l (J.JJ .Uluslararası Bursa Tasavvuf l(ültürü Seınpozyuınu 4 BURSA KULTUR SANAT VE TURIZM VAKFI '1 L BURSA KÜLTÜR SANAT VE TURİZM VAKFI BURSA IdTAPLIGI 18 Uluslararası Bursa Tasa11vuj Kültiirii Scmpozyumu 4 ISBN 975-7003-16-6 ...- B irinci Basım Eylül2005 Ya)luıa Hazırlayan Mehrned Temelli Baskı F.Özsan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. İzmiryolu No:221 Beşevler 1BURSA Tel: O (224) 441 33 82 e-mail: [email protected] Tiyatrosu Yanı, Kültürpark 1 Bursa Tel: (O 224) 234 49 12 (3 hat) Faks: (O 224) 234 49 ll E-posta: [email protected] Açıkhava Bursa' daki Tasavvuf Hayatını Osmanlı Sultanları Neden Desteldedi? Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu* Giriş Mutasawıflara ve alimiere gelenek doğrultusunda hep sahiplenen Türk hükümdarlan, Selçuklu ve Osmanlı süreçlerinde de aynı çizgiyi sürdürdüler. Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen birçok alim ve derviş hep saygı ile karşılandı. Osmanlılarda devlet-kültür ilişkileri Halife Harun Reşid döneminden başlayarak saraydan topluma doğru yayılan anlayışın devanu niteliğin­ dedir. Bu bağlamda, Selçuldularda, Celayirlerde, Timurlularda görülen anlayışın küçül<. farldarla Osmanlılar'da da sürdüğünü, ilişkilerin bu gelenek üzerine oturduğunu söylemek mümkündür. Devlet yönetiminin teorik değerlendirilmesi anlanunı taşıyan siyasetnamelere göz atıldığında, bilim ve sanatı konuna konusunda padişahlara büyük görevler düştüğünün nasıl vurgulandığı anlaşılacaktır 1 Osmanlı devlet anlayışını oluşturan kültürel çevreler içinde ulema, şa­ irler, nasirler, sanat erbabı ve mutasavvıflar yer alır. Bu muhitlerde bulunan kişilerden lamileri pek çok çevrede kendini gösterir. Bir alim, aynı zamanda iyi bir şair ve mutasawıf olabilir. Şüphesiz, Osmanlı hayat tarzı içerisinde bu kavramlar birbirleriyle ilişldlidir. "Osmanlı Devleti'nde medrese tahsilini tamamlayarak icazet alıp hukukta, eğitimde, başlıca dini hizmetlerde ve zaman zaman da bürokraside soruınlulul<. üstlenen veya tamamıyla kendisini özel olarak toplumun hizmetine adayan ilim erbabına ortak bir terim olarak ulema denilmiştir. Ulema gelenek ve imtiyazlanm genellilde iyi koruyan, temsil ettiği hukuki ve dini formasyondan dolayı toplumun ' Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı ı Mustafa İsen-A. Fuat Bilkan: Sulian Şair/er, Akçağ Yayınları, Ankara, 1997, s.32-33. 324 ULUSLARARASI BURSA TASAWUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU her kesiminde etleili olan bir zümre olmuştur." 2 Alimierin itibarı her dönemde diğer sınıflar ve çevreler arasında daha yüksek olmuştur. Ulema, (Rütbetü'l-ilmi ale'r-rüteb ? düşüncesiyle değerlendiıilir. Farklı İslami coğrafyalarda bulunan alim, fazıl, mutasavvıf ve şairlerin çok önemli hizmetleri olmuştur. Osmanlı devlet yapısının oluşmasında etleileri tartışılmayan buJdşiler Maveraünnehr, İran, Mısır, Fergana, Horasan, Harezm bölgelerinden Bursa, Edirne ve daha sonra İstanbul'a gelmişlerdir4 . Osman Gazi'ı\i~ kayınpederi Edebali Şam'da, Davud-ı Kayseri Kahire'de, Kara 'froca Alaeddin İran'da, Kadızade-i Rumi Horasan ve Maveraünnehr'de, Molla Fenari Kahire'de, Alaeddin-i Rumi Semerkand'ta, Germiyanlı Alunedi Mısır'da ihtisas yapmışlardı. Bu sayede Orta Doğu devlet anlayışının ve devlet halk ilişldleri­ nin İslami ve geleneksel esaslan Osmanlı sarayına taşınmıştı 5 . Osmanlı sultanlan, dönemin ünlü mutasavvıflanna tekleeler kurarale vakıf kaynaldar tahsis etınişlerdi 6 • Erl(en Osmanlı dönenünde teldee ile medresenin birleştirildiği ve zaviyeli cami tipinin yaratıldığı görülür7 . Bu dönemde Osmanlı yönetinü c!ervişlere önemli görevler vermiştir. Şeyh Edebali ile başlayan ahi etldsi, Fatih dönemine kadar sürecektir. İznik­ Orhaniye medresesiin ilk baş müderrisi Kayseri gibi, bu medreseden yetişen Şeyhillislam Molla Fenari de medrese-teldee sentezinin önemli şal1siyet­ lerindendL İlle Osmanlı sultanlannın çağdaşı olan Orta Doğu devlet adamlan da önemli kültür adamlarına .değer vererek onları yülcsek bir konumda tutrrı.uşlardır. 1333 yılında İznik Medresesi'ne müderris olarak Türk alim ve mütefelddrlerinden Davud~ı Kayseri tayin edildi. Bu büyüle düşünür, ünlü mutasavvıf Şeyh Muhyiddin-i Arabi'nin üvey oğlu Şeyh Sadreddin-i Konevi'nin ekolünden geliyordu. Konevi'nin halifelerinden Kemalüddin Abdürrezzak-ı I<aşi'nin yarunda yetişmiş olup yüksek tal1silini Mısır'da yapmıştır. I<aşi (öl. 1330) Muhyiddin-i Arabi'nin ünlü eseri Fususu'lHikem'i şerh eden bir a.Iimdi. Davud-ı Kayseri'nin bir ucu Semerkandde 2 Osmanlı ilim dünyasına Mehmet İpşirli; "Osmanlı Uleması", Osmanlı, c. 8, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s.7l. İlınin rütbesi, bütün rütbelerin üstündedir. 