Obezite bir seçim mi yoksa hastalık mı?

advertisement
Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik
Temelleri
Prof. Dr. Yıldız Akvardar
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Psikiyatri AD
Neden besleniyoruz?
Ruhsal gelişimde Oral Dönem (0-1 yaş)
– Bebeğin doyurulması, temiz tutulması, sıcak tutulması, tehlikelerden
korunması ve beş duyu organıyla dış dünyaya yöneltilmesi gereklidir
– Bu bakım ve yönlendirmede uygun ölçü ve tutumla çocukta temel
güven duygusunun oluşması sağlanabilir
– Bu duygunun oluşmasında annenin çocuğa olan tutumu çok önemlidir
– Önceleri annesini kendisiyle bir bütün olarak algılayan bebek, sonra
giderek annenin ayrılığını kavrar
– Anne-çocuk ilişkisi annenin hastalığı, kaybında yerine uygun yedek bir
annenin bulunmadığı ya da çocuğun anne tarafından istenmediği
durumlarda bozulur
– Oral dönem bebeğin besinsel durumundan çok duygusal doyumunun
ve zevk almasının önemini vurgular
– Bu dönemde gerek zevk, gerekse objelere yönelmede ağız önemli bir
rol oynar
İnsanlar ve çoğu memeliler biyolojik olarak iç - dış tehlike ve kaygılardan
koruyucu bir bağlanma sistemine sahiptirler ; bağlanma figürünün varlığında
tehlikeden korunma algısı ve güven hissi gelişir. Erken ilişkiler ve bağlanma
yaşantıları bireyin içsel dünyasını oluşturur.
Primer bakıcı ilişkisi ve erken bağlanma yaşantılarından kaynaklanan temel
güven duygusu ve duygusal regulasyonun gelişmemesi obezite gelişiminde
önemli bir faktör
Psikodinamik teoride
gelişimsel ve reaktif obezite tanımlanmaktadır
Gelişimsel obezite
•
•
•
•
•
•
•
•
Beslenme işlevi bebeğin anne ile ilişkisiyle bağlantılı olarak yerleşmekte
Bu ilişki çocuğun dış dünyaya yönelmesinde ve otonomi kazanmasında önemli
Yeme bozukluğu olan hastaların anneleri erken anne-çocuk ilişkisinde bebeğin
ihtiyaçlarına uygunsuz yanıtlar vermekte
Bu dönemde anne bebeğin her türlü kaygısına onu besleyerek yanıt verir
Bu beslenme sürecinde haz yaşanmaz ve yaşatılmaz, beslenme eylemi
tümüyle mekaniktir
Açlık ile tokluk ya da açlık ve diğer huzursuz eden durumlar arasındaki ayrımı
yapamayan çocuk, bedensel duyumlarla duygusal yaşantılar arasındaki farkı
tam olarak kuramaz
Çocuk büyüdükçe aç ya da doymuş olduğunu ayırt edemeyecek ve herhangi bir
uyarılma durumuna çok yiyerek yanıt verecektir
Sonuç olarak erişkinliğe eriştiğinde açlık farkındalığında sorun olacak açlığı
diğer bedensel gereksinimlerden ya da duygusal ajitasyondan ayıramayacaktır.
• Açlık ve doygunluk regulasyonunun bozuk olmasının etkisi;
• Bu bozuk regulasyona sıklıkla yemeğin/yiyeceğin ebeveynler tarafından
ödül ya da ceza olarak kullanılması neden olur
• Yiyecek teklif edilmesi sıklıkla ilginin yerine ve sorunları çözme stratejisi
olarak kullanılır
• Herhangi bir früstrasyon yemeyle giderilmeye çalışılır
• Aile yapısının çocukluk çağında obezitenin gelişimindeki güçlü etkisi
çalışmalarda gösterilmiştir.
