Davetli Editoryal / Invited Editorial Arch Neuropsychiatry 2016; 53: 192-193 • DOI: 10.5152/npa.2016.01082016 Nonkonvülzif Status Epileptikus: Bulanıklaşan Klinik Sınırları, Keskinleşen EEG Ölçütleri ve Halen Çözülememiş Temeli ile İlgi Çekici, Çok Heterojen Bir Nöropsikiyatrik Tablo Nonconvulsive Status Epilepticus: An Intriguing, Highly Heterogeneous Neuropsychiatric Condition with Blurring Clinical Margins, Sharpening EEG Criteria and Still Unsolved Background Betül BAYKAN İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Klinik Nörofizyoloji Bilim Dalı, İstanbul, Türkiye Nonkonvülzif status epileptikus (NKSE) nöropsikiyatri camiasında her zaman büyük ilgi uyandırmakla birlikte, nörobilimdeki belirgin ilerlemelere karşın halen gizemlerini korumaktadır. Klinik bulguları çok değişken olabildiğinden ve tek tip tanısal bir ipucu bulunmadığından, tanısı için akla gelmesi ve yüksek oranda kuşku duyularak EEG incelemesi yapılması gereklidir. Bu metin NKSE konusunda çeşitli konulara kısaca odaklanacak ve bu alanda bazı yeni çalışmalar ve gelişmeler konusunda yorumlarda bulunacaktır. Konvülzüyon görülmeksizin, uzun süren epileptik durumdan epileptik füg, ektazi, deliryum hatta mani gibi farklı adlar altında ilk olarak daha EEG incelemesinin olmadığı 19. yüzyılda söz edilmiştir. Ancak EEG kanıtı olmaksızın, eski metinlerde NKSE’ye benzer şekilde aktarılmış olan tabloların ensefalopatilerden veya psişik durumlardan ayırt edilmesi kesin olamayacağından, ilk NKSE’yi tanımlayanın kim olduğunu belirlemek çok olası görünmemekte ve Charcot, Prichard gibi isimlerin tanımladığı düşünülmektedir. NKSE’nin klinik ve EEG özelliklerinin birlikte yer aldığı ilk tanımlanması ise Lennox tarafından 1945’de hipoglisemisi olan bir hastada yapılmıştır (1). Fokal ve jeneralize formların tanımlanmasının ardından bugün için giderek artan bilgi birikimi ve teknolojik gelişmeler sonucunda NKSE tanımı birbirinden oldukça farklı birçok tabloyu kapsayacak şekilde genişlemiştir ve bu nedenle de farklı tartışmalar ortaya çıkmıştır. Nonkonvülzif status epileptikus’un gerçek insidensinin belirlenebilmesi, NKSE’yi tanımlama farklılıkları, tanı güçlükleri ve çalışmalarda incelenen grupların yaş gibi farklı özelliklerine bağlı olarak güçtür ve yaklaşık olarak yılda 1,5-18,3/100.000 olarak tahmin edilmektedir. Yoğun bakım ünitesinde koma tablosunda yatan hastalarda ise NKSE prevalansı olarak %8-27 gibi oranlar dikkati çekmekte, mortalite ve prognoz etyolojiye göre değişmektedir (1). Bir ucunda dikkati dağınık yürüyerek gelen, sadece psikiyatrik semptomlar sergileyen veya öncesinde epilepsi tanısı olan olguların, diğer ucunda ise komada anoksi nedeniyle yüksek mortalitesi olan hastaların aynı çatı altında toplanmasının getirdiği güçlükler açıktır (2). Nonkonvülzif status epileptikus tek bir hastalık değildir ve yaygın kabul görmüş bir tanımlaması ve sınıflaması da yoktur. Son zamanlarda bu alanda en kayda değer gelişmelerden biri ILAE (International League against Epilepsy) komisyonunca yapılan yeni status epileptikus sınıflamasıdır, bu sınıflamanın NKSE alanında çalışmaları arttırması ve standart hale getirmesi umulabilir (3). Sözü geçen metinde, nöbetin acil tedavi gerektirecek düzeyde anormal şekilde uzamış olduğu t1 zamansal noktası ile bu durumun nöronal hasar ve ölüm, nöronal ağlarda değişiklik gibi uzun süreli sonuçlarının ortaya çıkmaya başlayabileceği t2 noktası olarak