T.C SAĞLIK BAKANLIĞI Prof. Dr. Mazhar Osman Bakırköy Ruh Sağlığı Ve Sinir Hastalıkları Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Başhekim:Doç.Dr.Medaim Yanık 9.Psikiyatri Birimi Klinik Şefi.Doç.Dr.Hüsnü Erkmen PANİK BOZUKLUĞUNDA DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİKLERİ (Uzmanlık Tezi) Dr.Sezer Sönmez İstanbul-2006 TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım klinik şefim Doç.Dr.Hüsnü Erkmen’e, istatistik aşamasındaki katkılarından dolayı Uzm.Dr.Murat Erkıran’a, tez sırasında bana destek olan kliniğimiz uzmanı Dr.Ramazan Konkan’a ve beraber çalıştığımız asistan arkadaşlarıma, 9. Psikiyatri birimi hemşire ve yardımcı personeline, kendilerinden çok şey öğrendiğim hastalarıma, yardımlarından dolayı Handan Neze’ye, Merve Akalın’a ve Birim S. Erol’a, ayrıca; her zaman yanımda olan eşim Sinan Sönmez’e teşekkür ederim. Dr.Sezer Sönmez 27 nisan 2006 2 İÇİNDEKİLER 1-GİRİŞ ve AMAÇ............................................ 3-5 2-GENEL BİLGİLER....................................... 6- 29 Panik Bozukluğu Tanım ve Tarihçe Epidemiyoloji Etyoloji Sınıflandırma Klinik Belirtiler, Seyir ve Prognoz Panik-Agorafobi Spekturumu Kavramı Sosyal Fobi Tanım ve Tarihçe Epidemiyoloji Etyoloji Sınıflandırma Klinik Belirtiler,Seyir ve Prognoz 3-YÖNTEM ve GEREÇLER ........................... 30-33 4-BULGULAR................................................... 34-45 5-TARTIŞMA ve SONUÇ................................. 46-52 6-ÖZET.-İNGİLİZCE ÖZET............................. 53-54 8-KAYNAKLAR................................................ 55-64 9-EKLER............................................................ 65-72 3 1-GİRİŞ ve AMAÇ Bireyin içinde bulunduğu doğal ya da toplumsal ortamın uyaranlarına tepki gösterme ya da yanıt verme biçimi olan davranış, tüm bireylerin içinde bulundukları durumlara göre değişkenlik ve çeşitlilik gösterir. Her bireyin davranışı onun yapısal niteliklerine bağlı olduğu kadar iç ve dış nedenlere göre de değişir. Bireyin davranışlarını belirleyip kararlaştırmasında en büyük rolü oynayan ruhsal yaşam bozulduğunda klinik özellik olarak da tanımladığımız davranış değişiklikleri oluşur (1). DSM (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) psikiyatrik bozuklukları tanımlamada basit, anlaşılır teorik olmayan ölçütler sunarak psikiyatrik tanıların şeklini değiştirmiştir. Ayrı bir ruhsal bozukluk olarak ilk kez 1980’de DSM-III sınıflandırmasında yer alan panik bozukluğu tanı ölçütlerinde zaman içinde bir hayli değişiklik olmuş ve DSM-IV (1994) tanı ölçütlerine “atağın yol açabilecekleri ya da sonuçlarıyla (örn. kontrolünü kaybetme, kalp krizi geçirme, çıldırma) ilgili olarak üzüntü duyma” ve “ataklarla ilgili belirgin davranış değişikliği gösterme (örn. sık olarak doktora gitmek)” ölçütü eklenmiştir (2,3). DSM sınıflandırmaları ve literatür agorafobi ve agorafobik kaçınma davranışlarını iyi 4 tanımlamış olmasına karşın, ilk kez DSM-IV’de panik bozukluğu tanı ölçütleri içinde yer alan ‘ataklarla ilgili belirgin davranış değişikliği gösterme’ ölçütüne ilişkin bilginin çok yetersiz olması dikkat çekicidir. Klinik gözlemlerde panik bozukluğuna ait olduğu düşünülen davranış değişikliklerinin, az sayıdaki literatürde, ‘panik-agorafobik spektrum’ kavramı içinde değerlendirildiği görülmüştür (4,5). Panik bozukluğu hastaları yaşadıkları durumu açıklayamadıkları, nedensel zincirde yerini belirleyemedikleri için yoğun anksiyetelerini bastırmak amacı ile başta davranış değişikleri olmak üzere türlü yollara başvurmaktadırlar. Panik ataklarının olası tehlikeli sonuçları ve yeni atakların olabileceğine dair yoğun bir endişe ve kaygı hali uyumu bozucu çeşitli davranışlara yol açabilmektedir. Ataklara neden olabileceğini düşündükleri etkinliklerden, yiyecek ve içeceklerden vazgeçebilirler. Ataklara karşı önlem aldıklarını düşünerek evden çıkarken alkol, madde, ilaç kullanabilirler (95). Bazı panik bozukluğu hastaları yanlarında güvendikleri biri (eş ya da arkadaş gibi) varken, korku duymalarına yol açan durumlarla göreceli olarak daha rahat karşılaşabilmektedirler (92). Ayrıca kendilerini koruyacaklarına inandıkları nesneleri yanlarında taşıma eğilimi gösterebilmektedirler (93). Panik bozukluğu hastaları çeşitli ilaç ve maddelere karşı duyarlı olduklarından bu hastaların çoğu yan etki yaşayabileceklerini düşünerek ilaç prospektüslerini dikkatli bir biçimde okumakta; potansiyel tehlikelerine karşı ilaç almayı reddetmekte ve ilaç almaktan kaçınmaktadır ( 4, 5, 56, 57, 97). 5 Panik bozukluğu kişilik değişikliklerine neden olabilmekte hastalar hastalık öncesi çok dışa dönük, bağımsız ve aktif olmalarına karşın panik bozukluğundan sonra bağımlı, pasif, sorumluluk almayan, diğer insanlardan yoğun istekleri ve beklentileri olan, sosyal faaliyet ve arkadaşlarından kaçınan duruma gelebilmektedir. Bu değişiklikler uygulanan tedavilerle önemli ölçüde düzelebilmektedir (38). Bu çalışma panik bozukluğu tanısında, tanımlanması ve tedavisinde önemi olan davranış değişikliklerinin ülkemizdeki panik bozukluğu hastalarında görülen şekillerinin belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla, Panik bozukluğu olgularındaki davranış değişikliklerinin araştırılması ve bulguların yine bir anksiyete bozukluğu olan sosyal anksiyete bozukluğu ile karşılaştırılması uygun bulunmuştur. 6 2-GENEL BİLGİLER PANİK BOZUKLUĞU: Tanım ve Tarihçe: Panik bozukluğunun en tipik özelliği, sempatik uyarılmanın eşlik ettiği yüksek dereceli anksiyete ataklarının olmasıdır (6). Bu ataklar Cannon’un 1929 yılında tanımladığı tehlike karşısında insanların gösterdiği “kaç ya da savaş” tepkisine çok benzer, ancak bu tepki için gerekli ortaya çıkarıcı gerçek bir uyaran yoktur (7). Panik bozukluğunda oluşan akut anksiyete ve diğer sendrom özellikleri yüzyılı aşkın süredir bilinen bir tablodur. Da Costa 1871 yılında Amerikan iç savaşı sırasında askerlerde eforla bağlantısı olduğunu düşündüğü çarpıntı, göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile giden ve “irritable heart” adını verdiği panik atağı benzeri bir tablo tanımlamıştır (8). Freud 1894’te panik bozukluğunu karşılayan anksiyete tablosunu Heckner’in çalışmasından da yararlanarak nevrasteni grubundan ayırmış ve “anksiyete nevrozu” olarak tanımlamıştır. Krapelin 1909’da yayınladığı kitabında “korku nevrozu” adıyla anksiyetenin fizik, otonomik ve davranışsal görünümünden bahsetmiştir. Francis Henkel 1917’de yayınladığı kitabında DSM tanı ölçütlerine oldukça benzeyen “paroksismal anksiyete atağını” tanımlamıştır (9). 7 Klein ilk olarak literatürde anksiyete atakları olarak tanımlanan durumlar için panik atağı terimini kullanmış; ayrıca 1962 yılında İmipramini panik bozukluğu tedavisinde denemiştir. 1980 yılında Klein’ın yoğun çabaları sonucunda panik bozukluğu DSM- III tanı sisteminde ayrı bir tablo olarak tanımlanmıştır (10). Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nın 4. baskısında (DSM-IV ) panik atağı; çarpıntı, titreme, nefes darlığı, terleme, üşüme, ölüm korkusu, kontrolünü yitireceği duyguları gibi 13 belirtiden en az dört somatik veya kognitif semptomun eşlik ettiği; ayrı bir yoğun korku veya rahatsızlık dönemi olarak tanımlanmıştır. DSM-IV Panik bozukluğu tanısı için, başka atakların olacağına ilişkin sürekli bir kaygı, atağın yol açabilecekleri ya da sonuçlarıyla ilgili olarak üzüntü duyma veya ataklarla ilişkili olarak belirgin bir davranış değişikliği gösterme şeklindeki belirtilerden en az birinin; yineleyen, beklenmedik panik ataklarını en az bir aylık bir dönem boyunca izlemesini şart koşmuştur (3). Epidemiyoloji : Panik bozukluğu nüfusun % 1-3’ ünde görülür ve kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazladır. Panik bozukluğu hayatın akışı içinde herhangi bir zamanda gelişebilir. Ancak ortalama başlangıç yaşı yirmili yaşların ortalarıdır (11). Wittchen ve Essau’nun yaptığı geniş çaplı bir gözden geçirme çalışmasında panik bozukluğunun yaşam boyu prevalansı %2, agorafobinin ise %5 olarak bulunmuştur (12). Weismann ve arkadaşlarının yaptığı çok uluslu çalışmada ise panik bozukluğu prevalansı yıllık % 0.2-2.2, yaşam boyu prevalansı ise % 0.4 ile 3.5 arasında bulunmuştur (13). Tek başına panik atağı geçirme oranı panik bozukluğu görülme oranından daha sıktır ve genel popülasyonda yaşamın herhangi bir döneminde panik atağı geçirdiğini bildiren kişilerin oranı % 7-14 arasında bulunmuştur (14). ABD’ de DSM-III tanı ölçütleri esas alınarak yapılan Epidemiyolojik alan çalışmasında (ECA) panik bozukluğunun prevalansı %1.7 (kadınlarda %2.3, erkeklerde %1.0) olarak saptanmıştır (15). 8 . Etyoloji : Panik bozukluğun biyolojik kökeni üzerine yapılan çalışmalardaki veriler nöroanatomik olarak, beyin sapı (locus seruleus noradrenerjik nöronları ve orta raphe çekirdeğinin serotonerjik nöronları), limbik sistem (beklenti anksiyetesi üzerinde yüksek olasılıkla rolü var) ve prefrontal korteks (olasılıkla fobik kaçınma ortaya çıkmasından sorumludur) üzerine odaklanmıştır (16). Panik bozukluğunun nöroanatomik hipotezine göre; şartlı korku uyarısına yanıt olan psikolojik ve davranışsal sonuçlar ile panik atağı klinik belirtileri arasında dikkate değer bir benzerlik var gibi görünmektedir. Hayvanlarda bu sonuçlar beynin merkezinde bulunan amigdaladaki “korku ağı” vasıtasıyla ortaya çıkmakta ve hippocampus ve medial prefrontal korteksle etkileşimi içermektedir. Amigdalanın hipotalamus ve beyin sapına kadar olan projeksiyonları şartlı korku yanıtlarının gözlenen pek çok sonucunu açıklamaktadır. Benzer bir ağın panik bozukluğunda da olduğu tahmin edilmektedir. Kanıtların bir noktada birleşmesi, hem kalıtsal faktörlerin hem de özellikle erken çocukluk dönemindeki sıkıntılı yaşam olaylarının ilk panik atağının sorumlusu olduğuna işaret etmektedir (17). Hayvan deneylerinde duruma bağlı korku reaksiyonunun amigdaladaki santral nükleusun görevi olduğu gösterilmiştir. Davis korku reaksiyonu sırasında ortaya çıkan akut anksiyete cevabının birçok davranışsal ve fizyolojik belirtilerinin amigdala santral nükleusundan çıkan afferent uyaranların; otonom sinir sistemi merkezlerini tetiklemesi sonucu olduğunu göstermişdir (18). Panik bozukluğunda rol oynayan ana nörotransmitterler norepinefrin, serotonin ve γamino butirik asittir (GABA). Hayvan çalışmaları; lokus ceruleusun uyarılmasının (en fazla noradrenerjik nöron içeren beyin bölgesi) belirgin anksiyeteye yol açtığını kanıtlamıştır. Ayrıca bu bölgenin çıkarılması korku yanıtı uyandıracak durumlarla karşılaşıldığında beklenen korku yanıtının düşük olmasına neden olmuştur (19). 9 Locus ceruleusu tutuşturduğu düşünülen presinaptik alfa-2 antagonisti yohimbinin paniğe benzer şekilde anksiyete çıkarması; kan basıncı ve plazma norepinefrin metaboliti olan MHPG (metoksi hidroksi fenil glikol) seviyesini panik bozukluğu olan hastalarda sağlıklı bireylere kıyasla yükseltmesi de noradrenerjik sistemin olaya katıldığının kanıtlarıdır. Aynı reseptörün agonisti olan klonidinin ise tam tersi anksiyeteyi bastırıcı etkisi vardır (6,11). Serotonin nöronları raphe nukleusundan köken alırlar ve raphe nukleusu tehlike durumunda verilecek yanıtı düzenler. Serotonerjik ilaçların anksiyeteyi tedavi ettiğinin gösterilmesi serotonerjik sistemin panik bozukluğun patogenezinde rolü olabileceğini düşündürmüştür. Serotonin hem agonisti hem de antagonisti olarak karışık etki gösteren MChloro-Phenil-Piperazine (m-CPP) panik bozukluğu olan hastalarda anksiyete yanıtını ortaya çıkarabilir (11). Yüksek potensli benzodiazepinler alprazolam ve klonezepamın panik bozukluğu tedavisinde etkili olması GABA-erjik sistemin hastalıkta rolü olduğunu düşündürmektedir. Orta beyin-pons sisteminde bulunan GABA-erjik nöronlarca düzenlenen sakkadik göz hareketlerinin panik bozukluğu olan hastalarda azalmış duyarlılık göstermesi de GABA-erjik sistemin işe karıştığının diğer bir kanıtıdır. Panik atakları uyardığı bilinen CO2 GABA sistemi tonusu üzerine de etkilidir (16). Panik bozukluğu genetik geçişin en iyi gösterildiği anksiyete bozukluğudur. Etiyolojik araştırmalar panik bozukluğu hastalarının birinci ve ikinci derece akrabalarında panik bozukluğu görülme oranının 4-10 kat daha fazla olduğunu saptamıştır. Bu bulgu genetik etmenlerle açıklanabileceği gibi; kültürel faktörlerin ve olumsuz ortamın sonucu da olabilir (11, 19). Birçok DNA araştırmasında pozitif kanıt henüz saptanamamasına karşın; panik bozukluğunda multifaktöryel, genetik heterojenite gösteren, inkomplet penetrasyonlu tek loküslü otozomal dominant geçiş olduğu düşünülmektedir. Ancak bu geçiş panik bozukluğuna özgün değildir; diğer anksiyete bozukluklarında da aynı genetik geçiş söz konusudur. Tek ve çift yumurta ikizlerinde yapılan çalışmalar, sadece genetik etmenlerin 10 değil diğer faktörlerin de etkili olduğunu göstermiştir. Tek yumurta ikizlerinde 4/13, çift yumurta ikizlerinde 0/16 konkordans saptanmıştır (19). Panik atakları sırasında ölmekten, çıldırmaktan ve kontrolünü yitirmekten korkma gibi bilişsel semptomların olması hastalığın oluşumunda bilişsel etkenlerin rolü olabileceği kuramlarının ortaya atılmasına neden olmuştur (11,16). Panik bozukluğu hastalarında panik atağın bedensel semptomları ve bu semptomların katastrofik yorumları arasında bağlantı vardır. Örneğin aşırı yorgunluk, kahve tüketimi ya da heyecan gibi etkenlerden kaynaklanan bir çarpıntı; katastrofik yorumlama ile geçirilmekte olan bir kalp krizinin belirtisi olarak algılanıp panik atağıyla sonuçlanabilmektedir (20). Kişi bedensel duyumlarını, özellikle panik atağı belirtileri ile uyumlu olanları daha çabuk algılar. Panik ataklarının yineleyici doğası nedeniyle ve bazı bilişsel süreçlerin devreye girmesiyle, hastalar tehlikeli olarak niteledikleri durumlardan kaçınarak; panik atağı ve beklenti anksiyetelerini azaltmayı öğrenirler.Bu öğrenme süreçlerinde beynin prefrontal bölgesinin rol oynadığı sanılmaktadır (16). Anksiyetenin anne-baba davranışının model olarak alınması ile ortaya çıktığını ya da klasik şartlanma yoluyla öğrenilmiş bir davranış olduğunu ileri süren davranış ve öğrenme teorileri ise daha çok agorafobiyi açıklamakta kullanılmıştır. Psikoanalitik kuramlar panik ataklarının anksiyete uyarıcı dürtülere karşı başarısız bir savunmadan kaynaklandığını ileri sürer. Ayrıca yine bu kuramlara göre ayrılık anksiyetesinin varlığı ve çocukluk çağında bir aile üyesinin kaybının agorofobide etkisi olduğu belirtilmektedir. Çocukluk çağında yaşanan travmatik bir ayrılık sinir sisteminin gelişimini etkileyerek sinir sistemini strese daha duyarlı hale getiriyor olabilir. Tweed ve arkadaşları 1989 yılında yaptıkları bir çalışmada 10 yaş altında annesini kaybeden ya da ailesinden ayrılan kişilerde panik bozukluğu riskinin arttığını göstermişlerdir. Erken dönem ayrılık anksiyetesi ya da yaşanmış gerçek ayrılığın panik bozukluğun gidişi üzerine de etkisi olduğu gösterilmiştir (21, 22, 23). 