cised genel başkanı psikoterapist cem keçe: “ne erkeklik ne de

advertisement
CİSED
GENEL
BAŞKANI
PSİKOTERAPİST CEM KEÇE: “NE
ERKEKLİK
NE
DE
KADINLIK
BİTMEZ!”
Halk arasında “Yaş 70 iş bitmiş” olarak ifade edilen ve
yaşlılıkta cinselliğin bittiğini anlatan inanış, Cinsel Sağlık
Enstitüsü Derneği (CİSED) tarafından yapılan anketle yerle bir
edildi. Anket sonuçları, yaşlılıkta cinselliğin olamayacağına
yönelik inancın cinsel bir mitten başka bir şey olmadığını
ortaya koydu. Cinselliğin doğumdan ölüme, bir ömür boyu süren
bir ihtiyaç olduğunu ve asla yitirilmeyeceğini belirten CİSED
terapistleri ise kadında ve erkekte düşen performansa rağmen
cinselliğin yaşlılıkta da yaşanabileceğinin altını çizdi. Peki
uzmanlara göre bu nasıl olabilir? İşte yaşlılıkta cinsel
hayata yönelik gerçekler…
YAŞLILIK TABUSU
CİSED tarafından gerçekleştirilen ‘Yaşlılık ve Cinsellik
Anketi’ne 3 bin 800 kişi katıldı. Yaşlı olarak kabul edilen 65
yaş ve üstü kişilerle yapılan ankete göre, erkeklerin yüzde
55’inin, kadınların ise yüzde 35’inin cinsel isteklerinin
yaşlanmaya rağmen devam ettiği görüldü. Bu da yaşlılıkla
beraber cinsel aktivite sayısı azalsa bile haz verebilen bir
cinsellik yaşamak mümkün olduğunu ortaya koydu. Ankette
sorulan “Seksi partnerinizle rahatça konuşabiliyor
musunuz?” sorusuna ise erkeklerin yüzde 55’inin ve kadınların
yüzde 65’inin “Evet” yanıtını verdiği gözlemlenirken,
kadınların yüzde 55’inin ve erkeklerin yüzde 85’inin penisin
eskisi gibi sert olmaması durumunda seksin bir anlamının
kalmadığını düşündükleri ortaya çıktı. Bu sonuç da Türk
insanında ‘Yaşlılıkta cinsellik yaşanmaz’ tabusunun ne kadar
güçlü olduğunu gösterdi.
CİNSELLİK YİTİRİLMEZ
Ankete yönelik çarpıcı tespitlerde bulunan CİSED Genel Başkanı
Psikoterapist Cem Keçe, dünya çapındaki araştırma sonuçlarına
göre cinsel açıdan en aktif yaş aralığı 25-29 olduğunu
kaydetti. Bu yaşlarda cinsel birleşme oranı kadınlarda yüzde
84, erkeklerde ise yüzde 89, mastürbasyon oranı erkeklerde
yüzde 84, kadınlarda ise yüzde 72 olarak saptandığını
bildirdi. Yaş ilerledikçe bu oranlar da azalmanın
kaydedildiğini belirten Keçe, 60-69 yaş aralığında cinsel
birleşme oranının kadınlarda yüzde 42’ye, erkeklerde yüzde
54’e, mastürbasyon oranının ise kadınlarda yüzde 47’ye,
erkeklerde yüzde 61’e gerilediğinin görüldüğünü söyledi. Keçe,
daha ileri yaşlarda cinsel birleşme oranının erkeklerde yüzde
43 iken, kadınlarda yüzde 22 olarak saptandığını belirterek,
“Hem fiziksel hem de ruhsal olgunluk olan yaşlanmanın yol
açtığı değişiklikleri bir zenginlik olarak kabul eden kişi
yaşlılığın getirdiği zorluklarla başa çıkma yollarını da
bulacaktır. Görünen şu ki yaş 70 olsa da iş bitmemiştir” dedi.
İlerleyen yaşlarda da hayatın kendine has güzellikleri
olduğuna dikkat çeken Keçe, cinsellik açısından yaşa bağlı
olarak ortaya çıkan fiziksel gerilemenin “cinselliğin
yitirilmesi” değil, “tabulaştırılan cinsel performansın
azalması” olarak görülmesi gerektiğinin de altını çizdi.
