͓ ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ YÜKSEK LİSANS TEZİ KORONER ANGİYOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN KAN LİPİDLERİ VE BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ 诲诲诲瞪 瞬 瞬 Canan SARAÇ ÖZKOSİF EV EKONOMİSİ (BESLENME) ANABİLİM DALI ANKARA 2003 Her hakkı saklıdır ÖZET Yüksek Lisans Tezi KORONER ANJİYOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN KAN LİPİDLERİ VE BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ Canan (SARAÇ) ÖZKOSİF Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Ev Ekonomisi Anabilim Dalı Danışman: Doç. Dr. F. Pınar ÇAKIROĞLU Bu çalışmada koroner anjiyografi uygulanan hastaların kan lipidleri ve beslenme alışkanlıklarının incelenmesi amacıyla planlanmıştır.Araştırmanın materyalini Özel Çağ Hastanesi Kardiyoloji Kliniğine koroner anjiyografi yapılmak üzere 02.01.2002-31.03.2002 tarihleri arasında başvuran 203 hasta oluşturmaktadır. Hastaların % 61’i erkek, % 31’i kadındır. Araştırma verileri deneklerle karşılıklı görüşme tekniği kullanılarak anket formu yardımıyla toplanmıştır. Bu şekilde hastalara ilişkin genel bilgileri, hastalık hikayeleri, diyet tutumları, beslenme alışkanlıkları ve besin tüketim sıklıkları hakkında bilgi alınmıştır. Ayrıca hastaların kan analizleri ve BKI’leri değerlendirilmiştir. Koroner anjiyografi uygulanan hastaların % 33’üne koroner anjiyoplasti, % 52.22’sine medikal tedavi, % 13.30’una koroner bypass, % 1.48’ine elektrofizyolojk çalışma kararı alınmıştır. Hastaların % 20.69’unun halihazırda sigara içtiği % 9.85’inin alkol kullandığı, % 33.90’ının hafif şişman, % 38.92’sinin şişman, % 10.34’ünün ise sağlık açısından riskli drecede şişman olduğu, % 43.35’inin spor yaptığı, % 55.17’sinin ailesinde kalp hastası olduğu, % 60.50’sine diyet verildiği, % 61.48’inin bu diyeti uyguladığı belirlenmiştir. Sistolik kan basıncı 140 mm Hg ve altında olanların oranı erkek hastalarda % 78.22, kadın hastalarda % 72.16’dır. Diastolik kan basıncı 90 mm Hg ve altında bulunanların oranı erkeklerde % 83.87, kadınlarda % 87.34’tür. Açlık kan şekeri değerleri 120 mg/dL altında olanların oranı erkeklerde % 73.39, kadınlarda % 69.63’tür. Hastaların % 66.52’sinin üç ana öğün, % 15.27’sinin iki ana öğün yemek yediği, % 67’sinin beyaz eti tercih ettiği ve % 68.97’sinin haşlama yöntemini tercih ettiği, % 70.44’ünün tavuğu derisiz yediği, % 43’ünün sıvı yağ tercih ettiği, % 50.74’ünün tuza dikkat ettiği, % 78.33’ünün yarım yağlı yoğurt, % 52.22’sinin yarım yağlı peynir tercih ettiği belirlenmiştir. 2003, 104 sayfa AAHTAR KELİMELER: Koroner anjiyografi, kan lipidleri, beslenme i ABSTRACT Master Thesis INVESTIGATION OF BLOOD LIPIDS AND NUTRITIONAL HABITS OF PATIENTS WHOM A CORONARY ANGIOGRAPHY WAS PERFORMED Canan (SARAÇ) ÖZKOSİF Ankara University Institute of Science Department of Home Economics Supervisor: Assoc. Prof. Dr. F. Pınar ÇAKIROĞLU This study has been planned in order to investigate blood lipids and nutritional habits of the patients whom a coronary angiography was performed. 203 patients who applied to the Cardiology Clinic of the Private Çağ Hospital for a coronary angiography between 02.01.2002 and 31.03.2002 have been formed the material of the study. 61% of the patients were male and 31% were female. Investigation data have been collected with the help of a questionnaire by using interview tecnique with the subjects. In this way, general information, information about history of their diseases, dietary attitudes, nutritional habits and frequency of food consumption have been obtained. Also, blood analysis and BMIs (Body Mass Index) of the patients were evaluated. Of the patients whom a coronary angiogaphy was administered, a decision was made for a coronary angioplasty in 33%, for medical treatment in 52.22%, for a coronary by-pass in 13.30 % and for an electrophysiological study in 1.48%. It was determined that 20.69% has been still smoking, 9.85% has been using alcohol, 39.90% were mildly obese, 38.92% were obese, 10.34% were morbidly obese, 43.35% have been making sports, 55.17% had a cardiac disease in the family, 60.50% were given a diet and 61.48% had complied with this diet. Ratio of those with systolic blood pressure of 140 mmHg or below is 78.22% for men and 72.16% for women. Ratio of those with diastolic blood pressure of 90 mmHg or below is 83.87% for men and 87.34% for women. The ratio for whom fasting blood glucose values are 120 mg/dL or below is 73.39% for men and 69.63% for women. It has been determined that 65.52% of the patients preferred three main meals, 15.27% had two main meals, 67% choosed white meat, 68.97% preferred stewing tecnique, 70.44% have eaten chicken meat without skin, 43% preferred oil, 50.74% gave attention to salt, 78.33% preferred half-fat yoghurt and 52.22% preferred half-fat cheese. 2003, 104 pages Key Words: Coronary angiography, blood lipids, nutrition ii TEŞEKKÜR Bu çalışmanın hazırlanmasında yakın ilgi ve önerileriyle beni yönlendiren, çalışma boyunca yardımlarını esirgemeyen danışman hocam, Sayın Doç. Dr. F. Pınar ÇAKIROĞLU’na, Beslenme Anabilim Dalı Araştırma Görevlilerine, Bu açlışmanını ortaya çıkması için hastalara ulaşma olanağı sağlayan Çağ Hastanesi yönetimine, Çağ Hastanesi Kardiyoloji servisi çalışanlarına, Prof. Dr. Ahmet ALPMAN’a ve Prof. Dr. Hasan Fehmi TÖRE’ye teşekkür ederim. Çalışmamın her aşamasında bana maddi ve manevi olarak destek olan, benim bugünlere ulaşmamı sağlayan en başta annem olmak üzere aileme, her zaman yanımda olan ve bana destek veren sevgili eşime teşekkür ederim. Canan SARAÇ ÖZKOSİF Ankara, Ekim 2003 iii İÇİDEKİLER ÖZET ...................................................................................................... i ABSTRACT ........................................................................................... ii TEŞEKKÜR ........................................................................................... iii SİMGELER DİZİNİ ............................................................................... vii ÇİZELGELER DİZİNİ ........................................................................... viii 1. GİRİŞ ......................................................................................... 1 2. KURAMSAL TEMELLER VE KAYAK ARAŞTIRMASI ............................................................................ 3 2.1. Kalbin Fizyolojisi ..................................................................... 2.2. Koroner Kalp Hastalıklarının Tanımı ....................................... 2.3. Koroner Arter Hastalıklarının Epidemiyolojisi ve Etyolojisi ... 2.4. Koroner Arter Hastalıklarının Risk Faktörleri.......................... 2.4.1. Değiştirilemeyen risk faktörleri ............................................. 2.4.1.1. Yaş...................................................................................... 2.4.1.2. Cinsiyet .............................................................................. 2.4.1.3. Aile öyküsü ........................................................................ 2.4.1.4. Irk ....................................................................................... 2.4.2. Değiştirilebilir risk faktörleri................................................. 2.4.2.1. Serum lipidlerindeki yükseklik........................................... 2.4.2.1.1. Trigliserid ........................................................................ 2.4.2.1.2. Kolesterol ........................................................................ 2.4.2.1.3. Lipoproteinler .................................................................. 2.4.2.1.4. Apolipoproteinler ............................................................ 2.4.2.2. Kan basıncı ......................................................................... 2.4.2.3. Diabetes mellitus ................................................................ 2.4.2.4. Sigara.................................................................................. 2.4.2.5. Alkol ................................................................................... 2.4.2.6. Şişmanlık ............................................................................ 2.4.2.7. Fiziksel aktivite .................................................................. 2.4.2.8. Stres .................................................................................... 2.4.2.9. Beslenmenin etkisi ............................................................. 2.4.2.9.1. Diyetin kolesterol içeriği ................................................. 2.4.2.9.2. Diyetin toplam yağ içeriği ............................................... 2.4.2.9.3. Diyetin toplam karbonhidrat ve şeker içeriği .................. 2.4.2.9.4. Diyetin enerji dengesizliği ............................................... 2.4.2.9.5. Diyetin posa içeriği ......................................................... 2.4.2.9.6. Vitaminlerin etkisi ........................................................... 2.4.2.9.7. Mineraller ........................................................................ iv 3 3 4 4 5 5 6 6 6 7 7 7 8 9 13 14 15 16 16 17 17 18 18 18 19 20 20 20 21 21 2.4.2.9.8. Tuz................................................................................... 2.4.2.9.9. Kafein .............................................................................. 2.5. Koroner Anjiyografi (Kag) İşlemi ............................................ 2.5.1. Koroner Anjiyoplasti ............................................................. 2.5.2. Koroner Bypass ameliyatları ................................................. 2.5.3. Elektrofizyolojik çalışma ...................................................... 2.6. Kaynak Araştırması .................................................................. 3. MATERYAL VE YÖNTEM.............................................................. 3.1. Araştırma Yerinin ve Örneklemin Belirlenmesi ....................... 3.2. Araştırma Verilerinin Toplanması ............................................ 3.2.1. Anket formunun hazırlanması ve uygulanması ..................... 3.2.2. Beden kitle indeksi ................................................................ 3.2.3. Kan analizleri ........................................................................ 3.2.4. Kan basınçları ........................................................................ 3.3. Verilerin Değerlendirilmesi ...................................................... 4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA ...................... 4.1. Hastalar Hakkında Genel Bilgiler ............................................ 4.1.1. Hastaların yaş durumları ....................................................... 4.1.2. Hastaların vücut ağırlıklarının BKİ’ne göre değerlendirilmesi ................................................................... 4.1.3. Hastaların medeni durumu ................................................... 4.1.4. Hastaların öğrenim durumu ................................................... 4.1.5. Hastaların şu andaki çalışma durumları................................. 4.1.6. Hastaların şu andaki ikamet yerlerinin durumu ..................... 4.1.7. Hastaların kiminle beraber oturduklarının durumu ............... 4.1.8. Hastaların spor yapma durumları .......................................... 4.1.9. Hastaların sigara kullanma durumları.................................... 4.1.10. Hastaların alkol kullanma durumları ................................... 4.2. Hastaların Hastalık Hikayeleri ................................................. 4.2.1. Hastaların ne zamandır şikayetlerinin olduğu ....................... 4.2.2. Hastaların ilk muayenelerini nerede olduğu .......................... 4.2.3. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığı olup olmama durumu .................................................................................. 4.2.4. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak hastalık olup olmama durumu .......................... 4.2.5. Hastaların son 5 yıldaki stres/üzüntü durumları .................... 4.2.6. Hastaların daha önce kendilerine verilen diyeti uygulama durumları .............................................................. 4.2.7. Hastaların daha önce kalp krizi geçirme durumları ............... 4.2.8. Hastaların koroner anjiyografi olmadan daha önceki kolesterol durumları .............................................................. v 22 22 23 23 24 24 24 34 34 34 34 35 35 35 35 36 36 36 37 38 39 40 40 41 42 43 44 45 45 46 47 48 49 49 50 51 4.3. Hastaların Klinik Bulguları ve Koroner Anjiyografi Sonucu Tedavi Durumları ..................................................................... 52 4.3.1. Kadın ve erkek hastaların bazı klinik bulguları ..................... 52 4.3.2. Hastaların kan basıncı düzeyleri ............................................ 52 4.3.3. Hastaların açlık kan şekeri düzeyleri ..................................... 54 4.3.4. Hastaların total kolesterol düzeyleri ...................................... 54 4.3.5. Hastaların LDL-Kolesterol düzeyleri .................................... 55 4.3.6. Hastaların HDL-Kolesterol düzeyleri .................................... 56 4.3.7. Hastaların trigliserid düzeyleri ............................................. 57 4.3.8. Hastaların koroner anjiyografi sonrası tedavi durumları ....... 58 4.3.9. Hastaların klinik bulgularının koroner anjiyografi sonrası tedavi durumuna göre değerlendirilmesi ............................... 59 4.4. Hastaları Beslenme Alışkanlıkları ............................................ 62 4.4.1. Öğün sayısı ............................................................................ 62 4.4.2. Öğün atlama durumları .......................................................... 63 4.4.3. Öğün atlama nedenleri........................................................... 64 4.4.4 Hastaların en çok hangi eti ve nasıl tükettiği .......................... 64 4.4.5. Hastaların tavuk etini tüketim şekli ....................................... 65 4.4.6. Hastaların yemeklerinde kullandıkları yağ ............................ 66 4.4.7. Hastaların tuz kullanım durumu ............................................ 67 4.4.8. Hastaların ne çeşit yoğurt tercihi ........................................... 68 4.4.9. Hastaların ne çeşit peynir tükettiği ........................................ 68 4.4.10. Hastaların bazı yiyecek ve içecekleri tüketim sıklıklarının cinsiyete göre dağılımı .................................... 69 4.4.11. Hastaların klinik bulguları ile şişmanlık durumları ve bazı beslenme alışkanlıklarının değerlendirilmesi ...................... 74 5. ÖNERİLER ........................................................................................ 86 KAYNAKLAR ....................................................................................... 88 EKLER ................................................................................................ 95 ÖZGEÇMİŞ ........................................................................................... 104 vi SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİİ Cu Mg Cr Zn Ca Se Na KKH KAH Mİ EKG AÖ TG CHOL VLDL IDL LDL HDL ÇDYA KAG PTCA EPS BKI AKŞ LPL HTGL LCAT IMA Bakır Magnezyum Krom Çinko Kalsiyum Selenyum Sodyum Koroner kalp hastalıkları Koroner arter hastalıkları Miyokard infarktüsü Elektrokardiyografi Aile öyküsü Trigliserid Kolesterol Çok düşük dansitel, lipoproteinler Orta dansiteli lipoproteinleri Düşük dansiteli lipoproteinler Yüksek dansiteli lipoproteinler Çoklu doymamış yağ asitleri Koroner anjiyografi Koroner anjiyoplasti Elektrofizyolojik çalışma Beden kitle indeksi Açlık kan şekeri Lipoprotein lipaz Hepatik trigliserid lipaz Lesitin-kolesterol açiltransferaz İnternal mammary arter vii ÇİZELGELER DİZİİ Çizelge 2.1. Plazma lipid düzeyleri (mg/dl) ........................................... 12 Çizelge 2.2. Plazma lipoproteinlerinde yer alan bazı apolipoproteinler................................................................. 13 Çizelge 4.1. Hastaların yaş gruplarının cinsiyete göre dağılımı ............. 36 Çizelge 4.2. Hastaların vücut ağırlıklarının BKI’ne göre değerlendirilmesinin cinsiyete göre dağılımı ..................... 37 Çizelge 4.3. Hastaların medeni durumlarının cinsiyete göre dağılımı .... 38 Çizelge 4.4. Hastaların öğrenim durumlarının cinsiyete göre dağılımı .............................................................................. 39 Çizelge 4.5. Hastaların çalışma durumlarının cinsiyete göre dağılımı .............................................................................. 40 Çizelge 4.6. Hastaların şu andaki ikamet yerlerinin cinsiyete göre dağılımı .............................................................................. 40 Çizelge 4.7. Hastaların kiminle beraber oturduklarının cinsiyete göre dağılımı ............................................................................... 41 Çizelge 4.8. Hastaların spor yapma durumlarının cinsiyete göre dağılımı .............................................................................. 42 Çizelge 4.9. Hastaların sigara kullanma durumlarının cinsiyete göre dağılımı .............................................................................. 43 Çizelge 4.10. Hastaların alkol kullanma durumlarının cinsiyete göre dağılımı ............................................................................ 44 Çizelge 4.11. Hastaların kalp ile ilgili şikayetlerinin başlama zamanlarının cinsiyete göre dağılımı ............................... 45 Çizelge 4.12. Hastaların ilk muayeneleri oldukları yerlerin cinsiyete göre dağılımı ..................................................................... 46 Çizelge 4.13. Hastaların ailelerinde kendilerinden başka kalp hastası olup olmama ve akrabalık derecelerinin cinsiyete göre dağılımı ..................................................................... 47 Çizelge 4.14. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak hastalık olup olmama durumlarının ve hastalık cinsinin cinsiyete göre dağılımı ........................... 48 Çizelge 4.15. Hastaların son 5 yıldaki stress/üzüntü durumlarının cinsiyete göre dağılımı...................................................... 49 Çizelge 4.16. Hastalara daha önce diyet verilip verilmediği ve uygulama durumlarının cinsiyete göre dağılımı ............... 50 Çizelge 4.17. Hastaların daha önce kalp krizi geçiri geçirmediklerinin cinsiyete göre dağılımı...................................................... 51 Çizelge 4.18. Hastaların koroner anjiyografi olmadan daha önceki kolesterol durumlarının cinsiyete göre dağılımı ............... 51 viii Çizelge 4.19. Hastaların bazı klinik bulgularının ortalama değerlerinin cinsiyete göre dağılımı..................................................... 52 Çizelge 4.20. Hastaların sistolik ve diastolik kan basıncı düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı..................................................... 53 Çizelge 4.21. Hastaların açlık kan şekeri düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı ............................................................................. 54 Çizelge 4.22. Hastaların kolesterol düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı ............................................................................ 55 Çizelge 4.23. Hastaların LDL-Kolesterol düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı ............................................................................ 56 Çizelge 4.24. Hastaların HDL-Kolesterol düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı ............................................................................ 56 Çizelge 4.25. Hastaların trigliserid düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı ............................................................................ 57 Çizelge 4.26. Hastaların koroner anjiyografi sonrası tedavi durumlarının cinsiyete göre dağılımı ............................... 58 Çizelge 4.27. Hastaların klinik bulgularının koroner anjiyografi sonrası tedavi durumlarına göre dağılımı ........................ 60 Çizelge 4.28. Hastaların günde kaç öğün yemek yediklerinin cinsiyete göre dağılımı ................................................................... 62 Çizelge 4.29. Hastaların öğün atlama durumlarının cinsiyete göre dağılımı ........................................................................... 63 Çizelge 4.30. Hastaların öğün atlama nedenlerinin cinsiyete göre dağılımı ........................................................................... 64 Çizelge 4.31. Hastaların en çok hangi eti ve nasıl tükettiklerinin cinsiyete göre dağılımı .................................................... 65 Çizelge 4.32. Hastaların tavuk etini tüketim şeklinin cinsiyete göre dağılımı ............................................................................ 66 Çizelge 4.33. Hastaların yemeklerinde kullanılan yağın cinsiyete göre dağılımı ............................................................................ 66 Çizelge 4.34. Hastaların tuz kullanım durumunun cinsiyete göre dağılımı ............................................................................ 67 Çizelge 4.35. Hastaların yoğurt tercihinin cinsiyete göre dağılımı ...... 68 Çizelge 4.36. Hastaların peynir tercihlerinin cinsiyete göre dağılımı .... 69 Çizelge 4.37. Hastaların bazı yiyecek ve içecekleri tüketim sıklıklarının cinsiyete göre dağılımı ................................. 70 Çizelge 4.38. Hastaların şişmanlık durumunun ve tuz kullanımlarının sistolik ve diastolik kan basıncı değerlerine göre dağılımı ............................................................................. 75 ix Çizelge 4.39. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıklarının LDL-CHOL değerlerine göre dağılımı ............................................................................ 77 Çizelge 4.40. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıklarının TG değerlerine göre dağılımı ................ 80 Çizelge 4.41. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıklarının CHOL değerlerine göre dağılımı .......... 83 x 1. GİRİŞ Günümüzde kardiyovasküler hastalıklar insan ölümleri arasında önemli bir konuma sahiptir. Bu yüzyılın başlarında ölümlerin büyük bir kısmının nedeni enfeksiyon hastalıkları iken, bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren kardiyovasküler hastalıklar insan ölümleri arasında ilk sırayı almış bulunmaktadır (Hasipek ve Sürücüoğlu 1992a). Kalbin kendisini besleyen koroner arterlerin beslediği bölgelere herhangi bir nedenle, yeterli kan taşıyamaması sonucu miyokarda oluşan iskemi ve nekrozun derecesine göre gelişen hastalıklar ve bu hastalıkların komplikasyonlarının tümü koroner kalp hastalıkları (KKH) başlığı altında incelenmektedir. Bu konu ile ilgili yayınlarda, KKH deyimi yerine aterosklerotik kalp hastalıkları, iskemik kalp hastalıkları, koroner arter hastalıkları (KAH) terimleride kullanılmaktadır. KKH’nın esas nedeni, ateroskleroz sonucu koroner arterlerin daralması ve tıkanması olduğu için, aterosklerotik koroner kalp hastalığı deyimi klinisyen ve pataloglarca uygun bulunmuştur (Özcan 1997). Klinik ve epidemiyolojik çalışmalar kardiyovasküler hastalıkların morbidite ve mortalite oranlarının gelişmiş toplumlarda çok yüksek olduğunu göstermektedir. Buna göre gelişmiş ülkelerde ölümlerin yaklaşık yarısı (% 48’i) gelişmekte olan ülkelerde ise her 5 ölümden birisi (% 19’u) kardiyovasküler sistemlerdeki hastalıklardan olmaktadır (Sürücüoğlu 1992). KAH, dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir mortalite ve morbidite nedenidir. ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde KAH’na bağlı ölümlerin sayısı tüm diğer hastalıklar ve kanser ölümlerinin toplamından daha fazladır (Tokgözoğlu 1996). Ülkemizde % 37’lik bir ölüm oranıyla ilk sırayı almaktadır. Bu nedenle KAH oluşumunda etken risk faktörlerini belirlemek amacıyla bir çok ileriye dönük ve geriye dönük çalışmalar yapılmıştır (Yorgancı 1999). Hastalığın oluşumunda kalıtım, sigara içimi, yüksek tansiyon, şişmanlık, hareketsizlik, diyetteki yağ, kolesterol ve antioksidant vitaminler gibi çok çeşitli faktörler etkilidir (Baysal 1992). Kan lipid düzeylerinin düşük olması, başta kalp krizlerini önlemekte ve bunun sonucu olarakda, kalp hastalıklarının morbidite ve mortalitesi düşmektedir. Amerika Lipid Araştırmaları Kliniği, kan kolesterolünün % 1 düşürülmesinde, kardiyovasküler riskininde % 2 azaldığını rapor etmişlerdir (Hasipek ve Sürücüoğlu 1992b). Aterosklerozdan korunmak, gelişimini durdurmak, tıbbi ve cerrahi tedavinin etkinliğini artırmak için bireyin beslenmesine ve yaşam biçimine dikkat etmesi gerekmektedir. Aterosklerozlu damarın koroner bypass ameliyatı ile düzeltilmesiyle sorun 1 çözümlenmiş olamaz. Birey beslenme ve yaşam biçimini değiştirmediği sürece ateroskleroz tekrar oluşur (Baysal 1997). Beslenme alışkanlıklarını düzeltmek, kalp hastalarının sağlıkları yararına yapabilecekleri en kolay değişikliktir (Cicala 1999). 2 2. KURAMSAL TEMELLER VE KAYAK ARAŞTIRMASI 2.1. Kalbin Fizyolojisi Bir pompa gibi çalışan kalp sürekli olarak kanı alır ve boşaltır. Kulakçıkların ve karıncıkların kasılmalarının tümü, bir kalp dolanımını oluşturur. Kalp dolanımı kulakçıkların kasılmasıyla (sistol) başlar, karıncıkların sistole geçtiği sırada kulakçıklar – karıncıklar arası kapakçıklar (ikili ve üçlü kapakçıklar) kapanır ve böylece kan, ana atardamarla akciğer atardamarına püskürtülür. Kalbin gevşemesi (diastol) sırasında karıncıklar içlerine çektikleri kanla dolar. Karıncıklardan çıkan büyük damarların başlangıcındaki sigmamsı kapakçıkların kapanmasıyla, sağ kulakçıkta ana toplardamardan, sol kulakçıkta akciğer toplardamarlarından gelen kanın akışı bir an için engellenir. Ön sistol devresinde kulakçıkların kasılmasıyla karıncık dolması sona erer. Aterosklerotik kalp hastalıkları arterlerde dejeneratif bozukluk sonucu oluşur. Aterosklerozis arter duvarlarının kalınlaşmasıyla arterlerin elastikiyetinin azalmasıyla karakterize bir bozukluktur. Sarı küçük plaklar arterlerin iç duvarı boyunca depolanır. Bu plakların yapısında yağlı maddelerden kolesterol, fosfolipid, yağ asitleri, lipoproteinler, kalsiyum ve karbonhidratlar bulunur. Zamanla bu plaklar sertleşir. Bu plakların artmasıyla damar daralır. Buna bağlı olarak damar elastikiyeti bozulur ve kan akım hızı azalır. Bu durumda kalp, böbrek ve beyinde normal kan dolaşımı engellenir. Koroner arterlerde aterosklerozis gelişmesi KKH’nın gelişmesine ve kalp krizlerine neden olur (Anomim 1983). 