Pasif Ev

advertisement
Di­ya­log
Yalıtım kalınlığı, enerji verimliliği ve tasarruf demek
Ekim
Kasım
Aralık 2013
İzocam, Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi’nin platin sponsoruydu, “Yapı tasarlama bilincimizi kökten değiştirmeliyiz”, İlk hedef enerji verimliliği bilincine sahip KOBİ’ler,
“Çevre ve şehircilik adına daha kökten bir dönüşüm ve değişim lazım”, Tüm sektörlerle kurgulanan çevre dostu bir “ideal kent” mümkün
2
Ekim - Kasım - Aralık 2013
için­de­ki­ler
İZO­CAM Di­ya­log
İzoc­ am Ya­yın Or­ga­nı
Ya­yın tü­rü
Ye­rel, sü­re­li, üç ay­lık der­gi
İzo­cam Adı­na İm­ti­yaz Sa­hi­bi
A. Nur­i Bul­ut
Ya­yın So­rum­lu­su
İpek Seyh­ an
s. 04
İzocam’dan Haberler
İzocam, Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi’nin platin
sponsoruydu
s. 06
Rö­por­taj
“Bir gün pasif ev taleplerinde patlama olacağına
inanıyorum”
Ya­yın Ku­ru­lu
Fa­tih Ök­tem, İpek Sey­han, Hakan Kiraz, Be­tül Kı­lıç
s. 08
Da­nış­man
Dr. Ke­mal Gan­ i Bay­rak­tar
Edi­tör
Melda Bağdatlı
s. 16
Gra­fik Ta­sa­rım
Rö­por­taj
“Prefabrik pasif evler geleceğin yapıları olacak”
İzocam’dan Haberler
Yalıtım, enerji verimliliğine katkı sağlayabilecek unsurlar
arasında ilk sıralarda yer alıyor
Kadir Kaymakçı
Ya­zış­ma Ad­re­si
s. 20
İzocam Ticaret ve Sanayi A.Ş.
Rö­por­taj
“Yapı tasarlama bilincimizi kökten değiştirmeliyiz”
Altayçeşme Mahallesi Öz Sokak No: 19 Kat: 3-5-6
Maltepe 34843 İstanbul
Tel: (0 216) 440 40 50 Faks: (0 216) 440 40 70
s. 22
kurumsaliletisim@izoc­ am.com.tr
Ya­pım
Konak Medya
Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi
3. Blok No: 10 K: 5 D: 54
Rö­por­taj
“Çevre ve şehircilik adına daha kökten bir dönüşüm ve
değişim lazım”
s. 32
Yol Hikâyeleri
Marmara’nın üç güzeli: Tekirdağ, Çanakkale ve Balıkesir
s. 38
Ki­şi­sel Ge­li­şim
Konsantrasyonunuzu artırabilirsiniz
Gayrettepe İstanbul
Tel: (0 212) 216 97 00
www.konakmedya.com
Renk Ay­rı­mı ve Bas­kı
Özgün Ofset
Aytekin Sok. Yeşilce Mah. No: 21 34418
4. Le­vent İs­tan­bul
Tel: (0 212) 280 00 09
Faks: (0 212) 264 74 33
06
08
20
32
Başlar­ken
Yalıtım kalınlığı, enerji verimliliği ve tasarruf demek
Dergimizin son sayısında,
1990’larda Almanya’da ortaya
çıkan ve örnekleri dünyada
giderek çoğalan “Pasif Ev” ve
“Multi Konfor Binalara”
odaklandık ve konuyla ilgili
dünyaca tanınan isimlerle
görüştük. Ayrıca, 8 Kasım’ın
Dünya Şehircilik Günü olması
nedeniyle Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın “ideal kent” üzerine
görüşlerini aldık.
Y
ılın son Diyalog dergisi, yalıtım kalınlıklarının ve enerji verimliliğinin ön planda olduğu “Pasif Ev” ve “Multi Konfor
Binalar” üzerine odaklanıyor. 1991’de
Almanya’da geliştirilen bir yapı standardı olan
“Pasif Ev”, dünya genelinde 50 bini aşkın örneğiyle bugün uluslararası enerji etkin tasarım standartlarının en önde gelenleri arasında yerini aldı.
Pasif yapılarda ısıtma ve soğutma ihtiyacı için
harcanan enerji, ülkemizdeki tipik bir binanın
enerji ihtiyacının onda biri kadardır. İzocam’ın
sunmakta olduğu ve “Pasif Ev” kavramından hareketle tasarlanan Multi Konfor Binalar ise, biyoiklimsel tasarımı hedefliyor.
Ankara’da 28 Kasım 2013 tarihinde SEPEV (Sıfır
Enerjı ve Pasif Ev Derneği) tarafından ilki düzenlenen ve “Platin Sponsoru” olduğumuz Pasif Ev
Semineri ve Ürün Sergisi, konuyla ilgili pek çok
tanınmış ismi biraraya getirdi. İzocam olarak biz
de, seminerde Multi Konfor Binaları anlattık ve
yalıtım kalınlıklarının önemine bir kez daha değindik.
Yalıtım kalınlığı, enerji verimliliğine giden yolda atılacak adımlardan ilki ve şüphesiz en önemlisi.
Pasif Ev ve Multi Konfor Binaların da ilkesel olarak zeminini “kalın yalıtım” ve “her alanda yalıtım”
oluşturuyor. Sanayi binalarımız ve işyerlerimiz kadar, konutlarımızda da yalıtımı gereğince uygulamak ve önemsemek yaşadığımız dünyaya dair
başlıca sorumluluğumuz olmalı…
Konutlarda enerji tüketimini yüzde 90 oranında
azaltan “pasif” uygulamaları ülkemizde de yaygınlaştırmayı amaçlayan SEPEV de bu sorumluluktan hareketle, Pasif Ev Semineri ve Ürün
Sergisi’ni gerçekleştirerek ülkemiz için “sıra dışı” bir etkinliğe imza attı. İngiltere, Almanya ve
Yunanistan’dan uzmanların katılımıyla gerçekleştirilen seminer sayesinde; “Pasif Ev” konusunda farklı ülke deneyimlerinin ve bilgi birikimlerinin paylaşıldığı bir ortam oluştu.
Türkiye’deki ilk Pasif Ev projelerinin sahipleri
de, gösterdikleri çaba ve destek için seminer sonrasında ödüllendirildi. Türkiye’nin
sertifikasyon süreci tamamlanan ilk Pasif Ev
Projesi olan ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen Ekolojik
Bina projesinin yanı sıra, ülkemizde proje
süreci devam etmekte olan 4 pasif ev daha
bulunuyor. Bu projelerden biri, İzocam ve
SEPEV’in katkılarıyla geliştirilen UNDPGAP EVD Kuluçka Merkezi. “İzocam Kullananlar” sayfamızda GAP Bölgesinde yürütülen enerji verimliliği projeleri kapsamında gerçekleşen enerji etkin yenilemeye örnek teşkil edecek uygulama ile ilgili
detayları okuma fırsatı da bulacaksınız.
"Pasif Ev" çalışmaları ve projeleriyle bu sayıda bizi aydınlatan konuklarımıza;
Almanya’nın en önemli Pasif Ev tasarım-
cılarından Mimar Roland Matzig, Ekho Mimarlık
ekibinden Tuğba Salman Gürcan ve Rüksan Tuna, İngiltere’deki Architype mimarlıktan Mimar
Jonathan Hines, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Ekolojik Kent Tasarım Müdürlüğü’nden Y. Mimar Seda Müftüoğlu Güleç, E-G Mimarlık’tan Mimar Erden Güven ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Enerji Verimliliği Eğitim Binası projesinin sahibi Baran Yapı’dan Yıldırım Yılmaz’a teşekkürü bir
borç bilirim.
Bildiğiniz gibi 8 Kasım tüm dünyada “Dünya Şehircilik Günü” olarak kutlanıyor. Biz de bu vesileyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile görüşerek,
“ideal kent”, “Pasif Ev”, “Multi Konfor Yapılar” üzerine fikirlerini aldık. Gelecekte nasıl bir Türkiye’nin
bizi aydınlığa taşıyacağını öğrenmeye çalıştık.
İzocam olarak eğitimlerimize de dur durak bilmeden devam ediyoruz. Bu sayıda da göreceğiniz
gibi, “Yalıtım ve Yenilikler Semineri”nde kamuda
görevli mimar ve mühendisleri bir araya getirdik.
Narman Meslek Yüksek Okulu’nda ısı ve su yalıtımı seminerlerimize devam ettik. İzoder’in Kartal
Belediyesi ile birlikte çalışan personeline yönelik
hazırladığımız eğitim programı dâhilinde iki gün
boyunca Tesisat Yalıtımı eğitimi verdik. Her yıl bayi ve bayi müşterilerine yönelik düzenlediğimiz
İzodemi eğitimlerini de tamamladık. Her yıl farklı
bir temayla gerçekleştirilen İzodemi eğitimlerinin
bu yılki konusu “Kurumsallaşma ve Markalaşma”
oldu.
14 yıldır başarıyla yürüttüğümüz Üniversite Öğrencileri Yalıtım Yarışması’nı bu yıl Gaziantep Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle gerçekleştiriyoruz
ve öğrencilerden Gaziantep’te bir ilkokul tasarlamasını istiyoruz. Isover tarafından düzenlenen
Multi Konfor Binalar Öğrenci Yarışması’nın uluslararası organizasyonundan sorumlu Gabriel Golumbeanu da bu sayımızın konuğumuzdu. Yarışmanın tarihçesinden ve dereceye giren katılımcıları bekleyen sürprizlerden bahsetti bize. Biz de
tüm katılımcılara şimdiden başarılar diliyoruz.
Bu sayının “Yol Hikâyeleri” sayfasının konukları
İzocam satış ve uygulama bayilerimizden; Çorlu’daki Coşkun İnşaat ve Tic. Ltd. Şti. kurucularından Hüseyin A. Abanozoğlu, Çanakkale’deki
Anadolu Mak. Tek. Mlz. İnş. Tic. ve San. A.Ş. kurucularından İbrahim Gün ve Balıkesir’de yer
alan Can Yapı Paz. Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti.
kurucularından Erdem Ürer oldu; kendileri bölgelerindeki İzocam satış faaliyetleri ile ilgili bizi bilgilendirdiler.
Yeni yılda farklı bir Diyalog dergisiyle sizlerle birlikte olmayı hedefliyoruz. 2014’ün hepimiz için
yeniliklerle dolu olmasını temenni ediyor ve İzocam ailesi adına mutlu bir yıl diliyorum.
Sevgi ve Saygılarımla,
A. Nu­ri Bu­lut
Ge­nel Mü­dür
4
İzocam'dan Haberler
İzocam, Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi’nin
platin sponsoruydu
Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği (SEPEV) tarafından bu yıl ilki düzenlenen Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi,
Uluslararası Pasif Ev Derneği'nin de desteğiyle, 28 Kasım 2013 tarihinde Ankara, Cer Modern Sanat
Merkezi’nde gerçekleştirildi. Enerji verimliliği ve “Pasif Ev”in önemine her platformda dikkat çeken ve
etkinliğin platin sponsoru olan İzocam da seminerde Multi Konfor Binaları anlattı.
Pasif Ev Semineri’nin açılış konuşmacılarından
ilki SEPEV adına konuşma yapan Tuğba Salman Gürcan’dı. Konuşmasında, ülke olarak tükettiğimiz enerjinin yüzde 40’ının binalardan
kaynaklandığına ve ülkemizdeki 18 milyondan
fazla binanın sadece yüzde 10’unun yalıtımlı olduğuna değinen Salman, inşa etme biçimimizi
değiştirmemiz gerektiğini vurguladı. Pasif evlerde 30 metrekarelik bir alanı ısıtmak için 10 adet
mumun yeterli olduğunu belirten Salman, Avrupa Birliği'nin 2019’dan sonra inşa edilecek bütün binaların pasif standartta olmasını ön gördüğünü ve gelişmekte olan bir ülke olarak
Türkiye'nin dünyadaki gidişata kayıtsız kalamayacağını belirtti.
Tuğba Salman Gürcan
Yeni binaların yanı sıra mevcut binalar için de
pasif ev standardında enerji verimli iyileştirmenin mümkün olduğunu belirten Salman, “Dünyada 2050 yılındaki konut bina stoğunun yüzde
80’inin mevcut binalardan oluşacağını düşünürsek, pasif standartta iyileştirme çalışmaları,
Türkiye’de sürekli maruz kaldığımız bir başlık
olan kentsel dönüşüm projeleri için bir anlam
ifade etmeli” diyerek sözlerine devam etti. “Dönüşüm” yerine “yıkım” yaparak enerji, hammadde ve para kaybettiğimizi vurguladı.
Almanya’da 1991’de fizikçi Dr. Wolfgang Feist
tarafından geliştirilen pasif standartla inşa edilen
ilk konut projesinin ardından, 1996’da
Darmstadt’da Pasif Ev Enstitüsü’nün kurulduğunu ve 2012 itibariyle dünya genelinde 50 bini
aşkın pasif ev olduğunu belirten Salman, Aralık
2012’de bu konuya yürekten destek veren bir
grup olarak, Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği
SEPEV’i kurduklarını sözlerine ekledi.
Tuğba Gürcan Salman’ın ardından, Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi’nin “platin sponsoru”
olan İzocam’ın Teknik Pazarlama Müdürü Dr.
Kemal Gani Bayraktar söz aldı. Adı “pasif” olan
Kemal Gani Bayraktar
konfor olarak da tanımlanan “çoklu konfor” ortamı sağladığını belirtti.
bu yapı sisteminin, aslında çok da aktif bir sistem olduğunu belirten Bayraktar, özellikle pasif
yapıların getirdiği “çoklu konfor” kavramı üzerinde durulması gerektiğini vurguladı. Pasif yapıların kullanıcılarına enerji tasarrufunun yanı sıra;
içerideki gürültü seviyesini azaltarak, kullanılan
yapı ve yalıtım malzemelerinin kalitesini artırarak,
yangın güvenliğini azami seviyede çözümleyerek ve kaliteli iç ortam havası oluşturarak, multi
Roland Matzig
Pasif ev standardının konut ya da konut dışı her
tür tasarıma uygulanabilecek ve her türlü yapı
elemanıyla çözümlenebilecek kendini ispatlamış bir yaklaşım olduğuna değinen Bayraktar,
konuyla ilgili farklı ülkelerden farklı pasif ev örneklerine değindi. Binalarda Enerji Performansı
Yönetmeliği kapsamında 2017’ye dek tüm binalar için çıkartılması zorunlu kılınan Enerji Kimlik Belgesi’nin önemine de değinen Dr. Kemal
Gani Bayraktar, Enerji Kimlik Belgesi çıkarırken,
“olması gereken en düşük sınıf” konusunda
herhangi bir yaptırım olmadığını, sadece kimlik
belgesi çıkarma zorunluluğu olduğunu belirterek, uygulamadaki eksikliklere dikkati çekti.
Konuşmasında, “yalıtım kalınlığının” önemini de
vurgulayan Bayraktar, sözlerine şöyle devam et-
Jonathan Hines
Pasif ev ve multi konfor bina nedir?
1991’de Almanya’da geliştirilen bir yapı standardı olan
pasif ev, dünya genelinde 50.000’i aşkın örneğiyle
bugün uluslararası enerji etkin tasarım standartlarının
en önde gelenlerinden biridir. Pasif yapılarda ısıtma
ve soğutma ihtiyacı için harcanan enerji, ülkemizdeki
tipik bir binanın enerji ihtiyacının onda biri kadardır. Bu
yapılar Almanya’daki Pasif Ev Enstitüsü’nün belirlemiş
olduğu standartlar doğrultusunda tasarlanarak inşa
edilir. Daha sonra enstitünün vermiş olduğu standartlara uygunluklarına bağlı olarak yapılan testlerin ardından sertifikalandırılır. İzocam’ın sunmakta olduğu multi
konfor binalar ise pasif ev kavramından türemiştir ve
biyoiklimsel tasarımı hedefler. İzocam’ın sürdürülebilir
yapılar geliştirme stratejisinin merkezinde yer alan
multi konfor binalar, en üst düzeyde ısıl konforu yüksek enerji tasarrufuyla sunarken, kusursuz akustik ve
görsel konfor, kaliteli iç ortam havası, yangın korunumu ve güvenliği sağlar.
ti: “Ülkemizde yalıtım kalınlıklarından bahsettiğimizde, 10 cm bile fazla kalın algılanıyor. Halbuki
yurtdışındaki örneklere baktığımızda 30-35 cm,
hatta 40 cm yalıtım kalınlıkları gözlemliyoruz.
Türkiye’deki mevcut yapılarda, mühendislik ve
mimarlık yaklaşımları sayesinde alınacak önlemlerle yüzde 80’lerin üzerinde çok rahat tasarruf
yapılabilir. Bir başka avantajımız da ülkemizin
güneş enerjisi potansiyeli… Doğru tasarımlar ve
yenilikçi yaklaşımlarla güneşten kış aylarında da
yararlanarak yapılarda pasif seviyelere çok rahat
erişebiliriz.” Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen Türkiye’nin ilk pasif
evine de değinen Bayraktar, yapının duvarlarında 40 cm, çatısında 30 cm, döşemesinde 30
cm yalıtım uygulandığını sözlerine ekledi.
Açılış konuşmalarının ardından başlayan Pasif
Ev Semineri’nde ilk söz alan Almanya r-m-p mimarlık ofisinden Roland Matzig, oğlunun hastalığı üzerine tasarladığı ilk pasif ev projesinden söz
ederek konuşmasına başladı: “Farklı bir ev tasarlama ihtiyacı duydum. Temiz hava akımına sahip
pasif evimize taşındıktan sonra oğlum da iyileşti.”
Farklı iklimlerdeki pasif uygulamalara değinen
Matzig, özellikle Abu Dabi gibi sıcak iklimli ülkelerde pasif yapıların çokça tercih edildiğini ve ülkede 200’ün üzerinde pasif ev bulunduğunu,
bu sayının dünya genelinde 50 bini aştığını belirtti. “Pasif evleri tercih etmek için; karbon ayak
izini azaltmak, sağlıklı bir yaşam standardına kavuşmak ve etkin enerji tasarrufu yapmak gibi
çok temel üç nedenimiz var” diyen Matzig,
Mannheim’da inşa ettiği kendi ev-ofisinin de pasif standartlara uygun olduğunu belirtti.
Matzig’in ardından söz alan İngiltere’deki Architype mimarlık ofisinden Mimar Jonathan Hi-
Stefan Pallantzas
nes ise, pasif ev standartlarıyla İngiltere’de inşa
ettiği ilkokul ve kamu binalarından örnekler gösterdi. Ayrıca, harcamayı yalıtıma yönelterek, daha basit ama şık ve yenilikçi tasarımlarla yapım
maliyetlerini dengelemenin mümkün olduğuna
dikkati çekti.
Yunanistan’daki Hellenic Pasif Ev Enstitüsü
Başkanı Stefan Pallantzas ise, Türkiye gibi sıcak iklim bölgesi olan Yunanistan’daki pasif ev
uygulamalarından bahsetti. Akdeniz ikliminde
etkili olacak pasif ev tasarımlarında yerden soğutmanın ve gece havalandırmasının önemini
vurguladı. Geleneksel yapı tekniklerinin her birinin aslında birer pasif ev tasarımı olduğunun al-
Lothar Moll
tını çizen Pallantzas, tarihi mimarlık yapılarından
örnekler verdi.
Seminerin son konuşmacısı Almanya merkezli
bir şirket olan Pro Clima’nın kurucusu ve
Ceo’su Lothar Moll oldu ve nem önleme üzerine geliştirdikleri teknikler üzerinde durdu.
Seminer sonrasında, Türkiye’deki ilk Pasif Ev
projelerinin sahipleri, pasif evlerin ülkemizde uygulanması için gösterdikleri çaba ve destek için
ödüllendirildi. Bugün Türkiye’de sertifikasyon
süreci başarıyla tamamlanan ilk pasif ev projesi
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Ekolojik Bina
Tanıtım ve Bilgilendirme Merkezi’nin yanı sıra,
proje süreci devam etmekte olan 4 pasif ev daha bulunuyor: Vendeka A.Ş. Ofis Binası (Ankara), Abant İzzet Baysal Üniversitesi Enerji Verimliliği Eğitim Binası (Bolu), İzocam ve SEPEV’in
katkılarıyla gelişmekte olan UNDP-GAP EVD
Kuluçka Merkezi (Gaziantep) ve Tektunalı Ailesi
Konutu (Ankara).
Ödül töreninin ardından gerçekleştirilen ürün
sergisinde ise, sektörün öncü firmaları ile pasif
ev inşaat ürünleri tanıtıldı.
6
Röportaj
“Bir gün pasif ev taleplerinde patlama
olacağına inanıyorum”
Almanya’daki en önemli “pasif ev” tasarımcılarından Mimar Roland Matzig, aynı zamanda Türkiye’nin ilk pasif
yapısı olan Gaziantep’teki Ekolojik Bina’nın da pasif uygulamalarından sorumlu proje mimarı. Şimdiye dek 350
pasif yapı projesini hayata geçiren Matzig’e göre, pasif evler enerji verimliliğinde en temel noktada yer alıyor.
ofisteki çalışma biçimimizden müşterilerimize
dek olumlu yönde değiştirdi.
Yaklaşık yedi yıldır da sertifikalı pasif ev tasarımcısı olmak isteyenlere eğitimler veriyorum.
Sertifikalı pasif ev tasarımcısı olmanın iki yolu
var; sertifikalı bir pasif ev tasarlayıp inşa ettikten
sonra Pasif Ev Enstitüsü’ne sertifika için kendiniz başvuruda bulunabiliyorsunuz, ya da yine
Pasif Ev Enstitüsü’ne bağlı pasif yapı ilkeleri
üzerine eğitim veren “sertifikalı pasif ev tasarımı” kurslarını bitiriyorsunuz. Bu tür eğitimler veren çeşitli enstitüler var, ben de bunlardan birinde eğitmenlik yapıyorum. Ekibim de tamamen sertifikalı tasarımcılardan oluşuyor.
İlk yıllarımızda biraz zorlandık. Ofislerimizden
biri Mannheim’da diğeri ise Frankfurt’ta… Yaklaşık 75 kilometrelik bir mesafe var arada. Elbette temelde bu iki bölgeye yakın olan alanlarda çalışmaya gayret ediyorduk. Ancak pasif
ev tasarımı için aldığımız teklifler çok uzak bölgelerde olabiliyordu. Özellikle bu ilk yıllarda
Almanya’nın dışından da pasif ev talepleri aldık; Lüksemburg, Belçika, Fransa, İngiltere…
Son yıllarda ise Romanya ve Türkiye de bu ülkeler arasına eklendi.
Roland Matzig
Roland Matzig, pasif ev tasarımı üzerine çalışmaya 12 yıl önce kendi evini “pasif yapı” ilkeleriyle inşa ederek başlamış. Sertifikalı bir pasif
ev tasarımcısı ve danışmanı olan Matzig, SaintGobain ISOVER G+H AG Binalarda Enerji Verimliliği Ödülü, Baden Württemberg Çevre
Ödülü ve Pasif Ev standardında Renovasyon
Projesi Mannheim Belediyesi Özel Onur
Ödülü’ne sahip.
Çalışmalarına kendi şirketi olan r-m-p mimarlık
ve mühendislik bünyesinde devam eden Matzig, pasif ev konusunda henüz yolun çok başında olan Türkiye’nin geleceğinden umutlu olduğunu söylüyor. Dünya genelinde pasif yapıların gelecekte çok daha fazla talep göreceğine inanıyor.
Pasif ev tasarımları üzerine çalışmaya ne
zaman, nasıl başladınız?
57 yaşındayım ve mimarlık mesleğinde 34. yılım. Hayli uzun bir süre… Bundan 12 yıl önce,
ilk pasif ev projem olan kendi evimin tasarımıyla bu konuda çalışmaya başladım. Pasif bir evde yaşamanın iyi ve olumlu yanlarını bizzat de-
neyimledim ve başkaları da bu deneyimi yaşasın istedim. Herşey böyle başladı. Yaklaşık 10
yıl önce tamamen pasif ev projelerine yönelerek, “standart” mimarlık yapmaktan vazgeçtim
ve Almanya’nın ilk sertifikalı pasif ev tasarımcılarından biri oldum. Bu hayatımdaki en büyük
değişikliklerden biriydi. Çünkü 30 yıldan uzun
bir zamandır mimarlık yapıyorum ve bunun neredeyse 20 yılında diğer tüm mimarlar gibi hizmet verdim. Bu geçiş elbette kolay olmadı.
Özellikle ilk iki yıl çok zor geçti. Müşteriler normal olarak pasif ev çizmem için bana gelmiyorlardı; onları pasif evi tercih etmeleri konusunda
ikna etmem gerekiyordu. Pasif evin maliyetleri
de eklenince elbette bu zorlu bir süreç oluyordu. Bir süre bu şekilde direndim, şimdiyse işler
gayet yolunda gidiyor. Pekçok teklif alıyoruz;
insanlar pasif ev projeleri, tasarımları için kendi
istekleriyle geliyor. Ofisimiz bu konuda
Almanya’da ve başka ülkelerde de hayli meşhur oldu.
Pasif yapılar konusundaki bu ısrarımın verdiğim en iyi kararlardan biri olduğuna inanıyorum. Çünkü hayatımda neredeyse herşeyi;
Pasif yapı projeleri daha fazla zaman alıyor oluşu ve maliyetleri açısından ülkenizde kolay kabul görmüyor. Hukuki süreç de daha farklı işliyor. Dil sorununu da tüm bunlara eklemek lazım. Dolayısıyla Gaziantep’teki çalışmamız bizim için o kadar kolay olmadı ama gayet iyi gitti. Şimdi kendi ülkemizde, ofisimize çok yakın
bir başka projenin çalışmaları başladı; yani bir
nevi “köklerimize geri dönüyor” olacağız. Ofisimiz artık pasif yapılar konusunda deneyimli olduğu için, bu tarz proje hazırlamak isteyen başka mimarlar veya ofisler, danışmanlığımız için
de bize başvuruyor. Dolayısıyla r-m-p mimarlık
ve mühendislik şirketine ek olarak, bir de r-m-p
danışmanlık şirketini kurduk. Mannheim’a 20
km uzaklıktaki Heidelberg’de yaklaşık 5 bin konutluk bir proje var; bütün bir kasabayı pasif
yapı ilkeleriyle inşa etmek istiyorlar. Şimdi onlara danışmanlık vermemi istediler.
