Slayt 1 - E-Sağlık Online

advertisement
 Hormon Analizleri
Polipeptitler ve proteinler
Polipeptit hormonlar suda çözünür, plazmada
serbest olarak taşınır ve konsantrasyonları çok hızlı
değişim gösterir. Plazma yarı ömürleri genellikle
10- 30 dakika arasında değişir.
Aminoasitlerden türeyen hormonlar
Bu hormonların yarı ömrü, proteine bağlı olup
olmadıklarına göre değişir. Örnek: Tiroksin üç farklı
bağlanma proteinine bağlı olarak dolaşımda
bulunur ve yarı ömrü hemen hemen bir hafta
kadardır. Epinefrin ise dolaşımda serbest halde
bulunur ve yarı ömrü bir dakikadan azdır.
Doymamış
yağ
asidi
türevi
hormonlar
(prostoglandinler) Düz kasları uyarıcı, özellikle
uterus kontraksiyonlarını başlatıcı etkiye sahip,
vücudun çeşitli organ, doku ve salgılarında bulunan
yağ asidi ve türevlerinden ibaret bileşikler grubudur.
Hormonların Sentezi ve Kana Salınımı
Hormonların yapımı ve organizmanın hormonlara
ihtiyacı arasındaki dengeyi sağlamak için birkaç
mekanizma vardır. Genellikle hormonlar, özel bir
bezden kana salındıktan sonra kan yoluyla etki
edeceği hedef dokuya taşınır. Hormonların sentezi
ve kana salınımları hiyerarşik bir düzen içinde
meydana gelir. Bu düzenin en üst basamağında
“hipotalamus” yer alır.
Hipotalamusa gelen herhangi bir sinirsel uyarı, bu
bölgeden releasing factor (serbestleştirici faktör)
denen, bundan sonraki mekanizmayı başlatan çok
az miktarlardaki özel hormonların salınımına yol
açar. Bu hormonlar, sinir lifleri aracılığı ile hipofiz
ön lobuna ulaşır. Hipotalamustan salgılanan her
salgılama faktörü, hipofiz ön lobundan özgül bir
hormonun salınımına yol açar. Hipofiz bezinden
salınan bu hormonlar, kan yolu ile hedef dokulara
kadar giderek özgül fonksiyonlarını yapar.
Genellikle bu özgül fonksiyon, hedef dokunun
kendi özel hormonunun sentezini ve salınımını
uyarma şeklindedir.
Hipotalamus sadece uyarıcı hormonların
salınımına yol açmaz; aynı zamanda hormone
salınımını yavaşlatıcı hormon veya faktörlerinin
salınımında da rol oynar.
Hipofiz arkalob hormonları olan oksitoksin
ve
vazopressin,
(antidiüretik
hormon)
hipotalamusta sentez edilerek hipotalamushipofiz arasındaki sinir yolları ile hipofiz arka
lobuna taşınır ve burada sinir lifçiklerinden, bu
sinir lifçiklerinin üzerinde bulundukları kapiller kan
damarları içerisine salınır. Bu iki hormon,
nöyrofizin denen taşıyıcı bir protein aracılığı ile
hipofize ulaştırılır.
İç Salgı Bezleri ve Hormonları
Bu hormonlar; hipofiz bezi, tiroid bezi, paratiroid
bezi, böbrek üstü bezleri ve eşeysel bezlerden
salgılanır.
Hipofiz Bezi Hormonları
Hipofiz
bezi,
beyin
tabanında
nohut
büyüklüğünde, 0,5 gram ağırlığında bir bezdir.
Hipofiz bezinin hormon salgılayabilmesi için
hipotalamusun salgılatıcı kimyasal maddeler
salgılaması gerekir. Salgılanan bu maddeler, kan
yolu ile hipofize gelir; böylece hipofiz bezi
uyarılarak hormon salgılanmaya başlar. Hipofiz
bezi; ön, ara ve arka lob olmak üzere üç loba
ayrılır. Her lob farklı hormonlar salgılar.
