Prof. Dr. Mübariz Hasanov Mübariz Hasanov, Hazar Strateji Enstitüsü Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi Uzmanı ve İstanbul Okan Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölümü öğretim üyesidir. Okan Üniversitesi’ne katılmadan önce Hacettepe Üniversitesi’nde çalışmıştır. Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra, aynı üniversitede İktisat yüksek lisansını tamamlamış, ardından Hacettepe Üniversitesi’nde İktisat alanında doktora yapmıştır. Temel uzmanlık alanları; makroekonomi, finansal ekonomi, ekonometri ve enerji ekonomisidir. Çalışmaları; Energy Policy, Energy Economics, Economic Modelling, Applied Economics, Applied Economics Letters, Eastern European Economics, Emerging Markets Finance and Trade, Post-Communist Economies, Physica A: Statistical Mechanics and its Applications, Applied Econometrics, Central Bank Review gibi önemli uluslararası ve ulusal dergilerde yayınlanmıştır. Ayrıca, ulusal ve uluslararası kitap, kitap bölümü yazmış, uluslararası saygın konferanslara katılmıştır. Ulusal düzeyde birçok ödül almıştır. Doç. Dr. Fatih Macit Fatih Macit 2000-2004 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü’nü bitirdi. 2004-2009 yılları arasında ABD’de Georgetown Üniversitesi’nde tam burslu olarak Ekonomi alanında doktora eğitimini tamamladı. Doktora eğitiminin ardından Beykent Üniversitesi İktisat Bölümü’nde iki yıl süre ile öğretim üyesi olarak görev yaptı. Fatih Macit’in uzmanlık alanları arasında işgücü piyasası, para politikası, uluslararası finans, enerji ekonomisi ve Türk bankacılık sektörü bulunmaktadır. Bu alanlarda uluslararası dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi ve rapor çalışması bulunmaktadır. Hazar Strateji Enstitüsü Enerji ve Ekonomi Araştırmaları Merkezi Uzmanı olan Doç. Dr. Fatih Macit aynı zamanda Süleyman Şah Üniversitesi İktisat Bölümü Bölüm Başkanı ve Ekonomik Etütler Merkezi Direktörü olarak görevine devam etmektedir. Yayıncı Hazar Strateji Enstitüsü Yazışma Adresi Maslak Meydan Sokak Veko Giz Plaza No: 3 Kat: 4 D: 10 Sarıyer, İstanbul, Türkiye T: +90 212 999 66 00 F: +90 212 290 40 30 www.hazar.org ­­© İşbu dokümana ait telif hakları HASEN’e ait olup, her türlü yayın, dağıtım hakkı saklıdır. İÇİNDEKİLER Yönetici Özeti 06 Önemli Bulgular 07 TTIP Nedir? 08 Türkiye Ekonomisinin Genel Görünümü Cari Açığın Kaynakları 09 10 AB ve ABD ile Ticaretin Yapısı AB-Türkiye Ticareti ABD-Türkiye Ticareti 12 12 14 Kaya Gazının ABD’deki Üretim Maliyetlerine Etkisi 16 TTIP Anlaşması’nın Ekonomik Etkilerinin Analizi TTIP Anlaşması’nın Sektörler Üzerindeki Etkisi TTIP Anlaşması’nın Makroekonomik Etkileri TTIP Anlaşması’nın Uzun Vadeli Etkileri 18 19 21 22 Sonuç ve Politika Önermeleri Politika Önermeleri 23 24 Kaynakça 26 Teknik Ek 27 YÖNETİCİ ÖZETİ TTIP Anlaşması dünyadaki toplam GSYİH’nin yarısını ve ticaret hacminin üçte birini oluşturan iki büyük blok arasında güçlü bir ekonomik işbirliğini tasarlamaktadır. Anlaşma ile sadece gümrük tarifelerinin kaldırıldığı bir serbest ticaret anlaşması hedeflenmemektedir. Bunun yanında tarife dışı engellerin minimize edilmesi, hizmet ticareti, fikri mülkiyet hakları ve kamu ihaleleri gibi farklı başlıklarda da ekonomik işbirliği amaçlanmaktadır. Bu raporda TTIP Anlaşması’nın Türkiye ekonomisi üzerinde olası etkileri analiz edilmektedir. TTIP Anlaşması ile tarife dışı engellerin minimize edilmesi, hizmet ticareti, fikri mülkiyet hakları ve kamu ihaleleri gibi başlıklarda ekonomik işbirliği amaçlanmaktadır. Türkiye ekonomisi, 2002-2013 arası dönemde ortalama %5,1 gibi yüksek bir büyüme hızı yakalamış ve temel makroekonomik değişkenlerde önemli bir ilerleme kaydetmiştir. Güçlü iç talep ve sağlam bankacılık sektörünün katkısıyla gerçekleşen bu büyüme modelinde ithalatın ortalama olarak ihracattan daha hızlı artması nedeniyle dış ticaret açığı hızlı bir şekilde yükselmiştir. Bu süreçte ekonomi özellikle ara malı ve sermaye mallarında önemli ölçüde ithalata bağımlı hale gelmiş ve bu durum uzun vadeli sürdürülebilir ekonomik büyümenin önünde önemli bir engel oluşturmuştur. Kimyasal madde ve ürünler, rafine edilmiş petrol ürünleri, ana metal sanayi ile makine ve teçhizat ürün grupları gibi temel sanayi ürünlerinde dışarıya olan bağımlılık, Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme oranına ulaşmasını zorlaştırmaktadır. Türkiye’nin ABD ve AB ile yaptığı ticaret, toplam ticaret hacminin yaklaşık %46’sını oluşturmaktadır. Bu nedenle gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda, TTIP Anlaşması’nın Türkiye ekonomisi üzerinde önemli oranda olumsuz etkiler oluşturması beklenmektedir. ABD’de 2009 yılından itibaren belirginleşen kaya gazı devrimi ile birlikte enerji maliyetleri önemli ölçüde azalmış ve ABD özellikle enerji yoğun ve sermaye yoğun sektörlerde ciddi bir rekabet avantajı kazanmıştır. Bu anlamda TTIP Anlaşması ABD ve AB’nin ihracatta önemli paya sahip olduğu otomotiv ve tekstil gibi sektörleri olumsuz etkilemesinin yanında Türkiye’nin net ithalatçı olduğu kimyasal maddeler ve petrokimya ürünler gibi kalemlerde rekabet gücünün daha da düşmesine neden olacaktır. TTIP Anlaşması’nın sektörel etkisinin analiz edildiği çalışmada özellikle motorlu kara taşıtı ve diğer ulaşım araçları imalatı, ana metal ve metal eşya sanayi, kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı, plastik ve kauçuk ürünler imalatı gibi sektörlerin olumsuz etkilenmesi beklenmektedir. İmalat sanayi üretiminin %5,2 oranında düşebileceği hesaplanmıştır. TTIP Anlaşması’nın makroekonomik etkileri incelendiğinde, anlaşmanın Türkiye’nin GSYİH’sine yaklaşık %1,89 negatif etki yapacağı ve yaklaşık 103.000 dolayında bir istihdam kaybına yol açacağı görülmektedir. TTIP Anlaşması’na dâhil edilmesi durumunda bile anlaşmadan olumsuz etkilenebileceğinden ötürü Türkiye’nin bu konuda gerekli tedbirleri alması önemlidir. Öncelikle dış ticaret açığını artırmadan ekonomik büyümeyi sağlayacak bir büyüme modeline geçilebilmesi için özellikle temel sanayi dallarında yatırım ortamının iyileştirilmesi ve yeterli teşviklerin verilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu anlamda uygulanacak teşvik ve ticaret tedbirleri yerli üretimi ithalattan daha cazip kılacak şekilde tasarlanmalıdır. 62. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Programı’nda açıklanan 25 maddelik öncelikli dönüşüm programı ile 6 Kasım ve 18 Aralık 2014 tarihlerinde açıklanan söz konusu dönüşüm programlarına ait eylem planları ivedilikle ve titizlikle uygulanmalıdır. 6 ÖNEMLİ BULGULAR • TTIP ile dünyadaki toplam GSYİH’nin yarısını ve toplam ticaretin üçte birini oluşturan iki bölge arasında gümrük tarifelerinin kaldırılması ve tarife dışı engellerin minimize edilmesi hedeflenmekte, bununla birlikte ABD ile AB arasında çok daha güçlü bir ekonomik işbirliği amaçlanmaktadır. • 2003-2013 arası dönem için bakıldığında özellikle kimyasal madde ve ürünler, rafine edilmiş petrol ürünleri, ham petrol ve doğal gaz kalemlerinde net ithalat rakamının ciddi bir artış eğiliminde olduğu görülmektedir. • 80 milyona yaklaşan nüfusu ve hızla büyüyen ekonomisi ile çok büyük bir iç pazara sahip olan Türkiye’nin temel sanayi ürünlerinde bu derece dışa bağımlı oluşu sadece cari açığa negatif katkı yapmakla kalmayıp genel olarak sanayinin katma değeri yüksek “ileri üretim” konusunda da geri kalmasına neden olmaktadır. • ABD’de gerçekleşen kaya gazı devrimi, düşük enerji maliyetleri nedeniyle özellikle enerji yoğun sektörlerde ciddi bir yatırım fırsatı oluşturmuştur. Kaya gazı devrimi ile birlikte özellikle petrokimya ve kimyasal ürünlerde ABD’nin ciddi bir maliyet avantajı oluşmuş ve ülke, küresel düzeyde rekabet edebilir hale gelmiştir. TTIP Anlaşması’nın uzun dönemli etkisi, kısa dönemli etkilerinden çok daha büyük olacaktır. • TTIP Anlaşması, AB ile ABD arasında karşılıklı ticaret hayatındaki maliyetleri önemli oranda düşürecek, diğer ülkelerden hem AB’ye, hem de ABD’ye ihracatın göreli maliyetlerini ise artıracaktır. Bu, doğal olarak, başta imalat sanayi ürünleri olmak üzere, anlaşma dışında kalan ülkelerin ticaret hadlerini ciddi oranda bozacak ve bu ülkelerin toplam ihracat gelirlerini düşürecektir. İhracatın düşmesi, sektörler arası etkileşim nedeniyle ekonomik büyümeyi de olumsuz yönde önemli derecede etkileyecektir. • En çok katma değeri yüksek ve ölçek ekonomilerine sahip sektörler TTIP Anlaşması’ndan etkilenecektir. Motorlu kara taşıtı ve diğer ulaşım araçlarının imalatı %16,2, ana metal ve metal eşya sanayi üretimi %10,77, elektrik ve optik ürünlerin imalatı %6,44, kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünlerinin imalatı %6,69, plastik ve kauçuk ürünlerin üretimi %6,24, makine ve teçhizat sanayi üretimi ise %6,23 oranında düşecektir. Ticaret, ulaştırma ve diğer hizmetler gibi sektörler de TTIP Anlaşması’ndan dolaylı olarak olumsuz yönde etkilenecektir. • TTIP Anlaşması’nın etkisiyle GSYİH %1,89 oranında, istihdam ise %0,40 oranında düşecektir. İstihdamdaki bu düşüş oranı, yaklaşık olarak 103.285 kişinin işini kaybedeceği anlamına gelmektedir. Bunun dışında, vergi gelirleri %2,86, firma kârları %1,87, yatırımlar ise %2,69 oranında azalacaktır. • TTIP Anlaşması, Türkiye’nin dış ticaret dengesini de olumsuz yönde etkileyecektir. Türkiye’nin toplam ihracatı %12,46 oranında düşerken, ithalatı %1,43 oranında artacaktır. Sonuç olarak, Türkiye’nin dış ticaret açığı yaklaşık olarak %22,56 oranında artacaktır. • TTIP Anlaşması’nın uzun dönemli etkisi, kısa dönemli etkilerinden çok daha büyük olacaktır. Özellikle, katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünü üreten ve/ veya kullanan ve ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu sermaye yoğun üretim alanları en çok etkilenen sektörler olacaktır. 