TC Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Diş Hekimliği Fakültesi
Endodonti Anabilim Dalı
ENDODONTİK TEDAVİ SONRASI RESTORASYONLAR
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi Uğur KARADAYI
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Necdet ERDİLEK
İzmir - 2013
ÖNSÖZ
“Endodontik Tedavi Sonrası Restorasyonlar” adlı tez çalışmamda benden desteğini
esirgemeyen ve bana yol gösteren başta değerli hocam Prof. Dr. Necdet ERDİLEK’e,
ilgisini ve yardımlarını esirgemeyen Dt. Ayşenur KAMACI’ya sonsuz teşekkürü
borç bilirim.
İZMİR-2013
Stj. Diş Hekimi Uğur KARADAYI
İÇİNDEKİLER
1.GİRİŞ VE AMAÇ………………………………………………………………1
2.ENDODONTİK TEDAVİNİN DİŞ DOKUSU ÜZERİNE ETKİLERİ….….2
3.TEDAVİ PLANLAMASI……………………………………………………....3
4.ANTERİOR DİŞLER…………………………………………………………..4
5.POSTERİOR DİŞLER………………………………………………………….4
6.RESTORASYON SEÇENEKLERİ……………………………………………6
6.1.KOMPOZİT REZİN RESTORASYONLAR………………………...……6
6.1.1.KOMPOZİT İNLEY/ONLEY RESTORASYONLAR………………8
6.2.SERAMİK RESTORASYONLAR………………………………..……...12
6.2.1.SERAMİK İNLEY/ONLEY RESTORASYONLAR………………..14
6.3.AMALGAM RESTORASYONLAR……………………………..……....18
7.FERRULE ETKİSİ……………………………………………………..………19
8.CİDDİ HASARLI DİŞLERDE UYGULAMALAR…………………..………20
8.1.KRON BOYU UZATMA………………………………………….……....20
8.2.ORTODONTİK-CERRAHİ EKSTRÜZYON…………………………….21
8.3.OTOTRANSPLANTASYON VE REİMPLANTASYON………………..23
9.POSTLAR………………………………………………………………………..25
9.1.POSTLARDA UYGULANMASI GEREKEN PRENSİPLER……………26
9.2.POST SEÇİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER…………………………..26
9.3.POST TİPLERİ………………………………………………………...…..28
9.3.1.RETANSİYONUNA GÖRE POSTLAR……………………..…….. 29
9.3.2.ŞEKİLLERİNE GÖRE POSTLAR…………………………...……...29
9.3.3.MATERYALİNE GÖRE POSTLAR………………………………...30
9.3.3.1.SERAMİK VE ZİRKONYUM POSTLAR………………...30
9.3.3.2.TİTANYUM POSTLAR……………………………………30
9.3.3.3.PASLANMAZ ÇELİK VE NİKEL-KROM………………..30
9.3.3.4.FİBER POSTLAR…………………………………………..31
9.3.3.5.GELENEKSEL DÖKÜM POST VE KORLAR……………32
10.KOR MATERYALİ……………………………………………………………33
11.ÖZET……………………………………………………………………………34
12.KAYNAKLAR…………………………………………………………………35
13.ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………….45
1.GİRİŞ VE AMAÇ
Endodontik tedavi kaybedilecek bir dişin kurtarılması açısından önemli bir
tedavidir. Son 30 yıl içinde endodontik tedavinin yaygınlaşması ve daha
uygulanabilir bir hal alması, doğru endodontik tedavi ile dişlerin ağızda kalma
sürelerini arttırmıştır. Ancak endodontik olarak tedavi edilmiş dişler, çürük veya
travma kaynaklı madde kaybı, endodontik giriş kavitesi ve kanal enstrümantasyonu
ile
daha zayıf bir yapı halini alırlar. Endodontik tedavili dişlerin restorasyonu
konusunda çok sayıda in vitro ve in vivo araştırma yapılmamasına karşın,
günümüzde
ideal
tedavi
yöntemi
konusunda
hala
kesinleşmiş
veriler
bulunmamaktadır. Buna bağlı olarak yetersiz restoratif tedavi nedeniyle birçok
endodontik tedavili diş kaybedilmektedir. Bu tezin amacı endodontik tedavi görmüş
dişlerde uygulanabilecek daimi restorasyon seçeneklerini ve bu restorasyon
seçeneklerini uygulayabilmek için gerekli ön uygulamaları tartışmaktır.
2.ENDODONTİK TEDAVİNİN DİŞ DOKUSU ÜZERİNE ETKİLERİ
Dişler travma, yaygın çürük ya da başarısız restorasyonların sonucunda
endodontik tedavi gerektirebilir ve buna bağlı olarak dentinde görülen su ve kollajen
dokusu kaybının dişlerin kırılganlığının artmasına neden olduğu bildirilmiştir.
Kavite preperasyonu restore edilecek dişin kırık ihtimalini arttırır. Randow ve Glantz
(1) pulpanın koruyucu bir görevinin bulunduğunun ve uzaklaştırılmasıyla birlikte
dişlerin kırılganlığının arttığını belirtmişlerdir. Ancak kanal tedavisinin dişlerin
kırılganlığında artışa neden olmayacağını ve kanal tedavisi sonrası dehidratasyonun,
dentinin sıkışma ya da gerilme dayanıklılığını zayıflatmayacağını bildiren farklı
çalışmalar da bulunmaktadır.
Bazı araştırmacılar dentindeki değişimlerden çok, endodontik giriş ve kök
kanalının şekillendirilmesi sonucunda ortaya çıkan diş dokusu kaybının dişlerin
kırılganlığını arttırdığını bildirmişlerdir. Reeh, (2) sağlam insan dişlerinden
endodontik ve restoratif işlemlerin kaspların dayanıklılığı üzerindeki etkisini
karşılaştırmıştır. Endodontik işlemlerin göreceli dayanıklılığı sadece %5 oranında
azalttığını, okluzal kavite preperasyonunun kasp dayanıklılığında %20 azalmaya,
MOD kavite preperasyonunun ise %63 azalmaya neden olduğunu bildirmiştir.
Ayrıca dayanıklılıktaki değişimden esas olarak marjinal sırt kaybının sorumlu olduğu
gösterilmiştir. Oliveira ve ark. (3) özellikle endodontik tedavili küçük azıların
dayanıklılığını etkileyen en önemli faktörün kalan diş dokusu miktarı olduğunu
belirtmişlerdir.
Bir grup araştırmacı dişlere destek olması için yerleştirilen postların dişleri
kırığa yakınlaştırdığını ileri sürmüşlerdir (Kantor-Pines, 1978). Yapılan çalışmalarda
değişik materyallerden hazırlanan postlarla dentin streslerinin %7-14 azaldığı
2 görülmüştür (Hsung-Ming, 1994). Bu çalışma sonucunda postların destekleyici
etkilerinin sınırlı olduğu anlaşılmıştır.
Bugün hala geçerli olan görüş travma, çürük, kanal tedavisi ve restoratif
işlemler gibi madde kayıplarının dişleri kırığa yakınlaştırdığıdır.
3.TEDAVİ PLANLAMASI
Restorasyona başlamadan önce, iyi bir apikal tıkanmanın sağlanması
gerekmektedir. Ayrıca basınçta hassasiyet olmamalı, eksuda, fistül, apikalde
hassasiyet, aktif enflamasyon bulunmamalıdır. Dişin anatomik ve fizyolojik
özellikleri, okluzyonu, tüm tedavi planlamasındaki rolü, diş dokusu kaybı miktarı,
estetik ve fonksiyonel gereksinimler ile periodontal sağlık seçilecek restoratif teknik
ve materyali etkileyen başlıca faktörlerdendir. Endodontik tedavili dişlerin
restorasyonunda şu prensipler takip edilmelidir:
-Koronal ve kök diş dokusunun korunumu
-Kök kanal sisteminin kontaminasyonundan kaçınma
-Dişin kök kanal tedavisinden hemen sonra restorasyonu
-Sadece kor retansiyonu gerektiğinde post kullanımı
-Kök kanal sisteminin gerektiğinde yeniden tedavisine olanak sağlayacak
şekilde dişin restorasyonu.
3 4.ANTERİOR DİŞLER
Anterior dişler lateral ve kesme tipi kuvvetlere maruz kalırlar. Marjinal
sırtlar, singulum ve insizal kenar sağlamsa ve küçük bir giriş kavitesi ile endodontik
tedavi gerçekleştirilmişse, küçük aproksimal lezyonlar bulunsa da giriş kavitesinin
kompozit rezinle restorasyonu yeterli olmaktadır.
Mine ve dentinin asitle pürüzlendirilmesi sonrasında kompozit rezinlerle
restore edilen dişlerde, sağlam dişlere göre %88’ in üzerinde dayanıklılık sağlandığı
bildirilmiştir(4). Anterior dişlerde yeterli tutuculuk ve direncin sağlanabildiği
durumlarda dişin dayanıklılığını artırmak amacıyla post kullanımı gereksiz olduğu
kadar, gereksiz yere koronal ve radiküler diş dokusunun uzaklaştırılmasına da neden
olmaktadır. Anterior dişlerin pulpa odaları çok küçüktür ve kor retansiyonunda
yeterli olmamaktadır. Marjinal sırtlarda ve insizal kenarda kayıp, koronalde fraktür
gibi ciddi diş dokusu kayıplarında ise tutuculukve direncin sağlanması için post
yerleştirilmesi gereklidir. Ayrıca diş dokusu kaybının fazlalığından dolayı kron
uygulanması gereken dişlerde kron preparasyonu sırasında da doğal diş dokusu
azaltılacağı için post uygulaması gerekebilir.
5.POSTERİOR DİŞLER
Molarlar başlıca vertikal kuvvetlere maruz kalırlar ve birçok olguda post
gerektirmezler. Çünkü daha fazla diş dokusuna ve kor retansiyonu için daha geniş
pulpa odasına sahiptirler. Koronal diş dokusunun büyük bir bölümü kaybedilmedikçe
pulpa odası ve kanallar kor retansiyonunu yeterince sağlamaktadır(5). Özellikle
kalan diş dokusundanen üst düzeyde faydalanılmışsa, geniş bir yüzey boyunca
4 adezyon sağlayan kompozit rezin restorasyonlar kullanıldığında retansiyon için post
kullanılması gereksizdir.
Fraktür riski fazla olan dişlerde kaspların kaplanması önerilir. Bu durum
özellikle maksiler premolarlar için geçerlidir. Retrospektif klinik raporlarda
premolarlar en sık fraktüre uğrayan dişler olarak bulunmuştur(6).
