Cengiz Özak›nc›

advertisement
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R
1 TEMMUZ 2015
HASAN MUTLU
192297 SAYI: 2015 /7 F‹YATI: 4 TL
TEMMUZ 2015
Yozgat do¤umlu sanatç›, 1980’de Gazi E¤itim Enstitüsü Resim Bölümü’nü
bitirdi. 1981’de Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi kurulufl çal›flmalar›nda
bulundu, ‹stanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde tablo restorasyonu üzerine
çal›flmalar yapt›. 1984’de Fransa Devlet Bursu’nu kazanarak tablo restorasyonu
ve müzecilik çal›flmalar› için Paris’e gitti.
Ankara Resim ve Heykel Müzesi, ‹zmir Resim ve Heykel Müzesi,
Bodrum Müzesi, ‹fl Bankas›, Ankara Valili¤i, Maliye Bakanl›¤›, Ortado¤u
Amme ‹daresi baflta olmak üzere yurt içi ve yurt d›fl›nda birçok özel
koleksiyonda yap›tlar› bulunmaktad›r.
Sanatç›n›n yeni yap›tlar›, 12 Temmuz’a de¤in Ba¤dat Caddesi,
Küçüka¤a sokak. 4/2, fiaflk›nbakkal, Kad›köy adresindeki Art Maya
Galerisi’nde sergilenmektedir.
Son
Selam
Mete Akyol:
Öfke Nedir
Bilmedi,
Bilmek de
‹stemedi,
Süleyman
Demirel S. 4
Cengiz Özak›nc›:
Atatürk'e
Yak›flt›r›lan
Anzak
Demeçleri ve
Eski Yunan
Masallar› S. 25
Yol Arkadafl›
Ali Naili
Erdem:
A¤abeyim
Demirel S. 11
Bir Ramazan
Arma¤an›:
Atatürk'ün
Bal›kesir
Hutbesi S. 13
Can Pulak:
Denizlerin
Evlad›
Sadun
Boro'nun
Ard›ndan
Turhan
Selçuk
Karikatür
Ödüllerini
Kazananlar
Belli Oldu
S. 70
S. 110
Biri Size
‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan
‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim
Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor:
Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na
arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli.
Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay.
Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir;
ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.
Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0536) 634 35 97
E-posta: [email protected]
ACI KAYBIMIZ
‹slamköy’de bafllad›¤› yaflam›n› ülkemizin en zor siyasal,
toplumsal ve ekonomik koflullar›nda sürdürerek kendini yetifltiren,
tüm hayat›n› Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyet Devleti’ne adayarak
ça¤dafl mühendis kimli¤iyle ülkemizin yap›land›r›lmas›nda ald›¤› görevlerle,
daha sonra yar›m yüzy›l› aflk›n bir süre siyaset adam› ve
devlet adam› kimlikleriyle sürdüren,
Baflbakan ve Cumhurbaflkan› olarak Devletimizin yönetiminde
üstün hizmetlerde bulunan ve ülkemizde Demokrasi’nin geliflmesinde
çokönemli katk›lar sa¤layan
büyük insan
9. Cumhurbaflkan›m›z
Say›n SÜLEYMAN DEM‹REL’i
kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim.
Merhuma Allah’tan rahmet, ailesinin tüm bireylerine ve
yak›nlar›na sab›rlar ve baflsa¤l›¤› dilerim.
Prof. Dr. Mehmet HABERAL
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
1 TEMMUZ 2015
2000
Baflkent Üniversitesi
Ad›na Sahibi:
Prof. Dr. Mehmet Haberal
Yay›n Genel Yönetmeni
Mete Akyol
Görsel Yönetmen
ve Yay›n Genel Yönetmeni
Yard›mc›s› :
Turgut Keskin
Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü:
Gülçin Orkut Akyol
Teknik Yap›m Yönetmeni:
Faruk Güney
Yay›n Dan›flman›:
Yaflar Öztürk
Türk Dili Dan›flman›:
Haydar Göfer
Sanat Dan›flman›:
Süheyla Dinç
E¤itim Dan›flman›:
Dr. Fatma Ataman
Düzeltme Sorumlusu:
Nükhet Aliciko¤lu
Baflkent Üniversitesi’nin bir kültür
hizmeti olan Bütün Dünya 2000,
Baflkent Üniversitesi
kurulufllar›ndan
1. Cadde, No: 77, Bahçelievler,
Ankara adresindeki Aküm
Reklamc›l›k, Dan›flmanl›k ve
Yay›nc›l›k Ajans›
Sanayi ve Ticaret A. fi.’nin
3. Cadde, No: 2, Yenimahalle,
Ankara adresindeki tesislerinde
bas›lm›flt›r.
2
Seçiciler Kurulu:
Prof. Dr. Nevzat Bilgin (An›sal Baflkan)
Prof. Dr. Ahmet Mumcu
Prof. Dr. Solmaz Do¤anca
Prof. Dr. Sevil Öksüz
Prof. Dr. Ender Varinlio¤lu,
Prof. Dr. Okay Eroskay
Prof. Dr. Fuat Çelebio¤lu,
Prof. Dr. Sedefhan O¤uz,
Prof. Dr. Levent Peflkircio¤lu,
Gürbüz Atabek, Kaya Karan,
Ayhan Erten, ‹lhan Banguo¤lu,
Ahmet Aydede, Manuel Bilos, Cengiz Dolunay
Sürekli Yazarlar:
Yahya Aksoy, Yücel Aksoy, Sabriye Afl›r, Dr. Sıtkı Aydınel,
Nuray Bartoschek, Kaya Boztepe, Sadi Bülbül, Haluk Cans›n,
Nevin Dedeo¤lu, Haluk Erdemol, Sema Erdo¤an, Konur Ertop,
Gürbüz Evren, Metin Gören, Mümtaz ‹dil, Muzaffer ‹zgü,
Sinan Meydan, Filiz Lelo¤lu Oskay, Cengiz Önal,
Cengiz Özak›nc›, Saniye Özden, Tekin Özertem, Yaflar Öztürk,
Sezin San Sungunay, Mete Tizer, ‹zlen fien Toker, ‹zmir Tolga,
Mehmet Ünver, Dr. Mehmet Uhri, Orhan Velidedeo¤lu,
Dr. Ö¤üt Yazman, Halit Y›ld›r›m, Mustafa Y›ld›z
Okur-BütünDünya Yaz›flma Adresi:
[email protected]
Yönetim Merkezi:
10. Sokak No: 45, Bahçelievler, Ankara
Tel: (0312) 215 51 27-313
Faks: (0312) 222 90 07
‹letiflim Adresi:
Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok,
Kat: 3, Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul
Tel: (0216) 456 27 27 (pbx)
Faks: (0216) 456 27 29
Da¤›t›m: Yaysat
Bas›m Tarihi: 22 / 06 / 2015
www.butundunya.com.tr
[email protected]
‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
Bütün Dünya
2000
YIL:17 SAYI: 205
4 Öfkelendiremezdi Onu Hiçbir
fiey Mete Akyol
9 Son Etkinlik ve Son Konuflmas›
11
Süleyman
Demirel
Ali Naili Erdem
13 Atatürk’ün Balıkesir Hutbesi
17 Hakimiyeti Milliye Yazıları
19 Mustafa Kemal’in Bursa’da
Ö¤retmenlere Konuflmas›
Cengiz Önal
25 Atatürk’e Yakıflt›r›lan Anzak
Demeçleri ve Eski Yunan
Masallar› Cengiz Özak›nc›
33 Miralay Bekir Sami Dr. Sıtkı Aydınel
39 ‹zmir’in ‹flgalinde fiehit Edilen
Dr. Yarbay fiükrü Bey
Metin Özata
43 Türk; Ö¤ün, Çal›fl, Güven!
Kaya Boztepe
49 Tehcir Sırasında Yaflananlar ve
Ç›kan ‹syanlar Gürbüz Evren
53 Kuvvacı Vaiz Sinan Meydan
59 Türk Lirası’nın ‹lk Büyük
Ameliyat›ndan Sonra...
Mete Akyol
65 “Bir Bilen”in Zincirbozan
Mektupları Konur Ertop
70 Sadun Boro’nun Ardından
Can Pulak
73 Sınır Komflular›m›z Metin Gören
76 Brutus Caesar’ı Niçin
Öldürdü? Tekin Özertem
81 Sezar Sabriye Afl›r
85 Keman Ustası Y›lgör Atç›
90 E¤itimde Yaflanan Sorunlar
Prof. Dr. Sinan Bayraktaro¤lu
93 Altın Post ve Argo Denizcileri
Haluk Erdemol
96 Beyo¤lu’nda Bir Kültür
Hazinesi B.D. Yaz› ‹flleri
98 Hypatia Berk Yüksel
101 Bitkiler Niçin Makyaj Yapar
Yücel Aksoy
106 Neler Olmuyor Ki Dünyada
Sezin San Sungunay
110 Turhan Selçuk
Karikatür Yar›flmas›
113 ‹nsan Olma Sorumlulu¤u
Halit Y›ld›r›m
115 Büyüklere Bir Ders
119 Oliver Cromwell Mümtaz ‹dil
123 Haus der Music ‹zlen fien Toker
128 ‹pek Yolu’nda ‹z B›rakanlar
Yahya Aksoy
132 Zengin ve Yoksul
133 Sarı Çadır Muzaffer ‹zgü
137 35 Yıl Sonra Gerçekleflen
Mezuniyet Nevin Dedeo¤lu
139 Zeynep fiimflek Sema Erdo¤an
144 Bir Nüfus Sayımı Anısı
Mehmet Ünver
147 Kabu¤u Kapt›rmadan
Mehmet Uhri
24
38
48
151
152
154
156
158
160
‹lk Dersimiz Türkçe
Bilginizi Denetleyin
F›rçalayarak
Çözümler
Yar›n›n Büyükleri
Bulmaca
Satranç
Ay›n Kitaplar›
Bir Fotograf Bin Sözcük
3
Öfkelendiremezdi
Onu Hiçbir fiey...
Bugünlerdeki Bekir Coflkun ve Y›lmaz Özdil, Recep Tayyip
Erdo¤an’a neler yap›yorlarsa, o günlerdeki ben de, hemen
hemen ayn› fleyleri Süleyman Demirel’e yap›yordum.
atta ben zaman zaman ifli o denli
ileri götürürdüm ki, Süleyman
H
Demirel a¤z›yla kufl da tutsa, ben onun
bu insanüstü becerisini “Eh, galiba
fena de¤il” dudak bükmesiyle
küçümseyerek bile kabullenmezdim,
hemen karfl›s›na geçip kuflun gönüllü
avukatl›¤›na soyunur ve kuflun
kuyru¤undan kopan iki tüy parças›n›n
hesab›n›, o kuflu a¤z›yla tutan Demirel’
den sormaya kalkard›m. Fakat Süleyman Demirel, de¤il intikam peflinde
koflmak ya da öfkelenmek, bir kez de
olsa, sitem etmeyi bile akl›ndan
geçirmezdi. Üstelik, aradan birkaç
gün geçtikten sonra yeniden karfl›laflt›¤›m›zda, yine tebessümüyle yan›ma
gelir, yine kendine özgü o hoflgörü
cömertli¤ine tüm içtenli¤ini de
katarak, yine halimi hat›r›m› sorard›.
Bizim zaman›m›zda Türkiye’de
gazetecilik de, siyasetcilik de, bugün
aynen Bat›’n›n uygar ülkelerinde
oldu¤u gibi yap›l›rd›. Dün yap›lm›fl
olanlar dünde kal›rd›; bugün yap›lacak
olanlar, bugün yap›l›rd›. Meseleleri
4
mesele yapmad›¤›m›z için de, ortada
mesele kalmazd›.
***
aln›zca uygar iliflkilerde oldu¤u
gazetecilerden de¤il, ülkenin
siyasal iklimi gere¤i ne zaman nereden
ve ne fliddette esece¤i belli olmayan
siyasal f›rt›nalar nedeniyle “g›rtlak
g›rtla¤a” gelmek zorunda kald›¤›
siyasal rakiplerinden de esirgemezdi
bu hoflgörüsünü, Süleyman Demirel.
Bu görüflümün en somut kan›t›na,
“12 Mart Olay›”n›n ayd›nlarda
oluflturdu¤u rahats›zl›¤›n daha bir y›l
bile geçmeden devletin ve ordunun
üst yönetim katlar›na da s›çrad›¤›
günlerde tan›k oldum. Baflbakanl›k
görevine ordu müdahalesiyle son
verilen Süleyman Demirel’in
“suskunlu¤u”nun ülke genelinde
oluflturdu¤u rahats›zl›k, giderek
ayd›nlar›n rahats›zl›¤›yla bütünleflip,
kendi katlar›na da yans›maya
bafllay›nca, devletin de, ordunun da
üst yöneticileri, nedeni kendileri olan
bu rahats›zl›¤a art›k bir son vermenin
Y
BD TEMMUZ 2015
kaç›n›lmaz oldu¤unun ay›rd›na
varm›fllard›. “Devlet ve ordu
yöneticilerinin s›n›rs›z güçlerinden
do¤an mahzurlar› yok etmenin tek
yolu, gene devlet ve ordu yöneticilerinin s›n›rs›z güçleridir” yöntemi
uyguland› ve bu görev, protokol
s›ras›na göre en bafltaki, en güçlü
kifliye verildi.
