TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2) Derleme/Review Article Kor Hek. 2008; 7(2):179-186 Güvenli Annelik Açısından Anne Hakları [Mother Rights Aspects of Safe Motherhood] ÖZET Güvenli annelik anne ve bebeklerde hastalık ve ölümleri azaltmayı amaçlamaktadır, gelişmekte olan ülkelerde anne ölümleri sıklıkla kadın haklarının yok sayılması ile gittikçe artan boyutlarda olan ve sıklıkla trajik sonuçlar doğuran bir durumdur. Kadın ve çocuklar önlenebilir hastalıklar sonucu ölmektedir. Güvenli annelik dünyanın gündeminde olan sekiz milenyum gelişim hedeflerinden biridir. Tüm kadınların anneliğinin güvenli olmasına yardım etmek topluma hizmet veren sağlık profesyonellerinin önemli bir sorumluluğudur. Bu makalenin amacı güvenli annelik açısında anne ve çocuk haklarını tanımlayabilmektir. Bu makale güvenli annelik açısından insan hakları, kadınların insan hakları ve kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi, güvenli annelik açısından Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı, üreme ve cinsel haklar bildirgesi, güvenli annelik açısından çocuk hakları ve anne ve çocuk hakları bildirgesini içermektedir. SUMMARY The safe motherhood is aimed to reduce deaths and illnesses among women and infants, maternal deaths in developing countries are often the ultimate tragic outcome of the cumulative denial of women’s human rights. Women and infants are dying because of preventable disease. Safe motherhood is now on the world agenda as one of eight millennium Development Goals. The global community of health professionals has a major responsibility to help make motherhood safer for all women. This article is aimed to identify the important critical women and child rights the aspect of safe motherhood. This article included human rights the aspect of safe motherhood, women’s human right and convention on the elimination of all forms of discrimination against women, International Conference on Population and Development the aspect of safe motherhood, reproduction and sexual rights declaration, child rights the aspect of safe motherhood, mother and child rights declaration. Güvenli annelik açısından anne hakları Her yıl milyonlarca anne gebelik, doğum ve erken lohusalık dönemde yetersiz sağlık bakımı almaktan ve yetersiz beslenmeden ölmektedir (1). Yüksek maternal morbidite ve mortaliteyi azaltmak için, 1987 yılında Nairobi’de düzenlenen konferansta, Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) ve 55’ten fazla ülkenin ilgili kuruluşlarının desteği ile bir “Güvenli Annelik Programı” başlatılmıştır. Bu girişimin amacı, 2000 yılında anne ölüm ve hastalıklarını yarı yarıya azaltmak olarak saptanmış ve çocuk ve anne sağlığını en üst seviyeye çıkarmak hedeflenmiştir. Güvenli annelik girişiminin kısa vadedeki hedefi; kaliteyi geliştirip, hizmete erişimi artırarak, bu hizmetin önemini ve en iyi biçimde nasıl kullanılacağını topluma öğreterek, aile planlaması ve anne sağlığı hizmetlerini daha etkin bir hale getirmektir. Uzun vadedeki hedefi ise; sağlık, eğitim ve diğer faktörleri www.korhek.org Emre Yanıkkerem1, Aynur Saruhan2, Ahsen Şirin2 1 Celal Bayar Üniversitesi Manisa 2 Sağlık Yüksekokulu, Manisa, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Hemşireliği AD, İzmir, Türkiye. Anahtar kelimeler: Güvenli annelik, anne ölümleri, kadın hakları, insan hakları. Key words: Safe motherhood, maternal mortality, women rights, human rights. Sorumlu yazar/ Corresponding author: Celal Bayar Üniversitesi Manisa Sağlık Yüksekokulu İstasyon Mevki, Manisa. [email protected] göz önüne alarak kadınların sosyo-ekonomik durumunu geliştirmektir (1,2). Bu makale, güvenli annelik açısından anne haklarını irdelemek amacıyla yazılmıştır. Konuya, ülkemize de hiç yabancı olmayan bir olgu sunumu ile başlanarak dikkat çekilmesi istenmiştir. “Bayan X gelişmekte olan küçük bir hastanede, doğum sırasında plasenta previanın yol açtığı antepartum hemoraji nedeniyle ölmüştür. Anne ölümünün gerçekleştiği bu hastane “Anne ölümlerinin nedenlerini inceleyen bir komiteye sahiptir ve bu komite anne ölümlerinde önlenebilir nedenleri objektif olarak belirlemeye çalışmaktadır. Komite, Bayan X hakkında hastane kayıtlarını detaylı bir biçimde incelemiş, Bayan X’in hastaneye kanama nedeniyle şok halinde geldiğini, hemen IV sıvı tedavisine başlandığını saptamıştır. Bayan X’ sadece yarım litre kan transfüzyonu verilebilmiş ve kan kaybını kompanse edebilmek için bu miktar yeterli olmamıştır. Hasta acil sezaryene alınmış, ancak doğum uzmanı ve anestezisin hazırlanması ve 179 TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2) sezaryenin süresi yaklaşık 3 saat sürmüş ve maalesef ki hasta sezaryen operasyonu sırasında ölmüştür. Komite verilen hizmet ile ilgili önlenebilir ölüm nedenlerini sınıflamıştır. Komite, eğer