AB Ortak Balıkçılık Politikası ve Hamsi Balıkçılığı AB ORTAK BALIKÇILIK POLİTİKASI ve HAMSİ BALIKÇILIĞI Dr. Atilla ÖZDEMİR Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü, Trabzon e-mail: [email protected] Giriş Ortak Balıkçılık Politikası, gerek Topluluk sularında gerekse Topluluk suları dışındaki sularda AB balıkçılık yönetiminin çerçevesini oluşturmaktadır. Ortak Balıkçılık Politikası (OBP) Avrupa Birliği’nin su ürünleri avcılığı ve yetiştiriciliğinin yönetim aracıdır. Ortak bir kaynağı yönetmek ve asıl Topluluk Anlaşmalarındaki yükümlülükleri karşılamak için ortaya konmuştur. Balıklar hareketli ve doğal bir kaynak olduğundan ortak mülkiyet olarak göz önüne alınmışlardır. Buna ilaveten, Topluluğu oluşturan Anlaşmalar, bu alanda Topluluk seviyesinde benimsenen ortak kuralları olan ve her ülkede uygulanan ortak bir politikanın olması gerektiğini belirtmektedir. OBP balıkçılığın biyolojik, ekonomik ve sosyal boyutunu dikkate almalıdır. Bu boyutlar stokların korunması ve yönetimi, yapısal politikalar (gemiler, liman tesisleri, balık işleme fabrikaları), ortak piyasa düzenleri, balıkçılık ile ilgili uluslararası ilişkiler ve izleme ve denetleme politikalarını içeren balıkçılık dış politikasıyla ilgilenen beş ana alana ayrılır (http://www.tarim.gov.tr/ABTarimMuzakereleri,Ab_Ortak_Balikcilik.html). Koruma Politikaları Balıkçılık yönetiminin, hem kaynakların doğal gelişimi hem insan etkisine adaptasyonu için sürekli geliştirilmesi gereği vardır. Balıkçı filolarının avlanma gücündeki artışlar ile endüstriyel faaliyetlerin çevreye olan etkisi balık stoklarını büyük ölçüde etkilemiş, AB’nin girdiği her bir genişleme sürecinin ardından Topluluk filosu büyümüş ve Topluluk sularının sınırları genişlemiştir. 1967 yılında balık stoklarının korunması gereksinimi ile bir Komisyon belgesinde kabul edilmiş ve bir yönetmelikle detaylandırılmıştır. 1983’te 12 yönetmeliğin kabul edilmesiyle koruma politikası ortaya çıkmıştır. Bu yönetmeliklere ilerleyen zamanda ve eksikliliklerin giderilmesine yönelik ilaveler yapılmıştır. Koruma Politikalarının Esasları Koruma politikasının iki ana amacı vardır: balıkçılık ve su ürünleri kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını geliştirmek ve bu kaynakları üye devletlerarasında paylaştırmaktır. Koruma politikasının farklı boyutları üzerinde odaklanan beş grup yasal unsurla ayırt edilebilir: •Üye Devletlerin balıkçılık sahalarına ve balık stoklarına giriş hakları: Balıkçılık haklarının tahsisinde ve av miktarlarının sınırlandırılmasında iki vasıta kullanılır. ICES tarafından belirlenmiş av sahaları ve av kotalarıdır. •Av çabasının sınırlandırılması: Filo kapasitesinin azaltılması ve balıkçılık aktivitesinin azaltılması, •Teknik Önlemler: Yavru ve anaç balıkların korunmasına ve arzulanmayan yan ürünün avlanmasını önlemeye yönelik kontrol ve yaptırımlar, 33 1. Ulusal Hamsi Çalıştayı: Sürdürülebilir Balıkçılık – 17-18 Haziran 2010 •Kontrol ve Uygulamalar: Yönetmelik veya düzenlemelerin tüm Üye Devletlerde etkin ve eşit olarak uygulanmasını sağlamaya yönelik kontrol ve yaptırımlar: Ruhsat tezkereleri ve İzinler, bildirim, izleme ve denetleme, cezalar, mali yardım, •Çevre: Deniz ve tatlı su habitatları ve koruma altındaki türlerle ilgili çevresel düzenlemeler olarak sıralanabilir. Yapısal Politika Balıkçılık yapısal politikasının amacı kalkınmanın uyumlaştırılması ve işletilmesidir. Bu bağlamda genel başlıklar balıkçılık filosunun uyumu, yetiştiricilik, iç su balıkçılığı, işleme ve pazarlama, ortak çıkarlara yönelik