11 Nörofizyolojik olarak panik atağın başlangıcı locus ceruleus ile ilgili olmasına karşın paniğin başlaması genellikle çevresel ve psikolojik faktörlerle ilişkilidir. Düşük sosyoekonomik düzeyin daha fazla stresöre maruz kalınmasına neden olacağı bildirilmiştir (24, 25). Panik bozukluğu hastalarında hastalığın başlangıcından önceki 6 ay içerisinde boşanma, iş değişikliği, gebelik gibi yaşam olayları vardır (26). Panik bozukluğu hastaları panik atakların başlangıcından önce özellikle ebeveyn kaybı başta olmak üzere stresli yaşam olayları bildirirler. Araştırma bulguları panik bozukluğunun 17 yaş öncesinde aileden ayrılma ve aileden birinin ölümünü yaşamayla kuvvetli bir ilişkisinin bulunduğunu göstermiştir.Yaşamın erken dönemlerinde anneden ayrılma, babadan ayrılmaya göre daha fazla panik bozukluğu gelişmesiyle sonuçlanmaktadır. Panik ataklar stresli yaşam olaylarının bilinçdışı etkilerini içermektedir ve panik atakların patogenezi; psikolojik reaksiyonların tetiklediği nörofizyolojik faktörlerle ilişkili gözükmektedir (27). Sınıflandırma : Panik bozukluğu ve sosyal fobi DSM-IV tanı çizelgesinde “Anksiyete Bozuklukları” içinde sınıflandırılmıştır. PANİK ATAKLARI: Panik atakları için ortaya çıkış şekillerine göre DSM-IV tanı ölçütlerinde 3 tip tanımlanmıştır: 1. Beklenmedik panik atakları 2. Duruma bağlı panik atakları 3. Durumsal yatkınlık gösteren panik atakları DSM-IV PANİK ATAĞI TANI ÖLÇÜTLERİ : 12 Aşağıdaki semptomlardan dördünün (yada daha fazlasının) birden başladığı ve 10 dakika içinde en yüksek düzeyine ulaştığı, ayrı bir yoğun korku yada rahatsızlık döneminin olması: 1. çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması 2. terleme 3. titreme ya da sarsılma 4. nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma 5. soluğun kesilmesi 6. göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı hissi 7. bulantı ya da karın ağrısı 8. baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma 9. derealizasyon (gerçek dışılık duyguları) ya da depersonalizasyon (benliğinden ayrılmış olma) 10. kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu 11. ölüm korkusu 12. paresteziler (uyuşma ya da karıncalanma duyumları) 13. üşüme, ürperme ya da ateş basmaları Yukarıda sayılan ölçütlere göre oluşan beklenmedik panik atakları, panik ataklarının birinden sonra en az 1 ay süreyle başka bir panik atağın olacağından kaygı duyma, panik atakların yol açabilecekleri ya da olası sonuçlarıyla ilgili üzüntü duyma ya da ataklarla ilişkili olarak belirgin davranış değişiklikleri göstermek panik bozukluğunun A tanı ölçütü olarak tanımlanmıştır. Panik bozukluğu DSM-IV tanı ölçütlerinde anksiyete bozuklukları arasında ve agorafobinin varlığına göre agorafobili veya agorafobi olmaksızın panik bozukluğu olarak kodlanmıştır. DSM-IV tanı ölçütlerine göre agorafobi olmaksızın panik bozukluğu tanı ölçütleri şöyledir. AGORAFOBİ OLMADAN PANİK BOZUKLUĞU TANI ÖLÇÜTLERİ : A. Aşağıdakilerden hem(1),hem de (2) vardır: 13 (1) yineleyen beklenmedik panik atakları (2) ataklardan en az birini 1 ay süreyle (ya da daha uzun bir süre) aşağıdakilerden biri (ya da daha fazlası) izler (a) başka ataklarında olacağına ilişkin sürekli kaygı (b) atağın yol açabilecekleri ya da sonuçlarıyla (örn. kontrolünü kaybetme, kalp krizi geçirme, çıldırma) ilgili olarak üzüntü duyma (c ) ataklarla ilişkili olarak belirgin davranış değişiklikleri gösterme B.Agorafobinin olmaması. C.Panik atakları bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn. hipertiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir. D.Panik atakları, “Sosyal Fobi” (Örn. korkulan toplumsal durumlarla karşılaşma üzerine ortaya çıkan), “Özgül Fobi” (örn. bir fobik durumla karşılaşma), “Obsesif Kompulsif Bozukluk” (örn. bulaşma üzerine obsesyonu olan bir kişinin kir ve pislikle karşılaşması), “Posttravmatik Stres Bozukluğu” (örn. ağır bir stres etkenine eşlik eden uyaranlara tepki olarak) ya da “Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu” (örn. evden ya da yakın akrabalardan uzak kalmaya tepki olarak gibi başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz. Dünya sağlık örgütünün psikiyatrik hastalıklar tanı çizelgesi ICD-10’da panik bozukluğu ölçütleri DSM tanı sistemi ile çok benzerdir. ICD–10 tanı ölçütlerinde agorafobi panik bozukluğu ile birlikte olması gerekmeyen ayrı bir kategoridir (28). ICD-10 PANİK BOZUKLUĞU TANI ÖLÇÜTLERİ (Epizodik Paroksismal Anksiyete) A. Kişi daima özel bir durum ya da nesne ile ilişkili olmayan ve kendiliğinden ortaya çıkan yineleyen panik nöbetleri geçirir (Örn. beklenmedik epizotlar). Panik nöbetleri belirgin ya da tehlikeli ya da yaşamı tehdit eden durumlarla karşılaşmakla ilişkili değildir. B. Panik nöbeti aşağıdakilerin tümü ile tanımlanır. 1-sınırlı bir yoğun korku ya da rahatsızlık duyma dönemidir, 14 2-aniden başlar, 3-birkaç dakikada en üst düzeye ulaşır ve en az birkaç dakika sürer, 4-aşağıdaki belirtilerden en az dördü bulunmalıdır; bunlardan biri ‘a-d’ arasında olmalıdır. -Otonom sistemde uyarılma belirtileri a-çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma olması b-terleme c-titreme ya da sarsılma d-ağız kuruluğu (ilaç ya da dehidratasyon nedeniyle olmayan) -Göğüs ve karınla ilgili belirtiler e-nefes darlığı f-boğuluyor gibi olma duyumları g-göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma hissi h-bulantı ya da karın ağrısı (örn. midede yanma) - Mental durumla ilgili belirtiler i-baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma j-derealizasyon (gerçek dışılık duyguları) ya da depersonalizasyon (benliğinden ayrılmış olma) k-kontrolünü kaybedeceği ya da çıldıracağı korkusu l-ölüm korkusu - Genel belirtiler m-üşüme ürperme ya da ateş basmaları n-uyuşma ya da karıncalanma duyumları C. Panik nöbetleri fizik bir bozukluk, organik mental bozukluk ya da şizofreni ve benzeri bozukluklar, duygudurum bozuklukları ya da somatoform bozukluklar gibi başka ruhsal bozukluklar nedeniyle oluşmamalıdır. DSM IV-TR ye Göre Agorafobi İçin Tanı Ölçütleri, 15 Not: Agorafobi kodlanabilen bir bozukluk değildir. Agorafobinin ortaya çıktığı özgül bozukluğu kodlayınız. (örn: agorafobi ile birlikte panik bozukluğu ya da panik bozukluğu öyküsü olmadan agorafobi) A. Beklenmedik bir biçimde ortaya çıkabilecek ya da durumsal olarak yatkınlık gösterebilen bir panik atağının ya da panik benzeri semptomların çıkması durumunda yardım sağlanamayabileceği ya da kaçmanın zor olabileceği ( ya da sıkıntı doğurabileceği) yerlerde ya da durumlarda bulunmaktan anksiyete duyma. Agorafobik korkular arasında özel bir takım belirli durumlar vardır ki bunlar arasında tek başına evin dışında olma, kalabalık bir ortamda bulunma ya da sırada bekleme, köprü üzerinde olma ve otobüs, tren ya da otomobil ile geziye çıkma sayılabilir. Not: Kaçınma, bir ya da sadece birkaç özgül durum ile sınırlı ise özgül fobi tanısını, toplumsal durumlar ile sınırlı ise sosyal fobi tanısını düşününüz. B. Bu durumlardan kaçınılır (Örn: geziler kısıtlanır) ya da panik atağı ya da panik benzeri semptomlar olacak anksiyetesi ile ya da yoğun bir sıkıntı ile bu durumlara katlanılır ya da eşlik eden birinin varlığına gereksinilir. C. Bu anksiyete ya da fobik kaçınma, sosyal fobi (Örn: utanacak olma korkusu ile giden toplumsal durumlar ile sınırlı kaçınma), özgül fobi ( Örn: asansör gibi tek bir durum ile sınırlı kaçınma), obsesif - kompulsif bozukluk ( Örn: bulaşma ile ilgili obsesyonu olan birisinin kir ve pislikten kaçınması), posttravmatik stres bozukluğu ( Örn: ağır bir stres etkenine eşlik eden uyaranlardan kaçınma) ya da ayrılma anksiyetesi bozukluğu (Örn: evden ya da akrabalardan ayrılmaktan kaçınma) gibi başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz. Klinik Belirtiler, Seyir ve Prognoz: Panik bozukluğunun temel özelliği yineleyen anksiyete ya da panik ataklarıdır. Tipik olarak belirtiler aniden başlar ve 10 dakika içinde tepe noktasına ulaşacak şekilde giderek 16 şiddetlenir.Hastayı güçsüz ve tükenmiş halde bırakan ataklar genellikle 10-30 dakika sürer, seyrek olarak bir saate kadar uzar. Otonom sistem tarafından tetiklenen belirtilerden en önemlileri güçlü kalp atışları, göğüste sıkışma hissi ya da ağrı ve nefes darlığıdır. Hipervantilasyon, baş dönmesi ve paresteziler başta olmak üzere ek belirtilere yol açar. Parasempatik sistemin aktivasyonu sonucunda ise bulantı, dışkılama dürtüsü, bulanık görme ve aşırı güçsüzlük gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Hastaların bir çoğu ataklar esnasında depersonalizasyon bildirir (29). Yineleyen panik atakları nedeniyle hasta sürekli olarak nöbetleri engellemek için neler yapabileceğini ve ataklar ortaya çıktığında nasıl sonlandırabileceğini düşünür. Hastalar huzursuzluk duyduklarını, kötü bir şeyler olacağını sezdiklerini ve kontrollerini yitirme kaygısı yaşadıklarını dile getirirler. İleride geçirmesi olası ataklar ve sonuçları hakkında kaygı duyarlar. Çoğu hasta gergin ve huzursuzdur. Hastalar bir etkinliğe aniden son verir ya da bir yerden aniden ayrılırlar. Panik atağı yaşayan hastalar tipik olarak ölmekten, çıldırmaktan veya bayılmaktan korkarlar ve bu olasılıkların gerçek olacağına yürekten inanırlar.Acil servislere çok sık başvururlar. Hipokondriak uğraşlar hastaların gereksiz tıbbi bakım almalarına neden olur. Panik bozukluğu agorafobi ile önemli oranda birlikte bulunur ve hastaların yarıdan fazlasında agorafobi vardır (30). Agorafobi bulunan kişiler özellikle kalabalık ya da kapalı yerlerden, evden uzağa yolculuk yapmaktan, yalnız olmaktan ya da güvendikleri kişiden uzakta olmaktan korkarlar (31). Bu hastalar etkinliklerini kimi zaman ağır biçimde sınırlarlar. Panik bozukluğuna ek olarak agorafobinin bulunmasının hastalığın ciddiyetini ve gidişini etkilediğini bildiren çalışmalar vardır. Noyes ve arkadaşları yaptıkları çalışmada agorafobisi olan hastalarda hastalığın daha erken başlangıçlı olduğunu ve daha ağır seyrettiğini bulmuşlardır. Ayrıca agorafobisiz panik bozukluğu tedaviye agorafobili panik bozukluğuna göre daha erken ve daha düşük ilaç dozlarında yanıt verir (32). 17 Turgeon ve arkadaşlarının panik bozukluğunda cinsiyet ile klinik özelliklerin şiddetini karşılaştıran çalışmalarında, panik bozukluğu ve agorafobinin kadınlarda daha ciddi bir tablo olduğu; kadınların panik oluşturan durumlar ve yerlerle yüz yüze kaldıklarında daha fazla agorafobik kaçınma gösterdikleri; daha fazla katastrofik düşünce, daha fazla vücut duyumsaması bildirdikleri ve korku skalasında daha yüksek puanlar aldıkları saptanmıştır. Ayrıca kadınlar daha fazla sosyal fobi veya postravmatik stres bozukluğu komorbiditesi göstermişlerdir. Erkeklerin agorafobik kaçınmaları ise yüksek oranda alkol komorbiditesi ile birlikte bulunmuştur (33). Epidemiolojik Catchment Area (ECA) çalışmasında panik bozukluğu olan hastaların %91’inin; agorafobili hastaların ise %84’ünün komorbid bozuklukları olduğu görülmüştür (34). Komorbid tanılar genellikle depresyon ve diğer anksiyete bozukluklarıdır. Madde kullanımı ile ilgili komorbidite göreceli olarak nadirdir (35). Fobi ve major depresyonla yüksek komorbidite oranları bildirilmiştir. Panik bozukluğu major depresyon, anksiyete bozuklukları ve alkol madde kullanım bozukluklarıyla sıklıkla birlikte görülebilir. Panik bozukluğu hastalarının 2/3 ünün hayatlarının herhangi bir döneminde geçirdikleri major depresyon öyküsü vardır (11). Dayanılmaz anksiyeteyi bastırmak için kendi kendine çabalamaları ve tedavi arayışları alkol ve madde kullanımı riskini arttırır. Kişiler korktukları ortam ve durumlara girmeden önce alkol alabilirler. Alkol kullanımı hastalığın seyrini değiştirebilir. Kokain kullanımı sonucu gelişen panik bozukluğunda hastaların olağan tedaviye daha az cevap verdikleri bildirilmiştir (16). Kafein panik bozukluğu hastalarında sağlıklı bireylere oranla daha fazla karışık anksiyete semptomlarına neden olmaktadır. Bu nedenle panik bozukluğu hastaları genellikle kafein kullanımından sakınırlar (57). Başlangıç yaşının klinik sunum ve gidişe etki yapabildiği; 25 yaşın altında başlayan grupta daha fazla agorafobi, sosyal fobi ve depresyonun bulunduğu; 25 yaşından sonra başlayan grupta ise madde kötüye kullanım oranı ve çok sayıda psikiyatrik bozuklukla birlikte olma oranının arttığı ileri sürülmüştür (36). 