2.2. Koroner Arter Hastalıklarının Tanımı “Koroner” sözcüğü latinceden gelme bir sözcük olup kalbi besleyen atardamarlar için kullanılan bir terimdir. KKH ise bu “koroner” damarların herhangi bir nedenle tıkanması ya da daralması anlamına gelir. Damarlardaki bu daralma tam olursa miyokard infarktüsüne (Mİ) yol açar. Koroner damarlarda oluşan daralma ya da tıkanmalar, kalp kasına yeterli oksijen gitmesini engeller. Bu durum oksijen alamayan bölgede önce hareket bozukluğuna daha sonra elektrokardiyografi (EKG) bozukluğuna, daha sonra da ağrıya yol açar. Hasta bu ağrıyı çoğunlukla göğsünde hisseder. Ancak göğüs dışında sol kol, boyun, üst karın gibi bölgelerde de hissedilebilir. KKH’nın, infarktüse yol açması, ciddi ritm bozukluğu yapması ve bazen ölümle sonuçlanabilmesi nedeniyle hızla tedavi edilmesi gerekir (www.gata 2003). 3 2.3. Koroner Arter Hastalıklarının Epidemiyolojisi ve Etyolojisi Son yıllarda batı Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde KKH mortalitesinde düşme olmasına karşın bu hastalıktan ölenlerin mutlak sayısında bir azalma olmamıştır. KKH Avrupa ülkelerinde 45 yaşın üzerindeki erkeklerde ve 65 yaşın üzerindeki kadınlarda 1. sıradaki ölüm nedeni olarak yer almaktadır. Ancak doğu ve batı Avrupa ülkeleri arasında çarpıcı bir farklılık da gözlenmektedir. Doğu Avrupa ülkelerinde batının 5 katına kadar varabilen bir sıklıkla karşılaşılmakta olup yine batıda mortalite düşmesine karşılık doğuda yükselme eğilimindedir (Kültürsoy 2001). KKH epidemiyolojik ve etyolojik olarak belirgin özellikler göstermektedir. Hastalık erkeklerde daha sıklıkla görülmektedir. İnsidansı yaşla artış gösterir. Ayrıca kan kolesterolü yüksek, sigara içen, hipertansif, stresli yaşamı olan, sosyo ekonomik düzeyi iyi olan kişilerde daha sık görülür. KKH için risk faktörü kişinin kardiyovasküler hastalık belirtileri geliştirme riskini artıran demografik, psikolojik, anatomik, fizyolojik kişilik özelliğidir (Kavaklıoğlu 1989). Koroner kalp hastalıklarının etyolojsinde % 99 gibi büyük bir oranda koroner arter aterosklerozu rol oynamaktadır. Diğer etyolojik nedenler nadir görülmektedir. Bu nedenle KKH deyince aterosklerotik koroner arter darlıkları düşünülmekte ve anlatılmaktadır (Özcan 1997). Etyolojik faktörlerden belirgin olanlara majör risk faktörleri, diğerlerine minör risk faktörleri denilmektedir. KKH’nın etyolojisi son derece komplekstir. Aterioskleroz, vazospazm ve anormal elektrofizyoloji Mİ ve ani ölümlerin öncüsü olarak belirlenmiştir ( Kavaklıoğlu 1989). Türk Kardiyoloji Derneği tarafından 1990 yılından bu yana yürütülen Tekharf çalışmasının 10 yıllık işlem verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 2 milyon kişide KAH bulunduğu tahmin edilmektedir. KKH’nın ülkemizde yıllık mortalitesi erkeklerde binde 5.1, kadınlarda ise 3.3’tür. Bu sayılar ülkemizi Avrupa ülkeleri arasında en yüksek sıralara oturtmaktadır (Kültürsay 2001). 2.4. Koroner Arter Hastalıklarının Risk Faktörleri Koroner kalp hastalıkları, dünyada ölümlerin önde gelen nedenidir. KKH’na bağlı ölümler genelde genç ve orta yaşlarda ortaya çıkmakta ve kişiyi en verimli olduğu yaşta yakalamaktadır. KKH’na bağlı ani ölümler sık olmasına karşın, KKH’nın en önemli nedeni olan ateroskleroz uzun süreli 4 bir oluşumdur. Ateroskleroz sıklıkla çeşitli faktörlerin etkisiyle uzun yıllar sonucunda oluşmakta ve etkileri ortaya çıkmaktadır. İlerleyici bir hastalık olan aterosklerotik KKH oluştuktan sonra özünden tedavi edecek tıbbi ve cerrahi yöntem henüz bulunmamaktadır. Bu nedenle özellikle son zamanlarda KKH (ateroskleroz) oluşumunu hızlandıran risk faktörlerinden korunma ve tedavi yöntemlerine çok önem verilmektedir. Bu konuda Amerika ve Avrupa Kardiyoloji Dernekleri araştırmalar ve çalışmalar yaparak yayınlamaktadır. Günümüzde ateroskleroz oluşumunu başlatan veya hızlandıran bir çok risk faktörleri ortaya konmuştur (Özcan vd 1997a). Risk faktörü terimi, genel anlamda, hem yaşam biçimi, biyokimyasal ve fizyolojik karakteristikler gibi değiştirilebilir nitelikteki faktörleri, hem de yaş, cinsiyet ve kalıtım gibi değiştirilmesi ya da giderilmesi olanaksız faktörleri kapsar (Kültürsay 2001). KKH’nın görülme sıklığı ve buna bağlı ölüm oranları, yaşa, cinse, diğer risk faktörlerine, toplumlara, ülkelerin gelişmişlik düzeylerine ve coğrafi bölgelere göre farklılıklar göstermektedir. Koroner arterleri daraltan temel etyolojik neden olan aterosklerozun oluşumunda, hiperlipidemi, hipertansiyon, diabetes mellitus, genetik faktör, sigara içimi gibi risk faktörleri çok önemli rol oynamaktadır (Özcan 1997). 2.4.1. Değiştirilemeyen risk faktörleri Bunlar arasında; yaş, cinsiyet, aile öyküsü (AÖ), ırk faktörleri sayılabilir. 2.4.1.1. Yaş Koroner kalp hastalığının yaş ve cinsiyetle yakın ilişkisi vardır. KKH’nın görülme sıklığı 30 yaşın altında seyrek iken bu yaştan itibaren artış gösterir ve risk yaş ile orantılı olarak artar. Ateroskleroz erken yaşta başlayan ve sonuçları orta yaşlarda ortaya çıkan bir durumdur. Çalışmalar aterosklerozun 10 yaşlarında başlayabileceğini 30-35 yaşın üzerinde ise damar lümenini daraltacak seviyelere kadar ilerleyebileceğini göstermektedir. Yirmidört yaşından sonra her 5 yıl artışında insidans iki katına çıkmaktadır. Diyabetes mellitus öyküsü olan erken menapoz veya hormon replasman tedavisi olan hastalarda koroner kalp hastalığı daha erken yaşlarda görülmektedir (Ergüven 2000, Kılıçoğlu 2000). KKH’nın en sık görüldüğü yaş, erkeklerde 50-60, kadınlarda 60-70 yaş arasıdır (Özcan 1997). 5 2.4.1.2. Cinsiyet 40 yaştan önce KKH’nın görülme sıklığının erkek/kadın oranı 8/1 iken 4060 yaş arası 4/1’dir. Yetmiş yaştan sonra ise kadın ve erkeklerde görülme sıklığı eşittir. KKH’nın görülme sıklığı bakımından cinsler arasında farklılıklar vardır ve her yaş grubunda hastalık daima erkeklerde kadınlardan daha sık görülmektedir. İlk akut Mİ sıklıkla erkeklerde 45-50, kadınlarda 50-55 yaşlarda oluşur. KKH’nın kadınlarda görülme sıklığı, erkeklere göre 10 yıl geç artmaya başlar, menapoz döneminden sonra belirgin bir artış gösterir. KAH menapoz öncesi kadınlarda nispeten nadir görülür. Bu dönemde östrojen hormonunun koruyuculuğundan sözedilmektedir. Menapoz sonrasında ise bu risk hızla artar ve yavaş yavaş ileri yaştaki erkeklere yaklaşır. KAH kadınlarda daha fazla yaşa bağımlı olmasına rağmen, bir çok belirlenmiş risk faktörü kadınlarda koroner arter hastalığını meydana getiren risk faktörlerindendir. Bunlar sigarayı, şeker hastalığını, hipertansiyonu, obeziteyi ve fiziksel aktiviteyi içerir.Bu cinsiyet belirginliği siyah ırka göre beyazlarda daha fazla olmaktadır (Komşuoğlu 1985, Özcan 1997, Ariyo ve Villablenca 2002). 2.4.1.3. Aile öyküsü Koroner arter hastalığı gelişiminde en güçlü etmenlerden biri aile öyküsüdür. Ailesinde bu hastalığı olan kişilerde erken KAH riski 12 kat artar. Bu yatkınlığın bir kısmı genetik temelleri bilinen çeşitli kardiyak risk faktörlerine bağlı olabilir. AÖ birinci derecede erkek akrabalarda 55 yaşından, birinci derece kadın akrabalarda 65 yaşından önce KKH bulunması risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Yapılan bir çok çalışmada AÖ’nün önemli bir risk faktörü olduğu saptanmıştır. AÖ’de önemli faktörlerin kalıtımı söz konusu olabilir. Ateroskleroza ait aile öyküsü alınırken yalnızca KKH’nın kendisi ile ilgili değil, ailede mevcut olabilecek diabetes mellitus, hipertansiyon, obezite ve diğer metabolik hastalıklar hakkında da bilgi edinilmelidir Aile çalışmaları, genetik çalışmalar ve kan basıncının izlendiği çalışmalarda, yüksek riskli ailelerin çocuklarında da KKH gelişme riskinin yüksek olduğu ispat edilmiştir (Kavaklıoğlu 1989, Özcan vd 1997a). 2.4.1.4. Irk Yapılan epidemiyolojik çalışmalar ırk ve kardiyovasküler hastalıklar arasında ilişki olduğunu göstermiştir. Zencilerde kardiyovasküler hastalıkların görülme riski beyazlara göre düşüktür. Zencilerde HDL 6 kolesterolünün beyazlara göre yüksek olmasının kardiyovasküler hastalık riskinin azalmasına neden olduğu sanılmaktadır (Ergüven 2000). KKH morbidite ve mortalite bakımından bölgeler arası farklılıklar göstermektedir. Bu farklılık ırk özellikleriyle birlikte çevresel faktörlerden kaynaklanmaktadır. Japonya’dan Amerika’ya göç edenlerde KKH Japonya’da yaşayanlara göre fazla görülmekte ancak Amerikalılara göre yine de düşük seviyede kalmaktadır (Ergüven 2000). 2.4.2. Değiştirilebilir risk faktörleri Bu risk faktörleri bireylerin beslenme alışkanlıklarını, yaşam biçimlerini değiştirerek kontrol altında tutabilecekleri faktörlerdir. 2.4.2.1. Serum lipidlerindeki yükseklik Lipidler, hidrofob özelliğe sahip suda çözünmeyen veya çok az çözünen organik moleküllerdir. Lipidler hücrelerin bütünlüğünü koruyan hücre zarında bulunurlar ve sitoplazmanın özgün organeller halinde bölümlere ayrılmasında fonksiyon görürler. İnsan serumunun başlıca lipidlerini; trigliserid (TG), fosfolipid, total kolesterol (CHOL) ve serbest yağ asitleri oluşturmaktadır (Hasipek ve Sürücüoğlu 1992a, Özcan vd 1997a, Kılıçoğlu 2000). Çalışmalar CHOL, TG ve β-lipoprotein yüksekliğinin koroner ateroskleroz gelişmesinde belirgin rolleri olduğunu göstermektedir (Komşuoğlu 1985). 2.4.2.1.1. Trigliserid Yağlar bir molekül gliserolle yağ asitlerinin yapmış olduğu esterlerdir. Yediğimiz yağın % 95 kadarı bir molekül gliserolle üç molekül yağ asidinin birleşmesi ile oluşmuş trigilseridlerdir. Geriye kalanı, gliserol molekülünde iki molekül yağ asidi bulunan digliserit ve bir molekül yağ asidi bulunan monogliseritle diğer lipidlerden oluşmuştur (Baysal 1996a). Besinlerle alınan yağlar ağız ve midede hiçbir değişikliğe uğramadan ince bağırsağa gelirler. Burada karaciğerden salgılanan safra asitlerinin de yardımıyla emülsiyon halinde dağılırlar. Pankreastan salgılanan lipaz enzimi ile yağlar; mono, di ve trigliseridlere, yağ asitlerine ve gliserole parçalanırlar. Bu karışım, ince bağırsak epitel hücreleri tarafından emilir ve burada yeniden gliserolle yağ asitleri birleşerek trigliseridleri meydana getirirler. Kısa zincirli yağ asitlerinden oluşan, TG’ler (10 cº ve daha az) 7 hiçbir değişikliğe uğramadan, uzun zincirli yağ asitlerinden oluşan TG’ler ise (12 cº ve daha fazla) şilomikronların içine girerek lenf damarları yolu ile kana geçerler. Bunların büyük bir kısmı adipoz dokuya taşınarak burada depolanır. TG’lerin yağ hücreleri içinde veya lipoprotein partikülü üzerinde hidrolize olmasıyla enerji kaynağı olan serbest yağ asitleri ortaya çıkar (Hasipek ve Sürücüoğlu 1992a, Özcan vd 1997a). Son yıllarda çıkan yayınlarda, postprandiyal dönemde artan tirgliseridden zengin lipoproteinlerin ateroskleroz gelişimine önemli katkısı bulunduğunu savunulmaktadır (Tokgözoğlu 1996). Bazı araştırmalar yüksek TG düzeyi ile kalp krizi riskinin arttığını belirtmektedirler. Hipertrigliseridemi tanısı koyabilmek için TG değerlerinin 200 mg/dl üzerinde olması gerekir. Türk erkeklerinin % 14.8’inde, kadınların ise % 9.8’inde hipertrigliseridemi saptanmıştır (Okyar 1998). Epidemiyolojik çalışmalarda koroner risk ile TG düzeyleri arasında pozitif bir korelasyon çıkmaktadır. Ancak diğer lipid parametreleri de göz önüne alınınca TG’lerin risk belirleyici gücü düşerek anlamını yitirmektedir. Yine de TG’rin bazı alt gruplarda önemli olduğu kesindir (Okyar 1998). 2.4.2.1.2. Kolesterol Sekiz karbonlu bir yan zincire sahip dört halkalı bu hidrokarbon, vücudun değişik şekillerde kullandığı yapışkan bir maddedir. CHOL organizmada enerji kaynağı olarak kullanılmaz. Fakat hücre membranlarının ana ögesi ve steroid hormonların (adrenal ve seks hormonları) yapı taşı olarak önemli rol oynamakta ve vücudumuzdaki her bir hücrenin dış zarını oluşturmaktadır. Parçalandığı zaman açığa çıkan maddeler, ince barsaklarda bulunan ve besinlerin hazmedilmesini sağlayan bir kimyasal olan safra asidinin bir bölümünü oluşturur. Hücrelerde ve vücut sıvılarında bulunur. Safra asitleri, steroid hormanları ve D vitamini CHOL türevleridir. Vücuttaki CHOL iki kaynaktan gelmektedir. CHOL ya diyet ile alınmakta ya da sentez edilmektedir. Kanda bulunan CHOL’ün ¾ gibi büyük bir kısmı karaciğerde üretilirken, geri kalan ¼’ü de yenilen besinler yolu ile dışardan alınır. Dışardan alınan CHOL’ün tamamı hayvansal kaynaklıdır (et, süt, yumurta sarısı, beyin, karaciğer, katı yağlar vb.). Bitkiler membranlarındaki absorbe edilmeyen sitosterol dışında CHOL üretmez ve hiçbir bitkide kolesterol bulunmaz. CHOL karaciğer, deri, böbrek üstü bezleri, beyin ve barsaklar gibi çok çeşitli dokularda üretilmektedir. Memelilerde toplam kolesterolün % 10-20’si karaciğerde üretilmektedir (Okyar 1998). CHOL sarımsı bir maddedir, damarları tıkayarak kan akımını engellemektedir. Damarlar daralır ve tıkanırsa sonuç infarktüstür. Yüksek CHOL önemli bir risk 8 faktörüdür (Baysal 1996b, Özcan vd 1997a, Cicala 1999). Yüksek kan CHOL düzeyi koroner arter hastalığı oluşumunda risk faktörü olduğu gibi, KAH kanıtlanan olgularda da risk faktörü olma özelliğini devam ettirmektedir (Yorgancı 1999). 2.4.2.1.3. Lipoproteinler Lipoproteinler yüzlerce lipid ve protein molekülünden oluşan küresel partiküllerdir. Çok küçük yapılar oldukları için ancak elektron mikroskobu ile görülebilirler. Fakat TG’den zengin lipoproteinler plazmada yüksek konsantrasyonlara ulaştığında, plazma bulanık bir görünüm alır. Lipoproteinlerin yapısında bulunan başlıca lipidler CHOL, TG ve fosfolipidtir. TG’ler ve CHOL esterleri suda çözünmeyen lipidlerdir. Bu nedenle lipoproteinlerin çekirdeğini meydana getirirler. Fosfolipidler ve esterleşmemiş (serbest) CHOL ise suda çözünebilen lipidlerdir. Bu nedenle lipoprotein partiküllerinin yüzeyini oluştururlar. Lipoprotein partikülünün yüzey tabakasını oluşturan diğer bir birey de apoproteinler (apolipoproteinler) dir. Apoproteinler lipid transportu ve lipoprotein metabolizmasında önemli rol oynamaktadırlar. Lipoproteinler, bileşimlerindeki yağlı maddelerin (CHOL, TG, fosfolipid) miktarlarına göre birkaç gruba ayrılırlar. Bu gruplaşma yapılarındaki yağ miktarına göre olduğundan lipoprotein bileşiklerinin yoğunlukları ile ilgilidir. Buna göre lipoproteinler 6 grupta incelenebilir (Ergüven 2000). 1. Şilomikronlar 2. Çok düşük dansiteli lipoproteinler (VLDL) 3. Orta dansiteli lipoproteinler (IDL) 4. Düşük dansiteli lipoproteinler (LDL) 5. Yüksek dansiteli lipoproteinler (HDL) 6. Lipoprotein (a) (Lpa) Şilomikronlar: Şilomikronlar plazma lipoproteinlerinin en büyük moleküllü olanlarıdır. Bunlar % 98-99 lipid (% 85-90’ı TG) ve % 1-2 proteinden oluşmaktadır. Barsakta emilirler. Süt görünümündedirler. Postprandial olarak kanda çoğalırlar, yüksek oranlarda eksojen TG’leri, az miktarda CHOL, fosfolipid ve proteinleri taşırlar ve ağırlıklarının %90’ı TG’dir. Şilomikronlar besinlerle alınan TG’lerin taşınmasını sağlarlar. Plazmadan temizlenmeleri oldukça hızlıdır ve yarı ömürleri bir saatten azdır, gece yemek yenmediği taktirde ertesi gün plazmada görülmezler (İliçin ve Gürsel 1980, Özcan vd 1997a, Ergüven 2000). Şilomikronlar 9 plazmada dolaştıkları için çeşitli apoproteinleri (Apo B-48, Apo A-I, Apo A-IV, Apo E ve Apo C’ler) içerirler. En belirgin apoprotein, barsaktan sentez edilen Apo B-48’tir. Şilomikronların kaynağı başlıca duodenum ve proksimal jejenum olmak üzere ince bağırsaklardır. Şilomikronların metabolizmasında Lipoprotein Lipaz (LPL) enzimi önemlidir. LPL enzimi şilomikronlardan serbest yağ asitlerinin salgılanmasını katalize eder ve böylece şilomikronlar TG’den fakir CHOL’den zengin şilomikron kalıntıları haline dönüşür. Şilomikron kalıntıları karaciğer tarafından plazmadan temizlenir. Bu kalıntıların temizlenmesinde LDL ve Apo E reseptörleri rol oynamaktadır (Özcan vd 1997b). Çok düşük dansiteli lipoproteinler (VLDL): Dansitesi 0.95-1.006 arasında olan VLDL, karaciğerde ve daha az miktardada bağırsaklarda sentezlenirler (Mercanlıgil 1991). VLDL % 85-90 lipid (% 55 TG, % 20 CHOL, % 15 fosfolipid) ve % 10-15 proteinden oluşan bir lipoproteindir. VLDL lipoproteinlerin asıl görevi karaciğerde endojen olarak (kendi tarafından) üretilen TG’leri ve CHOL’ü diğer dokulara taşımaktır. VLDL başlıca karaciğerde ve daha az miktarda da bağırsaklarda sentezlenir. VLDL’nin TG’leri, LPL’nin daha az ölçüde Hepatik Trigliserid Lipaz’ın (HTGL) etkinliği ile hidrolize edilir. VLDL sürekli olarak kolesterol açısından giderek zenginleşen küçük partiküllere çevrilir. VLDL’nin katabolizma ürününe IDL denmektedir. IDL’nin VLDL’den farkı Apo C’lerin büyük kısmını kaybetmesidir. IDL, HTGL’nin katıldığı son süreçle LDL’ye çevrilir. LDL plazmada bulunan başlıca CHOL taşıyıcı lipoproteindir ve sadece Apo B-100 içerir. VLDL’nin yaklaşık % 50’si LDL’ye çevrilir. VLDL’nin geri kalan % 50’si ise VLDL kalıntıları ve IDL olarak doğrudan doğruya karaciğer tarafından temizlenir. LDL’nin LDL reseptörleri tarafından alınmasına Apo B-100 aracılık eder. Normal insanların kanlarında % 15 , arteriosklerotik olanların kanlarında ise ortalama % 34 civarında tespit edilmiştir (Mercanlıgil 1991, Özcan vd 1997a, Okyar 1998, Ergüven 2000). Orta dansiteli lipoproteinler (IDL): IDL normal koşullarda plazmada çok düşük konsantrasyonlarda bulunur. Büyüklük ve içerik bakımından VLDL ve LDL arasında yer almaktadır. VLDL’nin IDL’ye dönüşümünde IDL ara ürün olarak oluşur. Bunlara VLDL kalıntıları da denilebilir. Başlıca apoproteinleri Apo B-100 ve Apo E’dir. IDL, lipazların etkisiyle plazmada oluşan VLDL katabolizmasının ürünü olup, LDL’nin yapı taşıdır. IDL ya HTGL tarafından işlenmeye devam edilir ya da LDL reseptörü tarafından plazmadan temizlenir. Normal insanlarda IDL konsantrasyonu, LDL’nin 10 onda biri kadardır. Ortalama CHOL içeriği % 30, TG içeriği % 40’dır (Özcan vd 1997b, Okyar 1998, Ergüven 2000). Düşük dansiteli lipoproteinler (LDL): Dansitesi 1.006-1.063 arasında olan LDL plazmadaki başlıca CHOL taşıyıcı lipoproteindir. Plazmadaki toplam CHOL’ün yaklaşık % 70’i LDL’de bulunmaktadır. LDL yaklaşık % 75 lipid (% 35 CHOL ester, % 10 serbest CHOL, % 10 TG ve % 20 fosfolipid) ve % 25 proteinden oluşmaktadır. LDL’nin beta elektroforetik devinimi bulunmaktadır ve önceleri beta-lipoproteinler adı verilmiştir. Bunlar daha çok plazmada VLDL’ nin yıkımı sonucu oluşurlar. VLDL lipoproteinler birkaç saat içerisinde metabolize olurken düşük dansiteli lipoproteinler ise yavaş olarak ve ancak birkaç günde metabolize olur. LDL lipoproteinlerin yıkımı çoğunlukla karaciğerde, karaciğer dışı hücrelerde ve dokularda bulunan LDL reseptörleri ile olur. Dolaşımdaki LDL’nin yaklaşık % 75’i resöptör yoluyla, geri kalanı ise spesifik olmayan reseptörsüz yol ile yıkılır. Yani; LDL reseptörlerinin aktivitesi, plazma LDL düzeyini belirleyen en önemli faktördür. LDL kalp hastalıkları ile yakından ilgili bir lipoproteindir. Plazma LDL, yüksekliği KKH için en önemli risk etmeni sayılır (Mercanlıgil 1991, Özcan vd 1997b, Ergüven 2000). Yüksek dansiteli lipoproteinler (HDL): HDL kolesterol, daha küçük partiküllerdir ve dansiteleri 1.063-1.125’tir. HDL kendi içinde HDL2 (yoğunluğu 1.063-1.125) ve HDL3 (yoğunluğu 1.125-1.210 g/ml) olarak iki gruba ayrılır. HDL partikülleri yaklaşık %50 lipid ( % 25 fosfolipid, %15 CHOL esteri, % 5 serbest CHOL ve %5 TG) ve % 50 protein içerir. HDL, lipidlerin lipoproteinler ve hücreler arasında yeniden dağıtılmasında işlev görür. Bu proteinler ters CHOL taşıması adı verilen bir sürece katılırlar. HDL CHOL’ü hücrelerden alarak ya atılmak üzere karaciğere ya da CHOL’e gereksinim duyan diğer hücrelere taşır. HDL fazla kolesterolü karaciğerden taşıyarak safra salgısı olarak kullanılmasını sağlayan bir lipoproteindir. HDL kolesterol düzeylerinin kanda yüksek bulunması, koroner damar hastalığının meydana gelmesini azaltmaktadır. En fazla protein içeren lipoprotein % 50 gibi bir oranla HDL’dir (Mercanlıgil 1991, Okyar 1998, Ergüven 2000). Plazma HDL seviyesi üzerine etkili olan birtakım fizyolojik durumlar vardır. Bunların en önemlisi cinsiyettir. Birçok toplumda, kadınların HDL düzeyi erkeklerden yüksektir. Şişman kişilerde plazma HDL–CHOL değerleri normal kişilere göre daha düşük bulunmuştur. Aşırı fiziksel aktivite sonrası da plazma HDL düzeyinde artma görülmüştür Yapılan çalışma ve elde edilen sonuçlara göre insanlardaki damar sertliği 11 hastalığında, LDL ve HDL’nin önemli etkileri olduğu, LDL’nin kalp damar ve tüm atardamar hastalıklarında yüksek düzeyde bulunduğu görülmektedir. (Mercanlıgil 1991). Lipoprotein (a) (Lpa): Lipoprotein (a) (Lp (a)), Apo B-100 içeren bir LDL partikülüne, apolipoprotein (a) (apo (a)) adı verilen çok büyük moleküllü başka bir proteinin disülfid bağlarıyla bağlanmasından oluşan bir lipoproteindir. Lp (a)’nın dansitesi 1.05-1.1 g/ml arasında değişmektedir. Lp (a)’nın boyutları da protein-lipid oranına ve protein içeriğine göre değişir. Lp (a) lipid, protein ve karbonhidrattan oluşan, LDL CHOL’e çok benzeyen, fakat ondan farklı olarak apo (a) denen bir protein içeren aterojenik bir lipoproteindir. Lp (a)’nın CHOL’den zengin bir çekirdeği vardır. Lp (a) esas olarak sentez edilmektedir. Lp (a)’nın yıkım mekanizması ve yıkım yeri ise tam olarak belli değildir. Bazı araştırıcıların LDL reseptörlerinin Lp (a) metbolizmasında rol aldığını savunmasına rağmen, yapılan çalışmalarda LDL reseptörlerinin rolü olmadığı gösterilmiştir. Lp (a)’nın metabolizmasında yıkım yeri olarak böbrekler önemlidir. Kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda Lp (a) düzeyi artmaktadır (Özcan vd 1997b). Lipoprotein (a)’nın fizyolojik fonksiyonu tam olarak bilinmemektedir. Lipid kompozisyonu LDL’ye benzerse de Apo (a)’nın varlığına bağlı olarak protein içeriği daha fazladır (Ergüven 2000). Plazmada normalden fazla bulunduğunda arteriyosklerozun erken başlamasına ve kalp damar hastalıklarına neden olurken ayrıca trombojenik etkisiyle de büyük önem taşır. Lp (a), arteriyosklerozu erken başlatan ve damar sertliği oluşumunu hızlandıran bağımsız bir risk faktörüdür (Okyar 1998, Kırımlı vd 1999). Çizelge 2.1’de plazma lipid düzeylerinin istenen sınırları ve risk düzeyleri gösterilmiştir. Çizelge 2.1. Plazma lipid düzeyleri (mg/dl) (Baysal 1992) İstenen Düzey Sınırda Yüksek Risk Total - CHOL LDL - CHOL HDL - CHOL Trigliserid < 200 130 >35 (erkek) <200 200-239 130-159 >45 (kadın) 200-239 >=240 >=160 >400 12 2.4.2.1.4. Apolipoproteinler (apoproteinler, apo) Lipoproteinlerin yüzey proteinlerine apolipoprotein (apoprotein, apo) denir. Apo’ler lipoprotein partikülünün yapısal stabilitesini sağlarlar. Ayrıca apo’ler lipid transportu ve lipoprotein metabolizmasında önemli rol oynarlar. Apo’ler alfabedeki büyük harflerle adlandırılır. Çizelge 2.2. Plazma lipoproteinlerinde yer alan bazı apolipoproteinler (Özcan vd 1997b, Ergüven 2000, Hergenç 2000). Moleküler Ağırlık Yapısına girdiği lipoprotein Apo A-I 28.016 HDL, Şilomikron Apo A-II 17.414 HDL, Şilomikron Apo B-48 Apo B-100 Apo C-I Apo C-II Apo C-III Apo E Apo D 264.000 514.000 6630 8900 8800 34.145 22.000 Şilomikron VLDL, IDL, LDL Tüm lipoproteinler Tüm lipoproteinler Tüm lipoproteinler Tüm lipoproteinler HDL Apoprotein Kaynağı İncebağırsak, karaciğer İncebağırsak, karaciğer İncebağırsak Karaciğer Karaciğer Karaciğer Karaciğer Karaciğer Karaciğer Apo A-I: Apo A-I, HDL’de bulunan major proteindir ve HDL’nin protein kitlesinin % 70-80’ini oluşturur, moleküler ağırlığı 28.016’dır. Apo A-I hem karaciğer hem de incebağırsaklarda sentez edilir. Apo A-I plazmadaki serbest CHOL’leri esterleştiren lesitin-kolesterol açiltransferaz (LCAT) enzimini de aktive eder. Apo A-I plazmada HDL partiküllerinin bütünlüğünün korunmasında önemli rol oynar ve böylece HDL’nin dolaşımdaki ömrünü uzatır. Yapılan çalışmalarda Apo A-I’in eksik olduğu bireyler de HDL’nin olmadığı gözlenmiştir (Özcan vd 1997b, Ergüven 2000). Apo A-II: Apo A-II, HDL’de bulunan ikinci önemli apoproteindir. Molekül ağırlığı 17.414 olan Apo-I gibi hem karaciğer hem de incebağırsaklarda sentez edilmektedir. Apo A-II’nin fonksiyonu tam olarak bilinmemektedir (Özcan vd 1997b). 13 Apo B-48: Molekül ağırlığı 264.000 olan Apo B-48 sadece şilomikronların yapısında bulunur, barsak tarafından sentez edilir (Özcan vd 1997b, Ergüven 2000). Apo B-100: Molekül ağırlığı 514.000 olan Apo B-100 başlıca şilomikronlar, VLDL ve LDL’nin yapısında bulunur. Başlıca karaciğerde sentez edilir, VLDL’nin karaciğerde sentezinde ve sekresyonunda önemli rol oynar (Özcan vd 1997b, Ergüven 2000). Apo C-I: Moleküler ağırlığı 6630 olan Apo C-I karaciğerde sentezlenir. Apo C-I VLDL, IDL ve HDL’nin minör komponentidir ve kesin fonksiyonu bilinmemektedir (Özcan vd 1997b). Apo C-II: Molekül ağırlığı 8900 olan Apo C-II karaciğerde sentezlenir. Apo C-II lipoprotein lipaz (LPL) enziminin aktivitarüdür. LPL şilomikron ve VLDL’deki TG’leri hidrolize eder. Apo C-II eksikliğinde hipertrigliseridemi oluşur (Özcan vd 1997b). Apo C-III: Molekül ağırlığı 8800 olan Apo C-III karaciğerde sentezlenir. Apo C-III VLDL’nin major komponentidir ve VLDL’nin protein yapısının % 40’ını oluşturur. Apo C-III IDL, HDL ve şilomikronların da yapısına girer. Bazı çalışmalarda Apo C-III’ün LPL aktivitesini inhibe ettiği gösterilmiştir. Sonuç olarak tüm Apo lipoprotein’lerin plazma şilomikron ve VLDL kalıntılarının karaciğer tarafından uzaklaştırılmasını inhibe ettiği düşünülmektedir (Özcan vd 1997b). Apo E: Molekül ağırlığı 34.145 olan Apo E karaciğerde sentez edilir ve tüm lipoproteinlerin yapısına girer. Apo E karaciğer tarafından kalıntı lipoproteinlerin plazmadan temizlenmesinde rol alır. Dokular ve plazma arasında CHOL’ün transferini sağlar. Apo E’nin kesin etki mekanizması bilinmemektedir (Özcan vd 1997b, Ergüven 2000). Apo D: Molekül ağırlığı 22.000 olan, Apo D HDL’nin küçük bir yapı taşıdır. HDL’deki esterleşmiş olan CHOL’ün LDL ve VLDL gibi diğer lipoproteinlere transferini sağlar (Özcan vd 1997b, Ergüven 2000) (Çizelge 2.2). 