sol ventriküler destek cihazı uygulanan hastalarda postoperatif

advertisement
T.C.
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
SOL VENTRİKÜLER DESTEK CİHAZI UYGULANAN
HASTALARDA POSTOPERATİF GELİŞEN SAĞ
VENTRİKÜL YETMEZLİĞİ
UZMANLIK TEZİ
Dr. Eren Oral KALBİSAĞDE
KALP DAMAR CERRAHİSİ ANABİLİM DALI
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Haşim ÜSTÜNSOY
ARALIK – 2015
T.C.
GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
SOL VENTRİKÜLER DESTEK CİHAZI UYGULANAN
HASTALARDA POSTOPERATİF GELİŞEN SAĞ
VENTRİKÜL YETMEZLİĞİ
UZMANLIK TEZİ
Dr. Eren Oral KALBİSAĞDE
KALP DAMAR CERRAHİSİ ANABİLİM DALI
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Haşim ÜSTÜNSOY
ARALIK – 2015
I. ÖNSÖZ
Annem’e, Babam’a;
Kalp ve Damar cerrahisi uzmanlık eğitimim süresince bilgi, deneyim ve sabrı ile
bana çok şey kazandıran ve öncelikle doğru bir insan olmanın ne kadar zor birşey
olduğunu birkez daha anlamamı sağlayan, benim için bir hocadan çok babam gibi olan
o kocaman kalpli insana Prof. Dr. Haşim ÜSTÜNSOY hocama; yoğunluklarına rağmen
bana hep destek olan kıymetli hocalarım abim gibi yanımda olan Doç. Dr. Gökhan
Gökaslan’a, Yrd. Doç. Erkan Kaya'ya, kardeşim gibi olan Uzm. Dr. Özerdem
Özçalışkan'a ve kliniğimizde aile ortamını yaratan benim için çok özel bir insan olan
sorumlu hemşiremiz Semra Kandemir'e, ihtisas sürem boyunca hep yanımda olan
araştırma görevlisi dostlarıma, hemşire, sağlık memuru, perfizyonist ve personel
arkadaşlarıma en içten teşekkürlerimi sunarım.
Dr. Eren Oral KALBİSAĞDE
GAZİANTEP – 2015
II
II. İÇİNDEKİLER
I. ÖNSÖZ ............................................................................................................... I
II. İÇİNDEKİLER ................................................................................................. II
III. ÖZET................................................................................................................ V
IV. ABSTRACT.................................................................................................... VI
V. KISALTMALAR..........................................................................................…. VII
VI. TABLO LİSTESİ............................................................................................. IX
1. GİRİŞ ve AMAÇ ............................................................................................... 1
2. GENEL BİLGİLER ........................................................................................... 3
2.1. Kalp Yetersizliği................................................................................... 3
2.1.1. Tanım..................................................................................... 3
2.1.2. Epidemiyoloji …………………............................................ 3
2.1.3. Tanımlayıcı Terimler…………………................................ 4
2.1.3.1. Akut ve Kronik Kalp Yetersizliği ......................... 4
2.1.3.2. Sistolik ve Diyastolik Kalp Yetersizliği................. 4
2.1.3.3. Sol ve Sağ Kalp Yetersizliği................................. 4
2.1.4. Etiyoloji................................................................................ 4
2.1.5. Patofizyoloji......................................................................... 6
2.1.6. Kalp Yetersizliği Sınıflandırması.......................................... 7
2.1.7. Kalp Yetersizliği Tanı Yöntemleri........................................ 8
2.1.7.1. Öykü ve Fizik Muayene....................................... 9
2.1.7.2. Elektrokardiyografi.............................................. 10
2.1.7.3. Telekardiyografi..................................................... 11
2.1.7.4. Laboratuvar Testleri............................................... 11
2.1.7.5. Ekokardiyografi..................................................... 12
2.1.7.6. Radyonükleer Anjiyografi...................................... 13
2.1.7.7. Egzersiz Testi......................................................... 13
2.1.7.8. Holter Elektrokardiyografi..................................... 13
2.1.7.9. Girişimsel Tanı Yöntemleri................................... 14
2.1.7.9.1. Koroner Anjiyografi....................................... 14
2.1.7.9.2. Hemodinamik İşlem....................................... 14
III
2.1.7.9.3. Endomiyokardiyal Biyopsi............................ 14
2.1.8. Kalp Yetersizliğinde Tedavi………………………………. 14
2.1.8.1. Kalp Yetersizliğinde İlaç Dışı Tedavi………......... 18
2.2. Akut Kalp Yetersizliğinde Kullanılan Sistemler……………..……. 19
2.2.1. İnternal Sistemler……………………….………..…........... 19
2.2.2. Ekstrakorporal Sistemler………….……………..…........... 20
2.3. Kronik Kalp Yetersizliğinde Kullanılan Sistemler .............................. 20
2.3.1. Parakorporal Putsatil VDS’Ler …........................................ 20
2.3.2. Intrakorporal Impiantable VDS’ler ….................................. 20
2.3.2.1. Pulsatil VDS'ler…………..................................... 20
2.3.2.2. Non-Pulsatil Rotasyonel VDS’ler......................... 20
2.4. HeartMate II LVAD……………..….………..................................... 21
2.5. Heartware VAD ……………………………………………….……. 21
2.6. Hasta Seçim Kriterleri………………………………………………. 22
2.6.1. Ventriküler Destek Sistem Endikasyonları…….………… 22
2.6.2. İyileşme (Bridge to recovery)…………………………….. 22
2.6.3. Bridge to Bridge (BTB)………………..………………….. 22
2.6.4. Postkardiyotomi kardiojenik şok (PKŞ)…………………… 23
2.6.5. Periinfarktüs kardiyojenik şok……………………………. 23
2.6.6. Akut Miyokardit…………………………………………… 24
2.6.7. Ventriküler Aritmi……………………………………….... 24
2.6.8. Transplantasyon adaylarında kronik kalp yetersizliği……. 24
2.6.9. Transplantasyon sonrası akut greft yetersizliği…………… 25
2.6.10. Transplantasyona köprüleme (Bridge to Tx)…………….. 25
2.6.11. Uzun süreli-kalıcı VDS desteği………………………….. 25
2.7. REMATCH Çalışmaları…………………………………………….. 26
2.7.1. INTERMACS Level I (Crash and burn)…………………… 27
2.7.2. INTERMACS Level 2 (Sliding fast, Dependent on
İnotropic support)………………………………………… 27
2.7.3. INTERMACS Level 3 (Dependent stability)……………. 27
2.7.4. INTERMACS Level 4 (Frequent flyer)………………….. 28
2.7.5. INTERMACS Level 5 (Housebound)………………………28
IV
2.7.6. İNTERMACS LEVEL 6 (Walking wounded)…………… 28
2.7.7. INTERMACS Level 7……………………………………. 28
2.8. Ventriküler Destek Sistemlerinde Kontrendikasyanlar…………….. 29
2.8.1. Kesin Kontrendikasyonlar………………………………… 29
2.8.2. Rölatif Kontendikasyonlar………………………………… 29
2.9. Erken Dönemde Hasta Bakımı ve Sorunları Perioperatif Bakım
Döneminde Özellik Arz Eden Noktalar ………………………… 31
2.9.1. Transfüzyon………………………………………………. 31
2.9.2. Hipotansiyon………………………………………..…….. 31
2.9.3. Atriyal Fibrilasyon………………………………………. 31
2.9.4. Ventrikül Aritmileri…………………………………….... 31
2.9.5. Antimikrobiyal Profilaksi………………………………… 31
2.9.6. Düşük Debi…………………………….……………………31
2.9.7. LVAD Dolumunda Ani Bozulma…………………………. 32
2.9.8. Persistan Hipoksi…………………………………………. 32
2.9.9. Trombositopeni…………………..………………………
32
2.9.10. Abdominal Şikayetler…………………………………… 32
2.9.11. Diyaliz…………..………………….…………………… 32
2.9.12. Hipertansiyon……………………………………………. 32
2.9.13. İnfeksiyon…….…………………………………………. 33
2.9.14. Tromboemboli ve Strok…..……………………………
33
2.9.15. Sağ Ventrikül Yetmezliği……………………………….. 33
2.10. Sağ Kalp Yetmezliği Nedenleri…………………………………… 33
3. GEREÇ VE YÖNTEM....................................................................................... 35
4. BULGULAR ...................................................................................................... 37
5. TARTIŞMA ...................................................................................................... 40
6. SONUÇLAR....................................................................................................... 45
7. KAYNAKLAR .................................................................................................. 46
V
III. ÖZET
SOL VENTRİKÜLER DESTEK CİHAZI UYGULANAN HASTLARDA
POSTOPERATİF GELİŞEN SAĞ VENTRİKÜL YETMEZLİĞİ
Dr. Eren Oral KALBİSAĞDE
Uzmanlık Tezi, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim Dalı
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Haşim ÜSTÜNSOY
Kasım 2015, 53 Sayfa
Amaç: LVAD implantasyonu yaptığımız 26 hastamızda gözlenen sağ ventrikül
disfonksiyonu gelişen olgularımızı sunmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem: 2010 - 2013 tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz 26 LVAD
olgusunda 6 hastada postoperatif RV disfonksiyonu gözlendi ve bu hastalardan bir
tanesi uygun medikasyon ile düzeldi. RV fonksiyonları preoperatif detaylı olarak tüm
hastalarda değerlendirildi. Bu bağlamda PAB (pulmoner arter basıncı), EF (ejeksiyon
fraksiyonu), sağ ventrikül çapları ve duvar kalınlığı, sağ atrium hacim&çapları, TAPSE
(tricuspid annular plane systolic excursion), TEİ index (RV miyokardial performans
indeksi), Sta (tricuspid annular longiditunal velocity) analiz edildi. LVAD yapılan tüm
hastalarda Right EF >%30, PAB<40 mmHg, TAPSe>15mm, Sta>13 cm/sc, TEİ index
>0.25 ‘idi.
Bulgular: Ortalama yaş 52 (43-57 years) olarak gözlendi. LVAD yapılan
olgulardan 5 tanesi mortal seyrederken bir hastada düzelme gözlendi. Postoperatif erken
dönemde RV disfonksiyonu gelişen ilk olgumuzda kardiyotonik, NO ve sonrasında
levitronix desteğine rağmen mortal progresyon engellenemedi. İkinci vakamız
postoperatif 5.ayında RV disfonksiyonuna bağlı kaybedildi. Üçüncü hastamız drive-line
enfeksiyonu nedeniyle uygun antibiotik rejimiyle patojen eradikasyonu sağlanmasına
rağmen büyük olasılıkla sistemik enfeksiyona sekonder gelişen RV disfonksiyonu
nedeniyle mortalite gözlendi. Dördüncü olgumuzda ise kan transfüzyonu sonrası akut
akciğer hasarına bağlı RV yetmezliği ve sonrasında mortalite izlendi. Beşinci
hastamızda inotrop ve levoksimendanla düzelme sağlandı. Taburculuk planlanan hasta
akut hemorajik SVO nedeniyle kaybedildi. Altıncı hastamızda, akut akciğer ödemi ve
enfeksiyon nedeniyle gelişen RV yetmezliği inotropik destek ve antibiotik tedavisi
sonucu tam düzelme sağlandı.
Sonuç: Sol ventriküler asist device (LVAD) planlanan hastalarda sağ ventrikül
disfonksiyonu cesaret verici tüm preoperatif prediktörlere rağmen halen ciddi bir
problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıntılı preoperatif değerlendirmelere rağmen
sağ ventrikül yetmezliği ile küçümsenemeyecek derecede karşılaşılması nedeniyle
postoperatif dönemde sağ ventrikül disfonksiyonuyla başa çıkılması hususunda hazır ve
uyanık olunmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Sol ventrikül destek cihazı, sağ ventrikül yetmezliği, kalp
yetmezliği
VI
IV. ABSTRACT
RİGHT VENTRİCULAR FAİLURE EXPERİENCE AFTER LVAD
İMPLANTATİON
Dr. Eren KALBİSAĞDE
Speciality Thesis, Cardiovascular Surgery Department
Thesis Supervisor: Prof. Dr. Haşim ÜSTÜNSOY
November 2015, 53 Pages
Objective: We aimed to present right ventricular failure patients who underwent
LVAD implantation.
Material and Method: We carried out totally 26 LVAD implantation in heart
failure patients between 2010-2013. RV dysfunction was observed in 6 patients and
one of these patients improved with the proper medication. Preoperatively RV function
was evaluated with details in all patients. In this context, PAP (pulmonary artery
pressure), EF (ejection fraction), right ventricular dimensions and wall thickness, the
right atrium volume & diameter, TAPSE (tricuspid annular plane systolic excursion),
TEI index (RV myocardial performance index), STA (tricuspid annular longiditunal
velocity ) analyzed. Right EF> 30%, PAP <40 mmHg taps to> 15mm, Ste> 13 cm / sc,
TEI index> 0.25 was like that in all LVAD performed patients.
Results: Mean age was 52 in our right ventricular failure patients after LVAD
implantation. 5 mortality seen and one patient recovered totally with proper medication.
Right ventricular failure seen at early postoperative period in our first case and mortality
seen despite of all proper inotropic, nitric oxide and levitronix support. İn second case,
mortality seen due to right ventricular insufficiency at fifth month of after LVAD
insertion. Drive line infection seen in our third case and specific antibiotic diet applied
to eradicate pathogen. Drive line infection recovered successfully but probably due to
the systemic infection right ventricle failed and mortality observed. After blood
transfusion acute lung injury occurred which caused right ventricular failure and
mortality. Fifth patient recovered totally with levoksimendan and inotropic agents.
Unfortunately mortality happened due to the hemorrhagic cerebrovascular attack. At
last case we succeed to recover right ventricular failure which developed after infection
and lung edema.
Conclusion: The development of right ventricular failure after LVAD insertion
confers significant morbidity and mortality. Judicious application of inotropes and
pulmonary vasodilators and timely right ventricular assist device (RVAD) insertion, if
necessary, should be maintained. Further investigations evaluating pre- and intraoperative risk factors for the development of right heart failure are warranted.
Key Words: Left ventricular assist device, Right ventricular failure, heart failure
VII
V. KISALTMALAR
AF
: Atrial fibrilasyon
AV
: Atriyoventriküler
CI
: Kardiyak indeks
CO
: Kardiyak output
CVP
: Santral venöz basınç
EF
: Ejeksiyon fraksiyonu
EZ
: Ejeksiyon zamanı
FS
: Kısalma fraksiyonu (Fractioned Shortening)
INTERMACS: The Interagency Registry for Mechanically Assisted Circulatory
Support
KTO
: Kardiyotorasik oran
LA
: Sol atrium (Left atrium)
LV
: Sol ventrikül (Left ventrcle)
LVAD
: Sol ventrikül destek cihazı
LVEDD
: Sol ventrikül diyastol sonu çapı
LVEDV
: Sol ventrikül diyastol sonu volümü
LVESD
: Sol ventrikül sistol sonu çapı
LVESV
: Sol ventrikül sistol sonu volümü
MRI
: Manyetik rezonans görüntüleme
NYHA
: New York Heart Association
PCWP
: Pulmoner kapiler kama basıncı
PVR
: Pulmoner kapak replasmanı
PY
: Pulmoner yetmezlik
RA
: Sağ atrium
RV
: Sağ ventrikül
RVAD
: Sağ ventrikül destek cihazı
RVEDD
: Sağ ventrikül diyastol sonu çapı
RVEDV
: Sağ ventrikül diyastol sonu volümü
RVESD
: Sağ ventrikül sistol sonu çapı
VIII
RVESV
: Sağ ventrikül sistol sonu volümü
SVT
: Supraventriküler taşikardi
TPG
: Transpulmoner gradient
TRALI
: Transfusion related acute lung injury
TY
: Triküspit yetmezliği
KY
: Kalp Yetmezliği
IX
VI. TABLO LİSTESİ
Tablo 1. New York Kalp Birliği fonksiyonel sınıflaması ve özgül aktivite
skalası…………………………………………………………………..
7
Tablo 2. ACC/AHA kalp yetersizliği sınıflandırma sistemi Evre Tanım Örnek… 8
Tablo 3. Kalp yetersizliğine benzer belirti veren hastalıklar …………………… 9
Tablo 4. Kalp yetersizliğinde belirti ve bulgular…..……………………………... 10
Tablo 5. LVAD Uygulanan Hastaların Preoperatif Demografik Verileri…..…… 35
Tablo 6. LVAD Uygulanan Hastaların NYHA Efor Kapasiteleri ve
INTERMACS Düzeyleri.……………………………………….…….… 36
Tablo 7. LVAD Uygulamalarında Kullanılan Cihazlar……………………..…… 36
Tablo 8. LVAD Uygulanan Hastaların Ekokardiyografik ve Hemodinamik
Verileri…………………………………….……………..……………… 38
Tablo 9. LVAD sonrası RV Yetmezliği Gelişme İnsidansları.………………… 41
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Kalp yetmezliği, kalbin yapısal veya fonksiyonel bozukluğundan kaynaklanan
dolum veya pompa fonksiyonlarında bozulmanın izlendiği; yorgunluk, efor ile gelen
nefes darlığı (ileri evrelerde dinlenme halinde), ortopne, paroksismal noktürnal dispne,
noktüri, mental durum değişiklikleri, anoreksi ve abdominal ağrı ile karakterize olabilen
kompleks
bir
klinik sendromdur.
fonksiyonlarındaki
bozulmadır.
fonksiyonlarındaki
bozukluk,
Sol
kalp
Kalp
yetersizliğinin
nedeni sol ventrikül
ventrikülün
sistolik
ya
da
diyastolik
yetersizliğine
neden
olabilir.
Diyastolik
disfonksiyonunda sorun sol ventrikül doluşundadır. Sol ventrikül boyutu normaldir,
ancak diyastol sonu basınç artmıştır. Sistolik disfonksiyonunda ise sol ventrikül
genellikle dilate olmuş ve duvar hareketleri azalmıştır. Bu yazıda aksi vurgulanmadıkça
sistolik kalp yetersizliğinden bahsedilecektir.
Kalp yetersizliğinin fonksiyonel kapasiteye etkilerini değerlendirmek için “New
York Heart Association (NYHA)” tarafından bir sınıflandırma sistemi oluşturulmuştur.
Buna göre hastalar semptom oluşması için gereken efor düzeyine göre I’den IV’e kadar
olan sınıflara ayrılır. Sınıf I’de olağanüstü eforlarda, sınıf II’de günlük yaşamda olağan
aktivitelerde, sınıf III’te günlük yaşamda olağandan az eforlar gerektiren işlerde
semptomlar gözlenir. Sınıf IV’te ise hastalar istirahatte de semptomatiktir. Bu
sınıflamanın bazı sınırlamaları olmakla birlikte, hastaların efor kapasitelerinin
değerlendirilmesinde oldukça değerlidir.
Kalp yetmezliğini, kalbin yetersiz fonksiyonuna bağlı semptom ve bulgular kümesi olarak gören geleneksel yaklaşım, aslında kalp yetersizliği patofizyolojisinin
yalnızca bir yönünü ele almaktadır. Sol ventrikül disfonksiyonu esas olarak miyokardda
meydana gelen bir hasar veya stres ile başlayan ve yeni bir olay olmasa da ilerleyen
progresif bir süreçtir.
Medikal tedaviye yanıt alınamayan kardiyomiyopati gelişmiş hastalarda,
ventrikül destek sistemleri (VDS) özellikle son yıllardaki gelişmeler de göz önüne
alındığında yüz güldürücü sonuçlar vermektedir. Bu bağlamda sol ventrikül destek
cihazları (LVAD), bu hasta grubunda artık daha sık uygulanmaktadır. Gerek
2
transplantasyona köprüleme (bridge – transplant), gerek iyileşme (recovery), gerekse