Şimdiye dek kaç pasif yapı projesi
gerçekleştirdiniz?
Almanya’da 350 proje bitirdik şimdiye dek.
Bunlardan kimi konuttu, kimi ofis, kimi okul veya anaokulu, hatta klinik gibi farklı amaçlara yö-
nelik binalardı. Son çalışmamız olan pasif klinik
projesi, aynı zamanda pasif ilkelerle yapılmış ilk
klinik olma özelliğine sahip. Bu proje
Frankfurt’ta yer alıyor ve yaklaşık 70.000 metrekarelik ölçekte. Plan çizimleri ve saha çalışmaları başladı. Üç ya da dört yıl içinde bitirmeyi
planlıyoruz. Projenin mimarı ben değilim, klinik
mimarisi konusunda uzmanlaşmış olan bir mimarları var. Ben projeye pasif yapı danışmanlığı
vereceğim.
Gaziantep’teki Ekolojik Bina projesine nasıl
dahil oldunuz?
Gaziantep’teki Ekolojik Bina'nın pasif yapı hesaplamalarını yaptım. Pasif yapı hesaplamaları
PHPP (Pasif Ev Planlama Paketi) olarak isimlendirdiğimiz bir sistemle yapılıyor. PHI (Passive House Institute-Pasif Ev Enstitüsü) tarafından geliştirilen bu sistem temelde bir excel
dosyasından oluşuyor. Bütün hesaplamalar bu
sistem üzerinden yapılıyor. Sistem, tasarımda
yapılan her değişikliğin, tercih edilen her yapı
malzemesinin enerji tüketimine olan etkisini birer birer gösteriyor. Böylelikle mimar binayı daha doğru bir bilinçle tasarlayabiliyor.
Projeye nasıl dahil olduğuma gelince… Bir konferansta pasif evler konusunda sunum yapmak için İstanbul’a gelmiştim. Konferansta sunduğum metin daha sonra bir şekilde Tuğba
Salman Gürcan’ın eline geçince,
kendisi beni tanıdığını belirtmiş.
Kendisiyle 2010 yılında Londra’da
pasif yapılar üzerine eğitimini sürdürdüğü sırada tanışmış, birlikte çalışmaya başlamıştık. Kendisi, Gaziantep’teki Ekolojik Kent projesinin mimarı Erden Güven tarafından bölgeye davet edildiğinde, beni de pasif
yapılar üzerine Gaziantep’te sunum
yapmam için çağırdılar. Sunumlarımız sonrasında Gaziantep Belediye
Başkanı bize, “Ben bu pasif evi istiyorum, yapabilir misiniz?” dedi. Böylece, Erden beyle tanışmış ve
Türkiye’nin ilk “pasif evi” olarak adlandırılan Gaziantep Ekolojik Bina
projesi için birlikte çalışmaya başlamış olduk.
Projenin pasif yapı hesaplamaları ve
uygulama detaylarından sorumluydum. Tuğba ise hepimizin iletişimini
sağlayan kişi oldu, sonraki süreçte
şantiye uygulamalarına teknik destek verdi. Proje artık son aşamasına
geldi, şu anda sertifikalandırma çalışmaları devam ediyor. Türkiye’nin
ilk “pasif ev” sertifikalı yapısı olacak.
LEED sertifikası için de ayrı çalışmalar sürüyor sanıyorum.
Gaziantep’teki Ekolojik Bina’da
ne tür yalıtım malzemeleri ve
enerji tasarrufu uygulamaları
kullandınız?
İlk tasarıma bir oditoryum, sergi salonu, ofis alanı gibi üniteler ekledik.
Yapının pasif uygulamaları için daha önce bahsettiğim PHPP sistemini kullandık. İzocam’ın
Teknik Pazarlama Müdürü Dr. Kemal Gani
Bayraktar aynı zamanda yakın arkadaşımdır.
Kendisine bu pasif yapıya yalıtım malzemeleri
konusunda destek vermek isterler mi diye sorduğumda, “Elbette destekleriz” cevabını aldım.
Böylece yalıtım malzemelerini İzocam’dan temin ettik.
Duvarlarda yalıtım malzemesi olarak camyününü tercih ettik. Türkiye’de yalıtım genellikle
5-10 cm’lik malzemelerle yapılıyor. Biz ise pasif
ev için 35 cm kalınlığında yalıtım malzemesi
kullanmak istemiştik. Bu anlamda da Gaziantep’teki pasif ev projesi öncü oldu.
Pasif evde aynı zamanda MVHR (mekanik ısı
geri kazandırmalı havalandırma) sistemini kullandık. Türkiye’de ısı kazanımı oranları çok düşük; yüzde 55-60’larda. Pasif evlerde ise ısı geri kazanım oranının yüzde 85 olması hedefleniyor. Almanya ve Avusturya’daki daha ileri örneklerde bu oran yüzde 90-95’lerde. Sadece
yüzde 5’lik bir kayıp oluyor. Dolayısıyla, MVHR
sisteminin yapının verimliliğine katkısı çok büyük. Bina verimliliğinde hem binanın dış cephesinin hem de MVHR sisteminin birarada kullanılıyor olması çok önemli. Ardından güneş
kazanımı geliyor. Biliyorsunuz pasif binalar, gü-
neye bakan üçlü veya ikili camlar aracılığıyla
güneş enerjisini toplayarak, hemen ya da ileride kullanılmak üzere saklıyor.
Türkiye’de pasif yapıların geleceğini nasıl
görüyorsunuz?
Enerji verimi arayışında olan insanlar bir şekilde pasif yapıların kalitesinin ve kazancının farkına varacak ve kabul edecekler. Ben buna inanıyorum. Sadece zaman meselesi… Pasif evlerin yaygınlaşması konusunda doğal olarak en
çok kanuni yaptırımlar etkili olabilir. Bir de insanlar pasif yapıların maliyetinden çekiniyor.
Pasif evin doğum yeri olan Almanya’da artık
maliyetler standart yapılarınkinden farklı değil.
Avusturya, İngiltere ve Fransa’da da neredeyse
öyle. Türkiye ise daha başlangıç aşamasında;
ilk pasif ev projesi henüz yeni hayata geçiyor.
Zaman veremiyorum elbette, ancak bir gün hemen her yerde pasif ev taleplerinde patlama
olacağına inanıyorum.
En beğendiğiniz pasif yapı uygulaması
hangisi?
Elbette kendi evim. Pasif yapı ilkeleriyle yaptığım ilk evimizi 4-5 yıl kadar önce sattık. Daha
sonra Mannheim’da satın aldığımız eski bir evi
yine pasif yapı standartlarında yeniden inşa ettim. Alt katta ofisim yer alıyor, üstteki iki katı ise
yaşama alanlarımız oluşturuyor. Yani bir pasif
evde yaşıyor ve çalışıyorum.
Pasif evler sizce enerji
tasarrufunda son nokta mı?
Şu anda Almanya’da “aktif ev”
denilen bir yapı hareketi var.
“Pasif ev" isminin çağrıştırdığı
olumsuz havadan da sanıyorum pazarlama aracı olarak faydalandıklarından bu ismi seçmişler. Pazarlama açısından da
“güçlü” bir imajı olacağı düşünülen bu aktif evler, enerjiden
tasarruf etmenin en iyi yolunun
akıllı ev sistemleri olması mantığından hareket ediyor. Ki bence bu tamamen yanlış. Mesela
akıllı telefonlarımızla hemen her
şeyi kontrol ettiğimizi düşünüyoruz ama aslında onlar bize
ne yapacağımızı söylüyorlar.
Bence sistem basit olmalı. Bu
sistemse basit değil. Evinizi yöneten bu sistemdeki en ufak
bir aksaklıkta evinizi kullanamaz hale geliyorsunuz. Ne ışık,
ne su, ne de ısıtma…
Dolayısıyla evet, enerji tasarrufunda pasif ev son nokta
değil ama enerji verimliliğinde en temel noktada yer alıyor. Pasif yapıların bir ileri
aşamasını ise “multikonfor
yapılar” oluşturuyor. Multikonfor yapılarda, pasif yapı ilkelerine camyünüyle yapılan ses
yalıtımı da ekleniyor.
8
Röportaj
“Prefabrik pasif evler geleceğin
yapıları olacak”
Ekho Mimarlık ekibinden Tuğba Salman Gürcan, Gaziantep Ekolojik Bina’nın proje geliştirme ve tasarım
sürecinde aktif olarak yer aldı. Ekho Mimarlık olarak hedefleri, Ekolojik Bina’nın sertifikasyon sürecini
tamamlayarak Türkiye’nin ilk Pasif Ev Sertifikası’nı bir kamu binasına kazandırmak.
Tuğba Salman Gürcan, Almanya’da Pasif Ev
Enstitüsü’nden sertifikalı pasif ev tasarımcısı olmak için aldığı eğitimden sonra, Almanya’nın
ünlü pasif yapı mimarlık ofislerinden r-m-p mimarlık ekibine dahil olmuş. Ardından, Nidderau
Passivhaus, Müller Haus başta olmak üzere
birkaç müstakil pasif ev projesinde pasif ev tasarımcısı olarak çalışarak, bu konuda deneyim
kazanmış.
Pasif ev ilkeleriyle projelendirilen ve Gaziantep
Büyükşehir Belediyesi Tanıtım ve Bilgilendirme
Merkezi olarak hizmet verecek Ekolojik
Bina’nın proje geliştirme ve tasarım sürecinde
yer alan Gürcan, pasif ev standartlarını birgün
Türkiye’de uygulama hayalinin gerçekleştiğini
belirtiyor. Ekolojik Bina’nın uygulama sürecinde Ekho Mimarlık ekibi olarak pasif ev danışmanlık hizmeti sunduklarını söyleyen Tuğba
Salman Gürcan, Pasif Ev Enstitüsü ile sertifikasyon sürecinin sürdüğünü ve Türkiye’nin ilk
Pasif Ev Sertifikası’nı bir kamu binasına kazandırmayı hedeflediklerini ekliyor.
Pasif ev konusunda çalışmaya ne zaman,
nasıl başladınız?
Pasif evlerle İngiltere’de sürdürülebilir mimarlık
üzerine 2009-10 yıllarında yüksek lisans çalışmamı yaparken tanıştım. Bölüm başkanı ve tez
danışmanı olan hocam pasif ev üzerine uzmandı.
O dönemde “sıfır karbon” salımlı yapılar
İngiltere’nin gündemindeydi. Hâlâ da öyle…
2016’dan sonra ülkede inşa edilecek tüm binaların sıfır karbon salımlı olmasını hedefliyorlar. Şehir ölçeğinde “sıfır enerjiye” ulaşmak neredeyse imkânsız… Binalar birbirine gölge yapıyor, bir yoğunluk hakim… Bu nedenle binanın
doğru inşa edilmesi, enerji verimli bir kabuğunun olmasının altı çiziliyordu, yüksek lisans
yaptığım dönemde. Pasif evler yeni yeni giriyordu İngiltere inşaat sistemine. Orada gördüğüm
bütün örnekler, bu sistemi Türkiye’de uygulayabilme fikrini doğurdu bende. 2013’te
Türkiye’ye dönünce, bunu uygulamanın, insanlara anlatmanın pek de kolay olmadığını gördüm. İnsanlara anlattığımda bana hep, “Bu dediğin Almanya’da, İngiltere’de olur ama
Türkiye’de olmaz” dediler. İlk olarak Gaziantep
Büyükşehir Belediye Başkanı inandı ve küçük
ölçekli bir pasif bina yapmayı önerdi. Böylece
ilk pasif bina çalışmalarına Gaziantep’te başlamış olduk. Bir ilk olduğu için de süreç biraz daha uzun sürdü. 2012’de inşaatına başlanan yapının 2013 yaz sonu itibariyle yapım çalışmaları tamamlandı. Böylece Türkiye’nin ilk pasif yapısının ev sahibi Gaziantep olmuş oldu; bu bir
başarı hikâyesidir. Bu da Dr. Asım Güzelbey’in
konuya inanan, destekleyen, vizyon sahibi bir
belediye başkanı olmasıyla ilgiliydi. İnsanlar bu
ilk örneği gördükten sonra kendi talepleriyle
gelmeye başladı. Bu birşeylerin değiştiğinin
göstergesi.
Tuğba Salman Gürcan
Nasıl dahil oldunuz Gaziantep’teki Ekolojik
Bina projesine?
Gaziantep’te çalışmaları süren Ekolojik Kent
projesi dolayısıyla benimle irtibata geçmişlerdi.
İstanbul’da bir görüşme organize edilmişti. Toplantı sırasında, “Bir ekokent kurulacaksa binalar
nasıl olacak?” diye sorduğumda, “O aşamaya
daha gelemedik” dediler. Sonuçta enerji verimli
bir kent inşa etmediğiniz sürece peyzaj ve diğer detaylar ne olursa olsun sürdürülebilir bir
ekokent yapabilmeniz mümkün değil. Bunun
üzerine, Ekolojik Kent projesinin mimarı Erden
Güven’e pasif evlerden bahsettim. Onun da ilgisini çekti. Anlattıklarımı Gaziantep Belediye
Başkanı’na da anlatmamı rica etti. Kasım
2010’da Roland Matzig’le birlikte Gaziantep’e
gittik ve belediye başkanına bir sunum yaptık.
Ekolojik Kent’teki evlerin neden pasif yapı standardında inşa edilmesi gerektiğini anlattık.
Asım bey de bizlere küçük bir ölçekle başlamayı önerdi. Pasif ev Türkiye için bir ilk olacağı için
insanlara bu şekilde daha kolay anlatabileceğimizi söyledi. Herşey böyle başladı. 2010’dan
2013’e, süreç yavaş ilerlese de, artık önümüzde tamamlanmış, somut bir proje var.
Pasif evi nasıl tarif edersiniz? Avantajları
nedir?
“Pasif ev”, Türkçe’deki anlamıyla sadece konutlar üzerinde geçerli bir yapı standardı izlenimi uyandırsa da Almanca “Passivhausen” kelimesinden geliyor. Almanca “haus” bina anlamında kullanılıyor; bu bağlamda “pasif ev”, her
bina türüne adapte edilebilen enerji verimliliğini temel alan bir yapı standardıdır diyebiliriz.
1991’de geliştirilen bu yapı standardı, günümüzde uluslararası enerji etkin tasarım standartlarının en önde gelenidir. Pasif ev standardı sayesinde bina, tasarım aşamasından itibaren enerji verimliliği ve konfor koşulları gözetilerek tamamlanıyor ve Almanya’da yer alan
Darmstadt Pasif Ev Enstitüsü’nün vermiş olduğu standartlara uygun olmalarına bağlı olarak
sertifikalandırılıyorlar.
Pasif yapılar, çok az miktarda enerjiyle ısıtma
ve soğutma yaparak içerisinde ikamet edenlerin konforunu sağlayabiliyor. Kullanılan enerji
miktarıyla, Türkiye’deki standart binalara oranla, ısıtma ve soğutmada yüzde 90’lara varan
oranda tasarruf sağlanıyor. Enerjide dışa bağımlı bir ülke olduğumuz göz önünde bulundurulursa, pasif evlerin faydalarından uzun uzun
bahsetmeye gerek kalmıyor. Bu bağlamda, inşa etme biçimimizin değişmesi gerektiğine inanan bir mimarlık ofisi olarak, hayatımızı geçirdiğimiz binaların kullanıcı konforu ve sağlığına
göre detaylandırılması için çalışıyoruz.
Pasif evi, multikonfor binalardan ayıran
temel detaylar nedir?
Pasif ev enerji verimliliği ve konfora odaklı yapı
standartları sunuyor. Multikonfor binalar ise pasif ev standartlarını baz alarak enerji verimliliği
ve konfora, akustik ve yangın yalıtımı çözümlerini de ekliyor.
Pasif ev yapabilmek için gereken
standartlar nelerdir?
“Pasif evi ısıtmak için bir saç kurutma makinesi
yeterlidir…” Bu söylem gerçekdışı gibi gelse de,
pasif evin ısıtma ve soğutma ihtiyacı için harcanan enerji, ülkemizdeki standart bir binanın
enerji harcamasının onda biri kadardır.
Kaynak: SEPEV
Pasif yapıların temel tasarım özellikleri:
•Yüksek düzeyde yalıtım (Ud < 0.15 W/(m2K)
•Son derece yüksek performanslı ve yalıtımlı pencere, kapı sistemleri (Up < 0.8 W/(m2K)
•Hava sızdırmaz bina kabuğu (< 0.6 /h @50 Pa)
•Isı köprülerinin oluşmasına engel mimari detay çözümleri (Ψ ≤ 0.01 W/(mK) [TbCrit]
•Yüksek verimli, ısı geri kazanımlı mekanik havalandırma sistemi (≥ 75 verimlilik)
Rakamsal verilerden bahsedecek olursak; pasif evlerde bir yılda ısıtma ve soğutma için harcanan en fazla enerji metrekare başına 15 kilovat saat’tir (15 kWh/m2/yıl). Isıtma, soğutma,
havalandırma, aydınlatma, sıcak su, elektrik tüketimini kapsayan “primer” enerji ihtiyacı ise
120 kWh/m2/yıl olarak hesaplanır.
Pasif ev kriterleri doğrultusunda tasarım sürecinden itibaren binanın doğru yönlenmesi, bina kabuğuna dair doğru detay çözümleri ve
doğru malzeme seçimiyle enerji ihtiyacı en aza
çekilebilir. Proje, uygulandığı bölgenin iklimine
en uygun yenilenebilir enerji sistemleriyle
uyumlu hale getirildiğinde ise enerji ihtiyacı sıfıra indirilebilir. Bu sayede “sıfır enerji” olarak adlandırdığımız, enerji için dışa bağımsız binalar
kolaylıkla uygulanabilir.
Binanın tasarım kararlarının teknik anlamda
doğru alınmasının ardından yapı, PHPP (Pasif
Ev Planlama Paketi) programıyla inşaat öncesinde kontrol edilmeli ve gerekli revizyonlar yapılmalıdır. Tamamlanan PHPP modelinin sertifikasyon sürecinde Pasif Ev Enstitüsü’ne sunulması zorunludur. Bu nedenle tasarım ekibinde
mutlaka PHPP modelleme programını kullanabilen bir uzman bulunmalıdır.
Bir pasif evi projelendirmek ve inşa etmek
zor mu?
Evet, pasif yapı ilkelerine uygun proje üretmek
ya da inşa etmek teknik detaylardan ötürü
standart bir projeye kıyasla daha zor ve uzun
bir süreç alıyor. Ancak, mevcut yapım yöntemlerindeki eksikliklerin bulunmadığı bir inşa etme sisteminden bahsediyoruz… Bu anlamda
zor olanın değil, olması gerekenin yapılmasın-
dan yanayız. Ekho Mimarlık olarak daha çevreci, daha enerji verimli bir yapı sektörünün ülkemizde oluşması isteğiyle çalışıyoruz. Uygulamacının inşa sürecinde, en az tasarım esnasında olunduğu kadar titiz, bilinçli ve deneyimli olması önemli.
İlk pasif ev örneği ne zaman nerede
yapıldı? O günden bu yana ne değişti?
Pasif ev ilk kez 1991’de Almanya’da uygulanan bir yapı standardı. Bir fizikçi tarafından yazılıyor ve temelde bir yapı fiziği standardı… İşlerliği kabul edildikten sonra da 1996’da Dr
Wolfgang Feist tarafından Almanya’da Pasif
Ev Enstitüsü (Passive House Institute-PHI) kuruluyor. 2012 sonu itibariyle dünya genelinde,
farklı iklim örneklerinde 50 binden fazla pasif
ev örneği mevcut. Bu büyük bir başarı. Almanya ve Avusturya bu konuda en iyi örnekleri veriyor.
Dünyadan hangi pasif evleri ideal örnek
olarak gösterebilirsiniz?
En sevdiğim, “ideal” diyebileceğim pasif ev örneği Roland Matzig’in evi. Alt katta ofisi var, üst
iki katında da yaşama alanları… Bir de ABD’de
Maine eyaletinde bir pasif ev örneği var. Prefabrik bir yapı… Prefabrik pasif evlerin geleceğin yapıları olacağına inanıyorum. Çünkü bir ay
gibi kısa bir sürede inşa edilebiliyorlar. Bu sayede inşaat için kaybedilen zaman, malzeme
ve maliyeti hayli azaltmak mümkün oluyor.
Sizin pasif ev projeniz var mı?
Ekho Mimarlık olarak amacımız pasif ev standartlarında projeler tasarlamak, yapılan projelere danışmanlık ve destek vermek. Devam
eden dört pasif ev projemiz mevcut:
10 Röportaj
ğından kabul edilmesi ve yayılması kolay oldu. Bugün Almanya, Avusturya, İngiltere ve
Amerika’da örnek uygulamaları
bulunuyor. Türkiye için henüz
çok yabancı olsa da Sıfır Enerji
ve Pasif Ev Derneği (SEPEV) bu
standardı tanıtmak, örnek projeler başlatmak adına çalışmalar
yürütüyor.
Vendeka Ofis Binası Projesi; içerisinde birçok AR-GE çalışmasını
barındıracak bir bina olup, ülkemizde pasif ev standardında inşa
edilen ve Pasif Ev Enstitüsü tarafından sertifikalı ilk ofis binası olma özelliğini taşıyacak. Tasarımı
pasif ev ilkeleri doğrultusunda tarafımızdan yapılan binaya,
İngiltere’den Architype mimarlık
ofisi tasarım süreci boyunca teknik destek verdi. 2500 metrekarelik binanın şantiye çalışmaları
başlamış durumda.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Enerji Verimliliği Eğitim Binası’nı
ise, Türkiye’nin ilk pasif eğitim binası olarak projelendirdik. Bolu Belediyesi, Astay Yapı ve Baran Yapı'nın sponsorluğunda inşa edilecek olan, Mühendislik Mimarlık Fakültesi bünyesindeki bu pasif yapının şantiye çalışmaları devam ediyor. 2014’te tamamlanacağını öngördüğümüz yapının, enerji verimliliği
konusunda eğitimlere ve çalıştaylara ev sahipliği yapması planlanıyor.
Ankara, Beysukent’teki Tektunalı ailesine ait
müstakil ev çalışmaları da şu an proje aşamasında. Pasif ev standardına göre planladığımız
yapının 2014’te şantiye çalışmalarına başlayacağız.
Gaziantep EVD Kuluçka Merkez Binası içinse;
UNDP ve GAP ortaklığında, 1970’lerde inşa
edilmiş bir binanın pasif ev standartlarında çevreci olarak yenilenmesi ve iyileştirilmesi yolunda adım atmış bulunuyoruz. Türkiye’de binalarda “iyileştirme” yerine “yıkımla” gerçekleşen
kentsel dönüşüm projeleri için çok doğru bir
örnek olacak. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk
EnerPHit (pasif iyileştirme) projesi olan bu binanın tasarım süreci başlamış bulunuyor.
EnerPHit iyileştirmenin ne
olduğunu açıklayabilir misiniz?
Pasif yapı standardını yeni projelerde
olduğu gibi mevcut yapıları iyileştirmek için de uygulamak mümkün.
1991’de pasif yapı standartlarının geliştirilmesinden bugüne, bir çok pasif
yapı iyileştirme projesi başarıyla tamamlandı. Ancak özellikle eski ve tarihi yapılarda hedeflenen hava sızdırmazlık oranını tutturmak kolay olmuyor. Isı köprüleri oluşmasına izin vermeden yapı kabuğunu yalıtmak maliyet açısından etkin olmayan çözümlerle olabiliyor. Uygulama problemlerinden veya kötü işçilikten kaynaklanan,
ilerleyen zamanlarda da cephe ve bina genelinde yoğuşma problemlerine
yol açan sıkıntılar yaşanabiliyor. Pasif
Ev Enstitüsü bu olumsuzlukları ve uygulanan projeleri analiz ederek,
2012’de iyileştirme projeleri için yeni
bir enerji verimliliği standardı olan
EnerPHit’i geliştirdi.
EnerPHit standardında, pasif yapı standartlarından farklı olan tasarım kriterlerine kısaca değinmek gerekirse;
•Isınmak için harcanan enerji: QH ≤ 25 kWh/
(m2 yıl)
•Toplam primer enerji: QP ≤ 120 kWh/m2 yıl
+ ((QH -­15 kWh/(m2 yıl)).1.2)
•Hava sızdırmazlık oranı: 1 AC/H @50 Pa
EnerPHit standartının sorunsuz yakalanması
adına, sıradan iyileştirme ve yenileme projelerinden farklı olarak, “Bina Entegre Tasarım ve
Uygulama Süreci” izleniyor. Bütün mimari, mekanik ve elektrik planlamaları ve çizimlerinin,
Pasif Ev Enstitüsü’ne sunulacak şekilde hazırlanması ve yapının yine proje sürecinde PHPP
programıyla enerji tüketiminin modellenmesi
gerekiyor.
EnerPHit sertifikası uygulamaları ne zaman
başladı, Türkiye’deki tanınırlığı ne zaman
oldu?
EnerPHit 2012’de geliştirilen yeni bir yapı standardı. Fakat altyapısı, 20 yılı aşkın bir süredir
kullanılagelen pasif yapı çalışmalarına dayandı-
Ülkemizde yalıtımsız binaların
metrekare başına ısınmak için
yıllık enerji tüketimi 300-350
kWh/(m2 yıl) arasındadır. Bu miktar, EnerPHit standardında iyileştirilmiş bir binadan 15 kat daha
fazladır. 2050’de dünyadaki konut yapı stoğunun yüzde 80’inin mevcut binalardan oluşacağı öngörülüyor. Bu noktadan
bakınca, pasif yapı standardında gerçekleştirilen iyileştirme çalışmaları, Türkiye’de sürekli uygulanagelen “kentsel dönüşüm” projeleri için
bir anlam ifade etmeli diye düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz süreçte “dönüşüm” yerine
“yıkım” yaparak enerji, hammadde ve para kaybediyoruz. Oysa maliyet-etkin çözümlerle,
EnerPHit kriterleri doğrultusunda enerji verimli
iyileştirme projelerine imza atılabilir. Bu anlamda, UNDP ve GAP ortaklığında başlatılan EVD
Kuluçka Merkez Binası’nın, bir EnerPHit iyileştirme projesi olarak örnek bir proje olacağını
düşünüyoruz.