4 M. Hulusi Lekesiz, "Osmanlılarda Sünni-Hanefi Geleneğin Oluşmasında Ulemfuun Rolü", Osmanlı, c. 8, Ankara, I 999, s. 80-84. 5 Hoca Sadettin Efendi, Tacii't-Tevarilı V, haz., İsmet Parmaksızoğlu, Ankara, 1992, s. I. 6 Osmanlı kuruluş döneminde sultanların mutasavvıflara yaptıkları destek için bkz. Hüdavendigar Livası Tahrir Defteri c. 1 Haz. Ö.L. Barkan- E. Meriçli, Ankara, 1988., 166 ve 438 nolu Anadolu Vilayeti Muhasebe Defterleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi yay., Ankara, 1993-1994-1995, ayrıca, bkz. Sezai Sevim, "Bursa ve Yakın Çevresinde Kuruluş Devri Sultanlarınca-Desteklenen Dervişler", Bursa 'da Dünden Bugüne Tasavvuf Kültürü, Bursa Kültür-Sanat ve Turizm Vakfı Yayını, Bursa, 2002. 7 Filiz Yenişehirlioğlu, "14-15. Yüzyıllardaki Mimari Örneklere Göre Bursa Kentinin Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Gelişimi", IV. TTK, Bildiriler. III. Ankara 1989, s. 1348. 3 BURSA'DAKi TASAWUF HAYATINI OSMANLI SULTANLARI NEDEN DESTEKLEDi? 325 Buhara'da, diğer ucu Konya'da olan dönemin büyük fikir ve düşünce alumının temsilcilerinden olması dikkati çelrmektedir. Daha Osmanlı Devleti'nin kurumlannın oluşma sürecinde ünlü bilim ve tasavvuf çevrelerinden gelen bir ekolün devlet merkezine taşınmış olduğunu görmekteyiz8 . Osmanlı sultanlan ve şehzadeleri kendi dönemlerinin değerli fikir ve düşünce adamlarının yanlarında musahib (nedim) olarak tutarlardı. Örneğin Süleyman Çelebi'nin (1402-1411) Ahmed!, Safi, Şeyh!, Sultan II. Murad'ın Atay! ve Şemsi musahibi olmuşlardır. Halil İnalcık, Şair ve Patran adlı incelemesinde sultanların kültür dünyası ile ilişkilerini analiz etmiştir9 • Osmanlı sultanları ve devlet adamları Bursa'da çok sayıda medrese inşa ettirerek dönemin kültür adamlarına imkanlar hazırladılar. Orhan Gazi, 1335 yılında hisar içinde Manastır Medresesi'ni açmıştı. Bu medreseye, hisarda Manastır Hamarnı ile kırsal kesimden bazı toprak gelirleri tal1sis edilmiştir. Orhan Gazi hisar dışındald kililiyesi içinde kendi adıyla anılan ildnci bir medrese inşa ettirdi (1339-1340). Dönemin devlet adamlanl}dan Lala Şahin Paşa (öl. 1385) yine hisar içinde dönenun 3. medresesini inşa ettirdi. Bursa'da Sultan I. Murad döneminde Hüdavendigar Medresesi (1365-1366) ile Esediye Medresesi (1374) açılmıştır. Ulu Cami'nin güney doğusunda inşa edilmiş olan Esediye Medresesi'nin bir özelliği Val<.fımn mütevelliliğini 15. yüzyıl sonlarında, uzunca bir süre Safiye Hanım ile Sıtti Hatun'un ayrı ayrı dönemlerde yürütınüş olmasıdır. Sultan I. Bayezid döneminde kültürel gelişme yeni bir ivme kazandı. Bu süreçte Çandarlı Ali Paşa, Kara Eyne Bey (Molla Yegan Medresesi), Subaşı Eyne Bey, Ferhat Paşa (Ferhadiye Medresesi) birer medrese inşa ettirdiler. Sultan I. Bayezid döneminde ürılü Yıldırım Medresesi inşa edilnuşti (1400). Molla Fenari'nin tastik ve imzasım taşıyan vakfiyede medresede "ulum-i şer'iyye ve arabiyye ile ilm-i mizan" öğretimi şart koşulmuştur. Bursa'dald medresderin sayısı 15. yüzyılda da artmaya devam etmiştir. Sultaniyye Medresesi (Çelebi Mehmed dönemi -1419'da tamamlandı) Bayezid Paşa Medresesi (öl.l421), Muradiye Medresesi (1430), Haci İvaz Paşa Medresesi (1427), Molla Hüsrev Medresesi (1475), Hamza Bey Medresesi (1472) bu dönemin ünlü kültür ve eğitim kurumlarıdır 10 • Sultan I. Bayezid dönenlinin önemli kültürel olaylarından biri, Süleyman Çelebi tarafından "Mevlid"in yazılmasıdır. Süleyman Çelebi, Şeyh Edebali'nin soyundan gelmekteydi. Sultan I. Murad döneminde yetişmiştir. Emir Sultan'dan feyz almış, Yıldırım Bayezid'ın divan imamlığıru yapmış, 8 9 Uzunçarşılı, 1984, s. I, Müneccimbaşı, 1995, s. 95. H~lil İnalcık, Şair ve Patron, Doğu-Batı Yayınları, Ankara, 2003. ıo Bursa Medreseleri için bkz. Hızlı, Mefail, Osmanlı Klasik Dön~minde Bursa Medrese/eri, iz Yayınları, İstanbul, 1998. 