bridge-to-bridge sağlamak amacıyla LVAD'lar artık kalp yetmezliği tedavisine
ağırlıklarını koymuşlardır.
Sol ventrikül destek cihazlarının günümüzde daha sık kullanıyor olması,
beraberinde bunlara bağlı komplikasyonların da görülmesine ve bunların tedavilerine
yönelik girişimlerin de ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Sağ ventrikül yetmezliği
de, LVAD uygulanan hasta popülasyonunda gerek morbidite gerekse mortalite üzerinde
olumsuz etkiler yaratması nedeniyle biz kardiyovasküler cerrahların üstüne düştüğü bir
konu olmuştur.
Biz de kliniğimizde 3 yıl içerisinde gerçekleştirdiğimiz 26 LVAD implantasyonu
sonucunda, 6 hastamızda karşılaştığımız sağ ventrikül yetmezliği kliniğinin tanısı ve
tedavisiyle ilgili tecrübelerimizi paylaşmayı amaçladık.
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Kalp Yetersizliği
2.1.1. Tanım
Kalp yetersizliği, kalbin yapısal veya işlevsel bozukluğuna bağlı olarak, periferik
dokuların metabolik ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar kanı pompalayamaması sonucu
ventrikül ve atriyumların diyastol sonu basınçlarının artması ve sonuçta oluşan
konjesyona bağlı semptomların ortaya çıktığı karmaşık bir klinik sendrom olarak
tanımlanmıştır (1).
Miyokard kontraksiyonunun bozulması, KY’nin en sık nedenidir ve bu durum
sistolik yetersizlik olarak isimlendirilir (2). Bununla beraber bazı hastalarda korunmuş
miyokard kontraksiyonuna rağmen KY semptom ve bulguları mevcuttur. Bu hastalar
çoğunlukla artmış volüm yüküne veya bozulmuş ventriküler doluma sahiptirler ve bu
durum diyastolik KY olarak bilinir (3). Sistolik KY bulunan hastaların 1/3’ünde
diyastolik KY de vardır (4).
2.1.2. Epidemiyoloji
Son yıllarda koroner arter hastalığı, inme, hipertansiyon gibi kardiyovasküler
nedenlerden dolayı ölümler azalırken, KY sıklığında artış gözlenmektedir. KY genel
olarak toplumda % 0,4-2 arasında değişen sıklıkta görülmekte ve dünya üzerinde
yaklaşık 20 milyon insanı etkilemektedir (3). Framingham kalp çalışması verileri,
KY’nin yaşla birlikte arttığını göstermektedir (5). Avrupa Kardiyoloji Topluluğu (ESC)
KY’nin ortalama görülme yaşının 74 olduğunu ve yaşlanan nüfus ile KY sıklığında artış
olacağını belirtmektedir (3). KY yıllık yaklaşık 500 bin hastane başvurusu ve 5 milyon
hastanede yatış gününün başlıca nedenidir (6). KY tedavisindeki ilerlemelere rağmen,
günümüzde bu hastalığın prognozu hala çok kötüdür. KY tanısı alan tüm hastaların
yarısı 5 yıl içerisinde ve ilerlemiş kalp yetersizliği olanların yarısından fazlası ise bir yıl
içerisinde kaybedilmektedir (3,6,7).
4
2.1.3. Tanımlayıcı Terimler
2.1.3.1. Akut ve Kronik Kalp Yetersizliği
Akut kalp yetersizliği, yeni başlayan nefes darlığı veya kronik kalp
yetersizliğinin
dekompanse
olması
ile
tanımlanmaktadır.
Hastalar
periferik
hipoperfüzyonla beraber pulmoner veya periferik ödem tablosu içindedirler. Akut kalp
yetersizliğinin klinik formları akciğer ödemi, kardiyojenik şok, yüksek debili ve sağ
kalp yetersizliğidir (3).
2.1.3.2. Sistolik ve Diyastolik Kalp Yetersizliği
Sistolik kalp yetersizliği kalbin sistolik işlevinin azalması, dolaşımdaki
konjesyon ve nöroendokrin sistemlerin progresif aktivasyonu ile beraberdir. Gelişmiş
ülkelerde KY’nin en sık nedeni iskemik kalp hastalığıdır. Sistolik KY olan hastalarda
çoğunlukla diyastolik işlev bozukluğu da bulunmaktadır (4,5). Diyastolik KY tanısı,
sıklıkla KY belirti ve bulguları olmasına rağmen istirahat halinde sağ ventrikül (SV)
sistolik işlevi korunmuş hastalarda düşünülmelidir. Bu nedenle bazı hastalarda KY
tanısında diyastolik işlev ejeksiyon fraksiyonun’dan daha önemli olabilmektedir. İzole
diyastolik KY’nin nedenleri arasında, başlıca sol ventrikül hipertrofisi ile giden sistemik
hipertansiyon, hipertrofik kardiyomiyopati ve normal ejeksiyon fraksiyonlu aort darlığı
sayılabilir.
2.1.3.3. Sol ve Sağ Kalp Yetersizliği
Sol ve sağ kalp yetersizliği tanımlamaları hastalarda mevcut olan konjestif
bulguların pulmoner veya sistemik venlerde oluşuna göre kullanılmaktadır (3).
Pulmoner konjesyon belirtilerinin daha belirgin olduğu hastaların etiyolojilerinde
genellikle miyokart enfarktüsü, hipertansiyon, aort veya mitral kapak hastalıkları
bulunur. Sol KY seyrinde zamanla sağ KY’nin de ortaya çıkmasıyla sıvı birikimi
yaygınlaşır ve ayak bileği ödemi, konjestif hepatomegali, asit ve plevra sıvısı oluşur.
2.1.4. Etiyoloji
Kalp yetersizliği etiyolojisinde rol oynayan birçok majör etmen, kalpte hasar
oluşturarak kritik miktardaki miyokart hücresinin işlevinde veya yapısında değişikliğe
veya kaybına yol açarak, KY kliniğinin ortaya çıkmasına neden olur. KY’ye neden olan
başlıca etiyolojik faktörler, perikardiyal, miyokardiyal, endokardiyal, valvüler, vasküler,
5
edinsel ve konjenital hastalıklardır. KY’nin etiyolojisi ülkeden ülkeye değişiklik
gösterebilmektedir. Gelişmiş ülkelerde koroner arter hastalığı ve hipertansiyon, az
gelişmiş ülkelerde ise romatizmal kapak hastalığı, enfeksiyonlar ve beslenme
bozuklukları en sık rastlanan nedenler arasında sayılabilir (8). Avrupa’da 75 yaş altında
KY’nin en sık nedeni koroner arter hastalığıdır (9). KY etiyolojisinde rol oynayan
hastalıklar şunlardır.
A- İntrinsik miyokard hastalıkları
1. İskemik kalp hastalığı
2. Miyokardit
3. Kardiyomiyopati
4. İnfiltratif hastalıklar (amiloidoz, sarkoidoz, hemokromatoz)
B- Kalbin iş yükü artışı
1. Basınç yükü artış
a) Sistemik hipertansiyon
b) Pulmoner hipertansiyon
c) Aort veya pulmoner kapak darlıkları
d) Aort koarktasyonu
e) Hipertrofik kardiyomiyopati
2. Hacim yükü artışı
a) Mitral veya aort kapak yetersizliği
b) Triküspit yetersizliği
c) Konjenital sol-sağ şant (atriyal septal defekt, ventriküler septal defekt,
patent duktus arteriyozus)
3. Yüksek debili kalp yetersizliği
a) Tirotoksikoz
b) Ağır kansızlık
c) Gebelik
d) Arteriyovenöz fistül
e) Beriberi
f) Paget hastalığı
C- Ventrikül doluşunun engellenmesi
1. Kapak akımının engellenmesi: Mitral darlığı, triküspit darlığı
6
2. Miyokard ve perikard kompliyansının azalması: Konstriktif perikardit, restriktif
kardiyomiyopati, kalp tamponadı
D- İyatrojenik miyokart hasarının gelişmesi
1. İlaçlar: Adriamisin, disopiramid, alkol
2. Mediyastinal radyoterapi
E- Aritmiler
2.1.5. Patofizyoloji
Kalp yetersizliği patogenezini tam olarak açıklamak kolay değildir. Temel sorun,
kardiyak debinin ihtiyaçları karşılayamayacak kadar azalmasıdır. En sık rastlanan KY
şekli miyokardın kasılma bozukluğu nedeni ile meydana gelen pompa yetersizliği
durumudur.
Bununla beraber kalbin gevşeme ve genişleyebilme yetersizliği, kapaklar ve
diğer kalp yapılarının yapısal ve işlevsel bozuklukları, vasküler ve endokrin hastalıklar
KY nedeni olabilirler. Hangi nedenle meydana gelirse gelsin mevcut KY kardiyak ve
ekstra kardiyak hemostaz mekanizmaları ile düzeltilmeye çalışılır. Kardiyak adaptasyon
mekanizmaları SV atım hacmini normal sınırlar içinde tutmaya yöneliktir. Miyokart
akut önyük ve ardyük artışına Frank-Starling mekanizması ile kontraktilitesini artırarak
yanıt verir (10). Kronik basınç yüklenmesi önce hipertrofiye neden olur ve daha sonra
dilatasyon eklendiğinde dengelenme başlar. Kronik hacim yüklenmesinde ise ventrikül
dilatasyonu meydana gelir ve ilerleyen dönemde basınç yükü eklenerek ventrikül
hipertrofiye uğrar. Başlangıçta ventrikül performansını artıran bu patofizyolojik süreç
zamanla kardiyak performansta azalma ve KY belirtilerinin ortaya çıkmasına neden
olur. Miyokart performansı ve EF’deki ilerleyici azalma ile sistol ve diyastol sonu
hacimde artış meydana gelir. Ventrikül hacimlerindeki artış ise ventrikülün koniden
küresel
bir
geometriye
gidişine
neden
olur
ve
bu
ventriküler
yeniden
şekillenme(remodeling) olarak isimlendirilir. Ventrikül dilatasyonu ile birlikte yeniden
şekillenme papiller kasların pozisyonunda değişiklik, atriyoventriküler halkada
genişleme ve kapak yetersizliklerinde artışa neden olarak kötü prognoz ve kardiyak
performansta ileri derecede azalmaya neden olur (11). Akut miyokart enfarktüsü sonrası
yeniden şekillenme enfarkt alanından başlar. Günler ve aylar içinde enfarkt bölgesinde
başlayan incelme ve dilatasyon zamanla tüm ventrikülde gözlenir. Hipertansif
7
hastalarda yeniden şekillenme ise, korunmuş SV işlev ve SV kavitesi ile beraber
kalınlaşmış ventrikül duvarları (konsantrik SV hipertrofisi) ile karşımıza çıkmaktadır
(12). Kalp dışı adaptasyon mekanizmaları intravasküler hacim ve vasküler direnci
değiştirir ve sempato-adrenal sistem, renin-anjiyotensin-aldosteron sistemi (RAAS),
natriüretik peptitler, arginin-vasopresin, prostaglandinler, nitrik oksit ve sitokinler gibi
birçok farklı mekanizma ile etkili olurlar (13,14) .
2.1.6. Kalp Yetersizliği Sınıflandırması
Kalp yetersizliğinin prognozu hakkında bilgi veren ve fonksiyonel kapasiteyi
değerlendirmede kullanılan NYHA sınıflandırması hastanın öyküsüne göre belirlenen
bir sınıflandırmadır. Buna göre hastalar semptom oluşana kadar yapabildikleri efor
düzeyine göre grup I'den grup IV'e kadar olan sınıflara ayrılır. NYHA sınıflarına uygun
özgül aktivite çizelgesi yapılabilmektedir (15) (Tablo 1).
Tablo 1. New York Kalp Birliği fonksiyonel sınıflaması ve özgül aktivite skalası
Kalp hastalığı olup fiziksel aktivite kısıtlılığı
olmayan hastalardır. Sıradan bir fiziksel
Sınıf
aktiviteyle nefes darlığı ya da yorgunluk
1
oluşmamaktadır.
Kalp hastalığı olup fiziksel aktivite açısından
hafifbir kısıtlılığı olan hastalardır. Dinlenme
Sınıf
sırasında asemptomatiktirler. Ancak sıradan
2
bir fiziksel aktivite nefes darlığı ya da
yorgunluk oluşturmaktadır.
Kalp hastalığı olup fiziksel aktivite açısından
belirgin
derecede
kısıtlanmış
olan
hastalardır.
Dinlenme
sırasında
Sınıf
asemptomatiktirler. Ancak sıradan bir
3
fiziksel aktiviteden daha az aktivite bile
nefes
darlığı
ya
da
yorgunluk
oluşturmaktadır.
Kalp hastalığı olup herhangi bir fiziksel
aktiviteyi
rahatsızlık
hissetmeden
Sınıf
sürdüremeyen hastalardır. Kalp yetersizliği
4
semptomları dinlenme sırasında da vardır
METS: Metabolik eşdeğeri
Hastalar ≤7 metabolik eşdeğeri (METS)
enerji gerektiren aktiviteleri rahat
yaparlar.
Basketbol, kayak, hentbol, 5 mil/saat
yürüme gibi.
Hastalar ≤5 METS enerji gerektiren
aktiviteleri rahat yaparlar.
Dans, bahçe işi, cinsel aktivite, 4
mil/saat yürüme Hastalar ≥7 METS
enerji gerektiren aktiviteleri yapamazlar
Hastalar ≤2 METS enerji gerektiren
aktiviteleri rahat yaparlar Durmaksızın
duş alma ve giyinebilme, basit ev işleri,
golf oynama ve 2.5 mil/saat yürüme
Hastalar ≥5 METS enerji gerektiren
aktiviteleri yapamazlar.
Hastalar ≥2 METS enerji gerektiren
aktiviteleri kesin yapamaz Hastalar sınıf
III kalp yetersizliğinde belirtilen hiçbir
aktiviteyi gerçekleştiremez.
8
Amerikan Kalp Birliği (AHA/ACC) NYHA sınıflandırmasını da içine alacak
şekilde yeni bir sınıflandırma tanımlamıştır. Bu yeni sınıflandırma büyük ölçüde
hastaların klinik durumuna dayalıdır ve hekimlerin tedavilerini özgül hasta alt
gruplarına odaklanmış biçimde yönlendirmesine izin vermektedir (Tablo 2). Hastalar
genelde bu sınıflandırmada ileriye doğru gidiş gösteriyor gibi olsalar da bazen D’den
C’ye gerileme görülebilir (16).
Tablo 2. ACC/AHA kalp yetersizliği sınıflandırma sistemi Evre Tanım Örnek
EVRE TANIM
A
Kalp yapılarında saptanan bir anormallik
olmamasına rağmen kalp yetersizliği
gelişimi için yüksek riskli olan hastalar
B
Kalp yetersizliği gelişimi için yüksek
risk taşıyıp yapısal anormallik gelişen
ancak kalp yetersizliği semptom ve
bulguları gelişmeyen hastalar
C
Altta yatan yapısal kalp hastalığı ile
beraber geçmişte veya halen kalp
yetersizliği semptomları olan hastalar
D
İleri yapısal kalp hastalığı olan ve
maksimal ilaç tedavisine rağmen
dinlenme sırasında bile kalp yetersizliği
semptomları olan hastalar
ÖRNEK
Sistemik hipertansiyon, kardiyotoksik
ajan kullanımı, koroner arter hastalığı,
alkol kullanımı
Asemptomatik kapak hastalığı, kardiyak
hipertrofi-fibrozis, kardiyak dilatasyon,
hipokontraktilite ve eski miyokart
enfarktüsü
Nefes darlığı veya egzersize intoleransı
olan hastalar, asemptomatik olup geçmiş
semptomları için tedavi alan hastalar
Sık hastaneye yatan veya güvenli biçimde
taburcu
edilemeyen
hastalar,
transplantasyon adayları, yardımcı kalp
cihazları olanlar
KY’ye bağlı gelişen semptom ve fizik muayene bulguları akciğer ödemine,
sistemik venöz konjesyona ve düşük kardiyak debiye bağlı olarak ortaya çıkar. Buna
rağmen SV sistolik işlev bozukluğu (EF<% 40) olan hastaların % 20’sinde klinik KY
semptom ve bulgularının olmadığı bildirilmiştir. Farmakolojik tedavinin yararlarına
rağmen KY hastalarının yaklaşık % 20’sinde ise orta-ileri derecede semptomlar devam
etmekte ve bu hastalarda yıllık mortalite % 50’ye kadar çıkmaktadır (16).
2.1.7. Kalp Yetersizliği Tanı Yöntemleri
Kalp yetersizliği tanısının yanında altta yatan kardiyak hastalık, hastalığın
ciddiyeti, etiyolojisi, yatkınlaştıran ve şiddetlendiren etmenler, tedaviyi etkileyebilecek
eşlik eden diğer hastalıklar ve hastalığın prognozunun da değerlendirilmesine
gereksinim vardır. KY’yi maskeleyecek diğer hastalıkların dışlanması önemlidir (Tablo
3).
9
Tablo 3. Kalp yetersizliğine benzer belirti veren hastalıklar
Obezite
Pulmoner
Hepatik hastalıklar
İlaçla tetiklenen sıvı birikimi (NSAİ)
Hipoalbuminemi
Depresyon ve anksiyete
Tiroit hastalıkları
Ciddi kansızlık
Renal hastalıklar
Alt ekstremite venöz yetersizliği
Akciğer hastalıkları
İlaçla tetiklenen ayak bileği ödemi
NSAİ: Nonsteroit antienflamatuvar ilaç
2.1.7.1. Öykü ve Fizik Muayene
Kalp yetersizliği, klinik bir tanıdır, dikkatli bir öykü ve fizik muayene ile konur,
yardımcı laboratuvar yöntemleri ile de desteklenir. Hastanın öyküsünden faydalanarak
yapılan NYHA sınıflandırması ile saptanan fonksiyonel kapasite ile hastalığın prognozu
hakkında bilgi edinilebilir. KY’de görülen belirti ve bulgular Tablo 4’de gösterilmiştir.
Nefes darlığı, ayak bileği ödemi ve yorgunluk KY’nin önemli belirtileridir. Egzersizle
oluşan nefes darlığı, KY hastalarında en sık görülen belirtilerinden biridir (17).
Paroksismal gece gelen nefes darlığı ise KY için daha özgün bir belirtidir. SV diyastol
sonu basınç artışıyla ortaya çıkar (17).
Ortopne, hastanın yatışından birkaç dakika sonra nefes darlığı ve sıkıntı nedeni
ile oturur duruma geçmesidir. Ortopne sol ventrikül diyastol sonu basıncı artışıyla
pulmoner konjesyonun gelişmesine bağlıdır (17). KY olan hastalarda görülen
öksürüğün nedeni pulmoner konjesyondur. Eforla gelişen kuru öksürük, nefes darlığının
e ş değeri olarak kabul edilir (17). Bitkinlik, yorgunluk ve iştahsızlık gibi sık görülen
semptomlar
kronik
kaynaklanabilmektedir.
KY’ye
özgül
değildir
ve
kalp
dışı
nedenlerden
de
Akciğerdeki konjesyonun başlıca fizik muayene bulgusu
pulmoner rallerdir. Periferik ödem, artmış venöz basınç ve hepatomegali sistemik venöz
konjesyonun karakteristik bulgularıdır. Konjestif semptomlar iyi tedavi edilmiş
hastalarda genelde bulunmamaktadır. Bununla beraber periferik ödem ve hepatomegali,
jugüler venöz basınç yüksekliği olmadığında, düşük tanısal değer taşırlar.
Taşikardi de KY için özgül değildir. İleri derecede KY olan ve özellikle beta
bloker ile tedavi edilen hastalarda bulunmayabilir. Üçüncü kalp sesinin duyulması ileri
derecede KY varlığını düşündürmelidir (18). Kardiyak muayenede duyulan üfürümlerin
10
kaynağı ve tanıdaki yeri araştırılmalıdır. Fizik muayene bulguları tanıda yardımcı
olmakla beraber genellikle duyarlılığı düşüktür ve yetersizlik bulgularının olmayışı ile
tanı dışlanamaz (18). Bu nedenle genellikle KY olduğu düşünülen hastalarda kesin
tanıyı koymak için ek tetkikler önerilmektedir.
Tablo 4. Kalp yetersizliğinde belirti ve bulgular
Nefes darlığı
Eforla oluşan nefes darlığı
Ortopne
Paroksismal gece gelen nefes darlığı
Ayak bileği ödemi
Yorgunluk, halsizlik
Öksürük
İştahsızlık
Çarpıntı
Nörolojik yakınmalar (baş dönmesi,
uykusuzluk, senkop ve konfüzyon
Akciğer dinleme bulguları
raller)
Periferik ödem
Boyun ven dolgunluğu
Hepatomegali
Hepatojügüler reflü
Taşikardi S3 galo
Kardiyak üfürümler
Kalp büyümesi
Santral venöz basınçta artma
Pulsus alternans
(krepitan
2.1.7.2. Elektrokardiyografi
Kalp
yetersizliği
olan
hastalarda
elektrokardiyogram
(EKG)
rutin
değerlendirmenin bir parçasıdır. Normal elektrokardiyogram SV sistolik işlev
bozukluğunu dışlamada % 90 tanısal değer taşımaktadır (19). Hastaların pek çoğunda
anormal elektrokardiyografik bulgular izlenir. Bunlar geçirilmiş miyokart enfarktüsüne
ait patolojik Q dalgaları, dal blokları, atriyal fibrilasyon, ventriküler aritmiler, SV
hipertrofisi bulguları, özgül olmayan ST segment ve T dalga değişiklikleridir. Dal
blokları ve interventriküler iletim gecikmeleri KY hastalarında sık görülür ve iskemik
olmayan kardiyomiyopatilerde QRS süresinin, prognozun bir göstergesi olduğu
bildirilmiştir (20). İskemik kalp hastalığı olduğu bilinen hastalarda anteriyor Q dalgası
ve sol dal bloku azalmış EF’nin iyi bir göstergesidir (21). Sol atriyal yüklenme veya SV
hipertrofisi bulguları sistolik olduğu kadar diyastolik işlev bozukluğu ile de ilişkilidir
ancak, düşük tanısal değere sahiptir. Elektrokardiyogramda atriyal fibrilasyon, flatter ve
bazen ventriküler aritmi saptanması KY tedavisinin yönlendirilmesinde büyük öneme
sahiptir. KY belirti ve bulgularında artış olduğunda yeni elektrokardiyografi çekilmesi
tanısal açıdan yardım sağlamakla beraber klinik durum değişikliği olmayan hastalarda
elektrokardiyografinin tekrarına gereksinim yoktur (3).
11