18 Katerndahl ve arkadaşları panik bozukluğu hastalarını erken başlangıçlı (50 yaş ve altı) ve geç başlangıçlı (50 yaş üstü) olmak üzere iki gruba ayırmış ve grupları komorbidite, sağlık sistemini kullanmaları, hastalık davranışı ve başa çıkma yöntemleri açısından kıyaslamışlardır. Sonuç olarak geç başlangıçlı panik bozukluğu hastalarının sağlık sistemini daha az kullandıkları ve daha çok aile doktorlarına başvurdukları; uyuşma, karıncalanma ve nefesin kesilmesinden daha fazla rahatsız oldukları; depersonalizasyon ve derealizasyonu daha az yaşadıkları; daha az komorbid tanıları olduğu; semptom kontrol listesinde daha düşük puan aldıkları; daha az hipokondriasis gösterdikleri; beklentili düşünce ve kaçınma ile ölüm korkusundan daha az yakındıkları bulunmuştur (37). Panik bozukluğu kişilik değişikliklerine neden olabilir. Hastalar hastalık öncesi çok dışa dönük, bağımsız ve aktif olmalarına karşın panik bozukluğundan sonra bağımlı, pasif, sorumluluk almayan, diğer insanlardan yoğun istekleri ve beklentileri olan, sosyal faaliyet ve arkadaşlarından kaçınan duruma gelebilir. Bu değişiklikler uygulanan tedavilerle önemli ölçüde düzelmektedir (38). Barzega ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada panik bozukluğu hastalarının %68,5 oranında en az bir komorbid II. eksen bozukluğu tanısı aldıkları ve bu oran açısından cinsiyetler arasında fark bulunmadığı bildirilmiştir (39). Klasik panik bozukluğu klinik belirtilerinin dışında hastaların değişik belirti kümelerinin de bulunduğu ve farklı klinik özellikler gösterdiğinin anlaşılmasını takiben panik bozukluğun birçok alt tipi barındıran heterojen bir yapıda olduğu anlaşılmıştır. Alt tiplerin tedavi seçimi, tedaviye yanıt ve gidişte etkili olduğu ve ihmali halinde birçok metodolojik, teorik ve klinik problemlere neden olabileceği ileri sürülmüştür (40). Çok sayıda klinik özelliğine göre panik bozukluğu alt tipi tanımlanmıştır. Atak sırasında oluşan ölme, aklını yitirme, felç olma gibi bilişsel semptomları içerip içermediğine göre; korkulu yada korkusuz, panik atak sırasında hastanın yaşadığı ağırlıklı sistem bulgusuna göre; kardiovasküler, solunum sistemi, pseudonorolojik, gastrointestinal bildirilmiştir (41). 19 alt tipler Başlangıç yaşına göre geç yada erken başlangıçlı, gün içinde panik atakların görünümüne göre nokturnal panik gibi, agorafobinin tabloya eşlik edip etmemesine göre, biyolojik bozukluğu yansıtıp yansıtmamasına göre, genetik yatkınlık gibi çeşitli klinik özelliklere göre alt tiplendirme yapılmaya çalışılmıştır. Bu alt tiplendirme çalışmalarıyla da tanısal, prognostik, patofizyolojik ve terapötik uygulamalar açısından değerli bilgiler edinilmiştir (42). Katon ve arkadaşları (1987) panik bozukluğu olan hastalarda en az 4 otonomik semptom olmasına karşın; ölüm korkusu, kontrolünü yitirme korkusu veya aklını yitirme korkusu gibi bilişsel semptomlar olmaksızın gelişen panik atakları tanımlamış ve bunu korkusuz (non-fearful) panik atak olarak adlandırmışlardır (42). Başlangıç yaşı semptom profilini de değiştirmektedir. Örneğin erken başlangıçlı hastalar daha az dispne, boğulma duygusu ve ölüm korkusu yaşamaktadırlar. Erken başlangıçlı korkulu panik atakların artmış suisid riski, ailesel yatkınlıkla birlikte daha uzun süreli ve daha ciddi bir psikopatolojinin göstergesi olabileceğini öne sürmüşlerdir (43). Farklı coğrafi bölgelerde bulunmanın da panik bozukluğu semptom profili üzerine etkili olabileceği ileri sürülmüştür. Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde daha çok kontrolün kaybedileceği ve çıldırabileceği semptomları yaygınken; Güney Avrupa ve Güney Amerika ülkelerinde ölüm korkusunun daha sık olduğu bildirilmiştir (44). Ancak yapılan çalışmaların sayısının azlığı nedeniyle panik bozukluğunun kültürle bağlantısının tam olarak ortaya konulmasında eksiklik vardır (45). Panik atakların günlük oluşum saatleri de bozukluğun semptomlarını ve seyrini değiştirebilmektedir. Örneğin uykudan uyandıran panik atakların (tüm panik atakların %40 ‘ı) daha çok somatik semptomlarla seyrettiği; bilişsel içeriklerinin fazla olmadığı ve rüya içeriği ile ilgili olmadıkları bildirilmiştir (46). Uykuda panik atak yaşayan hastalarda başlangıç yaşı daha erkendir. Komorbid tanıları daha fazladır. Yine bu hastalar çocuklukta daha fazla anksiyete yaşamışlardır ve tüm bunlar hastalığın daha ciddi olduğunun işaretleridir (47). Somatizasyon panik bozukluğu patogenezinde temel etkenlerdendir. Panik bozukluğu olan hastalar sıklıkla nörolojik (örneğin baş ağrısı, baş dönmesi %40), kardiovasküler 20 (örneğin göğüs ağrısı, taşikardi %33), gastrointestinal sistem (epigastrik rahatsızlık, irritabl barsak sendromu %33) yakınmaları ile hekime başvururlar (19). Çeşitli kliniklere somatik yakınmalarla başvuran hastaların bir kısmı da panik bozukluğu olanlardır. Örneğin göğüs ağrısı ile kardiyoloji merkezlerine başvuran hastaların %33-43’ünde; baş dönmesiyle başvuran hastaların %13’ünde panik bozukluğu saptanmıştır (48, 49). Somatizasyon düşük eğitim seviyesi ve kültürle bağlantılıdır ve panik bozukluğunda oluşan somatik yakınmaların kültürden etkilenebileceği düşünülebilir (50). Hastaların kültürel ve sosyoekonomik durumları da hastalıklarını algılama ve semptom sunumunu etkilemektedir. Daha öncede yapılan çalışmalarda etnik farklılıkların semptom sunumuna olan etkileri gösterilmiştir. Hatch ve arkadaşları (1997) yaptıkları bir çalışmada Afrika kökenli Amerikalıların beyaz ırka göre anksiyete bozukluklarının nedenleri ve tedavileri hakkında daha az bilgi sahibi oldukları; anksiyete bozuklukları semptomlarını daha fazla hipertansiyon ve diyabet gibi fiziksel bozukluklara bağladıklarını saptamışlardır (51). Ayrıca Afrika kökenli Amerikalıların özellikle de kadınların anksiyete semptomlarını zaten günlük hayatlarında yaşadıkları stresli olaylara benzettikleri ve kanıksadıkları gösterilmiştir (52). Panik bozukluğu geçmişte tedaviye kolay yanıt veren bir bozukluk olarak düşünülmesinin aksine kronik gidişli, zaman zaman tedaviye dirençli olabilen bir bozukluktur. PANİK AGOROFOBİ SPEKTURUMU KAVRAMI Spekturum kavramının çıkış noktasını kategorik tanı sistemlerinin kısıtlılıkları oluşturmaktadır. Bugünkü tanımıyla panik agorafobi spekturum kavramı psikiyatrik bozukluklar ile ilgili çekirdek, atipik ya da eştanı belirtilerini; çekirdek belirtiler ile ilişkili olan davranış kümelerini; mizaç veya kişilik özelliklerini içermektedir. İtalyan Piza grubunun geliştirdiği panik–agorafobi spekturumu kavramı DSM-IV ve ICD-10 tanı ölçütlerinin yanı sıra bunlarla ilişkili olabilecek atipik ya da eşikaltı panik 21 bozukluğu belirtilerini de içermektedir. Böylece panik bozukluğu ve agorafobi belirti sınırları geniş tutulmuştur. Varolan kategorik sınıflamalar kullanılarak hasta değerlendirilmeleri yapıldığında, yalnızca en belirgin olan belirtiler ele alınmakta; eğer belirtiler göze çarpmayan bir şiddette ise bunlar bir tanı ölçütü olarak dikkate alınmamaktadır. DSM-IV’te panik bozukluğunun öncü (prodromal) belirtilerine yer verilmemiştir. Panik bozukluğu olgularının yarısından çoğunda, hastalık tanısı almalarından 8-10 yıl önce tabloda yaygın anksiyete belirtileri var olduğu oysa aralıklı panik ataklarının son iki yıl olmak üzere görece kısa bir süredir bulunduğu bildirilmiştir (53). Panik-agorafobi spekturumu klinik belirtileri sekiz alt alanda ele alınmaktadır: 1) Ayrılma duyarlığı: Çocukluk döneminde ayrılma öyküsü olsun ya da olmasın, erişkin panik bozukluğu hastalarında “ayrılma duyarlığı” hayatları boyunca yaygın olarak bulunmaktadır. Tek başına yatarken, evden ya da işten ayrılırken bu belirti ortaya çıkmaktadır. Erişkin hastalar yakınlarının hastalık haberlerine bazen katastrofik bile olan yoğun tepkiler verirler. 2) Panik benzeri belirtiler: DSM-IV panik atak tanısı koyabilmek için, tanımlanan toplam 13 bedensel ve bilişsel belirtiden en az dört belirtinin gerekli olduğunu bildirmektedir (3). Dörtten az sayıda belirti içeren panik atakları “sınırlı belirtili panik atağı ” olarak tanımlanmaktadır. Bu atakların da en az tam panik ataklarına eşdeğer biçimde işlevsel bozulmaya yol açtığı bilinmektedir (54). Eşikaltı belirtiler bazen oldukça korku verici otonomik, nörolojik belirtiler olabilmekte ve bu belirtiler kaçınma davranışlarının oluşmasıyla sonuçlanabilmektedir. 3) Stres duyarlığı: 22 Panik bozukluğu belirtilerinin ilk kez ortaya çıkışı öncesinde genellikle bir yakının ölümü, eşinden ayrılma, kişiler arası ilişkide yaşanan bir çatışma gibi stres verici yaşam olayları görülmektedir (55). Yaşam sorunları, aşırı çalışma ya da günlük rutini aksatan olaylar panik atağını tetikleyebilmektedir. Bunun sonucu olarak da “olumsuz olaylardan ve günlük rutinde değişim yapmaktan” kaçınma eğilimi gelişir. Bu kaçınma eğiliminin doğası agorafobiden farklıdır. Bu özelliklerin genel olarak bir “zarar görmekten kaçınma ” eğilimi olarak dikkate alınması önerilmektedir (56). 4) Madde ve ilaç duyarlığı: Panik bozukluğu hastalarının çeşitli maddelere karşı duyarlılık gösterdikleri iyi bilinen bir durumdur. Tek doz alınmış bir ilaç, düşük doz bir antidepresan, tiroid hormonu preparatları ve hatta bir fincan kahve bile bazen panik atağını tetikleyebilmektedir (57). . Panik bozukluğu hastalarının ilaç kullanımından kaçınma eğiliminde olmalarının ya da ilaç kullanmaya karşı güçlü bir direnç göstermelerinin panik-agorafobi spekturumu için belirleyici olabileceği düşünülmektedir (56). Bu hastaların çoğu yan etki yaşayabileceklerini düşünerek ilaç prospektüslerini dikkatli bir biçimde okumakta; potansiyel tehlikelerine karşı ilaç almayı reddetmekte ve bazıları ilaç yan etkilerini daha az oranda tolere edebildiğinden ilaç almamaktadır. 5) Endişe beklentisi: Bu alan beklenti anksiyetesi ve “alarm durumu” olarak iki alt alandan oluşmaktadır. Beklenti anksiyetesi, DSM-IV panik bozukluğu tanı ölçütlerinden biridir. İlk panik atağı ya da ataklarından sonra “panik ataklarının olası tehlikeli sonuçları ve yeni atakların olabileceğine dair yoğun bir endişe ve kaygı hali” ortaya çıkar. Bu sürekli endişe hali uyumu bozucu çeşitli davranışlara yol açabilmektedir. 23 Fiziksel ya da ruhsal bütünlüğe karşı özgül olmayan bir tehdide odaklanmış sürekli izleme ve uyanıklık durumu olan “alarm durumu” ise başka bir anksiyete tipidir. 6) Agorafobi ve diğer fobiler Agorafobi kendini güvenli hissetmeme ile ilgili olarak sterotipik kaçınma davranış kalıbıdır. Tipik agorafobik durumlar yalnız evde kalma; halka açık yerlerde bulunma; asansöre binme; otobüs gibi toplu taşım araçlarını kullanma; tünel, köprü ve kalabalık yerlerde bulunma durumlarında ortaya çıkmaktadır. Klostrofobinin de panik bozukluğu hastalarında oldukça yaygın olduğu bilinmektedir. Bu hastalar emniyet kemeri, kravat, kolye takmakta (hava yollarının tıkanabileceğini düşündüren durumlar) ve nemli, sıcak hava koşullarında (hava kalitesini bozan durumlar) zorlanmaktadır (58). Panik bozukluğu hastalarında sekonder sosyal fobiler gelişebilmektedir. Hastalar halka açık yerlerde utanılacak duruma düşmekten korkmaktadırlar. Bu durum panik bozukluğu hastalarının sosyal ve iş ilişkilerini bozmaktadır (55). 7) Hastalık fobisi ve hipokondriazis Hipokondriyak belirtilerin panik bozukluğu gidişi içinde görülebildiği ve etkin bir tedaviyle kaybolduğu iyi bilinmektedir (59). Bazı panik bozukluğu hastaları hastalık fobilerinden dolayı sağlıkla ilgili haberleri okumaktan; tıbbi sohbetlerden ve laboratuar testlerinden (olumsuz sonuç çıkacağı endişesi ile) kaçarlar. 8) Güvence arama Panik bozukluğu olan pek çok hasta güvensizlik duyguları ile başa çıkabilmek için ailesinden, arkadaşlarından, komşularından ve doktorundan yardım ister. Güvence arama arzusu arttıkça hastalar bağımlı hale gelirler. Bu güvenceyi sağlayan kişilerle hatta nesnelerle 24 olan ilişkileri panik bozukluğu hastalarının sıklıkla nörotik, histerik olarak tanımlanması ya da histiriyonik kişilik bozukluğu tanısı almaları ile sonuçlanabilmektedir (4, 5). Hastaların sık acil servise başvurma; sık tıbbi tetkik yaptırma ve hatta hekimlerle “arkadaşlık ilişkisi” kurarak aradıkları güvenceyi sağlamaya çalıştıkları görülebilmektedir. Bazı hastalar da kendilerini koruyacağına inandığı nesneleri yanında taşıma eğilimindedirler (4, 5). SOSYAL FOBİ Tanım ve Tarihçe Sosyal fobi, kişinin sosyal ortamlarda ya da performans gerektiren durumlarda utanacağını düşünerek nedensiz yere korkmasıdır. Sosyal fobinin sınırlı ya da hafif tiplerinde, kişi sosyal işlevlerin önemli bir kısmını oluşturan toplum içinde konuşma ya da yazma gibi etkinliklerden kaçınmaktadır. Sosyal fobinin daha ağır ve yaygın tipleri, hastanın yaşamına engelleyici sınırlamalar getirerek hastayı sosyal izolasyona ve yalnızlığa itmektedir. Sosyal anksiyete ve fobilerle ilgili tanımlamalar antik dönemlere kadar uzanmaktadır. Sosyal fobi ABD’ de ilk kez Beard (1879) ve Fransa’da Janet (1903) tarafından tanımlanmıştır (60, 61). Sosyal fobi, Marks ve Gelder tarafından diğer fobilerden ayrılmıştır (62) Bu araştırmacılar sosyal fobi tanımına ‘diğer insanların yanında yemek yeme, içme, konuşma, yazma, kusma, kızarma ve el sıkışma korkusu duymak’ gibi özelliklerin yanı sıra başkalarıyla konuşmaya başlama ve randevulaşma gibi daha genel korkuları eklemişlerdir. Sosyal fobi bulunan hastalar, belirli durumlarda utanmaktan ya da küçük düşürülmekten korkmakta ve çarpıntı, kızarma, terleme ve titreme gibi fizyolojik belirtiler yaşamaktadır. Korku topluluk önünde konuşmak gibi bir durumda ortaya çıkabileceği gibi, sosyal ilişkilerin çoğunda veya tamamında da ortaya çıkabilir. Hastalar çeşitli nedenlerle 25 utanmaktan korkarlar; bunlar arasında beceriksizlik ya da uygunsuz davranış (örneğin yanlış şeyler söylemek, kekelemek) ve anksiyetenin dışa vurulan belirtileri (örneğin kızarma, terleme, titreme) bulunmaktadır. Sonuç olarak hastalar korktukları etkinliklerden kaçınmakta ve yaşamlarını sınırlamaktadır (63) Epidemiyoloji : Sosyal fobi tipik olarak çocuklukta ya da ergenlikte başlar ve sıklıkla kronik bir gidiş gösterir. Yaşlılar arasında sosyal fobi görülme oranı genç erişkinlere göre daha düşüktür (64). Sosyal fobinin 6 aylık yaygınlığı 100 kişide 2-3 civarındadır. Epidemiyolojik çalışmalarda kadınların erkeklerden daha sık etkilendiği görüldüğü halde; klinik örneklerde erkek bireylerde görece bir fazlalık vardır (65). Sosyal fobi gençler, bekarlar, eğitim ve gelir düzeyi düşük olanlar, düzenli işi bulunmayanlar ve sosyoekonomik düzeyi düşük olanlarda yüksek oranda görülür (66). Epidemiologycal Catchment Area (ECA) çalışmasında sosyal fobi hastalarının % 69’ unda yaşamboyu eşzamanlı bozukluk bulunduğu saptanmıştır (66). Eşzamanlı görülen bozuklukların çoğunun sosyal fobinin başlangıcından sonra ortaya çıkması, sosyal fobinin diğer bozuklukların gelişimi için bir risk etmeni olabileceğini düşündürmektedir (67). Etyoloji : Sosyal fobili kişilerin birinci derece akrabaları, mental bozukluğu olmayan kişilerinin birinci derece akrabalarından üç kat daha fazla sosyal fobiden etkilenme eğilimindedirler (16). Ayrıca yapılan ikiz çalışmalarında tutarlı olarak, tek yumurta ikizlerinde çift yumurta ikizlerine göre utanma ve sosyal korkular açısından daha fazla komorbidite bulunmuştur (68, 69). Anne-baba tutumunun çocuk tarafından nasıl algılandığı ve yetiştirilme tarzının sosyal fobi gelişimi üzerindeki rolünü araştıran çalışmalarda ise normal kontrollere oranla sosyal fobi hastaları hem annelerini hem de babalarını daha reddedici ve duygusal sıcaklıktan daha yoksun olarak değerlendirmişlerdir (70, 71). 