Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 612-620 Ahmet Kürşad ALBAYRAK1 ESTETİK KAVRAMI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Özet Estetik üzerine konuşulduğunda ya da sanat tarihine şöyle bir bakıldığında estetiğin pek çok yorumunun olduğu görülmekte ve bu konuda epey zihin jimnastiklerinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Süreç içinde bakıldığında estetik hakkında güzel, faydalı ve hoş şeklinde değerlendirmeler olmuştur. Bugün de estetiğin anlamı üzerine yazılan yorumlar ve makaleler devam etmektedir. Çünkü estetik zevki bir boyuttur ve kendisini anlamak isteyene açar. Estetik boyutun esere dönüşmesi, zengin tahayyülleri barındırır. Bununla birlikte, diğer toplumlara göre bizim toplumumuzdaki estetik anlayış da değişik bakış açıları gösterebilmektedir. Bu yazı estetiğin sanat alanında geçmişten yola çıkarak nelerden beslendiğini ve dinamiklerinin neler olduğunu bulma gayreti içindedir. Aynı zamanda sadece estetik üzerine sorular sormakla kalmaz, estetik anlayışın kültürden kültüre değişebilmesi üzerine bir bakış ortaya koyar. Anahtar Kelimeler: Estetik, Sanat, Hakikat AN ASSESSMENT OF THE AESTHETIC CONCEPT Abstract When we look at art history or speak about aesthetics, at a glance it is understood that there are lots of interpretations of the aesthetics and intensive mental gymnastics have been done on this issue. When looked at in the process, there have been evaluations of aesthetic such as pretty, helpful and pleasant. Comments and articles on aesthetics still continue today. Because aesthetic pleasure is a dimension and open itself to the one who want to understand it. Transformation of aesthettic dimension to work holds wealth of imagination. Beside this, more different perspectives on aesthetics can be seen in our society than other societies. This article, based on past, endeavors to find the things that aesthetic is fed from the past and what dynamics it has. At the same time not only asking questions on aesthetics 1 Arş. Gör. Erciyes Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü, [email protected] 613 Estetik Kavramı Üzerine Bir Değerlendirme but also it reveals a view on that aesthetics may differ from culture to culture.Keywords: Aesthetics, Art, Reality 1. GİRİŞ Estetik genelde üzerinde yoğunlukla konuşulan bir kavram olmuştur. Bu durum estetiğin sanatın vazgeçilmez konuları arasında yer alan bir unsur olmasını sağlar. Bununla beraber, estetik unsurlarla geçmişten şimdiye uzanan izlerin temaşası görülebildiği gibi gelecekte bu izlerin yansıması doğal olarak görülebilir. Dolayısıyla estetik kesif bir alandır. Bu alanda görülen aforizmalar da bizim estetik üzerine düşünmemizi sağlar. 