2.1.7.3. Telekardiyografi
Kalp yetersizliği tanısı için ilk incelenmesi gereken tanısal yöntemdir ancak
klinik bulgular ve elektrokardiyografik anormalliklerle birleştirildiğinde tanısal değer
taşır (22 ). Sırasıyla kalp boyutları, sınırları, akciğer dokusu, pulmoner damar yapıları
ve anormal yoğunluklar değerlendirilmelidir. KY’nin en sık görülen bulgusu kalp
büyümesidir (23).
Pulmoner konjesyon ise interlobar fissürlerde sıvı birikimi, kanın yeniden
dağılımı, Kerley B çizgileri, yalancı tümör görüntüsü ve çoğunlukla iki taraflı ancak tek
taraflı olduğunda genellikle sağ tarafta bulunan plevra sıvısı görülebilir. Kronik KY
olan hastalarda, kalp büyümesi telekardiyografide kardiyotorasik oranın 0,5’ten büyük
olması ile ifade edilir. İntertisiyel ve alveolar ödem ciddi SV işlev bozukluğunun önemli
ve güvenilir bir işaretidir.
2.1.7.4. Laboratuvar Testleri
Kalp yetersizliği belirti ve bulguları hafif veya orta derecede ise rutin laboratuar
testleri genellikle normaldir. Ciddi KY olan hastalarda serum elektrolit düzeyleri
yakından izlenmelidir. Prerenal azotemi düşük kardiyak debiyi ve böbrek kan
akımındaki azalmayı gösterirken, artmış kreatinin düzeyleri birincil veya kalp
yetersizliğine ikincil olarak gelişen böbrek işlev bozukluğunu gösteriyor olabilir.
Hastalığın ilerlemesiyle beraber genellikle kansızlığın ortaya çıktığı bilinmektedir.
Karaciğer konjesyonuna bağlı karaciğer fonksiyon testlerinde artış görülebilir. Ayrıca
ciddi KY olan hastalarda miyokardiyal doku yıkımını gösteren serum troponin T
düzeylerinde de yükselme olduğu bildirilmiştir (3).Rutin bakılan biyokimya testleri,
kalp yetersizliğinin etiyolojisi hakkında bazı bilgiler verebilir. Koroner arter hastalığının
değerlendirilmesi için lipit profili, homosistein, ürik asit ve kan şekeri düzeyleri
incelenmelidir.
Özellikle
atriyal
fibrilasyonla
sık
birlikteliği
olduğu
bilinen
hipertiroidide tiroit fonksiyon testlerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca son
zamanlarda, KY ayırıcı tanısında sıklıkla kullanılmaya başlanan ve yarı ömrü kısa olan
B tipi natriüretik peptit (BNP), diyastol sonu basınç ve hacim artışına yanıt olarak
ventriküllerden salgılanır ve hastanın klinik durumu hakkında önemli bilgiler verir (3).
KY belirtileri ortaya çıkmadan, hastalığın gelişim sürecinde iken BNP düzeyinin
yükselmeye başlaması bu peptidin tanısal açıdan duyarlılığını arttırır. Konjesif KY’nin
12
tanısında, yönetiminde, tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde, mortalite ve morbiditeyi
öngörmede önemli bir yere sahiptir (24). KY’de aşırı kullanılan diüretik, ACE
inhibitörleri ve bazen potasyum tutucu diüretikler böbrek fonksiyon bozukluğuna neden
olabilmektedir. Hiponatremi ve böbrek fonksiyon bozukluğu KY’de kötü prognoz
değişkenleri olarak bilinmektedir (3). İdrar analizi, proteinüri ve glikozürinin
saptanmasında yararlıdır ve klinisyeni altta yatan diyabet ve renal sorunların varlığı
açısından uyarıcı olmaktadır. Karaciğer enzimlerinde yükselme artmış hepatik
konjesyonla ilişkili olabilir. Tirotoksikoz nedeniyle olan KY sıklıkla yüksek ventrikül
yanıtlı atriyal fibrilasyonla ilişkilidir.
2.1.7.5. Ekokardiyografi
Kardiyak değerlendirmede en yararlı girişimsel olmayan tetkiktir. Kardiyak
anatomi
ve
işlevi
hakkında
bilgi
verir.
KY
ile
başvuran
hastaların
ilk
değerlendirilmesinde SVEF, SV boyutları, duvar kalınlıkları ve kapak yapılarını
değerlendirmek amacıyla iki boyutlu ve Doppler ekokardiyografi yapılmalıdır (25).
Ekokardiyografi yokluğunda ise radyonüklit ventrikülografi ile EF ve hacim durumu
değerlendirilebilir (25). Ekokardiyografi, maliyetinin düşük, hızlı değerlendirilebilir
olması ve radyasyon içermemesi nedeniyle yaygın olarak kullanılmaktadır.
İki boyutlu ekokardiyografi ile genel anlamdakalbin anatomik ve işlevsel
durumu hakkında bilgi edinilir. Hastaların modifiye Simpson yöntemi ile her iki
ventrikül EF’si ölçülmektedir.
İstirahat SVEF değeri % 40-45’in üzerinde olanlar korunmuş SV sistolik işlevi
olarak kabul edilir (3). Ekokardiyografi ile atriyum ve ventrikül boyutları, işlevleri ve
bölgesel duvar hareket bozuklukları değerlendirilebilir. Ayrıca perikardiyal sıvı varlığı
ve konstriktif perikarditte bulunan kalınlaşma ve kalsifikasyonlar da saptanabilir.
İnfiltratif veya restriktif kardiyomiyopatide görülen miyokarda ait tipik özellikler
görülebilir. Buna ek olarak ekokardiyografide bulunan Doppler özelliği sayesinde kaçak
akımlar izlenebilir, kalp boşlukları arasındaki basınç farkları ve geçen hacim miktarları
hesaplanabilir. Önemli bir başka nokta ise kalbin diyastolik işlevinin ekokardiyografi ile
saptanabiliyor olmasıdır.
13
2.1.7.6. Radyonükleer Anjiyografi (Myokard Perfüzyon Sintigrafisi)
Sol ve sağ ventrikül hacimlerini ve sistolik işlevlerini değerlendirmede
kullanılan bir yöntemdir. İşlem sırasında radyoaktif izotop ile işaretli alyuvarlar
kullanılır. Radyonüklit ventrikülografi ejeksiyon fraksiyonunun daha doğru ve güvenilir
olarak ölçülebilmesini sağlar. Ancak ölçüm yönteminin pahalı olması, işlem sırasında
radyasyona maruz kalınması ve sol ventrikül duvar kalınlıklarını kısıtlı olarak
değerlendirebiliyor olması bu yöntemin dezavantajlarıdır. Yöntem, 99mTc-perteknetat
ile işaretlenmiş homolog alyuvarların kalp boşlukları ve büyük damarlardaki
dağılımının görüntülenmesi ile gerçekleştirilir. Görüntü alınırken EKG yardımı ile bir
kalp atımı zamanı R-R dalgası arasında 16-32 adet eş zamanlı görüntü olmak üzere 5-15
dakika boyunca kayıt alınır. Bu şekilde sistol ve diyastol sonu görüntüleri elde edilir.
Ventrikül ve atriyumlar morfolojik olarak değerlendirilirken, ventrikül hacimleri
hesaplanarak ejeksiyon fraksiyonu, ventrikül dolum hızı, ejeksiyon hızı gibi sistolik ve
diyastolik işlev değişkenleri nicel olarak hesaplanabilir.
Ventriküler işlevin değerlendirilmesi gereken tüm hastalıklar radyonüklit
ventrikülografinin endikasyonları içindedir. Ayrıca diyastolik işlev bozukluğu bu
yöntemle daha erken dönemde tanımlanabilir.
2.1.7.7. Egzersiz Testi
Kalp yetersizliği tanısı için egzersiz testinin sınırlı bir değeri vardır. Ancak
normal maksimal egzersiz testi ile KY tanısı dışlanabilmektedir. Egzersiz testinin KY
olan hastalarda ana uygulama alanı fonksiyonel kapasite tayini, tedaviye yanıtın
değerlendirilmesi ve prognoz açısından sınıflandırma yapılabilmesidir (3). Egzersiz testi
ile fonksiyonel kapasite tayini kardiyak olay gelişimi için de güvenli bir belirleyici
olarak kabul edilmektedir. Fonksiyonel kapasite metabolik eşdeğer (METS) değeri ile
ifade edilmekte olup, 40 yaşındaki 70 kg ağırlığında bir insanın istirahat halindeki
oksijen tüketimi 3,5 ml/kg/dk veya 1 MET olarak kabul edilmektedir (35 ). Buna göre
>10 METS çokiyi, 7-10 METS iyi, 4-7 METS orta, <4 METS ise düşük fonksiyonel
kapasiteyi göstermektedir (26).
2.1.7.8. Holter Elektrokardiyografi
Senkronize kalp atımının değerlendirilmesi için gereklidir. Kalp yetersizliği
tanısında değeri yoktur, ancak KY belirtileri artış gösteren hastalarda atriyal ve
14
ventriküler aritmilerin süresi, sıklığı ve biçimini göstermede kullanışlı olabilmektedir
(3).
2.1.7.9. Girişimsel Tanı Yöntemleri
Kalp yetersizliği tanısını koymak için girişimsel incelemelere gereksinim yoktur.
Ancak KY’nin etiyolojisini belirlemek amacıyla girişimsel işlemler kullanılabilmektedir
(3).
2.1.7.9.1. Koroner Anjiyografi
Kronik kalp yetersizliği olan hastalarda iskemik nedenle olduğu düşünülen akut
dekompanzasyon ve kardiyojenik şok gibi klinik durumlarda koroner anjiyografi
uygulanmalıdır (3). Ayrıca koroner anjiyografi idiyopatik dilate kardiyomiyopati
düşünülen hastalarda koroner arter hastalığının dışlanmasında da yararlıdır.
2.1.7.9.2. Hemodinamik İşlem
Akut dekompanse kalp yetersizliği olan ve uygun tedaviye yanıt alınmayan
hastalarda, hacim fazlalığına neden olan dinamik mitral yetersizliğinde ve tedaviye
dirençli KY ile kronik akciğer hastalığının ayırıcı tanısının yapılmasında hemodinamik
izlem (Swanz-Ganz katateri) faydalı bir incelemedir (3). Rutin sağ kalp kateterizasyonu
KY tedavisinin düzenlenmesi açısından önerilmemektedir.
2.1.7.9.3. Endomiyokardiyal Biyopsi
Nedeni belirlenemeyen kalp yetersizliği olan hastalarda kullanılabilir. Biyopsi
ayrıca restriktif kardiyomiyopati ve konstriktif perikardit arasında ayırım yapılmasında
yardımcıdır (3).
ACC/AHA kılavuzunda KY olan hastalarda özgül ve tedaviyi etkileyebilecek bir
nedenden kuşkulanıldığında endomiyokardiyal biyopsi uygulanması önerilmekte ancak
KY’de rutin endomiyokardiyal biyopsi önerilmemektedir (3).
2.1.8. Kalp Yetersizliğinde Tedavi
Tedavinin amaçları Kalp yetersizliği tedavisinin kısa dönemdeki amaçları,
semptomları kontrol altına alıp, hayat kalitesini arttırmaktır. Uzun dönemde ise kalp
15
yetersizliği
sendromunun
karakteristik
özelliği
olan
progresif
sol
ventrikül
disfonksiyonunu yavaşlatarak, durdurarak veya geriye döndürerek yaşam süresini
arttırmak amaçlanır.
Semptomatik tedavi:
Kalp yetersizliği hastalarında, kısa dönem semptomları kontrol altına almak için
verilen tedavinin amaçları dolaşımsal konjesyonu azaltmak ve doku perfüzyonunu
arttırmaktır. Hastaların tedaviye yanıtını değerlendirmek için hastanın yakınmalarındaki
ve konjesyon bulgularındaki azalma değerlendirilmelidir.
Farmakolojik tedavi: Kalp yetersizliğinin semptomatik tedavisinde kullanılan
farmakolojik ajanlar diüretikler, vazodilatörler ve digoksindir.
a. Diüretikler: Diüretikler dolaşımsal konjesyonu ve eşlik eden pulmoner ve
periferik ödemi azaltır. Atriyal ve ventriküler diyastolik basınçta meydana getirilen
azalma, ventriküler duvar üzerindeki diyastolik stresi azaltarak ve subendokardiyal
perfüzyonu arttırarak ventriküler disfonksiyon progresyonunu yavaşlatabilir (12).
Ancak konjesyonun ilerlediği veya azalmış renal fonksiyonların tiazidlerin etkisini
azalttığı durumlarda furosemid gibi bir loop diüretiğin günlük kullanımı gerekir. Bu
tedavi şemasını alan hastalarda serum potasyum düzeyleri dikkatle izlenmeli, gerekirse
potasyum replasmanı yapılmalıdır. Fazla diürez hastaya yetersiz diürez kadar zararlı
olabilir.
b. Vazodilatörler: Hem arteryel hem de venöz düz kasları gevşeten ajanlar sol
ventrikül ejeksiyonuna direnci azaltırlar ve venöz kapasitansı arttırırlar. Dilate olmuş sol
ventrikülü olan yetersizlik hastalarında bu hemodinamik etki artmış atım volümüne,
azalmış ventriküler doluş basınçlarına ve efor kapasitesinde artışa neden olur. Özellikle
akut kalp yetersizliğinde etkili intravenöz nitroprussid infüzyonu ve daha az etkili
olmakla birlikte nitrogliserin infüzyonu tedavisi gibi kronik kalp yetersizliğinde de
günde üç-dört kez izosorbid dinitrat-hidralazin tedavisi veya anjiyotensin dönüştürücü
enzim (ACE) inhibitörü verilmesi ile bu etkiler gözlenir (13).
c. Digoksin: Kronik kalp yetersizliğinin uzun dönem tedavisinde digoksin; ACE
inhibitörleri, beta-bloker ajanlar ve loop diüretikleri ile birlikte kullanılır. Yarar en fazla
NYHA sınıf III ve IV olan hastalarda görülür. Bu durumlarda digital tedavisine
dolaşımın yanıtı, venöz basınçlarda ve ventrikül doluş basınçlarında azalma ve kardiyak
16
debide artma ile karakterizedir. Tüm bu gözlemler digitalin kalp yetersizliği hastalarının
tedavisinde pozitif inotropik etkisinin yanında nörohumoral yanıtı da baskılayarak etkili
olduğunu düşündürmektedir. Normal kalpte kontraktilite arttığı için miyokard oksijen
tüketimi artarken, kalp yetersizliğinde digoksin tedavisi ile kalp boyutlarının küçülmesi,
ventrikül duvar geriliminin azalması ve kalp hızının düşmesi neticesinde oksijen
tüketimi azalır (15). Digoksin sempatik sinir sistemi aktivitesini azaltarak ve
parasempatik sinir aktivitesini arttırarak supraventriküler taşikardide ventriküler yanıtı
yavaşlatır. Supraventriküler taşikardisi olan hastalar içinde digoksinden en fazla yarar
görecek grup, akut veya kronik atriyal fibrilasyonu olan semptomatik ventriküler
sistolik disfonksiyonu olan hastalardır. Bu hastalarda yüksek ventriküler hız varlığında
kalbin diyastol süresi kısalır. Sistolik disfonksiyon nedeniyle diyastol sonu basıncı
artmış sol ventrikülü olan kalp yetersizliği hastalarında diyastol süresinin kısalması,
pulmoner kenar (wedge) basıncını daha da yükselterek pulmoner konjesyon semptom
ve bulgularında artışa neden olur. Bu hastalarda digoksin ile hız kontrolü pulmoner
konjesyon semptomlarının azalmasını sağlar.
d. ACE inhibitörleri: ACE inhibitörleri anjiyotensin I’in anjiyotensin II’ye
dönüşümünden sorumlu olan enzimi inhibe ederek etki gösterir. Daha önce de
belirtildiği gibi kalp yetersizliği hastalarında kardiyak debinin azalması ile sempatik
sinir sistemi ve renin-anjiyotensin sistemi aktive olur. Bu aktivasyon sonucunda
sistemik vasküler direnç ve afterload uygunsuz olarak artar, kardiyak performans daha
da bozulur ve kısır bir döngü başlar. Sempatik sistemin ve renin-anjiyotensin sisteminin
uyarılması ile proksimal ve distal tübüllerden su ve sodyum absorbsiyonu artar,
vazokonstrüktör etki ile arteryel ve venöz tonda artış görülür, sonuçta preload ve
afterload artar (16). ACE inhibitörleri kullanımı ile su ve sodyum reabsorbsiyonu azalır;
potent vazokonstrüktör ajan olan anjiyotensin II’nin inhibisyonu ile arteryel ve venöz
vazodilatasyon oluşur, sistemik vasküler direnç azalır. Pek çok deneysel ve klinik
çalışmada ACE inhibitörlerinin sol ventrikül disfonksiyonunun progresyonu üzerine
yararlı etkileri olduğu gösterilmiştir. Düşük kan basıncı durumlarında (sistolik kan
basıncı 80 mmHg’nın altında), 3 mg/dL’nin üzerinde kreatinin veya 5.5 mmol/L’nin
üzerinde serum potasyum değerlerinde ve bilateral renal arter stenozu varlığında
dikkatle kullanılmalıdır.
17
e. Beta-blokerler: Kalp yetersizliğinin tanınmaya başlandığı 100 yıl öncesinden
başlayarak şiddetli kalp yetersizliğinde taşikardi, kütanöz vazokonstrüksiyon, diaforez
ve azalmış idrar miktarı izlenmiş, tüm bu bulguların kalp yetersizliğinde artmış olan
adrenerjik aktiviteden kaynaklandığı düşünülmüştür. Kalbin kronik olarak artmış
adrenerjik sistem ile uyarılması hipertrofiye, iskemiye ve kardiyomiyositler üzerinde
büyüme ve oksidatif stres artışına yol açarak programlı hücre ölümüne (apopitoz) neden
olmaktadır. Ayrıca, artmış sempatik tonus, yol açtığı hipokalemiye eğilimin de yardımı
ile kardiyomiyositlerin otomatisite özelliklerini arttırmakta, aritmi gelişmesini
kolaylaştırmaktadır (17). Tüm bu zararlı etkiler alfa- 1, beta-1 ve beta-2 reseptörleri
aracılığıyla oluşturulmaktadır. Beta-bloker tedaviye herhangi bir kontrendikasyon yoksa
sol ventrikül disfonksiyonuna bağlı stabil kalp yetersizliği bulguları gösteren tüm
hastalara, hastalık progresyonunun engellenmesi için beta-bloker başlanmalıdır. Eğer
klinik dekompanzasyon, hipoperfüzyon bulguları ile karakterize ise veya pozitif
inotropik destek gerekiyorsa beta-bloker tedavi aşamalı olarak kesilmeli, klinik
düzeldikten sonra aşamalı olarak tedaviye tekrar başlanmalıdır.
c.
Aldosteron
antagonistleri:
Önceden aldosteronun kalp
yetersizliği
patofizyolojisindeki öneminin yalnızca sodyum retansiyonunu ve potasyum kaybını
arttırması olduğu, kalp yetersizliği tedavisinde verilen optimal dozdaki ACE inhibitörü
tedavisinin aldosteron üretimini yeterince baskılayacağı düşünülmekte idi. Günümüzde,
uzun süreli ACE inhibitörü tedavisi altında hem anjiyotensin II hem de aldosteron
moleküllerinin kaçış fenomeni gösterdikleri bildirilmiştir (18). Anjiyotensin II ve
aldosteron konsantrasyonlarının sürekli yüksek seyretmesi endotel disfonksiyonu ve
oksidatif stres artımı yolu ile anormal vazomotor reaktiviteyi ve baroreseptör
disfonksiyonunu arttırır. Ayrıca, aldosteronun organ fibrozisini arttırıcı etkisi de
bildirilmiştir (19). Spironolakton tedavisi kalp yetersizliği tedavisinin bir parçası olarak
kabul edilmiş, 2001 yılı ACC kılavuzunda diüretik, digoksin, ACE inhibitörü ve betabloker tedavisi altında halen semptomatik ağır kalp yetersizliği olan hastalara
spironolakton başlanması önerilmiştir.
d. Anjiyotensin reseptör antagonistleri: Anjiyotensin reseptör antagonistleri,
anjiyotensin II etkilerini anjiyotensin I reseptör seviyesinde bloke eder. Anjiyotensin II
üretiminde ACE dışında başka yolların da bulunması ve kronik ACE inhibitörü tedavisi
altında gözlenen kaçış fenomeninden dolayı, bu ajanların renin-anjiyotensin sistemi
18
üzerine daha spesifik etkileri olduğu düşünülebilir. Ancak bu ajanlar ile ACE
inhibitörleri tedavisi sırasında gözlenen ve tedaviye katkısı olduğu düşünülen kinin
düzeyinde yükselme beklenmez. Anjiyotensin reseptör blokeri (ARB) grubu ilaçlarla
yapılmış klinik çalışmalardan elde edilen deneyim ACE inhibitörlerine kıyasla sınırlıdır,
ancak bugüne kadar kalp yetersizliği hastaları üzerinde yapılan çalışmalarda ARB’lerin
etkinliğinin ACE inhibitörleri ile benzer olduğu, fakat üstün olmadığı saptanmıştır (22).
2.1.8.1. Kalp Yetersizliğinde İlaç Dışı Tedavi
Son yıllarda kalp yetersizliği tedavisindeki ilaçla tedavi ve girişimsel
yaklaşımlarda kaydedilen önemli gelişmelere karşın ilaç dışı yaklaşım ilkeleri halen
önemini korumaktadır.
Bu yaklaşım ilkelerinin başlıcaları hasta ve ailenin eğitimi, kilo izlemi, ideal
kilonun sağlanması/korunması, diyet ve egzersizdir. Bu ilaç dışı yaklaşımlar bazen
hasta uyumunun düşük olacağı düşüncesiyle gözardı edilebilmektedir ancak,
unutulmaması gereken bir nokta, bu yaklaşımlara uyumu düşük olan hastaların ilaç
tedavisine de uyumlarının düşük olacağıdır.
Kalp yetersizliğinin tedavisinde ilaç dışı yaklaşımlar:

İçiliyorsa sigaranın bırakılması

Fazla kiloların verilmesi

Hipertansiyon, hiperlipidemi ve diyabetin kontrolü

Alkolün bırakılması

Günlük tuz alımının 3 gramı geçmemesi

Yapabileceği kadar fiziksel etkinliğe izin verilerek fiziksel kondüsyonun
korunması ve düzeltilmesi

Enfeksiyonlara karşı aşılanmak

İleri kalp yetersizliği olan hastalarda günlük sıvı alımı 1,5-2 litre/gün ile
sınırlandırılması

Nonsteroit antienflamatuvar ilaçlar, sınıf I antiaritmikler, kalsiyum kanal
blokerleri (verapamil, diltiazem, kısa etki süreli dihidropridinler), trisiklik
antidepresanlar,
Kortikosteroitler ve lityum benzeri ilaçlardan kaçınılması son evre (stage D)
kalp yetersizliğinin altın standart tedavisi kalp transplantasyonudur.
19
Mükemmel sağ kalım ve uzun dönem sonuçlarına rağmen donör organ
sayısındaki kıtlık, uygulamaları sınırlı kılmaktadır. Bekleme listelerinde görülen yüksek
mortalite (%30) mekanik destek sistemlerine olan ihtiyacın en önemli nedeni
olmaktadır. Bu cihazlar bir kateterin ucundaki bir pompadan total yapay kalbe kadar
değişen spektrumda geliştirilmişlerdir. Bu sistemlerin tarihi gelişim sürecine
bakıldığında; başlangıçta kalp cerrahisinin ilk yıllarında, post-kardiyotomi kardiyojenik
şok tedavisinde kullanılırlardı.
Sonraları transplantasyona (Tx) kadar hastayı yaşatabilmek ve kalp yetersizliğini
iyileştirmek içinde (bridge to recovery) kullanılarak zaman içinde daha değişik ve çok
yönlü endikasyonlarla uygulanır hale gelmiştir.2006 yılında başlatılan INTERMACS
(Interagency Registry for Mechanically Assisted Circulatory Support) çalışmasıyla da
ventrikül destek sistemlerinden fayda görecek hasta gruplarının belirlenmesi
netleşmiştir. Böylece gerek her türlü tedaviye cevap vermeyen kardiyojenik şok
durumlarında, Tx'a uygun olan ancak şoka girmekte olan hastalarda gerekse Tx'a uygun
olmayan son dönem kalp yetersizliklerinin tedavisinde, ventriküler destek sistemleri
(VDS) kullanımı giderek klasik konvansiyonel bir tedavi metodu haline gelmektedir.
Ventriküler destek sistemleriyle en fazla deneyimin olduğu bridge to Tx uygulamasıdır.
Bu amaçla geliştirilen 20’ye yakın cihaz ve sistemle başarılı sonuçların elde
edilmesinde önemli kriter olmaya devam etmektedir. Ventricular assist device”
tanımlamasının dilimize çevrildiğinde ventriküler yardımcı, destek veya cihazlar gibi
karşılıkları olabilmektedir, genelde sadece dolaşıma kan pompalayan pompa kısmını
ifade eden bu tanımlar yetersiz kalmaktadır. Bunları ifade ederken pompaya özgü tüm
unsurları (pompa, kanüller, greftler, elektrik-hava- hatları, konsol, pil, şarjmakinası vb)
içine alan tam bir sistemi tanımlamanın daha uygun olacağı kanaatiyle bu bölümde
"ventriküler destek sistemi (VDS)" tanımlaması kullanılmaktadır.
2.2. Akut Kalp Yetersizliğinde Kullanılan Sistemler
2.2.1. İnternal Sistemler (Geçici)
a) İntra-Aortic Ballon Pompası
b) İmpella Mikroaksiyel Pompa
20
2.2.2. Ekstrakorporal Sistemler
a) Roller Pompa
b) Centrifugal Pompa
c) Levitronix CemtriMag VAD
d) Extracorporeal Membrane Brane Oxygenator (ECMO)
1. Veno-Arteryal ECMO
2. Veno-Venöz ECMO
e) Abiomed BVS 5000
f)
Abiomed AB5000
2.3. Kronik Kalp Yetersizliğinde Kullanılan Sistemler
Kronik kalp yetersizliğinde kullanılan VDS’leri 2 ana grupta incelemek
mümkündür.
2.3.1. Parakorporal Pultsatil VDS’Ler
Pompa hastanın yüzeyinde yer alır. Göğüsten çıkan kanüller subksifoidal
bölgede pompa odacığına bağlanır ve bir pnomotik hat ile kontrol konsülüne ve güç
ünitesine uzanır. Güç ünitesi mobil bir ünite olup hastanın kısa sürede mobilize olmasını
ve hastane dışına çıkabilmesini sağlar. Bu grupta klinik kullanımda yer alan pompalar;
a) Thoratec pVAD – IVAD
b) Berlin Heart Excor VAD
2.3.2. Intrakorporal Impiantable VDS’ler
2.3.2.1. Pulsatil VDS’ler
a) Heartmate I (Kullanımı hemen hemen terk edilmiştir.)
b) Novacor VDS (Kullanımı hemen hemen terk edilmiştir.)
c) Arrow Lionheart
2.3.2.2. Non-Pulsatil Rotasyonel VDS’ler
a) Aksiyel VDS’ler
1. Micromed DeBakey Heart Assist 5
2. Jarvik 2000
3. Heartmate II
21
4. Berlin İncor VAD
b) Sentrifugal VDS’ler
1. Heartware
2. Duraheart
3. Levacor
2.4. HeartMate II LVAD
1990'da Nimbus miniaxial pump olarak dizayn edilen, 1998'de TCI
teknolojisinin geliştirilmesiyle HeartMate II adını alan ve 2000 yılında ilk kez klinikte
kullanılan implantable aksiyel flow pompasıdır. Diğer aksiyel flow pompalarında
olduğu gibi vücut dışına çıkan perkütan kablo hastanın üzerinde taşıdığı kontrol
sistemine bağlanır. Pompa hızı 6.000-15.000 rpm arasında değişirken, sağlanan debi 310 Lt/dk arasındadır. 7 mL volüm içeren ve 281 gr ağırlığındaki sistemin implantasyonu
sol ventrikül apeksine yerleştirilenin flow kanül ve asendan aortaya yerleştirilen outflow
greft şeklindedir. Sistem, sabit hız ve otomatik hız olmak üzere iki ayrı modda çalışır.
Özellikle otoregülasyon modunda, sol ventrikülün doluluğu ya da boşluğuna göre
oluşan basınç gradientini (DP) algılayıp, ona göre hızını ayarlar.
Ventrikül aşırı dolu olduğunda DP düşeceğinden pompa hızlanırken, tersi
durumda aşırı boşalmaya bağlı DP'nın yükseldiği durumlarda sistem hızı yavaşlar (27).
Sistemi çalıştıran özel üretimli 14V lilon pil 10 saate kadar destek verebilmektedir.
Güç modülü ise gerektiğinde 30 dakikaya kadar enerji verebilen internal pilde
içermektedir. Şuana kadar dünya'da 5000’nin üzerinde hastada kullanılmış olup, 6 yıldır
devam eden pompa desteğinde hasta bulunmaktadır. Genelde 11-87 yaş arasında ve
1.14-3,16m2 BSA'a sahip hastalarda kullanılabilmektedir. Hastaların fonksiyonel ve
yaşam kalitelerinde belirgin iyileşme görülürken (%83 NYHA l-ll) komplikasyonların
(infeksiyon, stroke, kanama) çok azaldığı görülmüştür (28).
2.5. Heartware VAD (HeartWare, inc., i j \ Framingham, Massachusetts)
Minyatürize sentrifugal pompa olup perikardiyal kese içinde yer alır ve sol
ventrikül apikal inflow kanülü, pompaya integredir. Pompa prime volümü 45 ml olup
145 gr ağırlığındadır. Pompa; 10 litreye kadar debi verebilir. Heartware araştırma
grubunca 5 merkezli 50 olguluk seride %40’ına transplantasyon yapıldığı, % 8'inde
22
iyileşme nedeniyle çıkarma, %34’ünde ise 2.yılda halen desteğin devam ettiği
bildirilmiştir.
Hastaların % 18'i MOF Stroke ve sepsisten kaybedilmiştir. Hastaların yaşam
olasılığı 1. yıl'da %84, 2 yılda % 79 olarak belirlenmiştir (29). Ayrıca intraperikardial
olması
nedeniyle
yine çocuklarda da başarıyla kullanıldığına dair
raporlar
bildirilmektedir (30).
2.6. Hasta Seçim Kriterleri
2.6.1. Ventriküler Destek Sistem Endikasyonları
Kalbin vücudun perfüzyon gereksinimini karşılayamadığı durumda VDS
kullanımı endikedir. Kalp yetersizliğine yol açan primer procesin ne olduğuna
bakılmaksızın VDS kullanımı için hemodinamik kriter, kardiyojenik şokun özelliklerine
bağlıdır.
VDS desteğini başlatmak için yeterli süreyi belirlemek her zaman mümkün
olmayabilir. Çünkü belli bir klinik dekompensasyonda olan bir hastanın VDS olmadan
iyileşebilme olasılığını belirlemek güçtür. O nedenle genel olarak VDS desteğini
başlatmak için hemodinamik ve klinik kriterlere göre karar verilir.
2.6.2. İyileşme (Bridge to recovery)
Bu
uygulamanın
amacı;
VDS
desteğinde
iken
miyokardiyal
hasarın
sınırlanmasını, iyileşmesini sağlamak ve aynı zamanda sistemik perfüzyonu sağlayarak
hayatı idame ettirmektir. Recovery; daha çok postkardiyotomi yetersizlik, akut
miyokardit ve akut miyokard infarktüslü (AMİ) olgularda başarılmaktadır. Kronik kalp
yetersizliğinde düşük oranda görülen recovery konusu henüz tam çözümlenmemiştir
(31).
2.6.3. Bridge to Bridge (BTB)
Bu uygulamadaki amaç dekompanse haldeki hastayı ekstrakorporeal bir sistemle
toparladıktan sonra kalıcı implantable bir VDS'e hazır hale getirmektir. Knlinik olarak
en sık karşılaşılan tablo; dekompanse halde gelen, inotropik ajanlara yanıt alınamayan
ve uygun implantable VDS'nin mevcut olmadığı durumda hastayı ECMO ile
toparlayarak sonrasında implantable bir VDS yerleştirilmesidir (31).
23
2.6.4. Postkardiyotomi kardiojenik şok (PKŞ)
VDS’lerin en sık kullanıldığı klinik tablodur. Rutin açık kalp cerrahisinde %1-2
oranında hastaların KPB’tan ayrılamadıkları veya yoğun bakım erken döneminde
mekanik bir desteğe ihtiyaç duydukları bilinmektedir. Bu durumda önce (+) inotropik
ve vazodilatör ilaçlar uygulanmakta ve başarılı olunmazsa IABP yerleştirilmektedir.
Ancak bir saatlik uygulamaya rağmen refraktör düşük kalp debisi (LCO)
nedeniyle KPB’tan ayrılamayan hastalarda VDS endikasyonu vardır. Şokun en sık
nedenleri perioperatif miyokard infarktüsü iskemi ile reperfüzyon yaralanmasıdır. KPB
süresi hastanın yaşı ve cinsi VDS kullanımı ile yakın ilişkilidir. KPB süresi 100 dk ve
altında olanlarda VDS gereksinimi %5 civarında iken, 200 dk olanlarda %30-35, 300 dk
olanlarda % 80'dir. Yine KPB süresi 2 saatin altında olup da VDS takılan hastaların
%51'inde weaning, %29’unda survival sağlanırken, 6 saatin üstünde olanlarda %39
weaning, %14 survival sağlanabilmektedir. Böylece operasyon odasında ve erken
yapılan implantasyonların sonuçları yoğun bakımda ve geç yapılan implantasyonlara
göre daha iyi olmaktadır(31). PKŞ’ta miyokardiyal kontraktilite bozukluğunun en erken
72 saatte düzelmesi nedeni ile ilk saatlerden itibaren belli bir algoritm içinde hastanın
takip edilmesi gereklidir. PKŞ nedeniyle geçici VDS konulan hastalar özellikle ilk 12
saat içinde yakın takipte tutulmalıdır. Bu aşama sonunda miyokardiyal recovery
bekleniyorsa, geçici VDS ile devam edilerek weaning yapılır.
2.6.5. Periinfarktüs kardiyojenik şok
Akut miyokard infarktüsünde (AMİ) gelişen kardiyojenik şokta mortalite %6580 arasındadır. İlk anda yerleştirilen İABP ile mortalite %30-75’e indirilebilmektedir.
Aslında mekanik dolaşım destek sistemlerinin dünyada ilk kullanımı AMİ sonrası
olmuştur. İlk deneyimlerde AMİ sonrası VDS implantasyonuyla survival'in çok iyi
olmaması kullanımı sınırlamış ve azaltmıştır. Ancak daha sonraki yıllarda VDS’lerin
hem end-organ fonksiyonlarında hem de myokard fonksiyonlarında recovery sağlayıcı
etkilerinin gösterilmesiyle kullanımları yeniden ilgi görmeye başlamıştır (32).
Ventriküler dekompresyon yanında miyokard kan akımının yeniden restorasyonu,
infarkt alanın genişlemesini önleyerek sınırlı kalmasını sağlamakta ve böylece VDS
implantasyonun erken olmasının önemi ortaya çıkmaktadır (32).
24
Sonuç olarak; Periinfartüs şok için VDS kullanımının maksimal medikal
tedaviye rağmen dekompansasyon gelişimi nedeniyle endikasyonu vardır. Özellikle
erken (0-14 gün) implantasyon daha olumludur. Geçici mekanik dolaşım desteği altında
olan hastaların çoğunda weaning ve recovery sağlanmakla birlikte, recovery
gelişmeyenlerin Tx veya uzun süreli destek için planlanmaları gereklidir (32).
2.6.6. Akut Miyokardit
Tam olarak iyileşebilen sessiz bir klinik tablodan kalp Tx gerektiren fulminant
akut kalp yetersizliğine kadar geniş bir spekturumu vardır. Çeşitli medikal tedavilerle
(steroid, vazodilatör, (+) inotropikler) iyileşme sağlanmakla birlikte, oluşan kalp
yetersizliği ya akut dekompansasyona ya da dilate kardiyomiyopatiye (%25) yol
açabilir. Akut miyokarditte; maksimal medikal tedaviye rağmen devamlı hemodinamik
instabilitesi
olan
hastalarda
kısa
süreli
destek
endikasyonu
vardır.
VDS
implantasyonuyla end organ hasarının düzelmesi ve yüksek weaning olasılığı
nedenleriyle, bu hastalardaTx indikasyonu olmasa bile kullanılmasının yararlı olduğu ve
yaşam süresini düzelttiği belirtilmektedir (33).
2.6.7. Ventriküler Aritmi
Yoğun farmakolojik ilaçlarla veya kardiyak defibrilatörler ile kontrol
edilemeyen ventriküler aritmilerde VDS endikasyonu vardır. Bu hastalarda ventriküler
aritmi nedeniyle bozulan hemodinami altında çokta kötülememiş kardiyak fonksiyonlar
bulunur. Bu endikasyonla birçok başarılı sonuç bildirilmiştir (34). Aritmi sonucunda sağ
ventriküler desteğin azalması nedeniyle daha çok biventriküler destek uygulanmalıdır.
2.6.8.Transplantasyon Adaylarında Kronik Kalp Yetersizliği
VDS deneyiminin çoğu bridge to Tx amaçlı takılan hastalardadır. Bunlardan
bazılarında recovery geliştiği gözlenmiştir. Böylece VDS desteği altındaki tüm hastalar
sistematik olarak miyokardiyal recovery açısından değerlendirilmelidir. Henüz geniş
kabul gören standart bir endikasyon olmamakla beraber yakın gelecekte primer
endikasyon olması muhtemeldir (34).
25
2.6.9. Transplantasyon sonrası akut greft yetersizliği
Donör organ eldesini arttırmak için marjinal donör organların kullanımının
artması, Tx sonrası allogreft yetersizliğinin önemli nedenlerindendir. Bu durumda
recovery sağlamak veya retransplantasyon yapmak için VDS ler kullanılmaktadır.
Geçici univentriküler veya biventriküler VDS’ler ile tam olarak iyileşen ve sistemden
weaning edilen az sayıda Tx’li hasta bildirilmiştir (35).
2.6.10. Transplantasyona köprüleme (Bridge to Tx)
Transplantasyon
(Tx)
bekleme
listesindeyken
hastanın
hemodinamik
dekompansasyona girmesi uzun süreli implantable VDS’ ler için en yaygın
endikasyondur. VDS kullanımda en iyi sonuçların alındığı bu hastalarda recovery
yanında end-organ fonksiyonlarının düzeltilmesiyle Tx işleminin mortalite riskide
azalmaktadır. Önceki yıllarda tx bekleme listesindeki hastaların çok azında VDS desteği
ile bridging uygulanırken, günümüzde ileri tx merkezlerinde endikasyonların
güncelleştirilmesi yanında implantable VDS lerdeki teknik ve teknolojik gelişmeler
sayesinde hem tx öncesi bridge oranı artmakta (bazı listelerde %30) hemde hastanın
evinde organ beklemesi mümkün olmaktadır. VDS takılmayan hastalarda bir yıllık
yaşam ihtimali %50 civarındadır (139).
Bekleme listesindeki bu hastaların her ay
%8'inin hastaneye yatırıldığı ve bu olguların yüksek oranda mortaliteye sahip oldukları
düşünülecek olursa VDS implantasyonuyla hastaların hayatta kalabilmeleri yanında
end-organ fonksiyonlarının korunarak, kontrendike hale gelmeleri de önlenebilecektir.
Ayrıca VDS ile bridging uygulanan kardiyomiyopatililerde “recovery" olasılığını
gösteren hasta serilerinin artması bu sistemlere yönelimin bir başka yönünü
oluşturmaktadır (36).
2.6.11. Uzun süreli-kalıcı VDS desteği
Bu durumda temel endikasyon;
1. Bridge to recovery gerçekleşmeyen hastalarda Tx' e uygun olmayanlar için
2. Tx'e uygun olmayan kronik kalp yetersizlikli hastalarda akut hemodinamik
bozulma durumlarında olmaktadır. VDS'lerin son dönem kalp yetersizliğinde
uzun süreli kalıcı kullanıma ait karşılaştırmalı çok merkezli ilk çalışma olan
REMATCH I (Randomized Evaluation of Mechanical Assistance I for the
26
Treatment of Congestive Heart Failure) çalışması sonucunda, tx'e uygun
olmayan hastalarda 441 implantable sol VDS ile yaşam kalitesi açısından
optimal medikal tedaviye göre belirgin üstünlük gösterilmiştir (37). Böylece ilk
kez VDS'lerin Tx'e uygun olmayan hastalarda kabul edilebilir bir alternatif
tedavi olduğu kanıtlanmıştır.
2.7. Rematch Çalışmaları
VDS’lerin kalıcı kullanım endikasyonları şunlardır:
1. Son 3 ayın en az 2 ayında Optimal medikal tedaviye rağmen NYHA Klas IV
olan hastalar
2. LVEF < %25 olan hastalar
3. Tüm vücut peak oksijen tüketimi < 12m/kg/dk veya devamlı inotropik ilaç
ihtiyacı olan hastalar. Bunlar genel olarak kalp nakline uygun olmayan 2 yıldan
daha az yaşam beklentisi olan hastalardır.
Hemodinamik Endikasyon Kriterleri
PKŞ durumunda kardiyojenik şokun genel kriterlerini içerirken, bridge to tx
olgularında hastalarının hemodinamik açıdan Tx adayı olması gerekir, Tx listesinde
iken hemodinamik dekompansasyona giren ve maksimal medikal tedaviye rağmen
(+inotrop/ vazodilatör)