326 ULUSLARARASI BURSA TASAWUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU 1399 yılında açılan Ulu Cami'nin imaını olmuştur. Ömrünün sonuna kadar 22 yıl bu görevde kalmıştır 11 • Sultan II. Murad döneminde Orta Asya ve Orta Doğu ile eskiden beri yoğun bir biçimde sürdürülen kültürel ilişkiler devam etrnekteydi. Timur ve Timurlular döneminde Semerkand-Herat kj.iltür çevrelerinde eserler veren ünlü müzik adamı Meragalı Abdülkadir, kitaplarında Makasıdu'l­ Ellzan'ın bazı nüshalarını Sultan II. Murad'a itl;ıaf etmişti. Murad Bardakçı, Abdülkadir'in ldtabını Şahruh döneminde ij,ursa'ya bir heyetle veya bir sanaticada gönderdiği ihtimali üzerinde dum1al~.t_adır. Bursa'da Yeşil Cami, Edirne'de ·M uradiye Camii ve Y~ldırım Bayezid zamanında bazı eserlerin yapımında Tebrizli, Semerkandlı ustalar çalışmışlardı. Yine bu dönemde bazı din bilginleri de doğrudan Anadolu'ya gelinişlerdi 12 • Dönemin kültür adarnlarından Cemal!, 1446 yılında Gülşen-i Uşşak isimli eserini Sultan II. Murad'a sunmuştu. Eserde sultanın edebiyatla ilgisi şöyle dile getirilir: . Şalz içün düzmüş idim bir lzoş kitab Kim saja bulurdı andan şeyh ü şah Okurdı daima Sultan Mw·ad Gülşen-i Uşşak 11inniş idüm ad 13 . Mercimek Ahmed tarafından tercüme edilen Kabusname, Sultan II. Murad'a Bedr-i Dilşad tarafından Muradname adıyla sunulmuştu. Bu eserde 44 bab'lık Kabusname, 51 bab'a çıkarılmış ve 9900 beyit halinde nazına aktarılmıştır. Osmanlı sultanına su11ulan bu eser, hayatın her alanına giren her konuda rehberlik yapan konular içermektedir. Bunlar arasında padişah­ lık adabı, vezirlik adabı, padişahlara hizmet adabı, nedimlik adabı, subaşılık adabı, yemek adabı, şarap içme adabı, suçluyu cezalandırmalc ve affetmek, mal toplamak ve harcamak, emanetin korunması, söz söyleme adabı, ilmin ve ehl-i ilmin methi ve bunların hasleti, cahillik ve alameti ve cahillerden salcınmalc, ldtabet şartları, padişah münşileri gibi yönetime, siyasete, saray hayatına, sosyo-kültürel ilişldlere dair konular yer almalctadır 14 • Osmanlı sultanlarının devlet anlayışının oluşmasında bir başka kaynalc da tasavvufi çevrelerdir. Medreseli olmayan, halk islamı denilen geleneksel İsianti öğretiyi sistematize eden mutasavvıflar, hem bilge ldşililderi ile, hem Kiiz:ım Baykal, Süleyman Çelebi ve Mevlid, haz. Kadir Atlansoy, Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu Yayıni, Bursa, 1999, s. 28. 12 Murat Bardakçı, Maragalı Abdulkadir, Pan Yayıncılık, İstanbul, 1986, s. 45-46 13 İ. Çetin Derdiyok, Cemali, Hayatı, Eserleri ve Divanı, Harvard University Press, Cambridge, 1994, s. 4-18. Selçuk Hatun'un Bursa'da yaptırdığı Mihraplı Köprü üzerindeki manzume ile Ulu Cami yanında Karaca· Paşa'nın kızının yaptırdığı mektebin kapısındaki kitabe Cemall'nindi. _ 14 Mustafa Kara, "XIV ve XV. Yüzyıllarda Osmanlı Toplumu Besleyen Türkçe Kitaplar", İslami Araştırmalar, 12, sayı, 2, 1999, s. 143-144; Birnbaum, Eleazar, Mütercimi Meçhul İlk Türkçe Kabusntime, Harvard University Press, Cambridge; 1981. 11 BURSA'DAKi TASAWUF HAYATlNI. OSMANLI SULTANLARI NEDEN DESTEKLEDi? 327 de kitleleri çevrelerinde topladıklan için devrin sultanları tarafından desteklenmişlerdir. İlk 150 yılında Osmanlı devletini yöneten sultanlar da çeşitli mutasawıflann etldsinde kalarak tasawufi gelenekten beslendiler. Bütün bu kültürel akıınlara mensup olan şahsiyetlerin kaleme aldıklan kitaplar, ya da onlann menkıbelerinin toplandığı eserler, Osmanli cevresine ulaşmıştı. Osmanlı sultanları ve devlet adaınlan bu şahsiyetlerin bir bölümünü bizzat taiudıklan gibi, eserlerini de biliyor ve okuyariardı 15 • Orta Asya kökenli sivil kültürel önderler, Anadolu, İran, Arap kültürel anlayışlannın sentezini yarattılar. Bu bağlamda halk arasında yeni bir kült oluşaral( kuşaktan kuşağa aktarılıp Osmanlı sürecinde de etldli oldu. Seyyid Battal Gazi örneğini bu bağlamda vermemiz mümkündür. Seyyid Battal Gazi, Anadolu'nun fetlü sıralannda Danişmendli Türiderinin arasında saygınlık kazanmıştı. Onun menldbelerini taşıyan "ravi"ler, mevcut kültürel yapıyı yağurarak Battabıfmıe'yi oluşturdular. Seyyid Battal Gazi'yi yücelten gerçelder, 13. yüzyıl başında İznik Bizans ve Anadolu-Selçuldu bölgesi arasında Eskişehir yalunlarında bir külliye yaratmıştı 16• Bursa'nın fetilinden başlayarak erken Osmanlı dönemi kültürel yapısı­ na etldli olan Türkistan kökenli bir çok mutasawıf bulunmal(tadır. Geyildi Baba, Abdal Murad, Abdal Musa, Yoğurdu Baba, Doğlu Baba, Alaca Hır­ ka, Postinpuş Baba, Şeyh Mehmed Küşteri, Şahin Baba, Selahaddin Buhari gibi isiınleri bu bağlamda sayabiliriz. 14. yüzyıl sonlarında başlayan yeni bir dalga içinde Emir Sultan, Ali Dede el-Buhar!, Baba Zaldr, Et Dede, Seyyid Natta, Seyyid Nasır, Seyyid Usül, Abdal Meh,med, Ali Mest-i Ethemi, Davud Dede, Çerağlı Dede, Abdüllatif-i Kudsi, Mecnun Dede, Ali Şir Dede gibi mutasawıflar bulunmaktadır. Bunlar için Osmanlı yönetimi zaviyeler inşa ettinrıiş, mali kaynaldar tal1sis etmiştir 17 . TasavvufHayatına Verilen Desteğin Tarihsel Arkaplanı Hint Devlet anlayışının temsilcisi Aşoka (M.