7 TTIP Nedir? Anlaşma ile ABD-AB arasında çok daha güçlü bir ekonomik işbirliği amaçlanmaktadır. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) AB ve ABD liderleri tarafından 13 Şubat 2013 tarihinde dünya kamuoyuna duyurulmuş ve müzakerelerin 2017 yılına kadar tamamlanması hedeflenmiştir. TTIP Anlaşması’nı sadece dünyanın iki büyük bloku arasında yapılan bir ticaret anlaşması olarak görmek yanıltıcı olabilir. TTIP ile dünyadaki toplam GSYİH’nin yarısını ve toplam ticaretin üçte birini oluşturan iki bölge arasında gümrük tarifelerinin kaldırılması ve tarife dışı engellerin minimize edilmesi hedeflenmekte, ayrıca ABD ile AB arasında çok daha güçlü bir ekonomik işbirliği amaçlanmaktadır. Bu işbirliği kapsamında; • Yatırımlar konusunda ABD ve AB firmalarının eşit muameleye tabi tutulması, • Kamu ihalelerine karşılıklı serbest katılım sağlanması, • Fikri mülkiyet haklarının korunmasına ilişkin karşılıklı standartların geliştirilmesi ve ileriye taşınması, 8 • Hizmet sektöründe AB firmalarının ABD’de yerli firmalar gibi faaliyet gös- termelerinin sağlanması gibi başlıklar ön plana çıkmaktadır. Böylelikle iki bölge arasındaki ticaret hacminin daha da artmasının yanında yatırım ortamlarının iyileştirilerek karşılıklı yatırımların da hızlanması beklenmektedir. Bütün bunlar dikkate alındığında, TTIP Anlaşması’nı sadece bir serbest ticaret anlaşması olarak görmek yerine dünya ticaretinde regülasyonları değiştirecek, ABD ve AB’nin yeni bir oyun alanı tanımladığı bir anlaşma olarak görmek daha faydalı olacaktır. TTIP Anlaşması’nın hem ABD ve AB hem de üçüncü ülkeler üzerine ekonomik etkileri konusunda en detaylı çalışmalardan biri Bertelsmann Foundation tarafından yapılmıştır. TTIP Anlaşması ile birlikte iki blok arasında güçlü bir liberalizasyon sağlanması durumunda ABD ve AB’nin geleneksel ticaret partnerlerinin bundan önemli ölçüde zarar görecek olması ortaya çıkan en net sonuçlardan birisidir. Örneğin, böyle bir anlaşma ile Kanada’nın kişi başına düşen reel GSYİH’sinin %9,5 oranında düşeceği tahmin edilirken aynı rakamın Meksika için %7,2 olacağı öngörülmekte- dir. Aynı çalışmada, toplam ihracatının %45’ini AB bölgesine gerçekleştiren Türkiye ekonomisinin kişi başına düşen GSYİH’sinin %2,5 oranında düşeceği ortaya konmuştur. Bu raporda TTIP Anlaşması’nın Türkiye açısından ne ifade ettiği ve bu anlaşmanın neticelenmesi durumunda özellikle hangi sektörlerin bundan olumsuz etkilenebileceği irdelenmektedir. Bu amaçla öncelikle Türkiye ekonomisinin genel yapısı ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlayacak dinamikler üzerinde durulmakta, ardından Türkiye’nin ABD ve AB ile gerçekleştirdiği ticaretin yapısı incelenmektedir. Sonrasında ABD’de gerçekleşen kaya gazı devriminden bahsedilerek bu gelişmelerin TTIP Anlaşması kapsamında hangi sektörler için ne ifade ettiği üzerinde durulmaktadır. Son olarak TTIP Anlaşması’ndan Türkiye ekonomisinin zarar görmemesi için önerilen bazı politika tavsiyeleri yer almaktadır. Türkiye Ekonomisinin Genel Görünümü Yıllar İtibariyle Cari Açık (Milyar Dolar) 75,1 80,0 65,0 70,0 60,0 50,0 37,8 40,0 40,2 31,8 30,0 20,0 48,5 45,3 21,4 7,6 14,2 12,0 10,0 0,0 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 Türkiye’de 2002-2013 arası dönemde ortalama ekonomik büyüme %5,1 seviyesinde gerçekleşmiştir. Türkiye ekonomisi özellikle 2002 yılında başlayan süreçte makroekonomik anlamda önemli bir ilerleme kaydetmiştir. 2009 yılında yaşanan küresel kriz nedeniyle ekonomi %4’ün üstünde bir küçülme göstermiş olmasına rağmen 2002-2013 arası dönemde ortalama ekonomik büyüme %5,1 seviyesinde gerçekleşmiştir. Yine 1990’lı yıllarda üç haneli seviyeleri gören enflasyon oranı, 2005-2013 arası dönemde ortalama %8 olarak gerçekleşmiştir. Makroekonomik verilerde görülen bu gelişmelerde siyasi istikrar ortamının büyük katkısı olmuştur. 2001 krizi sonrası IMF ile yapılan stand-by anlaşması siyasi otorite tarafından devam ettirilmiş ve programın en önemli maddelerinden biri olan mali disiplinin sağlanması konusunda büyük özen gösterilmiştir. Türkiye bu dönemde program hedefleri doğrultusunda GSYİH’nin %6,5’i oranında bir faiz dışı fazla hedefini tutturmuş, yıllardır yapılamayan özelleştirmeleri yapmaya başlamış ve bu sayede kamunun borçlanma gereksinimini önemli ölçüde azaltmıştır. Bunun neticesinde ekonomide genel olarak faiz düzeyleri gerilemiş ve 2001 krizi sonrası daha sağlam bir temele oturtulmuş bankacılık sektörünün de katkısıyla iç talep odaklı ciddi bir büyüme kaydedilmiştir. Bankacılık sektöründeki başarılı risk yönetimi ve BDDK’nın sektör üzerindeki sıkı denetimi sayesinde 2008 yılında başlayan küresel krizden de ekonomi hızlı bir şekilde çıkmayı başarmış, krizi takip eden 2010 ve 2011 yıllarında ortalama ekonomik büyüme %9 civarında gerçekleşmiştir. Fakat iç talep odaklı büyümenin neticesinde cari açık önemli ölçüde artmıştır. Özellikle 2011 yılında cari açık rakamı 75 milyar dolar düzeyine yükselerek cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Artan cari açığın finansal istikrar üzerinde oluşturmuş olduğu risk nedeniyle 2012 yılında Merkez Bankası biraz daha temkinli bir politika duruşuna geçmiş ve bunun neticesinde kriz sonrası hızlı bir şekilde yükselen büyüme önemli oranda düşüş göstermiştir. 2012 yılında büyüme %2,1’e kadar gerilerken 2013 yılında iç talepteki nispi toparlanma ile birlikte %4 olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamlar, Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme oranının oldukça altında yer almaktadır. Ayrıca cari açık konusu ve Türkiye ekonomisinin yeni bir uzun vadeli sürdürülebilir ekonomik büyüme patikasına girmesi hükümet tarafından hazırlanan Orta Vadeli Program’ın da en önemli başlıklarından biri olmuştur. Cari açığın yüksekliği yanında açığın finansman yapısı da dikkatle ele alınması gereken bir başka önemli noktadır. Ekonominin verdiği yüksek cari açık nedeniyle son yıllarda Türkiye’nin uluslararası yatırım pozisyonu ciddi bir bozulma göstermiştir. 2003 yılında uluslararası net yükümlülükler 106 milyar dolar seviyesinde iken 2014 yılının üçüncü çeyreği itibariyle bu rakam 390 milyar dolar seviyesine yükselmiştir. Türkiye’nin uluslararası yatırım yükümlülüklerinin büyük bir kısmı portföy yatırımları ve özel sektörün yurt dışı borçlanmasından oluşmakta olup bu durum hem finansal istikrar hem de yabancı tasarruflara bağımlılık açısından bir risk unsuru teşkil etmektedir. 9 Uluslararası Yatırım Pozisyonu-Yükümlülükler 700,0 600,0 500,0 400,0 300,0 200,0 100,0 0,0 2002 2003 Doğrudan Yatırımlar Portföy Yatırımları Toplam 2004 Mevcut durumda politika yapıcıların cari açığı daha çok iç talebi baskılayıp özel kesim tasarruflarını artırarak düşürmeye çalışmaları nedeniyle büyümede ciddi bir fedakârlık yapma gereği ortaya çıkmaktadır. Türkiye ekonomisinin hızlı ekonomik büyüme sergilediği 2002-2013 arası dönemde ihracattaki reel büyüme 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 Diğer Yatırımlar 2012 2013 2014-03 ortalama %5,55 olurken ithalattaki artış yıllık ortalama %7,80 olmuştur. Bu nedenle 2002 yılında 6,4 milyar dolar dolayında olan dış ticaret açığı, 2013 yılında 80,2 milyar dolara kadar çıkmıştır. Dolayısıyla orta ve uzun vade için Türkiye’nin ekonomik büyümeden feragat etmeden cari açığı düşürmeye yönelik tedbirler alması büyük önem arz etmektedir. Bu noktada yapılması gerekenler hakkında yol göstermesi açısından cari açığın nedenleri üzerinde de durulması faydalı olacaktır. mıştır. 