Sistolik kan basıncı < 80 mmHg

Kardiyak indeks < 2 Lt/dlVm2

PCWP >20 mmHg

Sistemik vasküler rezistans >2100 dyn/sn/cm-5

İdrar output’u < 20 mL/saat (erişkinde) olan hastalara VDS implantasyonu
önerilmektedir (38). Akut hemodinamik dekompansasyon nedeniyle bu durumdaki
hastalara daha çok acil VAD implantasyonu yapılmaktadır. Son yıllarda, bu grup
hastalarda VDS implantasyonunun acil resüssitatif uygulama yerine daha elektif
şartlarda yapılmasıyla sonuçların daha iyi olduğu ortaya konulmuştur. Özellikle Tx
bekleme listesinde iken inotropik ilaçlara bağımlı hale gelen hastalarda, değişik
derecede reversible end-organ yetersizliği (nörolojik, renal ve hepatik) varsa, erken
VDS implantasyonu ve “semielektif" uygulamalar önerilmektedir (39). End-organ
27
disfonksiyonu ile mortalite riskinin multiple lojistik regresyon analizinde, kan BUN
seviyesi >65mg/dİ olmasının 2 kat, sodyum seviyesinin < 135meq/dl olmasının 3 kat
bilirubin düzeyinin >1.35mg/dl olmasının 3,5 kat pulmoner rallerin olmasının rölatif
mortalite riskini yaklaşık 4 kat arttırdığı gösterilmiştir (36). Bu grup hastalarda 48-72
saatlik inotropik destek uygulamaları olumlu olmaktadır. Ancak 15 günlük uygulamaya
rağmen düzelmeyen hemodinami, bir inotropik ilaca bir yenisinin daha eklenme
gereksiniminin ortaya çıkması “inotropik ilaca bağımlılık” durumunu gösterir.
Hastaneye girişte yukardaki 3 risk faktörü bulunan hastanın hastane mortalitesi, VDS
implantasyonlarının toplam mortalite riskine hemen hemen eşdeğerdir. Böylece agresif
inotropik desteğe alternatif olarak end-organ hasarı gelişmeden erken VDS
implantasyonu önerilmektedir (36).
2.7.1. INTERMACS Level I (Crash and burn)
En dramatik düzeydeki hastaları içerir. Bu gruptaki hastalar her türlü inotropik
ilaç ve lABP’ye rağmen hayatı tehdit eden hipotansiyondadırlar. Ciddi asidoz ve laktat
düzeyleri ile kritik organ hipoperfüzyonu olan hastalardır. Bu hastalar saatler içinde
müdahale gerektirirler.
2.7.2. INTERMACS Level 2 (Sliding fast, Dependent on inotropic support)
Bu grup hastalar inotropik ilaçlara bağımlı haldedirler. Buna rağmen hastalarda
taşiaritmi, klinik iskemi bulguları, volüm yüklenmesi, bozulmuş perfüzyon, beslenme
ve böbrek fonksiyonları görülür Bu hastalara birkaç gün içinde müdahale gereklidir.
2.7.3. INTERMACS Level 3 (Dependent stability)
Çeşitli kereler inotropik ilaçların kesilmesi sonucunda hipotansiyon ve böbrek
fonksiyonlarındaki bozulma nedeniyle durumları kötüleşen ve bu nedenle inotropik
ilaçlara bağımlı ve hafif-orta dozlarda klinik olarak stabil olan hastalardır. Bu hastaların
beslenme, böbrek fonksiyonları ve sıvı dengesi yakından takip edilmeli, Level 2'ye
geçişlerinin olup olmadığı dikkatle izlenmelidir. Bu hastalara birkaç haftalık süreleri
aşan dönemlerde elektif müdahale düşünülmelidir. Bu grup hastalarda inotropik
ilaçların kesilememesi, son evre hastalık açısından kritik eşiktir.
28
2.7.4. INTERMACS Level 4 (Frequent flyer)
Hastalar
refraktör
dekompensasyondan
öte
tekrarlayan
yetersizlik
sürecindedirler. İntravenöz diüretik için hastaneye yatırılırlar ve sıvı volüm düzeyleri
normalize edildikten sonra oral medikasyona geçilir. Ancak sık sık sıvı retansiyonu
tekrarlar.
Diüretik dozları genellikle yüksek düzeylerdedir. Bu hastalar daha etkili tedavi
metodları (VDS, Tranplantasyon) için dikkatle takip edilmeli ve düşünülmelidir. Bu
hastaların sıvı retansiyonunun erkenden tespit edilmesine olanak sağlayacak
monitörizasyon yöntemleri önemlidir. Bu hastalar birkaç haftadan birkaç aya varan
süreler içinde elektif müdahalelere uygundurlar.
2.7.5. INTERMACS Level 5 (Housebound)
İstirahatte iken rahat olan ancak aktivitede iken ciddi derecede sınırlı toleransı
olan hastalardır. Bu hastalar daha çok evlerinde yaşarlar ve odadan odaya bile geçerken
bile kısmi sıkıntıları olurlar. Bu hastalarda beslenme ve organ fonksiyonları ile aktivite
düzeylerinin sürdürülmesine bağlı olarak aylar veya yıllar içinde değişimleri
beklendiğinden yakın takibi önerilir.
2.7.6. İNTERMACS LEVEL 6 (Walking wounded)
İstirahatte, günlük yaşamda ve ev dışındaki minör aktivitelerde iken sıvı
retansiyonunun belirtileri olmayan hastalardır. Ancak, aktivitenin başlamasıyla birkaç
dakika sonra halsizleşirler. Bu hastalarda Level 5 hastalar gibi beslenme ve organ
fonksiyonları ile aktivite düzeylerinin sürdürülmesine bağlı olarak aylar veya yıllar
içinde değişimleri beklendiğinden yakın takibi önerilir.
2.7.7. INTERMACS Level 7
Bu hastalar düşük EF’li ve önceden dekompanse olmuş ancak şimdilerde günlük
akivitelerinde klinik olarak stabil olanlardır. Klass III düzeyinde aktivite içinde optimal
volüm statüsü, hipotansiyon semptomları olmayan bir kan basıncında stabil böbrek
fonksiyonlarında 1 yıllık survisi %70-80 olabilen bir noktadadırlar. Bu durumdaki
hastalar için transplantasyon ve VDS endikasyonu düşük bir olasılıktır. Kalp
yetersizliğindeki hastaların bir kısmında bulunan aritmi ve angina, ki bunlara A
29
faktörler denir. INTERMACS sınıflandırmasını değiştirmektedir. Aritmi ventriküler
taşikardi veya
fibrilasyon
anlaşılır
ki,
bu
durum INTERMACS
düzeyinde
gösterildiğinde, VDS implantasyonu sonrası o düzeye göre artan risk durumunu
anlatmaktadır.
2.8. Ventriküler Destek Sistemlerinde Kontrendikasyonlar
Genel olarak transplantasyona uygun olmayan hastalar mekanik destekleyici
sistemler içinde kontrendikedirler. Ancak son günlerde kontrendikasyon olan hastaların
bir kısmında da uzun süreli/kalıcı kullanımın gerekliliği ortaya konulmuştur. Buna göre
ileride bazı değişiklikler beklenebilir. Ancak halen kontrendikasyonlar kesin ve rölatif
olmak üzere ikiye ayrılır (32,36).
2.8.1. Kesin Kontrendikasyonlar

Septik şok (aktif infeksiyon rölatif kontrendikasyondur. Ancak hasta süratle
dekompanse ise VDS yerleştirilir ve uygun antibiyotik tedavisi ile devam edilir.)