2.4.2.2. Kan basıncı Tansiyon kalpten pompalanan ve damarların içine akan kanın damar duvarlarına (çeperine) yaptığı basınç ve damarların direnmesidir. Sözü 14 geçen damarlar küçük çaplı kan damarlarıdır. Bu damarlar kalpten pompalanan kanı dokulara taşıyan damarlardır. Kan basıncı, kan kalpten damarlara pompalandığı zaman en yüksek (ortalama 120 mm Hg), kalp kanla dolduğu zaman en düşük (ortalama 80 mm Hg) düzeydedir. Tansiyon, kanın kalpten çıkarak vücuttaki organlarda dolaşmasını ve kulakçığa dönüşünü sağlar (Okyar 1998). Hipertansiyon, klasik olarak arteryel kan basıncının üç ardışık kontrolde 140/90 mm Hg üzerinde olması olarak tanımlanabilir. Hipertansiyon özellikle gelişmiş ülkelerde önemli bir halk sağlığı sorunu olmaktadır. Genetik faktörlerin yanısıra beslenme alışkanlıklarının da hipertansiyon oluşumunda rol oynadığı belirtilmektedir. Kan basıncı yükselmesi uzun zaman içinde gelişmişse hastanın hiçbir şikayeti olmayabilir, tesadüfi olarak ölçülen tansiyon yüksek saptanabilir. En sık rastlanılan şikayetler, özellikle sabah saatlerinde başın arka kısmında hissedilen ağrıdır. Kulaklarda uğultu, baş dönmesi, burun kanaması, çarpıntı, göğüs ağrısı, nefes darlığı, bulantı, kusma, sık idrar yapma, gece idrara çıkma, görme bozukluğu, dalgınlık, şuur bulanıklığı, körlük, koma hipertansiyonun ilk belirtileri olabilir (Bostan 2002). Hipertansiyon kardiyovasküler hastalıkların önlenebilir önemli bir nedenidir ve tedavisiz kalması halinde özellikle KAH’nın da majör risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde kalp hastalıklarına bağlı ölümler ilk sırada yer almaktadır. Bu yüzden erken tanı ve tedavi çok önemlidir. Yapılan çalışmalar kan basıncı ne kadar düşük olursa riskin de o kadar düşük olduğunu göstermektedir (Koçoğlu vd 1996, Tokgözoğlu 1996). Hipertansiyonun diğer bazı risk faktörleri ile bir arada bulunduğu, obesitenin, bedenen hareketsizliğin, diyabetin, hipertansiyona yol açtığı veya onu kötüleştirdiği, TG yüksekliğinin yüksek kan basıncına eşlik ettiği bilinmektedir (Onat vd 1996). Erişkinler üzerinde yapılan bir araştırmada, hipertansiyonda vücut ağırlığından çok yağ dağılımının belirleyici faktör olduğu, hem erkek, hem de kadınlarda sistolik kan basıncı ile bel kalça çevresinin oranı arasında pozitif korelasyon bulunduğu belirtilmiştir (Sipahioğlu vd 1995). 2.4.2.3. Diabetes mellitus Diabetes mellitusun, çok sayıda mekanizmayla kardiyovasküler sistem üzerinde derin bir etkisi vardır. Birincisi ve en önemlisi, birçok diyabetes mellitus hastasında koroner, serebral ve periferik arterlerde ilerlemiş ateroskleroz mevcuttur ve bu da, tutulan arterlerin beslediği uç organlarda genellikle vasküler yetersizliğe neden olur. Ateroskleroz, aynı yaştaki nondiabetik kişilere göre genellikle daha yaygın ve daha ciddidir. Bunun 15 sonucunda, diyabetes mellitus hastalarında miyokard infarktüsü, serebrovasküler olay ve periferik vasküler komplikasyonlar daha sık gözlenmektedir. Gerçekten de, diabetik erişkinlerde önde gelen ölüm nedeni KAH’dır. İkinci olarak, diyabetes mellitus hastalarında sistemik arteryal hipertansiyon bulunma insidansı yüksektir ve bu da KAH oluşum riskini arttırır (Hillis et all 1996) ABD’de diabetik olmayanlara göre diyabetiklerde hipertansiyon görülme sıklığı 20-44 yaşlarda 3.8 kat, 45-64 yaşlarda 2.2 kat, 65 yaş üzerindekilerde 1.6 kat yüksek olduğu bildirilmektedir (Işıksoluğu vd 1994). Sipahioğlu vd (1985), Tip 1 diabetiklerde ateroskleroz ve KAH sıklığının normal kişilere göre daha fazla olduğunu göstermiştir. Kardiyovasküler morbidite ve mortalitenin başlıca etkenlerinden biri olan diabet, Amerikan Kalp Birliği tarafından majör risk faktörleri içerisine resmen katılmıştır (Onat 2000). 2.4.2.4. Sigara Sigara içmek insan sağlığı üzerinde kötü etki yapan bilinçsiz bir alışkanlıktır. Tek başına büyük bir risk faktörüdür. Dünya sağlık örgütü verilerine göre her yıl dünyada sigaradan kaynaklanan hastalıklardan dolayı 2,5-3 milyon insan yaşamını yitirmektedir. Türkiye’de bu rakamın 35-100 bin arasında olduğu görülmektedir. Türkiye’de 40 milyon insan aktif sigara içmektedir (Timur 1997). Sigara içme KAH’nın önemli bir risk etmenidir. Günlük içilen sigara sayısının artması ile risk artar (Ergüven 2000) Sigaranın içindeki nikotin damarları daraltmakta, kalbin hızı ve basıncının yükselmesine neden olmaktadır. Ayrıca kanda pıhtılaşmayı sağlayan trombositlerin birbirine yapışmasını kolaylaştırmaktadır. Bundan başka sigara dumanında bulunan karbonmonoksit, damar duvarlarında pıhtılar oluşturmaktadır (Timur 1997). Epidemiyolojik çalışmalar sigara içmediği halde dumana maruz kalmanın da KKH için önemli bir risk faktörü olduğunu göstermektedir. Helsing ve arkadaşları sigara içenlerle birlikte yaşayanlarda, içmeyenlerle birlikte yaşayanlara göre aterosklerotik kalp hastalığı gelişme riskinin % 24-31 arasında arttığını göstermişlerdir (Başar 2000). 2.4.2.5. Alkol Yapılan pek çok araştırma günde bir kadeh alkol tüketiminin kandaki HDL kolesterolünün düzeyini yükselttiğini göstermiştir. Bunun gerçekten de kalp krizi ya da ateroskleroz riskini azaltıp azaltmadığı konusunda kesin bir veri yoktur, ama bu teoriyi destekleyen pek çok kanıt bulunmaktadır. Bazı doktorlar günde bir kadeh alkolün yararlı olduğu konusunda aynı görüşü 16 paylaşmaktadır. Bazı raporlar belli bazı alkol türlerinin – örneğin kırmızı, beyaz şarap ve biranın- diğerlerine göre daha yararlı olduğunu iddia etmektedir, fakat bu konuda elde açık bir kanıt yoktur (Cicala 1999). Birçok çalışma alkol alımının KKH insidansını azalttığını göstermektedir. Bulgular erkek ve kadınlarda benzerdir. Günlük bir veya iki kadeh alkollü içki alımının (özellikle kırmızı şarap) KKH riskini % 30-50 düşürdüğü bildirilmiştir. Her şeyden önce alkolün yararlı etkisi günde 1-2 kadeh içki alımı ile sınırlıdır. Bunun üstünde alkol alımı hastalık ve ölüm riskini hızlı bir şekilde yükseltmektedir. Az miktarda alınan alkolün KKH’ na karşı koruyucu etkisinin yaklaşık % 50 oranında iyi kolesterol olarak bilinen HDL kolesterolü yükseltmesine bağlanmıştır (Baysal 1998). 2.4.2.6. Şişmanlık Aşırı obezite kardiyovasküler sistemi birkaç yolla etkileyebilir. Her ne kadar obezitenin aterosklerotik KAH gelişiminde majör risk faktörü olmadığı epidemiyolojik çalışmalarla gösterilmişse de, şişmanlık kan basıncı, plazmadaki LDL-CHOL, HDL-CHOL, TG ve diabetes mellitus gibi çeşitli kardiyovasküler risk faktörleri üzerinde olumsuz bir etkiye sahiptir. Şişmanlarda enerji ihtiyacının artması nedeniyle kan dolaşımı artmakta, bu durum ise kalbin daha çok çalışmasına neden olmakta ve bu kardiyomiyopati riskini arttırmaktadır. Bundan dolayı şişman hastaların çoğundaki ölüm nedeni kalp krizidir (Hillis et all 1995, Soydan 2001, Ayar 2001). Şişmanlıkta yağın bel çevresinde toplanması damar sertliği riskini arttırıcı kan lipidlerinin yükselmesine neden olmaktadır KKH’dan korunmak için BKI’ nin 20-25 arasında tutulması, 30’un üstüne çıkmaması, bel/kalça oranının kadınlarda 0,8’ i, erkeklerde 1,0’ı geçmemesi gereklidir (Baysal 1993). 2.4.2.7. Fiziksel aktivite Amerika ve İngiltere’de çeşitli işçi grupları arasında, düzenli egzersizin düşük bir KAH riskine eşlik ettiği ve bu ilişkinin sigara, şişmanlık, kan basıncı veya KAH’ na ilişkin bir aile öyküsünden bağımsız göründüğü bildirilmiştir. Yine de egzersizin etkin mekanizması kesin bilinmemektedir. Egzersiz, kilo ve kan basıcındaki azalmadan ayrı olarak, HDL-CHOL’ ü yükseltir, TG’leri ve insülin direncini azaltır (Soydan 2001). Tekharf çalışmasında fiziksel aktivite derecesi ile total CHOL değerleri arasında ilişki olduğu gösterilmiştir. Kişinin aktivitesi arttıkça, yaşanan bölgenin kent veya kırsal bölge olmasından ve cinsiyetten bağımsız olarak total CHOL değerlerinde düşüşler gözlenmiştir. Yapılan çalışmalarla oturarak iş 17 yapanlarda fizik aktivite artırımı ile KKH’dan korunma programları gerekli görülmektedir (Tokgözoğlu 1996, Kavaklıoğlu 1989). 2.4.2.8. Stres Akut stres, insanlarda ketekolamin salgılanmasını arttırır. Kan basıncını ve kalp vuruş hızını yükseltir. Aynı zamanda kanda CHOL’e dönüşebilen yağ asitlerini artırır. Bu da damar sertliği ve atardamar hastalıklarına ortam hazırlar. Genel olarak, tüm toplumlarda olduğu gibi, Türk toplumunda da stres, kalp damar hastalıklarının meydana gelmesinde önemli etkenlerden biridir. (Okyar 1998). 2.4.2.9. Beslenmenin etkisi Beslenme, büyüme, yaşamın sürdürülmesi ve sağlığın korunması için besinlerin kullanılmasıdır. Bugün dünyada milyonlarca insan sürekli açlık ve yetersiz beslenmenin getirdiği ölüm ve hastalıklarla savaşırken, diğerleri aşırı ve yanlış beslenmenin yol açtığı bozukluklar yüzünden yaşamlarını erken yaşlarda yitirmekte veya çalışamaz duruma gelmektedir. Böylece yetersiz ve dengesiz beslenme sorunları insanların sağlığını bozan etmenlerin başında yer almaktadır (Baysal 1996a). Aterosklerotik kalp hastalıklarının oluşumunda da beslenme önemli etmenlerden biridir ve bu ilişki ile ilgili olarak üzerinde önemle durulan konular şunlardır; 2.4.2.9.1. Diyetin kolesterol içeriği Diyette alınan CHOL, total serum CHOL’ü ve LDL-CHOL düzeyleri ile yakından ilişkilidir. CHOL aterosklerotik lezyonların önemli parçasını oluşturur. Diyette diğer etmenlerle birlikte CHOL yüksek olduğunda serum CHOL’ünde yükselme, aterosklerotik lezyonlarda artma görülmektedir (Ergüven 2000). Diyetle alınan kolesterolün kaynağını hayvansal kaynaklı besinler oluşturmaktadır (Et, süt, hayvansal yağlar gibi). Pek çok kanıt, diyetle KKH arasındaki güçlü bağı göstermekte olup, diyetin serum kolesterol düzeyinde önemli bir belirleyici olduğuda kanıtlanmıştır. Diyette kolesterol yüksek düzeyde olsa bile, balık yağının bulunması P/S oranının yüksek olması kan lipidlerinin yükselmesini önlemektedir (Ergüven 2000). 18 2.4.2.9.2. Diyetin toplam yağ içeriği Yağların birinci fonksiyonu vücuda enerji vermektir. Yağda eriyen vitaminlerin taşınması, yemeklere lezzet katılması, sindirim sisteminin rahatlaması yağlar sayesinde mümkündür. Yağlar aynı zamanda yağda eriyen A, E, D ve K vitaminlerinin vücuda alınabilmelerini sağlarlar ve insan kanında lipoproteinler adı verilen bileşikler halinde dolaşırlar (Mercanlıgil 1991). Toplam yağ enerjinin % 25-30’u olmalıdır ve doymuş yağ asidi oranı düşük olmalıdır. Diyetteki yağın miktarı, türü ve doymuşluk derecesi serum kolesterol düzeyini etkilemektedir (Ergüven 2000, Timur 1997). Yağların diğer bir sınıflandırması da yapılarını oluşturan yağ asitlerine göre yapılabilir. Yağ asitleri arasında çift bağlantısı olmayan yağlara doymuş yağ asitleri adı verilir. Fazla miktarda tüketilen doymuş yağlar kandaki CHOL, LDL ve TG düzeyini yükseltirler. Bu bakımdan miktarları sınırlı tutulmalıdır. Bu yağlar doğal olarak hayvansal besinlerin hepsinde, bazı sebze türlerinde bulunur. Yağ asitlerinin arasında çift bağlantıları olanlara ise doymamış yağ asitleri adı verilir. Tek çift bağa sahip olanlar tekli doymamış yağ asitleri, birden fazla çift bağa sahip olanlar ise çoklu doymamış yağ asitleri (ÇDYA) olarak adlandırılır. ÇDYA bitkisel yağlarda, balık yağında, margarinlerin çoğunda, fındık yağında ve tohumlarda bulunur. Örneğin ayçiçek, mısır, susam, soya ve ceviz yağında bulunur. Hindistan cevizi ve palmiye yağı çoklu doymamış yağlardan daha çok doymuş yağlara eğilimlidir. Doymuş yağların yerine çoklu doymamış yağlar kullanıldığı zaman total CHOL, LDL ve TG’ler, tekli doymamış yağlara göre çok daha önemli bir şekilde düşüş sağlar ama HDL-CHOL’ü de bir miktar düşürür. İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan metabolik ve epidemiyolojik çalışmalar genellikle çoklu doymamış yağların yüksek düzeylerde alımlarının lipoprotein metabolizması ve kardiyovasküler sağlığa yararlarının olduğu görüşünü desteklemektedir. Daha güncel veriler ise ÇDYA’dan zengin bir diyetin vitamin E gibi antioksidanlar tarafından yeterince korunamadığını, dolayısıyla LDL-CHOL oksidasyonunu artırarak yüksek ateroskleroz riski taşıdığını göstermektedir (Ergüven 2000). Tekli doymamış yağ asitleri özellikle zeytin, tohum, et, yer fıstığı ve avokado da bol bulunur. Doymuş yağ asitlerinin yerine kullanıldığı zaman total CHOL, LDL ve TG azalır, HDL değişmeden kalır veya az miktarda artar (Ergüven 2000). 19 Yağ asitleri içerikleri farklı, tereyağı, zeytinyağı, ayçiçek yağı ve bu üç yağın karışımı ile deney hayvanlarında yapılan çalışmada, en yüksek kan CHOL değeri tereyağı verilen grupta gözlenmiştir. Zeytinyağı ve çiçek yağının CHOL düşürücü etkisi benzer bulunmuştur. Ancak zeytinyağı verilen grubun HDL-CHOL düzeyi çiçek yağı alandan daha yüksektir. Bu üç tip yağdan hazırlanan karışımı alan grupta da zeytinyağı alan gruptaki değerler elde edilmiştir (Baysal 1992). Dünyada kalp hastalıklarının en az görüldüğü ülkeler, zeytinyağının yoğun olarak tüketildiği Akdeniz ülkeleridir. Amerikalı bilim adamı A. Keys öncülüğünde yürütülen 7 ülke araştırmasında Avrupa’nın Akdeniz yöresi toplumlarında KKH’dan ölümlerin ABD, Kuzey ve Orta Avrupa toplumlarına göre daha düşük olduğu saptanmıştır. Bu farklılığın temel nedeni olarak Akdeniz diyetinin doymuş yağdan düşük, doymamış yağdan ve antioksidantlardan yüksek olması gösterilmiştir (Komili 2002, Baysal 1998). 2.4.2.9.3. Diyetin toplam karbonhidrat ve şeker içeriği Diyette yağın azalıp karbonhidratların artması vücudun yağ sentezini hızlandırır, bu şekilde oluşan hipertrigliseridemi geçicidir. Bazı araştırmacılar saf şekerin tüketiminin KKH riskini artırdığını ileri sürmektedir. Sükrozdan zengin diyet serum trigliseridini yükseltir. Karbonhidrattan zengin diyet alımında katabolizmanın artmasına bağlı olarak HDL düzeyleri düşerken LDL düzeyleri yükselebilmektedir (Ergüven 2000). 2.4.2.9.4. Diyetin enerji dengesizliği Diyetin enerji dengesizliği sonucu oluşan şişmanlık, yetişkinlerde 20-40 yaşlar arasında kalp-damar hastalıkları riskini arttırmaktadır. Aşırı kalori alımı VLDL ve TG’lerin artmasına neden olur (Ergüven 2000). Şişmanlıkta vücuttaki yağ dokusunun artması, TG metabolizmasının hızlanmasına, serum CHOL düzeyinin yükselmesine ve kalp damar hastalıklarının gelişmesine neden olmaktadır (Sağlam 2000). 2.4.2.9.5. Diyetin posa içeriği Diyet posası suda çözünürlük yönünden çözünür ve çözünmeyen posa olarak ikiye ayrılır. Suda çözünmeyen posa genellikle selüloz, hemisellüloz ve ligninden oluşmuştur. Suda çözünür posa pektik öğeler, sakız ve 20 benzerlerinden oluşmuştur. Suda çözünür posa, total ve LDL-CHOL’ünü düşürerek KKH riskini azaltmaktadır (Ergüven 2000). Bu yüzyılın başından beri bitkisel diyet proteinlerinin kan lipidlerini düşürücü özelliği bilinmektedir. Soya proteini, yüksek serum CHOL’ü bireylerde total ve LDL-CHOL’de azalmaya neden olmaktadır (Akgül ve Köksal 1999). Diyette yulaf ezmesi, yulaf kepeği gibi ürünlerin kan CHOL düzeylerini düşürücü etkisinin çeşitli araştırmalarla saptanması üzerine, bu tür doğal besinlere doğru insanların ilgisi artmaktadır. Yapılan bir araştırmada; yulaf yedirilen kişilerin kan CHOL, LDL-CHOL, VLDL-CHOL ve TG düzeylerinde anlamlı derecede düşüşler belirlenmiştir (Sürücüoğlu 2001). 2.4.2.9.6. Vitaminlerin etkisi E vitamininin hücre membranını ve LDL’nin oksidasyonu ile platelet agregasyonunu önlediği, Angina Pektoris belirtilerini azalttığı bildirilmiştir. Bunlardan dolayı koroner kalp hastalığı riskini azaltır. E vitamininden zengin sert kabuklu meyveler (ceviz, fındık, fıstık vb.), tam tahıl ürünler (buğday özü), kurubaklagiller ve yeşil yapraklı sebzelerin alımı arttırılmalıdır. Kan düzeyi düşük, kalıtımsal ve çevre koşulları yüzünden yüksek riskli olanlara günlük 100-400 mg ek alım önerilebilir. C vitamininde E vitaminine benzer bir etkisi vardır. Sigaranın zararlı etkisini azaltır. HDL-CHOL’ünü yükselttiği bildirilmiştir. Kan düzeyi düşük, oksidatif stres riski yüksek, taze sebze meyve tüketmeyenlere bölünmüş dozlarda günlük 500 mg önerilebilir (Baysal 2000). Kanda homosisteinin yükselmesi kalp hastalığı için risk faktörüdür. B2 ve B12 vitaminleri homosistein metabolizmasında etkindir. E ve C vitamininden zengin diyette yağsız süt ürünleri, biraz derisiz beyaz et veya yumurta bulunması bu vitaminlere olan gereksinmeyi karşılar (Baysal 2000). 2.4.2.9.7. Mineraller Bakır (Cu), magnezyum (mg), krom (Cr), çinko (Zn), kalsiyum (Ca), selenyum (Se) gibi mineral ve iz elementlerin de diyetlerdeki azlığı ya da fazlalığının kardiyovasküler hastalıkların orjininde etkili olduğu kabul edilmektedir. Mg yetersizliğinde elektro-kardiyografik değişiklikler, aritmiler, ani ölümler, fokal nekrozis, kalsifikasyon, myokardium fibrozis gibi semptonlara neden olmaktadır. Serum Mg seviyesinin düşmesi sonucu akut Mİ oranları da artmaktadır. Mg Mİ’den koruyucudur. Organizmada Mg yetersizlikleri damarların intima tabakasında incelme, kalınlaşma ve 21 kireçlenme meydana getirmektedir. Bunlardan başka Mg yetersizliği plazma lipidlerindeki yağ asit örüntüsünü etkilemekte, serumda VLDL-CHOL ve LDL-CHOL değerleri artarken, HDL-CHOL değerleri ise azalmaktadır. Bütün bu değişiklikler insan ve deney hayvanlarında atherosklerozisin gelişimini hızlandırmaktadır (Sürücüoğlu 1992). Klinik çalışmalar ilave Zn verilmesinin lipoprotein metabolizmasını etkilediğini göstermiştir. Çinkonun diğer minerallerle ilişkisi kardiyovasküler hastalık oluşumunda önemlidir. Diyette Zn/Cu oranının yüksekliği serum CHOL konsantrasyonunu artırmaktadır. Bu durumun Cu alımının azlığında meydana geldiği bildirilmektedir. Aşırı Zn alımı kolesterol metabolizmasını etkiler ve vasküler plakların oluşmasına neden olur. Demirin (Fe) aşırı miktarda alımı KKH riskini serbest radikal üretimini artırarak ve LDL oksidasyonuna katkıda bulunarak artırır. Erkek ve menapoz sonrası kadınlar kırmızı et tüketimini sınırlamalıdır. Selenyum yetersizliğinde platelet agregasyonu artmaktadır. Na, Ca, Mg ve potasyum kan basıncının kalp kasının düzenli çalışmasında etkindirler. Kan kalsiyum düzeyinin düşmesi kalp spazmı ve yetersizliğine neden olabilir (Sürücüoğlu 1992, Ergüven 2000, Baysal 2000). 2.4.2.9.8. Tuz Kalp hastalarının beslenmesinde tuzun önemi büyüktür. Bildiğimiz mutfak tuzu Na ve klordan yapılmıştır. Kalp hastaları için önemli olan Na’dur. Tuz tüketimi ile hipertansiyon arasında doğrusal bir ilişki vardır. Na alımı artınca vücutta Na birikimi olmaktadır. Bu durum kan hacmini ve hücre dışı sıvı hacmini artırmaktadır. Böylece kan basıncı yükselmektedir. Tuzun aşırı tüketimi hipertansiyona neden olarak KKH’na risk etmeni oluşturmaktadır (Timur 1997). 2.4.2.9.9. Kafein Son yıllarda kafeinin kardiyovasküler hastalıklara ve özelliklede kan basıncına etkisi tartışılmaktadır. Kafein; kahve, çay ve kolalı içeceklerde bulunduğu ve yaygın olarak tüketildiği için dikkatleri üzerine çekmektedir. Ortalama 2-3 fincan çay kafeini alınmamış kahve ile alınan 150 mg kadar kafeinin kan basıncında 15 dak. içinde 5-15 mm/Hg artış yaptığı ve 2 saat kadar sürebileceği, bu süre içinde kalp atım hızını artırabileceği bildirilmiştir. Bu etkilerin, kafein alma alışkanlığı olan ve olmayanlarda, 12 saat ve daha uzun süre kafeinden uzak durduktan sonra görüldüğü öne sürülmüş, bu sonuçlar kafeine uyum sağlamayla açıklanmıştır (Timur 1997). 22 2.5. Koroner Anjiyografi (KAG) İşlemi KAG ilk kez 1959 yılında Mason Sones tarafından Cleveland Clinic’te kol atardamarından girilip kalbe ulaşılarak (transbrakial) gerçekleştirilmiştir. Daha sonra 1967 yılında Melvin Judkins tarafından kasık atardamarından girilme (transfemoral) yönteminin tanıtılmasıyla bu işlem daha yaygın biçimde uygulanır hale gelmiştir. KAG, koroner arter hastalıklarının tanısında yaygın olarak kullanılan invazif bir yöntemdir. KAG, koroner arter hastalığının tanısı ve şiddetinin tayin edilmesinde bütün diğer testlerin üzerinde olan özel yerini halen korumaktadır. Diagnostik değerinin yanı sıra son yıllarda koroner arter hastalığının tedavisine ilişkin girişimsel yöntemler (koroner anjiyoplasti, aterektomi, stent uygulamaları) KAG’nin önemini daha da arttırmıştır (Kültürsay ve Türkoğlu 1990, Birak vd 1998). KAG işlemi kasıktan veya koldan atardamarlar yoluyla özel bir kateterin kalbe kadar ilerletilip koroner damarların çıkış deliklerine yerleştirilerek buradan radyoopak madde denilen bir maddenin koroner damarlar içine verildikten sonra damarların görüntülerinin filme kaydedilmesi ile yapılır. Aynı işlem sırasında kalbin sol karıncığına (sol ventrikül) da opak madde verilerek kalp fonksiyonları ve mitral ve aort kapaklarında yetmezlik olup olmadığı araştırılır. KAG işlemi ile epikardial, büyük ve orta boydaki damarların anatomik dağılımı, damar lümenindeki düzensizlikler, daralmalar, daralmaların şekli (ekzantrik, konsantrik), daralmanın tipi, daralmanın derecesi, tıkanması, genişlemesi, anomalileri ve bypass damarlarının durumu görülmektedir. KAG sonucuna göre ilaçla tedavi, balon anjiyoplasti (PTCA) veya koroner bypass (bypass) kararı verilir (Birak vd 1998, www.kalpvedamar 2003). 2.5.1. Koroner anjiyoplasti 1977 yılında Andreas Gruntzig tarafından perkütan transluminal koroner anjiyoplastinin (PTCA) tanıtılması koroner arter hastalığının tedavisinde yepyeni bir dönemi başlatmıştır. Bu yöntem 1977’den 1982’ye kadar yalnız tek damara ve sınırlı merkezlerde uygulanmıştır. Özellikle 1982 yılında Simpson ve arkadaşları tarafından yeni tip yönlendirilen guide wire sisteminin tanıtılmasıyla birlikte PTCA’nın uygulama alanı genişlemiş ve bu yöntem yaygın kabul gören rutin bir prosedür haline gelmiştir. 1985’ten itibaren dünya çapında ve birden fazla darlıklı damarlara da uygulanmaya başlanmış, ancak 1990’ların sonlarında, trombolitik tedaviden üstünlüğünün 23 gösterilmesiyle daha da popüler olmuştur (Kültürsay ve Türkoğlu 1990, Birak vd 1998, Töre 2000). PTCA, KAG ile belirlenen damarlardaki darlıkların balon kateteri ile genişletilmesi işlemidir. Hekim tek başına PTCA işlemi ile darlığın emniyetle açılamayacağını ve erken dönemde tekrar daralabileceğini düşünüyorsa STENT denilen kafes şeklinde bir yapıyı damara destek olmak üzere yerleştirir. İşleme giren hastaların % 40’a varan kısmında restenoz (tekrar daralma) gelişebilir ve 2. bir PTCA veya bypass ameliyatı gerekebilir. (Töre 2000, Rabat 2002). 2.5.2. Koroner bypass ameliyatları KAG sonucuna göre önemli damar hastalıklarının varlığı durumunda, özellikle kalp fonksiyonlarını KAH nedeniyle bozulduğu durumlarda genellikle operasyon gereklidir. Bypass ameliyatında genel prensip tıkalı damarın alt kısmına kan akımının tekrar ulaşmasını sağlamaktır. Bu işlem göğüs kemiğinin arkasından çıkarılan internal mammary arter (IMA), koldan alınan radyal arter, bacaktan alınan safen ven gibi damarları köprü gibi kullanarak tıkalı damarın altındaki bölüme agızlaştırma şeklinde sağlanır. Bypass ameliyatlarında gereken bütün damarlara bypass yapılabilir (www.kalpvedamar 2003). 2.5.3. Elektro fizyolojik çalışma (EPS) İlk kez 1969 yılında His demeti elektrokardiyogramının yazdırılmasından bu yana EPS alanında büyük aşamalar olmuş ve bugün kalbin tüm iletim sisteminin değerlendirildiği, çeşitli aritmilerin analiz edilebildiği, farmakolojik ajanların etkilerinin araştırıldığı, programlı stimülasyon yapılabilen hatta terapötik girişimlerin yapılabildiği bir çalışma haline gelmiştir (Kültürsay ve Türkoğlu 1990). 2.6. Kaynak Araştırması Starnford et all (1986), sigarayı bırakmanın kilo alımı, metabolik hız, enerji tüketimi ve kan lipidlerine üzerine etkisini incelemişlerdir. Bu amaçla son 5 yıl içinde günde 1 paket sigara içmekte olan sağlıklı 48 kadını sigarayı bıraktıktan 48 gün sonra araştırma kapsamına almışlardır. Sigara içilen dönemde günlük ortalama enerji tüketimi 1765 kkal iken, sigarayı bıraktıktan sonra 1992 kkal’a çıkmış, (net artış 227 kkal/gün), bu süre içinde ortalama 2.2 kg kilo alımı olmuş, kazanılan ağırlığın % 96’sının yağ 24 kitlesi olduğu hesaplanmıştır. Tekrar sigara içmeye başlayan deneklerin 10’u tekrar sigara içmeye başladıktan 1 yıl sonra eski kilolarına inmişlerdir. 