İLERLEYEN YAŞ ÖZGÜRLÜK GETİRİR
Psikoterapist Cem Keçe, kişilerin birbirlerine karşı sevgi ve
bağlılıklarını ifade etmelerinin önemli araçlarından birisinin
cinsellik olduğunu söyledi. İlerleyen yaşlarda erkeklerde
sertleşmenin olmasının eskisine oranla daha fazla zaman
alabileceğini belirten Keçe, bu durumun, performans
anksiyetesi yani başaramama korkusuna yol açabileceğini
kaydetti. Cinselliği sadece cinsel birleşme olarak gören
erkeklerin sürekli penise odaklı bir cinsellik yaşamasıyla,
elde ettikleri sertliği de kaybedebileceklerini belirten Keçe,
“Kadınlarda ise ilerleyen yaşlarda hormonların etkisiyle
ortaya çıkan vajinal kuruluk, kabarmama, cinsel coşkunun
azalması ve cinsel isteksizlik cinsel yaşamı sekteye
uğratabilir” hatırlatmasını yaptı. Keçe, kadınların menopozdan
itibaren hamile kalma risklerinin ortadan kalmasıyla cinsel
özgüvenlerinde ve cinsel bileşmeden aldıkları hazda artış
olduğunu kaydederek, boşalma veya orgazm yeteneklerinin
arttığını, bu sayede erkeklerin ve kadınların ilerleyen
yaşlarında ulaştıkları duygusal olgunluk birbirleriyle daha
nitelikli yakın ilişkiler kurmalarını sağladığını söyledi.
AŞKIN SEKS YAŞANABİLİR
Keçe, kadın-erkek ilişkisinin niteliğinin artmasının,
yaşayacakları cinselliğin de daha nitelikli olması anlamına
geldiğini söyledi. Keçe, “Diğer bir ifadeyle ilerleyen yaşlar
kadın ve erkeğin ‘aşkın seks’i deneyimleyebilecekleri
yaşlardır. Aşkın seks, cinselliği cinsel mitlere inanmadan,
cinselliği ayıp, günah ve suç olarak düşünmeden yaşamaktır”
dedi. Aşkın seksin 4 özelliği olduğunu belirten Keçe bunları,
“Beden ile yapılır, bir manası vardır, güzellikler sunar ve
daha çok güzellikler doğurur, yani bir şeyler üretir” şeklinde
sıraladı. “İnsanlar hayatta, aşkın algısı içinde büyür ve
yaşlanır. İlk önce genç vücutların güzelliğinden etkilenirler,
daha sonra güzelliği bütün vücutlarda görürler” diyen Keçe,
böylece ruhun güzelliğini görmenin de mümkün olduğunu
vurgulayarak, “Daha sonra da düşüncelerdeki güzelliğe ulaşılır
ve tüm güzellikler fark edilir” dedi.
MENOPOZDA CİNSELLİK BİTMEZ
CİSED Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe, kadınlarda
menopoz, erkeklerde de andropoz dönemlerinde cinselliğin
bittiğine yönelik yaygın inanışa karşı çıktı. “Yaşam gelişim
ve değişimin sürekli olduğu bir süreç, yaşlılık da bu sürecin
doğal bir parçasıdır” diyen Keçe, yaşlılıkta ortaya çıkan
fizyolojik değişimlerin kadınlardamenopoz ve erkeklerde de
andropoz
olarak
adlandırılan
iki
farklı
süreçte
gerçekleştiğine değindi. Menopozu, kadının yumurtalıklarında
yumurta üretiminin durmasıyla âdetin kesilmesi ve doğurganlık
özelliğinin sona ermesi olarak açıklayan Keçe, “Menopoz
döneminde değişen hormon seviyeleri belli bir miktarda cinsel
istek kaybına neden olsa da aslında cinsel isteğin azalmasına
etki eden en önemli faktör kadınların menopoza ilişkin ve
menopoz döneminde yaşanacak cinselliğe dair olumsuz
algılarının yol açtığı psikolojik nedenlerdir” dedi. Keçe, bu
dönemde olduğu düşünülen cinsel istek azalmasının, vücutta
gerçekleşen biyolojik değişikliklerden çok, kadınların
menopozu bir hastalık olarak görmelerinden ve her şeyin
bittiği şeklindeki yanlış inanışları yüzünden “eksik kadınlık,
değersizlik, hastalıklı olma” gibi duyguların hâkim olduğu
depresyon ya da anksiyete belirtileri nedeniyle ortaya
çıktığını aktardı. “Bu ruh hali içindeki kadının kendini kadın
gibi değil, hasta gibi hissederek cinsel çekiciliğinin
kalmadığını düşünmesi, partneri tarafından beğenilmeme
kaygısı, cinselliği haz alacağı bir deneyim yerine, görev
olarak görmesi hem kendisini hem de partnerini cinsellikten
uzaklaştırabilir” şeklinde konuşan Keçe, menopoz döneminde
doğurganlığın sona ermesiyle, kadının hamile kalma endişesi
olmadan ve doğum kontrol yöntemleriyle uğraşmadan özgürce seks
yapabilme avantajını elde ettiğinin altını çizdi. Keçe,
kadının hamile kalma riski olmadan cinselliği yaşayabilmesinin
cinsel isteğini arttırıcı, boşalma veya orgazm olmasını
kolaylaştırıcı bir etki yarattığını vurgulayarak, “Ayrıca,
kadının iş, kariyer, aile, çocuklar gibi konularda belirli bir
yaşam olgunluğuna erişmiş olması, sorumluluklarının ve
kaygılarının azalması, kendine ve cinselliğe odaklanabilmesine
olanak verir ve cinsellikten daha çok haz almasını sağlar”
dedi. Keçe, menopoz dönemindeki hormon değişiklikleri
sonucunda yaşanan vajinal kuruluk ve ağrılı cinsel ilişki gibi
sorunların, lokal hormon veya kayganlaştırıcı jel
uygulamalarıyla kolaylıkla giderilerek, cinsellikten alınacak
haz kaybının da engellenebileceğini bildirdi.