önlemler, balıkçılık yoğun bölgelerin sürdürülebilir kalkınması ve teknik yardım olarak sıralanabilir. Ortak Piyasa Düzeni Balıkçılık ve yetiştiricilik ürünlerine yönelik ortak pazar organizasyonu ortak balıkçılık politikasının başlangıçtan bu yana bir parçasını teşkil etmiştir. Ortak balıkçılık politikasının tam kapsamlı bir bileşeni haline gelen ve balık stoklarının korunması, yapısal politika ve üçüncü ülkeler ile ilişkileri kapsayan temel ilkeleri oluşturmaktadır. Balıkçılık Konusunda Uluslararası İlişkiler Bu konu OBP’nin en aktif alanıdır ve iç kaynaklar tükenmekte olduğundan gittikçe önem kazanmaktadır. İki ana özelliği vardır: • Birçok üye olmayan devletlerin ilan ettiği münhasır ekonomik bölgelerin ya da münhasır avcılık alanlarının kurulmasını müteakiben balıkçılık anlaşmalarının sonuçlandırılması, •Açık denizler gibi münhasır ekonomik bölgelerin dışındaki stokların rasyonel olarak kullanılmasını amaçlayan çeşitli uluslararası konvansiyonlara AB’nin üye ya da gözlemci olarak katılımı. İzleme ve Denetleme Ortak Balıkçılık Politikası kurallarının uygulanması Üye Devletlerin sorumluluğundadır. Üye Devletler ulusal kontrol hizmetlerini sunmak, denetimleri düzenlemek ve kuralları ihlal ettiği tespit edilenler için uygulanacak uygun yaptırımlara karar vermekle sorumludur. AB yasalarının düzgün şekilde uygulanması yükümlülüğü Komisyonda olduğundan Balıkçılık Genel Müdürlüğünde görevli hukukçular Üye Devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini yerine getirip getirmediklerini kontrol etmekte ve yükümlülüklerini yerine getirmeyenlere karşı ihlal davaları açmaktadır. “Gemiden dükkana”, bir başka deyişle su ürünlerinin avlanmasından karaya çıkarma, pazarlama, taşıma ve satışlarına kadar her aşamada çeşitli kurallar geçerlidir. Karadeniz ve Hamsi Karadeniz’e kıyısı olan altı ülke bulunmaktadır. Bu ülkeler Türkiye, Bulgaristan, Gürcistan, Romanya, Rusya ve Ukrayna’dır. Su ürünleri üretimi açısından ülkemiz denizleri içerisinde farklı ekolojik yapıya sahip olan Karadeniz’in ve Karadeniz bölgesinin Türk 34 AB Ortak Balıkçılık Politikası ve Hamsi Balıkçılığı balıkçılığında da özel bir yeri vardır. Karadeniz kıyısı ülkelerinin sahip oldukları münhasır ekonomik zon dağılımı Şekil 1’de verilmiştir. Ülkemizin de 8300 km civarındaki kıyı uzunluğunun 1700 km’sini Karadeniz kıyıları oluşturmaktadır. Ülkemiz karasularındaki balık stoklarının miktarı Karadeniz’de en yüksek seviyeye ulaşmaktadır. AB gereklilikleri uyarınca, Türkiye'deki su ürünlerinin, avlanmanın, balıkçı filosunun ve filonun denizdeki etkinliklerinin idari kontrollerinin sağlanması için münhasır ekonomik zon alt bölgelere ayrılmıştır (Şekil 2). Bu bölgeler balıkçılığın yapıldığı bölgeleri daha etkin bir şekilde görmek açısından önem taşımaktadır. Ticari balıkçı gemilerine takılacak Uydudan Gemi İzleme Sistemi (GİS) sayesinde av/kota kontrolü ve stok yönetimi konularında daha güncel ve yerinde kararlar alınabilecektir. Şekil 1. Karadeniz kıyısı ülkelerinin sahip oldukları münhasır ekonomik zon. Ülkemizde; TÜİK “Su Ürünleri 2008” verilerine göre, 494 bin tonu avcılıkla, 152 bin tonu yetiştiricilikle olmak üzere toplam yaklaşık 646 bin ton su ürünleri üretilmiştir. Toplam su ürünleri üretiminin yaklaşık yüzde 61.2'si deniz balıklarından, yüzde 8.9'u diğer deniz ürünlerinden, yüzde 6.35'i içsu ürünlerinden ve yüzde 23,5'i yetiştiricilik yoluyla elde edildi. Avcılıkla yapılan deniz ürünleri üretimi, 2008 yılında bir önceki yıla göre yüzde 23,09 oranında azalmış ve yaklaşık 453 