Nayyar ve Walton 1980 yılında amalkor (amalcore) restorasyon ya da
koronal-radiküler
olarak
adlandırılan
restorasyonu
tanımlamışlardır(7).
Post
yerleştirmek yerine, pulpa odası ve her kanalın 2-3 mm’lik koronal kısmı restorasyon
materyalinin retansiyonunda kullanılmaktadır. Plasmans ve ark. (8) yaptıkları bir
çalışmada 45 derece açı ile kuvvet uyguladıklarında, sadece amalkor ve postla
birlikte amalkor arasında istatistiksel olarak önemli bir fark bulamamışlardır. Kane
ve Burgess (9) bukkal ve lingual duvarlara yerleştirilen 2 tane horizontal vidalı pinle
amalkor
restorasyonunun
fraktür
direncinde
büyük
bir
artış
sağlandığını
bildirmişlerdir. Koronal-radiküler restorasyonların güvenilir ve endodontik tedavili
posterior dişler için uygun fiyatlı restorasyonlar olduğu kanıtlanmıştır.
Posterior dişlerde post kullanma kararı vermeden önce diş detaylı bir şekilde
değerlendirilmelidir. Koronal bölümde horizontal çatlaklar gözlenmemeli ve
restorasyon ağır insizal rehberlik ya da bruksizm kaynaklı ağır lateral kuvvetler gibi
aşırı okluzal kuvvetlere maruz kalmamalıdır. Fasiyal ve lingual kaspları sağlam
posterior
dişlerde
okluzal
kuvvetler
az
ve
fraktür
riski
düşükse
post
uygulanmamalıdır. Ancak kalan diş dokusu miktarı çok az, fraktür riski yüksek ve
dişin hareketli yada bölümlü protez için dayanak olması gerekiyorsa post
uygulanmalı ve çiğneme kuvvetlerinden korumak için kasplar kaplanmalıdır.
5 6.RESTORASYON SEÇENEKLERİ
6.1.KOMPOZİT REZİN RESTORASYONLAR
Kompozitlerin sıkışma dayanıklılığına ve fraktüre karşı yeterli dirence sahip
olduğu gösterilmiştir. Ancak polimerizasyon büzülmesi, polimerizasyon sonrası su
absorbsiyonu,
hidroskopik
ekspansiyon,
tekrarlayan
yükler
altında
plastik
deformasyon gibi bazı olumsuz özellikleri de vardır. Sıcaklık değişimlerine ve suya
dayanıksız oldukları için mekaniksel özellikleri zamanla azalmaktadır. Pulpal
tabandaki dentine adezyon genellikle koronal dentine olduğu kadar güçlü ve
güvenilir değildir. (10)
Tüm bu özelliklerine karşın kompozitler ve adeziv sistemler; estetik
özellikleri, mine ve dentine bağlanabilmeleri, teorik olarak diş-restorasyon
kompleksinin bütünlüğünü artırması nedenleriyle geniş bir alanda kullanılmaktadır.
Günümüzde okluzal kaplama olmaksızın dişlerin internal güçlendirilmesinin
sağlanmasında
adeziv
seramik
inleyler
ve
kompozit
rezin
restorasyonlar
savunulmaktadır(11). Küçük bir endodontik giriş kavitesi ile endodontik tedavi
yapılmış ise, marjinal sırtlar, fasiyal ve lingual duvarlar sağlam, kalan diş dokusu
miktarı çok ve fraktür riski düşükse direkt kompozit rezin restorasyonlar
uygulanabilir.
Posterior dişlerde indirekt kompozit rezin restorasyonların kullanılması ile
marjinler ve kontaklar doğru oluşturulur, maksimum aşınma dayanıklılığı elde
edilebilir, kompozitin polimerizasyon büzülmesinin olumsuz etkileri azaltılabilir ve
restorasyonun fiziksel ve mekaniksel özelliklerinin daha iyi kontrol edilmesi
sağlanır. Özellikle kanal tedavili dişlerde madde kaybı fazla ise polimerize edilecek
6 kompozit kütlesini azaltmak amacıyla cam seramik ya da kompozit insert
kullanılabilir(12).
Bununla
birlikte
endodontik
tedavinin
yenilenmesini
kolaylaştırmak için kanal ağızları ve pulpa odası ışıkla polimerize rezin modifiye
cam iyonomer simanla doldurulabilir. Kompozit restorasyon tarafından aktarılan
okluzal kuvvetleri dağıtmak ve polimerizasyon büzülmesinin sonuçlarını azaltmak
için akışkan kompozit kullanılabilir. Ancak farklı kompozisyonda materyallerin
kullanımı restorasyon içindeki internal kohezyonu azaltabilir ve bunun da restore
edilen dişin mekanik direncini azaltabileceğine dikkat edilmelidir(13).
Retrospektif bir çalışmada Kanca (14), kompozit rezinle restore edilen
dişlerde
klinik
çalışmalarında
başarının
maksiler
yüksek
olduğunu
premolarlara
bildirmiştir.
uygulanan
Ancak
MOD
laboratuar
kompozit
rezin
restorasyonların, benzer şekilde adeziv uygulanmadan yapılan MOD amalgam
restorasyonlara göre daha fazla güçlendirme etkisinin olmadığı belirtilmiştir(15).
Diğer bir retrospektif çalışmada Hansen, endodontik tedavili premolarların
restorasyonunda
kompozit
rezin
ve
amalgamın
uzun
dönemdeki
etkisini
karşılaştırmıştır(16). İlk 3 yıllık sürede, amalgamla restore edilen dişlerde daha
yüksek oranda kasp fraktürüyle karşılaşılmıştır. Ancak 3. ve 10. yıllar arasında her
iki grup arasında yaklaşık aynı oranda fraktür gözlenmiştir. Mannocci ve ark.’nın
yaptığı bir çalışmada(17), 3 yıl sonunda, endodontik tedavi uygulanmış ve direkt
kompozit rezinle restore edilmiş dişlerle kıyaslandığında metal-seramik kron ile
kaplamanın klinik başarıyı artırmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Kompozit rezin restorasyonlar fazla miktarda preparasyon yapılmış dişleri
güçlendirebilir. Ancak sıcaklık değişimleri ve restorasyon üzerine gelen fonksiyonel
kuvvetler nedeniyle güçlendirme etkisinin azaldığı gösterilmiştir(18). Her iki faktör
7 de oral ortamda bulunduğundan adeziv sistemlerle uygulanan restorasyonların uzun
dönem dayanıklılığı sorgulanmalıdır.
6.1.1. KOMPOZİT İNLEY/ONLEY RESTORASYONLAR
Diş dokusuna bağlanabilme özellikleri ile altın inleylerden ve amalgamlardan,
karşıt dişlerde aşınmaya neden olmamaları nedeni ile de porselen inleylerden daha
üstündürler. Komşu dişle ideal kontak oluşturulabilmekte ve başarılı polimerizasyon
sağlanabilmektedir. Yapımları diğer inleylere oranla daha basit olup maliyetleri de
düşüktür(19).
İnleyi yapıştırmak için yeterli sağlıklı diş dokusu kalmadığında, kavite
izolasyonunun yapılamadığı durumlarda ve kötü ağız hijyeni olan hastalarda inley
yapımı kontrendikedir.
Kompozit inleyler, yapım tekniklerine göre; tek seansta yapılan inleyler ve iki
seansta yapılan inleyler olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Tek seansta yapılan kompozit inleyler; direkt ve indirekt olarak iki şekilde
yapılabilirler. Direkt olarak hazırlanan inleylerde ölçü alma zorunluluğu yoktur.
Hazırlanan kavite içine, kompozitin yapışmasını engelleyecek bir jel sürülerek
kompozit kaviteye uygulanır. Daha sonra kompozit restorasyon kaviteden
çıkartılarak kompozitin ikincil polimerizasyonu yapılır. İkinci polimerizasyonda
sadece ışık sistemlerini yeterli gören araştırıcılar olduğu gibi (20), ışık ile beraber
ısının da uygulanmasını öneren araştırıcılar da vardır (21).
8 Tek seansta indirekt olarak yapılan inleyler: ağız dışında polimerizasyon
sistemleri (Extra Oral SystemsEOS) olarak adlandırılmaktadır. Dişte çok fazla doku
kaybı varsa bu yöntem önerilir. (22)
İki Seansta Yapılan Kompozit inleyler: Bu teknikte inleyler iki seansta
hazırlanmakta ve ölçü alma zorunluluğu bulunmaktadır. Kapanış kontrolleri ve renk
tespiti için teknisyen-hekim uyumu gerektirdiği için tercih edilmemektedir. Bunun
dışında hazırlanan kavitenin geçici bir dolgu materyali ile kapatılması, ileri
aşamalarda sorunlara neden olmaktadır. Model üzerinde çalışabilme kolaylığı,
hekimin hasta ağzında çalışma süresinin kısa olması, restorasyonun polisajının çok
iyi yapılabilmesi ve aynı anda birden fazla inleyin yapılabilmesi gibi avantajları da
vardır. (23)
Değişik restoratif materyaller kullanılarak farklı tekniklerle bitirilen
inleylerin,
birbiri
ile
karşılaştırıldığı araştırmalara
literatürde
sıklıkla
rastlanmaktadır. İndirekt teknikle hazırlanan kompozit inleyler ile "CAD-CAM"
cihazı kullanılarak yapılan porselen inleylerin kenar uyumlarının çok başarılı olduğu
bildirilmektedir. (24)
Farklı yöntemlerle yapılan kompozit inleylerin kavitelere yapıştırılmasında
kullanılmak üzere çeşitli malzemeler geliştirilmiştir. En çok kullanılan yapıştırıcı
materyaller rezin esaslı olanlardır. İçerik olarak restoratif kompozit rezinlere
benzerler. Bu yapıştırıcı materyaller polimerizasyon şekillerine göre; kimyasal olarak
polimerize olanlar, ışık ile polimerize olanlar ve hem kimyasal hem de ışıkla
polimerize olanlar (dual-cure) olmak üzere üçe ayrılırlar. Kimyasal olarak polimerize
olanların, toz-likit ve pat-pat olan türleri vardır. Işık ile polimerize olanlar ise tek
pattan oluşur ve ışık aktivatörlü maddeler içerir. Dual-cure olanlar, kimyasal olarak
9 polimerize olanlardaki peroksit/amin komponentleri ve ışık aktivasyonlu maddeleri
beraber içerir. Yavaş ilerleyen peroksit/amin yapısı çalışma süresini uzatırken, ışık
aktivasyonlu madde sayesinde stabilizasyon için hızlı bir başlangıç sertleşmesi
sağlanır. İki ayrı pat halinde olan dual-cure yapıştırıcı materyallerin; mineye, dentine,
dentin adezive, kompozit rezine ve asit uygulanmamış cam iyonomere çok iyi
bağlandığı bildirilmektedir(25). Dual-cure yapıştırıcı materyallerinin radyoopak
görüntü vermesi, klinik kontrolleri kolaylaştırmaktadır. Krejci ve Lutz (26) farklı
restoratif tekniklerin kenar uyumlarına etkilerini karşılaştırdıkları araştırmalarının
sonuçlarında, kimyasal ya da ışık ile polimerize olan yapıştırıcı materyallerinin farklı
olmadıklarını belirtmişlerdir. Christensen (27), rezin esaslı yapıştırıcı materyallerin,
inley, onley ve kronların yapıştırılmasında uygun olduklarını bildirmiştir.
