Bütün bu bilgiler ışığında radyografik yöntemlerle protezin en doğru

advertisement
II. GİRİŞ VE AMAÇ:
Günümüzde teknolojinin baş döndüren gelişimi ve insanların giderek
artan mükemmele sahip olma isteği estetiğin her alanda olduğu gibi diş
hekimliğinde de önemini arttırmıştır. Estetik; tarih boyunca insanlığın
vazgeçemediği bir kavram olmakla beraber, aynı zamanda bir sanat ve bir
felsefe alanı olarak da kabul edilmektedir. Estetik görsel ve göreceli olmakla
beraber içerisinde matematiği ve simetriyi barındırmaktadır. Yani soyutla
somutun; rakamlarla fikirlerin birleşimidir.
İmplantların geçmişi ise M.Ö.2600 ‘lü yıllara dayanmaktadır. Çağımızda
implantlar diğer tıp alanlarında olduğu gibi, diş hekimliği alanında da
yenilenip uygulanabilir bir hale getirilmiştir. Böylece kaybedilen doku ve
organların telafisi daha yüz güldürücü olmuştur. Kaybolan estetiğin yerine
getirilmesinde implantlar önemli bir hal almıştır. Bu tezde yer alan bilgilerde
işte bu iki kavramın birbirleri ile uyumu, implant üstü protezlerde estetik
uygulamalar, estetiğin idealizasyonu için uyulması gereken kurallar, estetiğin
iyileştirilmesi için yapılabilecek yumuşak doku rejenerasyon tekniklerinden
bahsedilmektedir. Tezin içeriğinde kısaca implant hakkındaki literatür bilgileri
de yer almaktadır.
1.GENEL BİLGİLER
1.1. ORAL İMPLANTOLOJİNİN TARİHÇESİ
Oral implantolojinin tarihine baktığımızda, geçen yüzyılın sonlarına ve
bu yüzyılın başlarına kadar gelişmelerin daha çok transplantasyon ve
reimplantasyon
denemeleri şeklinde
olduğu
dikkat
çekmektedir.
Diş
implantlarına yönelik en eski bilgiye Çin imparatorlarından Chin Nong’un
M.Ö.3216 ve Hong-Ang-Tu’nun M.Ö.2637 yıllarında akapunktur, altın ve
gümüş iğneler, diş transplantasyonları ve reimplantasyonları gibi o dönemin
önemli tıbbi tedavilerinde ifade etmelerine rastlanmaktadır.
Ruy ise Maya Uygarlığı döneminde inorganik materyallerin de
insanlarda eksik dişlerin yerlerine implante edildiğini vurgulamaktadır. Yine
Ruy’a göre 1931’de Poponoe Honduras’ta M.S.600 yıllarına ait bir alt çene
kemiği bulunmuştur. Bugün Harwart Arkeoloji ve Etnoloji Müzesi’nde
saklanan bir çene kemiğinde eksik olan üç kesici dişin yerine deniz
hayvanlarının kabuklarını diş formu verilmiş bir şekilde implante edildiği
gözlenmiştirve
yapılan
incelemelerde
bu
deniz
hayvanları
kabuğu
implantların etrafında bir ossifikasyonun gelişmiş olduğu tesbit edilmiştir. Bu
da implantasyon işleminin insan hayattayken gerçekleşmiş olduğunun en iyi
kanıtı olarak gösterilmiştir.
Bu kadar eskilere ve bu kadar uzak ülkelere gitmeksizin bazı tarihsel
bilgiler vermek gerekirse: 12.yy’da Cordoba’da, Abulcasis di Zaera dile
getirdiği cerrahi bilgilerinde, çekilen bir dişin yerine bir inek dişinin transplante
edilebileceğini ifade etmiştir. Fransa’da ise Pare tarafından 1500’lü yıllarda
dişi çekilen bir prensesin çekilen dişinin yerine hizmetkârlarından birinin dişi
2
transplante edilmiştir.1633’te Kral 13.Lui’nin diş hekimi olan Dupont çekilen
bir dişin kısa bir süre içinde reimplantasyonunun önemini dile getirmişti.
Fakat bu konuda iyimser olmayan görüşler de çıkmıştır. Fransız Dionis
1714’te çekilen bir dişin hangi şartlarda olursa olsun reimplante edildikten
sonra hiçbir zaman ilk halini alamayacağını savunmuştur
Yine 18.yy’da diş hekimliğine önemli katkılarıyla bağımsız bir meslek
haline getirmiş olan Fauchart 1757’de yazmış olduğu kitabında diş
transplantasyonlarını da detaylı bir şekilde ele almıştır. Aynı yüzyılda
1771’de Bourded, o dönemde diş implantı ve transplantasyonlarının çok
yaygın yapılan bir işlem olduğunu vurgulamıştır. Yine aynı yüzyılda Oliver
Ledain çene kemiğinin bir bölümünü desteklemek için metalik bir implant
geliştirmiştir.1778’de Hunter geliştirdiği metodunda dişleri çekildikten sonra
belirli bir süre kaynama işlemine tabi tutmuş daha sonra tekrar alveol
kemiğine yerleştirmiştir. Ve araştırıcı bu dişlerin çene kemiği İle bütünleştiğini
vurgulamıştır. Lecluse, 1780’de molar dişleri çektikten sonra içlerini kurşunla
doldurmuş ve tekrar alveol içine yerleştirmiştir. Uygulamadan 8 gün sonra bu
dişlerin tabi dişler gibi fonksiyon görebildiğini ve hastaların ağrı şikâyetinden
yakınmadıklarını ifade eden araştırıcı bu şekilde yaptığı 300den fazla
vakasının olduğunu dile getirmiştir.(1)
19.yy da ise reimplantasyon ve transplantasyon çalışmalarının yanı sıra
implantasyon yaklaşımı denemeleri de söz konusu olmuştur. Örneğin
1880’de California’da Harris 1886’da New York’ta Edmonds demirden kemik
içi implant yapmayı denemişlerdir. Lewis ise diş çekiminden sonra çekim
yerinin ölçüsünü alıp bu boyutlarda implant yapma girişiminde bulunmuştur.
3
Bu yüzyılın başında ise, 1909 ‘da Greenfield, alveol kemiği içerisine
üzeri kapalı olarak yerleştirilen ve böylelikle kemikte tutunması beklenen
kafes tarzında bir implant geliştirmiştir
Daha sonra ise Leger-Dores birkaç parçadan oluşan ve bir vida ile
birleştirilen bir implant modeli ortaya atmıştır. Bu yaklaşımlar yüzyıllardır
süren reimplantasyon ağırlıklı yaklaşımlardan sonra alloplastik implantlar
devrini açmışlardır. (2)
1.2.ORAL İMPLANTOLOJİDE GENEL ENDİKASYON VE
KONTRENDİKASYONLARI
1.2.1.Endikasyonlar
Uygulanan implantta başarının sağlanması için; doğru endikasyon
konulması, tedavi planlamasının her türlü şart önünde bulundurarak çok iyi
bir şekilde yapılmasının gerekliliği bildirilmiştir.
1.2.1.1.Anatomik ve Fizyolojik Değerlendirme
Tüm dişsiz ve çift taraflı sonlanan olgularda, protez taşıyan yapıların
nitelik ve nicelik olarak protezin desteklenmesine uygun olmadığı olgularda
implant endikasyonu vardır. Bu olgularda protezin stabilizasyonu sorunu
mevcut olup, fonksiyonel ağız içi kuvvetler protezi hareket ettirirler.
a)
Tek diş için implant endikasyonu
b)
Uzun dişsiz alanlar için implant endikasyonu
c)
Arka sonsuz vakalar için implant endikasyonu
d)
Tamamen dişsiz Arkalar için implant endikasyonu
4
Tek Diş İmplant
İmplant destekli restorasyon için en sorunlu endikasyon tek diş
eksikliğinin olduğu taraftır. İmplant yerleşimi için kemiğin az olması ya da
cerrahi müdahale için komşu iki diş arasındaki ulaşım yerinin yetersiz olması
büyük bir sorun teşkil etmektedir. Ancak tek diş implantlar çekici bir tedavi
yöntemi olmaktadır. Çünkü komşu dişlerin köprü yapımı için kesilmesi
ihtiyacını ortadan kaldırmaktadır.
Uzun Dişsiz Alanlar
Uzun dişsiz alan konvansiyonel sabit protez ile restore edilmeye uygun
olmayabilirler. Çünkü yeterli destek dişe sahip değildirler. Uygulanacak olan
implantlar, orta bölgede ilave bir destek sağlayıp, hareketli parsiyel protez
yerine sabit restorasyon uygulanmasına izin verebilir.
Arka Sonsuz Vakalar
Arka sonsuz vakalarda hareketli parsiyel protezler yaygın olarak
kullanılmakta olup aynı zamanda protezler arasında etkili bir şekilde dizayn
edilmesi ve tatmin edici bir şekilde uygulanması zor olan protezlerdir. İmplant
destekler sabit protezlerin serbest ucunu desteklemesi için kullanılabilir ve
hareketli parsiyel protezlerini etkin bir şekilde kullanmayan hastaların
ihtiyacını karşılayabilir.
Tamamen Dişsiz Arkalar
En iyi şartlarda bile total protezler kullanım sırasında hareket edebilir.
İdeal olmayan şartlar altında bu oynama tahammül edilemez hali gelebilir.
5
İmplant, tam dişsiz restorasyonlar için gerekli desteği sağlayabilir ve birçok
dişsiz hastanın restoratif gereksinimlerini karşılayabilir.
Mevcut kemik seviyesi veya ekonomik durum implant destekle tam ark
sabit protez yapımına engel teşkil ediyorsa, implantlar ankraj sağlamak veya
hareketli protezi desteklemek amacıyla kullanılabilir.
Bu tür restorasyonlar, hareketli olsalar bile tamamen implant alt yapılı
olabilirler ve implant sayesinde tutuculuk ve stabiliteleri arttırılır.
Protezi taşıyan dokularda değişiklikler sonucu ağız dokularının
uyumsuzluğunun bulunduğu ve yumuşak doku toleransının düşük olgularda
implant edikasyonu vardır.
Bulantı refleksi olan, dolayısıyla hareketli parsiyel protezi kabul
edemeyen hastalarda da implant uygulaması endikasyonu vardır.(2)
1.2.1.2.Estetik Değerlendirme
Takılıp çıkarılabilen bölümlü protezlerde kroşeler, küçük ve ana
bağlayıcılar ile oklüzal tırnaklar estetik sakınca olmuştur. Kalan dişleri sayı
olarak sabit protetik tedaviye olanak vermeyen ciddi estetik gereksinimi olan,
yaşı genç ve mesleğinde estetiğin ön planda olduğu olgularda implant
endikasyonu vardır (Resim. 1)
Resim1. Estetiğin önemli olduğu anterior diş eksikliği vakası
6
1.2.1.3.Psikolojik Değerlendirme
Özellikle erken diş kaybı olgularında hareketli protezleri kullanmak çoğu
zaman ciddi psikolojik sorunlara neden olmaktadır. Bu tür vakalarda implant
destekli sabit protezler uygun çözümlerdir. Bununla birlikte hasta tercihlerinin
tamamına yakını sabit protezden yana olduğu için sabit restorasyonun
uygulanabilmesi amacıyla implant endikasyonu söz konusudur.
Koruyucu Endikasyon
Çeşitli bölgelerde diş eksikliği olup, destek dişlerde herhangi bir doku
kaybının olmadığı, endodontik ve konservatif herhangi bir tedavinin
yapılmadığı, diş dokularını korumak amacıyla preparasyon yapılmaksızın
sabit protetik restorasyon istendiğinde implant endikasyonu vardır.
1.2.1.4.Patolojik değerlendirme
Travma veya başka bir patolojik olay sonrası meydana gelen doku
kaybı sonucu hareketli protezlerde yeterli destek sağlanamadığı durumlarda
implant endikasyonu vardır.
1.2.1.5.Sistemik Hastalıkların Değerlendirilmesi
İmplant yapımı düşünülen hastalarda her şeyden önce tedavi planını
değiştirebilecek, uygulamayı olanaksızlaştırabilecek önlemler alınmasını
gerektirecek sistemik bir rahatsızlığın olup olmadığının araştırılması şarttır.
sistemik hastalıklar değerlendirilirken uzman hekimlerin konsültasyonuna da
başvurulması implant uygulamasının başarısını olumlu yönde etkileyecektir.
Söz konusu rahatsızlıklar şöyle sıralanabilir.
7
Kemik hastalıkları ve tümörleri
Kalp hastalıkları
Endokrin sistem hastalıkları
Dolaşım bozukluğu
Kanser
Hodgkin Lenfoma ve Non_Hodgkin Lenfoma
Kan hastalıkları
Nörololojik hastalıklar
Alerjik hastalıklar
Beslenme bozukluğu
Fokal enfeksiyon şüphesinin olduğu durumlar
Diğerleri ise şöyle sıralanabilir;
Makroglossi ve dilin hipermobilitesinde.
Mandibula’nın aşırı atrofiye olduğu vakalar.
Ameliyat sonrası kondisyonunun bozulması,
Torus mandibularis, tonus palantinus varlığında
1.2.2.İmplantın Kontrendikasyonlar:
Lokal Kontrendikasyonlar
Ağızdan yeni diş çekilmiş vakalar
Mandibula veya maksilladaki patolojiler,(Radix relicta,kist,osteomyelitis,
karsinom,osteoporozis gibi)
Sinus maksillarisin olumsuz pozisyonu
8
Rezidiv oluşturan ağız mukozası hastalıkları
TME disfonksiyonu
Bruksizm
Mental foramenin olumsuz pozisyonu
Medikal (sistemik) Kontrendikasyonlar:
Sistemik kemik hastalıkları(osteoporoz, osteopetrozis gibi)
Endokrin sistem hastalıkları
Hemapoetik sistem hastalıkları
Romatizmal hastalıklar
Kardiovasküler sistem hastalıkları (yeni geçirilmiş miyokard enfaktüsü,
kalp kapakçığı protezi taşıyanlar)
Kronik böbrek hastalıkları
Sinir sistemi hastalıkları
İmmün sistem hastalıkları
Solunum sistemi hastalıkları
Alerjik hastalıklar
Neoplazik oluşumların varlığı
Karaciğer sirozu
Kontrol altına alınamayan şeker hastalığı
Yüksek dozda radyoterapi gören hastalar
Kemoterapi gören hastalar
Hiperaktif istemsiz kas hareketleri olan hastalar (Parkinson hastalığı
gibi)
Mental retardasyon
9
Gebelik
Menapoz
Relatif Kontrendikasyonlar:
AİDS
Hafif böbrek sistemi ile ilgili rahatsızlıklar
Bazı endokrin sistemi ile ilgili rahatsızlıklar
Bukofaringeal malign tümörler
Aşırı sigara içenler. Bu kişilerde osteoporoz görülür.
Bazı karaciğer rahatsızlıkları(1)
1.3.İMPLANTIN ÇEŞİTLERİ
1.3.1.SUBPERİOSTAL İMPLANTLAR:
Kortikal kemik ve alveol kret üzerine yerleştirilen eğer şeklinde imal
edilmiş implantlardır. Adeta iskelet protezi taklit eden bir alt yapısı ve protezin
içinde kalacak şekilde imal edilmiş bir üst yapısı bulunmaktadır. Kemik
miktarının yeterli olmadığı hallerde ve diğer implant türlerinin endike olmadığı
durumlarda endikedir.Yapımı oldukça zahmetlidir.Total yada tek taraflı
yapılabilir.
1.3.2.TRANSSEPTAL İMPLANTLAR:
Apexi lezyon sebebiyle zayıflamış, apikal rezeksiyonun yapılamadığı
durumlarda endikedir. Dişin kanalından geçip apexten çıkılır. iki köklü
dişlerde de uygulanabilir. Pinler yerleştirildikten sonra apexteki boşluğa greft
meteryali yapıştırılabilir.
10
1.3.3.SUBMUKOZAL İMPLANTLAR:
Küresel başlıklı metal parçacıklar protezin içine fikse edilir. Bunlara
uygun şekilde yumuşak doku üzerinde çukurcuklar oluşturulur. Protez ağıza
takılıp 5–6 gün beklenir. Bu başlıklar etrafında oluşan fibröz bağ doku
tarafından tutuculuk sağlanır. Protez fikse edilirken spina nasalis anteriorden
veya zigomatik arktan fikse edilir.
1.3.4.MAGNETİK İMPLANTLAR:
Alt çene veya üst çeneye ensizyon yapılır. Açılan kaviteye magnetin
pozitif ya da negatif kısmı yerleştirilir. Protezin iç kısmına da buralara denk
gelecek şekilde aksi kutuplar yerleştirilir.
1.3.5.STAPLE PLATE İMPLANTLAR:
Alt çenede foramen mentaleler arasında ciltten basis mandibulaya
ulaşılır. Kaninler arası bölgede mandibulayı delip ağıza ulaşacak şekilde
delikler açılır. Bu deliklerden geçecek şekilde pinler yerleştirilir. Basiste
bunlar fikse edilir. Üzerine de protez yapılır.
1.3.6.ENDOOSTEAL İMPLANTLAR:

Tripod

Blade

Silindirik olmak üzere üçe ayrılır.
11
1.3.6.1.TRİPOD İMPLANTLAR:
Üç ayaklıdır. Kemiğe değişik açılardan yerleştirilen metal çubuklar ağız
içinde bileşik bir kor oluşturacak şekilde getirilir. üstüne protez yapılır.
Günümüzde kullanılmamaktadır.
1.3.6.2.BLADE İMPLANTLAR:
Lenord Lincorn tarafından 60’lı yıllarda keşfedilen bu implant türü
günümüzde halen kullanılmaktadır. Kretlerin çok dar olduğu bölgelerde tercih
edilebilir. Üç adet bölümü vardır. Alt bölümüne blade adı verilir. İkinci bölüm
kole ; üçüncü bölüm ise abutment dediğimiz protezi taşıyan parçadır.Blade
implantların kolesi 1-2 mm kemik içinde kalacak şekilde yerleştirilir.Blade
kısmında
delikler
bulunmaktadır.Bu
delikler
kemik
içinde
retansiyon
sağlaması amacıyla tasarlanmıştır.Blade kısmı kenarları yuvarlatılmış aşağı
doğru incelen bir yapı gösterir.Kemik içine hafif darbelerle yerleştirilir.Kolesi
yuvarlatılmış şekildedir.Üste yerleştirilen abutment post şeklindedir.Üzerinde
bizote edilmiş bir kısım bulunmaktadır.Bu da üzerine yerleştirilecek olan
protezin rotasyonuna engel olmaktadır.Abutment üzerindeki çentikler ise
siman tutuculuğunu sağlar.
1.3.6.3.SİLİNDİRİK İMPLANTLAR:
Günümüzde en çok tercih edilen implant türüdür. Vertikal kemikten
destek alarak kemiğe tutunmaktadır. Bir ya da iki basamaklı uygulanabilir.
Üzeri
çıplak
ya
da
herhangi
seçeneklendirilmiştir.(3)
12
bir
madde
ile
kaplanmış
şekilde

Submergible implantlar: İmplant kemik içine yerleştirilikten
sonra üzeri yumuşak doku ile kapatılmaktadır

Non-submergible implantlar: Yerleştirildikten sonra implantın
üzerinin yumuşak doku ile örtülmediği türdür. İmplant ağız içi ile ilişki
halindedir. Osseointegrasyonun bozulma riski yüksektir

Press-fit implantlar: Kavite açıldıktan sonra hafif darbe ya da
parmak basısı ile yerleştirilen implant türüdür.

Vida türü implantlar: Dört parçadan oluşmaktadır.

BODY: Kemik içinde kalan kısımdır.

COVER SCREW: İmplantın yerleştirilmesinden itibaren çevre
yumuşak dokuların implantı sarmasını engelleyen başlıktır

HEALİNG SCREW: İyileşme başlığı olarak da adlandırılır. Kemik
üzerindeki yumuşak dokunun marjinal diş eti formunda olmasını da sağlar.

ABUTMENT: İmplantın protezle bağlanmasını sağlayan parçadır
13
1.3.6.3.1.OSSEOİNTEGRASYON
Fonksiyonel bir implantın ışık mikroskobu düzeyinde kemik ile sıkı
temasta olma durumudur.(Resim.2)
Resim.2:Kemik ile implant arasındaki ilişki
1.3.6.3.2.RİJİD FİKSASYON
Osseoentegre bir implantta horizontal olarak 1 ile 500 arası yük
karşısında lüksasyonda bulunmaması olarak tanımlanmaktadır
OSSEOİNTEGRASYONA ETKİ EDEN FAKTÖRLER:
1)İMPLANT MATERYALİNİN ÖZELLİĞİ: Günümüzde titanyum ya da
titanyum alaşımları tercih edilmektedir. İşlenmesi kolay fakat dökümü zordur.
atmosfer ortamına bırakıldığında üzerinde 500 ile 1000 angström arası oksit
tabakası
oluşmaktadır.
Bununla
14
beraber
titanyum
implantların
farklı
metallerden yapılmış penslerle tutulması osseointegrasyonu son derece
olumsuz etkilemektedir.
2)İMPLANTIN
YÜZEY
ÖZELLİKLERİ:
Günümüzde
silindirik
tip
implantlar kullanılmaktadır. implant kavitesi prepare edilirken uygulanacak
implant
boyutlarına
uyumlu
hazırlanmalıdır.
Aksi
takdirde
implantın
osseointegrasyonu olumsuz yönde etkilenmektedir.
a)Meşin yüzeyli implantlar: İlavesiz bir yüzeye sahiptir.
b )Plasma flame sprey: İmplant yüzeyine titanyum partikülleri ısı altında
eritilerek fırlatılır
c)Elektrolizle pürüzlendirilmiş implantlar
d)Hidroksil apatitle kaplı implantlar: Baz maddesi kalsiyum fosfattır
e)Titanyum partikülleriyle kumlanmış implantlar
3)İMPLANTIN YERLEŞTİRİLMESİ SIRASINDA ISI OLUŞMASI: Kemik
43º ‘de vitalitesini kaybetmektedir. Proteinler denatüre olup alkalen fosfataz
parçalanmaktadır. İdeal ısı 38–39ºolmalıdır. İmplant kavite preparasyonunda
700–1200 devirlik performansla çalışmalıdır Tork ise 35–50 Newton/ cm
olmalıdır
4) İMPLANTIN BEKLEME SÜRESİ: Alt çenede 3-4 ay, üst çenede ise
6-8 ay kadar beklemesi gerekmektedir. İmplant yerleştirildikten sonra 3–4
hafta içinde kemikte iyileşme başlar.6. veya 7. haftalarda devam eder iyi
osseointegre
olmuş implantın
çevresindeki kemik kompakt kemiktir.
(8)(Resim.3)
15
Resim.3:Başarılı bir osseointegrasyon
1.3.7. İMPLANTOLOJİDE KEMİK VE SINIFLANDIRILMASI
İmplantın yerleştirilmesinde şu faktörler göz önünde bulundurulmalıdır:
a) Kemiğin durumu
b) Kemiğin tipi
c) Kemiğin miktarı
d) Periimplanter mukozanın durumu
a)Kemiğin durumu: Kemikte var olan herhangi bir patolojik durum
implantın başarısını etkileyebilir. Bu nedenle kemikte herhangi bir lezyon,
bening mukoza ve kemik tümörleri başarıyı olumsuz etkileyecektir. Kemik
lezyonları 3–4 ay gözlenmelidir.
b)Kemiğin tipi: Kemik iki ana tabakadan oluşmaktadır. Spongioz ve
kompakt. Bu konuda Benmark’ ın sınıflaması esas alınmıştır.
16
D1-hemen tüm çene kemiği homojen kompakt yapıdan oluşmaktadır.
D2-kalın bir kompakt kemiğin sardığı yoğun bir trabeküler kemik söz
konusudur.
D3-ince bir kompakt kemiğin sardığı, yeterli güçte yoğun trabeküler
kemik söz konusu
D4-ince bir kompakt kemiğin sardığı düşük yoğunlukta bir trabeküler
kemik söz konusudur.
Bir implantın yerleştirilmesinde kemikte tercih edilen özellikler kortikal
kemiğin fazla spongioz kemiğin az ve trabeküllerinin sık olmasıdır. Bu
noktadan hareketle implant açısından yaşlılar gençlere göre daha iyidir.
Çünkü yaş ilerledikçe spongioz kemiği oluşturan trabeküller daha sıklaşır ve
kemiğin yumuşaklığı azalır. Dolayısıyla bir implant için daha iyi retantif alan
oluşur.(3)
c)Kemiğin miktarı:
I. Kemiğin kalınlığı
II. Kemiğin uzunluğu
III. Kemiğin yüksekliği
IV. Kemiğin açısı
d)Peri-implanter mukoza durumu
1)Mukozanın sağlığı: İmplant yerleştirilecek mukoza tamamen sağlıklı
olması gerekmektedir. Mukoza lezyonları3–4 hafta izleme periyoduna
17
alınmalıdır. Tedavi edilmesi gereken bazı oral lezyonlardan bazıları; Herpetik
stomatitis, kandidiazis ,protez stomatiti, herpes zooster, aftöz stomatit
2)Mukozanın Özellikleri:

Mukoza kalınlığı: Keratinize diş eti bandı genişliği en az 5 mm
olmalıdır

Mukoza derinliği: İmplant uygulanacak mukozanın derinliği en a
3 mm olması gerekmektedir

Mukoza elastisitesi: Mukoza konsistansını yitirmemiş olmalıdır.

Lamina
propriadaki
papillerin
yoğunluğu:
Sağlıklı
dişeti
görünümü vermelidir.
1.4.İMPLANT ÖNCESİ DEĞERLENDİRME
Oral implant kullanımı son yıllarda git gide artış göstermektedir. Farklı
klinik durumlara farklı endikasyonlar gerekmektedir. Bu farklı endikasyonlar
gerek değişen kemik özellikleri gerek dişlerle olan ilişkisine göre farklı tedavi
yöntemleri
ve
başarı
oranları
söz
konusu
olmaktadır.
Fakat
tüm
endikasyonların değerlendirilmesi gerekirse hastanın ihtiyacının büyüklüğüne
göre total dişsizlik, serbest sonlu çeneler, tek diş eksikliği,ve büyük diş
aralıklarına göre ön planda yer almaktadır.Total dişsizlik özellikle alt çene
vakalarında bilhassa retansiyon açısından hasta memnuniyetinde en çok
zorlanılan gruptur.bu vakalarda protezin oluşan mekanik stabilitesi ,hastanın
psikolojik
rahatlık ve proflaktik olarak önerilen dikey kemik rezorbsiyonu
implant uygulamasını destekleyen önemli nedenlerdendir.Oral implantlarda
18
total protez altında dikey kemik rezorbsiyonunun engellendiği ve fizyolojik
sınırın altına indiği de yapılan çalışmalarda bildirilmiştir.
Oral implantolojide başarıyı etkileyen birçok koşul daha preimplantolojik
diagnoz safhasında belirlenmektedir. Bu anlamda hastaya uygun ve güvenli
bir implant seçimi de endiksayon faktörü ile başarılı implantların anahtarı
olacaktır.
İmplant yerleştirilmesi düşünülen bölgenin lokal olarak değerlendirilmesi
iki safhada oluşmaktadır:
1)Klinik değerlendirme
2) Radyolojik değerlendirme
1.4.1.KLİNİK DEĞERLENDİRME
Kemiğin durumu, kemiğin tipi, kemiğin miktarı ve peri-implanter
mukozanın durumu incelenir.
1.4.2.RADYOLOJİK DEĞERLENDİRME
İmplantı
yerleştireceğimiz
bölgedeki
kemik
yoğunluğu,
çevrede
herhangi bir patolojik olay olup olmadığını görmek ve tespit etmek için,
komşu anatomik yapılarla olan ilişki ve mesafeyi tartışmak amaçlanır
Kullanılan radyografik teknikler
a)Panaromik radyografi: Oral implantolojide 2 boyutlu görüntü
vermesi alt çene ve üst çenenin birlikte frontal planda bütün arklar boyunca
ve anatomik oluşumlarla değerlendirme yapma olanağı vermektedirler
19
b)Periapikal radyografi: Oral implantolojide diagnostik safhada değil
de daha çok implant sonrası kontrol safhasında uygulanır.
c)Okluzal radyografi: Oluşumların vestibulo-palatinal veya vestibulolingual
yöndeki
genişliğini
anlatmak
için
faydalıdır.
Bu
metot
oral
implantolojide yardımcı bir metot olarak gerektiğinde kullanılır.
d)Lateral sefolometrik radyografi: Özellikle alt ve üst çenenin orta
sagital bölgesine implant yerleştirmeden önce yapılacak implant tedavi
planlamasında kemiğin açılmasında ve trajesinin tespitinde kullanılmaktadır.
Bu radyografilerle elde edilen görüntüler, özellikle kemiğin yüksekliği,
genişliği, trajesi ve açılanması bakımından panoramik radyografilere kıyasla
çok daha iyi görüntü verir. Ayrıca bu metot, okluzal radyografi ile birlikte
vestibulo-lingual boyutu belirlemeye yardımcı olur.
e)Konvansiyonel radyografi: Bu teknik, başlangıçta alt üst çene
kesitlerinin elde edilmesinde kullanılmıştır. İmplant yerleştirilecek bölgedeki
kemğin kantite ve kalitesi, kortikal ve trabeküler kemiğin durumu ve bunların
anatomik yapılara göre lokalizasyonu hakkında iyi bir değerlendirme olanağı
tanır. Ancak kesitlerin geniş olması netliğin az oluşu ve kontrastlığın azlığı da
dezavantaj oluşturur.(7)
f)Bilgisayarlı tomografi: CT de ise 3 boyutlu görüntü elde etmek
mümkündür. Bu metotla 1,5-2mm aralıklarla kemik kesitlerinin incelenmesi
ve 3 boyutlu birleştirilmesi ile görüntüler oluşur. Distorsiyon süper pozisyon
20
olmaz. Maksiler sinüs, nasal kavitenin altındaki kemik miktarı enine boyuna
saptanabilir. Alt çenede, mandibular kanalın vestibule ve linguale olan
uzaklığı belirlenir. Ancak pahalı olmasından ve kolaylıkla her yerde
bulunmamasından dolayı yararlanılmaktadır. (Resim.4)
Resim.4:İleri radyografi teknikleri ile implant değerlendirmesi
g) Manyetik Rezonanslı Görüntü:(MR) Bilgisayarlı tomografiye
benzer. Burada da anatomik kesit görüntüleri elde edilir. MR farklı miktarda
su içeren normal ve anormal yumuşak dokular arasında, çok fazla kontrast
bir görüntü verir.
Bütün bu bilgiler ışığında radyografik yöntemlerle protezin en doğru ve
en ekonomik yerleşim yeri ve implant sayısı tespit edilir. Elde edlilen verilerle
kemiğin dikey ve mezyo-distal yöndeki boyutları ölçülür. İmplantların doğru
yerlere
yerleştirilebilmesi
için
stent
adı
radyogramların elde edilmesi gerekir.(1.2.3)
21
verilen
plaklarla
panoramik
1.4.3.STENT VE HAZIRLANIŞI
Hastadan ölçü alınıp alçı modeller elde edilir. Hazırlanan taslak protez
modelleri artikülatöre alınır. Set-up adı verilen bu alçı model üzerinde klinik
analizlerle beraber okluzyon, artikülasyon ve estetik durumlarda kontrol edilir.
Daha sonra model üzerinde silikon bir ölçü alınarak şeffaf akrilikten bir stent
hazırlanır.4mm’lik metal küreler ısıtılıp implantın geleceği kısımlara ‘şeffaf
akril içerisine yerleştirilir. Bütün bu işlemlerin ardından hazırlanan stent ile
panoramik radyogram elde edilir. Yapılan incelemelerde implantın kemik
içindeki kesin yeri, yerleştirme pozisyonu ve protezin durumu tespit edilir.
Bilyenin gerçek çapının milimetrik uzunluğu ile radyografideki uzunluğunun
birbirine oranı panoramik röntgenin yüzde kaç büyüttüğü gözlenir. Böylece
kemik boyutları incelenen operasyon öncesi implant boyu ve çapı belirlenmiş
olur.(Resim.5)
Radyografi alındıktan sonra metal küreler çıkarılır ve stent operasyon
sırasında implantların uzun aksları ve pozisyonlarını tayin etmek için
kullanılır.(4)
Resim.5:Stent örneği
22
1.4.4.İMPLANTIN YERLEŞTİRİLMESİ
Hasta lokal anestezi altında operasyona alınır. İmplant setinde bulunan
özel frezlerle silindirik bir kavite açılıp, implant bu alana yerleştirilir.
İmplant yerleştirilirken iki yöntem izlenebilir.
1)Tek seferde yerleştirme
2)Çift seferde yerleştirme
1.4.4.1.Tek seferde yerleştirme tekniği
BU teknikte implant kemik içine yerleştirildikten sonra implant üzerine
iyileşme başlığı konur. Dişeti dokusu bu başlığın etrafına dikilir. Zamanla
dişeti bu vida etrafında şekillenir. Operasyondan 4–6 hafta kadar sonrasında
implant üzerine herhangi bir baskı gelmemelidir. Bunun için dikişler
alındıktan sonra kullandığı parsiyel protezin altı aşındırılıp astarlanarak geçici
bir protez hazırlanabilir.
1.4.4.2.İki aşamalı yerleştirme tekniği
Diş eti dokusunu keratinize yani yapışık diş eti bandının azaldığı
durumlarda uygulanmaktadır(6)
İmplantın yerleştirilmesinden sonra implant üzerine örtücü vida
yerleştirilir, onunda üzeri flep ile örtülür. İyileşme alt çenede 5 ay, üst çenede
6–9 ayda gerçekleşir. Bu süre sonunda mukoza kaldırılıp vida çıkarılır.
Yerine iyileşme başlığı takılıp iki hafta beklendikten sonra ölçü aşamasına
geçilir.
23
1.5.İMPLANT ÜSTÜ PROTEZLERİN SINIFLANDIRILMASI
İmplant üstü protezlerin tüm elemanları göz önünde bulundurularak
aşağıdaki biçimde sınıflandırılmıştır.(Resim.6)
1.5.1.Total Diş Eksikliklerinde İmplant Uygulamaları
1.İmplant doku destekli Overdenture Protezler
a)İmplant doku destekli ball ataşmanlı protezler
b)implant doku destekli ball-bar protezler
c)İmplant doku destekli barlı protezler
d)İmplant doku destekli bar- klipsli protezler
e)İmplant doku destekli ball –klips-bar ataşmanlı protezler
2)İmplant Destekli Köprü Ve Overdenture Protezler
a) İmplant destekli overdenture protezler
—İmplant destekli ball-bar overdenture protezler
—İmplant destekli ball-klipsli overdenture protezler
b)İmplant destekli vidayla takıp çıkarılabilen sabit köprü ve overdenture
protezler
— Hekim tarafından takıp çıkarılabilen köprüler
—Hekim tarafından takıp çıkarılabilen protezler
c)İmplant destekli sabit köprüler
24
Resim.6:Üst total, alt arka sonsuz dişsiz vaka
1.5.2.Parsiyel Dişsiz Hastalarda Protetik Tedaviler
1)Sabit kron ve köprüler
2)Hekim tarafından takıp çıkarılabilen köprüler
3)Hasta tarafından takıp çıkarılabilen köprüler(6)
İMPLANTI OLUŞTURAN PARÇALAR
Üç bölümden oluşmaktadır:
1)İnfrastrüktür:İmplant sisteminin alt yapısını oluşturur.Çene kemiği
içerisine yerleştirilen implant çivisini ve postunu ifade eder.
2)Suprastrüktür:İmplant
sisteminin
üst
yapısını
ifade
etmektedir.İmplant üstü protez anlamına gelir.
3)Mezostrüktür: İmplant sistemindeki ara yapıyı ifade eder. Alt ve üst
yapını birleşmesini sağlar.
25
Protezin Üst Yapı Parçaları
1)İyileşme başlıkları ve vidalar:
Cerrahi işlemlerde çift fazlı uygulamalarda kullanılmaktadır. Bunlar
ikinci cerrahi işlem sonrasında protetik postların çıkarılması ve implant
üzerindeki mukozaya şekil belirleyici olarak uygulanır. Tek fazlı cerrahi
işlemlerde ise silindirik implantlar ile baz implantlar sistemlerinde ise
transmukozal bir parça bulunur. Bu parça implantın, osseointegrasyon
döneminde implant üstünde kalmakta ve mukozaya şekil vermektedir.
Böylece ikici bir cerrahi işleme gerek kalmamaktadır.
2)Protetik Postlar ve Ara Parçalar:
Postlar paralellik sağlama, estetik nedenler, sabit yada yarı sabit protez
tipin göre çeşitli şekilleri vardır.
1.Plastik dökülebilen postlar
2.Standart postlar
—Düz postlar
—Açılı postlar
3.Küresel postlar
1.6.İMPLATIN PROTETİK İŞLEMLERİ
Protetik işlemlerde aynı cerrahi işlemler gibi iki safhadan oluşmaktadır:
1)İlk veya başlangıç tedavisi
2)Son tedavi
26
Başlangıç tedavisi cerrahi işlemlerden sonra iyileşme esnasında estetik
ve kısmen de çiğneme fonksiyonunun sağlanması amaçlanmaktadır. İlk
protetik tedavi operasyondan iki hafta sonra başlar. Hastanın kullandığı
protez varsa kenarları kısaltılıp ölçü maddesi ile astarlanır. Geçici astarlama
2–3 kez tekrarlanır.
İkinci protetik tedavi iskelet üst yapının yapıdığı safhadır. Bu safhada
ölçüler alınıp, çene ilişkileri kaydedilir, dişli prova akril tepimi tesfiyesi, cilalı
ve ağızda kontrolü gibi bir sıra işlemleri içerir.(6)
1.6.1.İMPLANT ÜSTÜ PROTEZLERDE ÖLÇÜ TEKNİĞİ
İmplant üstü protezlerde ölçü işlemlerinden önce hastaya uygun
bireysel ölçü kaşığı hazırlanmalıdır. İmplant üstü protezlerde iki tip ölçü
tekniği kullanılmaktadır.
Resim.7:İmplant üstü protez yapımında alınan ölçü
27
1)
Kapalı ölçü tekniği
2)
Açık ölçü tekniği
İmplant üzerine vidalanmış olan postlar fazla uzun değil ve birbirine
paralel ise kapalı ölçü yöntemi; postlar çok uzun ve birbirinden uzaklaşacak
şekilde ise açık ölçü yöntemi kullanılır. Yani postların okluzale yakın olan
kısımları açık olmalıdır. Ölçü iyi kalitede silikon ya da benzer bir ölçü
maddesi ile alınmalıdır.(Resim.7)
1.6.1.1.KAPALI ÖLÇÜ TEKNİĞİ:

İyileşme vidası çıkarıldıktan sonra ölçü postu özel anahtarıyla
implant gövdelerine vidalanır

kullanılır.
Kapalı tekniğe uygun ölçü başlıklarının boyuna göre vidalar
Vida,
ölçü
postunun
üst
seviyesinin
altına
kadar
iyice
vidalanmalıdır.

Ölçü maddesinin çukur kalan vida yuvası mum ile blok-out
yapılır, diğer metal kısımlarına mumun gelmemesine dikkat edilir.

Ölçü kaşığının üzerine silikon ve benzeri maddeler yerleştirilerek
ölçü alınır. Ölçü donduktan sonra ağızdan çıkarılır.

Ölçü
postları
implanttan
çıkarılır.
Aynı
vida
ile
implant
analoglarına vidalanır.

Ölçü maddesi içerisine düz kısma ölçüdeki eş kısmana gelecek
şekilde aynen yerleştirilir.
28
1.6.1.2.AÇIK ÖLÇÜ TEKNİĞİ:

Açık ölçü tekniği için ölçü postlarına ve hegzagonal vidalara
ihtiyaç vardır. Aljinat ya da benzer ölçü maddeler kullanarak standart ölçü
kaşığı ile ölçü alınarak bu ölçü üzerinde bireysel ölçü kaşığı hazırlanır.

Birinci modelde yumuşak dokunun olduğu reziduel kretin
yumuşak dokuları üzerine mum ile 1 mm. rölyef yapılarak 1.büyük azı
bölgesine ölçüde stop oluşması sağlanır.

Kaşığa mumun yapışmasını önlemek için mum tabakası ve
modele yalıtkan madde sürülür.

Bireysel ölçü kaşığı soğuk akrilden ya da ışınla sertleşen
akrilden hazırlanır.

Vidaların geleceği yerler, ölçü kaşığında frezle delinir. Kaşığın
ölçü postları üzerine rahatça oturduğu kontrol edilir. Daha sonra kaşığın
kenarları 1–2 mm kısaltılarak cilalanır.

Kaşık üzerindeki delikler bir tabaka mumla kapatılır. Ağızdaki
ölçü postları aralarına silikonlu ölçü maddesi bir şırınga ile doldurulur; diğer
taraftan da kaşığın içerisine konan aynı ölçü maddesiyle ölçü alınır.

Ölçü maddesi sertleştikten sonra kaşık ağızdan çıkarılmadan
vidaların mumla kapatılan yerleri açılır. Hex vidalar sökülür ve kaşık ağızdan
çıkarılır.