Bu hormonlar diğer salgı bezlerini uyarır ve denetler.
Bu yüzden hipofiz bezi, vücut çalışmasını yönetici ve
denetleyici etki gösterir.
Hipofiz Bezi Ön Lob Hormonları
Hipofiz bezi ön lob hormonları; growth hormon,
adrenokortikotropik hormon, tiroid uyarıcı hormon,
folikül uyarıcı hormon, luteinize edici hormon ve
prolaktin olmak üzere altı tanedir.
Growth Hormon (GH)= Somatotropik Hormon
(SH)
Bu hormona; büyüme hormonu, somatotropik
hormon veya sadece somatotropin de denir.
Büyüme hormonu, hipofizin asidofilik hücrelerinin
bir alt sınıfı olan somatotroplarda sentezlenir.
Somatotroplar, bezde en bol bulunan hücrelerdir.
Hipofizde GH konsantrasyonu diğer hipofiz
hormonlarının miktarlarından çok daha yüksektir.
Büyüme hormonu, isminden de anlaşılacağı gibi
vücutta büyüme yeteneğinde olan bütün dokuların
büyümesini ve gelişmesini sağlar. GH postnatal
büyüme ve normal karbonhidrat, lipit, azot ve
mineral metabolizması için gereklidir. GH
aminoasitlerin kas hücrelerine naklini artırır ve
transport etkisinden bağımsız bir mekanizma ile
protein sentezini de arttırır.
Yağların
mobilizasyonunu
artırarak
kullanılışlarına imkân sağlar.
Büyüme hormonu çocukluk çağında yetersiz
olursa cücelik hali meydana gelir. Genelde
asidofil bir tümörden kökenini alan GH fazlalığı
epifiz plakları kapanmadan önce ortaya çıkarsa
Gigantizme (devlik hali) neden olur; çünkü uzun
kemiklerin büyümesi söz konusudur. Büyüme
hormonunun salınımı “Rapid Eye Movement”
REM (gözlerin kapalı iken hızlı hareket etmesi)
uykusu sırasında olur.
Adrenokortikotropik Hormon (ACTH) Hipofizin ön
lob hormonlarından olan adrenokortikotropik
hormon, diğer hipofiz ön lob hormonlarında olduğu
gibi hipotalamustan salgılanan “Kortikotropin
Releasing (salgılatıcı) Faktör” (KRF) olarak
adlandırılan maddenin etkisi altındadır. ACTH
böbrek üstü bezinin korteks kısmının gelişimini ve
buradan
steroid
yapısındaki
hormonların
salgılanmasını uyarır. ACTH salınımı ile korteksden
dört
hormonun
salınımı
uyarılır.
Kortizol,
kortikosterol ve daha az olmak üzere kortizon ve
deoksikortikosterondur. ACTH’nın biyokimyasal
etkisi, hücre zarına bağımlı bir enzim olan adenil
siklaz
aktivasyonu
ile
c-AMP
oluşumunu
kolaylaştırmak şeklinde olur.
Hipofizden aşırı ACTH üretimi veya bir tümörden
ektopik üretim “Cushing Sendromu” ile sonuçlanır.
ACTH düzeyleri sabahları artar; yaklaşık 08.00’de
pik yapar; gün içerisinde yavaşça düşer ve gece
yarısı civarında en düşük değeri bulur.
Tiroid Stimülan (Uyarıcı) Hormon (TSH)
Tiroid bezinde hormon yapımını ve bu hormonların
kana geçişini uyarır, hızlandırır. TSH sekresyonu
gece yarısından hemen önce en yüksek değerdedir. Follikül Stimule Edici Hormon (FSH)
Hipofiz bezinin ön lobundan salınan FSH, overlerde
folliküler hücreler, testiste sertoli hücreleri olmak
üzere kendisine ait hedef hücrelerin plazma
membranlarındaki spesifik reseptörlerine bağlanır.