kan transfüzyonu için kanın daha kolay bulunabilme ihtimali olsaydı ve acil hazırlık için daha hızlı hazırlık yapılabilseydi, Bayan X hayatta olabilirdi sonucuna varmıştır. Komite, daha sonra annenin karşılanmamış gereksinimler üzerine odaklanmış ve Bayan X’in ölümü hakkında daha detaylı veriler toplamıştır. Yapılan incelemeler sonucunda, Bayan X’in kanama başlangıcından yaklaşık 4 saat sonra hastaneye ulaşabildiğini, kanama atağının ilk kez gerçekleşmediğini, kadının gebeliğin son ayında 2 minör kanama epizotu deneyimlediğini ve bu kanamaları önemsemediğini, Bayan X’de parazit nedeniyle kronik demir eksikliği anemisi bulunduğunu, kadının hiç prenatal bakım almadığını öğrenmiştir. Komite, kadının karşılanmamış gereksiniminin bulunduğunu vurgulamış, eğer kadın topluma hizmet veren anne servisleri sağlık kurumlarına ulaşabilseydi, kadının ağır anemisi düzeltilebilir, önemsiz gibi görünen ve tekrarlayan minör kanama epizotları tanımlanabilir ve kadın hastaneye daha erken ulaştırılabilir, Bayan X hayatta olabilirdi sonucuna varmıştır. Komite, Bayan X’in hakkında bilgi toplamaya devam etmiş, kadının 39 yaşında olduğunu, 7 doğum yaptığını, beşinin hayatta ve üçünün erkek olduğunu, kadının artık çocuk sahibi olmak istemediğini bu gebeliğine de istemeyerek hamile kaldığını belirlenmiştir. Bayan X’in görüldüğü gibi; parite, yaş ve istenmeyen gebelik açısından riskleri bulunmaktadır. Ayrıca Bayan X’in doğum kontrol yöntemlerini hiç kullanmadığı belirlenmiş, komite eğer Bayan X’e doğum kontrol yöntemleri ile ilgili bilgi hizmet verilip yöntemlere ulaşabilmesi sağlansaydı, Bayan X gebe kalmayacak ve ölmeyecekti sonucuna varmıştır. Komite sosyoekonomik faktörleri de incelemiş, Bayan X’in okuma yazma bilmeyen, sosyo ekonomik statüsü düşük bir toplumdan geldiğini ve kadının sosyo ekonomik statüsünün yaşadığı toplumdan da düşük olduğunu, çocukken erkek kardeşleriyle eğitim açısından eşit şansa sahip olmadığını ve yeterli beslenmediğini belirlemiştir. Bayan X aynı zamanda okuma yazma bilmeyen tarım işçisinin eşi olup, herhangi bir işte çalışmamış ve yaşadığı toplumda doğurganlık rolü kadına verilmiştir. Komite Bayan X sosyal ayrımcılık nedeniyle ölmüştür sonucuna varılmıştır.” (3). Bu olguda görüldüğü gibi, anne ölümlerinin nedenleri farklı açılardan incelenmiştir. Bayan X’in 180 trajik ölümü ve bu tip olguların benzerliği dünyanın pek çok bölgesinde görülmektedir. Bayan X’in ölümü anne ölümlerinin ne ilki ne de sonuncusudur (3). Anne ölümleri dünyada ülkeler arasında farklı oranlarda bulunmaktadır. Örneğin; Afrika ülkelerinde anne ölümü 100.000 doğumda 830 iken, Avrupa ülkelerinde bu oran sadece 24’dür. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ölümlerin tipi de farklılık göstermektedir. United Kingdom Confidential Inquiry 2000-2002 yılları arasında 391 anne ölümü olduğunu belirlemiştir. Bu ölümlerin %27’ sinin direkt, %40’ının indirekt ölüm nedenlerine bağlı olarak geliştiğini, tromboembolizmin en yaygın direkt ölüm nedeni, psikiyatrik hastalıkların en yaygın indirekt ölüm nedeni olduğu saptanmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde ise en yaygın ölüm nedenleri, hemoraji (%25), enfeksiyon (%15), eklamsi (%12), zor doğum (%8), güvenli olmayan düşükler (%13), diğer direkt nedenler (%8) ve indirekt nedenlerdir (%20) (3,4). Gelişmekte olan bir ülkede yaşayan bir kadın, gebelik ve doğumda riskli bir yolculuğa girmekte, çocukluk döneminden itibaren erkek kardeşiyle eşit haklara sahip olmamakta ve sosyal adaletsizlik yaşamaktadır. Birçok ataerkil toplumda kadının sosyal statü kazanmasının ve kişisel başarıya ulaşmasının tek yolu anneliktir. Kadına tek uygun görülen bu rol daha doğumdan itibaren kız çocuğunun tüm sosyal imkânlarının önünü kesmektedir (3). Bu bağlamda güvenli annelik açısından anne hakları, öncelikle insan hakları, daha sonra kadının insan hakları ve kadına karşı ayrımcılığın önlenmesi, uluslararası nüfus ve kalkınma konferansı, üreme hakları ve cinsel haklar bildirgesi ve anne hakları bildirgesi ana başlıklarıyla incelenmiştir. Güvenli annelik açısından insan hakları İnsan haklarını incelemeyen birçok bilimsel sözleşme bulunmaktadır. Bunlardan bazıları, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Uluslararası Medeni ve Politik Haklar Sözleşmesi”, “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi”, “Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası BM Sözleşmesi”(Irksal ayrımcılık), ve “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Tasfiye Edilmesine Dair BM Sözleşmesi”dir. İnsan hakkı kavramı, ilk kez 200 yıl önce ortaya atılmış ve yaklaşık 50 yıl önce global düzeyde kabul görmüş, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunca 10 Aralık 1948 günü İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kabul edilmiştir. Bu