SEPEV nasıl kuruldu? SEPEV’in pasif ev
çalışmalarına katkısından bahsedebilir
misiniz?
SEPEV’in açılımı, Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği. Şu an Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyorum. Nasıl kurulduğuna gelince… Pasif ev
sertifikasını aldıktan sonra, Türkiye’de başka
mimarlara, mühendislere, tasarımcılara da ihtiyacımız olduğunu düşündüm. Bu amaçla, pasif yapılar konusunda eğitimler verebilmek,
sertifika kursları açmak ve uzmanlar yetiştirebilmek için bir
dernek kurmaya verdik. Böylece
SEPEV Aralık 2012’de kuruldu.
Henüz küçük bir derneğiz, 32
üyemiz var. Üyelerimizden biri
de Gaziantep Büyükşehir Belediyesi. İlk yılımız farklı mecralarda pasif ev standartlarını tanıtmakla geçti. Derneğimizin organizasyonları sayesinde
Türkiye’de yeni pasif ev projeleri
ortaya çıkmaya başladı. Kamudan da bu yönde talepler alıyoruz. Derneğimiz büyüdükçe pasif evlerin sayısı da artacak. Bir
dernek olduğumuz için öğrenciler de kendini bize yakın hissediyor. Bizi internetten bulup, projelerini anlatıyorlar. SEPEV olarak,
pasif evlerin gerek tasarımı gerekse uygulama sürecinde yapılması gerekenlere dair eğitimler
vermeyi de planlıyoruz.
İzocam'dan Haberler
İzocam, “Yalıtım ve Yenilikler
Semineri”nde kamuda görevli
mimar ve mühendisleri bir araya
getirdi
Yalıtım sektörünün lideri İzocam, 9 Ekim 2013
tarihinde profesyonellere yönelik “Yalıtım ve Yenilikler Semineri” düzenledi. Ankara’da düzenlenen seminere Bakanlıklarda çalışan 100’ü aşkın mimar ve mühendis katıldı.
Seminerde sıvalı dış cephe yalıtımı, yangın güvenliği, BEP ve tesisat yalıtımı, enerji verimliliği
ve Multi Konfor Binalar anlatılırken, Binaların
Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik ve
Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği hakkında da gelişmeler ve detaylar aktarıldı.
“Yalıtım ve Yenilikler semineri” sırasında İzocam
Tekiz çatı ve cephe panelleri, Yangın Dayanımı
Sertifikalandırılmış Inwall hafif bölme duvar sistemleri, İzocam Manto dış cephe yalıtım sistemleri, Manto Taşyünü R+, “Lambda 30” Foamboard R+, Kalibel ve Endüstriyel Yapı Levhası gibi
yeni ve yenilikçi ürünler ile sistemler de seminer
fuayesinde sergilendi.
İzocam tesisat yalıtımının önemini ele aldı
İzocam, İzoder’in Kartal Belediyesi ile birlikte çalışan 17 personeline yönelik hazırlamış olduğu eğitim programı dâhilinde iki
gün boyunca Tesisat Yalıtımı eğitimi verdi.
İzocam’ın uzman teknik kadrosu tarafından verilen tüm eğitimlerde doğru tesisat
yalıtımı nasıl olmalı, yalıtım uygulanırken nelere dikkat edilmeli, uygulamada hangi malzemeler kullanılmalı,
yardımcı ürünler neler
olmalı gibi konu başlıklarının detayları personele aktarıldı. Örnek
uygulama ve esaslarının paylaşıldığı eğitimde Tesisat Hesaplama
Yazılımı kullanımı da
uygulamalı öğretildi.
İzocam’dan Narman
MYO’ya ısı ve su
yalıtımı semineri
Narman Meslek Yüksek Okulu konferans salonunda 13 Kasım’da gerçekleşen seminerde sunumu yapan İzocam
Tic. ve Sanayi A.Ş. Erzurum Büro Sorumlusu ve İnşaat Mühendisi İlhan Tohumcu, yalıtım konusunun önemini ele
aldı. Tohumcu, ülkemizde yaklaşık olarak 9 milyon bina ve 20,4 milyon konut
bulunduğunu belirterek ısıtma ve soğutma işi için oldukça büyük miktarda
enerji ve buna bağlı olarak para harcandığına değindi. Binalar verimli ve doğru
bir şekilde yalıtıldığında, enerji verimi ve
bütçesel olarak tasarruf sağlanacağını
ifade eden Tohumcu, yalıtımın ısıl konforu dolayısıyla da yaşam konforunu artırırken, enerji tüketimini azaltıp çevrenin korunmasına katkı sağlayacağını
anlattı.
Ayrıca yalıtım konusunda 1 Kasım
2008’de yürürlüğe giren Isı Yalıtımı Yönetmeliği uyarınca yeni yapılan inşaatlarda ısı yalıtımının zorunluluğundan söz
eden İlhan Tohumcu, mevcut eski binaların da Binalarda Enerji Perfomansı Yönetmeliği kapsamında 2017 yılına kadar enerji kimlik belgelerinin oluşturulması gerektiğini, bu durumda da mezun olacak öğrenciler için önemli bir istihdam sağlanacağını kaydetti.
12 Röportaj
“Gelecek pasif yapılarda”
İngiltere’deki Architype mimarlığın yöneticilerinden mimar Jonathan Hines, sürdürülebilir mimarlığın önemli
isimlerinden. Basit ve yenilikçi mimari tasarımlarla çevresel sürdürülebilirliğin mümkün olduğunu belirten
Hines, aynı zamanda Türkiye’nin ilk pasif ofis yapısı sertifikasını hedefleyen Vendeka Ofis Binası’nın teknik
danışmanlığını yürütüyor.
Mimar Jonathan Hines, İngiltere’de pasif yapı
ve sürdürülebilir mimarlığın öncülerinden Architype mimarlığın yöneticisi. Hines, Architype
ile birlikte gerçekleştirdiği konut, ofis, arşiv binası gibi farklı tipte pasif yapı projeleriyle, sektörün önemli isimleri arasında anılıyor. 2012’de
sürdürülebilir mimarlığın gelişmesine en çok
katkıda bulunan 50 kişi arasında gösterilen Hines, sürdürülebilirliğin tasarımla da başarılabileceğini savunuyor. Hines’a göre, inşa sürecin-
de yalıtım harcamalarına ağırlık vererek, daha
basit ve şık tasarımlarla maliyeti dengelemenin
mümkün olacağını belirtiyor.
Pasif evler üzerine çalışmaya ne zaman,
nasıl başladınız?
Architype olarak her zaman enerji verimli, çevre dostu binalar yapmaya odaklandık. Pasif yapıları ilk kez yaklaşık yedi yıl önce duyduk. Bir
meslektaşımız Almanya’da pasif yapılar üzerine
bir konferansa gitmişti. Döndüğünde bizlere,
pasif yapı standardının ne kadar iyi ve doğru
olduğunu anlattı. Pasif yapılar, enerji verimli yapıların temelini oluşturuyor; bir yandan da insanları bu konuda disipline ediyor. Böyle bir
sistemin varlığını bilmek ve gerçekten işe yaradığını öğrenmek, bu tür projelere ağırlık vermemizi sağladı. Özellikle son üç dört yıldır pasif
yapılar konusuna daha fazla ağırlık verdik; pek
çok proje hazırladık.
Bunlar arasında bir arşiv binası, bir kilise, bir
konut projesi ve ilköğretim okulları var. Herefordshire Arşiv Merkezi’ne (Herefordshire Archives and Records Centre) 2013 yılı içinde
pasif yapı standartlarında yeni bir yer inşa ettik. Böylece ülkenin pasif yapı standartlarındaki ilk arşiv binasını yapmış olduk. İngiltere’nin
ilk sertifikalı pasif ilköğretim okulları olan projelerimizi ise, Oakmeadow ve Bushbury
Hill’de gerçekleştirdik. Her iki okul da
2012’de sertifikalarını aldı.
Projelerimizi hayata geçirdikten sonra bir de
gözlem sürecimiz oluyor; yapıların enerji sarfiyatını ölçüyoruz ve kişilerden geri bildirimler
alıyoruz. Pasif yapı standartlarıyla inşa ettiğimiz okullarda öğretmenlerle konuştuğumuzda; bize bina içindeki havanın ne kadar taze
olduğunu ve öğrencilerin bu sayede derslere
daha iyi odaklanabildiklerini söylüyorlar. Üstelik bu okullar yeniden inşa edildikten sonra,
eski binalarındaki harcamalarına göre enerjiden yüzde 90 oranında tasarruf ettiklerini de
belirtiyorlar. Yani hem öğrenciler daha konforlu bir yapıda eğitim görüyor, hem de yapı
enerjiden tasarruf edebiliyor. Bu da pasif yapı
standartlarının gerçekten işe yaradığının bir
göstergesi.
Jonathan Hines
İngiltere’de pasif yapıların tanınırlığı ne
durumda?
Son beş yılda pasif evler İngiltere’de giderek
daha fazla tanınır oldu. Pasif Ev Enstitüsü’nün
kurucusu Profesör Wolfgang Feist, Avrupa’da
pasif yapıların yaygınlaşacağı son ülkenin İngiltere olacağını söylemişti. Ama en hızlı kabul
gören ülkelerden oldu. Beş yıl önce
İngiltere’de belki bir iki pasif yapı vardı ama
şimdi belki binlerce pasif yapının inşası sürüyor. Galler ve İskoçya’da da durum çok farklı
değil… Bir sivil toplum kuruluşu olan Passivehaus Trust (İngiltere Pasif Ev Fonu), İngiltere’de
pasif yapı standartlarının yaygınlaştırılması konularında çalışmalar yapıyor ve ilgili araştırmalara destek veriyor.
Pasif yapıların geleceği konusunda ne
düşünüyorsunuz?
Bence gelecek pasif yapılarda. 21. yüzyıl iklim
değişikliği haberleri, yükselen fosil yakıt fiyatları, dünya çapında etkisini gösteren enerji krizleriyle birlikte geldi. Yeni bir inşa biçimi ortaya
koyan pasif yapılar konforlu bir hayat sunarken, enerjiden tasarruf etmemizi de sağlayarak
bizi bekleyen bütün bu sorunlara çözüm olabilir. Pasif yapılar konusunda ilgimi çeken, insanlar tarafından benimsenerek tabandan yukarıya doğru bir yayılma göstermesi oldu. Şimdi
bazı ülkeler pasif yapıların işlerliği konusunda
ikna olarak kendi standartlarını geliştirmeye
başladılar. Norveç’te, Brüksel’de, Avusturya’da
ve Almanya’nın bazı bölgelerinde insanların uymak zorunda olduğu bir yapı standardı haline
geldi. Tahminime göre 10 yıl içinde birçok ülkede bu standartlar yaygın kabul görür olacak.
Ancak, pasif yapı standartları inşaat endüstrisinde hâlâ pek çok kişi tarafından şüpheyle
karşılanıyor; bir işe yaramayacağı düşünülüyor.
Neyin daha doğru olduğu konusu ayrı bir tartışma konusu elbette… Neden olduğunu anlamak zor ancak, pek çok ülke gibi İngiltere’de
de alışılageldik inşa biçimleri daha fazla tercih
ediliyor. İnsanların çoğu, bütün o karmaşık, teknoloji ağırlıklı yapıları daha çok seviyor. Bütün
bunlara gerek olmadığını; daha iyi bir tasarımla
daha basit ve enerji verimli yapılar inşa edilebileceğini söylediğimizde, kimsenin hoşuna gitmiyor. İnşa biçimi üzerine tartışmalar uzun soluklu olacak gibi görünüyor. Ancak, pasif yapıların geleneksel düşüncenin aksini kanıtlayarak geleceğin yapıları olacağını hissediyorum.
En beğendiğiniz pasif yapı projesi hangisi?
Tek bir proje seçebilmem zor… Ancak
Avusturya’da Vorarlberg bölgesinde inşa edilen bir grup pasif yapı projesini örnek verebilirim. Bu bölgede çok hoş tasarımlara sahip ahşap pasif yapı örnekleri görmek mümkün. Hepsi de ilham verici projeler.
14 Röportaj
“Türkiye’de pasif yapı projelerinin
çoğalacağına inanıyorum”
EKHO Mimarlık ortaklarından Y. Mimar Rüksan Tuna, Vendeka A.Ş. için hazırlanan ve Türkiye’nin ilk “pasif
ofisi” olacak yapının mimarı. Pasif yapı ilkeleriyle yola çıktıklarını belirten Tuna, yapının yüzde 92’lere varan
enerji verimliliğine sahip olacağını belirtiyor.
Pek çok projede tasarımcı mimar ve şantiye mimarı olarak görev alan Y. Mimar Rüksan Tuna,
çalışmalarını 2008’den bu yana sürdürülebilir
mimari ve yeşil binalar üzerine sürdürüyor. Tuna, ekolojik mimari deneyimini geliştirmek amacıyla farklı alanlarda çalışan uzmanların yanı sıra
çevre mühendisleri ve ekolojistlerle sürdürülebilir bina tasarımı konusunda da işbirliği yapıyor.
hiç kullanmayan ya da sıfıra yakın enerji kullanan bina sayısı ise bir elin parmaklarından az.
Dolayısıyla pasif yapı ilkeleriyle bir ofis tasarlıyor
olmak ve bu yapının Türkiye’nin ilk pasif ofis binası olması heyecan verici.
TMMOB Mimarlar Odası’nın Ekolojik Mimarlık
çalışma grubunun da üyesi olan Rüksan Tuna,
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin sertifika
komitesinde yer alıyor. Eylül 2012’den bu yana
ise TMMOB Mimarlar Odası Sürekli Mesleki
Gelişim Merkezi’nin Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği kapsamında yürüttüğü
Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitmeni olarak
görev yapıyor. Ayrıca, Mimar Sinan Üniversitesi
Mimarlık Fakültesi Çevre Çözümlemesi ve Denetimi bilim dalında, “Mimari Tasarımda Çevre
Bilinci” dersi öğretim görevlisi.
Pasif yapılarla nasıl tanıştınız?
Meslekte otuzuncu yılım, ancak pasif evler konusunda çok yeniyim. İki senedir İngiltere’de
düzenlenen Ecobuild fuarlarına katılıyorum.
Londra’da düzenlenen bu fuar kapsamındaki
pasif yapı seminerlerinde onlarca pasif yapı tasarım örneği ile, sıcak ve soğuk iklimlerde uygulama farkları konularını izledim. Ancak kendim ilk kez tasarlayan ekip içinde yer alıyorum,
bu nedenle de çok heyecanlıyım. Pasif yapılar
konusunda uzman isimlerden destek alıyoruz.
İngiltere’deki bir mimarlık ofisi olan
Architype’tan Jonathan Hines proje danışmanımız. Kendisi çok deneyimli bir pasif yapı uzmanı. Her ne kadar meslekte uzun yıllarımı geçirmiş olsam da, pasif bina yapmanın standartları
Rüksan Tuna
ve düşünme tarzı bambaşka. Bunu öğreniyoruz
hep birlikte. Çok hevesli bir ekibimiz var:
Türkiye’nin ilk ve tek PHPP (Pasif Ev Planlama
Paketi) uzmanı Tuğba hanım, çok iyi bir günışığı modelleme uzmanı Mirbek bey ve yardımcı
mimar Ayyüce hanımla beraber güzel bir tasarım süreci geçirdik. Avan proje aşamasından itibaren mekanik, elektrik ve statik mühendisi arkadaşlarımızla birlikte ekip olarak çalışmaya devam ediyoruz.
Ülkemizde yapı sektöründe enerji tasarruflu binalar henüz yaygınlaşmamış durumda. Enerjiyi
Proje için çalışmalara ne zaman
başladınız?
2013’ün yılbaşından beri uğraşıyoruz. Büyük
bir ileri görüşlülükle Vendeka A.Ş.’nin önerisiyle
başladı proje çalışmaları. İdari ofisleri olarak kullanmak üzere, bizden Hacettepe Teknopark
içinde, enerji verimliliğine sahip bir bina tasarlamamızı istediler. Yapının ön etüt aşamasında,
firma sahiplerinin aynı arazi içinde iki yapı inşa
etmeyi ve birini AR-GE binası olarak kendi merkez ofislerinin ikametgâhında kullanmayı düşündükleri bilgisini aldık. Bu bilgiler ışığında,
yaklaşık 200 kişilik bir ofis yapısı projelendirdik.
2500 metrekarelik üç katlı yapıyı, düşük karbon salımlı ve yüzde 92’lere ulaşan enerji verimliliğine sahip olacak şekilde planladık. Bunu
sağlayabilmek için bütün yapı kabuğu pasif yapı ilkelerine uygun olarak yalıtıldı.
Pasif yapı projelerinin standart mimari
projelerden farkı nedir?
Pasif yapı projelerinde detaylar önem kazanıyor. Pasif yapılar Türkiye’de alışkın olduğumuz
standart yapılardan çok farklı detaylara ve üretim süreçlerine sahipler. Öncelikle enerji verimliliğini sağlayabilmek adına, pasif yapıların
15 kwh/metrekare kuralını aşmamak gerekiyor. PHPP sistemine göre bütün mimari detaylar kontrol ediliyor. Ayrıca duvar ve yalıtım kalınlıklarını yerine göre azaltmak veya çoğaltmak, köşelerdeki detayları yeniden çözmek
gerekiyor.
Pasif yapı projeleri maliyetler açısından daha
çok işvereni zorluyor. Gerek pencere ve kapı
doğramalarının gerekse doğramalarda kullanılan camların belli bir ısı geçirgenlik katsayısına
sahip olması lazım. Pasif yapılarda üç camlı bir
pencere sistemi kullanılıyor. Aynı şekilde 4-5
cm’lik mantolama kalınlığının yaygın kabul gördüğü bir ülkede, pasif yapılarda 30-40 cm’lik
mantolama kalınlıkları söz konusu. Bütün bu
detaylar da maliyeti etkiliyor. Yurtdışında pasif
yapı maliyetlerinde yüzde 5-10 arasında değişen bir artış söz konusuyken, Türkiye’de bu artış en az yüzde 15-20 dolaylarında seyrediyor.
Projenin tasarımında nelere dikkat ettiniz?
Bize verilmiş olan yüzde 40 imar hakkının çok
az bir kısmını kullandık, mümkün olan en az
alanla toprağa basan bir yapı tasarladık. Yönetmeliklerimizde yer alan sığınak ve yangın depoları gibi teknik hacimleri binanın bodrum katında çözdük. Açık otoparkı yapının kuzeyinde
yaklaşık 20 araba kapasiteli oluşturduk. Bu otopark aynı zamanda enerji üretmelidir düşüncesiyle üzerine fotovoltaik panellerin yerleştirildiği
bir gölgelik öngördük.
Ağaç hesabımızda çıkan 200 ağacı yaptığımız
peyzaj projesiyle en uygun yön ve yerlere yerleştirdik. Güney cephemize kışın yaprak döken,
kuzey cephemize her dem yeşil olan türleri, gölet etrafına ise yaprak dökmeyen bodur çalı türleri yerleştirdik. Ankara bölgesinin endemik türlerinin kullanılmasına özen gösterdik.
Yapının mimari özelliklerinden bahsedebilir
misiniz?
Bina, deprem özelliklerine uygun, radye temelli,
betonarme karkas olarak inşa edilecek. Kat
yükseklikleri kabadan kabaya 4 metre olacak
şekilde projelendirildi. Pasif yapı kriterlerini karşılamak ve ısı kayıplarını en aza indirmek üzere,
mimari tasarımda girinti ve çıkıntıları azaltarak,
yalıtıma önem verdik.
projelendirildi. Son katta yer alan küçük ağırlama salonu ve mekanik hacmin üzerindeki çatı
ise fotovoltaik panellerin yer alacağı teras çatı
olarak düşünüldü.
Havalandırma ve ısıtma sistemini nasıl
çözdünüz?
Pasif yapı ilkelerini karşılamak üzere, ofis kısımlarında pencere açıklıklarını yatay olarak planladık. Bütün hacimlerde doğramalar için çift açılım; yani hem kanat hem vasistas önererek doğal havalandırma imkânı sağladık. Yüksek su
ve ısı yalıtımını, hava sızdırmaz detaylarla kuvvetlendirmek istedik. Bu sisteme göre, ısı geri
kazanımlı havalandırma cihazıyla ısıtılan veya
soğutulan temiz hava, iç hacimlere pompalanacak. Bu hava kanallarının asma tavan içinden
geçerek kullanımı projelendirildi. Yapıda bunun
dışında bir ısıtma yükümüz yok, doğalgaz kullanmıyoruz.
Projenin hangi noktaları sizi zorladı?
Yapı kabuğunun yekpare olması zorladı. Biz mimarlar yapıları tasarlarken plastik görünümleriyle biraz oynamak, girinti ve çıkıntılarla hareket
vermek isteriz. Ama pasif yapılarda buna pek
izin yok.
Güney cephede küçük bir gölet tasarladık. Bu
gölet yağmur suları için bir toplama havuzu olarak işlev görecek. Aynı zamanda çalışanların
kahve molalarında dinlendikleri kafeteryanın
önünde serin, şık ve dinlendirici bir atmosfer
yaratacak. Teras çatı ise üzerinde gezilmeyen,
ekstra sulama istemeyen bir yeşil çatı olarak
Hangi aşamada projeniz?
Uygulama projelerimizi Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı’na teslim ettik. Temel kazısı ve hafriyat
çalışmaları başladı. Bir yıl içinde tamamlanması
düşünülüyor. Projemiz, SEPEV (Sıfır Enerji ve
Pasif Ev Derneği) tarafından örnek proje kabul
edilerek ödüle layık görüldü. Binamız tamamlandığında Türkiye’nin ilk pasif ofisi olacak. Gaziantep de, pasif yapı ilkeleriyle inşa edilen Ekolojik
Bina projesiyle belediyecilik anlamında örnek
bir çalışma gerçekleştirdi. Türkiye’de pasif yapı
projelerin giderek çoğalacağına inanıyorum.
Vendeka A.Ş. Ofis Binası Güneşlenme Etütleri
Günışığından en iyi şekilde faydalanmak üzere
yapı güneye yönlendirildi. Bu nedenle bütün
ofisler ve çalışma hacimleri güney yönünde yer
alıyor. Bütün ıslak hacimler ve düşey sirkülasyon elemanları, asansör ve merdivenler ise kuzeyde çözüldü. Yaz aylarındaki soğutma yükünü azaltmak amacıyla güney cephesine ahşap
güneş kırıcılar yerleştirilmesi öngörüldü.
Avan proje aşamasında her mekân için ayrı ayrı
günışığı modellemesi yapıldı. Böylece kış aylarında enerji kaybını ve gün ısısından azami kazanım sağlanması hedeflendi. Bütün doğramalar 3 cam katmanlı, pasif ev ilkelerini sağlayacak cinsten öngörüldü.
Malzeme seçiminde nelere dikkat ettiniz?
İzocam’dan yalıtım malzemeleri ve kullanımı konularında teknik destek aldık. Bunun yanında
malzeme kullanımında, malzemelerin çok az
çeşitte ve yerli olması gözetildi. Bununla sade
ancak şık bir ofis ortamı yaratmak istedik. Dış
duvarlar izolasyon üzeri betopan kaplama ve
su bazlı boya, iç duvarlar alçı sıva üzeri su bazlı
boya, koridorlar, ıslak hacimler granit seramik
kaplama, müdür ve toplantı odaları ahşap kaplama (sertifikalı), ofis kısımları linolyum öngörüldü. Asma tavanlar koridorlarda metal, ofislerde
taşyünü ve alçı asma tavan olarak projelendirildi. Bütün aydınlatmalar enerji tasarruflu ve LED
olacak.
21 Haziran
21 Aralık
Yaz gündönümü
Kış gündönümü
22 Eylül
20 Mart
İlkbahar ekinoksu
Sonbahar ekinoksu
16 İzocam'dan Haberler
Yalıtım, enerji verimliliğine katkı sağlayabilecek
unsurlar arasında ilk sıralarda yer alıyor
Bilinçli enerji kullanımının ve enerji tasarrufunun ülkeler ve toplumların kalkınmasında önemli rol oynadığını
hatırlatmak amacıyla her yıl Ocak ayının 2. haftası “Enerji Verimliliği Haftası” olarak kabul ediliyor. Bu yıl 33.
kez kutlanacak olan Enerji Verimliliği Haftası, kaynaktan son kullanıma kadar enerjinin her aşamada verimli
ve etkin kullanımına dikkat çekmeyi amaçlıyor.
Gerçekleştirdiği projeler ve yer aldığı etkinliklerle enerjiyi ve enerji kaynaklarımızın etkin kullanımını teşvik etmeyi hedefleyen İzocam, son dönemde geliştirdiği enerji tasarrufu sağlayan
ürün ve sistemleriyle enerji kaybını en aza indirmeyi hedefliyor.
Yalıtım konusunda 49 yıllık bilgi birikimi ve uzmanlığa sahip İzocam’ın Genel Müdürü Nuri
Bulut; “Araştırmalarımız 2012’de 236,5 milyar
dolara ulaşan toplam ithalatımız içinde enerji ithalatının % 25,4 pay ile 60,14 milyar dolar tutarında bir faturaya denk geldiğini gösteriyor. Birincil enerji tüketiminin yerli üreA. Nuri Bulut
timle karşılanamama oranı ise %
72’yi aşmış durumda… Bu düzeyiyle enerji ithalatı, dış ticaret açığının en önemli kısmını oluşturmaktadır. Cari açığı daha düşük
seviyelere indirmek ve enerjide
aşırı dışa bağımlılığımızı azaltmak
için enerji verimliliği ve uygulamaları şart. Yalıtımın önemi de bu
noktada tüm etkileyiciliğiyle karşımıza çıkmaktadır. Yazın serinlerken, kışın ise ısınırken bulunulan
ortamları uzun süre konforlu kılmak ve bunu sağlarken de sürdürülebilirlik önce yalıtımla olabilir. Bu nedenle binaları enerji tasarruflu hale getirmeli, enerjiyi verimli kullanmalı, yaşam tarzımızı
ve davranışlarımızı değiştirmeliyiz”
diyerek yalıtımın enerji verimliliğiyle olan yakın ilişkisini özetliyor.