Nazmiye Demirel, “At›fet ablac›¤›”n›n bu haberini akflam efline bildirirken flunu da ekledi“Ama davetlilerin hemen hepsiyle küsüz” dedi.
Süleyman Demirel, ilerideki
y›llarda s›k s›k yineledi¤i bir sözünü,
ilk kez orada, efline söyledi:
“Devletin tepesinde küslük olmaz,
han›m” dedi. “Elbette gideriz… Hele
bir davetiyemiz gelsin…”
“Bar›flma Yeme¤i”nde tüm
konuklar yemek öncesi salonda
içkilerini içerlerken Cumhurbaflkan›
Cevdet Sunay ile konuklar› Baflbakan
Prof. Nihat Erim ve Genel Kurmay
Baflkan› Orgeneral Memduh Ta¤maç,
salonun yan›ndaki özel bir odada, ana
konu¤un gelmesini bekliyorlard›. Ana
konuk Süleyman Demirel, evsahibini
ve onun iki özel konu¤unu “makul
bir süre” beklettikten sonra efliyle
köflke geldi¤inde kendilerini önce,
evsahibesi Bayan Sunay karfl›lad›.
A¤ustos Büyük Taarruzu’nun
te¤meni, emekli Orgeneral
Cumhurbaflkan› Cevdet Sunay, bu çok
özel devlet görevi nedeniyle harekete
geçti ve nöbet tuttu¤u Çankaya tepesinde bir akflam çok özel bir “Bar›fl
Yeme¤i” daveti düzenledi. Ad› “Bar›fl
Yeme¤i” olan bu davetin as›l amac›,
daha gerçekçi bir anlat›mla söyleyelim, “Devletin ve ordunun üst yöneticilerinin, kendi elleriyle Baflbakanl›k
görevinden uzaklaflt›rd›klar› Süleyman
Demirel’le bar›flmalar›n› sa¤lamak”
idi.
Çankaya Köflkü’nde bir
hafta sonra 5 Ocak 1972’de
verilecek “Bar›flma Yeme¤i”nin
haz›rl›klar› sürerken, köflkün
“Birinci Han›mefendisi” At›fet
Sunay, bir y›ld›r “yüzüne de,
sesine de hasret kald›¤›” sevgili
dostu Nazmiye Demirel’e
telefon etti ve “kad›n kad›na bir
dostluk f›s›lt›s›yla”, bir hafta
sonraki yeme¤in önce müjdesiNazmiye Demirel
ni verdi, sonra da bu yeme¤e
ve At›fet Sunay
kendisinin de kesinlikle kat›lmas›n› bekledi¤ini, özlem dolu flu
Bayan Sunay ve Bayan Demirel, bir
tümcesiyle bildirdi:
y›ll›k özlemlerini yanak yana¤a öpüfle“Gözümde tütüyorsun vallahi,
rek giderirlerken Cumhurbaflkan›
Nazmiye kardeflci¤im.”
Cevdet Sunay geldi, Süleyman
26
5
BD TEMMUZ 2015
Demirel’in koluna girerek ana konu¤unu, öteki iki konu¤unu bekletti¤i
özel odaya götürdü. Onlar›n bir ad›m
arkas›ndan benim de girdi¤im odada,
Baflbakan Nihat Erim ve Orgeneral
Memduh Ta¤maç’›, ayakta beklerlerken gördüm.
üleyman Demirel, Cumhurbaflkan› Sunay’›n kolunda odaya
girince Baflbakan Nihat Erim ona
do¤ru bir ad›m att› ve bir y›l kadar
önce komutanlar taraf›ndan oturtuldu¤u Baflbakanl›k koltu¤unun as›l
sahibi Süleyman Demirel’e, “Ba¤›fllay›n beni Say›n Demirel, benim bir
suçum yok. Sizin silah zoruyla
kald›r›ld›¤›n›z koltu¤a, ben de silah
zoruyla oturtuldum. ‹nan›n benim bir
suçum yok” dercesine içtenlikli bir
tebessümle ve “Hadi siz de elinizi
uzat›n da aram›zdaki k›rg›nl›¤› birlikte
ortadan kald›ral›m” s›ms›cakl›¤›ndaki
bir hareketle elini uzatt›, “Hoflgeldiniz” dedi.
Baflbakan’dan sonra s›ra Genel
Kurmay Baflkan›’ndayd›. Orgeneral
Memduh Ta¤maç da elini uzatt› ve
Baflbakan’›n biraz önceki yüz, el ve
kol ifadelerini bir asker disiplini içinde
S
6
yineleyerek Süleyman Demirel’in
elini s›kt›, “sözcüklerden de daha
yüksek sesle konuflan bu davran›fl›yla”
bir y›l önce koltu¤undan uzaklaflt›rd›¤›
eski Baflbakan›’ndan o da özür diledi.
umhurbaflkan› Cevdet Sunay ise
özürünü, birkaç dakika önce
kap›da karfl›lad›¤› konu¤unun koluna
girerek, “Biz ayr›lamay›z” ya da
“Ayr›lsak da beraberiz” görüntüsüyle
ifade etmiflti. O da, bir y›l öncesinin
12 Mart’›nda olup bitenleri görmemifl
ya da duymam›fl “Dut yemifl bülbül”
suskunlu¤undan da öte, üstelik bu
olup bitenleri bir “noter” sayg›nl›¤›yla
onaylam›fl olmas›n›n da özür borcunu
ödemiflti kap›da, eski Baflbakan›’na…
Süleyman Demirel ise tüm bu
“gösteriler”i, “Dün dündü, bugün
bugündür” siyaset felsefesiyle kendine
özgü bir hoflgörüyle izlemifl, bir y›l
önce Baflbakanl›k makam›ndan
kopar›lmas› meselesini bugün mesele
yapmayarak, ortada bir mesele b›rakmam›fl, ülkenin ve kendinin siyasal
yaflam›ndaki yeni bir cildin kapa¤›n›
açm›flt›.
Tüm bu olup biten herfleyi gözleriyle gören kulaklar›yla duyan yeminli
bir tan›k kimli¤imle ifade
edeyim:
“Silah zoruyla
Baflbakanl›k
koltu¤undan
uzaklaflt›r›lmas› olay› bile
Süleyman DeCevdet Sunay,
Süleyman Demirel
mirel’in s›n›rs›z
ve Nihat Erim
hoflgörüsünün
C
BD TEMMUZ 2015
üstüne ç›kamam›fl,
onu öfkelendirememiflti.”