2003 yılı sonunda 11,6 milyar dolayında olan enerji ithalatı, 2013 yılı sonunda 55,9 milyar dolar düzeyine kadar yükselmiştir. 2013 yılı rakamlarıyla enerji kalemi Türkiye’nin toplam ithalatının %22,2’sine, dış ticaret açığının ise %56’sına tekabül etmektedir. Türkiye’nin ham petrol ve doğal gaz ithal etmenin yanında bazı rafineri ürünlerinde de net ithalatçı konumunda bulunması enerji ithalat faturasının artmasına ve enerjinin cari açığın ana sebeplerinden biri olarak ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Cari Açığın Kaynakları 10 Türkiye ekonomisinin vermiş olduğu cari açığın kaynaklarına bakıldığında temel olarak iki başlık karşımıza çıkmaktadır. Birinci önemli faktör enerjide dışa bağımlılık konusudur. Son 10 yılda gerçekleşen ekonomik büyüme ve artan enerji fiyatları ile birlikte Türkiye’nin ithal enerji faturası önemli ölçüde art- Net İthalat (Milyar Dolar, 2013) 40,0 35,4 35,0 25,9 30,0 25,0 20,0 17,7 12,5 10,6 15,0 10,0 5,0 0,0 Rafine edilmiş 2004 petrol ürünleri Türkiye ekonomisinin ara mallarındaki dışa bağımlılığı ve temel sanayideki net ithalatçı konumu yüksek cari açığın ikinci nedeni olarak karşımıza çıkmaktadır. 2013 yılında yapılan ithalatın yaklaşık %73’ü ara malı ithalatından oluşmuştur. Kimyasal madde ve ürünler, ana metal sanayi ve rafine edilmiş petrol ürünleri gibi temel kalemlerde ekonomi ciddi anlamda net ithalatçı konumunda bulunmakta olup makine ve teçhizat gibi Kimyasal 2004madde ve ürünler Ana metal 2004 sanayi Ham petrol 2004 ve doğal gaz sermaye malları da buna eklendiğinde ortaya önemli bir rakam çıkmaktadır. 2003-2013 arası dönem için bakıldığında özellikle kimyasal madde ve ürünler, rafine edilmiş petrol ürünleri ve ham petrol ve doğal gaz kalemlerinde net ithalat rakamının ciddi bir artış eğiliminde olduğu görülmektedir. Bu durum aslında Türkiye ekonomisi için büyüme ile ara malı ithalatı arasında çok güçlü bir ilişki olduğunu net bir şekilde ortaya Makine 2004 ve teçhizat koymakta ve uzun vadeli sürdürülebilir ekonomik büyümenin önünde önemli bir engel oluşturmaktadır. 80 milyona yakın nüfusu ile çok büyük bir iç pazara sahip olan Türkiye ekonomisinin temel sanayide bu derece dışarı bağımlı oluşu sadece cari açığa önemli bir negatif katkı yapmakla kalmayıp genel olarak sanayinin katma değeri yüksek “ileri üretim” konusunda da geri Yıllar İtibariyle Net İthalat (Milyar Dolar) 50,0 40,0 30,0 20,0 10,0 0,0 Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri Kimyasal Madde ve Ürünler Ham Petrol ve Doğal Gaz 2003 2004 kalmasına neden olmaktadır. Temel sanayideki dışa bağımlılık, bu sektörlerin girdi sağladığı alt sektörlerde de ithal girdilere bağımlılığı arttırmakta ve üreticilerin rekabet gücünü zayıflatmaktadır. İthal girdilere olan bağımlılık aynı zamanda kur hareketlerinin üretim maliyetleri üzerindeki etkisini artırmakta 2005 2006 2007 2008 2009 ve rekabetçi bir kur politikası izlenmesini zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin hem cari açık sorununu çözmek hem de büyüme ve istihdam konusunda kalıcı çözümler üretmek adına temel sanayi konusunda gerekli tedbirleri alması ve teşvikleri uygulaması büyük önem arz etmektedir. TTIP Anlaşması 2010 2011 2012 2013 kapsamında Türkiye’nin bu sektörlerde uğrayabileceği kayıplar ve bu sektörlerin ekonomik büyüme açısından önemi raporun son kısmında detaylı bir şekilde analiz edilmektedir. 11 AB ve ABD ile Ticaretin Yapısı AB-Türkiye Ticareti Türkiye, AB ve ABD’den ara malı ve sermaye malları ithalatı yapmakta olup daha çok tüketim malları ihracı gerçekleştirmektedir. TTIP Anlaşması’nın Türkiye üzerindeki etkilerini daha iyi analiz edebilmek amacıyla raporun bu kısmında Türkiye’nin AB ve ABD ile yaptığı ticaretin yapısı irdelenmektedir. 12 Avrupa Birliği (AB) geleneksel olarak Türkiye’nin en büyük ticaret partneri olmuştur. Gümrük Birliği Anlaşması’ndan sonra tarifelerin kaldırılması ile ticari ilişkiler daha da gelişmiş ve AB Türkiye için önemli bir pazar haline gelmiştir. 2004 yılında AB’nin Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki payı %58’lere kadar yükselmiş iken 2013 yılı sonu itibariyle bu rakam %41,4’e kadar düşmüştür. Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Asya pazarlarına yönelik ihracat hamlesi AB’nin toplam ihracat içerisindeki payının azalmasında etkili olmuştur. Türkiye ekonomisi ihracatının büyük bir kısmını Avrupa pazarına gerçekleştirmekle birlikte yaptığı ithalatın da yine önemli bir bölümünü AB bölgesinden gerçekleştirmektedir. 2004 yılında AB’nin toplam ithalat içerisindeki payı %49,3’e kadar yükselmişken bu rakam 2013 yılı sonu itibariyle %36,7’ye düşmüştür. Türkiye ekonomisi dış ticaret anlamında AB ile sıkı bir ilişki içindedir. Bununla birlikte Avrupa ile yapılan ticaret sonu- cunda oluşan önemli miktarlardaki dış ticaret açığı, özellikle 2009 yılından sonra ciddi bir artış kaydetmiştir. Bu artışta 2008 yılında başlayan küresel krizden Türkiye ekonomisinin hızlı bir şekilde toparlanması ile ithalatın artması, fakat AB’deki toparlanmanın yavaş ilerlemesi nedeniyle Türkiye’nin bölgeye olan ihracat artışının düşük oranlarda seyretmesi etkili olmuştur. 2009 yılında Türkiye’nin AB ile yaptığı ticarette vermiş olduğu açık 9,5 milyar dolar dolayında iken söz konusu açık 2013 yılı sonu itibariyle 29,4 milyar dolara kadar yükselmiştir. AB'nin Toplam İhracat ve İthalat İçindeki Payı %60,00 %55,00 %50,00 %45,00 %40,00 %35,00 %30,00 İhracat 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 İthalat 2012 2013 28,2 29,4 2012 2013 AB ile Dış Ticaret Açığı (Milyar Dolar) 28,8 30,0 25,0 19,5 20,0 15,0 11,5 11,3 11,5 2004 2005 2006 8,0 11,0 9,5 2008 2009 10,0 5,0 0,0 2007 2010 2011 13 AB ile yapılan ticaret ürün bazında incelendiğinde Türkiye’nin net ihracatçı olduğu kalemler arasında tekstil ürünleri, sebze ve meyve, ev aletleri, televizyon ve radyo alıcıları ön plana çıkmaktadır. Özellikle tekstil ürünlerinde AB, Türkiye için önemli bir pazar konumunda olup bu kalemde Türkiye’nin net ihracatı 15 milyar dolara yaklaşmaktadır. Bu ra- kamlar, AB’nin Türkiye açısından özellikle tüketim malları konusunda önemli bir pazar durumunda olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin AB ile ticaretinde net ithalatçı olduğu ürün grupları incelendiğinde, ara malı ve sermaye mallarında yoğunlaşma olduğu görülmektedir. Özellikle kimyasal madde ve ürünler, makineler, rafine edilmiş petrol ürünleri ve ana metal sanayi gibi ürün gruplarında Türkiye net ithalatçı konumda bulunmaktadır. Yine motorlu kara taşıtları ve motor ürün grubunda da Türkiye 3,4 milyar dolar dolayında net ithalatçı konumunda bulunmaktadır. ABD-Türkiye Ticareti ABD ile Dış Ticaret Açığı (Milyar Dolar) 11,45 12,00 10,00 8,56 7,68 8,00 8,53 6,96 5,34 6,00 4,00 4,00 2,00 0,00 14 0,46 2005 1,20 2006 Türkiye, AB ile gerçekleştirdiği ticarette olduğu gibi ABD ile ticaretinde de belli istisna yıllar haricinde net ithalatçı konumunda bulunmaktadır. 