2. Estetik Neyi İfade Eder? Estetik sanatkârın zihnindeki zevkin, inceliğin, ayrıntının, durumun ya da bir halin başkalarının zihnine yansıtabilme becerisi olarak düşünülebilir. Bir tasarımın zevki boyutunu zihninde hayal eden sanatçı başka bir zihne bu estetiği en kaliteli şekliyle aktardığı veya düşündüğünü yapabildiği bir araca çevirdiği anda ortaya bir sanat eseri çıkmış olacaktır. Bu noktada estetiği iyi anlamak gerekir. Dolayısıyla bu alanda öncelikle estetik kavramına şöyle bir göz atmak gerekir. Estetiğe baktığımızda Larry Shiner (Shiner, 2010:201) bize Baumgarten’den şu şekilde bir alıntı yapar: “ ‘Estetik’ terimini ilk olarak kullanan kişi, bunun, şiirin durumsal söylemine karşılık gelecek cinsten bir terim olduğunu düşünen Alexander Baumgarten’di. Baumgarten duyumun kendi mantığı için bir ad arıyordu ve en sonunda Yunanca’da ‘duyularla ilgili’ anlamına gelen aiesthesis’ten hareketle buna ‘estetik’ adını verdi.(Baumgarten, 1954) Bedrettin Cömert’in kitabında ise Baumgarten’in estetik hakkındaki görüşüne şu şekilde yer verilir.( Cömert,2008: 21) “Baumgarten’e göre iki tür bilgi vardır: duyusal bilgi, akılsal bilgi. Duyusal bilgiyi bulanık tasavvurlarla; akılsal bilgiyi açık ve seçik tasavvurlarla elde ederiz. Bu iki tür arasında, açık olduğu halde seçik olmayan, yani karışık olan tasavvurlar vardır. Başka bir deyişle, açık ama karışık olarak duymak olanaklıdır. İşte, açık ama karışık olarak duyulan bu bölge, Estetik’in alanıdır, sanatın gerçekleştiği yöredir.”(Santiello, 1957:596) Ayrıca Cömert, metafizik estetik, sorunsalcı estetik ve fenomolojik estetik olmak üzere estetiği belirli alanlarda değerlendirir. Metafizik estetikten bahsederken bu durumu dogmatik estetik olarak da açıklayıp insanın güzeli ve sanatı niteleyen değişmez öğeyi bulması kanısıyla değerlendirir. Yani metafizik estetikçinin sisteminin geçerliliğini yaşamın ve sanatın somut gerçekliğiyle ölçmeye zıt olarak, hayatın taze reelliğinin ve felsefenin tamamen hiçbir deneyime bağlı olmayan problem çözümlerine ve arzularına uyması istediği üzerine şekillenmektedir. Sorunsalcı estetikte ise sanatçı kendi sanat anlayışını uygularken eleştirmen de kendi beğenisinin yorumunda serbesttir. Sorunsalcı akımın temsilcisi Ugo Spirito’ya göre felsefi estetiklerin bütün kesinlikleri sona ermiş ve sanat için taklit mi, duyum mu, sezgi mi veya teknik mi olduğunu açıklamak imkân dışı görünmektedir. Sanatın ne olduğu ya da tanımının bilinmez olduğu görülmektedir. Bunun sebebinin ise gerçekliğin bilinmez olması ve bu gerçeklik içinde sanatın niçin yer aldığına cevap verilmemesi gelmektedir. Bir tanım yapılmadığı ama sanat için yalnızca deneysel ölçütlerle saptanabilen birşey olduğu da söylenmektedir. Fenomolojik estetiğe gelince sanatın bir formüle indirgenmesi söz konusu değildir. İnsan ruhunun bütünlüğünü kategorilere ayırmak onu parçalamak olacaktır ve insan ruhunun yapılan her şeyde bir bütün olarak yer alması sözkonusudur. Yani sorunsalcı estetiğin The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 612-620 Ahmet Kürşad Albayrak 614 boş verici tutumuna karşı fenomolojik estetik gerçekliğin geçici ve düzeltilebilir bir kesinlikle düzenlenebileceğini ortaya koymaktadır.