Di­ya­log Yalıtım kalınlığı, enerji verimliliği ve tasarruf demek Ekim Kasım Aralık 2013 İzocam, Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi’nin platin sponsoruydu, “Yapı tasarlama bilincimizi kökten değiştirmeliyiz”, İlk hedef enerji verimliliği bilincine sahip KOBİ’ler, “Çevre ve şehircilik adına daha kökten bir dönüşüm ve değişim lazım”, Tüm sektörlerle kurgulanan çevre dostu bir “ideal kent” mümkün 2 Ekim - Kasım - Aralık 2013 için­de­ki­ler İZO­CAM Di­ya­log İzoc­ am Ya­yın Or­ga­nı Ya­yın tü­rü Ye­rel, sü­re­li, üç ay­lık der­gi İzo­cam Adı­na İm­ti­yaz Sa­hi­bi A. Nur­i Bul­ut Ya­yın So­rum­lu­su İpek Seyh­ an s. 04 İzocam’dan Haberler İzocam, Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi’nin platin sponsoruydu s. 06 Rö­por­taj “Bir gün pasif ev taleplerinde patlama olacağına inanıyorum” Ya­yın Ku­ru­lu Fa­tih Ök­tem, İpek Sey­han, Hakan Kiraz, Be­tül Kı­lıç s. 08 Da­nış­man Dr. Ke­mal Gan­ i Bay­rak­tar Edi­tör Melda Bağdatlı s. 16 Gra­fik Ta­sa­rım Rö­por­taj “Prefabrik pasif evler geleceğin yapıları olacak” İzocam’dan Haberler Yalıtım, enerji verimliliğine katkı sağlayabilecek unsurlar arasında ilk sıralarda yer alıyor Kadir Kaymakçı Ya­zış­ma Ad­re­si s. 20 İzocam Ticaret ve Sanayi A.Ş. Rö­por­taj “Yapı tasarlama bilincimizi kökten değiştirmeliyiz” Altayçeşme Mahallesi Öz Sokak No: 19 Kat: 3-5-6 Maltepe 34843 İstanbul Tel: (0 216) 440 40 50 Faks: (0 216) 440 40 70 s. 22 kurumsaliletisim@izoc­ am.com.tr Ya­pım Konak Medya Yıldız Posta Cad. Akın Sitesi 3. Blok No: 10 K: 5 D: 54 Rö­por­taj “Çevre ve şehircilik adına daha kökten bir dönüşüm ve değişim lazım” s. 32 Yol Hikâyeleri Marmara’nın üç güzeli: Tekirdağ, Çanakkale ve Balıkesir s. 38 Ki­şi­sel Ge­li­şim Konsantrasyonunuzu artırabilirsiniz Gayrettepe İstanbul Tel: (0 212) 216 97 00 www.konakmedya.com Renk Ay­rı­mı ve Bas­kı Özgün Ofset Aytekin Sok. Yeşilce Mah. No: 21 34418 4. Le­vent İs­tan­bul Tel: (0 212) 280 00 09 Faks: (0 212) 264 74 33 06 08 20 32 Başlar­ken Yalıtım kalınlığı, enerji verimliliği ve tasarruf demek Dergimizin son sayısında, 1990’larda Almanya’da ortaya çıkan ve örnekleri dünyada giderek çoğalan “Pasif Ev” ve “Multi Konfor Binalara” odaklandık ve konuyla ilgili dünyaca tanınan isimlerle görüştük. Ayrıca, 8 Kasım’ın Dünya Şehircilik Günü olması nedeniyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “ideal kent” üzerine görüşlerini aldık. Y ılın son Diyalog dergisi, yalıtım kalınlıklarının ve enerji verimliliğinin ön planda olduğu “Pasif Ev” ve “Multi Konfor Binalar” üzerine odaklanıyor. 1991’de Almanya’da geliştirilen bir yapı standardı olan “Pasif Ev”, dünya genelinde 50 bini aşkın örneğiyle bugün uluslararası enerji etkin tasarım standartlarının en önde gelenleri arasında yerini aldı. Pasif yapılarda ısıtma ve soğutma ihtiyacı için harcanan enerji, ülkemizdeki tipik bir binanın enerji ihtiyacının onda biri kadardır. İzocam’ın sunmakta olduğu ve “Pasif Ev” kavramından hareketle tasarlanan Multi Konfor Binalar ise, biyoiklimsel tasarımı hedefliyor. Ankara’da 28 Kasım 2013 tarihinde SEPEV (Sıfır Enerjı ve Pasif Ev Derneği) tarafından ilki düzenlenen ve “Platin Sponsoru” olduğumuz Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi, konuyla ilgili pek çok tanınmış ismi biraraya getirdi. İzocam olarak biz de, seminerde Multi Konfor Binaları anlattık ve yalıtım kalınlıklarının önemine bir kez daha değindik. Yalıtım kalınlığı, enerji verimliliğine giden yolda atılacak adımlardan ilki ve şüphesiz en önemlisi. Pasif Ev ve Multi Konfor Binaların da ilkesel olarak zeminini “kalın yalıtım” ve “her alanda yalıtım” oluşturuyor. Sanayi binalarımız ve işyerlerimiz kadar, konutlarımızda da yalıtımı gereğince uygulamak ve önemsemek yaşadığımız dünyaya dair başlıca sorumluluğumuz olmalı… Konutlarda enerji tüketimini yüzde 90 oranında azaltan “pasif” uygulamaları ülkemizde de yaygınlaştırmayı amaçlayan SEPEV de bu sorumluluktan hareketle, Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi’ni gerçekleştirerek ülkemiz için “sıra dışı” bir etkinliğe imza attı. İngiltere, Almanya ve Yunanistan’dan uzmanların katılımıyla gerçekleştirilen seminer sayesinde; “Pasif Ev” konusunda farklı ülke deneyimlerinin ve bilgi birikimlerinin paylaşıldığı bir ortam oluştu. Türkiye’deki ilk Pasif Ev projelerinin sahipleri de, gösterdikleri çaba ve destek için seminer sonrasında ödüllendirildi. Türkiye’nin sertifikasyon süreci tamamlanan ilk Pasif Ev Projesi olan ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen Ekolojik Bina projesinin yanı sıra, ülkemizde proje süreci devam etmekte olan 4 pasif ev daha bulunuyor. Bu projelerden biri, İzocam ve SEPEV’in katkılarıyla geliştirilen UNDPGAP EVD Kuluçka Merkezi. “İzocam Kullananlar” sayfamızda GAP Bölgesinde yürütülen enerji verimliliği projeleri kapsamında gerçekleşen enerji etkin yenilemeye örnek teşkil edecek uygulama ile ilgili detayları okuma fırsatı da bulacaksınız. "Pasif Ev" çalışmaları ve projeleriyle bu sayıda bizi aydınlatan konuklarımıza; Almanya’nın en önemli Pasif Ev tasarım- cılarından Mimar Roland Matzig, Ekho Mimarlık ekibinden Tuğba Salman Gürcan ve Rüksan Tuna, İngiltere’deki Architype mimarlıktan Mimar Jonathan Hines, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Ekolojik Kent Tasarım Müdürlüğü’nden Y. Mimar Seda Müftüoğlu Güleç, E-G Mimarlık’tan Mimar Erden Güven ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi Enerji Verimliliği Eğitim Binası projesinin sahibi Baran Yapı’dan Yıldırım Yılmaz’a teşekkürü bir borç bilirim. Bildiğiniz gibi 8 Kasım tüm dünyada “Dünya Şehircilik Günü” olarak kutlanıyor. Biz de bu vesileyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile görüşerek, “ideal kent”, “Pasif Ev”, “Multi Konfor Yapılar” üzerine fikirlerini aldık. Gelecekte nasıl bir Türkiye’nin bizi aydınlığa taşıyacağını öğrenmeye çalıştık. İzocam olarak eğitimlerimize de dur durak bilmeden devam ediyoruz. Bu sayıda da göreceğiniz gibi, “Yalıtım ve Yenilikler Semineri”nde kamuda görevli mimar ve mühendisleri bir araya getirdik. Narman Meslek Yüksek Okulu’nda ısı ve su yalıtımı seminerlerimize devam ettik. İzoder’in Kartal Belediyesi ile birlikte çalışan personeline yönelik hazırladığımız eğitim programı dâhilinde iki gün boyunca Tesisat Yalıtımı eğitimi verdik. Her yıl bayi ve bayi müşterilerine yönelik düzenlediğimiz İzodemi eğitimlerini de tamamladık. Her yıl farklı bir temayla gerçekleştirilen İzodemi eğitimlerinin bu yılki konusu “Kurumsallaşma ve Markalaşma” oldu. 14 yıldır başarıyla yürüttüğümüz Üniversite Öğrencileri Yalıtım Yarışması’nı bu yıl Gaziantep Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle gerçekleştiriyoruz ve öğrencilerden Gaziantep’te bir ilkokul tasarlamasını istiyoruz. Isover tarafından düzenlenen Multi Konfor Binalar Öğrenci Yarışması’nın uluslararası organizasyonundan sorumlu Gabriel Golumbeanu da bu sayımızın konuğumuzdu. Yarışmanın tarihçesinden ve dereceye giren katılımcıları bekleyen sürprizlerden bahsetti bize. Biz de tüm katılımcılara şimdiden başarılar diliyoruz. Bu sayının “Yol Hikâyeleri” sayfasının konukları İzocam satış ve uygulama bayilerimizden; Çorlu’daki Coşkun İnşaat ve Tic. Ltd. Şti. kurucularından Hüseyin A. Abanozoğlu, Çanakkale’deki Anadolu Mak. Tek. Mlz. İnş. Tic. ve San. A.Ş. kurucularından İbrahim Gün ve Balıkesir’de yer alan Can Yapı Paz. Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. kurucularından Erdem Ürer oldu; kendileri bölgelerindeki İzocam satış faaliyetleri ile ilgili bizi bilgilendirdiler. Yeni yılda farklı bir Diyalog dergisiyle sizlerle birlikte olmayı hedefliyoruz. 2014’ün hepimiz için yeniliklerle dolu olmasını temenni ediyor ve İzocam ailesi adına mutlu bir yıl diliyorum. Sevgi ve Saygılarımla, A. Nu­ri Bu­lut Ge­nel Mü­dür 4 İzocam'dan Haberler İzocam, Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi’nin platin sponsoruydu Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği (SEPEV) tarafından bu yıl ilki düzenlenen Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi, Uluslararası Pasif Ev Derneği'nin de desteğiyle, 28 Kasım 2013 tarihinde Ankara, Cer Modern Sanat Merkezi’nde gerçekleştirildi. Enerji verimliliği ve “Pasif Ev”in önemine her platformda dikkat çeken ve etkinliğin platin sponsoru olan İzocam da seminerde Multi Konfor Binaları anlattı. Pasif Ev Semineri’nin açılış konuşmacılarından ilki SEPEV adına konuşma yapan Tuğba Salman Gürcan’dı. Konuşmasında, ülke olarak tükettiğimiz enerjinin yüzde 40’ının binalardan kaynaklandığına ve ülkemizdeki 18 milyondan fazla binanın sadece yüzde 10’unun yalıtımlı olduğuna değinen Salman, inşa etme biçimimizi değiştirmemiz gerektiğini vurguladı. Pasif evlerde 30 metrekarelik bir alanı ısıtmak için 10 adet mumun yeterli olduğunu belirten Salman, Avrupa Birliği'nin 2019’dan sonra inşa edilecek bütün binaların pasif standartta olmasını ön gördüğünü ve gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye'nin dünyadaki gidişata kayıtsız kalamayacağını belirtti. Tuğba Salman Gürcan Yeni binaların yanı sıra mevcut binalar için de pasif ev standardında enerji verimli iyileştirmenin mümkün olduğunu belirten Salman, “Dünyada 2050 yılındaki konut bina stoğunun yüzde 80’inin mevcut binalardan oluşacağını düşünürsek, pasif standartta iyileştirme çalışmaları, Türkiye’de sürekli maruz kaldığımız bir başlık olan kentsel dönüşüm projeleri için bir anlam ifade etmeli” diyerek sözlerine devam etti. “Dönüşüm” yerine “yıkım” yaparak enerji, hammadde ve para kaybettiğimizi vurguladı. Almanya’da 1991’de fizikçi Dr. Wolfgang Feist tarafından geliştirilen pasif standartla inşa edilen ilk konut projesinin ardından, 1996’da Darmstadt’da Pasif Ev Enstitüsü’nün kurulduğunu ve 2012 itibariyle dünya genelinde 50 bini aşkın pasif ev olduğunu belirten Salman, Aralık 2012’de bu konuya yürekten destek veren bir grup olarak, Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği SEPEV’i kurduklarını sözlerine ekledi. Tuğba Gürcan Salman’ın ardından, Pasif Ev Semineri ve Ürün Sergisi’nin “platin sponsoru” olan İzocam’ın Teknik Pazarlama Müdürü Dr. Kemal Gani Bayraktar söz aldı. Adı “pasif” olan Kemal Gani Bayraktar konfor olarak da tanımlanan “çoklu konfor” ortamı sağladığını belirtti. bu yapı sisteminin, aslında çok da aktif bir sistem olduğunu belirten Bayraktar, özellikle pasif yapıların getirdiği “çoklu konfor” kavramı üzerinde durulması gerektiğini vurguladı. Pasif yapıların kullanıcılarına enerji tasarrufunun yanı sıra; içerideki gürültü seviyesini azaltarak, kullanılan yapı ve yalıtım malzemelerinin kalitesini artırarak, yangın güvenliğini azami seviyede çözümleyerek ve kaliteli iç ortam havası oluşturarak, multi Roland Matzig Pasif ev standardının konut ya da konut dışı her tür tasarıma uygulanabilecek ve her türlü yapı elemanıyla çözümlenebilecek kendini ispatlamış bir yaklaşım olduğuna değinen Bayraktar, konuyla ilgili farklı ülkelerden farklı pasif ev örneklerine değindi. Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği kapsamında 2017’ye dek tüm binalar için çıkartılması zorunlu kılınan Enerji Kimlik Belgesi’nin önemine de değinen Dr. Kemal Gani Bayraktar, Enerji Kimlik Belgesi çıkarırken, “olması gereken en düşük sınıf” konusunda herhangi bir yaptırım olmadığını, sadece kimlik belgesi çıkarma zorunluluğu olduğunu belirterek, uygulamadaki eksikliklere dikkati çekti. Konuşmasında, “yalıtım kalınlığının” önemini de vurgulayan Bayraktar, sözlerine şöyle devam et- Jonathan Hines Pasif ev ve multi konfor bina nedir? 1991’de Almanya’da geliştirilen bir yapı standardı olan pasif ev, dünya genelinde 50.000’i aşkın örneğiyle bugün uluslararası enerji etkin tasarım standartlarının en önde gelenlerinden biridir. Pasif yapılarda ısıtma ve soğutma ihtiyacı için harcanan enerji, ülkemizdeki tipik bir binanın enerji ihtiyacının onda biri kadardır. Bu yapılar Almanya’daki Pasif Ev Enstitüsü’nün belirlemiş olduğu standartlar doğrultusunda tasarlanarak inşa edilir. Daha sonra enstitünün vermiş olduğu standartlara uygunluklarına bağlı olarak yapılan testlerin ardından sertifikalandırılır. İzocam’ın sunmakta olduğu multi konfor binalar ise pasif ev kavramından türemiştir ve biyoiklimsel tasarımı hedefler. İzocam’ın sürdürülebilir yapılar geliştirme stratejisinin merkezinde yer alan multi konfor binalar, en üst düzeyde ısıl konforu yüksek enerji tasarrufuyla sunarken, kusursuz akustik ve görsel konfor, kaliteli iç ortam havası, yangın korunumu ve güvenliği sağlar. ti: “Ülkemizde yalıtım kalınlıklarından bahsettiğimizde, 10 cm bile fazla kalın algılanıyor. Halbuki yurtdışındaki örneklere baktığımızda 30-35 cm, hatta 40 cm yalıtım kalınlıkları gözlemliyoruz. Türkiye’deki mevcut yapılarda, mühendislik ve mimarlık yaklaşımları sayesinde alınacak önlemlerle yüzde 80’lerin üzerinde çok rahat tasarruf yapılabilir. Bir başka avantajımız da ülkemizin güneş enerjisi potansiyeli… Doğru tasarımlar ve yenilikçi yaklaşımlarla güneşten kış aylarında da yararlanarak yapılarda pasif seviyelere çok rahat erişebiliriz.” Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilen Türkiye’nin ilk pasif evine de değinen Bayraktar, yapının duvarlarında 40 cm, çatısında 30 cm, döşemesinde 30 cm yalıtım uygulandığını sözlerine ekledi. Açılış konuşmalarının ardından başlayan Pasif Ev Semineri’nde ilk söz alan Almanya r-m-p mimarlık ofisinden Roland Matzig, oğlunun hastalığı üzerine tasarladığı ilk pasif ev projesinden söz ederek konuşmasına başladı: “Farklı bir ev tasarlama ihtiyacı duydum. Temiz hava akımına sahip pasif evimize taşındıktan sonra oğlum da iyileşti.” Farklı iklimlerdeki pasif uygulamalara değinen Matzig, özellikle Abu Dabi gibi sıcak iklimli ülkelerde pasif yapıların çokça tercih edildiğini ve ülkede 200’ün üzerinde pasif ev bulunduğunu, bu sayının dünya genelinde 50 bini aştığını belirtti. “Pasif evleri tercih etmek için; karbon ayak izini azaltmak, sağlıklı bir yaşam standardına kavuşmak ve etkin enerji tasarrufu yapmak gibi çok temel üç nedenimiz var” diyen Matzig, Mannheim’da inşa ettiği kendi ev-ofisinin de pasif standartlara uygun olduğunu belirtti. Matzig’in ardından söz alan İngiltere’deki Architype mimarlık ofisinden Mimar Jonathan Hi- Stefan Pallantzas nes ise, pasif ev standartlarıyla İngiltere’de inşa ettiği ilkokul ve kamu binalarından örnekler gösterdi. Ayrıca, harcamayı yalıtıma yönelterek, daha basit ama şık ve yenilikçi tasarımlarla yapım maliyetlerini dengelemenin mümkün olduğuna dikkati çekti. Yunanistan’daki Hellenic Pasif Ev Enstitüsü Başkanı Stefan Pallantzas ise, Türkiye gibi sıcak iklim bölgesi olan Yunanistan’daki pasif ev uygulamalarından bahsetti. Akdeniz ikliminde etkili olacak pasif ev tasarımlarında yerden soğutmanın ve gece havalandırmasının önemini vurguladı. Geleneksel yapı tekniklerinin her birinin aslında birer pasif ev tasarımı olduğunun al- Lothar Moll tını çizen Pallantzas, tarihi mimarlık yapılarından örnekler verdi. Seminerin son konuşmacısı Almanya merkezli bir şirket olan Pro Clima’nın kurucusu ve Ceo’su Lothar Moll oldu ve nem önleme üzerine geliştirdikleri teknikler üzerinde durdu. Seminer sonrasında, Türkiye’deki ilk Pasif Ev projelerinin sahipleri, pasif evlerin ülkemizde uygulanması için gösterdikleri çaba ve destek için ödüllendirildi. Bugün Türkiye’de sertifikasyon süreci başarıyla tamamlanan ilk pasif ev projesi Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Ekolojik Bina Tanıtım ve Bilgilendirme Merkezi’nin yanı sıra, proje süreci devam etmekte olan 4 pasif ev daha bulunuyor: Vendeka A.Ş. Ofis Binası (Ankara), Abant İzzet Baysal Üniversitesi Enerji Verimliliği Eğitim Binası (Bolu), İzocam ve SEPEV’in katkılarıyla gelişmekte olan UNDP-GAP EVD Kuluçka Merkezi (Gaziantep) ve Tektunalı Ailesi Konutu (Ankara). Ödül töreninin ardından gerçekleştirilen ürün sergisinde ise, sektörün öncü firmaları ile pasif ev inşaat ürünleri tanıtıldı. 6 Röportaj “Bir gün pasif ev taleplerinde patlama olacağına inanıyorum” Almanya’daki en önemli “pasif ev” tasarımcılarından Mimar Roland Matzig, aynı zamanda Türkiye’nin ilk pasif yapısı olan Gaziantep’teki Ekolojik Bina’nın da pasif uygulamalarından sorumlu proje mimarı. Şimdiye dek 350 pasif yapı projesini hayata geçiren Matzig’e göre, pasif evler enerji verimliliğinde en temel noktada yer alıyor. ofisteki çalışma biçimimizden müşterilerimize dek olumlu yönde değiştirdi. Yaklaşık yedi yıldır da sertifikalı pasif ev tasarımcısı olmak isteyenlere eğitimler veriyorum. Sertifikalı pasif ev tasarımcısı olmanın iki yolu var; sertifikalı bir pasif ev tasarlayıp inşa ettikten sonra Pasif Ev Enstitüsü’ne sertifika için kendiniz başvuruda bulunabiliyorsunuz, ya da yine Pasif Ev Enstitüsü’ne bağlı pasif yapı ilkeleri üzerine eğitim veren “sertifikalı pasif ev tasarımı” kurslarını bitiriyorsunuz. Bu tür eğitimler veren çeşitli enstitüler var, ben de bunlardan birinde eğitmenlik yapıyorum. Ekibim de tamamen sertifikalı tasarımcılardan oluşuyor. İlk yıllarımızda biraz zorlandık. Ofislerimizden biri Mannheim’da diğeri ise Frankfurt’ta… Yaklaşık 75 kilometrelik bir mesafe var arada. Elbette temelde bu iki bölgeye yakın olan alanlarda çalışmaya gayret ediyorduk. Ancak pasif ev tasarımı için aldığımız teklifler çok uzak bölgelerde olabiliyordu. Özellikle bu ilk yıllarda Almanya’nın dışından da pasif ev talepleri aldık; Lüksemburg, Belçika, Fransa, İngiltere… Son yıllarda ise Romanya ve Türkiye de bu ülkeler arasına eklendi. Roland Matzig Roland Matzig, pasif ev tasarımı üzerine çalışmaya 12 yıl önce kendi evini “pasif yapı” ilkeleriyle inşa ederek başlamış. Sertifikalı bir pasif ev tasarımcısı ve danışmanı olan Matzig, SaintGobain ISOVER G+H AG Binalarda Enerji Verimliliği Ödülü, Baden Württemberg Çevre Ödülü ve Pasif Ev standardında Renovasyon Projesi Mannheim Belediyesi Özel Onur Ödülü’ne sahip. Çalışmalarına kendi şirketi olan r-m-p mimarlık ve mühendislik bünyesinde devam eden Matzig, pasif ev konusunda henüz yolun çok başında olan Türkiye’nin geleceğinden umutlu olduğunu söylüyor. Dünya genelinde pasif yapıların gelecekte çok daha fazla talep göreceğine inanıyor. Pasif ev tasarımları üzerine çalışmaya ne zaman, nasıl başladınız? 