İmplant gövde analogları, ölçü içinde duran ölçü başlıklarıyla
birleştirilir.
29

Ölçü başlıkları, uzun ölçü post vidalarıyla analoglara vidalanır.
Ölçü başlığını rotasyon yapmasını engellemek için analoglar yerinde
tutturulmalıdır. Artık ölçü laboratuara gönderilmek üzere hazırdır.(6)
Resim.8:Ölçü başlığı
2.ANTERİOR DİŞ EKSİKLİKLERİNDE İMPLANT
UYGULAMALAR VE ESTETİK
2.1.ANTERİOR İMPLANT ÜSTÜ PROTEZLERDE ESTETİK
2.1.1.Tanı ve tedavi planlaması ve estetik unsurları;
Anterior bölgede kaybedilen dişin ya da dişlerin yarattığı boşluğun
implant ile restorasyonu, hasta açısından değerlendirildiği zaman son derece
büyük avantajlar sağlamaktadır. Dişsiz alana komşu dişlerde preperasyon
yapılma gereğinin ortadan kalkmasıyla kazanılan yararın yanı sıra,
periodontal dokularda, o bölgede konvansiyonel sabit köprü yerine, implantın
bulunmasının getirdiği avantajlarda, hasta adına uzun dönem başarının
sağlanması için son derece önemlidir.
30
Anterior implant uygulamalarında tedavi planlaması yaparken komşu
dişleride düşünerek üç boyutlu bir analiz yapılması gerekmektedir. Bu
vakalarda
komşu
dişler
tedavi
planlamasını
belirleyen
en
önemli
etkenlerdendir. Tanı ve tedavi planlaması aşamasında hastanın tanı
modelleri üzerinde mum ile bir ön çalışma yapılması vakadaki olumsuz
koşulları ve bitmiş şeklinin görülmesi açısından fayda sağlamaktadır. Tedavi
planlamasında alveol kretinin incelenmesi yapılacak ilk iştir. Yeterli kret
genişliğinin ve fasial kret atrofisinin varlığı o vakada cerrahi işlem sırasında
augmentasyon gibi ileri cerrahi işlemlerin kullanılıp kullanılmayacağını
görmek açısından önemlidir. Bu incelemeler sırasında periapikal panoramik
gibi basit radyografik tekniklerin yanı sıra dental bilgisayar destekli
röntgenlerinde kullanımı büyük yarar sağlamaktadır. Vakanın anatomik
incelenmesinde boşluğun mezyo-distal uzunluğu da ölçülür. Özellikle ön
bölgede boşluğun mezyo-distal boyutu varsa simetriğinin mezyo-distal
boyutuna uygun olması estetik açıdan çok önemlidir. Hiçbir zaman
unutulmamalıdır ki implant uygulamalarında optimum estetiğin sağlanması
optimum koşullara bağlıdır. Bu nedenle optimum koşulların yaratılmasında
çeşitli ortodontik, cerrahi ve restoratif olanaklardan yararlanılıp optimum
koşullar oluşturulmalıdır. Klinisyenin ön diş eksikliklerinde dikkat edilmesi
gereken en önemli kriterlerden biride alveol prosesinin yüksekliğidir. Komşu
dişlerdeki periodontal hastalıklar, kemik atrofisi, travma, enfeksiyon yada
konjenital anomaliler alveoler prosesin azalmasına neden olur. İmplant
basamağı denilen, implantın en üst sınırının subgingival konumu ön bölgede
estetiği çok yakından etkileyen bir durumdur.
31
Ön bölge interokluzal boşluğunda dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi
gerekir. Yerleştirilecek implantın uzun aksının, interokluzal ilişki açısından
yeterli dikey ve yatay overlop bırakacak şekilde olması estetikte önemli bir
faktördür. Maksillada gülme hattının konumu da önemli bir ağız dışı
parametredir. Gülerken ya da konuşurken dişetleri görünen hastalar yüksek
risk grubu altındadır.
Boşluğun bulunduğu bölgede gingival morfoloji de önemli bir ölçüttür.
İnce bir mukoza, implant üstü restorasyonun estetiğinin sağlanmasında
klinisyeni zorlayacak bir etkendir.
2.1.2.Cerrahi işlemler ve estetik unsurları;
Diğer tüm diş eksikliklerinde olduğu gibi anterior bölgede implant ile
rehabilitasyonunda başarının anahtarı öncelikle hatasız bir şekilde tanı ve
tedavi
planlamasına
daha
sonra
da
bu
planlamaya
bağlı
olarak
gerçekleştirilen hatasız cerrahi işlemlere bağlıdır. Hatalı bir cerrahi işlemin
sonuçlarının protez aşamasında onarılması, özellikle estetiğin çok önemli
olduğu, anterior diş eksikliklerinde mümkün olmamaktadır. Yani estetik ve
fonksiyonel olarak optimum restorasyonların yapılabilmesi için cerrahi
işlemler son derece önemlidir.
Anterior bölgede implant seçimi estetik kavramı üzerinde de son
derece etkilidir. Anterior bölgede kullanılacak implant boyutu bazı özel
bilgilere gereksinim duyar. Örneğin bazı vakalarda kullanılan ince implantlar
bazı vakalarda biomekanik sorunlara neden olabilir. Gereğinden büyük çaplı
implantların
kullanımı
ise
bukkaldeki
kemik
rezorbsiyonuna
neden
olabilmektedir. Genel olarak tanı ve tedavi planlamasında implant çapını
32
belirlerken
bukkolingual
ve
mezyodistal
değerlendirmeler
yapılır.
Bukkolingual olarak Önce kemik boyutu hesaplanır, daha sonra implantın
bukkal ve palatinalinde en az 1mm’lik bir kemiğin bırakılması düşünülür.
Başka bir değişle hesaplanan bukkolingual boyuttan 2 mm çıkarılırsa
kullanılması gereken implantın çapı bukkolingual olarak belirlenmiş olur.
Tedavi planlamasının tamamlanmasından sonra cerrahi işleme
geçmeden önce implantın doğru olarak yerleştirilmesinde olanak veren
cerrahi stentlerin yapılmasına oldukça önemlidir.
Maksiler anterior bölgedeki cerrahi işlemlere lokal anestezi altında,
mukozada kret tepesinin 2–3 mm palatinalinden insizyon ile başlanır. Bu
insizyon, komşu dişlerin gingival sulkuslarından geçerek alveoler prosesin
fasial yüzü boyunca sulkus tabanına doğru uzanır. İnsizyon yapıldıktan
sonra,flap olabildiğince az travma ile doku elevatörleriyle kaldırılır.Flap
kaldırıldıktan sonra kemik düzenlemelerinde en önemli nokta komşu
interdental
kemiğin
kaldırılmamasıdır.Çünkü
bu
noktalardaki
kemiğin
korunması ileride implant destekli restorasyonun yanlarındaki papillerin
varlığı açısından büyük bir önem taşır.Buradaki papiller implant estetiğinde
yaşamsal bir rol oynar.
İmplantın üç boyutu konumu, cerrahi stentin de yardımıyla son derece
dikkatli bir şekilde rond frezle kemikte işaretlenir. İmplantın üç boyutlu
konumunda dikkat edilmesi gereken hususlar bulunmaktadır. Dikey yönde
değerlendirildiğinde, implant basamağının konumu için, ne kadar derinse
okadar derine yani servikalde implantın metalinin görülmemesi ve arzulanan
estetiğin sağlanabilmesi için, implantın derine yerleştirilmesi gerekir.
İmplantın derinliği açışından genel kural implant basamağının dişetinin 2–3
33
mm altında konulmasıdır. İmplantın bukkolingual konumu açısından
değerlendirme
yapmak
gerekirse
implant
basamağının
bukkal
tepe
noktasının, komşu dişlerin bukkalinden geçen teğetin en fazla 1mm
palatinalinde olması gerekir. Bu teğetin önünde konumlanan implantların
bukkalindeki kemik rezorbsiyonu olacağı ve estetik sorunlara neden olacağı
unutulmamalıdır. İmplantın komşu dişlerle ilişkisinde implant basamağı ile
komşu dişler arasında en az 1mm kemik kalması gereği implant boyutu tespit
edilirken dikkat edilmesi gerekir. Komşu dişlerdeki yakınlık mesafesi 1,5–2
mm olarak kabul edilir. İmplant konumu bu esaslar içerisinde rond frezle
belirlendikten sonra giderek artan çaplı frezler kullanarak yuva hazırlanır.
İmplantın yerleştirilmesini takiben mukoperiostal flap dikkatlice kapatılır. Flap
gerilimsiz ve hassas bir şekilde kapatılır. Augmentasyon yapılan ve immediat
geçici kullanılacak vakalarda, farklı yaklaşımlar söz konusudur.
2.1.3.Doku Şekillendirilmesi ve estetik:
İmplantın
yerleştirilmesinden
sonra
osseointegrasyon
döneminin
tamamlanması gerekir. Bu sürenin bitiminde implantın üzerini kapatan
mukoza implant çapına uygun olarak kaldırılır. Bundan sonrasında estetik
bölgeler ile estetik olmayan bölgelere farklı prosedürler uygulanır. Estetiğin
önemli olmadığı bölgelerde, direkt ölçü alımına geçilerek implant üstü
protezlerin yapımına başlanırken, estetiğin önemli olduğu ve implantın daha
derine
yerleştirildiği
bölgelerde
yumuşak
dokunun
şekillendirilmesi
aşamasına geçilir. Bunun nedeni, kullanılan implant çapının çoğu kez yerine
yerleştirildiği doğal dişin servikalindeki çapından daha az olmasıdır. İmplant
basamağının çapı çoğu kez 4-5mm olurken, doğal dişlerin servikal çapları
34
7–8 mm ‘dir. Dolasıyla implant basamağı ile üstüne yapılacak kronun
servikalindeki dişeti çizgisine kadar yumuşak dokunun dışarı konik bir yapıda
şekillendirilmesi gerekir. Literatürde emergence profile olarak adlandırılan bu
bölgenin şekillendirilmesi giderek artan çap ve şekle sahip iyileşme başlıkları
ya da geçici kronlar yardımıyla sağlanır. Genel olarak 2–3 haftalık bir dönemi
kapsayan bu aşama, özellikle implant üstü restorasyonun ve çevre
dokularının estetiği açısından son derece önemlidir. Yeterli bir yumuşak doku
şekillendirilmesi yapıldığından emin olunduktan sonra, implant üstü sabit
restorasyonun yapımına geçilmelidir.(Resim.9)(9)
Resim.9: Estetik açıdan ideal bir görünüm
2.1.4.Protetik işlemler ve estetik unsurlar
Protetik işlemlerde ölçü alınması esas restorasyonun yapımında ilk
aşamadır.İmplant sistemlerinin bir bölümünde bu aşamasından önce implant
dayanağının (abutment) seçimi gerekir.seçilecek dayanak tipi implantın
kemik içindeki uzun aksının esas restorasyon ile yaptığı açıya ya da
restorasyonun simante ve vidalı fiksasyonuna bağlı olarak seçilir.Özellikle
anterior maksillada çalışırken,alveoler prosesin bukkale doğru açılı doğal
35
yapısından dolayı simante bir restorasyon düşünülüyorsa açılı dayanaklar
seçilebilir.Ancak, bu bölgede implant basamağının estetik nedenlerden
dolayı dişetinin 2-3mm daha altında olması bu denli derinlikteki dişeti cebi
içinden simanın temizlenmesinin neredeyse mümkün olmamasına neden
olur.Bu amaçla bu tip vakalarda vidalı fiksasyona izin verecek dayanaklar
seçilir.
Ölçü alımı, ya hazır ölçü kaşıkları kullanılarak kapalı ölçü tekniğiyle, ya
da
kişisel
ölçü
kaşığı
hazırlanarak
açık
ölçü
yöntemi
kullanılarak
gerçekleştirilir. Kapalı ölçü tekniği konvansiyonel sabit protezlerin yapımında
kullanılan klasik bir yöntemdir. Açık ölçü tekniğinde ise ölçü alınımından önce
mutlaka kişisel ölçü kaşığının hazırlanması gerekmektedir. Hazırlanan kişisel
ölçüm kaşığının implant bölgesine bir delik açılarak, ölçü maddesinin
polimerizasyonundan sonra implant içine vidalanan ölçü transfer elemanın
gevşetilmesi ve implanttan ayrılması sağlanır. Bu teknik daha çok implant
basamağının dişetinin oldukça altında olduğu vakalarda kullanılır. Estetik
olmayan bölgelerde ise implant basamağı çok derinde olmadığından, kapalı
ölçü yöntemi kullanılmaktadır. Anterior diş eksikliklerinde yapılan implant
üstü restorasyonların standart materyali metal destekli porselenlerdir. Bu tip
restorasyonlar son derece tatminkâr sonuçlar verebilmektedir.
Yapılan restorasyonun teslimi simantasyon ya da vidalı fiksasyon
yöntemi ile gerçekleştirir. Vidalı fiksasyonda restorasyonun implanta ya da
dayanağa bağlayacak vidanın, sistemlerde belirlenmiş tork değerine bağlı
kalarak sıkıştırılması önemli bir husustur. Belirlenmiş tork değerlerine bağlı
kalınarak sıkılan vidanın ileride olası gevşemesi, o restorasyona çok uygun
36
olmayan fonksiyonel / para fonksiyonel kuvvetlerin geldiğini göstermesi
bakımından da önemlidir.(10,11)
2.2.ANTERİOR İMPLANT ÜSTÜ PROTEZLERDE ESTETİK
RİSKLER
Ön grup dişlerde uygulanan implant üstü protezlere fonksiyonun yanı
sıra estetikte başarı için önemli kriterlerdendir. Bugün hastaların en iyi estetik
sonuçlar elde edilmesi için bütün gereklilikleri yerine getirilmektedir. Bununla
beraber tüm kurallara uyulsa dahi yeterli sonuçlar alınamayabilir. Bunun
aşılması
için
estetik
risk
faktörlerinin
iyice
değerlendirilip
spesifik
parametreler doğrultusunda özel klinik uygulamalara gidilmelidir.(Tablo.1)
Bütün bu estetik unsurları ayrı başlıklar altında incelersek:
Dişeti ile ilgili estetik riskler
Dişlerle ilgili estetik riskler
Kemiğe ilişkin estetik riskler
Hastaya ilişkin estetik riskler
2.2.1.DİŞETİ İLE İLGİLİ ESTETİK RİSKLER
Gülme Hattı:
Estetik açıdan gülme hattı yapılan restorasyonlarda yerine getirilmesi
gereken en önemli parametralerden biridir. Özellikle diğer unsurlar söz
konusuyken dişeti ile gülme rölatif bir kontraendikasyon oluşturmaktadır.
37
Gingival Kalite:
Kalın ve daha fibrötik olan dişeti estetik sonuçlar açısından çok daha
iyidir. İnce bir gingiva manipülasyon ve abutment’ın metal kısmının
maskelenmesi açısından çok daha zordur. İyi ölçütlere sahip bir keratinize
diş eti implant için yalnızca dişetinin sağlığı açısından değil estetik açıdan da
önemlidir.
Bitişik Dişlerde Papilla:
Bitişik doğal dişlerde papilla morfolojisi estetik için önemli bir kriterdir.
Şayet papilla uzun ve kalın ise şık bir estetik sonuç elde etmek oldukça
zordur. Diğer yandan papilla ince ve kısa ise doğal rejenerasyonu daha kolay
bir hale getirmektedir.
2.2.2. DİŞLERLE İLGİLİ ESTETİK RİSKLER
Doğal Dişlerin Formu:
Geniş(kare) yüzeye sahip dişlerde güzel bir estetik sağlamak çok daha
kolaydır. Üçgensel dişlerde ise estetiği sağlamak çok daha risklidir. Çünkü bu
büyük alanlarda implantın tam olarak pozisyonlandırılıp papillanın rejenere
olması çok daha zordur.
İnterdental kontağın pozisyonu:
İnterdental kontağın kemik marjininden 5 mm ‘ den daha küçük
mesafede
olduğu
tüm
vakalarda
papiller
rejenerasyonun
pratikte
sağlanabildiği 5 mm’ den daha büyük vakalarda kemik ile kontak arası
mesafe rejenerasyonun tam olarak sağlanamadığı görülmüştür.
38
İnterdental Kontağın Ölçütleri:
Büyük kontakt yüzeyine sahip ve küçük papiller alana sahip interdental
alanlarda papiller rejenerasyon çok kolaydır.
2.2.3.KEMİKLE İLGİLİ ESTETİK RİSKLER
Vestibüler Konkavite:
Vestibuler konkavitenin yeniden yapılandırılması önemli bir estetik
sorundur. Ya implant yerleştirilmeden önce kemik rejenerasyonuna ya da
greft materyallerinden uygulanmasına ihtiyaç vardır. Ya da kemik kreti takip
edilerek implantın yerleştirilmesi sağlanmalıdır. Fakat bununda protezin
aksının dengelenmesinde sakıncalar yaratacağı düşünülmelidir.
Komşu İmplantlar:
Her ne kadar doğal dişlerde papilla rejenerasyonu tam olarak sağlansa
da iki implant arasında bunu sağlamak çok daha zordur. Çünkü implantta
kemik septumu kayba uğramaktadır ve bu da estetik sorun yaratmaktadır.
Vertikal Kemik Rezorbsiyonu:
Vertikal kemik rezorbsiyonu travma ya da periodontal hastalıkların bir
sonucudur. İmplantın yerleştirilmesinde kemiğin özellikleri, sınıflandırılması
açısından
incelenmelidir.
Şayet
implant
aproksimaldeki
mine-sement
sınırından 3 mm daha derine yerleştirilirse protezin kronu bitişiğindeki diş ile
aynı hizada konumlandırılması güç olabilir.
39
Aproksimal Kemik Kret Tepesi:
Alınan retroalveoler radyografilerde iki diş arası aproksimal kemik
septumun varlığı ve bağlantıları incelenebilmektedir. Bu incelemelerin
dikkatlice yapılması gerekir. Çünkü burada yer alan papilla kret tepesine
uygun olarak form almaktadır.(12.13.14.15)
OLUMLU
OLUMSUZ
Gülme Hattı
Dental
Gingival
Gingiva
Kalın ve fibröz
İnce
Keratiniza Diş Eti Kalınlığı
5mm ‘den büyük
2mm ‘ den küçük
Bitişik Dişlerde Papilla
Düz Yassı
Scallop
Doğal Dişlerin Formu
Kare
Trianguler
İnterdental kontakt
Yüzeyel
Noktasal
Kontağın pozisyonu
Kemikten 5 mm az uzaklıkta Kemikten 5mm fazla uzaklıkta
GİNGİVAL RİSKLER
DENTAL RİSK FAKTÖRLERİ
KEMİKLE İLGİLİ RİSKLER
Vestibuler Konkavite
Yok
Var
Komşu implantlar
Hayır
Evet
Vestibüler kemik rezorbsiyonu
Hayır
Evet
Kemik Kret Tepesi
Var
Yok