26 Davranışsal inhibisyon; alışılmamış ya da tanıdık gelmeyen ortamlardan , kişilerden, nesnelerden kaçınma ve bunlardan korkmayla kendini belli eden mizaç kategorilerinden biridir. Yapılan çalışmalar sonucu davranışsal inhibisyonun anksiyete bozuklukları için bir risk etkeni olduğu düşünülmüştür (72). Olumsuz yaşam olaylarının, koşullandırıcı tavmatik deneyimler olarak sosyal anksiyetenin ortaya çıkmasında önemli bir rolü olduğu düşünülmektedir (73). Evrim kuramına göre ise korkulara yatkınlık, kalıtsal olarak aktarılmaktadır ve eski insanlar için biyolojik değeri olan korkular bu nedenle daha kolay edinilmektedir (74). Örnek olarak öfke ya da eleştirel yüz ifadelerinden korkma verilebilir (75). Sosyal fobideki bilişsel örüntünün bu patolojik sürecin bir nedeni mi yoksa sonucu mu olduğu da henüz belirlenememiştir. Sınıflandırma : Sosyal Fobi için DSM ölçütleri A. Tanımadık insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün üzerinde olabileceği, bir ya da birden fazla toplumsal ya da bir eylemi gerçekleştirdiği durumdan belirgin ve sürekli bir korku duyma. Kişi, küçük bir duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde davranacağından korkar(ya da anksiyete belirtileri gösterir) B. Korkulan toplumsal durumla karşılaşma hemen her zaman anksiyete doğurur, bu da duruma bağlı ya da durumsal olarak yatkınlık gösterilen bir panik atağı biçimini alır. C. Kişi korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. D. Korkulan toplumsal ya da bir eylemin gerçekleştirildiği durumlardan kaçınılır ya da yoğun anksiyete ya da sıkıntıyla bunlara katlanılır. 27 E. Kaçınma, anksiyöz beklenti ya da korkulan toplumsal ya da bir eylemin gerçekleştirdiği durumlarda sıkıntı duyma, kişinin olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini bozar ya da fobi olacağına ilişkin belirgin bir sıkıntı vardır. F. 18 yaşının altındaki kişilerde süresi en az 6 aydır. G. Korku ya da kaçınma bir maddenin (örn:kötüye kullanılan bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir ve başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz(örn: agorafobi ile birlikte ya da olmadan panik bozukluğu, ayrılma anksiyetesi bozukluğu, vücut dismorfik bozukluğu, yaygın gelişimsel bozukluk ya da şizoid kişilik bozukluğu). H. Genel bir tıbbi durum ya da başka bir mental bozukluk varsa bile A tanı ölçütünde sözü edilen korku bununla ilişkisizdir, (örn.korku, kekemelik, Parkinson hastalığındaki titreme ya da bulimia nervozadaki yemek yeme davranışı ile ilişkili değildir) Varsa belirtiniz Yaygın tip (korkular çoğu toplumsal durumu kapsıyorsa) (3). Sosyal Fobi için ICD-10 ölçütleri: A. Aşağıdakilerden birisi bulunmalıdır. 1. Dikkat odağı olmayla ilgili ciddi korku ya da utanacağı ya da küçük düşeceği biçimde davranma korkusu. 2. Dikkat odağı olmaktan ya da utandırıcı ya da küçük düşürücü şekilde davranma korkusu olan durumlardan kaçınma bu korkular topluluk içinde yemek yeme ya da konuşma, tanıdık kişilerle topluluk içinde karşılaşma, küçük gruplara(örneğin partiler, toplantılar, sınıf) katılma gibi sosyal durumlarda ortaya çıkmaktadır. 28 B. Hastalığın başlangıcından beri, korkulan durumlarda, agorafobi için B ölçütleri altında tanımlandığı gibi, en az iki anksiyete belirtisinin aşağıdaki belirtilerden en az birisiyle beraber görülmesi: 1. kızarma ya da titreme 2. kusmaktan korkma 3.idrara sıkışma ya da idrar ya da dışkı kaçırma korkusu C. Belirtiler ya da kaçınma ciddi duygusal sıkıntıya neden olur ve birey bunların aşırı ve mantıksız olduğunun farkındadır. D. Belirtiler korkulan durumlarla sınırlı şekilde ya da en yoğun olarak bu durumlarda görülür ya da korkulan durumun ortaya çıkması beklendiğinde belirgin hale gelir. E. A ve B ölçütlerinde yer alan belirtilerin nedeni sanrılar, varsanılar ya da organik mental bozukluklar, şizofreni ve şizofreni benzeri bozukluklar, duygudurum bozuklukları, saplantı zorlantı bozukluğu olmamalı ve bu belirtiler kültürel inançlara ikincil olmamalıdır. Klinik Belirtiler, Seyir ve Prognoz Sosyal fobiklerin genelini oluşturan sınırlı sosyal fobide hastalar birçok sosyal karşılaşmadan rahatsız olmadıkları halde, bir ya da birkaç özgül durumda sıkıntı yaşamaktadır. Yaygın sosyal fobi bulunan hastalar ise sosyal etkileşim gerektirenler başta olmak üzere birçok sosyal durumdan rahatsızlık duymaktadırlar. Sosyal fobi bulunan kişiler en sık olarak topluluk içinde konuşmak , yazmak ve halka açık tuvaletleri kullanmak konusunda sıkıntı yaşamaktadır (76). Bu anksiyete sıklıkla çok belirgindir ve bazı kişilerde panik atak boyutuna varabilir. Anksiyete kişinin davranışını etkiler, hatta tamamen bozabilir. Bu ortamlarda hastalar sergiledikleri davranışların ya da dışarıdan fark edilebilecek anksiyete belirtilerinin, utanmalarına ya da küçük düşmelerine neden olmasından korkmaktadırlar. Bu kişilerde korkulan durumlardan kaçınma ya da kaçma 29 konusunda kuvvetli bir dürtü ortaya çıkar. Topluluk büyüdükçe ya da ortam resmileştikçe korku da artmaktadır. Topluluk içinde yanlış bir şey söyleyecekleri ya da bir sözcüğü yanlış telaffuz edeceklerini düşünerek konuşmaktan kaçınırlar. Eleştiriden kaçınmak için, duygularını ifade etmeyebilirler. Fakat kendilerini korumak için suskunluğu yeğlemeleri onları daha da yalnızlaştırır. Başkalarının önünde yazı yazmaktan korkan hastalar genellikle yazılarının kötü olmasından, sözcükleri yanlış yazmaktan ya da ellerinin titremesinden duyacakları utançtan korkmaktadır. Sosyal fobi hastalarından bazıları başkalarının önünde yemek yerken ya da içerken korku ve sıkıntı yaşamaktadır. Bu hastalar çatalı ya da bardağı tutarken ellerinin titremesinden ve yemeğin dökülmesinden korkarlar (77). Bazılar yemek yerken boğazlarında bir düğümlenme hissettikleri için boğulmaktan, öksürmekten bunların sonucunda herkesin dikkatini çekmekten korkarlar. Sosyal fobi hastaları, fobik durumlarda ya da fobik durum beklentisinin varlığında, otonom sistemle ilişkili belirtilerle birlikte anksiyete de yaşarlar (78). Tipik bedensel belirtiler arasında çarpıntı, terleme, titreme ve kızarma bulunmaktadır(79). Bu belirtilerin herkes tarafından görüldüğünü düşünen hastanın dikkati fobik durumlarda fizyolojik aktivasyon üzerine yoğunlaşmakta; anksiyeteleri daha da artmakta; hareketleri beceriksiz bir hal almakta ve dikkatlerini toplama yetilerini yitirmektedirler. Yaygın sosyal fobi bulunan hastaların zihinleri yetersizlik hisleriyle doludur. Bilişsel olarak eleştiriden ve onaylanmamaktan korkarlar. Kendilerini sosyal açıdan yetersiz ve aşağı görmektedirler. 30 Toplumdaki sosyal fobi hastaları hastalığı olmayan kişilerle karşılaştırıldıklarında, okul başarılarının daha kötü ve eğitim sürelerinin daha kısa olduğu saptanmıştır (80). Bu hastalarda görülen yeti yitimi, mesleksel ve ekonomik duruma da yansımaktadır (81). Tedavi olmak isteyen sosyal fobi hastaları genelde ilk tedavi girişimi için yıllarca beklemektedirler (82). Sosyal fobi kronik bir gidiş gösterir. 3-YÖNTEM ve GEREÇLER Örneklem : Hasta gruplarındaki olgular, Prof. Dr. Mahzar Osman Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi ayaktan tedavi ünitesi ve nevroz birimi polikliniklerine mart 2005-mart 2006 tarihleri arasında başvuran, poliklinik görüşmeleri sırasında bir psikiyatri uzmanı tarafından panik bozukluğu veya sosyal fobi tanısı konmuş 1865 yaş arası, en az ilkokul mezunu olan hastalardan seçildi. Yöntem : Bir psikiyatri uzmanı tarafından panik bozukluğu veya sosyal fobi tanısı konmuş hastalardan araştırmaya girmeyi kabul edenler görüşmeye alındı. I.eksen tanılarını doğrulamak ve komorbit tanıları saptamak amacıyla SCID-I (Structured Clinical Interview for DSM-IV Axis I Disorders) uygulandı. SCID-I’ de I. eksen komorbiditesi olan vakalar ve anksiyete bozukluğunun madde, ilaç kullanımı, entoksikasyon, yoksunluk veya genel tıbbi duruma bağlı olduğu düşünülen vakalar çalışma dışında bırakıldı. Ciddi nörolojik ve fizik hastalığı olanlar da araştırmaya dahil edilmedi. 31 Çalışmaya bu yöntemle seçilen 37 panik bozukluğu ve 30 sosyal fobi olmak üzere 67 hasta alındı. Çalışmaya alınan vakalara bu çalışma için geliştirilen sosyodemografik soru formu uygulanarak; kişisel, ailevi ve klinik özellik bilgileri sağlandı. Her iki hastalık grubuna Bakırköy Panik Bozukluğu Davranış Değişikliği Formu verilerek vakaların davranış değişikliği sergileyip sergilemedikleri değerlendirildi. Çalışmaya katılan hastalardaki depresif belirtilerin ve anksiyetenin şiddetini tespit etmek, grupların depresif belirtilerinin derecesini ve anksiyete oranlarını karşılaştırmak, aynı grup hastalar arasında depresif belirtilerin ve anksiyetenin şiddetiyle hastaların varsa davranış değişikliği göstermeleri arasında ilişki olup olmadığını incelemek amacı ile her iki hastalık grubuna Hamilton Depresyon Derecelendirme Skalası (HAMD) ve Beck Anksiyete Ölçeği uygulandı. Panik bozukluğu olan gruba, panik bozukluğun şiddetini belirlemek için Panik Agorafobi Ölçeği (PAÖ) uygulandı. Tanı Araçları : Çalışmaya alınan hastalara uygulanan ölçekler ve formlar aşağıda belirtilmiştir. 1-Sosyodemografik veri formu: Çalışmacı tarafından çalışmaya katılan olguların çeşitli sosyodemografik bilgilerini ve klinik özelliklerini değerlendirmek için hazırlanmıştır. 2-DSM-IV Eksen I Bozuklukları İçin Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-I ): 32 DSM-IV Eksen I bozuklukları için yapılandırılmış klinik görüşme (SCID-I), majör DSM-IV Eksen I tanılarının konması için geliştirilmiş, yapılandırılmış bir klinik görüşme ölçeğidir (83). Yapılandırılmış görüşme, tanısal değerlendirmenin standart bir biçimde uygulanmasını sağlayarak tanının güvenilirliğinin ve DSM-IV tanı ölçütlerinin taranmasını kolaylaştırarak tanıların geçerliliğinin arttırılması, belirtilerin sistematik olarak araştırılması için geliştirilmiştir. SCID-I’in Türkiye için uyarlama ve güvenirlik çalışmaları Çorapçıoğlu ve arkadaşları (1999) tarafından yapılmıştır (84). 3- Panik Bozukluğu Davranış Değişikliği Soru Formu: Ülkemiz panik bozukluğu hastalarının davranış değişikliklerini saptamak için Uzm.Dr. Şeref Özer tarafından geliştirilmiş bir soru formudur (ek:2 ) Soru formu oluşturulurken klinik gözlemlerden, hasta bildirimlerinden ve Türkçe geçerlik güvenirliği Alkın ve ark. tarafından yapılmış “Yaşamboyu Panik Agorafobi Spektrum Ölçeği” nden yararlanılmıştır (96). Davranış değişiklikleri kaçınma davranışı, önlem alma davranışı ve güvence arayışı davranışı olmak üzere 3 başlığa ayrılmıştır. Soru formu 88 soru ve her soru için 4 şık içerir. Davranış değişiklikleri panik bozukluğu başlamadan önce ve başladıktan sonra hiçbir zaman mevcut değilse ‘a’ şıkkında, panik bozukluğu başlamadan önce de zaten var ve panik bozukluğu başladıktan sonra da hiçbir farklılık olmadan aynen devam ediyor ise ‘b’ şıkkında, panik bozukluğu başlamadan önce de var olmakla birlikte, panik bozukluğu başladıktan sonra daha şiddetlenerek devam ediyor ise ‘c’ şıkkında, panik bozukluğundan önce kesinlikle yokken, panik bozukluğu başladıktan sonra ortaya çıkmış ise ‘d’ şıkkında belirtilmiştir. 4-Panik Agorafobi Ölçeği (PAÖ) : Bandelow tarafından geliştirilmiştir (87). Klinik gözlemci ve hasta öz bildirim formları vardır. Agorafobili yada Agorafobi olmaksızın panik bozukluğu olan hastalara uygulanır. Beş alt birimi vardır. 33 a-Panik atağı özellikleri : 3 derecelendirme yapılan ve bir derecelendirilmeyen soru b-Agorafobi ve kaçınma davranışı: 3 soru c-Beklenti anksiyetesi : 2 soru d-Yeti yitimi : 3 soru e-Sağlık konusunda endişe : 2 soru Her alt bölüm bileşen puanını, tüm bileşenlerin toplamı ise toplam şiddet puanını belirler. Türkçe uyarlaması Tural ve arkadaşlarınca yapılmıştır (88). 5- Beck Anksiyete Ölçeği: 1988’de Beck ve arkadaşları tarafından bilişsel kurama göre geliştirilmiştir.Kişideki anksiyetenin derecelendirilmesi için kullanılan self rating bir skaladır.Likert tipi bir ölçektir.Toplam 21 somatik ve kognitif anksiyete yakınması içerir.0-3 arasında derecelendirilir.Maksimum puan 63’tür.Türkçe geçerlik ve güvenirliği Ulusoy ve ark. tarafından yapılmıştır. Kesme puanu 17 olarak kabul edilmiştir (89). 6-Hamilton Depresyon Derecelendirme Skalası (HAMD) Hastalardaki depresyon şiddetini ölçmek için kullanılan bir skaladır. Tanı koydurucu değildir, depresyon seyrini izlemede kullanılır. Williams tarafından geliştirilmiştir (90). Çeşitli item sayısı olmakla birlikte sık olan kullanımı 17 itemlik olanıdır. Somatik yakınmaları değerlendirmeye daha eğilimlidir. Her item için 0-4 arası puanlar verilir. En yüksek puanı 53 tür. Ülkemiz için geçerlilik ve güvenirliği yapılmıştır (91). İstatistiksel işlemler sırasında SPSS Windows için paket programı kullanılmıştır. Kategorik veriler için ki kare testi, kategorik olmayan veriler için iki yönlü t testi ve MannWhitney-U testi kullanılarak hesaplanmıştır. 