(Cömert, 2008: 23-27) Estetik duyularla ilgili olduğuna göre doğal olarak beğeni faktörü de göz önünde olacaktır. Bu noktada ise hangi beğeni diye bir soru sorabiliriz? İnce zevk ya da güzel diye nitelendirilen estetiğin ilgi alanına giren birçok dinamiğin olduğu görülmektedir. Bu noktada ise İslam estetiğine bakıldığında tabiatı taklitten öte onu bağlı bulunduğu kriterler ışığında soyutlamaya ve bir nevi üsluplaştırmaya yönelten, fizik dünyanın arka odalarında farklı tezahürleri düşünen ve sonsuzla buluşturmaya gayret eden bir yaklaşımın olduğu görülmektedir. (Koç, 2009: 191) Yine B. Cömert’in (Cömert, 2008: 23) Hegel’den aktardığına göre estetik sözcüğünü kullanmada bir sakınca yoktur ve estetik duyu ve duyma bilimidir. Yani estetik denildiği zaman Hegel’in güzel sanatın felsefesinin anlaşılması gerektiğine vurgu yaptığını söyler.(Hegel,1967:5). Kimi zaman zanaat denilen şeyleri de içine alan ve bir tür icra kabiliyeti diyebileceğimiz sanatta estetik kavramından hareketle güzellik terimi de ön plana çıkar. Güzel nedir? İnsanoğlu neyi güzel bulur? Güzel ve hakikat arasındaki ilişki nedir? Bu soruları yığınla artırılabilecek ölçüde sorabiliriz. Umberto Eco bize güzellik terimini açıklarken (Shiner, 2010:64) antik dönemde ve ortaçağda güzellik teriminin bugün olduğundan kapsamlı olduğunu söyler ve ahlaki değer ile faydayı içine aldığını belirtir.(Eco, 1988:183) Yani estetik denilince farklı kıstasların içinde yer aldığı duygu, idrak, his, zevk, beceri, fayda gibi kavramlardan bahsedebiliyoruz ve sanatın sorunu üzerine zihinsel bir jimnastik ürettiğini düşünebiliriz. Estetiğin tarihi geçmişine şöyle bir baktığımızda ise Platon karşımıza çıkmakla birlikte ondan önce de birtakım düşünürler olduğu da görülmektedir. Örneğin Pythagorasçılar gözümüze çarpar. Onların matematik ilkeler, sayılar ve müziğin sesleriyle yahut insan vücudunun başka durumlarla bir şeyin anlaşılması ya da bilinmesi arasında bağlantı kurdukları anlatılmaktadır. Phytagorasçılar dışında Sokrates vardır. Kendisi güzeli saptama üzerine çalışır. Vardığı yargıda yarar ve haz bakımından duruma açıklık getirerek, güzel kavramına baktığında güzeli “bir işe yarayan veya yararlı olduğu zaman kabul edilen” olarak benimser. Güzel, hazzın kaynağı olduğunda ise kabul edilmemiştir. Platon ise güzeli iyi kavramından ayrılmaz bir şey olarak görmektedir ve iyi ve hoş olanın beraberliği güzelliği meydana getirmektedir. Yani önümüze yararlı ve hoş ile iyi ve hoş gibi güzelliğe dair çözümler ve güzelliğin saptanmasına dair açıklamalar çıkmaktadır. (Cömert, 2008:39-49) Güzelin tanımına bakıldığında ise hem tabiatta hem de sanatta ahenkle ifadenin buluşması olarak karşımıza çıktığı görülür. Ayrıca güzelle ilgili olarak bir şeyin bizde ne ölçüde haz uyandırdığı, derin düşünce ve yüksek heyecan uyandırması ölçüsünde güzel olduğu şeklinde bir durum da göze çarpar. İslam’da güzellik denilince değer koyucu bir yön olduğu da vurgulanır. Bunun yanında bir hüsn ve cemal sevgisinden bahsedilir. Burada kısaca iyi ve güzel ayırt edilmez. Bunun dışında Kuran-ı Kerim’deki bazı surelerde güzelliğe dair ayetler bulunduğunu Turan Koç belirtmektedir. (Koç, 2009:69-75) Saffat Suresi’nin(37/6) “Biz en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık”, Hucurat Suresi’nin (49/7) “Bilin ki, aranızda Allah’ın elçisi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkârı, fasıklığı ve (İslam’ın emirlerine) karşı The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 612-620 615 Estetik Kavramı Üzerine Bir