Bu, adenil siklazın aktivasyonu ve artmış c-AMP
üretimi ile sonuçlanır. Östrojen sekresyonunda temel
stimulus
olan
FSH,
kadınlarda
folliküllerin
olgunlaşmasını sağlar ve ovulasyona (döllenme)
hazırlar. Eksikliğinde adet kanamalarında düzensizlik
ve kısırlık görülür.
Luteinize Eden Hormon (LH)
LH, spesifik plazma membran reseptörlerine bağlanır
ve korpus luteum hücrelerinden progesteron, leydig
hücrelerinden testosteron üretimini uyarır. Bu
hormon, follikülün olgunlaşması ve yumurtanın
follikülden dışarı çıkması için gereklidir. Luteinize
eden hormon bulunmazsa ovulasyon son safhasına
erişemez.
Prolaktin Hormonu (PRL-LTH)
Bu hormon anterior hipofizde asidofilik hücreler olan
laktotroplar tarafından salgılanır. Bu hücrelerin sayısı
ve büyüklüğü gebelik esnasında çarpıcı biçimde artış
gösterir. PRL memelilerde laktasyonun (memeden
süt salgısı) başlamasını ve devamlılığını sağlar.
Fizyolojik düzeyleri sadece dişi cinsiyet hormonları
tarafından daha önceden uyarılmış meme dokusu
üzerine etkili olur; ancak aşırı düzeyleri overektomili
dişi veya erkeklerde meme gelişimini uyarabilir.
Kemiricilerde, PRL korpus luteumun devamlılığını
sağlayabilir; bundan ötürü luteotrop hormon (LTH)
olarak isimlendirilir.
Prolaktin salgılayan hücrelerin tümörleri, kadınlarda
amenoreye (adet kanının kesilmesi) ve galaktoreye
(her iki memeden gebelik ve emzirme dönemleri
dışında kendiliğinden süt gelmesi) neden olur. PRL
erkekte jinekomasti (memelerin büyümesi) ve
empotans (iktidarsızlık) ile ilişkilidir.
Hipofiz Bezi Ara Lob Hormonu
Hipofiz bezinin orta lob denilen ara kısmından,
melanositleri stimüle eden hormone (MSH) salınır.
Melanositleri Stimüle Eden Hormon-MSH
Alfa ve beta şekilleri bulunan bu hormon ciltte
melanositler aracılığı ile melanin dediğimiz
pigmentlerin depo edilmelerini artırır.
Glukokortikoidlerin yetersiz üretildiği Addison
hastalığında artmış plazma MSH aktivitesi ile ilişkili
hiperpigmentasyon bulunur.
Hipofiz Bezi Arka Lob Hormonları
Hipofiz bezinin arka lobundan vazopressin
antidiüretik hormon (ADH) ve oksitosin olmak üzere
iki aktif hormon salgılanır. Bu hormonlar hipofizde
nörofizin I ve II diye adlandırılan iki proteinle birlikte
bulunur.
Vazopressin (Antidiüretik Hormon - ADH)
Farmakolojik miktarlarda uygulandığında, kan
basıncını yükseltici yeteneğinden ötürü orijinal
olarak vazopressin denilen hormon, distal renal
tüplerden suyun geri emilimini artırıcı çok önemli
fizyolojik etkisinden ötürü daha uygun olarak
antidiüretik hormon (ADH) diye isimlendirilmiştir.
ADH hipotalamusta üretilir ve aksoplazmik akım
yoluyla uygun uyarılar olduğu zaman dolaşıma
salınacağı arka hipofizdeki sinir uçlarına taşınır.
ADH nörofizinler denen spesifik taşıyıcı proteinler ile
ilişkili olarak aksonlar boyunca taşınır. ADH böbrek
tubuluslarını etkiler.