2009 verileri ile OECD ortalamasının (0,18) % 50 üzerinde gerçekleşen ülkemiz enerji yoğunluğunu
(0,27) azaltmada hali hazırda bulunan yerli ve ekonomik enerji verimliliği teknolojisi olarak yalıtım
hem sanayi hem de binalar için
önemli fırsatlar sunuyor. Fırsatlar
sadece enerji tasarrufu ile azalan
tüketimin ülke ve birey ekonomisine katkısı olarak değil, bunu gerçekleştirmek için mühendis ve mimardan işçiye, üretimden uygulamaya ihtiyaç duyulacak çok yönlü
istihdamın sosyal kalkınmada
olumlu etkisi olarak da değerlendiriliyor.
2012 itibariyle ülkemizde 9 milyon binada 20,4
milyon konuttan oluşan mevcut stoğun –2000
yılında mecburi olarak yürürlüğe giren TS 825
Binalarda Isı Yalıtım Kuralları Standardı dikkate
alındığında– bina stoğunun % 10,6’sının, konut
stoğunun ise % 20,6’sının iyimser tahminle %
60 tasarruf öngören standarda uyumlu inşa
edildiği tahmin ediliyor.
Enerji tasarrufuna katkı sağlayan enerji verimli
binaların hem ekonomiye hem de çevreye
azımsanmayacak ölçekte faydası bulunduğunu söyleyen Bulut, pasif ev kavramından türe-
miş ve biyo iklimsel tasarımı hedefleyen, sürdürülebilir, ekolojik, ekonomik ve sosyal etmenleri
göz önünde bulunduran Multi Konfor
Binalar’ın, yüksek enerji tasarrufuyla birlikte
azami ısıl konfor sunduğunu söylüyor. Kusursuz akustik ve görsel konfor, kaliteli iç ortam
havası, yangın korunumu ve güvenliği sağlayan, hem iç mekânlarda hem de dış
mekânlarda son derece esnek tasarım çözümleri barındırabilen Multi Konfor Binalar en az %
90 enerji tasarrufu hedefliyor.
Bulut, yüksek enerji verimliliğine olanak tanıyan
Multi Konfor Bina konseptine en
yakın yapılara ise “kalın” uygulanacak yalıtım ile ulaşılabileceğine dikkat çekiyor. ”Kullanılacak yalıtım
malzemesinin daha kalın kullanılması, sistemdeki diğer maliyetleri
artırmadan tasarrufun orantılı bir şekilde artırılmasını sağlamaktadır. Örneğin sıvalı dış cephe ısı yalıtım sisteminde 5 santimetre yalıtım yerine
10 santimetre yalıtım yapılması durumunda yalıtım uygulamasının
anahtar teslim maliyeti yüzde 30
artmasına rağmen, ısı yalıtım direnci
ve tasarruf potansiyeli yüzde 100
artmaktadır.”
Enerji giderleri büyük oranda azaltılmış yaşam alanları inşa edilmesinde yalıtımın etkisi dikkat çekici seviyelere ulaşabiliyor. Türkiye gündemindeki kentsel dönüşüm, özellikle
çarpık yapılaşma içindeki niteliksiz
konut stoğunun hızla ve güvenli yenilenmesi, daha etkin enerji verimliliği sağlanması, sağlıklı çevre ortamına kavuşulması açısından önemli bir fırsat olarak görülüyor. Kentsel
dönüşümde yapılacak binaların
enerji tüketimlerinin daha fazla sınırlandırılması; AB’nin 2020 hedefleri
gibi Türkiye’nin de İklim Değişikliği
Ulusal Eylem Planı ve Enerji Verimliliği Strateji Belgesi'ndeki hedeflerini
destekleyecek, yenilikçi uygulamaların yaygınlaşmasını sağlayacak.
Bunun gerçekleşebilmesi için doğru ve işinin ehli kişilerce uygulanmış kalın yalıtım faktörünün de göz
ardı edilmemesi gerekiyor.
İzodemi “kurumsallaşma ve markalaşma”
eğitimleri tamamlandı
İzocam’ın her yıl bayi ve bayi müşterilerine yönelik düzenlediği İzodemi eğitimleri tamamlandı. Her yıl farklı bir
temayla gerçekleştirilen İzodemi eğitimlerinin bu yılki konusu “Kurumsallaşma ve Markalaşma” oldu.
İzocam'ın düzenlediği ve Kasım ayında Bursa’da
başlayan İzodemi eğitimleri Samsun, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, İstanbul; Aralık ayında ise;
Erzurum ve Trabzon'da devam etti. 10 Aralık
2013 tarihinde Diyarbakır’da son bulan İzodemi
eğitimlerinden toplam 204 kişi yararlandı.
•Kişiye bağımlı şirketlerin ömürleri, kurucularının ömürleri kadardır. Kalıcılık için, sistemler
kurmak ve işlerin bu sistemler üzerinden ilerlemesi gereklidir.
İzodemi eğitimlerinde küresel ve ulusal örneklerle kurumsallaşma ve markalaşmanın faydaları,
bu süreçte firmaların karşılaştığı güçlükler ve
yanlış inanışlar hakkında bilgiler paylaşıldı. Eğitimlerde İzocam bayilerinin kurumsallaşma ve
markalaşma konularında bilgi sahibi olmaları ve
iş hayatındaki değişim karşısında ne gibi strateji-
"Kurumsallaşma, karmaşık bir yapı kurmaktır.”
Doğrusu: “Kurumsallaşma sadeleşmektir.”
Kurumsallaşma konusunda yanlış
inanışlar:
Markalaşma nedir?
Marka, sizi benzerlerinizden ayıran, öne çıkaran,
tercih edilmenizi sağlayan farklılıktır. Markalaşma,
bir şirketin kalıcı olabilmesi ve büyüyebilmesi için
en önemli faktörlerden biridir. Marka, müşteriye
güven sağlar. Satın alma kararını kolaylaştırır.
“Kurumsallaşma onay mekanizmalarını arttırmaktır”
Doğrusu: “Kurumsallaşma, işinin uzmanı insanlara yetki vermekle gerçekleşir.”
“Kurumsallaşma yönetici sayısını ve maliyetleri
arttırır.”
Doğrusu: “Kurumsallaşma işinde uzman insanları işin başına getirmektir.”
“Bir şirketin kurumsallaşabilmesi için büyük olması gerekir.”
Doğrusu: “Sadece iki çalışana sahip bir şirket
de kurumsallaşabilir.”
ler geliştirmeleri gerektiği konularına değinildi.
İzodemi eğitimlerinde bayilerin birbirleri ile fikir
alışverişinde bulunmaları sağlandı ve İZOCAM
markasının, bayilerin küresel gelişime ayak uydurabilmeleri için yapacakları çalışmaları destekleyen bir marka olduğu vurgulandı.
İzodemi’nin “Kurumsallaşma ve Markalaşma”
konulu eğitiminde bazı başlıklar öne çıktı:
Kurumsallaşma nedir?
Kurumsallaşma; sorunsuz işleyen, esnek ve geliştirilebilir sistemler kurmaktır. Sistemin esnek olması, belirli standartlara sahip olmadığı anlamına
gelmez. Esneklikten kasıt, değişime
uyum sağlayabilmektir. Dünyada baş
döndürücü hızla yaşanan değişim ve
dönüşüme ayak uydurabilmek için
sistemlerin geliştirilebilir olması da
şarttır.
Kurumsallaşmanın
faydaları nelerdir?
•Kurumsallaşma, sistemli bir iş yapısına sahip olmaktır.
•Kurumsallaşma sayesinde kaynaklarınızı daha etkin kullanırsınız,
onları yönetebilirsiniz.
•Kurumsallaşma sayesinde çalışanların görev ve yetkileri belirli olur ve
bu sayede çalışanların verimi artar.
Bir İzocam bayisi nasıl
kurumsallaşabilir?
Kurumsallaşma süreci yönetimden bağımsız şekilde gerçekleştirilemez. Yönetim, kurumsallaşma süreciyle ilgili hedefleri belirler, bu hedeflerin
takibini ve gerekli düzenlemeleri yapar, çalışanların kurumsallaşma sürecine uyumunu sağlar,
görev ve yetki dağılımlarını yapar.
Kurumsallaşmak için neler
yapmak gerekir?
1.Şirketin mevcut durum analizinin yapılması
2.Şirketin yönetim yapısının belirlenmesi
3.Planlama sistemlerinin kurulması
4.Kurum kültürünün oluşturulması
Neden markalaşamıyoruz?
1.Amaçsız hareket etmek
2.Odaklanamamak
3.İnsan kaynaklarını ihmal etmek
4.Markalaşmayı reklam vermek zannetmek
Bir İzocam bayisi nasıl
markalaşır?
Marka mimarisi dört adımdan oluşur: Analiz, konumlandırma, uygulama ve değerlendirme.
Markalaşma ve Marka Çarkı
Marka çarkı 4 unsurdan oluşur: Yönetimin vizyonu, ürün veya hizmet, satış ve pazarlama ağı,
reklam ve iletişim.
1.Yönetim, doğru çalışanları işe alır ve uyum
içinde çalışmalarını sağlarsa, markalaşma sürecindeki önemli bir engel aşılmış olur.
2.Kalitesiz bir ürünle, kötü hizmetle marka olamazsınız. Ürününüzün kaliteli olması önemlidir. Daha önemli olan ise,
bunu müşterinize anlatabilmenizdir.
3.Satış ve pazarlama ekibinize hedefler
vermeniz ve kontrol etmeniz güçlenmenizi sağlayacaktır. Müşterilerinizi düzenli
ziyaret eder, istek, ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermeye çalışırsanız, ilişkileriniz güçlenecektir.
4.Reklam ve iletişim markalaşmanızı kolaylaştırır. Reklam, markanın cilasıdır. Diğer aşamaları başarı ile uygularsanız yapacağınız reklam markanızı parlatır.
Reklam ve iletişimde süreklilik çok
önemlidir.
18 Röportaj
İlk hedef enerji verimliliği bilincine sahip
KOBİ’lerin kurulmasını sağlamak
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi bünyesinde eğitim vermek üzere temeli Nisan
2013’te atılan Enerji Verimliliği Eğitim Binası, Türkiye’nin ilk pasif eğitim yapısı olacak. Projenin sahibi Baran
Yapı’dan Yıldırım Yılmaz, enerji verimliliği konusunda bilinçli ve nitelikli insanlar yetiştirmeyi hedeflediklerini belirtiyor.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Enerji Verimliliği Eğitim Binası’nın yapılmasına ön ayak
olan ve Avrupa Birliği Leonardo da Vinci programı çerçevesinde gerçekleştirilen, “Yapı Sektöründe Enerji Verimliliği Uygulamaları: Pasif
Evler” projesi, 2012’de Avrupa Birliği Bakanlığı
tarafından Türkiye’de uygulanan yaklaşık 400
Leonardo da Vinci projesi arasından birinci seçilmişti. Proje kapsamında, Nisan 2013’te temeli atıldı.
En az seviyede enerji kullanılan bu yapılar “pasif
ev” olarak adlandırılıyor. Bu evlerde tasarrufun en
büyük kalemini ise yalıtım oluşturuyor. Pasif yapı
standartlarında, binalarda ısıtma ve soğutma
enerjisi tüketiminin yılda metrekare başına 15
kWh’in altında kalması hedefleniyor. Buna karşılık Türkiye’deki yalıtımsız binalarda, yılda metrekare başına enerji tüketimi 300-350 kWh’e kadar
çıkıyor. Diğer yandan enerji verimliliği bu kadar
önemliyken, işsiz bir çok gencin olması ve işsizliğin her geçen gün artması da düşündürücüdür.
Yapı sektöründeki KOBİ’ler enerji verimliliği konusunda kalifiye eleman bulamadığı için yeterince
enerji verimliliği yüksek bina yapılamıyor.
“Yapı Sektöründe Enerji Verimliliği Uygulamaları: Pasif Evler” projesinin sahibi Baran Yapı’nın
müdürü Yıldırım Yılmaz, AİBÜ Enerji Verimliliği
Eğitim Binası’nın inşası tamamlandığında enerji
verimliliği konulu eğitim ve çalıştaylara ev sahipliği yapacağını belirtiyor.
“Yapı Sektöründe Enerji Verimliliği
Uygulamaları: Pasif Evler” projesi ile
amaçlanan neydi; projenin hikâyesinden
bahsedebilir misiniz?
Enerjinin ekonomik ve sosyal kalkınmanın en
önemli girdilerinden biri oluşundan hareketle
bu projeye adım attık. Enerji, toplumların yaşam
standardının yükseltilmesinde önemli rol oynar.
Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması da yine
enerjiyle mümkündür. Ancak, enerji tüketimindeki hızlı artışa bağlı olarak ozon tabakasının in-
Yıldırım Yılmaz
celmesi, sera gazı salımlarının yükselmesi gibi
çevresel sorunlar enerji verimliliğini gündeme
getirdi. Bu amaçla, tüm dünyada enerji verimliliğini artırmaya yönelik çalışmalara yoğunlaşıldı.
Kullanılan enerjinin büyük kısmının yapılardan
kaynaklanmasından dolayı, yapı sektöründe
enerji verimliliği yüksek binaların inşa edilmesi,
dünyanın önem verdiği konular arasında ön sıralarda yer almaya başladı.
“Yapı Sektöründe Enerji Verimliliği Uygulamaları: Pasif Evler” projesiyle, “pasif ev” dediğimiz
yüzde 85 enerji verimliliğine sahip binalar konusunda kalifiye eleman yetiştirmeyi ve toplumumuzda enerji verimliliği bilinci oluşturmayı hedefledik. Bu çerçevede, ülkemiz için yeni bir
konu olan bu alanda KOBİ’lerin kurulmasını
sağlayarak istihdam yaratmayı; daha az enerji
harcayarak dışa bağımlılığımızı azaltmayı; istihdam odaklı sürdürülebilir bir büyüme çerçevesinde nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesini, istihdam imkânlarının geliştirilmesini, işgücü piyasasının etkinleştirilmesini ve elbette çevrenin korunmasını amaçladık.
Ulusal bazda ise; enerji arz güvenliğinin sağlanmasını, enerji yatırım ihtiyaçlarımız ve ithalat bağımlılığımızın azalmasını, ekonomik büyümenin
iyileştirilmesini, temiz çevrenin korunmasına
katkı yapmayı, enerji verimliliği bilincinin toplumun her kesiminde yaygınlaşmasını, pasif ev
imalatı konusunda teknoloji transfer etmeyi hedefledik. Mümkün olursa Bolu’da örnek bir pasif ev yapılmasını da planlıyoruz.
Proje için çalışmalar ne zaman başladı?
Projeniz şu anda hangi aşamada?
Toplam 65 kişiden oluşan proje katılımcılarımızın eğitimlerini ve proje ortağı ülkelerdeki pasif
yapı uygulamalarına ziyaretlerini içeren “hareketlilik faaliyetimiz”, Ekim-Kasım 2012 tarihlerinde gerçekleşti. Bu kapsamda AB’nin enerji verimli yapı imalatı konusunda tecrübeli ülkelerinden Almanya, Belçika, Macaristan ve Çek
Cumhuriyeti’nde yer alan ve her biri inşaat, yalıtım ve pasif ev imalatı konularında uzman olan
ortaklarımızla eğitim çalışmaları gerçekleştirdik.
Elde ettiğimiz tecrübelerle ve sponsor firmaların destekleriyle, ülkemizde enerji verimliliğine
dikkat çekmek ve bu konuda eğitim verilmesini sağlamak için Abant İzzet Baysal
Üniversitesi’nde pasif ev standartlarında bir
"enerji verimliliği eğitim merkezi" inşa edilmesi
kararını aldık. Bu doğrultuda, Baran Yapı olarak Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörlüğü
ile 6 Mart 2013 tarihinde bir protokol imzaladık. Proje bütçesi tahmini 900.000 TL olarak
belirlendi. Temel atma törenimizi ise 18 Nisan
2013 tarihinde gerçekleştirdik. İnşaat çalışmalarımız sürüyor.
Yapının proje ve inşa sürecine hangi
uzmanlar, hangi alanlarda dahil oldu?
Enerji Verimliliği Eğitim Merkezi’nin proje koordinatörü, Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğretim görevlisi Murat Özkan. Eğitim merkezinin
projelendirmesini yapan Ekho Mimarlık, aynı
zamanda çözüm ortağımız ve teknik danışmanımız olarak görev yapıyor.
Yapının mimari özelliklerinden ve
gelecekteki fonksiyonundan bahsedebilir
misiniz?
AİBÜ Enerji Verimliliği Eğitim Binası pasif yapı
standartlarında olacak. Bu standartlara göre;
ısıtma ve soğutma için kullanılan enerjiden
yüzde 90 oranında tasarruf yapabilecek ve yılda metrekare başına 15kWh’in altında enerji
harcayacak. Ayrıca harcadığı enerjiyi yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettiği için, sıfır
karbon emisyonu da sağlayarak doğaya dost
bir yapı sistemine sahip olacak. Binanın, Almanya Pasif Ev Enstitüsü’nün yapacağı ölçümler sonrası “Pasif Ev” sertifikasyon belgesini de alarak ilk pasif eğitim binası olmasını hedefliyoruz.
AİBÜ Enerji Verimliliği Eğitim Merkezi, özellikle
Mühendislik Fakültesi öğrencilerinin eğitim binası olarak kullanılacak. Ayrıca insanları enerji
verimliliği konusunda bilinçlendirme amacıyla,
çeşitli etkinliklere de evsahipliği yapacak.
Toplam 600 metrekarelik üç katlı eğitim merkezinin elektrik enerjisi gün ışığı ve güneş enerjisiyle elde edilecek. Akıllı bina otomasyon sistemleri uygulanacak. Isıtma ve soğutma sistemleri elektrik ısı pompasıyla çalıştırılacak. Su ve
ses yalıtımı uygulamalarının detay ve kesitleri bina ziyaretçilerinin izleyebileceği şekilde sunulacak. Aynı şekilde, binada uygulanan verimli aydınlatma tekniklerinin uygulama detaylarını da
ziyaretçiler izleyebilecek.
Enerji Verimliliği Eğitim Merkezi’nde
kullanılacak yalıtım malzemelerinin
seçiminde nelere dikkat ettiniz? Hangi
yalıtım malzemeleri, hangi kalınlıkta
kullanılacak?
Pasif yapı sistemlerinde yalıtım malzemelerinin
kalınlığı da çok önemli. Daha kalın yalıtım malzemeleri kullanılması yalıtım için yapılan yatırımdan azami fayda ve verim elde etme olanağı
sağlıyor. Isınma ve serinleme giderlerini düşürüyor. Bu yüzden seçtiğimiz yalıtım malzemelerinin kalın olmasına özen gösterdik.
Binanın ısı yalıtımı için; duvarlarda ısı iletkenlik
katsayısı (λ) 0.031 W/mK olan, 250 mm kalınlığında eps kullanmayı uygun gördük. Temel
altında, ısı iletkenlik katsayısı (λ) 0.035 W/mK
olan, 300 mm kalınlığında ve 35 ton/m2 basma mukavemetine sahip xps kullandık. Çatı ısı
yalıtımı içinse, ısı iletkenlik katsayısı (λ) 0.030
W/mK olan, 250 mm kalınlığında ve 20 ton/
m2 basma mukavemetine sahip xps malzemeyi tercih ettik.
20 Röportaj
“Yapı tasarlama bilincimizi kökten
değiştirmeliyiz”
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı’na bağlı Ekolojik Kent Tasarım Müdürlüğü’nde
görev yapan Y. Mimar Seda Müftüoğlu Güleç, pasif ev ilkeleriyle inşa edilen Gaziantep’teki Ekolojik Bina’da yüzde
90 oranında enerji tasarrufu sağladıklarını belirtiyor.
teşvik etmeye çalışıyoruz. Evlerini bu ilkelere
göre inşa edenlere yüzde 30’a kadar emsal artışı vererek teşvik sağlıyoruz. Ekolojik Bina’nın
projelendirilmesi ve ortaklarının belirlenmesinden sonra 2011’de Gaziantep Üniversitesi ile
birlikte İpekyolu Kalkınma Ajansı’na projemizi
sunduk. “2011 Turizmde Mali Destek Programı” kapsamında İpekyolu Kalkınma Ajansı, projemizi "en iyi proje" seçerek destek verdi.
Gaziantep Ekolojik Bina projesinin yapım işlerinin genel koordinatörlüğünü yürüten Seda
Müftüoğlu Güleç, Çukurova Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ndeki lisans eğitimini 2008’de
tamamlamış. Üniversite yıllarında ilgiyle takip
ettiği “ekolojik mimarlık”, “enerji ve su etkin yapılanma kriterleri” konularını içeren yüksek lisans çalışmalarını İstanbul’da Haliç
Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra 2011’de
memleketi Gaziantep’e dönmüş. Gaziantep
Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire
Başkanlığı’na bağlı Ekolojik Kent Tasarım
Müdürlüğü’nde, ekoloji ve enerji projeleri üzerine çalışan Seda Müftüoğlu Güleç, aynı zamanda Zirve Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak
görev yapıyor. Müftüoğlu, üniversitede verdiği
“Environmental Control” (Çevresel Kontrol)
dersi kapsamında, öğrencileriyle birlikte çevreye duyarlı yapılarla ilgili keyifli projeler yürütüyor. Güleç’e göre, “İnsanlar sadece ısı yalıtımıyla bile binalarında ne kadar enerji tasarrufu
sağlayacaklarının bilincinde değil.”
Gaziantep Ekolojik Bina projesi nasıl
doğdu?
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin 3200
hektar alanda planladığı Ekolojik Kent projesi
için örnek bir yapı yapma fikriyle 2010 yılında
doğdu. Gaziantep Ekolojik Kent projemizde
dikkat çektiğimiz hususlar insan ve doğa arasında denge kuran, bölgenin ekolojik değerlerini koruyan, atık yönetimi olan, yaya ve bisiklet
Projeye siz nasıl dahil oldunuz?
Gaziantep Ekolojik Bina projesi İpekyolu Kalkınma Ajansı’na sunulduğunda sürece dahil oldum. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne giriş
amacım da, uzmanlık dalımla ilgili Türkiye’de
öncü olacak projelerde çalışmaktı. Projemizin
inşaatı Ağustos 2012’de başladı, Eylül 2013’te
ise tamamlandı.
Seda Müftüoğlu Güleç
ulaşımına öncelik veren, karbon salım oranı
düşük, sürdürülebilir tarım ve hayvancılığın geliştirildiği, sağlıklı yaşam merkezlerini içinde barındıran bir kent olmasıdır. Yalıtımlı, az enerji tüketen, mümkünse enerjisinin bir kısmını kendi
sağlayan yapılar inşa edilmesi için vatandaşı
Ekolojik Bina'nın işlevi ve kullanım
mekânlarından bahsedebilir misiniz?
Gaziantep Ekolojik Bina, 320 metrekarelik bir
alana sahip, kamu yararına hizmet verecek bir
yapı niteliğindedir. Tanıtım ve Bilgilendirme
Merkezi olarak hizmet veriyor. Yenilenebilir
enerji kaynaklarının anlatılacağı ve tanıtılacağı
60 kişilik konferans salonuna sahip, örnek bir
bina olarak tasarlandı. Binanın girişinde gerek
ziyaretçilerin bilgi edinebilmesi, gerekse öğrencilerin çalışabilmesi için bilgisayarlar yer alıyor.
Esnek kullanım imkânına sahip dinlenme, bekleme ve sergi alanları da kullanıma açıldı.
Yapının çevresiyle uyumlu bir tasarıma
sahip olabilmesi için ne gibi kriterler göz
önünde bulunduruldu?
Yapı bulunduğu alanla ilişkisini kuzey ve güney cephesindeki duvarlarla sağlıyor. Binanın
cephesinde oluşturulan yapı kabuğundaki
pencere açıklıkları gün ışığından maksimum
derecede faydalanmak üzere planlandı. Kuzey
cephesinde camlar daha küçük tutulurken, kışın ısınma ihtiyacını en iyi şekilde sağlamak
amacıyla güney cephesinde geniş açıklıklı
camlar kullanıldı. Aynı zamanda güney cephedeki pencerelerin önüne kışın yapraklarını döken, yazın ise yapraklarını açan ağaçlar dikilerek doğal gölgeleme elemanları oluşturuldu.
Bu sayede yazın oluşacak aşırı sıcağın etkisi
engellenmeye çalışıldı.
Projede kullandığınız pasif yapı sistemleri
hangileri?
Ekolojik Bina’nın en önemli özelliği üst düzey
ısı yalıtımıyla enerji gereksinimini en alt seviyeye indirmesidir. Yapı kabuğunu dışarıdan sarmalayan 40 cm kalınlığında camyünü ısı yalıtım levhaları uygulandı. Ayrıca yenilenebilir
enerji sistemlerinden olan fotovoltaikler sayesinde bina tüm elektrik ihtiyacını kendi üretebiliyor. LED armatürler sayesinde aydınlanma
için en alt seviyede enerji harcanıyor. Isı kaybını engellemek için üç camlı pencere sistemi
kullanıldı. Binanın temiz hava ihtiyacı toprak altına döşenen borular ve ısı geri kazanımlı santraller sayesinde sağlandı. Dışarıdan alınan hava yazın toprak altındaki serinlikten, kışın ise sıcaklıktan faydalanarak devreye alınıyor. Binanın ısınmasında ve soğumasında, alternatif
enerji kaynakları olan sudan-suya ısı pompası
ile yerden ısıtma ve serinletme sistemleri kullanılıyor. Gri su dediğimiz, foseptik atığı içermeyen evsel atık suyu arıtarak rezervuarlara gönderip su kullanımını azaltmayı hedefledik. Yağmur suyundan da faydalanıyoruz; yağmur suyunu depoda toplayarak bahçe sulamasında
kullanıyoruz. Yeşil çatı sistemiyle hem ısı yalıtımına katkı sağlıyoruz hem de doğaya verilen
karbondioksit salımını azaltıyoruz. Pasif yapı kriterlerine göre, binanın hava sızdırmazlığını
olumsuz etkilediği için, Ekolojik Bina’nın elektrik tesisatını oluşturan kablolar duvarın içinden
değil, dışından kablo kanalıyla sağlanıyor. Peyzajımızda rulo çim yerine, yörede yetişen ve az
su isteyen, az bakım gerektiren bitkilere yer
verdik. Sudan tasarruf için damla sulamayı tercih ettik. Bütün pasif yapı uygulamalarımızı ve
nedenlerini Ekolojik Bina’yı gezecek ziyaretçiler için hazırladığımız bilgilendirme notlarında
da açıklıyoruz.