Değerlendirme çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir” ayeti ile güzellikle hakikat arasındaki ilişkiyi anlatan Kaf Suresi’ndeki 50/6 “Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl bina ettik, nasıl donattık! Onda hiçbir düzensizlik ve eksiklik yoktur.” ifadeleriyle geçen ayetler güzelliğe dair bilgilerimizi anlamlandırmaktadır. (WEB_1.,2014) Prof. Dr. Turan Koç’la “sanat ve estetik” üzerine yapılan bir söyleşide de kendisi sanat ve estetik, sanat ve din, sanat ve hakikat üzerinden sorulan birtakım suallere yanıtlar vermiştir. Kendisi sanatın bir dil olduğunu, mesajı iletmenin dışında sesle kulağa (ninniler) ve harflerle (hat sanatı) göze hitap eden bir emek olduğunu dile getirir. Varlığın telakki edilmesinin, algılanmasının ya da bir dünya görüşünün forma bürünmesinin sanatla olduğunu söylemiştir. Din ve sanat ilişkisi üzerine konuşurken bugünkü anlamda bakınca batıda sanata karşı bir konumlanış olduğunu söylemiş, anlam arayışı içinde bireyselcilikle devam eden yeni bir yol ortaya koyma düşüncesinin olduğunu belirtmiştir. Bizim sanatımızda ise bize ulaştırılmış olan hakikatin, bilincin daha derin boyutlarını genişletecek şekilde yansıdığını ve dinin desteğinin ve dinin dilinin sanat olduğunu belirtmiştir. Sanat ve hakikat ilişkisine şiirler açısından bakıldığında bizim geleneksel şiirimizin fikrin taşıyıcısı olmak gibi ilmi ve irfanı tanımayı ihmal etmeden o hakikati terennüm etmeye dikey olarak zaman ve zemin kavşağında yatay olarak bakıldığında ise herhangi bir mekanda (İslam ülkelerinde) şairlerin, sufilerin sanatçıların duyarlılığı üzerinden kendisini gösterdiğini dile getirir. Diğer taraftan mimari anlamda bakıldığında bir Selçuklu Camisi, bir Özbek Medresesi, Mısır’daki, İran’daki camiler ne kadar önemliyse Osmanlı’daki Süleymaniye Camisi’nin de önemliliğini ortaya koyar. Bu nedir diye Süleymaniye’ye sorulduğunda ‘İslamdır’ denilse doğrudur gibi bir yoruma varılır. Turan Koç, Geleneksel sanat eserlerinin dinin dili olması ve (epistemolojik anlamda) dinin hakikatini oluşturan maverayla buluşarak idrakimizi ileriye sarkıtması ve aynı zamanda pratikte yaşamı güzelleştirme düşüncesi gibi bir amacı olduğunu da belirtir. Ayrıca bizim medeniyetimizin ortak varoluş bilincini ele aldığından merkezde ben yerine biz olduğu ve ailenin son derece önemliliği vurgulanır. T. Koç’tan anladığımız kadarıyla biz sohbet ehliyizdir ve batıdaki sanatsal kaygıların merkezindeki bireysellik ve yarıştırma işine dönüşen bir sanat yerine, bir miras üzerinde ustadan çırağa, hocadan öğrenciye, yol gösterenden yolun gösterildiği kişiye akan bir feyz vardır. Sonuçta yeryüzünde gördüğümüz bütün cilveler asıl hakikatin güzellikleri, telakkisi yahut sindirilmesiyle olmaktadır. Bu telakkide başka mekanizmalar olabilmektedir. Örneğin nasıl ki Mevlana’nın ortaya çıkması için bir Şems-i Tebrizi olması gerekiyorsa, yaşanılan tecrübeye dayalı olarak yeni biri bulunduğunda, bu onu tetiklemeli, bir şeyler çakmalı ve böylece gelenekselden kopmadan dilini bulan üretimler gerçekleşebilmelidir. Bu noktadan hareketle Turan Koç’un sözlerinden eğer kendi dilimizi, kendi sözümüzü söyleyebilirsek