Suyun böbreklerden geri emilmesini düzenleyerek
su ve elektrolit dengesinin korunmasında görev alır.
Antidiüretik
hormon,
yetersiz
salgılanırsa
böbreklerden su geri emilemez ve organizma fazla
su kaybeder, günlük idrar miktarı artar ve kişi aşırı
derecede su içer. Bu hastalığa, diabetes insipidus
(şekersiz şeker hastalığı) denir. Düz kasların
kasılmasını
düzenler.
Küçük
atardamarların
etrafındaki kasların kasılmasını sağlar ve kan
basıncının yükselmesine neden olur. Yine ADH’nın
uygunsuz sekresyonu muhtelif tümörlerin (genelde
akciğer tümörleri) ektopik üretimi ile ilişkili
olabileceği gibi beyin hastalıkları, pulmoner
enfeksiyon veya hipotiroidi ile de bağlantılı olabilir.
Oksitosin
Oksitosin,
hipotalamusta
üretilir
ve
aksoplazmik akım yoluyla uygun uyarılar olduğu
zaman dolaşıma salınacağı arka hipofizdeki sinir
uçlarına taşınır. Oksitosin nörofizinler denen spesifik
taşıyıcı proteinler ile ilişkili olarak aksonlar boyunca
taşınır. Oksitosin sekresyonunun regülasyonu
(düzenlenmesi), meme uçlarının uyarılması sonucu
oluşan nöral impulslar oksitosin salgılanışı için
primer uyarılardır. Vajinal ve uterusa ait gerilmeler
sekonder stimuluslardır. PRL oksitosin açığa çıkaran
pek çok uyarı sonucu salgılanır ve oksitosinin bir
bölümünün PRL salgılatıcı faktör olduğu öne
sürülmüştür.
Oksitosinin etki mekanizması bilinmemektedir.
Uterus düz kaslarının kontraksiyonuna neden olur
ve insanlarda farmakolojik miktarlarda doğum
travayını başlatmak için uygulanır. Muhtemel
fizyolojik rolü, meme bezinden süt açığa çıkışını
uyarmaktır.
Tiroid Bezi Hormonları: Tiroid bezi, boynun ön
kısmında, H şeklinde 25–30 gr ağırlığında bir
endokrin bezdir. Bu bezden tiroksin ve kalsitonin
hormonları salgılanır.
Tiroksin: Gen okunması, doku farklılaşması ve
genel geliĢmeyi düzenleyen bu hormon tiroid
bezinde sentezlenip kana verilir.
Bu hormonun yapısında iyot ve tirozin denilen
aminoasit bulunur. Tiroid hormonları trioglobulin
şeklinde
depo
edilir.
Hidroliz
edildiğinde
triiyodotironin (T3) ve tetra iyodotironin’e (T4)
parçalanır. Normal tiroidde bu hormonlar birkaç
haftalık gereksinimi sağlıyacak miktarda bulunur.
Tiroid hormonlarının genel metabolik işlevi oksijen
sarfiyatını artırmaktır. Tiroksin hormonunun belirli bir
miktarda salgılanması sayesinde vücut hücrelerinin
çalışma hızları hep dengede tutulur. Tiroksin büyüme
hormonu ile işbirliği yaparak büyüme çağında
hücrelerin bölünme hızlarına etki ederek sağlıklı bir
şekilde gelişmesini sağlar. T3 ve T4 sentezi
azalmasını telafi etmek için bezin çok çalışması
sonucu büyümesine basit guatr denir. İki ana nedeni
Bunlar iyot eksikliği ve genetik kusurlardır.
Kalsitonin
Tiroid bezi ve paratiroidler tarafından salgılanan
kalsitonin kanda kalsiyum miktarı yükselince,
kalsiyumun kemiklere geçişini düzenler. Böylece
kan kalsiyumunu düşürür, bunun yanında kan
fosfatlarının da düşmesine neden olur. Kalsitoninin
az salgılanması kemik dokusunu zayıflatır.