beyannamenin, 1. maddesine göre “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana www.korhek.org TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2) sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler” denmektedir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi', insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik sözleşmelerde öngörülen yükümlülükleri belgelere taraf olan devletlerin yerine getirip, getirmediği dikkatle izlemektedir. İnsan hakları ile ilgili bilimsel inceleme ve sözleşmelerde, güvenli annelik ile ilgili net belirgin haklar bulunmamakla birlikte, insan hakları komitesi, insan haklarının cinsiyet yaklaşımı ile değerlendirip yorumlamıştır (5). Obstetrik bakım veren profesyoneller, maternal mortaliteyi sadece bir sağlık problemi olarak görmeyip, insan haklarına saldırı gibi düşünmeli ve bu konuya bu perspektifle yaklaşmalıdır. İnsan hakları evrensel beyannamesinin, 3. maddesinde “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır” ve 25. maddesinde “Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar” denmektedir (6). Uluslar arası Medeni ve Politik Haklar Sözleşmesi’nin 6. maddesinin temel ilkesi, “her insan yaşama hakkına sahiptir”. Birleşmiş milletler insan hakları komitesi bu maddede gebelik ve doğumla ilgili anne ölümleri ile ilgili verilerinde sağlanması ve bu kapsamda gebelik ve doğumla ilgili ölümlerde insanın yaşama hakkı ilkesinin çok önemli olduğunu belirtmiştir (3). Annelik bir hastalık değil, insan türünün üremesi için gerekli sosyal bir durumdur. Gebelik ve doğum, insan türünün sürebilmesi için kadını ayrıcalıklı ve öncelikli bir duruma sokmaktadır. Dünya sağlık raporunda (2005), gebelik ve doğum açısından kadınların yaşamını sürdürebilmeleri açısından riskli ve öncelikli grupta alınmalarının önemi vurgulanmış, kadının her şeyden önce insan olarak yaşama hakkı olduğu ve bu hakkın korunması gerektiği vurgulanmıştır. Toplum ve sağlık bakımı veren kurumların hastalıklar sonucu oluşan ölümleri önlemekten daha fazla anne ölümlerini önleme sorumluluk ve yükümlülüğü bulunmaktadır, 1998 yılı güvenli annelik yılı olarak belirtilmiş ve “gebelik özeldir ve güvenli olarak sürmelidir” sloganı benimsenmiştir (4). Üreme sağlığı ve araştırmaları direktörü Dr. Paul Van Look 2001 yılında Advancing Safe Motherhood through Human Rights (Güvenli annelikte insan haklarını geliştirmek) isimli DSÖ tarafından basılmış yazıda, güvenli annelik açısından insan hakları standartlarını geliştirmek için ülkelerin araştırma faaliyetleri ve sosyal gelişimlerine katkılarını destekleyeceğini belirtmiştir. Güvenli annelik sadece bireysel veya özerk amaçlarımız içinde değil, www.korhek.org toplumsal ve halk sağlığı amaçlarımız içinde yer almalıdır (7). Kadının insan hakları ve kadına karşı ayrımcılığın önlenmesi “Kadının insan hakları” terminoloji olarak ancak 1970 lerde dünyanın gündemine girmiştir (8). Uluslar arası platformda “kadının insan hakları” kavramı ise, ilk kez 1993 yılında Viyana İnsan hakları konferansı’nda kullanılmaya başlanmıştır. Konferansta kadının insan haklarının, temel insan haklarının ayrılmaz bir parçası olduğu, Birleşmiş Milletler tarafından resmi olarak kabul edilmiştir. Bu karar, Viyana konferansı öncesinde yapılan kadın haklarına yönelik bir dizi çalışmanın yarattığı uluslar arası duyarlılığın bir ürünüdür. Bu çalışmanın en önemlisi, 1979 yılında hazırlanan “Kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi (CEDAW)” olmuştur. 1998 yılı itibariyle bu sözleşmeyi 168 ülke imzalamıştır (9). Bu sözleşme, uluslar arası insan hakları uygulamaları açısından bakıldığında, kadınların insan haklarını ve cinsiyete dayalı ayrımcılık kavramını yalnız “yasal” değil, somut düzeyde de tartışmaya açmasıyla ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Sözleşmede ayrımcılık kavramı “cinsiyete dayalı her türlü ayrımcılık, dışlanma ve kısıtlama” olarak kabul edilmekte; kadına yönelik ayrımcılığın devam ettiği ve bu durumun hak eşitliği ilkesine aykırı olduğu ifade edilmektedir. CEDAW, kadın erkek eşitliğine yönelik çalışmalara temel ilke olarak kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesini öngörmektedir. Bu sözleşmenin 12. maddesinde kadın ve erkeğin aile planlaması dahil sağlık hizmetlerinden eşit yararlanabilmesi için taraf devletleri kadınlara karşı ayrımcılığı önlemeye çağırmaktadır. 