Hem direkt hem de indirekt inley teknikleri, polimerizasyon büzülmesi ve
buna bağlı oluşan kenar sızıntısını azaltmakla beraber uygun giriş yolunun
sağlanabilmesi
gerektirmektedir.
için
sağlıklı
Konservatif
diş
dokularının
restorasyonların,
daha
inley
fazla
uzaklaştırılmasını
teknikleri
kullanılarak
yapılması bu nedenle zordur. Özel teknik donanım gerektiren laboratuvar masrafları
da bu restorasyonların maliyetini arttırmaktadır. Bu nedenlerle, tek seansta
bitirilebilen, ideal kontur ve kontak noktalarının elde edilmesine olanak sağlayan,
uzun süreli aşınmaya dirençli olan, en az polimerizasyon büzülmesi ve kenar sızıntısı
gösteren, direkt restorasyonların geliştirilmesine öncelik verilmiştir. Kompozit
rezinlerin yetersiz olan fiziksel özelliklerinden kaynaklanan, polimerizasyon
büzülmesi ve ısısal genleşme katsayısının dişten farklı olması sonucunda oluşan
kenar sızıntısını, konservatif yöntemlere bağlı kalarak azaltabilmek amacı ile
“Seramik Insertler” üretilmiştir. (28)
10 Kaviteye kompozit dolgu materyali ile beraber seramik insertlerin
yerleştirilmesi esasına dayanan bu teknik klinik uygulamalarda; tek seansta
bitirilmesi, ölçü alma işlemlerini gerektirmemesi, her kavite şekline uygun bir
seramik insertin bulunması, kontak sağlamada kolaylık sağlaması ve daha az diş
dokusu uzaklaştırılması gibi olumlu özellikleri ile hekime ve hastaya kolaylıklar
getirmektedir. Kompozit rezin restorasyonlarda, kompozit rezinlerle beraber seramik
insertlerin kullanılması ile kullanılan rezin miktarı önemli oranda azaltılmış olur.
Böylece polimerizasyon büzülmesi ve buna bağlı oluşan kenar sızıntısı, konservatif
kurallara bağlı kalınarak en az seviyeye indirilir. (29)
Seramik insertlerin kullanılmasındaki en önemli amaç; kompozit rezin
restorasyonlardaki inorganik faz oranını arttırmaktır. Yerleştirilebilecek mümkün
olan en geniş insert hacmi sağlandığında en fazla avantaj sağlanmış olur. Kompozit
rezin restorasyon hacminin %75’ini kaplayan, seramik insert kullanılarak yapılan
restorasyonlarda, seramik insert kullanılmadan yapılan restorasyonlarda kullanılan
rezinin sadece 1/4’ü kullanılır. Kompozit rezin miktarındaki bu azalma,
polimerizasyon büzülmesinin ve ısısal genleşme katsayısının azalması ile sonuçlanır.
Seramik insertlerin mikrokristalin yapısı inserte özel bir nitelik kazandırır.
İnsert içinde oluşmuş beta quartz mikrokristallerinin, sıfıra yakın bir ısısal genleşme
katsayısı vardır. Kristallerin oldukça küçük boyutları, insertlere elmas frezle
kesilebilen ve şekillendirilebilen homojen bir yapı kazandırır. Yüzey kolayca
parlatılabilir, bu da kapanıştaki diş minesinin aşınmasını engeller. Isı uygulama
işlemi sırasındaki kristal formasyonu, camın ışığı kırma indeksini değiştirir ve
böylece dişin rengini ve translusensisini dolguya yansıtır. Seramik insertin
radyoopasitesinin hemen hemen mine ile aynı olması radyolojik muayenelerde
11 yardımcıdır (30). Bitmiş restorasyon, içerdiği insertten dolayı aşınmaya daha
dayanıklı hale gelir.
Seramik insertleri kaviteye uygularken göz önünde bulundurulması gereken
bazı önemli faktörler vardır: Kavitenin şekil ve boyutuna en uygun inserti seçmek,
silan uygulanmış insertin; su, tükürük, kan, parmak yağı ya da kiri, eldiven pudrası
ile kontamine olmasını engellemek, insertin çevresindeki kompozit rezini ışıkla
polimerize ederken polimerizasyon süresini arttırmak, kimyasal ya da dual cure
rezinler kullanmak, insertin dayanıklılığını arttırmak için, yüzeyini yüksek parlaklığa
ulaşana kadar parlatmak, böylece karşıt dişlerdeki aşınmayı engellemek. (31)
6.2.SERAMİK RESTORASYONLAR
Seramik restorasyonlar laboratuvarda ya da CEREC sistem (SironaDental
SystemsGmbH, Bensheim, Germany) gibi CAD/CAM sistemler (computerassisted
design/computerassistedmachining) ile feldspatik seramik blokların işlenmesiyle
yapılabilir.
CAD/CAM sistemlerde endüstriyel olarak optimize edilmiş feldspatik
seramik kullanılır ve laboratuvarda işlenmiş dental seramik materyaller ile
karşılaştırıldığında daha iyi yapısal homojeniteye ve fraktür dayanıklılığına sahiptir.
Preparasyonu konservatif ve çağdaş preparasyon tasarımlarına uygundur. Ayrıca
restorasyon tek seansta bitirilebilir, iyi marjinal uyum elde edilir ve estetiktir. (32)
MOD kompozit rezin restorasyonlar ve seramik inleylerle restore edilen
molarların
incelendiği
bir
in
vitro
çalışmada
12 (33),
CAD/CAM
seramik
restorasyonlarla restore edilen dişlerin, restore edilmemiş sağlam dişlerle
kıyaslanabilir düzeyde fraktür direnci gösterdiği bildirilmiştir.
Vital dişlere yerleştirilmiş seramik inleyler uzun dönem klinik çalışmalarda
başarısını kanıtlamıştır. Ancak literatürde bildirilen cesaretlendirici sonuçlara
rağmen, CEREC inley sistemin devital dişleri güçlendirme etkisi tam olarak ortaya
konulamamıştır. Örneğin; doğal sağlam dişlerin ve CAD/CAM seramik inleylerle
(CEREC) restore edilen maksiler premolarların fraktür dirençlerinin karşılaştırıldığı
bir çalışmada; kanal tedavili premolarların güçlendirilmesi gerektiğinde MOD
CAD/CAM seramik inleylerin klinik olarak uygun olmadığı, kaspları kısmen
kaplayan ve adeziv ajanlarla uygulanan metal restorasyonların daha güvenilir olduğu
sonucuna ulaşılmıştır. (34)
Endokronlarda çepeçevre marjin oluşturulur ve pulpa odasında merkezsel bir
retansiyon vardır. Endokronlar kor ve restorasyonun tek bir yapı halinde olmasına
olanak sağlarlar. Bu yaklaşım sayesinde, pulpa odasından adeziv bonding işlemi ile
birlikte destek alınarak, restorasyonun stabilitesi ve retansiyonu sağlanmış olur.
Ancak CAD/CAM ile yapılan seramik inley/onley, endokron ve klasik kron
restorasyonların, oluşan stresi dişe nasıl dağıttıkları ve dişlerde nasıl etkiler
oluşturduğu tam olarak aydınlatılmamıştır.
13 6.2.2.SERAMİK İNLEY/ONLEY RESTORASYONLAR
Seramik inleyler diş hekimliği mesleğine amalgamdan önce sunulmuşlardır
ancak, materyalin zayıflığı, kırılganlığı, iyi bir marjinal bütünlük sağlanamaması ve
bunun sonucu olan mikrosızıntı, simantasyon sorunuyla da birleşince daha başta bu
tür
restorasyonları
başarısız
kılmıştır.
Ancak
1980den
sonra
seramikleri
sağlamlaştırma sistemlerindeki gelişmeler ve porselenin diş dokularına çok daha iyi
tutunmasını sağlayan adeziv sistemler sayesinde günümüzde bu tür restorasyonların
uygulanma sayısı oldukça artmıştır.
Seramik intrakronal restorasyonların avantajları;
-Daha estetiktirdirler. Diş renginde olmaları ve komşu dişlerdeki renk
karışımını aynen sağlayabilmeleri mükemmel bir estetik elde edilmesine olanak
sağlar. Ayrıca renk stabilitesi vardır, boyayıcı gıda ve içecekler karşısında
boyanmaya dirençlidir.
-Uygulandıkları dişe sağlamlık kazandırırlar. Bunu sağlamak için adeziv
bonding sistemlerinden biri kullanılarak simante edilmelidir.
-Eğer reçine esaslı simanlarla uygulanırlarsa mükemmel bir kenar uyumu elde
edilir ve mikrosızıntı minimuma iner.
-Periodontal
sağlığa
olumlu
katkıda
bulunurlar.
Diğer
intrakoronal
restorasyon tiplerine göre porselende daha az plak birikimi olur. Ayrıca tam kron
protezlerine oranla dişlerin doğal anatomilerini korumaları periodontal sağlığın
sürdürülmesini sağlar.
14 -Doku dostudurlar. Dişe, pulpaya ve çevre dokulara karşı zararlı değildirler.
-Aşınmaya dirençlidirler.
-Su emilimi olmaz yani boyutsal stabilite vardır.
-Isı iletkenlikleri kötüdür. (35,36)
Seramik intrakronal restorasyonların dezavantajları;
-En büyük dezavantaj, seramiğin kırılgan yapısı nedeni ile restorasyonlarda
meydana gelebilen erken ya da geç kırılmalardır.