57 yaşındayım ve mimarlık mesleğinde 34. yılım. Hayli uzun bir süre… Bundan 12 yıl önce, ilk pasif ev projem olan kendi evimin tasarımıyla bu konuda çalışmaya başladım. Pasif bir evde yaşamanın iyi ve olumlu yanlarını bizzat de- neyimledim ve başkaları da bu deneyimi yaşasın istedim. Herşey böyle başladı. Yaklaşık 10 yıl önce tamamen pasif ev projelerine yönelerek, “standart” mimarlık yapmaktan vazgeçtim ve Almanya’nın ilk sertifikalı pasif ev tasarımcılarından biri oldum. Bu hayatımdaki en büyük değişikliklerden biriydi. Çünkü 30 yıldan uzun bir zamandır mimarlık yapıyorum ve bunun neredeyse 20 yılında diğer tüm mimarlar gibi hizmet verdim. Bu geçiş elbette kolay olmadı. Özellikle ilk iki yıl çok zor geçti. Müşteriler normal olarak pasif ev çizmem için bana gelmiyorlardı; onları pasif evi tercih etmeleri konusunda ikna etmem gerekiyordu. Pasif evin maliyetleri de eklenince elbette bu zorlu bir süreç oluyordu. Bir süre bu şekilde direndim, şimdiyse işler gayet yolunda gidiyor. Pekçok teklif alıyoruz; insanlar pasif ev projeleri, tasarımları için kendi istekleriyle geliyor. Ofisimiz bu konuda Almanya’da ve başka ülkelerde de hayli meşhur oldu. Pasif yapılar konusundaki bu ısrarımın verdiğim en iyi kararlardan biri olduğuna inanıyorum. Çünkü hayatımda neredeyse herşeyi; Pasif yapı projeleri daha fazla zaman alıyor oluşu ve maliyetleri açısından ülkenizde kolay kabul görmüyor. Hukuki süreç de daha farklı işliyor. Dil sorununu da tüm bunlara eklemek lazım. Dolayısıyla Gaziantep’teki çalışmamız bizim için o kadar kolay olmadı ama gayet iyi gitti. Şimdi kendi ülkemizde, ofisimize çok yakın bir başka projenin çalışmaları başladı; yani bir nevi “köklerimize geri dönüyor” olacağız. Ofisimiz artık pasif yapılar konusunda deneyimli olduğu için, bu tarz proje hazırlamak isteyen başka mimarlar veya ofisler, danışmanlığımız için de bize başvuruyor. Dolayısıyla r-m-p mimarlık ve mühendislik şirketine ek olarak, bir de r-m-p danışmanlık şirketini kurduk. Mannheim’a 20 km uzaklıktaki Heidelberg’de yaklaşık 5 bin konutluk bir proje var; bütün bir kasabayı pasif yapı ilkeleriyle inşa etmek istiyorlar. Şimdi onlara danışmanlık vermemi istediler. Şimdiye dek kaç pasif yapı projesi gerçekleştirdiniz? Almanya’da 350 proje bitirdik şimdiye dek. Bunlardan kimi konuttu, kimi ofis, kimi okul veya anaokulu, hatta klinik gibi farklı amaçlara yö- nelik binalardı. Son çalışmamız olan pasif klinik projesi, aynı zamanda pasif ilkelerle yapılmış ilk klinik olma özelliğine sahip. Bu proje Frankfurt’ta yer alıyor ve yaklaşık 70.000 metrekarelik ölçekte. Plan çizimleri ve saha çalışmaları başladı. Üç ya da dört yıl içinde bitirmeyi planlıyoruz. Projenin mimarı ben değilim, klinik mimarisi konusunda uzmanlaşmış olan bir mimarları var. Ben projeye pasif yapı danışmanlığı vereceğim. Gaziantep’teki Ekolojik Bina projesine nasıl dahil oldunuz? Gaziantep’teki Ekolojik Bina'nın pasif yapı hesaplamalarını yaptım. Pasif yapı hesaplamaları PHPP (Pasif Ev Planlama Paketi) olarak isimlendirdiğimiz bir sistemle yapılıyor. PHI (Passive House Institute-Pasif Ev Enstitüsü) tarafından geliştirilen bu sistem temelde bir excel dosyasından oluşuyor. Bütün hesaplamalar bu sistem üzerinden yapılıyor. Sistem, tasarımda yapılan her değişikliğin, tercih edilen her yapı malzemesinin enerji tüketimine olan etkisini birer birer gösteriyor. Böylelikle mimar binayı daha doğru bir bilinçle tasarlayabiliyor. Projeye nasıl dahil olduğuma gelince… Bir konferansta pasif evler konusunda sunum yapmak için İstanbul’a gelmiştim. Konferansta sunduğum metin daha sonra bir şekilde Tuğba Salman Gürcan’ın eline geçince, kendisi beni tanıdığını belirtmiş. Kendisiyle 2010 yılında Londra’da pasif yapılar üzerine eğitimini sürdürdüğü sırada tanışmış, birlikte çalışmaya başlamıştık. Kendisi, Gaziantep’teki Ekolojik Kent projesinin mimarı Erden Güven tarafından bölgeye davet edildiğinde, beni de pasif yapılar üzerine Gaziantep’te sunum yapmam için çağırdılar. Sunumlarımız sonrasında Gaziantep Belediye Başkanı bize, “Ben bu pasif evi istiyorum, yapabilir misiniz?” dedi. Böylece, Erden beyle tanışmış ve Türkiye’nin ilk “pasif evi” olarak adlandırılan Gaziantep Ekolojik Bina projesi için birlikte çalışmaya başlamış olduk. Projenin pasif yapı hesaplamaları ve uygulama detaylarından sorumluydum. Tuğba ise hepimizin iletişimini sağlayan kişi oldu, sonraki süreçte şantiye uygulamalarına teknik destek verdi. Proje artık son aşamasına geldi, şu anda sertifikalandırma çalışmaları devam ediyor. Türkiye’nin ilk “pasif ev” sertifikalı yapısı olacak. LEED sertifikası için de ayrı çalışmalar sürüyor sanıyorum. Gaziantep’teki Ekolojik Bina’da ne tür yalıtım malzemeleri ve enerji tasarrufu uygulamaları kullandınız? İlk tasarıma bir oditoryum, sergi salonu, ofis alanı gibi üniteler ekledik. Yapının pasif uygulamaları için daha önce bahsettiğim PHPP sistemini kullandık. İzocam’ın Teknik Pazarlama Müdürü Dr. Kemal Gani Bayraktar aynı zamanda yakın arkadaşımdır. Kendisine bu pasif yapıya yalıtım malzemeleri konusunda destek vermek isterler mi diye sorduğumda, “Elbette destekleriz” cevabını aldım. Böylece yalıtım malzemelerini İzocam’dan temin ettik. Duvarlarda yalıtım malzemesi olarak camyününü tercih ettik. Türkiye’de yalıtım genellikle 5-10 cm’lik malzemelerle yapılıyor. Biz ise pasif ev için 35 cm kalınlığında yalıtım malzemesi kullanmak istemiştik. Bu anlamda da Gaziantep’teki pasif ev projesi öncü oldu. Pasif evde aynı zamanda MVHR (mekanik ısı geri kazandırmalı havalandırma) sistemini kullandık. Türkiye’de ısı kazanımı oranları çok düşük; yüzde 55-60’larda. Pasif evlerde ise ısı geri kazanım oranının yüzde 85 olması hedefleniyor. Almanya ve Avusturya’daki daha ileri örneklerde bu oran yüzde 90-95’lerde. Sadece yüzde 5’lik bir kayıp oluyor. Dolayısıyla, MVHR sisteminin yapının verimliliğine katkısı çok büyük. Bina verimliliğinde hem binanın dış cephesinin hem de MVHR sisteminin birarada kullanılıyor olması çok önemli. Ardından güneş kazanımı geliyor. Biliyorsunuz pasif binalar, gü- neye bakan üçlü veya ikili camlar aracılığıyla güneş enerjisini toplayarak, hemen ya da ileride kullanılmak üzere saklıyor. Türkiye’de pasif yapıların geleceğini nasıl görüyorsunuz? Enerji verimi arayışında olan insanlar bir şekilde pasif yapıların kalitesinin ve kazancının farkına varacak ve kabul edecekler. Ben buna inanıyorum. Sadece zaman meselesi… Pasif evlerin yaygınlaşması konusunda doğal olarak en çok kanuni yaptırımlar etkili olabilir. Bir de insanlar pasif yapıların maliyetinden çekiniyor. Pasif evin doğum yeri olan Almanya’da artık maliyetler standart yapılarınkinden farklı değil. Avusturya, İngiltere ve Fransa’da da neredeyse öyle. Türkiye ise daha başlangıç aşamasında; ilk pasif ev projesi henüz yeni hayata geçiyor. Zaman veremiyorum elbette, ancak bir gün hemen her yerde pasif ev taleplerinde patlama olacağına inanıyorum. En beğendiğiniz pasif yapı uygulaması hangisi? Elbette kendi evim. Pasif yapı ilkeleriyle yaptığım ilk evimizi 4-5 yıl kadar önce sattık. Daha sonra Mannheim’da satın aldığımız eski bir evi yine pasif yapı standartlarında yeniden inşa ettim. Alt katta ofisim yer alıyor, üstteki iki katı ise yaşama alanlarımız oluşturuyor. Yani bir pasif evde yaşıyor ve çalışıyorum. Pasif evler sizce enerji tasarrufunda son nokta mı? Şu anda Almanya’da “aktif ev” denilen bir yapı hareketi var. “Pasif ev" isminin çağrıştırdığı olumsuz havadan da sanıyorum pazarlama aracı olarak faydalandıklarından bu ismi seçmişler. Pazarlama açısından da “güçlü” bir imajı olacağı düşünülen bu aktif evler, enerjiden tasarruf etmenin en iyi yolunun akıllı ev sistemleri olması mantığından hareket ediyor. Ki bence bu tamamen yanlış. Mesela akıllı telefonlarımızla hemen her şeyi kontrol ettiğimizi düşünüyoruz ama aslında onlar bize ne yapacağımızı söylüyorlar. Bence sistem basit olmalı. Bu sistemse basit değil. Evinizi yöneten bu sistemdeki en ufak bir aksaklıkta evinizi kullanamaz hale geliyorsunuz. Ne ışık, ne su, ne de ısıtma… Dolayısıyla evet, enerji tasarrufunda pasif ev son nokta değil ama enerji verimliliğinde en temel noktada yer alıyor. Pasif yapıların bir ileri aşamasını ise “multikonfor yapılar” oluşturuyor. Multikonfor yapılarda, pasif yapı ilkelerine camyünüyle yapılan ses yalıtımı da ekleniyor. 8 Röportaj “Prefabrik pasif evler geleceğin yapıları olacak” Ekho Mimarlık ekibinden Tuğba Salman Gürcan, Gaziantep Ekolojik Bina’nın proje geliştirme ve tasarım sürecinde aktif olarak yer aldı. Ekho Mimarlık olarak hedefleri, Ekolojik Bina’nın sertifikasyon sürecini tamamlayarak Türkiye’nin ilk Pasif Ev Sertifikası’nı bir kamu binasına kazandırmak. Tuğba Salman Gürcan, Almanya’da Pasif Ev Enstitüsü’nden sertifikalı pasif ev tasarımcısı olmak için aldığı eğitimden sonra, Almanya’nın ünlü pasif yapı mimarlık ofislerinden r-m-p mimarlık ekibine dahil olmuş. Ardından, Nidderau Passivhaus, Müller Haus başta olmak üzere birkaç müstakil pasif ev projesinde pasif ev tasarımcısı olarak çalışarak, bu konuda deneyim kazanmış. Pasif ev ilkeleriyle projelendirilen ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Tanıtım ve Bilgilendirme Merkezi olarak hizmet verecek Ekolojik Bina’nın proje geliştirme ve tasarım sürecinde yer alan Gürcan, pasif ev standartlarını birgün Türkiye’de uygulama hayalinin gerçekleştiğini belirtiyor. Ekolojik Bina’nın uygulama sürecinde Ekho Mimarlık ekibi olarak pasif ev danışmanlık hizmeti sunduklarını söyleyen Tuğba Salman Gürcan, Pasif Ev Enstitüsü ile sertifikasyon sürecinin sürdüğünü ve Türkiye’nin ilk Pasif Ev Sertifikası’nı bir kamu binasına kazandırmayı hedeflediklerini ekliyor. Pasif ev konusunda çalışmaya ne zaman, nasıl başladınız? Pasif evlerle İngiltere’de sürdürülebilir mimarlık üzerine 2009-10 yıllarında yüksek lisans çalışmamı yaparken tanıştım. Bölüm başkanı ve tez danışmanı olan hocam pasif ev üzerine uzmandı. O dönemde “sıfır karbon” salımlı yapılar İngiltere’nin gündemindeydi. Hâlâ da öyle… 2016’dan sonra ülkede inşa edilecek tüm binaların sıfır karbon salımlı olmasını hedefliyorlar. Şehir ölçeğinde “sıfır enerjiye” ulaşmak neredeyse imkânsız… Binalar birbirine gölge yapıyor, bir yoğunluk hakim… Bu nedenle binanın doğru inşa edilmesi, enerji verimli bir kabuğunun olmasının altı çiziliyordu, yüksek lisans yaptığım dönemde. Pasif evler yeni yeni giriyordu İngiltere inşaat sistemine. Orada gördüğüm bütün örnekler, bu sistemi Türkiye’de uygulayabilme fikrini doğurdu bende. 2013’te Türkiye’ye dönünce, bunu uygulamanın, insanlara anlatmanın pek de kolay olmadığını gördüm. İnsanlara anlattığımda bana hep, “Bu dediğin Almanya’da, İngiltere’de olur ama Türkiye’de olmaz” dediler. İlk olarak Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı inandı ve küçük ölçekli bir pasif bina yapmayı önerdi. Böylece ilk pasif bina çalışmalarına Gaziantep’te başlamış olduk. Bir ilk olduğu için de süreç biraz daha uzun sürdü. 2012’de inşaatına başlanan yapının 2013 yaz sonu itibariyle yapım çalışmaları tamamlandı. Böylece Türkiye’nin ilk pasif yapısının ev sahibi Gaziantep olmuş oldu; bu bir başarı hikâyesidir. Bu da Dr. Asım Güzelbey’in konuya inanan, destekleyen, vizyon sahibi bir belediye başkanı olmasıyla ilgiliydi. İnsanlar bu ilk örneği gördükten sonra kendi talepleriyle gelmeye başladı. Bu birşeylerin değiştiğinin göstergesi. Tuğba Salman Gürcan Nasıl dahil oldunuz Gaziantep’teki Ekolojik Bina projesine? Gaziantep’te çalışmaları süren Ekolojik Kent projesi dolayısıyla benimle irtibata geçmişlerdi. İstanbul’da bir görüşme organize edilmişti. Toplantı sırasında, “Bir ekokent kurulacaksa binalar nasıl olacak?” diye sorduğumda, “O aşamaya daha gelemedik” dediler. Sonuçta enerji verimli bir kent inşa etmediğiniz sürece peyzaj ve diğer detaylar ne olursa olsun sürdürülebilir bir ekokent yapabilmeniz mümkün değil. Bunun üzerine, Ekolojik Kent projesinin mimarı Erden Güven’e pasif evlerden bahsettim. Onun da ilgisini çekti. Anlattıklarımı Gaziantep Belediye Başkanı’na da anlatmamı rica etti. Kasım 2010’da Roland Matzig’le birlikte Gaziantep’e gittik ve belediye başkanına bir sunum yaptık. Ekolojik Kent’teki evlerin neden pasif yapı standardında inşa edilmesi gerektiğini anlattık. Asım bey de bizlere küçük bir ölçekle başlamayı önerdi. Pasif ev Türkiye için bir ilk olacağı için insanlara bu şekilde daha kolay anlatabileceğimizi söyledi. Herşey böyle başladı. 2010’dan 2013’e, süreç yavaş ilerlese de, artık önümüzde tamamlanmış, somut bir proje var. Pasif evi nasıl tarif edersiniz? Avantajları nedir? “Pasif ev”, Türkçe’deki anlamıyla sadece konutlar üzerinde geçerli bir yapı standardı izlenimi uyandırsa da Almanca “Passivhausen” kelimesinden geliyor. Almanca “haus” bina anlamında kullanılıyor; bu bağlamda “pasif ev”, her bina türüne adapte edilebilen enerji verimliliğini temel alan bir yapı standardıdır diyebiliriz. 1991’de geliştirilen bu yapı standardı, günümüzde uluslararası enerji etkin tasarım standartlarının en önde gelenidir. Pasif ev standardı sayesinde bina, tasarım aşamasından itibaren enerji verimliliği ve konfor koşulları gözetilerek tamamlanıyor ve Almanya’da yer alan Darmstadt Pasif Ev Enstitüsü’nün vermiş olduğu standartlara uygun olmalarına bağlı olarak sertifikalandırılıyorlar. Pasif yapılar, çok az miktarda enerjiyle ısıtma ve soğutma yaparak içerisinde ikamet edenlerin konforunu sağlayabiliyor. Kullanılan enerji miktarıyla, Türkiye’deki standart binalara oranla, ısıtma ve soğutmada yüzde 90’lara varan oranda tasarruf sağlanıyor. Enerjide dışa bağımlı bir ülke olduğumuz göz önünde bulundurulursa, pasif evlerin faydalarından uzun uzun bahsetmeye gerek kalmıyor. Bu bağlamda, inşa etme biçimimizin değişmesi gerektiğine inanan bir mimarlık ofisi olarak, hayatımızı geçirdiğimiz binaların kullanıcı konforu ve sağlığına göre detaylandırılması için çalışıyoruz. Pasif evi, multikonfor binalardan ayıran temel detaylar nedir? Pasif ev enerji verimliliği ve konfora odaklı yapı standartları sunuyor. Multikonfor binalar ise pasif ev standartlarını baz alarak enerji verimliliği ve konfora, akustik ve yangın yalıtımı çözümlerini de ekliyor. Pasif ev yapabilmek için gereken standartlar nelerdir? “Pasif evi ısıtmak için bir saç kurutma makinesi yeterlidir…” Bu söylem gerçekdışı gibi gelse de, pasif evin ısıtma ve soğutma ihtiyacı için harcanan enerji, ülkemizdeki standart bir binanın enerji harcamasının onda biri kadardır. Kaynak: SEPEV Pasif yapıların temel tasarım özellikleri: •Yüksek düzeyde yalıtım (Ud < 0.15 W/(m2K) •Son derece yüksek performanslı ve yalıtımlı pencere, kapı sistemleri (Up < 0.8 W/(m2K) •Hava sızdırmaz bina kabuğu (< 0.6 /h @50 Pa) •Isı köprülerinin oluşmasına engel mimari detay çözümleri (Ψ ≤ 0.01 W/(mK) [TbCrit] •Yüksek verimli, ısı geri kazanımlı mekanik havalandırma sistemi (≥ 75 verimlilik) Rakamsal verilerden bahsedecek olursak; pasif evlerde bir yılda ısıtma ve soğutma için harcanan en fazla enerji metrekare başına 15 kilovat saat’tir (15 kWh/m2/yıl). Isıtma, soğutma, havalandırma, aydınlatma, sıcak su, elektrik tüketimini kapsayan “primer” enerji ihtiyacı ise 120 kWh/m2/yıl olarak hesaplanır. Pasif ev kriterleri doğrultusunda tasarım sürecinden itibaren binanın doğru yönlenmesi, bina kabuğuna dair doğru detay çözümleri ve doğru malzeme seçimiyle enerji ihtiyacı en aza çekilebilir. Proje, uygulandığı bölgenin iklimine en uygun yenilenebilir enerji sistemleriyle uyumlu hale getirildiğinde ise enerji ihtiyacı sıfıra indirilebilir. Bu sayede “sıfır enerji” olarak adlandırdığımız, enerji için dışa bağımsız binalar kolaylıkla uygulanabilir. Binanın tasarım kararlarının teknik anlamda doğru alınmasının ardından yapı, PHPP (Pasif Ev Planlama Paketi) programıyla inşaat öncesinde kontrol edilmeli ve gerekli revizyonlar yapılmalıdır. Tamamlanan PHPP modelinin sertifikasyon sürecinde Pasif Ev Enstitüsü’ne sunulması zorunludur. Bu nedenle tasarım ekibinde mutlaka PHPP modelleme programını kullanabilen bir uzman bulunmalıdır. Bir pasif evi projelendirmek ve inşa etmek zor mu? Evet, pasif yapı ilkelerine uygun proje üretmek ya da inşa etmek teknik detaylardan ötürü standart bir projeye kıyasla daha zor ve uzun bir süreç alıyor. Ancak, mevcut yapım yöntemlerindeki eksikliklerin bulunmadığı bir inşa etme sisteminden bahsediyoruz… Bu anlamda zor olanın değil, olması gerekenin yapılmasın- dan yanayız. Ekho Mimarlık olarak daha çevreci, daha enerji verimli bir yapı sektörünün ülkemizde oluşması isteğiyle çalışıyoruz. Uygulamacının inşa sürecinde, en az tasarım esnasında olunduğu kadar titiz, bilinçli ve deneyimli olması önemli. İlk pasif ev örneği ne zaman nerede yapıldı? O günden bu yana ne değişti? Pasif ev ilk kez 1991’de Almanya’da uygulanan bir yapı standardı. Bir fizikçi tarafından yazılıyor ve temelde bir yapı fiziği standardı… İşlerliği kabul edildikten sonra da 1996’da Dr Wolfgang Feist tarafından Almanya’da Pasif Ev Enstitüsü (Passive House Institute-PHI) kuruluyor. 2012 sonu itibariyle dünya genelinde, farklı iklim örneklerinde 50 binden fazla pasif ev örneği mevcut. Bu büyük bir başarı. Almanya ve Avusturya bu konuda en iyi örnekleri veriyor. Dünyadan hangi pasif evleri ideal örnek olarak gösterebilirsiniz? En sevdiğim, “ideal” diyebileceğim pasif ev örneği Roland Matzig’in evi. Alt katta ofisi var, üst iki katında da yaşama alanları… Bir de ABD’de Maine eyaletinde bir pasif ev örneği var. Prefabrik bir yapı… Prefabrik pasif evlerin geleceğin yapıları olacağına inanıyorum. Çünkü bir ay gibi kısa bir sürede inşa edilebiliyorlar. Bu sayede inşaat için kaybedilen zaman, malzeme ve maliyeti hayli azaltmak mümkün oluyor. Sizin pasif ev projeniz var mı? Ekho Mimarlık olarak amacımız pasif ev standartlarında projeler tasarlamak, yapılan projelere danışmanlık ve destek vermek. Devam eden dört pasif ev projemiz mevcut: 10 Röportaj ğından kabul edilmesi ve yayılması kolay oldu. Bugün Almanya, Avusturya, İngiltere ve Amerika’da örnek uygulamaları bulunuyor. Türkiye için henüz çok yabancı olsa da Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği (SEPEV) bu standardı tanıtmak, örnek projeler başlatmak adına çalışmalar yürütüyor. Vendeka Ofis Binası Projesi; içerisinde birçok AR-GE çalışmasını barındıracak bir bina olup, ülkemizde pasif ev standardında inşa edilen ve Pasif Ev Enstitüsü tarafından sertifikalı ilk ofis binası olma özelliğini taşıyacak. Tasarımı pasif ev ilkeleri doğrultusunda tarafımızdan yapılan binaya, İngiltere’den Architype mimarlık ofisi tasarım süreci boyunca teknik destek verdi. 2500 metrekarelik binanın şantiye çalışmaları başlamış durumda. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Enerji Verimliliği Eğitim Binası’nı ise, Türkiye’nin ilk pasif eğitim binası olarak projelendirdik. Bolu Belediyesi, Astay Yapı ve Baran Yapı'nın sponsorluğunda inşa edilecek olan, Mühendislik Mimarlık Fakültesi bünyesindeki bu pasif yapının şantiye çalışmaları devam ediyor. 2014’te tamamlanacağını öngördüğümüz yapının, enerji verimliliği konusunda eğitimlere ve çalıştaylara ev sahipliği yapması planlanıyor. Ankara, Beysukent’teki Tektunalı ailesine ait müstakil ev çalışmaları da şu an proje aşamasında. Pasif ev standardına göre planladığımız yapının 2014’te şantiye çalışmalarına başlayacağız. Gaziantep EVD Kuluçka Merkez Binası içinse; UNDP ve GAP ortaklığında, 1970’lerde inşa edilmiş bir binanın pasif ev standartlarında çevreci olarak yenilenmesi ve iyileştirilmesi yolunda adım atmış bulunuyoruz. Türkiye’de binalarda “iyileştirme” yerine “yıkımla” gerçekleşen kentsel dönüşüm projeleri için çok doğru bir örnek olacak. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk EnerPHit (pasif iyileştirme) projesi olan bu binanın tasarım süreci başlamış bulunuyor. EnerPHit iyileştirmenin ne olduğunu açıklayabilir misiniz? Pasif yapı standardını yeni projelerde olduğu gibi mevcut yapıları iyileştirmek için de uygulamak mümkün. 1991’de pasif yapı standartlarının geliştirilmesinden bugüne, bir çok pasif yapı iyileştirme projesi başarıyla tamamlandı. Ancak özellikle eski ve tarihi yapılarda hedeflenen hava sızdırmazlık oranını tutturmak kolay olmuyor. Isı köprüleri oluşmasına izin vermeden yapı kabuğunu yalıtmak maliyet açısından etkin olmayan çözümlerle olabiliyor. Uygulama problemlerinden veya kötü işçilikten kaynaklanan, ilerleyen zamanlarda da cephe ve bina genelinde yoğuşma problemlerine yol açan sıkıntılar yaşanabiliyor. Pasif Ev Enstitüsü bu olumsuzlukları ve uygulanan projeleri analiz ederek, 2012’de iyileştirme projeleri için yeni bir enerji verimliliği standardı olan EnerPHit’i geliştirdi. EnerPHit standardında, pasif yapı standartlarından farklı olan tasarım kriterlerine kısaca değinmek gerekirse; •Isınmak için harcanan enerji: QH ≤ 25 kWh/ (m2 yıl) •Toplam primer enerji: QP ≤ 120 kWh/m2 yıl + ((QH -­15 kWh/(m2 yıl)).1.2) •Hava sızdırmazlık oranı: 1 AC/H @50 Pa EnerPHit standartının sorunsuz yakalanması adına, sıradan iyileştirme ve yenileme projelerinden farklı olarak, “Bina Entegre Tasarım ve Uygulama Süreci” izleniyor. Bütün mimari, mekanik ve elektrik planlamaları ve çizimlerinin, Pasif Ev Enstitüsü’ne sunulacak şekilde hazırlanması ve yapının yine proje sürecinde PHPP programıyla enerji tüketiminin modellenmesi gerekiyor. EnerPHit sertifikası uygulamaları ne zaman başladı, Türkiye’deki tanınırlığı ne zaman oldu? EnerPHit 2012’de geliştirilen yeni bir yapı standardı. Fakat altyapısı, 20 yılı aşkın bir süredir kullanılagelen pasif yapı çalışmalarına dayandı- Ülkemizde yalıtımsız binaların metrekare başına ısınmak için yıllık enerji tüketimi 300-350 kWh/(m2 yıl) arasındadır. Bu miktar, EnerPHit standardında iyileştirilmiş bir binadan 15 kat daha fazladır. 