16. maddesinde ise, taraf devletleri, evlilik, aile ilişkileri konularında da kadın erkek ayrımını önleyecek bütün önlemleri almakla, aile planlaması eğitimi sağlayarak, kadınları doğuracakları çocuk sayısı ve doğum aralıkları konusunda özgür ve sorumlu seçimler yapmalarını olanaklı kılacak bilgi ve eğitim ile donatmakla ve onlara bu hakkı tanıyan aile hukuku/yasaları geliştirmek ve uygulamakla yükümlü kılmaktadır. Kadının sağlık haklarının insan hakları içinde değerlendirilmesiyle kadının insan hakkının, sağlık bilgisine erişim, yeterli beslenme ve sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkını da kapsadığı kabul edilmiştir. Modern insan hakları hukuku açısından bakıldığında, sağlık konusunda kadınların maruz kaldığı dezavantajlar hak ihlali olarak 181 TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2) düşünülmekteki bunun en uç örneği ise anne ölümleridir (10). Uluslararası nüfus ve kalkınma konferansı ve anne hakları Mutlu ve güvenli bir cinsel yaşam sürme, üreme yeteneğine sahip olup, bu yeteneği koruma ve isteyince kullanma hakkının kadın/erkek, genç/yaşlı herkes için temel haklardan biri olduğu, 1994 yılında Kahire’de yapılan (Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansında: International Conference on Population and Develepment [ICPD]), “Üreme Sağlığı” kavramı dile getirilmiştir. Bütün dünya ülkeleri tarafından kabul gören bu kavramın tanımı yapılmıştır (11,12). Bu tanıma göre Üreme Sağlığı; “Üreme sistemi, işlevleri ve süreci ile ilgili sadece hastalık ve sakatlığın olmaması değil, tüm bunlara ilişkin fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik halinin olmasıdır”. Üreme Sağlığı aynı zamanda, insanların tatmin edici ve güvenli bir cinsel yaşamlarının olması, üreme yeteneğine sahip olmaları, üreme yeteneklerini kullanmada karar verme özgürlüğüne sahip olmaları demektir. Bu tanımdan da anlaşılabileceği gibi, üreme sağlığı gebeliğin meydana gelişinden, doğum, çocukluk, adölesan, erişkin ve ileri yaş dönemleri dahil ölüme dek her yaşı ve her iki cinsiyeti de ilgilendirmektedir. Kadın ve erkek herkesin, tüm yaşamlarında, normal büyüme ve gelişme sürecinden kaynaklanan üreme ve cinsel sağlık ihtiyaçları vardır. Bu yaklaşımda, doğumdan ölüme kadar kadın ve erkeğin yaşamının bir bütün olarak ele alınması gerektiği; yaşama sağlıklı başlamanın ilk adım olduğu vurgulanmaktadır (12, 13, 14). Kahire konferansından (1994) sonra ülkeler eski “Ana çocuk Sağlığı-Aile Planlaması” geleneksel yaklaşımlarını değiştirerek, her iki cinsiyet için, yaşam boyu yaklaşımı ile; zararlı geleneksel uygulamalar, adölesan cinselliği, istenmeyen gebelikler, sağlıksız düşükler, maternal morbidite ve mortalite, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, HIV/AIDS genital yol enfeksiyonları, üreme organları malignensileri, prolapsuslar, cinsiyet temelli şiddetin de üreme sağlığı kapsamında ele alınması gerektiğini vurgulamışlardır (12,14). Kahire'de 1994 yılında tüm ülkelerin görüş birliğine vardığı Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Planı, nüfus ve üreme sağlığı konularında, tüm ülkelerde sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde, küresel sorunların çözümü için insani ve mali kaynakların bir araya getirilmesinde önemli bir fırsat olmuştur. Üreme sağlığının yenilikçi ve kapsamlı bir şekilde ele alındığı bu konferansın 182 eylem planında, üreme sağlığı için uygun koşulları sağlamak üzere; kadınların güçlendirilmesi, cinsiyetler arası yasal ve sosyal eşitliğin sağlanması, kız çocuğuna yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılması, erkeklerin üreme sağlığı ile ilgili sorumluluklarını bilmeleri ve katılımlarının sağlanması, evrensel eğitimin başarılması, üreme sağlığı ve üreme haklarının garantilenmesi, herkes için üreme sağlığı fikrinin savunulması vurgulanmaktadır. Türkiye'nin de imzaladığı bu eylem planında; üreme sağlığı ile ilgili bilgi ve hizmetlerin herkes için ulaşılabilir, uygun maliyetli, kabul edilebilir ve kolay kullanılır olmasının sağlanması ve yaşam boyunca değişen üreme sağlığı ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmıştır (15). Bu konferansta kalkınmanın temel ve vazgeçilmez bir insan hakkı olduğu, yoksulluğun yok edilmesi için bütün ülkelerin işbirliği yapması zorunluluğu, kadınlarla kız çocuklarına özel bir önem verecek şekilde eğitimin, herkesin hakkı olduğu gibi ilkeler kabul edilmiştir. Bu konferansta devletlerin, kadın erkek eşitliğini temel alarak, aile planlaması ve cinsel sağlığı da içeren üreme sağlığı hizmetleri dahil, tüm sağlık hizmetlerine evrensel ulaşılabilirliğin sağlanması için gereken bütün önlemleri alması gerektiği ilkesi kabul edilmiştir (14). Kahire Konferansında kadın sağlığı ve güvenli annelik konusuna da yer verilmiş, bu konuya ilişkin olarak eylem programında bazı kararlar alınmıştır. Bu kararlar; • Aile sağlığının temel koruyucusu olarak kadınların rolü tanımlanmalı ve desteklenmelidir. • Hükümetler ana-çocuk sağlığı, aile planlaması ve üreme sağlığı hizmetlerini entegre biçimde, maliyetini azaltarak sürekli yararlanır hale getirmelidir. • Ülkeler 2015 yılına kadar anne ölümlerini azaltacak girişimlerde bulunmalıdır. • Bütün ülkeler kadın sağlığı hizmetlerini temel sağlık hizmetleri