ölü mecazlarla iş yapmadan, varlığı gözlemleyerek, alemi ne kadar iyi anlarsak, zaman zemin kuşağında başka medeniyetlerin ilişkisinden, onlardan devşirdiklerinden, kendi rengine başkalarının kattığı tonlardan da katarak tecrübelerimizi zenginleştirirsek gelecek için olumlu düşünebileceğimiz kanaatine varılıyor. Aynı zamanda Turan Koç İbn Arabî’ye kadar uzanarak bizim estetik anlayışımızın üç kelimeyle özetlendiğini, bunların kemal, cemal ve celal olduğunu da söyler. Önce bulunuşumuzun idrakinde olmalı ve varlığı gözlemlemeliyiz. Bu durumun akabinde asıl saninin sanatıyla karşılaşabiliriz. Tsunami ya da burma bıyık örneğin celal olarak anlatılırsa, bir pınar da cemal olarak nitelendirilebilir. Diğer taraftan ahlakı iyi anlamamız gerekiyor. Birçok ahlak (iş ahlakı, görev ahlakı vs.) var. Turan Koç, hangi ahlakı nasıl kabul ediyorsak bunun sanatımıza öyle yansıdığını ifade eder. Özgürlük anlamında sanatçı eğer özgür olacaksa bunu bu açıdan anlamalıdır. Yani ana cadde içerisinde büyük kader planı içerisinde The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 612-620 Ahmet Kürşad Albayrak 616 bizim irademize bırakılan, ahlakın müsaade ettiği her alanda rahatça at oynatmak ve hakikat bilincini gerektiği şekilde anlamak gerektiğini söylemektedir. İkon olmadığı müddetçe İslam sanatında serbestlik vardır. Bunun yanı sıra etik estetiğin dışına çıkarılmamaktadır. Yani âlem hakkın bize bakan yüzüdür, onu okumakta özgürüz ve onu iyi okumamız için biz eğer doğaya baktığımızda tabiatın herhangi bir sanat eseri gibi şeffaf değil de mat olduğunu, dolayısıyla da arkasını göstermediğini anlarız. Oradan gidip ötelere ulaşmak kolay değildir. Onun için de belki hakiki yol gösterenlere, âlimlere bilgisini bizimle paylaşacak insanlara ihtiyaç vardır. Bizim geleneğimizde bu çizginin korunması gerekir. Yani Turan Koç bu şekilde olduğunda, kısacası insanın mükellefiyet ve sorumluluk sahibi olduğunda, kendi sözünü söyleyen olumlu gelişmeler yaşanabileceği kanaatindedir. Bununla beraber İslam’ın sanatı yasaklamadığını ikon olmasını yasakladığını da belirtmiştir. (WEB_2.,2014) Doğanın mat olması ya da kendini hemen ele vermemesi bizim işimizi zorlaştırır. Bunun yanında yine de bize insan ve çevresine dair farklı anlamlar katabilir. Nitekim sporculuk performansıyla, liderlik, grup dinamikleri, iletişim ve motivasyon ağırlıklı eğitimler verdiği bilinen Serdar Kılıç bize doğa kültürüne ya da tarihine uzak kaldığımızda ya da doğada yaşayan birinin hayatını bilmediğimizde farklı yerlerde yapılan bir seyahatin bizde bıraktığı görüntü estetiğinin, yüzleri duvara dönük sanat eserleriyle dolu bir müzenin içinde turist gibi gezmekten başka ne anlam ifade edebildiğini sorgulatır. Kendisi her insanın doğayla ve doğadan yola çıktığımızda estetikle ve güzele dair kendi tualini üretmesi gerektiğini belirtir.