-Zamana bağlı olarak kenarlarda renklenmeler olabilir.
-Teknik hassasiyet gerektirdiği için bu restorasyonların yapılmasından
takılmasına kadar harcanan zaman ve dikkat, diğer alternatiflere göre daha fazladır.
Özellikle yapıştırırken nem kontrolü ve yapıştırma işlemleri oldukça problemlidir.
-Yukarıdaki nedenler ve laboratuvar ücretinin fazla oluşu bu restorasyonları
diğer alternatiflerden daha pahalı hale getirir.
-Simante edilmemiş restorasyonun sağlamlığı, simante edilenler kadar fazla
olmadığı için, prova edilirken kırılabilir.
-Karşıt dişte ışınmalara neden olur. Bu yüzden parafonksiyonel alışkanlıklara
sahip kişilerde kontrendikedir. (35)
Ne tür porselen restorasyon yapılırsa yapılsın Black’in keskin kavite sınırları
isteyen prensipleri kontrendikedir. Tüm köşe ve kenarların yuvarlatılması
15 gerekmektedir. Ancak mine kenarında yapılan bizotaj, porselenin ince kalmasına
neden
olup
kırılma
ihtimalini
arttıracağından
kontrendikedir.
Porselen
preperasyonunda ana diş dokusunun korunması ana prensiptir. Bunun için kavitenin
gereksiz yere genişletilmesinden kaçınılmalıdır. Bu restorasyonlar dişin kırılmaya
karşı direncini arttıran adeziv bonding sistemiyle simante edilirler. Mekanik ve
sürtünmeyle sağlanacak tutunmaya gereksinimleri yoktur.
Aksiyel duvarlar metal döküm inleylerde olduğu gibi, kavite tabanından
okluzal yüze doğru genişleyecek şekilde koniklik göstermelidir. Bu koniklik metal
döküm inleylerde kabul edilen 3-5 dereceden biraz daha fazla olmalıdır.
Restorasyonun denenmesi sırasında kolay yerleştirilip çıkartılabilmesi için bu
konikilk 6-10 dereceye kadar arttırılmalıdır. Kenar bitim dizaynı ise hollow ground
ya da butt joint olmalıdır. Böylece hem yeterli porselen kalınlığı hem de teknisyene
çalışma kolaylığı sağlanmış olur.
İnley/onley preperasyonundan ve ölçü alımından sonra, hem prepare edilen
dişin hem de komşu dişlerin pozisyonlarında herhangi bir değişikliği engellemek
amacıyla mutlaka geçici restorasyon yapılmalıdır. Ayrıca geçici restorasyonlar dişleri
kırılmaya karşı da korumaktadırlar.
Ölçü kron köprü yapımında kullanılan elastomerik ölçü maddelerinin
herhangi biriyle alınabilir. Restorasyon supragingival olduğu için retraksiyona gerek
yoktur. Ancak aproksimallerde dişetinin uzaklaştırmak için retraksiyon ipi
kullanılabilir.
Tercih edilen seramik sistemine göre yapılan inley/onley restorasyon,
laboratuvardan iç yüzeyi hidroflorik asit veya amonyum bifloridle pürüzlendirilmiş
olarak gelir. Hasta ağzında denenmeden önce model üzerinde denenerek iyi olup
16 olmadığı kontrol edilmelidir. İnterproksimal temasların yerleri ve boyutlarının
kontrolü, bukkolingual ve okluzogingival olarak yapılmalıdır.
Restorasyon iç yüzeyine bakarak asitlenmenin iyi yapılıp yapılmadığı kontrol
edilmelidir. Bütün iç yüzey, kenarlara kadar her tarafta opak ve buzlu gibi görülmeli,
parlak alan olmamalıdır.
Geçici restorasyon söküldükten sonra kavitede geçici restorasyondan siman
artığı kalıp kalmadığı kontrol edilmelidir, sonra da diş ve kavite fırça ve pomza ile
temizlenmelidir. Nem kontrolü ve restorasyonun yutulma ihtimalinin önüne geçmek
için rubber-dam kullanılması önerilmektedir. Simantasyondan önce restorasyonun,
master modelde olduğu gibi, tüm kontrolleri yapılmalıdır. Sentrik okluzyonda ve
eksentrik hareketlerde okluzal ilişkiler incelenmelidir. Son olarak da renk kontrol
edilmelidir. Bu kontroller yapıldıktan sonra restorasyon ağızdan çıkartılıp, ultrasonik
temizleyici ile temizlenmelidir. Daha sonra restorasyon yıkanır ve kurutulur.
Seramik restorasyonlar asitle pürüzlendirilebildikleri için adeziv bonding
sistemlerinden biriyle yapıştırılabilirler. Yapılan çalışmalarda, adeziv reçine
simanların inley/onley restorasyonlarda kenar sızıntısını önlediği gösterilmiştir. (37)
Seramik inley ve onleylerin yapıştırılmasında çinko fosfat ve cam iyonomer
simanların uygun olmadığı sonucuna varılmıştır. Kimyasal yolla sertleşen kompozit
reçine siman ve reçine modifiye cam iyonomer simanlar bu amaçla kullanılabilirlerse
de, en çok tercih edilen dual-cure kompozit reçine simanlardır. (38)
Hekim dolgu yaparken kullandığı adeziv sistemin aynısını, mine ve dentine
uygular. Proksimal yüzeylerde dişleri birbirinden ayırmak için çok ince selüloit
bantlar kullanılır. Super-floss’un ince tarafı ara yüze yerleştirilir. Üreticinin
talimatına uygun şekilde karıştırılan kompozit reçine, kaviteye enjekte edilir. İnce bir
17 tabaka da restorasyonun iç yüzeyine uygulanıp, restorasyon yavaşça yerine oturtulur.
Super-floss çıkartılıp restorasyon son bir kez bastırılıp, merkezden 30 saniye ışık
verilir. Sonra proksimal bölgelerden 10’ar saniye ışık verilip arta kalan simanlar
temizlenir. Tekrar her yönden en az 2 dakika ışık verilir. Kompozit reçinenin
fazlalıkları ince grenli frez yardımı ile temizlenir.
Simantasyondan sonra okluzyon kontrol edilir ve gerekiyorsa hassas okluzal
ayarlamalar yapılır. İnce grenli kompozit cila frezleri ve cila lastikleri kullanılır.
6.3.AMALGAM RESTORASYONLAR
Amalgam dayanıklı, fiziksel ve mekaniksel nitelikleri iyi bir materyaldir.
Yüksek basınç bölgelerinde kullanılabilir. Isısal genleşme katsayısı dentinin yaklaşık
iki katıdır ve su varlığında oldukça stabildir. Korozyon ürünlerinin kenarları tıkayıcı
etkisi açığa çıktıktan sonra mikrosızıntıya karşı oldukça dirençlidir. Amalgamın
doğal adezyon özelliği yoktur ancak dayanıklılık sağlamak ve sızıntıyı azaltmak için
dişe bağlayıcı ajanlarla birlikte uygulanabilir. Amalgam ve metal inleylerde bağlayıcı
ajanların
kullanılması,
preparasyon
yapılmış
dişlerin
güçlendirilmesinde
savunulmaktadır. (39)
Christensen, amalgam restorasyonların adeziv sistemlerle uygulanmasının
rutin bir çalışma yöntemi olmasını ve kompozit rezin ya da amalgam gibi
intrakoronal restorasyon uygulandığında, fasiyal ve lingual duvarları birbirine
bağlayarak diş/restorasyon kompleksinin dayanıklılığını artırmak için restorasyonun
adeziv sistemlerle kaviteye bağlanmasını önermektedir. (40)
18 Üç ya da daha fazla kasp kaybına uğramış molarların çeşitli postlar ve
amalgamla restorasyonu mümkün olmasına rağmen, diş detaylı bir şekilde
değerlendirilmelidir. Nayyar ve ark.ları (41) pin ya da post gerektirmeyen bir
amalgam restorasyon için 2-4 mm pulpa odası derinliğinin yeterli retansiyonu
sağladığını göstermişlerdir. Bazı araştırmacılar sadece tam döküm kaplamanın
gereken korumayı sağlayacağını ve restorasyonun başarısını garantileyeceğini iddia
etmektedir(42). Diğer bazı araştırmacılar ise uygun seçilen olgularda pulpasız
posterior dişlerin restorasyonunda, uzun yıllar kullanılabilen kompleks amalgam
restorasyonları önermektedir(43). Kompleks amalgam restorasyonlar oldukça
ucuzdur ve yapılmaları için gereken klinik süre azdır. Hansen ve ark.(44), Linn ve
Messer (45) tamamen amalgamla kaplanan kaspların kalan diş dokusunu en iyi
şekilde desteklediğini bildirmişlerdir. Üstelik gingival retraksiyon tekniklerine
genellikle ihtiyaç duyulmamaktadır.
Yüksek bakırlı amalgamların okluzal kuvvetlere karşı koymak için yeterli
dayanıklılığa sahip olduğu ve uzun yıllar kullanıldığı gösterilmiştir. Plasmans ve
ark.(46), Smales ve Hawthorne (43) büyük amalgam restorasyonların fonksiyonel
kullanım sürelerini 8.5 yıl sonra %92 ya da ortalama kullanım süresini 14.6 yıl olarak
bildirmişlerdir.
7.FERRULE ETKİSİ
Ferrule, kron preparasyonunun gingivalinde yer alan vertikal diş dokusu
bandı olarak tanımlanmaktadır. Kalan diş dokusunu bir arada tutacağı ve bu sayede
fonksiyon sırasında kök fraktürünün önlenebileceği düşünülmektedir. Dayanıklılık
19 ile birlikte bir miktar tutuculuk sağlar ve klinik kullanım süresini artırır. Eğer klinik
durum çepeçevre bir ferruleye izin vermiyorsa dahi tam olmayan bir ferrule,
ferrulenin tamamen kaybına tercih edilmelidir. Ferrulenin tamamen kaybolduğu
olgularda istenmeyen klinik sonuçların elde edilme olasılığı oldukça yüksektir.