Özünde “Devletin üst kat›n›n
Süleyman Demirel’
den özür dilemesi
odas› olan görünürdeki Bar›flma Odas›nda” taraflar,
ayakta bir iki dakika
hal-hat›r söyleflisi
yapt›ktan sonra
salona geçmek üzere
kap›dan ç›karlarken
önlerine geçtim ve
“Yanyana ve böylesi güler yüzlerinizle
birlikte bir fotograf›n›z› çekebilir
miyim, efendim?” diyerek tümünden
izin istedim.
Orgeneral Memduh Ta¤maç
sesimi ya duymad› ya da galiba duymazl›ktan geldi, salondaki konuklar›n
aras›na yürüdü. Süleyman Demirel
ise hem sesimi duyunca, hem yüzümü
görünce birden heyecanland›:
“Ooo, özledi¤imiz eski dostlar
da varm›fl burada” dedi ve yine bana
konuflup, söylediklerini Cumhurbaflkan›’na ve Baflbakan’a duyurdu:
“Senin tatl› tatl› i¤neleyeci yaz›lar›n› da özledim.”
Sanki futbol oynuyormufluz gibi,
Demirel’in onsekizin içinde verdi¤i
bu pas› an›nda gole çevirdim:
“Siz konuflmaya bafllay›n ki, biz
de rahat rahat yapabilelim gazetecili¤imizi, efendim” dedim.
Sunay, Demirel ve Erim’i yanyana getirip, foto¤raflar›n› çekerken, bu
kez Cumhurbaflkan› Sunay tak›ld›
6.1.1972 tarihli Milliyet gazetesinin
”Bar›fl Yeme¤i” haberi
bana: “Mete böyle resimlerimizi çeker,
sonra bizi kand›r›r, hiçbirini yay›nlamaz” dedi. “Geçen y›l televizyon için
iki saat röportaj yapt› burada benle,
sonra bir dakika bile yay›nlamad›
televizyonda.”
Cumhurbaflkan›n›n bu “suçlamas›” karfl›s›nda, Süleyman Demirel
imdad›ma yetiflip, savunmam› yaparken, kaflla göz aras›nda bir gol de
kendisi at›verdi karfl› kaleye:
“fiimdi söz verdi, siz de duydunuz, Say›n Cumhurbaflkan›” dedi.
“Gazetecili¤ini yapabilmesi için
benim konuflmam› bekliyor…”
***
anki karfl›l›kl› kahkahalar›m›zdan tam 42 y›l sonra, 20 Kas›m
2014 tarihinde, Süleyman Demirel’le
bir kez daha karfl›l›kl› bir kahkaha
att›k. Dizlerindeki rahats›zl›k nedeniyle yürüme s›k›nt›s› çekmesine
karfl›n, “Can dostum” s›fat›yla tan›m-
O
7
Baflkent Üniversitesi’nin Türkiye’nin en donan›ml› kütüphanesinin aç›l›fl›nda
Süleyman Demirel’e efllik eden Prof. Dr. Haberal ve ekibinin yan›nda ben de
”ehliyetli sürücü” olarak yer alm›flt›m.
lad›¤› ve “Hayran›y›m” dedi¤i Prof.
Dr. Mehmet Haberal’›n bir davetine,
iki sat›rl›k bir kutlama telgraf› göndermek yerine, “bizzat gelerek kat›laca¤›n›” bildiren Süleyman Demirel’in
bu dostluk zarafeti karfl›s›nda Prof.
Haberal da kendi dostlu¤unu kan›tlamak istedi.
Baflkent Üniversitesi Ba¤l›ca
Yerleflkesi’nde kurdu¤u Türkiye’nin
en büyük ve en donan›ml› üniversite
kütüphanesinin o gün aç›l›fl törenindeki konuflmas›ndan sonra Demirel’in
yak›ndan görmek istedi¤i bu büyük
yap›t› yürümek zorunda kalmadan
gezebilmesi için giriflte, kolayl›kla
binilen ve inilen elektrikli bir golf
arabas› getirtti. Sonra da bu arabay›
kullanma sorumlulu¤unu benim
omuzlar›ma yükledi.
Süleyman Demirel d›fl kap›da kendi otomobilinden inip, floförlü¤ünü
benim yapaca¤›m golf arabas›na binerken, bu kez Prof. Haberal bir latife yapt›:
“Say›n Cumhurbaflkan›m, ne olur
ne olmaz, bir kontrol edelim” dedi.
“Bakal›m sürücü ehliyeti var m›?”
8
Bir ç›rp›da sürücü ehliyetimi
ç›kard›m, Süleyman Demirel’e uzatt›m. Bakmad› bile. Yan›ma oturduktan
sonra bir latife de kendisi yapt›:
“Gerek yok bakmama” dedi.
“Bizim asla flüphemiz olmam›flt›r
senin ehliyetinden…”
‹çimden tatl› bir fl›mar›kl›k geldi:
“Ama bu ehliyet baflka bir ehliyet,
Say›n Cumhurbaflkan›m” dedim.
“Sürücü ehliyeti, bu…”
Kafl›nan› kafl›madan b›rakmazd›.
Ben galiba kafl›nd›m ki, o da kafl›d›:
“Hem Cumhurbaflkan›m
diyorsun, hem de sürücü ehliyetini
gösteriyorsun” dedi. “Trafik polisi
miyim ben?”
Demirel’le son karfl›l›kl› kahkaham›z› o gün, orada att›k. Bugün
de¤erli bir an› olan bu olay› birgün
gözlerim nemlenerek yazaca¤›m o
gün, o an akl›ma gelseydi, flimdi
bo¤az›m› t›kayan gözle görülmeyen
bu yumruk, kim bilir, belki de o gün
gelir, o an otururdu bo¤az›m›n tam
orta yerine. •
[email protected]
Son Etkinlik ve
Son Konuflmas›
9. Cumhurbaflkan›m›z merhum Süleyman Demirel,
yaflam›nda kat›ld›¤› son törende, Türkiye’deki en büyük üniversite
kütüphanesi olan Baflkent Üniversitesi Kütüphanesi’nin aç›l›fl›n›
yapm›fl, tören öncesi konuflmas›nda da,
“Baflkent Üniversitesi ülkemizin yüz ak›d›r” sözüyle
Baflkent Üniversitesi’ni onurland›rm›flt›.
ir toplulu¤a hitaben yapt›¤› bu
son konuflmas›nda Süleyman
Demirel ayr›ca, Baflkent Üniversitesi
Kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal’›
kutlam›fl ve kendisine takdirlerini flu
sözüyle belirtmiflti: “Baflkent Üniversitesi’nin dünyaca meflhur kurucusu,
hepimizin sevgilisi Say›n Mehmet
Haberal’› huzurunuzda millet ad›na,
kendi ad›ma tebrik ediyorum.”