(Karabatak, 2013) Estetik ve sanatın maneviyatla ilişkisine bakıldığında görsel sanatlar ve inanç konusu birbirinden bağımsız düşünülemeyecek alanlar olarak görülmektedir. Bu iki alanın hayatı derinlemesine süzgeçten geçiren tavırları yan yana geldiğinde bulanıklığın iyice kaybolduğu temaşalar yaşanması olasıdır. Nitekim sanatın ve dinin bir kudret olduğu düşünülürse bu kudretlerarası bağla irtibata geçen izleyicinin de kâinatı anlamlandırma ve ondan bir ders çıkarma boyutu değişik algılarda olabilmektedir. Sanatın inançla şekillenen anlatımında insan güzeli düşündüğünde ve güzel gördüğünde bu tutumu yaşamından haz alacak bir anlatıma dönüştürür. Bu dönüşüm izlendiğinde önce kendisini keşfedecek, kendisindeki ve çevresindeki güzellikleri fark edecek, sevecek, saygı duyacak sonra bu güzelliklerin kaynağını arama gayreti içine girecek, bunu da sanatın form diline dökecektir. Bunu yaparken süreç içinde güzelin farklı tezahürlerini bulması olasıdır. Bu noktada Larry Shiner Karl Philipp Moritz’den şu yorumu aktarır. (Shiner, 2010:200) “Güzel bir nesne bütün dikkatimizi kendi üzerine çektiğinde biz bir süreliğine kendi kendimizi unutuyoruz, öyle ki adeta onda kendimizi kaybediyoruz; ve güzelliğin bize sunduğu saf ve tarafsız zevkin en yüksek derecesi işte bu kendini kaybetme, bu kendini unutmadır… Bu zevk, tabii eğer gerçek olacaksa, tarafsız sevgiye yaklaşmalıdır.”(Moritz 1962, 5; Woodmansee 1994) Dinsel anlamda sanata bakışın bir yorumu denilebilecek ve estetik unsurlar içinde değerlendirilen bir dinsel beğeni yorumu olan ve beğeni kıstasını yaratıcının rızasına bırakan Moritz’in ve Woodmansee’nin açıklamasıyla örtüşen İslam estetiğinde sanat denildiğinde coşkunun, ritmin temaşanın ve bütünlüğün ince hallerini görmek mümkündür. Düşünüş boyutu olmazsa sanatın öksüz kaldığı görülmektedir. Örneğin bir Marilyn Monroe resminin çoğaltılmış halini biz pop art içinde görüyoruz sanat tarihi sürecinde. Marilyn The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 612-620 617 Estetik Kavramı Üzerine Bir Değerlendirme Monroe sanki izleyicisini seyrediyor gibidir. Bu çoğaltılmayı bizim Türkmenistan halılarından aldılar der T. Koç. Şimdi Marilyn Monroe sanattır da Türkmen kızının tekrarlı motiflerinde oluşan halısına sanat değildir denildiğinde Marilyn’in göklere çıkartıldığı söylenebilir. Kendisi sanatı nitelerken ideanın (fikrin) somut bir şekilde görünür kılınması olarak tariflemektedir. Süleymaniye camiinde bu durumun göründüğünü dile getirir.(WEB_2.,2014) Resim 1. Andy Warhol, Marilyn Diptych, Yağlıboya, Akrilik, Serigrafi, 1962. Sanat görünen ve görünmeyenin zihindeki algısıdır. Bu noktada güzellikse çevremizdeki hey şeyde karşımıza çıkacak bir olgu gibi görünüyor. İslam estetiğinde ise güzel bir denge kurarak dış güzele iç güzelin kılavuzluk yaptırıldığı bir temaşa alanıdır. Beş duyuyla algılanabilen güzellik kavramına baktığımızda bir bakıma uyum, form ve görsel olmaktan öte duygu, fikir ve basiretle de elde edilebilen bir şey olduğu tecrübelerle sabittir. Kısacası güzelliğe estetik anlamında bakıldığında ve bu durumun öncesinde de çok fazla irdelendiği düşünülürse yaşam içinde bulunan her varlığın kendi estetikliğinin ya da kendi güzelliğinin fark ettiricisi, yansıtmacısı ya da donörü olduğu söylenebilir. Estetiğin tarihinden kendi kültürümüze yoğunlaştığımızda estetik ve güzel anlamını örneğin şiire baktığımızda Türkçenin süt dişleriyle konuşan dervişi Yunus Emre’de