1990’lı yılların sonunda ve 2000’li yılların başında bu açık son derece düşük seviyelerde 2007 2008 2009 2010 iken özellikle 2007 yılından itibaren artış eğilimine girmiş ve 2011 yılında 11,45 milyar dolar ile en yüksek düzeye ulaşmıştır. Son 5 yılın rakamları değerlendirildiğinde, ABD’ye yapılan ihracat Türkiye’nin toplam ihracatının yaklaşık 2011 2012 2013 %3,5’ini oluştururken ABD’den yapılan ithalat ise Türkiye’nin toplam ithalatının %6’sına karşılık gelmektedir. ABD'ye Net İhracat Yapılan Ürün Grupları (Milyon Dolar) 1.000 869 800 600 377 384 344 400 200 0 Tekstil 2004ürünleri ve giyim eşyası Motorlu kara taşıtları 2004 ve motorları Başka yerde sınıflandırılmamış metalik olmayan mineraller Ana metal sanayi ABD'den Net İthalat Yapılan Ürün Grupları (Milyon Dolar) 2.500 2.155 2.000 1.717 1.245 1.500 1.000 696 555 Tıbbi araç gereçler Genel ve özel amaçlı makinalar 545 500 0 Atık ve hurdalar Türkiye’nin ABD ile gerçekleştirdiği ticaret ürün bazında incelendiğinde AB ile yapılan ticaretteki duruma benzer bir tablo ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin dış ticaret fazlası verdiği kalemler tüketim mallarında yoğunlaşırken ABD ile ticarette dış ticaret açığı oluşan ürün grupları daha çok ara malları ve sermaye malları kategorisinde yer almaktadır. AB ile gerçekleşen ticarette olduğu gibi tekstil ürünleri ve giyim eşyası grubu net ihracat anlamında en ön plana çıkan başlıktır. Bunun yanında motorlu kara taşıtları, ana metal sanayi ve metalik olmayan mineraller gibi ürünlerde de Türkiye net ihracatçı konumunda bulunmaktadır. Kimyasal maddeler ve ürünler Bitkisel ürünler; bostan, meyve ve sebze Türkiye’nin ABD ile ticarette net ithalatçı olduğu ürün gruplarında atık ve hurdalar, kimyasal maddeler ve ürünler, bitkisel ürünler, tıbbi araç gereçler ve makineler ön plana çıkmaktadır. Yine maden kömürü, kâğıt ürünleri ve rafine edilmiş petrol ürünleri gibi ara malları kalemlerinde toplamda 1,5 milyar dolar civarında dış ticaret açığı oluşmaktadır. Maden kömürü ölçüde ve hangi sektörler yoluyla etkileneceğinin analiz edilebilmesi açısından bu durum önemli bir veridir. Bu noktada TTIP Anlaşması’nın sektörel etkisini daha iyi anlayabilmek adına ABD’de son yıllarda gerçekleşen kaya devrimine de temas edilmesi faydalı olacaktır. Türkiye’nin AB ve ABD ile yaptığı ticaretin analizinde görüldüğü üzere, Türkiye her iki bloktan ara malı ve sermaye malları ithalatı yapmakta olup daha çok tüketim malları ihracı gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla TTIP Anlaşması’nın devreye girmesi ile birlikte Türkiye’nin bundan ne 15 Kaya Gazının ABD’deki Üretim Maliyetlerine Etkisi Kaya gazı devrimi ile birlikte özellikle petrokimya ve kimyasal ürünlerde ABD’nin ciddi bir maliyet avantajı oluşmuş ve ülke bu anlamda küresel düzeyde rekabet edebilir hale gelmiştir. ABD’de kaya gazı konusunda özellikle 2009 yılı başından itibaren ortaya çıkan gelişmeler tartışmasız son dönemde enerji piyasalarında ortaya çıkan en önemli gelişmelerden biri olmuştur. ABD Enerji Enformasyon İdaresi’nin 2009 yılında yayınladığı rapor, ABD’nin doğal gaz ithalatına olan bağımlılığının artacağını ve fiyatların yükseleceğini ortaya koyarken bugün gelinen noktada ABD’nin Asya ve Avrupa pazarlarına yönelik LNG ihracatından bahsedilmektedir. Hidrolik kırma ve yatay sondaj teknolojisindeki gelişmelerle birlikte ABD kaya gazı üretimini hızlı bir şekilde arttırmış ve artan arzla birlikte fiyatlar önemli ölçüde gerilemiştir. Gelinen noktada ABD’de doğal gaz fiyatı Asya pazarındaki fiyatın yaklaşık dörtte biri seviyesinde iken Avrupa pazarlarındaki fiyatın neredeyse üçte biri düzeyindedir. Kaya gazı devriminin başlangıcından bu yana yaklaşık 1 trilyon dolarlık maliyetle 150.000 civarında kuyu açılırken artan yatırım harcamaları Amerikan ekonomisinin 2008 yılında başlayan küresel krizden çıkmasına da önemli ölçüde 16 destek olmuştur. Kaya gazı üretiminin yoğunlaştığı Teksas ve Kuzey Dakota gibi eyaletlerde istihdam ülke ortalamasının çok üzerinde artarken işsizlik oranı tüm eyaletler arasında en düşük seviyede seyretmiştir. Yine düşük gaz fiyatları sayesinde Asyalı ve Avrupalı tüketicilere göre Amerikalı tüketicilerin yıllık yaklaşık 300 milyar dolar civarında tasarruf yapma imkânı oluşmuştur. Bunun yanında 2012 yılında konvansiyonel olmayan gaz ve petrol endüstrisinin yaratmış olduğu federal ve eyalet vergileri toplamı da 62 milyar doları bulmuştur. ABD’de gerçekleşen kaya gazı devriminin ortaya çıkardığı diğer bir önemli durum ise düşük enerji maliyetleri nedeniyle özellikle enerji yoğun sektörlerde ciddi bir yatırım fırsatı oluşmasıdır. TTIP Anlaşması’nın hem AB hem de Türkiye üzerinde oluşturacağı olumsuz etki de aslında bu noktaya odaklanmaktadır. Kaya gazı devrimi ile birlikte özellikle petrokimya ve kimyasal ürünlerde ABD’nin ciddi bir maliyet avantajı oluşmuş ve ülke bu anlamda küresel düzeyde rekabet edebilir hale gelmiştir. Örneğin petrokimya sanayi için önemli bir girdi olan etilen ürününde ABD’nin maliyeti, enerji fiyatlarının son derece düşük olduğu Orta Doğu’daki maliyetlerle neredeyse aynı noktaya gelmiştir. Önümüzdeki birkaç yıl içinde petrokimya ve kimya sektöründe tamamlanması planlanan yatırımlar ile birlikte ABD’nin bu sektörlerdeki rekabet avantajı daha da güçlenecek ve TTIP Anlaşması sonrasında özellikle enerji yoğun sektörlerde Türkiye açısından ithalata olan bağımlılık daha da artacaktır. Aslında bu durum sadece Türkiye ekonomisi için değil AB ekonomisi için de önemli bir risk unsuru içermektedir. AB mevcut durumda ABD ile yaptığı ticarette kimyasal ürünler ve plastik sektöründe zaten net ithalatçı konumda iken ABD’deki düşük enerji maliyetleri nedeniyle rekabet gücü daha da zayıflayacak ve katma değeri yüksek bu sektörlerde istihdam kaybı oluşacaktır. Dolayısıyla iç pazarda kayıp yaşayan AB’li firmalar için net ihracat gerçekleştirdikleri Türk pazarı daha cazip hale gelecek ve Türkiye’nin bu ürün gruplarındaki net ithalatçı pozisyonu daha da güçlenecektir. Ortalama Doğal Gaz Fiyatı ($, mmbtu) 20,00 16,17 15,00 10,63 10,00 3,71 5,00 0,00 Japan LNG 2003 2004 German Import Price 2005 2006 2007 2008 US Hnery Hub UK NBP 2009 2010 2011 2012 2013 Üretim Maliyetleri ($/pound) Küresel Etilen Maliyet Eğrisi 1,20 $ Diğer Kuzeydoğu Asya 1,00 $ Batı Avrupa Çin 0,80 $ 2005 0,60 $ Çin 0,40 $ 0,20 $ Batı Avrupa Diğer Kuzeydoğu Asya Orta Doğu 0,0 $ 2012 ABD ABD Orta Doğu 0 73 136 172 247 307 Küresel Arz (Milyar pound kümülatif ) Kaya Gazı Bazlı Etilen Üretim Kapasitesi Artışları Şirket Kapasite Bulunduğu Yer Başlangıç Tarihi 2013’ün 4. çeyreği* Williams 272.158 ton Geismar, Louisiana INEOS 115.000 ton Chocolate Bayou, Teksas 2013 sonu Westlake Chemical 113.399 ton Lake Charles, Louisiana 2014 Westlake Chemical 82.000 ton Calvert City, Kentucky LyondellBasell 363.000 ton La Porte, Teksas LyondellBasell 113.000 ton Channelview, Teksas 2015 LyondellBasell 363.000 ton Corpus Christi, Teksas 2015 sonlarına doğru BASF Fina Petrochemicals - Port Arthur, Teksas * 13 Haziran 2013 tarihinde sahada gerçekleşen patlama sebebiyle kesin tarih öngörülememektedir. 2014’ün 2. çeyreği 2014 ortası 2014 17 TTIP Anlaşması’nın Ekonomik Etkilerinin Analizi Sektörler arası karşılıklı etkileşim nedeniyle TTIP Anlaşması dışında kalan ülkelerin ekonomik büyümelerinin bu anlaşmadan olumsuz yönde ciddi oranlarda etkileneceği hesaplanmıştır. 18 Raporun bu kısmında TTIP Anlaşması’nın Türkiye ekonomisi üzerindeki sektörel ve makroekonomik etkileri incelenmektedir. Anlaşmanın sektörel etkisi, transatlantik ortak pazarın ticari ilişkilerdeki maliyetleri önemli ölçüde düşürecek olmasından kaynaklanmaktadır. Transatlantik ortak pazarın oluşması, iki taraf arasındaki ticari ilişkilerde maliyetleri önemli oranda düşürecektir. AB ve ABD arasındaki karşılıklı ticarette uygulanan ağırlıklı ortalama gümrük tarifeleri %3,5 civarındadır.1 Buna karşın, tarife dışı engellerin kaldırılmasının, karşılıklı ticaret maliyetlerini %20 dolaylarında düşürebileceği hesaplanmıştır. Özellikle çevre ve insan sağlığı ile ilgili ürünlerde ma- liyet düşüşünün daha fazla olması beklenmektedir.2 Örneğin, ABD’den AB’ye ihraç edilen gıda ve içecek ürünlerinde ticaret maliyetlerinin %56,8; kozmetik ürünlerde %34,6; otomotiv sektörü ürünlerinde %25,5; kimyasal maddelerde %23,9; tekstil ürünlerinde ise %19,2 oranında düşeceği tahmin edilmektedir. Bu ürünlerde uygulanan gümrük tarifeleri de daha yüksek olduğundan,3 TTIP Anlaşması’nın özellikle imalat sanayi ürünlerinin karşılıklı ticaret fiyatlarını ciddi oranda düşüreceği anlaşılmaktadır. Maliyetlerdeki düşüş nedeniyle AB ve ABD arasındaki ticaret hacmi de artacaktır. Tablo 1’de, bazı ürün grupları için AB ve ABD arasındaki karşılıklı tica- ret hacminde meydana geleceği tahmin edilen değişim oranları yer almaktadır: 1 Felbermayr, Gabriel, Benedikt Heid, Sybille Lehwald (2013a) Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP). Who benefits from a free trade deal? Part 1: Macroeconomic Effects, GED, Bertelsmann-Stiftung. 2 ECORYS (2009) “Non-Tariff Measures in EU-US Trade and Investment – An Economic Analysis”, ECORYS, Rotterdam, Hollanda. 