kapsamında genişletmelidirler. Bu hizmetler güvenli annelik kapsamında; doğum öncesi bakım, doğum ve düşük komplikasyonları, doğum sonu anne ve yenidoğan bakımı, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve aile planlaması hizmetlerini içermelidir. • Bütün ülkeler, özellikle hamile olan ve emziren kadınların beslenme ile ilgili ihtiyaçlarını karşılayacak programlar uygulamalıdır. • HIV enfeksiyonunun ve AIDS' in yayılmasını önlemeye yönelik programlara, bilinçlendirmeye, davranış değişikliği yaratmaya yönelik kampanyalara öncelik verilmelidir. • İnvitro fertilizasyon teknikleri, etik kurallar ve tıbbi standartlar içinde yapılmalıdır (13). www.korhek.org TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2) Türkiye'de Üreme sağlığı haklarının korunması için 1994 Kahire Konferansı Eylem Planı doğrultusunda nüfus ve üreme sağlığı - aile planlaması konularındaki çalışmaları izlemek, teknik işbirliği çerçevesinde yürütülen projeleri koordine etmek ve değerlendirmek amacıyla Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) koordinatörlüğünde çeşitli sektörlerden oluşan bir çalışma grubu oluşturulmuştur (13). Türkiye'de Üreme sağlığı hizmetlerinin 1961 yılında kabul edilen Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi yasasının öngördüğü "Temel Sağlık Hizmetleri yaklaşımı" içinde verilmesi uygundur. Aile planlamasında, 1983 yılında kadın sağlığını destekleyici, Kahire Konferansı paralelinde yenilikler getirilmiştir. Gönüllü cerrahi sterilizasyona izin verilmesi, 10 haftaya kadar istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması, aile planlaması hizmetlerinin daha yaygın ve ulaşılabilir olması için ebe ve hemşirelere uygulama yetkisinin verilmesi bu yeniliklerden bazılarıdır. Böylelikle, 1983 yılında aile planlaması hizmetlerine ulaşmada yasal engeller kaldırılmıştır (13). Uluslararası aile planlaması federasyonu (IPPF) üreme hakları ve cinsel haklar bildirgesi Bu bildirgede kadın yaşam, özgürlük, eşitlik, mahremiyet, bilgilenme ve eğitim, evlenme ve aile kurma konularında seçim yapma , çocuk sahibi olup olmamaya karar verme, sağlık bakımı alma ve sağlığın korunması, bilimsel gelişmelerden yararlanma, toplanma özgürlüğü ve siyasete katılma ve işkence ve kötü muameleden özgür olma hakkı bulunmaktadır. Yaşama hakkı maddesinde “hiçbir kadının yaşamı gebelik nedeniyle tehlikeye atılmamalıdır. Bu hak, öncelikle önlenebilecek ölümlerde önem kazanmaktadır” denmekte ve erken yaşta olan gebelik ve doğumların önlenmesi ile hem anne hem de bebek ölüm riskini azalacağı vurgulanmaktadır Bu bildirgenin özgürlük hakkı maddesinde bireylerin, başkalarının haklarına saygı göstermek koşuluyla, cinsellik ve üreme yaşamlarını sürdürme ve kontrol etme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Eşitlik hakkı maddesinde ise, tüm insanların özgür, onurlu ve eşit haklara sahip olarak doğduğu, kadınların yasalar, yönetmelikler, gelenekler, uygulamalar, sosyal ve kültürel davranış biçimleri yönünden erkeklerle eşit olması vurgulanmıştır. Hiç kimsenin, cinsel ve üreme yaşamında, sağlık bakımı ya da sağlık hizmetlerinden yararlanmada ırk, renk, cinsiyet ya da cinsel tercih, medeni durum, aile konumu, yaş, dil, din, siyasi ya da diğer görüşler, www.korhek.org ulusal ya da sosyal köken nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulamayacağı ve üreme sağlığı, cinsel sağlık ve haklarına ilişkin bilgi, danışmanlık hizmetlerini de kapsayan sağlık ve refahlarını güvence altına alacak bilgi ve eğitime ulaşmakta eşit haklara sahip olduğu belirtilmiştir. Bilgilendirme ve danışmanlığın da içinde yer aldığı tüm cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinde mahremiyet ve kişisel bilgilerin gizli kalması sağlanması bu bildirgenin mahremiyet hakkı maddesinde vurgulanmıştır. Bilgilenme ve eğitim hakkı maddesinde ise, tüm bireylerin cinsel sağlık, hakları ve sorumluluklarıyla ilgili kararlarını tam, özgür ve bilinçli vermelerini sağlayacak yeterli eğitim ve bilgiyi edinme hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Evlenme ve aile kurma konularında seçim yapma hakkı maddesinde, tüm bireylerin, tam, özgür ve bilinçli olurları dışında evlendirilmekten korunma hakkına sahip olduğu vurgulanmış, özellikle ülkemiz ve dünyada bazı ülkelerin yaşadığı 18 yaşın altında erken yaşta evliliklerin, özellikle eğitim, ekonomik, otonomi, fiziksel ve psikolojik sağlık yönünden, kadınların gelişmelerinde olumsuz etkileri olması nedeniyle genç kızların kişilik hakkına saldırı olarak belirtilmiştir. Bilindiği gibi erken yaşta evlilikler, genç kızların eğitim hakkını engellenmekte, bu durumda kadınların sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkını sınırlanmaktadır. Tüm bireylerin sahip olacakları çocuk sayısını ve çocukları arasındaki zaman aralıklarını özgürce ve