ANDROPOZLA ERKEKLİK BİTMEZ
Psikoterapist Cem Keçe, erkeklerin andropoz ile ilgili çok
fazla yanlış bilgilere sahip olduğunu ve bu durumu ‘erkekliğin
bitmesi’ olarak algıladığını söyledi. Andropozun bir anlamda
menopozun erkeklerdeki karşılığı gibi olduğunu belirten Keçe
şunları söyledi: “Bu dönemde erkeklerde testosteron üretiminin
azalması ve diğer hormon değişiklikleri nedeniyle sertleşme,
cinsel istek ve meni miktarında azalma gibi belirtilerin yanı
sıra, depresif ruh hali gibi psikolojik belirtiler de ortaya
çıkar. Orta yaştan sonra tüm erkeklerin testosteron düzeyinde
azalma olur ama önceki yaşlarda da her erkekte testosteron
üretim düzeyi farklı olabildiği için her erkekte aynı oranda
azalma ve aynı etkiler görülmez. Andropozla birlikte görülen
cinsel, fiziksel ve ruhsal değişiklikleri erkekler
genellikle ‘erkekliğin bitmesi’ olarak düşünürler. Bu da
doğrudan zaten bir gerileme yaşanmakta olan cinsel isteklerini
ve sertleşme sorunlarını daha kötü hale getirir, yaşamlarını
sorgulamaya, kayıplarını fark etmeye başlarlar”
AZGIN TEKE SENDROMU
“Bazı erkekler bu durumu tamamen cinsellikten elini ayağını
çekerek yaşarken, bazıları da vakit kaybetmeden bir telafi
yolu bulmak için kendilerine genç bir partner aramaya
başlarlar, hatta evlerini barklarını terk ederek genç
sevgililerinin peşinden giderler. Aslında toplumda hiç de
azımsanmayacak oranda görülen bu durum ‘azgınlık’ya da ‘kadın
düşkünlüğü’ olarak nitelendirilir. Ben ise bu durumu ‘azgın
teke sendromu’ olarak adlandırıyorum. Cinsel etkinliklerinin
azalmaya başladığı gerçeğinden rahatsız olan erkek, çevresine
cinsel hayatında bir değişiklik veya herhangi bir azalma
olmadığını, eskisi gibi devam ettiğini gösterme çabası içinde
girerek cinsel duygu ve isteklerinin esiri olabilir, iradesini
ve değer yargılarını ayaklar altına alarak sadece cinsel haz
peşinde koşabilir. Amaçları onlara gençlik iksiri sunacak genç
kadınlarla aralarındaki yaş farkını örtbas etmeye çalışmak
olan azgın tekeler gençleşmek için estetik ameliyat, botoks
yaptırma, ciltteki lekeleri temizletme, yaşlılık belirtileri
olan dudak ve alın çevresindeki kırışıklıların düzeltilmesi
gibi yollara başvurarak ilişkilerinde kendilerine güvenlerini
arttırmaya çalışabilirler.”