9. Cumhurbaflkan›m›z Süleyman
Demirel’in “son konuflması”ndan
bölümleri, bir yarg› ve takdir belgesi
B
ve dinlenip, ders al›nmas› gereken
“Büyük sözü” nitelikleri nedeniyle
afla¤›da yay›ml›yoruz:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
onun kurucusu Büyük Atatürk’ün
gösterdi¤i yolda, sendelemeden,
sekteye u¤ramadan yoluna devam
edecektir. Ve bu yolculukta, halk›ndan
destek almaya devam edecektir.”
“Türk halk›, bu Cumhuriyeti
kuran Büyük Atatürk’ün gösterdi¤i
yolu, iyi yol olarak seçmifltir. Ve ona
minnettard›r. fiükran borçludur. Ve
9
BD TEMMUZ 2015
Süleyman Demirel Baflkent Üniversitesi
Kütüphanesi’nin aç›l›fl›n› yaparken
onu minnet ve flükranla her zaman
için anar.”
“Bilimi gösterici olarak, rehber
olarak seçmeyen ülkelerin ileriye
gidebilmesi mümkün de¤ildir. Onun
içindir ki, Büyük Atatürk, ‘Benim
miras›ma girmek isteyenler varsa,
ancak akl› rehber alanlard›r. Akl›
rehber alanlar, benim miras›ma girebilir ama akl› rehber almayanlar›
miras›ma dahil etmem’ diyor.”
“Akl›n ve bilimin kayna¤› üniversitedir. Onun içindir ki, üniversite
say›s›n›n artmas›, üniversitelerin
ço¤almas›, üniversitelerin halk›m›z
taraf›ndan ra¤bet görmesi, gelece¤in
demokrat, büyük Türkiyesi için çok
önemlidir.”
“Üniversite, bir ülkenin zenginleflmesi için çok önemli bir kap›d›r.
Bir ülkenin gelece¤e bak›fl›nda iyi
fleyler bulabilmesi için çok önemli bir
kap›d›r. Velhas›l üniversite, bir milletin gelece¤ine aç›lm›fl bir kap›d›r.”
“Onun için bir taraftan araflt›rmaya daha çok e¤ilmeli, gençlerimizi
ve ilim adamlar›m›z› araflt›rmaya
10
teflvik etmeli, daha
çok onlar›n gösterece¤i yolda ileriye
do¤ru gitmenin yollar›n› aramakt›r.
Gelece¤imize güvenelim. Gençlerimize
güvenelim. Ve gençlerimize verdi¤imiz
gelecek sevgisi,
ümidi ve güveni
takviye etmeye
devam edelim..”
“Üniversite sadece bilim için
de¤ildir, ayn› zamanda hak, hukuk ve
Cumhuriyet için de üniversite gereklidir. Üniversite, Cumhuriyet’in sahipli¤indedir.”
“Yap›lm›fl bulunan bu kurumlarla, daha iyi okuma, daha iyi neticeler alma ve ülkeye daha çok yararl›
olma, ülkenin her taraf›na daha iyi
ifller yapabilme kabiliyetini götürme
bizim üniversitemizin görevidir. Burada, Baflkent Üniversitesi’nde, bunun
çok güzel bir numunesini görüyoruz.
“Baflkent Üniversitesi gerçekten Türkiye’ye çok büyük hizmetler
etmifltir. Etmeye de devam ediyor. Bu
üniversitemiz, ülkemizin yüz ak›d›r.”
“Baflkent Üniversitesi’nin
dünyaca meflhur kurucusu, hepimizin
sevgilisi Say›n Mehmet Haberal’›
huzurunuzda millet ad›na, kendi
ad›ma tebrik ediyorum. Kendisine ve
arkadafllar›na bu kadar büyük gayret
gösterdi¤i için, bu kadar güzel eserler
verdi¤i için ve inançla her gün
Türkiye’nin bir köflesinde, dünyan›n
bir köflesinde bilim ve insanl›k için
çal›flt›¤› için tebrik ediyorum.” •
BD TEMMUZ 2015
A¤abeyim,
Genel Baflkan›m,
Baflbakan›m,
Cumhurbaflkan›m
Süleyman
Demirel
Tüm siyasal yaflam›n› Süleyman Demirel'le birlikte ve onun inanç do¤rultusu
çizgisinden sapmaks›z›n sürdüren ve çeflitli dönemlerde Demirel Hükümetleri'nde Sanayi,
Çal›flma ve Milli E¤itim Bakan› olarak görev yapan, hizmetleri yan›s›ra dürüstlü¤üyle
de Türk siyasal yaflam›nda bir "örnek" oluflturan Ali Naili Erdem, "A¤abeyim, Genel
Baflkan›m, Baflbakan›m, Cumhurbaflkan›m" tan›mlamas›yla and›¤› merhum
Süleyman Demirel'in vefat› üzerine duygular›n› Bütün Dünya okurlar›yla paylafl›yor..
Yazan: AL‹ NA‹L‹ ERDEM
Ö
lüm, ebedi yaflam dünyas›na
göçün ad›d›r. Bafllang›c›n yeni
bir iklimde devam›. 1961’de bafllayan
yürüyüflün üzerinden geçen ellidört
sene. Darbeler, darbe teflebbüsleri,
tehditler ve sürgünlere ra¤men Türkiye Sevdas›’yla hizmet aflk›n› demokrasi ile donatan bir vatanperver.
“Anam›n kollar› su tafl›maktan
uzad›” derken, susuzlu¤un yok edil-
mesine gönül veren bir mücahit. Bir
gönül, bir ak›l sultan›. Ba¤nazl›¤›n
her çeflidine uzak, ayd›nl›k ve fleffaf
bir Türkiye’nin var olmas›na ömrünü
adayan bir hizmet adam›. Veren elin,
alan elden üstün oldu¤u inanc›n›
yaflam felsefesi yapan, k›blesi belli
bir alp eren.
Bir bar›fl, bir uzlafl›, bir uyumlu
müzakereci olan aziz a¤abeyim
11
BD TEMMUZ 2015
Demirel, güzellikleri ço¤altan bir
karakterin sahibidir. Vefas› büyük,
dostluklar› kadim olarak munis do¤as›yla mutedilli¤i yaflama geçirmifltir.