bulur. Platon’da kendinden geçme yetisi diye açıklanan şiir perisinin coşma halinin (Cömert;2008:52) temiz bir gönlü harekete geçirerek gelecek kuşakları eğittiği bir durumdan bahsedilir. Bizde ise bu durumdan çok daha farklı bir edep ve arınma yoluyla şiirlerini yazan Yunus Emre’yle güzelin ilim, edep ve irfanla şekillenen bir ahlaki erdem olarak karşımıza çıktığı görülür. İslam sanatında resme bakış biraz çekinik dursa da Sadi ve Mevlana imgenin resimsel biçiminden yana tavır koyarlar. Bu durumu Oliver Leaman (Leaman, 2004; 57-58) bize anlatmakta ve tabiatın temsil noktasında ilhamın kaynağını bizzat bir olan alemlerin yaratıcısında gördüğünü, Mevlana’nın ise daha da ileri gidip dini karakter ve olayların resmedilebilirliğini savunmayla beraber ressamın fırçasıyla yapabileceklerinin de kelimelerle yapılabileceklere eşdeğer olduğunu kabul etmiştir. The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 612-620 Ahmet Kürşad Albayrak 618 Resim 2. Ahmet Atan, Üsküdar 3. Ahmed Çeşmesi, Tuval Üzerine Yağlıboya, (WEB_ 3.). Resim 3. Fatih Özkafa, Hakkıdır Hakka Tapan Milletimin İstiklal Celi Divani Hat Eseri, 2011, (WEB_4.). Estetik aslına bakılırsa karmaşıktır denilebilir ve İslam sanatlarında sadece dini bir anlam yattığını söylemek çok genel bir ifade olmaktadır. Çünkü estetik dediğimizde sadece bir dış güzellik veya duyusal güzellik değil duygu, zihin ve fikirsel bir estetikten de bahsedebiliriz. Çünkü sadece dış güzellik aslında kusursuz bir güzellik olmuyor veya sınırları belli bir güzellik oluyor. Bu noktada İslam sanatına bakıldığında güzelliğin aslı hakikate yöneldiğinde gerçek The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 612-620 619 Estetik Kavramı Üzerine Bir Değerlendirme kılavuzunu bulmuş olmaktadır. Bu noktada estetik denildiğinde aslında her hayat belirtisi olan şeyin yahut yaratılmışın kendine has güzelliğinin idraki ya da varlığının sorunu veya neden dünyada oluşu estetiğin bizi yönlendirdiği bir durumdur. Örneğin hattın İslam sanatının kalbi olduğu söylenmekte ve yazının ötesinde bir şey olduğu vurgulanmaktadır. Arap harfleri için Prof. Dr. Sadettin Ökten bu harflerin amiyane tabirle sanatkârın elinde eğilip bükülebilen büyük bir güç olduğunu söyler. Ayrıca bu harflerin kendini sanatkâra dayatmadığını, sanatkârın kontrolüne ya da hizmetine kendisini sunduğunu dile getirir. Hat sanatçısı Fuat Başar ise hattın ruhsal bir geometrisi olduğunu söyler. Hat bir çizgiyse çizginin hayat çizgisi, doğruluk çizgisi gibi anlamları olduğunu ve hattın bunların hepsini anlayacak güçte olduğunu belirtir. Hat sanatının ölçü biriminin nokta olduğu düşünüldüğünde sanatçı noktanın evrendeki tekilliği gösterdiğini, onun hareketliliğinin evrendeki çokluğu belirlemesini, ne kadar hareket ettirilmesi gerektiği ve onun estetik ölçüleri de evreni bir noktadan yaratanın tayin etmesiyle belirlenmiş olduğunu söyler. Belki sanatçının da işte o sırları keşfetmeye çalışan kişi olduğunu dile getirilir. (Ateştürk, 2010) Bu anlamda bakıldığından noktadan harfe oradan yazıya dönüşen hat yazısı, ya da gönülden süzülen bir duyguyla yazılan şiir ya da hayatı sorgulamaya dönük estetik bir resim