Projenin şu an için sahip olduğu bir enerji
sertifikası var mı?
Gaziantep Ekolojik Bina, Almanya’daki Pasif Ev
Enstitüsü (PassivHaus Institut) tarafından sertifikalandırılan Türkiye’nin ilk pasif ev adayı aynı
zamanda. Pasif yapılar, Pasif Ev Enstitüsü’nün
belirlemiş olduğu standartlar doğrultusunda tasarlanıyor ve inşa ediliyor. Daha sonra bu yapılar enstitünün vermiş olduğu standartlara uygun olmalarına bağlı olarak sertifikalandırılıyor.
Pasif yapılar, içerisinde ikâmet edenlerin konforunu az miktarda enerjiyle ısınma ve soğutma
yaparak sağlıyor. Gerekli oda sıcaklığına ulaşabilmek için temiz havayı ısıtarak ya da soğutarak gerekli ısıl rahatlığı sağlayabilen pasif yapılar, Türkiye’deki standart binalara oranla, ısıtma
ve soğutmada yüzde 75 daha fazla tasarruf
sağlıyor. Gaziantep Ekolojik Bina aynı zamanda, Amerikan Yeşil Binalar Sertifikasyon sistemi olan LEED Platinium adayıdır. Ekolojik
Bina’nın enerji modellemesinin yanında günışığı modellemesi, sistemlerin işletmeye alınması
ve inşaat planları da LEED sertifikasına göre
hazırlandı. Kurumsal binalardaki yüksek enerji
tüketimi ve bina kullanıcı konforunun çalışma
verimliliğiyle olan bağlantısı, yeşil bina tasarım
ve sertifikasyonunun önemini arttırıyor. Özellikle kendi kullanacağı binayı inşa ettiren kurumların ön tasarım aşamasından itibaren yeşil bina yaklaşımlarına göre projeyi uygulamaları, binanın ömrü boyunca gerçekleşen işletme giderlerinde önemli azalmalar sağlıyor.
Hangi yalıtım malzemelerini tercih ettiniz
Ekolojik Bina’da?
Binada kullanılan camyünü ve taşyünü malzemelerde İzocam’ın ürünlerini tercih ettik. Cephede 40 cm’lik camyünü, temelde ve çatıda
30 cm’lik xps kullandık. Konferans salonundaki ahşap akustik panellerin arkasında ise ses
yalıtımını sağlayabilmek için 4 cm’lik taşyünü,
döşemelerde 5 cm’lik taşyünü yüzer döşeme
levhası kullandık.
Gaziantep Ekolojik Bina’nın karbon salım
ve enerji tüketim değerleri nedir?
Pasif ev sertifikalı yapıların, standart bir yapıya
göre en az yüzde 75 oranında enerji tasarrufu
sağlaması gerekir. Biz, detay çözümleri ve tercih ettiğimiz sistemlerle binamızda yüzde 90
oranında enerji tasarrufu sağladık. İhtiyaç duyduğumuz enerjinin tamamını ise bahçemize
kurduğumuz fotovoltaik panellerden üretiyoruz. Ekolojik Bina’mız şu anda sıfır enerji ihtiyacı olan ve kendi enerjisinin tamamını kendisi
üretebilecek kapasitede bir yapıdır.
Projeniz dünyada nasıl bir ses buldu, nasıl
tepkiler aldı?
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi olarak, sadece Gaziantep Ekolojik Bina ile değil, çevreye
duyarlı diğer projelerimizle de büyük ilgi gördük. Dünyanın en büyük ekolojik yapılar konferansı olan ve Londra’da gerçekleşen
EcoBuild 2013’te binamızı ve Ekolojik Kent
projemizi anlattık. Hedeflerimiz büyük olunca
ilgi ve tebrikler de bir o kadar büyük oldu.
Fransız Ekonomi Bankası, Ekolojik Kent projemizin 55 hektarlık alanını kapsayan Merkezi İş
Alanı bölgesinin, bizden hiçbir kaynak talep etmeksizin enerji ve su açısından uygulanabilirlik çalışmalarını hazırlıyor. Hazırlanan rapor
kapsamında alandaki mevcut su ve enerji kaynakları araştırılarak en doğru sistemin uygulanması için fikirler geliştiriliyor. Kurgulanan son
senaryoya göre, alanın ısıtma ihtiyacının yüzde
60’ı yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanarak, sera gazı salımı yüzde 55 oranında engellenmiş olacak. Bu oran 4600 tonluk karbondioksit salımının engellenmesine eşdeğerdir. Ayrıca alanın su verileri; mevcut su kaynakları ve su tüketim oranları incelenerek önemli
miktarda verimlilik sağlanacak.
Bunların yanı sıra, ISOVER firmasının düzenlediği Uluslararası Öğrenci Yalıtım Yarışması’nın
2014 yılı konusu “Multi Konfor Binalar / 2014:
Yarının Okulu Gaziantep” olarak belirlendi. Konu kapsamında tasarlanacak proje arazisi olarak da Gaziantep Ekolojik Kent içerisindeki
okul alanı seçildi. 23 ülkeden 1000’i aşkın mimarlık fakültesi öğrencisi yarışmaya Ekolojik
Kent alanı içerisindeki okul alanına yapacakları
tasarımlarıyla katılacak.
Türkiye’de pasif evlerin geleceğini nasıl
görüyorsunuz?
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi olarak, sera
gazı salımlarının düşürülmesi ve olası iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması ve uyum politikaları kapsamında Türkiye’nin ilk iklim eylem
planını hazırladık. Bir sanayi şehri olan
Gaziantep’te beş adet organize sanayi bölgesi
bulunuyor. İklim Eylem Planı’na baktığımızda,
sektörlere göre enerji tüketim oranlarının dağılımında sanayi sektörünün yüzde 34’le birinci sırada olduğunu görüyoruz. Konutlar ise yüzde
33’lük enerji tüketim oranıyla ikinci sırada yer
alıyor. Yani sanayi ile konutlar neredeyse yarışır
durumda. İnsanlar sadece ısı yalıtımıyla bile binalarında ne kadar enerji tasarrufu sağlayacaklarının bilincinde değil. Benim düşünceme göre, nitelikli ve konforlu binalarda yaşamak için
öncelikle inşa etme şeklimizi değiştirmemiz gerekiyor. Yapıları tasarlarken mevcut arazinin
rüzgâr, güneş verilerini kullanmalıyız. Arazi
eğimlerini ve bölgenin ekolojik özelliklerini göz
ardı etmemeliyiz. Kısacası öncelikle mimari tasarımı doğru yapmalı ve yapı bilincimizi kökten
değiştirmeliyiz.
22 Röportaj
“Çevre ve şehircilik adına daha
kökten bir dönüşüm ve değişim lazım”
E-G Mimarlık’tan Mimar Erden Güven, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne önerdiği Ekolojik Kent projesiyle
başlayan ve Türkiye’nin ilk “pasif ev” sertifikalı yapısı olan Ekolojik Bina’ya uzanan yolculuğu anlattı. Güven,
Gaziantep’te yaklaşık 3200 hektar alanda planlanan Ekolojik Kent projesinin, dünyadaki en büyük ekolojik
uygulama imar planı olduğunu belirtiyor.
x
Erden Güven
Mimar Erden Güven, Türkiye’deki önemli anıtsal
yapılardan Cizre Kalesi, İstanbul Rumeli Hisarı,
Nizip Fevkani Kilisesi, Gaziantep Aziz Bedros Kilisesi, Gaziantep Şıh Fetullah Külliyesi’nin rölöve
ve restorasyon projelerinin sahibi. Bunların yanı
sıra dört ve beş yıldızlı otel projeleri, iş merkezleri, plazalar, sağlık yapıları, çeşitli konut projeleri
ve kentsel dönüşüm kapsamında da kentsel tasarım projeleri üreten Güven; kültür ve anıtsal
varlıkların rölöve, restorasyon projelerinin asıl
beslenme kaynağı olduğunu ifade ediyor.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin “pasif
ev” çalışmaları nasıl başladı?
Pasif ev projesi, aslında Gaziantep Büyükşehir
Belediyesi’ne sunduğum, Gaziantep Kilis Yolu
Konut Alanı Kentsel Tasarım Projesi ile doğdu.
Bu nedenle öncelikle bu projeden bahsetmekte
fayda görüyorum. Toplam 33 milyon metrekare
olmak üzere, ilk etapta 7 milyon metrekare alan
üzerinde oluşturulacak ve 200 bin insanın yaşayabileceği bir ekolojik kent projesiydi bu. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım
Güzelbey projeye en başından beri inanarak
çok destek verdi. Gaziantep Büyükşehir Beledi-
yesi Ekolojik Kent Şube Müdürlüğü tarafından
yürütülen ve Fransız Kalkınma Ajansı tarafından
desteklenen Ekolojik Kent Projesi’nin altyapı çalışmaları Şubat 2013’te başladı.
Projenin amacı, tükettiği enerjiyi en aza indiren
ve tükettiği enerjinin bir kısmını doğal kaynakları
ve atıkları ile geri kazanabilen bir mahalle oluşturmaktı. Böylece alanda yer alacak konut baskısının kontrollü gelişimini sağlamak mümkün
olacaktı. Hedefimiz, tarım potansiyellerinin değerlendirildiği, bölgenin alternatif yaşam merkezleri ile yaşam kalitesinin arttırıldığı, koruma
kullanma dengesinin kurulduğu, yerel potansiyellerinin değerlendirilmesine ve kırsal yerleşmelerin gelişimine örnek teşkil eden, davetkâr
bir kentsel mekân ve küresel ölçekte rekabet
edebilen özgün bir marka yerleşme tasarlayabilmekti.
Nasıl başladı bu projenin çalışmaları?
Projeyi planladığımız Kilis Bulvarı bölge için çok
önemli bir yol. Halep Bulvarı olarak da biliniyor.
Buradan Halep’in merkezi 80 km uzaklıktadır.
Daha çok bağevi dediğimiz Gaziantep’teki ikin-
cil konutların yer aldığı bir bölgedir. Burada hatırı sayılır bir yapı stoğu da vardı. İnsanlar daha
çok kendi elleriyle bu vadiyi oluşturmuşlar; ekmişler, biçmişler, kırevleri, bağevleri, bostanlar
yapmışlar, ağaç ekmişler… Bu bölge için daha
önce yapılmış imar planı da bölgenin ruhuna
çok aykırıydı. Bütün bunları gözlemledik. Zaten
dünyanın gidişi, mevcut ekosistemin durumu
da beni çok rahatsız ediyordu. Serde de aktivistlik var… Dolayısıyla bir şeyler yapmak, dünyaya
karşı bir duruş sergilemek gerekiyor. Bu projenin çıkış noktası da bu oldu.
Önce Avrupa Yeşil Çatı Dernekleri Federasyonu
başkanı ile görüştük. İzocam Teknik Pazarlama
Müdürü Dr. Kemal Gani Bayraktar’ın projeye
katkısı bu anlamda büyük oldu. Bizi pasif evler
konusunda gayet deneyimli olan Roland Matzig
adlı bir Alman meslektaşımla biraraya getirdi. Bu
alandan ve yapmak istediklerimizden bahsettik
kendilerine, gayet ilgi duydular. Mülkiyet sorunları ile ilgili bir başka akademisyen arkadaşımla
biraraya geldik, İngiltere’den Yeşil Çatılar
Federasyonu’ndan bir uzman ile görüşmeler
yaptık, hatta Gaziantep’te sunumumuza katıldılar. Ulaşım konusuyla ilgili Mimar Sinan
Üniversitesi'nden Dr. Orhan Demir ile biraraya
geldik. “Kafamızda ekolojik bir yaşam alanı fikri
var, onu tasarlamaya çalışıyoruz. Sizin deneyimlerinizden nasıl faydalanabiliriz dedik?”
Çalışmalarımızı modelledik, örneklemelerimizi
yaptık. 2009 yılında, Gaziantep Büyükşehir Belediye’sine sunum yaptık. Herkes kendi alanındaki deneyimlerini anlattı. Roland Matzig’in gerçekleştirdiği pek çok pasif yapı modelinden yola çıkarak, aklımızdakileri basit bir yapıyla daha
iyi anlatabiliriz diye düşündük. İlçe belediye
başkanları çok umutsuz yaklaştı. Büyükşehir
Belediye Başkanı sağolsun, çok daha anlayışlıydı. Sunumlardan sonra dışarıya aldılar bizi. Bir
saat sonra genel sekreter bizleri çağırdı, “Biz
karar verdik, ilk pasif ev örneğiyle uygulamaya
başlayacağız. Hemen yapı için yer seçelim ve
bir pasif ev örneği yapalım” dediler. Ortada plan
yoktu, sadece fikir vardı. Böylece pasif evi yapmaya karar verdik. Mimari projesini ben hazırladım, proje partnerim Roland Matzig de pasif
evin teknik olarak bütün donanımını hazırladı.
Avan projeyi ben çıkardım, uygulama projesini
Roland çıkardı.
Böylece Gaziantep’teki “pasif ev” projesi
ortaya çıktı değil mi?
Evet, bu şekilde doğdu. Yapıya nasıl bir fonksiyon vereceğimizi düşündük. Ev olarak yapsaydık, model ev olarak ziyaretçiye belli saatlerde
açmak gerekecekti, belli zorlukları, kısıtları olacaktı. Adı “pasif ev” olsun ama fonksiyonu farklı
olsun dedik. Belediyenin, “pasif ev” bilgilendirme ofisi burada yer alsın, bir de çocuk tiyatrosu
olsun diye düşündük ve bir küçük oditoryum
ekledik projeye. “Ağaç yaşken eğilir” derler…
Enerji verimliliğinden doğayı korumaya dek, çocuklara tiyatro oyunları için bir mekân sağlamış
olduk. Aynı zamanda da yapıyı ziyaretçilere açarak, gezebilecekleri ve özellikle çok sıcak ve
çok soğuk dönemlerde dışarıdaki ile içerideki
ısı ve sıcaklığı karşılaştırabilecekleri örnek bir yapı olsun istedik. Bir nevi model yapı oluşturmak
istedik ve bu da gerçekleşti.
Bu süreçte Ekolojik Kent Projesi nasıl bir
yol aldı?
Şu anda projenin parselasyonları yapılıyor. Herkes kendi imar parsellerini almaya başladı.
Gaziantep’te yaklaşık 3200 hektar alanda planlanan bu proje, şu anda dünyadaki en büyük ekolojik uygulama imar planı durumunda. Özendirici
olabilmek için, bazı teşvikler ekledik proje kapsamına. Örneğin, insanlara inşaatlarını “yeşil ev”,
“pasif ev” ilkeleriyle yaparlarsa yüzde 30 daha
fazla inşaat yapabileceklerini söyledik ve bu detayları ilgili plan notlarına da işledik. Çünkü bu kriterleri yasal olarak zorunlu kılamıyorsunuz. Dolayısıyla biz de insanları özendirerek yapalım dedik.
Yalnız kamu binalarında, okul bahçelerinde kesinlikle bostan, tarım ve kümes hayvanları için
bir yer ayrılmasını zorunlu kıldık. Bunlar da aynı
şekilde plan notlarında yazıyor. Yine yeşillendirmeyle ilgili zorunluluklar var. Bazı yapılar için sürdürülebilir su yönetimi açısından, yağmur sularını toplamak, sarnıçlara almak da zorunlu.
Başka ilkleri de var projenin… Ekolojik yaklaşımlı
proje detaylarının plan notlarına girmesi açısından Türkiye’de bir ilk. Aynı şekilde, proje kapsamında hazırladığımız Ekolojik Kent Tasarım
Rehberi’nin de projeyle bir bütün olduğu kabul
edilerek plan notlarına geçmesi de bir ilk oldu.
Ekolojik Kent'in mimari tasarımı da çok
hoş, neden esinlendiniz?
Evet, o bir yaprak metaforuydu. Kısmen imar
planında da tasarımı korumaya çalıştık. Komşuluk ilişkilerini de besleyen, kendi iç avlularına
sahip bir yapılaşma kümesi olarak düşündük.
Ortadaki kule de yerleşimin simgesi. Bölge Gaziantep olduğu için kebap şişi metaforunu seçtik. Mimari projelerimde genelde bir metafor
24 Röportaj
arayışım vardır. Mutlaka bir öykü yaratmaya çalışırım, buna önem veririm. Çünkü yapılar bir anlamda yaşama alanlarının heykelleridir. Kent
heykelleridir.
Dünyada nasıl yankı buldu bu proje?
İnanılmaz tepkiler aldı. Biz bu işi çalışırken bile
plan aşamasında mesela Lyon’a davet edildik.
“Gelin sizinle deneyimlerimizi paylaşalım” dediler. Ekolojik Kent Tasarım Rehberi’ni de orada
gördük. “Biz daha kapsamlısını ve daha iyisini
hazırlayacağız” dedik ve yaptık. Çünkü onların
Lyon-Confluence’daki uygulama alanına gittiğimizde daha çok yapıların plastik değerlerinin ön
planda olduğunu gördük. Ekoloji adına yeterli
bulmadık, “Siz burada küçücük bir alan yapmışsınız” dedik. Kendi planımızı anlatınca, adamlar
küçük bir şok geçirdiler. Ülkemizi yakından tanıdıkları için, böyle bir projenin hem Türkiye’de
hem de güneydoğuda olması şaşırttı onları.
Sonra kendileri gelerek ve Fransız devletinden,
FASEP fonundan bir parasal kaynak aktararak
destek verdiler projeye. Şimdi FASEP’in projeye
olan desteği ile MİA’da (Merkezi İş Alanı) bir
enerji modellemesi yapıyoruz. Yurtdışından başka davetler de oldu; Çin’de Guangzhou’dan çağırdılar. Bu da bizim için gurur verici oldu.
Londra’da da bu kez pasif evle ilgili bir sunum
yaptık. Yurtdışında tabii ki projeye çok ilgi var.
Ancak bizim ülkemizde durum çok farklı. İnanılmaz bir güvensizlik var, “Bu olmaz, bu hayal…”
diye karşılanıyor. Üyesi olduğum meslek odamla çok gurur duyarım, yaklaşık her dönem Mimarlar Odası’nda kurultay delegesi olarak görevimi yaparım. Ne acı ki, Gaziantep’teki sunumda, oda mensubu meslektaşlarım -şehir plancıları da dahil olmak üzere- en ufak bir tezahürat
dahi göstermediler. Hep arkasında bir artniyet
aradılar. Biz şok yaşadık. Kamuoyuyla, sivil toplumla bir toplantı yapalım, projemizi anlatalım
dedik. Akademik eğitim almış meslektaşlarımdan biri, “Bu bizim kültürümüze çok uzak, hangi
akla hizmetle bu projeyi yapıyorsunuz” dedi. Bu
toplumda işimizin ne kadar zor olduğunu bir
kez daha anladım. Geleceğe ait taşıdığım umutlar karardı. Bir tek TEMA Vakfı’nın Gaziantep
temsilcisinden olumlu bir tepki aldık, “Ben sizi
ayakta alkışlıyorum” dedi.
Neden Gaziantep’i seçtiniz Ekolojik Kentsel
Tasarım Projesi için?
Çünkü Gaziantep’liyim. Aynı zamanda Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’yle başka projeler de
yapıyorum. Gaziantep’in tarihi dokusu içindeki
sokak sağlıklaştırma projelerini yaptım. Oyuncak Müzesi dahil, sayısız restorasyon projesi hazırladım. Müzenin olduğu Bey Mahallesi’nin projesi de bana aittir. Ekolojik tasarım alanına gelişim de böyle başladı. Geçmişi yaşatmaya, “yavaş yaşama” adına bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Gaziantep’teki Ekolojik Kent Projesi bir tür
deneyimleme alanı olacak aynı zamanda.
Yaklaşık kaç yıl sürecek projenin
tamamlanması?
Projenin 1/1000 uygulama imar planları henüz
yeni geçti. Ancak üzülerek söylüyorum, mevcut
belediye başkanımız önümüzdeki yerel seçimlerde aday olmayacağını açıkladı. Dolayısıyla,
sonraki süreçte yerel yönetimin projeye yaklaşımı değişmezse ortalama 20 yıl sürecek.
Türkiye genelinde projenin tanınırlığı nasıl?
Ulusal basına yansıdığını hatırlamıyorum. Yerel
basında zaman zaman yer aldı. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanımız televizyon prog-
ramlarından çok davet alıyor, o mutlaka bahsetmiştir. Ayrıca, “yeşil yaşam” biçimiyle ilgili tüm etkinliklere, kongrelere katıldık, bu ortamlarda projemizi anlatmaya çalıştık. Sonuçta böyle haberlerle ulusal medyanın gündemine bomba gibi
düşmüyorsunuz, bu bir gerçek. Bir de uygarlık
ve eğitim meselesi… Eğer böyle mahalleler inşa
edilirse belki daha farklı olur her şey. Çünkü kağıt üstünde herşey hayalmiş gibi duruyor. Umarım Gaziantep’in gelecekteki belediye başkanı
projeyi aynı şekilde sahiplenir. Bu anlamda
umudumu kaybetmedim.
Biraz da Gaziantep’teki pasif evin teknik
detaylarından bahsedebilir misiniz?
Pasif evin temelinde, adı üstünde “pasif koruma” yatıyor, “aktif koruma” değil. Pasif korumanın mantığı da yalıtım malzemesinde yatıyor;
camyünü veya taşyünü… Siz bu malzemelerle
adeta binayı bohçalar gibi çok sıkı bir mantolama yapıyorsunuz ve yapının dışarısı ile içerisi
arasındaki ısı köprüsünü tamamen yok ediyorsunuz. Isı köprüsünü yok ettiğinizde ve sağlam
biçimde mantolama yaptığınızda ciddi bir enerji
kazanımı elde ediyorsunuz. Örneğin, kışın iç
mekânda 14 C° sabit sıcaklığı koruyorsunuz ve
çok az bir elektrik enerjisiyle ısıtabiliyorsunuz. Binanın dışarıyla tek ilişkisi ışık oluyor. Camları da
özel bir teknikle yapıyorsunuz. Isı cam dediğimiz
çift cam sistemi, pasif evlerde üç camla uygulanıyor. Aynı şekilde, yalıtımlı doğramalar kullanılıyor. Biz buna “yeşil çatı”yı ekledik. Toprak çatı
da çok ciddi bir yalıtkan. Çatıya 50 cm kalınlığında toprak seriyor ve bitkilendiriyorsunuz, dolayısıyla kiremit çatıdan daha sağlıklı, sessiz ve
yalıtkan oluyor.
Bizim geleneksel yapılarımızda, özellikle kırsalda
dikkat ederseniz hep toprak dam vardır. Ağaç
kirişleme yapılır, üstüne hasır serilir, tahtalama
yapılır, en üste de toprak atılır. Yazları toprak sıkıştırılır, buna “loğlama” denir. Kışa hazırlıktır bu,
her yıl yapılır. Yüzlerce yıl böyle yaşadı insanlar.
Pasif evde de aslında mantık aynı, sadece maliyetler biraz daha fazla oluyor ama çok kısa zamanda geri alıyorsunuz.
Aynı ebatta standart bir ev ile pasif ev
arasındaki maliyet farkı nedir?
En az yüzde 20 farkediyor. Başka yöntemler
de var… Mesela toprağın ısısını bakır iletkenlerle alarak evin tabanına yayıyorsunuz. Aynı şekilde yeraltı sularının ısısından da faydalanabiliyorsunuz.
Yalıtım malzemesinin kalınlığı ne kadar
pasif evde?
Biz pasif evde betonarme perdeler kullandık.
Önemli olan yalıtım malzemesinin kalınlığı. 30
cm’lere varıyor mantolama kalınlıkları.
Kalın mantolamanın önemi de pek
anlaşılamıyor sanıyorum?
Doğayı geçtim de, insanların keselerini böylesine ilgilendiren bir konuda, örnekleri görüp de
hâlâ uygulamamaları bana inanılmaz geliyor.
Dehşete kapılıyorum. Satın aldığı evini kiraya vererek parasını geri alabileceğine inanan bir insa-
nı, bu tür bir yatırım yaptığında karşılığını en fazla 10 yılda geri alacağına ikna edemiyorsunuz.
Pasif evin mimari tasarımında neden
esinlendiniz?
Önce yere yeşil bir yaprak gibi, halı gibi serilsin;
uçuyor gibi dursun istedik. Yatay bir tasarım olsun, basit olsun dedik. Uygulama sırasında gözden kaçan bazı detaylar yüzünden binanın o
plastik yapısı kayboldu.
Türkiye’de pasif evlerin geleceği
konusunda ne düşünüyorsunuz?
Umutsuz olmak bize yakışmaz. Biz umutla yaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’na, özellikle Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü’ne de sunduk Gaziantep’teki
projeyi. İlgilendiler ama henüz bir geri dönüş
alamadık, bekliyoruz. Bazı olumlu çalışmalar da
oluyor; binalara enerji kimliği, enerji sertifikası
veriliyor. Çok iyi ama yeterli değil, daha kökten
bir dönüşüm ve değişim lazım.
Başka projeleriniz var mı ekolojik yaşama
odaklanan?
Urla-Çeşme arasında şirketim adına aldığım
araziler var. Orada bir çalışmam olacak.
Avustralya’dan gelen Türk asıllı bir akademisyen arkadaşımızla bu projeyi hayata geçireceğiz. Kendisi bir ekotasarımcı. Avustralya bu
işin öncüsü; dünyanın her yanına dağılmış
güçlü akademisyenleri var. Permakültür üstüne, ekoloji üstüne dersler veriyorlar. Sinan bey
de bu açıdan benim için şans oldu. Urla’da bir
orman köyünde aldığımız arazide bir alan inşa
etmeyi düşünüyoruz. Burada sürdürülebilir su
yönetimi uygulamalarını hayata geçirmek, küçükbaş hayvanlar yetiştirmek, bölgenin rüzgâr
enerjisinden faydalanmak ve bunu akademisyenlerin hizmetine sunmak gibi bir planımız
var. Öğrencilerin atölye çalışması yapabileceği, stüdyo dersleri görebileceği bir de alan inşa etmeye çalışıyorum şu anda. Projeyi İzmir İl
Özel İdaresi Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü ile
yürütüyoruz.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın bölgede orman vasfını yitirmiş 300 dönümlük bir arazisi
var. Bakanlık ile anlaşırsam, bu alanı da alarak
5’er dönümlük yaşam alanları oluşturacağım.
