metabolik cerrahi kavramı ve gelişimi nedir?

advertisement
METABOLİK CERRAHİ KAVRAMI VE
GELİŞİMİ NEDİR?
Obezite Cerrahisinin Morbid Obezite ve bununla ilgili
durumlarda en etkin ve en uzun süreli tedavi yöntemi olduğu
bilinmektedir. Ancak günümüzde giderek artan veriler bu
yöntemin Tip 2 diyabet, hipertansiyon, yüksek kolesterol, nonalkolik yağlı karaciğer hastalığı ve obstrüktif uyku apne gibi
farklı metabolik hastalıklar ve durumlar için mevcut en etkili
tedavi yöntemlerinden biri olduğunu düşündürmektedir.
UCSF-Fresno cerrahi bölümü profesörlerinden ve yeni adıyla
American Society for Metabolic & Bariatric Surgery (ASMBS)
(Amerikan Metabolik ve Bariatrik Cerrahi Derneği) başkanı Dr.
Kelvin Higa “Ciddi obezite için uygulanan cerrahi kilo
kaybının ötesinde yarar sağlamaktadır. Bu cerrahi çoğu hastada
Tip 2 diyabet ve diğer hayatı tehdit edici hastalıklarda ciddi
iyileşme ya da tam remisyona neden olmaktadır. Derneğin yeni
ismi ve misyonu cerrahinin genişleyen ve evrimleşen yönünü
yansıtmaktadır” dedi. “İnsanlar genellikle cerrahiyi diyabet
veya yüksek tansiyonun tedavisi olarak düşünmemektedir, ancak
aslında öyledir ve biz bu hastalıklara yaklaşımda metabolik
cerrahinin rolünün giderek artmasını beklemekteyiz.”
ASMBS daha önce American Society for Bariatric Surgery
[Amerikan Bariatrik (Obezite) Derneği] olarak bilinmekteydi.
İsim değişikliği derneğin kuruluşundan yaklaşık 25 yıl sonra
gerçekleşti. Derneğin cerrahlar, hemşireler, bariatrisyenler,
psikologlar, diyetisyenler ve diğer sağlık personelini içeren
yaklaşık 3000 üyesi bulunmaktadır.;Metabolizma vücudun
gıdaları hücresel düzeyde enerjiye dönüştürme işlemidir. En
sık görülen metabolik hastalık Tip 2 diyabettir, vücutta
insülin eksikliği veya üretilen insüline vücudun cevap
verememesine bağlı olarak kan şekerinin yeterince regüle veya
metabolize edilemediği durumlarda ortaya çıkar.
American Diabetes Association (Amerikan Diyabet Birliği)’a
göre ABD’de yaklaşık 21 milyon kişide Tip 2 diyabet ve 54
milyon
kişide
diyabet
başlangıcı
(pre-diyabet)
bulunmaktadır.;Vücut yağının artması metabolik hastalıklar
için riski arttırmaktadır. CDC National Center for Health
Statistics tarafından yürütülen National Health and Nutrition
Examination Survey 1999-2002 NHANES’e göre diyabetik
hastaların yarısından fazlasında (%51) Vücut Kitle İndeksi
(VKİ) 30 veya üzerinde iken, VKİ 35 ve üzerinde olanların
yaklaşık yüzde 80’inde bir ya da daha fazla metabolik hastalık
bulunmaktadır. Yeni çalışmalar metabolik cerrahinin insülin
rezistansını ve sekresyonunu, muhtemelen gastrointestinal
hormonal değişikliklere bağlı olarak, kilo kaybından bağımsız
mekanizmalar ile düzeltebileceğini öne sürmektedir. Birçok
hastada metabolik cerrahiyi takip eden günler içerisinde,
anlamlı kilo kaybı oluşmasından uzun süre önce, Tip 2 diyabet
tam remisyona girmektedir. Bu bilgiler metabolik cerrahinin
normal kiloda ya da hafif kilolu diabetik bireyler için uygun
olabileceği fikrini doğurmuştur.;
East Carolina Üniversitesi’nde cerrahi ve biyokimya profesörü