sorumluluğunun bilincinde olarak kararlaştırma ve bunun için gereken bilgi, eğitim alma ve yöntemleri öğrenme hakkı olduğu “Çocuk sahibi olup olmamaya karar verme hakkı” maddesinde ele alınmıştır. Sağlık bakımı alma ve sağlığın korunması hakkı maddesinde, tüm bireylerin elde edebileceği en yüksek standartta fiziksel ve ruhsal sağlığa sahip olma hakkı olduğu belirtilmiş ve bu bağlamda tüm bireylerin; cinsel sağlık ve üreme sağlığı da dahil, bütün bakım hizmetlerinde ulaşabilecek en yüksek nitelikte hizmet alma hakkına sahip olduğu vurgulanmıştır. Bu hizmet, gebeliğin güvenli sonlandırılması dahil, doğurganlığı düzenleyen tüm yöntemler ile infertilite ve AIDS de dahil olmak üzere cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların tanısı ve tedavisini de içermektedir. Tüm bireyler, infertilite, gebeliğin önlenmesi ve gebeliğin sonlandırılmasını da kapsayan konularda üreme sağlığı teknolojisinden yararlanma hakkına sahip olduğu, bilimsel gelişmelerden yararlanma hakkı maddesinde belirtilmiştir. Toplanma özgürlüğü ve siyasete katılma hakkı maddesinde ise, tüm bireylerin toplanarak; cinsel 183 TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2) sağlık, üreme sağlığı ve haklarını savunma hakkına sahip olduğu vurgulanmıştır. İşkence ve kötü muameleden özgür olma hakkı maddesinde tüm bireylerin, işkence veya acımasız, insanlık dışı ya da aşağılayıcı davranış ya da cezalardan, ayrıca özgür iradesi ve bilgisi dışında uygulanan tıbbi veya bilimsel işlemlerden özgür olma hakkı olduğu belirtilmiştir. Ayrıca bu maddede tüm çocukların, her türlü sömürüden, çocuk fahişeliğinden ve her türlü cinsel istismar, taciz ve saldırıdan, yasa dışı cinsel etkinliklere, fahişelik ya da diğer yasa dışı cinsel sömürü uygulamalarına katılmaktan ve pornografik gösteri ya da yayınlar için sömürüden korunma hakkına sahip olduğu vurgulanmıştır (16). Aralarında ülkemizin de bulunduğu pek çok ülke tarafından tanınmış ve kabul edilmiş bu hakların yaşama geçirilmesine bireylerin yapabilecekleri katkı, ilkelerin bilincinde olarak sağlık hizmet birimlerinden bu doğrultuda hizmet talep etmektir. profesyonellerin dikkatini çekmek, hükümetler ve uluslararası kuruluşlardan etkin yanıt alabilmektir. İşbirliği yapılan tüm kurumlarca desteklenen Barselona Bildirgesi, dünyadaki tüm ülkelerin hükümetlerine, demokratik parlamentoların yasama organlarına, siyasi ve sağlık organizasyonları ve üreme sağlığı ile ilgilenen tüm özel ve resmi kuruluşlara önerilecektir. Amaç, tüm bu kuruluşların Bildirgede belirtilen Anne ve Yenidoğan Haklarında birleşmeleri, bu haklara sahip çıkmaları, desteklemeleri ve yaşama geçirmelerini sağlamaktır. Bildirgenin uluslararası sunumu tüm dünyadan 3000 perinatoloğun katılmakta olduğu 5. Dünya Perinatal Tıp Kongresi'nde (23-27 Eylül 2001, Barselona) yapılmıştır. Şimdiye dek 200 Bilimsel Kuruluş, Vakıf, Sivil Toplum Örgütü ve insani organizasyon bu Bildirgeyi onaylamıştır. Barselona bildirgesi ve anne hakları * Annelik hür seçim olmalıdır. Her kadın çocuk sahibi olma, doğum sıklığını saptama ve sahip olmak istediği çocuk sayısını belirleme hakkına sahiptir. Etkili korunma yöntemleri her kadına ulaştırılabilmelidir. * Her kadının üreme sağlığı, gebelik, doğum ve yenidoğan bakımı konusunda yeterli eğitim ve bilgi alma hakkı vardır. Sağlık kuruluşları ve uzmanlar, anne ve eşine bu eğitimi vermek, doğum öncesi bakımın bir parçası olarak eşlerin hazırlık kurslarına katılmalarını özendirmek zorundadırlar. * Her kadın dünyadaki tüm ülkelerin hükümetleri tarafından doğru yönlendirme ve gereksiz risklerden uzak bir gebelik garantisi verilme hakkına sahiptir. Tüm kadınların gebelikte yeterli sağlık hizmetleri ve koruyucu önlemlerden yararlanma hakkı vardır. Gebelikte sağlık hizmetleri kaliteli ve yeterli kaynağa sahip olmalıdırlar. Obstetrik bakımın sınırı yoktur. Obstetrik bakımın kültür ve inançlara bağlı olarak çeşitlilik gösterdiği akılda tutulmalıdır. * Her kadın gebelik ve doğumda uygulanabilecek teknolojik girişimler ve gelişmeler hakkında yeterli bilgi alma ve en güvenli uygun işleme ulaşma hakkına sahiptir. Her kadının uygulanabilir perinatal tanı işlemleri hakkında yeterli bilgi edinme hakkı vardır. Kadın, bu işlemler hakkında karar vermede bağımsız olmalıdır. * Her kadın gebelikte yeterli beslenme hakkına sahiptir. Kadının beslenmesi, çocuğunun gelişimi ve kendi sağlığı için gerekli tüm besinleri alabilmesini sağlamalıdır. * Çalışan kadınlar gebelik sırasında veya gebelik nedeniyle işten çıkarılmama hakkına sahiptirler. İşinin devamlılığı gebelik nedeniyle ayrım Bu bildirge Türk Perinatoloji Derneği'nin de üyesi olduğu Dünya Perinatal Tıp Birliği tarafından kaleme alınmış ve "5. Dünya Perinatal Tıp Kongresi" sırasında gerekli düzenlemeleri takiben kabul edilmiştir. (17). Bu bildirge 24 Eylül 2001’de