Sorensen ve Engelman (47) vertikal yüksekliği 1 mm olan ferrule ile prepare
edilen dişlerin ferrulesiz dişlere göre 2 kat daha fazla fraktür direnci gösterdiğini
saptamışlardır. Diğer çalışmalar ise vertikal diş dokusu 1,5-2 mm olan ferrule ile
maksimum başarılı sonuçların alındığını göstermiştir.
al-Hazaimeh ve Gutteridge’nin (48) bir çalışması prefabrik postlar ve rezin
siman kullanarak 2 mm ferrule ile hazırlanan ve hazırlanmayan dişler arasında
fraktür direnci bakımından fark olmadığını ancak ferrule varlığında fraktür
şekillerinin daha uygun ve ferrulesiz dişlerin restore edilemez durumda olduğunu
göstermiştir.
8.CİDDİ HASSARLI DİŞLERDE UYGULAMALAR
8.1.KRON BOYU UZATMA
Kron boyu uzatma prosedürüne çürük ya da fraktür subgingival yerleşimli
olduğunda başvurulur. Bu tedavi yöntemiyle hekim, restorasyonu uygulayabilmek
için sağlam diş dokusunu açığa çıkarmış olur.
Ferrule dişin ve restorasyonun okluzyon kuvvetlerine dayanmasında önemli
bir faktördür. Sağlanamadığı durumlarda restorasyon ya da dişin kırılma ihtimali
artar. Ferrulenin sağlanması gerekliliği dikkate alındığında, çok az miktarda
20 supragingival diş yapısı var olan olgularda bir miktar yumuşak doku kaldırmak
gerekli olabilmektedir. Ancak ferrule arttırılırken kökün boyunun kısaldığını ve
kron/kök oranının istenmeyen bir şekilde arttığını da unutmamak gerekir.
Kron boyu uzatma prosedürleri olan; gingivektomi, gingivoplasti ve apikale
repoze flep uygulamaları kemikte reaksiyona neden olurlar. Diş yapısını ve
stabilitesini korumak için osteotomi gerekli olabilir. Ancak kron/kök oranını
azaltmamak adına aşırı kemik kaldırma işleminden kaçınılmalıdır.
Kron boyu uzatma işleminden sonra yara iyileşmesi için en az 3 ay
beklenmesi gerekmektedir. Kemik rezeksiyonu ile birlikte yapılan apikale repoze
flep uygulaması, biyolojik aralığın, daha apikalde de olsa, korunmasını
sağlamaktadır. Eğer yumuşak doku seviyesi kret seviyesinde bırakılırsa, yumuşak
dokuda yaklaşık 3mm.lik bir rebound görülür. Kron boyu uzatma işlemiyle, final
restorasyonun yapımı arasındaki optimum bekleme süresi 6 aydır.
Apikale repoze flep ve kemik rezeksiyonu, kemik deformitesine neden olur.
Kemikteki morfolojik değişiklikler 3 boyutlu olarak incelenmelidir. Kron boyu
uzatma işlemi sonunda yapılan kronun gingival embraşür bölgesi tam olarak
temizlenebilir nitelikte olmalıdır. Ayrıca biyolojik aralık hesaplanmalı ve ferrule
yüksekliği ayarlanmış olmalıdır.
8.2.ORTODONTİK-CERRAHİ EKSTRÜZYON
Kırık hattının, dişeti ataşmanının ya da alveol kret seviyesinin apikalinden
geçtiği dişlerin restorasyonu problem teşkil eder. Bu şekilde kırılan dişler genellikle
ümitsiz dişler olarak düşünülür ve çekimle sonuçlandırılırlar. Bazı olgularda kron
21 boyu uzatma işlemleri (dişeti marjinlerinin elektrocerrahisi veya periodontal cerrahi)
uygulanır. Ayrıca ortodontik ve cerrahi ekstruzyon yöntemleri de destek alveol
kemiğin kaldırılması ve estetiği bozması açısından periodontal kron boyu uzatma
operasyonlarına alternatif olarak kullanılmaktadır.
Anterior bölgedeki önemli bir şekilde kırılmış genç dişlerde ekstraksiyon ilk
seçenek olmamalıdır. Çünkü ekstraksiyon bölgede kemik kaybına neden olur ve
potansiyel implant uygulamasını olumsuz etkiler. (49)
Kasıtlı erüpsiyon (forced eruption), çoğunlukla kırık ya da başka problemler
nedeniyle, dişe yapılacak restorasyonun biyolojik genişliğe girmesini önlemek için,
dişin suprakrestal pozisyona getirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Ortodontik ya da
cerrahi olarak 2 şekilde yapılmaktadır. Ekstruzyon doğal diş erüpsiyonuna yakından
benzediği için en kolay uygulanan ortodontik harekettir. Ortodontik diş hareketleri
ayrıca restoratif işlemler öncesi diş dağılımını düzenlemek, gövde alanları yaratmak,
eğilmiş dişleri dikleştirmek ve uygun okluzyon sağlamak gibi endikasyonların yanı
sıra, özellikle estetiğin önemli olduğu üst çene ön bölgesinde çekim endikasyonu
konmuş kırık köklere uygulanan ekstruzyon hareketleri ile 3 boyutlu topografiyi
geliştirebilmektedir. Tek köklü bir diş için sadece 0,2-0,3 N kuvvet kasıtlı erüpsiyon
için yeterlidir ancak ekstruzyonda, kökü çevreleyen alveol kemik dişle birlikte
hareket eder. Bunun sonucunda biyolojik genişlik, dişeti ve kretin uygun konturunu
sağlayabilmek için alveol kemik ve yumuşak dokunun düzenlenmesi gerekmektedir.
Tedavi süresinin uzun olması ve ağızda kullanılan apareyler nedeniyle uygulama ve
sürdürülme zorlukları vardır. Cerrahi ekstruzyonda ise alveol kemiği dişle beraber
koronere hareket etmemekte ve diş yeni konumuna çok daha hızlı bir şekilde
gelmektedir. İyileşme esnasında dişi yeni konumunda sabitleyebilmek çok önem
taşır. Kalan diş dokusunun koroner kısmı ile alveol kret arası mesafe 3-4 mm olduğu
22 zaman optimal periodontal sağlık elde edilebilmekte ve planlanan restorasyon
optimal koşullarda yapılabilmektedir. (50)
Cerrahi ekstraksiyon tek aşamalı daha basit ve daha az zaman gerektiren bir
uygulamadır. Ancak bu uygulamanın ana komplikasyonu periodontal ligament
hasarına bağlı kök rezorpsiyonudur. Cerrahi ekstraksiyonun yukarıda bahsedilen
dezavantajlarından dolayı, restorasyon öncesi kırık hattının açığa çıkarılması için
ortodontik ekstraksiyon uygulaması tercih edilir.
Ekstraksiyona alternatif bir tedavi şekli de alveol kemiğini korumak amaçlı
dişin gömülmesidir. Bu uygulama ileride uygulanacak implant için bölgedeki
kemiğin kaybını engeller.
8.3.OTOTRANSPLANTASYON VE REİMPLANTASYON
Transplantasyon, bir organ ya da dokunun aynı bireyde ya da bireyler
arasında, bir bölgeden diğerine transferidir. Donör ve alıcı saha aynı bireyde
olduğunda
bu
transplantasyon,
ototransplantasyon
olarak
tanımlanmaktadır.
Ototransplantasyon günümüzde çekim endikasyonu konmuş pek çok dişin ağızda
uzun yıllar fonksiyon görebilmesini sağlayan yöntemler arasındadır. Temel olarak 3
şekilde sınıflandırılabilirler;
1) Konvansiyonel transplantasyon: Aynı kişide, bir dişi bir yerden başka bir
yere taşımak.
2) İntraalveolar transplantasyon: Dişi orijinal pozisyonunun içinde oynatarak
yer değiştirmesini sağlamak. Çürük, kırık, rezorpsiyonlu dişlerin biyolojik
23 genişliğinin bozulma-sında ekstruzyon, rotasyon, dikleştirme (uprighting)
hareketleri.
3) Kasti replantasyon (Intentional replantation): Endodontik sorunun, cerrahi
olan veya olmayan yöntemlerle giderilemediği durumlarda dişin
çekilerek, ekstraoral olarak apeksinin sızdırmaz olarak kapatılıp kanalının
retrograd doldurulup yerine tekrar yerleştirilmesi. (51)
Yapılan birçok deneysel ve klinik çalışmaların sonucunda, transplante edilen
dişlerin fonksiyonel adaptasyon sağlayacak ve alveol kret genişliğini koruyacak
kapasitede olduğu ve ototransplantasyonun güvenli ve yararlı bir tedavi seçeneği
olduğu gösterilmiştir (52). Transplante edilen dişlerin çeşitleri ve takip süreleri her
çalışmada farklılık göstermekle kalmayıp yayınlanmış başarı oranları da değişkendir.
Kaybedilmiş molarların yerine üçüncü molarların ototransplantasyonu geçerli
bir tedavi şeklidir. Hatta ototransplantasyonun, sinüs yükseltme operasyonuyla eş
zamanlı uygulanması implant yerleştirilmesine de potansiyel alternatif bir tedavi
şeklidir.
Ototransplantasyonlar, yara iyileşmesi, periodontal ligament iyileşmesi,
kemik indüksiyonu, pulpa iyileşmesi, kök gelişimi başlıkları altında incelenebilir.
Periodontal ligamentin en iyi şekilde iyileşmesi, kökün yüzeyindeki canlı hücre
sayısına bağlıdır. Periodontal ligament hücreleri çekim sırasında mekanik veya
elverişsiz ekstraoral koşullarda biyomekanik olarak zarar görebilmektedir. Bu
hücreler değişken pH, ozmotik basınç, dehidratasyon vb. zor koşullarda kolaylıkla
hasar görebilmektedir. Periodontal ligamentin başarılı iyileşmesi, donör dişin
minimal mekanik travmayla çekimi ve cerrahi işlemin sonuna kadar ekstraoral olarak
optimal koşullarda saklanması halinde mümkün olabilmekte, fakat transplantasyon
24 sonrası pulpanın revaskülarizasyonu kök formasyonu tamamlanmış dişlerde
beklenmemektedir. Bu yüzden, pulpal enfeksiyon sonrasında gelişecek periradiküler
enflamasyonu ve ileriki aşamada enflamatuvar kök rezorpsiyonunu önlemek için
ototransplante edilmiş olgun dişlere operasyon sonrası 3-4 hafta içinde endodontik
tedavi yapılması gerekmektedir. (53)
İmplant
uygulamaları
ile
transplantasyonlar
karşılaştırıldığında,
transplantasyonların, cerrahi sonrası restoratif işlemlerin kolaylığı ve maddi açıdan
daha avantajlı olduğu görülmektedir. Ayrıca pubertal büyüme öncesi dönemdeki
hastalarda, çekim endikasyonu konmuş restore edilemeyecek bir dişin ve donör diğer
bir dişin varlığında, hasta açısından da mekanik bir protez yerine dentisyonu doğal
dişle idame ettirmede transplantasyonlar implantlar yerine tercih edilebilmektedirler.