olan ASMBS’nin eski başkanı Dr. Walter Pories obezite
cerrahisinin Tip 2 diyabet üzerindeki etkilerini inceleyerek
1992 yılında Annals of Surgery’de çığır açan yayınını
bildirdi. Yayın “Tip II Diabetes Mellitus (NIDDM) Cerrahi Bir
Hastalıkmıdır?” başlığı ile gastrik bypass sonrası Tip 2
Diyabetin remisyonunu bildirmekteydi.;Obezite Cerrahi
merkezlerini mükemmellik açısından denetleyen, kar amacı
olmayan bir kuruluş olan Surgical Review Cooperation başkanı
Dr. Pories “ Yirmibeş yıl önce cerrahinin Tip 2 diyabet
üzerindeki küratif etkisi ile büyülenmiştik” dedi. “Günümüzde
ise cerrahi geçiren hastalar için ana nedenlerden biri ve
metabolik cerrahide yapılan yeni araştırmalar sayesinde ciddi
ilerlemeler sağlanacağından eminim.”;Metabolik ve Obezite
Cerrahisinde yürütülen araştırmaların çoğu 45 kilogram ve
üzeri kilo fazlası (VKİ 40 veya üzeri) veya 35 kilogram ve
üzeri kilo fazlası (VKİ 35 ve üzeri) ile birlikte obezite ile
ilişkili Tip 2 diyabet gibi ek hastalığı olan morbid obez
hastalar ile sınırlanmaktadır.;Journal of the American Medical
Association (JAMA)’da 2004 yılında yayınlanan ve dönüm noktası
olarak kabul edilen çalışmaya göre, obezite cerrahisi
hastaları
aşağıdaki
metabolik
durumlarda
düzelme
göstermektedirler:;
· Hastaların %76.8’sında Tip 2 diyabet remisyonu ve %86’sında
ciddi düzelme sağlandı.· Hastaların %61.7’sinde hipertansiyon
elimine edildi ve %78.5’inde ciddi düzelme sağlandı.
· Hastaların
düşürüldü.
%70’inden
fazlasında
yüksek
kolesterol
· Hastaların %85.7’sinde uyku apne elimine edildi.;
Benzer şekilde eklem hastalıkları, astım ve infertilite ya
tamamen iyileşti ya da ciddi ölçüde düzeldi. Çalışma cerrahi
hastalarının fazla kilolarının %62 ile %75’ini kaybettiklerini
gösterdi.;
Bu yılın başlarında, 25 uluslararası tıbbi organizasyon ile
ASMBS, ADA, NAASO-Obezite Derneği ve The European Association
for the Study of Diabetes (EASD) dahil olmak üzere diyabet ve
metabolik hastalıklar konusunda önde gelen 60 kadar uzman,
gastrointestinal ameliyatların diyabet üzerine etkileri ile
ilgili tıbbi verileri değerlendirmek üzere Roma- İtalya’da bir
konsensus toplantısı gerçekleştirdi. Grubun Tip 2 diyabet
tedavisinde metabolik cerrahinin yeri ile ilgili bulgularını
yıl sonunda açıklaması beklenmektedir.;
ASMBS’nin bir önceki başkanı, Cleveland Kliniği Bariatric
(Obezite) ve Metabolik Enstitüsü yöneticisi ve Roma
toplantısının organizatörlerinden biri olan Prof. Dr. Philip
Schauer “Kanıtlar yaygın. Çoğu çalışma uygun hastalarda
göreceli olarak düşük oranda risk ile uygulanan ameliyatların
sonrasında Tip 2 diyabette önleme, düzelme veya remisyon
sağlandığını göstermektedir” dedi. “Metabolik Cerrahi, obezite
ve diyabet epidemik ikizleri ile savaşmak için anahtar rol
oynayabilir, ve bu cerrahi giderek daha güvenli hale
gelmektedir”.;
Agency for Healthcare Research and Quality (AHRQ) tarafından
yapılmış yeni bir çalışmaya göre, obezite cerrahisi ile
ilişkili mortalite 1998’de yüzde 0.89 düzeyinden 2004’te yüzde
0.19’a düşerek çarpıcı bir oran ile (%78.7) azalmıştır.