3 Örneğin, gıda maddeleri için ortalama %14,6, motorlu araçlar içinse %8 oranında gümrük tarifesi uygulanmaktadır. Bakınız: Francois, Joseph, Miriam Manchin, Hanna Norberg, Olga Pindyuk and Patrick Tomberger (2013). “Reducing Transatlantic Barriers to Trade and Investment: An Economic Assessment”, Study for the EC Commission. Tablo 1. AB ve ABD arasındaki karşılıklı ticaret hacmindeki değişimler Sektörler AB'den ABD'ye İhracat (%) AB'nin Toplam İhracatı (%) ABD'den AB'ye İhracat (%) ABD'nin Toplam İhracatı (%) Gıda sanayi 45,5 9,4 74,8 6,9 Kimya sanayi 36,2 9,3 34,2 11,5 Elektrikli makineler 35,0 -0,0 44,1 8,9 Motorlu taşıtlar 148,7 41,8 346,8 59,5 Diğer taşıtlar 25,5 6,1 27,8 8,6 Metal sanayi 68,2 12,1 88,1 22,5 Diğer imalat sanayi 22,8 6,1 16,7 4,3 Kaynak: Francois v.d. (2013), 29-32. tablolardan uyarlanmıştır. Bu değerler, kapsamlı ticaret serbestleşmesi sonucunda oluşacağı tahmin edilen değişimleri göstermektedir. Bu tablodan da görüleceği üzere, TTIP Anlaşması’nın en çok motorlu taşıt ve ana metal sanayi ürünlerinin ticaretini etkileyeceği tahmin edilmektedir. AB’nin toplam motorlu taşıt ihracatının %42 civarında, AB’den ABD’ye ihracatın ise yaklaşık olarak %149 oranında artması beklenmektedir. ABD’nin toplam motorlu taşıt ihracatının %60, AB’ye ihracatının ise %347 oranında artacağı tahmin edilmiştir. Metal sanayi ihracatının ise ABD’de %22,5, AB’de ise %12,1 oranında artacağı beklenmektedir. leri olmak üzere, TTIP Anlaşması dışında kalan ülkelerin ticaret hadlerini ciddi oranda bozacak ve bu ülkelerden AB ve ABD’ye ihracatı önemli düzeyde düşürecektir. TTIP Anlaşması, sadece anlaşmaya dâhil olan ülkeleri kapsadığından ötürü bu anlaşmanın dışında kalan ülkeler için gümrük tarifeleri ve tarife dışı engeller uygulanmaya devam edecektir. Dolayısıyla, TTIP Anlaşması’nın dışında kalan ülkelerin AB ve ABD’ye ihracatının çok daha yüksek oranda düşeceği sonucuna ulaşılmıştır.4 AB ve ABD arasındaki karşılıklı ticarette maliyetlerin düşmesi, diğer ülkelerden hem AB’ye, hem de ABD’ye ihracatın göreli maliyetlerini de artıracaktır. Bu, doğal olarak, başta imalat sanayi ürün- TTIP Anlaşması’nın en büyük etkisi, doğal olarak, imalat sanayinde gözlemlenecektir. Ancak bu anlaşmanın etkisi sadece imalat sanayi veya AB ve ABD’ye ihracat yapan sektörler ile sınırlı kalma- yacaktır. Anlaşma yürürlüğe girdikten sonra imalat sanayinin AB ve ABD’ye ihracatı önemli oranda azalacağı için bu ülkelere ihracat yapan sektörlerin üretimi de düşecektir. Böylelikle ihracat yapan sektörlere ara girdi sağlayan diğer sektörler de çarpan etkisi nedeniyle dolaylı olarak TTIP Anlaşması’ndan etkilenecektir. Bu yüzden, TTIP Anlaşması sadece ihracat yapan sektörleri veya firmaları etkilemeyecek, ekonominin tamamı üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olacaktır. Sektörler arası karşılıklı etkileşim nedeniyle TTIP Anlaşması dışında kalan ülkelerin ekonomik büyümelerinin bu anlaşmadan olumsuz yönde ciddi oranlarda etkileneceği hesaplanmıştır.5 TTIP Anlaşması’nın Sektörler Üzerindeki Etkisi AB ve ABD ile olan ticareti, toplam ticaret hacminin yaklaşık olarak %46’sını oluşturan Türkiye’nin de TTIP Anlaşması’ndan olumsuz yönde etkileneceği tahmin edilmektedir. TTIP Anlaşması’ndan en çok etkilenecek sektörlerin, AB ve ABD’nin ihracatta önemli paya sahip olduğu otomotiv, tekstil, plastik maddeler, kimya ve makine imalat sanayi olması beklenmektedir. Fakat yukarıda da özetle açıklandığı üzere, sektörler arası etkileşim nedeni ile bu sektörlere ara girdi sağlayan diğer sektörlerin üretimi de TTIP Anlaşması’ndan önemli miktarda etkilenecektir. Dolayısıyla, TTIP Anlaşması’nın ülke ekonomisi üzerindeki etkileri analiz edilirken sektörler arası karşılıklı etkileşim de dikkate alınmalıdır. Bu amaçla, TTIP Anlaşması’nın Türkiye’de ekonomik sektörler üzerindeki etkisi, girdi-çıktı modeli ile analiz edilmiştir.6 Türkiye’de girdi-çıktı tabloları, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından hazırlanmaktadır. TÜİK, en son Girdi-Çıktı Tablosu’nu 2002 yılı için hazırlamıştır. Girdi-çıktı tabloları, sektörlerin birbirleri ile etkileşimini göstermenin yanı sıra, ilgili tarih için üretim teknolojisini de yansıtmaktadır. Dolayısıyla, bu çalışmada, TÜİK’in hazırladığı girdi-çıktı tabloları yerine, Avrupa Komisyonu Araştırmalar Genel Müdürlüğü 7. Çerçeve Programı kapsamında finanse edilen Dünya Girdi-Çıktı Tabloları Projesi çerçevesinde hazırlanan 2008 yılı Türkiye Girdi-Çıktı Tablosu ve Sosyal Hesaplar Matrisi kullanılmıştır.7 Bu hesaplar, Türkiye’nin toplam ihracatındaki düşüşler nedeniyle ülke ekonomisinin maruz kalacağı üretim düşüşlerini yansıtmaktadır. Yapılan hesaplamalardan elde edilen sonuçlar, Tablo 2’de verilmiştir. Analiz sonuçlarına göre, TTIP Anlaşması’ndan en çok etkilenecek sektörler, %16,2’lik üretim düşüşü ile motorlu kara taşıtı ve diğer ulaşım araçları imalatı, %10,77 ile ana metal ve metal eşya sanayi, %6,69 ile kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri imalatı, %6,44 ile elektrik ve optik ürünler imalatı, %6,24 ile plastik ve kauçuk ürünler imalatı ve %6,23 ile başka yerde sınıflandırılmayan makine ve teçhizat sanayi olacaktır. TTIP Anlaşması’ndan en az etkilenecek sektörler ise yaklaşık olarak %0,04’lük düşüş ile kamu yönetimi, savunma ve zorunlu sosyal güvenlik sektörü, %0,02 ile inşaat, %0,07 ile eğitim hizmetleri ve %0,14 ile inşaat, sağlık işleri ve sosyal hizmetler sektörleri olacaktır. 4 Felbermayr, Gabriel, Sybille Lehwald, Ulrich Schoof, Mirko Ronge (2013b) States, Branches of Industry and Education Levels Who will Benefit in Germany from a Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP)? Final Report, Part 2: Microeconomic Effects in Germany. GED, Bertelsmann-Stiftung. 5 Felbermayr, Gabriel, Benedikt Heid, Sybille Lehwald (2013a), a.g.e. 6 Hesaplamalarla ilgili ayrıntı, Raporun ekinde yer alan Teknik Ek’te sunulmuştur. 7 Bu tablolar ile ilgili ayrıntılı bilgi için, Marcel P. Timmer (ed) (2012), “The World Input-Output Database (WIOD): Contents, Sources and Methods”, isimli çalışmaya bakılabilir. Bu proje kapsamında, Türkiye için hazırlanan ülke Girdi-Çıktı Tablosu ve Sosyal Hesaplar Matrisi, en son 2009 yılına kadar bulunmaktadır. Fakat küresel ekonomik krizin etkilerini dışarıda tutmak için, 2008 yılı Girdi-Çıktı Tablosu ve Sosyal Hesaplar Matrisi kullanılmıştır. 2009 yılı tabloları kullanılarak yapılan hesaplarda da, benzer sonuçlar elde edilmiştir. 19 Tablo 2. TTIP Anlaşması'nın Sektörel Üretim Üzerindeki Etkileri Kodu 20 Sektör Adı Üretim Etkisi (%) A-B Tarım, Ormancılık, Balıkçılık -1.152 C Madencilik ve Taşocakçılığı -4.448 15-16 Gıda, İçecek, Tütün -1.037 17-18 Tekstil ve Giyim Sanayi -4.330 19 Deri Ürünleri ve Ayakkabı -2.673 20 Ağaç ve Mantar Ürünleri -3.277 21-22 Kağıt, Kağıt Ürünleri, Basım ve Yayım -2.616 23 Kok Kömürü, Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri -6.686 24 Kimya Madde ve Ürünleri -3.954 25 Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı -6.243 26 Metalik Olmayan Diğer Mineral Ürünlerin İmalatı -4.455 27-28 Ana Metal ve Metal Eşya Sanayi -10.765 29 B.Y.S. Makine ve Teçhizat İmalatı -6.232 30-33 Elektrik ve Optik Ürünler -6.439 34-35 Motorlu Kara Taşıtı ve Diğer Ulaşım Araçları İmalatı 36-37 Mobilya İmalatı; B.Y.S. Diğer İmalat -4.476 E Elektrik, Gaz, Buhar ve Sıcak Su Üretimi ve Dağıtımı -2.257 F İnşaat -0.140 50 Motorlu Taşıtlar ve Motosikletlerin Satışı, Bakımı ve Onarımı; Motorlu Taşıt Yakıtlarının Perakende Satışı -1.974 51 Motorlu Taşıtlar ve Motosikletler Dışında Kalan Toptan Ticaret ve Ticaret Komisyonculuğu -2.302 52 Motorlu Taşıtlar ve Motosikletler Dışında Kalan Perakende Ticaret, Kişisel ve Ev Eşyalarının Tamiri -2.181 H Oteller ve Lokantalar 60 Kara Taşımacılığı -1.557 61 Su Yolu Taşımacılığı -2.291 62 Havayolu Taşımacılığı -0.995 63 Destekleyici ve Yardımcı Ulaştırma Faaliyetleri; Seyahat Acentelerinin Faaliyetleri -1.555 64 Posta ve Telekomünikasyon -0.834 J Mali Aracılık Hizmetleri -1.666 70 Gayrimenkul Faaliyetleri -0.293 71-74 Makine ve Teçhizat Kiralama ve Diğer İş Faaliyetleri -1.589 L Kamu Yönetimi ve Savunma, Zorunlu Sosyal Güvenlik -0.045 M Eğitim Hizmetleri -0.070 N Sağlık İşleri ve Sosyal Hizmetler -0.142 O-P Diğer Sosyal ve Kişisel Hizmet Faaliyetleri -0.401 Üretimin düşmesi, doğal olarak, sektörel istihdamı ve kârları da etkileyecektir. TTIP Anlaşması’nın sektörel gayrisafi katma değer, istihdam ve kârlar üzerindeki etkisi, ana sektörler bazında Tablo 3’te gösterilmiştir. Bu sonuçlara göre, en büyük istihdam kaybı, üretimdeki kayba paralel olarak imalat sanayinde gözlemlenecektir. İmalat sanayinde katma değer yaklaşık olarak %5,18, istihdam %0,69, firma kârları ise %4,87 oranında düşecektir. İmalat sanayini, %2,19’luk -16.203 -0.279 üretim kaybı ile ticaret sektörü takip edecektir. Ticaret sektöründe istihdam yaklaşık olarak %0,40, firma kârları ise %2,20 oranında düşecektir. Tablo 3. TTIP Anlaşması'nın Sektörel Üretim, İstihdam ve Kârlar Üzerindeki Etkisi Gayri Safi Katma Değer (%) İstihdam (%) Kârlar (%) Tarım, Ormancılık, Balıkçılık -1.152 -0.652 -1.152 İmalat Sanayi -5.184 -0.690 -4.870 Diğer Sanayi -1.431 -0.112 -1.358 Ticaret -2.192 -0.395 -2.202 Ulaştırma ve Haberleşme -1.488 -0.224 -1.493 Diğer Hizmetler -0.566 -0.058 -0.680 SEKTÖRLER TOPLAMI -1.893 -0.399 -1.873 TTIP Anlaşması’nın Makroekonomik Etkileri TTIP Anlaşması’nın makroekonomik etkileri, Tablo 4’te sunulmuştur. Elde edilen sonuçlara göre, TTIP Anlaşması yürürlüğe girdikten sonra Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla yaklaşık olarak %1,89 oranında, istihdam ise %0,40 oranında düşecektir. Eylül 2014 itibariyle toplam istihdam yaklaşık olarak 25,92 milyon kişi olduğuna göre, istihdam düzeyindeki bu düşüş, yaklaşık olarak 103.285 kişinin işini kaybedeceği anlamına gelmektedir. İstihdamdaki azalmanın dışında, toplam işgücü gelirleri ve firma kârları da düşecektir. Ücretlerdeki düşüşün de etkisiyle, toplam işgücü gelirleri yaklaşık olarak %1,93, firma kârları ise %1,87 oranında azalacaktır. TTIP Anlaşması, Türkiye’nin dış ticaret dengesini de olumsuz yönde etkileyecektir. Türkiye’den AB ve ABD’ye yapılan ihracattaki düşüşün ve dış ticaret hadlerindeki değişimin etkisiyle toplam ihracatın yaklaşık olarak %12,46 oranında düşeceği, ithalatın ise yaklaşık olarak %1,43 oranında artacağı tahmin edilmiştir. İhracat düşerken ithalatın artması, dış ticaret açığını yaklaşık olarak %22,56 oranında artıracaktır. TTIP Anlaşması’nın bir diğer olumsuz etkisi de, yurt içi yatırımlar üzerinde görülecektir. Gelir düştüğü için yatırımlar da azalacaktır. Yurt içi gayri safi yatırımların %2,69 oranında, vergi gelirlerinin de yaklaşık olarak %2,86 oranında düşeceği tespit edilmiştir. Tablo 4. TTIP Anlaşması'nın Makroekonomik Etkileri TTIP Etkisi (%) GSYİH -1.893 İstihdam -0.399 İşgücü Gelirleri -1.926 Firma Kârları -1.873 İthalat 1.433 İhracat -12.463 Dış Ticaret Açığı 22.558 Üretim Üzerindeki Net Vergiler -2.863 Brüt Yatırımlar -2.694 Bu sonuçlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin TTIP Anlaşması’na dâhil edilmemesi durumunda, toplam ihracattaki düşüşler nedeniyle anlaşmanın Türkiye ekonomisi üzerindeki doğrudan etkilerini göstermektedir. Türkiye’nin bu anlaşmaya dâhil olması halinde de benzer etkilerin oluşacağı ifade edilebilir. Zira, TTIP Anlaşması’nın Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisi, temelde, anlaşma neticesinde AB ve ABD arasındaki karşılıklı ticaret maliyetlerinin düşmesi ne- deniyle Türkiye’den bu ülkelere yapılacak ihracat maliyetlerinin göreli olarak yükselmesi sonucunda ortaya çıkacaktır. Türkiye’den AB’ye ihracat maliyetleri değişmese bile ABD’den yapılan ithalatın maliyetleri düşeceği için, ABD’den AB’ye yapılan ihracat artacak, buna karşın Türkiye’den AB’ye yapılacak ihracat ise düşecektir. Bunun dışında, özellikle ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu sermaye yoğun üretim yapısına sahip otomotiv, makine imalat, kimya, metal eşya gibi sektörlerde ticaret hacmindeki artış dolayısıyla üretim maliyetleri çok daha büyük oranda düşeceği için bu ürünlerde AB ve ABD’li üreticiler maliyet avantajı elde edecek ve dolayısıyla AB ve ABD’de üretim ve ihracat artarken, diğer ülkelerin üretimi ve ihracatı düşecektir. 21 Türkiye’nin TTIP Anlaşması’na dâhil edilmesi durumunda bile yukarıda bahsedilen maliyet değişimleri, ticaret ve üretim kaymaları yaşanacaktır. Buna karşın, Türkiye’den ABD’ye ihracat maliyetleri düşeceği için ABD’ye ihracat yapan firmaların ihracatlarının ve dolayısıyla üretimlerinin artacağı düşünülebilir. Ancak, özellikle ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu alanlarda, Türkiye’deki üreticilerin maliyetleri Avrupa’dakilerin maliyetleri kadar düşmeyecektir. Dolayısıyla, Türkiye’den ihracat maliyeti mutlak olarak azalmasına rağmen, Avrupalı üreticilerin maliyetleri daha büyük oranda düştüğü için, Türk menşeli ürünlerin maliyeti göreli olarak artacak ve bu nedenle de sermaye yoğun üretim sektörlerinde ABD’ye ihracat aslında düşmüş olacaktır. Emek yoğun ve/veya katma değeri daha düşük olan diğer sektörlerde de benzer sonuçlar gözlemlenecektir. En önemlisi, birçok üretim alanında AB’ye yapılan ihracat, hacim olarak ABD’ye yapılan ihracatın birkaç katı kadar olduğu için tüm sektörlerde ihracat hacmi sonuç olarak düşmüş olacaktır. Bu yüzden, Türkiye Cumhuriyeti TTIP Anlaşması’na dâhil edilse bile bu anlaşma Türkiye ekonomisini olumsuz yönde etkileyecektir. TTIP Anlaşması, netice itibariyle, Türkiye’de sermaye yoğun katma değeri yüksek ürünlerin üretimini düşürecek, bu da Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü azaltacaktır. TTIP Anlaşması’nın Uzun Vadeli Etkileri Yukarıda sunulan sonuçlar, sadece sanayi mallarının ihracatındaki düşüşlerin kısa vadede doğuracağı dolaysız etkileri göstermektedir.8 TTIP Anlaşması’nın farklı sektörler ve ülke ekonomisi için uzun vadeli doğrudan ve dolayları etkilerinin toplamı çok daha büyük olacaktır. Dolaylı etkilerin çok daha büyük olmasının üç temel nedeni vardır. Birinci neden, TTIP Anlaşması’nın AB ve ABD’nin dış ticaret hadlerini, bu ülkeler lehine değiştirecek olmasıdır. Özellikle bu ülkelerde ara girdi maliyetlerinin düşecek olması üretimin maliyetlerini de düşürecektir. Bu nedenle, söz konusu ülkelerin diğer ülkelere ihracatı artmış olacaktır. ABD’nin toplam ihracatının %6,06, AB’nin toplam ihracatının ise %2,07 oranında artması tahmin edilmektedir.9 AB ve ABD’nin toplam ihracatlarının artması, Türk ihracatçılarının sadece Amerika veya Avrupa piyasalarında değil, aynı zamanda diğer dünya ülkelerinde de pazar paylarını önemli oranda kaybedecekleri anlamına gelmektedir. Ayrıca, Türkiye haricinde, TTIP Anlaşması’nın dışında kalan diğer ülkelerin de bu anlaşmadan olumsuz yönde etkileneceği tespit edilmiştir.10 Diğer ülkelerin gelir düzeyi düşeceğinden toplam ithalatları da düşmüş olacaktır. Dolayısıyla, Türkiye’nin diğer ülkelere olan ihracatı kısa döneme kıyasla çok daha büyük oranda azalacaktır. 22 İkinci neden, özellikle ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu, katma değeri yüksek ve sermaye yoğun üretim yapısına sahip otomotiv, kimya sanayi, makine imalat, optik ve elektrikli aletler gibi ileri teknoloji ürünlerinde AB ve ABD’deki firmaların ölçek ekonomileri nedeniyle verimliliklerini artırarak maliyet avantajlarından yararlanabilecek olmalarıdır. Bu sektörlerdeki bazı sanayi ürünlerinde dünya genelinde aşırı üretim kapasitesi olduğu için, AB ve ABD menşeli firmaların üretimlerini artırması, bu firmalara rekabet üstünlüğü kazandıracaktır. Bu nedenle de, teknolojik ilerlemenin hızlı olduğu bu sanayi dallarında AB ve ABD’li firmalar daha hızlı büyüyebilecekken, Türkiye gibi dış ticarette daha az korumaya sahip olan ülkelerdeki firmaların rekabet gücü önemli oranda azalacaktır. Üçüncü neden, TTIP Anlaşması nedeniyle Türkiye ekonomisine yapılan yatırımların da olumsuz etkilenecek olmasıdır. Yukarıda özetle açıklandığı üzere, bu anlaşmanın kısa vadeli olumsuz etkilerinden biri de, brüt yatırımları %2,69 oranında düşürecek olmasıdır. Yatırımlardaki en büyük düşüş, özellikle sermaye yoğun ve ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu üretim alanlarında gözlemlenecektir. Yatırımların azalması, bu sektörlerin uzun dönemde rekabet gücünü çok daha fazla etkileyecektir. Asıl önemlisi, ileri teknoloji ürünlerinin üretimine yapılan yatırımların azalması, Türkiye’de sanayi üretiminin emek yo- ğun ve katma değeri az olan sektörlere kaymasına yol açacaktır. İleri teknoloji ürünleri kullanan ve/veya üreten sektörlerde yatırımların ve üretimin düşecek olması ise genel olarak Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü ciddi oranda düşürecektir. Bu sebeple, TTIP Anlaşması’nın Türkiye ekonomisi üzerindeki uzun dönemli etkisi, kısa dönemli etkilerden daha fazla olacaktır. 