tasarımsal iki operasyonel boyutu olan bir tanımlama belirlenmiştir. NKSE tiplerine bakıldığında yeterli kanıt olmamakla birlikte bilinç kaybıyla giden fokal SE için t1 10 dakika ve t2 >60 dk olarak verilirken, absans status epileptikus (ASE) için t1 10-15 dakika aralığında verilmiş ve t2 nin bilinmediği ifade edilmiştir. Yeni SE sınıflamasının diğer bir yeni özelliği de 4 aksdan oluşan bir klinik tanı araştırma ve tedavi yaklaşımı çerçevesi önermesidir. Bu akslar 1) semiyoloji, 2) etyoloji, 3) EEG karşılıkları ve 4) yaş şeklinde belirlenmiştir (3). Tablo 1’de NKSE alttipleri son sınıflamadaki şekliyle gösterilmektedir. Ayrıca yeni sınıflamada bazı tabloların şu an için NKSE yönünden belirsiz olduğu ifade edilmiş ve bunlar “sınır sendromlar” olarak ele alınmıştır. Bu tablolar arasında epileptik ensefalopatiler, evolüsyon göstermeyen (monoton görünümlü periyodik lateralize epileptiform deşarjlar ve jeneralize periyodik epileptiform deşarjlar gibi) epileptiform paternlerle giden koma, epileptik olgularda davranışsal bozukluklar (örneğin psikoz) ve akut konfüzyonel durumlarla birlikte giden epileptiform EEG bulguları sayılmıştır. Landau-Kleffner sendromunda afazik status, juvenil absans epilepsisinde absans status epileptikus, Creutzfeldt-Jakob hastalığında NKSE ve geç yaşamın de novo (ve bazen tekrarlayan) absans statusu da listelerde yer alan önemli antitelerdir (2,3). Kronik idyopatik/genetik jeneralize epilepsi seyrinde, belirleyici özelliğini ve ana nöbet tipini tekrarlayan absans status ataklarının oluşturduğu, atipik ve mevcut sınıflamada net bir yeri olmayan ataklar geçiren ilk olgular tarafımızdan on yılı aşkın zaman önce tanımlanmıştır (4). Genton ve ark. (5) da bizim çalışmamızdan sonra yaptıkları başka bir çalışma ile tekrarlayan ASE atakları ile seyreden bir epilepsi formu bulunduğuna destek veren bir seri yayınlayarak bu tabloya ‘absans status epilepsi’ denmesini önermişler ve bunun farklı bir sendrom olduğuna dikkat çekmişlerdir. Absans status epileptikus iyi prognozlu olarak bilinmektedir ve tedaviye yanıtı hızlıdır. Bu ilginç tablonun genetik ve patofizyolojik temelleri henüz aydınlatılamamıştır, ancak tekrarlaması nedeniyle NKSE konusunda yapılacak araştırmalar açısından iyi bir modeldir. Patofizyo- Yazışma Adresi / Correspondence Address: Betül Baykan, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Klinik Nörofizyoloji Bilim Dalı, İstanbul, Türkiye E-posta / E-mail: [email protected] Geliş Tarihi / Received: 27.07.2016 Kabul Tarihi / Accepted: 01.08.2016 192 ©Telif Hakkı 2016 Türk Nöropsikiyatri Derneği - Makale metnine www.noropskiyatriarsivi.com web sayfasından ulaşılabilir. ©Copyright 2016 by Turkish Association of Neuropsychiatry - Available online at www.noropskiyatriarsivi.com Arch Neuropsychiatry 2016; 53: 192-193 Tablo 1. NKSE alttiplerinin son sınıflamadaki şekli (3) (B) Belirgin motor semptomları olmayan SE tipleri (NKSE) B.1 Koma ile giden NKSE (incelikli (subtle) olarak tanımlanan form dahil)) B.2 Koma olmaksızın NKSE B.2.a. Jeneralize B.2.a.a.Tipik absans status B2.a.b.Atipik absans status B.2.a.c Miyoklonik absans status B.2.b. Fokal B.2.b.a Bilinç bozukluğu olmaksızın (aura kontinua, otonomik, duysal, görsel, olfaktor, gustatuar, emosyonel/psişik/yaşantısal veya işitsel semptomlar) B.2.b.b Afazik status B.2.b.c Bilinç bozukluğu ile giden B.2.c Fokal veya jeneralize olduğu belirlenemeyen B.2.c.a Otonomik SE (erken çocukluk çağı oksipital lob epilepsisi (Panayiotopoulos sendromu) lojisi için nöbet sonlanma işlevinde bir bozukluğa neden olan mekanizmalar ve ilişkili nöronal ağlar üzerinde durulmaktadır. Nörogenetik alanındaki dev gelişmelere rağmen NKSE ve genel anlamda SE için yatkınlık genleri henüz aydınlatılamamıştır. Ring 20 ve diğer karyotip anormallikleri, Angelman sendromu, Dravet sendromu bazı metabolizma hastalıkları, mitokondriyal hastalıklar veya kortikal gelişimsel bozukluklar gibi çeşitli genetik etyolojilerde NKSE karşımıza çıkabilmektedir (2,3). Benzer şekilde nöro-görüntüleme alanındaki önemli güncel gelişmelerin NKSE’ye yönelik yansıması henüz o denli belirgin olmamakla birlikte, eskiden nedeni bilinmeyen birçok fokal NKSE’nin etyoloji ve lokalizasyonunu bugün ileri MRG teknikleri ve PET/SPECT incelemeleri ile daha rahat bulabilmekteyiz (1). Acil tedavi yaklaşımı gerektirmesi, tablo düzelene dek görüntüleme için genelde beklenmesi, hastaların ek medikal sorunlarının sıklığı nedeniyle kontrast madde verilmesinde ve görüntüleme süresindeki sorunlar gibi birçok anlaşılır nedenle şu an için NKSE alanında literatürün gerçekten sınırlı olduğu ve geniş kontrollü multimodal görüntüleme serilerinin olmadığı söylenebilir. NKSE için özellikle difüzyon ağırlıklı (DWI) ve FLAIR sekansında MR görüntülerinin erken nöronal hasar ağırlığını ve dağılımını göstermek açısından daha yararlı olduğu bildirilmiş ve kontrol MRG incelemelerinin önemine dikkat çekilmiştir. NKSE olgularında yapılmış az sayıda çalışmada DWI’de bölgesel hiperintensite ve ADC haritasında azalma saptanırken, kortikal alanlar ve hipokampusun yanı sıra pulvinar tutulumuna da dikkat çekilmiştir (1). Sıklık açısından inme başta olmak üzere çeşitli merkezi sinir sistemi hastalıkları, epilepsi ve tedavisi ile ilişkili bazı durumlar, toksik ve metabolik etkenler, sistemik ve kritik hastalıklar ve başta psikiyatrik ilaçlar olmak üzere çok sayıda ilaç NKSE tablosunu tetikleyebilir; bu konudaki ayrıntılı bilgiler bu yazının amacının dışındadır ve NKSE konusunda yazılmış ilki Türkçe olan kitaplarda ve çeşitli güncel derlemelerde mevcuttur (1,2). Son yıllarda NKSE’yi tetikleyebilen, sıkça karşılaşılan ve önem taşıyan durumlardan biri böbrek yetmezliği ve infeksiyon zemini olan hastalarda kullanılan sefalosporin tedavisidir (6). Sefalosporin kesilmeden veya antibiyotik değiştirilmeden NKSE tablosu tam olarak kontrol altına alınamamaktadır. Bunun yanı sıra çok yeni olarak nöronal oto-antikorlarla ilişkili NKSE tanımlanmıştır ve tedavinin antiepileptik ilaçlarla değil immun tedavilerle sağlanabilmesi ve psikiyatrik tabloları taklit edebilmesi açısından çok önem taşımaktadır (7). Baykan B. Nonkonvülzif Status Epileptikus Nonkonvülzif status epileptikus tablosunun genişleyen ve giderek bulanıklaşan klinik spektrumunun yanı sıra EEG açısından karşılaşılan bazı sorunlar da tanıda güçlüklere yol açmaktadır. EEG bulgularının yorumlanması, özellikle yoğun bakım olgularında ve epileptik ensefalopatiler gibi zaten çok aktif epileptifom EEG bulgusu olan bazı özel durumlarda uzmanlar için bile soru işaretleri yaratmaktadır. Bu nedenle düzenlenen uluslararası toplantılar sonrasında epileptik ensefalopatisi olan ve olmayan olgularda farklı şekilde “Salzburg Konsensus Ölçütleri” geliştirilmiştir. Bu ölçütlerle epileptik deşarjların frekansı (saniyede 2,5 Hz den büyük veya küçük), ritmik delta/ teta aktivitesi