2004’te Annals of Surgery’de yayınlanan bir çalışmaya göre
morbid obezitenin mortalitesi obezite veya metabolik
cerrahinin kullanılması ile %89 azalmıştır.;
ASMBS 2006 yılında ABD’de tahminen 177.600 kişinin obezite
cerrahisi geçirdiğini bildirdi. Cerrahi kriterlerini dolduran
hastaların yüzde birinden azı ameliyat olmaktadır. ABD’de 15
milyon ya da 50’de 1 yetişkinde morbid obezite bulunmaktadır
ki bunlar Tip 2 diyabet, kalp hastalığı, uyku apne,
hipertansiyon, astım, kanser, eklem sorunları ve infertilite
dahil 30’u aşkın diğer hastalık durumu ile ilişkilidir.
Obezitenin sağlık sistemi üzerine direk ve indirek maliyeti
yıllık yaklaşık 117 milyar dolardır.;
En sık uygulanan cerrahi işlemler gastrik by-pass,
ayarlanabilir gastrik bandlama ve duodenal switch ile
biliopankreatik diversiyondur.
Doç. Dr. Halil Coşkun
TİP 2 DİYABETİN TEDAVİSİNDE
MİNİMAL İNVAZİV CERRAHİ
Obezite, kandaki yüksek şeker düzeyleri ile karakterize olan
ve ömür boyu süren Tip 2 Diyabetin gelişmesindeki en önemli
faktörlerden birisidir. Bu hastalık, vücudumuzda pankreas
tarafından salgılanan bir hormon olan insüline doğru bir
şekilde yanıt vermediğinde ortaya çıkmaktadır. Hafif obez bir
kişinin diyabete yakalanma riski normal bir insana göre iki
kat iken, ağır obez bir kişi 10 kat riske sahiptir. Tip 2
Diyabet riski yaş, aile öyküsü ve daha çok karın bölgesine
lokalize obezite (merkezi obezite) ile artmaktadır. Yağ ve
karbonhidrat oranı yüksek besinler tüketmek kanda daha fazla
yağlı aside ve karaciğer ile iskelet kaslarında lipid
birikimine yol açarak insüline karşı direnç oluşmasına ve
sonunda da diyabete neden olmaktadır. Zaman içinde diyabet
genellikle kötüye gider ve pankreas tarafından üretilen
insülin miktarı çarpıcı şekilde azalır.
Geleneksel Tip 2 Diyabet tedavisi yeterli değilse?
Kandaki şeker düzeylerini iyileştirerek normale döndürmek ve
böylelikle göz ve böbrek hastalığı gibi uzun süreli
komplikasyonlarla sinirlere ve kan damarlarına zarar gelmesini
önlemek amacıyla diyabetin tedavi edilmesi gerekmektedir.
Normalize kan şeker düzeyleri ölüm, inme, kalp yetmezliği ve
diğer komplikasyonların riskini azaltmaktadır.
Kanda glikosilatlı hemoglobin (HbA1c) düzeylerini belirlemek
amacıyla yapılan testler kişinin uzun dönem komplikasyon
riskini belirleyebilmektedir. Bu test, kırmızı kan hücreleri
ile diğer hücrelere yapışan glükoz miktarını ölçmektedir.
HbA1c düzeyini %1 oranında düşürmek bile komplikasyon riskini
%25 azaltmaktadır.
Tip 2 Diyabet tedavisinde ilk hedef, kan şeker düzeylerinin
normale döndürülmesi yoluyla semptomların iyileştirilmesidir.
Sonrasındaki hedefler ise göz ve böbrek hastalığı gibi uzun
süreli komplikasyonlarla sinirlere ve kan damarlarına zarar
gelmesini önlemektir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, kan
şekerinin sıkı bir şekilde kontrol edilmesinin göz, böbrek ve
sinir hasarı gibi çeşitli uzun dönemli komplikasyonları
azaltabileceğini göstermektedir.
Tip 2 Diyabetin ilk adım tedavisi diyet ve egzersizdir. Bunlar
normal kan şekeri düzeylerinin korunmasında yeterli değilse
pankreasın daha fazla insülin üretmesini tetikleyen, insülinin
daha çok işe yaramasına yardımcı olan, karbonhidratların
barsakta emilimini azaltan ya da karaciğerdeki şeker üretimini
azaltan ilaçlar almanız gerekebilir. Yaşam tarzı
değişiklikleri ve ilaçlara rağmen kan şekeri kontrolünüz
yetersiz ise insülin almanız gerekecektir.