9.POSTLAR
Postlar büyük miktarda koronal diş dokusu kaybına uğramış dişlerde kor’un
dişe retansiyonunu sağlar. Maksiller molarda palatal kanala, mandibuler molarda
distal kanala post yerleştirilmelidir. Ancak post-kor ve kron uygulaması
dişte
zayıflamaya ve perforasyona neden olabilir, fraktür riskiyle birlikte endodontik
tedavinin yenilenmesini daha komplike hale getirir.
Mentink ve ark. (54) postlarla restore edilen dişlerde 10 yıl sonra %82 başarı
yüzdesi bildirmişlerdir. Nanayakkara ve ark. (55) ise postlarla restore edilen dişlerin
ortalama klinik ömürlerini 17.4 yıl olarak bildirmişlerdir.
25 9.1.POSTLARDA UYGULANMASI GEREKEN PRENSİPLER
Post uygulamasında şu prensiplere dikkat edilmelidir:
* Post yerleştirilmesi için gereğinden fazla diş dokusu uzaklaştırılmamalıdır.
* Apikalde en az 4mm guta perka bırakılmalıdır.
* Rotasyonel kuvvetlere dirençli olarak tasarlanmış post kullanılmalıdır.
* Kuvvetler fonksiyon sırasında kemik kretinde yoğunlaştığından, kemik kretinin
apikaline uzanan post yerleştirilmelidir. (56)
9.2.POST SEÇİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Kalan kök yapısının uzunluğu ve şekli seçilecek olan ideal postun
uzunluğunu belirlemede etkendir. Post uzunluğu ne kadar fazla olursa, postun
retansiyonu ve stres dağılımı o kadar iyi olur. Ancak kökün kısa ve kıvrımlı olması
uzun post yerleştirilmesine engeldir. Kökü kısa olan molarlarda birden fazla post
uygulanması retansiyonu arttıracaktır. Ancak üst molarlarda palatinal kök, alt
molarlarda distal kök harici post uygulamasının yüksek derecede kök kırığı riski
içerdiği unutulmamalıdır.
Arktaki her bir diş kök kurvatürü, mezyo-distal genişlik labio-lingual boyut
gibi karakteristik özelliklere sahiptir. Bundan dolayı, diş anatomisi post seçimini
etkiler. Diş, post yerleşimini etkileyebilecek anatomik varyasyonlara sahip olabilir.
Yanlış post yuvası hazırlığı ve daha geniş post kullanımı kök perforasyonu riskini
arttırır.
26 Diş yapısının korunması, perforasyon riskini azaltma ve kırılmaya dayanıklı
bir üst yapı oluşturulmasına olanak sağlayabilme post genişliğini belirleyen ana
kriterlerdir. Post genişliği kök çapının 1/3’ünden daha geniş olmamalıdır. Post en az
1mm. sağlam dentin ile çevrilmiş olmalıdır. Post genişliğinin arttırılmasının
retansiyona bir etkisi yoktur.
Kanal konfigürasyonu, kullanılacak olan postun döküm ya da fabrikasyon
post olması seçimine yardımcı olur. Daha az dentin kaldırılması istendiğinden, kanal
boyutuna ve şekline uygun postu seçmek daha konservatif olur. Eğer kanal geniş bir
post preperasyonu gerektiriyorsa iyi uyumlu bir döküm post, prefabrike postlara
tercih edilmelidir.
Kalan koronel diş yapısı miktarı post seçiminde kritik bir faktördür. Restoratif
marjinin altında en azından 1.5 ila 2 mm. diş yapısı bulunmalıdır. Uygun diş yapısı
varlığında endodontik tedavili dişlerin döküm post ve kor ile restorasyonu 5 yıllık
takipte %90.6 başarı göstermişti.
Post ve kor uygulamalı dişler sıkışma gerilme ve makaslama kuvvetlerine
maruz kalırlar. Post uzunluğunda ve çapında artma makaslama kuvvetlerinin
dağılmasına yardım eder.
Post-kor ve kron uygulanmış dişe gelen torsiyon kuvveti yapının kırılmasına
ya da postun yuvadan çıkmasına neden olabilir. Aktif post dizaynlı postlar torsiyon
kuvvetlerine pasif dizaynı postlara oranla daha iyi karşı koyarlar.
Stres dağılımı ve retansiyonda, simantasyon önemli bir rol oynar.
Simantasyon sırasında, hidrostatik basınçtan kaynaklı kök kanalında stres
artabilmektedir. Açılı postlar simanın yüzeye dağılımını kolaylaştırmaktadır. Daha
viskoziteli siman kullanımı hidrostatik basıncı arttırmaktadır.
27 Post-kor-kron ve dişin tek bir yapı halinde olabilmesi için postun hem dişe
hem kor yapısına yapıştırılabilir olması gerekmektedir. Postun yapıştırılması post
retansiyonunu arttırır ve diş yapısını destekler. Çinko fosfat siman bu konuda birçok
kez test edilmiş bir simandır. Ayrıca, adeziv rezinler de kullanılabilmektedir.
Kompozit kor yapısı dişe ve posta bonding ajanlarıyla yapıştırılabilmektedirler.
Kor uygulamasının temel amacı kor yapısını desteklemektir. Prefabrike post
ve direk kor uygulaması, tek parça post ve kor uygulamalarına göre, post ve kor
yapısının arayüzü varlığı nedeniyle daha az güvenilirdir. Postun koronal ucunun
dizaynı kor retansiyonunu arttırıcı özellikte olmalıdır.
Kanal tedavisinin başarısızlığı göz önüne alındığında daha kolay sökülebilen
postlar tercih edilmelidirler. Döküm post ve kor sistemlerinin sökülmesi zordur ve
diş yapısına zarar verilebilir. Karbon fiber postlarıni seramik ve metalik postlara
karşılaştırıldığında daha hızlı kolay ve tahmin edilebilir bir sökülebilirlikleri vardır.
Post ve kor materyali estetik olarak kron ve çevre dokuyla uyumlu olmalıdır.
Doğal dentin renginde olması idealdir. Metalik rengi maskelemek adına prefabrike
postlarda, kompozit kor materyali kullanılabilir. Ayrıca opak alt yapılı seramik kron
da bu maskelemeyi arttırır. Metalik olmayan karbon fiber ve zirkonyum post
sistemleri ve tam seramik kron uygulamaları yapılabilir.
9.3.POST TİPLERİ
Geleneksel döküm postlar ve prefabrik postlar olmak üzere 2 ye ayrılır.
Prefabrik postlar ise retansiyon tipi, şekilleri, ve materyallerine göre sınıflandırılır.
28 9.3.1.RETANSİYON TİPİNE GÖRE POSTLAR
Aktif Postlar – Pasif Postlar;
Pasif postların retansiyonu kullanılan siman ile sağlanırken, aktif postlar
yivler ile kanal duvarına sıkıca tutunur. Aktif postların uygulanması kolaydır, ancak
sağlam dentin miktarı fazla olmalı ve sağlam kökler bulunmalıdır. Pasif postlardan
daha retantiftir, fakat kanal içinde pasif postlardan daha fazla stress oluştururlar (57).
Kullanımı maksimum retansiyon gerektiren kısa köklerle sınırlı tutulmalıdır.
9.3.2.ŞEKİLLERİNE GÖRE POSTLAR
Paralel Postlar – Eğimli Postlar
Paralel metal postlar eğimli postlardan daha retantiftir. Kanal içinde daha az
strese neden olurlar. Çünkü daha az sıkıştırma etkisi vardır ve eğimli postlara göre
fraktür oluşturma riski daha azdır (58). Diş dokusunun korunumu bakımından eğimli
postların kullanımı daha az dentin uzaklaştırılmasını gerektirir, çünkü kök kanal
aralığı
eğimli
bir
biçimde
şekillendirilir.
Paralel
postların
post
yuvası
preparasyonunda ise, kök kanal duvarlarının daha ince olan apikal ve orta
üçlülerinden daha fazla dentin uzaklaştırılır. Böylece bu bölgede fraktür oluşturma
riskini artırır.
29 9.3.3.MATERYALİNE GÖRE POSTLAR
9.3.3.1.Seramik ve Zirkonyum Postlar
Estetik amaçla kullanılırlar. Ancak bazı dezavantajları vardır. Metal
postlardan daha zayıftırlar. Bu nedenle daha kalın post kullanımı gerektirirler. Asitle
pürüzlendirilemedikleri için kompozite bağlanması mümkün değildir ve kor
retansiyonu sorun olmaktadır. (59)
9.3.3.2.Titanyum Postlar
En az korozyona uğrayan ve biyolojik uyumluluğu çok iyi olan bir
materyaldir (60). Fraktür direnci düşük olduğu için ince kanallarda kullanılamazlar.
Sökülmeleri gerektiğinde çelik postlara göre daha kolay kırılırlar. Radyografta
densitesi guta-perkanın densitesine yakındır.
9.3.3.3.Paslanmaz Çelik ve Nikel-Krom Postlar
Çok rijit ve rezistansı düşük postlardır. Korozyona uğrayabilirler. Ayrıca
nikel içeriği nikel allerjisine yol açabilir.
30 9.3.3.4.Fiber Postlar
Epoksi rezin polimer matriksi tarafından sarılan karbon, silika, kuartz ya da
cam fiberlerden yapılmıştır. Fiberler 7 – 10 mm çaptadır ve şeritlenmiş, örgülü ya da
longitudinal şekillerde bulunurlar. Metal içermedikleri için metal alerjisine ya da
oksitlenmeye neden olmazlar. Estetiktirler. Radyografta genellikle radyolusent
görüntü verirler.
Fiziksel dayanıklılığı döküm metal post-kor’larınkinden çok daha düşüktür.
Dentine benzer esneme katsayısı ile kök fraktürü riskini azaltabilirler. Fiberle
güçlendirilmiş postlarla yapılan restorasyonlarda başarısızlık oluşduğunda, fraktür
tiplerinin daha uygun ve dişlerin daha kolay restore edilebilir olduğu çeşitli
çalışmalarda gösterilmiştir. (58)
Farklı çalışmalarda fiber postların kompozit rezin kor’a retansiyonu
incelenmiştir. Purton ve Payne (61) kompozit rezinin karbon fiber postlara
retansiyonunun paslanmaz çelik postlardan daha az olduğunu bildirmişlerdir. Ancak
bu araştırmacılar düzgün yüzeyli ve yivli paslanmaz çelik postları incelemişlerdir.