Ciddi Hemostaz bozuklukları

Multi-organ yetmezlik durumları

Ciddi pulmoner hipertansiyon (PVR >480 dynes/sec/cm-5)

Mekanik kapak protezi (trombüs riski yüksek)

Sol ventriküler septal rüptür

Diabetes mellutus (end-organ hasarı varsa)
2.8.2. Rölatif Kontendikasyonlar

Aort yetersizliği (>2°) (Aort kapağın biyoprotez ile değiştirilmesi veya kapağın
dikişle kapatılması gerekir)

Hepatik yetmezlik (bilirubin >3 mg/dL, SGOT- SGPT >x5)

Kronik böbrek (kreatinin >2.5mg/dl ve Kronik akciğer hastalığı (FEV1 <1L)

İleri Yaş (70 üstü)

Uzun süreli entübasyon

Semptomatik serebrovasküler olay

Semptomatik ve ciddi periferik damar hastalığı

Son 2 haftada akut miyokard infraktüsü veya pulmoner emboli
30

Malignite (yaşam beklentisi 2 yılın altında olanlar)

Psikososyal
bozukluk
(aktif
sigara
içiciliği,
ilaç/alkol
bağımlılığı,
unstable/kronik psikiyatrik bozukluk, dökümante edilmiş yaşamı tehdit edici
uyumsuzluk)
LVAD İmmunolojisi Tıpkı kardiyopulmoner bypass gibi, LVAD’de vücutta
immunolojik ve humoral mekanizmalar tetikler. Sonuçta protrombotik, prokoagülan ve
proinflamatuar bir ortam meydana gelir. Hastalarda kısmi bir DIC beklenir. Bu durum
implantasyon sonrası erken dönemde kanamaların fazla olmasının başlıca nedenidir.
Trombotik aktivite sürer ve fibrinoliz gelişir. Ancak bu fibrinoliz cihazın içinde
pseudointima oluşumu ile ilgili gibi görünmektedir (34). Normalde sıfır olması gereken
makrofaj prokoagülan aktivitesinde LVAD’li hastalarda yükselme saptanmıştır (33).
Anti- HLA antikorlar, konjestif kalp yetmezlikli hastalarda %4 iken LVAD implante
edilen hastalarda %47’ye yükselmektedir. Bunlar, ileride transplantasyon sonrası red
ihtimalini artırabilecek panel reaktif antikorların düzeyinde artışın habercisidirler (35).
Antifosfolipid antikorlar LVAD’lı hastaların %43’ünde gelişmektedir. Koagülasyon
kaskadında bifazik aktivasyon olur. Burada erken pik, kardiyopulmoner bypass ve
LVAD implantasyonuna aittir. Geç olan ve daha uzun süre devam eden pik ise, cihazın
iç yüzeyini kaplayan fibrinli tabakada immun potansiyelli hücre populasyonunun
yerleşip büyümesi sonucu meydana gelmektedir. Bu yüzey selektif olarak dendritik
(VWB, TM, CD34) ve monositik (CD68, CD14) hücreleri tutar ve bunlar cihaza
yerleşip aktive olurlar. Aktivasyona uğrayan bu hücreler önemli miktarda IL-1b, IL2,6,8, TNF, TF üretirler (36).
Yüzeylerinde lökositler için adezyon reseptörleri olan ICAM, VCAM, E-selectin
gibi molekülleri oluştururlar. Bu durum, duyarlı bazı hastalarda T- lenfositleri
(CD2,3,25) ile LVAD yüzey hücreleri arası etkileşim sonucunda:
a) Otoimmuniteye
b) B-lenfosit
(CD20)
hiperaktivitesine
neden
olabilir.
CD4
T-lenfosit
popülasyonunda apoptoza bağlı daimi bir gerileme olmaktadır (37). LVAD
hücreleri, bunun dışında Nükleer Transkripsiyon Faktörü – KB (NF-KB) de
içermektedirler. Günde 80 mg asetil salisilik asit (ASA) verilmesi ile bu
faktörün aktivasyonu önlenmektedir.
31
2.9. Erken Dönemde Hasta Bakımı ve Sorunları Perioperatif Bakım
Döneminde Özellik Arz Eden Noktalar
2.9.1. Transfüzyon: Kan ürünleri mutlaka verilecekse, donör spesifik antijenle
ön teması azaltmak için filtreden geçirilerek verilir. Kanamanın sitokin ve
tromboksan aracılıklı yollarla pulmoner rezistansı artıracağı, daha çok kanamaya
ve sağ kalp yetmezliğine meyile neden olacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
2.9.2. Hipotansiyon: LVAD implantasyonunu takiben septik şoktaki gibi, non
pulsatil akım nedeniyle periferik vazodilatasyon ve şok tablosu gelişebilmektedir.
Katekolamin pressörlere pek cevap vermez. Ayrıca, bunların endorgan hipoperfüzyonu,
aritmi, insensitivite gelişimi gibi dezavantajları vardır. Bu durumda volüm yüklenir.
Katekolamine dirençli bu tip hipotansiyonu olan hastalarda arginin vazopressin
0.04U/dk gibi düşük dozlarda çok etkilidir (38).
2.9.3. Atriyal Fibrilasyon: Sağ kalp fonksiyonlarını bozar. LVAD takılmış
hastalarda atrial fibrilasyon gelişirse amiodaron gibi farmakolojik müdahalelerle
çevirilmeye çalışılır.
2.9.4. Ventrikül Aritmileri: İlk 3-4 günde gelişen ventriküler fibrilasyon sağ
kalbi devre dışı bırakacağından hastalar bunu tolere edemezler ve müdahale edilmesi
gerekir. Ama implantasyondan yaklaşık 3- 4 hafta sonra pulmoner arter basıncı
düşeceği için, bu dönemden sonra gelişebilecek ventrikül fibrilasyonuna daha kolay
adapte olurlar. Bunun dışında, LVAD ile kombine olarak implante edilebilir
kardiyoverter defibrilatör yerleştirilmesi deneyimleri de bildirilmiştir (39).
2.9.5. Antimikrobiyal Profilaksi: Güçlü anti-fungal ve anti-stafilokoksik
proflaksi esastır. Proflakside genellikle tercih edilen, vankomisin + aztreonam +
flukonazol üçlü kombinasyonudur. Mantar infeksiyonu gelişirse amfoterisin kullanılır.
Hattın vücuda girdiği yer, doku ile kaplanana kadar, çıkış yeri klorhekzidin, sonra
silverdin ile muamele edilir. İntravasküler hatlar mümkün olan en kısa sürede
çıkarılmalıdır.
2.9.6. Düşük Debi: Sebep %90 olguda sağ kalp yetmezliğidir. Çoğunlukla
kanama, sağ kalp iskemisi, ventriküler aritmiler gibi hastaya bağlı bir nedenden
kaynaklanır.
Derhal EKG kontrol edilmeli, fibrilasyon varsa hemen düzeltilmelidir.
Akciğerler kardiyopulmoner bypass esnasında atelektatik, hiperkarbik kalırlar. Bu
32
pulmoner vasküler rezistans artışına neden olur. Ayrıca hastanın göğsü kapatılınca,
toraks içi basınç artacağından, venöz dönüş azalır. Bu, hastaya verilecek 500 ml volüme
iyi cevap verir. Yoğun bakımda ilk 6 saatte kanama ve bunu takiben yapılacak
transfüzyon ile pulmoner vasküler rezistans artar. Bu yüzden hasta ameliyathaneyi iyice
dolu olarak terketmelidir. Hipotermi hem kanama hem de pulmoner vasküler rezistans
artışı yönünden son derece tehlikeli olup, önlenmelidir. Uyanma, otonomik kontrol
fonksiyonlarını devreye sokacağından istenen bir durumdur. Hemodinami stabil olur
olmaz hasta ekstübe edilmelidir.
2.9.7. LVAD Dolumunda Ani Bozulma: Buna inflow kanül obstrüksiyonu
neden olabilir ve ekoda görülür. Sol ventrikül distandüdür. LVAD’de akım azaldığında,
diğer sebepler olarak özellikle protez inflow kapağında infeksiyon da varsa, kapak
trombozu, inflow kanülünün yukarıda kalıp sol ventrikül duvarına basması, sağ kalp
yetmezliği, kink oluşumu gibi ihtimaller akla gelmelidir.
2.9.8. Persistan Hipoksi: Hastada patent foramen ovale olabilir, kontrast eko ile
bu yönden incelenmelidir. Akciğer kaynaklı hipokside ECMO kullanılmamaktadır. Bu,
pulmoner komplikasyonları artırmakta, sonuçta işleme son verildiğinde hasta
kaybedilmektedir. Hipoksi ile savaşımda en önemli konu sağ kalp yetmezliği ile
mücadeleyi öğrenmektir.
2.9.9. Trombositopeni: Trombositler ilk gün süratle azalırlar, cihazın içinde
çöker, birikirler.
2.9.10. Abdominal Şikayetler: Cihaz mide boşalmasını yavaşlatır. Ufak-sık
öğünler verilmelidir. Genellikle karın ağrısı olur. Bazen bu karın ağrısı infeksiyon
habercisi olabilir.
2.9.11. Diyaliz: İmplantasyon öncesi zorlanmış olan böbrek fonksiyonları ve
sıvı retansiyon gözönüne alındığında erken postoperatif dönemde hemodiyalizin
(CVVHF veya CAVH şeklinde) erken ve liberal kullanımı yoğun bakım dönemindeki
seyri büyük ölçüde kolaylaştırmaktadır (23).
2.9.12. Hipertansiyon: Normal debi LVAD ile sağlandığında bazı hastalarda
Hipertansiyon gelişmektedir. Bu hastalar muhtemelen kalp yetmezliği gelişiminden
önceki dönemde hipertansif olan hastalardır. Hidralazin gibi pür arteriyel etkili bir
vazodilatatör tercih edilir. Mümkünse kalsiyum antagonisti veya beta bloker
verilmemeye çalışılır.
33
2.9.13. İnfeksiyon: Literatürde bildirilen infeksiyon oranı %30-50 civarındadır.
Yaklaşık olarak %20-70 mortalite taşımaktadır. Bunun dışında infeksiyon nedeneyli
%20
hasta
transplantasyon
bekleme
listesinden çıkarılabilmektedir.
Özellikle
kapaklarda yerleşen vejetasyonlar tromboembolizm riskini artırabilmektedir. Burada
önde gelen mikroorganizmalar Staphylococcus epidermidis ve Candida albicans olup
protez domuz kapaklarda vejetasyon yapabilmekte, infeksiyon implantasyondan
yaklaşık 1 ay sonra başlamakta ve bakteriemi/fungemi ile devam etmektedir. Cihaz
eksplantasyonu ve transplantasyon gerekebilmektedir (40). İnfeksiyon tanısı, ateşin 38.5
ºC’yi, beyaz küre sayısının da 11000’i aşması ya da varsa pürülan akıntının görülmesi
ile konulur.
2.9.14.
Tromboemboli
ve
Strok:
Hastalarda,
genelde
antikoagülan
kullanılmasına, 80mg/gün aspirin verilmesine rağmen stroke insidansı %2- 4/hasta/yıl’ı
gibi bir seviyede gitmektedir. Bazı LVAD sistemlerinde bu oran %25 hatta %50 olarak
verilmektedir. Bu önemli farklılıkta, daha önce açıklandığı gibi özel dizaynının rolü
büyüktür. Klinik olarak saptanan tromboemboli ve strok dışında mikroembolilerin ve
subklinik kalan nörolojik olayların saptanması için uzun vadeli nörokognitif testler ve
hematolojik değerlendirme esasına dayanan çalışmaların yapılması gerekmektedir (41).
2.9.15. Sağ Ventrikül Yetmezliği: Altta yatan etyoloji veya sol ventrikül
yetmezliğinin getirdiği yük nedeniyle genellikle sağ ventrikül de olumsuz etkilenmiştir.
Klinik olarak bariz sağ kalp yezmezliği %20 vakada görülmektedir. Yaklaşık %10
olguda sağ ventrikül destek cihazı (RVAD) gerekmekte, bu durumda genellikle
ABIOMED BVS5000 (23), bazen de BIOMEDICUS gibi bir santrifugal pompa
kullanılmaktadır. Sağ kalp yetmezliği LVAD’in başarısını engelleyen en önemli
sebeplerden biridir.
2.10. Sağ Kalp Yetmezliği Nedenleri
a) İmplantasyon öncesi mevcut sağ kalp yetmezliği
b) Hava embolisi. İşlem sırasında ve weaning periyodunda sağ kalbin yeterince
korunamaması ve distansiyona maruz kalması (42).
c) Nativ koroner hastalığı
d) LVAD’nin yerleştirilmesiyle sol ventrikülün sönmesi ve septumun paradoks
hareketini takiben ortadan kalkması sonucunda normal şartlarda sağ ventrikülün,
34
sol ventrikül üzerini yarım ay şeklinde örtmesi ile ondan aldığı desteğin ortadan
kalkması
e) LVAD yerleştirilmesini takiben göğsün kapatılması. Debide 300 cc azalma olur.
Hemodinamisi kritik hastalarda göğüs kapatılmaz, 1 gün açık bırakılır.
f) Majör sebep: KANAMA. Daha önce belirtildiği gibi kanama ve transfüzyon,
pulmoner direnci önemli ölçüde artırarak, sağ ventrikülü yükler ve latent bir
yetmezliği manifest hale getirebilir. Tromboksan A2, sitokinler ve immunolojik
mekanizmalar yanında, kardiyopulmoner bypass sonrası artmış kompleman
(özellikle C5a) stimulasyonu bu tabloda sorumludur. Transfüzyonlarda lökosit
filtresi takılmalıdır. Bu hem kanamayı hem de lökositlerden dolayı gelişebilecek
akciğer hasarını önler. Sağ ventrikül yetmezliğini farketmede gecikilmemelidir.
Santral ven basıncının 20 mmHg’yı aşması, dev v dalgaları, sol atrial basıncın
10 mmHg altında seyretmesi, kardiyak indeksin 1.8 lt/dk/m2’den düşük olması,
yatakbaşı ekoda septumun durumu, sağ ventrikülün şiş görünmesi ve bariz
triküspit kaçağı olması tanıyı destekler. Tedavi seçenekleri iseNitrik oksit
inhalasyonu (43), inotroplar, venoarteriel şant (44) veya fazla desatürasyon
yapmayacak şekilde Fontan fenetrasyon benzeri uygulamalar denenebilir.
Ayrıca vücut dışı dolaşımla yaşam desteği (23,45) denenebilir. Sağ atriumdan
veya juguler kateterden femoral artere santrifugal pompa ile kan pompalanabilir.
Oksijenatör
olmayan
bu
destekleme
devresiyle
önemli
desatürasyon
olmamaktadır. Beyin, kalp, böbrekler arteryelize kanla beslenir.1-125 lt/dk. debi
yeterli gelir. Yaklaşık 6-12 saat kullanılır, heparinizasyon gerektirmez. Son çare
RVAD yerleştirmektir. Burada bir kez endikasyon görüldüğünde erken
davranılması gerekir, böylece survival %55 olabilmektedir. Yaklaşık 5 gün
kullanılır. Göğüs açık bırakılır ve kanama durana kadar heparin verilmez.
Diyaliz devresi, faydalı olabilir ve eğer kullanılacaksa RVAD devresine
yerleştirilir (25). Bunlardan başka lead kırılması, inflow konduit rüptürü (46)
gibi mekanik komplikasyonlar ve cihaz arızaları gibi nadir görülen sorunlar da
komplikasyonlar arasında sayılabilir.
3. GEREÇ VE YÖNTEM
Kliniğimizde Aralık 2010 – Temmuz 2013 tarihleri arasında 26 hastaya LVAD
implantasyonu uygulandı. Olguların ortalama yaşı 42 (13 – 59) olup 3 (% 11,5)
hastamız kadın 23 (% 88,5) hastamız erkekti. Ortalama BSA 1.77 ± 0.26 olarak
hesaplandı. Preoperatif toplam 7 hastada KOAH mevcutken; 6 hasta ameliyat öncesinde
entübe edilerek ventilatörde takip edildi. Bu hastaların da 2'sinde LVAD implantasyonu
sonrası RV yetmezliğ geliştiği görüldü. LVAD implantasyonu öncesinde 26 hastamızın
5'ine (% 19), inotropik ajan desteği verilmesine rağmen düşük kardiyak debi
bulgularının devam etmesinden dolayı, end-organ disfonksiyonun engellemek amacıyla
intra-aortik balon pompası (IABP) yerleştirildi. Bu hastaların 1'inde LVAD sonrası RV
yetmezliği geliştiği görüldü. Toplam 3 hastaya ise kronik hastalık anemisine bağlı
gelişen hematokrit düşüklüğü nedeniyle preoperatif kan transfüzyonu yapıldı (Tablo-5).
Tablo 5. LVAD Uygulanan Hastaların Preoperatif Demografik Verileri
LVAD
Uygulanan LVAD
Sonrası
RV
Tüm Hastalar (n:26)
Yetmezliği Gelişen Hastalar
(n:6)
Yaş Ortalaması
42 (13 – 59)
52 (43 – 57)
Cinsiyet ( E / K)
23 / 3
6/0
BSA (m2)
1.77 ± 0.26
1,81 ± 0.22
KOAH
7
2
Preoperatif Mekanik Ventilasyon
6
2
IABP
5
1
Preoperatif Kan Transfüzyonu
3
2
Etyolojik faktör olarak 2 olguda miyokardit saptanırken, 5 olguda iskemik, 2
olguda valvüler, geri kalan 17 olguda ise idiyopatik dialate KMP gözlendi.
Hastaların efor kapasitesi NYHA sınıflandırmasına göre değerlendirildi. Sadece
7 hasta Klas-3 efor kapasitesine sahipken geri kalan 19 hasta Klas-4 efor kapasitesine
sahipti. LVAD endikasyonu için INTERMACS kriterleri esas alındı (Tablo 6).
36
Tablo 6. LVAD Uygulanan Hastaların NYHA Efor Kapasiteleri ve INTERMACS
Düzeyleri
LVAD Uygulanan Tüm LVAD Sonrası RV Yetmezliği
Hastalar (n:26)
Gelişen Hastalar (n:6)
Klas-1
0
0
Klas-2
0
0
Klas-3
7
2
Klas-4
19
4
Level-1
2
1
Level-2
7
3
Level-3
17
2
INTERMACS Level-4
0
0
Level-5
0
0
Level-6
0
0
Level-7
0
0
NYHA
Hastaların 18'ine HeartWare, 8'ine ise Heartmate II LVAD implantasyonu yapıldı
(Tablo 7). Tüm olgularda preoperatif sol ve sağ ventrikül fonksiyonları detaylı olarak
değerlendirildi. Preoperatif RV fonksiyonlarının değerlendirilmesi ve postoperatif RV
yetmezliği riski PAB, RVEF, RVEDD, RVESD, TAPSE, Pulmoner vasküler direnç
indeksi (PVRI), kardiyak output (CO), kardiyak indeks (CI), CVP, PCWP,
Transpulmoner gradient (TPG) parametreleri ölçülerek değerlendirildi. Bunlara ilave
olarak karaciğer enzimleri (ALT, AST) ve bilirubin düzeyleri preoperatif olarak
çalışıldı.
Tablo 7. LVAD Uygulamalarında Kullanılan Cihazlar
LVAD
Uygulanan
Hastalar (n:26)
Tüm LVAD Sonrası RV
Gelişen Hastalar (n:6)
HeartWare
18
5
Heartmate II
8
1
Yetmezliği
Verilerin istatistiksel analizi Statistical Package for the Social Sciences (SPSS
Inc., Chicago, Illinois, ABD) 13.0 sürümü yazılım programı kullanılarak yapıldı.
Sürekli değişkenler aritmetik ortalama ± standart sapma (SD) olarak ve kategorik
değişkenler frekans (n) olarak ifade edildi.
4. BULGULAR
Tüm hastalar postoperatif KVC YBÜ'ne alındı. Mekanik ventilatör ayarları
yapılarak uygun hemodinamik koşullar sağlandığında ekstübe edildiler. Sağ ventrikülü
desteklemek amacıyla tüm hastalara rutin Dopamin 3 µ/kg/dk ve Dobutamin infüzyonu
5 µ/kg/dk dozundan başlandı.
Her iki grup arasında altta yatan etyolojik nedenler arasında anlamlı bir farklılık
görülmedi. Preoperatif IABP ihtiyacı olmasının RV yetmezliği gelişmesiyle bir ilgisinin
olmadığını gözlemlediğimiz gibi; preoperatif mekanik ventilasyon ihtiyacının artmış RV