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Deniz balıkları içinde önemli olan türlerin avlanılan miktarları incelendiğinde, hamsi balığı 252 bin tonla üretim miktarı bir önceki yıla göre %34,63 oranında azalmıştır. Bu miktarın iç tüketim için avlanılan miktarı bir önceki yıla göre %27,47 azalarak 156 bin ton, balık unu fabrikalarına gönderilen miktar %43,68 azalarak 96 bin ton olmuştur. Görüleceği gibi tek başına hamsi avcılığından elde edilen ürün miktarı ülkemizin toplam üretim miktarında belirleyici olmaktadır. Üretim 1990 yılında 74 bin ton ile en az ve 1995 yılında ise 387 bin ton ile en yüksek değere ulaşmıştır. Ülkemizde hamsi stokları üzerine tahmin ve izleme çalışmaları yapılmadığı için zaman ve boy yasağı dışında bir stok yönetim modeli uygulanmamaktadır. Son 2 yıldır uygulanmakta olan gündüz av yasağı ve tekne başına av kotası uygulamaları ise olumlu sonuçlar verse de bunlar tahmin edilen stok büyüklüğü üzerinden alınmış kararlar değildir. 35 1. Ulusal Hamsi Çalıştayı: Sürdürülebilir Balıkçılık – 17-18 Haziran 2010 Şekil 2. Türkiye istatistik av bölgeleri. Diğer taraftan ülkenin sahip olduğu bu önemli denizel kaynağın işletilmesi ülkenin kendi iç politikasıdır. Diğer denizel kaynaklarda olduğu gibi hamsi stoklarının da bilimsel verilere dayalı olarak işletilmesi uzun vadede en yüksek ürünün elde edilebilmesini sağlayabilir; diğer taraftan bu kaynakların kullanımında sürdürülebilir yüksek ürün elde edilmesi bir kenara bırakılarak sadece balıkçılık yoluyla iş gücü sağlamak gibi farklı politikalar da izlenebilir. Bu büyük ölçüde uygulayıcı kurumun ülke için seçtiği politikadır. Ancak Karadeniz’de hamsinin yayılım alanının genişliği ve sınır aşan üreme-kışlamabesleme göçü nedeniyle farklı ülkeler tarafından paylaşılan stok oluşturmaktadır. Henüz hamsi için gündeme uluslararası sorun yaratacak şekilde yansımamış da olsa Orkinos gibi benzer paylaşılan stok oluşturan türlerde yaşandığı üzere bu tip stokların işletiminde uluslararası menfaatler devreye girmekte, stokların paylaşımı uluslararası seviyede alınan kararlar ile sağlanmaktadır. Uluslararası kararların alınmasında ise ülkelerin masaya koyabileceği güvenilir, bilimsel dayanağı olan veriler ön plana çıkmaktadır. Bu tip verilerden yoksun olan ülkelerin stok paylaşımında mağdur duruma düşmesi kaçınılmazdır. Avrupa Birliğine yeni katılan Balkan ülkelerinin Karadeniz’e kıyısı olması nedeni ile Karadeniz AB’nin ilgi alanına girmiştir. Bunun sonucu olarak da örneğin Yunanistan Karadeniz’de deniz araştırmaları konusunda diğer ülkelerle işbirliğini arttırmış ve Karadeniz’de deniz araştırmaları gerçekleştirmeye başlamıştır. Bugüne kadar Karadeniz ekolojisi ve Karadeniz’in Ege Denizine etkilerinin incelenmesine yönelik çalışmalarla sınırlı kalan deniz çalışmalarının yarın deniz kaynaklarına yönlenmesi ve Yunanistan’ın Ege ve Doğu Akdeniz’de olduğu gibi Karadeniz’de de söz sahibi ülkelerin başına geçmesi kuvvetli bir olasılıktır. Romanya ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliğine katılımı ile AB Karadeniz’deki avcılık faaliyetlerine de dahil olmuştur. 