Tip 2 Diyabet bulunan bazı insanlar diyetten sonra ilaçları
bırakabilmektedir, ancak sağlıklı bir kiloya ulaşmak ve bunu
sürdürmek bazen oldukça zorlayıcıdır. Çeşitli diyetler
deneyerek başarısız olmuşsanız obezite cerrahisinde uygulanan
yöntemler Tip 2 Diyabet tedavisi için kalıcı bir çözüm
oluşturabilir!
Kanıtlanmış Prosedürler
Obezite Cerrahisinin en yaygın formları Laparoskopik Tüp Mide
ve Gastrik Bypass ameliyatlarıdır. Hangi prosedürün size uygun
olduğunu belirlemek amacıyla cerrahınız tarafından muayne
edilmeniz gerekmektedir.
Minimal İnvaziv Teknikler
Doç. Dr. Halil Coşkun tarafından uygulanan tüm prosedürlerin
%95’ten fazlası minimal invaziv (laparoskopik) teknikleri
kullanarak yapılmaktadır. Minimal invaziv ameliyat; hızlı bir
iyileşme sürecine katkıda bulunan daha hızlı operasyonlar,
daha az anestezi, çok daha ufak kesiler ve daha az yara izi
demektir.
Neyi kaybetmeyi… ya da kazanmayı bekleyebilirsiniz?
Hastaların çoğu ameliyattan 18 ila 24 ay sonra fazla
kilolarının %50 ile %85’ini kaybederler. Ulaştığınız kilo
kaybını ancak diyet değişiklikleri ve düzenli egzersizle
sürdürebilirsiniz. Diyabetin daha iyi kontrolü ya da
gerilemesi eğilimi önemli miktarda kilo kaybı oluşmadan önce
bile söz konusudur.
Ameliyatın kan şekeri düzeyleri, tansiyon ve kolesterol
üzerindeki etkileri
Obezite Cerrahisinden hemen sonra kan şekeri düzeyleri hızla
iyileşerek ilacın azaltılmasına ya da kesilmesine imkan
sağlar. Yeni çalışmalar obezite ameliyatını takiben yağ dokusu
kaybının insülin direncinin iyileşmesine yol açtığını
göstermektedir.
Laparoskopik Gastrik Bypass ameliyatı diyabetin kontrol altına
alınmasında oldukça etkilidir. Hastaların yaklaşık üçte
birinde ameliyattan sonra diyabet ilacı gerekmemekte, %85’inde
ise ameliyattan sonraki iki yıl içinde diyabetleri tamamen
düzelmektedir.
Diyabetin daha hafif formu (diyetle kontrol altında tutulan)
bulunan hastalar, beş yıldan az bir süredir diyabet hastası
olanlar ve ameliyattan sonra daha fazla kilo kaybedenlerde
diyabetin tamamen gerileme olasılığı daha fazladır. Diyabet
hastalarının pek çoğunda kalp krizi ve inme riskini önemli
ölçüde artıran yüksek tansiyon ve kolesterol problemleri
bulunmaktadır. Obezite Cerrahisi yüksek tansiyonla kolesterolü
iyileştirerek bu riskleri azaltmaktadır.
İyileşme ve Ameliyat Sonrası İzlem
Obezite ameliyatı düşünen hastalar en çok başarısız olmaktan
korkmaktadır; başarı için gerekli yaşam tarzı değişikliklerine
bağlı kalamayacaklarından korkarlar. Bu nedenle obezite
cerrahisi hastaları yaşam boyu izlemden ve sağlam bir destek
ağından yarar görmektedir.
Ameliyattan sonra erken dönemde cerrahla yapılan vizitler
potansiyel
komplikasyonlarla
diyet
değişikliklerine
odaklanılmasını sağlar. Hekim danışmanlığında beslenme durumu,
ilk ay boyunca progresif bir şekilde sıvı gıdalardan katı
gıdalara doğru ilerler. Geç dönem vizitlerinde ise psikolojik
destek, beslenme değerlendirmesi, vitamin takviyesi
egzersiz programları üzerinde odaklanılmaktadır.
ve
Ameliyat için uygun musunuz?
