SANAT VE ZİHNİYET Sanat ve Sosyo-Kültürel Zihniyet Dr. Mustafa Aksoy [email protected] Kürtçü görüşleri savunanlara göre Kürtler ve Zazalar Farsların bir kolu sayılır. Ancak ne entresandır ki, Kürt ve Zaza etnografya eserlerindeki sembol ve damgalar Türklerle birebir aynı iken, Farslarla ortak bir özelliği yoktur. Almatı-Diyarbakır, M. Aksoy Arşivi 40 TARİH MAYIS 2010 anatı ve sanat eserlerini, halkın ya da halkların ananevi zihniyetlerinin bir yansıması gibi daha önce tarif etmiş ve bu bağlamda, sanatla sosyo-kültürel yapı arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştim. MÜLAYİM de, konuyla bağlı araştırmalarında bu hususta, “Motif, figür, sembol ve şekillerin, sonuçta tarihin belirli bir noktasındaki zihniyet ve tutumların ürünü olduğu açıktır”1 ifadesini kullanır. Sosyal bilimlerle ilgili eserlerde genellikle gelenek, resmî olmayan sosyal grupların basit yapıp-etmeleri olarak ele alınmıştır. Bu yüzden de gelenekler basit sosyal faaliyetler olarak algılanmıştır. Oysa gelenek bir şeyin veya şeylerin yapıla gelmiş, kurumlaşmış örüntüsüdür. Bu sebeple gelenekler ve sosyal zihniyetler bir sosyo-kültürel yapının adeta sosyal DNA’larıdır. Dolayısıyla, NİRUN’un deyişiyle, gelenekler, sosyal hayat tarzını düzenleyen kaideler olarak algılanmalıdır2. Yarı konar-göçerlerin; yani yayla ve kışlaklarda yaşayanların kültürel etkileşimleri sanayi devrindeki sosyal gruplara göre daha azdır; çünkü bu insanların diğer insanlarla yoğun kültürel ilişkiler içine girerek sosyo-kültürel etkiye maruz kalmaları, esaretlerinin de haber- S Kırgızistan Oş Bölgesi-Siirt, M. Aksoy Arşivi cisi olmaktadır. Bunun en iyi örneklerini Orhun yazıtlarından görmek mümkündür. Ayrıca ananevi sosyo-kültürel yapı, sosyal hayatın en muhafazakâr olanını teşkil eder. Böyle olmamış olsaydı, yüzlerce yıllık zamana ve kilometrelerce mesafeye rağmen, dünyada bilinen ilk halı üzerindeki tarihin derinliğinden gelen damgaların, Sibirya’dan, Altaylara ve Anadolu’ya; oradan da Balkanlara uzanan geniş bir coğrafyada, önemli ölçüde ilk örnek- SANAT VE SOSYO-KÜLTÜREL ZİHNİYET Kırım-Diyarbakır, M. Aksoy Arşivi Gagauzya-Diyarbakır, M. Aksoy Arşivi Moğolistan-Tunceli Pertek, Servet Somuncuoğlu ve M. Aksoy Arşivi Semboller, tarihi sürecin bir ifade olarak etnografya eserlerinde kendisini gösterir. Diğer yandan görüntülü dilin ifadesi olarak geleneksel halk kültürünün bir çok unsurunda karşımıza çıkar. Bu bağlamda sosyal zihniyeti, sosyal DNA veya sosyal genetik olarak ifade etmekte sakınca yoktur. lerine benzer şekilde hâlâ görülmesi nasıl mümkün olurdu? Sosyo-kültürel hayattan söz eden birçok sosyal bilimci, ananevi yapı ile kültürel yapı arasındaki ilişkilere dikkatimizi çeker. Örneğin TAYLOR, GADOMER ve RICOEUR gibi bilim adamları kültürel hayatın gündelik eylemlerden Bişkek-Şanlıurfa, M. Aksoy Arşivi kaynaklandığını ifade eder3. Ayrıca her sosyal grubun günlük kaygıları ile dünyaya bakışları, sahip oldukları tarihi miras ve bu mirasın oluşturduğu zihniyet farklılık arz eder. Bundan dolayı “bir milletin hayata baktığı mercekler, öbür milletlerin kullandığı merceklerden farklıdır”4. Tunceli-Almatı, M. Aksoy Arşivi Durum böyle olmakla beraber, bazı sosyal bilimciler ellerine kesin sonuç veren aletler varmışta onunla sosyo-kültürel hayatı tahlil etmeğe çalışıyorlarmış gibi davranmaktadırlar. Daha da vahimi bir kaç esere göz atarak sosyo-kültürel konularda kesin yargılara varan bu akademisyenler ilgisi olmamakla Şanlıurfa-Türkmenistan Bayrağından bir ayrıntı, M. Aksoy Arşivi TARİH MAYIS 2010 41 SANAT VE SOSYO-KÜLTÜREL ZİHNİYET Hakkari-Karakalpakistan, M. Aksoy Arşivi Buhara-Tunceli, Mustafa Aksoy Arşivi beraber unvanlarını öne çıkararak iddialarının halk üzerindeki etkisini daha da