3 denek 1 yıl sigara içmediklerinde ortalama 8.2 kg ağırlık kazanmışlardır. Bir adet sigara içilmeden ve içildikten sonra O2 tüketimi ölçülerek enerji değerleri içim öncesi 0.92 kkal/dakika, içim sonrası 0.94 kkal/dakika bulunmuştur. Sigara bırakıldıktan sonraki dönemde yapılan deneyde 1 adet sigara içilmeden ve içildikten sonra metabolik hız aynı (0.89 kkal/dakika) bulunmuştur. Bu verilerden sigara içmenin metabolik hızı etkilemediği sonucuna varılmıştır. Sigara bırakıldıktan 48 saat sonra HDL-CHOL düzeyinde % 15 (istatistiksel olarak önemli) artış gözlenmiş, total CHOL’de biraz artış olmasına karşın fark istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Tekrar sigara içmeye başlayanlarda HDL, 1 yıl sonraki eski düzeyine yükselmiştir. Sigarayı bırakanlarda görülen kilo alımını metabolik hızda yavaşlamadan çok, enerji tüketiminin artmasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Bu bulgu, daha önce yapılan bir araştırmadaki sigaranın metabolik hızı artırmasından dolayı, sigara bırakmanın kilo alımına neden olduğu yolundaki bulguyu desteklememektedir. Buna karşın sigara bırakmanın kilo alımına neden olduğu, sigara bırakanlara enerji harcamalarını artırıcı, enerji alımlarını azaltıcı yönde öneriler yapılmasının gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Albrink ve Ullrish (1987), yüksek karbonhidratlı diyet alan erkeklerde diyet sakkorozu ile posanın serum lipitleri üzerine etkisini incelemek amacıyla yaptıkları çalışmada, yaşları 22-35 arasında değişen 24 sağlıklı erkeği yüksek karbonhidrat içeren ve enrjinin % 0, 18, 36, 52’si sakkarozdan gelen diyetle beslemişlerdir. Her bir diyete düşük posa (14 gr’dan az) ve yüksek posa (34 gr’dan çok) eklemişlerdir. Enerjinin % 36 ve % 52’si sakkarozdan gelen diyet döneminde TG’lerde önemli yükselme gözlenmiş, yüksek posa bu yükselişi biraz düşürmüştür. Enerjinin % 0 ve 18’i sakkarozdan geldiği dönemde yüksek sakkarozlu döneme göre düşük dansiteli lipoprotein ve CHOL düzeyi düşük bulunmuştur. Diyette karbonhidratın yükselmesiyle yüksek dansiteli lipoprotein düzeyi de düşmüştür. Yüksek posa CHOL ve lipoprotein düzeylerini etkilememiştir. Taşçı vd (1988), ekmek içinde verilen buğday kepeğinin Tip II diabetli hastaların kan, şeker ve lipidlerine etkisi üzerine yaptıkları çalışmada, yaş ortalaması 54.2±2.9 yıl olan 14 bireyi incelemişlerdir. Hastalara uyguladıkları diyete ek olarak 15 gün süreyle her öğünde 15 g olmak üzere günlük 45 g buğday kepeği ekmek içinde verilmiş. Başlangıçta ve kepekli ekmek tüketiminin son günü hastaların 5 günlük idrarları toplanmış, açlık ve postprandial kan şekeri, serum lipid ve minarellerini saptamak için kan 25 örnekleri alınmıştır. Kepek tüketimiyle AKŞ ortalama 147.0±10.7 mg/100 ml’den 126.4±11.1 mg/100 ml’ye (p<0.01), I. postprandial kan şekeri 173.9±16.4 mg/100 ml’den 150.9±17.5 mg/100 ml’ye (p<0.01), II. postprandial kan şekeri 174.3±18.7 mg/100 ml’den 161.3±24.8 mg/100 ml’ye (p>0.05), serum CHOL’ü 225.8±22.7 mg/100 ml’den 202.6±13.3 mg/100 ml’ye TG 204.6±32.3 mg/100 ml’den 123.5±19.8 mg/100 ml’ye, total lipid 703.6±41.4 mg/100 ml’den 662.1±30.9 mg/100 ml’ye düşmüştür. Ancak sadece serum TG düzeyindeki düşme istatistiksel yönden önemli bulunmuştur (p<0.02). Serum hastaların, Fe, Zn düzeyleri ile demir bağlama kapasitesinde ise önemli değişmeler gözlenmemiştir. Kepek alımıyla idrarla atılan şeker miktarı 2.05±1.31 g/gün’den 1.13±0.75 g/gün’e kadar düşmekle birlikte fark istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur. Fordyce et all (1989), şişman kadınlarda zayıflamak ve kan lipidlerinin düşürülmesinde tam tıkalı buğday tanesinden özel hazırlanmış ürünün kullanımı üzerinde bir çalışma yapmışlardır. Protein içeriği yüksek buğday tanesi öğütüldükten sonra, mısır özü yağı katılıp hava ile hacminin 5 katı kadar genişletilerek elde edilen ürünün kilo kaybı ve kan lipitleri üzerine etkisi 1000 kalorilik diyetle karşılaştırılmıştır. Özel buğday ürününden yapılan yemeğin enerjisi de 1000 kalori civarında tutulmuştur. Özel buğday ürününün başlıca özelliği yüksek posalı olmasıdır. Şişman kadınlar iki gruba ayrılarak biri standart düşük kalorili diyet, diğeri aynı kalori değerinde özel buğday ürününden yapılan yemekle 12 hafta beslenmişlerdir. İlk 6 haftada özel buğday ürünü alanlarda ortalama kilo kaybı 3.9 kg iken, diğerinde 2.8 kg olmuş, ikinci 6 haftalık dönemde özel buğday ürünün olanlarda 1.6 mg kilo kaybı olurken diğer grupta zayıflama olmamıştır. Özel buğday ürünü serum CHOL ve TG’lerinde de düşme sağlamış ve zayıflamada bu ürünün güvenli olarak kullanılabileceği belirtilmiştir. Kestin et all (1989), kan lipit düzeyi normal olan bireylerde diyet CHOL’ünün kan CHOL’üne etkisini incelemişler, plazma CHOL düzeyleri (ortalama 5.3 m mole/L) olan 25 kişi 4 hafta süre ile alıştıkları yüksek yağlı diyetle beslenmişler daha sonra denekler iki gruba ayırarak birine, enerjinin % 40’ı yağdan (çoklu doymamış/doymuş yağ oranı 0.4), diğerine enerjinin % 35’i yağdan (çoklu doymamış/doymuş yağ oranı 1.0) gelen diyet vermişlerdir. Her iki diyetin CHOL içeriği 190 mg olarak ayarlanmıştır. 4 hafta sonunda grupların diyeti değiştirilmiş, diyete 520 mg CHOL eklenmiş, yüksek yağlı diyet alan grup, yağ tipi değiştirilmiş diyet almaya başlayınca LDL-CHOL’de % 15 azalma gözlenmiş. Diyete CHOL eklenmesi HDL2’nin HDL3’e oranını yükseltmiştir. Düşük yağlı diyet alan bireylerde ise diyete CHOL eklenmesi, plazma CHOL düzeyini yükseltmiştir. Diyette 26 CHOL’ün sınırlanmasının, CHOL düzeyi yüksek bireylerde yararlı olacağı, CHOL normal kişilerde herhangi bir yarar sağlamayacağı sonucuna varılmıştır. Subbiah et all (1989), erken yaşlarda kısa süre aşırı CHOL alımının arterlerde değişmeye ve plazma CHOL’ünün normalleştirilmesi sonucundan alınan cevap üzerine tavşanlarda bir çalışma yapmışlardır. Sütten kesilen tavşanlar 6 hafta süre ile % 0.25 CHOL’lü diyetle beslenmiş, bu sürede plazma CHOL’ünün yükseldiği, aortta CHOL sentezleyen enzim aktivitelerinde artış olduğu görülmüştür. Plazma CHOL düzeyi 9 haftalık dönemde normalleştirilmiş ve daha sonra tekrar CHOL’lü diyetle beslenme yapılmış, hayvanların aortlarında CHOL esterlerinin biriktiği, plazma CHOL düzeyinin normalleşmesiyle bu değişikliğin düzeltilemediği gözlenmiştir. Sonuçlar erken yaşlardaki CHOL’ü yüksek diyetlerin sonradan düzeltilemeyen damar sertliği oluşturabileceğine dikkat çekmektedir. Ancak, araştırma kolesterole duyarlı tavşanlar üzerinde yapıldığından bu bulguyu insanlara uygulamak için diğer hayvan türleri üzerinde de bu tür çalışmaların yapılması gerektiği önerilmiştir. Edington et all (1990), düşük yağlı, yüksek posalı diyetle beslenen deneklerde diyet kolesterolüne serum lipitlerinin yanıtı üzerine yaptıkları çalışmada, düşük yağlı, yüksek posalı diyet alan 58 deneğe birinci ayda haftada 9 yumurta, ikinci ayda sıfır, üçüncü ayda tekrar 9 yumurta yedirilerek diyette CHOL değişiminin kan lipitlerine etkisi ölçülmüşlerdir. Deneklerin haftada 9 yumurta yedikleri dönemde günlük CHOL alımları 409 mg, yumurtasız dönemde 88 mg olarak saptanmıştır. Yumurta ile CHOL’ün arttırılması ve azaltılması serum lipitlerini önemli ölçüde etkilememiştir. Diyetin doymuş yağ miktarı azaltıldığında, günlük CHOL alımının 400 mg’ın altına düşürülmesinin serum lipitleri üzerine önemli bir etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır. Buna göre diyetleri çoğunlukla bitkisel besinlerden oluşan katı yağları fazla kullanmayan kişilerin her gün bir yumurta yemelerinin bir sakıncası olmayacağı sonucuna varmışlar. Flaten (1990), balık yağı konsantresinin kardiyovasküler hastalıklara etkisini belirlemek için yaptığı çalışmada, yetişkin sağlıklı 64 kişiye % 55’ini n-3 yağ asitlerinin oluşturduğu özel hazırlanmış balık yağı konsantresini günde 14 gramlık dozlar şeklinde 6 hafta süreyle vererek kardiyovasküler risk faktörleriyle ilgili göstergelere bakmıştır. Balık yağı verilmesinin sonunda plazma fibrinojende % 13, serum TG’lerinde % 22 düşüş olmuş, balık yağı eklenmesine son verildikten 3 hafta sonra değerler eski düzeyine dönmüştür. Balık yağı verilen sürede plazma ve kırmızı 27 hücrelerin fosfoliplerindeki EPA’nın araşidonik aside olan oranında önemli artışlar gözlenmiştir. Balık yağı verilen dönemde HDL CHOL’ü ve HDL2’de düşme eğilimi görülmüş, kan basınçlarında, serum CHOL’ünde, glutamat transferaz aktivitesinde, kan şekerinde, monosit LDL alıcılarının aktivitelerinde gruplar arasında faklılık gözlenmemiştir. Balık yağı alımından etkilenen en önemli kardiyovasküler risk faktörünün fibrinojen düzeyindeki düşüş olduğu sonucuna varılmıştır. Araştırmada kullanılan balık yağı dozunun günlük yaşamda önerilemeyecek düzeyde olduğu belirtilmiştir. Uçar (1990), diabetik ve nondiabetik hiperkolesterolemik bireylerde, kolesterolü kısıtlı diyetin ve bu diyete eklenen kepeğin kan CHOL düzeyine etkisini saptamak için yaptığı araştırma kapsamına CHOL’ü 250-350 mg/dL arasında olan hiperkolesterolemik nondiabetik 20 hasta almıştır. Hiperkolesterolemik nondiabetik gruptan rastgele seçilen 10 hastaya sadece düşük CHOL’lü diyet verilirken, bu gruptaki diğer 10 hastaya da düşük CHOL’lü diyete ek olarak günde 30 gram kepek verilmiştir. 3. hafta sonunda CHOL düzeyleri kontrol edilmiştir. Araştırmanın sonucunda; her iki grupta da serum CHOL düzeyinde % 10 civarında bir düşüş sağlanırken, CHOL’ü kısıtlı diyete günde 30 gram buğday kepeği eklenmesinin kolesterol düzeyine ayrıca olumlu bir etkisi olmadığı belirlenmiştir. Uz ve Emmioğlu (1991), çeşitli kalp-damar sistemi problemine sahip bireylerde, nane ve kekik bitkilerinin kaynatılıp içilmesinin kan CHOL, TG, HDL, total lipid ve glikoz gibi parametrelere olan etkileri 8 denek üzerinde 1 ay süreyle incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre hazırlanan bu karışımın HDL ve TG üzerine önemli bir etkisi saptanmamıştır. Fakat kan CHOL’ü, total lipid ve glikozda sırasıyla % 6.8, % 3.4, % 19.3’lük düşüşlere sebep olduğu bulunmuştur. Emmioğlu ve Pekcan (1992), beden kitle indeksi ile kan lipitleri, deri kıvrım kalınlığı, bel/kalça oranı, enerji alımı ve harcaması arasındaki ilişkiyi saptamak amacıyla yaptıkları çalışmayı BKI (kg/m²) 20’in altında, 20.0 – 24.9, 25.0 – 29.9 ve 30 üzerinde olan 120 yetişkin üzerinde yürütmüşlerdir. Araştırma sonuçlarına göre erkek ve kadınlarda değişik BKI derecelerine göre yaş, deri kıvrım kalınlığı, vücut yağ yüzdesi, bel/kalça oranı ile ayrıca total lipit, CHOL, CHOL fraksiyonları (HDL, LDL, VLDL), TG, AKŞ, kan basıncı ile korelasyonlar önemli bulunmuştur (p<0.05). BKI’nin 20-24.0 arasında tutulmasının kişinin sağlığının korunmasında önem taşıdığı belirtilmiştir. 28 Hasipek ve Sürücüoğlu (1992); et ve nohutla hazırlanmış diyetlerin ratların serum; total lipidleri, total protein ve albümin değerleri üzerine etkisini incelemek amacıyla yaptıkları çalışmada, et diyetiyle beslenen ratların serum; total lipid, TG, total CHOL, HDL-CHOL, LDL-CHOL, VLDLCHOL, total protein ve albümin düzeylerini nohut diyetiyle beslenen ratların serum düzeylerinden yüksek bulmuşlardır. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda da; et ve nohut diyetiyle beslenen grupların ortalama serum total lipid, TG, total CHOL, LDL-CHOL, VLDL-CHOL ve albümin değerleri arasındaki farklılıkların önemli (P< 0.05), HDL-CHOL ve total protein değerleri arasındaki farklılıkların ise önemsiz olduğu belirlemişlerdir (P> 0.05) Ilgaz (1992); 15-17 yaş grubu 40 kız 40 erkek adölesanda KKH faktörlerinin saptanması üzerine yaptığı çalışmada erkeklerin % 45’inin, kızların % 65’inin ailesinde, kalp, şeker hastalığı veya hipertansiyon olduğunu saptamıştır. Hastalıkların ailede görülmesi açısından kız ve erkekler arasında fark bulamamıştır (P>0.05). CHOL, TG ve LDL-CHOL ortalama değerlerinin kızlarda erkeklere kıyasla daha yüksek olduğunu görmüştür. Kan lipitlerinin ortalamalarının iki grup arasındaki farkını ise istatistiksel olarak önemsiz bulmuştur (P>0.05). Gürpınar vd (1995), koroner arter hastalarında sekonder prevensiyon üzerine yaptıkları çalışmada, yaş dağılımı 35-65 arasında olan 20 Mİ geçiren hastayı takip etmişlerdir. 10 hasta Mİ’den sonra rehabilitasyon programına alınarak, kalistenik hareketler ve treadmil’le kombine bir egzersiz programı uygulanmış, bir ay süren rehabilitasyon programında, egzersizler esnasında EKG, nabız ve tansiyon takibi düzenli olarak yapılmıştır. Çalışma sonunda rehabilitasyon ve kontrol grubu vücut yağ oranı, total CHOL, HDL-CHOL, LDL-CHOL, TG değerleri açısından karşılaştırılmış ve rehabilitasyon grubunda bu değerlerin normal değerlerine yaklaştığı saptanmıştır. Sürücüoğlu (1995), Selçuk Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniğinde aterosklerotik kalp hastalığı tanısı konmuş hastaların bazı risk faktörlerinin incelemek amacıyla planlayıp yürüttüğü çalışmasında 40-79 yaşları arasında , 45 erkek ve 28 kadın toplam 78 hastayı araştırma kapsamına almıştır. Araştırmadan elde edilen verilere göre; hastaların ortalama yaşı 57.22±1.24, vücut ağırlığı 75.37±1.14 kg, boy uzunluğu 166.49±1.13 cm’dir. Hastaların % 58.90’ının yemeklerini tuzlu, % 41.10’unun ise tuzsuz yedikleri, yemeklerinde en çok margarin + bitkisel sıvı yağ kullandıkları, erkek hastaların % 37.78’inde, kadın hastaların ise % 29 39.29’unda hastalığın yeni teşhis edildiği belirlenmiştir. Araştırmada hastaların % 68.49’u alkolü, % 36.99’u ise sigarayı hiç içmediklerini belirtmişlerdir. Hastaların kan basınçları ile yemeğin tuzlu ya da tuzsuz yenmesi, sigara içimi, alkol alımı, vücut ağırlığı ve yaşları arasında istatistiksel olarak önemli bir ilişki bulunamamıştır. Koçoğlu vd (1996), Sivas Ulaş Eğitim Araştırma Bölgesinden küme örnekleme ile seçilen 12 köyde 30 yaşın üzerindeki 1061 kişide yaptığı çalışmasında, bölgedeki hipertansiyon sıklığını ve etkileyen faktörleri araştırmış, kişilerin % 22.8’inin kan basıncının yüksek, % 6.5’ininkini ise sınırda bulmuştur. Daha önceden hipertansiyon tanısı konan 167 kişiden % 60.4’ünün hala hipertansif olduğu görülmüştür. Yeni saptanan hipertansiflerin oranı % 58.0 olarak belirlenmiştir. Yapılan analizlerde hipertansiyon sıklığının yaşla birlikte arttığı, kilosu normal olanlarda, sigara içmeyenlerde ve az alkol kullananlarda düşük olduğu, cinsiyete ve tüketilen yağ türüne göre önemli farlılık göstermediği saptanmıştır. Tuz tüketimi açısından değerlendirme yapıldığında ise daha önceden hipertansiyon olanlar hariç tutulduğunda önemli bir ilişki bulunmamıştır. Kahraman vd (1998), şişman kadınlarda, hipertansiyon sıklığı ile vücut yağ miktarı ve dağılımı ilişkisi üzerine yaptıkları çalışmayı, İstanbul Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Şişmanlık Polikliniğine başvuran 1265 şişman kadın hasta üzerinde yürütmüşlerdir (ortalama yaş 37.66±11.67 yıl). Vücut kitle indeksinin (BKI) 27 kg/m²’in üzerinde bulunması obezite kriteri olarak kabul edilmiştir. Şişman hasta grubunda çeşitli antropo-plikometrik ölçümler yapılmış, biyoşimik, hematolojik ve hormonal tayinler için kan örnekleri alınmıştır. Sistolik damar basıncının 140 mm Hg ve/veya diastolik damar basıncının 90 mm Hg’nin üzerinde olması hipertansiyon kriteri olarak kabul edilmiştir. Çalışmaya alınan hastalardan 775’inde hipertansiyon varlığı saptanmıştır (% 61.26). Hipertansiyon saptanan hastalarda damar basıncı normal olanlara göre yaş, ağırlık, BMI, CHOL, TG, glukoz, ürik asit, bel/kalça oranı anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Hipertansif şişman kadın hastalarda hem total vücut yağ düzeyi (ağırlık ve BMI), hem de batın içi yağ miktarının (bel çevresi, bel/kalça oranı gibi), daha yüksek olduğu dikkat çekmiştir. Ayrıca hipertansif şişman kadın hastalarda çeşitli metabolik anomalilerin bir arada bulunduğu santral yağ miktarının da daha yüksek olduğu görülmüştür. Özerkan vd (1998), diabetik ve nondiabetik hastalarda KAH’nın anjiyografik olarak karşılaştırması üzerine yaptıkları çalışmada, Ege Üniversitesi Kardiyoloji Kliniğinde KAG olan 68 diabetik ve 187 30 nondiabetik toplam 255 olgu, retrospektif olarak KAH’nın ciddiyeti açısından araştırılmıştır. 23’ü kadın (% 34) ve 45’i erkek (% 66) diabetik olgunun yaş ortalaması 57±7, 49’u kadın (% 26) ve 138’i erkek (% 74) nondiabetik hastanın yaş ortalaması 55±8 bulunmuştur. Diabetik hastaların % 37’sinin kan şekerlerini regüle etmek için diyet, % 9’unun insülin ve % 54’ünün oral antidiyabetik kullanmakta olduğu ve sadece % 36’sının kan şekerlerinin regüle durumda olduğu belirlenmiştir. Diabetik hastalarda çok damar koroner lezyonu, diffüz hastalık, distal lezyon ve ciddi koroner arter stenozunun (% 75 üstü darlık) nondiabetik hastalara oranla daha fazla olduğu, kollateral gelişiminin iyi olması nedeniyle sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunun bozulmadığı görülmüştür. Koroner arter lezyonlu diabetik hastaların kan şekeri regülasyonlarının yetersiz olduğu saptanmıştır. Diabetik hastaların ciddi KAH riski açısından yakın takip altında tutulmaları ve kan şekeri regülasyonlarının yeterli yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Yeşilbursa vd (1998), KAG’si yapılan 95’i kadın, 112’si erkek toplam 207 koroner arter hastası ve KAG’si normal olan 150 olgu (75 kadın, 75 erkek) üzerinde yaptığı çalışma sonucunda kadın olguların yaş ortalaması 60±7, erkek olguların yaş ortalaması 56±9, hipertansiyonun (% 66’ya % 46), diabetes mellitusun (% 27’ye karşı % 67) ve HDL-CHOL düşüklüğünün (% 90’a karşı % 24) erkeklerde daha fazla olduğu saptanmıştır. AÖ, total CHOL ve TG düzeylerinde iki grup arasında fark bulunamamıştır. Sonuç olarak kadınlar için de önemli bir ölüm nedeni olan KAH’nın erkeklere göre daha ileri yaşlarda görüldüğü, risk faktörü olarak erkeklerde sigara ve düşük HDL-CHOL’ün, kadınlarda ise hipertansiyon ve diabetes mellitusun daha fazla görüldüğü belirtilmiştir. Oğuzhan vd (1999), elektif koşullarda KAG yapılan 196 olguda KAG’nin plazma lipid parametreleri üzerine etkisini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmada, 12 saatlik açlıktan sonra KAG yapılacak günün sabahında işlem öncesi ve KAG’den ortalama 24±1 saat sonra periferik venöz kan örnekleri alınmış, tüm olgulara Judkins tekniği ile KAG ve ventrikülografi yapılmış, artere girildikten sonra 5000 ünite heparin yapılmıştır. İşlem sırasında 120±20 cc kontrast madde kullanılmıştır. Total CHOL (199.07±3.66 anjiyografi öncesi (AÖ), 185.38±3.39 anjiyografi sonrası (AS) P<0.019, TG (160±47 AÖ, 148.4±6.49 AS P<0.01). LDL-CHOL (136.8±3.28 AÖ, 126.7±3.26 AS P<0.05) ve VLDL-CHOL (32.8±1.5 AÖ, 29.8±1.4 AS P=0.03) seviyelerinde KAG sonrasında anlamlı düşme saptanmıştır. İşlem sonrasında HDL-CHOL seviyesindeki düşme ise istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (34.2±0.7 AÖ, 33.9±0.6 AS). Sonuç olarak bu çalışma, 31 KAG’nin plazma lipid seviyeleri üzerine etkili olduğunu ve bu etkinin işlemden sonra en 24 saat devam ettiğini göstermiştir. Bundan dolayı da plazma lipid tayini bu periyotta ve daha uzun süre ertelenmelidir. Yorgancı (1999), KAG sonucuna göre KAH saptanmış 1049 hastanın lipid bozukluğu dağılımını değerlendirmek için açlık kan lipid değerlerine baktığı çalışmada, ortalama yaş 55±9.6, ortalama total CHOL’ü 214±48, LDLCHOL’ü 136±36, HDL-CHOL’ü 41 ±1, trigliseridi 189±145 olarak bulmuştur. Total CHOL, LDL-CHOL ve TG’in yaşla birlikte belirgin olarak azaldığını, HDL-CHOL’ün yaşla birlikte arttığını belirtmiştir. Güneş vd (2000), yetişkin bireylere hiperlipidemi durumunun saptanması amacıyla yaptıkları çalışmaya Selçuk Üniversitesi Meram Kampüsü’nde bulunan basit tesadüfi örneklem yöntemiyle seçilen ve 22-55 yaş grubu içerisinde bulunan, 55’i erkek, 62’si kadın olmak üzere 117 öğretim elemanı dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda bireylerin % 48.71’inin 200 mg/dL’den daha fazla serum total CHOL değerine, % 22.23’ünün 80 mg/dL’den fazla serum TG değerine sahip bulunduğu saptanmış ve bu durumun hiperlipidemi oluşumunda önemli bir risk olduğu belirtilmiştir. Kılıçoğlu (2000), Elazığ ve yöresinde koroner risk faktörlerinin sıklığı ve beslenme alışkanlığının ateroskleroz yönünden öneminin incelenmesi üzerine yaptığı çalışmada; araştırmaya aldığı 505’i kadın 495’i erkek 1000 vakayı cinsiyete göre karşılaştırdığında total CHOL, TG, LDL-CHOL, sigara içimi, alkol kullanımı ve ateroskleroz düşündüren EKG bulguları erkeklerde kadınlara göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur. Obesite ise kadınlarda istatistiksel olarak daha yüksektir. Diğer risk faktörleri arasında anlamlı fark gözlenmemiştir. Liu et all (2001), 39876 kadının meyve ve sebze tüketim düzeyleri 1993 yılında saptanmış ve 5 yıl süre ile kardiyovasküler hastalıklar yönünden izlenmiştir. Bu süre içinde 418 kardiyovasküler olgu belirlenmiştir. Bunun 126’sı Mİ’dür. Yaş, tıbbi bakım ve sigara içimine göre uyarlama yapıldıktan sonra meyve ve sebze tüketimi ile hastalık riski arasında ters ilinti saptanmıştır. Yüksek düzeyde meyve ve sebze tüketiminin kardiyovasküler hastalıklar riskini azalttığı sonucuna varılmıştır. Temizhan vd (2001), anjiyografik olarak tespit edilen koroner arter lezyonlarına sigaranın etkisi ve bunun diğer risk faktörleriyle olan ilişkisi üzerine yaptıkları çalışmada; koroner arterlerinde > % 50 darlık saptanan 259’u erkek 110’u kadın 369 hasta çalışmaya dahil edilmiş ve hastalar 32 sigara alışkanlığına göre gruplandırılmıştır. Koroner arterlerdeki lezyonların yerleşimi, kollateral dolaşımı ve hastalık skorları belirlenmiştir. İnferior Mİ geçirme sıklığı sigara içenlerde daha fazla bulunmuştur (P<0.05). Koroner arter hastalık skoru ve kollateral dolaşım skoru sigara içen ve içmeyen hastalar arasında anlamlı bir fark göstermemiştir. Multivariate analizlerde sigaranın lezyon yerleşimine ve hastalıklı damar sayısına anlamlı bir etkisi bulunmamıştır. Sigara içmeyenlerde yaş ve hiperkolesterolemi, sigara içenlerde ise sadece diabet, koroner arter skorunu artıran bağımsız değişkenler olarak saptanmıştır. KAH için risk faktörü olan sigaranın hastalığın anjiyografik özelliklerine olan etkisi diğer risk faktörlerinin ki kadar belirgin değildir ve etkisi farklı mekanizmalarla gelişmektedir. 33 3. MATERYAL VE YÖTEM Bu bölümde araştırma yerinin ve araştırmanın örneklemini oluşturacak hastaların belirlenmesi, verilerin toplanması, anket formlarının hazırlanması ve uygulanması beden kitle indeksinin, kan analizlerinin, kan basınçlarının belirlenmesi ve verilerin değerlendirilmesi ile ilgili konular yer almaktadır. 3.1. Araştırma Yerinin ve Örneklemin Belirlenmesi Araştırma yeri olarak Ankara ilinde yer alan Özel Çağ Hastanesi seçilmiştir. Araştırmacının ikamet yerinin Ankara olması, hastaneye çevre illerden, ilçelerden, belde ve köylerden kişilerin gelmesi, hasta bulma kolaylığı ve araştırmacının Özel Çağ Hastanesinde çalışıyor olması bu seçimdeki etkili nedenlerdir. Bu araştırmada; 02.01.2002 – 31.03.2002 tarihleri arasında Özel Çağ Hastanesi Kardiyoloji Servisine başvuran ve koroner anjiyografileri yapılan 124 erkek 79 kadın olmak üzere toplam 203 kişi örneklemi oluşturmuştur. Örneklemi oluşturan hastalar önce doktor muayenesinden geçmişler ve yapılan kan tahlilleri sonucunda koroner anjiyografisine karar verilerek hastaneye yatırılmışlardır. 3.2. Araştırma Verilerinin Toplanması Araştırma verilerinin eldesi için, anket yöntemi, vücut ağırlığı, boy uzunluğu ölçümlerinin alınması, kan analizleri ve kan basınçları ölçümleri gerçekleştirilmiştir. 3.2.1. Anket formunun hazırlanması ve uygulanması Anket formunda yer alan sorular konu ile ilgili kaynaklardan ve bu konuda daha önce yapılmış olan araştırma sorularından yararlanılarak hazırlanmıştır. Anket formu; hastalara ilişkin genel bilgileri, hastalık hikayelerini, diyet tutumlarını, beslenme alışkanlıklarını belirleyen soruları içermektedir (Ek. 1). Anket formları araştırma kapsamına alınan koroner anjiyografi yapılacak kişilere, araştırıcı tarafından karşılıklı görüşme tekniği kullanılarak uygulanmıştır. 34 3.2.2. Beden kitle indeksi Son yıllarda boy uzunluğuna göre en uygun ağırlık tanımlanmasında BKI, kullanıldığından araştırmada bu standarttan yararlanılmıştır (Pekcan 1993). Bunun için BKI = Vücut ağırlığı (kg)/boy m² formülünden yararlanılarak hesaplamalar yapılmıştır. Hastaların boy uzunlukları ve vücut ağırlıkları ölçülmüş ve elde edilen sonuçlara göre hastaların BKI’leri; <20 zayıf, 2024.9 normal, 25-29.9 hafif şişman, 30-34.9 şişman, 35-44.9 ise sağlık açısından riskli olarak değerlendirilmişlerdir. 3.2.3. Kan analizleri Araştırma kapsamına alınan 203 hastanın tamamının AKŞ, TG ve total CHOL düzeyleri ölçülmüş, LDL-CHOL ve HDL-CHOL düzeyleri ise yalnızca 101 hastada incelenebilmiştir. 3.2.4. Kan basınçları Hastaların diastolik ve sistolik kan basınçları hastanede hemşire tarafından Erka Perfect Aneroid 0000483 marka tansiyon aletiyle ölçülmüştür. 3.3. Verilerin Değerlendirilmesi Anket formu ile elde edilen veriler; araştırmacının bilgisayarında SPSS-10 paket programında değerlendirilmiştir. Verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde mutlak ve yüzde (%) değerleri gösteren çizelgeler hazırlanmış, khi kare (x²) önemlilik testi ve iki ortalama arasındaki farkın önemlilik testi uygulanmış, bazı soruların değerlendirilmesinde ise aritmetik ortalama ve standart sapma hesaplamaları yapılmıştır. Yiyecek tüketim sıklığının değerlendirilmesinde; T = 5T1 + 4T2 + 3T3 + 2T4 + 1T5 formülünden yararlanılarak, puanlama sistemi kullanılmıştır (Aktaş 1979). Puanlamadan her gün tüketilen yiyeceklerin frekansı 5, günaşırı tüketilenlerin 4, haftada bir tüketilenlerin 3, on beş günde bir tüketilenlerin 2, seyrek tüketilenlerin 1 ile çarpılarak toplanmış ve her bir yiyecek için toplam puanlar bulunmuştur. Tüketim sıklıkları bakımından besinleri kıyaslayabilmek amacıyla her bir besin için alınan toplam puanların bu besinlerin her gün tüketilmesi durumunda alınacak toplam puanların yüzde kaçını oluşturduğu hesaplanmıştır (Ek 2). 35 4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Bu bölümde, araştırma kapsamına alınan KAG uygulanan hastaların genel bilgileri, sağlık bilgileri, beslenme alışkanlıklarına ilişkin bulgular verilmiş ve tartışmalar yapılmıştır. 4. 1. Hastalar Hakkında Genel Bilgiler Bu bölümde, hastaların yaş grubu, cinsiyeti, medeni durumu, öğrenim durumu, hali hazırda çalışıp çalışmadıkları, meslekleri, ailelerindeki birey sayısı, kiminle birlikte oturduğu, ikamet yeri, spor yapıp yapmadığına ilişkin bulgular yer almıştır. 4.1.1. Hastaların yaş durumları Koroner kalp hastalıklarının görülme sıklığı ve buna bağlı ölüm oranları yaşa, cinsiyete, diğer risk faktörlerine, toplumlara, ülkelerin gelişmişlik düzeylerine ve coğrafi bölgelere göre farklılık göstermektedir. Kardiyovasküler hastalıkların görülme riski yaş ile orantılı olarak artmaktadır. Yirmidört yaşından sonra her 5 yıl artışında insidans iki katına çıkmaktadır. Erkeklerde kadınlardan 3-4 kat daha sık görülür (Özcan 1997, Ergüven 2000). Çizelge 4.1.’de araştırma kapsamına alınan hastaların yaş gruplarına göre dağılımları verilmiştir. Çizelge 4.1. Hastaların yaş gruplarının cinsiyete göre dağılımı Yaş Grubu 23-34 35-45 46-57 58-69 70-78 TOPLAM X² : 4.149 ERKEK Sayı % 1 0.81 13 10.48 52 41.93 43 34.68 15 12.10 124 100.00 P>0.01 KADIN Sayı % 2 2.54 6 7.59 29 36.71 36 45.57 6 7.59 79 100.00 SD : 4 TOPLAM Sayı % 3 1.48 19 9.36 81 39.90 79 38.92 21 10.34 203 100.00 Çizelge 4.1’den hastalar yaş grubuna göre incelendiğinde hastaların yarısından fazlasının (% 78.82) 46-69 yaş grubunda olduğu, % 10.84’ünün de 46 ve aşağı yaşlarda olduğu görülmektedir. Çizelge cinsiyete göre 36 değerlendirilecek olursa erkek hastaların % 76.61’i, kadın hastaların ise % 82.28’i 46-69 yaş grubundadır. 70 ve üzeri yaş grubunda bulunan erkeklerin oranı (% 12.10), kadınların oranından fazladır (% 7.59). Erkeklerde hastaların en fazla toplandıkları yaş grubu 46-57 yaş arası (% 41.93), kadınlarda ise 58-69 yaş arasıdır (% 45.57). KAH mortalitesi yaşla hızla artar ve 55-64 yaşlar arasında erkeklerin ölümlerinin % 40’ını oluşturur (Dörtlemez 1984). ABD’de 1993 yılında toplanan Ulusal Kolesterol Eğitim programının yayınladığı “yetişkinlerde tedavi paneli II’de” erkeklerde 45, kadınlarda 55 yaşın üzerinde olmanın risk faktörü olduğu bildirilmektedir (Özcan vd 1997a). 