Obezite ameliyatı önemli bir ameliyat olup, yalnızca medikal
tedavi ile diyabet tedavileri başarısız olduğu durumda
düşünülmelidir. Eğer kilo kaybı ameliyatı düşünüyorsanız,
yaşam tarzınızdaki ömür boyu sürecek değişikliklere ve obezite
cerrahisi ekibiyle yapacağınız vizitlere bağlı kalmayı ciddi
bir şekilde göz önüne almalısınız.
Tip 2 diyabet ya da fazla kiloyla ilişkili başka hastalıklarla
birlikte VKİ 35 kg/m2 ya da üzerinde ise ve normal açlık kan
şekerine (ortalama 125 mg/dl ya da HbA1C %7) ulaşamıyorsanız,
muhtemelen diyabet cerrahisi adayısınız demektir. Kontrolü
yetersiz diyabet gibi bazı durumlarda hastalar, VKİ 35
kg/m2’nin altında ise bile obezite ameliyatı için uygundur.
Merkezimiz, bazı istisnalarla beraber 12 ila 70 yaş arası
adayları kabul etmektedir.
Her ameliyatın riskleri vardır
Cerrahi prosedürlerin tümünün, yararlarıyla tartılması gereken
bir takım riskleri söz konusudur. Cerrahınız, bilinçli bir
karara ulaşmanız amacıyla ameliyatın potansiyel risklerini
sizinle görüşecektir.
Doç. Dr. Halil Coşkun
TİP
2
DİYABETTE
TEDAVİNİN
YERİ:
GAZETESİ
CERRAHİ
AKŞAM
Son dönemde bu konuyla ilgili gerek yazılı basında gerekse
görsel basında birçok haber çıkmaya başlamıştır. Haber
başlıkları ise “Tip2 diyabet (T2DM) cerrahi yöntem ile tedavi
edilebilmektedir”. Bu son derece çarpıcı iddia gerçekte ne
kadar doğrudur ve bu nasıl olmaktadır? Bu konuyu çok detaya
girmeden mümkün olduğunca yalın bir dille açıklamaya
çalışacağım.
Bugün için artık obezite cerrahisi ameliyatlarının ağır obez
hastalarda T2DM’un uzun süreli iyileşme ya da gerilemeyle
sonuçlandığını gösteren önemli miktarda bilimsel veri
bulunmaktadır. Ancak burada önemli olan nokta T2DM’un önemli
kilo kaybı oluşmadan çok daha önce, tipik olarak günler ya da
haftalar içinde gerilemesidir. Artmakta olan bulgular bu
ameliyatların anti-diyabetik etkilerinin, tek başına gıda
alımı ve kilo üzerine etkileriyle açıklanamayacağını
düşündürmektedir.
Obezite cerrahisi ameliyatlarından olan Tüp Mide ve Gastrik
By-pass da ağır obez ve T2DM olan olguların %70-85’in den
fazlası ameliyattan 24 saat sonra kan şekeri düzeylerinde
önemli gerileme olduğu hatta normale geldiği bilinmektedir.
Buna benzer şekilde emilimi engelleyici Duedonal Switch gibi
ameliyatlarda da %85-95 oranında kan şekerinde gerileme ile
T2DM düzeldiği gözlenmiştir. Tüm bu veriler sindirim
sisteminde yapılacak buna benzer bir ameliyatın kilo kaybı
olmadan non-obez (normal kilolu) olgularda da T2DM tedavi
edilip edilemeyeceğini gündeme getirmiştir.
Bugün için yukarıda tariflenen ameliyat tipleri obezite ve
T2DM’un tedavisinde en etkili cerrahi yöntemleri olarak
görünmektedir. Ancak bu konuyla ilgili yapılan çalışmalar
halen çok sınırlıdır, orta ve uzun dönem sonuçlarıyla ilgili
halen yeterli veri bulunmamaktadır.
Diyabet cerrahisindeki bu hızlı gelişmeler sonucunda 2007
yılında Roma/İtalya da “International Conference on
Gastrointestinal Surgery to Treat Type 2 Diabetes” toplantısı
yapılmıştır. 2011 yılında ise benim de katıldığım bir toplantı
olan “2nd World Congress Interventional Therapies for Type 2
Diabetes” kongresi New York/ABD’de düzenlenmiştir.