artırmaktadır; çünkü halk samimidir, bu samimiyetinden ötürü de unvan sahibi insanların yanlış yapacağını düşünmez. “Gözlük takan şahıstan merceklerin formülünü bilmesini nasıl isteyemezsek milletlerin de kendi hayat görüşlerini tahlil etmelerini bekleyemeyiz. Gözlük hakkında bilgi sahibi olmak istediğimiz zaman, bu konuda doktora gider ve önüne koyduğumuz her merceğin formülünü yazmasını bekleriz. Hiç kuşku yok ki çağdaş dünya milletleri için bu tahlilin yapılması işinin sosyal ilimlerle uğraşan ilim adamlarına mahsus olduğunu kabul edeceğiz”5. Bu bağlamda sosyal bilimcilerin sosyal gruplara karşı olan sorumlulukları daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Siverek Karakeçili-Tebriz M. Aksoy Arşivi 42 TARİH MAYIS 2010 Sosyal bilimcilerin genel manada iki esas görevi vardır: Birincisi, çalışma alanı olarak seçtikleri konuda en ileriye koşma gayreti; ikincisi ise yaşadıkları sosyo-kültürel yapıyı anlama ve yorumlama çabasıdır. Bu süreçte sahip oldukları zihniyet onlara reh- Sivas-Almatı , M. Aksoy Arşivi berlik eder. Çıplak gözümüzle ya da gözümüzdeki gözlüğün numarası ve rengine göre etrafımızı görür, sahip olduğumuz zihniyetler ile de sosyal dünyayı algılar ve yorumlarız. Bu sebeple olacak ki MUCCHIELLI’ye göre zihniyet, bir sos- İran Fars Halısı, Kürt Kilimi M. Aksoy Arşivi SANAT VE SOSYO-KÜLTÜREL ZİHNİYET Bükreş-Hakkari, Mustafa Aksoy Arşivi yal grubun görünmeyen referans grubudur6. İnsanlar genelde iradeleri dışında yani farkında olmadan, bilinçaltı, ananevi zihniyetleriyle; sosyal, fizikî hayatı algılarlar ve yorumlarlar; gerekçelerini de sahip oldukları zihniyetle izah etmeğe çalışırlar. Bir sanat eserini değerlendirirken ilk önce bu eserin meydana geldiği sosyo-kültürel yapının esas alınması gerekmez mi? Bu sorunun cevabı elbette evet olmalıdır; çünkü sosyo-kültürel hayat sosyolojik boşlukta meydana gelmediği gibi onun ürünleri ile üreticileri de başka bir sosyal hayatın varlıkları değildir. Bundan dolayıdır ki bir sanat eserini anlamlı kılan, onun var olduğu sosyal zihniyet ortamıdır. Zihniyet ise bir halkın ortak düşüncesi, eylemi, bakışı ve nesneleri yorumlama tarzıdır. Dolayısıyla zihniyet, sosyal grubun veya grupların bir bakıma hafızasıdır. Başka bir tabirle “zihniyet, bir grubun Hakasya Minusinsk-Tunceli Ovacık, M. Aksoy Arşivi kültürel kimliğinin temel bileşenidir”7. Bu bağlamda bir sosyal grubun eylemlerini anlamak ve yorumlamak için o sosyal grubun, sosyal kimliğini belirleyen unsurların başında gelen zihniyet dünyasını bilmek ve anlamak gerekir. O sebeple dünyada bulunan ilk halı örneğini ya da Türklerin kullandığı ilk alfabedeki damgaları, kaya resimlerini8 anlamadan, çeşitli bölgelerde görülen etnografya eserlerindeki Türk damgalarını anlamak mümkün değildir. Dipnotlar * Sosyolog Dr. Aksoy, Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi. 1- MÜLAYİM, S., “Tanımsız Figürlerin İkonografisi”, Türk Soylu Halkların Halı, Kilim ve Sicim Sanatı Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri, s. 222, Ankara, 1998. 2- NİRUN, N., Sistematik Sosyoloji Yönünden Sosyal Dinamik Bünye Analizi, s. 91, Ankara, 1991. 3- RABİNOW, P., SULLİVAN, W. M., “Yorumcu Eğilim: Bir Yaklaşımın Doğası”, Toplum Bilimlerde Yorumcu Yaklaşım (Çeviren: Taha PARLA), s. 12, İstanbul, 1990. 4- BENEDICT, R., Krizantem ve Kılıç (Çeviren: Türkan TURGUT), s. 9, Ankara, tarihi yok. 5- BENEDICT, R., a.g.e., s. 9. 6- MUCCHIELLI, A., Zihniyetler, (Çeviren: Ahmet KOTİL), s. 7, İstanbul, 1991. 7- MUCCHIELLI, A., a.g.e., s. 22. 8- Kaya resimleri için bakınız: SOMUNCUOĞLU, S., Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler (From Siberia To The Turks On The Rock), İstanbul, 2009. Hakkari-Tuva Kızıl, Mustafa Aksoy Arşivi *** TARİH MAYIS 2010 43