Ö. 268-232) verdiği öğüt­ lerle, devlet anlayışında yeni bir aşamayı'ifade eder: "Kutsal ve merhametli majeste lıer mezhepten insanları, soju vrya aile reisi olsun, saygı ile karşılryor hepsini kutsuyor JJe annağanlar Jlerryor. İnsan, başkasının mezlıebini mantıksızlıkla suçlayaı·ak kendi mezlıebini kutsamaya kalknıanıalıdır. Uyum, öğülmrye değer bir şry- 15 Bkz. Mustafa Kara, a.g.m., s. 130-147, Ahmet Yaşar Ocak, Menakıbnameler, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1992. 16 Yorgos Dedes, Battalname, Sources of Oriental Languages and Literatures, Harvard University Press, Cambridge, I 996, s. I 6. 17 Bkz, Zafer Erginli, Kuruluş Döneminde Bursa 'da Faaliyet Gösteren Türkistan Kökenli Mutasavvıjlar, Yüksek Lisans Tezi, U.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü TasavvufTarihi Bilim Dalı, Bursa 1995, s. 30-107. 328 ULUSLARARASI BURSA TASAWUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU dir. Kutsal majestenin arzusu Jıer mezhepten insanlarm öğrenimini geliştirmesi ve akıllı öğretilelin peşinden gitmesidir" 18 • Damascos'lu (Şamlı) İoannes'in fikirleri (7. yüzyıl) Hint düşüncesi ile beslenen Ortadoğu hükümdarlık anlayışını yansıtır: "Gökteki babanın merhametli olduğu gibi sen de merhametli ol. Egemenine iyiniyet bağlan ile bağlı bulunan bir halk, ona baş eğmesine ·saglam ve sadık olur. Onun için, yoksun olanların sana yanaşmasına istekit Ql ve yoksullar için gözlerini açık tut ki, tanrı da sana kulak versin. Çünl(ü ~Jz kendi hizme~rlarımıza karşı nasılsak, efendimizin de bize karşı öyle ofduğunu görürüz" 19. Orta Doğu-İslam devlet anlayışının şekilleriillesinde Sasaru düşüncesi­ nin de etldn bir rol oynadığını biliyoruz. Biz bu anlayışı.daha çok devlet adamları için yazılnuş kitaplardan takip edebiliyoruz. Örneğin Sasani idaresinin son dönemlerinde devlet adamlarına etldn bir yönetimin nasıl olması gerektiğini göstermek amacıyla pek çok- eser yazılmıştır. Bunlar Andarzname ya da Pendname genel başlığı altında toplanmaktadıil0 . İslam devlet anlayışının Sasani etldsi altında oluşmasına geçmeden önce bu olgunun kısa bir özetini yapmanın ilerideki değerlendirmelerimize ışık tutacağına inanıyoruz. Sasani anlayışına göre, kral Tanrı ile insanlar arasında bir yerdedir; .Evrenin merkezidir ve yaratıcının yeryüzündeki temsilcisidir. Bu anlayıştald adalet kavramı, günümüzde kullandığımız eşitliği sağlama anlamında değil, daha çok herkesin ait olduğu konumda tutulması anlamında kullanılmıştır. Bu durum Sasanllerin sosyal düzen anlayışından kaynaklanmaktadıil1. Burada yönetilenden beklenen sadece itattir. Bu motifin hem fukal1a hem devlet adamları tarafından kullanıldığını göreceğiz. Sasani anlayışının İslam dünyasında tanınması, anılan bölgelerin müslümanlar tarafından ele geçirilmeleri ve bunun sonucunda ortaya çıkan Farsça'dan Arapça'ya tercümelerle başlamıştır. Erken dönem örneklerden birisi 842/8 61 yıllan arasında yazıldığı tahmin edilen anonim Ki tab elTae' dır. Buradald kral ilahi bir konumdadır. Sosyal düzen, insanların krala itaat etmesiyle ve her gruba ait olduğu yerin sağlaması ile gerçeldeşebiliz2 2 . Joseph Capbell, Doğu Mitolojisi, çev. Kudret Emiroğlu, imge Kitabevi, Ankara, 1993 s. . 301-307. 19 Emest Barker, Bizans Toplumsal ve Siyasal Düşünüşü, çev. Mete Tuncay, imge Yayınevi, 2. baskı, Ankara, 1995, s. 95-97. 20 İslamiyet yayıldığında bu defa eski Sasani etkisi altında, ancak "adiib" genel başlığı altında eserlerin ortaya çıktığını görmekteyiz. Bu eserlerde ahlaki kurallar, hükümet idaresi, üSt düzey yöneticilerin uyması gereken teşrifat kuralları, gündelik yaşarn gibi konular işlen­ mekteydi. Geniş bilgi için bkz. Halil İnalcık, "Turkish and lranian Political Theories and Traditions in Kutadgu Bilig", The Middle East and The Balkans Under the Ottoman Empire, Indiana University Press, Bloomington; 1993, s. 3. 21 Ann K. S. Larnbton, "Islarnic Mirrors for Princes", La Persia ne! Medioevo, Accademia Nazionale dei Lincei, Roma, 1971, s. 422. 22 Larnbton, 1971, s. 422. 18 BURSA'DAKi TASAWUF HAYATINI OSMANLI SULTANLARI NEDEN DESTEKLEDi? 329 Orta Doğu-İslam geleneğinin göreceli olarak hakim olduğu bölgelerde, Sasani örneğine benzer şekilde yöneticilere öğüt verine ve iyi bir devlet adamı ile iyi bir yönetim nasıl olması gerektiği ·konusunda geniş bir literatür ortaya çıkmıştır. Bunlar genellikle nasihat edebiyatı. başlığı altında toplanabilir. Dikkat edilirse, bu konuda yazanlar Abbasihalifeliğinin son döneminde yaşamıştır. Bu süreçte halifeler, Buveyhiler ve Selçukluların elinde kulda durumundadır. Dünyt;!vi otorite iktidan fiili olara!