YAŞLIKTA CİNSELLİĞİN PÜF NOKTALARI
CİSED Genel Başkanı Psikoterapist Cem Keçe, orta yaş ve
üstündeki kadın ve erkekler için bazı önemli tavsiyelerde de
bulundu. Keçe, ilerleyen yaşlarda cinsel yaşamın fiziksel,
psikolojik ve kültürel faktörlerden doğrudan etkilendiği için
bu faktörlerin iyileştirilmesinin, cinsel sağlığın korunması
ve tatmin edici bir cinsel yaşamın sürdürülebilmesi için
gerekli olduğuna değindi. Öncelikle yaşlılıkta cinselliğin
olmayacağı ya da olmaması gerektiği şeklindeki yanlış
yargılardan vazgeçilmesi gerektiğini belirten Keçe, “Erkeklik
de kadınlık da asla bitmez. Cinsellik doğumla başlayan ve
ölüme kadar süren temel bir insani ihtiyaçtır. Cinselliği bir
takıntı haline getirmeyen, anın tadını çıkaran, rahat ve
huzurlu olan bir kişi, her yaşta cinsel haz alabilecek
aktivitelerde bulunabilir” dedi. Cinselliğin yemek yeme, su
içme, uyuma gibi temel insani ihtiyaçlardan biri olduğunu
hatırlatan Keçe, “Böyle bir olguyu yaşlılar için yok saymak
gerçekçi bir yaklaşım değildir. Çünkü yaşlı olsa da her
insanın rahatlamaya, gevşemeye, arzulamaya, arzulanmaya,
cinsel haz alıp vermeye, ruhunu ve bedenini özgürce paylaşmaya
ihtiyacı vardır” dedi.
CİNSELLİK BEDENDE DEĞİL BEYİNDE YAŞANIR
Keçe, kadın, erkek herkesin doğası gereği cinsel arzularını
tatmin etmek ve cinselliği yaşamak istediğini belirterek,
cinselliğin yalnızca cinsel ilişki demek olmadığını,
öpüşmenin, sevişmenin, mastürbasyon ile kendi kendine zevk
vermenin ve oral seks gibi cinsel olarak kişiyi uyaran tüm
eylemlerini hepsini birden içerdiğinin altını çizdi. Haz alıp
haz vermeye odaklı gerçek cinselliğin, partnerlerin cinsel
birleşmeye ruhen ve bedenen hazırlanma süreci olan önsevişme
ile başladığını belirten Keçe, bunun“Kadınların daha çok
ihtiyaç duyduğu” ve erkeklerin çoğu zaman çok yanlış bir
şekilde “görev” gibi algıladığını söyledi. Oysa önsevişmenin,
sağlıklı ve mutlu bir cinsellik için kesinlikle yaşanması
gereken
bir
deneyim,
hatta
gereklilik
olduğunu
kaydeden Keçe şunları ifade etti: “Haz veren bir cinselliğin
yolu kişinin kendi vücuduyla barışık olmasından geçer.
Cinsellik bedende değil beyinde yaşanır. Çünkü her organ
yaşlandığı gibi cinsel organlar da yaşlanır. Yani sağlıklı ve
mutlu bir cinselliğin cinsel organlar ve vücut görüntüsü ile
genellikle ilişkisi yoktur. Cinsellikte çekincelere yer
yoktur,
çift
yaşlanmaya
bağlı
olarak
karşılıklı
çekiciliklerini yitirmiş olabilirler. Ancak ilerleyen yaşlarda
cinselliği bir performans gösterisi olarak görmeden, öpüşerek,
birlikte banyoda oynaşarak, erotik masaj yaparak, sarılarak,
cinsel fanteziler kurarak, samimi ve açık olarak konuşarak,
fantezi ve cinsel isteklerle ilgili suçluluk ve korku
duymayarak, tensel uyum ve karşılıklı anlayış ile cinsel
çekicilik tekrar elde edilebilir. Ayrıca dengeli beslenmek,
düzenli egzersiz yapmak, sigara ve alkol tüketmemek gibi
sağlıklı yaşam alışkanlıklarının, ilerleyen yaşlarda cinsel
yaşam açısından önemi daha da artmaktadır. Diyabet ve yüksek
tansiyon gibi kronik hastalıklar için kullanılan bazı ilaçlar
cinsel işlevleri etkileyebildiği için doktor kontrolünde ilaç
değişikliği yapılabilir. Ayrıca azalan cinsel aktiviteler
nedeniyle sıkıntı, utangaçlık ve suçluluk duyan çift;
cinsellik ile toplumun kendilerinden beklediği davranışlar
arasında çatışma yaşayabilir. Bu nedenle yaşlıların
cinsellikle ilgili duygu ve düşüncelerini ifade etmede
desteğe, bireysel psikoterapiye, evlilik terapisine veya
cinsel terapiye ihtiyaçları olabilir.”
Kaynak. http://www.cised.org.tr/index.php
Download