Sonuç olarak, obezite+T2DM olan olgularda mevcut obezite
ameliyatları T2DM çözmekle birlikte normal kilolu kişilerde
diyabete yönelik bu 2 ameliyatın rutine girmesi için henüz
erken görünmektedir. İlerleyen yıllarda yapılacak olan
prospektif randomize çalışmaların sonuçları bu konuda daha net
bilgileri ortaya koyacaktır.
Doç. Dr. Halil Coşkun
12/02/2015 AKŞAM Gazetesi makalesidir.
http://www.aksam.com.tr/yasam/tip-2-diyabette-cerrahi-tedavini
n-yeri/haber-381083
MİDE
KÜÇÜLTME
KİMLERE
YAPILMALI? AKŞAM GAZETESİ
Her tedavide olması gerektiği gibi, obezitenin cerrahi
tedavisinde de hastalarımızda bir kısım ön şart ve kriterler
aranmaktadır.
Cerrahi seçenek obezite tedavisinde en son seçenektir,
dolayısıyla muhakkak diyet, egzersiz, diğer tıbbi yaklaşımlar
denendikten ve başarılı olunmadığı kesin olarak belli olduktan
sonra düşünülmelidir.
Cerrahi tedavideki en önemli aday hasta kriterleri öncelikle
kişinin en az üç yıldır devam eden obezite şikayetinin
bulunması, Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 40 kg/m2′nin üzerinde
olması veya 35-40 kg/m2 arasında olup eşlik eden hastalıkarın
bulunması (hipertansiyon, tip2 diyabet, uyku apne send.,
artrit, vd.), kronik alkol ve ilaç bağımlılığının bulunmaması
ve kişinin kabul edilebilir ameliyat riski sınırları içinde
olması sayılabilir.
Cerrahi tedavi için genel yaş sınırı 18-65 olarak kabul edilse
de bazı seçilmiş vakalarda bu yaş sınırı 18 yaş altı ve 65 yaş
üstü olarak da alınabilir. Bu noktada en önemli kriterlerden
biri kabul edilebilir anestezi riski ve ameliyat sonrası hasta
uyumunun gösterilebilecek durumda olmasıdır.
Mide küçültme (tüp mide) ameliyatında midenin yaklaşık
%80-85’i dikey olarak çıkartılarak 150-200 ml arasındaki
hacime sahip bir mide tüpü oluşturulur. Uygulamada kilo
kaybını sağlayan iki etken bulunmaktadır: Birincisi mide
hacminin küçültülmesine bağlı kilo kaybıdır. İkincisi ise
endokrin etki olarak tanımladığımız; çıkartılan mide
bölümünden salgılanan ve açlık hormonu olarak tanımlanan
GHRELİN hormon seviyesinde düşme sonucu tokluk hissi
oluşumudur.
Tüp mide (mide küçültme) ameliyatı günümüzde laparoskopik ve
robotik yöntemler kullanılarak uygulanmaktadır. Bu yöntemde
karın içerisine CO2 gazı verilerek şişirilmekte ve sonrasında
4-5 ayrı noktadan 1cm’lik küçük kesilerden özel aletler ile
giriş yapılarak ameliyat gerçekleştirilmektedir. Bu yöntem ile
vücutta kesi izi oldukça küçük, ameliyat sonrası ağrı çok az
ve hastaların iyileşme süreleri daha hızlı olmaktadır.
Dolayısıyla hastalarımız işlerine ve günlük hayat rutinlerine
çok kısa sürede dönebilmektedirler.
Tüp mide uygulanan hastaların, 1-2 yıllık dönemde fazla
kilolarının %65-75’ni kaybetmeleri mümkündür. Uyumlu
hastalarda bu kilo kaybı oranı daha da yükselebilmektedir.
İyileşmek için yıllarca beklemeniz gerekmez.
İyileşme süreciniz, kararlılığınız ve yardıma ihtiyacınız
olduğunun farkında olmanızla başlar.