34 4-BULGULAR: Bu çalışmaya; panik bozukluğu olan 37 ve sosyal fobisi olan 30 hasta alınmıştır. Sosyodemografik veri formundan elde edilen bulguların istatistiksel verileri sırayla ve tablolar halinde aşağıda sunulmuştur. Tablo 1: Olguların yaş ortalaması n Panik bozukluğu 37 Sosyal Fobi 30 Yaş Ortalaması + sd 38,3243 + 10,2335 28,0333 + 6,5468 p: 0,000 t: 4,77 df: 65 Çalışmaya katılan hastaların ortalama yaşı tabloda verilmiştir. İki grup arasında olguların yaş ortalaması açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). Tablo 2:Olguların hastalık süresi 35 n Panik bozukluğu 37 Sosyal Fobi 30 Hastalık süresi ortalaması + sd 2,5676 + 0,7652 3,2333 + 0,7739 p: 0,001 t: -3,52 df: 65 Hastalık süresi açısından gruplar karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır ( p<0,005). Panik bozukluğu grubunun hastalık süreleri daha kısa bulunmuştur. Tablo 3: Cinsiyet dağılımı Panik Bozukluğu n % 25 67,6 12 32,4 37 100 Kadın Erkek Toplam Sosyal Fobi n 16 14 30 % 53,3 46,7 100 X²:1,414 p:0,234 Cinsiyet yönünden gruplar benzer dağılım göstermektedir. İstatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır. Tablo 4: Medeni durum Bekar Evli Dul Boşanmış Toplam Panik Bozukluğu n % 11 29,7 22 59,5 2 5,4 2 5,4 37 100 Sosyal Fobi n 19 10 1 30 % 63,3 33,3 3,3 100 X²:8.326 p:0,04 Medeni durum açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır ( p<0,05) . Panik bozukluğu hastalarının %59,5 evli iken sosyal fobiklerin %63,3 bekar olarak bulunmuştur. Panik bozukluğunda evli olma oranı (% 59.5); sosyal fobi grubuna ( % 33.3) göre istatistiki düzeyde anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. 36 Tablo 5: Eğitim durumu İlkokul Ortaokul Lise Yüksekokul Toplam Panik Bozukluğu n % 16 43,2 3 8,1 12 32,4 6 16,2 37 100 Sosyal Fobi n 7 3 9 11 30 % 23,3 10 30 36,7 100 X²:4,741 p:0,192 Panik bozukluğu ve sosyal fobi grubunda eğitim düzeyi açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır. Tablo 6: Çalışma yaşantısı Çalışmıyor Çalışıyor Toplam Panik Bozukluğu n % 22 59,5 15 40,5 37 100 Sosyal Fobisi n 15 15 30 % 50 50 100 X²:0,600 p:0,439 Gruplar arasında çalışma yaşantısı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. Tablo 7: Beck anksiyete ölçeği ortalaması n Panik bozukluğu 37 Sosyal Fobi 30 Beck ank. Ort. Puanı + sd 20,2162 + 15,9481 18,1000 + 11,2843 p: 0,542 t: 0,613 df: 65 Gruplar arasında Beck anksiyete puanı açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmamıştır. Tablo 8: Hamilton depresyon değerlendirme ölçeği 37 n Panik bozukluğu 37 Sosyal Fobi 30 Hamilton DDÖ ort.+ sd 3,1892 + 1,9838 4,0000 + 1,8194 p: 0,089 t: -1,726 df: 65 Gruplar arasında Hamilton depresyon derecesi ölçeği puanları açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmamıştır. Tablo 9: Anne-baba yitimi yok var Toplam Panik Bozukluğu n % 23 62,2 14 37,8 37 100 Sosyal Fobi n 30 30 % 100 100 X²: 14,350 p:0, 000 Gruplar arasında anne-baba yitimi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<0,05). Tablo 10: İntihar girişimi yok var Toplam Panik Bozukluğu n % 35 94,6 2 5,4 37 100 Sosyal Fobi n 27 3 30 % 90 10 100 X²: 0,506 p:0, 47 Gruplar arasında intihar girişimi açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmamıştır. 38 Tablo 11: KAÇINMA DAVRANIŞI Hasta ziyaretinden (8) a b c d EEG,Röntgen,Tomografi,MR a Çektirmekten (10) b c d Tansiyon/nabız ölçtürmekten a (12) b c d Tıbbi konulardaki a konuşmaları b dinlemekten,tv’de c izlemekten,okumaktan (14) d Boyunlu kazak,kravat,dar a giysiler giymekten (16) b c d Emniyet kemeri takmaktan a (17) b c d Namaz kılmaktan (18.soru) a b c d Ev işi (temizlik, süpürme, a cam silme vb) yapmaktan b (19) c d Yürüyüş, koşu, aletli a jimnastik vb spor etkinlikleri b yapmaktan (21) c d Panik bozukluğu n % 21 56,8 1 2,7 15 40,5 30 81,1 7 18,9 29 78,4 8 21,6 22 59,5 2 5,4 1 2,7 12 32,4 15 40,5 5 13,5 3 8,1 14 37,8 25 67,6 1 2,7 1 2,7 10 27 26 70,3 1 2,7 10 27 27 73 1 2,7 9 24,3 21 56,8 1 2,7 15 40,5 Sosyal fobi X²: n 29 1 30 29 1 30 26 4 29 1 29 1 30 26 1 3 % 96,7 3,3 100 96,7 3,3 100 86,7 13,3 96,7 3,3 96,7 3,3 100 86,7 3,3 10 39 df: p: 17,742 3 0,000 6,338 1 0,012 8,360 2 0,015 15,670 3 0,001 19,544 3 0,000 10,682 3 0,014 11,558 3 0,009 9,531 2 0,009 9,909 3 0,019 Cinsel ilişkiden (22) a b c d 19 1 17 51,4 2,7 45,9 30 - 100 - 19,956 2 0,000 a)Hastalık başlamadan önce ve başladıktan sonra hiçbir zaman mevcut değilse b)Hastalık başlamadan önce de zaten var ve hastalık başladıktan sonra da hiçbir farklılık olmadan aynen devam ediyor ise c)Hastalık başlamadan önce de var olmakla birlikte, hastalık başladıktan sonra daha şiddetlenerek devam ediyor ise d)Hastalık öncesi kesinlikle yokken, hastalık başladıktandan sonra ortaya çıkmış ise Tablo 12: KAÇINMA DAVRANIŞI (devam) Panik bozukluğu n % Cenaze görmekten (23) a 12 32,4 b 5 13,5 c 3 8,1 d 17 45,9 Yıkanmak, duş almaktan a 15 40,5 (boğulma endişesi ile) (24) b c 1 2,7 d 21 56,8 Denize girmekten/ a 21 56,8 yüzmekten/dalmaktan (25) b 4 10,8 c d 12 32,4 Kuaför ya da berbere a 25 67,6 gitmekten (26) b c d 12 32,4 Kar, yağmur, fırtına, a 21 56,8 şimşek, yıldırım vb hava b 3 8,1 koşullarından (27) c 3 8,1 d 10 27 Sıcak hava ve sıcak a 18 48,6 ortamlardan (28) b 2 5,4 c 2 5,4 d 15 40,5 Sisten (30) a 29 78,4 b c 2 5,4 d 6 16,2 Aşırı ses (müzik, insan sesi) a 19 51,4 ve gürültüden (31) b 4 10,8 c 1 2,7 d 13 35,1 Katı yiyeceklerden a 27 73 ( ekmek, börek et vb) (33) b 2 5,4 c d 8 21,6 Sosyal fobi X²: n 23 6 1 29 1 24 5 1 28 2 30 24 4 1 1 29 1 21 6 2 1 29 1 - % 76,7 20 3,3 96,7 3,3 80 16,7 3,3 93,3 6,7 100 80 13,3 3,3 3,3 96,7 3,3 70 20 6,7 3,3 96,7 3,3 - df: p: 21,046 3 0,000 27,018 3 0,000 8,986 2 0,011 6,654 1 0,010 17,043 3 0,001 13,523 3 0,004 8,360 3 0,039 10,502 3 0,015 7,758 0,021 40 2 Alkol, sigara, madde kullanmaktan (36) a 29 78,4 27 90 b 2 6,7 8,432 3 0,038 c 1 2,7 1 3,3 d 7 18,9 Uyumaktan (37) a 22 59,5 29 96,7 b 2 5,4 1 3,3 13,712 2 0,001 c d 13 35,1 Gruplar panik bozukluğu davranış değişiklikleri soru formunun kaçınma davranışı bölümünde yer alan 38 soruya verdikleri yanıtlar açısından karşılaştırıldıklarında 21 soruda istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır. İstatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanan sorular 2 tabloda özetlenmiştir. (Tablo:11 ve Tablo: 12 ) Gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark olan sorular incelendiğinde panik bozukluğu grubundaki hastalar hasta ziyaretinden; EEG, röntgen, tomografi, MR çektirmekten; tansiyon/nabız ölçtürmekten; tıbbi konulardaki konuşmaları dinlemekten ve televizyonda izlemekten, okumaktan; boyunlu kazak, kravat, dar giysiler giymekten; emniyet kemeri takmaktan; namaz kılmaktan; ev işi (temizlik, süpürme, cam silme vb) yapmaktan; yürüyüş, koşu, aletli jimnastik vb spor etkinlikleri yapmaktan; cinsel ilişkiden; cenaze görmekten; yıkanmak, duş almaktan (boğulma endişesi ile ); denize girmekten/ yüzmekten/dalmaktan; kuaför ya da berbere gitmekten; kar, yağmur, fırtına, şimşek, yıldırım vb hava koşullarından ; sıcak hava ve sıcak ortamlardan; sisten; sosyal fobi grubundaki hastalara oranla istatistiksel olarak anlamlı fark yaratacak şekilde kaçınma davranışı ifade etmişlerdir (p<0,05). 41 Tablo 13:ÖNLEM ALMA DAVRANIŞI Panik bozukluğu n % Yalnız kalamamak ve çoğu a 9 24,3 zaman yanınızda birisinin b bulunmasını istemek (39) c d 28 75,7 Ev dışına çıkarken, a 14 37,8 yanınızda ( çanta, cep, b cüzdan ya da c 2 5,4 arabanızda)daima bazı ilaç d 21 56,8 ya da ilaçları bulundurmak(40) Yanınızda daima tansiyon a 32 86,5 aleti bulundurmak (51) b c d 5 13,5 Evinizin adresini ya da a 26 70,3 eşinizin adresini ya da b 2 5,4 telefon numarasını c 3 8,1 bulundurmak (53) d 6 16,2 Uyurken yatak odanızın a 21 56,8 ışığını açık bırakmak (54) b 5 13,5 c 2 5,4 d 9 24,3 Uyurken yatak odanızın a 18 48,6 kapısını açık bırakmak (55) b 4 10,8 c d 15 40,5 Uyurken mutlaka a 17 45,9 yanınızda başkasının b bulunmasını istemek (56) c 2 5,4 d 18 48,6 Evden çıkarken daima bir a 31 83,8 şeyler yemek (58) b c d 6 16,2 Evden çıkarken çoğu a 27 73 zaman (doktorunuz öyle b 1 2,7 önermediği halde) bir ilaç c yutmak (59) d 9 24,3 Sosyal fobi X²: n 21 5 4 28 1 1 % 70,0 16,7 13,3 93,3 3,3 3,3 30 28 2 26 3 1 26 3 1 27 2 1 29 1 29 1 100 93,3 6,7 86,7 10 3,3 86,7 10,0 3,3 90 6,7 3,3 96,7 3,3 96,7 3,3 df: p: 27,367 2 0,000 25,394 3 0,000 4,381 1 0,036 8,436 3 0,038 9,740 3 0,021 17,052 3 0,000 20,981 3 0,000 6,405 2 0,041 6,814 2 0,033 42 Çıplak olarak dışarı fırlamak zorunda kalmak endişesi nedeniyle utanılacak duruma düşmemek için banyo yapmamak (66) a b c d 28 1 1 7 75,7 2,7 2,7 18,9 30 - 100 - 3 8,430 0,038 Gruplar, Panik bozukluğu davranış değişiklikleri soru formunun önlem alma davranışı bölümünde yer alan 32 soruya verdikleri yanıtlar açısından karşılaştırıldıklarında10 soruda istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır. İstatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanan sorular tabloda özetlenmiştir. (Tablo: 13) Yalnız kalamamak ve çoğu zaman birisinin bulunmasını istemek; ev dışına çıkarken, yanlarında (çanta, cep, cüzdan ya da arabalarında) daima bazı ilaç ya da ilaçları bulundurmak; yanlarında daima kendilerini koruyacağına inandıkları dini (muska, okunmuş pirinç vb) nesneler bulundurmak; yanlarında daima tansiyon aleti bulundurmak; evlerinin ya da eşlerinin adresini ya da telefon numarasını bulundurmak; uyurken yatak odalarının ışığını açık bırakmak; uyurken yatak odalarının kapısını açık bırakmak; uyurken mutlaka yanlarında başkasının bulunmasını istemek; evden çıkarken daima bir şeyler yemek; evden çıkarken çoğu zaman (doktorları öyle önermediği halde) bir ilaç yutmak; çıplak olarak dışarı fırlamak zorunda kalmak endişesi nedeniyle utanılacak duruma düşmemek için banyo yapmamak gibi önlem alma davranışlarını sosyal fobik hastalardan istatistiksel olarak anlamlı fark yaratacak şekilde daha fazla yaptıklarını belirtmişlerdir (p<0,05). 43 TABLO 14: GÜVENCE ARAYIŞI DAVRANIŞI Panik bozukluğu n % Bir yakınınızda ya da komşunuzda a 24 64,9 var olduğunu duyduğunuz ya da b gazete ya da dergide okuduğunuz, c 2 5,4 tv’de izlediğiniz...bedensel bir d 11 29,7 hastalığın sizde de var olduğu konusunda ciddi bir endişe yaşayıp doktora başvurduğunuz oldu mu?(71) Aileniz ya da arkadaşlarınız a 10 27 tarafından “size bir şey olmayacağı” b 1 2,7 konusunda rahatlatılmak ve güvence c 1 2,7 verilmesi ihtiyacı duydunuz mu? (73) d 25 67,6 Sosyal fobi n % 27 2 1 X²: 90 6,7 3,3 24 1 1 4 80 3,3 3,3 13,3 df: p: 11,908 3 0,008 20,464 3 0,000 35,323 2 0,000 9,802 2 0,007 Bu yakınmalarınız nedeniyle birden a fazla acil servise başvurduğunuz oldu b mu? (74) c d Bu yakınmalarınızın (kalp ya da a beyin vb) ciddi ve tehlikeli bir b bedensel hastalık işareti olmadığı c daha önce size açıklanmış olmasına d rağmen, emin olmak için birden fazla psikiyatri dışı branş hekimlerine başvurma ihtiyacı duydunuz mu? (75) 9 1 27 21 16 24,3 2,7 73 56,8 43,2 29 1 26 1 3 96,7 3,3 86,7 3,3 10 Sık sık doktorunuzu arayarak hastalığınızdan dolayı size kötü bir şey olmayacağı konusunda güvence istediğiniz oldu mu? (78) a b c d 28 1 8 75,7 2,7 21,6 30 - 100 - 8,430 2 0,015 Doktorunuz önermediği halde sık sık tansiyon ölçme ya da nabzınızın kontrol etme/ettirme ihtiyacı duydunuz mu? (81) a b c d 21 1 15 56,8 2,7 40,5 28 1 1 93,3 3,3 3,3 14,679 3 0,002 Doktorunuzun önermemesine rağmen tanıya yönelik özel tetkikler (angiografi, endoskopi, tomografi ya da MR vb)yaptırdınız mı? (82) a b c d 31 6 83,8 16,2 30 - 100 - 5,343 1 0,021 Doktorunuzun önermemesine rağmen kan, idrar tahlilleri yaptırdınız mı?(83) 31 6 22 1 14 83,8 16,2 59,5 2,7 37,8 29 1 30 - 96,7 3,3 100 - 6,405 2 0,041 Ev dışında bir yere gittiğinizde yakınlarda doktor hastane ya da eczane olup olmadığını öğrenmeye çalıştığınız oldu mu?(85) a b c d a b c d 15,670 2 0,000 Evden işe ya da başka bir yere giderken güzergahınızı doktor, eczane, hastane bulunan yerlerden seçtiğiniz oldu mu? (86) a b c d 21 1 15 56,8 2,7 40,5 30 - 100 - 17,043 2 0,000 44 Gruplar panik bozukluğu davranış değişiklikleri soru formunun güvence arayışı davranışı bölümünde yer alan 18 soruya verdikleri yanıtlar açısından karşılaştırıldıklarında 10 soruda istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır. İstatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanan sorular tabloda özetlenmiştir. (Tablo: 14 ) Panik bozukluğu hastaları duydukları bedensel bir hastalığın kendilerinde de var olduğu konusunda ciddi bir endişe yaşayıp doktora başvurduklarını; arkadaşları ve aileleri tarafından “onlara bir şey olmayacağı” konusunda rahatlatılmak ve güvence verilmesi ihtiyacı duyduklarını; yakınmaları nedeniyle birden fazla acil servise başvurduklarını; yakınmalarının (kalp ya da beyin vb) ciddi ve tehlikeli bir bedensel hastalık işareti olmadığı açıklanmış olmasına rağmen, emin olmak için birden fazla psikiyatri dışı branş hekimlerine başvurma ihtiyacı duyduklarını; sık sık doktorlarını arayarak hastalıklarından dolayı kendilerine kötü bir şey olmayacağı konusunda güvence istediklerini; doktorları önermediği halde sık sık tansiyon ölçme ya da nabızlarını kontrol etme/ettirme ihtiyacı duyduklarını; doktorları önermemesine rağmen tanıya yönelik özel tetkikler (angiografi, endoskopi, tomografi ya da MR vb) yaptırdıklarını; doktorları önermemesine rağmen kan, idrar tahlili yaptırdıklarını; ev dışında bir yere gittiklerinde yakınlarda doktor hastane ya da eczane olup olmadığını öğrenmeye çalıştıklarını; evden işe ya da başka bir yere giderken güzergahlarını doktor, eczane, hastane bulunan yerlerden seçtiklerini sosyal fobi hastalarına göre istatistiksel olarak anlamlı fark yaratacak şekilde daha fazla yaptıklarını belirtmişlerdir (p<0,05). Panik bozukluğu hastalarının 16’sı (%43,2) uykuda panik atağı tanımlamazken 21 tanesi (%56,8) uykuda panik atağı geçirdiklerini ifade etmişlerdir.Uykuda panik atağı olan ve olmayan panik bozukluğu hastaları davranış değişikleri açısından karşılaştırıldığında gruplar arasında istatistiksel anlamlı fark saptanmamıştır. Çalışmamızda panik bozukluğu grubunu oluşturan hasta grubunun % 67,6’sını kadın, % 32,4’ünü erkek olgular oluşturmaktadır. Kadın ve erkekler davranış değişikliği sorularına 45 verdikleri yanıtlar açısından karşılaştırıldıklarında istatistiksel anlamlı fark yaratacak bulguya rastlanmamıştır. Panik bozukluğu hastalarının hastalık öncesinde veya sonrasında var olarak yanıtları davranış değişikliklerinin en sık olanları 28 hastanın yanıtladığı ‘yalnız kalamamak ve çoğu zaman yanlarında birisinin bulunmasını istemek’ ve ‘yakınmaları nedeniyle birden fazla acil servise başvurmak ’ şeklindeydi. Davranış değişikliği soru formunun panik bozukluğu hastaları tarafından hiç olmayan davranışlar olarak ifade edilenleri ise ‘daima şapka giymek ve yanlarında bulundurmak’ ve ‘sürekli güneş gözlüğü takmak ya da yanlarında bulundurmak’ olarak saptanmıştır. 