Tablo.1:İmplant uygulamalarında estetik riskler
40
2.3.ANTERİOR İMPLANT ÜSTÜ PROTEZ
UYGULAMALARINDA ESTETİK SORUNLAR VE
ÇÖZÜMLERİ
Çeşitli otoriteler köprü ve kron restorasyonlarında metal-seramik
birleşiminin estetik sorunlar yarattığını ileri sürmektedir. Yapay materyaller ile
doğal dişleri taklit etmek son derece zordur. Genellikle kabul edilebilir estetik
durumu
sağlayabilmek
için
kullanılabilecek
bilimsel
ölçütler
bulunmamaktadır. Bununla beraber klinik muayenenin belirli kurallar
doğrultusunda
yapılıp
teknisyen
ve
hekim
için
sınıflandırılması
gerekmektedir. Böylece hasta tarafından kabullenebilir. optimal düzeyde bir
protez elde edilmiş olur. Bu bölümde de implant üstü protezlerde karşılaşılan
sorunlar ve çözümleri incelenmektedir. Bu bölümü 9 başlık altında
inceleyebiliriz:
1.
Alveol Kemiği
2.
Sağlıklı Mukoza
3.
Kronun Marjinal Sınırı
4.
Kronun Formu
5.
İnterdental Alan
6.
Okluzal Yüzey, İnsizal Kenar
7.
Dudak Estetiği
8.
Gülme Hattı
9.
Uzun Dönem Estetik Sorunlar
41
1.ALVEOL KEMİĞİ
Titanyum implantların osseointegrasyonunda hastalarda kabul edilebilir
düzeyde gelişmeler sağlanmıştır. Geçmişte yeterli kemik hacminin olması
gerektiğine inanılırdı. Günümüzde yönlendirilmiş kemik rejenerasyoonuna
eskisi gibi beş yıl süre konulmadan implant bölgesine uygulanmasına izin
verilmektedir.
Yönlendirilmiş doku rejenerasyonu tekniğinde;
-
İmplant öncesi kemik defektlerini doldurmalı
-
Sekonder implantasyonla beraber alveol kemiğinin enini
arttırılmalı
-
Bu artış eş zamanlı yapılmalı
-
Direkt submukozal implantasyon yapılabilir
-
Direkt transmukozal implantasyon yapılabilir.
Bu durumda bariyer materyalleri transplantasyon materyalleri ile
beraber kullanılmaktadır. Otolog kemik materyali an iyi sonucun elde edildiği
materyallerdir.
Dar
alveol
kemikte
Andersan’ın
yaptığı
araştırmalar
neticesinde implantta yönlendirilmiş doku rejenerasyonunun daha başarılı
sonuçlar elde ettiği görülmüştür. Yapılan araştırmalar sonucu implantın
kemik
tarafından
çevrelenmediği
durumlarda
Yönlendirilmiş
doku
rejenerasyonu modelasyon açısından önemli gelişmeler göstermiştir. Fakat
membran uygulanabilmesi için pozisyon sınırları çok iyi bilinmelidir. Geniş
yumuşak doku
defektlerinde
(tümör, travma) maksillofasial ve
42
oral
tedavilerde iliak kemiğin transplantasyonundan yararlanılmalıdır. Bununla
beraber Tüm bu uygulamalar estetik için öncelikli değildir.
Tüm bu bilgiler ışığında dar kemikle implant uygulamalarında, bukkal
interdental ya da diğer alanlardaki defektlerde implant uygulamalarından
önce yönlendirilmiş doku rejenerasyonu uygulamaları makul estetik sonuçlar
yaratmaktadır.
2.MUKOZA
Anatomik ve fizyolojik sınırların, mine- sement sınırının kaybedildiği
olgularda etraflıca elimine edilmesi gerekmektedir. Kaybedilmiş olan estetik
görünüm her implant uygulamaları ile doğal sınırlara uygun sonuçlar elde
edilmemektedir.
Üst
yapı
uygulamalarında
papillanın
durumu
takip
edilmelidir. Bitişik implant uygulamalarında doğal dişlerde var olan papillanın
tekrar sağlanması için çeşitli yöntemlerden de faydalanılmalıdır.
İnce mukoza ve dar kemiklerde implantın metal kısmı görünmekte ve
estetik
açıdan
hoş
olmayan
bir
durum
yaratmaktadır.
Diş
eti
transplantasyonları ile bu görünüm estetik hale gelmesi sağlanmalıdır.
Plastik
cerrahi
yöntemlerinde
papilla
rekonstrüksiyonu
dahi
gerçekleştirilebilmektedir.
Kaybolan papilla gingiva rengindeki seramik uygulamalar ile özellikle
büyük defektli alanlarda yeniden sağlanabilmektedir. Bununla beraber
seramik için yeterli renk seçeneği söz konusu değildir ve yeterli estetik
sonuçlar da elde edilemeyebilir.
43
3.KRONUN MARJİNAL SINIRI
Prostodontistler için üst yapının gerek metal-metal gerekse metalseramik yapıda olsun bakteri kolonizasyonu açısından önem taşıyan boyun
kısmı tartışma yaratmaktadır. Teknik olarak implantın metal kısmı mukozaya
gizlenmektedir. Bu istek doğrultusunda bukkogingival marjinin doğal
görünümü için ITI hallow silindirler geliştirilmiştir. Bu transmukozal tekniklerle
flep implantın çevresindeki zayıf çekilmelerin olduğu bölgelere kadar
genişletilmelidir. Eğer ölçüsüz bir yumuşak doku söz konusu ise lokal doku
kalınlaşmaları söz konusu olmaktadır. Eğer bütün bunlara rağmen implant
klinik ölçütlere uygun
olmadıysa başka
bir yere konumlandırılması
düşünülmelidir. Diğer bir açıdan koyu renk olan implantların çevrelenmesinde
overlap seramik veneerlardan yararlanılmaktadır.
Böylece isteğe uygun ve hastanın ölçütlerine uygun estetik sonuçlar
elde edilebilmektedir.
Tüm implant ve üst yapılarında diş etinin 3mm ya da daha altına
konumlandırılan uygulamaların hasta tarafından biyolojik olarak toleransı
oldukça zordur.
Bu durum anaerobik ortamın oluşumunu sağladığı için peri-implantitis
riskini de arttırmaktadır. Özellikle kötü ağız hijyeni olan hastalarda bu durum
büyük problemlere yol açmaktadır. Subgingival mekanik temizlik için diş
etinin 2,5 mm altına inilmesi yeterlidir. Fakat implant için bu ölçü henüz
bilinmemektedir.
Tüm bu klinik bilgiler ışığında kron marjininin ve implantın boyun
kısmının estetik olabilmesi için izlenmesi gereken yollar:
44
Marjinal sınıra uygun implant hazırlanmalıdır. Octa sistemleri ile
1)
birlikte kullanılan ITI implantlar bu açıdan en uygun sonuçlar vermektedir.
Kronun marjini gingival marjinden 2–3 mm aşağıda olmamalıdır.
1)
İmplantın boyun kısmı kabul edilebilirsistemlerden seçilmelidir.
Böylece sulkus içine saklanması kısmen sağlanabilir.
2)
İmplantın overkontürü ve overlap kısmı veneer ile kapatılabilinir.
3)
Optimal oral hijyen sağlanıp; mekanik plak kontrolü için düzenli
randevular ile takip edilmelidir.
4)
Biyolojik olarak kabul edilebilir ve bakteri birikimine yol
açmamalıdır.
4.KRONUN FORMU
Modern
sistem
implantlarda
kron
formu
simetriği
ile
uyum
sağlanmalıdır. Bu nedenle değişiklikleri sağlamak açışından avantajlı olsada
simetriğine uygun bir estetik kron hazırlamak oldukça zordur. İmplantın doğal
dişlere göre çok daha dar uygulaması söz konusu olmaktadır. Örneğin molar
bölgedeki replasmanlarda premolar boyutlarında formlar elde edilmektedir.
Doğal dişlere uygun bir kron formu için kâfi derecede interokluzal mesafeye
ihtiyaç vardır. İmplantın eğimli yerleştirilmesinin sakıncalı olduğu durumlarda
kaybedilmiş okluzal mesafe, veneerlar ve kalın kafeslerin bulunduğu alanlar
için farklı boyutlar önerilmektedir. Bu da implantın görünümü olumsuz yönde
etkilenmektedir. Bunun için yapay sekonder komponentler ile mümkün
olmaktadır.
45
5.İNTERDENTAL ALAN
Başarılı bir implant uygulaması için interdental alanın iyi bir şekilde
tespit
edilmesi
gerekmektedir.
İmplant
doğal
dişler
kadar
bitişik
konumlandırılmamalıdır. Bunun için spesifik özellikteki implant sistemleri
uygulanmaktadır. Alternatif olarak implantın pozisyonları diagnostik mumlar
ile ağız içinde kontrol edilebilir. İnterdental alan oral hijyen kurallarına uygun
olmakla beraber estetik ve fonetik kurallara da uygun olarak hazırlanmalıdır.
Esas problem kaybolan papilla ve col’ün pozisyonudur. İmplant sınırları altüst limitlere uygun yapılmalıdır.
6.OKLUZAL YÜZEY -İNSİZAL KENAR
Seçilen materyalin estetik kurallara ve kullanılan alanlara uygun olması
gerekmektedir. Estetik üst yapı ile vidanın uygulanması sırasında vidanın
direkt olarak okluzal yüzeyde ya da insizal kenarda olmamasına dikkat
edilmelidir.
Okluzal yüzey okluzyona uygun olmalıdır. Doğru şekilde bir yüzey
elde etmek için rezin, seramik, inley gibi kolay kapatabilen malzemeler
kullanılmalıdır. Okluzyonu taklit eden yapılarda uygulanan üst yapılar okluzal
yüze uygunluk açısından daha avantajlıdır.
7.DUDAK DESTEĞİ
Kaybedilmiş yumuşak doku mutlaka yapılandırılmalıdır. Bu dudak
desteği profil, fonksiyon, estetik ve fonetik açıdan önemlidir. Bunların
sağlanabilmesi için de iyi bir okluzyona sahip olunmalıdır. Özellikle geniş
dental protetik uygulamalarda uygun olan dolgunluk ve estetik sağlanmalıdır.
46
Büyük defektlerde daha radikal dizaynlar gerekmektedir. Bununla beraber
travma ve tümör gibi vakalarda elverişli teknikler kullanılmalıdır. Rutinde
kaybolmuş sert dokular için kemik transplantasyonunda uygulanmaktadır.
8.GÜLME HATTI
Gülme
hattı
keskin
kriterler
ile
hastalara
estetik
sonuçlar
sağlanmaktadır. Diş hekiminin yapılan ziyaretlerde hastanın gülüş biçimini
anlayabilmesi oldukça zordur. Bunun için fotoğraflardan yararlanılabilir.
Gelecekte
video
kayıt
yöntemleri
de
uygulanacaktır.
Yapılan
rekonstrüksiyonlar yapılan ağız içi kayıtları doğrultusunda planlanmalıdır.
Teknisyenlerde bu kayıtlar doğrultusunda çalışmalıdır.
9.UZUN DÖNEM ESTETİK SONUÇLAR
Kronun marjini için hastaların uzun dönem sonuçları elde edilen veriler
henüz bulunmamaktadır.
Estetik açıdan meydana gelebilecek olan biyolojik kayıplar şunlardır:
1.Peri-implantitis gelişimi
2.Geri çekilme
3.Peri-implantitis ‘in ardından meydana gelen yumuşak doku defektleri
4. İmplant kayıpları
5.Labratuvar teknolojisindeki kayıplar:
—Seramik kırıkları
—Resin veenerların renklenmesi
—Köprü kırılması
47
—Retansiyon oluşumu
—Yüzey kırığı
—Sekonder komponentin kırığı
—İmplant kırıkları(16.17.18)
2.4.ANTERİOR İMPLANT ÜSTÜ PROTEZ UYGULAMALARI
İLE GÜLÜŞ TASARIMI
Günümüzde tüm estetik dental uygulamaların temelinde gülüş tasarımı
yer almaktadır. Bugün estetik tedavi planlamasının artık sadece üst altı diş
ile sınırlı olmayıp gülüş sahasının on-on iki dişi ihtiva ettiği geniş ölçüde
kabul görmektedir. Gülüş tasarımı işlemi esasen klinisyenin arzuladığı
sonucu görsel hale getirebilmesine ve tedavi planlamasının da bu amaçla
belirlenmesine izin verir.
Tedavi planlamasına bu sonuç temelli yaklaşım final restorasyonların
arzu edilen pozisyonlarının implant yerleşimi pozisyonlarını ve bu sayede
kemik grefti ihtiyacını da belirlediği implant diş hekimliğinde gayet iyi
yerleştirilmiştir.
Gülüş tasarımında iki ana kriter vardır:
1.Makro estetik düzenlemeler
2.Mikro estetik düzenlemeler
48
2.4.1. MAKRO ESTETİK DÜZENLEMELER
Gülüşü yüzün bütününde konumlandırmak
1.ADIM: DUDAKLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Gülüş üç bileşenin; dudaklar, diş etleri ve dişlerin etkileşimlerinden
meydana gelir. İstirahat pozisyonunda genç bir bireyde üst kesici dişlerin 3–4
mm lik bir kısmı gözükür. Bu miktar yaşla beraber diş aşınmasına ve yüzün
yumuşak dokularının genel olarak sarkmasına bağlı olarak azalır. Kozmetik
tedaviler sıklıkla gülüşün ve dolayısıyla da yüzün görünen yaşını ‘küçültmek’
amacıyla gerçekleştirirler ve istirahat konumunda kesici dişlerin görünürlük
miktarını artırmak işlemin önemli bir bileşeni olabilir.
Gülümseme esnasında üst dudak ‘dudak çizgisi’ olarak bilinen
pozisyona doğru yukarıya hareket ederken alt dudak aşağıya doğru
hareketlenir.’Normal’ dudak çizgisi üst dudak üst dişlerin gingival marjinleri
Resim.10:Düşük dudak çizgisi
49
Resim.11:Yüksek dudak çizgisi
seviyesinde veya biraz üzerinde olduğunda görülen durumdur. Dudak
gingival embrasürleri kapladığında düşük dudak çizgisi söz konusu olurken
‘yüksek dudak çizgisi ‘ dudağın gingival marjinlerinin oldukça uzağında
konumlandığı durumları ifade eder. Dudak çizgisi yükseldikçe vakalar estetik
açıdan daha da zorlaşacaktır. Çünkü restorasyonların marjinleri her zaman
görünür halde olacaktır.(Resim.10–11)
Bireylerin % 45’inde normal bir gülüş esnasında ‘normal’ dudak çizgisi
izlenir ve düşük dudak çizgisi için de benzer bir oran vardır. Birey çok geniş
bir şekilde güldüğünde dudaklar maksimum pozisyona gelirler. Bu durum
hastaya ‘İ’ demesi söylenerek hasta koltukta iken simüle edilebilir.
’İ’ pozisyonu gülüşlerinden pek memnun olmayan hastalar tedavi öncesinde
sıklıkla çok korunmalı bir gülüş sergiledikleri için değerlendirmenin önemli bir
parçasıdır. Tedavi sonrasında, yeni gülüşleri ile çok daha huzurlu
hissettiklerinde, psikolojik tedirginlikleri ortadan kalkar ve dudaklar çok daha
hareketli hale gelir ve dolayısıyla da dudak çizgisi seviyesi yükselir. Liebert
ve ark. (2004) insanların % 40’ın da ‘forse edilmiş gülüş’ esnasında yüksek
50
dudak çizgisi saptanmıştır. Bu nedenle tedavi, planlama doğrultusunda
tamamlanmış olduğunda tüm yapıların görünür olabileceğini kabul etmek
daha doğru olur. Alt dudağın kurvatürü üst anterior dişlerin insizal kenarları
ve cusp tepeleri tarafından yansıtılmalıdır. Bu kurvatür gülme hattı olarak
adlandırılır. Kesici dişler çok kısa olduğunda veya posterior dişler çok uzun
olduğunda ters gülme hattı söz konusu olur.
2.ADIM: İNSİZAL KENAR POZİSYONUNUN BELİRLENMESİ
Dudakların hareket sınırları gülme esnasında dişin ne kadarlık bir
kısmının görüneceğini belirler. Üst kesici dişlerin insizal kenarları normal
gülüş esnasında alt dudağa hafif dokunur halde veya hemen üzerinde yer
almalı ve dişlerin orta hattına dik olmalıdır.(Resim.12)
Resim.12:İnsizal görünüm
51
3.ADIM: ORTA HATLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Yüzün orta hattı burun tabanından üst dudağın cuspid’s bow’una
çekilen bir çizgiyle lokalize edilir. İdeal olarak dişlerin orta hattı yüzün orta
hattı üzerinde olmalıdır. Yine de bu konum her zaman problem teşkil etmez.
Dişlerin orta hattının yüzün orta hattına paralelliği sağlanabildiği takdirde
4mm ‘ye kadar olan uyumsuzluklar fark edilememektedir. Üst ve alt dişlerinin
orta hatlarının çakışması çok gerekli bir durum değildir. Eğer dişlerin orta
hattı yüzün orta hattına paralel değilse hafifçe eğimlendirilebileceği
söylenmektedir.0,5
mm
kadar
küçük
bir
eğim
bile
kolayca
fark
edilebilmektedir.
Doğru diş oranlarının oluşturulması
4.ADIM: SANTRAL KESİCİ DİŞ BOYUTLARI
Ortalama olarak üst santral kesiciler 11 mm uzunluğundadır. Optimal
insizal kenar pozisyonları bir kes belirlendikten sonra bunu dişin optimal
gingival marjin pozisyonunu insizal kenardan 11mm uzağa konumlandırmak
takip eder.
Resim.13: Kesicilerin matematiksel olarak boyutları
52
Daha sonra santral kesici dişin genişliği dişin boyunun 0,7–0,8 ‘ olacak
kadar hesaplanabilir. Santral kesici dişler tamamen simetrik olmalıdır. Bu
sayede insizal kenar pozisyonu saptandıktan sonra boyutlarını belirlemek
mümkündür.(Resim.13)
Resim.14: Altın oranın saptanması
5.ADIM: ALTIN ORAN
Altın oran doğada her yerde ve ağızda da görülen matematiksel bir
orandır. Göze hoş gelen birçok doğal form ve insan elinden çıkma yapı
birbirleriyle altın orana sahip parçalardan meydana gelir 1.6:1.0 olup 1.0:0.6
ile aynı değere sahiptir. Anterior dişlerin ağız bölgesinde karşıdan
bakıldığında görünür halde olan kısımlarının her biri diğeriyle altın orana
sahiptir.(Resim.14) Nitekim Santral kesicilerden distale doğru her bir dişin
genişliği bir önceki dişin genişliğinin 2/3 kadardır. Bu genişliklerin sadece
anteriordan görülebilen kısımlar olduğunu vurgulamak gerekir. Dolayısıyla
örneğin kanin için genişliğinin tümü değil yalnızca mezial kısımdan söz
53
edilmektedir. Bu nedenle santral kesicilerin genişliklerinden yararlanılarak
gülme sahasındaki 10 dişin tümünün oransal genişlikleri hesaplanabilir.
Doğru oranla söz konusu olmadığında gülüş tamamı ile yanlış olarak