20 Kasım 2009’da gerçekleştirilen AB Tarım ve Balıkçılık Bakanlar Konseyi’nde Romanya ve Bulgaristan için Kalkan Balığı kotaları iki ülke için 48 ton olmak üzere toplam 96 ton olarak belirlenmiş ve birtakım teknik tedbirler ortaya konmuştur (15 Nisan – 15 Haziran arası av yasağı, minimum karaya çıkarma büyüklüğü 45 cm ve 400 mm minimum ağ göz açıklığı). Çaça balığı için toplam müsaade edilebilir av miktarı (TAC) 12.750 ton olarak belirlenmiştir. Romanya ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliği üyesi olması ile deniz araştırmalarına ağırlık vermişler ve her iki ülke de bölgesel ölçekteki araştırma gemilerini modernize etmişlerdir. Romanya’nın 82 metrelik R/V Mare Nigrum ve Bulgaristan’ın 55 metrelik R/V 36 AB Ortak Balıkçılık Politikası ve Hamsi Balıkçılığı Akademik Karadeniz’de balıkçılık dâhil tüm deniz araştırmalarını yapabilecek şekilde AB tarafından donatılmıştır. Özellikle R/V Akademik son derece modern balıkçılık akustiği cihazlarına sahitir. Diğer taraftan söz konusu ülkelerin balıkçılık üzerine araştırma yapan bilim adamları yayınladıkları makalelerde Karadeniz’deki zengin canlı deniz kaynaklarına dikkat çekmekte ve her vesile ile bu kaynağın Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler arasında rasyonel kullanımını dile getirmektedir. Bilindiği gibi Türkiye Karadeniz’deki en büyük balıkçı filosuna sahip olup toplam avın yaklaşık %90’ını avlamaktadır. Denizel canlı kaynakların kullanımında karşılaşılan sorunların bir diğer boyutu da AB uyum sürecinde yaşanmıştır. Bilindiği gibi Avrupa Birliği adaylık sürecinde yapılan müzakerelerde “Balıkçılık” 13. fasıl olarak ayrı bir başlık olarak yer almıştır. Ancak yapılan ilk tarama görüşmelerinin ardından bu fasıl kapatılmıştır. Öne sürülen gerekçelerden bir tanesi de ekonomik stoklara yönelik tespit ve izleme çalışmalarının yapılmayışı ve dolayısı ile “Ortak Balıkçılık Politikası” na katkı sağlayacak raporların verilemeyişi olmuştur Diğer taraftan yeterli veri bulunmaması ulusal boyutta da balıkçılığın yönetimini zorlaştırmaktadır. Tüm yıl boyunca büyük bölümü karasularımızda barınan balık stoklarının korunarak avlanması için minimum avlanma boyu, avlanma dönemi, av aracı ve özelliklerinde sınırlamalar yapılırken Karadeniz hamsi stoku üzerindeki avcılıkta yakın zamana kadar hiçbir sınırlandırma yapılamamaktaydı. Hamsinin kışlamak üzere Türkiye kıyılarında yoğunlaşmaya başlamasının hemen ardından filo önüne çıkan hamsiyi avlamakta; stok üstündeki baskı birden artarken, büyük miktarlarda balığın aynı anda pazara sürülmesi hamsinin pazar değerini düşürmekte, hatta avın bol olduğu yıllarda satılamadan dökülmesine neden olmaktaydı. Bu şiddetli avcılık döneminin ardından stok seyrelmekte ve Nisan ayına kadar av veren hamsi Ocak ayında itibaren av vermez olmaktaydı. 2008 yılı av sezonunda bu durumun farkına varan balıkçıların talebi üzerine hamsi avcılığının sadece gece yapılmasına karar verilmiş böylece stok üzerindeki av baskısı bir derece azaltılırken karaya çıkartılan balık miktarının da sezona yayılması ve hamsinin de değeri üzerinden pazara sunulabilmesine çalışılmıştır. Oysaki yakalanacak hamsi miktarının av sezonu öncesinde belirlenmesi ve bu miktarın av sezonuna yayılması hem stok üzerindeki baskının azaltılmasına hem de balıkçının yakaladığı ürünü değerinde pazarlayabilmesine olanak sağlayabilecektir. Sonuç olarak ülkemizin muhtemel Avrupa Birliği üyeliği balıkçılığımızın iyi yönetimi için; avın yakalanış biçiminden kasalanmasına, ıskartanın azaltılmasından yer ve zaman yasaklarına uyulmasına ve denetimine; karaya çıkarılan yerlerdeki hijyenden tutulacak güvenilir istatistiğe ve en önemlisi stok araştırmaları ile belirlenecek kota tahsislerine kadar birçok farklı unsurun birlikte uyum içinde işleyişine bağlıdır. Ülkemiz, bu unsurların birçoğu için önemli adımlar atmış olmasına rağmen alınan kararların, çıkarılan yönetmeliklerin ülke çapında uygulanabilmesi için daha etkin bir yönetim modeli uygulamalıdır. 37