46 5-TARTIŞMA ve SONUÇ Panik bozukluğu tanısında ve tedavisinde önemli olan davranış değişikliklerinin ülkemiz panik bozukluğu hastalarında görülen şekillerinin belirlenmesi amacıyla 1. eksen komorbiditesi olmayan 37 panik bozukluğu ve kontrol grubumuz olan 1. eksen komorbiditesi olmayan 30 sosyal fobi hastası ile görüşülmüştür. Gruplar davranış özellikleri açısından karşılaştırılmıştır. Çalışmamızda ortalama yaş; panik bozukluğu grubunda 38.3 , sosyal fobi grubunda ise 28.03 olarak daha genç bulunmuştur. Gruplar arasındaki bu istatistiksel anlamlı farklılık litaratür bilgisi ile uyumludur. Panik bozukluğu ortalama başlangıç yaşı yirmili yaşların ortaları olmakla birlikte hayatın akışı içinde herhangi bir zamanda gelişebilir (11). Sosyal fobi ise tipik olarak çocuklukta ya da ergenlikte başlar (64). Hastalık süresi açısından gruplar arasında saptanmıştır( p<0,005). istatistiksel olarak anlamlı fark Çalışmamızda sosyal fobi hastalarının hastalık süreleri erken başlangıçla uyumlu olarak daha uzun bulunmuştur. Sosyal fobi tipik olarak çocuklukta ya da ergenlikte başlar ve sıklıkla kronik bir gidiş gösterir. Yaşlılar arasında sosyal fobi görülme oranı genç erişkinlere göre daha düşüktür (64). Medeni durum açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır ( p<0,05). Panik bozukluğu hastalarının %59,5 evli iken sosyal fobiklerin %63,3 bekar olarak bulunmuştur. Bu bulgu sosyal fobinin gençlerde ve bekarlarda yüksek 47 oranda görüldüğü bildirilen çalışmalarla uyumludur (66). Sosyal fobik hastalar sosyal fobileri nedeniyle karşı cins ile ilişki kurma ve evlenme konusunda zorluk çekmektedirler. Gruplar arasında anne-baba yitimi açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır (p<0,05). Panik bozukluğu grubunda 14 hasta (%37,8) ebeveynlerinden birini kaybettiğini belirtmiştir. Literatürden edinilen bilgiler bu bulguyu doğrular yöndedir. Panik bozukluğu hastaları panik atakların başlangıcından önce özellikle ebeveyn kaybı başta olmak üzere stresli yaşam olayları bildirirler. Araştırma bulguları panik bozukluğunun 17 yaş öncesinde aileden ayrılma ve aileden birinin ölümünü yaşamayla kuvvetli bir ilişkisinin bulunduğunu göstermiştir. Panik bozukluğu belirtilerinin ilk kez ortaya çıkışı öncesinde genellikle bir yakının ölümü, eşinden ayrılma, kişiler arası ilişkide yaşanan bir çatışma gibi stres verici yaşam olayları görülmektedir (55). Çalışmamızda panik bozukluğundaki davranış değişiklikleri kaçınma davranışı, güvence arama davranışı ve önlem alma davranışı olarak sınıflandırılmıştır. Panik bozukluğu hastaları bedensel duyumlarını, özellikle panik atak belirtileri ile uyumlu olanları daha çabuk algılar. Panik atakların yineleyici doğası nedeniyle ve bazı bilişsel süreçlerin devreye girmesiyle, hastalar tehlikeli olarak niteledikleri durumlardan kaçınarak; panik atağı ve beklenti anksiyetelerini azaltmayı öğrenirler. Bu öğrenme süreçlerinde beynin prefrontal bölgesinin rol oynadığı sanılmaktadır. Panik bozukluğu hastalarında panik atağın bedensel semptomları ve bu semptomların katastrofik yorumları arasında bağlantı vardır. Başka etkenlerden kaynaklanan bir çarpıntı; katastrofik yorumlama ile geçirilmekte olan bir kalp krizinin belirtisi olarak algılanıp panik atakla sonuçlanabilmektedir (6, 20). Klasik panik bozukluğu klinik belirtilerinin dışında hastaların değişik belirti kümelerinin de bulunduğu ve farklı klinik özellikler gösterdiğinin anlaşılmasını takiben panik bozukluğun birçok alt tipi barındıran heterojen bir yapıda olduğu anlaşılmıştır. Alt tiplerin 48 tedavi seçimi, tedaviye yanıt ve gidişte etkili olduğu ve ihmali halinde birçok metodolojik, teorik ve klinik problemlere neden olabileceği ileri sürülmüştür (40). Panik bozukluğu hastalarının hasta ziyaretinden; EEG, röntgen, tomografi, MR çektirmekten; tansiyon/nabız ölçtürmekten; tıbbi konulardaki konuşmaları dinlemekten ve televizyonda izlemekten, okumaktan kaçınma davranışı göstermeleri araştırmamızda saptanmıştır. Bu bulgu panik bozukluğu hastalarının hipokondriyak uğraşlarını alevlendirdiği ve beklenti anksiyetelerini arttırdığı için olabilir. Hipokondriyak belirtilerin panik bozukluğu gidişi içinde görülebildiği ve etkin bir tedaviyle kaybolduğu iyi bilinmektedir (59). Sosyal fobi hastaları ise böyle bir endişe yaşamamaktadır. Çalışmamızda panik bozukluğu hastalarının boyunlu kazak, kravat, dar giysiler giymekte; emniyet kemeri takmakta, (hava yollarının tıkanabileceğini düşündüren durumlar) ve sıcak hava ve sıcak ortamlarda (hava kalitesini bozan durumlar) zorlanmakta olduğu saptanmıştır. Klostrofobinin panik bozukluğu hastalarında oldukça yaygın olduğu bilinmektedir ve hava yolunu tıkayan bu gibi durumlar klostrofobi ile ilişkilendirilmektedir (58). Çalışmamızda panik bozukluğu hastaları namaz kılmaktan; ev işi (temizlik, süpürme, cam silme vb) yapmaktan; yürüyüş, koşu, aletli jimnastik vb spor etkinlikleri yapmaktan; cinsel ilişkiden kaçınma davranışı gösterdikleri bulunmuştur. Bu bulgu eforla oluşan fizyolojik belirtileri panik atağı belirtileriyle karıştırıyor olmalarından kaynaklanıyor gibi gözükmektedir. Panik bozukluğu hastalarında cenaze görmekten kaçınma davranışı gibi ölümle ilgili fobilerin panik bozukluğu öncesinde de uzun süredir bulunduğu gösterilmiştir (85). Çalışmamızda da bu literatür bilgisini destekler nitelikte bulgular bulunmuş olmakla birlikte sosyal fobi hastalarının da hastalık öncesinde ölümle ilgili bu fobilerinin benzer dağılımda olduğu görülmüştür. Ayrıca panik bozukluğu grubunda, hastalıklarının başlamasından sonra 49 bu fobilerinin oluştuğunu söyleyen 17 hastanın (% 45,9) bulunması cenaze görmekten kaçınma davranışının panik bozukluğuna ikincil ortaya çıkan bir durum olduğunu desteklemektedir. Çalışmamızda panik bozukluğu hastalarının yıkanmaktan, duş almaktan (boğulma endişesi ile); denize girmekten/ yüzmekten/ dalmaktan kaçındıkları tespit edilmiştir. Bu bulgular hastaların nefes tutmalarını gerektiren durumlarda ortaya çıkabilecek anksiyete belirtilerinden korkmalarından kaynaklanmakta olabilir. Çalışmamızda saptanan panik bozukluğu hastalarının kuaför ya da berbere gitmekten kaçınma davranışlarının sosyal fobiklerden daha fazla olması ilginçtir. Bu durum kuaför ya da berberde kımıldamadan durma, kıstırılmış olma duygusuyla açıklanabileceği gibi hava kalitesini bozan sıcağa maruz kalmayla da ilgili olabilir. Kar, yağmur, fırtına, şimşek, yıldırım vb hava koşullarından ve aşırı ses ve müzikten kaçınma davranışları aşırı uyarılmış bir halde ve beklenti anksiyetesi içinde olmalarıyla açıklanabilir. Katı yiyeceklerden kaçınmaları yine hava yollarının tıkanacağı ile ilgili olabilir. Sosyal fobi hastaları kalabalık önünde yemek yemekten çekinmekle beraber katı yiyeceklerden kaçınma davranışı göstermemektedirler. Alkol sigara ve madde kullanmaktan kaçınma davranışları panik bozukluğu hastalarının çeşitli maddelere karşı duyarlılık göstermeleriyle ilgili gözükmektedir. Literatürden de bilindiği üzere tek doz alınmış bir ilaç, düşük doz bir antidepresan, tiroid hormonu preparatları ve hatta bir fincan kahve bile bazen panik atağını tetikleyebilmektedir (57). 50 Panik bozukluğu hastalarının uyumaktan kaçınma davranışı göstermelerinin yoğun anksiyeteleri ile ilgisi olabilir. Ayrıca panik bozukluğu hastalarında uyku mimarisinde bozukluk (uyku latansında artış, uyku süresinde ve etkinliğinde azalma) oluşmaktadır (86). Çalışmamızda uykuda panik atağı olan (%56,8) ve uykuda panik atağı olmayan (%43,2) panik bozukluğu hastaları uyumaktan kaçınma davranışı açısından karşılaştırıldığında benzer dağılım gösterdikleri görülmüştür. Önlem alma davranışı kümesindeki maddeler incelendiğinde yalnız kalamamak ve çoğu zaman birisinin yanında bulunmasını istemek panik bozukluğu davranış değişikliği formunda panik bozukluğu hastalarının en çok olduğunu ifade ettikleri davranıştır. Bazı panik bozukluğu hastaları yanlarında güvendikleri biri (eş ya da arkadaş gibi) varken, korku duymalarına yol açan durumlarla göreceli olarak daha rahat karşılaşabilmektedirler (92). Ev dışına çıkarken, yanlarında (çanta, cep, cüzdan ya da arabalarında) daima bazı ilaç ya da ilaçları bulundurmak; yanlarında daima kendilerini koruyacağına inandıkları dini (muska, okunmuş pirinç vb) nesneler bulundurmak; yanlarında daima tansiyon aleti bulundurmak; evlerinin ya da eşlerinin adresini ya da telefon numarasını bulundurmak gibi önlem alma davranışlarını sosyal fobik hastalardan istatistiksel olarak anlamlı fark yaratacak şekilde daha fazla yaptıklarını belirtmişlerdir. Panik Bozukluğu olgularının beklenti anksiyetesiyle baş edebilmek için yanlarında “güvenlik nesnesi” taşımaları hastalar tarafından bir “yakınma” olarak gündeme getirilmemektedir (93). Cassano ve arkadaşları bunun panik bozukluğu hastalarında görülen plasebo yanıtı açıklayabileceğini belirtmektedir (94). Hiç kullanılmadan sürekli olarak yanında taşınılan ve hastada “güven” oluşturan bu nesnelerin sembolik anlamı olmalı. Bu durumun bazı oyuncaklarını ya da battaniyelerini sürekli yanında taşıyan ve onlardan ayrıldıkları zaman çok huzursuz olan küçük çocukların durumuyla benzerliği dikkati çekicidir (95). Uyurken yatak odasının ışığını açık bırakmak; yatak odasının kapısını açık bırakmak ve uyurken mutlaka yanlarında birisinin bulunmasını istemek davranışlarının uykuda panik 51 atağı olan panik bozukluğu grubuyla panik atağı olmayan panik bozukluğu grubunda farklı saptanmaması örneklemin sayısının yetersiz olması nedeniyle olabilir. Evden çıkarken daima bir şeyler yeme davranışı belkide hipoglisemik belirtilerin panik bozukluğu hastaları tarafından panik atağına yoruluyor olmasından ve birşeyler yiyerek te bu yanlış yorumladıkları belirtileri önlediklerini keşfetmiş olmalarıyla açıklanabilir. Çıplak olarak dışarı fırlamak zorunda kalmak endişesi nedeni ile utanılacak duruma düşmemek için banyo yapmamak panik bozukluğu hastalarında %18,9 oranında saptanmıştır. Panik bozukluğu hastaları banyoyu boğulma duygularının tetiklendiği katastrofik yorumlamalarıyla terkedebilmektedir. Sosyal fobi hastalarında ise yalnız yapılan banyo böyle bir endişeye neden olmamaktadır. Güvence arama davranışı kümesinde yer alan maddeler incelendiğinde panik bozukluğu hastaları duydukları bedensel bir hastalığın kendilerinde de var olduğu konusunda ciddi bir endişe yaşayıp doktora başvurduklarını; arkadaşları ve aileleri tarafından “onlara bir şey olmayacağı” konusunda rahatlatılmak ve güvence verilmesi ihtiyacı duyduklarını; yakınmaları nedeniyle birden fazla acil servise başvurduklarını; yakınmalarının (kalp ya da beyin vb) ciddi ve tehlikeli bir bedensel hastalık işareti olmadığı açıklanmış olmasına rağmen, emin olmak için birden fazla psikiyatri dışı branş hekimlerine başvurma ihtiyacı duyduklarını; sık sık doktorlarını arayarak hastalıklarından dolayı kendilerine kötü bir şey olmayacağı konusunda güvence istediklerini; doktorları önermediği halde sık sık tansiyon ölçme ya da nabızlarını kontrol etme/ettirme ihtiyacı duyduklarını; doktorları önermemesine rağmen tanıya yönelik özel tetkikler (angiografi, endoskopi, tomografi ya da MR vb) yaptırdıklarını; doktorları önermemesine rağmen kan, idrar tahlili yaptırdıklarını; ev dışında bir yere gittiklerinde yakınlarda doktor hastane ya da eczane olup olmadığını öğrenmeye 52 çalıştıklarını; evden işe ya da başka bir yere giderken güzergahlarını doktor, eczane, hastane bulunan yerlerden seçtiklerini sosyal fobi hastalarına göre istatistiksel olarak anlamlı fark yaratacak şekilde daha fazla yaptıklarını belirtmişlerdir. Hipokondriyak belirtilerin panik bozukluğu gidişi içinde görülebildiği ve etkin bir tedaviyle kaybolduğu iyi bilinmektedir (59). Bazı panik bozukluğu hastaları hastalık fobilerinden dolayı sağlıkla ilgili haberleri okumaktan; tıbbi sohbetlerden ve laboratuar testlerinden (olumsuz sonuç çıkacağı endişesi ile) kaçarlar. Panik bozukluğu olan pek çok hasta güvensizlik duyguları ile başa çıkabilmek için ailesinden, arkadaşlarından, komşularından ve doktorundan yardım ister. Panik hastaları gereksinimleri olan güvenceyi alabilmek için panik bozukluğu belirtilerini dramatize etme, manipulatif davranışlar sergileme ve amaçlarına ulaşmak için rol yapma gibi yollara başvurabilirler (94). Hastaların sık acil servise başvurma; sık tıbbi tetkik yaptırma ve hatta hekimlerle “arkadaşlık ilişkisi” kurarak aradıkları güvenceyi sağlamaya çalıştıkları görülebilmektedir (4, 5). Panik bozukluğu olan pek çok hasta güvensizlik duyguları ile başa çıkabilmek için ailesinden, arkadaşlarından, komşularından ve doktorundan yardım ister. Güvence arama arzusu arttıkça hastalar bağımlı hale gelirler. Bu güvenceyi sağlayan kişilerle hatta nesnelerle olan ilişkileri panik bozukluğu hastalarının sıklıkla nörotik, histerik olarak tanımlanması ya da histiriyonik kişilik bozukluğu tanısı almaları ile sonuçlanabilmektedir (4, 5). Sonuç olarak panik bozukluğu davranış değişikliği soru formu ile değerlendirilen panik bozukluğu hastalarının, psikopatolojileriyle uyumlu olarak kontrol grubumuz olan sosyal fobi hastalarından farklı davranış değişiklikleri oluşturduklarını düşünmekteyiz. 