8 Bu çalışmada kullanılan girdi-çıktı modeli, sadece kısa vadeli tepkileri ölçmeye izin vermektedir. TTIP Anlaşması’nın Türkiye ekonomisi üzerindeki uzun vadeli doğrudan ve dolaylı etkilerinin toplamını görebilmek için, hesaplanabilir genel denge (HGD) modelleri gibi daha sofistike modeller kullanılmalıdır. Zira TTIP Anlaşması’nın AB, ABD ve ayrı-ayrı ülkeler üzerindeki toplam etkilerini analiz eden benzeri çalışmalar da HGD modellerini kullanmışlardır. Bakınız, örneğin, Francois, Joseph, Miriam Manchin, Hanna Norberg, Olga Pindyuk and Patrick Tomberger (2013), a.g.e ve Felbermayr, Gabriel, Sybille Lehwald, Ulrich Schoof, Mirko Ronge (2013b), a.g.e. 9 ECORYS (2009), a.g.e. 10 Felbermayr, Gabriel, Sybille Lehwald, Ulrich Schoof, Mirko Ronge (2013b), a.g.e. Sonuç ve Politika Önermeleri TTIP Anlaşması’nın ülke ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için Türkiye’nin ciddi önlemler alması gerekmektedir. ABD ile AB arasında imzalanması tasarlanan TTIP Anlaşması, dünyanın en büyük iki ekonomik bloğu arasında ortak bir pazar oluşturmayı hedeflemektedir. Bu anlaşma kapsamında sadece ikili ticarette uygulanan gümrük tarifeleri tamamıyla sıfırlanmayacak, aynı zamanda, tarife dışı engeller ile iş hayatıyla ilgili tüm idari ve yasal düzenlemeler arasındaki farklılıklar da giderilecektir. Böylece, taraflar arasında yatırım ve ticaret maliyetleri düşürülerek karşılıklı ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve her iki tarafın da ekonomik kazanımlar elde etmesi amaçlanmaktadır. TTIP Anlaşması, iki blok arasında ticari hayatla ilgili dolaylı ve doğrudan maliyetleri düşürdüğü için, anlaşma dışında kalan ülkelerden AB ve ABD’ye yapılacak ihracatın göreli maliyetleri yükselecektir. Bu nedenle diğer ülkelerden AB ve ABD’ye yapılan ihracat düşeceğinden, diğer dünya ülkeleri de bu anlaşmadan dolaylı olarak olumsuz yönde etkilenecektir. Ayrıca, özellikle ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu sermaye yoğun ileri teknoloji ürünlerinin üretiminde artan üretim ve ticaret hacmine paralel olarak AB ve ABD’li firmalar maliyet avantajı kazanacağından bu ülkelerin diğer dünya ülkelerine ihracatı da artmış olacaktır. Dolayısıyla, AB ülkeleri ve ABD, TTIP Anlaşması’ndan önemli ekonomik kazanımlar elde ederken, bu ülkelerle yoğun ticari ilişkilere sahip olan fakat TTIP Anlaşması’nın dışında kalan diğer ülkeler anlaşmadan dolayı ciddi oranda ekonomik zararlara maruz kalacaktır. 23 AB ile yakın ekonomik ilişkilere sahip olan Türkiye de TTIP Anlaşması’ndan olumsuz yönde en çok etkilenecek ülkelerden biridir. AB ülkelerinin Türkiye dış ticaretindeki payı yaklaşık olarak %42 civarındadır. Bu ülkelerin Türkiye ihracatının lokomotifi olarak kabul edilen otomotiv sektörü ihracatındaki payı %72, tekstil ürünleri ihracatındaki payı ise %63 dolaylarındadır. TTIP Anlaşması yürürlüğe girdiği zaman ABD’den AB’ye ihraç edilen sanayi ürünlerinin maliyetinin düşmesi sonucunda Türk firmalarının Avrupa piyasasındaki rekabet gücü olumsuz etkilenecek ve dolayısıyla Türkiye’nin imalat sanayi ihracatı TTIP Anlaşması’ndan sonra önemli oranda düşecektir. Bu, doğal olarak, yalnızca Türk imalat sanayini değil, aynı zamanda sektörler arası etkileşim dolayısıyla, imalat sanayine ara girdi sağlayan diğer sektörlerin üretimini de olumsuz yönde etkileyecektir. Yaptığımız analiz sonucunda, TTIP Anlaşması yürürlüğe girdikten sonra en çok etkilenecek sektörlerin %16,2’lik üretim düşüşü ile motorlu kara taşıtı ve diğer ulaşım araçları imalatı, %10,8’lik üretim düşüşü ile ana metal ve metal eşya sanayi sektörü olacağı tespit edilmiştir. İmalat sanayi üretiminin toplamda %5,2 oranında düşeceği hesaplanmıştır. Ticaret ve ulaştırma sektörlerindeki düşüşün ise sırasıyla, %2,2 ve %1,5 olacağı tahmin edilmektedir. TTIP Anlaşması’nın, genel olarak, Türkiye’de ekonomik büyümeyi yaklaşık %1,9 oranında düşüreceği sonucuna ulaşılmıştır. Ekonomideki bu gerileme, istihdam ve dış ticaret dengesini de olumsuz yönde etkileyecektir. Özel olarak, istihdamın %0,4 oranında düşmesi veya başka bir ifade ile 103 bin civarında iş yeri kaybı olması beklenmektedir. Ayrıca, ithalatın %1,4 oranında, ihracattaki düşüşün etkisiyle dış ticaret açığının ise %22,6 ora- nında artacağı tahmin edilmiştir. Bunun dışında, brüt yatırımların %2,7 oranında düşeceği hesaplanmıştır. Dünyanın en büyük iki ekonomik gücü olan AB ve ABD arasında karşılıklı iş hayatındaki tüm engelleri ortadan kaldırarak ortak bir pazar oluşturmayı hedefleyen TTIP Anlaşması yürürlüğe girdiği zaman, anlaşma kapsamı dışında kalan ülke ekonomilerini dolaylı olarak olumsuz yönde etkileyecektir. TTIP Anlaşması’nın ülke ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için Türkiye’nin ciddi önlemler alması gerekmektedir. Bu hususla ilgili öneriler aşağıda belirtilmiştir: ceğinden, Türkiye menşeli ürünler her iki pazarda da göreli olarak daha pahalı hale gelecek ve böylece Türk üreticilerin iç ve dış piyasalardaki rekabet gücü zayıflayacaktır. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin de bu anlaşmaya taraf olması sağlanmalı, şayet bu istek yerine getirilmezse Türkiye Cumhuriyeti, Gümrük Birliği Anlaşması’nı gözden geçirerek hem dış ticareti hem de yerli üretimi teşvik edici önlemleri uygulayabileceği bir Serbest Ticaret Anlaşması’na (STA) geçmeyi talep etmelidir. 1. AB ile ABD arasında imzalanması tasarlanan TTIP Anlaşması’na eklenecek bir madde ile bu anlaşmanın Gümrük Birliği’ne üye ve/veya AB aday ülkelerini de kapsayacak şekilde uygulanması sağlanmalıdır. TTIP Anlaşması, Türk üreticilerini hem iç hem de dış piyasalarda haksız rekabete maruz bırakmaktadır. AB ile Gümrük Birliği’ne girmesine karşın AB’ye tam üye ülke olmaması nedeniyle Türkiye de bu anlaşmanın kapsamı dışında kalacaktır. Ayrıca, Gümrük Birliği üyesi olduğu için bu birliğin üçüncü taraflarla yaptığı anlaşmalar da Türkiye için aynen geçerli olmaktadır. Bu çerçevede, ABD’den ithal edilen ürünler Türkiye’ye herhangi bir engel olmadan girebilecekken, Türk firmaları ABD’ye ihracat yaptıklarında tarife ve tarife dışı engellere takılmaya devam edecektir. Bu durum, Türk firmalarını haksız rekabetle karşı karşıya getirecektir. En önemlisi, TTIP Anlaşması AB ile ABD arasındaki karşılıklı ticarette maliyetleri düşüre- 2. Gümrük Birliği Anlaşması gözden geçirilmeli, Türkiye Cumhuriyeti’nin de karar alma mekanizmasına katılımı sağlanmalı, ticaret politikalarının oluşturulmasındaki dengesizlikler giderilmeli ve serbest ticaret anlaşmalarının yol açtığı haksız rekabetin önüne geçilmelidir. Gümrük Birliği Anlaşması imzalanırken, bu anlaşmanın Türkiye Cumhuriyeti AB’ye tam üye olana kadar taraflar arasındaki ticareti geliştirmeye destek olabilecek geçici bir düzenleme olduğu düşünülmekteydi.11 Mevcut durumda, Türkiye Cumhuriyeti dış ticarette koruma önlemleri de dâhil olmak üzere, AB’nin tüm ticaret mevzuatına uyum sağlamak zorunda olmasına karşın, bu kararların alınmasında söz hakkına sahip değildir. Ayrıca, AB’nin üçüncü ülkelerle STA imzalaması durumunda bu ülkelerden AB üzerinden Türkiye’ye ihracatta sıfır tarife uygulanırken, söz konusu ülkeler AB üyesi olmadığı için Türkiye’den ithalata daha yüksek tarife uygulamaya devam etmektedir. Yani, örneğin Meksika, AB ile STA imzaladığı için Türkiye Cumhuriyeti AB üzerinden Meksika’dan yapılan ithalata sıfır tarife uygularken, Meksika, AB üyesi olmadığı için Türkiye’den ithalata daha yüksek tarife uygulayabilmektedir.12 Asıl önemlisi, bu ülkelerin Türkiye’ye ihracat maliyetlerini düşürmesine karşın daha yüksek ithalat tarifeleri uygulayabildikleri için çoğu zaman Türkiye Cumhuriyeti ile benzer bir STA imzalamaktan uzak durmaktadırlar. Bu durum, Türkiye’nin dış ticarette ciddi oranda haksız rekabete maruz kalmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, Gümrük Birliği Anlaşması gözden geçirilmeli, Türkiye aleyhine olan bu durum aciliyetle giderilmelidir. Bu sonuçlar, TTIP Anlaşması’nın Türkiye’nin ihracatını düşürmesi nedeniyle Türkiye ekonomisinin maruz kalacağı kayıpları göstermektedir. Özellikle katma değeri yüksek sermaye yoğun sektörlerde üretimin düşmesi, bu sektörlerin ölçek ekonomileri nedeniyle ortalama maliyetlerini artıracak ve böylece uluslararası rekabet gücünü zayıflatacaktır. Ayrıca, bu sektörlere yapılan yatırımlar da düşeceğinden, Türkiye’nin uzun vadeli büyüme potansiyeli düşecektir. Dolayısıyla, TTIP Anlaşması’nın uzun vadeli doğrudan ve dolaylı etkilerinin, kısa vadeli etkilerinden çok daha fazla olacağı beklenmektedir. Politika Önermeleri 24 11 Bakınız, örneğin, Dünya Bankası (2014) Evaluation of EU-Turkey Customs Union, Report No 85830-TR. 12 AB ile STA imzalayan bir ülke AB’ye düşük tarife oranı ile veya bazı ürünlerde sıfır gümrük tarifesiyle mal ihraç edebilmektedir. Ancak, bu ülkeden AB üzerinden Türkiye’ye ihracat yapılması durumunda, Türkiye tarife uygulayamamaktadır. Dolayısıyla, AB ile STA imzalayan bir ülke, malı doğrudan Türkiye’ye satmak yerine, daha düşük tarife ile AB üyesi bir ülkeye satmakta, oradan da sıfır tarife ile Türkiye’ye sevk etmektedir. Bu, ayrıca, Türkiye’nin vergi gelirlerini de düşürmektedir. Yani, Türkiye’nin tahsil etmesi gereken bir vergiyi, mal nihai olarak Türkiye’ye satılsa bile, bir AB ülkesinin tahsil etmesine yol açmaktadır. Buna karşın, Türkiye’den yapılan ihracatlarda, söz konusu ülkeler daha yüksek tarife uygulayabilmekte ve dolayısıyla haksız rekabet ortamı oluşturmaktalar. Ayrıca, AB ile STA imzalayan bir ülkede Türk ihracatçılar pazar kaybetmekte, bu da Türkiye’nin maruz kaldığı zararı artırmaktadır. 