 20(1); 81-88.
Yeşilbursa, D., Serdar, A., Gemici, K., Kaya, K., Güllülü, S., Aydınlar, A.,
Kazazoğlu, A.R., Kumbay, E., Cordan, J. 1998. Koroner arter
hastalığında risk faktörlerinin ve anjiyografik bulguları cinsiyetlere
göre karşılaştırılması. Türkiye Tıp Dergisi. 5(1); 17-21.
Yılmaz, C. 1999a. Obezite ve tedavisi, Obeziteye giriş (Editör: C. Yılmaz).
Mart matbaacılık, 7-11, İstanbul.
93
Yılmaz, Y. 1999b. Diabetes mellitus’lu hastaların hastalık hikayeleri,
beslenme alışkanlıkları ve bilgi düzeyleri üzerinde bir araştırma.
Yüksek Lisans Tezi (Basılmamış). Ankara Üniversitesi. Ankara
Yorgancı, S. 1999. Koroner arter hastalığı saptanan 1049 erkek hastada
lipid dağılımı. Uzmanlık tezi. İstanbul Üniversitesi. İstanbul.
94
EKLER
EK 1. KORONER ANGİYOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN
BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ
EK 2. YÜZDE TÜKETİM PUANI HESAPLAMASI
95
EK 1. KORONER ANGİOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN
BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ
AKET FORMU
I.GEEL BİLGİLER
1. Ad-soyadı
2. Angiografi sonucu koroner lezyonu:
1.PTCA 2. MT
3. Bypass
4. EPS
3. Yaş
4. Cinsiyet
5. Medeni durum
1. Evli
2. Bekar
3. Eşi ölmüş / Ayrılmış
6. Öğrenim durumu
1. Okur-yazar değil
4. Ortaokul mezunu
2. Okur-yazar
5. Lise ve dengi okul mezunu
3. İlkokul mezunu
6. Üniversite mezunu
7. Herhangi bir işte çalışıyor musunuz?
1. Evet
2. Hayır
8. Ne iş yapıyorsunuz? ...........................
9. İş yaşamınız / aile yaşamınız stresli mi?
1. Evet
2. Hayır
10. Ailedeki birey sayısı:
11. Ailedeki çocuk sayısı:
12. Hali-hazırda ikamet ettiğiniz yer neresidir?
1. İl
2. İlçe
3. Köy
13. Kiminle birlikte oturuyorsunuz?
1. Ailemle
4. Yalnız
2. Akrabalarımın yanında
5. Kardeşimle
3. Evli çocuklarımla
6. Torunumla
II. SAĞLIĞA AİT BİLGİLER
1. İlk şikayetiniz ne zaman başladı?
.................................yıl/ay
2. İlk muayenizi nerede oldunuz?
1. Özel muayenehane
4. Özel hastane
2. Devlet hastanesi
5. Yabancı ülke
3. Sağlık ocağı
96
3. İlk muayeneniz sonucu ne teşhis kondu?
..............................
4. Daha önce kalp krizi geçirdiniz mi?
1. Hayır
2. Evet
5. Ailenizde kalp-damar hastalığı olan var mı?
1. Hayır
2. Evet
6. 5. soruya evet cevabı verdiyseniz yakınlığı nedir?
1. Anne
5. 2. derece akraba
2. Baba
6. Aile içinde birden fazla kişide
3. Çocuk
7. 1. derece + 2. derece akrabada
4. Kardeş
7. Ailenizde kalp-damar hastalığına etken eden hastalık var mı?
1. Hayır
2. Evet
8. 7. soruya cevabınız evet ise hangi hastalık?
1. Diabetes mellitus
3. Yüksek kan kolesterolü
2. Yüksek Tansiyon
4. Şişmanlık
9. Sizin kalp-damar hastalığına etken olan teşhisi konmuş hastalığınız var
mı?
1. Hayır
2. Evet
10. 9. soruya cevabınız evet ise hangi hastalık?
1. Diabetes mellitus
3. Yüksek kan kolesterolü
2. Yüksek Tansiyon
4. Şişmanlık
11. 10. sorunun cevabı “Evet” ise hastalığınız için herhangi bir diyet verildi
mi?
1. Hayır
2. Evet
12. 11. sorunun cevabı “Evet” ise bu diyeti uyguladınız mı?
1. Uyguladım
2. Uygulamadım
13. Son 5 yıldır büyük bir üzüntü veya stres altında kaldınız mı?
1. Hayır
2. Evet
14. Daha önce kolesterolünüzü ölçtürdünüz mü?
1. Hiç ölçtürmedim
3. Yüksek çıktı
2. Normal çıktı
4. Düşük çıktı
15. Boy Uzunluğu
......................... cm.
16. Vücut Ağırlığı
......................... kg.
17. BKI
.........................