görünecektir. Altın oranı tekrar sağlamak için mevcut boşlukların dağıtılması
normal bir görünüş oluşturabilir.(Resim.15)
Resim.15:Dengeli bir altın oran
Diğer makro estetik unsurların konumlandırılması
6. ADIM: UZUN AKSLARIN DİZİLİMİ
Santral kesici dişlerin uzun eksenleri yüzün orta hattına ve birbirine
paralel olmalıdır. Diğer anterior dişlerin uzun eksenleri ise daha distale
eğimlidir. Lateral kesici dişler 5˚ lik eğim sergilerken kaninler 10–12 derece
distale doğru yatıktır. Premolar dişlerin uzun eksenleri ve molar dişlerin
meziobukal tüberkülleri kaninlein uzun eksenine paraleldir. Premolarlar
bölgesinde görünen dişlerin uzun eksenleri ve oranlarının doğru olarak
tasarlanması bukkal koridorun geliştirilmesi olarak da adlandırılabilir.
54
Resim.16:Uzun aksların dizilimi
7. ADIM: GİNGİVAL ESTETİĞİN İDEALİZASYONU
Santral kesici dişlerin gingival marjinlerinin ideal pozisyonu insizal
kenardan apikale doğru, ortalama santral kesici boyu olan,11 mm ölçülerek
saptanır.
Santral
kesici
dişler
simetrik
olmalıdır
böylece
gingival
yükseklikleride aynı olacaktır. Latereal kesici dişin gingival marjini santral
kesici dişin marjini ile kanin gingival marjini yüksekliklerini birleştiren çizgiyi
aşmamalıdır. Gingival patern orta hattan distale doğru gidildikçe simetrik
seyretmek zorunda değildir. Bu nedenle lateral kesicinin gingival marjininin 1
tarafta
hafifçe
düşük
seviyede
konumlanması
estetik
olarak
kabul
edilebilirdir. Son olarak kaninlere itibaren distalde molara doğru önden
arkaya basamaklı bir dizilim oluşturulmalıdır. Gingival mimarinin altta yatan
krestel kemiğin pozisyonunca belirlendiği anlaşılmıştır. Dişler, gingiva ve
krestel kemikten oluşan estetik üçlünün doğru yönlendirilmesi klinik olarak
zorlu bir durumdur ve sıklıkla bazı periodontal plastik cerrahi prosedürleri
gerektirirler.(19)
55
2.4.2.MİKRO ESTETİK DÜZENLEMELER
Makro estetik ayrıntılara tezat olarak bu detayların çoğu sadece çok
yakın mesafeden İncelemede veya yakın çekim fotoğraflarda dudaklar
retrakte edilmişken görülebilir. Belirli bir dereceye kadar bu komponentler
birbirlerinden bağımsız olarak uyumlanabilirler. Çünkü aralarında çok az bir
etkileşim söz konusudur. Ancak doğal bir sonuç elde etmek istiyorsak bu
komponentlere çok dikkat edilmelidir.
8.ADIM: KONNEKTÖR YÜKSEKLİĞİNİN İDEALİZASYONU
Anterior
dişler
arasında
görülebilen
bölgeler
konektör
olarak
adlandırılır. Konektör bölgesi papilin tepesinden başlar ve insizal embrasüre
dek uzanır. Santral kesiciler arasındaki konektörler boylarının % 50 ‘si
olmalıdır. Distale doğru gidildikçe santral-lateral bağlantısı santral dişin
boyunun %40’ı lateral-kanin bağlantısı %30’u kadar olmalıdır.
Eksik dişleri köprü ve ya implant ile yerine koyarken doğal konektör
boyutları özellikle önem kazanır keza aşırı uzun bir bağlantı doğal
gözükmeyecektir. Bu durumda iyi bir sonuç temin edebilmek için yumuşak
doku şekillendirmesine çok dikkat edilmelidir.
Resim.16:Konektör yüksekliğinin kademeli olarak artışı
56
9.ADIM: EMBRASÜR FORMUNU PLANLAYIN
Genç bireylerde insizal embrasürler çok belirgindir. Önden arkaya
doğru gidildikçe kademeli olarak daha yuvarlak ve uzun bir hale gelirler aşırı
yuvarlanmış, çok belirgin embrasürlar çoğu insan tarafından daha feminen
görünüyormuş gibi hissedilse de doğaya bu şekilde yansımamaktadır.
Yaşla birlikte dentisyon doğal olarak aşındıkça, embrasür daha köşeli
ve düz bir hale gelirler. Gençlik dolu embrasürler restore edilerek gülüşün
görünen yaşını birkaç yıl düşürmek mümkün olur.(Resim.17–18)
Resim.17:Genç embrasürler
Resim.18 Yaşlı embrasürler(20)
57
10.ADIM: LABİAL ANATOMİNİN TASARLANMASI
Doğal dişlerin bukkal yüzeylerinde üç farklı kontur düzlemi mevcuttur:
insizal kısım, servikal kısım ve bunları birleştiren orta gövde kısmıdır. Bu
düzlemler hem preperasyon sırasında hem de restorasyonda mutlaka
oluşturulmalıdır. Ayrıca dişin bukkal yüzeyi ile interproksimal yüzeylerin
birleştiği mezial ve distal hat açıları da önemlidir. Bu açıların pozisyonları
birbiri ile değiştirilerek dişin ön tarafındaki ışığın yansıtan yüzeyin daha dar
veya daha geniş görünmesi sağlanabilir. Böylece genişlik ve darlık illüzyonu
yaratılabilir. Diş yüzeyinin dokusu gelen ışığın doğal bir şekilde, ilde
yansımasına izin verir. Sekonder ve tersiyer anatomi terimleriyle tanımlanır.
Sekonder anatomi ile insizal bölgede dentinal mamellonların üzerinde uzana
geniş vertikal oluklar anlatılırken tersiyer anatomi tanımı ile perikimatayı
temsil eden ince horizontal çizgiler anlaşılır. Tersiyer anatomi yalnızca genç
dişlerde izlenebilir ve sıklıkla eğer komşu dişte de mevcut ise restorasyonda
oluşturulur. Diş yaşlandıkça sekonder ve tersiyer anatomi kademeli olarak
aşınır ve yaşlı bir insanın dişinde geride ince, çok parlak ve camsı bir mine
tabakası kalır. (Resim.19)(21)
Resim.19:Model üzerinde mamellonları işlenişi
58
11.ADIM: RENK GEÇİŞLERİ VE İNSİZAL TRANSLUSENSİNİN
BELİRLENMESİ
Hiçbir doğal diş tamamen tek bir renkten oluşmaz. Diş yüzeyi boyunca
mine kalınlığındaki farklılıklara bağlı olarak diş rengi servikal bölgede insizale
göre daha koyudur. Diş bukkal yüzeyin ortasında en parlak, servikalde ve
embrasürlerinden daha koyu gözükme eğilimindedir. Bu nedenle yapılacak
restorasyonlar gingival marjinden insizal kenara doğru doğal bir renk
geçişine sahip olmalıdır. İnsizal translusensi arada dentin tabakası
olmaksızın palatal ve labial mine tabakalarının birbiriyle birleşimine bağlıdır.
Kırmızı dalga boyu mine tarafından iletilip mavi dalga boyu yansıtıldığı için
insizal kenarda genellikle gri-mavi bir bant izlenir. Genç dişte translusent alan
yaygındır ve sıklıkla mine kenarlarının birbirleri ile birleştikleri yerde parlak
beyaz bir hale oluşur.(Resim.20)(22)
Resim:20:Renklerin dağılımı
Diş yaşlandıkça insizal kenar daha da aşınmış bir hale gelir ve
mamelonlar ekspoze olur. Translusensi kaybolur. Gülüş tasarımının amacı
daha genç ve taze bir gülüş elde etmek olduğu için insizal kenara mamellon
efektleri ile birlikte bir dereceye kadar insizal translusensi dâhil edilebilir. Ne
59
kadar
efekt
oluşturulacağı
ve
hangi
rengin
kullanılacağı
hastanın
kararlaştırabilmesi önemlidir. Bu efektleri geçici restorasyonlara da katmak
mümkündür,
fakat
sıklıkla
teknisyen
tarafından
hazırlanmış
geniş
restorasyon örneği yelpazesi kullanmak daha kolaydır.
0.5mm, 1 mm, 1,5 mm ve 2mm mavi veya gri translusensiye sahip diş
fotoğrafları içeren çeşitli renk kitapları da kullanılabilinir. Bazı hastaların
mümkün olan ‘en beyaz’ hale getirme talebi de söz konusu olacaktır. Bu
durum genellikle doğal görünümle uyumlu değildir. Bununla beraber biraz
insizal translusensi ve renk geçişi ile yüksek value ‘da, parlak ve hala doğal
görünen restorasyonlar yapmamak için hiçbir neden yoktur.(23,24)
12.ADIM: OLGUNUN GENEL RENGİNİN KARARLAŞTIRILMASI
Yüz ve dudak yapısına hangi rengin en uygun olacağına dair çok az
veri bulunmaktadır. Jahangiri ve ark. Doğal dişin ana renginin ten rengi ile
ters orantılı olduğunu bulmuşlardır. Örneğin en koyu renkli dişlere beyaz ırk
sahiptir. Gülüş için bir temel renk seçerken hastaların nerede ise tamamı
öncekinden daha beyaz dişler talep edecektir. Bununla beraber doğal dişlerin
tümü aynı renkte değildir. İnsizal dişler en açık renkte olma eğiliminde iken
premolarlar hafifçe daha koyu ve kaninler iyice koyu haldedir. Bu nedenle
anteroposterior yönde dişten dişe renk geçişleri yapılması önerilir.(Resim.21)
Final
restorasyonların
genel
rengi
klinistenden
gelen
veriler
doğrultusunda tamamen hastanın tercihine bırakılabilir. Çok soluk ten
rengine sahip olan hastalarda dişler kontrast oluşturacak şekilde yeterince
60
Resim.21:Dişlerde renk yansımaları
beyaz olmalıdır. Yaşlı bireylerde ise dişlerinin 18 yaşındaki hallerinden
ziyade otuzlu yaşlarındakine benzemesini tercih ederler.(25,26,27,28,29)
2.5. İMPLANT ÜSTÜ PROTEZLERDE YUMUŞAK DOKU
REKONSTRÜKSİYONLARI VE PAPİLLA
REJENERASYONU
2.5.1. İNTERDENTAL PAPİLLA REJENERASYON TEKNİKLERİ
Ağız boşluğunda implant destekli estetik bir restorasyon yaratmak
büyük ölçüde sağlıklı bir peri-implant yumuşak doku yapısının olmasına
bağlıdır. İmplant destekli restorasyonların etrafında interproximal papilla
olması doğal ve dental implant komponentleri arasında bir uyum haline ve
simetrik yumuşak doku sınırlarına izin verir. Patolojik nedenler veya implant
tedavisi sırasında yumuşak dokuya kötü muamele edilmesi yüzünden dental
61
implantların etrafındaki interproximal papillanın seviyesinde en küçük
değişiklik büyük estetik ve fonetik komplikasyonlara yol açabilir.
Resim.22:İmplant ve papil rejenerasyonu
Diş çekildikten sınıra bitişikteki ince alveolar kemik (interradicular kemik)
hızlı bir prosese veya resorpsiyona uğramaya başlar, belki de alveolar
kemiğin ince yapısı yüzünde (bu da daha hızlı erimeye olanak sağlar)
İnterdental papilla farklı klinik durumlarına göre sınıflandırılmış,
Nordland et al, Klinik durumları interdental papillanın marjinal seviyesiyle
karşılaşılarak sınıflamıştır. Buna göre interdental papilla’yı üç sınıfa ayırır:
Sınıf 1: İnterdental papilla’nın ucu interdental temas noktası ile
interproximal CEJ’in en tepe noktası arasıdna yatar.(boşluk vardır fakat
interproximal CEJ görünmemektedir.)
62
Sınıf 2: İnterdental papilla’nın ucu interproxial CEJ’de veya
tepesinde yatar (interproximal CEJ görünmektedir.)
Sınıf 3: İnterdental papilla’nın ucu yüz CEJ ile aynı sevieyde
veya onun tepesinde yatar
Tarnow ve arkadaşları İnterdental papilla’nın varlığının klinik açıdan
saptamak için kullanışlı bir sınıflandırma geliştirdiler. Şu sonuca vardılar,
doğal dişin temas noktasından kemiğin tepesine kadar olan ölçüm 5mm veya
daha az olduğu zaman neredeyse her zaman papilla görünür uzaklık 6mm
olduğunda papilla %56 oranında görünür ve mesafe 7mm veya daha fazla
olduğunda papilla sadece %27 veya daha az oranda görünür.
Salama
ve
arkadaşları
peri-implant
papilla
için
bir
prognostik
sınıflandırma sistemiyle donatılmış başka bir ilgi çekici sınıflandırma
sundular. Onların üç sınıfı peri-implant papillanın prognozuyla ilişkili olarak
kemiğin tepesine kadar ölçülmüştür) Bu en iyi prognozu öne sürer, Sınıf 2
korunmuş bir prognoz ile 6–7 mm lik bir IHB gösterir ve sınıf 3 de IHB 7mm
den daha büyüktür kötü bir prognozu göstermektedir.(30)
2.5.1.1.İnterproximal Papilla’nın Temel Morfolojisi:
İnterdental papilla’nın klinik konfigürasyonu esasen altta yatan kemik
dsteğinin miktarına ve komşu dişlerin ara yüzeylerinin morfolojisine dayanır.
İnterdental
papilla’nın kemiksi yapısı labial ve
lingual taraflarından
kaynaklanan iki tepe veya zirveden oluşur. Dudak tepesi dilinkinden biraz
daha yüksektir, aradaki mesafe 2-6mm kadardır. İki tepe birbirine ”gingival
63
col” ile bağlıdır, şekil bakımından konveks veya konkav olabilir veya testere
gibi bir görünüme sahip olabilir.
Tarihsel olarak interdental papilla,lamina propria’dan geçen bol miktarda
kollojen fibril demetleri olan,onun tepesini örten squamoz pullarla kaplı
epitelden oluşur.Lamina propria yoluyla buccolingual yönde uzanan kollajen
fibriller marjinal diş etinin dişin boynuna sıkıca yapışık tutulmasında anlamlı
bir rol oynamaktadırlar.dolayısıyla bu fibriller papillanın hem şeklinin hem de
pozisyonunun korunmasından sorumludur.Bağ dokusu lenfositler ve plazma
hücreleri içerir.
Farklı bölgelerde yer alan interproximal papilla arasında ayırım yapmak
için farklı terimler bulunmuştur
Doğal dişler arasında mevcut olan papillaya interdental papilla adı
verilir.
Bir implant ile bir doğal diş arasında yer alana peri-implanter papilla
adı verilir.
Eğer bitişik implant ile bir doğal diş arasında papilla varsa ona
interimplanter papilla adı verilir.
Papilla bir genel terim olarak kullanıldığı zaman interproximal papilla
adı verilebilir.
İnterimplant papillanın bir bağ dokusu fibril oryantasyonuna daha az
fibroblastlara daha yüksek oranda kolagen fibrillerine sahip olmasına ve
periodontal ligament olmadığından daha az kan ikmaline sahip olması hariç,
papilla ve interdental papillanın yumuşak doku histolojik karakteri aynıdır. Bu
interimplant papillayı daha ziyade skar dokusu yapar bu da her türlü cerrahi
onarım veya tekrar yapılandırma girişimlerini zorlaştırır. İnterimplant papilla
64
kayıp olduğunda veya embrasurü tamamen doldurmadığında durumu bir
“siyah üçgen”e benzer.
Peri-implant papilla interimplant papilladan daha çok klinik yönden elde
edilebilir çünkü komşu doğal dişin ara yüzeyindeki CEJ kesici sınıra doğru ter
scallop oluşur; Bu sharpey fibrilleri sayesinde interproximal kemiği aynı
yükseklikte tutar, bu durum bitişik birden fazla implant uygulamalarıyla aynı
değildir.
2.5.1.2.İnterimplant Papilla’nın Rejenerasyonunda Yumuşak Doku
Uygulamaları:
İnterimplant papilla, peri-implant yumuşak dokunun histolojik yapısı
yüzünden ve onun marjinal yeri yüzünden azalmış kan ikmali ile
karakterizedir. Bu herhangi bir cerrahi tekrar yapılandırma girişiminin kötü
prognozunu açıklar. Sorunu çözümlemek amacıyla birkaç cerrahi prosedür
ortaya atılmıştır; bu yumuşak doku cerrahi prosedürleri arasında şunlar
vardır;
bağ
dokusu
graftlarıyla
birlikte
koronalden
yerleştirilmiş
flaplar,koronalden yerleştirilmiş damak kaydırma flapları ve Beagle’s tekniği.
Beagle’s tekniği interimplant papillanın yüksekliğinin arttırılması için
katlanan ve fasşyal tarafında kendi üzerine bağlanan bir damar pedikül flapı
gerektirir. Maalesef bu yöntem küçük boyutlu pediküle giden kan ikmali
tehlikeye girmiş olmasu yüzünden yüksek bir başarı orana sahip değildi.
Alternatif olarak Han ve Takei dişeti ünitenin tamamen koronalden
değiştirilmesi ve semilunar bir insizyona sahip pedikül graftını kullanan br
teknik açıkladılar. Diğerleri interimplant papilla konturlarını arttırmak için
65
dental implantlar etrafında diş eti geri çekilmesini asgari şekilde birkaç
yöntem sundular.
Azzi ve arkadaşları defektli bölgeye yerleştirilecek ve daha sonra yanak
ve damak flaplarının altına tıkılacak, dolayısıyla yeterli kan ikmali olan bir
graft sağlayacak bir bağ dokusu graftını kullandılar. Yöntem, bölgede bukkal
ve lngual marjinal yarım kalınlıklı insizyon gerektirir. Tuberden alınan graft
daha sonra merkezde bir epitel tepesi olan iki bağ dokusu uzantısı elde
edilecek şekilde şekillendirir ve tıraşlanır. Her iki flap graftın bağ dokusu
uçlarını örttüğü zaman interimplant papillanın yüksekliğini arttırmak için epitel
tepe açık kalır.
2.5.1.3.İNTERİMPLANTER PAPİLLA İÇİN KEMİK REJENERASYON
YÖNTEMLERİ
Holmes’in bulgularına dayanarak tekrar interimplant papilla üretmek için
sadece yumuşak doku müdahalesi kullanan terapötik teknikler başarılı klinik
sonuçlar elde edemediler. İlk önce altta yatan kemik desteği üretmek daha
mantıklıdır. Bu nedenle implantlar arasında ortada yitirilmiş genel doku
yüksekliğini tekrar kazanmak için dikkatler interimplant papillanın kemiksi
yapısının rejenerasyonuna çevrilir. Bu karar salama ve arkadaşları tarafından
doğrulandı
;”başarılı
ve
tahmin