Şehirli romantizmi vardır ya, “Buralardan gidip
tavuğumu besleyeceğim, domatesimi yetiştireceğim” diye… İşte onu hayata geçirmeye çalışıyoruz. Buna gerçekten inanan insanlara
5’er dönümlük alanlar tahsis edeceğim, burada herkes kendi üretimini yapacak. “Yavaş şehir” mantığını barındıran doğal bir yaşam alanı
inşa etmeye çalışacağız. Gözlerden uzak değil, bilakis tam da gözlerin önünde olmasını istedim ki, insanlar gezebilsin, dolaşabilsin, yemeğini yesin içsin…
Bütün projelerime inandım ve oldu. İnanmak
çok önemli, istemek de öyle… Bu projedeki
amaçlarımdan biri de şu, kırsalda aynı zamanda sürdürülebilir turizm olgusunu geliştirmek.
Kafamda şöyle bir düşünce var: bu yaşam alanındaki konutların beher odasını konuk odası
olarak ayırmak. Daha çok kültürel ve ekolojik
turizm ağırlıklı olacak. Burada sürdürülebilir yaşam biçimini her anlamda uygulamaya ve göstermeye çalışacağım.
26 Röportaj
“Uluslararası bir iletişim ağı
oluşturabilmeyi hedefliyoruz”
Saint-Gobain Isover tarafından dokuz yıldır düzenlenen Multi Konfor Binalar Öğrenci Yarışması’nın uluslararası
organizasyonundan ve tanıtımından sorumlu Gabriel Golumbeanu, dereceye giren katılımcıların multi konfor
yapılar konusunda uluslararası deneyim kazanabileceğini belirtiyor.
Saint-Gobain Isover’in pazarlama ekibinde yer
alan Gabriel Golumbeanu, multi konfor yapı
kavramının uluslararası düzeyde tanıtılmasından sorumlu. 2013’te dokuzuncu kez düzenlenen Isover Multi Konfor Binalar Öğrenci Yarışması ise, bu kapsamda yürüttükleri önemli
uluslararası organizasyonlardan biri. Yarışma
organizasyonuna 2006’da dahil olan Golumbeanu, 2010’dan bu yana yarışmanın uluslarası organizasyonunu ve pazarlama çalışmalarını
yürütüyor.
Yarışmanın 2014 yılı konusu olarak belirlenen,
“Yarının Okulu – Gaziantep” teması kapsamında öğrencilerden, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa çalışmalarına başlanan
ve 200 bin kişilik yaşam alanına sahip olacak
Ekolojik Kent Projesi içerisinde, multi konfor
yapı ilkelerini esas alarak bir okul tasarlamalarını istiyoruz. Sınıflar ve diğer eğitim alanları ile
birlikte oyun alanları, bahçe ve peyzaj düzenlemelerini de ele almalarını bekliyoruz.
İlk olarak 2005’te, Bulgaristan, Hırvatistan, Makedonya ve Romanya’dan beş üniversitenin
katılımıyla düzenlenen Multi Konfor Binalar Öğrenci Yarışması’nın 2014 yılı başlığının duyurusu Kasım 2013'te yapıldı: “Multi Konfor Binalar:
Yarının Okulu – Gaziantep”.
Böyle bir yarışma düzenleme fikri ne
zaman ve nasıl doğdu?
Yarışma fikri ilk olarak 2003’te, Balkanlar'da yürüttüğümüz Isover faaliyetlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Isover Sırbistan’daki meslektaşlarımız, Belgrad Üniversitesi Mimarlık Fakültesi
dekanı ile birlikte bu öğrenci yarışması fikrini geliştirdiler. Yarışmanın uluslararası düzeyde düzenlenmesi ise 2005’te gerçekleşti.
Yarışmanın ana fikri öğrencileri, yani geleceğin
mimarlarını, mühendislerini multi konfor yapılarla tanıştırmak; mimarinin ve konforun farklı boyutları olabileceğini bütünsel bir yaklaşım için-
Gabriel Golumbeanu
de gösterebilmekti. Konforun farklı boyutları
derken; mimari yaklaşım içerisinde hem ses
hem ısı yalıtımını çözerek, aynı zamanda da doğal aydınlatmayı ön plana alarak yapılarda azami konfor sağlanması kastediliyor. Multi konfor
yapılarda, projenin çizim aşamasından itibaren
sürdürülebilirlik ana ilke olarak ele alınıyor. Ayrıca öğrencilerin hangi ürünleri, neden kullanacağını belirlemesi ve bu ürünlerin yapı içerisinde yaşayacak kişileri nasıl etkileyeceğini de düşünmesi gerekiyor.
Yarışmaya katılım ne düzeyde, hangi
ülkeler var?
2014 yılında yarışmamıza Rusya ve
Kazakistan’dan, İngiltere ve İspanya’ya 20’den
fazla ülke ve 100’ün üzerinde üniversiteden
katılım bekliyoruz. 2013’te düzenlediğimiz yarışmaya, 19 ülkeden 1000’in üzerinde öğrenci
54 projeyle katılmıştı. En doğuda
Vladivostok’tan, en batıda ise İngiltere’den katılım olmuştu. Bu yıl Almanya, Belçika ve
Kırgızistan’dan da katılım bekliyoruz.
Yarışma organizasyonundan da biraz
bahsedebilir misiniz?
Yarışma iki aşamada düzenleniyor. İlk aşama
ulusal düzeyde gerçekleşiyor. Katılımcı ülkelerde yer alan farklı üniversitelerden öğrenci
grupları kendi projeleriyle yarışmaya katılıyor.
Ülke jürilerinin belirlediği en iyi üç proje uluslararası yarışmaya katılmaya hak kazanıyor. Uluslararası yarışmada ise, seçilen projeler dört
gün boyunca kendi sunumlarını diğer katılımcılar ve uluslararası jüri önünde gerçekleştiriyor.
Ardından jüri kazanan ilk üç projeyi belirliyor.
Uluslararası aşamada farklı üniversitelerden
öğrenci grupları biraraya gelerek de yarışabiliyor ya da öğrenci gruplarına eğitimciler de dahil olabiliyor. Aslında bu yarışmayla hedeflenen
uluslarası bir iletişim ağı oluşturabilmek. Örneğin geçen yılın birincilik ödülü sahibine, Almanya’daki bir mimarlık ofisinde bir aylık staj yapma imkânı sağlandı. Böylece katılımcılar, para
ödülünün yanı sıra ilgili olduğu alanda deneyim kazanabilme şansı da elde edebiliyor. Bu
yılın birinci gelecek projesi için de böyle bir
planımız var, ancak şimdilik sürpriz niteliğinde…
Yarışmayla ilgili daha geniş ve detaylı bilgiye:
www.isover-students.com adresinden de ulaşmak mümkün.
İzocam'dan Haberler
İzocam 14. Yalıtım Yarışması için
başvurular başladı
İzocam’ın bu sene on dördüncüsünü düzenleyeceği Üniversite Öğrencileri Yalıtım Yarışması’nın ilk üç finalisti,
Saint-Gobain Isover tarafından düzenlenecek Multi Konfor Binalar Yarışması’nda ülkemizi temsil edecek.
Yarışma, “Multi Konfor Binalar / 2014: Yarının Okulu–Gaziantep” ana başlığı altında gerçekleştirilecek.
14. yalıtım yarıma ilan.pdf
1
4.02.2014
12:13
İzocam tarafından on dördüncüsü düzenlenen
Yalıtım Yarışması’nda proje konusu, Gaziantep
Ekolojik Kent Projesi kapsamında klasik okul
elemanlarını modern öğrenme imkânlarıyla birleştiren bir ilkokul olacak.
Yalıtım Yarışması’nda, 22 farklı ülkenin mimarlık öğrencileri, bu kez Türkiye için bir ilkokul tasarlayacaklar. Okul projesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen ve 200
bin kişilik yaşam alanına sahip yeni Ekolojik
Kent Projesi içerisinde geliştirilecek. Yarışmaya
katılan öğrencilerden; klasik öğeleri modern
eğitimle birleştiren, 6-10 yaş arasındaki 400 ila
600 öğrenciyi barındırabilecek bir okulu projelendirmeleri beklenecek.
Sürdürülebilirlik açısından şehir halkının hayat
kalitesini artırmayı ve Gaziantep’i sürdürülebilirlik ilkeleri konusunda ülke çapında öncü yapmayı hedefleyen Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep İklim Değişikliği Eylem Planı’nı
yürürlüğe koymaya karar verdi. Bu ilkeleri takip
eden Gaziantep Büyükşehir Belediyesi yaklaşık
200 bin kişinin ikâmet edeceği Ekolojik Kent
Projesi’ni geliştirmeye başladı. Şehir yönetimi,
bu projenin gelecekteki kullanıcılarına en düşük düzeyde enerji tüketen binalar sunmanın
yanı sıra en yüksek konforun sağlanmasını da
planlıyor. Eylem Planı’nın en temel konularından biri ise geleceğin sahibi çocuklar ve onların eğitimlerine verilen önem. Bu nedenle 2014
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
Bu kez göreviniz “küçükler için büyük bir iş”...
Bu yılkonusu
14.’sü yapılan
İzocam
Yarışması’nda
bu
sefer yararlanıcılarımız
her zamankinden
yılının proje
Ekolojik
KentYalıtım
Projesi’nin
bir
Türkiye
ve KKTC üniversitelerinin
mimarlık, indaha “küçük”: Bir ilkokul... Gaziantep’te hayata geçirilecek olan ekolojik kent içinde yer alacak,
parçası olmak üzere, “multi konfor” ilkelerine
şaat mühendisliği ve makine mühendisliği libu özel ilkokul tamamen sizin eseriniz olabilir.
uygun, yani enerji etkin, akustik konforlu, yansans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılabileTakımınızı kurun, ilk derse yetişin...
gın güvenliği düşünülmüş ve sürdürülebilir
bir
ceği İzocam 14. Yalıtım Yarışması’nın ulusal jüÜniversitelerin mimarlık, inşaat ve makine mühendisliği bölümlerinde eğitim gören lisans ve yüksek lisans
ilkokul öğrencilerinin
tasarımı olarak
belirlendi.
yalıtımı,başkenti
yangınBükreş’te
güvenliği,
ekolojik
katılabileceği
yarışmada ilk üçe giren ekipler,risi;
bu yılses
Romanya’nın
yapılacak
olan binaISOVER Multi Konfor Binalar Uluslararası Öğrenci
ülkemizi
temsil edecekler.
larYarışması’nda
ve yapı fiziği
konusunda
yetkin öğretim görevlileri ile uzman mimarlardan oluşacak.
Projenin Son Teslim Tarihi
07 Nisan 2014
Birincilik ödülü
7.000 TL
Türkiye Sonuçları
19 Nisan 2014
Uluslararası Aşama Dosya Teslimi
10 Mayıs 2014
Uluslararası Final ve Ödül Töreni
28–31 Mayıs 2014 / Bükreş
Başvuruları Kasım 2013’te başlayan yarışmageç 7 Nisan
5.000 TL
3.000edecek
TL ve dereceye gi2014’e kadar teslim
www.yalitimyarismasi.com
ren projelerin duyurumu ise 19 Nisan 2014 tarihinde yapılacak. Ulusal etapta ilk üç dereceyi
paylaşan proje sahipleri, 28-31 Mayıs 2014 tarihleri arasında düzenlenecek uluslararası
etapta ülkemizi temsil etme hakkı kazanacaklar. Ulusal yarışmanın birincisi 7.000 TL, ikincisi 5.000 TL ve üçüncüsü 3.000 TL ile ödüllendirilecek.
İkincilik ödülü
ödülü
da, öğrencilerÜçüncülük
projelerini
en
Yarışma ile ilgili detaylı bilgiye ve başvuru formuna www.yalitimyarismasi.com adresinden
ulaşılabilir. Ayrıca tüm sorular ve iletişim için
Yapı Endüstri Merkezi (212) 266 70 70 / [email protected] ile irtibat kurulabilir.
28 Röportaj
Tüm sektörlerle kurgulanan çevre dostu
bir “ideal kent” mümkün
8 Kasım “Dünya Şehircilik Günü” vesilesiyle, “ideal kent”, “pasif yapılar” ve “multi konfor yapılar” üzerine Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı ile görüştük. Sorularımızı, Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü Enerji Verimliliği Dairesi
Başkanlığı Proje, Ar-Ge ve Eğitim Şube Müdürlüğü’nden Yüksek Mimar Nilay Özeler Kanan yanıtladı.
Prof. Carlos Maria della Paolera’nın açtığı yolda 1949 yılından bu yana tüm dünyada “Dünya Şehircilik Günü” olarak kutlanan 8 Kasım,
ülkemizde de 27 yıl sonra yani 1976 yılında
kutlanmaya başladı.
Nilay Özeler Kanan’ın da konuya dikkati çektiği üzere, öncelikle Şehircilik Günü’nün
Türkiye’de kaçıncı kez kutlandığı konusuna
açıklık getirmek gerekiyor: Dünya Şehircilik
Günü, ilk başlarda Türkiye Daimi Komitesi tarafından dünyada kaçıncı kez kutlandığı belirtilerek kutlandı. 31. Dünya Şehircilik Günü kutlamalarında ise bu yaklaşım değiştirilerek ve
“Türkiye’de” sözcüğü eklenerek, ülkemizde
kutlandığı yıl sayısı yazılmaya başlandı. Böylece, önceden yapılan üç organizasyon da dikkate alınarak, 31. Dünya Şehircilik Günü;
“Türkiye’de 4. Dünya Şehircilik Günü” şeklinde duyuruldu. 1995’te Şehir Plancıları
Odası’nın düzenlediği 4. Türkiye Şehircilik
Kongresi’nde, kutlamaların sorumluluğu Şehir
Plancıları Odası’na devredildi. 1995’ten sonraki duyurularda ise “Türkiye’de” sözcüğü yer almadan, ancak ülkemizde yapılan yıl sayısı ile
kutlanmaya başlandı. Bu yanılgının düzeltilmesi için duyurunun ya “Türkiye’de 37. Dünya
Şehircilik Günü” ya da doğrudan “64. Dünya
Şehircilik Günü” olarak yapılması gerekiyor.
İdeal bir şehir yaşamı için sürdürülebilir
inşaat ve yapı kriterleri nasıl olmalı?
Türkiye’nin içinde bulunduğu durum bu
idealle ne ölçüde örtüşüyor?
Enerji verimliliğini sağlayan, fosil yakıt kullanımını en aza indirmeyi hatta hiç kullanmamayı
bilmişler. “İglo” adı verilen, kar ve buzdan yapılmış olan bu evler, gerçekte ısı tasarrufu sağlayan üst seviyede bir mühendislik çalışması olarak kabul ediliyor.
İkinci olarak; kent mekânlarına yapılan müdahaleler, bütüncül çözüm önerileriyle birlikte, iyi
tasarlanmış bir çevre oluşturmaya yönelik olmalı. Niteliksiz konut alanlarının, yetersiz planlamanın, iletişim ve dinlence alanlarının olmayışının insanlar üzerinde kalıcı olumsuz etkiler
yarattığı; kişilerin topluma aktif katılımını zayıflattığı, işyerindeki verimlerini düşürdüğü ve
sağlıklarını olumsuz etkilediği kanıtlanmış bir
gerçektir.
Nilay Özeler Kanan
hedefleyen sürdürülebilir inşaat ve yapı kriterleri var.
Öncelikle inşaat sektöründe yapılması planlanan tüm uygulamalar, iklime uyumlu ve çevreye saygılı uygulamalar olmalıdır. Örneğin, kutuplarda yaşayanlar, hava akımlarına kapalı
olan ve dış yüzeyle iç ortam arasında asgari iletişim kuran bir yapı tarzını bularak, dondurucu
soğuklara karşı koyabilecek yapılarda barına-
Üçüncü olarak; yerleşim ve arazi kullanımlarında öncelikle topografya, ekosistem, güneş ışığı, rüzgâr yönü ve iklimin kendine özgü özellikleri analiz edilmeli, ardından toplu taşıma halkaları ve yaya dostu stratejilerle karma kullanım
yöntemleri geliştirilmeli, sağlıklı ulaşım yöntemleri benimsenerek; ana ve ara arterler üzerinde
temiz enerjiyle çalışan toplu taşıma araçlarının
kullanımı sağlanmalı, bisikletler, akülü araçlar
ve yürüme yollarıyla desteklenen bir ulaşım ağı
oluşturulmalıdır.
Ayrıca, kültürel, sosyal ve toplumsal geçmişimizden günümüze miras kalan tarihi yapılar ve
sit alanlarının, sayıca ve yüzölçümü olarak giderek büyüyen kent yerleşimleri içinde korunabilmesi ve toplumun aidiyetinin, kimliğinin bir
sonraki nesillere aktarılabilmesi de önemli bir
husustur.
Kentin akciğerleri yeşil alanlar da, insanların
kaynaşması ve toplumun gelişmesi için büyük
önem taşıyor. Nüfus çokluğu nedeniyle topraktan kopartılan her yaşam, kent merkezlerindeki
yüksek katlı bloklarla, gök bahçelerle ifade edilir oldu. Devasa yapıların oluşturduğu devasa
kentler ortaya çıktı. Ancak bu durum insancıl
anlayışa aykırı bir yapım sürecini de ortaya çıkarıyor. Mimari ve kent ölçeğinin insan ölçeğine yakın büyüklüklerde yapıldığı ve yeterli metrekareye sahip, bahçeli müstakil blokların dikeyde değil, yatayda çözümlendiği planlamalara ağırlık verilmelidir. İnsanoğlu da her canlı gibi topraktan kopartılmamalıdır.
Tabii tüm bu saydığım konular kendi içinde
pek çok alt dinamikleriyle ele alınmalı ve sade-
ce tasarım ve planlama aşamasında değil, şantiye ve yapım süreçlerinde de bölgenin yerel
verileri analiz edilerek, zamanlama ve enerji tüketimi akılcı şekilde planlanmalıdır.
İnşaatların, mevcut yeşil dokuya ve temiz su
kaynaklarına zarar vermeden, yeşillikçi şantiyelerle tamamlanması gerekmektedir. Yapım işinde kullanılacak yapı malzemelerinin de çevreye olan etkileri ve kaynak kullanımı araştırılmalıdır. Malzemenin azaltılarak kullanımı, yeniden
kullanımı, yeniden dönüşüm olanakları araştırılmalıdır.
Çevreye en uzun süre etki eden ve yapı yaşam
ömrünü kapsayan sürdürülebilir yapım sonrası
süreçlere de değinmek istiyorum: Başarılı bir
işletme ve bina yönetim süreci yoksa, tasarım
ve uygulama sürecinin de başarısından söz
edemeyiz. İşletme, bina ömrü boyunca ele alınması gereken bir konu olduğundan kullanıcıların eğitiminin de devam etmesi gerekir. Sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi ve bilinçli kullanıcı
profilinin oluşturulması için eğitimlerin düzenli
yapılması da zorunludur.
Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma bakıldığında, sürdürülebilir inşaat süreçlerinin aslında
hiç yaşanmadığı, yasalarla desteklenmediği,
düzenli olarak bilinçlendirme eğitimlerinin ve
duyurularının yapılmadığı bir durumla karşılaşıyoruz. Politik temellerin sürdürülebilir ilkeler
üzerine kurulmadığı sistemlerde, tüm sektörler
için gerekli olan ekonomik, ekolojik ve toplumsal iyileştirmeler yapılmadığı ve kararlar alınmadığı sürece; bireysel olarak alınan her sektörel
çözümün diğer alt sektörlerle işleyişte farklılıklar yaratabileceği aşikârdır.
Yapılı çevrenin sürdürülebilirliği adına, yerel yönetimlere de büyük rol düşüyor. Yerel yönetimlerin kent bileşenlerini oluşturması, iyileştirmesi
ve bu doğrultuda kararlar alması gerekiyor.
“Multi konfor yapılar” ve “pasif yapılar”
ideal kent yaşamı içinde nerede yer alıyor?
Kent yaşamına etkileri ve şehir yaşamına
kattığı avantajlar nelerdir?
Öncelikle “ideal kent”in tanımlanması gerekiyor. Bu noktada, ideal kente nasıl baktığınız
önem kazanıyor. İdeal kent kavramı, sürdürülebilir kalkınma hedefleri oluşturulacak bir
yaklaşımla ele alındığında, temiz enerjiyle
oluşturulmuş, çevre dostu ve tüm sektörlerle
birlikte kurgulanan bir kent olarak düşünülebilir. “Pasif yapılar” da işte bu tanımla yola çıkan
ideal kentin bir parçasıdır.
Pasif yapıların inşaat kurgusu, bildiğimiz geleneksel inşaat yapım süreçlerinden oldukça
farklı bir dinamiğe sahip. Yapı malzemesi bilgisinin enerji verimliliği adına en yüksek seviyede olması gereken pasif yapılar; sadece mimari kabullerin değil, inşaat, mekanik ve elektrik
projelerindeki kabullerin de değiştiği bir yapım
sürecine ihtiyaç duyuyor. Pasif evlerin çevreye
katacağına inanılan değerlerin, kent yaşamında temiz hava, su ve bol güneşin kent yaşamına ve sağlığına katacağı değerler ile paralel
olarak artış göstereceğine inanıyorum
Türkiye’de “multi konfor yapı” ve “pasif
yapı” kavramları ne kadar tanınıyor ve
biliniyor? Bu kavram Bakanlığınızda resmi
olarak kullanılmaya başlandı mı?
Türkiye genelinde “pasif yapı” ve “multi konfor
yapı” kavramları yaygın olarak bilinmiyor. Dünyadaki örneklerine benzer çalışmaların ülkemizde de yaygınlaşması halinde başarılı uygulamalar göreceğimizi düşünüyorum. Bakanlığımızda henüz multi konfor veya pasif yapılar
üzerine herhangi bir çalışma bulunmuyor. Herhangi bir çalışma yapılması halinde de öncelikle yasaların bu yönde değiştirilmesi gerekecektir. Konu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı doğrudan ilgilendirmekle beraber; Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı’nın yürürlüğe koyduğu
Enerji Verimliliği Kanunu’nun da ilgili konuyla
yasa düzeyinde revize edilmesi gerekliliği de
ortaya çıkacaktır. Kanun ortaya konsa dahi yerel yönetimlerin konuyu kavraması ve yasaların
uygulanması için de belli bir zamanın geçmesi
gerekecektir.
2011’de yürürlüğe giren “Binalarda Enerji
Performansı Yönetmeliği” inşaat
sektöründe nasıl bir katılımla karşılandı?
Yönetmelikle, binalarda enerjinin ve enerji kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması, enerji israfının önlenmesi ve çevrenin korunmasına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi amaçlanmıştı. Bu kapsamda baktığımızda, binaların sektörel bazda enerji tüketiminin yaklaşık yüzde
37’sini kullandığını görüyoruz. Karbondioksit
salımının büyük kısmının binalardan kaynaklanması nedeniyle, Avrupa Birliği yasalarına uyum
çerçevesine göre, Binalarda Enerji Performansı
(BEP) Yönetmeliği uygulamaya kondu.
İnşaat sektöründeki hızlı ve yoğun yapılaşma
ile artarak devam eden enerji tüketimine bağlı
olarak, çevre de hızla tahrip olmaktadır. Bu nedenle, çevre ve enerji tüketimi konusunda bilgi, tecrübe ve hassasiyetine sahip tüm şirketler, BEP Yönetmeliği’nin gereklilik ve önemini
kavrayarak, yönetmeliğimizi geliştirme yönünde eleştiri ve önerilerini Bakanlığımıza kamu ve
özel sektörün bir araya geldiği tüm etkinlik
alanlarında iletmektedirler.
BEP yönetmeliği Türkiye genelinde
yaklaşık kaç mevcut yapıyı etkiliyor?
Yönetmelik ülkedeki yapı ruhsatı ve yapı kullanma iznine sahip tüm yapıları kapsıyor. Bu nedenle enerji probleminin çözülebilmesi için ülkedeki kaçak yapıların kayıt altına alınması, gecekondu bölgelerinin düzenlenmesi, yerel yönetimlerde kayıt altına alınan tüm dokümanların
arşivlenebilmesi BEP Yönetmeliği’nin başarılı
bir şekilde işleyebilmesi adına önem taşıyor.
30 İzocam'dan Haberler
İzocam, TÜYAK Yangın ve Güvenlik
Sempozyumu’ndaydı
TÜYAK tarafından bu yıl üçüncüsü 14–15 Kasım 2013 tarihleri arasında WOW Convention Center’da
düzenlenen TÜYAK 2013 – Yangın ve Güvenlik Sempozyumu ve Sergisi’nde iki gün boyunca yaklaşık 70
akademisyen, bilim adamı ve yangın uzmanı 12 oturum, panel ve forumda yangın güvenliği konusunu tartıştı.
İzocam da sempozyumda standı ile yer aldı.
TÜYAK (Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı ve Yangından Korunma Derneği),
yangına karşı can ve mal güvenliğinin sağlanması konusunda çalışmalar yapıyor. TÜYAK,
bu kapsamda düzenlediği TÜYAK 2013’ün
ana temasını “Yüksek Yapılarda Yangın ve
Güvenlik” olarak belirledi.
TÜYAK 2013, yangına, iş kazalarına, çevre
risklerine karşı, önceden haber alan, algılayan, uyaran ve uygun çözüm bulan yeni cihaz
ve sistemleri tanıtmak, günümüz teknolojisine
uygun koruma ve önleme sistemlerindeki gelişmeleri ve yeni tasarım esaslarını açıklamak,
sorunları tartışmak, üretici ve kullanıcıları bir
araya getirmek, konu ile ilgili olan yönetmelik
ve standartlardaki gelişmeleri açıklamak amacıyla düzenlendi.
Yalıtımın yangındaki önemine hassasiyetle
yaklaşan İzocam bu alanda çok sayıda dernek ve sivil toplum örgütüyle de bir arada bilinçlendirme çalışmaları yapıyor. Bu çerçevede 14 Kasım 2013’te başlayan ve iki gün süren Yangın ve Güvenlik Sempozyumu ve
Sergisi’ne de destek veren İzocam, sempozyuma standıyla katıldı. Standında özellikle son
dönemde dikkatleri üzerine çeken, yangın dayanımı yüksek InWall ve benzeri yanmaz
ürünlerini ve sistemlerini sergileyen İzocam,
uzman kadrosuyla da ziyaretçilere detaylı bilgilendirme yaptı.