Diğer bir çalışmada ise yivli karbon fiber post ve yivli paslanmaz çelik post
kullanıldığında kor retansiyonunun birbirine yakın olduğunu göstermişlerdir. Bu
bulgular kor’ un mekanik retansiyonunun kimyasal bağlanmadan daha etkin
olduğuna işaret etmektedir. Karbon fiber postların aluminyum oksitle kumlanmasıyla
yivli postlarla kıyaslanabilir düzeyde kor retansiyonu sağlandığı gösterilmiştir. (62)
Günümüzde FRC Postec (Ivoclar, Vivadent Inc.), RelyX Fiber Post (3M
ESPE), Light-Post (Bisco), SnowPost (Danville Materials) ve Fiber White
(Colténe/Whaledent) gibi çeşitli prefabrik fiber postlar piyasada bulunmaktadır.
31 Stewardson mevcut fiber post sistemleri ve özellikleri konusunda kapsamlı bir
derleme sunmuştur. (63)
Bazı klinik çalışmalarda kısa dönemde fiber post sistemleriyle başarılı
sonuçlar alındığı belirtilmektedir. Ferrari ve ark.(64) 3 tip fiber post kullandıkları
çalışmada, 1306 fiber postta 1-6 yıllık takip süresinde %3.2 başarısızlık oranı
bulmuşlardır. Karbon fiber postlarla restore edilen dişlere sahip 236 hastanın
retrospektif çalışması, bu sistemin geleneksel post-kor sistemlerine bir alternatif
oluşturabileceğini ortaya koymuştur (62). Ancak araştırmacılar bu postların klinik
kullanım için tamamen kabul edilmeden önce fiber post restorasyonların başarısının
ve kuartz fiber postlar gibi yeni materyallerin incelendiği yüksek kalitede, randomize
kontrollü klinik çalışmaların yapılması gerektiğini belirtmektedirler.
9.3.3.5.Geleneksel Döküm Post ve Kor’lar
Genelde in vitro testler ve klinik çalışmalarda (65) diğer post tipleri kadar
başarı gösterememektedirler. Ancak başarılı bulunan çalışmalar da vardır (66). Takip
süresi 25 yıl olan bir çalışmada (67), endodontik tedavi sonrası döküm post-kor ve
kronla restore edilen dişlerin klinik kullanım süreleri vital pulpa ve kronları olan
dişlerle aynı bulunmuştur. Döküm post-kor, anti-rotasyonel yapılar ve adezyon için
faydalanılacak diş dokusu miktarı çok az olan alt kesiciler gibi küçük dişlerde ve tek
dişin diziliminde problem bulunduğunda kor’un bitişik dişle uygun dizilimi sağlamak
için postla bağlantısının açılı olması gerekiyorsa endike olabilir. Ayrıca birden fazla
dişte post gerektiğinde ölçü alıp laboratuvarda döküm post-kor hazırlamak daha
uygun olabilir.
32 10.KOR MATERYALİ
Kor materyali olarak amalgam kullanıldığında, materyal preparasyon için
hazır
olana
kadar
beklenmelidir.
Kron
preparasyonu
sırasında
amalgam
partiküllerinin amalgam tatu oluşturma riski vardır. Seramik restorasyonlarda estetik
problem oluşturabilir ve gingivanın koyu görünmesine neden olabilir. Tjan ve ark.ın
(68) in vitro şartlarda kor retansiyonu dikkate alındığında, vidalanan pinlerin
amalgamla kullanımının daha iyi olduğunu, buna karşın kompozit rezin için dentin
adezivlerle sağlanan mekanik retansiyondan daha iyi sonuçlar elde edildiğini
bildirmişlerdir. Kompozit rezinlerin polimerizasyonu sonrası kron preparasyonu
hemen yapılabilir. Anterior tam seramik restorasyonların altında kor materyali olarak
kullanılabilirler.
Geleneksel
camiyonomer
simanların
gerilme
ve
sıkışma
dayanıklılığı zayıftır. Ayrıca bu simanlar düşük elastisite modülü, dentine ve mineye
zayıf bağlanma, yetersiz kondanse edile bilme ve yüksek çözünürlük gösterirler. Post
kullanımı gerektirmeyen vakalarda, MOD restorasyonun uzaklaştırılmasından sonra
ortaya çıkan retantif bölgelerin blokajında kullanılabilirler.
33 11.ÖZET
Endodontik tedavili dişlerin klinik başarısını etkileyen en önemli faktör
olarak kalan koronal diş dokusu miktarı gösterilmektedir. Bu nedenle koronal diş
dokusu, restorasyon için tutuculuk ve dayanıklılık formu sağlanırken korunmalı,
fonksiyonel ve estetik gereksinimleri karşılayacak şekilde desteklenmelidir.
Kırık hattının, dişeti ataşmanının ya da alveol kret seviyesinin apikalinden
geçtiği dişlerin restorasyonu problem teşkil eder. Bu şekilde kırılan dişler genellikle
ümitsiz dişler olarak düşünülür ve çekimle sonuçlandırılırlar. Bazı olgularda kron
boyu uzatma işlemleri (dişeti marjinlerinin elektrocerrahisi veya periodontal cerrahi)
uygulanır. Ayrıca ortodontik ve cerrahi ekstruzyon yöntemleri de destek alveol
kemiğin kaldırılması ve estetiği bozması açısından periodontal kron boyu uzatma
operasyonlarına alternatif olarak kullanılmaktadır.
Günümüzde ideal restorasyon materyalleri mevcut değildir. Yapılan
araştırmalarda her materyalin avantajlarının yanı sıra dezavantajlarının da
bulunduğunu gösterilmiştir. Her dişin özel durumlar içerebileceği unutulmamalı ve
hastanın maksimum fayda göreceği şekilde tüm faktörler değerlendirildikten sonra
tedavi gerçekleştirilmelidir.
34 12.KAYNAKLAR
1.
Randow K, Glanz P. On Cantilever loading of vital and nonvital teeth. Acta
Odontol Scand 1986, 44, 271-277.
2.
Reeh ES. Reduction in tooth stiffness as a result of endodontic restorative
procedures. J Endodon 1989, 15, 512-516.
3.
Oliveira FdC, Denehy GE, Boyer DB. Fracture resistance of endodontically
prepared teeth using various restorative materials. J Am Dent Assoc 1987,
115, 57-60.
4.
Reeh ES, Douglas WH, Messer HH. Stiffness of endodontically treated teeth
related to restoration technique. J Dent Res 1989, 68, 1540-1544.
5.
Leary JM, Aquilino SA, Svare CW. An evaluation of post length within the
elastic limits of dentin. J Prosthet Dent 1987, 57, 277-281.
6.
Tamse A, Fuss Z, Lustig J, Kaplavi J. An evaluation of endodontically trated
teeth vertically fractured teeth. J Endodon 1999, 25, 506-508.
7.
Nayyar A, Walton RE. An amalgam coronal radicular dowel and core
technique for endodontically treated posterior teeth. J Prosthet Dent 1980, 44,
511-515.
8.
Plasmans PJ, Visseren LG, Vrijhoef MM, Kayser FA. In vitro comparison of
dowel and core tecniques for endodontically treated molars. J Endodon 1986,
12, 382-387.
35 9.
Kane JJ, Burgess JO. Modification of the resistance form of amalgam
coronal-radiculer restorations. J Prosthet Dent 1991, 65, 470-474.
10.
Kijsamanmith K, Timpawat S, Harnirattisal C, Messer HH. Microtensile bond
strengths of bonding agents to pulpal floor dentine. Int Endod J 2002, 35,
833-839.
11.
Ausiello P, DeGee AJ, Rengo S, Davidson CL. Fracture resistance of
endodontically-treated premolars adhesively restored. Am J Dent 1997, 10,
237-241.
12.
Kiremitci A, Bolay S, Gurgan S. Two-year performance of glass-ceramic
insert-resin
composite
restorations:
clinical
and
scanning
electron
microscopic evaluation. Quintessence Int. 1998, 29, 7, 417-21.
13.
Rashid R, Ricks J, Monaghan P. Strengths of condansable composite resins
with flowable liners. J Dent Res 1999, 78, 156.
14.
Kanca J. Conservative resin restoration of endodontically
treated teeth.
Quintessence Int 1988, 19, 25-28.
15.
Joynt RB, Davis EL, Wieczkowski GJ, Williams DA. Fracture resistance of
posterior teeth restored with glass ionomer-composite resin systems. J
Prosthet Dent 1989, 62, 28-31.
16.
Hansen EK. In vivo cusp fracture of endodontically treated premolars
restored with MOD amalgam or MOD resin fillings. Dent Mater 1988, 4,
169-173.
36 17.
Mannocci F, Berteli E, Sherriff M, Watson T, Ford T.R.P. Three-year clinical
comparison of survival of endodontically treated teeth restored with either
full cast coverage or with direct composite restoration. J Prosthet Dent 2002,
88, 297-301.
18.
Fissore B. Nicholls JI, Youdelis RA. Load fatigue of teeth restored by a
dentin bonding agent and a posterior composite resin. J Prosthet Dent 1991,
65, 80-85.
19.
Powell LV, Gordon GE, Johnson GH. Clinical Evaluations of Direct Esthetic
Restorations in Cervical Abrasion/Erosion Lesions: One-Year Results. Quint
Int 1991, 22, 687-692.
20.
Robinson PB, Moore BK, Swartz ML. Comparison of Microleakage in Direct
Composite Resin Restorations In Vitro. Oper Dent 1987, 12, 113-116.
21.
Wendt SL. The Effect of Heat Used as Secondary Cure Upon the Physical
Properties of Three Composite Resins. II. Wear, Hardness and Color
Stability. Quint Int 1987, 18, 351-356.
22.
Douglas WH, Fields RP, Fundingsland J. A Comparison Between the
Microleakage of Direct and Indirect Composite Restorative Systems. J Dent
1989, 17, 184-188.
23.
Christensen GJ. Alternatives for the Restoration of Posterior Teeth. Int Dent J
1989, 39, 155-161.
24.
Meerbeek BV, Inokoshi S, Williems G, Noack MJ, Braem M, Lambrechts P,
Roulet JF, Vanherle G. Marginal Adaptation of Four Tooth-Coloured Inlay
Systems In Vivo. J Dent 1992, 20, 18-26.