ile intravenöz anti-epileptik ilaç ile klinik ve EEG’de düzelme ve tipik spasyotemporal evolüsyon gösteren nöbet paternleri de dikkate alınmaktadır. Bu yeni daha net görünen ölçütlerin doğru tanı koyulmasında yardımcı olması umulmaktadır (8). Nonkonvülzif status epileptikus tablosunun sık görüldüğü tanısal, etyolojik ve tedavi yaklaşımı açısından özel sorunları olan bir başka grup da ağır hastalığı olan yaşlılardır. EEG monitorizasyonunun yoğun bakım ünitelerinde devamlı şekilde her olguda gerekip gerekmediği, NKSE saptandığı takdirde ne ölçüde tedavi gerektiği, tedavinin çok yoğun yapıldığında zarar verebildiği bilindiğinden tartışılan konulardır (9). NKSE tedavisi için doğru bir bakış açısı, aynen tanı için olduğu gibi, NKSE tablosunun tipine ve etyolojisine göre hastaya özel belirlenmesi gerektiğini açıkça not etmelidir. Sonuç olarak, NKSE birçok nörolojik ve psikiyatrik tablonun ayırıcı tanısında her zaman akla gelmesi ve geniş klinik spektrumu ile iyi tanınması gereken bir tablodur. NKSE olguları klinik durumlarına göre değerlendirilmeli, EEG bulguları ve tanı ölçütleri uzmanlarca bilgelikle yorumlanmalı, etyoloji ve birlikte bulunabileceği durumlar dikkatle araştırılmalıdır. Mekanizmaları, tanımı, tanı ölçütleri, tedavi yaklaşımları ve prognoz konusunda halen araştırmalara gereksinim duyulan bu tabloda komada ve ağır hastalığı olan grupla gerçekten epileptik mekanizmaların rol oynadığı grup arasında ayırım yapılmalıdır. Bu aşamada bizlere düşen hastaları en iyi şekilde izleyip, ayrıntılı olarak incelemek ve bir yandan da tedavilerini rasyonel olarak “önce zarar verme” ilkesine göre planlamaktır. KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. Kaplan PW, Drislane FW. Nonconvulsive Status Epilepticus. DemosMedical Publishing, 2009; New York. Baykal B. Nonkonvülzif status epilepticus. Artpres, 2004, İstanbul. Trinka E, Cock H, Hesdorffer D, Rossetti AO, Scheffer IE, Shinnar S, Shorvon S, Lowenstein DH. A definition and classification of status epilepticus--Report of the ILAE Task Force on Classification of Status Epilepticus. Epilepsia 2015 ;56:1515-1523. [CrossRef] Baykan B, Gokyigit C, Gurses C, Eraksoy M. Recurrent absence status epilepticus: clinical and EEG characteristics. Seizure 2002; 11:310-319. [CrossRef] Genton P, Ferlazzo E, Thomas P. Absence status epilepsy: delineation of a distinct idiopathic generalized epilepsy syndrome. Epilepsia 2008; 49:642-649. [CrossRef] Öztürk S, Kocabay G, Topçular B, Yazıcı H, Çağatay AA, Bahat G, Baykan B, Türkmen A, Yıldız A. Non-convulsive status epilepticus following antibiotic therapy as a cause of unexplained loss of consciousness in patients with renal failure. Clin Exp Nephrol 2009; 13:138-144. [CrossRef] Çikrikçili U, Ulusoy C, Turan S, Yıldız Ş, Bilgiç B, Hanagasi H, Baykan B, Tüzün E, Gürvit H. Non-convulsive status epilepticus associated with glutamic acid decarboxylase antibody Clin EEG. Neurosci 2013; 44:232-236. Beniczky S, Hirsch LJ, Kaplan PW, Pressler R, Bauer G, Aurlien H, Brøgger JC, Trinka E. Unified EEG terminology and criteria for nonconvulsive status epilepticus. Epilepsia 2013; 54(Suppl 6):28-29. Altindag E, Okudan ZV, Tavukçu Özkan S, Krespi Y, Baykan B. Electroencephalographic patterns recorded by continuous video-EEG monitoring in the critically ill patients with altered mental status. Arch Neuropsychiatry. Accepted DOI: 10.5152/npa.2016.14822 [CrossRef] 193