yetmezliği ile doğru orantılı olduğunu saptadık. Ancak vaka sayısının az olması
nedeniyle istatistiksel bir anlamlılık kuramadık.
Karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri olarak bakılan AST, ALT, BUN, Kreatinin
değerlerinde RV yetmezliği gelişen hastalarla RV yetmezliği gelişmeyen hastalar
arasında anlamlı bir farklılık saptamadık.
Tablo 8’de hastaların preoperatif ekokardiyografik ve hemodinamik bulgularının
yanı sıra laboratuar verilerine de yer verilmiştir. Bu veriler her iki grup arasında
karşılaştırıldığında PAB'nın RV yetmezliği gelişen grupta istatistiksel anlamlılık
derecesinde daha düşük; CVP'ın sağ ventrikül yetmezliği gelişen grupta istatistiksel
anlamlılık derecesinde daha yüksek olduğu izlendi.
38
Tablo 8. LVAD Uygulanan Hastaların Ekokardiyografik ve Hemodinamik Verileri
LVAD
Uygulanan LVAD Sonrası RV
Tüm Hastalar (n:26)
Gelişen Hastalar (n:6)
CVP (mmHg)
10,1
13,3
PAB (mmHg)
34,2
28,4
18,2 ± 0,6
18,6 ± 0,5
PVRI(dyne.s.cm / m )
511 ± 18
531 ± 22
RVEF (%)
34,3 ± 2,1
32,1 ± 1,8
RVEDD (mm)
61,6 ± 7,8
64,8 ± 8,1
RVESD (mm)
34,4 ± 3,6
35,7 ± 3,8
CO (l / min)
2,53 ± 0,8
2,61 ± 1,1
CI (l / min / m2)
1,47 ± 0,3
1,52 ± 0,4
PCWP (mmHg)
22,4 ± 1,4
23,5 ± 1,8
TPG (mmHg)
8,8 ± 0,8
8,9 ± 0,7
AST (U / l)
53 ± 7,4
59 ± 8,1
ALT (U / l)
27 ± 4,6
28 ± 5,1
Total Bilirubin (mg/dl)
1,8 ± 1.27
2.1 ± 1.49
BUN (mg/dl)
16 ± 11,7
17,1 ± 10,6
Kreatinin (mg/dl)
1,1 ± 0,9
1,2 ± 0,7
TAPSE (mm)
-5
2
Yetmezliği
Ayrıntılı sağ ventrikül fonksiyonlarının değerlendirilmesine rağmen, 6 (%23)
hastamızda postoperatif kısa – orta dönemde RV disfonksiyonu gözlendi. Bu oranımız
literatürde LVAD sonrası RV disfonksiyonu üzerine yapılan diğer çalışmalar ile
benzerlik göstermektedir. Sağ ventikül disfonksiyonu gelişen 6 hastanın 5'inde mortalite
gözlendi.
Bir hasta postoperatif servis takibinde gelişen RV yetmezliğine bağlı olarak
YBÜ'ne alındı. 72 saatlik inotropik ajan ve nitrik oksid desteğine rağmen RV
fonksiyonları toparlamayan hastaya, yeniden ameliyathaneye alınarak sağ ventrikülü
desteklemek amacıyla sağ ventriküler Levitronix implante edildi. Buna rağmen RV
fonksiyonları toparlamayan hasta ilk LVAD uygulanmasının 10. gününde kaybedildi.
Bir olgumuz da postoperatif 5.ayında gelişen akut RV yetmezliği nedeniyle
yeniden hospitalize edildi. Tüm medikal müdahalelere ve acil kalp çağrısı yapılmasına
rağmen RV fonksiyonları toparlamayan hasta yeniden yatışının 1. haftasında gelişen
kardiyak arrest sonrası kaybedildi.
39
Altıncı ayında Drive-line enfeksiyonu nedeniyle başvuran bir diğer olgu ise,
uygun antibiyotik rejimiyle enfeksiyonun eradike edilmesine rağmen sistemik
enfeksiyona sekonder gelişen RV yetmezliği sonucu kaybedildi.
Bir diğer hastamızda ise servis takibinde izlenen hematokrit düşüklüğü
nedeniyle yapılan kan transfüzyonu sonrası gelişen akut akciğer hasarına sekonder
gelişen RV yetmezliği sonucu mortalite izlendi.
Postoperatif 4. ayında RV yetmezliği kliniğiyle başvuran hastanın, kardiyotonik
destek ve levosimendan tedavisi ile RV fonksiyonlarının düzeldiği gözlendi.
Taburculuğu planlanan hasta akut hemorajik serebro vasküler olay (SVO) nedeniyle
kaybedildi.
Postoperaitf 5. ayında akciğer enfeksiyonu ve akut akciğer ödemi tablosuyla RV
disfonksiyonu tanısı konarak interne edildi. Spesifik antibiyotik rejimi ve kardiyotonik
desteğiyle tedavi edilen hastanın klinik, radyolojik ve ekokardiyografik olarak
düzelmesi üzerine hasta taburcu edildi. Bu hastamız halen kontrol altnda takip
edilmektedir.
5. TARTIŞMA
Kalp yetmezliği, gelişmiş toplumlarda ölüm nedenlerinin majör nedenlerinden
biridir. Kalp yetmezliği genel olarak toplumda % 0,4-2 arasında değişen sıklıkta
görülmekte ve dünya üzerinde yaklaşık 20 milyon insanı etkilemektedir (1-5). Kalp
transplantasyanu ise, ileri evre kalp yetmezliğinin başlıca tedavi yaklaşımı olmakla
beraber; uygun donör seçimi ve organ temini halen başlıca sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır (6-9). Bundan dolayı ventrikül destek sistemleri yıllar içerisinde ortaya
çıkmış ve gelişerek kullanımı daha da yaygınlaşmıştır (10, 11).
Sağ ventrikül yetmezliği, LVAD uygulamalarından sonra % 10-50 civarında
görülen (12), morbidite ve mortalitenin en önemli nedenlerindendir. Sağ ventrikül
yetmezliği tanımı, semptomlar ve bulgular göz önünde bulundurularak INTERMACS
tarafından standardize edilmiştir. Buna göre: RVAD implantasyon ihtiyacı olan inatçı
RV yetmezliği, inhale nitrik oksid veya LVAD implantasyonu sonrası 1 haftadan uzun
süren
inotrop
ihtiyacı
LVAD
sonrası
RV
yetmezliği
kriterleri
olarak
değerlendirilmektedir. Ancak bu konuda her kliniğin kendine özgü yaklaşımları ve
tanımları olmaktadır. Yayınlar arasında farklılıklar olmakla beraber, literatür
taramasında LVAD sonrası RV yetmezliği gelişim oranları ve RV yetmezlik tanımları
Tablo 9’da gösterilmiştir (13).
41
Tablo 9. LVAD sonrası RV Yetmezliği Gelişme İnsidansları
Çalışma
Hastalar
RVY Tanısı
RVY Oranı (%)
Fukamachi
N=100, BTT 97%, DT 2%,
mean age 52.5, male 86%
RVAD gereksinimi
Requiring RVAD support
11,0
Kavarana
N=69, mean age 56.2,
male 86%
14 günden uzun süren inotrop desteği veya RVAD
gereksinimi
Requiring inotropic support for ≥14 d or RVAD support
30,4
Ochiai
N=245, BTT 98%, 2% DT,
mean age 64, male 85%
RVAD gereksinimi
Requiring RVAD support
9,4
Dang
N=108, BTT 100%, ortalama
yaş:51
14 günden uzun süren inotrop desteği veya RVAD
gereksinimi
Requiring inotropic support or pulmonary vasodilators
for ≥14 d or RVAD support
38,9
Puwanant
N=33, BTT 67%, DT 21%,
BTR 12%, ortalama yaş: 54
14 günden uzun süren inotrop desteği veya pulmoner
vazodilatatör gereksinimi
Requiring inotropic support or pulmonary vasodilators
for >14 d
33,0
Potapov
N=54, ortalama yaş:52
48 h: MAP ≤55 mm Hg,
CVP ≥16 mm Hg, MvO2 ≤55%, CI <2 L/min /m2,
inotropik destek skoru >20 U, veya RVAD gereksinimi
16,7
Matthews
N=197, BTT 94%, DT 6%,
ortalama yaş:50
14 günden uzun süren inotrop desteği veya pulmoner
vazodilatatör gereksinimi; veya RVAD – ECMO
gereksinimi
34,5
Fitzpatrick
N=266, ortalama yaş:52
BiVAD gereksinimi
37,0
Drakos
N=175, BTT 58%, DT 42%,
ortalama yaş:57
14 günden uzun süren inotrop, inhale NO desteği veya
RVAD gereksinimi
44,0
Kormos
N=484, BTT 100%, ortalama
yaş:52
14 günden uzun süren inotrop desteği veya RVAD
gereksinimi
20,2
Hennig
N=40, BTT 100%, ortalama
yaş:55
48 h: MAP ≤55 mm Hg,
CVP ≥16 mm Hg, MvO2 ≤55%, CI <2 L/min /m2,
inotropik destek skoru >20 U, veya RVAD gereksinimi
35,0
Baumwol
N=40, BTT 83%, DT 17%,
ortalama yaş:52
14 günden uzun süren inotrop, inhale NO ve sildenafil
desteği veya RVAD gereksinimi
32,5
Topilsky
N=83, BTT 33%, DT 67%,
ortalama yaş:63
RVAD gereksinimi veya inotropik destek >7 gün
27,7
G0r ant
N=117, BTT 67%, DT 33%,
ortalama yaş:58
14 günden uzun süren inotrop, inhale NO desteği veya
RVAD gereksinimi
40,0
Kukucka
N=122, ortalama yaş:55
48 h: MAP ≤55 mm Hg,
CVP ≥16 mm Hg, MvO2 ≤55%, CI <2 L/min /m2,
inotropik destek skoru >20 U, veya RVAD gereksinimi
12,3
Raina
N=55, ortalama yaş:54
14 günden uzun süren inotrop, inhale NO ve sildenafil
desteği veya RVAD gereksinimi
29,0
Kato
N=68, ortalama yaş:63
14 günden uzun süren inotrop, inhale NO ve sildenafil
desteği veya RVAD gereksinimi
35,3
Vivo
N=109, BTT 49%, DT 49%,
BTD 2%, ortalama yaş:54
14 günden uzun süren inotrop, inhale NO ve sildenafil
desteği veya RVAD gereksinimi
22,9
Atluri
N=218, ortalama yaş: 56
BiVAD gereksinimi
23,4
BTT: Bridge-to-transplant, BRT: Bridge-to-recovery, DT: Destination therapy, RVAD: Right ventricle asisst device, BiVAD:
Biventricular asisst device, NO: Nitrik oksid
LVAD sonrası klinik olarak bariz sağ kalp yezmezliği gelişen olguların yaklaşık
%10'unda sağ ventrikül destek cihazı (RVAD) gerekmektedir. Sağ kalp yetmezliği
42
LVAD’in başarısını engelleyen en önemli sebeplerden biridir. Nedenleri sıralayacak
olursak: İmplantasyon öncesi mevcut sağ kalp yetmezliği en olası nedenlerden biridir.
Bizim vakalarımızda LVAD implantasyonu öncesi RV yetmezliği olan hastamız yoktu.
Postoperatif dönemde RV yetmezliği 6 hastamızda gelişti ve bu hastaların 4'ünde geç
dönem RV yetmezliği geliştiği görüldü. Bu da bize preoperatif dönemde ayrıntılı RV
değerlendirilmesinin postoperatif erken dönem RV yetmezliğini önlemede en önemli
basamak olduğunu düşündürmektedir. İşlem sırasında ve weaning periyodunda sağ
kalbin yeterince korunamaması ve distansiyona maruz kalmasına bağlı gelişebilecek bir
hava embolisi bir diğer neden olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bizim serimizde bu tarz
bir komplikasyonla karşılaşmadık. Daha önceden saptanmış olan nativ koroner hastalığı
özellikle de sağ koroner arter hatalığı RV yetmezliği gelişmesinde predispozan bir
faktördür. Ancak bizim iskemik KMP'li olgularımızda preoperatif yapılan koroner
anjiografide greftlerin ve nativ damara konulan stentlerin açık olduğu izlendi.
LVAD’nin yerleştirilmesiyle sol ventrikülün sönmesi ve septumun paradoks hareketinin
ortadan kalkması sonucunda normal şartlarda sağ ventrikülün, sol ventrikül üzerini
yarım ay şeklinde örtmesi ile ondan aldığı desteğin (interdependence) ortadan kalkması
da geç RV yetmezliğine sebebiyet verebilmektedir (14-22).
Sağ ventrikül yetmezliği geliştiği taktirde uygulanabilecek tedavi seçenekleri:
Nitrik oksit inhalasyonu ile birlikte inotropik ajanlar
başlanır. Ayrıca vücut dışı
dolaşımla yaşam desteği (ECMO) denenebilir. Son çare RVAD yerleştirmek ve acil
kalp çağrısında bulunmaktır. Burada bir kez endikasyon görüldüğünde erken
davranılması gerekir, böylece sağ kalım %55 olabilmektedir (23-30). Bizim vaka
serimizde 1 hastamıza RVAD olarak Levitronix implantasyonu uyguladık. Bu hastamız,
LVAD implantasyonu sonrası servis takibindeyken RV yetmezliği gelişmesi üzerine
yeniden YBÜ'ne alarak inotropik ajan ve inhale nitrik oksid başladığımız olgumuzdu.
Tedaviye yanıt alınamaması üzerine sağ ventrikülü desteklemek amacıyla sağ
ventriküler Levitronix implante edildi. Ancak postoperatif 10.gününde hastamızı
kaybettik.
Sol ventrikül asisst device (LVAD), sol ventrikül kalp yetmezliği olan hastalarda
ve ayrıca kalp transplantasyonu bekleyen bridge-to-transplant hastalarında uygun donör
bulununa kadar kalbin iş yükünü hafifleterek transplantasyona köprüleme veya son
dönem tedavi seçeneği (destination therapy) olarak karşımıza çıkmış ve kalp
43
yetmezliğinin medikal tedavi dışında cerrahi olarak daha etkin bir şekilde tedavi
edilebildiğini göstermiştir (31-39). Dolayısıyla genellikle bu hasta grubunda LVAD
öncesi hastaneye birden çok başvuru ve yatış olmaktadır. LVAD yerleştirilmeden önce
bu hastalar, cerrahi endikasyon kriterleri oluşana kadar yatırlarak inotropik ajanlar ile
desteklenmektedir (40-47). Efor kapasitesi daha düşük olan hastalarda ise kimi zaman
IABP ve mekanik ventilatör ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir. Birçok yazar da
yayınlarında %10 – 30 arasında değişen oranlarda, LVAD öncesi IABP kullanıldığını
raporlamışlardır (48-53). Ancak preoperatif IABP ihtiyacının, postoperatif RV
yetmezliği gelişmesinde prediktör bir faktör olmadığını belirtmişlerdir. Nitekim, Kato
ve arkadaşlarının 68 hastalık serisinde toplam 20 hastaya LVAD öncesi IABP
yerleştirilmiş fakat RV yetmezliği gelişen grupla gelişmeyen grup arasında anlamlı bir
fark bulunamamıştır (79).
Cihazların gelişen teknolojiyle beraber yıllar içerisnde daha küçük boyutlara
ulaşmasına rağmen, özellikle dilate KMP olgularında kardiyotorasik indeksin büyük
olmasından dolayı, LVAD implantasyonu sonrasında mediastinal basınç artış
göstermektedir. Buna bağlı olarak zaten azalmış olan ventriküler kontraktilite daha da
düşer. LVAD yerleştirilmesini takiben göğsün kapatılması debide yaklaşık 300 cc
azalmaya neden olur (54-56). Hemodinamisi kritik hastalarda göğusün kapatılmaması
ve 1 gün açık bırakılması önerilmektedir. Biz de 2 hastamızda sternumu kapatmadan
hastaları YBÜ'ne aldık ve postoperatif 1. günlerinde hemodinamilerinin stabil olması
üzerine sternumlarını kapattık.
Ancak literatürde de belirtildiği üzere RV yetmezliği gelişmesindeki majör
sebep kanamadır. Daha önce belirtildiği gibi kanama ve transfüzyon, pulmoner direnci
önemli ölçüde artırarak, sağ ventrikülü yükler ve latent bir yetmezliği manifest hale
getirebilir (57-63). Tromboksan A2, sitokinler ve immunolojik mekanizmalar yanında,
kardiyopulmoner bypass sonrası artmış kompleman (özellikle C5a) stimulasyonu bu
tabloda sorumludur (64-71). Bizim vaka serimizde 1 hastamıza, postoperatif 1. gününde
hematokrit düşüklüğü (% 24) nedeniyle kan transfüzyonu gerçekleştirdik. Radyolojik,
klinik ve ekokardiyografik olarak tamponad bulguları olmadığından hastayı yeniden
açmayı planlamadık. Ancak trasnfüzyon sonrası hastada klinik ve radyolojik olarak
TRALI (transfusion related acute lung injury) bulguları gelişmesi üzerine yeniden
entübe
edildi.
Takiplerinde
RV
yetmezliği
gelişen
hastaya
medikal tedavi
44
uygulanmasına rağmen klinik durumunda bir düzelme olmadı. Bu hastamızı
postoperatif 6.günde kaybettik.
Sağ ventrikül yetmezliğini farketmede gecikilmemelidir. Santral ven basıncının
20 mmHg’yı aşması, dev v dalgaları, sol atrial basıncın 10 mmHg altında seyretmesi,
kardiyak indeksin 1.8 lt/dk/m2’den düşük olması, yatakbaşı EKO'da septumun durumu
(IVS çapı ve deviasyonu), sağ ventrikülün şiş görünmesi ve bariz triküspit kaçağı
olması tanıyı destekler (72-76). Böyle bir durumda inhale nitrik oksid ve inotropik
ajanların başlanması ile birlikte nedene yönelik tedaviyi bir an önce başlamak, RV
yetmezliğinin mortal komplikasyonlarının önlenmesinde hayati önem taşımaktadır.
6. SONUÇ VE ÖNERİLER
Pompa vazifesi gören kalp pasif olarak dolmakta yani preload bağımlılığı
göstermeketedir. Kısaca sağ ventrikül fonksiyonlarının ve pulmoner venöz dönüşün
yeterli olması, LVAD fizyolojisindeki temel çalışma prensibidir. İlk 3-4 günde
gelişebilecek olan ventriküler fibrilasyon, sağ kalbi devre dışı bırakacağından hastalar
bunu tolere edemezler ve müdahale edilmesi gerekir. Bu gözlemde elektif hastalarda
postoperatif dönemdeki morbidite ve mortaliteyi etkileyen öngörülebilir en önemli
parametre olan RV fonksiyonları preoperatif dikkatli ve detaylı bir şekilde
incelenmelidir. Sınırda olan hastalarda ise postoperatif olası RV yetmezliğine bağlı
komplikasyonlar ve bunların yönetimi açısından uyanık olunmalıdır.
Sol venteriküler destek cihazı implantasyonu yapılan olgularda postoperatif
mortalite
ve
morbiditenin önemli prediktörlerinden biri olan sağ ventrikül
disfonksiyonu, progresif ve gürültülü seyretmesi nedeniyle üzerinde önemle durulması
gereken bir noktadadır. Ayrıntılı preoperatif değerlendirmelere rağmen geç sağ ventrikül
yetmezliği ile küçümsenemeyecek derecede karşılaşılması nedeniyle postoperatif
dönemde sağ ventrikül disfonksiyonuyla başa çıkılması hususunda hazır ve uyanık
olunmalıdır. Sağ ventrikül fonksiyonu, öneminin iyi anlaşılmış olmasına rağmen
postoperatif kısa ve orta dönemdeki morbidite ve mortaliteyi minimize edecek optimum
tedavi protokolünün standartalize edilememiş olmasıyla halen karanlık tarafını
korumaktadır.
7. KAYNAKLAR
1. Hunt SA, Baker DW, Chin MH, Cinquegrani MP, Feldman AM, Francis GS, Ganiats
TG, Goldstein S, Gregoratos G, Jessup ML, Noble RJ, Packer M, Silver MA, Stevenson
LW, Gibbons RJ, Antman EM, Alpert JS, Faxon DP, Fuster V, Gregoratos G, Jacobs
AK, Hiratzka LF, Russell RO, Smith SC Jr; American College of Cardiology/American