Manan›n ihtiflam›n› maddenin zenginlikleriyle bütünlefltiren bir yerli sestir.
Türkiye’ye ikinci bir Türkiye ilave
ederken ne alçakgönüllülü¤ünden
s›yr›ld›, ne kendini be¤enmiflli¤in
zirvelerine t›rmand›. Ça¤dafllaflmay›
ilke edindi. “Benim halk›m›n Cumhuriyet’ten bir flikayeti yoktur” aç›klamas›yla Cumhuriyet’e ve Atatürk
ilke ve ink›laplar›na sadakat›n› dile
getirmifltir.
K
endisine dil uzatanlar› “Ben
onlar› kendi terbiyeleri ile baflbafla b›rak›yorum. Benim için önemli
olan kavgas›z, nizas›z bir Türkiye’
dir.” sözleriyle; çeflitli tehditlerin
devam›nda "Kaderde ne varsa o olur.
Yeter ki biz halk›m›za hizmette kusur
etmeyelim.", “Mevlam neylerse güzel
eyler” itikad›yla hak belledi¤i yolda
flereflerle yürümüfltür.
Bilimin ve teknolojinin ülkenin
bütününde ifllerlik kazanmas›n› hedef
k›lan ve bana göre modern bir evliya
olan Demirel, "fiiflli'deki evde ne
varsa teknolojinin üretti¤i her fley
Hakkari'nin Yüksekovas›'nda da
olacakt›r. " hayk›r›fllar›nda iktidar›n
nimetlerini ülkenin bütününde var
eden bir müstesna Baflbakan'd›r.
Büyük projelerin mimar› olan
Demirel, 1965'te kurdu¤u hükümetin
ilk toplant›s›nda "Ben sizlerden
partinin memurlar›n› de¤il, devletin
memurlar›n› tayin etmenizi istiyorum. Bilmelisiniz ki ne geçmiflin
12
harabelerinin özleminde yaflayanlar
ve ne de Bat›'n›n efsunlaflm›fllar›
bizim kalk›nma h›z›m›za ayak uyduramazlar. Bürokrasi Kuvva-i Milliye
ruhunu tafl›mal›d›r. Statik kal›plar›n
de¤il, dinamizmin mensuplar›n›
kalk›nman›n ve geliflmenin icrac›
elleri yapmal›y›z. Meflruiyetini kaybetmifl hiçbir iflde olamay›z. Anayasay› hakim k›lmak görevimizdir.
Bütün bakan arkadafllar›m bürolar›n› ve iflyerlerini ya kapatmal› ya da
devretmelidir. Devletin bir kuruflu
bizim on kuruflumuzdan önemlidir.
Harcamalar›m›z› buna göre yapaca¤›z.” demifltir.
Bir idealist, bir Hak afl›¤› olan
aziz Cumhurbaflkan›m Demirel
zengin, ba¤›ms›z ve adil bir Türkiye'yi
var etme mücadelesini flerefle, haysiyetle vermifltir.
u vesileyle aziz Cumhurbaflkan›m›n yaflam›nda fevkalade
önemli bir yeri olan muhterem efli
merhume Nazmiye Han›mefendiyi
rahmetle an›yorum. Sözü özü bir olan
ve tam bir Cumhuriyet han›mefendisi
olarak hiçbir fl›mar›kl›¤›n içinde
bulunmadan bu dünyam›zdan
göçerken efli Süleyman Demirel'in
yüre¤ini de beraberinde götürünce
da¤lar› Ferhat gibi düz eden dostum,
a¤abeyim Demirel gönlümün sakin
liman›na s›¤›nd›.
Ve Hakk'›n rahmetine kavufltu¤u
ana kadar han›m›n›n sevgisini,
halk›n›n sevgisiyle bütünlefltirerek
yaflama veda etti.
Nur içinde yats›n. Mekân› cennet
olsun. •
B
BD TEMMUZ 2015
Atatürk’ün
Bal›kesir
Hutbesi
Bal›kesir Hutbesi, Mustafa Kemal Atatürk'ün 7 fiubat 1923 tarihinde
Bal›kesir'deki Za¤nos Pafla Camii'ndeki ünlü konuflmas›d›r. Atatürk, hutbeden sonra minberden afla¤›ya inmifl ve çeflitli kifliler taraf›ndan sorulan
yirmiyi aflk›n sorunun cevaplar›n› vermifltir. Hutbelerin amac›n›n halk›
ayd›nlatmak ve uyarmak oldu¤unu, hutbelerin tamamen Türkçe ve zaman›n
gereklerine uygun olmas› gerekti¤ini belirtmifltir. Atatürk’ün bu ünlü
konuflmas›n› okuyucular›m›za bayram arma¤an› olarak yay›ml›yoruz.
E
y Millet, Allah birdir. fiân›
büyüktür. Allah›n esenli¤i, sevgisi
ve iyili¤i üzerinize olsun.
Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Cenab› Hak taraf›ndan insanlara
dinî gerçekleri duyurmaya memur ve
elçi seçilmifltir. Temel kanunu, hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kur'an'
daki mânâs› aç›k olan âyetlerdir.
‹nsanlara feyz ruhu vermifl olan
dinimiz, son dindir. En mükemmel
dindir. Çünkü dinimiz akla, mant›¤a,
gerçe¤e tamamen uyuyor ve uygun
düflüyor. E¤er akla, mant›¤a ve
gerçe¤e uymam›fl olsayd›, bununla
di¤er ilâhi tabiat kanunlar› aras›nda
13
BD TEMMUZ 2015
Za¤nos Pafla Camii
çeliflki olmas› gerekirdi. Çünkü tüm
evren kanunlar›n› yapan Cenab›
Hak't›r.
Arkadafllar; Cenâb› Peygamber
çal›flmas›nda iki yere, iki eve sahip
bulunuyordu. Biri kendi evi, di¤eri
Allah'›n evi idi. Millet ifllerini Allah'›n
evinde yapard›. Hazreti Peygamber'in
mübarek yolunda bulundu¤umuz bu
dakikada milletimize; milletimizin
bugününe ve gelece¤ine ait hususlar›
görüflmek maksad›yla bu kutsal yerde
Allah'›n huzurunda bulunuyoruz. Beni
buna erifltiren Bal›kesir'in dindar ve
kahraman insanlar›d›r. Bundan dolay›
çok memnunum. Bu f›rsat ile büyük
bir sevab kazanaca¤›m› ümit
ediyorum.