18. Spor yapıyor musunuz?
1. Hiç yapmadım
2. ....................... yıl yaptım, bıraktım
3. Yapıyorum; haftada .......... gün .......... saat
97
19. 18. soruya “Yaptım bıraktım” veya “Yapıyorum” cevabı verilmişse
hangi spor?
.........................
20. Sigara içiyor musunuz?,
1. Hiç içmedim
2. .................... yıl içtim, bıraktım
3. İçiyorum
21. 20. soruya “İçtim bıraktım” veya “İçiyorum” cevabı verilmişse ne
miktar?
1. Günde 1-5 adet
3. Günde 11-15 adet
2. Günde 6-10 adet
4. Günde 16-20 adet
5. Günde 1 paketten fazla
22. Alkol içiyor musunuz?
1. Hiç içmedim
3. İçiyorum
2. ............ yıl içtim, bıraktım
4. Özel günlerde
23. Hastanın kan bulguları ;
Sistolik Kan Basıncı
: ..................
LDL Kolesterol : ..................
Diastolik Kan Basıncı
: ..................
HDL Kolesterol : ..................
Açlık kan şekeri
: ..................
Trigliserid
: ..................
Total Kolesterol
: ..................
III. BESLEME ALIŞKALIĞI
1.Günde kaç öğün yemek yiyorsunuz?
1. 2 öğün
3. 4 öğün
2. 3 öğün
4. 5 ve daha fazla öğün
5. 1 öğün
2. Ana öğünlerden atladığınız olur mu?
Evet
Hayır
Sabah
Öğle
Akşam
3. Öğün atlıyorsanız nedeniniz nedir?
1. Öğün atlamam
2. Zayıflamak için
3. Canım istemiyor
4. Zaman bulamıyorum
5. İş yaparken unutuyorum
6. Hastalık
98
Bazen
7. Dışarıda yiyememe
8. Canı istememe + Hastalık
4.Yemeklerinizde genellikle hangi yağı kullanıyorsunuz?
1. Bitkisel sıvı Yağ
4. Bitkisel + Zeytin Yağ 7. Zeytin + Katı Yağ
2. Zeytin Yağ
5. Bitkisel+Zeytin+Katı Yağ
3. Katı Yağ
6. Bitkisel + Katı Yağ
5. En çok hangi et türünü yiyorsunuz?
1. Kırmızı et
2. Tavuk,Hindi
3. Balık
6.Tavuk, hindi vb. etleri nasıl tüketiyorsunuz?
1. Derili
2. Derisiz
7.En çok ne şekilde pişirilmiş etleri tüketiyorsunuz?
1. Haşlama
4. Kebap türleri
2. Izgara
5. Közleme
3. Kızartma
6. Kavurma
8.Ne tür yoğurt tüketirsiniz?
1. Hiç yemem
4.Yağlı yoğurt
2. 1/2 yağlı yoğurt
5. Light
3. Yağsız yoğurt
9.Ne tür peynir tüketirsiniz?
1. Hiç yemem
4. Yarım yağlı peynir
2. Yağlı peynir
5. Tuzsuz peynir
3. Yağsız peynir
6. Light
10.Yemeklerinizde tuz miktarı nasıldır?
1. Tuzsuz
3. Normal tuzlu yerim
2. Az tuzlu yerim
4. Çok tuzlu
11. Aşağıdaki besinleri tüketim sıklığınız ve miktarı nedir?
Besinler
Her
Gün
15
Ayda
Hiç
gün
aşırı
günde
Süt
Yoğurt
Peynir
Zeytin
Yumurta
Sakatatlar
(ciğer beyin, dalak)
Kırmızı et
Tavuk, balık, hindi
Sosis, sucuk, salam
Kurubaklagil
(nohut, kusufasulye,
barbunya, mercimek)
99
Pirinç
Bulgur
Makarna
Börek
Ekmek
Sebze
Meyve
Reçel, Bal
Pekmez
Şeker
(çay, kahve, süt ile)
Sütlü tatlılar
Hamur tatlıları
Katı yağ
(margarin, tereyağ)
Sıvı yağ
Zeytinyağı
Kurabiye, bisküvi
Türk kahvesi
Nescafe
Çay
Kuruyemiş
Çikolata
Kola
Meyve suyu
100
EK. 2
Örnek yüzde tüketim puanı hesaplaması;
Deneklerin hergün (X) besinini tüketmeleri halinde almaları gereken toplam
puan;
Hergün x 5
Günaşırı x 4
Haftada bir x 3
Onbeşgünde bir x 2
Seyrek x 1
Tüketmiyor x 0
işlemi yapıldıktan sonra elde edilen sayıların toplanmasıyla elde edilir.
Hergün tüketilen yiyeceğin frekansı 5 olduğu için toplam denek sayısı 5 ile
çarpılır. Daha sonra orantı kurularak işlem yapılır.