4.1.2. Hastaların vücut ağırlıklarının BKİ’ne göre değerlendirilmesi Hastaların BKİ’lerinin bulunması için önce vücut ağırlıkları ve boy uzunlukları ölçülmüştür. Ölçüm sonuçlarına göre hastaların vücut ağırlığı ortalaması, erkeklerde 79.34±11.34, kadınlarda 72.46±10.16, boy uzunluğu ortalaması ise erkeklerde 1.71±7.49, kadınlarda 1.60±6.14 olarak saptanmıştır. Hastaların beden kitle indeksine (BKİ kg/m²) göre vücut ağırlıklarının değerlendirilmesi çizelge 4.2.’de verilmiştir. Çizelge 4.2. Vücut ağırlıkları Zayıf Normal Hafif şişman Şişman Sağlık açısından riskli TOPLAM X²: 10.573 Hastaların vücut ağırlıklarının BKİ’ne değerlendirilmesinin cinsiyete göre dağılımı ERKEK Sayı % 3 2.42 33 26.61 68 54.84 17 13.71 3 2.42 124 100.00 P<0.05 KADIN Sayı % 20 25.32 33 41.77 19 24.05 7 8.86 79 100.00 SD: 4 göre TOPLAM Sayı % 3 1.48 53 26.11 101 49.75 36 17.73 10 4.93 203 100.00 Çizelge 4.2. incelendiğinde hastaların % 26.11’inin normal vücut ağırlığında, % 67.48’inin hafif şişman + şişman olduğu, % 4.93’ünün ise sağlık açısından riskli derecede şişman oldukları görülmektedir. Son yıllardaki araştırmalar şişmanlığın sağlık üzerindeki olumsuz etkisini, vücuttaki toplam yağdan çok, yağ dağılımı ile ilgili olduğunu işaretlemektedir. Yağ vücudun üst bölümünde biriktiğinde özellikle LDL37 CHOL’ün HDL–CHOL’e oranı ile kan basıncı ve TG düzeyini yükseltmekte dolayısı ile KKH riski artmaktadır. Ayrıca bel/kalça çevresi oranının erkekte 1.0, kadında 0.08’in üstünde olması tehlikeli şişmanlık olarak kabul edilmektedir (Baysal 1992). Araştırmaya alınan hastaların vücut ağırlıkları cinsiyete göre incelendiğinde, erkek ve kadın hastalarda en yüksek oran hafif şişmanlık durumunda (% 54.84, % 41.77) görülmektedir. Şişman ve sağlık açısından riskli derecede şişman olanların oranı, erkek hastalarda % 16.13, kadın hastalarda % 32.91’dir. Görüldüğü gibi kadınlarda şişmanlık oranı daha fazladır ve erkek ve kadın hastalar arasında vücut ağırlıkları açısından istatistiksel olarak farklılık önemli bulunmuştur (P<0.05). Şişmanlık, yaş grupları dikkate alınrak incelendiğinde; hafif şişman, şişman ve sağlık açısından riskli derecede şişman olan erkek hastaların (88 kişi), % 12.5’i, 35-45 yaş, % 39.77’si 46-57 yaş, % 34.09’u 58-69 yaş, % 13.64’ü ise 70-78 yaş arasında yer almaktadır. Kadın hastalarda da (59 kişi) en fazla oranda şişmanlık 58-69 yaş (% 47.40) ve 46-57 yaş arasında görülmektedir (% 37,29). 35-45 yaş arasında bu oran % 6.78, 70-78 yaş arasında % 5.08, 23-34 yaş arasında ise % 3.39 olarak bulunmuştur. En fazla oranda şişmanlığın görüldüğü yaş erkeklerde 46-57, kadınlarda 58-69 yaş aralığıdır ki, bu da erkek ve kadınlarda en fazla KKH’lığının görüldüğü yaşlardır. Şişmanlıkla birlikte hipertansiyon sıklığının arttığını gösteren çalışmalarda çoktur. Kilo verince kan basıncında önemli düşüşler meydana gelebileceği belirtilmektedir (Koçoğlu vd 1996). 4.1.3. Hastaların medeni durumu Çizelge 4.3’te hastaların medeni durumlarına göre dağılımları verilmiştir. Çizelge 4.3. Hastaların medeni durumlarının cinsiyete göre dağılımı ERKEK KADIN TOPLAM Medeni durum Sayı % Sayı % Sayı % Evli 121 97.6 62 78.48 183 90.15 Bekar 1 1.27 1 0.49 Dul 3 2.4 16 20.25 19 9.36 TOPLAM 124 100.00 79 100.00 203 100.00 X²: 19.920 P<0.01 SD:2 38 Çizelge incelendiğinde erkek hastaların % 97.6’sının, kadın hastaların % 78.48’inin evli oldukları bulunmuştur. Dul olanların oranı kadınlarda % 20.25 oranı ile erkeklerden daha fazladır (Erkeklerde % 2.4). Hastaların medeni durumlarına göre cinsiyetler arasındaki dağılım incelendiğinde istatistiksel açıdan farklılık önemli bulunmuştur (p<0.01). 4.1.4. Hastaların öğrenim durumu Hastaların öğrenim durumlarına göre dağılımları çizelge 4.4’te verilmiştir. Çizelge 4.4. Hastaların öğrenim durumlarının cinsiyete göre dağılımı ERKEK KADIN TOPLAM Eğitim düzeyi Sayı % Sayı % Sayı % Okur-yazar değil 6 4.84 17 21.52 23 11.33 Okur-yazar 2 1.61 12 15.19 14 6.90 İlkokul 61 49.20 36 45.57 97 47.78 Ortaokul 14 11.29 1 1.26 15 7.39 Lise ve dengi 25 20.16 6 7.59 31 15.27 Yüksekokul 16 12.90 7 8.87 23 11.33 TOPLAM 124 100.00 79 100.00 203 100.00 X²: 37.130 P<0.01 SD: 5 Genel toplam dikkate alınarak hastaların öğrenim durumları incelendiğinde, okur-yazar olmayanların oranı % 11.33 iken, okur- yazar olanlarının oranının % 6.90, bir orta öğretim kurumundan ve yüksek okuldan mezun olanların oranının ise % 81.77 olduğu görülmektedir. Araştırmada okur-yazar olan kadınların oranı % 15.19 iken erkeklerde bu oran % 1.61 olarak belirlenmiştir. Kadın ve erkek hastaların büyük çoğunluğu ilkokul mezunudur (% 47.78). Ortaokul, lise ve yüksekokul bitirenlerin toplam oranı erkeklerde % 44.35 iken, kadınlarda bu oran oldukça düşüktür (% 17.72). Erkek ve kadın hastaların öğrenim durumlarına göre dağılımları ile cinsiyetleri arasındaki farklılık istatistiksel analiz sonucunda önemli bulunmuştur (P<0.01). 39 4.1.5. Hastaların şu andaki çalışma durumları Hastalara halihazırda çalışıp çalışmadıkları sorulmuş, alınan cevaplar çizelge 4.5’te verilmiştir. Çizelge 4.5. Hastaların çalışma durumlarının cinsiyete göre dağılımı Çalışıp çalışmadığı Evet Hayır TOPLAM X²: 26.944 ERKEK Sayı % 35 28.23 89 71.77 124 100.00 P<0.01 KADIN Sayı % 79 100.00 79 100.00 SD: 1 TOPLAM Sayı % 35 17.24 168 82.76 203 100.00 Koroner arter hastalığı olan hastaların çalışıp çalışmadıkları cinsiyete göre incelendiğinde erkek hastaların % 71.77’sinin, kadınların ise % 100.00’ının yani tamamının çalışmadığı gözlenmiştir. Çalışma durumu ile cinsiyet arasındaki farklılık yapılan X² analizi sonucunda önemli bulunmuştur (P<0.01). Şu anda çalıştığını söyleyen % 28.23 oranındaki erkek hastaların mesleklerine göre dağılımı ise; % 8.87’si serbest meslek, % 8.06’sı özel sektör, % 4.84’ü işçi, % 4.04’ü memur, % 2.42’si çiftçi olarak belirlenmiştir. Çalışmadığını söyleyen kadın hastaların % 15.19’u ise emekli durumdadır. 4.1.6. Hastaların şu andaki ikamet yerlerinin durumu Hastaların şu andaki ikamet yerlerinin durumuna ilişkin bilgiler çizelge 4.6’da verilmiştir. Çizelge 4.6. Hastaların şu andaki ikamet yerlerinin cinsiyete göre dağılımı İkamet yeri İl İlçe Köy TOPLAM X²: 6.85 ERKEK Sayı % 83 66.94 22 17.74 19 15.32 124 100.00 P<0.05 KADIN Sayı % 62 78.48 14 17.72 3 3.80 79 100.00 SD: 2 40 TOPLAM Sayı % 145 71.43 36 17.73 22 10.84 203 100.00 Çizelgede görüldüğü gibi hastaların büyük çoğunluğu ilde oturmaktadır. Erkek hastaların % 66.94’ü ilde, % 17.74’ü ilçede, % 15.32’si köyde, kadın hastaların ise % 78.48’i ilde, % 17.72’si ilçede, % 3.80’i ise köyde oturmaktadır. Şehirde yaşayan Türk erkeklerinde kırsal bölgede yaşayanlara göre her yaş grubunda 14.3 mg/dl’lik anlamlı bir yükselme saptanmıştır. Bu yükselme % 7.1’e denk gelmektedir. Türk kadınlarının şehirde yaşayanında total CHOL düzeyleri kırsal kesimdekilere göre % 4 daha fazladır (Hasipek ve Sürücüoğlu 1992a). Erkek ve kadın hastaların ikamet yerlerine göre dağılımları arasındaki farklılık istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (P<0.05). 4.1.7. Hastaların kiminle beraber oturduklarının durumu Hastaların kiminle beraber oturduklarına ilişkin soruya verdikleri cevaplar çizelge 4.7’deki gibidir. Çizelge 4.7. Hastaların kiminle beraber oturduklarının cinsiyete göre dağılımı Oturma şekli Ailesi ile Akraba yanında Evli çocuğu ile Yalnız Kardeşi ile Torunu ile TOPLAM X²: 22.727 ERKEK Sayı % 122 98.38 1 0.81 1 0.81 124 100.00 P<0.01 KADIN Sayı % 64 81.01 6 7.59 7 8.86 1 1.27 1 1.27 79 100.00 SD: 5 TOPLAM Sayı % 186 91.63 1 0.49 6 2.96 8 3.94 1 0.49 1 0.49 203 100.00 KAG uygulanan hastaların % 91.63’ünün ailesi ile birlikte, % 3.94’ünün yalnız, % 2.96’sının çocuğunun yanında yaşadığı görülmektedir. Çizelge cinsiyete göre incelendiğinde, erkek hastaların % 98.38’inin, kadın hastaların % 81.01’inin ailesi ile birlikte oturdukları ortaya çıkmaktadır. Kadın hastaların % 8.86’sının yalnız, % 7.59’unun çocuğu ile birlikte oturduğu görülmektedir. 41 Yapılan istatistiksel analiz sonucunda cinsiyetler arası fark önemli bulunmuştur (P<0.01). 4.1.8. Hastaların spor yapma durumları Düzgün ve bir program gereğince yapılan sportif çalışmalar sonucunda tansiyon düşmektedir. Ağır sporlar (halter kaldırma, güreş, boks, futbol vb) ve yarışmalar yerine bireylere yapılarına uygun, düzenli ve bilinçli egzersizler önerilmelidir. Haftada en az beş gün düzenli olarak yapılan yarım saati aşkın yürüme dahil, her türlü dinamik egzersiz KKH’nın riskini azaltmakta da faydalı olur. Devamlı yapılabilmesi için fizik egzersizin hoşa giden, kolay ve mümkünse sosyal yanı olan, bireyin ihtiyacına cevap veren türde olması gerekir. Koşu, yüzme, yürüme, bisiklet, voleybol, tenis uygun sporlardır. En azından her gün 40-50 dakika hızlıca yürüyüş yapılmalıdır (Baysal 1989, Efe 1992, Özcan vd 1997a). Egzersizle miyokard kasılma hızı ve gücü artar. Periferik vasküler direnç azalır. Diyastol kan basıncındaki azalmadan çok sistol basıncındaki artışa bağlı olarak nabız basıncı genişler. Artan oksijen tutulumu, solunum hızı, tidal volüm (akciğer kapasitesi) ve diffüzyon hızında artma şeklinde etki gösterir (Keklikoğlu ve Tuzcu 1995). Çizelge 4.8.’de KAG uygulanan hastaların spor yapma durumlarına göre dağılımları verilmiştir. Çizelge 4.8. Hastaların spor yapma durumlarının cinsiyete göre dağılımı Spor yapma durumu Hiç yapmadım Bıraktım Yapıyorum TOPLAM X²: 8.244 ERKEK Sayı % 53 42.74 9 7.26 62 50.00 124 100.00 P<0.01 KADIN Sayı % 50 63.29 3 3.80 26 32.91 79 100.00 SD: 2 TOPLAM Sayı % 103 50.74 12 5.91 88 43.35 203 100.00 Çizelgeden hastaların % 50.74’ünün başka deyişle yarısından fazlasının hayatında hiç spor yapmadığı, % 5.91’inin spor yapmayı bıraktığı, % 43.35’inin ise spor yaptığı görülmektedir. Yine aynı çizelge cinsiyet göz önüne alınarak incelendiğinde erkek hastaların % 50’sinin hala spor yaptığı, kadın hastaların % 63.29’unun ise hiç spor yapmadığı görülmektedir. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda spor yapma durumunun cinsiyet açısından önemli bir farklılık saptanmıştır (P<0.01). 42 KAG uygulanan hastalardan spor yapanların genelde en çok uzun yürüyüşü tercih ettikleri belirlenmiştir. 4.1.9. Hastaların sigara kullanma durumu Hastaların sigara kullanıp kullanmadıkları ve kullananların günde kaç adet kullandıklarına ilişkin bilgiler çizelge 4.9’da gösterilmiştir. Çizelge 4.9. Hastaların sigara kullanma durumlarının cinsiyete göre dağılımı ERKEK Sayı % Hiç içmedim 18 14.52 İçtim, bıraktım 72 58.06 İçiyorum 34 27.42 TOPLAM 124 100.00 X2:71.646 P<0.01 SD: 2 ERKEK Ne kadar Sayı % Günde 1-5 adet 9 8.49 Günde 6-10 adet 4 3.77 Günde 11-15 adet 11 10.38 Günde 16-20 adet 55 51.89 Günde 1 paketten 27 25.47 fazla TOPLAM 124 100.00 X²: 78.826 P<0.01 SD: 5 Sigara KADIN Sayı % 58 73.41 13 16.46 8 10.13 79 100.00 TOPLAM Sayı % 76 37.44 85 41.87 42 20.69 203 100.00 KADIN Sayı % 6 28.57 3 14.29 3 14.29 6 28.57 TOPLAM Sayı % 15 11.81 7 5.51 14 11.03 61 48.03 3 14.29 30 23.62 79 100.00 203 100.00 Koroner anjiyografi uygulanan hastaların geneline bakılacak olursa % 37.44’ünün hiç sigara kullanmadığı, % 41.87’sinin sigarayı bıraktığı, % 20.69’unun ise halihazırda sigara kullandığı görülmektedir. Çizelge cinsiyetlere göre incelendiğinde erkek hastaların % 14.52’sinin, kadın hastaların % 73.41’inin hiç sigara kullanmadığı görülmektedir. Çizelgeden de görüldüğü gibi erkek hastaların yarısından fazlası (% 58.06’sı), kadın hastaların ise % 16.46’sının sigarayı bıraktığı gözlenmektedir. Halen sigara içen erkek hastalar (% 27.42) kadın hastaların yaklaşık 2 katıdır (% 10.13). 43 Erkek ve kadın hastaların sigara kullanma durumlarına göre farklılık istatistiksel olarak önemli bulunmuştur (P<0.01). Yine aynı çizelgeden sigarayı bırakan ve sigara içmekte olan KAG uygulanan hastaların günlük sigara tüketimine bakıldığı zaman % 17.32’sinin 1-10 adet arası, % 59.06’sının 11-20 adet arası, % 23.62’sinin ise 1 paketten fazla içtiği görülmektedir. Çizelge 4.9. cinsiyetlere göre incelendiğinde, erkek hastaların % 12.26’sının, kadın hastaların % 42.86’sının 1-10 adet sigara içtiği, erkek hastaların % 62.27’sinin, kadın hastaların ise % 42.86’sının 11-20 adet arası sigara içtiği görülmektedir. Günde 1 paketten fazla içenlerin oranı erkeklerde kadınlara göre daha fazladır (% 25.47 - % 14.29), bu farklılıklar istatistiki açıdan da önemlidir (P<0.01). Sigara tiryakiliği kalp sağlığı açısından en başta gelen zararlı alışkanlıktır. Dünya sağlık örgütü yeryüzünde 1990 yılında meydana gelen ölümlerin 960 bininin tütünden kaynaklandığını öngörmüş ve bu sayının 2020 yılına kadar 8.3 milyona yükseleceğini tahmin etmiştir. Sigaranın zararlı etkisi özellikle gelişmekte olan ülkelerde ve ülkemizde yakın gelecekte kendisini artan bir biçimde hissettirecektir (Onat vd 1999a). 4.10. Hastaların alkol kullanma durumları KAG uygulanan hastaların alkol kullanma durumları Çizelge 4.10’da verilmiştir. Çizelge 4.10. Hastaların alkol kullanma durumlarının cinsiyete göre dağılımı Alkol kullanımı Hiç kullanmadım İçtim bıraktım İçiyorum Özel günlerde TOPLAM X²: 69.206 ERKEK Sayı % 51 41.13 23 18.55 20 16.13 30 24.19 124 100.00 P<0.01 KADIN Sayı % 78 98.73 1 12.66 79 100.00 SD: 3 TOPLAM Sayı % 129 63.55 23 11.33 20 9.85 31 15.27 203 100.00 Çizelge incelendiğinde hastaların % 63.55’inin hiç alkol kullanmadığı, % 15.27’sinin ise özel günlerde içtiği görülmektedir. Erkek hastaların % 41.13’ünün, kadın hastaların ise hemen hemen tamamının (% 98.73) alkolü 44 hiç kullanmadığı, erkek hastaların % 24.19’unun, kadın hastaların ise % 12.66’sının özel günlerde içtiği görülmektedir. Yapılan istatistiki analizde cinsiyete göre alkol alma durumu arasındaki fark önemli bulunmuştur (P<0.01). Alkolün fazla alınması hipertansiyon açısından risk teşkil etmektedir Alkol alımının kısıtlanması veya kesilmesi ile hipertansiyonun düzelmesi sağlanabilmektedir (Efe 1992, Koçoğlu vd 1996). Doktorların büyük çoğunluğu kalp hastalarına alkol kullanmalarını önerme konusunda pek rahat değillerdir. Çünkü hastaların “eğer bir kadeh yararlıysa, iki kadeh daha da yararlı olacaktır” şeklinde bir fikir benimsemelerinden korkarlar. Günde 2 kadeh ya da daha fazla alkol kullanımının kalbin kas hücreleri üzerine toksik etkisi olduğu açıktır (Cicala 1999). 4.2. Hastaların Hastalık Hikayeleri Bu bölümde hastaların araştırmaya alınmadan önce ne zamandır şikayetlerinin olduğu, ilk nerede muayene oldukları, ailelerinde kalp hastalığı ve kalp hastalığına risk oluşturacak herhangi bir hastalığı olanların durumu, son 5 yıldaki üzüntü ve stres durumları, kendilerine daha önce diyet verildiyse diyeti uygulama durumları, daha önce kalp krizi geçirme ve KAG olma durumları ile KAG olmadan önce kolesterollerini ölçtürüp ölçtürmedikleri ile ilgili bulgulara yer verilmiştir. 4.2.1 Hastaların ne zamandır şikayetlerinin olduğu Hastaların kalp ile ilgili şikayetlerinin ne zaman başladığı çizelge 4.11’de verilmiştir. Çizelge. 4.11. Hastaların kalp ile ilgili şikayetlerinin başlama zamanlarının cinsiyete göre dağılımı Süre 1 yıldan az 1-4 yıl 5-9 yıl 10-14 yıl 15-19 yıl 20-23 yıl TOPLAM X²: 11.303 ERKEK Sayı % 70 56.45 36 29.03 12 9.68 4 3.23 2 1.61 124 100.00 P<0.01 45 KADIN Sayı % 34 43.04 24 30.38 11 13.92 7 8.86 3 3.80 79 100.00 SD: 5 TOPLAM Sayı % 104 51.23 60 29.56 23 11.33 11 5.42 2 0.98 3 1.48 203 100.00 KAG uygulanan hastaların ilk şikayetlerinin ne zaman başladığı çizelgeden incelendiği zaman % 51.23’ünün 1 yıldan az, % 29.56’sının 1-4 yıl arası, % 19.21’inin ise 5 ve 5’den fazla yıldan bu yana şikayetlerinin olduğu görülmektedir. Çizelge 4.11 cinsiyetlere göre incelenecek olursa ilk şikayetlerinin erkek hastaların % 56.45’inde, kadın hastaların % 43.04’ünde 1 yıldan az, erkek hastaların % 29.03’ünde, kadın hastaların % 30.38’inde 1-4 yıl arası, erkek hastaların % 14.52’sinde, kadın hastaların ise % 26.58’inde 5 ve 5 yıldan daha fazladır var olduğu görülmektedir. Hastaların ilk şikayet süreleri ile cinsiyet arasındaki farlılık istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (P<0.01). 4.2.2. Hastaların ilk muayenelerini nerede olduğu Hastalara kalp ile ilgili hastalık teşhisinin konduğu yerler sorulmuş ve çizelge 4.12’de hastaların ilk muayenelerinin nerede olduğu gösterilmiştir. Çizelge 4.12. Hastaların ilk muayenelerini oldukları yerlerin cinsiyete göre dağılımı İlk muayene yeri Özel muayenehane Devlet hastanesi Sağlık ocağı Yabancı ülke Özel hastane TOPLAM X²: 3.001 ERKEK Sayı % 17 13.71 98 79.04 5 4.03 2 1.61 2 1.61 124 100.00 P>0.01 KADIN Sayı % 12 15.19 65 82.28 2 2.53 79 100.00 SD: 4 TOPLAM Sayı % 29 14.29 163 80.30 7 3.45 2 0.98 2 0.98 203 100.00 Çizelge 4.12 incelendiği zaman hastaların % 80.30’unun yani büyük bölümünün tam teşekküllü hastanede muayene oldukları görülmektedir. Özel muayenehaneye gidenlerin oranı ise % 14.29 ‘dur. Yabancı ülkede muayene olan % 0.98’lik kısım rahatsızlığından dolayı yurt dışını tercih eden değil, yurt dışında çalışan hastalardır. 46 4.2.3. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığı olup olmama durumu Hastaların aile öyküsü değiştirilemeyen faktörlerdendir. Ailesinde kalp hastalığı veya kalp hastalığına risk oluşturacak başka hastalıkların bulunması, kişilerde bu hastalığın görülme riskini artırmaktadır. Bu nedenle hastalara aileleriyle ilgili sağlık bilgileri sorulmuş ve cevaplar çizelge 4.13’te verilmiştir. Çizelge 4.13. Hastaların ailelerinde kendilerinden başka kalp hastası olup olmama durumunun ve akrabalık derecelerinin cinsiyete göre dağılımı Kalp hastası var mı? Hayır Evet TOPLAM X2:5.931 P<0.05 Akrabalık derecesi Anne Baba Çocuk Kardeş 2. derece akraba Aile içinde birden fazla kişide 1. derece +2. derece TOPLAM ERKEK Sayı % 64 51.61 60 48.39 124 100.00 SD: 1 ERKEK Sayı % 5 8.33 4 6.67 1 1.67 16 26.67 8 13.32 KADIN Sayı % 27 34.18 52 65.82 79 100.00 TOPLAM Sayı % 91 44.83 112 55.17 203 100.00 KADIN Sayı % 10 19.23 7 13.46 4 7.69 8 15.38 3 5.77 TOPLAM Sayı % 15 13.39 11 9.82 5 4.47 24 21.43 11 9.82 10 16.67 15 2885 25 22.32 16 124 26.67 100.00 5 79 9.62 100.00 21 203 18.75 100.00 Çizelge 4.13 incelendiğinde hastaların % 44.83’ünün ailelerinde kalp damar hastalığı olmadığı, % 55.17’sinin ise ailelerinde kalp damar hastalığı olduğu görülmektedir. Ailelerinde kalp damar hastalığı olan % 55.17’lik kısım irdelendiği zaman % 13.39’unun annesinde, % 9.82’sinin babasında, % 4.47’sinin çocuğunda, % 21.43’ünün ise kardeşlerinde olduğu görülmektedir. Ayrıca % 9.82’sinin 2. derece akrabalarında, % 22.32’sinin ailede birden fazla kişide, % 18.75’inin ise 1. derece + 2. derece akrabalarının her ikisinde de kalp damar hastalığı olduğu görülmektedir. Ailesinde kalp-damar hastalığı olup olmama durumunu cinsiyete göre farklılığı önemli bulunmuştur (P<0.05). 47 4.2.4. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak hastalık olup olmama durumu Diabetes mellitus, yüksek tansiyon, kan kolesterolü yüksekliği ve şişmanlık çok sayıda mekanizmayla kardiyovasküler sistem üzerine etki ederek, hastalık oluşumuna neden olurlar. KAG uygulanan hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak herhangi bir hastalık olup olmadığı çizelge 4.14’de gösterilmiştir. Çizelge 4.14. Hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak hastalık olup olmama durumlarının ve hastalık cinsinin cinsiyete göre dağılımı ERKEK Sayı % Hayır 85 68.55 Evet 39 31.45 TOPLAM 124 100.00 X2:4.876 P<0.05 SD: 1 ERKEK Hangi hastalık Sayı % Diabetes 17 43.59 Mellitus Yüksek tansiyon 15 38.46 Yüksek kan 2 5.13 kolesterolü Şişmanlık 5 12.82 TOPLAM 124 100.00 Var mı? KADIN Sayı % 42 53.16 37 46.84 79 100.00 TOPLAM Sayı % 127 62.56 76 37.44 203 100.00 KADIN Sayı % TOPLAM Sayı % 22 57.89 39 50.65 9 23.69 24 31.17 - - 2 2.60 7 79 18.42 100.00 12 203 15.58 100.00 Çizelge 4.14 genel olarak incelendiğinde, hastaların % 62.56’sının ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak hastalık olmadığı, % 37.44’ünün ise olduğu görülmektedir. Çizelge, hastaların ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak hastalıklar bakımından incelendiğinde yarısından fazlasının (% 50.65) diabetes mellitus hastası olduğu, % 31.17’sinin yüksek tansiyon şikayeti olduğu, % 2.60’ının yüksek kan kolesterolü olduğu, % 15.58’inin ise şişmanlığı olduğu görülmektedir. KAG uygulanan hastalarda ailelerinde kalp damar hastalığına risk oluşturacak hastalık olan hastalar ile ailelerinde kalp damar hastalığına risk 48 oluşturacak hastalık olmayanlar arasındaki farlılık istatistiksel olarak önemli bulunmuştur (P<0.05). 4.2.5. Hastaların son 5 yıldaki stress/üzüntü durumları Günümüzde birçok hastalıkta olduğu gibi stresin damar sertliğine ve atardamar hastalıklarına ortam hazırladığı kabul edilmektedir. Araştırmaya alınan hastalara son 5 yılda stress/üzüntü ile karşılaşıp karşılaşmadıkları sorulmuş, sonuçlar çizelge 4.15’te verilmiştir. Çizelge 4.15. Hastaların son 5 yıldaki stress/üzüntü durumlarının cinsiyete göre dağılımı Stres/üzüntü var mı? Hayır Evet TOPLAM X²: 6.841 ERKEK Sayı % 72 58.06 52 41.94 124 100.00 P<0.01 KADIN Sayı % 31 39.24 48 60.76 79 100.00 SD: 1 TOPLAM Sayı % 103 50.74 100 49.26 203 100.00 Çizelge 4.15 incelendiği zaman KAG uygulanan hastaların % 50.74’ünün son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kalmadıkları, % 49.26’sının ise son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kaldıkları görülmektedir. Cinsiyetlere göre inceleme yapıldığı zaman erkek hastaların % 58.06’sının, kadın hastaların % 39.24’ünün son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kalmadıkları, erkek hastaların % .41.94’ünün, kadın hastaların % 60.76’sının ise son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kaldıkları görülmektedir. Aynı çizelgeden de görüldüğü gibi en fazla kadın hastalar son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kaldıklarını belirtmişlerdir. KAG uygulanan hastaların son 5 yıl içinde bir stress/üzüntü altında kalıp kalmadıklarına bakıldığında cinsiyetler arasında farlılık önemli bulunmuştur (P<0.01). 4.2.6. Hastaların daha önce kendilerine verilen diyeti uygulama durumları KAG uygulanan hastalara daha önce diyet verilip verilmediği, verildiyse uygulayıp uygulamadıkları sorulmuştur. Verilen cevaplar çizelgede özetlenmiştir. 49 Çizelge 4.16. Hastalara daha önce diyet verilip verilmediği ve uygulayıp uygulamama durumlarının cinsiyete göre dağılımı ERKEK Sayı % Hayır 46 37.10 Evet 78 62.90 TOPLAM 124 100.00 X2:3.807 P>0.01 SD: 1 ERKEK Uygulama durumu Sayı % Uyguladım 45 57.69 Uygulamadım 33 42.31 TOPLAM 124 100.00 X²: 3.002 P>0.01 Diyet verildi mi? KADIN Sayı % 22 27.85 57 72.15 79 100.00 TOPLAM Sayı % 68 33.50 135 66.50 203 100.00 KADIN Sayı % 38 33.33 19 66.67 79 100.00 SD: 2 TOPLAM Sayı % 83 61.48 52 38.52 203 100.00 Çizelge 4.16 incelendiğinde KAG uygulanan hastaların % 33.50’sine daha önce diyet verilmediği, % 66.50’sine ise diyet verildiği görülmektedir. Diyet verilen hastaların % 61.48’inin diyeti uyguladığı (erkekler % 57.69, kadınlar % 33.33), % 38.52’sinin ise uygulamadığı (erkekler % 42.31, kadınlar % 66.67) görülmektedir. 4.2.7. Hastaların daha önce kalp krizi geçirme durumları Kalp krizi semptomlarının belirgin olması gerekmez. İnsanlar göğüs ağrısından bahseder, fakat bu genellikle baskı veya sıkışma hissidir. Bu duruma angina denir ve kalbi besleyen arterlerden birisindeki kan akışı plak oluşumu nedeni ile azaldığı zaman meydana gelir. Eğer arter tıkalı hale gelirse, genellikle bunu kalp krizi takip eder. Angina sol koldan aşağıya yayılabilir ve zaman zaman çeneye doğru yayılım yapabilir. Bu durum bir hekim tarafından değerlendirilmelidir (Hensrud vd 2002). KAG uygulanan hastaların daha önce kalp krizi geçirip geçirmedikleri sorulmuştur. Cevaplar çizelge 4.17’de gösterilmektedir. 50 Çizelge 4.17. Hastaların daha önce kalp krizi geçirip geçirmediklerinin cinsiyete göre dağılımı ERKEK KADIN TOPLAM Kalp krizi geçirdiniz mi? Sayı % Sayı % Sayı % Hayır 68 54.84 63 79.75 131 64.53 Evet 56 45.16 16 20.25 72 35.47 TOPLAM 124 100.00 79 100.00 203 100.00 X²: 13.080 P<0.01 SD: 2 Çizelge 4.17 incelendiğinde koroner anjiyografi uygulanan hastaların geneline bakılacak olursa % 64.53’ünün kalp krizi geçirmedikleri, % 35.47’sinin ise kalp krizi geçirdiği görülmektedir. Çizelge 4.17 cinsiyetlere göre incelenecek olursa erkek hastaların % 54.84’ünün, kadın hastaların % 79.75’inin kalp krizi geçirmediği, erkek hastaların % 45.16’sını, kadın hastaların ise % 20.25’inin kalp krizi geçirdiği görülmektedir. Kalp krizi geçirenlere bakıldığında cinsiyetler arasında farklılık önemli bulunmuştur (P<0.01). 4.2.8. Hastaların koroner anjiyografi olmadan daha önceki kolesterol durumları Hastaların KAG olmadan daha önceki kolesterol durumları çizelge 4.18’de gösterilmektedir. Çizelge 4.18. Hastaların KAG olmadan daha önceki kolesterol durumlarının cinsiyete göre dağılımı CHOL durumu Hiç ölçtürmedim Normal Yüksek Düşük TOPLAM X²: 1.979 ERKEK Sayı % 5 4.03 50 40.32 68 54.84 1 0.81 124 100.00 P>0.01 KADIN Sayı % 1 1.27 34 43.04 44 55.69 38 100.00 SD: 3 TOPLAM Sayı % 6 2.96 84 41.38 112 55.17 1 0.49 203 100.00 KAG uygulanan hastaların daha önce CHOL ölçtürme durumları incelendiğinde, % 2.96’sının hiç ölçtürmediği, % 41.38’inin ölçümlerinin normal, % 55.17’sinin yüksek çıktığı, % 0.49’unun ise düşük çıktığı görülmektedir. 51 Cinsiyet dikkate alınarak çizelge incelendiğinde erkek hastaların % 4.03’ünün, kadın hastaların % 1.27’sinin kolesterolünü hiç ölçtürmediği, erkek hastaların % 40.32’sinin, kadın hastaların % 43.04’ünün ölçümlerinin normal çıktığı, erkek hastaların % 54.84’ünün, kadın hastaların % 55.69’unun ölçümlerinin yüksek çıktığı, sadece erkek hastalarda 1 hastanın (% 0.81) kolesterolünün düşük çıktığı görülmektedir. 4.3. Hastaların Klinik Bulguları ve Koroner Anjiyografi Sonucu Tedavi Durumları Bu bölümde KAG öncesi hastaların kan basıncı düzeyleri ile AKŞ, total CHOL, LDL-CHOL, HDL-CHOL, TG ve KAG sonrası karar verilen tedaviye ilişkin bulgulara yer verilmiştir. 4.3.1. Kadın ve erkek hastaların bazı klinik bulguları Kadın ve erkek hastaların bazı klinik bulgularının ortalama değerleri çizelge 4.19’da verilmiştir. Çizelge 4.19. Hastaların bazı klinik bulgularının ortalama değerlerinin cinsiyete göre dağılımı Klinik Bulgular Sistolik Kan Basıncı mm/Hg Diastolik Kan Basıncı mm/Hg AKŞ mg/dL CHOL mg/dL LDL-CHOL mg/dL HDL-CHOL mg/dL TG mg/dL Cinsiyet E K E K E K E K E K E K E K n 124 79 124 79 124 79 124 79 124 79 124 79 124 79 x 130.06 130.38 81.81 81.01 119.87 132.01 204.79 213.07 126.48 124.63 42.29 48.98 174.21 171.27 SD 27.69 25.99 15.17 12.77 56.74 65.91 48.81 47.51 43.83 32.97 12.14 10.71 84.63 94.33 Min 90 90 50 60 65 75 111 112 42.80 57 14.39 23 37 39 Max 260 210 140 120 485 384 365 341 230 203 77 69.1 419 612 4.3.2. Hastaların kan basıncı düzeyleri Çizelge 4.20’de KAG uygulanan hastaların sistolik ve diastolik kan basıncı düzeylerine ait veriler verilmektedir. 