2050’de dünyadaki konut yapı stoğunun yüzde 80’inin mevcut binalardan oluşacağı öngörülüyor. Bu noktadan bakınca, pasif yapı standardında gerçekleştirilen iyileştirme çalışmaları, Türkiye’de sürekli uygulanagelen “kentsel dönüşüm” projeleri için bir anlam ifade etmeli diye düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz süreçte “dönüşüm” yerine “yıkım” yaparak enerji, hammadde ve para kaybediyoruz. Oysa maliyet-etkin çözümlerle, EnerPHit kriterleri doğrultusunda enerji verimli iyileştirme projelerine imza atılabilir. Bu anlamda, UNDP ve GAP ortaklığında başlatılan EVD Kuluçka Merkez Binası’nın, bir EnerPHit iyileştirme projesi olarak örnek bir proje olacağını düşünüyoruz. SEPEV nasıl kuruldu? SEPEV’in pasif ev çalışmalarına katkısından bahsedebilir misiniz? SEPEV’in açılımı, Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği. Şu an Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyorum. Nasıl kurulduğuna gelince… Pasif ev sertifikasını aldıktan sonra, Türkiye’de başka mimarlara, mühendislere, tasarımcılara da ihtiyacımız olduğunu düşündüm. Bu amaçla, pasif yapılar konusunda eğitimler verebilmek, sertifika kursları açmak ve uzmanlar yetiştirebilmek için bir dernek kurmaya verdik. Böylece SEPEV Aralık 2012’de kuruldu. Henüz küçük bir derneğiz, 32 üyemiz var. Üyelerimizden biri de Gaziantep Büyükşehir Belediyesi. İlk yılımız farklı mecralarda pasif ev standartlarını tanıtmakla geçti. Derneğimizin organizasyonları sayesinde Türkiye’de yeni pasif ev projeleri ortaya çıkmaya başladı. Kamudan da bu yönde talepler alıyoruz. Derneğimiz büyüdükçe pasif evlerin sayısı da artacak. Bir dernek olduğumuz için öğrenciler de kendini bize yakın hissediyor. Bizi internetten bulup, projelerini anlatıyorlar. SEPEV olarak, pasif evlerin gerek tasarımı gerekse uygulama sürecinde yapılması gerekenlere dair eğitimler vermeyi de planlıyoruz. İzocam'dan Haberler İzocam, “Yalıtım ve Yenilikler Semineri”nde kamuda görevli mimar ve mühendisleri bir araya getirdi Yalıtım sektörünün lideri İzocam, 9 Ekim 2013 tarihinde profesyonellere yönelik “Yalıtım ve Yenilikler Semineri” düzenledi. Ankara’da düzenlenen seminere Bakanlıklarda çalışan 100’ü aşkın mimar ve mühendis katıldı. Seminerde sıvalı dış cephe yalıtımı, yangın güvenliği, BEP ve tesisat yalıtımı, enerji verimliliği ve Multi Konfor Binalar anlatılırken, Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik ve Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği hakkında da gelişmeler ve detaylar aktarıldı. “Yalıtım ve Yenilikler semineri” sırasında İzocam Tekiz çatı ve cephe panelleri, Yangın Dayanımı Sertifikalandırılmış Inwall hafif bölme duvar sistemleri, İzocam Manto dış cephe yalıtım sistemleri, Manto Taşyünü R+, “Lambda 30” Foamboard R+, Kalibel ve Endüstriyel Yapı Levhası gibi yeni ve yenilikçi ürünler ile sistemler de seminer fuayesinde sergilendi. İzocam tesisat yalıtımının önemini ele aldı İzocam, İzoder’in Kartal Belediyesi ile birlikte çalışan 17 personeline yönelik hazırlamış olduğu eğitim programı dâhilinde iki gün boyunca Tesisat Yalıtımı eğitimi verdi. İzocam’ın uzman teknik kadrosu tarafından verilen tüm eğitimlerde doğru tesisat yalıtımı nasıl olmalı, yalıtım uygulanırken nelere dikkat edilmeli, uygulamada hangi malzemeler kullanılmalı, yardımcı ürünler neler olmalı gibi konu başlıklarının detayları personele aktarıldı. Örnek uygulama ve esaslarının paylaşıldığı eğitimde Tesisat Hesaplama Yazılımı kullanımı da uygulamalı öğretildi. İzocam’dan Narman MYO’ya ısı ve su yalıtımı semineri Narman Meslek Yüksek Okulu konferans salonunda 13 Kasım’da gerçekleşen seminerde sunumu yapan İzocam Tic. ve Sanayi A.Ş. Erzurum Büro Sorumlusu ve İnşaat Mühendisi İlhan Tohumcu, yalıtım konusunun önemini ele aldı. Tohumcu, ülkemizde yaklaşık olarak 9 milyon bina ve 20,4 milyon konut bulunduğunu belirterek ısıtma ve soğutma işi için oldukça büyük miktarda enerji ve buna bağlı olarak para harcandığına değindi. Binalar verimli ve doğru bir şekilde yalıtıldığında, enerji verimi ve bütçesel olarak tasarruf sağlanacağını ifade eden Tohumcu, yalıtımın ısıl konforu dolayısıyla da yaşam konforunu artırırken, enerji tüketimini azaltıp çevrenin korunmasına katkı sağlayacağını anlattı. Ayrıca yalıtım konusunda 1 Kasım 2008’de yürürlüğe giren Isı Yalıtımı Yönetmeliği uyarınca yeni yapılan inşaatlarda ısı yalıtımının zorunluluğundan söz eden İlhan Tohumcu, mevcut eski binaların da Binalarda Enerji Perfomansı Yönetmeliği kapsamında 2017 yılına kadar enerji kimlik belgelerinin oluşturulması gerektiğini, bu durumda da mezun olacak öğrenciler için önemli bir istihdam sağlanacağını kaydetti. 12 Röportaj “Gelecek pasif yapılarda” İngiltere’deki Architype mimarlığın yöneticilerinden mimar Jonathan Hines, sürdürülebilir mimarlığın önemli isimlerinden. Basit ve yenilikçi mimari tasarımlarla çevresel sürdürülebilirliğin mümkün olduğunu belirten Hines, aynı zamanda Türkiye’nin ilk pasif ofis yapısı sertifikasını hedefleyen Vendeka Ofis Binası’nın teknik danışmanlığını yürütüyor. Mimar Jonathan Hines, İngiltere’de pasif yapı ve sürdürülebilir mimarlığın öncülerinden Architype mimarlığın yöneticisi. Hines, Architype ile birlikte gerçekleştirdiği konut, ofis, arşiv binası gibi farklı tipte pasif yapı projeleriyle, sektörün önemli isimleri arasında anılıyor. 2012’de sürdürülebilir mimarlığın gelişmesine en çok katkıda bulunan 50 kişi arasında gösterilen Hines, sürdürülebilirliğin tasarımla da başarılabileceğini savunuyor. Hines’a göre, inşa sürecin- de yalıtım harcamalarına ağırlık vererek, daha basit ve şık tasarımlarla maliyeti dengelemenin mümkün olacağını belirtiyor. Pasif evler üzerine çalışmaya ne zaman, nasıl başladınız? Architype olarak her zaman enerji verimli, çevre dostu binalar yapmaya odaklandık. Pasif yapıları ilk kez yaklaşık yedi yıl önce duyduk. Bir meslektaşımız Almanya’da pasif yapılar üzerine bir konferansa gitmişti. Döndüğünde bizlere, pasif yapı standardının ne kadar iyi ve doğru olduğunu anlattı. Pasif yapılar, enerji verimli yapıların temelini oluşturuyor; bir yandan da insanları bu konuda disipline ediyor. Böyle bir sistemin varlığını bilmek ve gerçekten işe yaradığını öğrenmek, bu tür projelere ağırlık vermemizi sağladı. Özellikle son üç dört yıldır pasif yapılar konusuna daha fazla ağırlık verdik; pek çok proje hazırladık. Bunlar arasında bir arşiv binası, bir kilise, bir konut projesi ve ilköğretim okulları var. Herefordshire Arşiv Merkezi’ne (Herefordshire Archives and Records Centre) 2013 yılı içinde pasif yapı standartlarında yeni bir yer inşa ettik. Böylece ülkenin pasif yapı standartlarındaki ilk arşiv binasını yapmış olduk. İngiltere’nin ilk sertifikalı pasif ilköğretim okulları olan projelerimizi ise, Oakmeadow ve Bushbury Hill’de gerçekleştirdik. Her iki okul da 2012’de sertifikalarını aldı. Projelerimizi hayata geçirdikten sonra bir de gözlem sürecimiz oluyor; yapıların enerji sarfiyatını ölçüyoruz ve kişilerden geri bildirimler alıyoruz. Pasif yapı standartlarıyla inşa ettiğimiz okullarda öğretmenlerle konuştuğumuzda; bize bina içindeki havanın ne kadar taze olduğunu ve öğrencilerin bu sayede derslere daha iyi odaklanabildiklerini söylüyorlar. Üstelik bu okullar yeniden inşa edildikten sonra, eski binalarındaki harcamalarına göre enerjiden yüzde 90 oranında tasarruf ettiklerini de belirtiyorlar. Yani hem öğrenciler daha konforlu bir yapıda eğitim görüyor, hem de yapı enerjiden tasarruf edebiliyor. Bu da pasif yapı standartlarının gerçekten işe yaradığının bir göstergesi. Jonathan Hines İngiltere’de pasif yapıların tanınırlığı ne durumda? Son beş yılda pasif evler İngiltere’de giderek daha fazla tanınır oldu. Pasif Ev Enstitüsü’nün kurucusu Profesör Wolfgang Feist, Avrupa’da pasif yapıların yaygınlaşacağı son ülkenin İngiltere olacağını söylemişti. Ama en hızlı kabul gören ülkelerden oldu. Beş yıl önce İngiltere’de belki bir iki pasif yapı vardı ama şimdi belki binlerce pasif yapının inşası sürüyor. Galler ve İskoçya’da da durum çok farklı değil… Bir sivil toplum kuruluşu olan Passivehaus Trust (İngiltere Pasif Ev Fonu), İngiltere’de pasif yapı standartlarının yaygınlaştırılması konularında çalışmalar yapıyor ve ilgili araştırmalara destek veriyor. Pasif yapıların geleceği konusunda ne düşünüyorsunuz? Bence gelecek pasif yapılarda. 21. yüzyıl iklim değişikliği haberleri, yükselen fosil yakıt fiyatları, dünya çapında etkisini gösteren enerji krizleriyle birlikte geldi. Yeni bir inşa biçimi ortaya koyan pasif yapılar konforlu bir hayat sunarken, enerjiden tasarruf etmemizi de sağlayarak bizi bekleyen bütün bu sorunlara çözüm olabilir. Pasif yapılar konusunda ilgimi çeken, insanlar tarafından benimsenerek tabandan yukarıya doğru bir yayılma göstermesi oldu. Şimdi bazı ülkeler pasif yapıların işlerliği konusunda ikna olarak kendi standartlarını geliştirmeye başladılar. Norveç’te, Brüksel’de, Avusturya’da ve Almanya’nın bazı bölgelerinde insanların uymak zorunda olduğu bir yapı standardı haline geldi. Tahminime göre 10 yıl içinde birçok ülkede bu standartlar yaygın kabul görür olacak. Ancak, pasif yapı standartları inşaat endüstrisinde hâlâ pek çok kişi tarafından şüpheyle karşılanıyor; bir işe yaramayacağı düşünülüyor. Neyin daha doğru olduğu konusu ayrı bir tartışma konusu elbette… Neden olduğunu anlamak zor ancak, pek çok ülke gibi İngiltere’de de alışılageldik inşa biçimleri daha fazla tercih ediliyor. İnsanların çoğu, bütün o karmaşık, teknoloji ağırlıklı yapıları daha çok seviyor. Bütün bunlara gerek olmadığını; daha iyi bir tasarımla daha basit ve enerji verimli yapılar inşa edilebileceğini söylediğimizde, kimsenin hoşuna gitmiyor. İnşa biçimi üzerine tartışmalar uzun soluklu olacak gibi görünüyor. Ancak, pasif yapıların geleneksel düşüncenin aksini kanıtlayarak geleceğin yapıları olacağını hissediyorum. En beğendiğiniz pasif yapı projesi hangisi? Tek bir proje seçebilmem zor… Ancak Avusturya’da Vorarlberg bölgesinde inşa edilen bir grup pasif yapı projesini örnek verebilirim. Bu bölgede çok hoş tasarımlara sahip ahşap pasif yapı örnekleri görmek mümkün. Hepsi de ilham verici projeler. 14 Röportaj “Türkiye’de pasif yapı projelerinin çoğalacağına inanıyorum” EKHO Mimarlık ortaklarından Y. Mimar Rüksan Tuna, Vendeka A.Ş. için hazırlanan ve Türkiye’nin ilk “pasif ofisi” olacak yapının mimarı. Pasif yapı ilkeleriyle yola çıktıklarını belirten Tuna, yapının yüzde 92’lere varan enerji verimliliğine sahip olacağını belirtiyor. Pek çok projede tasarımcı mimar ve şantiye mimarı olarak görev alan Y. Mimar Rüksan Tuna, çalışmalarını 2008’den bu yana sürdürülebilir mimari ve yeşil binalar üzerine sürdürüyor. Tuna, ekolojik mimari deneyimini geliştirmek amacıyla farklı alanlarda çalışan uzmanların yanı sıra çevre mühendisleri ve ekolojistlerle sürdürülebilir bina tasarımı konusunda da işbirliği yapıyor. hiç kullanmayan ya da sıfıra yakın enerji kullanan bina sayısı ise bir elin parmaklarından az. Dolayısıyla pasif yapı ilkeleriyle bir ofis tasarlıyor olmak ve bu yapının Türkiye’nin ilk pasif ofis binası olması heyecan verici. TMMOB Mimarlar Odası’nın Ekolojik Mimarlık çalışma grubunun da üyesi olan Rüksan Tuna, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği’nin sertifika komitesinde yer alıyor. Eylül 2012’den bu yana ise TMMOB Mimarlar Odası Sürekli Mesleki Gelişim Merkezi’nin Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği kapsamında yürüttüğü Enerji Kimlik Belgesi Uzmanlığı Eğitmeni olarak görev yapıyor. Ayrıca, Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Çevre Çözümlemesi ve Denetimi bilim dalında, “Mimari Tasarımda Çevre Bilinci” dersi öğretim görevlisi. Pasif yapılarla nasıl tanıştınız? Meslekte otuzuncu yılım, ancak pasif evler konusunda çok yeniyim. İki senedir İngiltere’de düzenlenen Ecobuild fuarlarına katılıyorum. Londra’da düzenlenen bu fuar kapsamındaki pasif yapı seminerlerinde onlarca pasif yapı tasarım örneği ile, sıcak ve soğuk iklimlerde uygulama farkları konularını izledim. Ancak kendim ilk kez tasarlayan ekip içinde yer alıyorum, bu nedenle de çok heyecanlıyım. Pasif yapılar konusunda uzman isimlerden destek alıyoruz. İngiltere’deki bir mimarlık ofisi olan Architype’tan Jonathan Hines proje danışmanımız. Kendisi çok deneyimli bir pasif yapı uzmanı. Her ne kadar meslekte uzun yıllarımı geçirmiş olsam da, pasif bina yapmanın standartları Rüksan Tuna ve düşünme tarzı bambaşka. Bunu öğreniyoruz hep birlikte. Çok hevesli bir ekibimiz var: Türkiye’nin ilk ve tek PHPP (Pasif Ev Planlama Paketi) uzmanı Tuğba hanım, çok iyi bir günışığı modelleme uzmanı Mirbek bey ve yardımcı mimar Ayyüce hanımla beraber güzel bir tasarım süreci geçirdik. Avan proje aşamasından itibaren mekanik, elektrik ve statik mühendisi arkadaşlarımızla birlikte ekip olarak çalışmaya devam ediyoruz. Ülkemizde yapı sektöründe enerji tasarruflu binalar henüz yaygınlaşmamış durumda. Enerjiyi Proje için çalışmalara ne zaman başladınız? 2013’ün yılbaşından beri uğraşıyoruz. Büyük bir ileri görüşlülükle Vendeka A.Ş.’nin önerisiyle başladı proje çalışmaları. İdari ofisleri olarak kullanmak üzere, bizden Hacettepe Teknopark içinde, enerji verimliliğine sahip bir bina tasarlamamızı istediler. Yapının ön etüt aşamasında, firma sahiplerinin aynı arazi içinde iki yapı inşa etmeyi ve birini AR-GE binası olarak kendi merkez ofislerinin ikametgâhında kullanmayı düşündükleri bilgisini aldık. Bu bilgiler ışığında, yaklaşık 200 kişilik bir ofis yapısı projelendirdik. 2500 metrekarelik üç katlı yapıyı, düşük karbon salımlı ve yüzde 92’lere ulaşan enerji verimliliğine sahip olacak şekilde planladık. Bunu sağlayabilmek için bütün yapı kabuğu pasif yapı ilkelerine uygun olarak yalıtıldı. Pasif yapı projelerinin standart mimari projelerden farkı nedir? Pasif yapı projelerinde detaylar önem kazanıyor. Pasif yapılar Türkiye’de alışkın olduğumuz standart yapılardan çok farklı detaylara ve üretim süreçlerine sahipler. Öncelikle enerji verimliliğini sağlayabilmek adına, pasif yapıların 15 kwh/metrekare kuralını aşmamak gerekiyor. PHPP sistemine göre bütün mimari detaylar kontrol ediliyor. Ayrıca duvar ve yalıtım kalınlıklarını yerine göre azaltmak veya çoğaltmak, köşelerdeki detayları yeniden çözmek gerekiyor. Pasif yapı projeleri maliyetler açısından daha çok işvereni zorluyor. Gerek pencere ve kapı doğramalarının gerekse doğramalarda kullanılan camların belli bir ısı geçirgenlik katsayısına sahip olması lazım. Pasif yapılarda üç camlı bir pencere sistemi kullanılıyor. Aynı şekilde 4-5 cm’lik mantolama kalınlığının yaygın kabul gördüğü bir ülkede, pasif yapılarda 30-40 cm’lik mantolama kalınlıkları söz konusu. Bütün bu detaylar da maliyeti etkiliyor. Yurtdışında pasif yapı maliyetlerinde yüzde 5-10 arasında değişen bir artış söz konusuyken, Türkiye’de bu artış en az yüzde 15-20 dolaylarında seyrediyor. Projenin tasarımında nelere dikkat ettiniz? Bize verilmiş olan yüzde 40 imar hakkının çok az bir kısmını kullandık, mümkün olan en az alanla toprağa basan bir yapı tasarladık. Yönetmeliklerimizde yer alan sığınak ve yangın depoları gibi teknik hacimleri binanın bodrum katında çözdük. Açık otoparkı yapının kuzeyinde yaklaşık 20 araba kapasiteli oluşturduk. Bu otopark aynı zamanda enerji üretmelidir düşüncesiyle üzerine fotovoltaik panellerin yerleştirildiği bir gölgelik öngördük. Ağaç hesabımızda çıkan 200 ağacı yaptığımız peyzaj projesiyle en uygun yön ve yerlere yerleştirdik. Güney cephemize kışın yaprak döken, kuzey cephemize her dem yeşil olan türleri, gölet etrafına ise yaprak dökmeyen bodur çalı türleri yerleştirdik. Ankara bölgesinin endemik türlerinin kullanılmasına özen gösterdik. Yapının mimari özelliklerinden bahsedebilir misiniz? Bina, deprem özelliklerine uygun, radye temelli, betonarme karkas olarak inşa edilecek. Kat yükseklikleri kabadan kabaya 4 metre olacak şekilde projelendirildi. Pasif yapı kriterlerini karşılamak ve ısı kayıplarını en aza indirmek üzere, mimari tasarımda girinti ve çıkıntıları azaltarak, yalıtıma önem verdik. projelendirildi. Son katta yer alan küçük ağırlama salonu ve mekanik hacmin üzerindeki çatı ise fotovoltaik panellerin yer alacağı teras çatı olarak düşünüldü. Havalandırma ve ısıtma sistemini nasıl çözdünüz? Pasif yapı ilkelerini karşılamak üzere, ofis kısımlarında pencere açıklıklarını yatay olarak planladık. Bütün hacimlerde doğramalar için çift açılım; yani hem kanat hem vasistas önererek doğal havalandırma imkânı sağladık. Yüksek su ve ısı yalıtımını, hava sızdırmaz detaylarla kuvvetlendirmek istedik. Bu sisteme göre, ısı geri kazanımlı havalandırma cihazıyla ısıtılan veya soğutulan temiz hava, iç hacimlere pompalanacak. Bu hava kanallarının asma tavan içinden geçerek kullanımı projelendirildi. Yapıda bunun dışında bir ısıtma yükümüz yok, doğalgaz kullanmıyoruz. Projenin hangi noktaları sizi zorladı? Yapı kabuğunun yekpare olması zorladı. Biz mimarlar yapıları tasarlarken plastik görünümleriyle biraz oynamak, girinti ve çıkıntılarla hareket vermek isteriz. Ama pasif yapılarda buna pek izin yok. Güney cephede küçük bir gölet tasarladık. Bu gölet yağmur suları için bir toplama havuzu olarak işlev görecek. Aynı zamanda çalışanların kahve molalarında dinlendikleri kafeteryanın önünde serin, şık ve dinlendirici bir atmosfer yaratacak. Teras çatı ise üzerinde gezilmeyen, ekstra sulama istemeyen bir yeşil çatı olarak Hangi aşamada projeniz? Uygulama projelerimizi Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na teslim ettik. Temel kazısı ve hafriyat çalışmaları başladı. Bir yıl içinde tamamlanması düşünülüyor. Projemiz, SEPEV (Sıfır Enerji ve Pasif Ev Derneği) tarafından örnek proje kabul edilerek ödüle layık görüldü. Binamız tamamlandığında Türkiye’nin ilk pasif ofisi olacak. Gaziantep de, pasif yapı ilkeleriyle inşa edilen Ekolojik Bina projesiyle belediyecilik anlamında örnek bir çalışma gerçekleştirdi. Türkiye’de pasif yapı projelerin giderek çoğalacağına inanıyorum. Vendeka A.Ş. Ofis Binası Güneşlenme Etütleri Günışığından en iyi şekilde faydalanmak üzere yapı güneye yönlendirildi. Bu nedenle bütün ofisler ve çalışma hacimleri güney yönünde yer alıyor. Bütün ıslak hacimler ve düşey sirkülasyon elemanları, asansör ve merdivenler ise kuzeyde çözüldü. Yaz aylarındaki soğutma yükünü azaltmak amacıyla güney cephesine ahşap güneş kırıcılar yerleştirilmesi öngörüldü. Avan proje aşamasında her mekân için ayrı ayrı günışığı modellemesi yapıldı. Böylece kış aylarında enerji kaybını ve gün ısısından azami kazanım sağlanması hedeflendi. Bütün doğramalar 3 cam katmanlı, pasif ev ilkelerini sağlayacak cinsten öngörüldü. Malzeme seçiminde nelere dikkat ettiniz? İzocam’dan yalıtım malzemeleri ve kullanımı konularında teknik destek aldık. Bunun yanında malzeme kullanımında, malzemelerin çok az çeşitte ve yerli olması gözetildi. Bununla sade ancak şık bir ofis ortamı yaratmak istedik. Dış duvarlar izolasyon üzeri betopan kaplama ve su bazlı boya, iç duvarlar alçı sıva üzeri su bazlı boya, koridorlar, ıslak hacimler granit seramik kaplama, müdür ve toplantı odaları ahşap kaplama (sertifikalı), ofis kısımları linolyum öngörüldü. Asma tavanlar koridorlarda metal, ofislerde taşyünü ve alçı asma tavan olarak projelendirildi. Bütün aydınlatmalar enerji tasarruflu ve LED olacak. 21 Haziran 21 Aralık Yaz gündönümü Kış gündönümü 22 Eylül 20 Mart İlkbahar ekinoksu Sonbahar ekinoksu 16 İzocam'dan Haberler Yalıtım, enerji verimliliğine katkı sağlayabilecek unsurlar arasında ilk sıralarda yer alıyor Bilinçli enerji kullanımının ve enerji tasarrufunun ülkeler ve toplumların kalkınmasında önemli rol oynadığını hatırlatmak amacıyla her yıl Ocak ayının 2. haftası “Enerji Verimliliği Haftası” olarak kabul ediliyor. Bu yıl 33. kez kutlanacak olan Enerji Verimliliği Haftası, kaynaktan son kullanıma kadar enerjinin her aşamada verimli ve etkin kullanımına dikkat çekmeyi amaçlıyor. Gerçekleştirdiği projeler ve yer aldığı etkinliklerle enerjiyi ve enerji kaynaklarımızın etkin kullanımını teşvik etmeyi hedefleyen İzocam, son dönemde geliştirdiği enerji tasarrufu sağlayan ürün ve sistemleriyle enerji kaybını en aza indirmeyi hedefliyor. Yalıtım konusunda 49 yıllık bilgi birikimi ve uzmanlığa sahip İzocam’ın Genel Müdürü Nuri Bulut; “Araştırmalarımız 2012’de 236,5 milyar dolara ulaşan toplam ithalatımız içinde enerji ithalatının % 25,4 pay ile 60,14 milyar dolar tutarında bir faturaya denk geldiğini gösteriyor. Birincil enerji tüketiminin yerli üreA. Nuri Bulut timle karşılanamama oranı ise % 72’yi aşmış durumda… Bu düzeyiyle enerji ithalatı, dış ticaret açığının en önemli kısmını oluşturmaktadır. Cari açığı daha düşük seviyelere indirmek ve enerjide aşırı dışa bağımlılığımızı azaltmak için enerji verimliliği ve uygulamaları şart. Yalıtımın önemi de bu noktada tüm etkileyiciliğiyle karşımıza çıkmaktadır. Yazın serinlerken, kışın ise ısınırken bulunulan ortamları uzun süre konforlu kılmak ve bunu sağlarken de sürdürülebilirlik önce yalıtımla olabilir. Bu nedenle binaları enerji tasarruflu hale getirmeli, enerjiyi verimli kullanmalı, yaşam tarzımızı ve davranışlarımızı değiştirmeliyiz” diyerek yalıtımın enerji verimliliğiyle olan yakın ilişkisini özetliyor. 2009 verileri ile OECD ortalamasının (0,18) % 50 üzerinde gerçekleşen ülkemiz enerji yoğunluğunu (0,27) azaltmada hali hazırda bulunan yerli ve ekonomik enerji verimliliği teknolojisi olarak yalıtım hem sanayi hem de binalar için önemli fırsatlar sunuyor. Fırsatlar sadece enerji tasarrufu ile azalan tüketimin ülke ve birey ekonomisine katkısı olarak değil, bunu gerçekleştirmek için mühendis ve mimardan işçiye, üretimden uygulamaya ihtiyaç duyulacak çok yönlü istihdamın sosyal kalkınmada olumlu etkisi olarak da değerlendiriliyor. 