• Her tür gereksinimi için yiyecek sunulan çocukların başka yönlerde de
uygun olmayan bir bakım yaşadıklarını öngörebiliriz. Bu tipik olarak
güvensiz bağlanmaya yol açacaktır.
• Uygun bakım gören ve açlığı diğer duygulardan ayırmayı öğrenen çocuklar
güvenli bağlanma geliştirirler
• Güvenli bağlanma stili olan obez kişilerde obezitenin gelişiminde diğer
faktörler rol oynamaktadır
Reaktif Obezite
• Erişkinlerde travmatik yaşantılara yanıt olarak
oluşur
– Evden ayrılma
– Sevilen birinin ölümü
– Terkedilme ya da yalnızlık korkusu içeren diğer
olaylar
Duygusal yeme
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Birçok kişinin sıkıntı, anksiyete, öfkeye yeme ile karşılık vermesine karşın ,
Aşırı yemek daha çok hoşa giden ve çevrede kolayca ulaşılabilir yiyeceğin bulunmasıyla
ilişkilidir
Öfke, korku ya da anksiyete gibi duygusal durumlarda iştah kaybı sık görülür
Bazen de duygusal uyarılma ya da stres aşırı yemeye neden olabilir
‘duygusal yeme’
Açlık ya da doygunluğun içsel işaretlerine yanıttan çok duygusal durumlara yanıt olarak
yiyen bireylerde duygusal yeme görülür.
Stres yaşayan bireyler güven ve rahatlık sağlamak için yemeye yönelirler.
Duygusal yiyenler aşırı yemeyi psikolojik sorunlarla başetme yolu olarak kullanmayı
öğrenmişlerdir.
Mutsuzluk, kaygı aşırı yemeye neden olabilir. Sürekli aşırı yeme çözülmemiş duygusal
problemlere bağlıdır ve diğer doyumların yedeğidir.
Aşırı yeme duygusal çatışmalardan kaynaklanan anksiyeteye karşı savunma ve doyum
elde etme girişimidir
Sosyal anksiyete, kendine değer vermenin düşük olması, güvensizlik obeziteye neden
olabilir.
Kontrol edilemeyen anksiyete aşırı yemeye neden olmaktadır.
Düşünceler
Çevrede lezzetli yiyeceklerle
birçok uyaran var
Bazı kişiler bu uyaranlara çok
duyarlı
Görünüm, koku kışkırtıcı
olabilmekte, yeme hazzı
hakkında düşünceleri
etkilemekte
Yeme zevki amaç haline
gelmekte
Sosyo-ekonomik durum ve Obezite
• Yoksulluk, düşük kazanç, tek ebeveyn olma, kötü sosyal
çevre aileyi etkiler; strese yol açar
• Ebeveynler ayrıldığında çocuklar iki ayrı evde yaşamak
zorunda kalabilirler
stres
• Ailedeki çatışmalar nedeniyle çocuklarda iyi yeme
alışkanlıkları geliştirilemez
• Çocukların sevgi ve ilgi istekleri aç olmadıklarında yeme ya
da aşırı yeme şeklinde uygun olmayan yeme nedeni
olmaktadır
• Sosyoekonomik ve aile sorunları yetersizlik duygularına ve
obeziteye neden olabilmektedir
• Düşük sosyoekonomik düzey früstrasyon ve depresyona,
ardından obeziteye yol açtığı çalışmalarda gösterilmiştir.