53 6-ÖZET Panik bozukluğu hastaları, hayatlarının pek çok alanını etkileyen davranış değişiklikleri sergilerler. Ne yazık ki hastalığın bu klinik yönü pek bilinmemektedir. Ülkemiz panik bozukluğu hastalarına özgü davranış değişikliklerini saptamak için planlanan bu çalışmaya Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı Ve Sinir Hastalıkları Eğitim Ve Araştırma Hastanesi psikiyatri ayaktan tedavi polikliniklerinde takip edilen 1. eksen komorbiditesi olmayan 37 panik bozukluğu ve 30 sosyal fobi hastası alındı. Bu gruplar “Panik Bozukluğu Davranış Değişikliği Soru Formu” kullanılarak karşılaştırıldı. Panik bozukluğu hastaları, sosyal fobi grubundaki hastalara göre panik bozukluğu davranış değişikliği soru formunun kaçınma davranışı bölümündeki 38 sorudan 21’ine istatistiksel olarak anlamlı farklılık yaratan yanıtlar verdiler. Örneğin namaz kılmaktan; tıbbi konulardaki konuşmaları dinlemekten; boyunlu kazak, kravat, dar giysiler giymekten kaçınmak. Panik bozukluğu hastaları, sosyal fobi grubundaki hastalara göre panik bozukluğu davranış değişikliği soru formunun önlem alma bölümündeki 32 sorudan 10’ una istatistiksel olarak anlamlı farklılık yaratan yanıtlar verdiler. Örneğin yalnız kalamamak; yanlarında daima bazı ilaçlar bulundurmak; ev dışına çıkarken yanlarında daima kendilerini koruyacağına inandıkları dini (muska, okunmuş pirinç vb) nesneler bulundurmak. Panik bozukluğu hastaları, sosyal fobi grubundaki hastalara göre panik bozukluğu davranış değişikliği soru formunun güvence arama davranışı bölümündeki 18 sorudan 10’ una istatistiksel olarak anlamlı farklılık yaratan yanıtlar verdiler. Örneğin arkadaşları ve aileleri tarafından “onlara bir şey olmayacağı” konusunda rahatlatılmak; yakınmaları nedeniyle birden fazla acil servise başvurmak. 54 6-SUMMARY Patients with a diagnosis of panic disorder present behavioural changes that effect many fields of their daily life. Unfortunately this aspect of the disorder is not well known. In this study, 37 patients diagnosed as panic disorder, 30 patients diagnosed as social phobia without any other comorbid axis 1 diagnosis applied to outpatient clinics in Bakırkoy Prof.Dr.Mazhar Osman Mental Health and Neurological Sciences Education and Research Hospital are included to assess the behavioural changes that are unique for patients in our country who have a diagnosis of panic disorder. These two group of patients are compared using Behavioural Changes Questionnaire for panic disorder. Patients in the panic disorder group, compared to social phobia group answered 21 of 38 avoidance related questions in behavioural changes questionnaire for panic disorder and statistically it was significant.For example avoidance of praying,medical conversations, tight costumes, wearing ties and high collar sweaters. Patients in the panic disorder group,compared to social phobia group answered 10 of 32 precaution related questions in behavioural changes questionnaire for panic disorder and it was statistically significant. For example avoidance of being alone, always keeping medications with them, keeping religious items which they believe keep away them from evil. 55 Patients in the panic disorder group, compared to social phobia group answered 10 of 18 security seeking behaviour questions in behavioural changes questionnaire and it was statistically significant. For example multiple emergency service applications, their being relieved by their parents or friends that they will never be harmed. 56 8-KAYNAKLAR 1. G Koptagel-İlal.2001. Davranış Bilimleri Tıpsal Psikoloji. 4.baskı.Nobel Tıp Kitabevleri. 2. American Psychiatric Association. 1980.DSM.Ed.3. Washington DC, APA. 3. Amerikan Psikiyatri Birliği: Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Dördüncü baskı DSM-IV, Amerikan Psikiyatri birliği, Washington DC, 1994’ten çeviren Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, 1995, Ankara. 4. Shear MK, Cassano GB ve ark. 2002.The panic- agoraphobic spectrum:development, description, and clinical significance. Psychiatric Clinics of North America.25: 739-756 5. Bossini L, Martinucci M ve ark.2005. Panic-agoraphobic spectrum and light sensitivity in a general population sample in İtaly. Canadian Journal of Psychiatry; 50, 1; 39-45. 6. Russell Noyes Jr.,Rudolf Hoehn- Saric.1998:Anksiyete Bozuklukları.csa Medikal& Paramedikal Yayıncılık, s:86. 7. Cannon W.B. 1929. Bodily Changes in Pain, Hunger, Fear and Rage, Appleton, New York. 8. Da Costa JM: On irritable heart: A functional form of cardiac disorder and its consequences. Am. J Med Sci 1871; 61:14-52 9. Berrios GE: The history of mental symptoms. 1996. Descriptive psychopathology since the nineteenth century. Cambridge University Pres. 57 10. Klein DF, Fink M. 1962. Psychiatric reaction patterns to Imipramin. Am J Psychiatry, 119: 432-438 11. Michael H. Ebert,Peter T. Loosen, Barry Nurcombe ve ark (2003) Current Psikiyatri Tanı ve Tedavi.Güneş Kitapevi, s:328-340. 12. Wittchen HU, Essau CA. 1993: Epidemiology of panic disorder: progress and unresolved issues. J Psychiatry Res . 27(supl.1): 47-68 13. Weismann MM, Bland RC, Canino GJ, ve ark. 1997. The cross-national epidemiology of panic disorder. Arch Gen Psychiatry; 54: 305. 14. Amering M, Katschnig H.1990. Panic attacks and panic disorder in cross-cultural perspective. Psychiatr Ann. 511-516. 15. Eaton WW, Dryman A, Weismann MM: Panic and Phobia. In Psychiatric Disorders in America: The Epidemiologic Catchment Area Study eds. Robins LN, Reiger DA. 1991.pp: 155-179. The Free Press, New York. 16. Kaplan, H. I., Sadock, B. J. Klinik Psikiyatri. Çev. Ed. Abay, E.2004. Nobel Tıp Kitapevleri s:189-219. 17. Gorman J.M., Kent J. M., ve ark. 2000. Neuroanatomical hypothesis of panic disorder, reviced. Am. J. Psychiatry;Apr ;157:493-505. 18. Davis M. 1992. The role of the amygdala in fear and anxiety. Annu. Rev. Neurosciens. 15: 353-375. 19.Konkan R.2003. Panik Bozukluğunun Faktör analizi yapılarak alt değerlendirilmesi.Uzmanlık tezi. 20. Clark DM. 1986. A cognitive approach to panic. Behav Res Ther; 24: 461-470. 58 tiplerinin 21.Tweed JL, Schoenbach VJ, George LK, et al.. 1989. The effects of childhood parental death and divorce on the six-month history of anxiety disorders. Br J Psychiatry . 154:823-28. 22. Manfro G, Otto MW, Mc Ardle ET, et al. 1996. Relationship of antecedent stressful life events to childhood and family history of anxiety and course of panic disorder. J Affect Disord; 41: 135-39 . 23. Noyes R, Reich J, Christiansen J, et al. 1990. Outcome of panic disorder: Relationship to diagnostic subtypes and comorbidity. Arch Gen Psychiatry; 47: 809-18. 24. Freidman S, Paradis C, Hatch M. 1994. African-American and White Patients with Panic Disorder and Agoraphobia. Hospital and Community Psychiatry; 45:798-803 25. Neal AM, Turner SM: 1991. Anxiety Disorders Research with African-Americans: Current Status. Psychological Bultein; 109: 400-410 . 26. Breier A, Charney DS, Heninger GR: Agoraphobia with panic attacks. Development Diagnostic Stability and Course of Illness. Arch Gen Psychiatry 1986; 43:1029-36. 27. Neal AM, Nagle-Rich L, Smucker WD. 1994. The presence of panic disorder among African-American hypertensives: A pilot study. Journal of Black Psychology. 20: 29-35 28. World Health Organisation. The ICD-10 Classification of Mental and Behavioural Disorders. Diagnostic Criteria for Research, 1993, Geneva. 29. Starcevic J.1992.Should postattack phenomena be included in the definition and description of a panic attack. Am.J. Psychiatry 148:1752-1753. 30. Eaton WW, Kessler RC, Wittchen HU, et al. : Panic and panic disorder in the United States. Am J Psychiatry 1994; 151 (3): 413-20. 31. Marks I.M. 1987. Fears, Phobias and Rituals. Oxford University Pres, New York. 59 32. Mavissakalian MR, Perel JM.1995. Imipramin treatment of panic disorder with agoraphobia: Dose ranging and plasma level-response relationships. Am J Psychiatry; 152: 673-82 33. Turgeon L, Marchand A, Dupuis G: 1998.Clinical features in panic disorder with agoraphobia: A comparison of men and women. J Anxiety Disord ; 12(6): 539-53 34. Robins LN and Regier DA: Psychiatric Disorders in America. Free Press, 1991, New York. 35. Merikangas KR, Angst J, Eaton W, et al.: Comorbidity and boundaries of affective disorders with anxiety disorders and substance misuse: Results of an international task force. Br J Psychiatry 1996; 168: 58-67. 36. Goldstein RB, Wicramoratne PJ, Horwatz E ve ark.1997.Familial aggregation and phenomenology of early-onset (at before age 20 years) panic disorder. Arch Gen Psychiatry; 54:271-278 37. Katerndahl DA, Talamantes M. 2000. A Comparison of persons with early-versus lateonset panic attacks. J Clin Psychiatry . 61(6): 422-7 38. Hoffman SG, Shear MK ve ark. 1998. Effects of panic disorder treatments on personality disorder characteristics. 39. Bargeza G, Maina G ve ark. 2001. Gender related differences in the onset of panic disorder. Acta Psychiatry ; 152:1362-1364. 40. Ley R: The many faces of PAN. 1992. Psychological and physiological differences among three types of panic attacks. Behav Res Ther 30: 347-57. 41. Sergui J, Salvador-Carulla L, Garcia L, et al..1998. Semiology and subtyping of panic disorder. Acta Psychiatr Scand; 97: 272-77 60 42. Katon W, Vitaliano P, Russo J, et al.: Panic disorder: spectrum of severity and somatization. J Nerv Ment Dis 1987; 175: 12-18 43. Goodwin RD, Hamilton SP: Early-onset fearful panic attack: A possible prodrome of early-onset severe psychopathology. Compr Psychiatry 2002; 43(1): 22-7 44. Katerndahl DA, Talamantes M : A Comparison of persons with early-versus late-onset panic attacks. J Clin Psychiatry 2000; 61(6): 422-7 45. Good BJ: Culture and panic disorder: How far have we come? Cult Med Psychiatry 2002; 26(2): 133-6 46. Mellman TA, Uhde TW: 1989.Sleep panic attacks; new clinical findings and theoretical implications. Am J Psychiatry; 146: 1204-1207 47. Labbati LA, Pollac MH, Otto MW, et al.: Sleep panic attacks: an association with childhood anxiety and adult psychopathology. Biol Psychiatry 1994; 36: 57-60 48. Katon WJ, von Korff M, Lin E : Panic disorder: relationship to high utilisation. Am J Med 1992; 92: 75-115 49. Botd JH: Use of mental health services for the treatment of panic disorder. Am J Psychiatry 1986; 143:1569-74 50. Katon WJ, von Korff M, Lin E : Panic disorder: relationship to high utilisation. Am J Med 1992; 92: 75-115 51. Hatch M, Freidman S, Paradis C: Behavioural treatment of Obsessive-Compulsive Disorder in African-Americans. Cognitive and Behavioural Practice 1997; 3: 303-316 52. Noyes R, Clancy J, Garvey M, et al.: Is agoraphobia a variant of panic disorder or a separate illness? J Anx Dis 1987; 1: 3-13. 61 53. Eaton WW, Antony JC, Romanoski A ve ark. 1998. Onset and recovery from panic disorder in the Baltimore Epidemiologic Catchment Area follow-up.Br J Psychiatry,173: 501507. 54. Katerndhal DA.1999.Progression of limited sympton attacks. Depress Anxiety, 9:138140. 55.Roth M. 1996. The panic-agoraphobic syndrome: a paradigm of the anxiety group of disorders and its implications for psychiatric practice and theory. Am J Psychiatry, 153:111124. 56. Onur E, Alkın T, Monkul S, Fidaner H. 2004. Panik-agorafobi spekturumu kavramı. Türk Psikiyatri Dergisi,15: 215-223. 57. Nutt DJ, Lawson C. 1992. panic attacks: a neurochemical overview of model and mecanism. Br J Psychiatry, 160: 165-178 . 58. Kleine DF.1993. False suffocation alarms, spontaneous panics, and relatedconditions: an integrative hypothesis. Arch Gen Psychiatry. 50:306-317. 59. Barsky AJ, Barnett MC, Cleary PD.1994. Hyoochondriasis and panic disorder:boundary and overlap. Arch Gen psychiatry.51: 918-925. 60. Beard,G. M. 1879. Morbid fear as a symptom of nervous disease. Hos. Gaz.6: 305-308. 61. Janet, P. 1903. Les Obsessions et la Psychasthenie. Alcan, Paris. 62. Marks ,I. M.&Gelder, M. G. 1966.Different ages of onset in varieties of phobia. Am. J. Psyhiatry 123: 218-221. 63.Russell Noyes Jr.,Rudolf Hoehn- Saric:Anksiyete Bozuklukları.csa Medikal& Paramedikal Yayıncılık,1998,s:86-204. 62 64. Flint, A. J. 1994. Epidemiology and comorbidity of anxiety disorders in the elderly. Am. J. Psychiatry 151: 640-649. 65. Schneier, F. R. , Johnson, J., Hornig, C. D. ve ark. 1992. Social Phobia:Comorbidity and morbidity in an epidemiologic sample. Arch. Gen. Psychiatry 49:282-288. 66. Davidson J. R. T., Hughes D.C., George L. K. Ve ark. 1993a. The epidemiology of social phobia:Findings from the Duke Epidemiologycal Catchment Area Study.Psychol. Med. 23: 709-718. 67.Walker, J. R.& Stein, M. B. 1995. Epidemiology of social phobia. In Social Phobia:Clinical and Research Perspectives, ed. M. B. Stein, American Psychiatry Pres, Washington, DC. 68. Torgersen,S. 1983. Genetic factors in anxiety disorders.Arch. Gen. Psychiatry 40:10851089. 69. Plomin, R. & Daniels, D.1986.Shyness: Perspectives on Research and Treatment, eds. W. H. Jones, J. M. Cheek, S. R. Briggs, pp. 63-90, Plenum Pres, New York. 70. Arrindell, W. A., Emmelkamp, P. M. G., Monsma, A. Et al. 1983.The role of perceived parental rearing practices in the aetiology of phobic disorder:A controlled study. Br. J. Psychiatry 143: 183-187. 