edilebilir
estetik
sonuçlara
açıdan
sağlandığında ulaşılabilir.”
Sorunlu interimplant papillanın kemik desteğini tekrar oluşturma
girişiminde yakın zaman önce bir interimplant papilla rejenerasyon şablonu
tanıtılmıştır. Her ne kadar şablon hala deneme safhasında olsa da kabul
edilebilir bir klinik başarı sergilenmiştir.(31)
66
2.5.1.4. İNTERİMPLANT PAPİLLA OLUŞTURMA ŞABLONU
İnterimplant papilla rejenerasyon şablonu saf titanyumdan üretilmiş bir
taşıyıcıdır. Bu taşıyıcı alveol kret üstünde kemik graftı materyalini
destekleyen bir muhafaza görevi yapar ve interimplant papillaya bir kemik
temel oluşturması için iki implant arsına yerleştirilir.
Şablon implantın yerleştirilmesi sırasında yerleştirilir. Bu nedenle ilave
herhangi bir cerrahi prosedürü ortadan kaldırır. Şablonun diğer avantajları
şunlardır; kemik graftı materyalini taşır ve korur, aynı zamanda kemik-graft
karışımını arzu edilmeyen fibroblast ve epiteliyal hücrelerden uzak tutar. Bu
da graftın iyi sonuç vermesi lehinedir.
Şablonun kullanımı komşu implantlar arasında 3mm den daha az
olmayan bir alan gerektirir. İmplantlar yerleştirildikten sonra grafta yeterli kan
ikmali sağlanması için implantlar arası kemik dekortikasyonu yapılır. Yaygın
olarak şablonla birlikte kullanılan graft karışımı delme prosedürlerden elde
edilmiş %50 otojen kemik grafi %50 mineralli dondurularak kurutulmuş
kemiktir. Bununla beraber yakın zaman önce tamamının otojen kemik grafti
olarak kullanılmasının daha iyi klinik sonuç verdiği bulunmuştur.
Şablon daha sonra delikli iki ucu alveoler krete bakar şekilde kret
üstüne yerleştirilir. İki GBR sabitleme iğnesi onu dengelemek yerine
sabitlemek için şablonun delikli uçlarına oturtulur. Yumuşak doku bu bölümde
daha önce sözü edilen kritik koşullarda yumuşak doku kapama protokole
göre kapanır.
67
Resim.23:İnterimplant papilla şablonu
İkinci safha ameliyat sırasında şablon çıkarılır, tekrar üretilmiş kemik açığa
çıkarılır ve daha sonra flap dikilir ve iyileşmeye bırakılır. Yumuşak doku
iyileşme işlemi tamamlandıktan sonra görüntü profilinin gelişmesi için geçici
protez üzerinde düz ince sınırlar kullanılması zorunludur.
Ameliyat
sonrası
kemiğin
tekrar
şekillendirilmesi
göz
önünde
bulundurulacak önemli bir faktör olduğundan bu yöntemin uzun dönem
prognozu hala araştırılmaktadır. Bu metot daha fazla değerlendirme
gerektirir. Kemik graftı materyallerinin yeni jenerasyonu daha başarılı
sonuçlar elde etmesine yardımcı olabilir.
2.5.1.5. PAPİL REJENERASYONUNDA PROTETİK ÇÖZÜMLER:
Uzun zaman önce doğal dişlerde anterior sabit restorasyonlarla
bağlantılı birçok estetik sorunu çözümlemede yumuşak doku renginde akrilik
68
stentler kullanılırdı. Bunlar şimdi implantlar arası papillanın yitirilmesine bağlı
estetik ve fonetik sorunları çözümlemede kullanılabilir. Papillalar yapay
elemanlar, temas alanını bir apikal yönde hareket ettirilerek, dolayısıyla diş
eti embrasürlerini daha küçülterek ve interimplant papilla’nın gingival
embrasürler boşluğunun çoğunu doldurulmuş intibasını vererek son protezi
değiştirmede kullanılan bir yöntemdir. Protez papillalar yapay elemanlar
küçük ve orta derecede interimplant papilla kayıplarında kullanılabilir. Bu
yöntem invasiv herhangi bir cerrahi prosedür gerçekleştirme ihtiyacı
duymaksızın kabul edilebilir bir klinik sonuç verir.
Gayet deneyimli bir diş teknisyeni gerektiren bir alternatif yöntem
papillanın doğal görünümünü taklit etmede pembe porselenin kullanılmasıdır.
Bu yöntemle ağız hijyeni tehlikeye girebilir ve genellikle porselenin rengi
komşu doğal dişlerin rengine uymaz.(32)
Çıkarılabilir bir geçici protez papaillaya benzer bir şekil yaratmak için
pontic bölgelerde altta bulunan gingival dokularını etkileyebilir. Bu bastırmak
ve alveol mukozayı uydurmak iki pontic arasındaki papillayı oluşturmak için
pontic’i oturan yüzeyine akrilik reçine eklenerek gerçekleştirilebilir.(Resim.24)
Resim.24:Geçici protezler ile yumuşak doku şekillendirilmesi
69
2.5.1.6.PAPİL REJENERASYONUNDA NON İNVAZİV YÖNTEMLER:
İnterdental papillanın porselen kronunda olduğu kadar dişin yüzeyinde
bulunduğunu literatürlerde bildirilmiştir. Ölçme ve kök planlama da aynı
zamanda gingival dokularının çoğalmasını teşvik edilebilir. Bu dokuz aylık bir
süreden sonra interdental papillanın tekrar oluşmasına yol açabilir. Bununla
beraber, interdental papillanın kök yüzeyi etrafında oluşması birçok klinik
koşulda klinik yönden tahmin edilebilir.
Forced eruption interdental veya peri-implant papillanın tekrar
oluşması için invaziv olmayan başka bir yöntemdir. İnterdental papilla gelişi
sürekli hafif bir güç uygulanarak sağlanabilir. Ancak bu durum birkaç ay
sonra takılı aparatlarda coronal migrasyon meydana gelebilir.(32)
2.5.1.7.PAPİLLA REJENERASYON YÖNTEMLERİNDE
YENİ GELİŞMELER:
Son zamanlarda ticari yolla temin edilebilecek herhangi bir silikon
materyali veya kemik çimentosu ile doldurulabilecek bir diş eti altı doku alanı
geliştirme tekniği olarak yumuşak doku ‘ballooning’ kavramı araştırılmaktadır.
İnterimplant papillanın şeklini tekrar elde etmek için diş etinin altına titanyum
papilla yerleştirilirdi. Ne yazık ki; ağız mukozasının nazik yapısı bu
deneylerde herhangi bir başarı sağlanmasına izin vermedi.
Güncel düşünce ilerideki interimplant papilla alanlarında kemik
yüksekliğini arttırmak ve komşu dişlerin CEJ’sinden daha yüksek seviyede
implantlar
arası
kemik
segmentinin
tümünü
saptırmak
için
mini
osteodistraksiyon cihazları kullanmaktadır. Gelecekteki implantların yerinde
saptırılmış kemik optimal yüksekliğine indirilir. Buna karşılık ilerdeki
70
interimplant papilla kemik bölgeleri olduğu gibi bırakılır. Dolayısıyla
interimplant papillanın gereken yüksekliği korunur. Bu yöntem halen
araştırılmaktadır. Çünkü mini osteodistraktörler yapılandırılması pahalıdır. Ve
tedavi süresi ikiye katlanır. Bunun da bir handikap faktörü olduğu
düşünülür.(33)
2.5.2.İMPLANT ÜSTÜ PRATEZLERDE YUMUŞAK DOKU
REKONSTRÜKSİYONLAR
Yumuşak doku rejenerasyonları yedi grup altında toplanabilir:
1.Onlay graft
2.Palatal graft
3.Dermal graft
4.İnlay graft
5.Poş tekniği
6.Kombine teknikler
7. Gingival şekillendirme
Gingivoplasti
Kozmetik lazerle şekillendirme
Elektro cerrahi ile biçimlendirme
Protez komponentleri implant fiksture ‘una takıldıktan sonra yumuşak
dokuyu manupule etmeye peri-implant doku rekonstrüksiyonu denilmektedir.
İkinci safha implant operasyonundan sonra da tatmin edici bir estetik sonuç
elde etmek ve ya bazı doku kusurlarını giderebilmek için de bu yöntemler
71
uygulanabilir. Bu terapiye ‘ plastik implant yumuşak doku operasyonu ‘ da
denilebilir. Bu cerrahi uygulamalar hali hazırda güçlü bir peri-implant
yumuşak doku görüntüsüne ulaşılmasına yardımcı olmak için implant
terapisiyle birlikte uygulanmaktadır.
Dental
implantlar
etrafında
plastik
yumuşak
doku
ameliyatı
uygulanması yumuşak doku kusurlarını maskelemede kullanılmış olan
yumuşak doku renginde protez cihazları kullanılma zorunluluğunu da ortadan
kaldırır. Bunu için aşağıdaki tedavi yöntemlerinden en uygunu tercih
edilir.(34,35)
2.5.2.1.ONLAY GRAFT
Onlay yumuşak doku graftı tekniği, klinik değişiklikler dâhil peri-implant
yumuşak doku kusurlarının tedavisinde klinisyenler arasında sık uygulanan
yöntemler haline gelmektedir.
Bu teknikler orjinalde keratinize dokuların genişliğini arttırmayı,
mucogingival kusurları tedavi etmeyi ve doğal dişler etrafında diş eti
çekilmesini durdurmayı amaçlar. Onlay yumuşak doku graftı, yumuşak doku
sınırlarının bütünlüğünü arttırmak, yumuşak doku sınırlarını dengelemek ve
önemsiz uyuşmazlıkları tedavi etmek için implant yerleştirilmeden önce veya
son abuntmentın takılmasından sonra yapılabilir.(Resim.25)(36)
72
Resim.25:İmplantın yerleştirilmesinden sonra operasyona başlanır.
Herhangi bir onlay graftın kazanılmış son yumuşak doku boyutları
kullanılan graftın kalınlığıyla ve graftın uygulamasını hayata geçiren doku
miktarıyla doğrudan ilişkilidir. Fakat yapışık doku bölgesini arttırmak için ince
bir
graftın
kullanılması
genelde
kabul
görürken
kreti
destekleme
prosedürlerinde kalın bir greft önerilir.
Resim.26:Abuntmentın yerleştirilmesinden sonra da şekillendirme yapılabilir
73
Prosedür iki cerrahi bölge gerektirir.;alıcı bölge ve verici bölge .Alıcı
bölgede bisturi alveoller prosese paralel tutulmuş olduğu halde kusurun uzak
ucundan başlayan bir insizyonla hazırlanır;daha sonra bisturi kusurun
sonuna kadar orta hatta doğru çekilir.Mucogingival buluşma yerinin hemen
altında başka bir yatay insizyon yapılır.Keratinize dokuların arta kalan kısmı
epitelin çıkarılmasına olanak sağlaması için çıkarılır,Alveoler mukozayı ve
kas fibrillerini periosttan ayırmak için üstten keskin bir insizyon yapılır.ve
graftın ileride beklenen büzülüşünü telafi etmek için periostal yatağın üstüne
uzanması tercih edilir.Daha sonra alıcı yatağın tam ölçüsüne göre kesilmiş
bir alüminyum folyo kullanılarak graftın ölçüsü alınır.(Resim.26)
Verici bölge damağın kapanış tarafından başlayan ve tepeye doğru
devam eden ,hareket ettikçe graftı kaldıran ve ayıran eğik bir insizyon
yaparak hazırlanır.Graftın en sonunda ayrılana kadar uzaktan bir doku
forsepsi kullanılır.Graftın alımını kısıtlayabilecek her türlü yağ,glandular
dokuların veya doku düzensizliklerinin çıkarılması için graftın tıraşlanması
gerekir.Graft hazır olduktan sonra altta yatan periost uyarlanır ve oturtularak
dikilir.Serum fizyolojik emdirilmiş gazlı bezle beş dakika basınç uygulamak
kan pıhtısı oluşumuna izin verir ve ameliyat sonrası kanamayı önler.Graftlı
alanın bir lastik ‘dam’ kapatma malzemesiyle örtülmesini bir cerrahi
pansuman takip eder. Verici bölgenin ham alanın örtülmesi hastanın ameliyat
sonrası rahatsızlığını hafifletir. Bu damağa daha önce hazırlanmış akrilik bir
şablon oturtulmasıyla olabilir.
Onlay graftlarda karşılaşılan klinik sakıncalar ve komplikasyonlar
şunlardan oluşur; graft ile çevredeki dokular arasında renk ve doku
uyuşmazlığı graftın alıcı bölgeye uyum sağlamada güçlük çekmesi, hematom
74
oluşumu yüzünden graftın hareket etmesi, iyileşme tamamlandıktan sonra
graftın orijinal ölçüsünden büzülmesi, graftın titanyum abuntmentlara düzgün
şekilde yapışmasındaki güçlük, bunlar bazı klinisyenlerin abuntment
takıldıktan sonra bu graft prosedürü terk etmelerine sebep olmuştur.
2.5.2.2.SERBEST DİŞ ETİ GRAFTI (PALATAL GRAFT )
İmplant yerleştirilip protez yapıldıktan sonra özellikle, implant üstü
hareketli protezlerde, meydana gelen yumuşak doku kusurlarını, serbest
dişeti graftiyle düzeltilebilir. Bu uygulama için ağızda verici sahayı tespit
etmek gerekmektedir. Verici saha tespit edildikten sonra graft materyali
donör sahadan alınır ve kusurlu bölgeye nakledilir.
2.5.2.3.DERMAL GRAFT
Kusurlu olan bölgeye hazır graft materyalinin uygulanmasına dayanan
bir yöntemdir.
2.5.2.4.İNLAY GRAFT
İnlay graft kullanma tekniği doğal dişler ve dental implantlar etrafında
bir, iki ve üç boyutlu yumuşak doku kusurlarının tedavisinde başarılı ve
tatmin
edilebilirlik
sergilemektedir.
İlginç
şekilde,
açığa
çıkmış
kök
yüzeylerinin tedavisinde subepiteliyal graftın kullanıldığı vakalarda 2–6 mm
kökün örtüldüğü gösterilmiştir. Bu teknik şimdi implant destekli dental
restorasyonlar ile
yumuşak doku profilini güçlendirmek için rutinde
kullanılmaktadır.
75
Bağ dokusu graftları klinik açıdan iki farklı biçimde uygulanmaktadır;
sadece bağ dokusundan oluşmuş, bir epitelyum kenara sahip bağ
dokusundan oluşmuş graft. Bağ dokusu graftları estetik kret destekleme
uygulamalarında kullanılır. Buna karşılık bileşik graftlar açık kök yüzeylerinin
tedavisinda ve dental implantların etrafında dişeti renk değişikliklerini
örtmede kullanılır.
İnlay graftların bir özelliği de iyileşme meydana geldikten sonra alıcı
bölgeyi saran dokularla aynı renk ve kıvama ulaşır. Dental implantlar
etrafında grimsi diş eti renk değişikliği ince mukoza sayesinde metalik
yansımanın bir sonucudur. Bu sonuç estetik olarak olumsuz şekilde etkiler.
Özellikle yüksek gülme hattı olan hastalarda bu nedenden dolayı bağ dokusu
graftı ile tedavisi önerilmektedir. Böylece implant çevresinde oluşan kalın diş
eti dokusu metalin gri renk yansımasını da engellemiş olur.
2.5.2.5.POŞ TEKNİĞİ
Bağ dokusu poş prosedürü bağ dokusu graftlarının kullanımında
implant için bir yeniliktir. Graftten sonra alanın renk ve yüzey özelliklerinin
orijinal doku karakterinden fark göstermemesi gereken sınırlı küçük kret
kusurlarının düzeltilmesinde kullanılır. Alveol kusuru boyut bakımından geniş
olmadığında ve implantın fonksiyonunu tehlikeye atmadığı durumlarda
düşünülür. Bununla beraber, graftın uzun dönem klinik sonuçları hala
sorgulanmaktadır. Başlangıçta, bu prosedür ameliyat sonrası çok iyi sonuçlar
sergiler ancak ameliyat sonrası dokunun tekrar şekillenmesinin bir sonucu
olarak zaman içinde graftta büzülme eğilimi gerçekleşir. Bu prosedüre aynı
zamanda’ kapalı bağ dokusu’ graftı prosedürü adı da verilebilir. Çünkü graft
76
Resim.27:Poş tekniği ile yumuşak doku rejenerasyon aşamaları(37)
yumuşak dokuların altına tamamen gömülür. Dolayısıyla graftın hayatta
kalışı daha garantili hale gelir.(Resim.27)
Kemik graftlarının düşünülemediği aşırı sorunlu durumlarda başka bir
onlay graft ile birlikte bir bağ dokusu graftı kullanılabilir. Bağ dokusu graftı
doku miktarını onarması için kusurun altında yerleştirilir. Buna karşılık
epitelyumiyal graft mukozanın sınırlarını dengeleyebilir ve yapışık mukozanın
genişliğini arttırabilir. İki graft prosedürü tipinin birleştirilmesi yumuşak doku
yüksekliğini ve kalıcılığını arttırır. Bununla beraber ameliyat sonrasındaki
yumuşak dokunun şekillendirilmesi bir araştırma konusu olarak kalmaktadır.
2.5.2.6.DİŞ ETİ ŞEKİLLENDİRME TEKNİKLERİ
Gingivaya reconstrüktion teknikleri peri-implant yumuşak dokuların
tekrar şekillendirilmesinde veya estetik hale getirilmesinde kullanılan plastik
cerrahi prosedürleridir. Genellikle implant restore edildikten sonra uygulanır.
Teknik kalite ve miktar açısından elverişli bir keratinize doku gerektirir.
Teknik şunlardan oluşur; kozmetik lazerle şekillendirme, gingivoplasti, geçici
restorasyonların kullanımı
77
A)Kozmetik lazerle şekillendirme:
Bazen implant tedavisinin tamamlanmasından sonra çeşitli cerrahi
prosedürlerin bir sonucu olarak veya bunların dışında sorunlu yumuşak doku
iyileşmesi yüzünden peri-implant yumuşak doku düzensizlikleri meydana
gelebilir. Bunlar implant destekli restorasyonun estetik sonucunu olumsuz
yönde etkileyebilen yumuşak doku çukurları veya düzensizlikleri olabilir.
Özellikle hasta yüksek gülme hattına sahip ise bu daha da büyük problem
olmaktadır. Bu durum klinik açıdan peri-implant yumuşak doku alanında
yumuşak doku nod’ları veya beyaz yükselmiş skar hatları olarak görülebilir.
Kozmetik lazer yumuşak doku şekillendirme yöntemi plastik cerrahlar
tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Çünkü bu teknik çıkarılan dokunun
derinliğini başka herhangi bir geleneksel yöntemden daha iyi kontrol alındığı