Heart Association Task Force on Practice Guidelines (Committee to Revise the 1995
Guidelines for the Evaluation and Management of Heart Failure); International Society
for Heart and Lung Transplantation; Heart Failure Society of America. ACC/AHA
Guidelines for the Evaluation and Management of Chronic Heart Failure in the Adult:
Executive Summary A Report of the American College of Cardiology/American Heart
Association Task Force on Practice Guidelines (Committee to Revise the 1995
Guidelines for the Evaluation and Management of Heart Failure): Developed in
Collaboration With the International Society for Heart and Lung Transplantation;
Endorsed by the Heart Failure Society of America. Circulation 2001; 104:2996-3007.
2. Houser SR, Margulies KB. Is depressed myocyte contractility centrally involved in
heart failure Circ Res 2003; 92:350-8.
3. ESC GUIDELINES: Authors/Task Force Members, Karl Swedberg Writing
Committee: Cleland J, Dargie H, Drexler H, Follath F, Komajda M, Tavazzi L, Smiseth
O.A, Gavazzi A, Haverich A, Hoes A, Jaarsma T, Korewicki J, Lévy S, Linde C,
Sendon J.L.L, Nieminen M.S, Piérard L, Willem J. Remme Guidelines for the diagnosis
and treatment of chronic heart failure: executive summary (update 2005): The Task
Force for the Diagnosis and Treatment of Chronic Heart Failure of the European
Society of Cardiology. European Heart Journal 2005; 26:1115-1140.
4. Sanderson JE. Heart failure with a normal ejection fraction. Heart 2005; 1:11101121.
5. Ho KK, Pinsky JL, Kannel WB, Levy D. The epidemiology of heart failure: the
Framingham Study. J Am Coll Cardiol 1993; 22:6-13.
6. McKee PA, Castelli WP, McNamara PM, Kannel WB. The natural history of
congestive heart failure: the Framingham study. N Engl J Med 1971; 285:1441-6.
7. Stevenson LW, Braunwald E: Recognition and Menagment of Patients with Heart
Failure. Primary Cardiology. Philadelphia: WB Saunders. 1998; 175:310-329.
47
8. Tavazzi L. Towards a more precisedefinition of heart failure aetiology. Eur Heart J
2001; 22:192- 195.
9. Sutton GC. Epidemiologic aspects of heart failure. Am Heart J 1990; 120:1538-40.
10. Braunwald E: Normal and abnormal myocardial function. Harrison’s Principles of
Internal Medicine, 14th ed. McGraw Hill 1998:1297.
11. Cohn JN. Structural basis for heart failure. Ventricular remodeling and its
pharmacological inhibition. Circulation 1995; 91:2504-7.
12. Mariell Jessup, M.D., and Susan Brozena, M.D. Heart Failure. N Engl J Med 2003;
348:2007- 2018.
13. Tan LB, Jalil JE, Pick R, Janicki JS, Weber KT. Cardiac myocyte necrosis induced
by angiotensin II. Circ Res 1991; 69:1185-95.
14. Mann DL, Kent RL, Parsons B, Cooper G. Adrenergic effects on the biology of the
adult mammalian cardiocyte. Circulation 1992; 85:790-804.
15. Eugene Braunwald. Examinatin of the Patient, Chapter 7 The History, Heart Disease
A Textbook of Cardiovasculer Medicine 7th edition. Douglas PZ, Peter L, Robert OB,
Eugene B, Philadelphia W.B. Saunders Company 2005: page: 75.
16. Micheal R. Bristow, Management of Heart Failure. A Textbook of Cardiovascular
Medicine, Brounwald, Zipes, Lıbby, Sixth edition. 2001, page: 640.
17. Micheal MG, Wilson SC, Eugene Braunwald. Clinical Aspects of Heart Failure;
Pulmonary Edema, High-Output Failure Heart Disease A Textbook of Cardiovasculer
Medicine 7th edition. Douglas PZ, Peter L, Robert OB, Eugene B, Philadelphia W.B.
Saunders Company 2005:539- 568.
18. Mattleman SJ, Hakki AH, Iskandrian AS, Segal BL, Kane SA. Reliability of bedside
evaluation in determining left ventricular function: correlation with left ventricular
ejection fraction determined by radionuclide ventriculography. J Am Coll Cardiol 1983;
1:417-20.
48
19. Rihal CS, Davis KB, Kennedy JW, Gersh BJ. The utility of clinical,
electrocardiographic and roentgenographic variables in the prediction of left ventricular
function. Am J Cardiol 1995; 75:220- 3.
20. Silverman ME, Pressel MD, Brackett JC, Lauria SS, Gold MR, Gottlieb SS.
Prognostic value of the signal-averaged electrocardiogram and a prolonged QRS in
ischemic and nonischemic cardiomyopathy. Am J Cardiol 1995; 75:460-4.
21. Wheeldon NM, MacDonald TM, Flucker CJ, McKendrick AD, McDevitt DG,
Struthers AD. Investigation of putative cardiac beta 3-adrenoceptors in man. Q J Med
1993; 86:255-61.
22. Gillespie ND, McNeill G, Pringle T, Ogston S, Struthers AD, Pringle SD. Cross
sectional study of contribution of clinical assessment and simple cardiac investigations
to diagnosis of left ventricular systolic dysfunction in patients admitted with acute
dyspnoea. BMJ 1997; 314:936-40.
23. Harlan WR, Oberman A, Grimm R, Rosati RA. Chronic congestive heart failure in
coronary artery disease: clinical criteria. Ann Intern Me 1977; 86:133-8.
24. de Lemos JA, Mcguire DK, Drazner MH. B-type natriuretic peptide in
cardiovascular disease. Lancet 2003; 362:316-322.
25. Hunt SA; American College of Cardiology; American Heart Association Task Force
on Practice Guidelines (Writing Committee to Update the 2001 Guidelines for the
Evaluation and Management of Heart Failure).ACC/AHA 2005 guideline update for the
diagnosis and management of chronic heart failure in the adult: a report of the American
College of Cardiology/American Heart Association Task Force on Practice Guidelines
(Writing Committee to Update the 2001 Guidelines for the Evaluation and Management
of Heart Failure). J Am Coll Cardio 2005;46:1-82.
26. Ho KK, Anderson KM, Kannel WB, Grossman W, Levy D. Survival after the onset
of congestive heart failure in Framingham Heart Study subjects. Circulation 1994;
89:506-7.
27. Kormos RL. HeartMate II and HeartMate III. An update.Presented at the I.
Cleveland Clinic Foundation Heart failure&Circulatory support summit, Cleveland
Ohio, 2002;22-25.
49
28. Pagani FD, Miller LW, Russell SD. Extended mechanical circulatory support with a
continuous flow rotary left ventricular assist device. Journal of the American College of
Cardiology, 2009;54:312-21.
29. Strueber M, O Driscoll G, Jansz R Khaghani A, Levy WC, Wieselthaler GM.
Multicenter evaluation of an intrapericardial left ventricular assist system. HeartWare
Investigators. J Am Coll Cardiol 201V 22:1375-82.
30. Miera O, Potapov EV Redlin M et al. First experiences with the HeartWare
ventricular assist system in child ren. Ann Thorac Surg, 2011 ;91:1256-60.
31. Delgodo DH, Rao V Ross HJ. Mechanical circulatory assistance. Circulation,
2002;106:2046-50.
32. Chen JM, DeRose JJ, Slater JP et al. Improved survi val rates support left
ventricular assist device implan tation early after myocardial infarction. J Am Coll
Cardiol, 1999;33:1903-8.
33. Chen JM, SpanierTB, Gonzalez JJ etal. Improved sur vival in patients with acute
myocarditis using external pulsatile mechanical ventricular assistance, J Heart Lung
Transplant, 1999;18:351-7 . ‘ 1
34. Fasseas R Kukalek SR Samuels FL et al. Ventricular assist device support for
management of sustained ventricular arrhythmias. Tex Heart Inst J, 2002;29:33-6,
35. Albes JM, Eckstein FS, Heinemann MK et al, Suc cessful weaning of a transplanted
heart from biventri cular assist device. Ann Thorac Surg, 2000;70:277-8.
36. Gronda E, Mangiavacchi M, Frigerio M et al. Determi nation of candidacy for
mechanical circulatory sup port: Importance of clinical indices. J Heart Luna
Transplant, 2000;19:83-8.
37. Rose EA, Gelijns AC, Moskowitz AJ et al. Long-term use of a left ventricular assist
device for end-stage heart failure. N Engl J Med, 2001 ;345:1435-43.
38. Franco KL. New devices for chronic ventricular sup port. J Card Surg, 2001;16:17892.
50
39. Deng MC, Weyand M, Hammel D et al. Selection and management of ventricular
assist device patients: The Muenster experience. J Heart Lung Transplant, 2000; 19:7782.
40. Bahekar A, Singh M, Singh S et al. Cardiovascular Outcomes Using Intra-Aortic
Balloon Pump in High- Risk Acute Myocardial Infarction With or Without Lardiogenic
Shock.' A Meta-Analysis. J Cardiovasc Pharmacol Ther 2011 Feb 18.
41. Goldstein D. Invited commentary. Ann Thorac Sura 2002;74:751-2. on circulatory
support device for severe cardiac failu re, New York, 2000;15-7. Intermediate Clinical
Performance of the Levitronix CentriMag Ventricular Assist Device in Supporting
Cardiogenic Shock Patients. Kenneth Liao; Sara Shumway; Monica Colvin-Adams;
Emil Missov; Ranjit John. Circulation. 2010;122:A296.
42. Kucukaksu S, Ergenoglu MU, Yildiz CE et al. High-risk left main coronary artery
bypass surgery supported by the İmpella Recover LP 2.5 assist device: an alternati ve
insertion technique, Heart Surg Forum 2009' 12:E324-6.
43. Delius R, Anderson H, Schumacher Ret al. Venoveno- us compares favorably with
venoarterial access for extracorporeal membrane oxygenation in neonatal respiratory
failure. J Thorac Cardiovasc Surg 1993-106:329-38.
44. Smedira NG, Wudel JH, Hlozek CC et al. Venovenous extracorporeal life support
for patients after cardio- tomy. ASAIO J, 1997;43:M444-6.
45.Willms DC, Atkins PJ, Dembitsky WRetal. Analysis of clinical trends in a program
of emergent ECLS for cardiovascular collapse. ASAIO J, 1997;43:65-8.
46. Phlillips SJ, Zeff RH, Kongtahworn C et al. Percutane ous cardiopulmonary bypass:
Application and indication for use. Ann Thorac Surg, 1989;47:121.
47. Kurusz M. Zwiscjenberger JB: Percutaneous cardio pulmonary bypass for cardiac
emergencies. Perfusion, 2002;17:269-77.
48. Smedira NG, Wudel CH, Hlozek CC et al. Extracorpo real life support as a bridge to
left ventricular assist device. ASAIO J, 1997;43:33.
51
49. Wang SS, Ko WJ, Chen YS et al. Mechanical bridge with extracorporeal membrane
oxygenation and ven tricular assist device to heart transplantation, Artif Organs,
2001;25:599-602.
50. Kihara S, Kawai A, Endo M, et al. Extracorporeal membrane oxygenation and left
ventricular assist device: A case of double mechanical bridge. Heart Vessels,
2002;16:164-6.
51. Spiwak AJ. Transport issues with patients on ECMO. Presented at the I. Cleveland
Clinic Foundation Heart failure&Circulatory support summit, Cleveland, Ohio,
2002:22-5.
52. Duncan BW, Hraska V, Jonas R et al. Mechanical cir culatory support in children
with cardiac disease. J Thorac Cardiovasc Surg, 1999;117:529-42,
53. Jett GK. ABİOMED BVS 5000. Experience and poten tial advantages. Ann Thorac
Surg, 1996;61:301-4.
54. Guyton RA, Schonberger JPAM, Everts PA et al. Postcardiotomy 'shock: Clinical
evaluation of the BVS 5000 biventricular support system. Ann Thorac Surg,
1993;56:346-56.
55. Arabia FA, Paramesh V, Toporoff B et al. Biventricular canulation for the Thoratec
ventricular assist device. Ann Thorac Surg, 1998:66:2119-2120.
56. Couper G, Dekkers R, Adams DH. The logistic and cost-effectiveness of circulatory
support. Advantages of the Abiomed BVS 5000. Ann Thorac Surg, 1999;68: 646-9.
57. Tsai FC, Marelli D, Laks H et al. Short-term bridge to heart transplant using the
BVS 5000 external ventricu lar assist device. Am J Transplant, 2002;2:646-51.
58. Mehta SM, Christenson D, Sun B et al. Utilization of the ABIOMED BVS 5000
circulatory support system in the resuscitation of patients with acute heart failure,
Presented at the fifth international conference on cir culatory support devices for severe
cardiac failure, New York, Sept 15-17, 2000.
59. Hetzer R, Hennig E, Schiessler A, et al. Mechanical. support and heart
transplantation. J Heart Lung Transplant, 1992;11:175-81.
52
60. Hetzer R, Loebe M, Potapov EV et al. Circulatory sup port with pneumatic
paracorporeal ventricular assist device in infants and children. AnnThorac Surg, 1998;
66:1498-506.
61. Loebe M, Hennig E, Müller J et al. Long-term mecha nical circulatory support as a
bridge to transplantati on, for recovery from cardiomyopathy and for perma nent
replacement. Eur J Cardiothorac Surg, 1997; 11 :S11-S24.
62. Pasic M, Bergs S, Hennig Eet al, Simplified technique for impantation of a left
ventricular assist system after previous cardiac operations. Ann Thorac Surg, 1999;
67:562-4.
63. Loebe M, Kaufmann Fj Hetzer R. The Berlin Heart. In: Cardiac Assist Devices.
Goldstein DJ, Oz MC (eds). Futura publishing company, Inc. NY 2000:275-87.
64. Ayik E Oğuz E, Engin C, Yagdi T Atay Y Özbaran M. Surgical therapy of endstage heart failure in pediatric patient. Transplant Proc, 2011;43:935-7.
65. Goldstein DJ, Intracorporeal support: Thermo Cardiosystems ventricular assist
device. In: Goldstein DJ and Oz MC (eds), Cardiac Assist Devices, Armonk NY: Futura
Publishing Co Inc, 2000;307-321.
66. Slater PJ, Rose EA, Levin HR et al. Low thromboembo lic risk without
anticoagulation using advanced- esign left ventricular assist devices. Ann Thorac Surg,
1996;62:1321-7.
67. Itescu S, Ankersmit HJ, Kocher AA et al. Immunobio logy of left ventricular asist
devices. Prog Cardiovasc Dis, 2000;43:67-80.
68. Frazier OH, Rose EA, Macmanus 0 et al. Multicenter clinical evaluation of the
HeartMate 1000 IP left ventri cular assist device. Ann Thorac Surg, 1992;53:1080-90.
69. Frazier OH, Rose EA, Oz MC et al. Multicentric clinical evaluation of the
Heartmate vented electric left ventri- ular asist system in patients awaiting heart transp
lantation. J Heart Lung Transplant, 2001 ;20:201-2.
53
70. Kasirajan V, McCarthy PM, Hoercher KJ et al. Clinical experience with long-term
use of implantable leftven- icular assist devices: Indications, implantation and utcomes,
Semin Thorac Cardivascular Surg, 2000; 12:229-237.
71. Fflavia JL, Smedira NG, Banbury MK et al. Single cen- ter experience with
implantable left ventricular assist evices. Presented at the fifthy International
Conference on circulatory support device for severe qardiac failure, New York,
2000;15-17.
72. f^ortner PM, Oyer PE, Jassawalla JS et al. An alterna- t ve in end- stage heart
disease: Long-term ventricular ssistance. Heart Transplant, 1983;111:47-59.
73. Rcrtner PM, Oyer PE, McGregor CGA et al. First puman use of an electrically
powered implantable ventricular assist system. Artif Organs, 1985;9:36.
74. El-Banayosy A, Deng M, Loisance DY et al. The Euro pean experience of Novacor
left ventricular assist the rapy as a bridge to transplant: A restrospective multi centre
study. European Journal of Cardiothoracic Surg, 1999;15:835-41.
75. Mueller J, Wallukat G, Weng YG et ai. Weaning from mechanical cardiac support
in patients with idiopat hic dilated cardiomyopathy, Circulation, 1997;96:542-9.
76. MehtaSM, Pae WE, The Pennsylvania State University totally implantable left
ventricular assist device and total artificial heart, In: Goldstein DJ and Oz MC (eds).
Cardiac Assist Devices, Armonk NY: Futura Publishing Co, Inc, 2000;403-16.
77. Frazier OH. The Jarvik 2000 continuous flow left ventri cular assist system,
Presented at the I, Cleveland Clinic Foundation Heart failure&Circulatory support
summit, Cleveland, Ohio, 2002;22-5.
78. S Hayek, D B Sims, D W Markham, J Butler, A P Kalogeropoulos. Assessment of
Right Ventricular Function in Left Ventricular Assist Device Candidates. Circ
Cardiovasc Imaging. 2014 Mar;7(2):379-89.
79. Kato TS, Jiang J, Schulze PC, Jorde U, Uriel N, Kitada S, et al. Serial
echocardiography using tissue Doppler and speckle tracking imaging to monitor right
ventricular failure before and after left ventricular assist device surgery. JACC Heart
Fail. 2013 Jun;1(3):216-22.
Download