Barselona-İspanya’da kabul edilmiştir. Bildirgeye dair ilk taslak "5. Dünya Perinatal Tıp Kongresi Organizasyon Komitesi" tarafından yapılmıştır. "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi"nden (10 Aralık 1948) "Çocuk Hakları Beyannamesi"ne kadar (20 Kasım 1989), "Uluslararası Nüfus ve Gelişme Konferansı" rapor ve sonuçlarından sonra (1994, 1995), Birleşmiş Milletlere bağlı bazı kuruluşlar kadın ve çocukların mevcut konumunu iyileştirmeye yönelik programlar yapmış ve önerilerde bulunmuşlardır. Ancak Üreme Sağlığı ölçütleri temel alınarak "Anne ve Yenidoğan Hakları"na ilişkin dünya çapında bir bildirge ilk kez yapılmaktadır. İlk taslak perinatologlar (jinekolog ve pediatrisyenler), biyoetik görevlileri, ebe ve sivil toplum örgütlerinden uzmanlar tarafından oluşturulmuştur. Metin, "Dünya Perinatal Tıp Birliği Üst Kurulu" tarafından gözden geçirildikten sonra, öneri ve düşünceleri alınmak üzere 300'ün üzerinde bilimsel örgüt, profesyonel kuruluş ve sivil toplum örgütüne gönderilmiştir. Yirmi kuruluştan gelen beş öneri metni doğrultusunda bildirgeye son şekli verilmiştir. Barselona bildirgesinin ana amaçları, halkı bilgilendirmek, sağlık sektöründe çalışan 184 Anne hakları bildirgesi www.korhek.org TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2) yapılmaksızın her kadına garanti edilmelidir. Annelik hakları, gebelik izinleri ve çalışma düzenine adaptasyonu kapsayacak şekilde, maaş miktarını etkilemeksizin ve iş kaybı endişesi olmaksızın, hükümetlerin iş yasaları ile korunmalıdır. Anne çalışma saatleri içinde emzirme hakkına sahiptir. * Her kadın gebeliğine gönüllü son verme nedeniyle ayrım, cezalandırma ve sosyal dışlanma ile karşılaşmama hakkına sahiptir. * Annelik hakları sosyal yapı ile sınırlandırılamaz. Annelik hakları tek ebeveynli aile ile iki ebeveynli ailede aynıdır. * Her anne karar verilmesi gerekli durumlarda ve üreme işlemleri sırasında baba ile sorumlulukları paylaşmak hakkına sahiptir. Baba, annenin düşüncelerine saygı duyma sorumluğunu taşır. Annelik açısından her kadının eşi tarafından zorlanmama hakkı vardır. Üreme ile ilgili kararlar kadın ve erkek tarafından eşitlik ilkesi ve ortak sorumluluk ile alınmalıdır. * Her kadın emzirmenin faydaları ve doğumdan hemen sonra emzirmeye başlamanın yararları konusunda bilgilendirilme hakkına sahiptir. Ancak, her kadının sosyal-kültürel önyargı olmaksızın laktasyon biçimine bağımsız karar verme hakkı vardır. * Her kadın kendisini ve fetüsü etkileyecek (tanı ve tedavi amaçlı) karar mekanizmasında yer alma hakkına sahiptir. Her karar bağımsız alınmalı ve anne adayı konu hakkında bilgilendirilmiş olmalıdır. * Kurumlarda doğum yapan kadınlar kendileri için kültürel önemi olan giyim (kendisinin ve bebeğin), yiyecek, plasentanın akıbeti ve diğer uygulamalar ile ilgili konularda karar verme hakkına sahiptirler. Her kadın hastanede kaldığı sürece bebeği ile birlikte olma hakkına sahiptir. * İlaç bağımlılığı, AIDS veya diğer medikal veya sosyal problemler nedeniyle toplumdan dışlanabilecek olan gebeler özel sağlık programlarından yararlanma hakkına sahiptirler. Göçmen kadınlar da ülke vatandaşı olan kadınlarla aynı haklara sahiptirler. * Her kadının sağlık çalışanlarının samimiyetine inanma ve sağlık çalışanlarından hastanın gizlilik hakkına saygı duymasını beklemeye hakkı vardır (17). SONUÇ Makalenin giriş bölümünde sunulan bayan X’in ölüm nedenleri hatırlanacak olursa, bayan X çocukluğundan beri kardeşiyle eşit haklara sahip olmamış, okuma yazması olmayan, çalışmayan, www.korhek.org doğum kontrol yöntemlerini bilmeyen ve hiç kullanmayan, ağır anemisi ve gebeliğinde kanama epizotları olmasına rağmen tanı ve tedavi almayan, prenatal bakım hizmetlerine ulaşamamış karşılanmamış bir çok gereksinimi olan 39 yaşında 7. doğumunu gerçekleştirirken ölen bir kadındır. İnsan hakları evrensel beyannamesinin, 3. maddesinde “Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır” ve 25. maddesinde “Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar”, 1. maddesine göre “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler” maddeleri Bayan X’in hakkı olmasına rağmen ihlal edilmiştir. 