( ele geçirmiştir ve bu dururnun meşru hale getirilmesi gerekmektedir. Bu dönernde ortaya çıkan eserlerin daha öncekilerden farlu, kendilerini kaynak açısından sı~ır­ landırmarnalandır. Bunun en önemli sonucu, Sasani devlet anlayışının İslam dünyasına gim1esi olmuştur. Örneğin Keykavus'un yazdığı Kabusniime23 buna iyi bir örnek olarak gösterilebilir24 • Ulerna, sultan ile halife arasında bir yerdedir ve ikisini dengelernek üzere düşünülmüştür. Bunlar sultarim isteiderine karşı koyacaldardır. Bu konum kendilerini dini açıdan zor bir dururnda bırakrnaktadır. Gazali bu grubun içine düştüğü açmazı gösterrnek için çok bilinen bir örneği verir: Sultanların en iyisi ulerna ile beraber olan kimsedir. Ancak ulernanın en kötüsü ise sultanlar ile beraber olmaya çalışandır2 5 . Nasihatnarnelerde, geleneksel davranış biçimleri ve yönetim anlayışı dile getiriliyordu. Bu eserlerin içerdiği öğretinin, Anadolu'da egemen olan Selçuldu, Türk Beylilderi ve Osmanlı devlet adamlarına ulaştığını söylernek rnüml(ündür. Örneğin l 082-l 083 yılında İran sal1asında kalerne alınan Kabusniime, Anadolu Selçuldu sultanlan tarafından kullanılıyordu. Bu eser, 1386-1387 yıllarında Türkçe'ye çevrilerek Gerrniyan oğlu Süleyınan Şah'a sunuldu. Sultan II. Murad 1432 yılında aynı eserin daha anlaşılır bir Türkçe ile çevirisini sağladı. Yaldaşık 350 yıllık bir siyaset geleneğini taşıyan Kiibusniinıe'de devlet-toplum düzenine ilişkin öğütler yer alrnal(tadır. Bu bağlamda, konuk olmak, konuk almak, doğruluk ve emanet gibi sosyal konular işlendiği gibi, talib-i ilm'lik ve faldh'lik, tıb ilmi ve diğer ilimler gibi 23 Bu çalışma özellikle 14. ve 15. yüzyılda Farsça'dan çeşitli defalar Türkçe'ye çevrilmiştir. Örneğin 74111340-41 yılında Şeyhoğlu Mustafa'nın, Germiyanoğlu Süleymanşah Mehmed için, 835 yılında ise Mercümek Ahmed'in II. Murad için birer çeviri yaptıklarını biliyoruz. Daha fazla bilgi için bkz. Eleazar Birnbaum, Mütercimi Meçhul İlk Türkçe Kabusniime, Harvard University Press, Cambridge, 1981, s. 4, 5. 24 Yazar İslam dünyasına tam da entegre olmamış bir bölgede, Hazar denizi civarında yaşa­ maktadır. Eseri sadece sultaniara yönelik değil, genel bir nasihat niteliğindedir. Öğütlerinde hilafeti tamamen göz ardı ederek halkı iki sınıfa böler. Bunlar asker ve reayadır ve idarecinin görevi askerlerin halka baskı yapmasını engellemektir. idareci "bir güneş gibi" kendinde yararlananlara eşit davranmalıdır. Aksi halde düzen bozulur ve halk yerini terk eder. Ne halkı itaat altına alan askerin, ne de onlara yiyecek sağlayan halkın tarafını tutmamak gerekir. Askeri sınıfın niteliği üzerinde de duran yazar, karışık gruplardan oluşturulmadığı takdirde idareyi kontrol altına alacakları uyarısını yapar. Bkz. Lambton, 1971, s. 423. 25 Carla L. Klausner, The Seljuk Vezirate, A Study ofCivil Administration 1055-1194, Harvard University Press, Cambridge, 1973, s. 22-25. ULUSLARARASI BURSA TASAVVUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU 330 olgular da dile getirilmiştir. Eserde, siyaset bilimi kulluk etmek, beyler katında yapılması gereken davranışlar, yazıcılık ve münşilik, padişahlara, vezirlere ilişkin gelir kaynaklan ve devletin başka gelir kaynaklan ele alınmıştır-2 6 • Bilim ve fikir adamlannca yazılan ahlak kitapları, 15. yüzyıl başlann­ dan itibaren Osmanlı sultanları için Farsça ve Arapça'dan çevrilmeye baş­ lannuştır. Ayrıca bu türden eserler örnek alınarak yeni edebi ~serler ortaya konuldu27 • Sursalı Mehmed Tahir Bey, İstanJ;.~J kütüphanelerinde mevcut olan siyasete yönelik 172 eserin listesini çıkarniıştır-2 8 . Osmanlı Sultanlan'nın yönetim anlayışına kaynalc olan Siyaset Geleneği'nin temsilcilerinin göıiişleri benzerlik gösterir. Siyasetnamelerde yer alan öğütler Osmanlı sultanlarının tasavvuf hayatını neden desteklediğine ışık tutmalctadır. Bu bağlamda eserleri veya bizzat kendileri kabul görn1üş siyasetname yazariarına ve göıiişlerine yer vermek istiyoruz. kültürel yaşama ilişkin bağlamında, padişahlara Yt.isuf Has Hacib Yusuf Has Hacib Kutadgu Bilig adlı manzum siyasetnamesini Balasagun'da yazmaya başlan1ış, Karal1anlı Devleti'nin başkenti· Kaşgar'a giderek eserini tamamlamıştır (1068). Tabgaç Buğra Karahan'a sunduğu bu yapıt üzerine Has Haciblik (Mabeyncilik) görevine getirilmiştir. Türkçe yazılan Kutadgu Bilig siyasal yol göstericililc yanında alual<1, tıbbi, felsefi konular da içerir. Eser aynı zamanda bir bilim ansilclopedisi niteliğindedir. Kutadgu Bilig'in örneleleri Arap ve İran edebiyatlannda mevcuttur. Nizamü'l-mülk'ün Sryasetnfmıe'si ile Attar'ın Pendname'si ve Mantıku't-tayrı aynı çağın ürünüdür. Eserde, Firdevsi'nin Şelım1me'sinin etkileri vardıil 9 • Kutadgu Bilig'de hükümdarın bilginiere nasıl davranması gerektiği de belirtilmiştir: "Diğer bir zümre de alimlerdir; onların ilmi halkın yolunu ay- dınlatır. Onları pek çok sev ve onlardan hürmetle bal1set; çok veya az, onların bilgilerini öğren. Faydalı ve zararlı şeyleri birbirinden ayırt ederek, doğiu ve temiz yol tutan kimseler buıuardır. 