52 Çizelge 4.20. Hastaların sistolik ve diastolik kan basıncı düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı ERKEK Sayı % ≤ 140 mmHg 97 78.22 141-154 mmHg 9 7.26 160 ve üstü mmHg 18 14.52 TOPLAM 124 100.00 X2:2.423 P>0.01 SD: 2 ERKEK Diastolik kan basıncı Sayı % ≤ 90 mmHg 10 83.87 91-109 mmHg 13 10.48 110 ve üstü mmHhg 7 5.65 TOPLAM 124 100.00 X²: 2.453 P>0.01 SD: 2 Sistolik kan basıncı KADIN Sayı % 57 72.16 11 13.92 11 13.92 79 100.00 TOPLAM Sayı % 154 75.86 20 9.85 29 14.29 203 100.00 KADIN Sayı % 69 87.34 9 11.39 1 1.27 79 100.00 TOPLAM Sayı % 173 85.22 22 10.84 8 3.94 203 100.00 KAG uygulanan hastaların kan basınçları incelendiğinde, hastaların % 75.86’sının sistolik kan basıncının 140 mmHg ve altı (erkeklerde % 78.22, kadınlarda % 72.16) değerde olduğu görülmektedir. Bunu % 14.24 oranıyla kan basıncı 160 ve üstü mmHg değerde olanlar izlenmektedir (erkeklerde % 14.52, kadınlarda % 13.92). Aynı çizelgeden diastolik kan basını oranı incelendiğinde erkek hastaların % 83.87’sinin, kadın hastaların % 87.34’ünün 90 mm Hg ve altı kan basıncına sahip olduğu görülmektedir. Tavsiye edilen kan basıncı düzeyinin üstünde kan basıncına sahip olanların oranı ise erkeklerde % 16.13, kadınlarda % 12.66 olarak belirlenmiştir. Kan basıncı ile şişmanlık arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışan bir çalışmada hipertansiyonda vücut ağırlığından çok yağ dağılımının belirleyicici faktör olduğu, hem erkek hem de kadınlarda sistolik kan basıncı ile bel – kalça çevresinin oranı arasında pozitif korelasyon belirtilmiştir (Çelik vd 1999). Halkımızda kan basıncı yüksek olan fertlerin % 37’sinin tansiyon ilacı kullandığı ve bunların 1/3’ünün tansiyonu ya normal sınırlarda ya da hafif hipertansiyon düzeyinde tutabildiği öne sürülebilir (Onat vd 1999a). Genetik faktörlerin yanısıra beslenme alışkanlıklarının da hipertansiyon oluşumunda rol oynadığı belirtilmektedir. (Koçoğlu vd 1996). 53 4.3.3. Hastaların açlık kan şekeri düzeyleri Araştırmada 124 erkek hasta ve 79 kadın hasta olmak üzere toplam 203 hastanın AKŞ düzeyleri ölçülebilmiştir. Bu ölçümlere ait bulgular çizelge 4.21’deki gibidir. Çizelge 4.21. Hastaların açık kan şekeri düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı AKŞ düzeyi ≤ 120 mg/dL 121-159 mg/dL 160-200 mg/dL 201 ve üstü mg/dL TOPLAM X²: 6.795 ERKEK Sayı % 91 73.39 19 15.32 6 4.84 8 6.45 124 100.00 P>0.01 KADIN Sayı % 55 69.63 6 7.59 6 7.59 12 15.19 79 100.00 SD: 3 TOPLAM Sayı % 146 71.92 25 12.32 12 5.91 20 9.85 203 100.00 Hastaların AKŞ düzeyleri çizelgeden incelendiğinde erkek hastaların % 73.39’unun, kadın hastaların % 69.63’ünün AKŞ düzeylerinin 120 mg/dL ve altında olduğu görülmektedir ki bu düzey olması istenilen düzeydir ve KAG uygulanan hastaların büyük çoğunluğunun AKŞ düzeyleri istenilen değerdedir. AKŞ düzeyleri 121-200 mg/dL arasında olan erkek hastaların oranı % 20.16, kadın hastaların ise % 15.18’tir. 201 mg/dL ve üzerinde AKŞ düzeyi oranı kadınlarda erkeklere oranla daha yüksektir (kadınlarda % 15.19, erkeklerde % 6.45). Yapılan çeşitli çalışmalar Tip I diabetiklerde ateroskleroz ve koroner arter hastalığı sıklığının normal kişilere göre daha fazla olduğunu göstermiştir (Sipahioğlu vd 1985). 4.3.4. Hastaların total kolesterol düzeyleri Araştırmaya alınan bütün hastaların CHOL düzeyleri ölçülebilmiştir. 54 Çizelge 4.22. Hastaların CHOL düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı CHOL düzeyi ≤ 200 mg/dL 201-239 mg/dL 240 ve üstü mg/dL TOPLAM X²: 2.840 ERKEK Sayı % 62 50.00 32 25.81 30 24.19 124 100.00 P>0.01 KADIN Sayı % 30 37.98 26 32.91 23 29.11 79 100.00 SD: 2 TOPLAM Sayı % 92 45.32 58 28.57 53 26.11 203 100.00 Çizelge 4.22 incelendiği zaman, hastaların % 45.32’sinin CHOL düzeylerinin 200 mg/dL ve altı, % 54.68’inin 201 mg/dL ve üstü değerlerde olduğu görülmektedir ve bu değer sınır kabul edilen düzeyin üstündedir. Çizelge cinsiyete göre değerlendirildiğinde 200 mg/dL ve altı düzeylerde CHOL değerine sahip olanların oranı, erkek hastalarda % 50.00, kadın hastalarda % 37.98’tir. Görüldüğü gibi hastaların yarısından çoğunun (%54.68) CHOL düzeyleri istenilen değerin üstündedir. Yüksek kan CHOL sınırı kabul edilen 201-239 mg/dL arası (Yılmaz 1999b) düzeylerde bulunan erkek hastaların oranı % 25.81, kadın hastaların oranı ise % 32.91’dir. Yüksek riskli CHOL seviyesi 240 ve üzeri değerlerdir (Yılmaz 1999b). Bu düzey ve üzeri CHOL değerleri olanların oranı kadınlarda, erkeklere oranla daha yüksek bulunmuştur (Kadın % 29.11, erkek % 24.19). Plazma total CHOL düzeyi KKH riskinin belirlenmesinde, pratik yararlı ilk yaklaşım olarak uzun süredir kullanılmaktadır. Ama lipoproteinlerin fonksiyonlarının daha iyi bir risk göstergesi olduğu anlaşılmış, LDLCHOL’e koroner riski yükselten, HDL-CHOL’e bu riskten koruyan birer belirleyici olarak hekimler için uygulama klavuzlarında yer verilmiştir (Onat vd 1999b). Total CHOL’deki her % 1’lik azalma da KKH riskinde % 2’lik bir azalma sağlamaktadır. Metabolik çalışmalarda düşük yağlı diyet verildiğinde, serum total CHOL, LDL-CHOL ve HDL-CHOL’de düşme, VLDL-CHOL’de ise artma gözlenmiştir (Baysal 1993). 4.3.5. Hastaların LDL-CHOL düzeyleri Bu araştırmada; 62 erkek hasta ve 39 kadın hasta olmak üzere toplam 101 hastanın serum LDL-CHOL düzeyleri ölçülmüş değerler çizelge 4.23’te verilmiştir. 55 Çizelge 4.23. Hastaların LDL-CHOL düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı LDL-CHOL düzeyi ≤ 130 mg/dL 131-159 mg/dL 160 ve üstü mg/dL TOPLAM X²: 1.526 ERKEK Sayı % 33 53.23 15 24.19 14 22.58 62 100.00 P>0.01 KADIN Sayı % 24 61.54 10 25.64 5 12.82 39 100.00 SD: 2 TOPLAM Sayı % 57 56.44 25 24.75 19 18.81 203 100.00 Çizelgeden de görüleceği gibi hastaların % 56.44’ünün serum LDL-CHOL düzeyleri 130 mg ve altı değerlerde, % 24.75’inin 131-159 mg/dL değerde ve % 18.8’inin ise 160 ve üzeri değerde olduğu belirlenmiştir. Normalde serum LDL-CHOL düzeyleri 130 mg/dL ve altı normal, 131-159 arası orta derecede risk, 160 mg/dL ve üzeri ise yüksek risk olarak kabul edilmektedir (Yılmaz 1999b). Bu sınıflamaya göre erkek ve kadın hastaların yarısından fazlasının (erkek % 53.23, kadın % 61.54) serum LDL-CHOL düzeyinin 130 mg/dL ve altı değerlerde olduğu görülmektedir. Yüksek risk olarak kabul edilen 160 mg/dL ve üzerinde serum LDL-CHOL düzeyi olan erkeklerin oranı, kadınların oranından yüksek bulunmuştur (erkek % 22.58, kadın % 12.82). 4.3.6. Hastaların HDL-CHOL düzeyleri HDL-CHOL düzeyi ölçülen 101 hastanın bulguları çizelge 4.24’te gösterilmiştir. Çizelge 4.24. Hastaların HDL-CHOL düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı HDL-CHOL düzeyi ≤35 mg/dL 40-59 mg/dL 60 ve üstü mg/dL TOPLAM X²: 10.446 ERKEK Sayı % 27 43.55 30 48.39 5 8.06 62 100.00 P<0.01 KADIN Sayı % 5 12.82 29 74.36 5 12.82 39 100.00 SD: 2 TOPLAM Sayı % 32 31.68 59 58.42 10 9.90 101 100.00 Çizelge 4.24’te genel toplama bakılacak olursa hastaların % 31.68’inin 35 mg/dL’nin altında HDL-CHOL değerine sahip olduğu görülmektedir. 56 Serum HDL-CHOL düzeyleri 40-59 mg/dL arası olanların oranı erkek hastalarda % 48.39, kadın hastalarda % 74.36 olarak belirlenmiştir . İyi HDL-CHOL düzeyi olarak tanımlanan (60 mg/dL ve üzeri) değerler her iki cinste de düşük oranlardadır (kadın % 12.82, erkek % 8.06). Genel bir değerlendirme yapılırsa kadınların serum HDL-CHOL düzeylerinin erkeklerden daha yüksek olduğu söylenebilir ve bu sonuç istatistiksel olarak da önemli bulunmuştur. Ergenlikten itibaren kadınlar erkeklerden daha fazla HDL-CHOL düzeylerine sahiptir. Aynı yaş grubundaki kadınlarla erkeklerin farklı lipid düzeylerine sahip olmalarının temel nedeni farklı gonodal hormonlara sahip olmalarıdır. Andojenler HDL-CHOL ve TG düzeylerini düşürürken, LDLCHOL düzeylerini yükseltmekte; buna karşın östrojenler tam tersi bir etki göstermektedir. Menapozda azalan östrojen düzeyine karşın hayatlarının hiç bir döneminde kadınların HDL düzeyi erkeklerinki kadar düşük olmaz. HDL-CHOL’deki her % 1’lik artma KKH riskini yaklaşık % 2 oranında azaltır (Khan 1998, Akman ve Kaftan 1999). Halkımızın genel LDL-CHOL ve HDL-CHOL düzeyleri Türk kalp çalışmasında incelenmiş ve özellikle düşük HDL-CHOL seviyelerini barındırdığımız ortaya çıkmıştır (Onat vd 1999b). CHOL’ün kanda başlıca taşıyıcısı LDLdir. LDL-CHOL’ün artması KKH riskini arttırır. Bunun yanında HDL-CHOL’ün artması damarlardan CHOL çekimine yardımcı olarak koroner hastalık riskini azaltır (Baysal 1993). 4.3.7. Hastaların trigliserid düzeyleri Bu araştırmaya alınan tüm hastaların serum TG düzeyleri ölçülmüştür. Çizelge 4.25. Hastaların TG düzeylerinin cinsiyete göre dağılımı TG düzeyi ≤200 mg/dL 201-239 mg/dL 240-378 mg/dL 379 ve üstü mg/dL TOPLAM X²: 2.185 ERKEK Sayı % 79 63.71 21 16.94 20 16.13 4 3.22 124 100.00 P>0.01 KADIN TOPLAM Sayı % Sayı % 57 72.15 136 66.99 8 10.13 29 14.29 12 15.19 32 15.76 2 2.53 6 2.96 79 100.00 101 100.00 SD: 3 Hastaların % 66.99’unun serum TG düzeyi 200 mg ve altı değerlerde, % 2.96’sının ise 379 ve üstü değerlerdedir. Çizelge 4.25 cinsiyete göre 57 incelendiği zaman kadın hastaların 200 mg/dL ve altı serum TG düzeylerinin erkeklere göre daha yüksek olduğu görülmektedir (kadın % 72.15, erkek % 63.71). 201-378 mg/dL olanların oranına bakıldığı zaman ise erkek hastaların serum TG düzeylerinin kadın hastalardan fazla olduğu görülmektedir (erkek % 33.07, kadın % 25.32). 379 ve üstü mg/dL TD değerine sahip erkek ve kadın hastaların oranları ise % 3.22 ve % 2.53 olarak bulunmuştur. 4.3.8 Hastaların koroner anjiyografi sonrası tedavi durumları KAG’leri yapılan hastalara, anjiyografi bulgularına göre medikal tedavi (MT), koroner anjiyoplasti, koroner bypass ve EPS tedavileri önerilmiştir. Tedavi durumlarına göre dağılım çizelge 4.26’da verilmiştir. Çizelge 4.26 Hastaların koroner anjiyografi sonucu tedavi durumlarının cinsiyete göre dağılımı Tedavi durumları Balon anjiyoplasti Medikal tedavi Koroner bypass EPS TOPLAM X²: 11.036 ERKEK Sayı % 51 41.13 54 43.55 17 13.71 2 1.61 124 100.00 P <0.05 KADIN Sayı % 16 20.25 52 65.82 10 12.66 1 1.27 79 100.00 TOPLAM Sayı % 67 33.00 106 52.22 27 13.30 3 1.48 101 100.00 SD: 3 KAG uygulanan hastaların geneline bakıldığı zaman % 52.22’sine medikal tedavi (MT) kararı, % 33.00’na balon anjiyoplasti (PTCA) kararı, % 13.30’una koroner bypass kararı, % 1.48’ine ise elektrofizyolojik çalışma (EPS) kararı alındığı görülmektedir. Çizelgeyi cinsiyete göre inceleyecek olursak, erkek hastaların % 43.55’ine, kadın hastaların % 65.82’sine MT kararı, erkek hastaların % 41.13’üne kadın hastaların % 20.25’ine PTCA kararı, erkek hastaların % 13.71’ine, kadın hastaların % 12.66’sına koroner bypass kararı, erkek hastaların % 1.61’ine, kadın hastaların % 1.27’sine ise EPS kararı alındığı görülmektedir. KAG sonucunda alınan tedavi kararının cinsiyetler arasındaki farklılığı khi kare analiz sonucunda önemli bulunmuştur (P<0.05). KAG’nin plazma lipid seviyeleri üzerine etkili olduğu ve bu etkinin işlemden sonra en az 24 saat devam ettiğini göstermiştir. Bundan dolayı da 58 plazma lipid tayini bu periyotta ve olasıkla daha uzun bir süre ertelenmelidir (Oğuzhan vd 1999). 4.3.9 Hastaların klinik bulgularının koroner anjiyografi sonrası tedavi durumuna göre değerlendirilmesi Araştırmaya alınan 203 hastanın anjiyografi sonrası 106’sına (% 52.22) MT, 67’sine (% 33.00) PTCA, 27’sine (% 13.30) bypass ve 3’üne (% 1.48) EPS kararı alınmıştır. Hastaların klinik bulgularının KAG sonrası tedavi durumları çizelge 4.27’de ayrıntılı olarak verilmiştir. 59 Çizelge 4.27 Hastaların klinik bulgularının koroner anjiyografi sonrası tedavi durumuna göre dağılımı Klinik bulgu Sistolik Kan Basıncı ≤140 mmHg 141-154 mmHg 160 ve üstü mmHg TOPLAM Diastolik kan basıncı ≤90 mmHg 91-109 mmHg 110 ve üstü mmHG TOPLAM AKŞ düzeyi ≤120 mg/dL 121-159 mg/dL 160-200 mg/dL 201 ve üstü mg/dL TOPLAM CHOL düzeyi ≤200 mg/dL 201-239 mg/dL 240 ve üstü mg/dL TOPLAM LDL-CHOL düzeyi ≤130 mg/dL 131-159 mg/dL 160 ve üstü mg/dL TOPLAM PTCA MT Bypass EPS Toplam Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % 48 9 10 67 71.64 13.43 14.93 100.00 80 9 17 106 75.47 8.49 16.04 100.00 23 2 2 27 85.18 7.41 7.41 100.00 3 3 100.00 100.00 154 20 29 203 75.86 9.85 14.29 100.00 X2:3.800 SD:6 P>0.01 55 7 5 67 82.09 10.49 7.46 100.00 92 13 1 106 86.79 12.27 0.94 100.00 23 2 2 27 85.18 7.41 7.41 100.00 3 3 100.00 100.00 173 22 8 203 85.22 10.84 3.94 100.00 X2:6.478 SD:6 P>0.05 44 8 7 8 67 65.67 11.94 10.45 11.94 100.00 80 14 4 8 106 75.47 13.21 3.77 7.55 100.00 20 2 1 4 27 74.08 7.41 3.70 14.81 100.00 2 1 3 66.67 33.33 100.00 146 25 12 20 203 71.92 12.32 5.91 9.85 100.00 X2:7.649 SD:9 P>0.05 27 17 63 67 40.30 25.37 34.33 100.00 50 35 21 106 47.17 33.02 19.81 100.00 13 5 9 27 48.15 18.52 33.33 100.00 2 1 3 66.67 33.33 100.00 92 58 53 203 74.08 3.70 14.81 100.00 X2:7.422 SD:6 P>0.05 17 8 5 30 56.66 26.67 16.67 100.00 30 15 10 55 71.64 13.43 14.93 100.00 9 2 4 15 66.00 13.33 26.67 100.00 1 1 100.00 100.00 57 25 19 101 56.44 24.75 18.81 100.00 X2:2.394 SD:6 P>0.05 Çizelge 4.27. (devamı). Klinik bulgu HDL-CHOL düzeyi ≤35 mg/dL 40-59 mg/dL 60 ve üstü mg/dL TOPLAM TG düzeyi ≤200 mg/dL 201-239 mg/dL 240-378 mg/dL 379 ve üstü mg/dL TOPLAM PTCA MT Bypass EPS Toplam Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % 9 15 6 30 30.00 50.00 20.00 100.00 18 33 4 55 32.73 60.00 7.27 100.00 4 11 15 26.67 73.23 100.00 1 1 100.00 100.00 32 59 10 101 31.68 58.42 9.90 100.00 X2:8.239 SD:6 P>0.05 39 11 13 4 67 58.21 16.42 19.40 5.97 100.00 72 17 16 1 106 67.92 16.04 15.69 0.95 100.00 24 3 27 88.89 11.11 100.00 1 1 1 3 33.33 33.33 33.34 100.00 136 29 32 6 203 67.00 14.29 15.76 2.95 100.00 X2:23..398 SD:9 P<0.01 Çizelgenin incelebilmesi sonucunda hastaların klinik bulgularından diastolik kan basıncı, AKŞ, CHOL, LDL-CHOL, HDL-CHOL ile koroner anjiyografi sonrası tedavi durumları arasındaki farklılık istatistiksel olarak önemsiz, TG ile önemli bulunmuştur. 4.4. Hastaların Beslenme Alışkanlıkları 4.4.1. Öğün sayısı KAG uygulanan hastaların günde kaç öğün yemek yedikleri çizelge 4.28’degösterilmiştir. Çizelge 4.28 Hastaların günde kaç öğün yemek yediklerinin cinsiyete göre dağılımı Kaç öğün 2 öğün 3 öğün 4 öğün 5 ve daha fazla öğün 1 öğün TOPLAM X²: 4.275 ERKEK Sayı % 21 16.94 83 66.94 15 12.09 5 4.03 124 100.00 P>0.01 KADIN Sayı % 10 12.66 50 63.29 11 13.92 7 8.86 1 1.27 79 100.00 TOPLAM Sayı % 31 15.27 133 65.52 26 12.81 12 5.91 1 0.49 203 100.00 SD: 4 KAG uygulanan hastaların günde kaç öğün yemek yedikleri çizelge 4.28’de, % 65.52’sinin yani yarısından fazlasının 3 öğün, % 15.27’sinin ise 2 öğün yemek yedikleri görülmektedir. Çizelge cinsiyetlere göre incelendiğinde hastaların büyük çoğunluğunun 3 öğün yemek yediği (erkek % 66.94, kadın % 63.29), erkek hastaların % 16.94’ünün, kadın hastaların % 12.66’sının 2 öğün yemek yedikleri görülmektedir. 4 ve daha fazla öğün yemek yiyenlerin oranı ise erkeklerde % 16.12, kadınlarda % 24.05’tir. Yapılan çalışmalarda günlük besinleri 4 veya daha çok öğünde tüketenlerin LDL-CHOL düzeyleri, 1-2 öğünde tüketenlerden düşük bulunmuştur. Günlük alınan enerji ile doymuş, tekli doymamış, çoklu doymamış yağ asitlerinin oranları değişmeden sık aralıkla az az yeme, kilo korumada ve kan lipidlerinin denetiminde, bir-iki kez çok miktarda yemeden daha olumlu etki yapmaktadır (Baysal 1993). 62 4.4.2. Öğün atlama durumları KAG uygulanan hastaların üç ana öğünden öğün atlayıp atlamadıkları durumu çizelge 4.29’da gösterilmiştir. Çizelge 4.29. Hastaların öğün atlama durumlarının cinsiyete göre dağılımı ERKEK KADIN TOPLAM Sabah öğünü atlama Sayı % Sayı % Sayı % Evet 9 7.26 3 3.80 12 5.91 Hayır 109 87.90 74 93.67 183 90.15 Bazen 6 4.84 2 2.53 8 3.94 TOPLAM 124 100.00 79 100.00 203 100.00 X2:1.807 P>0.01 SD: 2 ERKEK KADIN TOPLAM Öğle öğünü atlama Sayı % Sayı % Sayı % Evet 16 12.90 10 12.66 26 12.81 Hayır 59 47.58 37 46.83 96 47.29 Bazen 49 38.52 32 40.51 81 29.90 TOPLAM 124 100.0 79 100.00 203 100.00 X2:0.020 P>0.01 SD: 2 ERKEK KADIN TOPLAM Akşam öğünü atlama Sayı % Sayı % Sayı % Evet 2 1.61 1 1.27 3 1.48 Hayır 16 93.55 76 96.20 192 94.58 Bazen 6 4.84 2 2.53 8 3.94 TOPLAM 124 100.00 79 100.00 203 100.00 X²: 0.727 P >0.01 SD: 2 Çizelge 4.29. incelendiği zaman sabah öğününü hastaların tamamına yakınının (% 90.15), öğle öğününü hastaların yarısına yakınının (% 47.29), akşam öğününü ise hastaların neredeyse tamamının (% 94.58) atlamadığı görülmektedir. Çizelge incelendiği zaman hastaların çoğunlukla öğle öğününü atladığı görülmektedir (% 52.71). Hastaların öğle öğünlerini atlamalarının en önemli sebebinin, sabah kahvaltılarını geç, akşam yemeklerini de erken yiyerek günde 2 öğün yemek yemeleri olarak belirlenmiştir. 63 4.4.3. Öğün atlama nedenleri KAG hastaların öğün atlama sebepleri çizelge 4.30’da verilmiştir. Çizelge 4.30. Hastaların öğün atlama nedenlerinin cinsiyete göre dağılımı Öğün atlama nedeni Öğün atlamam Zayıflamak için Canı istememe Zaman bulamama İş yaparken unutma Hastalık Dışarıda yiyememe Canı istememe+Hastalık TOPLAM X²: 10.289 ERKEK Sayı % 46 37.10 9 7.26 38 30.65 20 16.13 9 7.26 1 0.80 1 0.80 KADIN Sayı % 31 39.24 2 2.53 35 44.30 7 8.86 3 3.80 - TOPLAM Sayı % 77 37.94 11 5.42 73 35.96 27 13.30 12 5.91 1 0.49 1 0.49 - - 1 1.27 1 0.49 124 100.00 79 100.00 203 100.00 P >0.01 SD: 7 Çizelge 4.30. hastaların neden öğün atladıkları incelendiği zaman % 3.94’ünün hiç öğün atlamadığı, % 35.96’sının canı istemediği, % 13.30’unun ise zaman bulamama nedeniyle öğün atladığı görülmektedir. Cinsiyetler dikkate alındığında da hem kadın (% 44.50), hem erkeklerde (% 30.64) öğün atlama nedeni olarak ilk sırayı canı istememe, 2. sırayı zaman bulamama (erkekler % 16.13, kadınlar % 8.86) almaktadır. 4.4.4. Hastaların en çok hangi eti ve nasıl tükettiği Hastaların en çok hangi eti ve eti nasıl tükettiği çizelge 4.31’de gösterilmektedir. 64 Çizelge 4.31. Hastaların en çok hangi eti ve nasıl tükettiklerinin cinsiyete göre dağılımı En çok hangi etin tüketildiği Kırmızı et Tavuk/Hindi Balık TOPLAM X2:4.224 P<0.05 Etin nasıl tüketildiği Haşlanmış Izgara Kızartma Kebap Közleme Kavurma TOPLAM X²: 4.645 ERKEK Sayı % 37 29.84 78 62.90 9 7.26 124 100.00 SD: 2 ERKEK Sayı % 80 64.51 22 17.74 15 12.10 5 4.03 1 0.81 1 0.81 124 100.0 P>0.01 KADIN Sayı % 29 36.71 49 62.02 1 1.27 79 100.00 TOPLAM Sayı % 66 32.51 127 62.56 10 4.93 203 100.00 KADIN Sayı % 60 75.95 11 13.92 4 5.06 3 3.80 1 1.27 79 100.00 SD: 5 TOPLAM Sayı % 140 68.97 33 16.26 19 9.36 8 3.94 2 0.98 1 0.49 203 100.00 Çizelge 4.31. incelendiğinde hastaların yarısından fazlası (% 62.56) beyaz et, % 32.51’i ise kırmızı et tükettiği görülmektedir. % 4.93’lük az bir kısmı ise en çok balık etini tükettiğini belirtmiştir. Amerikan Kalp Derneği, haftada iki kez balık yenmesini, tercihen balık yağı omega-3 yönünden en zengin kaynaklar olan somon, uskumru, ringa, sardalya veya ançuez gibi yağlı balıkları önermektedir (Mccord 2002). Çizelge incelendiği zaman hastaların eti en çok haşlanmış olarak, % 68.97, % 16.26’sının ızgara, % 9.36’sının ise kızartma olarak tükettiği görülmektedir. Kırmızı et azaltılıp yerine yağı az ve çoğunlukla doymamış yağ içeren balık ve tavuk eti yenmelidir (Baysal 1989). 4.4.5. Hastaların tavuk etini tüketim şekli KAG uygulanan hastaların tavuk etini tüketim şekli çizelge 4.32’de verilmiştir. 65 Çizelge 4.32. Hastaların tavuk etini tüketim şeklinin cinsiyete göre dağılımı Tavuk tüketim şekli Hiç yemem Derili Derisiz TOPLAM X²: 0.131 ERKEK Sayı % 1 0.81 36 29.03 87 70.16 124 100.00 P >0.01 KADIN Sayı % 1 1.27 22 27.85 56 70.88 79 100.00 TOPLAM Sayı % 2 0.99 58 28.57 143 70.44 203 100.00 SD: 2 Hastaların tavuk tüketimleri çizelge 4.33. incelenecek olursa, % 0.99’u hiç tavuk yemediği, büyük bir çoğunluğunun (% 70.44) tavuğu derisiz yediği, % 28.57’sinin ise tavuğu derili tükettiği görülmektedir. KAH için tavuk eti önerilmesine karşın, en fazla yağun depolandığı derisinin yenmemesi ve pişirme yönteminin doğrusunun seçilmesi (haşlama, ızgara) önemlidir. Bunun tersi yapılacak uygulamalar beyaz etten beklenen yararın gerçekleşmesini engeller. 4.4.6. Hastaların yemeklerinde kullanılan yağ KAG uygulanan hastaların yemeklerinde en çok hangi yağı kullandıkları çizelge 4.33’de görülmektedir. Çizelge 4.33. Hastaların yemeklerinde kullanılan yağın cinsiyete göre dağılımı Hangi yağ Bitkisel sıvı yağ Zeytin yağ Katı yağ Bitkisel+zeytin yağ Bitkisel+zeytin+katı Bitkisel+katı Zeytin+katı yağ TOPLAM X²: 8.315 ERKEK Sayı % 49 39.52 5 4.03 5 4.03 18 14.52 9 7.26 32 25.80 6 4.84 124 100.00 P >0.01 KADIN Sayı % 29 36.71 5 6.33 3 3.80 4 5.06 12 15.19 23 29.11 3 3.80 79 100.00 TOPLAM Sayı % 78 38.43 10 4.93 8 3.94 22 10.80 21 10.34 55 27.09 9 4.43 203 100.00 SD: 7 Çizelge incelenecek olursa hastaların % 38.43’ünün bitkisel sıvı yağ, % 4.93’ünün zeytinyağı, % 3.94’ünün katı yağ, % 10.80’inin bitkisel sıvı yağ + zeytinyağı, % 41.86’sının ise sıvıyağ + katı yağ kullandıkları görülmektedir. 66 Hayvansal yağlarda yağ molekülleri daha fazlayken, bitkisel yağlarda doymamış yağ molekülleri vardır. Vücut doymuş yağları CHOL’e dönüştürür ve kalp sağlığı için hazırlanan diyetlerde doymuş yağın sınırlandırılmasının nedeni budur (Cicala 1999). Alınan yağın üçte ikisini sıvı yağlar (zeytin yağ, pamuk çekirdeği yağı, çiçek yağı vb) oluşturmalıdır. Hastaların büyük çoğunluğu (% 62.93) çizelgeden görüldüğü gibi, kalp sağlığı için gerekli olan bitkisel yağ tüketmektedir. Yağ asitleri içerikleri farklı tereyağı, zeytin yağ, ayçiçek yağı ve bu üç yağın karışımı ile deney hayvanlarında yapılan çalışmada, en yüksek CHOL değeri tereyağı verilen grupta gözlenmiştir (Baysal 1992). Bilgisayarlı anjiyografi tekniği ile yapılan bir çalışmada, diyetlerinin esası doymuş yağlardan zengin süt ve türevleri olan ve görünür yağ olarak tereyağı kullanan bireylerde koroner aterosklerozun hızlandığı gözlenmiştir (Baysal 1997). 4.4.7. Hastaların tuz kullanım durumu Çizelge 4.34’te KAG uygulanan hastaların yemeklerdeki tuz tercihiyle ilgili veriler verilmiştir. Çizelge 4.34. Hastaların tuz kullanım durumunun cinsiyete göre dağılımı Yemeklerdeki tuz miktarı Tuzsuz Az tuzlu Normal tuzlu Çok tuzlu TOPLAM X²: 13.217 ERKEK Sayı % 23 18.55 32 25.81 51 41.13 18 14.51 124 100.00 P<0.01 KADIN Sayı % 12 15.19 36 45.57 29 36.71 2 2.53 79 100.00 TOPLAM Sayı % 35 17.24 68 33.50 80 39.41 20 9.85 203 100.00 SD: 3 Hastaların yemeklerdeki tuz tercihleri çizelge 4.35 incelendiği zaman % 17.24’ünün tuzsuz, % 33.50’sinin az tuzlu, % 39.41’inin normal tuzlu, %9.85’inin ise çok tuzlu yediği görülmektedir. Normal tuzlu yemek yiyenlerin oranı erkekler hastalarda % 41.13, kadın hastalarda ise % 36.71’dir. Çok tuzlu yiyen erkeklerin oranı kadınlardan yaklaşık 7 kat daha 67 fazladır (erkekler % 14.51, kadınlar % 2.53). Tuz kullanımı ile cinsiyet arasındaki farklılıklar istatistiksel olarakta önemli bulunmuştur (P<0.01). 4.4.8. Hastaların ne çeşit yoğurt tükettiği KAG uygulanan hastaların yoğurt tüketipi tüketmediği ve ne çeşit yoğurt tükettiğini gösteren bulgular mutlak ve %’de sayılarla çizelge 4.35’te verilmiştir. Çizelge 4.35. Hastaların yoğurt tercihinin cinsiyete göre dağılımı Ne çeşit yoğurt tüketildiği Hiç yemem ½ yağlı Yağsız Yağlı Light TOPLAM X²: 6.377 ERKEK Sayı % 95 76.61 12 9.68 16 12.90 1 0.81 124 100.00 P>0.01 KADIN Sayı % 2 2.53 64 81.01 8 10.13 5 6.33 79 100.00 TOPLAM Sayı % 2 0.99 159 78.33 20 9.85 21 10.34 1 0.49 203 100.00 SD: 5 Çizelge 4.35. incelendiğinde açıkça görülmektedir ki hastaların yarısından fazlası (% 78.33) normal yoğurt tüketmektedir. Hastaların % 9.85’inin yağsız yoğurt, % 10.34’ünün yağlı yoğurt, % 0.49’unun ise light yoğurt tercih ettiği görülmektedir. Çizelge cinsiyetler dikkate alınarak incelendiğinde kadınların erkeklerden daha fazla oranda ½ yağlı yoğurt tükettiği (% 81.01, % 76.61), erkeklerin ise kadınlardan daha fazla yağlı yoğurt tükettiği görülmektedir (% 12.90, % 6.33). Yoğurtta yağ miktarına dikkat edilmediğinde, vücuda alınan yine hayvansal kaynaklı yağ asitleri olmaktadır. Bunun için tüm süt ürünlerinin az yağlı veya yağsız olanlarının tercih edilmesi gerekir. 4.4.9. Hastaların ne çeşit peynir tükettiği KAG uygulanan hastaların ne çeşit peynir tükettiği çizelge 4.36’da gösterilmektedir. 68 Çizelge 4.36. Hastaların peynir tercihlerinin cinsiyete göre dağılımı Ne çeşit peynir tüketildiği Hiç yemem Yağlı Yağsız ½ Yağlı Tuzsuz Light TOPLAM ERKEK Sayı % 1 0.81 30 24.18 1 0.81 69 55.65 16 12.90 7 5.65 124 100.00 KADIN Sayı % 1 1.27 13 16.45 1 1.27 37 46.85 20 25.32 7 8.86 79 100.00 TOPLAM Sayı % 2 0.98 43 21.19 2 0.98 106 52.22 36 17.73 14 6.90 203 100.00 Hastaların peynir tüketim durumları incelendiğinde % 21.19’unun yağlı, % 52.22’sinin yarım yağlı ve % 0.98’inin ise yağsız peynir yedikleri, 36 hastanın ise peynirde tuzluluk oranına dikkat ettikleri (% 17.73) görülmektedir. Hem yağ hem de tuz oranına dikkat ettiğini söyleyen hastalar “light peynir” yediklerini belirtmişlerdir ve bunların oranı % 6.90’dır. Hem erkeklerde, hem de kadınlarda peynir tercihinde ilk sırayı ½ yğlı peynirin aldığı görülmektedir (% 55.65, % 46.85). Erkeklerde ikinci sırayı yağlı peynirin aldığı (% 24.18) üçüncü sırayı tuzsuz peynirin izlediği (% 12.90), kadınlarda ise ikinci sırayı tuzsuz peynirin aldığı (% 25.2), üçüncü sırayı yağlı peynirin izlediği (% 16.45) belirlenmiştir. 4.4.10. Hastaların bazı yiyecek ve içecekleri tüketim sıklıklarının cinsiyete göre dağılımı Hastaların bazı yiyecek ve içecekleri tüketim sıklıklarının cinsiyete göre dağılımı çizelge 4.37’de gösterilmiştir. 