Efendiler, camiler birbirimizin
yüzüne bakmaks›z›n yat›p kalkmak
için yap›lmam›flt›r. Camiler itaat ve
14
ibâdet ile beraber din ve dünya için
neler yap›lmas›n›n gerekli oldu¤unu
düflünmek yâni konuflup tart›flmak,
dan›flmak için yap›lm›flt›r. Millet
ifllerinde her kiflinin zihnini ayr› ayr›
faaliyette bulunmas› zorunludur. ‹flte
biz de burada din ve dünya için,
gelece¤imiz ve ba¤›ms›zl›¤›m›z için,
özellikle egemenli¤imiz için neler
düflündü¤ümüzü meydana koyal›m.
Ben yaln›z kendi düflüncemi
söylemek istemiyorum. Hepinizin
düflündüklerinizi anlamak istiyorum.
Millî amaçlar, millî irade yaln›z bir
kiflinin düflünmesinden de¤il, milletin
bütün kiflilerinin arzular›n›n, emellerinin sonuçlar›ndan ibarettir. Bundan
dolay› benden ne ö¤renmek, ne
sormak istiyorsan›z serbestçe sorman›z› rica ederim. Hutbeler hakk›nda
sorulan sorudan anl›yorum ki, bugünkü hutbelerin flekli, milletimizin
duygusal fikirleri ve lisân› ile medenî
BD TEMMUZ 2015
ihtiyaçlar›yla uygun görülmektedir.
Efendiler, hutbe demek topluma
hitabetmek, yani söz söylemek
demektir. Hutbenin mânâs› budur.
Hutbe denildi¤i zaman bundan bir
tak›m kavram ve mânâlar ç›kar›lmamal›d›r. Hutbeyi söyleyen hatiptir.
Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz
ki, Hazreti Peygamber'in hayatta
oldu¤u mutlu dönemlerde hutbeyi
kendisi söylerdi. Gerek Peygamber
Efendimiz ve gerek, dört halifenin
hutbelerini okuyacak olursan›z
görürsünüz ki, gerek Peygamberin,
gerek dört halifenin söyledi¤i fleyler
o günün sorunlar›d›r, o günün askeri,
idâri, mâli ve siyasi, sosyal konular›d›r.
‹slam toplumunun ço¤almas› ve
‹slam ülkeleri gerilemeye bafllay›nca,
Cenab› Peygamber'in ve dört halifenin
hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin
söylemelerine imkân kalmad›¤›ndan
halka söylemek istedikleri fleyleri
bildirmeye birtak›m kiflileri memur
etmifllerdir. Bunlar herhalde en büyük
ve ileri gelen kifliler idi. Onlar
camilerde ve meydanlarda ortaya
ç›kar, halk› ayd›nlatmak ve do¤ru yolu
göstermek için bir flart lâz›md›. O da
milletin lideri olan kiflinin halka
do¤ruyu söylemesi, halk› dinlemesi
ve halk› aldatmamas›!
Halk› genel durumdan haberdar
etmek son derece önemlidir. Çünkü,
her fley aç›k söylendi¤i zaman halk›n
beyni faaliyet halinde bulunacak iyi
fleyleri yapacak ve milletin zarar›na
olan fleyleri reddederek flunun veya
bunun arkas›ndan gitmeyecektir.
Ancak millete ait olan iflleri milletten
Hutbeden amaç halk›n
ayd›nlat›lmas› ve ona
yol gösterilmesidir,
baflka fley de¤ildir.Yüz,
ikiyüz, hatta bin y›l
önceki hutbeleri okumak, insanlar› cahillik
ve ça¤›n gerisinde
b›rakmak demektir.
Za¤nos Pafla Camii içi
gizli yapt›lar. Hutbelerin halk›n
anlayamayaca¤› bir lisanda olmas› ve
onlar›n da bugünün gereklerine ve
ihtiyaçlar›m›za temas etmemesi,
15
BD TEMMUZ 2015
Halife ve Padiflah s›fat›n› tafl›yan despotlar›n
arkas›ndan köle gibi
gitmeye mecbur etmek
içindi. Hutbeden amaç
halk›n ayd›nlat›lmas› ve
ona yol gösterilmesidir,
baflka fley de¤ildir.Yüz,
ikiyüz, hatta bin y›l
önceki hutbeleri okumak, insanlar› cahillik
ve ça¤›n gerisinde b›rakmak demektir. HatipleAtatürk’ün Bal›kesir’i ilk ziyareti 6fiubat 1923
rin normal olarak halk›n
günlük kulland›¤› dil ile
konuflmalar› gereklidir. Geçen y›l
Millet Meclisi'nde söyledi¤im bir
nutukta demifltim ki "Minberler halk›n
ak›llar›, vicdanlar› için bir ilim irfan
kayna¤›, ›fl›k kayna¤› olmufltur."Böyle
olabilmek için minberlerde söylenecek
sözlerin bilinmesi ve anlafl›lmas›, ilim
ve fen gerçeklerine uygun olmas›
laz›md›r. Hutbeyi verenlerin siyasi
olaylar›, sosyal ve medeni olaylar›
hergün izlemeleri zorunludur. Bunlar
bilinmedi¤i takdirde halka yanl›fl
afl›lamalar yap›lm›fl olur.
Bu nedenle, hutbeler tamamen
Türkçe ve günün gereklerine uygun
olmal›d›r. Ve olacakt›r. •
"Minberler halk›n
ak›llar›, vicdanlar› için
bir ilim irfan kayna¤›,
›fl›k kayna¤› olmufltur."
Böyle olabilmek için
minberlerde söylenecek
sözlerin bilinmesi ve
anlafl›lmas›, ilim ve fen
gerçeklerine uygun
olmas› laz›md›r.
Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdan›n›n
emrine uymakta serbesttir. Biz dine sayg› gösteririz.
Düflünüfle ve düflünceye muhalif de¤iliz. Biz sadece din
ifllerini, millet ve devlet iflleriyle kar›flt›rmamaya çal›fl›yor;
kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden
sak›n›yoruz. Gericilere asla f›rsat vermeyece¤iz.
M. Kemal Atatürk
16
BD TEMMUZ 2015
YAZILARI
Halk ve Memurlar
Cumhuriyetin, siyasi amaçlar› gibi ülkeyi idare etmek için
de belirli ilkeleri ve amaçlar› vard›r. Vatan›n en uzak
köflelerinde sars›lmaz bir güven ve güvenlik oluflturulmas›,
idari ilkelerin en önemlisidir.