Yangından korunmak için yangın yönetmeliklerine uygun malzeme seçilmesi, uygulamaların bu kriterlere göre gerçekleştirilmesi konularında farkındalık yaratılarak bireylerin ve toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. İzocam,
yangın yalıtımında doğru malzeme seçimi,
doğru tasarım ve doğru uygulamayla can ve
mal kayıplarının önüne geçilebileceğine dikkat çekiyor ve yalıtımın işinin ehli uzman firma
ve kişilerce yapılmasının önemini vurguluyor.
Türkiye’de yalıtım sektörünün öncüsü olan İzocam ısı, ses ve su yalıtımı gibi yangın yalıtımının
da önemine her fırsatta dikkat çekiyor. “Dış
cephede yer alan malzemelerin ve kaplamaların, bir yangın anında yanarak alev yayılımına
katkıda bulunmaması gerekmektedir” maddesiyle kullanılan malzemenin ve yalıtımın önemine vurgu yapan “Binaların Yangından Korunması” hakkında yönetmeliğin altını çiziyor.
Güvenli Yapılar Yol Haritası raporu yayınlandı
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) tarafından hazırlanan “Güvenli Yapılar Yol Haritası 1”
raporu Aralık 2013’te yayınlandı. Deprem kuşağı üzerinde yer alan Türkiye’de
başlatılan kentsel dönüşüm
sürecinde yapı güvenliğinin
önemini vurgulayan İMSAD, ülkemizdeki yaklaşık
20 milyonluk konut stokunun yüzde 45’inin sağlıksız
ve ruhsatsız yapılaşmadan
olduğunu belirtiyor.
İMSAD’ın sektörün önde
gelen firma, kurum ve kuru-
luşlarının katkılarıyla hazırladığı rapora,
İzocam da sürdürülebilirlik ve ses yalıtımı
konularındaki görüşleriyle
katkı sağladı. Türkiye’de
doğru ve sürdürülebilir yapı
sisteminin oluşturulabilmesi, yapı kültürünün geliştirilmesi ve sürdürülebilir güvenli yapılarda yaşanabilmesi yolunda ilk adımlardan kabul edilen rapor, altı
ayda hazırlandı.
Rapora http://imsad.org/
docs/guvenliyapilaryolharitasi_1.pdf adresinden erişmek mümkün.
Sokak Röportajı
Yaşanabilir şehirlerde yalıtımın önemi nedir?
Adı-Soyadı: Şule Yüksel Güngör
Yaşı: 27
Mesleği: Araştırma görevlisi
Adı-Soyadı: Merve Büyükkürkçü
Yaşı: 29
Mesleği: Öğretmen
Adı-Soyadı: Bilge Sina Yıldız
Yaşı: 24
Mesleği: Mühendis
“Komşuluk ilişkileri için gerekli”
“Tasarruf ve sağlık için…”
“Ülke ekonomisine katkısını unutmamalı”
Sanırım ülkemizde en çok ısı yalıtımı yaptırılıyor. Isı yalıtımı enerji tasarrufu açısından çok
önemli. Diğerleri de hem güvenlik hem enerji
tasarrufu bakımından gerekli çözümler sunuyor. Isı yalıtımının kışın ısınmada çok faydası
var. Ses yalıtımını da özellikle müzikle uğraşanlar tercih ediyor sanıyorum. Kentlerde
komşuluk ilişkileri için de gerekli bu yöntem.
Ayrıca can ve mal güvenliği için yangın ve su
yalıtımı da yaptırmak gerekiyor.
Büyük şehirlerde doğayı daha hızlı tükettiğimizi düşünürsek, yalıtım çok büyük önem
teşkil ediyor. Büyük şehirlerde gürültünün
fazla oluşu ve sağlığımızı tehdit etmesinden
dolayı ses yalıtımı önem kazanıyor. Evlerin bitişik ve sık oluşundan dolayı yangın yalıtımı
da öyle… İstanbul ve Ankara’yı düşünürsek,
ne kadar soğuk iklim şartlarına sahip olduklarını biliyoruz… Hem tasarruf, hem de sağlık
açısından ısı yalıtımı da büyük önem taşıyor.
Binalarda, yeni çıkan Avrupa Birliği Uyum
Yasaları uyarınca yakın gelecekte yalıtım zorunlu olacak. Binanın homojen şekilde ısınması ve sıcaklığın muhafazası çok önemli.
Dış cephe yalıtımı yapanlara önce maliyetli
gelse de, zamanla kâr ettiklerini anlayacaklarını düşünüyorum. Ülke ekonomisine katkısını da unutmamak lazım. Kaynaklar konusunda dışa bağlılığımız göz önüne alındığında büyük kâr söz konusu.
8 Kasım'ın Dünya Şehircilik Günü oluşundan hareketle, bu sayımızdaki sokak röportajlarında "yaşanabilir şehirlerde yalıtımın
önemine" değindik. Isı yalıtımının enerji tasarrufuna katkısı konusunda hemen herkes hemfikir. Konu yaşanabilir şehirler
olunca, özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için yangın ve ses yalıtımı da ön plana çıkıyor.
Adı-Soyadı: Rasim Fırtına
Yaşı: 34
Mesleği: Serbest meslek
Adı-Soyadı: Server Pehlivanoğlu
Yaşı: 52
Mesleği: Ev hanımı
Adı-Soyadı: İlknur Güler
Yaşı: 32
Mesleği: Tekstil fabrikasında işçi
“Akla ilk gelen ısı yalıtımı…”
“Yalıtım önemli bir yatırım”
“Yangın yalıtımı büyük önem taşıyor”
Büyük şehirde ve gürültülü bir semtte yaşayan biri olarak, ses yalıtımının ne kadar
önemli olduğunu biliyorum. Dışarıdan gelen sese bir de komşulardan gelen ses eklenince iyice çekilmez bir hale geliyor ve insanlar gerginleşiyor. İstanbul’un çetin soğuğunu göz önüne alırsak, maddi açıdan da
“korunmak” adına ısı yalıtımı da önemli diye
düşünüyorum. Zaten yalıtım deyince akla
ilk gelen ısı yalıtımı…
Hem güvenlik, hem ısınma, hem de tasarruf
açısında yalıtım önemli bir yatırım. Büyük
şehirlerde ses ve yangın yalıtımı daha
önemli, çünkü gürültü kirliliği ve yangın riski
daha fazla. Büyük şehirlerde evler bitişik olduğu için komşunuzdaki sorun size yansıyabiliyor. Bu yüzden her türlü güvenlik
amaçlı yalıtım yapılmalı. Kendi evimize ses
yalıtımı yaptırdık; bu sayede komşuluk ilişkilerimiz de zarar görmüyor.
Yalıtım deyince aklıma önce yangın yalıtımı
geliyor, çünkü iş yerinde hemen alev almaya
müsait ürünlerle çalışıyorum. Büyük şehirlerde bu tarz fabrikalar çok daha fazla olduğundan önlem alma gerekliliği iki katına çıkıyor.
Can ve mal kaybı adına yangın yalıtımı muhakkak yapılmalı. Evlerde de aynı durum söz
konusu. Tasarruf ve doğayı korumak adına
ısı yalıtımına önem vermek gerekiyor. Büyük
şehirlerde ses yalıtımı da önem kazanıyor.
32 Yol Hi­kâ­ye­le­ri
Marmara’nın üç güzeli
Bu sayımızda İzocam bayileriyle birlikte Tekirdağ, Balıkesir ve Çanakkale şehirlerini dolaştık. Sahilleri ve lezzetli
mutfağıyla Tekirdağ, binlerce yıllık tarihiyle Çanakkale, benzersiz kültürüyle Balıkesir kucak açtı bize.
“İzocam’ın marka bilinirliği çok yüksek”
Tekirdağ
M
armara Bölgesi’nin Trakya kısmında yer
alan Tekirdağ, İstanbul’a yakınlığı, ulaşım
kolaylığı ve hem Marmara, hem de Karadeniz boyunca uzanan sahilleriyle özellikle yerli turistlerin
en sevdiği rotalardan biridir.
Şehir merkezindeki ziyaret noktalarından en bilineni; Macaristan’ın Avusturya’ya karşı bağımsızlık
mücadelesi vermiş kahramanı Ferenc
Rakoczi’nin 1720-1735 yılları arasında Osmanlı
İmparatorluğu’na sığındığı dönemde kaldığı 17.
yüzyıl Türk evidir. Bugün müze olarak halka açık
olan ev, Macaristan hükümetinin mülkiyetindedir
ve Türkiye’yi ziyaret eden Macarların vazgeçilmez
uğrak yerlerindendir. Ünlü şair Namık Kemal’in
doğduğu yer olduğu rivayet edilen ev de Namık
Kemal Evi adıyla müzeleştirilmiştir.
Tarihöncesi dönemlere, Trak kabilelerinin gelişine ve bölgeye “Trakya” adını verişine, antik Yunan yerleşimlerine, ardından Roma ve Bizans hakimiyetine şahitlik eden Tekirdağ topraklarını, Osmanlı İmparatorluğu Bizans’tan tam iki kez almak
durumunda kalır. Tekirdağ’ın el sanatları, mutfağı
ve gelenekleri Osmanlı kültürünü günümüzde de
yaşatır.
Marmara Ereğlisi
Eski adı Perinthos olan yerleşimin tarihi MÖ 5.
yüzyıla uzanıyor. Yarımada üzerindeki ilçe 32
km’lik uzun bir kıyı şeridine sahiptir. İstanbul’un
yanıbaşında denize girmek için en ideal yerlerden biri olan Marmara Ereğlisi’nin en büyük özelliği, sahile vuran dalgaların yüzbinlerce yılda yarattığı ve halk arasında “kına taşı” olarak adlandırılan ilginç şekillerdeki kayalıklarıdır. Antik yerleşimlere ait kalıntılarıyla bir açıkhava müzesi görünü-
mündeki Marmara Ereğlisi, balık bakımından da
zengindir.
Mürefte
Tekirdağ’ın Şarköy ilçesine bağlı olan Mürefte,
derin ve temiz deniziyle yaz aylarında yoğun bir
nüfusu ağırlar. En büyük özelliği üzüm bağları ve
şarap sahili tabir edilen bölgesidir. Türkiye’nin ilk
şarap müzesi de Mürefte’dedir. Akdeniz ikliminin
hüküm sürdüğü Mürefte’de, ılıman iklim koşullarından ötürü üzüm üretiminin yanı sıra zeytin ve
zeytinyağı üretimi de yaygındır.
Kumbağ
Tekirdağ’ın en gözde sayfiyesi Kumbağ, özellikle
yaz dönemlerinde rağbet görür. Eski bir Rum
yerleşimi olan Kumbağ sokaklarında modern
yazlıklara direnen eski köy evlerine hâlâ rastlamak mümkün. Kumbağ’ın Ganos dağlarına doğru yükselen kıyıları ile Marmara Adası, Ekinlik ve
Avşa Adaları ile Kapıdağ Yarımadası Kıstağı’na
ait geniş bir panaromik manzara sunan Çamlık
Ormaniçi Tesisleri çam ormanları içerisindedir.
Doğa yürüyüşçüleri ve fotoğraf tutkunlarının da
sevilen rotası haline gelen Kumbağ’da, merkezden başlayıp Ganos dağları sırtları boyunca yürüyerek doğanın keyfine varabilirsiniz.
Tekirdağ mutfağı
Tekirdağ mutfağı Balkanlar’dan Türkiye’ye göçle
gelen kültürlerden oldukça etkilenmiştir. Cizleme,
Peynir helvası, Hayrabolu tatlısı, İncir tatlısı, Çeneçarpan ve Umaç çorbaları arasında en tanınanı
ise Tekirdağ köftesidir. Tat köftesi veya Hacıköylü köftesi olarak da bilinen Tekirdağ köftesi, aslen Hayrabolu Alacaoğlu köyünden Tekirdağ’a
gelen Hüseyin Ağa tarafından tanıtılmıştır.
Hüseyin A. Abanozoğlu / Coşkun İnşaat ve Tic. Ltd. Şti.
“Kızkardeşim ve annemle
ortak olarak 1993 yılında bir
aile şirketi olarak kuruldu
Coşkun İnşaat. Zaman içinde değişen şartlar öncelikle
bizi gayrimenkul sektörüne
yöneltti, ardından bir tesadüf
eseri yalıtım sektörüne girdik. 2001’de İzocam’ın bir
eğitim semineri yapacağını öğrendik ve seminere
kızkardeşimle birlikte katıldık. Seminerden sonra
soru-cevap bölümünde bu bölgede hiçbir bayilik
teşkilatı olmadığını duyunca birbirimize baktık
ve o akşam ilk görüşmemizi yaptık. Bir yıllık bir
çalışma sonrasında İzocam bayisi olduk. Ağırlıklı
olarak il bazında malzeme satışı ve uygulama
hizmeti veriyoruz, ancak Trakya geneline de –
Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ- hizmet veriyoruz.
Eskiden gelen inşaat taahhüt işimiz de bâki…
Ağırlıklı olarak sanayiye hizmet veriyoruz, dolayısıyla ağırlıklı olarak sanayi tipi ürünler bulunduruyoruz. Trakya’da tekstil sektörü hakim ve bu
sektörde de yoğun olarak buhar kullanılıyor. Bu
binalarda da öncelikle yüksek ısı dayanımı öngörüldüğü için taşyünü şilteler ve sanayi tipi levhalar
kullanıyoruz.
Uygulama ekipleri hariç 5 kişiyiz. Uygulayıcı
arkadaşlarımızın mümkün olduğunca İzocam
eğitimlerine katılmalarını destekliyoruz. Resmi
bayi olma aşamasında ben de bütün eğitimlere
katıldım; sanıyorum 17 adetti. Bu eğitimlerin
ne kadar faydalı olduğunu yaşadığım için elimden geldiği kadar uygulayıcı arkadaşların da
eğitimlere katılmasını destekliyorum. En kaliteli
malzemeyi bile kullansanız, aynı kalitede işçilik
uygulayamazsanız iyi sonuç alamazsınız.
Doğalgaz geldikten sonra bölgede yalıtım yaptıranların sayısında artış oldu. İzocam’ın marka
bilinirliği çok yüksek, markaya olan güven de
öyle, bu açıdan bir sıkıntı yaşamıyoruz. Tek
sıkıntımız fiyat-kalite dengesi kurmadan alım
yapmak isteyen müşteri grubu. Özellikle konutlarda… Kalitenin getirdiği bir maliyet var sonuçta.
Maalesef fiyat mukayesesi yaparken tüketici o
kaliteyi gözardı ediyor. Daha hesaplı ürünler de
maalesef daha kalitesiz oluyor.
Piyasada telaffuz edilen yalıtım kalınlıkları maalesef 3 cm ile 5 cm arasında değişiyor. Müşteriler
sadece ilk yatırım maliyetini hesaplayınca düşük
kalınlıklara yöneliyor. Halbuki geri dönüş maliyetini de hesaplaması lazım. Isı yalıtımında, su yalıtımı
gibi damlama benzeri fiziksel şartlar oluşmayınca
bu kalınlıklarla devam ediliyor. Sanayi tipi yalıtımlarda, özellikle kazan ve boru hattı yalıtımlarında
projeye uygunluk zorunlu olduğu için yönetmeliklerin öngördüğü kalınlıklara uyuluyor. Ama
konutlar için maalesef aynı şeyi söylemek zor.
Elimizden geldiği kadar doğru malzeme seçimi
için yönlendiriyoruz. Sonuçta yalıtım bir kez yapılıyor, doğru malzeme ve kalınlıkla yapılırsa binanın
ömrü kadar hizmet edebilir. Örneğin konutlarda
en büyük memnuniyeti son katta oturan daire
sahiplerinde görüyoruz. Hele küçük çocuğu
olanlardan çok olumlu tepkiler alıyoruz. Belli bir
süre sonra sadece o mutluluğu paylaşmak için
gelenler veya telefon edenler bile var."
T
ürkiye’nin kuzeybatısında, Asya ve Avrupa kıtalarına yayılan Çanakkale, kendi adını taşıyan Boğazla ikiye bölünmüş bir şehirdir.
Anadolu’nun en batı noktası olan Baba Burnu ile
Türkiye’nin en batı noktası olan Gökçeada’daki
İncirburnu Çanakkale sınırları içindedir.
Çanakkale
Antik çağlarda, Hellespontos ve Dardanelles olarak adlandırılan Çanakkale topraklarında en az 5
bin yıldan beri yerleşim olduğu bilinir. Tarihöncesi çağlardan itibaren Troyalıları, Lidyalıları, Persleri, Yunanlıları ağırlayan topraklar, Roma ve Bizans
egemenliklerinin ardından Osmanlı
İmparatorluğu’nun yönetimine girer. Cumhuriyetin ilk yıllarında Biga ve Gelibolu sancakları kaldırılarak, her ikisinin ortasında bulunan Çanak köyü il ilan edilir.
Biga Yarımadası üzerinde yer alan Çanakkale’deki en kayda değer yükselti Biga Dağları’dır
ve kent topraklarının yarısından fazlası ormanlarla
kaplıdır. Doğal ve tarihi zenginlikleriyle her yıl yerli
ve yabancı pek çok turisti ağırlayan Çanakkale,
gezginlere sayısız seçenek sunar.
Troya
Homeros tarafından yazıldığı düşünülen İlyada
destanında bahsi geçen Troya savaşının bu topraklarda gerçekleştiği rivayet edilir. Bölgedeki ilk
yerleşimin tarihi MÖ 3000-2600 yıllarına uzanır.
Kaz Dağı eteklerinde, Çanakkale merkez ilçesine
bağlı Tevfikiye köyü yakınlarındaki antik kent,
1871’de Alman amatör arkeolog Heinrich
Schliemann tarafından keşfedilir. Türkçede yaygın olarak Truva olarak adlandırılan antik kent,
1998’de UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmiştir, 1996’dan bu yana da Milli Park statüsündedir. Troya savaşına ithaf edilen sembolik tahta
“Truva atı” heykeli ören yerinin girişinde ziyaretçileri karşılar.
Assos
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde, Edremit körfezi
kıyısında yer alan Assos antik kenti, tarih boyunca Yunan, Makedon, Pers dönemlerinde yerleşim görmüş, ortaçağda ise terk edilmiştir. Antik
kentin yer aldığı Behram ise, dünyada antik şehir
kalıntılarıyla yaşamına devam eden nadir köylerdendir. MÖ 900’lerde kurulan kentin en gözalıcı
yeri, en yüksek noktasına inşa edilmiş olan Dor
stilindeki Athena Tapınağı’dır. Tapınaktan görülen manzara ise muhteşemdir.
kaleler, burçlar ve savaşla ilgili diğer kalıntıların
yanı sıra; Türk, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiliz
ve Fransız askerlerinin mezar ve anıtları da buradadır.
Çanakkale Şehitleri Anıtı
Gelibolu Yarımadası’nda, Morto Koyu önündeki
Hisarlık Tepe üzerinde yer alan anıt, 1915 yılında
Çanakkale Savaşları’nda hayatını kaybeden 253
bin Türk askeri anısına yaptırılır. Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş tarafından tasarlanan anıt, 21 Ağustos 1960’da açılır. 62,5 metrekarelik bir alanı kapsayan ve 25 x 25 metrelik
kaide üzerine oturtulan 4 ayaktan oluşan anıtın
yüksekliği 41,7 metredir.
Kilitbahir Kalesi
Fatih Sultan Mehmet tarafından 1452’de Kilitbahir köyünde yaptırılan kale, iç ve dış sur duvarlarından ve avlu içinde 7 katlı üçgen bir kuleden
oluşur. 1541’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan restorasyonda güney kısmı çevreleyen bir sur duvarı ile Sarıkule inşa edilir. Kaba
yontulmuş taşlarla inşa edilen kalenin açıklık kısımları kiremit kemerlidir, kapı ve pencerelerse
beyaz mermerden yapılmıştır. Çanakkale
Savaşları’nda çok önemli rol oynayan Kilitbahir
Kalesi, 1980’de “Korunması Gereken Kültürel
Varlık” olarak tescil edilmiştir.
Saros körfezi
Ege Denizi’nin kuzeydoğusunda yer alan Saros
körfezi, tertemiz kumsallarla kaplı bir kıyı şerididir.
Su altı akıntıları ile yakınlarında büyük bir yerleşiGelibolu Yarımadası'nın güney ucunda
min ve sanayileşmenin olmaması sayeyer alan 33 bin hektarlık alan,
sinde Ege denizinin en temiz böl1973’te “milli park” statüsüne
gelerinden biridir. Körfez sularıİZOCAM FOAMBOARD
girmiştir. Park aynı zamanda
nın dünya üzerinde kendi
Teras çatılarda, toprağa temas eden
Birleşmiş Milletler Milli
kendini temizleyen 3 deduvarlarda ve zeminde (λD) 0,030 W/mK ısı
Parklar ve Koruma Alanlanizden biri olduğu iddia
iletkenliğinde, ısı yalıtımı amacıyla kullanılan
edilir. Özellikle Marmara
rı listesindedir. I. Dünya
XPS levhalardır. 15 cm kalınlığa kadar üretilir.
Denizi’nin kirlenmesiyle
Savaşı, Çanakkale Satemiz deniz arayışına givaşları boyunca süren
deniz ve kara muhareberenlerin rağbet ettiği körlerinin yapıldığı yerler milli
fez, sualtı etkinlikleriyle ilpark sınırları içindedir. Bagilenenler için de caziptir.
144 çeşit balığa, 78 tür detık gemiler, toplar, siperler,
Gelibolu Yarımadası
Tarihi Milli Parkı
niz bitkisine, 34 tür süngere evsahipliği yapan
Saros körfezi, dünyada rüzgar sörfüne uygun üç
denizden biri olarak da kabul edilir.
“Ses yalıtımı ürünleri çokça tercih ediliyor”
İbrahim Gün / Anadolu Mak. Tek. Mlz. İnş. Tic. ve San. A.Ş.
“Şirketimiz 1986 yılında
Bursa'da mühendislik ve
taahhüt firması olarak kuruldu. 1990’da Eğitimciler Yapı
Kooparatifi'nin kalorifer işi
için geldiğimiz Çanakkale'de
yerleşmeye karar verdik ve
buraya taşındık. Çalışma
alanımız ısıtma sektörü;
mantolama, yalıtım, kalorifer ve doğalgaz tesisatı
konusunda müşterilerimize hem satış hem de
uygulama hizmeti veriyoruz.
İzocam ile ilk tanışmamız 1986-87 yıllarında,
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin
tesisat işlerini yaptığımız döneme denk geliyor.
Çanakkale’ye geldikten sonra İzocam ürünlerini
Bursa’dan tedarik etmeye devam ettik. Daha
sonra 2003’te Çanakkale’de İzocam bayisi olma
kararını verdik.
İzocam’ın sanayi ürünleri haricinde tüm ürünlerini
bulunduruyoruz. Burası turizm bölgesi olduğundan, özellikle otellerde İzocam’ın ses yalıtımına
yönelik ürünleri çokça tercih ediliyor. Isı yalıtımı
ürünleri de rağbet görüyor. Çanakkale’de insanlar firmamıza daha çok projeleri ile geliyor ve
ürünler konusunda bizden danışmanlık ve uygulama hizmeti alıyorlar. Yetişmemiş ekipler tarafından gerçekleştirilen hatalı yalıtım uygulamaları
sonrasında da bize dışarıdan gelen müşteriler
oluyor. Yalıtım uygulama işine girmemizin nedenlerinden biri de buydu.
Çanakkale’de binaların yaklaşık yüzde 70’i mantolanmış durumda; bu konuda Türkiye ortalamasının hayli üstündeyiz. Özellikle Bozcaada’da
gayet nitelikli konutlar mevcut. Yalıtım kalınlıklarına 3 cm ile başlamıştık, şu anda 5 cm standardına ulaştık. Malzeme olarak da, villalarda taşyünü
tercih edilirken, kooperatiflerde ve ucuz konutlarda fiyatından dolayı daha çok karbonlu ürünler
kullanılıyor. Fiyat açısından “merdiven altı” tabir
ettiğimiz üreticilerle rekabet edemediğimiz için
en büyük sıkıntımız bu. Bölgede özellikle tersanecilik sektöründe yalıtım açısından yapılabilecek
çok iş var, ancak onlara ulaşamıyoruz.
Ekibimizde iki makine mühendisi, bir de inşaat
mühendisi var. Bizim yetiştirdiğimiz kişilerden
oluşan taşeron ekiplerimizle birlikte sayımız bazı
dönemlerde 70-80’e ulaşabiliyor."
34 Yol Hi­ka­ye­le­ri
Balıkesir
larıyla tanınır. Edremit’e 9 km mesafedeki Akçay
ve sahil şeridi başlı başına bir plajlar merkezidir.
Ayrıca Sarıkız Plajı, Belediye Halk Plajı ve Zeytinli
Belediyesi halk plajı olmak üzere üç önemli halka
açık plajı da vardır. Akçay bol ve soğuk artezyen
sularıyla da ünlüdür. Akçay ile Altınoluk arasındaki Güre ise termal turizm merkezidir.
Edremit’e 27 km mesafedeki Altınoluk, bol oksijenli temiz havasıyla “oksijen çadırı” olarak da bilinir. Tarihi Başdeğirmen Köprüsü ve şelalesi de
görülmeye değer yerlerindendir.
Kazdağı Milli Parkı
G
üney Marmara ve Ege bölgelerine yayılan
Balıkesir’in hem Marmara hem de Ege
Denizi’ne kıyısı vardır. Doğusunda Bursa ve Kütahya, güneyinde Manisa ve İzmir, batısında Çanakkale ile komşudur. Tarihte genellikle Misya ve
Karesi adlarıyla bilinen Balıkesir ve çevresinin tarihi MÖ 8000’lere uzanır. Roma, Bizans, Anadolu
Selçuklu, Karesi Beyliği ve Osmanlı egemenliğinde kalan kent, bin yılların birikimine sahip zengin
bir kültüre sahiptir.