69 Çizelge 4.37. Hastaların bazı yiyecek ve içecekleri tüketim sıklıklarının cinsiyete göre dağılımı E K E K Sayı 47 39 3 4 % 37.90 49.37 2.42 5.06 Sayı 37 20 12 7 % 29.84 25.31 9.68 8.86 Sayı 33 15 13 8 % 26.61 18.99 10.48 1.013 Sayı 4 1 9 7 % 3.23 1.27 7.26 8.86 Sayı 3 4 23 14 % 2.42 5.06 18.55 17.72 Sayı 64 39 % 51.61 49.37 Genel Toplam Sayı % 124 100 79 100 124 100 79 100 E K E K 1 30 25 0.81 24.19 31.64 2 1 27 18 1.61 1.27 2127 22.78 6 2 35 25 4.83 2.53 28.23 31.65 7 5 20 7 5.64 6.33 16.13 8.86 29 14 12 4 23.39 17.72 9.68 5.06 79 57 - 63.72 72.15 - 124 79 124 79 100 100 100 100 74 34 411 290 11.94 8.61 66.29 73.41 E K E K E K E K E K E K E K E K 14 3 79 42 112 72 17 9 91 61 2 124 79 36 19 11.19 3.80 61.29 53.16 90.32 91.14 13.71 11.39 73.39 77.22 1.61 100 100 29.03 24.05 42 17 39 33.88 21.52 31.45 24.05 5.64 5.06 12.90 18.99 9.68 5.06 39.90 16.46 48.39 40.51 45 38 6 14 4 2 20 14 13 4 62 47 24 19 36.29 48.10 4.83 17.72 3.23 2.53 16.13 17.72 10.48 5.06 50.00 59.49 19.35 24.05 8 7 1 1 6 3 6 11 2 5 6.45 8.86 0.81 1.27 4.83 3.80 4.83 13.92 1.61 6.33 8 4 1 23 16 2 5 1 2 6.45 5.06 0.81 18.55 20.25 1.61 6.33 0.81 2.53 7 10 1 3 1 1 42 22 8 10 5 3 1 2 5.64 12.66 0.81 3.80 0.81 1.27 33.88 27.85 6.45 12.66 4.04 3.80 0.81 2.53 124 79 124 79 124 79 124 79 124 79 124 79 124 79 124 79 100 100 100 100 100 100 100 100 100 100 100 100 100 100 100 100 397 215 557 330 600 382 244 169 542 333 398 220 398 220 497 292 64.03 54.43 89.83 83.54 96.77 96.71 39.35 42.78 87.42 84.30 64.19 55.70 64.19 55.70 80.16 73.92 Hergün Besinler Kırmızı Et Sosis Salam Sucuk Sakadat Tavuk Balık Hindi Yumurta Yoğurt Peynir Süt Zeytin Kuru baklagiller Ekmek Pirinç Günaşırı 7 4 16 15 12 4 47 13 60 32 Hafta 15 gün Ayda Hiç Toplam Puan Tüketim 557 330 143 100 89.93 83.54 23.06 25.32 % Çizelge 4.37. (devamı). Hergün Besinler Bulgur Makarna Sebze Meyve Börek Kurabiye Şeker Sütlü Tatlı Hamur Tatlısı Bal Reçel Pekmez Kola Meyve Suyu E K E K E K E K E K E K E K E K E K E K E K E K E K Sayı 3 4 1 1 106 68 104 67 1 18 8 110 55 4 1 1 60 23 16 9 13 3 10 4 % 2.42 5.06 0.81 1.27 85.48 86.08 83.86 84.80 0.81 14.51 10.13 88.71 69.62 3.23 0.81 1.27 48.39 29.11 12.90 11.39 10.48 3.80 8.06 5.06 Günaşırı Sayı 23 12 31 11 12 9 12 6 10 3 26 15 1 10 5 3 2 19 7 15 4 18 10 33 7 % 18.55 15.19 25.00 13.92 9.68 11.39 9.68 7.60 8.06 3.80 20.96 18.99 0.81 8.06 6.33 2.42 2.53 15.32 8.86 12.10 5.06 14.51 12.66 26.61 8.86 Hafta Sayı 47 29 47 32 5 2 4 5 33 20 39 25 1 40 17 28 7 19 13 9 5 30 17 30 18 % 37.90 36.71 37.90 40.51 4.03 2.53 3.23 6.33 26.61 25.31 31.45 31.64 0.81 32.26 21.52 22.58 8.86 15.32 16.46 7.26 6.33 24.20 21.5 24.20 22.78 15 gün Sayı 18 11 14 12 2 16 16 9 6 23 13 15 10 1 4 6 4 5 5 % 14.51 13.92 11.29 15.19 1.61 12.90 20.26 7.26 7.60 18.55 16.46 12.10 12.66 1.27 3.23 4.83 5.06 4.03 6.33 Ayda Sayı 21 17 15 11 1 1 34 25 14 14 29 25 38 21 3 7 16 5 27 18 18 16 % 16.94 21.52 12.10 13.92 0.81 0.81 27.42 31.64 11.29 17.72 23.39 31.64 30.64 26.58 2.42 8.86 12.90 6.33 21.78 22.78 14.51 20.26 Hiç Sayı 12 10 16 12 1 1 30 15 18 11 12 24 18 19 39 38 23 28 64 56 30 27 28 29 % 9.68 12.66 12.90 15.19 0.81 1.27 24.20 18.99 14.51 13.92 9.67 30.38 14.51 24.05 31.45 48.10 18.55 35.44 51.61 70.89 24.20 34.18 22.59 26.71 Genel Toplam Sayı % 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 Toplam Puan % Tüketim 335 174 313 180 594 382 585 374 210 129 343 201 557 275 255 122 169 75 436 191 191 81 266 132 300 128 54.03 44.05 50.48 45.56 95.81 96.71 94.35 94.68 33.87 32.66 55.32 50.89 89.84 69.62 41.13 30.89 27.26 18.99 70.32 48.35 30.81 20.51 42.90 33.42 48.39 32.40 Çizelge 4.37. (devamı). Hergün Besinler Türk Kahvesi Nescafe Çay Bitki Çayı Kuruyemiş Çikolata E K E K E K E K E K E K Sayı 5 9 13 1 54 60 3 5 12 8 3 - % 4.03 11.39 10.48 1.27 43.55 75.95 2.42 6.33 9.68 10.13 2.42 - Günaşırı Sayı 13 6 9 5 43 15 3 23 13 4 5 % 10.48 7.60 7.26 6.33 34.68 18.98 2.42 18.55 16.46 3.23 6.33 Hafta Sayı 17 5 15 7 12 1 1 33 11 13 8 % 13.71 6.33 12.10 8.86 9.68 1.27 0.81 26.61 13.92 10.48 10.13 15 gün Sayı 7 2 4 3 12 1 2 13 4 7 3 % 5.65 2.53 3.23 3.80 12.68 1.27 1.61 10.48 5.06 5.64 3.80 Ayda Sayı 23 15 14 12 12 21 30 25 % 18.55 18.99 11.29 15.19 9.68 26.58 24.19 31.64 Hiç Sayı 59 42 69 51 3 2 115 74 31 22 67 38 % 47.58 53.16 55.64 64.55 2.41 2.53 92.74 93.67 25.00 27.85 54.04 48.10 Genel Toplam Sayı % 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 124 100 79 100 Toplam Puan % Tüketim 165 103 168 64 502 300 34 25 289 154 114 75 26.61 26.07 27.09 16.20 80.96 92.40 5.48 6.32 46.61 38.99 18.39 18.39 Koroner anjiyografi uygulanan hastaların et ve et ürünleri tüketimlerine bakıldığında kırmızı eti her gün yeme oranın kadınlarda erkeklerden daha fazladır (% 49.37 - % 37.90). Sosis, sucuk ve salamın en çok tüketim oranı ayda bir kadınlarda % 17.72, erkeklerde % 18.55, hiç yemeyenlerin oranı ise kadınlarda % 49.37, erkeklerde % 51.61’dir. Sakadat hiç yemeyenlerin oranı ise yarıdan fazladır (kadınlarda % 72.15, erkeklerde % 63.72). Hastaların en çok haftada bir beyaz et tükettiği görülmektedir (Kadınlarda % 31.65, erkeklerde % 28.23). Et ve et ürünleri her gün tüketilme durumuna göre alınan yüzde tüketim puanına bakıldığında en fazla puan kırmızı ettedir (Kadınlarda% 83.54, erkeklerde % 89.93). Hastaların süt ve süt ürünlerinden yumurtayı en çok haftada bir yedikleri (kadınlarda % 48.10, erkeklerde % 36.29’dur). Yoğurdu en çok yeme oranı kadınlarda % 53.16, erkeklerde % 61.29 ile hergündür. Peynir kadınlarda % 91.14, erkeklerde % 90.32 oranı ile hergün tüketilmektedir. Sütte ise en çok tüketim kadınlarda % 20.25, erkeklerde % 18.55 oranı ile ayda birdir. Süt ve süt ürünlerine bakıldığı zaman her gün tüketilme durumuna göre alınan yüzde tüketim oranı en fazla olan peynirdir (Kadınlarda 96.71, erkeklerde % 96.77). Kurubaklagiller kadınlarda % 59.49, erkeklerde % % 50.00 oranı ile en çok haftada bir tüketilmektedir. Tahıl ürünlerinden ekmek bütün hastalarda her gün tüketilmekte (kadın ve erkeklerde % 100), pirinç kadınlarda % 40.51, erkeklerde % 48.39 oranıyla en çok iki günde bir, bulgur en çok haftada bir yenmektedir (Kadınlarda % 36.71, erkeklerde % 37.90). makarna kadınlarda % 40.51, erkeklerde % 77.90 oranıyla en çok haftada bir tüketilmektedir. Tahıl ürünlerinde her gün tüketilme durumuna göre alınan yüzde tüketim oranı en fazla olan kadınlarda % 73.92, erkeklerde % 80.16 oranıyla pirinçtir. Sebze ve meyvenin hastalar tarafından en fazla hergün tüketildiği görülmektedir. Her gün sebze tüketimi kadınlarda % 86.08, erkeklerde % 85.48, her gün meyve tüketimi kadınlarda % 84.80, erkeklerde % 83.86’dır. Hastaların hamur işlerinden en çok kurabiyeyi tercih ettikleri belirlenmiştir. Kurabiyeyi kadınlar % 31.64, erkekler % 31.45 oranı ile en çok haftada bir tüketmektedirler. Börek tüketimi kadınlarda % 31.64, erkeklerde % 27.42 oranı ile ayda birdir. 73 Şeker kadınlarda % 69.92, erkeklerde % 88.71 oranı ile hergün tüketilmektedir. Tatlı yeme tercihlerine bakıldığı zaman en çok sütlü tatlıyı tercih ettikleri görülmüştür. Kadınlar % 31.64 oranı ile ayda bir, erkekler % 32.26 oranı ile haftada bir tüketmektedir. Bal, reçel tüketimine bakıldığında kadınların % 35.44 oranı ile hiç yemedikleri, erkeklerin % 48.39’unun ise hergün yedikleri görülmektedir. İçecek tüketimine bakıldığında kadınların % 75.95’inin, erkeklerin ise % 43.55’inin hergün çay içtikleri görülmektedir. Türk kahvesini kadınların % 53.16’sının, erkeklerin % 47.58’inin hiç içmediği, nescafeyi kadınların % 64.55’inin, erkeklerin % 55.64’ünün hiç içmediği, bitki çayını ise kadınların % 93.67’sinin, erkeklerin % 92.74’ünün hiç içmedikleri görülmektedir. Her gün tüketilme durumuna göre alınan yüzde tüketim oranına göre değeri yüksek olan içecek çaydır (Kadın % 92.40, erkek % 80.96). Kuruyemişi kadınların % 27.85 oranı ie hiç yemedikleri, erkeklerin % 26.61’inin ise haftada bir tükettikleri görülmüştür. Hastaların yarısından fazlası çikolatayı hiç yememektedir (Kadınlar % 48.10, erkekler % 54.04). 4.4.11. Hastaların klinik bulguları ile şişmanlık durumları ve bazı beslenme alışkanlıklarının değerlendirilmesi Bu bölümde hastaların sistolik ve diastolik kan basınçları ile şişmanlık durumu ve tuz kullanma miktarları, LDL-CHOL, TG ve total kolesterol değerleri ile şişmanlık durumu, et, yağ, yoğurt, peynir tercihleri ve tavuğu derili yiyip yemedikleri arasındaki ilişkiler çizelge 4.38., 4.39., 4.40., ve 4.41’de verilmiştir. 74 Çizelge 4.38. Hastaların şişmanlık durumunun ve tuz kullanımlarının sistolik ve diastolik kan basıncı değerlerine göre dağılımı Sistolik Kan Basıncı Şişmanlık Var Yok TOPLAM Tuz miktarı Tuzsuz Az Tuzlu Normal tuzlu Çok tuzlu TOPLAM Dastolik Kan Basıncı Şişmanlık Var Yok TOPLAM Tuz miktarı Tuzsuz Az Tuzlu Normal tuzlu Çok tuzlu TOPLAM <140mmHg Sayı % 110 44 154 71.43 28.57 100.00 29 18.83 48 31.17 61 39.61 16 10.39 154 100.00 <90 mmHg Sayı % 141-154 mmHg Sayı % 15 5 20 75.0 25.0 100.00 2 10.00 6 30.00 11 55.00 1 5.00 20 100.00 91-109 mmHg Sayı % 160 ve üstü mmHg Sayı % 23 6 29 79.31 20.69 100.00 4 13.79 14 48.28 8 27.59 3 10.34 29 100.00 110 ve üstü mmHg Sayı % TOPLAM Sayı % 148 55 203 72.91 27.09 100.00 35 17.24 68 33.50 80 39.41 20 9.85 203 100.00 TOPLAM Sayı % X2:0.817 SD:2 P>0.01 X2:6.041 SD:6 P>0.01 123 50 173 71.10 28.90 100.00 19 3 22 86.36 13.64 100.00 6 2 8 75.00 25.00 100.00 148 55 203 72.91 27.09 100.00 X2:2.321 SD:2 P>0.01 32 55 69 17 173 18.50 31.79 39.88 9.83 100.00 2 12 6 2 22 9.09 54.55 27.27 9.09 100.00 1 1 5 1 8 12.5 12.5 62.5 12.5 100.00 35 68 80 20 203 17.24 33.50 39.41 9.85 100.00 X2:7.207 SD:6 P>0.01 Çizelge 4.38 incelendiğinde sistolik kan basıncı bulgusu ≤ 140 mm Hg’nın altında olan 154 hastanın % 71’inin, 141-159 mm Hg kan basıncına sahip 20 hastanın % 75’inin, 160 mm Hg ve üstü mm Hg kan basıncına sahip 29 hastanın ise % 79.31’inin şişman olduğu görülmektedir. Yine aynı çizelgeden, kan basıncı ≤ 140 mm Hg’nın altındaki hastaların % 50’sinin, 141-159 mm Hg kan basıncına sahip olanların % 40’ının, kan basıncı 160 ve üstü mm Hg sahip olanların ise % 62.07’sinin tuzsuz ve az tuzlu yediği görülmektedir. Normal tuzlu yediğini söyleyen hastalarında yemeklerinin uygun tuz oranında olmadığı düşünüldüğünde koroner anjiyografi olan hastaların tuz konusunda çok dikkatli olmadıkları ortaya çıkmaktadır. Normal tuzlu ve tuzlu yiyenlerin oranı ise sırası ile % 50.00, % 60.00 ve % 37.93 olarak belirlenmiştir. Diastolik kan basınçlarına göre hastaların şişmanlık ve tuz kullanma durumu incelendiğinde benzer sonuçlar görülmektedir. Kan basıncı ≤ 90 mm Hg olan 173 hastanın % 71.10’u, kan basıncı 91-109 mm Hg olan 22 hastanın % 86.36’sı, kan basıncı 110 ve üstü mm Hg olan 8 hastanın % 75’i şişmandır. Tuzsuz ve az tuzlu yiyen hastaların % 50.29’u ≤ 90 mm Hg kan basıncına, % 63.64’ü 91-109 mm Hg kan basıncına, % 25’i ise 110 ve üstü mm Hg kan basıncına sahiptir. Oysa ki, fazla tuz alımı vücutta kan hacmini ve hücre dışı sıvı hacmini artırır, böylece kan basıncını yükseltir. Buda hipertansiyona neden olarak KKH riski oluşturur. 76 Çizelge 4.39. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıklarının LDL-CHOL değerlerine göre dağılımı. LDL-CHOL Şişmanlık Var Yok TOPLAM Et Tercihi Kırmızı et Tavuk-Hindi Balık TOPLAM Tavuk Hiç Derili Derisiz TOPLAM <130 mmHg Sayı % 131-159 mmHg Sayı % 160 ve üstü mmHg Sayı % TOPLAM Sayı % 42 15 57 73.68 26.32 100.00 16 9 25 64.00 36.00 100.00 13 6 19 68.42 31.58 100.00 71 30 101 70.30 29.70 100.00 X2:0.820 SD:2 P>0.01 22 31 4 57 38.60 54.39 7.01 100.00 1 22 2 25 4.00 88.00 8.00 100.00 5 12 2 19 26.32 63.16 10.53 100.00 28 65 8 101 27.72 64.36 7.92 100.00 X2:10.798 SD:4 P<0.05 14 43 57 24.56 75.44 100.00 6 19 25 24.00 76.00 100.00 4 15 19 21.05 78.95 100.00 24 77 101 23.76 76.24 100.00 X2:0.908 SD:2 P>0.01 Çizelge 4.39. (devamı) LDL-CHOL Yağ tercihi Bitkisel yağ Zeytin yağ Katı yağ Bitkisel+Zeytin Bitk+Zeyt+Katı Bitkisel+Katı Zeytin+Katı TOPLAM Yoğurt Tercihi Hiç yemem ½ Yağlı Yağsız Yağlı Light TOPLAM Peynir tercihi Hiç yemem Yağlı Yağsız ½ Yağlı Tuzsuz Light TOPLAM <130 mmHg Sayı % 131-159 mmHg Sayı % 160 ve üstü mmHg Sayı % TOPLAM Sayı % 22 3 2 7 8 13 2 57 38.60 5.26 3.51 12.28 14.04 22.80 3.51 100.00 10 1 2 4 7 1 25 40.00 4.00 8.00 16.00 28.00 4.00 100.00 5 1 4 2 7 19 26.32 5.26 21.05 10.53 36.84 100.00 37 5 2 13 14 27 3 101 36.63 4.95 1.98 12.87 13.86 26.73 2.97 100.00 X2:5.103 SD:12 P>0.01 45 7 5 57 78.95 12.28 8.77 100.00 19 3 3 25 76.00 12.00 12.00 100.00 15 1 3 19 78.95 5.26 15.79 100.00 79 11 11 101 78.22 10.89 10.89 100.00 X2:1.385 SD:4 P>0.01 1 9 35 8 4 57 1.75 15.79 61.40 14.04 7.02 100.00 6 1 13 4 1 25 24.00 4.00 52.00 16.00 4.00 100.00 3 1 8 7 19 15.79 5.26 42.11 36.84 100.00 1 18 2 56 19 5 101 0.99 17.82 1.98 55.45 18.81 4.95 100.00 X2:10.748 SD:10 P>0.01 Çizelge 4.39’da LDL-CHOL değerleri ile hastaların şişmanlık, et, yağ, yoğurt, peynir tercihleri ile tavuğu yeme şekilleri arasındaki ilişki gösterilmiştir. Çizelgeye göre LDL-CHOL düzeyleri sınırda ve yüksek riskli olan (131-159 mg/dL-160 ve üstü mg/dL) 34 hastanın 29’u şişmandır (% 85.29). Sınırda LDL-CHOL düzeyine sahip hastaların % 4’ü kırmızı et, % 88’i beyaz et, % 8’i balık tercih ederken, riskli düzeye sahip hastaların % 26.32’si kırmızı et, % 63.16’sı beyaz et, % 10.53’ü balık tercih etmektedir. Bu durum istatistiksel olarak da önemli bulunmuştur (P<0.05). Hastalara tavuk yediklerinde derisini ayırıp ayırmadıkları sorulduğunda, hangi LDL-CHOL düzeyine sahip olurlarsa olsunlar büyük çoğunluğunun “derisiz” tavuk tercih ettiği belirlenmiştir (sırası ile % 75.44, % 76.00, % 78.95). Bu durum oldukça sevindiricidir. LDL-CHOL düzeyleri ile yağ tercihleri arasındaki ilişki yine aynı çizelgeden izlenebilir. Normal LDL-CHOL düzeyine sahip hastaların % 56.14’ü, sınırda LDL-CHOL düzeyine sahip hastaların % 48’i, riskli LDLCHOL düzeyine sahip hastaların % 52.63’ü sıvı yağ kullanmaktadır. Sadece katı yağ kullandığını söyleyen normal LDL-CHOL düzeyine sahip % 3.51 oranında 2 hasta vardır. Bunun dışındakiler ise katı yağı diğer sıvı yağlarla karışık olarak kullandığını belirtmiştir. Üç LDL-CHOL düzeyindeki hastaların ilk sıradaki yoğurt tercihi “yarım yağlı yoğurt” yönündedir (% 78.95, % 76, % 78.95). Bu çizelgede dikkat çekici olan riskli LDL-CHOL düzeyine sahip hastalarda 2. tercihin “yağlı yoğurt” olmasıdır (% 15.79). Oysaki yoğurttan alınan yağda hayvansal kaynaklı yani doymuş yağ asidi içermektedir. Süt ve süt ürünlerinden alınan yağ miktarına da dikkat etmek gerekir. Peynir tercihlerinde de yoğurtta olduğu gibi üç LDL-CHOL düzeyindeki hastaların ilk sıradaki peynir tercihi yarım yağlı peynir yönündedir (% 61.40, % 52.00, % 42.11). Burada dikkat çekici olan riskli LDL-CHOL düzeyine sahip hastalarda 2. tercihin tuzsuz peynir yönünde olmasıdır (% 36.84) ki bu da sevindirici bir durumdur. 79 Çizelge 4.40. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıklarının TG değerlerine göre dağılımı TRİGLİSERİD Şişmanlık Var Yok TOPLAM Et tercihi Kırmızı et Tavuk-Hindi Balık TOPLAM Tavuk Hiç Derili Derisiz TOPLAM <200 mmHg Sayı % 201-239 mmHg Sayı % 240-378 mmHg Sayı % 379 ve üstü mmHg Sayı % TOPLAM Sayı % 94 42 136 69.12 30.88 100.00 25 4 29 86.21 13.79 100.00 24 8 32 75.00 25.00 100.00 5 1 6 83.33 16.67 100.00 148 55 203 72.91 27.09 100.00 X2:3.987 SD:3 P>0.01 46 86 4 136 33.82 63.24 2.94 100.00 10 16 3 29 34.48 55.17 10.35 100.00 8 21 3 32 25.00 65.63 9.37 100.00 2 4 6 33.33 66.67 100.00 66 127 10 203 32.51 62.56 4.93 100.00 X2:5.388 SD:6 P>0.01 1 39 96 136 0.74 28.68 70.58 100.00 8 21 29 27.59 72.41 100.00 1 10 21 32 3.13 31.25 65.62 100.00 1 5 6 16.67 83.33 100.00 2 58 143 203 0.99 28.57 70.44 100.00 X2:2.570 SD:6 P>0.01 Çizelge 4.40. (devamı) TRİGLİSERİD Yağ tercihi Bitkisel Yağ Zeytin yağ Katı Yağ Bitk+Zeytin Bitk+Zeyt+Katı Bitkisel+Katı Zeytin+Katı TOPLAM Yoğurt tercihi Hiç yemem ½ Yağlı Yağsız Yağlı Light TOPLAM Peynir Tercihi Hiç yemem Yağlı Yağsız ½ Yağlı Tuzsuz Light TOPLAM <200 mmHg 201-239 mmHg 240-378 mmHg 379 ve üstü mmHg Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % 56 4 3 14 16 37 6 136 41.18 2.94 2.21 10.29 11.76 27.21 4.41 100.00 6 2 4 6 2 7 2 29 20.69 6.90 13.79 20.69 6.90 24.13 6.90 100.00 14 3 1 1 3 9 1 32 43.75 9.38 3.12 3.12 9.38 28.13 3.12 100.00 2 1 1 2 6 1 106 14 15 136 0.74 77.94 10.29 11.03 100.00 27 1 1 29 93.10 3.45 3.45 100.00 1 22 4 4 1 32 3.13 68.74 12.5 12.5 3.13 100.00 2 29 1 73 22 9 136 1.47 21.32 0.73 53.68 16.18 6.62 100.00 4 1 16 5 3 29 13.79 3.45 55.17 17.24 10.35 100.00 10 13 7 2 32 31.25 40.62 21.88 6.25 100.00 TOPLAM Sayı % 33.33 16.67 16.67 33.33 100.00 78 10 8 22 21 58 9 203 38.42 4.93 3.94 10.84 10.34 27.09 4.43 100.00 X2:22.478 SD:18 P>0.01 4 1 1 6 66.66 16.67 16.67 100.00 2 159 20 21 1 203 0.99 78.33 9.84 10.34 0.49 100.00 X2:12.067 SD:12 P>0.01 4 2 6 66.67 33.33 100.00 2 43 2 106 36 14 203 0.99 21.18 0.99 52.22 17.73 6.89 100.00 X2:10.221 SD:15 P>0.01 Çizelge 4.40’da hastaların trigliserid düzeyleri ile şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıkları arasındaki ilişki özetlenmiştir. TG düzeyi ≤ 200 mg/dL olanlar normal, 201-239 mg/dL arasında olanlar sınırda, 240-378 mg/dL arsında olanlar riskli, 379 ve üstü mg/dL olanlar ise yükske riskl, grup olarak değerlendirilmiştir. Bu düzeyler dikkate alınarak hastaların şişmanlık durumları değerlendirildiğinde, tüm düzeylerde şişmanların daha fazla oranda olduğu görülmektedir (sırası ile % 69.12, % 86.21, % 75, % 83.33). Et tercihlerine bakıldığında beyaz et tercihinin normal değere sahip hastalarda % 63.24, sınırda değere sahip olanlarda % 55.17, riskli değere sahip olanlarda ise % 65.63, yükske riskli değere sahip olanlarda ise % 66.67 olduğu görülmektedir. İkinci sıradaki tercih ise kırmızı et yönündedir. Oysaki balıkta ve balık yağında bulunan çoklu doymamış yağ asitlerinin olumlu etkilerinden dolayı diyette daha fazla yer bulması gereklidir. Tavuğun derili ya da derisiz yenip yenmediği çizelgeden incelendiğinde tüm gruplarda derisiz yiyenlerin fazla olduğu görülmektedir (sırası ile % 70.58, % 72.41, % 65.62, % 83.33). Fakat sınırda riskli ve çok riskli TG değerine sahip hastalarda % 27.59, % 16.67 ve % 28.57 oranında tavuğu derili olarak yiyenlerin bulunması düşündürücüdür. Normal TG değerine sahip 136 hastanın % 54.41’i, sınırda TG değerine sahip 29 hastanında % 48.28’i, riskli TG değerine sahip 32 hastanında % 56.25’i ve yüksek riskli TG değerine sahip 6 hastanında % 54.19’u sıvı yağ (bitkisel yağ, zeytinyağ, bitkisel + zeytin yağ) tercih etmektedir. Bu hastaların yoğurt tercihlerinde ilk sırayı yarım yağlı yoğurt (sırası ile; % 77.94, % 93.10, % 68.74, % 66.66) ikinci sırayı ise birbirleriyle hemen hemen aynı oranlara sahip yağsız ve yağlı yoğurt almaktadır. Light yoğurt yediğini söyleyen bir hasta riskli TG grubunda yer almaktadır. Peynir tercihinde de ilk sırayı yarım yağlı peynir almaktadır (sırası ile % 53.68, % 55.17, % 40.62, % 66.67). İkinci sırada ise yağlı peynir yer almaktadır (sırası ile % 21.32, % 13.79, % 31.25). Burada dikkat çeken nokta hastaların yarım yağlı peynirden sonra yağlı peyniri tercih etmesidir. 82 Çizelge 4.41. Hastaların şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıklarının CHOL değerlerine göre dağılımı CHOL Düzeyi Şişmanlık Var Yok TOPLAM Et tercihi Kırmızı et Tavuk-Hindi Balık TOPLAM Tavuk Hiç Derili Derisiz TOPLAM <200 mmHg Sayı % 201-239 mmHg Sayı % 240 ve üstü mmHg Sayı % TOPLAM Sayı % 67 25 92 72.83 27.17 100.00 42 16 58 72.41 27.59 100.00 39 14 53 73.58 26.42 100.00 148 55 203 72.91 27.09 100.00 X2:0.02 SD:2 P>0.01 34 54 4 92 36.96 58.70 4.34 100.00 16 41 1 58 27.59 70.69 1.72 100.00 16 32 5 53 30.19 60.38 9.43 100.00 66 127 10 203 32.51 62.56 4.93 100.00 X2:5.408 SD:4 P>0.01 23 69 92 25.00 75.00 100.00 2 18 38 58 3.45 31.03 65.52 100.00 17 36 53 32.08 67.92 100.00 2 58 143 203 0.99 28.57 70.44 100.00 X2:6.280 SD:4 P>0.01 Çizelge 4.41. (devamı) CHOL Düzeyi Yağ Tercihi Bitkisel Yağ Zeytin yağ Katı Yağ Bitk+Zeytin Bitk+Zeyt+Katı Bitkisel+Katı Zeytin+Katı TOPLAM Yoğurt tercihi Hiç yemem ½ Yağlı Yağsız Yağlı Light TOPLAM Peynir Tercihi Hiç yemem Yağlı Yağsız ½ Yağlı Tuzsuz Light TOPLAM <200 mmHg Sayı % 201-239 mmHg Sayı % 240 ve üstü mmHg Sayı % TOPLAM Sayı % 44 4 2 9 8 21 4 92 47.83 4.35 2.17 9.78 8.69 22.83 4.35 100.00 18 1 5 5 7 19 3 58 31.03 1.72 8.62 8.62 12.07 32.76 5.17 100.00 16 5 1 8 6 15 2 53 30.19 9.43 1.89 15.09 11.32 28.30 3.77 100.00 78 10 8 22 21 55 8 203 38.42 4.93 3.94 10.84 10.34 27.09 4.43 100.00 X2:15.012 SD:12 P>0.01 1 67 12 11 1 92 1.09 72.83 13.04 11.96 1.09 100.00 51 2 5 58 87.93 3.45 8.62 100.00 1 41 6 5 53 1.89 77.36 11.32 9.43 100.00 2 159 20 21 1 203 0.99 78.33 9.84 10.34 0.49 100.00 X2:7.191 SD:8 P>0.01 2 18 51 14 7 92 2.17 19.57 55.43 15.22 7.61 100.00 12 1 34 7 4 58 20.69 1.72 58.62 12.07 6.90 100.00 13 1 21 15 3 53 24.53 1.89 39.62 28.30 5.66 100.00 2 43 2 106 36 14 203 0.99 21.18 0.99 52.22 17.73 6.89 100.00 X2:11.627 SD:10 P>0.01 Son çizelgede de şişmanlık durumu ve bazı beslenme alışkanlıkları ile CHO değerleri arsındaki ilişki gösterilmektedir. Çizelge incelendiğinde, hastaların şişmanlık durumu daha fazladır ve ≤ 200 mg/dL CHOL değerine sahip olan 92 hastanın % 72.83’ü, 201-239 mg/dL CHOL değerine sahip olan 58 hastanın % 72.41’i, 240 ve üstü mg/dL CHOL değerine sahip olan 58 hastanın % 72.41’i, 240 ve üstü mg/dL CHOL değerine sahip olan 53 hastanın % 73.58’i şişmandır. Normal CHOL değerine sahip olan hastalar (≤ 200 mg/dL), % 58.7 oranıyla beyaz eti, % 36.96 oranıyla kırmızı eti, % 4.34 oranıyla balık etini tercih etmektedir. Bu sıralama sınırda (201-239 mg/dL) ve yüksek riskl, (240 ve üstü mg/dL) CHOL değerine sahip hastalarda darlık var. değişmektedir (sırası ile % 70.69 - % 27.59 - % 1.72, % 60.38 - % 30.19 - % 9.43). Yine aynı çizelgeden tavuğu derisiz yiyenlerin oranının tüm gruplarda derili yiyenlere göre fazla olduğu görülmektedir (sırası ile % 75.0, % 65.52, % 67.92). Yinede derili yemeği ttercih edenlerin göz ardı edilemeyecek kadar fazladır (sırası ile % 25, % 31.03, % 32.08). Yağ tercihinde, normal CHOL değerlerine sahip olan grupta sıvı yağ kullananlar % 61.96’dır. Katı yağ tek başına veya sıvı yağlarla karışık kullananlar ise % 38.04’dür. Sınırda CHOL değerine sahip olanlarda bu oranlar % 41.37, % 58.63’dür. Riskli grupta ise bu oranlar % 54.71, % 45.29 olarak belirlenmiştir. Daha dikkatli olması gereken gruplarda sıvı yağ kullanımı normal CHOL değerine sahip gruptan daha düşük olduğu görülmektedir. Bu durum dikkat çekicidir. Hastaların CHOL değerlerine göre yoğurt tercihleri incelendiğinde normal CHOL değerine sahip olanların % 72.83’ü, sınırda CHOL değerine sahip olanların % 87.93’ü, riskli CHOL değerine sahip olanların % 77.36’sı nın yarım yağlı yoğurt tercih ettikleri görülmektedir. Bunu normal CHOL değerine sahip grupta % 13.04 oranı ile yağsız yoğurt tercihi izlerken, sınırda CHOL değerine sahip grupta % 8.62 oranıyla yağlı yoğurt tercihi, riskli CHOL değerine sahip grupta % 11.32 oranı ile yağız yoğurt tercihi izlemektedir. Peynir tercihlerinde yarım yağlı peynir ilk sırada yer almaktadır (% 55.43, % 58.62, % 39.62). Bu çizelgede de dikkat çeken nokta hastaların yarım yağlı peynirden sonra tercih ettikleri yağlı peynirdir (sırası ile % 19.57, % 20.69, % 24.53). Bu durum ise beslenme açısından tercih edilen bir durum değildir. 85 5. ÖERİLER Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sağlık sorunları incelendiğinde koroner kalp hastalıkları ölüm nedenlerinin başında gelmektedir. Koroner kalp hastalığının oluşmasında genetik faktörlerin yanında beslenme alışkanlıkları da çok önemlidir. Gelişmekte olan toplumlarda yaşam standardının artması, insanların fast food gıda tüketimine yönelmesiyle doğal beslenme alışkanlıklarından uzaklaşılması sonucu koroner kalp hastalıklarında hızla bir artış görülmüştür. Kişilerin boya göre en uygun ağırlığa gelmesi yeterli ve dengeli beslenmeyle olur. Kişiye doğru beslenme alışkanlıkları kazandırılarak, harcanan enerji kadar enerji alımına özen göstererek beden kitle indeksini 20-25 arasında tutmak gereklidir. Diyette doymuş yağı azaltarak tekli ve çoklu doymamış yağları artırmak, çoklu doymamış yağlardan daha çok n-6 grubunu içerenlerin yanında, n-3 grubunu içerenlere de yer vermek ve antioksidantlar ve folik asitten zengin besinlere çokça yer vermek gerekmektedir. Doymuş yağ sadece tereyağı, iç yağı ve katı margarin demek değildir. Tam yağlı süt, yoğurt ve peynir ile kırmızı et ürünleri, derili tavuk eti ve sakatatlar da diyette sınırlanmalıdır. Tavuk ve hindinin derisiz beyaz eti ve balık eti tercih edilir. Bir öğünde bu etlerden yenirse diğer öğünde kurubaklagilli yemeklerden yenilmesi uygun olur. Diyette antioksidantlar ve folik asitten zengin başta çiğ yenen narenciye, domates ve yeşillikler olmak üzere taze sebze ve meyve bolca yer almalıdır. Yılın 7-8 ayında her öğünde bir portakal veya benzeri, 4-5 ayında domates yenebilir, buna ek olarak öğünlerin birinde yeşilliklerden (marul, lahana, havuç, roka, tere, maydanoz, vb.) yapılan salata yer almalıdır. Tahıllardan E vitamini ve folik asidi nispeten daha çok içeren tam buğday veya çavdar karışımı undan yapılan esmer ekmek ve bulgur tercih edilmelidir. Şişmanlık sorunu olmayanlar E vitamini ve magnezyumdan zengin ceviz, fındık, fıstık gibi yiyeceklerden alabilirler. Bu yiyeceklerin yağlı peynirlere tercih edilmesi uygun olur. Böyle bir diyet uygulandığında ek vitamin almaya gerek yoktur. Balıkta bulunan omega-3 yağı nedeniyle kan damarları gevşek tutulur, bu da koroner kalp hastalığı oluşmamasına yardımcı olur. Balık tüketimi olmayanların balık yağı kapsülü almaları uygundur. Et, tavuk, balık, yağlı 86 peynir yenmediğinde yumurta yenebilir. Yumurta sebzelerle ve tahıllarla birlikte alınmalıdır. Tahıllar, baklagiller ve sebze yemeklerinde zeytinyağıbitkisel sıvı ve yumuşak margarin kullanılır. Her türlü et yemeğine yağ konmaz, çok az et olursa zeytinyağı ve bitkisel sıvı yağ kullanılır. Günlük öğün sayısı 3 ana öğün + 2 ana öğün şeklinde olmalıdır. Öğün atlamaya dikkat edilmek suretiyle öğünlerde beyaz et, süt ve süt ürünleri, sebze, meyve tahıllarının bulunmasına dikkat edilmelidir. Kola ve kafeinli içeceklerden uzak durulmalı, kuruyemişin ise az tüketilmesi gerekmektedir. Koroner kalp hastalığı için en büyük risk faktörlerinden biri sigaradır. Halen toplumumuzda çok yaygın olan sigara kullanımının yaygın halk eğitimi ve caydırıcı politikalarla azaltılması gerekir. Koroner kalp hastalığı son yıllarda genç nüfusta da görülmektedir. Bu nedenle kişilere günlük yaşantılarında fiziksel aktivitiye yer vermelerinin önemli olduğu bilinci yerleştirilmelidir. Kişilerin kendi lipid ve kan basıncı değerlerini bilmeleri ve belirli aralıklarla kontrol ettirmeleri, kalp sağlığı açısından yardımcı olacaktır. 