37 25.
Shortall AC, Baylis RL, Fisher SE, Harrington E. Operating Variables
Affecting the Working Time of a Dual-Cure Composite Luting Cement. J
Prosthet Dent 1993, 1, 185-188.
26.
Krejci I, Lutz F. Marginal Adaptation of Class V Restorations Using
Different Restorative Techniques. J Dent 1991, 19, 24-32.
27.
Christensen GJ. The Rise of Resin for Cementing Restorations. J Am Dent
Assoc 1993, 124, 104-105.
28.
Donly KJ, Wild TW, Bowen RL, Jensen ME. An In Vitro Investigation of the
Effects of Glass Inserts on the Effective Composite Resin Polymerization
Shrinkage. J Dent Res 1989, 68, 1234-1237.
29.
Bott B, Hannig M. Optimizing Class II Composite Resin Esthetic
Restorations by the Use of Ceramic Inserts. J Esthet Dent 1995, 7, 110-117.
30.
Eichmiller FC. Clinical Use of Beta-Quartz Glass-Ceramic Inserts. Compend
Contin Educ Dent 1992, 13, 568-574.
31.
Worm DA, Meiers JC. Effect of Various Types of Contamination on
Microleakage between Beta-Quartz Inserts and Resin Composite. Quint Int
1996, 27, 271-277.
32.
Jedynakiewicz NM, Martin N. CEREC: science, research and clinical
application. Compend Contin Educ Dent 2001, 22, 7-13.
33.
Bremer BD, Geurtsen W. Molar fracture resistance after adhesive restoration
with ceramic inlays or resin-based composites. Am J Dent 2001, 14, 216-220.
38 34.
Hanning C, Westphal C, Becker K, Attin T. Fracture resistance of
endodontically treated maxillary premolars restored with CAD\CAM caremic
inlays. J Prosthet Dent 2005, 94, 342-349.
35.
Garber DA, Goldstein RE, Porcelain and Composite Inlays and Onlays, 1st
ed., Quintessence Publishing Co. 1994, 23-103.
36.
Banks RG, Conservative posterior ceramic restorations: A literatüre review,
Journal of Prosthetic Dentistry 1990, 63, 619-626.
37.
St-Georges AJ, Sturdevant JR, Swift Jr EJ, Thompson JY, Fracture resistance
of prepared teeth restored with bonded inlay restorations. Journal of
Prosthetic Dentistry 2003, 89, 551-57.
38.
Hayashi M, Tshuchitani Y, Miura M, Takshige F, Ebisu S, 6-year clinic
evulation of fired ceramic inlays. Operative Dentistry 1998, 23, 318-26.
39.
Zidan O, Abdel-Keriem U. The effect of amalgam bonding on the stiffness of
teeth weakened by cavity preparation. Dent Mater 2003, 19, 680-685.
40.
Christensen GJ. Should you and can you afford to bond amalgams? J Am
Dent Assoc 1994, 125, 1381-1382.
41.
Nayyar A, Walton RE, Leonard LA. An amalgam coronalradicular dowel and
core technique for endodontically treated posterior teeth. J Prosthet Dent
1980, 43, 511-515.
42.
Hudis SI, Goldstein GR. Restoration of endodontically treated teeth: a review
of the literature. J Prosthet Dent 1986, 55, 33-38.
39 43.
Smales RJ, Hawthorne WS. Long-term survival of extensive amalgams and
posterior crowns. J Dent 1997, 25, 225-227.
44.
Hansen EK, Asmussen E, Christiansen NC. In vivo fractures of
endodontically treated posterior teeth restored with amalgam. Endod Dent
Traumatol 1990, 6, 49-55.
45.
Linn J, Messer HH. Effect of restorative procedures on the strength of
endodontically treated molars. J Endodon 1994, 20, 479-485.
46.
Plasmans PJ, Creugers NH, Mulder J. Long-term survival of extensive
amalgam restorations. J Dent Res 1998, 77, 453-460.
47.
Sorensen JA, Engelman MJ. Ferrule design and fracture resistence of
endodontically treated teeth. J Prosthet Dent 1990, 63, 529-536.
48.
al-Hazaimeh N, Gutteridge DL. An in vitro study into the effect of the ferrule
preparation on the fracture resistance of crowned teeth incorporating
prefabricated post and composite core restorations. Int Endod J 2001, 34, 4046.
49.
Jun Kuo, Yng-Tzer J. Lin : Treatment of traumatized maxillary central
incisors, Journal of Dental Sciences, 2011, 6, 239-244.
50.
Doğu Ömür Dede, Emine Şen Tunç, Ahmet Umut Güler, Sebahat Yazıcıoğlu:
Multidisciplinary approch to a subgingivally fractured incisor tooth A case
report, Journal of Dental Sciences 2013, 1-5.
51.
Tsukiboshi M. Autotransplantation of teeth: requirements for predictable
success. Dent traumatol 2002, 18, 157-180.
40 52.
Slagsvold O, Bjercke B. Indications for autotransplantation in cases of
missing premolars. Am J Orthod 1978, 74, 241-257
53.
Hasselgren G, Larsson A, Rundquist L. Pulpal status after autogenous
transplantation of fully develop maxillary canine. Oral Surg Oral Med Oral
Pathol 1977, 44, 109-112.
54.
Mentink AGB, Meeuwissen R, Kayser AF, Mulder J. Survival rate and failure
characteristics of the all metal post and core restoration. J Oral Rehabil 1993,
20, 455-461.
55.
Nanayakkara L, McDonald A, Setchell DJ. Retrospective analysis of factors
affecting the longevity of post crowns [abstract932]. J Dent Rest 1999, 78,
222.
56.
Restoration of Endodontically Treated Teeth, The Endodontist’s Perspective
http://www.aae.org/dentalpro/colleaguenews.htm, 2004, 1.
57.
Standlee JP, Caputo AA, Hanson EC. Retention of endodontic dowels:effects
of cement, dowel length, diameter, and design. J Prosthet Dent1978, 39, 401–
405.
58.
Martinez-Insua A, da Silva L, Rilo B, Santana U. Comparison of the fracture
resistances of pulpless teeth restored with a cast post and core or carbon-fiber
post with a composite core. J Prosthet Dent 1998, 80, 527–532.
41 59.
Butz F, Lennon AM, Heydecke G, Strub JR. Survival rate and fracture
strength of endodontically treated maxillary incisors with moderate defects
restored with different postand-core systems: an in vitro study. Int J.
Prosthodont 2001, 14, 58–64.
60.
Monaghan P, Roh L, Kim J. Corrosion behaviour of selected implant alloys
(abstract1177). J Dent Res 1992, 71, 253.
61.
Purton DG, Payne JA. Comparison of carbon fiber and stainless steel root
canal posts. Quintessence Int 1996, 27, 93-97.
62.
Quintas AF. Effect of the surface treatment of plain carbon fiber postson the
retention of the composite core: an in vitro evaluation. Pesqui Odontol Bras
2001, 15, 64-69.
63.
Stewardson DA. Non-metal post systems. Dent Update 2001, 28, 326-332,
334, 336, 48-52.
64.
Ferrari M, Vichi A, Mannocci F, Mason PN. Retrospective study of the
clinical performance of fiber posts. Am J Dent 2000, 13, 9B–13B.
65.
Torbjorner A, Karlsson S, Omdan P. Survival rate and failure characteristics
of two post designs. J Prosthet Dent 1995, 73, 439-444.
66.
Weine FS, Wax AH, Wenckus CS. Retrospective study of tapered, smooth
post systems in place for 10 years or more. J Endodon 1991, 17, 293–297.
67.
Valderhaug J, Jokstad A, Ambjornsen E, Norheim PW. Assessment of the
periapical and clinical status of crowned teeth over 25 years. J Dent 1997, 25,
97–105.
42 68.
Tjan AHL, Munoz-Viveros CA, Valencia-Rave GM. Tensile dislodgment of
composite/amalgam cores:Dentin adhesives versus mechanical retention,
J Dent Res 1997, 1355, 76-183.
69.
Jelena Juloski, Ivana Radovic, Cecilia Goracci, Zoran R. Vulicevic, Marco
Ferrari : Ferrule Efect A Literature Review, JOE 2012, 38, 1.
70.
Kenneth J. Boone, David F. Murchinson, William G. Schindler, William A.
Walker : Post Retention: The effect of sequence of post sppace preparation,
cementation time, and different sealers. Journal of Endodontics, 2001, 27, 12.
71.
Aquaviva S. Fernandes, Sharat Shetty, Ivy Coutinho : Factors determining
post selection: A literature review, The Journal of Prosthetic Dentistry, 2007,
90, 6.
72.
Young-Seok Park, Seung-Ho Baek, Woo-Cheol Lee, Kee-Yeon Kum, WonJun Shon : Autotransplantation with simultaneous sinus floor elevation, JOE,
2012, 38, 1.
73.
Fatih Arıkan, Nihan Karakurum, Orhun Bengisu : Konvansiyonel kron boyu
uzatma operasyonu uygulanamayan dişlere yeni bir yaklaşım, EÜ Dişhek
Fak Derg 2006, 27, 175-178.
74.
Pınar Altıncı, Arlin Kiremitçi : Endodontik tedavili dişlerin restorasyonu,
Hacettepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dergisi 2007, 31, 3, 102-113.
75.
Chun-Li Lin, Yen Hsiang Chang, Che-An Pai : Evalution of failure risks in
ceramic restorations for endodontically treated premolar with MOD
prepation, Dental Materials, 2011, 27, 431-438.
76.
Chun-Li Lin, Yen Hsiang Chang, Che-An Pa : Estimation of the risk of
failure for an endodontically treated maxillary premolar with MODP
prepation and CAD/CAM ceramic restorations, JOE 2009, 35, 10.
43 77.
Habekost et al. : Fracture resistance of thermal cycled and endodontically
trated premolars with adhesive restorations, The Journal of Prosthetic
Dentistry 2007, 98, 3.
78.
Serdar Arıkan, Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi
2005, 8, 1, 63-70.
44 13.ÖZGEÇMİŞ
1988 yılında Sakarya’da doğdum. İlköğrenimimi Karasu İnönü İlköğretim
Okulu’nda tamamladıktan sonra, lise öğrenimimi Karasu Şehit Üsteğmen İbrahim
Abanoz Yabancı Dil Ağırlıklı Lisesi’nden 2006 yılında mezun oldum. 2008 yılında
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini kazandım.
45 
Download