71. Arrindell, W. A.,Kwee, M. G. T., Methortst, G. J. Et al. 1989. Perceived parental rearing styles of agoraphobic and socially phobic inpatients. Br. J. Psychiatry 155:526-535. 72. Rosenbaum, J. F., Biederman, J., Gersten, M. Et al. 191. Behavioral inhibition in children: A possible precursor to panic disorder or social phobia. J. Clin. Psychiatry 52(Suppl. 11): 5-9. 73. Mineka, S. & Zinbarg, R. 1995.Conditioning and ethological models of social phobia.In social Phoba: Diagnosis, Assessment, and Traetment, eds. R. A. Heimberg, M. R. Liebowitz, D. A.Hope, pp. 134-162, Guilford Pres, New York. 63 74. Seligman, M. E. P. 1971. Phobias and preparedness. Behav. Ther. 2. 307-320. 75. Ohman, A. 1986. Face the beast and fear the face: Animal and social fears as prototypes for evolutionary analyses of emotion. Psychophysiology 23: 123-145. 76. Pollard, C. M. & Henderson, J. G. 1988. Four types of social phobia in a community sample. J. Nerv. Ment. Dis. 176: 440-479. 77. Marks, I. M. 1987. Fears, Phobias, and Rituals: Panic, Anxiety and Their Disorders, pp. 362-371, Oxford University Pres, London.. 78.Rapee, R. M. 1995. Descriptive psychopathology of social phobia.In Social Phobia: Diagnosis, Assessment and Treatment, eds.R. G. Heimberg, M. R. Liebowitz, D. A. Hope, F. R. Schneier, pp. 41-66, Guilford Press. New York. 79.Solyom L., Ledwidge B. & Solyom C. 1986.Delineating social phobia. Br. J. Psychiatry 149: 464-470. 80. Last, C. G. & Strauss, C. C. 1990. School refusal in anxiety disordered children and adolescents. J. Am. Acad. Child Adol. Psychiatry 29: 31-35. 81. Schneier F. R., Heckelman L. R., Garfinkel R. Et al. 1994. Functional impairment in social phobia. J. Clin. Psychiatry.55: 322-331. 82. Amies P. L., Gelder M. G. & Shaw P. M. 1983. Social phobia:A comporative clinical study. Br. J. Psychiatry 142: 174-179. 83. First MB, Spitzer RL, Gibbon M, et al. : Structured Clinical Interview for DSM-IV Axis I Disorders (SCID-I), Clinical Version. American Psychiatric Press Inc, 1997, Washington D.C and London 84. Çorapçıoğlu A, Aydemir Ö, Yıldız M, ve ark. : DSM IV Eksen I Bozuklukları (SCID I) için Yapılandırılmış Klinik Görüşme-Klinik Versiyon. Hekimler Birliği Yayınevi, 1999, Ankara. 64 85. Starcevic V, Bogojevic G. 1997. Comorbidity of panic disorder with agoraphobia and specific phobia: relationship with the subtypes of specific phobia. Comp Psychiatry, 38:315320. 86. Ferini-Strambi L, Bellodi Lve ark. 1996. Cyclic alternating pattern of sleep encephalogram in patients with panic disorder. Biol Psychiatry 440: 225-227 87. Bandelow B, Brunner E, Broocks A, ve ark. 1998. The use of the Panic and Agoraphobia Scale (PAS) in a Clinical Trial. Psychiatry Res ; 16: 77 (1): 43-9. 88. Tural Ü, Fidaner H, Alkın T, Bandelow B: 2000. Panik Agorafobi Ölçeği (PAÖ) Türkçe Uyarlaması. Türk Psikiyatri Dergisi ; 11: 1. 89. Ulusoy M, Şahin N, Erkmen H: Turkish Version of the Beck Anxiety Inventory Psychometric Properties. Journal of Cognitive Psychotherapy: An international Quarterly 1998; 12: (2) 90. Williams BW: A Structured Interview Guide for Hamilton Depression Rating Scale. Arch Gen Psychiatr 1978; 45: 742-47 91. Akdemir A, Örsel S, Dağ İ, ve ark.: Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeğinin geçerliliği, güvenilirliği ve klinik kullanımı. Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji Dergisi 1996; 4: 251-259. 92. Foa EG, Slekete G, Young MC 1984. Agoraphobia: Phenomenological aspects, associated characteristics, and theoretical considerations. Clin Psychol Rev 4:431-457. 93. Özer Ş, Erkıran M, Erkmen H ve ark. 2004. Keeping safety object to deal with anticipatory anxiety in panic disorder patients.World Psychiatry. Volume 3. Abstracts.PO2.154. 94. Cassono GB, Frank E, Maser JD ve ark.1999. The panic-agoraphobic spectrum. Hum Psychopharmacol Clin Exp,14: 38-44. 65 95. Özer Ş. 1999. Panik bozukluğu. Okuyanus yayınevi. İstanbul.1-51. 96.Onur E, Alkın T, Monkul ES ve ark.2003. Validity and Reliability of the Turkish Version of the self-report questionnaire version of Lifetime Panic-Agoraphobia Spectrum.Eur Neuropsychopharmacol. 66 9-EKLER Ek 1: SOSYODEMOGRAFİK SORU FORMU Adı Soyadı: Tarih: / / Adres: Telefon: Cinsiyeti: ()Kadın ()Erkek ()İlkokul ()Ortaokul İş: () çalışıyor () çalışmıyor Medeni durumu: ()Bekar ()Evli Yaşı: Doğum yeri: Eğitim düzeyi: ()Lise ()Yüksekokul ()Dul ()Boşanmış Meslek: Birlikte yaşadığı kişiler: Alkol kullanımı: ()var ()yok PAM kullanımı: ()var ()yok Hastalık süresi: İlk atağın geçirildiği Yer: ev-işyeri-taşıt-açık yerler-diğer Saat: Ne yaparken? a)yemek yerken b)egzersiz ev işi-spor-diğer 67 c)dinlenme oturma-yatma d)uyku e)sıvı alırken su-çay-kahve-neskafe-kola-gazoz-meyve suyu-alkol-diğer f)ilaç alırken Süre: Ne yaptı: İlk atak öncesi stres etmeni/yaşam olayı: a)son bir ay içinde b)son bir yıl içinde Uyuda panik atağı: ()var ()yok Anne-baba yitimi: ()var ()yok Anne-baba ayrılığı: ()var ()yok Okul fobisi: ()var ()yok Seperasyon anksiyetesi ()var ()yok Suicid girişimi: ()yok ÖZGEÇMİŞİ: ()var SOYGEÇMİŞİ: Psikiyatrik hastalıklar: Psikiyatri dışı hastalıklar: 68 Ek 2: BAKIRKÖY PANİK BOZUKLUĞU DAVRANIŞ DEĞİŞİKLERİ SORU FORMU ADI/SOYADI:............................CİNSİYETİ:.......................TARİH:........................ AÇIKLAMA: Aşağıdaki sorular, hastalığınızındavranışlarınızda oluşturduğu değişiklikleri belirlemek üzere hazırlanmıştır.Bu nedenle lütfeneğer sorulan özellik ya da durum: (a) Hastalığınız başlamadan önce ve başladıktan sonra hiçbir zaman mevcut değilse (a) şıkkını seçiniz (b) Hastalığınız başlamadan önce de zaten var ve hastalığınız başladıktan sonra da hiçbir farklılık olmadan aynen devam ediyor ise (b) şıkkını seçiniz. (c) Hastalığınız başlamadan önce de var olmakla birlikte, hastalığınız başladıktan sonra daha şiddetlenerek devam ediyor ise (c) şıkkını seçiniz. (d) Hastalığınızdan önce kesinlikle yokken, hastalığınız başlamadan sonra ortaya çıkmış ise (d) şıkkını seçiniz. 1.KAÇINMA DAVRANIŞI Hastalığınızın tedavisi için doktorunuz tarafından önerilen ilaç ya da ilaçları: 1. Alerji ya da yan etki yapabileceği endişesi ile kullanmaktan kaçındığınız oldu mu? 2. Beyninizde karaciğerinizde ya da böbreklerinizde kalıcı bir hasar yapabileceği endişesi ile kullanmaktan kaçındığınız oldu mu? 3. Kişiliğinizi değiştirebileceği ya da kontrolünüzü kaybetmenize neden olabileceği endişesi ile kullanmaktan kaçındığınız oldu mu? 4. Doktor tarafından hakkında bilgi verilmiş olmasına rağmen, prospektüsünde okuduğunuz yan etkilerin ortaya çıkabileceği endişesi ile kullanmaktan kaçındığınız oldu mu? 5. Uyku yapıcı bir ilacı almaktan ya da anestezi olmaktan “ya uyursam, kendimi kötü hissedersem ya da uyanamaz hatta ölürsem” endişesi ile kaçındığınız oldu mu? 69 6. Boğazınıza takılır, nefes borunuza kaçar ve nefes alamayıp ölebilirsiniz endişesi ile kullanmaktan kaçındığınız oldu mu? Çok rahatsız olabileceğiniz, fenalaşabileceğiniz, bayılabileceğiniz ya da ölebileceğiniz ya da kontrolünüzü yitirip çıldırabileceğiniz endişesi ile aşağıda yazılan durumlardan kaçındığınız oldu mu? 7. Doktora/hastaneye gitmekten , muayene olmaktan 8. Hasta ziyaretinden 9. Diş hekimine gitmekten 10. EEG, Röntgen, Tomografi, MR çektirmekten 11. Tahlil (kan, idrar) yaptırmaktan 12. Tansiyon/ nabız ölçtürmekten 13. İğne olmaktan 14. Tıbbi konulardaki konuşmaları dinlemekten, tv’de izlemekten, gazete ve dergilerde okumaktan 15. Kolye, yüzük, bilezik, küpe vb takılar takmaktan 16. Boyunlu kazak, kravat, dar giysiler giymekten 17. Emniyet kemeri takmaktan 18. Namaz kılmaktan 19. Ev işi (temizlik, süpürme, cam silme vb) yapmaktan 20. Geçiminiz için yaptığınız işinize devam etmekten 21. Yürüyüş, koşu, aletli jimnastik vb spor etkinlikleri yapmaktan 22. Cinsel ilişkiden 23. Cenaze görmekten 24. Yıkanmak, duş almaktan (boğulma endişesi ile) 25. Denize girmekten/ yüzmekten/dalmaktan 26. Kuaför ya da berbere gitmekten 27. Kar, yağmur, fırtına, şimşek, yıldırım vb hava koşullarından 70 28. Sıcak hava ve sıcak ortamlardan 29. Soğuk hava ve soğuk ortamlardan 30. Sisten 31. Aşırı ses (müzik, insan sesi) ve gürültüden 32. Çeşitli kokulardan (yemek, kötü koku, parfüm) 33. Katı yiyeceklerden ( ekmek, böre et vb) 34. Sulu yemeklerden( çorba, yemek suyu) 35. Sıvı (meşrubat, kola, meyve suyu, ayran vb) 36. Alkol, sigara, madde kullanmaktan 37. Uyumaktan 38. Diğer II.ÖNLEM ALMA DAVRANIŞI Hastalığınızdan dolayı her an ortaya çıkabilecek rahatsız edici, olumsuz ve kötü sonuçlara karşı aşağıdaki önlemlerden almaya ihtiyaç duyduğunuz oldu mu? 39. Yalnız kalamamak ve çoğu zaman yanınızda birisinin bulunmasını istemek 40. Ev dışına çıkarken, yanınızda ( çanta, cep, cüzdan ya da arabanızda) daima bazı ilaç ya da ilaçları bulundurmak 41. Yanınızda daima ( büsküvi ya da şeker vb ) yiyecek bir şey bulundurmak 42. Yanınızda daima su ya da meşrubat türü bir içecek bulundurmak 43. Yanınızda daima sakız bulundurmak 44. Yanınızda daima alkol/madde bulundurmak 45. Daima şapka giymek ya da yanınızda bulundurmak 46. Sürekli güneş gözlüğü takmak ya da yanınızda bulundurmak 47. Yanınızda özellikle cep telefonu bulundurmak 48. Yanınızda daima uğurlu saydığınız bir eşya bulundurmak 71 49. Yanınızda daima sizi koruyacağına inandığınız dini (muska, okunmuş pirinç vb) nesneler bulundurmak 50. Yanınızda daima şemsiye/baston bulundurmak 51. Yanınızda daima tansiyon aleti bulundurmak 52. Yanınızda daima doktorunuzun kart vizitini ya da telefon numarasını bulundurmak 53. Evinizin adresini ya da eşinizin adresini ya da telefon numarasını bulundurmak 54. Uyurken yatak odanızın ışığını açık bırakmak 55. Uyurken yatak odanızın kapısını açık bırakmak 56. Uyurken mutlaka yanınzda başkasının bulunmasını istemek 57. Sinema, tiyatro, cami ve lokanta vb. yerlerde tenha bölümlerde ya da kapıya yakın yerlerde oturmaya dikkat etmek 58. Evden çıkarken daima bir şeyler yemek 59. Evden çıkarken çoğu zaman (doktorunuz öyle önermediği halde) bir ilaç yutmak 60. Evden çıkarken çoğu zaman alkol / madde kullanmak 61. Çoğu zaman evden çıkmadan önce ve dışarıda sık sık su içmek 62. Evden çıkmadan önce, o an bir gereksinim duymadığınız halde önlem olarak tuvalete gitmek 63. Dışarıda sıkışma ve zor durumda kalma endişesi nedeniyle dışarı çıkmadan önce kesinlikle bir şey içmemek ya da bir şey yememek 64. Yere düşme, fenalaşma ya da bayılma endişesi nedeniyle utanılacak duruma düşmemek için etek ya da elbise yerine pantolon giyme 65. Bayılma ve kendinden geçme endişesi nedeniyle bu durumdayken çalınmaması için bilezik, yüzük, kolye vb değerli takılar takmama 66. Çıplak olarak dışarı fırlamak zorunda kalmak endişesi nedeniyle utanılacak duruma düşmemek için banyo yapmamak 67. Kontrolünü kaybetme ya da çıldırma ve bu yüzden kendisine ya da çevresindekilere zarar verme ihtimaline karşı önlem alarak evdeki bıçak vb. kesici aletlerden uzak durma ya da kilit altında tutma 68. Kontrolünü kaybetme ya da çıldırma ve bu yüzden kendisine ya da çevresindekilere zarar verme ihtimaline karşı önlem olarak evdeki bıçak vb ilaçları, çamaşır suyu, kezzap vb intihar malzemesi olabilecek şeyleri ve balkon kapılarını kilit altında tutma 72 69. Kontrolünü kaybetme ya da çıldırma sonucu saçma sapan davranışlar yapabileceği endişesine karşı ( konuk kabul etmeme, konuk olmama ve kalabalık topluluklara girmeme vb) sosyal ortamlarda bulunmama 70. Diğer III.GÜVENCE ARAYIŞI DAVRANIŞI 71. Bir yakınınızda ya da komşunuzda var olduğunu duyduğunuz ya da gazete ya da dergide okuduğunuz, tv’de izlediğiniz...bedensel bir hastalığın sizde de var olduğu konusunda ciddi bir endişe yaşayıp doktora başvurduğunuz oldu mu? 72. Bir yakınınızda ya da komşunuzda var olduğunu duyduğunuz ya da gazete ya da dergide okuduğunuz, tv’de izlediğiniz...ruhsal bir hastalığın sizde de var olduğu konnusunda ciddi endişe yaşayıp doktora başvurduğunuz oldu mu? 73. Aileniz ya da arkadaşlarınız tarafından “size bir şey olmayacağı” konusunda rahatlatılmak ve güvence verilmesi ihtiyacı duydunuz mu? 74. Bu yakınmalarınız nedeniyle birden fazla acil servise başvurduğunuz oldu mu? 75. Bu yakınmalarınızın (kalp ya da beyin vb) ciddi ve tehlikeli bir bedensel hastalık işareti olmadığı daha önce size açıklanmış olmasına rağmen, emin olmak için birden fazla psikiyatri dışı branş hekimlerine başvurma ihtiyacı duydunuz mu? 76. Rahatsızlığınızın psikiyatrik bir bozukluk olduğu bir psikiyatris tarafından size söylendiği halde emin olmak için birden fazla psikiyatriste başvurma ihtiyacı duydunuz mu? 77. Doktorunuzun gereksiz görmesine rağmen, kendinizi güven altına almak için hastaneye yatmayı gerekli gördüğünüz oldu mu? 78. Sık sık doktorunuzu arayarak hastalığınızdan dolayı size kötü bir şey olmayacağı konusunda güvence istediğiniz oldu mu? 79. Doktorunuz size bilgi vermiş olmasına rağmen, tekrar tekrar onu arayarak önerilen ilacın size zarar vermeyeceği konusunda sık sık güvence istediğiniz oldu mu? 80. Doktorunuz tarafından önerilen ilacın size zarar vermeyeceğinden emin olmak amacıyla ilaç kutularındaki prospektüsleri mutlaka dikkatli bir şekilde okur musunuz? 81. Doktorunuz önermediği halde sık sık tansiyon ölçme ya da nabzınızın kontrol etme/ettirme ihtiyacı duydunuz mu? 82. Doktorunuzun önermemesine rağmen tanıya yönelik özel tetkikler (angiografi, endoskopi, tomografi ya da MR vb)yaptırdınız mı? 83. Doktorunuz önermemesine rağmen kan, idrar tahlili yaptırdınız mı? 73 84. Doktorunuz onaylamadığı halde arkadaş, komşu vb kimselerin önerisi ile başka ilaç kullandınız mı? 85. Ev dışında bir yere gittiğinizde yakınlarda doktor hastane ya da eczane olup olmadığını öğrenmeye çalıştığınız oldu mu? 86. Evden işe ya da başka bir yere giderken güzergahınızı doktor, eczane, hastane bulunan yerlerden seçtiğiniz oldu mu? 87. Gittiğiniz yerlerde tuvalet olup olmadığını öğrenmeye çalıştığınız oldu mu? 88. Diğer 74