26 Bimbaum; 1981, s. 108. Bkz. Bemad Lewis, "Ottoman Observers of Ottoman Decline", /slanıic Studies, I-Il, Karachi, 1962, s. 71-87, Levend Agah Sırrı, "Siyaset-Nfuneler", Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, Ankara, 1962, s. 167-194. 28 Gürbüz Deniz, "Bursalı Mehmed Tahir Bey ve Siyasete'e Müteallik Asar-ı İslamiye Adlı Risalesi", İslami Araştırmalar, 12, sayı: 1, 1999, s. 58-64. · 29 Alessio Bombaci, Kutatgu Bilig Hakkında Bazı Mülahazalar, Fuat Köprülü Armağanı, İstanbul, 1953, s. 65-75. 27 BURSA'DAKi TASAWUF HAYATINI OSMANLI SULTANLARI NEDEN DESTEKLEDi? 331 Mümkünse, ilimlerini öğren ve bilgilerini bil; onlara iyilik yap ve yardımda bulun; onlara dil uzatma. Bu dinin direği gerçekten bunlardır; doğru şerlatin temeli bunların bilgisidir. Dünyada bu alim ve haklmler olmasa idi, ekilmiş olsa bile, yerden yiyecek çılanazdı. Onların ilmi halk için bir meş'ale oldu; geceleyin meş'ale yanarsa, insanlar yolu şaşırmazlar. Onlara malından hisse ayır, onları yedir, içir; güler yüz ve tatlı sözle hizmetlerinde bıılun. Sert ve kaba dil kullanma, onlardan çekin; onların eti yenmez, zehirdir. Onlara karşı sert ve kaba bir dil kııllanma; tuz-elanek yedir, saygı göster ve hüm1et et. Onları. dinle, bilgilerine göre hareket et; tavır ve hareketleri hald<ında arkalarından dedi-kodu yapma. Senin için lazım olan onların ilmidir; onlar insanlara yol göstererek, doğrııluğa sevkederler. Bunları koyun sürüsünün koçu telakki et; onlar başa geçip, sürüyü doğru yola götürsünler. Bunlar ile münasebet kur ve iyi geçin; böylece saadete kavuşa­ ral<, her iki dünyada mes'ı1d olursun. "30 Nizarnü'l-Mülk Asıl adı Hasan bin Ali'dir. 1018-1092 yıllan arasında İran'da yaşanuş­ tır. Babasının vali olması ve çok iyi bir öğrenim görmesi, devlet yönetimi sanatına ilişldn bilgi birildminin kaynağıdır. Gazne Hükümdan Sultan Mesud'un yanında çalıştıktan sonra, Türkmen Selçııldu yöneticilerinin hizmetine girdi. Nizamü'l-mülk 1064 yılında Sultan Alparslan'ın baş veziri oldu. Bağdad'ta Selçııldu sultanlannın koruması altında bıılunan Halife Kaim tarafından "Nizamü'l-mülk" ünvanı ile onurlandınldı. Sııltan Alparslan ile Sııltan Melik Şal1'ın aralıksız 29 yıl başvezirliğini yaptı 31 • Devletin idari, mali ve asker! alanlarda örgütlenmesine katkıda bulundu. Bu yüzden Nizamü'l-mülk'ün eseri, teorik söylemlerden farldıdır. Bizzat uygulanan esaslan içerir. Anadolu Selçııldu Devleti düzenini de oluşturan esasların kaynağını teşldl etmiş olması ayrıca belirtilmelidir. Sultan memleket işleri için bilginiere danışmalıdır. Danışılacak ldşinin kuvvetli görüşü olması gereldr. Herkesin bir uzmanlıl< 30 31 A.g.e., s. 314 Nizamü'l-mülk, Siyasetniime, çev. Nurettin Bayburtlugil, Dergah Yayınları, 3. baskı, İstan­ bul, 1995, s. 13-20. ULUSLARARASI BURSA TASAWUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU 332 alanı vardır. Bir kişinin çok iyi bildiği-bir işi, diğeri bilmez. Bir bilgisi vardır, pratiği yoktur. Falcat bilgisi, pratiği, yeterli deneyimi olanlar bulunabilir. Bu şöyle açıklanabilir. Bir şahıs hastalığın Hacını kitaplarda arar, bulur, okur. Üstelik bütün ilaçların isimlerini bilebilir. Ama sa_dece bu kadar. Bir baş­ kası bütün ilaçların ismini bilen, ·hasta tedavi eden, deneyimli bir tabip olabilir. Bu iki kişi aynı olaı;rı.az. Bunun gibi, dünyayı görmüş, devrinin acı ve tatlı anlan:ıp. yaşamış, başından türlü işler geçmiş bir adamla, hiç yolculuğa çıkmamış, vilayetler göm1emiş, sıkıntı çekmemiş adam aY,Ilı kefeye konulamaz. Sultan, bilginlerden ve gün görmüş ihtiyarların deneyiminden yararlanmalıdır. Zekası çok kesldn olan bir ldşi, bir işin geliş­ mesini ve sonucunu önceden kestirebilir. Bazıları bunu anlayamaz. Bilginierin bir sözü vardır: "Bir ldşinin tedbiri, bir ldşinin kuvvetine ild ldşinin tedbiri, ild ldşinin kuvvetine bedeldir." Şüphesiz, on ldşinin kuvveti, bir ldşinin gücünden çok fazla olur. Peygamberimizden daha alim bir kişinin bulunmadığına ittifak edilmiştir. Yaşadıldan dışında, gölderin, yerlerin, cennet ve cehennemin, kainatın bir çok bilgisi vahiy yoluyla kendisine haber verildi. Bu kadar yücelik ve mucizelere sahip olduğu halde, Allah "Ey Muhammed! Bir iş yapacağın zaman işinde onlara danış. Veya, önemli bir olayla karşılaştığın zaman, dostlarınla meşveret et." diye emretmiştir 2 . Padişahın, önemli bir olay karşısında ihtiyarlar, bilginler ve dostlarıyla meşveret etn1esi vaciptir. Herkesin ve özellilde uzman ldşilerin, bildiklerini söylemesi, her bilginin zıt da olsa fikrini ortaya koyması gereldr. Doğru, bu şeldlde ortaya çıkar. Meşveret yapmadan icraatta bulunan !iderler, bencil ve zayıf görüşlüdür. Allah'a şükür padişahımız Melik Şal1, görüşü kuvvetli, işini bilir ve tedbirlerini alır bir kişidir. Biz, farz olduğu için ldtabımızda b~ kadarını hatırlattılc33 . insanın Şeyh Sadi-i Şirazi Sadi'nin İran'ın Şiraz kentinde 1213-1219 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. Asil adı Ebu Abdullah Müşerrifiddin bin Muslih eş­ Şirazi'dir. Sargulu Türk Atabelderi'nden Ebu Beldr bin Sa'd bin Zengi'ye olan sevgi ve bağlılığını göstermek amacıyla eserlerinde Sadi mahlasını AI-i İmran, 3/159 32 Kur'an, 33 Nizamü'l-mülk, s. 133-, 34 BURSA'DAKi TASAWUF HAYATINI OSMANLI SULTANLARI NEDEN DESTEKLEDi? 333 kullanmİştır. Moğol istilası üzerine göç ettiği Bağdad'ta zamanın en büyük ilim merkezi olan Nizamiyye Medresesi'nde eğitim gördü. Bağdad, Şam, Hicaz, Kudüs, Mısır ve Kuzey Afrika'da seyahatler yaptı. Elde ettiği büyük tecrübe ve ilinıle 1256-57'de Şiraz'a geldi. O sırada Atabey Sa'd bin Zengi'nin hüküm sürdüğü Şiraz, büyük bir güven içindeydi. 1257 yılında Bostan'ı, bir yıl sonra Gülistmı'ı tamamladı. Şiraz'da tenha bir yerde yaptır­ dığı tekkede yaşadı. Birçok büyükler ona saygı gösterdiler. Moğol-İlhanlı Hükümdan Abaka'nın veziri Şemseddin Muhammed Cüveyni ve kardeşi ünlü tarihçi Alae'd-din Cüveyni onu ziyaret ettiler. 1292 yılında Şiraz'da vefat etti. · Şeyh Sadi-i Şirazi'nin Yönetim Anlayışı'na İlişkin Görüşleri: Gülistan: Hikaye 1 Dervişlik nedir? "Padişahın biri derviş takımına hakaret gözüyle bakardı. Dervişlerden biri, ferasetiyle bunu anladı. 'Ey padişah, dedi, biz bu dünyada asker konusunda senden geriyiz. Ama dirlik bakımından daha rahatız. Nihayet ölümde biriz, ahrette üstünüz.' İster ülkeler almış mutlu bir padişah, ister ekmeğe mul1taç bir yoksul olsun, ölüm gelince hiçbiri kefenden artık bir şey götüremez. Mademki bir gün dengini yapıp memleketten çıka­ caksın, öyleyse yoksulluk şahlıktan güzeldir. Dervişin dışı, yünden dokunmuş esld bir hırkadır. An1a onun haldkati, ölü bir nefistir, diri bir gönül. : Derviş o değildir ld halka karşı iddia kapısında otursun, zıddı­ na gidilince cenge kalkışsın ... Bir değim1en taşı dağdan yuvarlanınca onun yolundan çeldlen, arif sayılmaz. Dervişlerin yolu zildr, şükür, hizmet, ibadet, cömertlik, kanaat, tevhid, tevekkül, teslim ve tahammüldür. Bu vasıfları taşı­ yan ldşi, kaftan da giyse, gerçekte derviştir. An1a boŞboğaz, binamaz, havasına tapan, hevesi ile oynayan, günlerini şehvet peşinde geceye ulaştıran, gecelerini gaflet uykusunda gündüze bağlıyan, ortaya geleni yiyen, ağzına geleni söyleyen insan, aba da giymiş olsa, sadece rinttir. Ey içi talcvaca boşken dışında riya esvabı taşıyan ldmse, sen ld evinde hasır kullanıyorsun, kapına yedi renidi perde asma!" 34 • Ahmedi Al1medi, Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde yaşamış, Osmanlı bir edebiyat ve fildr adamıdır. Şair, bilgin, Sultanlarının yanında bulunmuş 34 Sadi, Gülistan, çev. Hikmet İlaydın, M.E.B.Yayını, İstanbul, 1997. s. 124, 125. ULUSLARARASI BURSA TASAWUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU 334 öğretmen ve bürokrat olarak çok uzun bir süre özellikle Gerıniyan ve Osetkili olmuştu~ 5 • l386'ya kadar Germiyan oğullarının himayesinde kalan Ahmed!, bu tarihten sonra Osmanlı sultanlarının yakı­ nında yer aldı. Özellikle Çelebi Sultan Mehıned döneminde etkili olmuş, Şelmide IL Murad'ın hocalığını yapmıştır. Ünlü Arap tarihçisi İbn-i Arab Şah, Alımedi'nin ömrünün sonlarına doğruAmasya'da bulunup 80 yaşında vefat ettiğini belirtir. İbn-i Arab-Şah da Çelebi Sultan Mehıned'in özel katipliğinde ve oğlu Sultan IL Murad'ın hoc~İığında bulunmuştur. Divanında Gerıniyan Beyi Süleyman Şah, Osmanh. şehzadesi Emir Siüeyman Stıltan I. Mehmed, Şehzade Murad ve Subaşı-Sücaeddin Süleyman için manlı saraylarında yazılmış şiirler vardır. Alımedi'nin üç kasidesi, Mehmed Çelebi Bursa'ya geldikten kısa bir süre sonra ( 1409) O'na yaklaşınaya çalıştığını gösteriyor. İlk kasidede, Tanrı'ya Mehmed Çelebi yine tahtını ve başkentini ele geçirdiği için şükre­ der. "Mehıned Çelebi'yi övüp O'nun düşmanının tasadan dönüp durmakta· olduğUnu anlatarak sözü kendisine getirir. Talihsizliğinden, çektilderinden kimsenin kendisini korumadığından, kendisinin umutla Mehmed Çelebi'ye yöneldiğinden söz eder" 36 . Ahmed!, Osmanlı