2012 itibariyle ülkemizde 9 milyon binada 20,4 milyon konuttan oluşan mevcut stoğun –2000 yılında mecburi olarak yürürlüğe giren TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları Standardı dikkate alındığında– bina stoğunun % 10,6’sının, konut stoğunun ise % 20,6’sının iyimser tahminle % 60 tasarruf öngören standarda uyumlu inşa edildiği tahmin ediliyor. Enerji tasarrufuna katkı sağlayan enerji verimli binaların hem ekonomiye hem de çevreye azımsanmayacak ölçekte faydası bulunduğunu söyleyen Bulut, pasif ev kavramından türe- miş ve biyo iklimsel tasarımı hedefleyen, sürdürülebilir, ekolojik, ekonomik ve sosyal etmenleri göz önünde bulunduran Multi Konfor Binalar’ın, yüksek enerji tasarrufuyla birlikte azami ısıl konfor sunduğunu söylüyor. Kusursuz akustik ve görsel konfor, kaliteli iç ortam havası, yangın korunumu ve güvenliği sağlayan, hem iç mekânlarda hem de dış mekânlarda son derece esnek tasarım çözümleri barındırabilen Multi Konfor Binalar en az % 90 enerji tasarrufu hedefliyor. Bulut, yüksek enerji verimliliğine olanak tanıyan Multi Konfor Bina konseptine en yakın yapılara ise “kalın” uygulanacak yalıtım ile ulaşılabileceğine dikkat çekiyor. ”Kullanılacak yalıtım malzemesinin daha kalın kullanılması, sistemdeki diğer maliyetleri artırmadan tasarrufun orantılı bir şekilde artırılmasını sağlamaktadır. Örneğin sıvalı dış cephe ısı yalıtım sisteminde 5 santimetre yalıtım yerine 10 santimetre yalıtım yapılması durumunda yalıtım uygulamasının anahtar teslim maliyeti yüzde 30 artmasına rağmen, ısı yalıtım direnci ve tasarruf potansiyeli yüzde 100 artmaktadır.” Enerji giderleri büyük oranda azaltılmış yaşam alanları inşa edilmesinde yalıtımın etkisi dikkat çekici seviyelere ulaşabiliyor. Türkiye gündemindeki kentsel dönüşüm, özellikle çarpık yapılaşma içindeki niteliksiz konut stoğunun hızla ve güvenli yenilenmesi, daha etkin enerji verimliliği sağlanması, sağlıklı çevre ortamına kavuşulması açısından önemli bir fırsat olarak görülüyor. Kentsel dönüşümde yapılacak binaların enerji tüketimlerinin daha fazla sınırlandırılması; AB’nin 2020 hedefleri gibi Türkiye’nin de İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı ve Enerji Verimliliği Strateji Belgesi'ndeki hedeflerini destekleyecek, yenilikçi uygulamaların yaygınlaşmasını sağlayacak. Bunun gerçekleşebilmesi için doğru ve işinin ehli kişilerce uygulanmış kalın yalıtım faktörünün de göz ardı edilmemesi gerekiyor. İzodemi “kurumsallaşma ve markalaşma” eğitimleri tamamlandı İzocam’ın her yıl bayi ve bayi müşterilerine yönelik düzenlediği İzodemi eğitimleri tamamlandı. Her yıl farklı bir temayla gerçekleştirilen İzodemi eğitimlerinin bu yılki konusu “Kurumsallaşma ve Markalaşma” oldu. İzocam'ın düzenlediği ve Kasım ayında Bursa’da başlayan İzodemi eğitimleri Samsun, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, İstanbul; Aralık ayında ise; Erzurum ve Trabzon'da devam etti. 10 Aralık 2013 tarihinde Diyarbakır’da son bulan İzodemi eğitimlerinden toplam 204 kişi yararlandı. •Kişiye bağımlı şirketlerin ömürleri, kurucularının ömürleri kadardır. Kalıcılık için, sistemler kurmak ve işlerin bu sistemler üzerinden ilerlemesi gereklidir. İzodemi eğitimlerinde küresel ve ulusal örneklerle kurumsallaşma ve markalaşmanın faydaları, bu süreçte firmaların karşılaştığı güçlükler ve yanlış inanışlar hakkında bilgiler paylaşıldı. Eğitimlerde İzocam bayilerinin kurumsallaşma ve markalaşma konularında bilgi sahibi olmaları ve iş hayatındaki değişim karşısında ne gibi strateji- "Kurumsallaşma, karmaşık bir yapı kurmaktır.” Doğrusu: “Kurumsallaşma sadeleşmektir.” Kurumsallaşma konusunda yanlış inanışlar: Markalaşma nedir? Marka, sizi benzerlerinizden ayıran, öne çıkaran, tercih edilmenizi sağlayan farklılıktır. Markalaşma, bir şirketin kalıcı olabilmesi ve büyüyebilmesi için en önemli faktörlerden biridir. Marka, müşteriye güven sağlar. Satın alma kararını kolaylaştırır. “Kurumsallaşma onay mekanizmalarını arttırmaktır” Doğrusu: “Kurumsallaşma, işinin uzmanı insanlara yetki vermekle gerçekleşir.” “Kurumsallaşma yönetici sayısını ve maliyetleri arttırır.” Doğrusu: “Kurumsallaşma işinde uzman insanları işin başına getirmektir.” “Bir şirketin kurumsallaşabilmesi için büyük olması gerekir.” Doğrusu: “Sadece iki çalışana sahip bir şirket de kurumsallaşabilir.” ler geliştirmeleri gerektiği konularına değinildi. İzodemi eğitimlerinde bayilerin birbirleri ile fikir alışverişinde bulunmaları sağlandı ve İZOCAM markasının, bayilerin küresel gelişime ayak uydurabilmeleri için yapacakları çalışmaları destekleyen bir marka olduğu vurgulandı. İzodemi’nin “Kurumsallaşma ve Markalaşma” konulu eğitiminde bazı başlıklar öne çıktı: Kurumsallaşma nedir? Kurumsallaşma; sorunsuz işleyen, esnek ve geliştirilebilir sistemler kurmaktır. Sistemin esnek olması, belirli standartlara sahip olmadığı anlamına gelmez. Esneklikten kasıt, değişime uyum sağlayabilmektir. Dünyada baş döndürücü hızla yaşanan değişim ve dönüşüme ayak uydurabilmek için sistemlerin geliştirilebilir olması da şarttır. Kurumsallaşmanın faydaları nelerdir? •Kurumsallaşma, sistemli bir iş yapısına sahip olmaktır. •Kurumsallaşma sayesinde kaynaklarınızı daha etkin kullanırsınız, onları yönetebilirsiniz. •Kurumsallaşma sayesinde çalışanların görev ve yetkileri belirli olur ve bu sayede çalışanların verimi artar. Bir İzocam bayisi nasıl kurumsallaşabilir? Kurumsallaşma süreci yönetimden bağımsız şekilde gerçekleştirilemez. Yönetim, kurumsallaşma süreciyle ilgili hedefleri belirler, bu hedeflerin takibini ve gerekli düzenlemeleri yapar, çalışanların kurumsallaşma sürecine uyumunu sağlar, görev ve yetki dağılımlarını yapar. Kurumsallaşmak için neler yapmak gerekir? 1.Şirketin mevcut durum analizinin yapılması 2.Şirketin yönetim yapısının belirlenmesi 3.Planlama sistemlerinin kurulması 4.Kurum kültürünün oluşturulması Neden markalaşamıyoruz? 1.Amaçsız hareket etmek 2.Odaklanamamak 3.İnsan kaynaklarını ihmal etmek 4.Markalaşmayı reklam vermek zannetmek Bir İzocam bayisi nasıl markalaşır? Marka mimarisi dört adımdan oluşur: Analiz, konumlandırma, uygulama ve değerlendirme. Markalaşma ve Marka Çarkı Marka çarkı 4 unsurdan oluşur: Yönetimin vizyonu, ürün veya hizmet, satış ve pazarlama ağı, reklam ve iletişim. 1.Yönetim, doğru çalışanları işe alır ve uyum içinde çalışmalarını sağlarsa, markalaşma sürecindeki önemli bir engel aşılmış olur. 2.Kalitesiz bir ürünle, kötü hizmetle marka olamazsınız. Ürününüzün kaliteli olması önemlidir. Daha önemli olan ise, bunu müşterinize anlatabilmenizdir. 3.Satış ve pazarlama ekibinize hedefler vermeniz ve kontrol etmeniz güçlenmenizi sağlayacaktır. Müşterilerinizi düzenli ziyaret eder, istek, ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermeye çalışırsanız, ilişkileriniz güçlenecektir. 4.Reklam ve iletişim markalaşmanızı kolaylaştırır. Reklam, markanın cilasıdır. Diğer aşamaları başarı ile uygularsanız yapacağınız reklam markanızı parlatır. Reklam ve iletişimde süreklilik çok önemlidir. 18 Röportaj İlk hedef enerji verimliliği bilincine sahip KOBİ’lerin kurulmasını sağlamak Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi bünyesinde eğitim vermek üzere temeli Nisan 2013’te atılan Enerji Verimliliği Eğitim Binası, Türkiye’nin ilk pasif eğitim yapısı olacak. Projenin sahibi Baran Yapı’dan Yıldırım Yılmaz, enerji verimliliği konusunda bilinçli ve nitelikli insanlar yetiştirmeyi hedeflediklerini belirtiyor. Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Enerji Verimliliği Eğitim Binası’nın yapılmasına ön ayak olan ve Avrupa Birliği Leonardo da Vinci programı çerçevesinde gerçekleştirilen, “Yapı Sektöründe Enerji Verimliliği Uygulamaları: Pasif Evler” projesi, 2012’de Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından Türkiye’de uygulanan yaklaşık 400 Leonardo da Vinci projesi arasından birinci seçilmişti. Proje kapsamında, Nisan 2013’te temeli atıldı. En az seviyede enerji kullanılan bu yapılar “pasif ev” olarak adlandırılıyor. Bu evlerde tasarrufun en büyük kalemini ise yalıtım oluşturuyor. Pasif yapı standartlarında, binalarda ısıtma ve soğutma enerjisi tüketiminin yılda metrekare başına 15 kWh’in altında kalması hedefleniyor. Buna karşılık Türkiye’deki yalıtımsız binalarda, yılda metrekare başına enerji tüketimi 300-350 kWh’e kadar çıkıyor. Diğer yandan enerji verimliliği bu kadar önemliyken, işsiz bir çok gencin olması ve işsizliğin her geçen gün artması da düşündürücüdür. Yapı sektöründeki KOBİ’ler enerji verimliliği konusunda kalifiye eleman bulamadığı için yeterince enerji verimliliği yüksek bina yapılamıyor. “Yapı Sektöründe Enerji Verimliliği Uygulamaları: Pasif Evler” projesinin sahibi Baran Yapı’nın müdürü Yıldırım Yılmaz, AİBÜ Enerji Verimliliği Eğitim Binası’nın inşası tamamlandığında enerji verimliliği konulu eğitim ve çalıştaylara ev sahipliği yapacağını belirtiyor. “Yapı Sektöründe Enerji Verimliliği Uygulamaları: Pasif Evler” projesi ile amaçlanan neydi; projenin hikâyesinden bahsedebilir misiniz? Enerjinin ekonomik ve sosyal kalkınmanın en önemli girdilerinden biri oluşundan hareketle bu projeye adım attık. Enerji, toplumların yaşam standardının yükseltilmesinde önemli rol oynar. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması da yine enerjiyle mümkündür. Ancak, enerji tüketimindeki hızlı artışa bağlı olarak ozon tabakasının in- Yıldırım Yılmaz celmesi, sera gazı salımlarının yükselmesi gibi çevresel sorunlar enerji verimliliğini gündeme getirdi. Bu amaçla, tüm dünyada enerji verimliliğini artırmaya yönelik çalışmalara yoğunlaşıldı. Kullanılan enerjinin büyük kısmının yapılardan kaynaklanmasından dolayı, yapı sektöründe enerji verimliliği yüksek binaların inşa edilmesi, dünyanın önem verdiği konular arasında ön sıralarda yer almaya başladı. “Yapı Sektöründe Enerji Verimliliği Uygulamaları: Pasif Evler” projesiyle, “pasif ev” dediğimiz yüzde 85 enerji verimliliğine sahip binalar konusunda kalifiye eleman yetiştirmeyi ve toplumumuzda enerji verimliliği bilinci oluşturmayı hedefledik. Bu çerçevede, ülkemiz için yeni bir konu olan bu alanda KOBİ’lerin kurulmasını sağlayarak istihdam yaratmayı; daha az enerji harcayarak dışa bağımlılığımızı azaltmayı; istihdam odaklı sürdürülebilir bir büyüme çerçevesinde nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesini, istihdam imkânlarının geliştirilmesini, işgücü piyasasının etkinleştirilmesini ve elbette çevrenin korunmasını amaçladık. Ulusal bazda ise; enerji arz güvenliğinin sağlanmasını, enerji yatırım ihtiyaçlarımız ve ithalat bağımlılığımızın azalmasını, ekonomik büyümenin iyileştirilmesini, temiz çevrenin korunmasına katkı yapmayı, enerji verimliliği bilincinin toplumun her kesiminde yaygınlaşmasını, pasif ev imalatı konusunda teknoloji transfer etmeyi hedefledik. Mümkün olursa Bolu’da örnek bir pasif ev yapılmasını da planlıyoruz. Proje için çalışmalar ne zaman başladı? Projeniz şu anda hangi aşamada? Toplam 65 kişiden oluşan proje katılımcılarımızın eğitimlerini ve proje ortağı ülkelerdeki pasif yapı uygulamalarına ziyaretlerini içeren “hareketlilik faaliyetimiz”, Ekim-Kasım 2012 tarihlerinde gerçekleşti. Bu kapsamda AB’nin enerji verimli yapı imalatı konusunda tecrübeli ülkelerinden Almanya, Belçika, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’nde yer alan ve her biri inşaat, yalıtım ve pasif ev imalatı konularında uzman olan ortaklarımızla eğitim çalışmaları gerçekleştirdik. Elde ettiğimiz tecrübelerle ve sponsor firmaların destekleriyle, ülkemizde enerji verimliliğine dikkat çekmek ve bu konuda eğitim verilmesini sağlamak için Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde pasif ev standartlarında bir "enerji verimliliği eğitim merkezi" inşa edilmesi kararını aldık. Bu doğrultuda, Baran Yapı olarak Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörlüğü ile 6 Mart 2013 tarihinde bir protokol imzaladık. Proje bütçesi tahmini 900.000 TL olarak belirlendi. Temel atma törenimizi ise 18 Nisan 2013 tarihinde gerçekleştirdik. İnşaat çalışmalarımız sürüyor. Yapının proje ve inşa sürecine hangi uzmanlar, hangi alanlarda dahil oldu? Enerji Verimliliği Eğitim Merkezi’nin proje koordinatörü, Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğretim görevlisi Murat Özkan. Eğitim merkezinin projelendirmesini yapan Ekho Mimarlık, aynı zamanda çözüm ortağımız ve teknik danışmanımız olarak görev yapıyor. Yapının mimari özelliklerinden ve gelecekteki fonksiyonundan bahsedebilir misiniz? AİBÜ Enerji Verimliliği Eğitim Binası pasif yapı standartlarında olacak. Bu standartlara göre; ısıtma ve soğutma için kullanılan enerjiden yüzde 90 oranında tasarruf yapabilecek ve yılda metrekare başına 15kWh’in altında enerji harcayacak. Ayrıca harcadığı enerjiyi yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettiği için, sıfır karbon emisyonu da sağlayarak doğaya dost bir yapı sistemine sahip olacak. Binanın, Almanya Pasif Ev Enstitüsü’nün yapacağı ölçümler sonrası “Pasif Ev” sertifikasyon belgesini de alarak ilk pasif eğitim binası olmasını hedefliyoruz. AİBÜ Enerji Verimliliği Eğitim Merkezi, özellikle Mühendislik Fakültesi öğrencilerinin eğitim binası olarak kullanılacak. Ayrıca insanları enerji verimliliği konusunda bilinçlendirme amacıyla, çeşitli etkinliklere de evsahipliği yapacak. Toplam 600 metrekarelik üç katlı eğitim merkezinin elektrik enerjisi gün ışığı ve güneş enerjisiyle elde edilecek. Akıllı bina otomasyon sistemleri uygulanacak. Isıtma ve soğutma sistemleri elektrik ısı pompasıyla çalıştırılacak. Su ve ses yalıtımı uygulamalarının detay ve kesitleri bina ziyaretçilerinin izleyebileceği şekilde sunulacak. Aynı şekilde, binada uygulanan verimli aydınlatma tekniklerinin uygulama detaylarını da ziyaretçiler izleyebilecek. Enerji Verimliliği Eğitim Merkezi’nde kullanılacak yalıtım malzemelerinin seçiminde nelere dikkat ettiniz? Hangi yalıtım malzemeleri, hangi kalınlıkta kullanılacak? Pasif yapı sistemlerinde yalıtım malzemelerinin kalınlığı da çok önemli. Daha kalın yalıtım malzemeleri kullanılması yalıtım için yapılan yatırımdan azami fayda ve verim elde etme olanağı sağlıyor. Isınma ve serinleme giderlerini düşürüyor. Bu yüzden seçtiğimiz yalıtım malzemelerinin kalın olmasına özen gösterdik. Binanın ısı yalıtımı için; duvarlarda ısı iletkenlik katsayısı (λ) 0.031 W/mK olan, 250 mm kalınlığında eps kullanmayı uygun gördük. Temel altında, ısı iletkenlik katsayısı (λ) 0.035 W/mK olan, 300 mm kalınlığında ve 35 ton/m2 basma mukavemetine sahip xps kullandık. Çatı ısı yalıtımı içinse, ısı iletkenlik katsayısı (λ) 0.030 W/mK olan, 250 mm kalınlığında ve 20 ton/ m2 basma mukavemetine sahip xps malzemeyi tercih ettik. 20 Röportaj “Yapı tasarlama bilincimizi kökten değiştirmeliyiz” Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı’na bağlı Ekolojik Kent Tasarım Müdürlüğü’nde görev yapan Y. Mimar Seda Müftüoğlu Güleç, pasif ev ilkeleriyle inşa edilen Gaziantep’teki Ekolojik Bina’da yüzde 90 oranında enerji tasarrufu sağladıklarını belirtiyor. teşvik etmeye çalışıyoruz. Evlerini bu ilkelere göre inşa edenlere yüzde 30’a kadar emsal artışı vererek teşvik sağlıyoruz. Ekolojik Bina’nın projelendirilmesi ve ortaklarının belirlenmesinden sonra 2011’de Gaziantep Üniversitesi ile birlikte İpekyolu Kalkınma Ajansı’na projemizi sunduk. “2011 Turizmde Mali Destek Programı” kapsamında İpekyolu Kalkınma Ajansı, projemizi "en iyi proje" seçerek destek verdi. Gaziantep Ekolojik Bina projesinin yapım işlerinin genel koordinatörlüğünü yürüten Seda Müftüoğlu Güleç, Çukurova Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ndeki lisans eğitimini 2008’de tamamlamış. Üniversite yıllarında ilgiyle takip ettiği “ekolojik mimarlık”, “enerji ve su etkin yapılanma kriterleri” konularını içeren yüksek lisans çalışmalarını İstanbul’da Haliç Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra 2011’de memleketi Gaziantep’e dönmüş. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı’na bağlı Ekolojik Kent Tasarım Müdürlüğü’nde, ekoloji ve enerji projeleri üzerine çalışan Seda Müftüoğlu Güleç, aynı zamanda Zirve Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Müftüoğlu, üniversitede verdiği “Environmental Control” (Çevresel Kontrol) dersi kapsamında, öğrencileriyle birlikte çevreye duyarlı yapılarla ilgili keyifli projeler yürütüyor. Güleç’e göre, “İnsanlar sadece ısı yalıtımıyla bile binalarında ne kadar enerji tasarrufu sağlayacaklarının bilincinde değil.” Gaziantep Ekolojik Bina projesi nasıl doğdu? Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin 3200 hektar alanda planladığı Ekolojik Kent projesi için örnek bir yapı yapma fikriyle 2010 yılında doğdu. Gaziantep Ekolojik Kent projemizde dikkat çektiğimiz hususlar insan ve doğa arasında denge kuran, bölgenin ekolojik değerlerini koruyan, atık yönetimi olan, yaya ve bisiklet Projeye siz nasıl dahil oldunuz? Gaziantep Ekolojik Bina projesi İpekyolu Kalkınma Ajansı’na sunulduğunda sürece dahil oldum. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne giriş amacım da, uzmanlık dalımla ilgili Türkiye’de öncü olacak projelerde çalışmaktı. Projemizin inşaatı Ağustos 2012’de başladı, Eylül 2013’te ise tamamlandı. Seda Müftüoğlu Güleç ulaşımına öncelik veren, karbon salım oranı düşük, sürdürülebilir tarım ve hayvancılığın geliştirildiği, sağlıklı yaşam merkezlerini içinde barındıran bir kent olmasıdır. Yalıtımlı, az enerji tüketen, mümkünse enerjisinin bir kısmını kendi sağlayan yapılar inşa edilmesi için vatandaşı Ekolojik Bina'nın işlevi ve kullanım mekânlarından bahsedebilir misiniz? Gaziantep Ekolojik Bina, 320 metrekarelik bir alana sahip, kamu yararına hizmet verecek bir yapı niteliğindedir. Tanıtım ve Bilgilendirme Merkezi olarak hizmet veriyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının anlatılacağı ve tanıtılacağı 60 kişilik konferans salonuna sahip, örnek bir bina olarak tasarlandı. Binanın girişinde gerek ziyaretçilerin bilgi edinebilmesi, gerekse öğrencilerin çalışabilmesi için bilgisayarlar yer alıyor. Esnek kullanım imkânına sahip dinlenme, bekleme ve sergi alanları da kullanıma açıldı. Yapının çevresiyle uyumlu bir tasarıma sahip olabilmesi için ne gibi kriterler göz önünde bulunduruldu? Yapı bulunduğu alanla ilişkisini kuzey ve güney cephesindeki duvarlarla sağlıyor. Binanın cephesinde oluşturulan yapı kabuğundaki pencere açıklıkları gün ışığından maksimum derecede faydalanmak üzere planlandı. Kuzey cephesinde camlar daha küçük tutulurken, kışın ısınma ihtiyacını en iyi şekilde sağlamak amacıyla güney cephesinde geniş açıklıklı camlar kullanıldı. Aynı zamanda güney cephedeki pencerelerin önüne kışın yapraklarını döken, yazın ise yapraklarını açan ağaçlar dikilerek doğal gölgeleme elemanları oluşturuldu. Bu sayede yazın oluşacak aşırı sıcağın etkisi engellenmeye çalışıldı. Projede kullandığınız pasif yapı sistemleri hangileri? Ekolojik Bina’nın en önemli özelliği üst düzey ısı yalıtımıyla enerji gereksinimini en alt seviyeye indirmesidir. Yapı kabuğunu dışarıdan sarmalayan 40 cm kalınlığında camyünü ısı yalıtım levhaları uygulandı. Ayrıca yenilenebilir enerji sistemlerinden olan fotovoltaikler sayesinde bina tüm elektrik ihtiyacını kendi üretebiliyor. LED armatürler sayesinde aydınlanma için en alt seviyede enerji harcanıyor. Isı kaybını engellemek için üç camlı pencere sistemi kullanıldı. Binanın temiz hava ihtiyacı toprak altına döşenen borular ve ısı geri kazanımlı santraller sayesinde sağlandı. Dışarıdan alınan hava yazın toprak altındaki serinlikten, kışın ise sıcaklıktan faydalanarak devreye alınıyor. Binanın ısınmasında ve soğumasında, alternatif enerji kaynakları olan sudan-suya ısı pompası ile yerden ısıtma ve serinletme sistemleri kullanılıyor. Gri su dediğimiz, foseptik atığı içermeyen evsel atık suyu arıtarak rezervuarlara gönderip su kullanımını azaltmayı hedefledik. Yağmur suyundan da faydalanıyoruz; yağmur suyunu depoda toplayarak bahçe sulamasında kullanıyoruz. Yeşil çatı sistemiyle hem ısı yalıtımına katkı sağlıyoruz hem de doğaya verilen karbondioksit salımını azaltıyoruz. Pasif yapı kriterlerine göre, binanın hava sızdırmazlığını olumsuz etkilediği için, Ekolojik Bina’nın elektrik tesisatını oluşturan