Doç. Dr. Halil Coşkun
Obezite ve Metabolik Cerrahi Uzmanı
twitter.com/drhalilcoskun
29/01/2015 AKŞAM Gazetesi Makalesidir.
http://www.aksam.com.tr/saglik/mide-kucultme-kimlere-yapilmali
/haber-376932
LAPAROSKOPİK
CERRAHİDE
UYGULAMALARI
BARİATRİK
TISSEEL
Bu CD Laparoskopik Bariatrik Cerrahi uygulamalarında
kullanılan TISSEEL kullanımı ile ilgili örnekleri
içermektedir. Bariatrik ameliyatların videolarına youtube
linklerine tıklayarak ulaşmanız mümkündür.
Dikkat! Ameliyat içerikleri tıbbi görüntülerden oluşmaktadır
ve hekimlere yönelik hazırlanmıştır.
1- Laparoskopik Gastrik Plikasyon’dan Laparoskopik Sleeve
Gastrekyomi’ye Geçiş:
http://www.youtube.com/watch?v=lUnHBIjPWug
2- Gastrik Band Migrasyonu
Gastrektomi’te Geçiş:
Sonrası
Laparoskopik
Sleeve
http://www.youtube.com/watch?v=QDtEykbPyrk
3- Gastrik Band Migrasyonu Sonrası Laparoskopik Mini Gastrik
Bypass’a Geçiş:
http://www.youtube.com/watch?v=nT87RvseV_U
4- Laparoskopik Gastrik
Gastrektomi’ye Geçiş:
Band’dan
Laparoskopik
Sleeve
http://www.youtube.com/watch?v=eODm7qQ1ark
5- Laparoskopik Gastrik Band’dan Laparoskopik Mini Gastrik
Bypass’a Geçiş:
http://www.youtube.com/watch?v=eODm7qQ1ark
6- Gastrik Plikasyon’dan Laparoskopik Sleeve Gastrektomi’ye
Geçiş II.
http://www.youtube.com/watch?v=FVzMpsthJF4
7- Lap. Sleeve Gastrektomi’den Laparoskopik Mini Gastrik
Bypass’a Geçiş:
http://www.youtube.com/watch?v=5x7n2qkgYC0
8- Laparoskopik Sleeve Gastrektomi:
http://www.youtube.com/watch?v=jW2vdJqgSGk
9- Laparoskopik Mini Gastrik Bypass:
http://www.youtube.com/watch?v=LDcOQwPQ9VQ
YENİ
NESİL
OBEZİTE
AMELİYATLARI – WOMEN’S HEALTH
Diyet ve egzersizden yeterli sonuç alınamadığında laparoskopik
gastrik bypass ve tüp mide ameliyatları, kalıcı ve etkin kilo
vermek için önemli yöntemler olarak gösteriliyor. Genel olarak
Gastrik Bypass ameliyatı hastaları fazla kilolarının yaklaşık
%80’ini verirken Tüp Mide hastalarının da yaklaşık %60-70’ini
verdiğini belirten Obezite ve Diyabet Cerrahisi Uzmanı Doç.
Dr. Halil Coşkun, ameliyat yöntemleri ile ilgili merak
ettiğimiz soruları yanıtladı.
Kilo Kaybı Ameliyatlarında Hangi Yöntem Benim İçin En
Uygundur?
Kilo Kaybı Ameliyatlarının (KKA), önemli miktarda ve kalıcı
kilo kaybı sağlamada en etkili olduğu artık tüm dünyada
bilinmektedir ve bu birçok bilimsel makale ile
desteklenmektedir. Bu ameliyatları düşünen hastalardan en sık
aldığım sorulardan bir tanesi de; “Hangi yöntemin benim için
uygun olduğuna nasıl karar vereceğim?” sorusudur. Benim
görüşüm, bugün için en yaygın olarak yapılan ameliyatların
(laparoskopik gastrik bypass ve tüp mide) her biri yetkin bir
cerrah tarafından, uyumlu bir hasta ile birlikte, kontrol ve
takipler düzenli yapıldığı takdirde etkin olduğudur. Hasta
hangi yöntemi seçerse seçsin kilo kaybının temeli, hastanın bu
ameliyatı yaşam tarzı değişikliği uygulamada kullanmasını
sağlamaktır. Mevcut ameliyatlardan her biri gerçekten de
açlığı ve porsiyon büyüklüğünü kontrol etmeye yardımcı olan
bir “ARAÇ”tır, ancak hepsi budur! Bu aracın avantajını nasıl
kullanacağı tamamen hastaya kalmıştır. Aşağıda bir hastanın,
kendisine hangi ameliyatın uygun olduğuna karar verirken göz
önüne alması gereken bazı önemli noktalar yer almaktadır.