efendilerinden muhtemelen birine itl1af ettiği bir beyitinde yağma için gaza yapınaktan şöyle yakınır: "Gazi yağmalamayı düşünmeyen kişidir. Zenginlik için yapılan gaza eşkiyalıktır". Buna ilaveten gazilere dini görevlerini şöyle hatı:datır: "Gaza yaptığında ganimeti amaç edinme. İnsanlığın Yaratıcısı ibadetin ihlaslı olmasını ister." Ahmedi, Emir Süleyınan'a itl1af ettiği uzun manzum eseri İskendemfime'sinde "TePfirilı-i Al-i Osman" başlığıyla kısa bir bölüm yer alır. Bu bölümde Osmanlı Hanedanını gazi sultanlar olarak nitelendiri~ 7 . Alımedi'nin Osmanlı sultanlarını etl<ileyen görüşlerinden seçmeler: l. Akıl terazisini elden bırakma: Çünkü alemin erldnına ölçü odur. 2. Gönlünü zulme heveslendirme. Çünkü zalimlerin hiçbir yardımcıları yoktur. 3. Adaletli ol l<i, dünya ve ahirette devleti ve d!darı adalet sayesinde bulursun38 . 35 Kortanta!ner,. 1993, s. 1. 36 A.g.e., s. 27. 37 Geniş bilgi için bkz. Ahmedi, İskendenuime, haz. İsmail Ünver, İnceleme-tıpkıbasım, Ank. 1983; krş. Tunca Kortan tamer, Le ben und Weltbild des alt-Osmanisclıen Dielı/ers Alımedi, ı 973, s. 236. 38 Akl mizfuıını koma elden 1 K'oldur erkfuı-ı aleme mi'yiir Zulme gönlüni itmegil milyil !Leyse li'z-zalimine min ensar Adli iş it ki adi-ile bulasın/Dünya ukbada devlet ü didiir BURSA'DAKi TASAWUF HAYATINI OSMANLI SULTANLARI NEDEN DESTEKLEDi? 335 Ululuk nedir? Ancak ululuk ohu sanarlar ki nefis ve süslü ipek kumaş giyerler. Haksız yere yetiın malını alarak ten bezemek ululuk mu? Ululul( alul, din, ilim, güzel fikir, sözünde doğruluk ve inandı­ ncı olmalüır. I<Jlık, luyafetle ululuk olmaz, bunu bil: eşek atlas kumaş giyse yine eşektir. Eğer yüce, talihli olmayı istiyorsan, padişah oldum diye kendini beğenip kibirlenme. Kibirlenmeyi bırak, alçak gönüllü olmaya çalış, çaresizlikten devamlı salun. Katı davranarak gönülleıi ürkütme, yumuşak davranmanın ·şartı neyse onu elden bır~a. Her insanın halini iyice araştırarak huyunun ve karakterinin ne olduğunu öğren. Basit kimsenin büyük iş yapacağına inanma. Büyük kimsenin de basit kimsenin yaptığını yapacak zannetıne. Büyük insan basit işe kulal( asmaz, büyük işi küçük kimse başaramaz. İşe başlamadan önce iyice düşün, aceleci olma. Etraflıca düşünmeyi prensip edin. İşe zamanından önce başlama. Bezi ölçmeden kesme. Acele etme ki, acelecilik pişmanlık getirir. Dikkatli ol ki, dikkatli olmal( iyi neticeye götürür. Danışılmadan yapılan işi iyi iş sanma. Kendi kafana göre işe başlama. Danışaral( iş yapmal(tan kimse kötülük bulmadı. Danışaral< iş yapan pişman olmadı. Allah'tan, "iş hususunda fikirlerini al, meşveret et" emri geldiği, için artık her işte danışmal( vacibdi2 9 • Hacı Bayram-ı Veli 1340'lı yıllarda Ankara'nın Solfasıl köyi.inde doğdu. Asıl adı Numan'Ankara'da medrese eğitimi gördü. Tefsir, fıkıh, hadis, tasawuf, matematik, astronomi, felsefe, ArapÇa, Farsça, edebiyat gibi çeşitli dersleri okuyarak icazet aldı. Ankara'da "Kara Medrese"de ve Bursa'da Çelebi Sultan Mehmed Medresesinde müdenislik yaptı. 1391 yılında Sultan dır. Gençliğinde Yaşar Akdoğan, İskendername 'den Seçme/er, An~ara 1988, s. 16. 39 Ag.e., s. 16-17, 103-107. 336 Yıldınm ULUSLARARASI BURSA TASAWUF KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU Bayezid ile bir askeri harekata katılmak üzere Ankara'ya gelen Bizans imparatoru II. Manuel Palaiologos bir süre Hacı Bayram-ı Veli'nin evinde kaldı. Hacı Bayram-ı Veli daha sonra Kayseri'ye giderek tasavvuf yolunda Ebu Hamidü'd-din Aksarayiye intisap etti. Hacı Bayram-ı Veli şeyh olduktan sonra Eşrefoğlu Rumi, Akşemseddin-i Veli, Ahmed Bican, Yazıcıoğlu Muhammed gibi devrinin bilginleri çevresinde toplandılar. Hacı Bayram-ı Veli 1395'li yıllarda şeyhi.~bu Hamidü'd-din Aksarayı ile birlikte Osmanlı Devleti'nin başkenti olcin Bursa'ya göç eder. Ebu Hamidü'd-din Aksarayi ise Bursa'da Pınarba'Şi"ıi:ı.daki çilehanesi ve evinin yalanındaki fınnında ekmekçilik yapmaya baŞTar. Bu yüzden Sursalılar arasında Somuncu Baba diye anılır. Ebu Hamid ve Hacı Bayram Ankara Savaşı öncesi Hacca giderler. Şeyhinin ölümünden sonra, Ankara'ya gelen Hacı Bayram-ı Veli, 1415 yılında ,Ankara Kalesi karşısında bir tel<ke oluş. turur. 1421 yılından sonra Sultan II. Murad'ın daveti üzerine bir süre Edime'de kalır. İlk halifeleri arasında Akşemseddin Muhammed (öl. 145 9), YazıcıOğlu Muhammed (öl. 1453), Yazıcıoğlu Ahmed Bican, Germiyan oğlu Şeyhi (öl. 1439), Molla Zeyrek (öl. 1474), Alebıyık Meczub Sultan (öl. 1457), Eşrefoğlu Rumi (öl. 1469) gibi Osmanlı sal1asında yaşan1ış önemli şahsiyetler vardır. Hacı Bayram-ı Veli 1430 yılında Anlcara'da vefat etti.