sadece beş dakika daha

advertisement
H U K U K TA G Ü N D E M
SADECE BEŞ DAKİKA DAHA
Stj. Av. Açelya GÜNEŞ
H
atice Kaçmaz… 13 Eylül 2014 günü, evlilik
teklifini reddettiği için 15 kez bıçaklanarak öldürüldü. Bir park köşesinde sessizce
yerde yatarken sadece beş dakika daha yaşayabilmek için bütün insanlığın vicdanına seslendi.
Sessiz sedasız gitti Hatice Kaçmaz; öldürülen, fiziksel ya da psikolojik şiddet gören her kadın gibi. Bir
kadının sessiz çığlığı arşı titretecek güçtedir. Yeter
ki vicdanlar da yankı bulsun. İnsanlığın sönen
merhamet ateşi son kez tutuşsun.
Bir anne, bir sanatçı, bir kardeş, bir evlattı Hatice.
Yaşama hakkı vardı; ancak bu hakkı mahkeme
gerekçesinde açıklandığı üzere tutku derecesinde
sevgiden kaynaklanan aşırı duygusallığın etkisiyle
elinden alındı. Bir insanın yaşama hakkının elinden alınmasında tutku derecesinde sevgi etkin
rol oynayabilir mi? Yahut bu bir gerekçe olarak
sunulabilir mi? Şimdi gözlerinizi kapatın ve bir
an için de olsa düşünün. Bir kadının öldürülmesinde tutku mazeret olabilir mi? Bir anda açtınız
gözlerinizi ve tüyleriniz diken diken oldu. Dünyayı
merhametiyle, aşkıyla, sevgisiyle yoğuran kadının
öldürülme gerekçesi sevgi olamaz, olmamalı.
Bunu hem Anayasa hem de uluslararası
sözleşmeler zeminin de değerlendirecek olursak;
Türkiye’nin de taraf olduğu, İstanbul Sözleşmesi
olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi
Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin
Avrupa Konseyi Sözleşmesi” nin 5/2. maddesinde;
“Taraflar devlet dışı aktörlerce işlenen ve işbu sözleşme kapsamında yer alan şiddet eylemlerinin gereken özeni göstererek önlenmesini, soruşturulmasını,
cezalandırılmasını ve tazmin edilmesini sağlamak
üzere gerekli hukuki ve diğer tedbirleri alır.” hükmü
konulmuş ve sözleşmeye taraf olan devletlerin,
Hatice Kaçmaz gibi kadın cinayetlerinin önüne
geçilmesi için bir önlem alması amaçlanmıştır.
Yine aynı sözleşmenin 12/5. maddesinde;
“Taraflar kültür, örf ve adet, gelenek, din veya sözde
‘namus’un işbu sözleşme kapsamındaki herhangi
bir şiddet eylemi için mazeret oluşturmamasını sağlar.” hükmü konularak, örf ve adet adı altında ve
aslında tamamen yanlış, sonradan uydurulmuş
ve hataların üstünü örtmekten başka bir işe yaramayan alışkanlıkların kadınların öldürülmesinde
yahut aşağılanmasında, gelenek ve kültür adı
altında toplumun dışına itilmesinde ve ikinci plana
atılmasında etken olamayacağını vurgulamıştır.
2015/2 | Hukuk Gündemi 7 H U K U K TA G Ü N D E M
Çünkü kadın, en az bir erkek kadar kendine sosyal hayatta yer edinebilir ve ön plana çıkabilir.
Kadın bunu gerçekleştiremiyorsa bu onun beceriksizliğinden değil yukarıda bahsettiğimiz kültür,
gelenek, örf ve adet adı altında kadının sosyal ve
ekonomik hayatta geri plana atılmasından kaynaklanmaktadır. Özgüvenini kaybeden kadın ise
hem sosyal hem de ekonomik anlamda erkeğe
muhtaç hale gelmekte ve bunu bir üstünlük aracı
olarak gören erkek ise bir park köşesinde yahut
sokak ortasında korkusuzca kendisine muhtaç
bırakılan kadını öldürmektedir.
Türkiye’nin bu konuda taraf olduğu bir diğer
sözleşme ise, Kadınlara Yönelik Her türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW) sözleşmesidir. Bu sözleşmenin 2. maddesinde ise;
“Türkiye kadın ve erkek eşitliğini sağlayacak düzenlemeleri yapmayı ve uygulamayı, mevcut yasalarda
ayrımcılığa neden olabilecek düzenlemeleri kaldırmayı, kadın haklarının erkeklerle eşit temelde
himayesini, yetkili ulusal mahkemeler ve diğer kuruluşlarla kadının her türlü ayrımcılığa karşı etkin bir
8 Hukuk Gündemi | 2015/2
şekilde korunmasını sağlamayı taahhüt etmiştir.”
hükmü yer almaktadır. Ancak görüyoruz ki kadın
erkek eşitliğini sağlamak bir yana dursun, bu toprakların kadınları sokakta, evde, işyerinde hayatın
her anında ve yaşamın tüm kıyılarında hayatta
kalmak için mücadele veriyorlar, eşitlik için değil.
İstanbul Sözleşmesi’nin yanı sıra Anayasa ile de
güvence altına alınan yaşama hakkı, kadın erkek
eşitliği kavramları da bu gerekçe ile ihlal edilmiştir. En önemlisi ise, bundan önce işlenen kadın
cinayetlerinin yargılama süreci ve sonucu Hatice
Kaçmaz için caydırıcı olmadığı gibi, Hatice Kaçmaz
cinayeti süreci ve sonucu da bundan sonra işlenecek kadın cinayetlerine dur diyemeyecek nitelikte.
Bu yazıyı yazmak, bu haberi gündeme taşımak -ki bugüne kadar yüzlercesi yazıldı-Hatice
Kaçmaz’ı geri getirmeyecek. Tıpkı öldürülen diğer
kadınlar gibi ama en azından bir hukukçu olarak
bunun da ötesinde bir insan ve bir kadın olarak
bu haksızlığı kendi adımıza duyurmuş olacağız.
Belki bir kişide olsa dahi vicdana dokunup insan
olduğumuzu hatırlarız. Ne dersiniz?
Download