Paratiroid Bezi Hormonları
Tiroid bezinin arka tarafında, bölünmüş bezelyeler
büyüklüğünde dört küçük bezden oluşur.
Parathormonu salgılar.
Parathormon
Kan kalsiyum düzeyinin yükselmesine yol açan
protein yapısında bir hormondur. 84 amino asitten
oluşur. Parathormon başlıca üç organ üzerine etki
yapar. Bunlar böbrekler, kemikler ve gastrointestinal
kanaldır. Kanda kalsiyum düzeyinin normal sınırlar
içinde kalmasını düzenler. Kanda kalsiyum düzeyi
normalde % 10 mg kadardır. Bu değer 7 mg’ın altına
düştüğü zaman, parathormon devreye girer;
kalsiyum iyonlarının kemikler tarafından alınmasını,
bağırsaklardan emilmesini ve böbreklerden geri
emilmesini artırır; fosfatların böbreklerden atılımını
sağlar.
Parathormon fazla salgılanırsa kemikten kana fazla
kalsiyum geçer. Kemikler zayıflar. Kaslar uyarılara
geç cevap verir ve kaslarda tetani görülür.
Parathormon az salgılanırsa kanda kalsiyum miktarı
normalin altına düşer. Kaslarda kramplar ve
titremeler görülür.
Böbrek Üstü Bezi Hormonları
Böbrek üstü bezi, böbreklerin üst kısmına yapışmış
üçgene benzer, sarımtrak renktedir. Bezin iç kısmına
medulla, dış kısmına ise korteks denir. Medulladan
adrenalin (epinefrin), noradrenalin (norepinefrin)
hormonları ve bunların yapımında kullanılan
dopamin salgılanır. Adrenalin, noradrenalin ve
dopamine katekolaminler denir.
Katekolaminlerin %80’ni adrenalindir. Korteks
tarafından ise aldosteron, kortizol ve cinsiyetle ilgili
çeşitli hormonlar salgılanır.
Adrenalin (Epinefrin)
Adrenalin, sürrenal bezin medullası içinde sentez
olur ve granüller halinde depo edilir. Kan dolaşımı
yolu ile uzak organlar üzerine etki eder. Adrenalin
genellikle; soğuk, yorgunluk, Şok, dövüş- kaçış
durumlarında salgılanır. Adrenalin, iskelet kaslarının
arteriollerinde vazodilatasyona neden olur. Deri
mukoza membranlarının ve organların arteriollerinde
vazokonstriksiyon meydana getirir.
Adrenalin, kalp kasının uyarılmasını, kasılma oranını
ve gücünü, kalp debisini arttırır. Epinefrin, mide,
barsak, bronşiyaller ve idrar kesesinin düz kaslarında
relaksasyon (gevşeme) ile birlikte, mide ve idrar
kesesi sfinkterlerinde (vücuttaki bir deliği çevreleyen
halka şeklindeki kas,kasılıp gevşeyerek deliğin açılıp
kapanmasını sağlar) kasılmaya neden olur; ayrıca
karaciğerde glikojenin yıkılmasını uyarır, kan glukoz
düzeyini yükseltir. Karaciğer ve iskelet kasında
glikojenolizisi, yağ dokusunda lipolizisi uyarır.
Noradrenalin:
Adrenal
medullada
kromafin
hücrelerinde sentezlenir ve granüller halinde
depolanır.
Karaciğer
ve
iskelet
kasında
glikojenolizisi, yağ dokusunda lipolizisi uyarır.
Damarların büzülmesini uyararak kan basıncını
yükseltici etki gösterir.
Aldosteron
Elektrolit metabolizmasını düzenleyen hormonların
% 95’i aldosterondur. Aldosteronun spesifik taşıyıcı
proteini yoktur. Bu hormon, böbrekler yolu ile
elektrolit ve su dengesinin korunmasında rol oynar.