kablolar duvarın içinden değil, dışından kablo kanalıyla sağlanıyor. Peyzajımızda rulo çim yerine, yörede yetişen ve az su isteyen, az bakım gerektiren bitkilere yer verdik. Sudan tasarruf için damla sulamayı tercih ettik. Bütün pasif yapı uygulamalarımızı ve nedenlerini Ekolojik Bina’yı gezecek ziyaretçiler için hazırladığımız bilgilendirme notlarında da açıklıyoruz. Projenin şu an için sahip olduğu bir enerji sertifikası var mı? Gaziantep Ekolojik Bina, Almanya’daki Pasif Ev Enstitüsü (PassivHaus Institut) tarafından sertifikalandırılan Türkiye’nin ilk pasif ev adayı aynı zamanda. Pasif yapılar, Pasif Ev Enstitüsü’nün belirlemiş olduğu standartlar doğrultusunda tasarlanıyor ve inşa ediliyor. Daha sonra bu yapılar enstitünün vermiş olduğu standartlara uygun olmalarına bağlı olarak sertifikalandırılıyor. Pasif yapılar, içerisinde ikâmet edenlerin konforunu az miktarda enerjiyle ısınma ve soğutma yaparak sağlıyor. Gerekli oda sıcaklığına ulaşabilmek için temiz havayı ısıtarak ya da soğutarak gerekli ısıl rahatlığı sağlayabilen pasif yapılar, Türkiye’deki standart binalara oranla, ısıtma ve soğutmada yüzde 75 daha fazla tasarruf sağlıyor. Gaziantep Ekolojik Bina aynı zamanda, Amerikan Yeşil Binalar Sertifikasyon sistemi olan LEED Platinium adayıdır. Ekolojik Bina’nın enerji modellemesinin yanında günışığı modellemesi, sistemlerin işletmeye alınması ve inşaat planları da LEED sertifikasına göre hazırlandı. Kurumsal binalardaki yüksek enerji tüketimi ve bina kullanıcı konforunun çalışma verimliliğiyle olan bağlantısı, yeşil bina tasarım ve sertifikasyonunun önemini arttırıyor. Özellikle kendi kullanacağı binayı inşa ettiren kurumların ön tasarım aşamasından itibaren yeşil bina yaklaşımlarına göre projeyi uygulamaları, binanın ömrü boyunca gerçekleşen işletme giderlerinde önemli azalmalar sağlıyor. Hangi yalıtım malzemelerini tercih ettiniz Ekolojik Bina’da? Binada kullanılan camyünü ve taşyünü malzemelerde İzocam’ın ürünlerini tercih ettik. Cephede 40 cm’lik camyünü, temelde ve çatıda 30 cm’lik xps kullandık. Konferans salonundaki ahşap akustik panellerin arkasında ise ses yalıtımını sağlayabilmek için 4 cm’lik taşyünü, döşemelerde 5 cm’lik taşyünü yüzer döşeme levhası kullandık. Gaziantep Ekolojik Bina’nın karbon salım ve enerji tüketim değerleri nedir? Pasif ev sertifikalı yapıların, standart bir yapıya göre en az yüzde 75 oranında enerji tasarrufu sağlaması gerekir. Biz, detay çözümleri ve tercih ettiğimiz sistemlerle binamızda yüzde 90 oranında enerji tasarrufu sağladık. İhtiyaç duyduğumuz enerjinin tamamını ise bahçemize kurduğumuz fotovoltaik panellerden üretiyoruz. Ekolojik Bina’mız şu anda sıfır enerji ihtiyacı olan ve kendi enerjisinin tamamını kendisi üretebilecek kapasitede bir yapıdır. Projeniz dünyada nasıl bir ses buldu, nasıl tepkiler aldı? Gaziantep Büyükşehir Belediyesi olarak, sadece Gaziantep Ekolojik Bina ile değil, çevreye duyarlı diğer projelerimizle de büyük ilgi gördük. Dünyanın en büyük ekolojik yapılar konferansı olan ve Londra’da gerçekleşen EcoBuild 2013’te binamızı ve Ekolojik Kent projemizi anlattık. Hedeflerimiz büyük olunca ilgi ve tebrikler de bir o kadar büyük oldu. Fransız Ekonomi Bankası, Ekolojik Kent projemizin 55 hektarlık alanını kapsayan Merkezi İş Alanı bölgesinin, bizden hiçbir kaynak talep etmeksizin enerji ve su açısından uygulanabilirlik çalışmalarını hazırlıyor. Hazırlanan rapor kapsamında alandaki mevcut su ve enerji kaynakları araştırılarak en doğru sistemin uygulanması için fikirler geliştiriliyor. Kurgulanan son senaryoya göre, alanın ısıtma ihtiyacının yüzde 60’ı yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanarak, sera gazı salımı yüzde 55 oranında engellenmiş olacak. Bu oran 4600 tonluk karbondioksit salımının engellenmesine eşdeğerdir. Ayrıca alanın su verileri; mevcut su kaynakları ve su tüketim oranları incelenerek önemli miktarda verimlilik sağlanacak. Bunların yanı sıra, ISOVER firmasının düzenlediği Uluslararası Öğrenci Yalıtım Yarışması’nın 2014 yılı konusu “Multi Konfor Binalar / 2014: Yarının Okulu Gaziantep” olarak belirlendi. Konu kapsamında tasarlanacak proje arazisi olarak da Gaziantep Ekolojik Kent içerisindeki okul alanı seçildi. 23 ülkeden 1000’i aşkın mimarlık fakültesi öğrencisi yarışmaya Ekolojik Kent alanı içerisindeki okul alanına yapacakları tasarımlarıyla katılacak. Türkiye’de pasif evlerin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Gaziantep Büyükşehir Belediyesi olarak, sera gazı salımlarının düşürülmesi ve olası iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması ve uyum politikaları kapsamında Türkiye’nin ilk iklim eylem planını hazırladık. Bir sanayi şehri olan Gaziantep’te beş adet organize sanayi bölgesi bulunuyor. İklim Eylem Planı’na baktığımızda, sektörlere göre enerji tüketim oranlarının dağılımında sanayi sektörünün yüzde 34’le birinci sırada olduğunu görüyoruz. Konutlar ise yüzde 33’lük enerji tüketim oranıyla ikinci sırada yer alıyor. Yani sanayi ile konutlar neredeyse yarışır durumda. İnsanlar sadece ısı yalıtımıyla bile binalarında ne kadar enerji tasarrufu sağlayacaklarının bilincinde değil. Benim düşünceme göre, nitelikli ve konforlu binalarda yaşamak için öncelikle inşa etme şeklimizi değiştirmemiz gerekiyor. Yapıları tasarlarken mevcut arazinin rüzgâr, güneş verilerini kullanmalıyız. Arazi eğimlerini ve bölgenin ekolojik özelliklerini göz ardı etmemeliyiz. Kısacası öncelikle mimari tasarımı doğru yapmalı ve yapı bilincimizi kökten değiştirmeliyiz. 22 Röportaj “Çevre ve şehircilik adına daha kökten bir dönüşüm ve değişim lazım” E-G Mimarlık’tan Mimar Erden Güven, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne önerdiği Ekolojik Kent projesiyle başlayan ve Türkiye’nin ilk “pasif ev” sertifikalı yapısı olan Ekolojik Bina’ya uzanan yolculuğu anlattı. Güven, Gaziantep’te yaklaşık 3200 hektar alanda planlanan Ekolojik Kent projesinin, dünyadaki en büyük ekolojik uygulama imar planı olduğunu belirtiyor. x Erden Güven Mimar Erden Güven, Türkiye’deki önemli anıtsal yapılardan Cizre Kalesi, İstanbul Rumeli Hisarı, Nizip Fevkani Kilisesi, Gaziantep Aziz Bedros Kilisesi, Gaziantep Şıh Fetullah Külliyesi’nin rölöve ve restorasyon projelerinin sahibi. Bunların yanı sıra dört ve beş yıldızlı otel projeleri, iş merkezleri, plazalar, sağlık yapıları, çeşitli konut projeleri ve kentsel dönüşüm kapsamında da kentsel tasarım projeleri üreten Güven; kültür ve anıtsal varlıkların rölöve, restorasyon projelerinin asıl beslenme kaynağı olduğunu ifade ediyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin “pasif ev” çalışmaları nasıl başladı? Pasif ev projesi, aslında Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne sunduğum, Gaziantep Kilis Yolu Konut Alanı Kentsel Tasarım Projesi ile doğdu. Bu nedenle öncelikle bu projeden bahsetmekte fayda görüyorum. Toplam 33 milyon metrekare olmak üzere, ilk etapta 7 milyon metrekare alan üzerinde oluşturulacak ve 200 bin insanın yaşayabileceği bir ekolojik kent projesiydi bu. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey projeye en başından beri inanarak çok destek verdi. Gaziantep Büyükşehir Beledi- yesi Ekolojik Kent Şube Müdürlüğü tarafından yürütülen ve Fransız Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen Ekolojik Kent Projesi’nin altyapı çalışmaları Şubat 2013’te başladı. Projenin amacı, tükettiği enerjiyi en aza indiren ve tükettiği enerjinin bir kısmını doğal kaynakları ve atıkları ile geri kazanabilen bir mahalle oluşturmaktı. Böylece alanda yer alacak konut baskısının kontrollü gelişimini sağlamak mümkün olacaktı. Hedefimiz, tarım potansiyellerinin değerlendirildiği, bölgenin alternatif yaşam merkezleri ile yaşam kalitesinin arttırıldığı, koruma kullanma dengesinin kurulduğu, yerel potansiyellerinin değerlendirilmesine ve kırsal yerleşmelerin gelişimine örnek teşkil eden, davetkâr bir kentsel mekân ve küresel ölçekte rekabet edebilen özgün bir marka yerleşme tasarlayabilmekti. Nasıl başladı bu projenin çalışmaları? Projeyi planladığımız Kilis Bulvarı bölge için çok önemli bir yol. Halep Bulvarı olarak da biliniyor. Buradan Halep’in merkezi 80 km uzaklıktadır. Daha çok bağevi dediğimiz Gaziantep’teki ikin- cil konutların yer aldığı bir bölgedir. Burada hatırı sayılır bir yapı stoğu da vardı. İnsanlar daha çok kendi elleriyle bu vadiyi oluşturmuşlar; ekmişler, biçmişler, kırevleri, bağevleri, bostanlar yapmışlar, ağaç ekmişler… Bu bölge için daha önce yapılmış imar planı da bölgenin ruhuna çok aykırıydı. Bütün bunları gözlemledik. Zaten dünyanın gidişi, mevcut ekosistemin durumu da beni çok rahatsız ediyordu. Serde de aktivistlik var… Dolayısıyla bir şeyler yapmak, dünyaya karşı bir duruş sergilemek gerekiyor. Bu projenin çıkış noktası da bu oldu. Önce Avrupa Yeşil Çatı Dernekleri Federasyonu başkanı ile görüştük. İzocam Teknik Pazarlama Müdürü Dr. Kemal Gani Bayraktar’ın projeye katkısı bu anlamda büyük oldu. Bizi pasif evler konusunda gayet deneyimli olan Roland Matzig adlı bir Alman meslektaşımla biraraya getirdi. Bu alandan ve yapmak istediklerimizden bahsettik kendilerine, gayet ilgi duydular. Mülkiyet sorunları ile ilgili bir başka akademisyen arkadaşımla biraraya geldik, İngiltere’den Yeşil Çatılar Federasyonu’ndan bir uzman ile görüşmeler yaptık, hatta Gaziantep’te sunumumuza katıldılar. Ulaşım konusuyla ilgili Mimar Sinan Üniversitesi'nden Dr. Orhan Demir ile biraraya geldik. “Kafamızda ekolojik bir yaşam alanı fikri var, onu tasarlamaya çalışıyoruz. Sizin deneyimlerinizden nasıl faydalanabiliriz dedik?” Çalışmalarımızı modelledik, örneklemelerimizi yaptık. 2009 yılında, Gaziantep Büyükşehir Belediye’sine sunum yaptık. Herkes kendi alanındaki deneyimlerini anlattı. Roland Matzig’in gerçekleştirdiği pek çok pasif yapı modelinden yola çıkarak, aklımızdakileri basit bir yapıyla daha iyi anlatabiliriz diye düşündük. İlçe belediye başkanları çok umutsuz yaklaştı. Büyükşehir Belediye Başkanı sağolsun, çok daha anlayışlıydı. Sunumlardan sonra dışarıya aldılar bizi. Bir saat sonra genel sekreter bizleri çağırdı, “Biz karar verdik, ilk pasif ev örneğiyle uygulamaya başlayacağız. Hemen yapı için yer seçelim ve bir pasif ev örneği yapalım” dediler. Ortada plan yoktu, sadece fikir vardı. Böylece pasif evi yapmaya karar verdik. Mimari projesini ben hazırladım, proje partnerim Roland Matzig de pasif evin teknik olarak bütün donanımını hazırladı. Avan projeyi ben çıkardım, uygulama projesini Roland çıkardı. Böylece Gaziantep’teki “pasif ev” projesi ortaya çıktı değil mi? Evet, bu şekilde doğdu. Yapıya nasıl bir fonksiyon vereceğimizi düşündük. Ev olarak yapsaydık, model ev olarak ziyaretçiye belli saatlerde açmak gerekecekti, belli zorlukları, kısıtları olacaktı. Adı “pasif ev” olsun ama fonksiyonu farklı olsun dedik. Belediyenin, “pasif ev” bilgilendirme ofisi burada yer alsın, bir de çocuk tiyatrosu olsun diye düşündük ve bir küçük oditoryum ekledik projeye. “Ağaç yaşken eğilir” derler… Enerji verimliliğinden doğayı korumaya dek, çocuklara tiyatro oyunları için bir mekân sağlamış olduk. Aynı zamanda da yapıyı ziyaretçilere açarak, gezebilecekleri ve özellikle çok sıcak ve çok soğuk dönemlerde dışarıdaki ile içerideki ısı ve sıcaklığı karşılaştırabilecekleri örnek bir yapı olsun istedik. Bir nevi model yapı oluşturmak istedik ve bu da gerçekleşti. Bu süreçte Ekolojik Kent Projesi nasıl bir yol aldı? Şu anda projenin parselasyonları yapılıyor. Herkes kendi imar parsellerini almaya başladı. Gaziantep’te yaklaşık 3200 hektar alanda planlanan bu proje, şu anda dünyadaki en büyük ekolojik uygulama imar planı durumunda. Özendirici olabilmek için, bazı teşvikler ekledik proje kapsamına. Örneğin, insanlara inşaatlarını “yeşil ev”, “pasif ev” ilkeleriyle yaparlarsa yüzde 30 daha fazla inşaat yapabileceklerini söyledik ve bu detayları ilgili plan notlarına da işledik. Çünkü bu kriterleri yasal olarak zorunlu kılamıyorsunuz. Dolayısıyla biz de insanları özendirerek yapalım dedik. Yalnız kamu binalarında, okul bahçelerinde kesinlikle bostan, tarım ve kümes hayvanları için bir yer ayrılmasını zorunlu kıldık. Bunlar da aynı şekilde plan notlarında yazıyor. Yine yeşillendirmeyle ilgili zorunluluklar var. Bazı yapılar için sürdürülebilir su yönetimi açısından, yağmur sularını toplamak, sarnıçlara almak da zorunlu. Başka ilkleri de var projenin… Ekolojik yaklaşımlı proje detaylarının plan notlarına girmesi açısından Türkiye’de bir ilk. Aynı şekilde, proje kapsamında hazırladığımız Ekolojik Kent Tasarım Rehberi’nin de projeyle bir bütün olduğu kabul edilerek plan notlarına geçmesi de bir ilk oldu. Ekolojik Kent'in mimari tasarımı da çok hoş, neden esinlendiniz? Evet, o bir yaprak metaforuydu. Kısmen imar planında da tasarımı korumaya çalıştık. Komşuluk ilişkilerini de besleyen, kendi iç avlularına sahip bir yapılaşma kümesi olarak düşündük. Ortadaki kule de yerleşimin simgesi. Bölge Gaziantep olduğu için kebap şişi metaforunu seçtik. Mimari projelerimde genelde bir metafor 24 Röportaj arayışım vardır. Mutlaka bir öykü yaratmaya çalışırım, buna önem veririm. Çünkü yapılar bir anlamda yaşama alanlarının heykelleridir. Kent heykelleridir. Dünyada nasıl yankı buldu bu proje? İnanılmaz tepkiler aldı. Biz bu işi çalışırken bile plan aşamasında mesela Lyon’a davet edildik. “Gelin sizinle deneyimlerimizi paylaşalım” dediler. Ekolojik Kent Tasarım Rehberi’ni de orada gördük. “Biz daha kapsamlısını ve daha iyisini hazırlayacağız” dedik ve yaptık. Çünkü onların Lyon-Confluence’daki uygulama alanına gittiğimizde daha çok yapıların plastik değerlerinin ön planda olduğunu gördük. Ekoloji adına yeterli bulmadık, “Siz burada küçücük bir alan yapmışsınız” dedik. Kendi planımızı anlatınca, adamlar küçük bir şok geçirdiler. Ülkemizi yakından tanıdıkları için, böyle bir projenin hem Türkiye’de hem de güneydoğuda olması şaşırttı onları. Sonra kendileri gelerek ve Fransız devletinden, FASEP fonundan bir parasal kaynak aktararak destek verdiler projeye. Şimdi FASEP’in projeye olan desteği ile MİA’da (Merkezi İş Alanı) bir enerji modellemesi yapıyoruz. Yurtdışından başka davetler de oldu; Çin’de Guangzhou’dan çağırdılar. Bu da bizim için gurur verici oldu. Londra’da da bu kez pasif evle ilgili bir sunum yaptık. Yurtdışında tabii ki projeye çok ilgi var. Ancak bizim ülkemizde durum çok farklı. İnanılmaz bir güvensizlik var, “Bu olmaz, bu hayal…” diye karşılanıyor. Üyesi olduğum meslek odamla çok gurur duyarım, yaklaşık her dönem Mimarlar Odası’nda kurultay delegesi olarak görevimi yaparım. Ne acı ki, Gaziantep’teki sunumda, oda mensubu meslektaşlarım -şehir plancıları da dahil olmak üzere- en ufak bir tezahürat dahi göstermediler. Hep arkasında bir artniyet aradılar. Biz şok yaşadık. Kamuoyuyla, sivil toplumla bir toplantı yapalım, projemizi anlatalım dedik. Akademik eğitim almış meslektaşlarımdan biri, “Bu bizim kültürümüze çok uzak, hangi akla hizmetle bu projeyi yapıyorsunuz” dedi. Bu toplumda işimizin ne kadar zor olduğunu bir kez daha anladım. Geleceğe ait taşıdığım umutlar karardı. Bir tek TEMA Vakfı’nın Gaziantep temsilcisinden olumlu bir tepki aldık, “Ben sizi ayakta alkışlıyorum” dedi. Neden Gaziantep’i seçtiniz Ekolojik Kentsel Tasarım Projesi için? Çünkü Gaziantep’liyim. Aynı zamanda Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’yle başka projeler de yapıyorum. Gaziantep’in tarihi dokusu içindeki sokak sağlıklaştırma projelerini yaptım. Oyuncak Müzesi dahil, sayısız restorasyon projesi hazırladım. Müzenin olduğu Bey Mahallesi’nin projesi de bana aittir. Ekolojik tasarım alanına gelişim de böyle başladı. Geçmişi yaşatmaya, “yavaş yaşama” adına bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Gaziantep’teki Ekolojik Kent Projesi bir tür deneyimleme alanı olacak aynı zamanda. Yaklaşık kaç yıl sürecek projenin tamamlanması? Projenin 1/1000 uygulama imar planları henüz yeni geçti. Ancak üzülerek söylüyorum, mevcut belediye başkanımız önümüzdeki yerel seçimlerde aday olmayacağını açıkladı. Dolayısıyla, sonraki süreçte yerel yönetimin projeye yaklaşımı değişmezse ortalama 20 yıl sürecek. Türkiye genelinde projenin tanınırlığı nasıl? Ulusal basına yansıdığını hatırlamıyorum. Yerel basında zaman zaman yer aldı. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanımız televizyon prog- ramlarından çok davet alıyor, o mutlaka bahsetmiştir. Ayrıca, “yeşil yaşam” biçimiyle ilgili tüm etkinliklere, kongrelere katıldık, bu ortamlarda projemizi anlatmaya çalıştık. Sonuçta böyle haberlerle ulusal medyanın gündemine bomba gibi düşmüyorsunuz, bu bir gerçek. Bir de uygarlık ve eğitim meselesi… Eğer böyle mahalleler inşa edilirse belki daha farklı olur her şey. Çünkü kağıt üstünde herşey hayalmiş gibi duruyor. Umarım Gaziantep’in gelecekteki belediye başkanı projeyi aynı şekilde sahiplenir. Bu anlamda umudumu kaybetmedim. Biraz da Gaziantep’teki pasif evin teknik detaylarından bahsedebilir misiniz? Pasif evin temelinde, adı üstünde “pasif koruma” yatıyor, “aktif koruma” değil. Pasif korumanın mantığı da yalıtım malzemesinde yatıyor; camyünü veya taşyünü… Siz bu malzemelerle adeta binayı bohçalar gibi çok sıkı bir mantolama yapıyorsunuz ve yapının dışarısı ile içerisi arasındaki ısı köprüsünü tamamen yok ediyorsunuz. Isı köprüsünü yok ettiğinizde ve sağlam biçimde mantolama yaptığınızda ciddi bir enerji kazanımı elde ediyorsunuz. Örneğin, kışın iç mekânda 14 C° sabit sıcaklığı koruyorsunuz ve çok az bir elektrik enerjisiyle ısıtabiliyorsunuz. Binanın dışarıyla tek ilişkisi ışık oluyor. Camları da özel bir teknikle yapıyorsunuz. Isı cam dediğimiz çift cam sistemi, pasif evlerde üç camla uygulanıyor. Aynı şekilde, yalıtımlı doğramalar kullanılıyor. Biz buna “yeşil çatı”yı ekledik. Toprak çatı da çok ciddi bir yalıtkan. Çatıya 50 cm kalınlığında toprak seriyor ve bitkilendiriyorsunuz, dolayısıyla kiremit çatıdan daha sağlıklı, sessiz ve yalıtkan oluyor. Bizim geleneksel yapılarımızda, özellikle kırsalda dikkat ederseniz hep toprak dam vardır. Ağaç kirişleme yapılır, üstüne hasır serilir, tahtalama yapılır, en üste de toprak atılır. Yazları toprak sıkıştırılır, buna “loğlama” denir. Kışa hazırlıktır bu, her yıl yapılır. Yüzlerce yıl böyle yaşadı insanlar. Pasif evde de aslında mantık aynı, sadece maliyetler biraz daha fazla oluyor ama çok kısa zamanda geri alıyorsunuz. Aynı ebatta standart bir ev ile pasif ev arasındaki maliyet farkı nedir? En az yüzde 20 farkediyor. Başka yöntemler de var… Mesela toprağın ısısını bakır iletkenlerle alarak evin tabanına yayıyorsunuz. Aynı şekilde yeraltı sularının ısısından da faydalanabiliyorsunuz. Yalıtım malzemesinin kalınlığı ne kadar pasif evde? Biz pasif evde betonarme perdeler kullandık. Önemli olan yalıtım malzemesinin kalınlığı. 30 cm’lere varıyor mantolama kalınlıkları. Kalın mantolamanın önemi de pek anlaşılamıyor sanıyorum? Doğayı geçtim de, insanların keselerini böylesine ilgilendiren bir konuda, örnekleri görüp de hâlâ uygulamamaları bana inanılmaz geliyor. Dehşete kapılıyorum. Satın aldığı evini kiraya vererek parasını geri alabileceğine inanan bir insa- nı, bu tür bir yatırım yaptığında karşılığını en fazla 10 yılda geri alacağına ikna edemiyorsunuz. Pasif evin mimari tasarımında neden esinlendiniz? Önce yere yeşil bir yaprak gibi, halı gibi serilsin; uçuyor gibi dursun istedik. Yatay bir tasarım olsun, basit olsun dedik. Uygulama sırasında gözden kaçan bazı detaylar yüzünden binanın o plastik yapısı kayboldu. Türkiye’de pasif evlerin geleceği konusunda ne düşünüyorsunuz? Umutsuz olmak bize yakışmaz. Biz umutla yaşıyoruz. Geçtiğimiz yıl Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, özellikle Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü’ne de sunduk Gaziantep’teki projeyi. İlgilendiler ama henüz bir geri dönüş alamadık, bekliyoruz. Bazı olumlu çalışmalar da oluyor; binalara enerji kimliği, enerji sertifikası veriliyor. Çok iyi ama yeterli değil, daha kökten bir dönüşüm ve değişim lazım. Başka projeleriniz var mı ekolojik yaşama odaklanan? Urla-Çeşme arasında şirketim adına aldığım araziler var. Orada bir çalışmam olacak. Avustralya’dan gelen Türk asıllı bir akademisyen arkadaşımızla bu projeyi hayata geçireceğiz. Kendisi bir ekotasarımcı. Avustralya bu işin öncüsü; dünyanın her yanına dağılmış güçlü akademisyenleri var. Permakültür üstüne, ekoloji üstüne dersler veriyorlar. Sinan bey de bu açıdan benim için şans oldu. Urla’da bir orman köyünde aldığımız arazide bir alan inşa etmeyi düşünüyoruz. Burada sürdürülebilir su yönetimi uygulamalarını hayata geçirmek, küçükbaş hayvanlar yetiştirmek, bölgenin rüzgâr enerjisinden faydalanmak ve bunu akademisyenlerin hizmetine sunmak gibi bir planımız var. Öğrencilerin atölye çalışması yapabileceği, stüdyo dersleri görebileceği bir de alan inşa etmeye çalışıyorum şu anda. Projeyi İzmir İl Özel İdaresi Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü ile yürütüyoruz. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın bölgede orman vasfını yitirmiş 300 dönümlük bir arazisi var. Bakanlık ile anlaşırsam, bu alanı da alarak 5’er dönümlük yaşam alanları oluşturacağım. Şehirli romantizmi vardır ya, “Buralardan gidip tavuğumu besleyeceğim, domatesimi yetiştireceğim” diye… İşte onu hayata geçirmeye çalışıyoruz. Buna gerçekten inanan insanlara 5’er dönümlük alanlar tahsis edeceğim, burada herkes kendi üretimini yapacak. “Yavaş şehir” mantığını barındıran doğal bir yaşam alanı inşa etmeye çalışacağız. Gözlerden uzak değil, bilakis tam da gözlerin önünde olmasını istedim ki, insanlar gezebilsin, dolaşabilsin, yemeğini yesin içsin… Bütün projelerime inandım ve oldu. İnanmak çok önemli, istemek de öyle… Bu projedeki amaçlarımdan biri de şu, kırsalda aynı zamanda sürdürülebilir turizm olgusunu geliştirmek. Kafamda şöyle bir düşünce var: bu yaşam alanındaki konutların beher odasını konuk odası olarak ayırmak. Daha çok kültürel ve ekolojik turizm ağırlıklı olacak. Burada sürdürülebilir yaşam biçimini her anlamda uygulamaya ve göstermeye çalışacağım. 26 Röportaj “Uluslararası bir iletişim ağı oluşturabilmeyi hedefliyoruz” Saint-Gobain Isover tarafından dokuz yıldır düzenlenen Multi Konfor Binalar Öğrenci Yarışması’nın uluslararası organizasyonundan ve tanıtımından sorumlu Gabriel Golumbeanu, dereceye giren katılımcıların multi konfor yapılar konusunda uluslararası deneyim kazanabileceğini belirtiyor. Saint-Gobain Isover’in pazarlama ekibinde yer alan Gabriel Golumbeanu, multi konfor yapı kavramının uluslararası düzeyde tanıtılmasından sorumlu. 2013’te dokuzuncu kez düzenlenen Isover Multi Konfor Binalar Öğrenci Yarışması ise, bu kapsamda yürüttükleri önemli uluslararası organizasyonlardan biri. Yarışma organizasyonuna 2006’da dahil olan Golumbeanu, 2010’dan bu yana yarışmanın uluslarası organizasyonunu ve pazarlama çalışmalarını yürütüyor. Yarışmanın 2014 yılı konusu olarak belirlenen, “Yarının Okulu – Gaziantep” teması kapsamında öğrencilerden, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa çalışmalarına başlanan ve 200 bin kişilik yaşam alanına sahip olacak Ekolojik Kent Projesi içerisinde, multi konfor yapı ilkelerini esas alarak bir okul tasarlamalarını istiyoruz. Sınıflar ve diğer eğitim alanları ile birlikte oyun alanları, bahçe ve peyzaj düzenlemelerini de ele almalarını bekliyoruz. İlk olarak 2005’te, Bulgaristan, Hırvatistan, Makedonya ve Romanya’dan beş üniversitenin katılımıyla düzenlenen Multi Konfor Binalar Öğrenci Yarışması’nın 2014 yılı başlığının duyurusu Kasım 2013'te yapıldı: “Multi Konfor Binalar: Yarının Okulu – Gaziantep”. Böyle bir yarışma düzenleme fikri ne zaman ve nasıl doğdu? Yarışma fikri ilk olarak 2003’te, Balkanlar'da yürüttüğümüz Isover faaliyetlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Isover Sırbistan’daki meslektaşlarımız, Belgrad Üniversitesi Mimarlık Fakültesi dekanı ile birlikte bu öğrenci yarışması fikrini geliştirdiler. Yarışmanın uluslararası düzeyde düzenlenmesi ise 2005’te gerçekleşti. Yarışmanın ana fikri öğrencileri, yani geleceğin mimarlarını, mühendislerini multi konfor yapılarla tanıştırmak; mimarinin ve konforun farklı boyutları olabileceğini bütünsel bir yaklaşım için- Gabriel Golumbeanu de gösterebilmekti. Konforun farklı boyutları derken; mimari yaklaşım içerisinde hem ses hem ısı yalıtımını çözerek, aynı zamanda da doğal aydınlatmayı ön plana alarak yapılarda azami konfor sağlanması kastediliyor. Multi konfor yapılarda, projenin çizim aşamasından itibaren sürdürülebilirlik ana ilke olarak ele alınıyor. Ayrıca öğrencilerin hangi ürünleri, neden kullanacağını belirlemesi ve bu ürünlerin yapı içerisinde yaşayacak kişileri nasıl etkileyeceğini de düşünmesi gerekiyor. Yarışmaya katılım ne düzeyde, hangi ülkeler var? 2014 yılında yarışmamıza Rusya ve Kazakistan’dan, İngiltere ve İspanya’ya 20’den fazla ülke ve 100’ün üzerinde üniversiteden katılım bekliyoruz. 2013’te düzenlediğimiz yarışmaya, 19 ülkeden 1000’in üzerinde öğrenci 54 projeyle katılmıştı. En doğuda Vladivostok’tan, en batıda ise İngiltere’den katılım olmuştu. Bu yıl Almanya, Belçika ve Kırgızistan’dan da katılım bekliyoruz. Yarışma organizasyonundan da biraz bahsedebilir misiniz? Yarışma iki aşamada düzenleniyor. İlk aşama ulusal düzeyde gerçekleşiyor. Katılımcı ülkelerde yer alan farklı üniversitelerden öğrenci grupları kendi projeleriyle yarışmaya katılıyor. Ülke jürilerinin belirlediği en iyi üç proje uluslararası yarışmaya katılmaya hak kazanıyor. Uluslararası yarışmada ise, seçilen projeler dört gün boyunca kendi sunumlarını diğer katılımcılar ve uluslararası jüri önünde gerçekleştiriyor. Ardından jüri kazanan ilk üç projeyi belirliyor. Uluslararası aşamada farklı üniversitelerden öğrenci grupları biraraya gelerek de yarışabiliyor ya da öğrenci gruplarına eğitimciler de dahil olabiliyor. Aslında bu yarışmayla hedeflenen uluslarası bir iletişim ağı oluşturabilmek. Örneğin geçen yılın birincilik ödülü sahibine, Almanya’daki bir mimarlık ofisinde bir aylık staj yapma imkânı sağlandı. Böylece katılımcılar, para ödülünün yanı sıra ilgili olduğu alanda deneyim kazanabilme şansı da elde edebiliyor. Bu yılın birinci gelecek projesi için de böyle bir planımız var, ancak şimdilik sürpriz niteliğinde… Yarışmayla ilgili daha geniş ve detaylı bilgiye: www.isover-students.com adresinden de ulaşmak mümkün. İzocam'dan Haberler İzocam 14. Yalıtım Yarışması için başvurular başladı İzocam’ın bu sene on dördüncüsünü düzenleyeceği Üniversite Öğrencileri Yalıtım Yarışması’nın ilk üç finalisti, Saint-Gobain Isover tarafından düzenlenecek Multi Konfor Binalar Yarışması’nda ülkemizi temsil edecek. Yarışma, “Multi Konfor Binalar / 2014: Yarının Okulu–Gaziantep” ana başlığı altında gerçekleştirilecek. 14. yalıtım yarıma ilan.pdf 1 4.02.2014 12:13 İzocam tarafından on dördüncüsü düzenlenen Yalıtım Yarışması’nda proje konusu, Gaziantep Ekolojik Kent Projesi kapsamında klasik okul elemanlarını modern öğrenme imkânlarıyla birleştiren bir ilkokul olacak. Yalıtım Yarışması’nda, 22 farklı ülkenin mimarlık öğrencileri, bu kez Türkiye için bir ilkokul tasarlayacaklar. Okul projesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen ve 200 bin kişilik yaşam alanına sahip yeni Ekolojik Kent Projesi içerisinde geliştirilecek. Yarışmaya katılan öğrencilerden; klasik öğeleri modern eğitimle birleştiren, 6-10 yaş arasındaki 400 ila 600 öğrenciyi barındırabilecek bir okulu projelendirmeleri beklenecek. Sürdürülebilirlik açısından şehir halkının hayat kalitesini artırmayı ve Gaziantep’i sürdürülebilirlik ilkeleri konusunda ülke çapında öncü yapmayı hedefleyen Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep İklim Değişikliği Eylem Planı’nı yürürlüğe koymaya karar verdi. Bu ilkeleri takip eden Gaziantep Büyükşehir Belediyesi yaklaşık 200 bin kişinin ikâmet edeceği Ekolojik Kent Projesi’ni geliştirmeye başladı. Şehir yönetimi, bu projenin gelecekteki kullanıcılarına en düşük düzeyde enerji tüketen binalar sunmanın yanı sıra en yüksek konforun sağlanmasını da planlıyor. Eylem Planı’nın en temel konularından biri ise geleceğin sahibi çocuklar ve onların eğitimlerine verilen önem. Bu nedenle 2014 C M Y CM MY CY CMY K Bu kez göreviniz “küçükler için büyük bir iş”... Bu yılkonusu 14.’sü yapılan İzocam Yarışması’nda bu sefer yararlanıcılarımız her zamankinden yılının proje Ekolojik KentYalıtım Projesi’nin bir Türkiye ve KKTC üniversitelerinin mimarlık, indaha “küçük”: Bir ilkokul... Gaziantep’te hayata geçirilecek olan ekolojik kent içinde yer alacak, parçası olmak üzere, “multi konfor” ilkelerine şaat mühendisliği ve makine mühendisliği libu özel ilkokul tamamen sizin eseriniz olabilir. uygun, yani enerji etkin, akustik konforlu, yansans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılabileTakımınızı kurun, ilk derse yetişin... gın güvenliği düşünülmüş ve sürdürülebilir bir ceği İzocam 14. Yalıtım Yarışması’nın ulusal jüÜniversitelerin mimarlık, inşaat ve makine mühendisliği bölümlerinde eğitim gören lisans ve yüksek lisans ilkokul öğrencilerinin tasarımı olarak belirlendi. yalıtımı,başkenti yangınBükreş’te güvenliği, ekolojik katılabileceği yarışmada ilk üçe giren ekipler,risi; bu yılses Romanya’nın yapılacak olan binaISOVER Multi Konfor Binalar Uluslararası Öğrenci ülkemizi temsil edecekler. larYarışması’nda ve yapı fiziği konusunda yetkin öğretim görevlileri ile uzman mimarlardan oluşacak. Projenin Son Teslim Tarihi 07 Nisan 2014 Birincilik ödülü 7.000 TL Türkiye Sonuçları 19 Nisan 2014 Uluslararası Aşama Dosya Teslimi 10 Mayıs 2014 Uluslararası Final ve Ödül Töreni 28–31 Mayıs 2014 / Bükreş Başvuruları Kasım 2013’te başlayan yarışmageç 7 Nisan 5.000 TL 3.000edecek TL ve dereceye gi2014’e kadar teslim www.yalitimyarismasi.com ren projelerin duyurumu ise 19 Nisan 2014 tarihinde yapılacak. Ulusal etapta ilk üç dereceyi paylaşan proje sahipleri, 28-31 Mayıs 2014 tarihleri arasında düzenlenecek uluslararası etapta ülkemizi temsil etme hakkı kazanacaklar. Ulusal yarışmanın birincisi 7.000 TL, ikincisi 5.000 TL ve üçüncüsü 3.000 TL ile ödüllendirilecek. İkincilik ödülü ödülü da, öğrencilerÜçüncülük projelerini en Yarışma ile ilgili detaylı bilgiye ve başvuru formuna www.yalitimyarismasi.com adresinden ulaşılabilir. Ayrıca tüm sorular ve iletişim için Yapı Endüstri Merkezi (212) 266 70 70 / [email protected] ile irtibat kurulabilir. 28 Röportaj Tüm sektörlerle kurgulanan çevre dostu bir “ideal kent” mümkün 8 Kasım “Dünya Şehircilik Günü” vesilesiyle, “ideal kent”, “pasif yapılar” ve “multi konfor yapılar” üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile görüştük. Sorularımızı, Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü Enerji Verimliliği Dairesi Başkanlığı Proje, Ar-Ge ve Eğitim Şube Müdürlüğü’nden Yüksek Mimar Nilay Özeler Kanan yanıtladı. Prof. Carlos Maria della Paolera’nın açtığı yolda 1949 yılından bu yana tüm dünyada “Dünya Şehircilik Günü” olarak kutlanan 8 Kasım, ülkemizde de 27 yıl sonra yani 1976 yılında kutlanmaya başladı. Nilay Özeler Kanan’ın da konuya dikkati çektiği üzere, öncelikle Şehircilik Günü’nün Türkiye’de kaçıncı kez kutlandığı konusuna açıklık getirmek gerekiyor: Dünya Şehircilik Günü, ilk başlarda Türkiye Daimi Komitesi tarafından dünyada kaçıncı kez kutlandığı belirtilerek kutlandı. 31. Dünya Şehircilik Günü kutlamalarında ise bu yaklaşım değiştirilerek ve “Türkiye’de” sözcüğü eklenerek, ülkemizde kutlandığı yıl sayısı yazılmaya başlandı. Böylece, önceden yapılan üç organizasyon da dikkate alınarak, 31. Dünya Şehircilik Günü; “Türkiye’de 4. Dünya Şehircilik Günü” şeklinde duyuruldu. 1995’te Şehir Plancıları Odası’nın düzenlediği 4. Türkiye Şehircilik Kongresi’nde, kutlamaların sorumluluğu Şehir Plancıları Odası’na devredildi. 1995’ten sonraki duyurularda ise “Türkiye’de” sözcüğü yer almadan, ancak ülkemizde yapılan yıl sayısı ile kutlanmaya başlandı. Bu yanılgının düzeltilmesi için duyurunun ya “Türkiye’de 37. Dünya Şehircilik Günü” ya da doğrudan “64. Dünya Şehircilik Günü” olarak yapılması gerekiyor. İdeal bir şehir yaşamı için sürdürülebilir inşaat ve yapı kriterleri nasıl olmalı? Türkiye’nin içinde bulunduğu durum bu idealle ne ölçüde örtüşüyor? Enerji verimliliğini sağlayan, fosil yakıt kullanımını en aza indirmeyi hatta hiç kullanmamayı bilmişler. “İglo” adı verilen, kar ve buzdan yapılmış olan bu evler, gerçekte ısı tasarrufu sağlayan üst seviyede bir mühendislik çalışması olarak kabul ediliyor. İkinci olarak; kent mekânlarına yapılan müdahaleler, bütüncül çözüm önerileriyle birlikte, iyi tasarlanmış bir çevre oluşturmaya yönelik olmalı. Niteliksiz konut alanlarının, yetersiz planlamanın, iletişim ve dinlence alanlarının olmayışının insanlar üzerinde kalıcı olumsuz etkiler yarattığı; kişilerin topluma aktif katılımını zayıflattığı, işyerindeki verimlerini düşürdüğü ve sağlıklarını olumsuz etkilediği kanıtlanmış bir gerçektir. Nilay Özeler Kanan hedefleyen sürdürülebilir inşaat ve yapı kriterleri var. Öncelikle inşaat sektöründe yapılması planlanan tüm uygulamalar, iklime uyumlu ve çevreye saygılı uygulamalar olmalıdır. Örneğin, kutuplarda yaşayanlar, hava akımlarına kapalı olan ve dış yüzeyle iç ortam arasında asgari iletişim kuran bir yapı tarzını bularak, dondurucu soğuklara karşı koyabilecek yapılarda barına- Üçüncü olarak; yerleşim ve arazi kullanımlarında öncelikle topografya, ekosistem, güneş ışığı, rüzgâr yönü ve iklimin kendine özgü özellikleri analiz edilmeli, ardından toplu taşıma halkaları ve yaya dostu stratejilerle karma kullanım yöntemleri geliştirilmeli, sağlıklı ulaşım yöntemleri benimsenerek; ana ve ara arterler üzerinde temiz enerjiyle çalışan toplu taşıma araçlarının kullanımı sağlanmalı, bisikletler, akülü araçlar ve yürüme yollarıyla desteklenen bir ulaşım ağı oluşturulmalıdır. Ayrıca, kültürel, sosyal ve toplumsal geçmişimizden günümüze miras kalan tarihi yapılar ve sit alanlarının, sayıca ve yüzölçümü olarak giderek büyüyen kent yerleşimleri içinde korunabilmesi ve toplumun aidiyetinin, kimliğinin bir sonraki nesillere aktarılabilmesi de önemli bir husustur. Kentin akciğerleri yeşil alanlar da, insanların kaynaşması ve toplumun gelişmesi için büyük önem taşıyor. Nüfus çokluğu nedeniyle topraktan kopartılan her yaşam, kent merkezlerindeki yüksek katlı bloklarla, gök bahçelerle ifade edilir oldu. Devasa yapıların oluşturduğu devasa kentler ortaya çıktı. Ancak bu durum insancıl anlayışa aykırı bir yapım sürecini de ortaya çıkarıyor. Mimari ve kent ölçeğinin insan ölçeğine yakın büyüklüklerde yapıldığı ve yeterli metrekareye sahip, bahçeli müstakil blokların dikeyde değil, yatayda çözümlendiği planlamalara ağırlık verilmelidir. İnsanoğlu da her canlı gibi topraktan kopartılmamalıdır. Tabii tüm bu saydığım konular kendi içinde pek çok alt dinamikleriyle ele alınmalı ve sade- ce tasarım ve planlama aşamasında değil, şantiye ve yapım süreçlerinde de bölgenin yerel verileri analiz edilerek, zamanlama ve enerji tüketimi akılcı şekilde planlanmalıdır. İnşaatların, mevcut yeşil dokuya ve temiz su kaynaklarına zarar vermeden, yeşillikçi şantiyelerle tamamlanması gerekmektedir. Yapım işinde kullanılacak yapı malzemelerinin de çevreye olan etkileri ve kaynak kullanımı araştırılmalıdır. Malzemenin azaltılarak kullanımı, yeniden kullanımı, yeniden dönüşüm olanakları araştırılmalıdır. Çevreye en uzun süre etki eden ve yapı yaşam ömrünü kapsayan sürdürülebilir yapım sonrası süreçlere de değinmek istiyorum: Başarılı bir işletme ve bina yönetim süreci yoksa, tasarım ve uygulama sürecinin de başarısından söz edemeyiz. İşletme, bina ömrü boyunca ele alınması gereken bir konu olduğundan kullanıcıların eğitiminin de devam etmesi gerekir. Sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi ve bilinçli kullanıcı profilinin oluşturulması için eğitimlerin düzenli yapılması da zorunludur. Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma bakıldığında, sürdürülebilir inşaat süreçlerinin aslında hiç yaşanmadığı, yasalarla desteklenmediği, düzenli olarak bilinçlendirme eğitimlerinin ve duyurularının yapılmadığı bir durumla karşılaşıyoruz. Politik temellerin sürdürülebilir ilkeler üzerine kurulmadığı sistemlerde, tüm sektörler için gerekli olan ekonomik, ekolojik ve toplumsal iyileştirmeler yapılmadığı ve kararlar alınmadığı sürece; bireysel olarak alınan her sektörel çözümün diğer alt sektörlerle işleyişte farklılıklar yaratabileceği aşikârdır. Yapılı çevrenin sürdürülebilirliği adına, yerel yönetimlere de büyük rol düşüyor. Yerel yönetimlerin kent bileşenlerini oluşturması, iyileştirmesi ve bu doğrultuda kararlar alması gerekiyor. “Multi konfor yapılar” ve “pasif yapılar” ideal kent yaşamı içinde nerede yer alıyor? Kent yaşamına etkileri ve şehir yaşamına kattığı avantajlar nelerdir? Öncelikle “ideal kent”in tanımlanması gerekiyor. Bu noktada, ideal kente nasıl baktığınız önem kazanıyor. İdeal kent kavramı, sürdürülebilir kalkınma hedefleri oluşturulacak bir yaklaşımla ele alındığında, temiz enerjiyle oluşturulmuş, çevre dostu ve tüm sektörlerle birlikte kurgulanan bir kent olarak düşünülebilir. “Pasif yapılar” da işte bu tanımla yola çıkan ideal kentin bir parçasıdır. Pasif yapıların inşaat kurgusu, bildiğimiz geleneksel inşaat yapım süreçlerinden oldukça farklı bir dinamiğe sahip. Yapı malzemesi bilgisinin enerji verimliliği adına en yüksek seviyede olması gereken pasif yapılar; sadece mimari kabullerin değil, inşaat, mekanik ve elektrik projelerindeki kabullerin de değiştiği bir yapım sürecine ihtiyaç duyuyor. Pasif evlerin çevreye katacağına inanılan değerlerin, kent yaşamında temiz hava, su ve bol güneşin kent yaşamına ve sağlığına katacağı değerler ile paralel olarak artış göstereceğine inanıyorum Türkiye’de “multi konfor yapı” ve “pasif yapı” kavramları ne kadar tanınıyor ve biliniyor? Bu kavram Bakanlığınızda resmi olarak kullanılmaya başlandı mı? Türkiye genelinde “pasif yapı” ve “multi konfor yapı” kavramları yaygın olarak bilinmiyor. Dünyadaki örneklerine benzer çalışmaların ülkemizde de yaygınlaşması halinde başarılı uygulamalar göreceğimizi düşünüyorum. Bakanlığımızda henüz multi konfor veya pasif yapılar üzerine herhangi bir çalışma bulunmuyor. Herhangi bir çalışma yapılması halinde de öncelikle yasaların bu yönde değiştirilmesi gerekecektir. Konu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı doğrudan ilgilendirmekle beraber; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yürürlüğe koyduğu Enerji Verimliliği Kanunu’nun da ilgili konuyla yasa düzeyinde revize edilmesi gerekliliği de ortaya çıkacaktır. Kanun ortaya konsa dahi yerel yönetimlerin konuyu kavraması ve yasaların uygulanması için de belli bir zamanın geçmesi gerekecektir. 2011’de yürürlüğe giren “Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği” inşaat sektöründe nasıl bir katılımla karşılandı? Yönetmelikle, binalarda enerjinin ve enerji kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması, enerji israfının önlenmesi ve çevrenin korunmasına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi amaçlanmıştı. Bu kapsamda baktığımızda, binaların sektörel bazda enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 37’sini kullandığını görüyoruz. Karbondioksit salımının büyük kısmının binalardan kaynaklanması nedeniyle, Avrupa Birliği yasalarına uyum çerçevesine göre, Binalarda Enerji Performansı (BEP) Yönetmeliği uygulamaya kondu. İnşaat sektöründeki hızlı ve yoğun yapılaşma ile artarak devam eden enerji tüketimine bağlı olarak, çevre de hızla tahrip olmaktadır. Bu nedenle, çevre ve enerji tüketimi konusunda bilgi, tecrübe ve hassasiyetine sahip tüm şirketler, BEP Yönetmeliği’nin gereklilik ve önemini kavrayarak, yönetmeliğimizi geliştirme yönünde eleştiri ve önerilerini Bakanlığımıza kamu ve özel sektörün bir araya geldiği tüm etkinlik alanlarında iletmektedirler. BEP yönetmeliği Türkiye genelinde yaklaşık kaç mevcut yapıyı etkiliyor? Yönetmelik ülkedeki yapı ruhsatı ve yapı kullanma iznine sahip tüm yapıları kapsıyor. Bu nedenle enerji probleminin çözülebilmesi için ülkedeki kaçak yapıların kayıt altına alınması, gecekondu bölgelerinin düzenlenmesi, yerel yönetimlerde kayıt altına alınan tüm dokümanların arşivlenebilmesi BEP Yönetmeliği’nin başarılı bir şekilde işleyebilmesi adına önem taşıyor. 