• Obez hastaların %80’inde aile öyküsünde
obezite söz konusu
– genetik faktörler
– Ebeveynlerle özdeşim
– Anksiyeteyle baş etmek üzere öğrenilmiş oral
yöntemler
Birlikte görülen psikiyatrik
hastalıklar
•
•
•
•
•
•
Aşırı kilolu olmak
Stigmatizasyon
Düşük kendilik saygısı
Depresyon
Anksiyete
Aşırı yeme kısır döngüsü
• Depresyon
• Anksiyete bozuklukları
• Yeme bozukluğu (Tıkınırcasına
yeme bozukluğu ve bulimia
nervoza)
• Madde kullanım bozuklukları
• Dikkat eksikliği hiperaktivite
bozukluğu
• Travma sonrası stres
bozukluğu
• Yapılan araştırmalarda gebelik, emzirme ve çocuk
sahibi olmakla şişmanlık arasında ilişki olduğu
gösterilerek, çocuk sayısı arttıkça, şişmanlık oranlarının
arttığı, cinsiyetten bağımsız olarak, öğrenim düzeyi
arttıkça şişmanlık düzeyinin azaldığı gösterilmiştir
• Obezite artışıyla tıkınırcasına yeme arasında güçlü bir
ilişki olduğu gösterilmiştir, obez yetişkinler arasında
tıkınırcasına yeme yaygınlığı yüksektir. Yiyeceklerini
normalden daha fazla kısıtlamaya ve yemeyi kontrol
etmeye çalışan obez kişilerin bu çabaları tıkınırcasına
yeme ile sonuçlanabilmektedir
Yeme bağımlılığı???
• Sağlıklı beslenme ile ilgili bilgilerin yaygınlaşmasına rağmen
ortalama kalori alımının ve aşırı yemenin artması ile ilgili
olarak son yıllarda ilgi gören açıklayıcı modellerden biri yeme
bağımlılığıdır.
• Bu model,
– özellikle işlenmiş ve hoşa giden, şeker, yağ, nişasta ve tuzdan zengin
yiyeceklerin aşırı tüketilmesi ve
– obez bireylerin yeme davranışlarının, bağımlılık hastalarının maddeye
yönelik davranışlarına benzer özellik gösterdiğinin gözlenmesi üzerine
geliştirilmiş, klinik ve laboratuvar araştırmalarla desteklenmiştir
• Obez bireyler, yemeye aşırı bir motivasyonel dürtü ile yönelmekte,
planladıklarından daha fazla yemekte ve sıklıkla aşırı yemeyi kontrol
altına almaya çalışıp başarısız olmaktadır
• Obeziteyi önleme ve geri döndürmeyi amaçlayan tedavilerin başarı
oranlarının düşük olması, bu durumun yalnız metabolik değil,
davranışsal bir bozukluk olduğu görüşünü desteklemektedir
• Bu benzerlikten yola çıkılarak, 2009 yılında, DSM–IV madde
bağımlılığı kriterlerinin, aşırı yeme davranışına uyarlanması ile yeme
bağımlılığının değerlendirilebileceği bir ölçek (YFAS-Yale Food
Addiction Scale- Yale Yeme Bağımlılığı Ölçeği) geliştirilmiştir
• Klinik çalışmalarda obez bireylerde yeme bağımlılığı yaygınlığının
%17’den %52’ye kadar çıkabildiği gösterilmiştir
Yeme bağımlılığı?
• Hoşa giden yiyecekler ve maddeler aynı reseptör sistemini etkilerler
• Aşırı yiyecek tüketimi bağımlılık davranışı olabilir mi?
• Nöro görüntüleme ve hayvan çalışmalarında aşırı yiyecek
tüketiminin maddelerin oluşturdukları değişikliklere paralel olarak
opiyat ve dopaminerjik sistemde nörobiyolojik değişikliklerle ilişkili
olduğu gösterilmiştir
• Alkol ve yüksek-yağlı, yüksek-şekerli yiyecekler arasında yakın
bağlantılar gösterilmiştir
• Yüksek yağlı-şekerli yiyecekler ve alkol sıklıkla duygularla başetmek
için kullanılır
• Yeme alışkanlıkları madde bağımlılığının kontrol kaybı, olumsuz
sonuçlara karşın kullanımı/yemeyi sürdürme, yüksek kalorili
yiyeceklerin kullanımını azaltamama kriterleriyle örtüşebilmektedir.