Aldosteron yetersiz salgılandığında; kan basıncı
düĢer, doku sıvısı azalı, sodyum ve potasyum iyon
derişimi bozulur, kaslar yorulur. Aldosteron
fazla salgılanırsa kan basıncı ve doku sıvısı artar.
Kortizol
Korteksde sentezlenen kortizol, plazmada proteine
bağlı ve serbest formlarda dolaşıma katılır. Kortizol
sekresyonu
ACTH’ya
bağımlıdır;
bu
da
kortikotropin salgılatıcı hormone (CRF) tarafından
düzenlenir. Kortizolün protein, karbonhidrat ve yağ
metabolizmasında rolü vardır. Proteinlerden glikoz
yapımını uyarıcı ve kan glikozunu yükseltici etki
gösterir. Elektrolit dengesinde rol oynar.
Pankreas Bezi Hormonları
Pankreasın langerhans adacıklarının alfa ve beta
hücreleri tarafından insülin ve glukagon hormonları
salgılanır.
İnsülin
Pankreasın langerhans adacıklarının β– hücreleri
tarafından salgılanır. İnsülinin en önemli
fonksiyonu, kan glikoz düzeyini düşürmesidir.
İnsülinin etkileri;
•Glikozun hücreye girişini artırır.
•Diyetle alınan glikozun kullanımını artırır.
•Glukoneogenezisi yavaşlatır.
•İnsülin antilipoliktir. (Lipitlerin mobilize edilmesini
engeller)
•Protein sentezini artırır.
•Hücre replikasyonunu (çoğalması) hızlandırır.
Glukagon
Glukagon pankreasın langerhans adacıklarının α–
hücreleri tarafından salgılanır. İnsüline ters etki
yapan yani kan şekerini yükselten protein yapısında
bir
hormondur.
Glukagon
kan
şekerini
yükseltmedeki etkisini iki yoldan gerçekleştirir.
Bunlardan birincisi glikojenolizisi uyarmak, ikincisi
glukoneogenezisi hızlandırmak şeklindedir.
Gebelikte Tarama Testleri ve β -HCG
Bazı genetik hastalıklarda kanda dolaşan β-HCG
hormonunun ölçülmesi, bebeğin sağlığı açısından
indirekt bulgular verebilmektedir. Hamilelikte tarama
testlerinden ikili test (β-HCG ve PAPP-A) 11. ve 14.
hamilelik haftaları arasında yapılmaktadır. Bu
dönemlerde Down sendromu gibi bir takım genetik
anomalilerde kanın serumunda dolaşan serbest βHCG değerleri normalin iki katına kadar çıkar. Yine
16.-18. hamilelik haftalarında yapılan üçlü tarama
testlerinde de (β-HCG, Alfa-feto protein, Estriol/ uE3)
β-HCG değerinin normalin üzerinde olması, Down
sendromu açısından risk oranını arttırmaktadır.
Hormon Analiz Metotları
Hormonlar, kanda çok düşük miktarlarda bulunan
maddelerdir. Bu yüzden hormon analizleri çok
hassas analiz metotları ve ileri teknoloji
gerektirmektedir. Günümüzde hormon analizlerinde
kullanılan metotlar; Radyoimmunoassay, (RİA)
Enzim immunoassay, (ELİSA veya EİA) Fluoresan
immünoassay, (FİA) Lüminesan/ LİA (Lüminesan
veren maddenin uyarılması kimyasal yolla
yapıldığında Kemilüminesan, elektrik enerjisi ile
yapıldığında elektrokemilüminesan immünoassay
adını alır)’ dır.
• Bu yöntemlerin ortak noktası, aranan
maddeye karşı bir antikor ihtiva etmesi ve
ortamda bir iĢaretleyici olmasıdır. Deney
sonunda bu iĢaretleyicilerin miktarı
ölçülerek madde miktarı hesaplanır.
Download