1994 yılında Kahire’de yapılan “Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansında devletlerin, kadın erkek eşitliğini temel alarak, aile planlaması ve cinsel sağlığı da içeren üreme sağlığı hizmetleri dahil, tüm sağlık hizmetlerine evrensel ulaşılabilirliğin sağlanması için gereken bütün önlemleri alması gerektiği ilkesi bayan X’in ölüm nedenleri düşünüldüğünde ihlal edilmiştir. Uluslararası aile planlaması federasyonu üreme hakları ve cinsel haklar bildirgesinde “hiçbir kadının yaşamı gebelik nedeniyle tehlikeye atılmamalıdır. Bu hak, öncelikle önlenebilecek ölümlerde önem kazanmaktadır” ilkesi ihlal edilmiştir. Barselona anne hakları bildirgesinde, “etkili korunma yöntemleri her kadına ulaştırılabilmeli, tüm kadınların gebelikte yeterli sağlık hizmetleri ve koruyucu önlemlerden yararlanma hakkı vardır” ilkesi de ihlal edilmiştir. Üreme hakları, cinsel haklar ve özgürlükler, bireyleri olduğu kadar çiftleri de ilgilendiren haklar ve özgürlüklerdir. Bu haklar, devlet ile halk arasındaki ilişkileri ve devletin halka karşı yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları yasalarına (Birleşmiş Milletler bildirgeleri, antlaşmalar, vb.) dayandığı için yasal bir nitelik taşımaktadır. Uluslararası insan hakları belgelerinden yola çıkarak hazırlanan ve yukarıda özetlenen, cinsellik ve üremeyle ilgili hakların temel insan hakları arasında yer aldığı hatırlanmalıdır. Uluslararası insan hakları antlaşmalarına imza koyan devletler, uluslararası yasalarla belirlenmiş olan görevleri üstlenmeyi kabul etmektedir. Bildirgede yer alan uluslararası antlaşmalardaki bir çok madde, hükümetlerin kabul ettiği ve sorumlu tutulabileceği yükümlülüklerdir. Tüm insan hakları evrenseldir, bölünmez, birbiriyle ilişkilidir. Ulusal ve bölgesel özellikler ve çeşitli tarihsel, kültürel ve dini faktörlere dayanan farklılıklar göz önünde tutulmakla birlikte tüm insan 185 TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2008: 7 (2) haklarını ve temel özgürlükleri korumak ve yaymak, siyasi, ekonomik ve kültürel sistemi ne olursa olsun tüm devletlerin görevidir. Üreme hakları ve üreme sağlığı insanlık hakkının bir parçasıdır ve kişinin tam insan olma potansiyelinin keyfini çıkarma, mental, emosyonel, fiziksel iyi olma haline ulaşma, ilişkilerin geliştirilmesi, kadının güçlendirilmesi, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için şarttır. Üreme haklarına saygı ve üreme sağlığı hizmetlerinin sağlanması aynı zamanda yeni doğan sağlığı ve yaşamını, çocukların sağlığını ve gelişimini ve temelde tüm ailenin sağlığını sağlamaktadır. Güvenli annelik açısından anne çocuk haklarının sağlık hizmeti verenler tarafından, hizmet vermede onları daha güçlü kılacaktır. Bu güç, uluslararası ve ulusal antlaşmalara yönelik yasal güç niteliğindedir. Hizmet verenler yine bu alandaki tüm etkinliklerinde hizmet verdikleri kişilerin insan haklarını koruma yükümlülüklerinin bulunduğu bilincinde olacaklardır. KAYNAKLAR 1. Başer M. Güvenli annelik. Hemşirelik Forumu. 2005; Mayıs-Haziran, 36-41. 2. Biliker MA. Güvenli annelik. Aktüel Tıp Dergisi. 2001; 6:1: 37-41. 3. Fathalla MF. Human rights aspects of safe motherhood. Best Practice & Research Obstetrics and Gynaecology. 2006; 20 (3): 409-419 4. World Health Organization. The World Health Report 2005. Make Every Mother and Child Count. Geneva: WHO. 2005, pp. 61-62. 5. Cook RJ, Bevilacqua MBG. Invoking human rights to reduce maternal deaths. Lancet. 2004; 363: 73. 6. İnsan hakları evrensel beyannamesi (The Universal Declaration of Human Rights), Office of the High Commissioner for Human Rights. http://www.unhchr.ch/udhr/lang/trk.htm (Erişim tarihi: 13.07.2007). 7. Cook RJ, Dickens BM. Human rights to safe motherhood. International Journal of Gynecology & Obstetrics. 2002; 76: 225-231. 8. Tomasevski K. Women and Human Rights. London & New Jersey. Zed Boks Ltd, 1993. 9. Acar F. Kadınların İnsan Hakları: Uluslararası Yükümlülükler. Editor: O. Çiftçi içinde, 20. Yüzyılın Sonunda Kadınlar ve Gelecek, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü İnsan Hakları Araştırma ve Derleme Merkezi. Yayın No: 16; 1998, p. 23-31. 10. Cook RJ. Women’s Health and Human Rights. Geneva. World Health Organization, 1994. 186 11. İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı. Cinsel sağlık ve_üreme_sağlığı._http://www.bilkent.edu.tr/~bilh eal/uremesagligi/uremehaklari.html (Erişim tarihi: 13.07.2007). 12. Akın A, Özvarış ŞB. Üreme sağlığı ders notu http://www.medinfo.hacettepe.edu.tr/ders/TR/D3/ 7/3087.doc (Erişim tarihi: 13.07.2007). 13. Akın A, Koçoğlu GO. Üreme Sağlığı Uluslararası Kararlar Ve Türkiye Uygulamaları. Hacettepe Toplum Hekimliği Bülteni. 2002; Temmuz 23 (3). 14. Gökmen O, Özcan S. Dünyada ve Türkiye’de Üreme Sağlığı Yeni Türkiye Dergisi 34 ve 40. Sağlık Özel sayısı. (Temmuz 2001) http://195.142.135.65/who/bulten/turk/bul4ureme. HTM (Erişim tarihi: 13.07.2007). 15. http://www.saglik.gov.tr/codes/bakaninkonusmala ri/konusma_goster.asp?kid=21 T.C. Sağlık Bakanlığı, (Erişim tarihi: 13.07.2007). 16. IPPF Üreme Hakları ve Cinsel Haklar Bildirgesi, Vizyon 2000, Uluslararası Federasyonu - 1996, (Türkiye Aile Planlaması Derneği tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir.) Türkiye Aile Planlaması Derneği Yayınları, No. 54, 1997. 17. Kafkaslı A, Tekin N. Anne ve Yenidoğan Hakları Barselona_Bildirgesi._http://www.mumcu.com/ht ml/article.php?sid=151 (Erişim tarihi: 13.07.2007). www.korhek.org