Örnek olarak;
Toplam puanı 557 ve denek sayısı 124 olan bir yüzde tüketim puanı
hesabında;
124x5= 620
620
100
557
x
x= =
557 x100
620
= 89.93
Yani (X) besininin hergün tüketilmesi durumunda alınacak yüzde tüketim
puanı % 89.93
101
EKLER
EK 1. KORONER ANGİYOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN
BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ
EK 2. YÜZDE TÜKETİM PUANI HESAPLAMASI
95
EK 1. KORONER ANGİOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN
BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ
AKET FORMU
I.GEEL BİLGİLER
1. Ad-soyadı
2. Angiografi sonucu koroner lezyonu:
1.PTCA 2. MT
3. Bypass
4. EPS
3. Yaş
4. Cinsiyet
5. Medeni durum
1. Evli
2. Bekar
3. Eşi ölmüş / Ayrılmış
6. Öğrenim durumu
1. Okur-yazar değil
4. Ortaokul mezunu
2. Okur-yazar
5. Lise ve dengi okul mezunu
3. İlkokul mezunu
6. Üniversite mezunu
7. Herhangi bir işte çalışıyor musunuz?
1. Evet
2. Hayır
8. Ne iş yapıyorsunuz? ...........................
9. İş yaşamınız / aile yaşamınız stresli mi?
1. Evet
2. Hayır
10. Ailedeki birey sayısı:
11. Ailedeki çocuk sayısı:
12. Hali-hazırda ikamet ettiğiniz yer neresidir?
1. İl
2. İlçe
3. Köy
96
13. Kiminle birlikte oturuyorsunuz?
1. Ailemle
4. Yalnız
2. Akrabalarımın yanında
5. Kardeşimle
3. Evli çocuklarımla
6. Torunumla
II. SAĞLIĞA AİT BİLGİLER
1. İlk şikayetiniz ne zaman başladı?
.................................yıl/ay
2. İlk muayenizi nerede oldunuz?
1. Özel muayenehane
4. Özel hastane
2. Devlet hastanesi
5. Yabancı ülke
3. Sağlık ocağı
3. İlk muayeneniz sonucu ne teşhis kondu?
..............................
4. Daha önce kalp krizi geçirdiniz mi?
1. Hayır
2. Evet
5. Ailenizde kalp-damar hastalığı olan var mı?
1. Hayır
2. Evet
6. 5. soruya evet cevabı verdiyseniz yakınlığı nedir?
1. Anne
5. 2. derece akraba
2. Baba
6. Aile içinde birden fazla kişide
3. Çocuk
7. 1. derece + 2. derece akrabada
4. Kardeş
7. Ailenizde kalp-damar hastalığına etken eden hastalık var mı?
1. Hayır
2. Evet
8. 7. soruya cevabınız evet ise hangi hastalık?
1. Diabetes mellitus
3. Yüksek kan kolesterolü
2. Yüksek Tansiyon
4. Şişmanlık
97
9. Sizin kalp-damar hastalığına etken olan teşhisi konmuş hastalığınız var
mı?
1. Hayır
2. Evet
10. 9. soruya cevabınız evet ise hangi hastalık?
1. Diabetes mellitus
3. Yüksek kan kolesterolü
2. Yüksek Tansiyon
4. Şişmanlık
11. 10. sorunun cevabı “Evet” ise hastalığınız için herhangi bir diyet verildi
mi?
1. Hayır
2. Evet
12. 11. sorunun cevabı “Evet” ise bu diyeti uyguladınız mı?
1. Uyguladım
2. Uygulamadım
13. Son 5 yıldır büyük bir üzüntü veya stres altında kaldınız mı?
1. Hayır
2. Evet
14. Daha önce kolesterolünüzü ölçtürdünüz mü?
1. Hiç ölçtürmedim
3. Yüksek çıktı
2. Normal çıktı
4. Düşük çıktı
15. Boy Uzunluğu
......................... cm.
16. Vücut Ağırlığı
......................... kg.
17. BKI
.........................
18. Spor yapıyor musunuz?
1. Hiç yapmadım
2. ....................... yıl yaptım, bıraktım
3. Yapıyorum; haftada .......... gün .......... saat
19. 18. soruya “Yaptım bıraktım” veya “Yapıyorum” cevabı verilmişse
hangi spor?
.........................
98
20. Sigara içiyor musunuz?,
1. Hiç içmedim
2. .................... yıl içtim, bıraktım
3. İçiyorum
21. 20. soruya “İçtim bıraktım” veya “İçiyorum” cevabı verilmişse ne
miktar?
1. Günde 1-5 adet
3. Günde 11-15 adet
2. Günde 6-10 adet
4. Günde 16-20 adet
5. Günde 1 paketten fazla
22. Alkol içiyor musunuz?
1. Hiç içmedim
2. ............ yıl içtim, bıraktım
23. Hastanın kan bulguları ;
3. İçiyorum
4. Özel günlerde
Sistolik Kan Basıncı
: ..................