Beklenen Kilo Kaybı Nedir?
Genel
olarak
Gastrik
Bypass
ameliyatı
hastaları
fazla
kilolarının yaklaşık %80’ini ve Tüp Mide hastaları yaklaşık
%60-70’ini verirler. Ancak tüm bunlar; hastanın ne kadar iyi
takip edildiğine ve hastanın, uzun vadede başarıyı sağlamak
üzere yapılması gerekli olan tüm yaşam tarzı değişikliklerine
ağırlık verip vermemesine bağlıdır.
Kilo Kaybının Güvenilirliği Nasıl oluşur?
Gastrik Bypass ve Tüp Mide hastaları, hemen her zaman yukarıda
söz edilen beklenen kilo kaybına ulaşırlar. Ancak zamanla bir
miktar yeniden kilo almaları söz konusu olabilir. Bu durum,
kilo kaybı ameliyatlarından sonraki ilk bir yıl içerisinde
gerekli yaşam tarzı değişikliklerini yapmadıklarında
oluşmaktadır. Görüyorsunuz ki hastalar takip edilmezse ve
yaşam tarzı değişikliği üzerinde hemen çalışmaya
başlamazlarsa, ne yazık ki bu kilo kaybını ve kilo korumayı
etkileyebilir.
Ameliyat Sonrası Yeme-İçme Disiplini Ne Şekilde Uygulanır?
Gastrik bypass hastaları, şeker içeren besinler aldıkları
takdirde çok büyük bir olasılıkla “Damping Sendromu”
yaşayacaklardır. Şekerli bir gıda aldıktan sonra kalpleri
hızlanmaya ve terlemeye başlarlar, şiddetli karın ağrısı ile
baş dönmesi çekerler ve çoğu kez ishal olurlar. Bu durum,
geçmişte problem yaşamalarına neden olabilen bu besinlerden
uzak durmalarına gerçekten de yardımcı olacaktır. Bazı
hastalar, ameliyatlarından sonra “hile” yaparlarsa,
ameliyatlarının kendilerini cezalandıracağını bilme fikrini
sevmektedir. Tüp Mide hastaları bu yüzden de tatlılar söz
konusu olduğunda, gıda seçimlerinde daha disiplinli olmaları
gerekir.
Ameliyat Süreci ve Sonuçları Nelerdir?
Gastrik bypass ameliyatı duymuş olabileceğiniz negatif
bilgilere rağmen aynı şekilde geri çevrilebilmektedir.
Kuşkusuz bir gastrik bypassı tersine çevirmek uğraştırıcı ve
zordur, ancak yine de yapılabilir. Ne var ki Tüp Mide
ameliyatı geri çevrilemez. Pek çok hasta Gastrik Bypass ya da
Tüp Mide ameliyatından korkar, çünkü daha tehlikeli olduğu
hissine kapılırlar. Tüm bunlara rağmen komplikasyon oranları
her iki ameliyatta da %0.5 in altındadır. Cerrahınızın, sizin
için “en iyi” ameliyatın hangisi olduğunu söyleyebilmesini
sağlayacak bir bilimsel çalışma bulunmamaktadır. Ameliyat için
iyi bir adaysanız herhangi bir kilo kaybı ameliyatı büyük bir
olasılıkla iyi netice verecektir. Sonuçta siz kendinizi
bilirsiniz ve hastaların, hangi ameliyatı kendileri için uygun
olduğuna en iyi kendilerinin karar vereceğine inanmaktayım.
Sizin için uygun olduğunu hissettiğiniz ameliyat, büyük bir
olasılıkla sizin için doğru olanıdır!
Doç. Dr. Halil Coşkun – Women’s Health Aralık 2014 sayısı
makalesi
Download