30 İzocam'dan Haberler İzocam, TÜYAK Yangın ve Güvenlik Sempozyumu’ndaydı TÜYAK tarafından bu yıl üçüncüsü 14–15 Kasım 2013 tarihleri arasında WOW Convention Center’da düzenlenen TÜYAK 2013 – Yangın ve Güvenlik Sempozyumu ve Sergisi’nde iki gün boyunca yaklaşık 70 akademisyen, bilim adamı ve yangın uzmanı 12 oturum, panel ve forumda yangın güvenliği konusunu tartıştı. İzocam da sempozyumda standı ile yer aldı. TÜYAK (Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı ve Yangından Korunma Derneği), yangına karşı can ve mal güvenliğinin sağlanması konusunda çalışmalar yapıyor. TÜYAK, bu kapsamda düzenlediği TÜYAK 2013’ün ana temasını “Yüksek Yapılarda Yangın ve Güvenlik” olarak belirledi. TÜYAK 2013, yangına, iş kazalarına, çevre risklerine karşı, önceden haber alan, algılayan, uyaran ve uygun çözüm bulan yeni cihaz ve sistemleri tanıtmak, günümüz teknolojisine uygun koruma ve önleme sistemlerindeki gelişmeleri ve yeni tasarım esaslarını açıklamak, sorunları tartışmak, üretici ve kullanıcıları bir araya getirmek, konu ile ilgili olan yönetmelik ve standartlardaki gelişmeleri açıklamak amacıyla düzenlendi. Yalıtımın yangındaki önemine hassasiyetle yaklaşan İzocam bu alanda çok sayıda dernek ve sivil toplum örgütüyle de bir arada bilinçlendirme çalışmaları yapıyor. Bu çerçevede 14 Kasım 2013’te başlayan ve iki gün süren Yangın ve Güvenlik Sempozyumu ve Sergisi’ne de destek veren İzocam, sempozyuma standıyla katıldı. Standında özellikle son dönemde dikkatleri üzerine çeken, yangın dayanımı yüksek InWall ve benzeri yanmaz ürünlerini ve sistemlerini sergileyen İzocam, uzman kadrosuyla da ziyaretçilere detaylı bilgilendirme yaptı. Yangından korunmak için yangın yönetmeliklerine uygun malzeme seçilmesi, uygulamaların bu kriterlere göre gerçekleştirilmesi konularında farkındalık yaratılarak bireylerin ve toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. İzocam, yangın yalıtımında doğru malzeme seçimi, doğru tasarım ve doğru uygulamayla can ve mal kayıplarının önüne geçilebileceğine dikkat çekiyor ve yalıtımın işinin ehli uzman firma ve kişilerce yapılmasının önemini vurguluyor. Türkiye’de yalıtım sektörünün öncüsü olan İzocam ısı, ses ve su yalıtımı gibi yangın yalıtımının da önemine her fırsatta dikkat çekiyor. “Dış cephede yer alan malzemelerin ve kaplamaların, bir yangın anında yanarak alev yayılımına katkıda bulunmaması gerekmektedir” maddesiyle kullanılan malzemenin ve yalıtımın önemine vurgu yapan “Binaların Yangından Korunması” hakkında yönetmeliğin altını çiziyor. Güvenli Yapılar Yol Haritası raporu yayınlandı Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) tarafından hazırlanan “Güvenli Yapılar Yol Haritası 1” raporu Aralık 2013’te yayınlandı. Deprem kuşağı üzerinde yer alan Türkiye’de başlatılan kentsel dönüşüm sürecinde yapı güvenliğinin önemini vurgulayan İMSAD, ülkemizdeki yaklaşık 20 milyonluk konut stokunun yüzde 45’inin sağlıksız ve ruhsatsız yapılaşmadan olduğunu belirtiyor. İMSAD’ın sektörün önde gelen firma, kurum ve kuru- luşlarının katkılarıyla hazırladığı rapora, İzocam da sürdürülebilirlik ve ses yalıtımı konularındaki görüşleriyle katkı sağladı. Türkiye’de doğru ve sürdürülebilir yapı sisteminin oluşturulabilmesi, yapı kültürünün geliştirilmesi ve sürdürülebilir güvenli yapılarda yaşanabilmesi yolunda ilk adımlardan kabul edilen rapor, altı ayda hazırlandı. Rapora http://imsad.org/ docs/guvenliyapilaryolharitasi_1.pdf adresinden erişmek mümkün. Sokak Röportajı Yaşanabilir şehirlerde yalıtımın önemi nedir? Adı-Soyadı: Şule Yüksel Güngör Yaşı: 27 Mesleği: Araştırma görevlisi Adı-Soyadı: Merve Büyükkürkçü Yaşı: 29 Mesleği: Öğretmen Adı-Soyadı: Bilge Sina Yıldız Yaşı: 24 Mesleği: Mühendis “Komşuluk ilişkileri için gerekli” “Tasarruf ve sağlık için…” “Ülke ekonomisine katkısını unutmamalı” Sanırım ülkemizde en çok ısı yalıtımı yaptırılıyor. Isı yalıtımı enerji tasarrufu açısından çok önemli. Diğerleri de hem güvenlik hem enerji tasarrufu bakımından gerekli çözümler sunuyor. Isı yalıtımının kışın ısınmada çok faydası var. Ses yalıtımını da özellikle müzikle uğraşanlar tercih ediyor sanıyorum. Kentlerde komşuluk ilişkileri için de gerekli bu yöntem. Ayrıca can ve mal güvenliği için yangın ve su yalıtımı da yaptırmak gerekiyor. Büyük şehirlerde doğayı daha hızlı tükettiğimizi düşünürsek, yalıtım çok büyük önem teşkil ediyor. Büyük şehirlerde gürültünün fazla oluşu ve sağlığımızı tehdit etmesinden dolayı ses yalıtımı önem kazanıyor. Evlerin bitişik ve sık oluşundan dolayı yangın yalıtımı da öyle… İstanbul ve Ankara’yı düşünürsek, ne kadar soğuk iklim şartlarına sahip olduklarını biliyoruz… Hem tasarruf, hem de sağlık açısından ısı yalıtımı da büyük önem taşıyor. Binalarda, yeni çıkan Avrupa Birliği Uyum Yasaları uyarınca yakın gelecekte yalıtım zorunlu olacak. Binanın homojen şekilde ısınması ve sıcaklığın muhafazası çok önemli. Dış cephe yalıtımı yapanlara önce maliyetli gelse de, zamanla kâr ettiklerini anlayacaklarını düşünüyorum. Ülke ekonomisine katkısını da unutmamak lazım. Kaynaklar konusunda dışa bağlılığımız göz önüne alındığında büyük kâr söz konusu. 8 Kasım'ın Dünya Şehircilik Günü oluşundan hareketle, bu sayımızdaki sokak röportajlarında "yaşanabilir şehirlerde yalıtımın önemine" değindik. Isı yalıtımının enerji tasarrufuna katkısı konusunda hemen herkes hemfikir. Konu yaşanabilir şehirler olunca, özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için yangın ve ses yalıtımı da ön plana çıkıyor. Adı-Soyadı: Rasim Fırtına Yaşı: 34 Mesleği: Serbest meslek Adı-Soyadı: Server Pehlivanoğlu Yaşı: 52 Mesleği: Ev hanımı Adı-Soyadı: İlknur Güler Yaşı: 32 Mesleği: Tekstil fabrikasında işçi “Akla ilk gelen ısı yalıtımı…” “Yalıtım önemli bir yatırım” “Yangın yalıtımı büyük önem taşıyor” Büyük şehirde ve gürültülü bir semtte yaşayan biri olarak, ses yalıtımının ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Dışarıdan gelen sese bir de komşulardan gelen ses eklenince iyice çekilmez bir hale geliyor ve insanlar gerginleşiyor. İstanbul’un çetin soğuğunu göz önüne alırsak, maddi açıdan da “korunmak” adına ısı yalıtımı da önemli diye düşünüyorum. Zaten yalıtım deyince akla ilk gelen ısı yalıtımı… Hem güvenlik, hem ısınma, hem de tasarruf açısında yalıtım önemli bir yatırım. Büyük şehirlerde ses ve yangın yalıtımı daha önemli, çünkü gürültü kirliliği ve yangın riski daha fazla. Büyük şehirlerde evler bitişik olduğu için komşunuzdaki sorun size yansıyabiliyor. Bu yüzden her türlü güvenlik amaçlı yalıtım yapılmalı. Kendi evimize ses yalıtımı yaptırdık; bu sayede komşuluk ilişkilerimiz de zarar görmüyor. Yalıtım deyince aklıma önce yangın yalıtımı geliyor, çünkü iş yerinde hemen alev almaya müsait ürünlerle çalışıyorum. Büyük şehirlerde bu tarz fabrikalar çok daha fazla olduğundan önlem alma gerekliliği iki katına çıkıyor. Can ve mal kaybı adına yangın yalıtımı muhakkak yapılmalı. Evlerde de aynı durum söz konusu. Tasarruf ve doğayı korumak adına ısı yalıtımına önem vermek gerekiyor. Büyük şehirlerde ses yalıtımı da önem kazanıyor. 32 Yol Hi­kâ­ye­le­ri Marmara’nın üç güzeli Bu sayımızda İzocam bayileriyle birlikte Tekirdağ, Balıkesir ve Çanakkale şehirlerini dolaştık. Sahilleri ve lezzetli mutfağıyla Tekirdağ, binlerce yıllık tarihiyle Çanakkale, benzersiz kültürüyle Balıkesir kucak açtı bize. “İzocam’ın marka bilinirliği çok yüksek” Tekirdağ M armara Bölgesi’nin Trakya kısmında yer alan Tekirdağ, İstanbul’a yakınlığı, ulaşım kolaylığı ve hem Marmara, hem de Karadeniz boyunca uzanan sahilleriyle özellikle yerli turistlerin en sevdiği rotalardan biridir. Şehir merkezindeki ziyaret noktalarından en bilineni; Macaristan’ın Avusturya’ya karşı bağımsızlık mücadelesi vermiş kahramanı Ferenc Rakoczi’nin 1720-1735 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’na sığındığı dönemde kaldığı 17. yüzyıl Türk evidir. Bugün müze olarak halka açık olan ev, Macaristan hükümetinin mülkiyetindedir ve Türkiye’yi ziyaret eden Macarların vazgeçilmez uğrak yerlerindendir. Ünlü şair Namık Kemal’in doğduğu yer olduğu rivayet edilen ev de Namık Kemal Evi adıyla müzeleştirilmiştir. Tarihöncesi dönemlere, Trak kabilelerinin gelişine ve bölgeye “Trakya” adını verişine, antik Yunan yerleşimlerine, ardından Roma ve Bizans hakimiyetine şahitlik eden Tekirdağ topraklarını, Osmanlı İmparatorluğu Bizans’tan tam iki kez almak durumunda kalır. Tekirdağ’ın el sanatları, mutfağı ve gelenekleri Osmanlı kültürünü günümüzde de yaşatır. Marmara Ereğlisi Eski adı Perinthos olan yerleşimin tarihi MÖ 5. yüzyıla uzanıyor. Yarımada üzerindeki ilçe 32 km’lik uzun bir kıyı şeridine sahiptir. İstanbul’un yanıbaşında denize girmek için en ideal yerlerden biri olan Marmara Ereğlisi’nin en büyük özelliği, sahile vuran dalgaların yüzbinlerce yılda yarattığı ve halk arasında “kına taşı” olarak adlandırılan ilginç şekillerdeki kayalıklarıdır. Antik yerleşimlere ait kalıntılarıyla bir açıkhava müzesi görünü- mündeki Marmara Ereğlisi, balık bakımından da zengindir. Mürefte Tekirdağ’ın Şarköy ilçesine bağlı olan Mürefte, derin ve temiz deniziyle yaz aylarında yoğun bir nüfusu ağırlar. En büyük özelliği üzüm bağları ve şarap sahili tabir edilen bölgesidir. Türkiye’nin ilk şarap müzesi de Mürefte’dedir. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü Mürefte’de, ılıman iklim koşullarından ötürü üzüm üretiminin yanı sıra zeytin ve zeytinyağı üretimi de yaygındır. Kumbağ Tekirdağ’ın en gözde sayfiyesi Kumbağ, özellikle yaz dönemlerinde rağbet görür. Eski bir Rum yerleşimi olan Kumbağ sokaklarında modern yazlıklara direnen eski köy evlerine hâlâ rastlamak mümkün. Kumbağ’ın Ganos dağlarına doğru yükselen kıyıları ile Marmara Adası, Ekinlik ve Avşa Adaları ile Kapıdağ Yarımadası Kıstağı’na ait geniş bir panaromik manzara sunan Çamlık Ormaniçi Tesisleri çam ormanları içerisindedir. Doğa yürüyüşçüleri ve fotoğraf tutkunlarının da sevilen rotası haline gelen Kumbağ’da, merkezden başlayıp Ganos dağları sırtları boyunca yürüyerek doğanın keyfine varabilirsiniz. Tekirdağ mutfağı Tekirdağ mutfağı Balkanlar’dan Türkiye’ye göçle gelen kültürlerden oldukça etkilenmiştir. Cizleme, Peynir helvası, Hayrabolu tatlısı, İncir tatlısı, Çeneçarpan ve Umaç çorbaları arasında en tanınanı ise Tekirdağ köftesidir. Tat köftesi veya Hacıköylü köftesi olarak da bilinen Tekirdağ köftesi, aslen Hayrabolu Alacaoğlu köyünden Tekirdağ’a gelen Hüseyin Ağa tarafından tanıtılmıştır. Hüseyin A. Abanozoğlu / Coşkun İnşaat ve Tic. Ltd. Şti. “Kızkardeşim ve annemle ortak olarak 1993 yılında bir aile şirketi olarak kuruldu Coşkun İnşaat. Zaman içinde değişen şartlar öncelikle bizi gayrimenkul sektörüne yöneltti, ardından bir tesadüf eseri yalıtım sektörüne girdik. 2001’de İzocam’ın bir eğitim semineri yapacağını öğrendik ve seminere kızkardeşimle birlikte katıldık. Seminerden sonra soru-cevap bölümünde bu bölgede hiçbir bayilik teşkilatı olmadığını duyunca birbirimize baktık ve o akşam ilk görüşmemizi yaptık. Bir yıllık bir çalışma sonrasında İzocam bayisi olduk. Ağırlıklı olarak il bazında malzeme satışı ve uygulama hizmeti veriyoruz, ancak Trakya geneline de – Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ- hizmet veriyoruz. Eskiden gelen inşaat taahhüt işimiz de bâki… Ağırlıklı olarak sanayiye hizmet veriyoruz, dolayısıyla ağırlıklı olarak sanayi tipi ürünler bulunduruyoruz. Trakya’da tekstil sektörü hakim ve bu sektörde de yoğun olarak buhar kullanılıyor. Bu binalarda da öncelikle yüksek ısı dayanımı öngörüldüğü için taşyünü şilteler ve sanayi tipi levhalar kullanıyoruz. Uygulama ekipleri hariç 5 kişiyiz. Uygulayıcı arkadaşlarımızın mümkün olduğunca İzocam eğitimlerine katılmalarını destekliyoruz. Resmi bayi olma aşamasında ben de bütün eğitimlere katıldım; sanıyorum 17 adetti. Bu eğitimlerin ne kadar faydalı olduğunu yaşadığım için elimden geldiği kadar uygulayıcı arkadaşların da eğitimlere katılmasını destekliyorum. En kaliteli malzemeyi bile kullansanız, aynı kalitede işçilik uygulayamazsanız iyi sonuç alamazsınız. Doğalgaz geldikten sonra bölgede yalıtım yaptıranların sayısında artış oldu. İzocam’ın marka bilinirliği çok yüksek, markaya olan güven de öyle, bu açıdan bir sıkıntı yaşamıyoruz. Tek sıkıntımız fiyat-kalite dengesi kurmadan alım yapmak isteyen müşteri grubu. Özellikle konutlarda… Kalitenin getirdiği bir maliyet var sonuçta. Maalesef fiyat mukayesesi yaparken tüketici o kaliteyi gözardı ediyor. Daha hesaplı ürünler de maalesef daha kalitesiz oluyor. Piyasada telaffuz edilen yalıtım kalınlıkları maalesef 3 cm ile 5 cm arasında değişiyor. Müşteriler sadece ilk yatırım maliyetini hesaplayınca düşük kalınlıklara yöneliyor. Halbuki geri dönüş maliyetini de hesaplaması lazım. Isı yalıtımında, su yalıtımı gibi damlama benzeri fiziksel şartlar oluşmayınca bu kalınlıklarla devam ediliyor. Sanayi tipi yalıtımlarda, özellikle kazan ve boru hattı yalıtımlarında projeye uygunluk zorunlu olduğu için yönetmeliklerin öngördüğü kalınlıklara uyuluyor. Ama konutlar için maalesef aynı şeyi söylemek zor. Elimizden geldiği kadar doğru malzeme seçimi için yönlendiriyoruz. Sonuçta yalıtım bir kez yapılıyor, doğru malzeme ve kalınlıkla yapılırsa binanın ömrü kadar hizmet edebilir. Örneğin konutlarda en büyük memnuniyeti son katta oturan daire sahiplerinde görüyoruz. Hele küçük çocuğu olanlardan çok olumlu tepkiler alıyoruz. Belli bir süre sonra sadece o mutluluğu paylaşmak için gelenler veya telefon edenler bile var." T ürkiye’nin kuzeybatısında, Asya ve Avrupa kıtalarına yayılan Çanakkale, kendi adını taşıyan Boğazla ikiye bölünmüş bir şehirdir. Anadolu’nun en batı noktası olan Baba Burnu ile Türkiye’nin en batı noktası olan Gökçeada’daki İncirburnu Çanakkale sınırları içindedir. Çanakkale Antik çağlarda, Hellespontos ve Dardanelles olarak adlandırılan Çanakkale topraklarında en az 5 bin yıldan beri yerleşim olduğu bilinir. Tarihöncesi çağlardan itibaren Troyalıları, Lidyalıları, Persleri, Yunanlıları ağırlayan topraklar, Roma ve Bizans egemenliklerinin ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimine girer. Cumhuriyetin ilk yıllarında Biga ve Gelibolu sancakları kaldırılarak, her ikisinin ortasında bulunan Çanak köyü il ilan edilir. Biga Yarımadası üzerinde yer alan Çanakkale’deki en kayda değer yükselti Biga Dağları’dır ve kent topraklarının yarısından fazlası ormanlarla kaplıdır. Doğal ve tarihi zenginlikleriyle her yıl yerli ve yabancı pek çok turisti ağırlayan Çanakkale, gezginlere sayısız seçenek sunar. Troya Homeros tarafından yazıldığı düşünülen İlyada destanında bahsi geçen Troya savaşının bu topraklarda gerçekleştiği rivayet edilir. Bölgedeki ilk yerleşimin tarihi MÖ 3000-2600 yıllarına uzanır. Kaz Dağı eteklerinde, Çanakkale merkez ilçesine bağlı Tevfikiye köyü yakınlarındaki antik kent, 1871’de Alman amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından keşfedilir. Türkçede yaygın olarak Truva olarak adlandırılan antik kent, 1998’de UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmiştir, 1996’dan bu yana da Milli Park statüsündedir. Troya savaşına ithaf edilen sembolik tahta “Truva atı” heykeli ören yerinin girişinde ziyaretçileri karşılar. Assos Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde, Edremit körfezi kıyısında yer alan Assos antik kenti, tarih boyunca Yunan, Makedon, Pers dönemlerinde yerleşim görmüş, ortaçağda ise terk edilmiştir. Antik kentin yer aldığı Behram ise, dünyada antik şehir kalıntılarıyla yaşamına devam eden nadir köylerdendir. MÖ 900’lerde kurulan kentin en gözalıcı yeri, en yüksek noktasına inşa edilmiş olan Dor stilindeki Athena Tapınağı’dır. Tapınaktan görülen manzara ise muhteşemdir. kaleler, burçlar ve savaşla ilgili diğer kalıntıların yanı sıra; Türk, Avustralya, Yeni Zelanda, İngiliz ve Fransız askerlerinin mezar ve anıtları da buradadır. Çanakkale Şehitleri Anıtı Gelibolu Yarımadası’nda, Morto Koyu önündeki Hisarlık Tepe üzerinde yer alan anıt, 1915 yılında Çanakkale Savaşları’nda hayatını kaybeden 253 bin Türk askeri anısına yaptırılır. Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş tarafından tasarlanan anıt, 21 Ağustos 1960’da açılır. 62,5 metrekarelik bir alanı kapsayan ve 25 x 25 metrelik kaide üzerine oturtulan 4 ayaktan oluşan anıtın yüksekliği 41,7 metredir. Kilitbahir Kalesi Fatih Sultan Mehmet tarafından 1452’de Kilitbahir köyünde yaptırılan kale, iç ve dış sur duvarlarından ve avlu içinde 7 katlı üçgen bir kuleden oluşur. 1541’de Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan restorasyonda güney kısmı çevreleyen bir sur duvarı ile Sarıkule inşa edilir. Kaba yontulmuş taşlarla inşa edilen kalenin açıklık kısımları kiremit kemerlidir, kapı ve pencerelerse beyaz mermerden yapılmıştır. Çanakkale Savaşları’nda çok önemli rol oynayan Kilitbahir Kalesi, 1980’de “Korunması Gereken Kültürel Varlık” olarak tescil edilmiştir. Saros körfezi Ege Denizi’nin kuzeydoğusunda yer alan Saros körfezi, tertemiz kumsallarla kaplı bir kıyı şerididir. Su altı akıntıları ile yakınlarında büyük bir yerleşiGelibolu Yarımadası'nın güney ucunda min ve sanayileşmenin olmaması sayeyer alan 33 bin hektarlık alan, sinde Ege denizinin en temiz böl1973’te “milli park” statüsüne gelerinden biridir. Körfez sularıİZOCAM FOAMBOARD girmiştir. Park aynı zamanda nın dünya üzerinde kendi Teras çatılarda, toprağa temas eden Birleşmiş Milletler Milli kendini temizleyen 3 deduvarlarda ve zeminde (λD) 0,030 W/mK ısı Parklar ve Koruma Alanlanizden biri olduğu iddia iletkenliğinde, ısı yalıtımı amacıyla kullanılan edilir. Özellikle Marmara rı listesindedir. I. Dünya XPS levhalardır. 15 cm kalınlığa kadar üretilir. Denizi’nin kirlenmesiyle Savaşı, Çanakkale Satemiz deniz arayışına givaşları boyunca süren deniz ve kara muhareberenlerin rağbet ettiği körlerinin yapıldığı yerler milli fez, sualtı etkinlikleriyle ilpark sınırları içindedir. Bagilenenler için de caziptir. 144 çeşit balığa, 78 tür detık gemiler, toplar, siperler, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı niz bitkisine, 34 tür süngere evsahipliği yapan Saros körfezi, dünyada rüzgar sörfüne uygun üç denizden biri olarak da kabul edilir. “Ses yalıtımı ürünleri çokça tercih ediliyor” İbrahim Gün / Anadolu Mak. Tek. Mlz. İnş. Tic. ve San. A.Ş. “Şirketimiz 1986 yılında Bursa'da mühendislik ve taahhüt firması olarak kuruldu. 1990’da Eğitimciler Yapı Kooparatifi'nin kalorifer işi için geldiğimiz Çanakkale'de yerleşmeye karar verdik ve buraya taşındık. Çalışma alanımız ısıtma sektörü; mantolama, yalıtım, kalorifer ve doğalgaz tesisatı konusunda müşterilerimize hem satış hem de uygulama hizmeti veriyoruz. İzocam ile ilk tanışmamız 1986-87 yıllarında, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin tesisat işlerini yaptığımız döneme denk geliyor. Çanakkale’ye geldikten sonra İzocam ürünlerini Bursa’dan tedarik etmeye devam ettik. Daha sonra 2003’te Çanakkale’de İzocam bayisi olma kararını verdik. İzocam’ın sanayi ürünleri haricinde tüm ürünlerini bulunduruyoruz. Burası turizm bölgesi olduğundan, özellikle otellerde İzocam’ın ses yalıtımına yönelik ürünleri çokça tercih ediliyor. Isı yalıtımı ürünleri de rağbet görüyor. Çanakkale’de insanlar firmamıza daha çok projeleri ile geliyor ve ürünler konusunda bizden danışmanlık ve uygulama hizmeti alıyorlar. Yetişmemiş ekipler tarafından gerçekleştirilen hatalı yalıtım uygulamaları sonrasında da bize dışarıdan gelen müşteriler oluyor. Yalıtım uygulama işine girmemizin nedenlerinden biri de buydu. Çanakkale’de binaların yaklaşık yüzde 70’i mantolanmış durumda; bu konuda Türkiye ortalamasının hayli üstündeyiz. Özellikle Bozcaada’da gayet nitelikli konutlar mevcut. Yalıtım kalınlıklarına 3 cm ile başlamıştık, şu anda 5 cm standardına ulaştık. Malzeme olarak da, villalarda taşyünü tercih edilirken, kooperatiflerde ve ucuz konutlarda fiyatından dolayı daha çok karbonlu ürünler kullanılıyor. Fiyat açısından “merdiven altı” tabir ettiğimiz üreticilerle rekabet edemediğimiz için en büyük sıkıntımız bu. Bölgede özellikle tersanecilik sektöründe yalıtım açısından yapılabilecek çok iş var, ancak onlara ulaşamıyoruz. Ekibimizde iki makine mühendisi, bir de inşaat mühendisi var. Bizim yetiştirdiğimiz kişilerden oluşan taşeron ekiplerimizle birlikte sayımız bazı dönemlerde 70-80’e ulaşabiliyor." 34 Yol Hi­ka­ye­le­ri Balıkesir larıyla tanınır. Edremit’e 9 km mesafedeki Akçay ve sahil şeridi başlı başına bir plajlar merkezidir. Ayrıca Sarıkız Plajı, Belediye Halk Plajı ve Zeytinli Belediyesi halk plajı olmak üzere üç önemli halka açık plajı da vardır. Akçay bol ve soğuk artezyen sularıyla da ünlüdür. Akçay ile Altınoluk arasındaki Güre ise termal turizm merkezidir. Edremit’e 27 km mesafedeki Altınoluk, bol oksijenli temiz havasıyla “oksijen çadırı” olarak da bilinir. Tarihi Başdeğirmen Köprüsü ve şelalesi de görülmeye değer yerlerindendir. Kazdağı Milli Parkı G üney Marmara ve Ege bölgelerine yayılan Balıkesir’in hem Marmara hem de Ege Denizi’ne kıyısı vardır. Doğusunda Bursa ve Kütahya, güneyinde Manisa ve İzmir, batısında Çanakkale ile komşudur. Tarihte genellikle Misya ve Karesi adlarıyla bilinen Balıkesir ve çevresinin tarihi MÖ 8000’lere uzanır. Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu, Karesi Beyliği ve Osmanlı egemenliğinde kalan kent, bin yılların birikimine sahip zengin bir kültüre sahiptir. Yağcıbedir halısı, kolonyası, kaymaklısı, kozak üzümü, Ayvalık tostu, saçaklı mantısı ve höşmerimiyle tanınan Balıkesir’in sahilleri deniz turizmiyle adından söz ettirir. Ayvalık, Edremit, Burhaniye ve Gömeç’teki sahil kasabaları özellikle yerli turistler tarafından tercih edilir. Kaplıca turizminde de iddialı olan Balıkesir; Gönen, Edremit, Manyas, Susurluk, Bigadiç, Sındırgı ve Pamukçu’daki kaplıcalarıyla her yıl binlerce kişiyi ağırlar. Balıkesir’in Dumlupınar, Karaoğlan, Mirazbey mahallelerinde rastlayacağınız tarihi evler, bir dönemin karakteristik özeliklerini yansıtır. Çoğu yıkılmaya terkedilmiş Balıkesir evleri, kentin tarihi dokusunun en önemli parçalarındandır. Dumlupınar mahallesinde yer alan Balıkesir Ulusal Fotoğraf Müzesi ise, Türkiye’nin nadir fotoğraf müzelerindendir. 150 yıllık tarihi bir yapı ve bitişiğindeki 3 katlı yeni yapıda faaliyet gösteren müze bünyesinde, fotoğraf hakkında 1500 eseri barındıran M. Emin Tan Fotoğraf Kitaplığı da yer alır. Ayvalık Balıkesir’in en batısında, Ege Denizi kıyısında yer alan Ayvalık, kara yerleşiminin dışında, “Ayvalık Adaları” adı verilen takımadalara da sahiptir. Ayvalık ilçesine bağlı irili ufaklı 22 kadar ada vardır. Bu adaların en büyüğü Alibey Adası ya da diğer ismi ile Cunda Adası’dır. Cunda, 1964’te bir köprüyle Lale Adası’na oradan da ilçe merkezine bağlanmıştır. Çam ormanları ve zeytiniyle tanınan, Ege kıyısındaki bu güzel ilçe, Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biridir. İlkçağda Hitit, Frig, Lidya, antikçağda Roma ve Bizans, 14. yüzyıldan itibaren de Osmanlı İmparatorluğu egemenliğine giren Ayvalık ve çevresi, tarih gezginleri için de zengin bir rotaya sahiptir. Edremit Balıkesir’in ikinci büyük ilçesi olan Edremit, zeytinciliği, Kazdağları, bir de Akçay ve Altınoluk plaj- Balıkesir mutfağı Körfez bölgesindeki zeytin üretimi Balıkesir ve çevresinde zeytin kültürünün gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca köy kültürünün zenginliği ve çeşitliliği de bölgenin yemek kültürüne yansımıştır. Bir köy düğününde en az yedi çeşit yemek yapılır. Şehir düğünlerinin vazgeçilmezi ise tirittir. Güveç, tirit, Balıkesir kaymaklısı, karanfilli ekmek sadece bayramlarda ve özel günlerde yapılır. “İzocam öncelikle tanınan bir marka” Erdem Ürer / Can Yapı Paz. Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. “Can Yapı, rahmetli ağabeyim Erol Ürer ve küçük kardeşimiz Erdal Ürer ile birlikte bir aile şirketi olarak 1987 yılında kuruldu. O günlerde bölgede inşaat sektörü hızlı bir şekilde gelişiyordu. Biz de bölgesel ihtiyacı değerlendirerek kuruluş yerimiz olan Edremit’te Can Yapı’ya hayat verdik. 10 yıl kadar Edremit’te iş yaptık, 1998’de buraya, Akçay’daki yerimize taşındık. Akçay merkez olmak üzere, zamanla Altınoluk, Edremit ve Ayvalık’ta üç şubeye ulaştık. Merkez ve şubelerimizde yaklaşık 50 personelimiz çalışıyor. Zağnos Paşa Külliyesi Vitrifiye grubu hariç her türlü kaba inşaat malzemesini –demir, çimento, hazır beton, kireç, tuğla, kire1461’de Fatih Sultan Mehmet’in vezirlerinden mit, yalıtım ürünlerini- müşterilerimize tedarik ediyoZağnos Paşa tarafından yaptırılan külliyeden geriruz. Ayrıca bölgede hazır demir yapan tek firmayız. ye hamam ve cami kalmıştır. 6 hafMüşteri profilimiz tüm Türkiye’yi kapsıyor. tada yaptırıldığı söylenen cami, Bölgemiz dışındaki yerlere araç bazında 1902’de yeniden inşa ediltedarik yapıyoruz. Yakın bir zaman önce MANTO TAŞYÜNÜ Ankara’daki bir müşterimiz projesinde miştir. 1000 kişilik kapaSıvalı dış cephe ısı yalıtım kullanacağı İzocam ürünlerini bizden sitesiyle Balıkesir’in en sistemlerinde (λD) 0,037 W/mK ısı almayı tercih etti. İş yaptığımız bazı büyük camisidir. Cailetkenliğinde, ısı, ses yalıtımı ve müteahhitler hizmet anlayışımızminin yakınında yer yangın güvenliği amacıyla kullanılır. dan dolayı Türkiye’nin neresine alan Paşa Hamamı giderse gitsin bizimle çalışmayı tercih ediyor. Ağrı’ya bile malzeme ise Klasik Osmanlı üsgönderdiğimiz oluyor. Malzemeler lubundadır ve çifte konusunda her zaman tedarikliyiz; hamam biçiminde inbir ürünün 7-8 çeşidi varsa, hepsini şa edilmiştir. Adını Marmara ve Ege bölgeleri arasında sınır oluşturan ve Biga Yarımadası’nın en yüksek kütlesi olan Kazdağı’ndan alan parkın 21 bin 450 hektarlık bölümü 1993’te milli park ilan edilmiştir. Milli park özellikle bitki, kuş ve memeli hayvan türleri açısından çok zengindir. Alanda bulunan 37 bitki taksonu endemik olup bu türlerden 9’u dünyada sadece Kaz Dağları’nda görülür. Kazdağı köknarı bu türlerden en iyi bilinenidir. Güre beldesinin sınırlarında kalan Pınarbaşı’nın en önemli özelliği, Kazdağı’nın kar sularının kaynak halinde buradan çıkarak bir dere oluşturmasıdır. Zeytinli beldesine dört buçuk kilometre mesafedeki Sutüven de manzarasının güzelliği ve sularıyla rağbet görür. Adramyttion, Antandros ve Assos gibi antik kentler de milli parkın yakın çevresindedir. bulundurmaya çalışıyoruz. Yalıtım malzemesi olarak ise sadece İzocam ürünlerini bulunduruyoruz. İzocam’ın xps, camyünü, taşyünü başta olmak üzere hemen hemen tüm ürünlerini tedarik ediyoruz. Bölgede en çok tüketilen ve tercih edilen İzocam ürünleri ise xps ve camyünü. Sanıyorum çok kış görmediğimiz için yalıtım kalınlıkları çoğunlukla 3 cm ve 5 cm aralığında değişiyor. 2005’ten bu yana, sekiz yıldır İzocam’la çalışıyoruz ve birlikte iş yapmaktan dolayı son derece memnunuz. Öncelikle tanınan bir marka olması ve kurumsal bir yapıya sahip olması, ürün çeşitliliği ve kalitesi, müşterinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek çözümler sunması ve hizmet anlayışı gibi nedenlerle İzocam ile çalışmayı tercih ettik. Ayrıca Can Yapı olarak sattığımız malın hep arkasında olduk. Bayiliğini yaptığımız ürünlerin kalitesi konusunda da seçiciyiz. Bütün bunlar İzocam’ı seçmemiz konusunda önemli etkenlerdi. Müşterilerimiz çoğunlukla projeleriyle bize geliyor. Biz de hangi üründen ne kadar gerekeceğini projeye uygun olarak hazırlıyoruz ve teslim ediyoruz. Yalıtım malzemelerini de yine projeye göre öneriyoruz. Böylelikle malzemede zayiat olmuyor, müşteri için de daha hesaplı oluyor.” İzo­cam Kul­la­nan­lar Şanlıurfa Bölge İdare Mahkemesi binası İzocam ürünleriyle yenilendi Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) işbirliğiyle yürütülen, Şanlıurfa Bölge İdare Mahkemesi binasının yalıtımı ve enerji etkin yenilenmesi uygulamalarında İzocam ürünleri tercih edildi. Proje ile ilgili sorularımızı UNDP Saha Koordinatörü Dr. Muhyettin Sirer cevapladı. Proje kapsamında, yalıtımsız olan tüm yapı elemanları yalıtıldı. Kullanılmayan çatı arasında, serbest bir şekilde serilen camyünü çatı şiltesi kullanıldı. Duvarlar dıştan havalandırılan giydirme cephe detayıyla yenilendi ve bu enerji-etkin yenilemede camyünü levha ile ısı yalıtımı sağlandı. Isıtılmayan bodrum tavanı hem görsellik hem de ısı yalıtımı amaçlı camyünü asma tavanla kaplandı, ısı yalıtım direncinin artırılması için üzerine camyünü şilte serildi. Tüm detay uygulamalarında yanmaz camyünü yalıtım malzemesi kullanımı ile, ısı yalıtımı yanında, ses yalıtımı ve yangın güvenliği de sağlandı. Isı Projeyle ne kadarlık bir enerji tasarrufu ve karbon salımı azaltımı öngörüldü? Enerji-etkin yenileme kapsamında yapılan bu çalışmada, yıllık ortalama enerji tasarruf oranı % 55, yakıt tasarruf miktarı 17.000 kg eşdeğeri fuel-oil olarak hesaplandı. Karbon salım azaltımı ise 54.880 kg eşdeğeri CO2 olarak belirlendi. Şanlıurfa gibi yazın çok sıcak olan bir şehirde binaların yalıtımlı olmasının ne gibi Ya l ı tı mı faydaları var? Isı Şanlıurfa’da kış ayları çok soğuk geçmiyor. Yaz aylarında ise dış ortam hava sıcaklığı Türkiye ortalamasının bir hayli üzerinde seyrediyor. Yalıtım uygulamaları, hem kışın soğuktan hem yazın sıcaktan korunmak için de gerçekleştiriliyor. Bu doğrultuda, kışın ısıtma amaçlı enerjiden tasarruf yapabildiğimiz gibi, yazın da iç ortam sıcaklığını düşürmek için harcanan enerjiden tasarruf edebiliyoruz. Söz konusu şartlar tüm GAP Bölgesi illeri için de geçerlidir. Ya l ı tı mı ın Güve nl i ğ s Se Yal ı tı mı İnşaat ve yalıtım sektöründe GAP bölgesi özelinde enerji verimliliğine dair gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Güneydoğu Anadolu Bölgesi, sıcak iklim kuşağında yer alması nedeniyle, bina yalıtımı alanında yürütülecek çalışmalarla yüksek oranda enerji tasarrufu sağlanması, güneş enerjisinin ısı ve elektrik üretimi alanlarında kullanılması ve zengin tarımsal atıklardan enerji elde edilmesi açılarından çok önemli bir ekonomik potansiyel vaat ediyor. Söz konusu potansiyel, uygun teknolojilerin seçimiyle, bölgenin sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda kullanıldığında, ekonomik gelişmeye ve istihdama önemli katkılarda bulunacak, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında teknoloji geliştirilmesini ve üretim yapılmasını sağlayacaktır. i Proje kapsamında ne tür enerji verimliliği uygulamaları gerçekleştirildi? Isı yalıtımı; ısıtma ve soğutma için tüketilen enerjiden tasarruf sağlayarak, elektrik enerjisi ve yakıt harcamalarını azaltır. Doğru ısı yalıtım malzemeleriyle yapılan uygulamalar, tasarrufun yanında, ses ve yangın yalıtımını da sağlayarak güvenli ve konforlu yaşama ve çalışma ortamları oluşturur. Projede İzocam’ın hangi yalıtım ürünleri, hangi kalınlıkta kullanıldı? Çatı arası 100 mm kalınlığında, A1 sınıfı 0,035 W/mK ısı iletkenliğine sahip camyünü şilteyle yalıtıldı. Dış duvarlar 80 mm kalınlığında A1 sınıfı 0,031 W/mK ısı iletkenliğine sahip camyünü levha ile dıştan ısı ve ses yalıtımı amaçlı kaplandı ve havalandırılan giydirme cephe detayı ile örtüldü. Bodrum kat tavanında 25 mm kalınlığında, A1 sınıfı 0,031 W/mK ısı iletkenliğine sahip camyünü levha asma tavan uygulaması gerçekleştirildi ve üzerine 80 mm kalınlı- ğında, A1 sınıfı 0,035 W/mK ısı iletkenliğine sahip camyünü şilte serildi. Ya n g Pilot projedeki ısı yalıtımı uygulaması ile; kış aylarında ısı kayıpları, yaz aylarında da ısı kazançları azaltılarak, yaşam ve çalışma alanlarının konfor şartlarının iyileştirilmesi, enerji tasarrufu sağlanması ve karbon salımı azaltılması hedeflendi. Yalıtım için neden İzocam’ı tercih ettiniz? Tüm alt proje başlıklarımız içinde yer alan faaliyet ve pilot uygulama çalışmalarımızı, teknik uzmanlık hizmeti alarak ve tüm ürün ve/veya hizmet sağlayıcı kuruluşlara eşit mesafede kalarak yürütüyoruz. Söz konusu projenin teknik şartnamesi de, ilgili proje uzmanı tarafından, ulusal ve uluslararası norm ve kriterler, özellikle düşük ısı iletim katsayısı ve belgelendirilmiş güvenlik ve kalite güvence standartları göz önüne alınarak hazırlandı. İzocam ürünleri hazırlanan teknik şartnamede belirtilen kriterleri sağlıyordu. Ya n g Şanlıurfa Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı binasında, T.C. Kalkınma Bakanlığı GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliğiyle yürütülmekte olan “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı ve Enerji Verimliliğinin Arttırılması Projesi” kapsamında, ”Kamu Binalarının Enerji Verimliliği Açısından İyileştirilmesi” çalışmaları çerçevesinde, ısı ve ses yalıtımı uygulaması gerçekleştirildi. ın 36 Proje Marmaray’ın gürültü konforu İzocam ürünleriyle sağlandı Türkiye Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden olan Marmaray projesinde, ses yalıtımı sistem detayları ve uygulamaları Protem Metal Ltd. Şti. tarafından İzocam ürünleriyle gerçekleştirildi. Marmaray istasyonlarının gürültü kontrolünü sağlamak üzere çalışmalar, 2008’de Japon Taisei firması yetkilileriyle proje üzerinde görüşmesiyle başladı. Ardından, istasyonların tavanlarında iç ortam gürültüsüne, mekanik odalarda ve peronlarda platform altlarında tren frenleme ve kalkışı esnasında oluşan gürültülere karşı sistem detayları geliştirildi. İnce yapı işlerinin yüklenicisi Delta inşaatın kontrolündeki ses yalıtımı uygulamalarına ise 2012’de başlandı. Üsküdar, Yenikapı, Sirkeci, Kazlıçeşme istasyonları ile Ayrılıkçeşme ve Yedikule merkezlerinde, istasyonların tavanlarında iç ortam gürültüsüne ve mekanik odalarda oluşan gürültüye karşı, ses emicilik testleri TÜBİTAK’ta yapılarak belgeleri alınmış olan, 50 mm kalınlıktaki bir yüzü siyah cam tülü kaplı İzocam Taşyünü levhaların özel taşıyıcı sistemle montajı başarıyla yapılarak kullanıldı. Aynı şekilde TÜBİTAK’ta ses emicilik testleri yapılmış belgeleri alınmış olan İzocam Camyünü siyah cam tülü ve alü-folyo kaplı klima levhaları ile 50 mm kalınlıkta oluşturulan ve peronlarda platform altlarında, tren frenleme ve kalkıştaki gürültülere karşı Protem tarafından geliştirilen gürültü kontrolü sistemi Protem montaj ekipleri tarafından uygulandı. Sincan Geri Dönüşüm Tesisleri’nde İzocam Taşyünü kullanıldı Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait Sincan Çadırtepe ve Mamak çöplüğünün bina ve tesis inşaatlarının dış cephe mantolama uygulamaları, ITC Entegre Katı Atık Yönetim Sistemleri tarafından 2013 yılı içinde tamamlandı. Yalıtım uygulaması kapsamında, 21.000 m2 alana uygulanan 8 cm kalınlığındaki İzocam Taşyünü, İzocam bayisi Haydar Boz Yalıtım Ltd. Şti.’den temin edildi. Trabzon Ramada Hotel temel yalıtımında İzocam’ı tercih etti Başaran Grup tarafından Trabzon’un Yalıncak mevkiinde yapılan Trabzon Ramada Hotel’in inşaat çalışmaları Haziran 2013’te başladı. 350 odalı olması planlanan Ramada Hotel’in 9000 m2 oturum alanına sahip temel yalıtımında, İzocam bayisi Aydınlar Ltd. Şti. tarafından temin edilen 450 m3 hacminde 5 cm’lik İzocam Foamboard 3000 DL kullanıldı. 38 Kişisel Gelişim Konsantrasyonunuzu artırabilirsiniz Enerjinizi tanıyın Deneme yanılma yoluyla günün hangi zamanlarında enerji seviyenizin yüksek olduğunu ve kolayca konsantre olduğunuzu; ne zamanlar enerji seviyenizin düşük olduğunu ve odaklanmakta zorlandığınızı belirlemeye çalışın. Zorlandığınız konuları enerji seviyenizin yüksek olduğu anlara kaydırın. Kolayca çözebileceğiniz konuları ise enerjinizin düşük olduğu zamanlara kaydırın. İnsanlar çoğunlukla zorlandığı konuları en sona bırakma eğilimindedir. Günün geç saatlerine kalan konular da doğal olarak yorgun kişinin enerji seviyesinin en düşük olduğu anlara rastlar. Ertelemek yerine, zihni zorlayan konuların yüksek enerjili zamanlarda ele alınması daha etkili olacak ve konsantre olmayı kolaylaştıracaktır. Dikkatinizi dağıtın Çabuk sıkılmak, dinlerken ve okurken farkında olmadan hayal kurmak, dikkatsizlik sebebiyle hata yapmak, aldığımız kararları uygulayamamak konsantrasyon eksikliğinden kaynaklanıyor. Size yardımcı olacak yöntemlerle bu sorunun üstesinden gelebilirsiniz. Bir hedefe yönelik bilinçli ve yoğun algı “dikkat” olarak adlandırılır. “Konsantrasyon” ise, yapılan işe veya eyleme zihinsel olarak odaklanma durumudur ve kişinin en verimli halidir. Konsantrasyon durumunda beyin en yüksek performansta çalışır. Dikkatin bir noktaya toplanması, çözüm üreten ve öğrenen mekanizmaların aynı noktaya kilitlenmesi, beynin sadece tek bir şeyi düşünmesi kişiyi en hızlı şekilde çözüme götürür. Konsantrasyonu bir yetenek olarak gören Thomas Edison şöyle demiştir, “Konsantrasyon, bezginlik duymadan fiziksel ve zihinsel enerjiyi tek bir noktaya sürekli uygulama yeteneğidir.” yetersizliği ile bağlantılıdır. Konsantrasyonu bozan etkenler psikolojik, bedensel veya çevresel olabilir. Aşırı yorgun, hasta veya uykusuzsanız, gürültülü veya kalabalık bir ortamda çalışıyorsanız, endişeli, isteksiz bir ruh hali içindeyseniz, herhangi bir konuya odaklanmakta güçlük çekmeniz kaçınılmaz. Odaklanabilmek için öncelikle içinde bulunduğunuz fiziksel ve zihinsel şartları lehinize çevirmelisiniz. Konsantrasyonu etkileyen hayati ve en önemli faktörün motivasyon olduğunu da unutmamak gerekiyor. Önünüzdeki konuya odaklanmak için iyi ve gerçekçi bir nedeninizin olması ve sizin de bunun bilincinde olmanız bu açıdan önemli. Her insan büyük bir potansiyele sahiptir, ancak herkes bu potansiyelden konsantre olabildiği ölçüde yararlanabilir. Beyni tek bir konuya yoğunlaştırmak beyin gücünün açığa çıkmasını sağlar. Beyninizi bir şeye tam olarak odaklayabildiğinizde, bilinç ve bilinçaltının gücü birleşerek hedefe yönelir. İlgi neredeyse enerji oraya akar. Konsantrasyon, ilginin dolayısıyla enerjinin tek bir noktaya odaklanmasıyla sağlanır. Konsantrasyonu artırmanın yolları Çalışırken çabuk sıkılmak, dinlerken ve okurken farkında olmadan hayal kurmak, çalışılan yerleri yeri geldiğinde hatırlayamamak, dikkatsizlik sebebiyle hata yapmak, aldığımız kişisel kararları uygulayamamak, büyük ölçüde dikkat Hangi işle uğraşıyor olursanız olun, gün içerisinde yüksek konsantrasyon isteyen zamanlarınız olacaktır. Size yardımcı olacak yöntemlerden faydalanarak, konsantrasyon sorununuzun üstesinden gelebilirsiniz. Uykunuzu almış olmak ve fazla yemek yemekten kaçınmak, dikkat bozukluğundan kurtulmanın ilk ve önemli adımlarıdır. Dış etkenlerden gelecek olası sesleri en aza indirmeniz; örneğin cep telefonunuzun sesini kapatmanız bir çözüm olabilir. Zihninize not almak yerine, günlük plan ve programınızı yazabileceğiniz bir ajandanız olsun. En önemlisi ise işinizi isteyerek, büyük bir hevesle yapın. Araştırmalar, endişe ve problemlerini düşünmek için özel zaman ayıranların dört hafta içinde, kendilerine endişe veren konulara eskisine oranla yüzde 35 daha az kafa yorduğunu gösteriyor. Dikkatinizi dağıtan ve sık sık aklınıza gelen konuları düşünmek için kendinize özel bir zaman ayırın. Bu zamanı sadece bu işi düşünmek için kullanın. Dikkatinizi dağıtan bir konu olduğunu farkettiğinizde, bu konuyu düşünmek için özel bir zamanınız olduğunu kendinize hatırlatın. Özel olarak ayırdığınız zamanda düşünmek üzere, zihninizi dağıtan şeyleri not alın. Bunun için özel bir not defteri tutun. Bu konuların giderek azaldığını fark edeceksiniz. Dikkatinizi nefesinizle kontrol edin Yoğunlaşmanız gereken bir konuya başlamadan önce nefes almaya odaklanmak ve derin nefes alıp vermek bedenin dinlenmesini, zihnin enerjiyle dolmasını sağlar. Zihin ve beden uyumunu artırır. Stres ve endişe, düşünme ve analiz yeteneğini azaltır. Nefes çalışmasıyla endişeli ruh halinden uzaklaşarak, daha rahat odaklanabilirsiniz: 1.Kendinize rahat bir konum seçin. 2.Burnunuzdan yavaş yavaş nefes alın. Sırayla önce göğsünüzün alt kısmını, sonra orta ve üst kısmını aldığınız nefesle doldurun. Yavaş yavaş nefes aldığınızdan emin olun. Bu süreç yaklaşık 8–10 saniye olsun. 3.Konsantre olduğunuz bir anınızı düşünerek nefesinizi içinize çekin ve 1 ya da 2 saniye tutun. 4.Sonra rahat ve sakin bir şekilde nefesinizi verin. 5.Derin nefes alıp verme işlemini zihininiz rahatlayıncaya dek tekrar edin. 6.Başınızın döndüğünü hissederseniz çok hızlı ve yoğun bir şekilde nefes alıp veriyorsunuz demektir. Bu gibi durumlarda yavaşlayın. 7.Nefes alıp verirken, kendinizi huzurlu bir ortamda hayal edin. Örneğin ılık bir havada deniz kenarında olduğunuzu veya dalgaların üzerinde durduğunuzu; nefes alıp verdikçe dalgaların üzerinde yavaşça yükselip alçaldığınızı düşünün. Tek çatı altında çoklu çözüm: Multi Konfor Binalar Günümüzde enerjinin mümkün olan en verimli şekilde kullanılması, gelecek için yaşamsal önem taşır. İnşaat sektöründe ulaşılan son nokta olan “Multi Konfor Bina” çözümleri için, rakipsiz yalıtım deneyimi ve uzmanlığıyla ‹zocam hizmetinizde… “Yal›t›m›n Türkiye’deki ad›” 40 Bu kez göreviniz “küçükler için büyük bir iş”... Bu yıl 14.’sü yapılan İzocam Yalıtım Yarışması’nda bu sefer yararlanıcılarımız her zamankinden daha “küçük”: Bir ilkokul... Gaziantep’te hayata geçirilecek olan ekolojik kent içinde yer alacak, bu özel ilkokul tamamen sizin eseriniz olabilir. Takımınızı kurun, ilk derse yetişin... Üniversitelerin mimarlık, inşaat ve makine mühendisliği bölümlerinde eğitim gören lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin katılabileceği yarışmada ilk üçe giren ekipler, bu yıl Romanya’nın başkenti Bükreş’te yapılacak olan ISOVER Multi Konfor Binalar Uluslararası Öğrenci Yarışması’nda ülkemizi temsil edecekler. Projenin Son Teslim Tarihi 07 Nisan 2014 19 Nisan 2014 Birincilik ödülü 7.000 TL Türkiye Sonuçları Uluslararası Aşama Dosya Teslimi 10 Mayıs 2014 İkincilik ödülü 5.000 TL www.yalitimyarismasi.com Uluslararası Final ve Ödül Töreni 28–31 Mayıs 2014 / Bükreş Üçüncülük ödülü 3.000 TL