yahut içinde zengin bir kültürel mirası barındıran bir mimari eser bizlere kâinatı anlamladırmaya yarayan güzelliğin sır perdesine ait işaretler barındıran, bir çeşit yardımcı elemandır, estrümanlardır, kimi yerde bir sentez süzgeçtir, bir keçedir ya da zamktır diyebiliriz. Resim 4. Burhan Doğançay,Whispering Wall III- Fısıldayan Duvar III, Tuval Üzerine Akrilik, 1985. Sonuç Estetik toplumun bir yansımasıdır. Bu farklı toplumlarda değişik şekillere, seslere, formlara, mekânlara, şiirler ve yazılar gibi diğer anlatım olanaklarına bürünebilmektedir. Estetik, sanatın ve maneviyatın vazgeçilmez bir değeri olarak aynı zamanda bir dil görevi de üstlenir. Bu görevde estetik güzel, hoş, yararlı ve faydalı gibi bir yörünge belirlemesinin yanında özgür ve kendi cümlesini, tualini, sesini ve fırçasını kullanan bunun yanında ahlaki olma ve bir niteliği atlamadan serbestçe dolaşabildiği sürece kendisini daha iyi fark ettirir. The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 612-620 Ahmet Kürşad Albayrak 620 KAYNAKLAR BAUMGARTEN, Alexander, (1954), Reflections On Poetry. Berkeley: University Of California Press. CÖMERT, Bedrettin, (2008), Estetik, De Ki Basım Yayın Ltd.Şti., (Yay., Hazırlayan: Süreyya Karacabey), Ankara, ISBN: 978-9944-492-34-8. Devrim Karabatak (Yön). Doğadaki İnsan, (2013), Yap., Muhsin Aydın, TRT Haber. (Erişim Tarihi 11.11. 2014). ECO, Umberto, (1988), The aesthetics of Thomas aquinas. Cambridge, Mass.: Harvard Unıversity Press. Gökhan Ateştürk, (Yön), “HAT- Bir Medeniyet Çizgisi”, (2010), Yap.,Vahit Özdemir, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projeleri Kapsamında BGM-Birleşik Görsel Medya, (Erişim Tarihi 26.11.2014). HEGEL, G.W.F.,(1967), Estetik, (İt. Çev., Einauidi), Torino. KOÇ, Turan, (2009), İslam Estetiği, İsam Yayınları, İstanbul, ISBN:978-975-389-533-0. LEAMAN Oliver, (2004), İslamic Aesthetics an Introductıon, Edinburg Universıty Press, Edınburgh, ISBN:074861735 3. MORİTZ, Karl Philipp, (1962), Schriften Zur Aesthetik Und Poetik. Tübingen: Max Niemeyer. SANTİELLO. G. (1957), Baumgarten, “Enciclopedia Filozofica”, İst, per la Coll. Cul. VenRoma, Floransa C.1. SHİNER, Larry, (2010), Sanatın İcadı, (Çev:İsmail Türkmen) Ayrıntı Yayınları, İkinci Basım, İstanbul, ISBN:978-975-539-366-7. WOODMANSEE, Martha, (1994), The Author, Art, And the Market: Rereading the History of Aesthetics, New York: Columbia University Press. WEB_1. (2014). Diyanet İşleri Başkanlığı Kuran-ı Kerim Portalı- In Turkey the Prediciency of Religious Affairs web site. http://kuran.diyanet.gov.tr/ (Erişim Tarihi: 14.11.2014). WEB_2. ( 2014). TRT Diyanet Tv- Genç İlahiyat Adlı Programda Prof. Dr. Turan Koç’la Sanat ve Estetik Üzerine Söyleşi” web site. http://www.diyanet.tv/genc-ilahiyat/video/gencilahiyat--prof-dr-turan-koc--(marmara-universitesi) (Erişim Tarihi: 14.11.2014). WEB_ 3. Ahmet Atan’s web site. www.ahmetatan.com/?p=49(Erişim Tarihi: 25.12.2014). WEB_4. website. http://www.kalemguzeli.org/hatteserleriayrinti.php?KNO=1868&HKNO=20 (Erişim Tarihi: 25.11.2014). The Journal of Academic Social Science Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 612-620