gösterilmiştir. Teknik dokunun hassas şekilde tıraşlanmasına olanak sağlar,
kansız bir alan sağlar ve altta bulunan dokulara dönen aletlerden daha az
ısıyayar.
B)ELEKTROCERRAHİ BİÇİMLENDİRME:
Elektrocerrahi, lazerle şekillendirmede olduğu gibi fazla hacimli diş eti
konturlarını çıkarmada veya doku skarlarını düzleştirmede kullanılır.
Elektrotlardan yayılan ısı yüzünden dokunun ısınması bazen iyileşmeyi
geciktirebilir. Bu methot dikkatli bir biçimde uygulanmalıdır. Çünkü eğer
elektrot implantın yüzeyine temas ederse implantın başarısız olma riski artar.
78
2.5.2.7.GİNGİVOPLASTİ:
Gingivoplasti olarak bilinen önemsiz plastik cerrahi prosedürleri yeterli
miktarda keratinize dokunun olması koşuluyla istenmeyen estetik diş eti
konturlarının tedavisinde kullanılabilir. Genellikle yumuşak dokunun daha
fazla cerrahi manipulasyonla katlanabilecek durumda olduğu kalın düz doku
biyotipine sahip hastalarla sınırlıdır. İmplant destekli restorasyonun etrafında
yumuşak dokunun son olgunlaşması meydana geldiğinde kullanılır. Bu ya
keskin bir skalpel veya yüksek hızlı elmas bir rond frez kullanarak fazla fasial
diş eti dokularının çıkarılması gerekir.
GEÇİCİ RESTORASYONLARIN KULLANILMASI:
İmplant destekli geçici bir restorasyonun, ikinci safha ameliyat
tamamlandıktan ve yumuşak doku iyileştikten sonra herhangi bir cerrahi
müdahale
yapılmaksızın
şekillendirilmesinde
düşünülür.
Bu
ve
peri-implant
yumuşak
profillendirilmesinde
uygulamanın
implant
dokuların
tekrar
önemli bir gereç
olduğu
destekli
restorasyonların
doğal
görünümünden sorumlu en önemli faktör olduğu düşünülür. Uygulama, kayıp
doğal yumuşak doku konturlarıyla aynı konfigürasyona ve boyutlara sahip
olmak için peri-implant dokuları taklit eder. Peri-implant dokular çalışma
modeli üzerinde kopya edildikten, planlandıktan ve istenen en iyi sonuca
vardıktan sonra aynı şekilde geçici bir restorasyon yapılır ve implant
bölgesine transfer edilir. Geçici protez daha sonra yerleştirilir.Peri-implant
dokuyu
dışa
doğru
dudak
yönünde
bastırmak
için
dijital
basınç
uygulanır.Basıncın bir sonucu yumuşak dokuda geçici bir beyazlaşma
79
meydana gelir.Yumuşak doku konturlarının gelecekteki son implant destekli
restorasyon boyutunda değiştirilmesiyle sonuçlanır.(38,39)
Resim.28:Tedavi öncesi gülüş
Resim.29:Tedavi sonrası gülüş
80
IV. ÖZET
Anterior implant üstü protezlerin uygulamalarında, başarının en önemli
kriterlerinden biri de estetik olarak memnun edici sonuçlar almaktır. Bunun
için implant uygulamalarının çeşitli aşamalarında dikkat edilmesi gereken
birtakım kurallar, incelenmesi gereken anatomik yapılar, kriterler yer
almaktadır. Tanı aşamasından itibaren cerrahi, protez ve periodontoloji
bilimlerinin işbirliği ile ideal estetiğe ulaşılmaya çalışılmaktadır.
Hastanın muayenesinde alveol kretlerin miktarı, gülme hattı, dudak
estetiği,gingival kalite,kron formu,interdental alan,kronun marjın sınırı,okluzal
yüzey-insizal kenar gibi unsurların incelenmesi gerekmektedir.Hastaya
,dişlere,kemiğe ve diş etine ait riskleri göz önünde bulundurarak minimuma
indirmek gerekmektedir.
Son yıllarda hızla önem kazanan gülümseme ve gülüş estetiği anterior
bölgedeki implant üstü protez uygulamaları ile pekiştirilmiştir. Anterior implant
üstü protez uygulamalarında makro ve mikro estetik unsurlar yer almaktadır.
Bunlar dudak çizgisi, orta hat, altın oran, konnektör çizgileri, rengin
belirlenmesi,
insizal
kenar,
kesici
dişlerin
boyutları,
uzun
aksların
belirlenmesi, renk geçişlerinin sağlanması, embrasürlerin formu, labial
formlar ve gingival estetiği içeren on iki adımda birleştirilmiştir. İdeal bir
gülüşün temeli bu kriterlerle sağlanabilmektedir. Ayrıca implant üstü protez
uygulamalarının en önemli problemi olan papil kayıplarını telafisi çeşitli
rejenerasyon yöntemleri ile gerçekleştirilebilir. Bunlar çeşitli periodontal
yumuşak doku rekonstrüksiyonları ile beraber çeşitli protetik işlemlerle telafi,
edilebilmektedir.
81
V.KAYNAKLAR
1)Misch, C.E.Misch D.F;Contemporary İmplant Dentistry,
Mosby,St.Louis,1993 S:67-73,135-148,151-161,647-658
2)Tunalı, B;Multidisipliner Bir Yaklaşımla Oral İmplantolojiye Giriş,
İstanbul,1996,S:9–21,26–32,64–76,88–106
3)Dover, S.M;’Oral Surgery’ in Oral İmplantoloji,London,1994,Cilt-2; S:15631579
4)Yılmaz, D,Ergün, G;Dişsiz Maksilla ve Mandibulada İmplant Destekli
Protez Uygulamaları, DişHekimliği Dergisi,2006,Sayı:69,S:20–24
5)Katipoğlu, B,Bilhan, H,Mumcu, E.’Total Diş Kaybının İmplant Üstü
Protezlerle İade Edilmesi’Dişhekimliği Dergisi,2006,Sayı:69,S:36–45
6)Özen, J.Beydemir, B:İmplantolojide Protetik Değerlendirme,DişHekimliği
Dergisi;2005,Sayı:65,S:46–48
7)Parel, M.S. Tripplet, G;İnteractive İmaging for İmplant Planning Placement
And Prothessis Construction, 2004,S:42–48
8)Çetiner S.Zor, F;Dental İmplantolojide Başarıyı Etkileyen Faktörler, G.Ü.
Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi,2005 S:51–56
9)Moore, A;Tek Diş Replasmanı Ve Restorasyonu, Estetik ve İmplant
Dergisi, Sayı:3,2006,S:50–55
10)Khan, F;İmplant yerlişiminin Planlanması, Estetik ve İmplant
Dergisi,2006,Sayı:3,S:82–86
11)İplikçioğlu, H;İmplant Rehabilitasyonunda Tek Diş Eksikliği; Estetik ve
İmplant Dergisi,2006,Sayı:2,S:11–19
12)Aherne, S. Aherne, T:Tek Diş İmplantlar Çevresinde Yansımanın
Önlenmesi ve Yumuşak Doku Şekillenmesi,2006,Sayı:1,S:46–49,
82
13)Aherne S.AherneT; Tek Diş İmplant Uygulamalarında Doğal Bir Çıkış
Profilinin Yaratılması, Estetik ve İmplant Dergisi, Sayı:1,S:70–76
14)Lopez, J.V.Oral Rehabilitasyon with İmplant Supported
Protheses,Spain,1998,S:108–137
15)Leonard F;Risk Faktors in İmplant Dentistry,Quintessence Publishing
Co.İnc,1999,S:29-37
16)Fischer. J;Esthetics and Prothesis,Quintessence Publishing
Co,1999,S:67–78
17)Baratieri, L;Estetics, Liuraria Santos,1998,S:45–49
18)Marinello P.C:’Esthetics and İmplant-Contradiction?’Boston,1997,S:149–
180
19)Furhauser R.et. all; Evalutıon of Soft Tissue Around Single-Tooth İmplant
Crowns: Pink Esthetic Score,Munksgaard,2005,S:639-643
20)Nevins, M, Mellonig J.T;İmplant Therapy Clinical Approaches and
Evidence of Success, Volume 1,1992,S:219–235
21)Baratiere,L;Esthetic Principles in Restoration,Quıntessence,1998,S:35-58
22)Gardner, D.M; Achıeving İmplant Eshetics, NYSDJ, Aprıl,2005,S:34–37
23)Malin L;Guıded İmplant Surgery,Dental Product Report,Nov.2006,S.96
24)Harn J;One- Pıece Root-Form İmplant,Healt and Medical Complate,2005
S:77–84,VolumeXXXI, No:2
25)Tıscher M;Dental İmplants in Esthetic Zone; New York State Dental
Journal, Mar 2004,S:22–26
26)Orr. C;Gülüş Tasarımında 12 Adım Makro estetik Unsurlar,Estetik ve
İmplant Dergisi, Sayı:1,Nisan 2006,S:50–59
83
27)Oringer R.J.Lacono V.J; Current Periodontal Plastic Prosedures Around
Teeth and Dental İmplant New York State Dental Journal, 1999;S:26-30
28)Roger D;Kozmetik Koreografi-Güzel Bir Gülüşün Temeli, Estetik ve
İmplant Dergisi, Sayı:2,2006,S:66–76
29)Orr C; Gülüş Tasarımında 12 Adım Mikroestetik Unsurlar, Estetik ve
İmplant Dergisi Sayı:2006,S:81–86
30)Smallwood T:Ayırtedilemeyen Bir Gülüş Yaratmak, Estetik ve İmplant
Dergisi, Sayı:3, 2006,S:20–24
31)Cheung K.L. Leung A:Dental İmplant in Reconstructed American
Associated Of Oral And Maksillafacial Surgery;2003,S:1263–1271
32)Buckle L:Okluzyon Estetik Bir Perspektif, Estetik ve İmplant Dergisi,
Sayı:4,2007,S:18–21
33)Orr. C;Gülüş Tasarımı Planlama Ve İletişim, Estetik ve İmplant Dergisi,
Sayı 4,2007,S:24–29
34)Feinberg E;Esthetic İmplant Dentistry Soft&Hard Tissue Management,
New York State Dental Journal,2001,S:52–53
35)Berg J.B: Preİmplant Surgery, Amsterdam,1998;S:175–183
36)Rubinoff S.N;Single Tooth İmplant Reconstruction in The Anterior
Maxilla,Vol.69,2003,S:683-686
37)Reskakis. D.G;Soft Tissue And Estetic Consideration İn İmplant Teraphy,
New York State Dental Journal,2003,S:29–35
38)Saghezchi K:Replacing a Single Anterior Tooth İmmediately
İnteraproksimal Papilla and Bone, The Journal Of İmplant
Dentistry,2004,S:70–82
39)Pallachi et. All; Peridontal Plastik Cerrahi, Vol:5,S:437–459
84
VI. ÖZGEÇMİŞ
12.01.1984 yılında İzmir Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde dünyaya
geldim. Öğretmen olan babam Ali Remzi Günay’ın ve bankacı olan annem
Mahinur Günay’ın
ilk çocuklarıyım.
Bir erkek
kardeşe
sahibim
ve
doğduğumdan beri İzmir’de yaşamaktayım. İlköğretimi, İzmir Mustafa Urcan
İlköğretim Okulu ve Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’nda tamamladım. Lise
öğrenimimi ise İzmir 60.yıl Anadolu Lisesi’nde tamamladım. Şu an Ege
Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nde 5. sınıf öğrencisiyim.
85
T.C
Ege Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi
Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı
ANTERİOR İMPLANT ÜSTÜ PROTEZ
UYGULAMALARINDA ESTETİK
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi ASLI GÜNAY
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. BİRGÜL ÖZPINAR
İZMİR- 2007
I.ÖNSÖZ
Bu tezin hazırlanışında ve eğitim hayatım boyunca göstermiş olduğu
emek ve katkılarından dolayı Sayın Prof. Dr. Birgül Özpınar’a teşekkürlerimi
sunarım. Sevgili annem Mahinur Günay’a göstermiş olduğu özverilerinden
dolayı şükranlarımı sunar ve tezimi kendilerine ithaf ediyorum.
Saygılarımla
İZMİR- 2007
ASLI GÜNAY
İÇİNDEKİLER:
I.ÖNSÖZ
II. GİRİŞ………………………………………………………………….............…1
III.1.GENEL BİLGİLER
1.1. Oral implantolojinin tarihçesi................................................................2
1.2. Oral implantolojinin endikasyon ve kontraendikasyonları…….............4
1.2.1.Oral implantolojinin endikasyonları……………………...........…...….4
1.2.1.1.Anatomik ve fizyolojik değerlendirme………...........……..…....4
1.2.1.2.Estetik değerlendirme…………………………............…………6
1.2.1.3.Psikolojik değerlendirme…………………………............……...7
1.2.1.4.Patolojik değerlendirme…………………………............…...….7
1.2.1.5.Sistemik hastalıkların değerlendirilmesi……………............….7
1.2.2.Oral İmpantolojinin Kontraendikasyonları………..........…...………..8
1.3.Oral implantların çeşitleri........………………………………..............….10
1.3.1.Subperiostal implantlar……………………………………................10
1.3.2Transseptal implantlar……................………………………...………11
1.3.3Submukozal implantlar……………………………..............…………11
1.3.4.Magnetik implantlar………………………………...............……...…11
1.3.5.Staple plate implantlar…………………………………….................11
1.3.6.Endosteal implantlar……………………………..............…..……….12
1. 4.İmplant öncesi değerlendirme…………………....................…………..18
1.4.1.Klinik değerlendirme……………………….....................…………...19
1.4.2.Radyolojik değerlendirme…………………………......................….20
1.5.İmplant üstü protezlerin sınıflandırılması………….....................…..….24
1.5.1.Total diş eksikliklerinin değerlendirilmesi……….....................…....24
1.5.2.Parsiyel diş eksikliklerinin değerlendirilmesi…….....................…...25
1.6.İmplant üstü protezlerde protetik işlemler…………....................….…..26
1.6.1.Ölçü işlemleri……………………………………..........................…..27
1.6.1.1.Açık ölçü tekniği…………………………...…….....................….28
1.6.1.2.Kapalı ölçü tekniği ………….....................…...…………...…….29
2.ANTERİOR İMPLANT UYGULAMALARI VE ESTETİK.........................30
2.1.Anterior implant üstü protez aşamalarında estetik .............................30
2.1.1.Tanı ve tedavi planlaması ve estetik………........................……...30
2.1.2.Cerrahi uygulamalar ve estetik……………........................……….32
2.1.3.Doku şekillendirilmesi ve estetik…………………..........................34
2.1.4.Protetik işlemler ve estetik…………………........................………35
2.2.Anterior implant üstü protezlerde estetik riskler…..........................….37
2.2.1.Diş etiyle ilgili riskler……………………………........................…...37
2.2.2.Dişlerle ilgili riskler………………………………........................…..38
2.2.3.Kemikle ilgili riskler………………………….…...........................….39
2.2.4.Hastayla ilgili riskler.......................................................................40
2.3.Anterior implant üstü protezlerde sorunlar ve çözümleri…….......…..40
2.3.1.Alveol kemiği.................................................................................41
2.3.2.Sağlıklı mukoza ............................................................................42
2.3.3.Kronun marjinal sınırı....................................................................43
2.3.4.Kronun formu.................................................................................45
2.3.5.İnterdental alan .............................................................................45
2.3.6.Okluzal yüzey ve insizal kenar......................................................46
2.3.7.Dudak estetiği................................................................................46
2.3.8.Gülme hattı....................................................................................46
2.3.9.Uzun dönem sorunları...................................................................47
2.4.Anterior implant üstü protezlerve gülüş tasarımı...….......................…47
2.4.1.Makro estetik unsurlar ..................................................................48
2.4.2.Mikro estetik unsurlar....................................................................55
2.5.İmplant üstü protezlerde yumuşak doku
rejenerasyonu ve interproksimal papil rekonstrüksiyonu.....................60
2.5.1.İmplant üstü protezlerde interproksimal papil
rekonstrüksiyonu...........................................................................60
2.5.1.1.İnterproksimal papilin morfolojisi................................ .............62
2.5.1.2.Papilin yumuşak doku rejenerasyonu ....... .............................64
2.5.1.3.Papilin kemik rejenerasyonu.....................................................65
2.5.1.4.Papilin protetik olarak rekonstrüksiyonu...................................68
2.5.1.5.İnterproksimal papil rejenerasyonunda yeni gelişmeler...........69
2.5.2.İmplant üstü protezlerde yumuşak doku rejenerasyonu............…70
2.5.2.1.Onlay graftlar............................................................................71
2.5.2.2.Palatal graftlar..........................................................................74
2.5.2.3.Dermal graftlar..........................................................................74
2.5.2.4.İnlay graftlar..............................................................................75
2.5.2.5.Poş tekniği................................................................................75
2.5.2.6.Kombine teknikler.....................................................................77
2.5.2.7.Gingival şekillendirme..............................................................78
IV.ÖZET……………………………..…….…………....…............................….80
V.KAYNAKLAR……………………………………………...........................…..81
VI.ÖZGEÇMİŞ…………………………………………............................……..85
Download