87 KAYAKLAR Akgül, D. ve Köksal, G. 1999. Hiperlipoproteinemili çocuklarda hayvansal proteinin bir kısmının soya proteini ile değiştirilmesinin kan lipidleri üzerine etkisi. Beslenme ve diyet dergisi, 28(1); 1-15. Akman, B. ve Kaftan, A. 1999. Kadınlarda kolesterol risk faktörü müdür?. İlaç ve Tedavi Dergisi. 12(9); 524-526 Aktaş, N. 1979. Hollanda’daki Türk işçi ailelerin beslenme alışkanlıklarını etkileyen faktörler üzerine bir araştırma. Yayınlanmamış doktora tezi. Ankara Üniversitesi. Ankara Albrink, M.J ve Ullrich, İ.H. 1987. Yüksek karbonhidratlı diyet alan erkeklerde diyet sakarozu ile posanın serum lipidleri üzerine etkisi. Beslenme ve Diyet Dergisi. 16(1); 108 Anonim, 1983. Kalp Fizyolojisi. Gelişim Hachette, Gelişim basım ve yayım, 4990s., İstanbul. Ariyo, A.A., illablenca, A.C. 2002. Estrogens and lipids. Delivery asp?. Deliveryoption =Citation + with + formatted + fulltest & estimate= & reload= & deliver 26/2/2003 Ayar, A. 2001. Bakanlıkların merkez teşkilatlarında çalışan erkeklerde obezite (şişmanlık) durumu ve etkileyen etmenler. Yüksek Lisans Tezi. Ankara Üniversitesi, Ankara Başar, E. 2000. Pasif sigara içiminin kardiyak etkileri. Türk kardiyoloji Derneği Arşivi. 28(4); 239-244 Baysal, A. 1989. Kan lipidlerinin damar sertliğinin oluşumundaki etkileri ve korunmak için öneriler. Beslenme ve Diyet dergisi. 18(1); 7-9 Baysal, A. 1992. Diyet yağları ve sağlığımız. Beslenme ve diyet dergisi, 21(2); 5-16. Baysal, A. 1993. Şişmanlık diyet yağları, kan lipitleri ve koroner kalp hastalıkları etkileşimi, Şişmanlık çeşitli hastalıklarla etkileşimi ve diyet tedavisinde bilimsel uygulamalar (Derleyen: P. Arslan). Türk Diyetisyen Derneği Yayını:4, 58-65. Baysal, A. 1996a. Beslenme. Hatipoğlu yayınevi. 494s., Ankara. Baysal, A. 1996b. Trans yağ asitleri ve koroner kalp hastalığı riski. Beslenme ve Diyet Dergisi, 25(2); 1-4. Baysal, A. 1997. Diyetin koroner kalp hastalığının ilerlemesinin durdurulması ve iyileştirilmesi üzerine etkisi. Beslenme ve Diyet Dergisi 26(2); 1-4. Baysal, A. 1998. alkol ve koroner kalp hastalıkları. Beslenme ve diyet dergisi, 27(1); 1-3. 88 Baysal. A. 2000. Mineral ve vitaminlerde besinlerde bulunan besin diğer ögelerin çeşitli hastalıkların diyet tedavilerinde kullanımı. Beslenme ve Diyet Dergisi, 29(2); 41-45. Birak, K., İlerigeen, B., Silmeci, N., Önsel, Ç. 1998. Teknik kardiyoloji. Ant Kitabevi. 526s. İstanbul. Bostan, C. 2002. Hipertansiyon. Actuel Medicine. 10(1); 56-59. Cicala, R. 1999. Kalp hastalıkları. HYB yayıncılık Medicocorophics Ajans ve Matbaacılık. 240s. Ankara Çelik, F., Arcak, R. Ve Çelik, Y. 1999. Türkiye’de hipertansiyon için risk oluşturan beslenmeye ilişkin faktörleri araştıran çalışmaların meta analizi ile değerlendirilmesi. Beslenme ve diyet dergisi, 28(2); 7-13. Dörtlemez, Ö. 1984. Aterosklerotik risk faktörleri kardiyolojide yeni gelişmeler. Türk Kardiyoloji Derneği IV. Mezuniyet Sonrası Eğitim Kursu. Ankara Üniversitesi Basımevi. 141-158s., Ankara. Edington, J.D., Geekie, M., Carter, R. et all. 1990. Düşük yağı, yüksek posalı diyetle beslenen deneklerde diyet kolesterolüne serum lipidlerinin yanıtı. Beslenme ve Diyet Dergisi. 19(1); 23 Efe, S. 1992.İç hastalıkları tedavi yıllığı. Uycan Yayınları. 470s., İstanbul. Emmioğlu, G. Ve Pekcan, G. 1992. Beden kitle indeksi ile kan ve antropometrik parametreler arası ilişki, I. Ulusal beslenme ve diyetetik kongresi, s.98, Ankara. Ergüven. F.T. 2000. Hiperkolesterolemik bireylerin diyetine eklenen soya proteinlerinin kan lipidleri üzerine etkisi. Bilim uzmanlığı tezi. Hacettepe üniversitesi, Ankara. Flaten, H., Hostmrk, A.T., Kierulf, P. et all. 1990. Fish-Oil Concentrate: Effects on Variables Related to Cardiovaskular Disease. The American Journal of Clinical Nutrition, 52;300p. Fordyce-Baum, M.K., Langer, L.M., Montero A., et all 1989. Use of an Expanded-Whole-Wheat Product in the Reduction of Body Weight and Serum Lipids in Obese Females, The American Journal Clinical Nutrition, 50; 30p. Güneş, E., Yücalan, B.Ö., Korur, R. 2000. yetişkin bireylerde hiperlipidemi durumunun saptanması. Beslenme ve Diyet Dergisi. 29(1); 4-10 Gürpınar, D., Durusoy, F., Zoghi, M. 1995. Coroner arter hastalarında sekonder prevensiyon. V. Milli spor hekimliği kongresi bildiri özetleri, s.69. İzmir. Hasipek, S. Ve Sürücüoğlu, M.S. 1992a. Hayvansal ve bitkisel kaynaklı proteinle beslenen ratların serum total lipidleri üzerinde bir araştırma. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi yayınları: 1265, 105s., Ankara. 89 Hasipek, S. Ve Sürücüoğlu, M.S. 1992b. Et ve nohutla beslenen ratların serum total lipidleri, total protein ve albumin değerleri üzerinde bir araştırma. Beslenme ve diyet dergisi, 21(2); 63-74. Hensrud, D.D. 2002. On Heart Attacks. Delivery asp?. Deliveryoption=Citation + with + formatted + fulltest & estimate= & reload= & deliver 26/2/2003 Hergenç, G. 2000. Yüksek dansiteli lipoprotein ailesi. Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi. 28(3); 190-197. Hillis, L.D., Large, A.R., Winniford, D.M. ve Parge, L.R. 1996. Kardiyolojide klinik problemler el kitabı (Çeviri Editötü: İ. Hisar). Kozan Ofset Matbaacılık. 570s., Ankara. http://www. Gata.edu.tr/dahilibilimler/kardiyoloji/allergy.htm. 11.07.2003 http://www. Kalp ve damar.com/kh9.htm. 11.07.2003 Ilgaz, Ş. 1992. 15-17 yaş grubu adölesanlarda koroner kalp hastalığı risk faktörlerinin saptanması. Bilim uzmanlığı tezi (Basılmamış). Hacettepe Üniversitesi. Ankara Işıksoluğu, K.M., İlhan, N., Özdemir, Y. Ve Sondaç, Ü. 1994. AKŞ, protein ve hemoglobin düzeyleri ile vücut ağırlığı cinsiyet çay ve sigara arasındaki ilişkiler. Biyokimya dergisi. 19(1); 9-22. İliçin, G. ve Gürsel, G. 1980. Kalp ve damar hastalıklarının tıbbi tedavisi. Hacettepe Üniversitesi Yayınları. Ankara. Kahraman, H., Özbey, N., Kazançoğlu, R. Orhan, Y. 1998. Şişman kadınlarda hipertansiyon sıklığı ve vücut yağ miktarı ve dağılımı ile ilişkisi. XXI. Ulusal endekrinoloji ve metabolizma hastalıkları kongresi, s.124. İstanbul. Kavaklıoğlu, Ö. 1989. Yapracık sağlık ocağı bölgesi koroner kalp hastalıkları izleme araştırması (IV). Doktora tezi. Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Keklikoğlu, M. ve Tuzcu, M. 1995. Kalp ve damar hastalıkları. The Merck manual Tanı/Tedavi elkitabı. Cilt 1. Nobel Tıp Kitabevleri.578s., İstanbul. Kestin, M., Cinfton, P.M., Rause, I.L., et all. 1989. Effect of Dietory Cholesterol in Normolipidemic Subjects is not Modified Bypass Nature and Amount of Dietary Fat. The American Journal of Clinical Nutrition, 50; 528p Khan, M. 1998. Hipertansiyon. Kalp hastalıkları tanı ve tedavisi, pratik bir yaklaşım 2. cilt (Editör: E. Canbek). Turgut yayıncılık. İstanbul. 323646 90 Kılıçoğlu, A. E. 2000. Elazığ yöresinde ateroskleroz risk faktörlerinin araştırılması ve mutfak alışkanlıklatının (Şavak peyniri ve benzeri yiyeceklerin) İskemik kalp hastalığı gelişimi yönünden önemi. Uzmanlık tezi. Fırat Üniversitesi, Elazığ. Kırımlı, Ö., Güneri, S., Öztüre, H. Kınay, O., Nazlı, C., Önvural, B. 1999. Anjiyografik olarak koroner arter hastalığı tanısı almış hastalarda Lp (a) ve lipid peroksidlerinin düzeyi ve bunlar arasındaki korelasyon. Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi. 27(1); 26-30. Koçoğlu, G., Sümer, H., Polat, H., Özgür, S., Koçoğlu, F. 1996. Sivas ulaş eğitim araştırma bölgesinde 30 yaş ve üzeri nüfusta hipertansiyon sıklığı ve etkileyen faktörler. Beslenme ve Diyet Dergisi, 25(1); 2428. Komili. www.komili zeytinyağı.com.tr. 2002. 1-4. Komsuoğlu, B. 1985. Kardiyoloji. Karadeniz Üniversitesi Basımevi, 725s., Trabzon. Komsuoğlu, B., Erem, C., Çetinarslan, B. Ve kavgacı, H. 1990. Türk kardiyoloji derneği arşivi, 18(3);223-230. Kültürsay, H. Ve Türkoğlu, C. 1990. Kalp kateterizasyonu ve anjiyografi. 184s. İzmir. Kültürsoy, H. 2001. Giriş ve epidemiyoloji, Koroner kalp hastalığı primer ve sekonder koruma (Editör: H. Kültürsoy), Argos iletişim hizmetleri reklamcılık ve ticaret, 1-27s., İstanbul. Liu, S., Manson, J.E., Lee, I.M., et ll. 2000. Fruit nd vegtable intake and risk of cardiovascular disease. The Womens Healt Study. American Journal of clinical nutrion vol: 72., P.922. McCord, H. And Jacob, K. 2002. Effect of Dietory Cholesterol in Normolipidemic Subjects is not Modified Bypass Nature and Amount of Dietary Fat. The American Journal of Clinical Nutrition, 50; 528p Mercanlıgil, M.S. 1991. Koroner arter hastalıklarında lipoproteinlerinin ve apoproteinlerinin önemi. Beslenme ve diyet dergisi, 20(2); 243-250. Oğuzhan, A. Dönmez, T., Varol, E., Özdemir, K., Abacı, A. Kısacık, H.L., Göksel, S. 1999. Koroner anjiyografinin açlık plazma lipid parametreleri üzerine etkisi. Türk kardiyoloji derneği arşivi; 27, 170172. Okyar, M. 1998. Kolesterol, yaşayan kalbiniz ve siz. Times Yayıncılık, 325s., İstanbul. Onat, A., Dursunoğlu, D., Kahraman, G., Sönmez, K., Ökçün, B., Keleş, İ., Sensoy, V. 1996. Türk erişkinlerde sistolik ve diyastolik kan basıncının bazı diğer risk faktörlerinden bağımlılığının niceliği. Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi. 24(6); 328-336 91 Onat, A., Aksu, H., Uslu, N., Keleş, İ., Çatinkaya, A., Yıldırım, B., Gürbüz, M., Sensoy, V. 1999a. Türk erişkinlerde sigara içimi: Kadınlarımızda tiryakilik artma yolunda. Türk Kardiyoloji Derneği Arşivi. 27(11); 697-700 Onat, A., Yıldırım, B., Uslu, N., Gürbüz, N., Keleş, İ., Çetinkaya, A., Aksu, H., Uysal, Ö. 1999b. Türk erişkinlerde plazma lipoprotein ve apolipoproteinleri: Genel düzeyler risk faktörleriyle ilişkileri ve kadınlarda HDL’nin koroner risk belirleyiciliği. Türk Kardiyolodi derneği Arşivi. 26(2); 1-4 Onat, A. 2000. Koroner kalp hastalığı riskini yükselten diyabet sıklığı erişkinlerde hızla artıyor. Türk kardiyoloji derneği arşivi, 28(özel ek); 68. Özcan, N. 1997. Koroner kalp hastalıkları. (Editör: N. Özcan), GATA Basımevi,1-30s., Ankara.. Özcan, N., Pay, S., Çalışkaner, Z. 1997a. Koroner kalp hastalıklarında risk faktörleri, korunma ve tedavi. (Editör: N. Özcan). GATA Basımevi. 31-59. Ankara Özcan, N., Pay, S., Çalışkaner, Z. 1997b. Lipid ve lipoprotein metabolizması bozuklukları ve tedavi yaklaşımları. (Editör: N. Özcan). GATA Basımevi. 60-128. Ankara Özerkan, F. Ceyhan, C., Barış, N., Zoghi, M., Yavuzgil, O., Gürgün, C., Şekuri, C., Kayıkçıoğlu, M., Can, L. 1998. Diyabetik ve nondiyabetik hastalarda koroner arter hastalığının ciddiyetinin anjiyografik olarak karşılaştırılması. XXI. Ulusal Endekrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi. İstanbul. 42 Pekcan, G. 1993. Şişmanlık ve saptama yöntemleri. Şişmanlık, çeşitli hastalıklarla etkileşimi ve diyet tedavisinde bilimsel uygulamalar. Türkiye Diyetisyenler Derneği Yayını: 4. Ankara.. 37 Rabat, M.2002. B Good to your heart. Delivery asp?. Deliveryoption=Citation + with + formatted + fulltest & estimate= & reload= & deliver 26/2/2003 Sağlam, K. 2000. Hipertansiyon. İç hastalıkları günleri (Editör: F. Kocabalkan ve Y. Baykal). GATA Basımevi. 165-182. Ankara Sipahioğlu, F., Hacıbekiroğlu, M., Can, Ş., Önal, S. Ve Biyal, F. 1985. Tip I diyabette kan şekeri ayarının serum lipoprotein ve apoprotein düzeyleri ile ilişkisi. Diabet yıllığı 4. Tememl matbabası. 296-299. İstanbul Soydan, İ. 2001. Etiyolojik faktörler, koroner kalp hastalığı primer ve sekonder koruma (Editör: H. Kültürsoy). Argos iletişim hizmetleri reklamcılık ticaret. 111-175s., İstanbul. 92 Starnford, B.A., Matter, S., Fell, K.D., Papanek, P. 1986. Effects of Smoking Cessation on Weight Gain, Metabolie Rate, Cabric Consumption and Blood Lipids. The American Journal of Clinical Nutrition, 43;486p. Subbiah, M.T.R., Sprinkle, J.D., Rymaszewski, Z., Yunker, R.L. 1989. Short-Term Exposure to High Dietary Cholesterol in Eraly Life: Arterial Changes and Response After Normalization of Plazma Cholesterol. The American Journal of Clinical Nutrition, 50;68p. Sürücüoğlu, M.S. 1992. Kardiyovasküler hastalıklarda mineral ve iz elementlerinin önemi. Beslenme ve diyet dergisi, 21(1); 71-82. Sürücüoğlu, M.S. 1995. Arteriosklerotik kalp hastalığı tanısı konmuş kişilerde bazı risk faktörlerinin incelenmesi üzerine bir araştırma. Beslenme ve Diyet Dergisi. 24(1); 87-97. Sürücüoğlu, M.S. 2001. Yulaf posasının insan sağlığı üzerine etkisi. Ekin Türk Koop. 25-32s., Ankara. Taşçı, N. , Güneyli, V., Baysal, A. 1988. Ekmek içinde verilen buğday kepeğinin Tip II diabetli hastaların kan, şeker ve lipidlerine etkisi üzerine birçalışma. Diabet yıllığı 5, 227-236, İstanbul. Temizhan, A., Telli, H.H., Altunkeser., B.B., Özdemir, K., Karadağ, T., Özdemir, A., Gök, H. 2001. Sigaranın koroner arter hastalığının anjiyografik özelliklerine etkisi ve diğer risk faktörleriyle olan ilişkisi. MN kardiyoloji dergisi, 8(5); 363-369. Timur, T. 1997. Yüksek tansiyon. Tekin Yayınevi 450s., İstanbul. Tokgözoğlu, L. 1996. Türklerde kolesterol ve trigliseridt değerleri, Türk erişkinlerde kalp sağlığının dünü ve bugünü. Karakter kolor matbaası, 255s., Ankara. Töre, H.F. 2000. Akut miyokard infarktüsü tedavisinde yenilikler. İç hastalıkları günleri (Editör: F. Kocabalkan ve Y. Baykal). GATA Basımevi. 131-139. Ankara Uçar, S. 1990. Diabetik ve nondiabetik hiperkolesterolomik kimselerle, kolesterolü kısıtlı diyetin ve bu diyete eklenen kepeğin kan kolesterol düzeyine etkisi. Yüksek Lisans Tezi /Basılmamış). İstanbul Üniversitesi. İstanbul Uz, G. ve Emmioğlu, G. 1991. Nane ve kekik suyunun kalp-damar hastalıkları üzerine etkisi. Beslenme ve Diyet Dergisi, 20(1); 81-88. Yeşilbursa, D., Serdar, A., Gemici, K., Kaya, K., Güllülü, S., Aydınlar, A., Kazazoğlu, A.R., Kumbay, E., Cordan, J. 1998. Koroner arter hastalığında risk faktörlerinin ve anjiyografik bulguları cinsiyetlere göre karşılaştırılması. Türkiye Tıp Dergisi. 5(1); 17-21. Yılmaz, C. 1999a. Obezite ve tedavisi, Obeziteye giriş (Editör: C. Yılmaz). Mart matbaacılık, 7-11, İstanbul. 93 Yılmaz, Y. 1999b. Diabetes mellitus’lu hastaların hastalık hikayeleri, beslenme alışkanlıkları ve bilgi düzeyleri üzerinde bir araştırma. Yüksek Lisans Tezi (Basılmamış). Ankara Üniversitesi. Ankara Yorgancı, S. 1999. Koroner arter hastalığı saptanan 1049 erkek hastada lipid dağılımı. Uzmanlık tezi. İstanbul Üniversitesi. İstanbul. 94 EKLER EK 1. KORONER ANGİYOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ EK 2. YÜZDE TÜKETİM PUANI HESAPLAMASI 95 EK 1. KORONER ANGİOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ AKET FORMU I.GEEL BİLGİLER 1. Ad-soyadı 2. Angiografi sonucu koroner lezyonu: 1.PTCA 2. MT 3. Bypass 4. EPS 3. Yaş 4. Cinsiyet 5. Medeni durum 1. Evli 2. Bekar 3. Eşi ölmüş / Ayrılmış 6. Öğrenim durumu 1. Okur-yazar değil 4. Ortaokul mezunu 2. Okur-yazar 5. Lise ve dengi okul mezunu 3. İlkokul mezunu 6. Üniversite mezunu 7. Herhangi bir işte çalışıyor musunuz? 1. Evet 2. Hayır 8. Ne iş yapıyorsunuz? ........................... 9. İş yaşamınız / aile yaşamınız stresli mi? 1. Evet 2. Hayır 10. Ailedeki birey sayısı: 11. Ailedeki çocuk sayısı: 12. Hali-hazırda ikamet ettiğiniz yer neresidir? 1. İl 2. İlçe 3. Köy 13. Kiminle birlikte oturuyorsunuz? 1. Ailemle 4. Yalnız 2. Akrabalarımın yanında 5. Kardeşimle 3. Evli çocuklarımla 6. Torunumla II. SAĞLIĞA AİT BİLGİLER 1. İlk şikayetiniz ne zaman başladı? .................................yıl/ay 2. İlk muayenizi nerede oldunuz? 1. Özel muayenehane 4. Özel hastane 2. Devlet hastanesi 5. Yabancı ülke 3. Sağlık ocağı 96 3. İlk muayeneniz sonucu ne teşhis kondu? .............................. 4. Daha önce kalp krizi geçirdiniz mi? 1. Hayır 2. Evet 5. Ailenizde kalp-damar hastalığı olan var mı? 1. Hayır 2. Evet 6. 5. soruya evet cevabı verdiyseniz yakınlığı nedir? 1. Anne 5. 2. derece akraba 2. Baba 6. Aile içinde birden fazla kişide 3. Çocuk 7. 1. derece + 2. derece akrabada 4. Kardeş 7. Ailenizde kalp-damar hastalığına etken eden hastalık var mı? 1. Hayır 2. Evet 8. 7. soruya cevabınız evet ise hangi hastalık? 1. Diabetes mellitus 3. Yüksek kan kolesterolü 2. Yüksek Tansiyon 4. Şişmanlık 9. Sizin kalp-damar hastalığına etken olan teşhisi konmuş hastalığınız var mı? 1. Hayır 2. Evet 10. 9. soruya cevabınız evet ise hangi hastalık? 1. Diabetes mellitus 3. Yüksek kan kolesterolü 2. Yüksek Tansiyon 4. Şişmanlık 11. 10. sorunun cevabı “Evet” ise hastalığınız için herhangi bir diyet verildi mi? 1. Hayır 2. Evet 12. 11. sorunun cevabı “Evet” ise bu diyeti uyguladınız mı? 1. Uyguladım 2. Uygulamadım 13. Son 5 yıldır büyük bir üzüntü veya stres altında kaldınız mı? 1. Hayır 2. Evet 14. Daha önce kolesterolünüzü ölçtürdünüz mü? 1. Hiç ölçtürmedim 3. Yüksek çıktı 2. Normal çıktı 4. Düşük çıktı 15. Boy Uzunluğu ......................... cm. 16. Vücut Ağırlığı ......................... kg. 17. BKI ......................... 18. Spor yapıyor musunuz? 1. Hiç yapmadım 2. ....................... yıl yaptım, bıraktım 3. Yapıyorum; haftada .......... gün .......... saat 97 19. 18. soruya “Yaptım bıraktım” veya “Yapıyorum” cevabı verilmişse hangi spor? ......................... 20. Sigara içiyor musunuz?, 1. Hiç içmedim 2. .................... yıl içtim, bıraktım 3. İçiyorum 21. 20. soruya “İçtim bıraktım” veya “İçiyorum” cevabı verilmişse ne miktar? 1. Günde 1-5 adet 3. Günde 11-15 adet 2. Günde 6-10 adet 4. Günde 16-20 adet 5. Günde 1 paketten fazla 22. Alkol içiyor musunuz? 1. Hiç içmedim 3. İçiyorum 2. ............ yıl içtim, bıraktım 4. Özel günlerde 23. Hastanın kan bulguları ; Sistolik Kan Basıncı : .................. LDL Kolesterol : .................. Diastolik Kan Basıncı : .................. HDL Kolesterol : .................. Açlık kan şekeri : .................. Trigliserid : .................. Total Kolesterol : .................. III. BESLEME ALIŞKALIĞI 1.Günde kaç öğün yemek yiyorsunuz? 1. 2 öğün 3. 4 öğün 2. 3 öğün 4. 5 ve daha fazla öğün 5. 1 öğün 2. Ana öğünlerden atladığınız olur mu? Evet Hayır Sabah Öğle Akşam 3. Öğün atlıyorsanız nedeniniz nedir? 1. Öğün atlamam 2. Zayıflamak için 3. Canım istemiyor 4. Zaman bulamıyorum 5. İş yaparken unutuyorum 6. Hastalık 98 Bazen 7. Dışarıda yiyememe 8. Canı istememe + Hastalık 4.Yemeklerinizde genellikle hangi yağı kullanıyorsunuz? 1. Bitkisel sıvı Yağ 4. Bitkisel + Zeytin Yağ 7. Zeytin + Katı Yağ 2. Zeytin Yağ 5. Bitkisel+Zeytin+Katı Yağ 3. Katı Yağ 6. Bitkisel + Katı Yağ 5. En çok hangi et türünü yiyorsunuz? 1. Kırmızı et 2. Tavuk,Hindi 3. Balık 6.Tavuk, hindi vb. etleri nasıl tüketiyorsunuz? 1. Derili 2. Derisiz 7.En çok ne şekilde pişirilmiş etleri tüketiyorsunuz? 1. Haşlama 4. Kebap türleri 2. Izgara 5. Közleme 3. Kızartma 6. Kavurma 8.Ne tür yoğurt tüketirsiniz? 1. Hiç yemem 4.Yağlı yoğurt 2. 1/2 yağlı yoğurt 5. Light 3. Yağsız yoğurt 9.Ne tür peynir tüketirsiniz? 1. Hiç yemem 4. Yarım yağlı peynir 2. Yağlı peynir 5. Tuzsuz peynir 3. Yağsız peynir 6. Light 10.Yemeklerinizde tuz miktarı nasıldır? 1. Tuzsuz 3. Normal tuzlu yerim 2. Az tuzlu yerim 4. Çok tuzlu 11. Aşağıdaki besinleri tüketim sıklığınız ve miktarı nedir? Besinler Her Gün 15 Ayda Hiç gün aşırı günde Süt Yoğurt Peynir Zeytin Yumurta Sakatatlar (ciğer beyin, dalak) Kırmızı et Tavuk, balık, hindi Sosis, sucuk, salam Kurubaklagil (nohut, kusufasulye, barbunya, mercimek) 99 Pirinç Bulgur Makarna Börek Ekmek Sebze Meyve Reçel, Bal Pekmez Şeker (çay, kahve, süt ile) Sütlü tatlılar Hamur tatlıları Katı yağ (margarin, tereyağ) Sıvı yağ Zeytinyağı Kurabiye, bisküvi Türk kahvesi Nescafe Çay Kuruyemiş Çikolata Kola Meyve suyu 100 EK. 2 Örnek yüzde tüketim puanı hesaplaması; Deneklerin hergün (X) besinini tüketmeleri halinde almaları gereken toplam puan; Hergün x 5 Günaşırı x 4 Haftada bir x 3 Onbeşgünde bir x 2 Seyrek x 1 Tüketmiyor x 0 işlemi yapıldıktan sonra elde edilen sayıların toplanmasıyla elde edilir. Hergün tüketilen yiyeceğin frekansı 5 olduğu için toplam denek sayısı 5 ile çarpılır. Daha sonra orantı kurularak işlem yapılır. Örnek olarak; Toplam puanı 557 ve denek sayısı 124 olan bir yüzde tüketim puanı hesabında; 124x5= 620 620 100 557 x x= = 557 x100 620 = 89.93 Yani (X) besininin hergün tüketilmesi durumunda alınacak yüzde tüketim puanı % 89.93 101 EKLER EK 1. KORONER ANGİYOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ EK 2. YÜZDE TÜKETİM PUANI HESAPLAMASI 95 EK 1. KORONER ANGİOGRAFİ UYGULANAN HASTALARIN BESLENME ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ AKET FORMU I.GEEL BİLGİLER 1. Ad-soyadı 2. Angiografi sonucu koroner lezyonu: 1.PTCA 2. MT 3. Bypass 4. EPS 3. Yaş 4. Cinsiyet 5. Medeni durum 1. Evli 2. Bekar 3. Eşi ölmüş / Ayrılmış 6. Öğrenim durumu 1. Okur-yazar değil 4. Ortaokul mezunu 2. Okur-yazar 5. Lise ve dengi okul mezunu 3. İlkokul mezunu 6. Üniversite mezunu 7. Herhangi bir işte çalışıyor musunuz? 1. Evet 2. Hayır 8. Ne iş yapıyorsunuz? ........................... 9. İş yaşamınız / aile yaşamınız stresli mi? 1. Evet 2. Hayır 10. Ailedeki birey sayısı: 11. Ailedeki çocuk sayısı: 12. Hali-hazırda ikamet ettiğiniz yer neresidir? 1. İl 2. İlçe 3. Köy 96 13. Kiminle birlikte oturuyorsunuz? 1. Ailemle 4. Yalnız 2. Akrabalarımın yanında 5. Kardeşimle 3. Evli çocuklarımla 6. Torunumla II. SAĞLIĞA AİT BİLGİLER 1. İlk şikayetiniz ne zaman başladı? .................................yıl/ay 2. İlk muayenizi nerede oldunuz? 1. Özel muayenehane 4. Özel hastane 2. Devlet hastanesi 5. Yabancı ülke 3. Sağlık ocağı 3. İlk muayeneniz sonucu ne teşhis kondu? .............................. 4. Daha önce kalp krizi geçirdiniz mi? 1. Hayır 2. Evet 5. Ailenizde kalp-damar hastalığı olan var mı? 1. Hayır 2. Evet 6. 5. soruya evet cevabı verdiyseniz yakınlığı nedir? 1. Anne 5. 2. derece akraba 2. Baba 6. Aile içinde birden fazla kişide 3. Çocuk 7. 1. derece + 2. derece akrabada 4. Kardeş 7. Ailenizde kalp-damar hastalığına etken eden hastalık var mı? 1. Hayır 2. Evet 8. 7. soruya cevabınız evet ise hangi hastalık? 1. Diabetes mellitus 3. Yüksek kan kolesterolü 2. Yüksek Tansiyon 4. Şişmanlık 97 9. Sizin kalp-damar hastalığına etken olan teşhisi konmuş hastalığınız var mı? 1. Hayır 2. Evet 10. 9. soruya cevabınız evet ise hangi hastalık? 1. Diabetes mellitus 3. Yüksek kan kolesterolü 2. Yüksek Tansiyon 4. Şişmanlık 11. 10. sorunun cevabı “Evet” ise hastalığınız için herhangi bir diyet verildi mi? 1. Hayır 2. Evet 12. 11. sorunun cevabı “Evet” ise bu diyeti uyguladınız mı? 1. Uyguladım 2. Uygulamadım 13. Son 5 yıldır büyük bir üzüntü veya stres altında kaldınız mı? 1. Hayır 2. Evet 14. Daha önce kolesterolünüzü ölçtürdünüz mü? 1. Hiç ölçtürmedim 3. Yüksek çıktı 2. Normal çıktı 4. Düşük çıktı 15. Boy Uzunluğu ......................... cm. 16. Vücut Ağırlığı ......................... kg. 17. BKI ......................... 18. Spor yapıyor musunuz? 1. Hiç yapmadım 2. ....................... yıl yaptım, bıraktım 3. Yapıyorum; haftada .......... gün .......... saat 19. 18. soruya “Yaptım bıraktım” veya “Yapıyorum” cevabı verilmişse hangi spor? ......................... 98 20. Sigara içiyor musunuz?, 1. Hiç içmedim 2. .................... yıl içtim, bıraktım 3. İçiyorum 21. 20. soruya “İçtim bıraktım” veya “İçiyorum” cevabı verilmişse ne miktar? 1. Günde 1-5 adet 3. Günde 11-15 adet 2. Günde 6-10 adet 4. Günde 16-20 adet 5. Günde 1 paketten fazla 22. Alkol içiyor musunuz? 1. Hiç içmedim 2. ............ yıl içtim, bıraktım 23. Hastanın kan bulguları ; 3. İçiyorum 4. Özel günlerde Sistolik Kan Basıncı : .................. LDL Kolesterol : .................. Diastolik Kan Basıncı : .................. HDL Kolesterol : .................. Açlık kan şekeri : .................. Trigliserid Total Kolesterol : .................. III. BESLEME ALIŞKALIĞI 1.Günde kaç öğün yemek yiyorsunuz? 1. 2 öğün 3. 4 öğün 2. 3 öğün 4. 5 ve daha fazla öğün 5. 1 öğün 99 : .................. 2. Ana öğünlerden atladığınız olur mu? Evet Hayır Bazen Sabah Öğle Akşam 3. Öğün atlıyorsanız nedeniniz nedir? 1. Öğün atlamam 2. Zayıflamak için 3. Canım istemiyor 4. Zaman bulamıyorum 5. İş yaparken unutuyorum 6. Hastalık 7. Dışarıda yiyememe 8. Canı istememe + Hastalık 4.Yemeklerinizde genellikle hangi yağı kullanıyorsunuz? 1. Bitkisel sıvı Yağ 4. Bitkisel + Zeytin Yağ 7. Zeytin + Katı Yağ 2. Zeytin Yağ 5. Bitkisel+Zeytin+Katı Yağ 3. Katı Yağ 6. Bitkisel + Katı Yağ 5. En çok hangi et türünü yiyorsunuz? 1. Kırmızı et 2. Tavuk,Hindi 6.Tavuk, hindi vb. etleri nasıl tüketiyorsunuz? 1. Derili 2. Derisiz 7.En çok ne şekilde pişirilmiş etleri tüketiyorsunuz? 1. Haşlama 4. Kebap türleri 2. Izgara 5. Közleme 3. Kızartma 6. Kavurma 100 3. Balık 8.Ne tür yoğurt tüketirsiniz? 1. Hiç yemem 4.Yağlı yoğurt 2. 1/2 yağlı yoğurt 5. Light 3. Yağsız yoğurt 9.Ne tür peynir tüketirsiniz? 1. Hiç yemem 4. Yarım yağlı peynir 2. Yağlı peynir 5. Tuzsuz peynir 3. Yağsız peynir 6. Light 10.Yemeklerinizde tuz miktarı nasıldır? 1. Tuzsuz 3. Normal tuzlu yerim 2. Az tuzlu yerim 4. Çok tuzlu 11. Aşağıdaki besinleri tüketim sıklığınız ve miktarı nedir? Besinler Her gün Gün aşırı Süt Yoğurt Peynir Zeytin Yumurta Sakatatlar (ciğer beyin, dalak) Kırmızı et Tavuk, balık, hindi Sosis, sucuk, salam Kurubaklagil (nohut, kusufasulye, barbunya, mercimek) Pirinç Bulgur Makarna Börek Ekmek Sebze Meyve 101 15 günde Ayda Hiç Reçel, Bal Pekmez Şeker (çay, kahve, süt ile) Sütlü tatlılar Hamur tatlıları Katı yağ (margarin, tereyağ) Sıvı yağ Zeytinyağı Kurabiye, bisküvi Türk kahvesi Nescafe Çay Kuruyemiş Çikolata Kola Meyve suyu 102 EK. 2 Örnek yüzde tüketim puanı hesaplaması; Deneklerin hergün (X) besinini tüketmeleri halinde almaları gereken toplam puan; Hergün x 5 Günaşırı x 4 Haftada bir x 3 Onbeşgünde bir x 2 Seyrek x 1 Tüketmiyor x 0 işlemi yapıldıktan sonra elde edilen sayıların toplanmasıyla elde edilir. Hergün tüketilen yiyeceğin frekansı 5 olduğu için toplam denek sayısı 5 ile çarpılır. Daha sonra orantı kurularak işlem yapılır. Örnek olarak; Toplam puanı 557 ve denek sayısı 124 olan bir yüzde tüketim puanı hesabında; 124x5= 620 620 557 100 x x= 557 x100 = 620 = 89.93 Yani (X) besininin hergün tüketilmesi durumunda alınacak yüzde tüketim puanı % 89.93 103 ÖZGEÇMİŞ Ankara’da 1976 yılında doğdu. İlk, orta, lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. 1996 yılında girdiği Ankara Üniversitesi Ev Ekonomisi Yüksek Okulu’ndan 2000 yılında mezun oldu. Eylül 2000’de Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ev Ekonomisi (Beslenme) Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans öğrenimine başladı. 104