LDL Kolesterol : ..................
Diastolik Kan Basıncı
: ..................
HDL Kolesterol : ..................
Açlık kan şekeri
: ..................
Trigliserid
Total Kolesterol
: ..................
III. BESLEME ALIŞKALIĞI
1.Günde kaç öğün yemek yiyorsunuz?
1. 2 öğün
3. 4 öğün
2. 3 öğün
4. 5 ve daha fazla öğün
5. 1 öğün
99
: ..................
2. Ana öğünlerden atladığınız olur mu?
Evet
Hayır
Bazen
Sabah
Öğle
Akşam
3. Öğün atlıyorsanız nedeniniz nedir?
1. Öğün atlamam
2. Zayıflamak için
3. Canım istemiyor
4. Zaman bulamıyorum
5. İş yaparken unutuyorum
6. Hastalık
7. Dışarıda yiyememe
8. Canı istememe + Hastalık
4.Yemeklerinizde genellikle hangi yağı kullanıyorsunuz?
1. Bitkisel sıvı Yağ
4. Bitkisel + Zeytin Yağ 7. Zeytin + Katı Yağ
2. Zeytin Yağ
5. Bitkisel+Zeytin+Katı Yağ
3. Katı Yağ
6. Bitkisel + Katı Yağ
5. En çok hangi et türünü yiyorsunuz?
1. Kırmızı et
2. Tavuk,Hindi
6.Tavuk, hindi vb. etleri nasıl tüketiyorsunuz?
1. Derili
2. Derisiz
7.En çok ne şekilde pişirilmiş etleri tüketiyorsunuz?
1. Haşlama
4. Kebap türleri
2. Izgara
5. Közleme
3. Kızartma
6. Kavurma
100
3. Balık
8.Ne tür yoğurt tüketirsiniz?
1. Hiç yemem
4.Yağlı yoğurt
2. 1/2 yağlı yoğurt
5. Light
3. Yağsız yoğurt
9.Ne tür peynir tüketirsiniz?
1. Hiç yemem
4. Yarım yağlı peynir
2. Yağlı peynir
5. Tuzsuz peynir
3. Yağsız peynir
6. Light
10.Yemeklerinizde tuz miktarı nasıldır?
1. Tuzsuz
3. Normal tuzlu yerim
2. Az tuzlu yerim
4. Çok tuzlu
11. Aşağıdaki besinleri tüketim sıklığınız ve miktarı nedir?
Besinler
Her
gün
Gün
aşırı
Süt
Yoğurt
Peynir
Zeytin
Yumurta
Sakatatlar
(ciğer beyin, dalak)
Kırmızı et
Tavuk, balık, hindi
Sosis, sucuk, salam
Kurubaklagil
(nohut, kusufasulye,
barbunya, mercimek)
Pirinç
Bulgur
Makarna
Börek
Ekmek
Sebze
Meyve
101
15
günde
Ayda
Hiç
Reçel, Bal
Pekmez
Şeker
(çay, kahve, süt ile)
Sütlü tatlılar
Hamur tatlıları
Katı yağ
(margarin, tereyağ)
Sıvı yağ
Zeytinyağı
Kurabiye, bisküvi
Türk kahvesi
Nescafe
Çay
Kuruyemiş
Çikolata
Kola
Meyve suyu
102
EK. 2
Örnek yüzde tüketim puanı hesaplaması;
Deneklerin hergün (X) besinini tüketmeleri halinde almaları gereken toplam
puan;
Hergün x 5
Günaşırı x 4
Haftada bir x 3
Onbeşgünde bir x 2
Seyrek x 1
Tüketmiyor x 0
işlemi yapıldıktan sonra elde edilen sayıların toplanmasıyla elde edilir.
Hergün tüketilen yiyeceğin frekansı 5 olduğu için toplam denek sayısı 5 ile
çarpılır. Daha sonra orantı kurularak işlem yapılır.
Örnek olarak;
Toplam puanı 557 ve denek sayısı 124 olan bir yüzde tüketim puanı
hesabında;
124x5= 620
620
557
100
x
x=
557 x100
= 620
= 89.93
Yani (X) besininin hergün tüketilmesi durumunda alınacak yüzde tüketim
puanı % 89.93
103
ÖZGEÇMİŞ
Ankara’da 1976 yılında doğdu. İlk, orta, lise öğrenimini Ankara’da
tamamladı. 1996 yılında girdiği Ankara Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksek
Okulu’ndan 2000 yılında mezun oldu. Eylül 2000’de Ankara Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü, Ev Ekonomisi (Beslenme) Anabilim Dalı’nda
Yüksek Lisans öğrenimine başladı.
104
Download