Yağcıbedir halısı, kolonyası, kaymaklısı, kozak
üzümü, Ayvalık tostu, saçaklı mantısı ve höşmerimiyle tanınan Balıkesir’in sahilleri deniz turizmiyle
adından söz ettirir. Ayvalık, Edremit, Burhaniye ve
Gömeç’teki sahil kasabaları özellikle yerli turistler
tarafından tercih edilir. Kaplıca turizminde de iddialı olan Balıkesir; Gönen, Edremit, Manyas, Susurluk, Bigadiç, Sındırgı ve Pamukçu’daki kaplıcalarıyla her yıl binlerce kişiyi ağırlar.
Balıkesir’in Dumlupınar, Karaoğlan, Mirazbey mahallelerinde rastlayacağınız tarihi evler, bir dönemin karakteristik özeliklerini yansıtır. Çoğu yıkılmaya terkedilmiş Balıkesir evleri, kentin tarihi dokusunun en önemli parçalarındandır. Dumlupınar mahallesinde yer alan Balıkesir Ulusal Fotoğraf Müzesi ise, Türkiye’nin nadir fotoğraf müzelerindendir. 150 yıllık tarihi bir yapı ve bitişiğindeki
3 katlı yeni yapıda faaliyet gösteren müze bünyesinde, fotoğraf hakkında 1500 eseri barındıran
M. Emin Tan Fotoğraf Kitaplığı da yer alır.
Ayvalık
Balıkesir’in en batısında, Ege Denizi kıyısında yer
alan Ayvalık, kara yerleşiminin dışında, “Ayvalık
Adaları” adı verilen takımadalara da sahiptir. Ayvalık ilçesine bağlı irili ufaklı 22 kadar ada vardır.
Bu adaların en büyüğü Alibey Adası ya da diğer
ismi ile Cunda Adası’dır. Cunda, 1964’te bir köprüyle Lale Adası’na oradan da ilçe merkezine
bağlanmıştır. Çam ormanları ve zeytiniyle tanınan, Ege kıyısındaki bu güzel ilçe, Türkiye’nin en
önemli turizm merkezlerinden biridir.
İlkçağda Hitit, Frig, Lidya, antikçağda Roma ve
Bizans, 14. yüzyıldan itibaren de Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine giren Ayvalık ve çevresi,
tarih gezginleri için de zengin bir rotaya sahiptir.
Edremit
Balıkesir’in ikinci büyük ilçesi olan Edremit, zeytinciliği, Kazdağları, bir de Akçay ve Altınoluk plaj-
Balıkesir mutfağı
Körfez bölgesindeki zeytin üretimi Balıkesir ve
çevresinde zeytin kültürünün gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca köy kültürünün zenginliği ve çeşitliliği de bölgenin yemek kültürüne yansımıştır. Bir
köy düğününde en az yedi çeşit yemek yapılır.
Şehir düğünlerinin vazgeçilmezi ise tirittir. Güveç,
tirit, Balıkesir kaymaklısı, karanfilli ekmek sadece
bayramlarda ve özel günlerde yapılır.
“İzocam öncelikle tanınan bir marka”
Erdem Ürer / Can Yapı Paz. Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti.
“Can Yapı, rahmetli ağabeyim Erol Ürer ve küçük
kardeşimiz Erdal Ürer ile birlikte bir aile şirketi
olarak 1987 yılında kuruldu. O günlerde bölgede
inşaat sektörü hızlı bir şekilde gelişiyordu. Biz de
bölgesel ihtiyacı değerlendirerek kuruluş yerimiz
olan Edremit’te Can Yapı’ya hayat verdik. 10
yıl kadar Edremit’te iş yaptık, 1998’de buraya,
Akçay’daki yerimize taşındık. Akçay merkez olmak
üzere, zamanla Altınoluk, Edremit ve Ayvalık’ta üç
şubeye ulaştık. Merkez ve şubelerimizde yaklaşık
50 personelimiz çalışıyor.
Zağnos Paşa Külliyesi
Vitrifiye grubu hariç her türlü kaba inşaat malzemesini –demir, çimento, hazır beton, kireç, tuğla, kire1461’de Fatih Sultan Mehmet’in vezirlerinden
mit, yalıtım ürünlerini- müşterilerimize tedarik ediyoZağnos Paşa tarafından yaptırılan külliyeden geriruz. Ayrıca bölgede hazır demir yapan tek firmayız.
ye hamam ve cami kalmıştır. 6 hafMüşteri profilimiz tüm Türkiye’yi kapsıyor.
tada yaptırıldığı söylenen cami,
Bölgemiz dışındaki yerlere araç bazında
1902’de yeniden inşa ediltedarik yapıyoruz. Yakın bir zaman önce
MANTO TAŞYÜNÜ
Ankara’daki bir müşterimiz projesinde
miştir. 1000 kişilik kapaSıvalı dış cephe ısı yalıtım
kullanacağı İzocam ürünlerini bizden
sitesiyle Balıkesir’in en
sistemlerinde (λD) 0,037 W/mK ısı
almayı tercih etti. İş yaptığımız bazı
büyük camisidir. Cailetkenliğinde, ısı, ses yalıtımı ve
müteahhitler hizmet anlayışımızminin yakınında yer
yangın güvenliği amacıyla kullanılır.
dan dolayı Türkiye’nin neresine
alan Paşa Hamamı
giderse gitsin bizimle çalışmayı
tercih ediyor. Ağrı’ya bile malzeme
ise Klasik Osmanlı üsgönderdiğimiz oluyor. Malzemeler
lubundadır ve çifte
konusunda her zaman tedarikliyiz;
hamam biçiminde inbir ürünün 7-8 çeşidi varsa, hepsini
şa edilmiştir.
Adını Marmara ve Ege bölgeleri arasında sınır
oluşturan ve Biga Yarımadası’nın en yüksek kütlesi olan Kazdağı’ndan alan parkın 21 bin 450
hektarlık bölümü 1993’te milli park ilan edilmiştir.
Milli park özellikle bitki, kuş ve memeli hayvan
türleri açısından çok zengindir. Alanda bulunan
37 bitki taksonu endemik olup bu türlerden 9’u
dünyada sadece Kaz Dağları’nda görülür. Kazdağı köknarı bu türlerden en iyi bilinenidir. Güre beldesinin sınırlarında kalan Pınarbaşı’nın en önemli
özelliği, Kazdağı’nın kar sularının kaynak halinde
buradan çıkarak bir dere oluşturmasıdır. Zeytinli
beldesine dört buçuk kilometre mesafedeki Sutüven de manzarasının güzelliği ve sularıyla rağbet görür. Adramyttion, Antandros ve Assos gibi
antik kentler de milli parkın yakın çevresindedir.
bulundurmaya çalışıyoruz.
Yalıtım malzemesi olarak ise
sadece İzocam ürünlerini
bulunduruyoruz. İzocam’ın
xps, camyünü, taşyünü başta
olmak üzere hemen hemen
tüm ürünlerini tedarik ediyoruz. Bölgede en çok tüketilen
ve tercih edilen İzocam ürünleri ise xps ve camyünü. Sanıyorum çok kış görmediğimiz için yalıtım
kalınlıkları çoğunlukla 3 cm ve 5 cm aralığında
değişiyor.
2005’ten bu yana, sekiz yıldır İzocam’la çalışıyoruz ve birlikte iş yapmaktan dolayı son derece
memnunuz. Öncelikle tanınan bir marka olması ve
kurumsal bir yapıya sahip olması, ürün çeşitliliği ve
kalitesi, müşterinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek
çözümler sunması ve hizmet anlayışı gibi nedenlerle İzocam ile çalışmayı tercih ettik. Ayrıca Can
Yapı olarak sattığımız malın hep arkasında olduk.
Bayiliğini yaptığımız ürünlerin kalitesi konusunda
da seçiciyiz. Bütün bunlar İzocam’ı seçmemiz
konusunda önemli etkenlerdi.
Müşterilerimiz çoğunlukla projeleriyle bize geliyor.
Biz de hangi üründen ne kadar gerekeceğini projeye uygun olarak hazırlıyoruz ve teslim ediyoruz.
Yalıtım malzemelerini de yine projeye göre öneriyoruz. Böylelikle malzemede zayiat olmuyor, müşteri
için de daha hesaplı oluyor.”
İzo­cam Kul­la­nan­lar
Şanlıurfa Bölge İdare Mahkemesi
binası İzocam ürünleriyle yenilendi
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) işbirliğiyle yürütülen, Şanlıurfa Bölge İdare Mahkemesi
binasının yalıtımı ve enerji etkin yenilenmesi uygulamalarında İzocam ürünleri tercih edildi. Proje ile ilgili
sorularımızı UNDP Saha Koordinatörü Dr. Muhyettin Sirer cevapladı.
Proje kapsamında, yalıtımsız olan tüm yapı elemanları
yalıtıldı. Kullanılmayan çatı
arasında, serbest bir şekilde
serilen camyünü çatı şiltesi
kullanıldı. Duvarlar dıştan
havalandırılan giydirme cephe detayıyla yenilendi ve bu
enerji-etkin yenilemede
camyünü levha ile ısı yalıtımı
sağlandı. Isıtılmayan bodrum tavanı hem görsellik
hem de ısı yalıtımı amaçlı
camyünü asma tavanla kaplandı, ısı yalıtım direncinin
artırılması için üzerine camyünü şilte serildi. Tüm detay
uygulamalarında yanmaz
camyünü yalıtım malzemesi
kullanımı ile, ısı yalıtımı yanında, ses yalıtımı ve yangın
güvenliği de sağlandı.
Isı
Projeyle ne kadarlık bir enerji tasarrufu ve
karbon salımı azaltımı öngörüldü?
Enerji-etkin yenileme kapsamında yapılan bu
çalışmada, yıllık ortalama enerji tasarruf oranı
% 55, yakıt tasarruf miktarı 17.000 kg eşdeğeri fuel-oil olarak hesaplandı. Karbon salım azaltımı ise 54.880 kg eşdeğeri CO2 olarak belirlendi.
Şanlıurfa gibi yazın çok sıcak olan bir
şehirde binaların yalıtımlı olmasının ne gibi
Ya l ı tı mı
faydaları var?
Isı
Şanlıurfa’da kış ayları çok soğuk geçmiyor.
Yaz aylarında ise dış ortam hava sıcaklığı Türkiye ortalamasının bir hayli üzerinde seyrediyor. Yalıtım uygulamaları, hem kışın soğuktan
hem yazın sıcaktan korunmak için de gerçekleştiriliyor. Bu doğrultuda, kışın ısıtma
amaçlı enerjiden tasarruf yapabildiğimiz gibi,
yazın da iç ortam sıcaklığını düşürmek için
harcanan enerjiden tasarruf edebiliyoruz. Söz
konusu şartlar tüm GAP Bölgesi illeri için de
geçerlidir.
Ya l ı tı mı
ın
Güve nl i ğ
s
Se
Yal ı tı mı
İnşaat ve yalıtım sektöründe
GAP bölgesi özelinde enerji
verimliliğine dair gelişmeleri
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Güneydoğu Anadolu Bölgesi, sıcak iklim kuşağında yer alması
nedeniyle, bina yalıtımı alanında
yürütülecek çalışmalarla yüksek
oranda enerji tasarrufu sağlanması, güneş enerjisinin ısı ve
elektrik üretimi alanlarında kullanılması ve zengin tarımsal atıklardan enerji elde edilmesi açılarından çok önemli bir ekonomik
potansiyel vaat ediyor. Söz konusu potansiyel, uygun teknolojilerin seçimiyle, bölgenin sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda kullanıldığında, ekonomik gelişmeye ve istihdama
önemli katkılarda bulunacak,
enerji verimliliği ve yenilenebilir
enerji alanlarında teknoloji geliştirilmesini ve üretim yapılmasını
sağlayacaktır.
i
Proje kapsamında ne tür enerji verimliliği
uygulamaları gerçekleştirildi?
Isı yalıtımı; ısıtma ve soğutma için tüketilen
enerjiden tasarruf sağlayarak, elektrik enerjisi
ve yakıt harcamalarını azaltır. Doğru ısı yalıtım
malzemeleriyle yapılan uygulamalar, tasarrufun yanında, ses ve yangın yalıtımını da sağlayarak güvenli ve konforlu
yaşama ve çalışma ortamları oluşturur.
Projede İzocam’ın hangi yalıtım ürünleri,
hangi kalınlıkta kullanıldı?
Çatı arası 100 mm kalınlığında, A1 sınıfı 0,035
W/mK ısı iletkenliğine sahip camyünü şilteyle
yalıtıldı. Dış duvarlar 80 mm kalınlığında A1 sınıfı 0,031 W/mK ısı iletkenliğine sahip camyünü levha ile dıştan ısı ve ses yalıtımı amaçlı
kaplandı ve havalandırılan giydirme cephe detayı ile örtüldü. Bodrum kat tavanında 25 mm
kalınlığında, A1 sınıfı 0,031 W/mK ısı iletkenliğine sahip camyünü levha asma tavan uygulaması gerçekleştirildi ve üzerine 80 mm kalınlı-
ğında, A1 sınıfı 0,035 W/mK ısı iletkenliğine
sahip camyünü şilte serildi.
Ya n
g
Pilot projedeki ısı yalıtımı uygulaması ile; kış aylarında ısı kayıpları, yaz aylarında da ısı kazançları azaltılarak, yaşam ve çalışma alanlarının
konfor şartlarının iyileştirilmesi, enerji tasarrufu
sağlanması ve karbon salımı azaltılması hedeflendi.
Yalıtım için neden İzocam’ı tercih ettiniz?
Tüm alt proje başlıklarımız içinde yer alan faaliyet ve pilot uygulama çalışmalarımızı, teknik
uzmanlık hizmeti alarak ve tüm ürün ve/veya
hizmet sağlayıcı kuruluşlara eşit mesafede kalarak yürütüyoruz. Söz konusu projenin teknik
şartnamesi de, ilgili proje uzmanı tarafından,
ulusal ve uluslararası norm ve kriterler, özellikle düşük ısı iletim katsayısı ve belgelendirilmiş
güvenlik ve kalite güvence standartları göz
önüne alınarak hazırlandı. İzocam ürünleri hazırlanan teknik şartnamede belirtilen kriterleri
sağlıyordu.
Ya n
g
Şanlıurfa Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı
binasında, T.C. Kalkınma Bakanlığı GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliğiyle yürütülmekte olan “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı ve Enerji Verimliliğinin Arttırılması Projesi” kapsamında, ”Kamu Binalarının
Enerji Verimliliği Açısından İyileştirilmesi” çalışmaları çerçevesinde, ısı ve ses yalıtımı uygulaması gerçekleştirildi.
ın
36 Proje
Marmaray’ın gürültü konforu İzocam ürünleriyle
sağlandı
Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden olan Marmaray projesinde, ses yalıtımı sistem detayları ve uygulamaları Protem
Metal Ltd. Şti. tarafından İzocam ürünleriyle
gerçekleştirildi.
Marmaray istasyonlarının gürültü kontrolünü
sağlamak üzere çalışmalar, 2008’de Japon
Taisei firması yetkilileriyle proje üzerinde görüşmesiyle başladı. Ardından, istasyonların tavanlarında iç ortam gürültüsüne, mekanik
odalarda ve peronlarda platform altlarında
tren frenleme ve kalkışı esnasında oluşan gürültülere karşı sistem detayları geliştirildi. İnce
yapı işlerinin yüklenicisi Delta inşaatın kontrolündeki ses yalıtımı uygulamalarına ise
2012’de başlandı. Üsküdar, Yenikapı, Sirkeci,
Kazlıçeşme istasyonları ile Ayrılıkçeşme ve
Yedikule merkezlerinde, istasyonların tavanlarında iç ortam gürültüsüne ve mekanik odalarda oluşan gürültüye karşı, ses emicilik testleri TÜBİTAK’ta yapılarak belgeleri alınmış
olan, 50 mm kalınlıktaki bir yüzü siyah cam tülü kaplı İzocam Taşyünü levhaların özel taşıyıcı sistemle montajı başarıyla yapılarak kullanıldı. Aynı şekilde TÜBİTAK’ta ses emicilik testleri yapılmış belgeleri alınmış olan İzocam Camyünü siyah cam tülü ve alü-folyo kaplı klima
levhaları ile 50 mm kalınlıkta oluşturulan ve
peronlarda platform altlarında, tren frenleme
ve kalkıştaki gürültülere karşı Protem tarafından geliştirilen gürültü kontrolü sistemi Protem montaj ekipleri tarafından uygulandı.
Sincan Geri Dönüşüm
Tesisleri’nde İzocam
Taşyünü kullanıldı
Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait Sincan Çadırtepe ve Mamak çöplüğünün bina ve tesis inşaatlarının dış cephe mantolama uygulamaları,
ITC Entegre Katı Atık Yönetim Sistemleri tarafından 2013 yılı içinde tamamlandı. Yalıtım uygulaması kapsamında, 21.000 m2 alana uygulanan
8 cm kalınlığındaki İzocam Taşyünü, İzocam bayisi Haydar Boz Yalıtım Ltd. Şti.’den temin edildi.
Trabzon Ramada Hotel temel yalıtımında İzocam’ı
tercih etti
Başaran Grup tarafından Trabzon’un Yalıncak
mevkiinde yapılan Trabzon Ramada Hotel’in
inşaat çalışmaları Haziran 2013’te başladı.
350 odalı olması planlanan Ramada Hotel’in
9000 m2 oturum alanına sahip temel yalıtımında, İzocam bayisi Aydınlar Ltd. Şti. tarafından
temin edilen 450 m3 hacminde 5 cm’lik İzocam Foamboard 3000 DL kullanıldı.
38 Kişisel Gelişim
Konsantrasyonunuzu artırabilirsiniz
Enerjinizi tanıyın
Deneme yanılma yoluyla günün hangi zamanlarında enerji seviyenizin yüksek olduğunu ve
kolayca konsantre olduğunuzu; ne zamanlar
enerji seviyenizin düşük olduğunu ve odaklanmakta zorlandığınızı belirlemeye çalışın.
Zorlandığınız konuları enerji seviyenizin yüksek olduğu anlara kaydırın. Kolayca çözebileceğiniz konuları ise enerjinizin düşük olduğu
zamanlara kaydırın.
İnsanlar çoğunlukla zorlandığı konuları en sona bırakma eğilimindedir. Günün geç saatlerine kalan konular da doğal olarak yorgun kişinin enerji seviyesinin en düşük olduğu anlara
rastlar. Ertelemek yerine, zihni zorlayan konuların yüksek enerjili zamanlarda ele alınması
daha etkili olacak ve konsantre olmayı kolaylaştıracaktır.
Dikkatinizi dağıtın
Çabuk sıkılmak, dinlerken ve okurken farkında olmadan hayal kurmak,
dikkatsizlik sebebiyle hata yapmak, aldığımız kararları uygulayamamak
konsantrasyon eksikliğinden kaynaklanıyor. Size yardımcı olacak
yöntemlerle bu sorunun üstesinden gelebilirsiniz.
Bir hedefe yönelik bilinçli ve yoğun algı “dikkat”
olarak adlandırılır. “Konsantrasyon” ise, yapılan
işe veya eyleme zihinsel olarak odaklanma durumudur ve kişinin en verimli halidir. Konsantrasyon durumunda beyin en yüksek performansta çalışır. Dikkatin bir noktaya toplanması,
çözüm üreten ve öğrenen mekanizmaların aynı
noktaya kilitlenmesi, beynin sadece tek bir şeyi
düşünmesi kişiyi en hızlı şekilde çözüme götürür. Konsantrasyonu bir yetenek olarak gören
Thomas Edison şöyle demiştir, “Konsantrasyon, bezginlik duymadan fiziksel ve zihinsel
enerjiyi tek bir noktaya sürekli uygulama yeteneğidir.”
yetersizliği ile bağlantılıdır. Konsantrasyonu bozan etkenler psikolojik, bedensel veya çevresel
olabilir. Aşırı yorgun, hasta veya uykusuzsanız,
gürültülü veya kalabalık bir ortamda çalışıyorsanız, endişeli, isteksiz bir ruh hali içindeyseniz,
herhangi bir konuya odaklanmakta güçlük
çekmeniz kaçınılmaz. Odaklanabilmek için öncelikle içinde bulunduğunuz fiziksel ve zihinsel
şartları lehinize çevirmelisiniz. Konsantrasyonu
etkileyen hayati ve en önemli faktörün motivasyon olduğunu da unutmamak gerekiyor. Önünüzdeki konuya odaklanmak için iyi ve gerçekçi bir nedeninizin olması ve sizin de bunun bilincinde olmanız bu açıdan önemli.
Her insan büyük bir potansiyele sahiptir, ancak
herkes bu potansiyelden konsantre olabildiği
ölçüde yararlanabilir. Beyni tek bir konuya yoğunlaştırmak beyin gücünün açığa çıkmasını
sağlar. Beyninizi bir şeye tam olarak odaklayabildiğinizde, bilinç ve bilinçaltının gücü birleşerek hedefe yönelir. İlgi neredeyse enerji oraya
akar. Konsantrasyon, ilginin dolayısıyla enerjinin tek bir noktaya odaklanmasıyla sağlanır.
Konsantrasyonu artırmanın yolları
Çalışırken çabuk sıkılmak, dinlerken ve okurken farkında olmadan hayal kurmak, çalışılan
yerleri yeri geldiğinde hatırlayamamak, dikkatsizlik sebebiyle hata yapmak, aldığımız kişisel
kararları uygulayamamak, büyük ölçüde dikkat
Hangi işle uğraşıyor olursanız olun, gün içerisinde yüksek konsantrasyon isteyen zamanlarınız olacaktır. Size yardımcı olacak yöntemlerden faydalanarak, konsantrasyon sorununuzun üstesinden gelebilirsiniz. Uykunuzu almış
olmak ve fazla yemek yemekten kaçınmak,
dikkat bozukluğundan kurtulmanın ilk ve
önemli adımlarıdır. Dış etkenlerden gelecek
olası sesleri en aza indirmeniz; örneğin cep telefonunuzun sesini kapatmanız bir çözüm olabilir. Zihninize not almak yerine, günlük plan ve
programınızı yazabileceğiniz bir ajandanız olsun. En önemlisi ise işinizi isteyerek, büyük bir
hevesle yapın.
Araştırmalar, endişe ve problemlerini düşünmek için özel zaman ayıranların dört hafta
içinde, kendilerine endişe veren konulara eskisine oranla yüzde 35 daha az kafa yorduğunu gösteriyor. Dikkatinizi dağıtan ve sık sık aklınıza gelen konuları düşünmek için kendinize
özel bir zaman ayırın. Bu zamanı sadece bu
işi düşünmek için kullanın. Dikkatinizi dağıtan
bir konu olduğunu farkettiğinizde, bu konuyu
düşünmek için özel bir zamanınız olduğunu
kendinize hatırlatın. Özel olarak ayırdığınız zamanda düşünmek üzere, zihninizi dağıtan
şeyleri not alın. Bunun için özel bir not defteri
tutun. Bu konuların giderek azaldığını fark
edeceksiniz.
Dikkatinizi nefesinizle kontrol edin
Yoğunlaşmanız gereken bir konuya başlamadan
önce nefes almaya odaklanmak ve derin nefes
alıp vermek bedenin dinlenmesini, zihnin enerjiyle
dolmasını sağlar. Zihin ve beden uyumunu artırır.
Stres ve endişe, düşünme ve analiz yeteneğini
azaltır. Nefes çalışmasıyla endişeli ruh halinden
uzaklaşarak, daha rahat odaklanabilirsiniz:
1.Kendinize rahat bir konum seçin.
2.Burnunuzdan yavaş yavaş nefes alın. Sırayla
önce göğsünüzün alt kısmını, sonra orta ve üst
kısmını aldığınız nefesle doldurun. Yavaş yavaş
nefes aldığınızdan emin olun. Bu süreç yaklaşık
8–10 saniye olsun.
3.Konsantre olduğunuz bir anınızı düşünerek
nefesinizi içinize çekin ve 1 ya da 2 saniye
tutun.
4.Sonra rahat ve sakin bir şekilde nefesinizi verin.
5.Derin nefes alıp verme işlemini zihininiz rahatlayıncaya dek tekrar edin.
6.Başınızın döndüğünü hissederseniz çok hızlı
ve yoğun bir şekilde nefes alıp veriyorsunuz
demektir. Bu gibi durumlarda yavaşlayın.
7.Nefes alıp verirken, kendinizi huzurlu bir
ortamda hayal edin. Örneğin ılık bir havada
deniz kenarında olduğunuzu veya dalgaların
üzerinde durduğunuzu; nefes alıp verdikçe
dalgaların üzerinde yavaşça yükselip alçaldığınızı düşünün.
Tek çatı altında çoklu çözüm:
Multi Konfor Binalar
Günümüzde enerjinin mümkün olan en verimli şekilde kullanılması,
gelecek için yaşamsal önem taşır. İnşaat sektöründe ulaşılan son nokta olan
“Multi Konfor Bina” çözümleri için, rakipsiz yalıtım deneyimi ve
uzmanlığıyla ‹zocam hizmetinizde…
“Yal›t›m›n Türkiye’deki ad›”
40
Bu kez göreviniz “küçükler için büyük bir iş”...
Bu yıl 14.’sü yapılan İzocam Yalıtım Yarışması’nda bu sefer yararlanıcılarımız her zamankinden
daha “küçük”: Bir ilkokul... Gaziantep’te hayata geçirilecek olan ekolojik kent içinde yer alacak,
bu özel ilkokul tamamen sizin eseriniz olabilir.
Takımınızı kurun, ilk derse yetişin...
Üniversitelerin mimarlık, inşaat ve makine mühendisliği bölümlerinde eğitim gören lisans ve yüksek lisans
öğrencilerinin katılabileceği yarışmada ilk üçe giren ekipler, bu yıl Romanya’nın başkenti Bükreş’te yapılacak olan
ISOVER Multi Konfor Binalar Uluslararası Öğrenci Yarışması’nda ülkemizi temsil edecekler.
Projenin Son Teslim Tarihi
07 Nisan 2014
19 Nisan 2014
Birincilik ödülü
7.000 TL
Türkiye Sonuçları
Uluslararası Aşama Dosya Teslimi
10 Mayıs 2014
İkincilik ödülü
5.000 TL
www.yalitimyarismasi.com
Uluslararası Final ve Ödül Töreni
28–31 Mayıs 2014 / Bükreş
Üçüncülük ödülü
3.000 TL
Download