• Aşırı yemek tüketimi ve madde bağımlılığındaki bağımlılık davranışları
arasında fenomenolojik benzerliklerin yanında nörobiyolojik benzerlikler
olduğu gösterilmiştir
• Nörogörüntüleme çalışmaları, yeme bağımlılığı özellikleri gösteren
bireylerde beyinde dopaminerjik iletim ve ödülle ilişkili beyin bölgelerinde
aşırı aktivasyon olduğuna işaret etmektedir
• Motivasyon ve bellekle ilgili nöral yolaklarda değişiklikler olduğu ve
özellikle yemeye karşı inhibitör kontrolün azalmış olduğuna ve yeme
davranışının kompulsif hale gelmesine yol açtığına dair bulgular mevcuttur
Bu bulgular heterojen bir durum olan obezitedeki aşırı yemenin en azından
bir bölümünün yeme bağımlılığı ile açıklanabileceğine işaret etmektedir.
• Dopamin sisteminin ödül yolağıyla birlikte çeşitli fonksiyonları vardır ve
ödül yolağının alkol-madde bağımlılığında olduğu gibi doğalpekiştireçlerle,
yeme ve yemeyle ilgili davranışları açıklamadaki rolü dikkat çekmektedir
• Antipsikotik ilaçlarla (D2 reseptör antagonistleri) tedavi edilen kişiler, D2
reseptör blokajı aracılığıyla, kilo alma ve obezite açısından yüksek
risklidirler.
• Obez ratlara dopamin agonistleri uygulandığında hiperfajileri
normalleşmektedir.
• Beyinde dopamin reseptör blokajı iştahın artmasına ve kilo alımına neden
olmaktadır.
• Aşırı yeme davranışı ile kişiler telafi edici olarak dopaminerjik bir artış
sağlamaktadırlar.
• Pozitron emisyon tomografisi (PET) ile dopamin reseptörleri
değerlendirilmiş ve obez bireylerde striatal D2/D3 reseptör düzeylerinin
daha düşük olduğu gösterilmiştir
•
•
•
•
•
•
•
Çalışmamızda bariatrik cerrahi için başvuran hastalar YFAS ile yeme bağımlılığı açısından
değerlendirildiğinde hastaların %47.1’inde yeme bağımlılığı olduğu saptanmıştır.
‘yemeyi kesmek, azaltmak için sürekli istek ve boşa çıkan çabalar’ kriteri en fazla oranda (%97.9)
saptanan kriter
YFAS Türkçe versiyonunun bariatrik cerrahi hastalarındaki güvenilirlik çalışmasındada aynı kriter
benzer oranda (%79) saptanmıştır (Sevinçer ve ark., 2015)
Bu kriter madde bağımlılığında kontrol kaybını gösteren kriterlerden biridir. Yemek doğal bir
ödüldür, ancak madde bağımlılığı hastalarında maddenin olduğu gibi, morbid obezite sorunu olan
hastalarda yemek tüketimi kontrol edilemeyen bir hal almaktadır.
DSM-5 madde kullanım bozukluğu kriterlerinden en sık görülen fiziksel/psikolojik sorunlara rağmen
yemeyi sürdürmek (%72.9), çoğu kez planlanandan daha fazla veya daha uzun süre yeme (47.1)
kriterleri de yine kontrol kaybıyla ilişkilidir.
Yeme bağımlılığı ve madde kullanım bozukluğu beyinde yapısal ve nörokimyasal benzer özellikleri
gösterirken fenomenolojik olarak da örtüşmektedir. Kontrol kaybı madde kullanım bozuklukları
içinde önemli bir kriterdir.
Bariatrik cerrahi için başvuran hastalarda yapılan araştırmalarda yaklaşık olarak her 10 hastanın 45’inde yeme bağımlılığının olabileceği sonucu bu hastalarda yeme bağımlılığı varlığının
değerlendirilmesi nüksleri önleme açısından önemli olabilir.
Download