3. 62. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Programı’nda açıklanan 25 maddelik öncelikli dönüşüm programı ile 6 Kasım 2014 ve 18 Aralık 2014 tarihlerinde açıklanan eylem planları ivedilikle ve titizlikle uygulamaya konmalıdır. TTIP Anlaşması, her halükarda, Türkiye Cumhuriyeti’nin ihracatını ve doğal olarak, ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileyecektir. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin çeşitli tarihlerde uygulamaya koyduğu yatırım ve üretim teşviklerine rağmen yurt içi sanayinin yeterince gelişememesinin ve büyüyen bir ekonomiye karşın ara mal ve sermaye mallarında dışa bağımlılığın halen yüksek olmasının temel nedenlerinden biri de çeşitli uygulamalar dolayısıyla ithalatın yurt içi üretimden daha cazip olmasıdır. Özellikle iş ve yatırım ortamının yeterince gelişememesi nedeniyle, Türkiye’de yatırım ve üretim yapmak kârlı olmaktan çıkarken, büyüyen ekonominin gereksinimlerini karşılamak için çeşitli uygulamalarla ithalat teşvik edilegelmiştir. 4. Türkiye’nin dış ticaret açığında enerji ile beraber en büyük paya sahip olan rafineri ürünleri, petrokimya ve kimya maddeleri, ana metal sanayi ile makine ve teçhizat sanayinin gelişebilmesi için yeterli destek ve teşvikler sağlanmalı, bu ürünlerde yerli üretim ithalattan daha cazip hale getirilmelidir. 4.1. Bu sektörlerin en önemli ortak özelliği, sermaye yoğun üretim yapısına ve ölçek ekonomilerine sahip olmasıdır. Verimliliği artırarak ekonomik olarak üretim yapabilmek için büyük sermaye yatırımları gerekmektedir. Ancak, Türkiye’de yatırım ve/veya üretim yapmak için alınması gereken idari izinlerin çok olması, idari ve/veya adli uyuşmazlık olması durumunda mahkeme süreçlerinin çok uzun zaman alması, bu alanlara yapılan yatırımların tamamlanma süresini ve dolaylı olarak yatırım maliyetlerini ciddi oranda artırmaktadır. İdari ve/veya adli süreçlerdeki gecikmeler ile yatırımlar önündeki bürokratik engellerin maliyeti, ekonomik maliyetlerin hayli üzerinde olabilmektedir. Örneğin, yatırım süresindeki 1 yıllık gecikme, yatırımların toplam maliyetini yaklaşık olarak %20,8 oranında, yatırımların amortisman süresini 1 yıl, yatırımcının karşılaştığı yıllık finansman maliyetini ise 1,5 puan artırmaktadır.13 Ayrıca, bu sektörler sermaye yoğun üretim yapısına sahip olduğundan, yani üretim yapmak için büyük miktarlarda yatırım yapmak gerektiğinden, üreticinin karşılaştığı risk de yatırım miktarına, süresine ve finansman koşullarına paralel olarak artmaktadır. Dolayısıyla, iş ortamındaki sorunlar, üreticilere ciddi mali külfetler yüklemekte, Türkiye’de yatırım ve üretim yapmak büyüyen bir iç pazar olmasına karşın cazip olmaktan çıkmaktadır. 4.2. Hükümetin hedeflediği ithalatta dışa bağımlılığı azaltmak ve bu ürünlerin yurt içi üretimini teşvik etmek için yapılabilecek bir diğer düzenleme de özel sanayi üretim bölgeleri oluşturarak, bu sanayi bölgelerinde yapılacak yatırım ve üretimler için özel idari ve adli mekanizmaları tesis etmek ve böylece, üreticinin karşılaştığı ekonomi dışı riskleri ve maliyetleri minimize etmektir. lenmelidir. Bu amaçla, ileri teknoloji ürünlerinin geliştirilmesi ve imalatı için bu alanlarda sanayinin ihtiyaç duyduğu işgücünün yetiştirilmesine önem verilmeli, bu ürünlerde araştırma-geliştirme faaliyetleri daha aktif olarak desteklenmelidir. Bu kapsamda, öncelikli görülen ürün gruplarında ve/veya sanayilerde doğrudan devlet siparişleri ile teknoloji geliştirme faaliyeti desteklenebilir. 4.3. Türkiye’de yatırımların az olmasının bir nedeni de çevre ülkelerde sanayi yatırımlarına ciddi teşvikler verilmesidir. Küreselleşen dünyada, hükümetler ülke ekonomilerini canlandırmak amacıyla yatırımları kendi ülkelerine çekmek için çeşitli teşvik mekanizmaları uygulamaktadırlar. Dolayısıyla, imalat sanayi alanında yapılacak yatırımlara çevre ülkelerden çok daha avantajlı olanaklar sağlanmalı, işgücü de dâhil yerli üretim kaynaklarının verimli kullanımını sağlamak üzere daha cazip yatırım ve iş imkânları sunulmalıdır. Örneğin, yatırımlardan elde edilecek kâr oranı çevre ülkelerin ortalamasının üzerinde bir orana ulaşana kadar yurt içi stratejik sanayi yatırımcılarına vergi muafiyeti ve çeşitli doğrudan destekler sağlanabilir. Stratejik alanlara yapılacak yatırımlarda devletin doğrudan yatırımcı olarak özel sektörle birlikte yatırım yapması da yatırımcıların karşılaştığı riskleri minimize etmeye katkı sağlayabilir. 5. Geleneksel sanayi dallarında yatırım ve üretim teşvik edilirken, üretimde yüksek katma değerli ileri teknoloji ürünlerinin payını artırmaya yönelik aktif politikalar benimsenmeli ve uygulanmalıdır. İşsizlik sorununu gidermek için, Türkiye nüfus artış hızının üzerinde istihdam artışı sağlamak zorundadır. Ancak, işsizliği azaltmak için emek yoğun üretim alanlarının desteklenmesi, bir bütün olarak ülke ekonomisinin rekabet gücünü düşürmekte ve uzun vadede işsizlik sorununu daha da ağır hale getirmektedir. Dolayısıyla, sanayi politikaları benimsenirken, ekonominin rekabet gücünü artırıcı ve verimliliğini geliştirme potansiyeli daha yüksek olan sektörler daha çok destek- 13 Bu hesap, bakiye borca yıllık %4,5 faiz uygulaması ve 10 yıl vadeli borç ile finanse edilen bir yatırımın borç geri ödeme planı dikkate alınarak, borç alındıktan sonra yatırımın ve dolayısıyla, geri ödemelerin bir yıl geç başlaması varsayımı altında yapılmıştır. 25 Kaynakça Coşar, Evren Erdoğan (2002) “Price and Income Elasticities of Turkish Export Demand: A Panel Data Application” Central Bank Review 2, pp. 19-53. Dünya Bankası (2014) “Evaluation of EU-Turkey Customs Union”. Report No 85830-TR. Marcel P. Timmer (ed) (2012), “The World Input-Output Database (WIOD): Contents, Sources and Methods”, WIOD Working Paper Number 10. ECORYS (2009) “Non-Tariff Measures in EU-US Trade and Investment – An Economic Analysis”, ECORYS, Rotterdam, Hollanda. Francois, Joseph, Miriam Manchin, Hanna Norberg, Olga Pindyuk and Patrick Tomberger (2013). “Reducing Transatlantic Barriers to Trade and Investment: An Economic Assessment”, Study for the EC Commission. Felbermayr, Gabriel, Benedikt Heid, Sybille Lehwald (2013a) “Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP). Who benefits from a free trade deal? Part 1: Macroeconomic Effects”, GED, Bertelsmann-Stiftung. Felbermayr, Gabriel, Sybille Lehwald, Ulrich Schoof, Mirko Ronge (2013b) “States, Branches of Industry and Education Levels Who will Benefit in Germany from a Transatlantic Trade and Investment Partnership (TTIP)? Final Report, Part 2: Microeconomic Effects in Germany”. GED, Bertelsmann-Stiftung. Miller, Ronald E., Peter D. Blair (2009) “Input-Output Analysis. Foundations and Extensions”. Second Edition. Cambridge University Press. Tansel, Aysıt ve Sübidey Togan (1987) “Price and income effects in Turkish foreign trade” Weltwirtschaftliches Archiv, September 1987, Volume 123, Issue 3, pp 521-534. 26 Teknik Ek 14 14 Girdi-çıktı modelleri ile ilgili ayrıntılı bilgi için, örneğin, Miller, Ronald E. , Peter D. Blair (2009) “Input-Output Analysis. Foundations and Extensions” isimli kitabına bakılabilir. 27 Tablo 1E. Toplam İhracatta ve Nihai Talepteki Değişimler Sektör 28 Toplam İhracattaki Düşüş Toplam Nihai Talepteki Düşüş (%) (%) Tarım, Ormancılık, Balıkçılık -9.76 -1.03 Madencilik ve Taşocakçılığı -12.30 -4.83 Gıda, İçecek, Tütün -10.01 -0.99 Tekstil ve Giyim Sanayi -11.96 -4.48 Deri Ürünleri ve Ayakkabı -12.14 -2.24 Ağaç ve Mantar Ürünleri -12.60 -4.40 Kağıt, Kağıt Ürünleri, Basım ve Yayım -12.40 -3.35 Kok Kömürü, Rafine Edilmiş Petrol Ürünleri -14.36 -9.89 Kimya Madde ve Ürünleri -12.55 -4.29 Plastik ve Kauçuk Ürünleri İmalatı -13.98 -9.00 Metalik Olmayan Diğer Mineral Ürünlerin İmalatı -13.20 -11.52 Ana Metal ve Metal Eşya Sanayi -14.30 -12.87 B.Y.S. Makine ve Teçhizat İmalatı -14.09 -6.77 Elektrik ve Optik Ürünler -15.23 -7.61 Motorlu Kara Taşıtı ve Diğer Ulaşım Araçları İmalatı -17.25 -16.72 Mobilya İmalatı; B.Y.S. Diğer İmalat -12.74 -4.68 NOTLAR NOTLAR Maslak Meydan Sokak Veko Giz Plaza No: 3 Kat: 4 D: 10 Sarıyer, İstanbul, TÜRKİYE T: +90 212 999 66 00 F: +90 212 290 40 30 32 www.hazar.org