O
nun içindir ki devlet, çal›flmalar›n›n ço¤unu bu amac›n gerçeklefltirilmesine sarf ediyor. Bir
ülkede güven ve güvenli¤i oluflturman›n arac› yaln›zca asker, jandarma ve
bütün kolluk güçleri de¤ildir. Halk›n
ruhunda uyand›r›lan kanun sayg›s›,
düzen sevgisi ve devletin etkinli¤ine
olan inanç bu güvenin meydana
gelmesinde birinci derecedeki etkenlerdendir. Türkiye’de as›rlardan
buyana devam eden kötü yönetim,
halk ile hükümet aras›nda doldurula-
maz bir uçurum aç›lmas›na neden
olmufltu. Sanki hükümet, halk›n yarar›na çal›flan bir kurum de¤il, ona
zulüm eden, devletle olan iliflkilerinde
ona derecesiz güçlükler ç›karan bir
heyetten ibaretti.
Gerçekten padiflah›n veya saray
mensubu bir kiflinin yaflam ve ç›karlar›n› her fleyden üstün tutan, vatana ve
halka karfl› olan, halk için gerekli olan
görevlerle kendini ilgili saymayan
saltanat idaresi elbette vatandafllara
güven veremezdi.
Bütün devlet çark›, mevcut
kanunlar kapsam›nda sadece
halk›n yarar›na, ülkenin gönencine
ve adaletin eflitlik çerçevesinde
da¤›t›lmas›na çal›flmakla
sorumludur.
17
BD TEMMUZ 2015
Ço¤unlukla bir ilin veya bir ilçenin iyi veya
kötü idare edilmesi, orada devleti temsil
eden büyük memurlar›n ahlaki niteliklerine
ve idari yeteneklerine ba¤l›d›r.
‹flte bugünkü yönetim, bu uçurumu halka sevgi, ilgi ve hizmet ile
doldurmaya çal›fl›yor. Cumhuriyet
Rejimi’nin en yüksek ifli ve bu itibarla
en çok göze çarpan yönü budur.
Demokrasilerde halk idaresine kat›lanlar›n ahlâk› ve nitelikleri pek seçkin
bir önem arz eder. Onun içindir ki;
demokratik bir yönetimde memurlar›n
niteli¤i konusu her fleyden üstün tutulur. Her sebeple söylüyoruz; Türkiye’
de idare konusu, memur konusundan
baflka bir fley de¤ildir. Hepimiz gözlemler ve tecrübelerimizle flu kanaati
edinmifl bulunuyoruz:
Ço¤unlukla bir ilin veya bir
ilçenin iyi veya kötü idare edilmesi,
orada devleti temsil eden büyük
memurlar›n ahlaki niteliklerine ve
idari yeteneklerine ba¤l›d›r. Cumhuriyetin memuru, hiçbir neden ile halka
karfl› imparatorluk memuru anlay›fl›yla
hareket edemez. Bütün devlet çark›,
18
mevcut kanunlar kapsam›nda sadece
halk›n yarar›na, ülkenin gönencine ve
adaletin eflitlik çerçevesinde da¤›t›lmas›na çal›flmakla sorumludur. Devrim
yönetiminde memur olanlar, bütün
ifllerinde bu hususu en önemli nokta
olarak almal›d›rlar.
Unutmamal› ki, vatandafllar›m›z
aras›nda halen flikâyet hakk›n›
kullanmas›n› bilmeyenlerin say›s› az
de¤ildir.
undan baflka en küçük bir memurun en küçük bir yolsuzlu¤unu
bütün devlet mekanizmas›na,
hatta rejimin sakatl›¤›na yükleyen saf
ve temiz kalpli vatandafllar›m›z da
eksik de¤ildir. Bu hususlar göz önüne
al›n›nca, memurlar›m›z›n halk ile olan
iliflki ve ifllerinde ne kadar dikkatli
olmalar› gerekti¤i kolayca anlafl›l›r…
B
Hâkimiyeti Milliye Gazetesi
30 Haziran 1929
Atatürk’ün Dünyas›
Cengiz Önal
64
Mustafa Kemal’in
Bursa’da
Ö¤retmenlere
Konuflmas›
karfl›s›nda bulunuyoruz.
an›mlar, Beyler!
Yerine baflka bir istekte bulunaca‹stanbul’dan geliyorsunuz.
Hofl geldiniz. ‹stanbul’un ›fl›k ¤›m, bugünün çocuklar›n› yetifltiriniz.
ocaklar›n› temsil eden yüce heyetiniz Onlar› ülkemize ve Türk Ulusu’na
karfl›s›nda duydu¤um haz sonsuzdur. yararl› bireyler yap›n›z. Bunu sizden
Kalplerinizdeki duygular›, beyinleri- istiyor ve rica ediyorum.
Ö¤retmen han›mlar, ö¤retmen
nizdeki fikirleri do¤rudan do¤ruya
beyler! Belki “muallime” demedi¤im
gözlerinizden ve yüzlerinizden
için Benim yanl›fl konufltu¤umu
okumak benim için ola¤anüstü bir
san›yorsunuz. Hay›r! De¤il!
mutluluktur. fiu an Sizlerin önünde
Aksine ben dilimizde “tâi te’nis”
duydu¤um en içten duyguyu izninizle
söyleyeyim:
‹sterdim ki çocuk olay›m ve
sizin ›fl›k saçan
ö¤retim çevrenizde bulunay›m.
Sizden bilgileneyim, Siz Beni
yetifltiresiniz. O
zaman Türk Ulusu
için daha yararl›
olurdum. Fakat ne
yaz›k ki gerçekleflmesi mümkün
Mustafa Kemal Bursa’da ö¤retmenlere konuflurken
olmayan bir arzu
H
19
BD TEMMUZ 2015
(Osmanl›ca bir kelimenin sonuna
“e”harfi getirilerek, kelimeyi difli
yapma ifllemi. Örne¤in ”Kâmil,
Kâmile” ve ”muallim, muallime” gibi)
kullanmak zorunda olmad›¤›m›za
inan›yorum. Evet, ö¤retmen han›mlar
ve ö¤retmen beyler, bilirsiniz ki,
ulusumuz büyük bir felâket geçirdi.
Devletimiz bir yok olma tehlikesiyle
karfl› karfl›ya kald› ve varl›¤›m›za karfl›
birçok cinayetler yap›ld›. Ama
bunlar›n hiç birisi bizi y›ld›rmad›.
Mücadelemize kararl›l›kla devam
ettik. Çok çal›flt›k ve sonunda bugünkü
baflar›y› elde ettik.
Han›mlar, Beyler!
Bir ulusu, düflürüldü¤ü herhangi bir
felâketten kurtarmakta ve ayd›nlatmakta devlet adamlar›n›n sahip oldu¤u
büyük önem inkâr edilemez. Hatta
diyebiliriz ki, bugünü görmek; Türk
Ulusu’nun saf ve temiz duygularla
dolu ve yüce ahlâk-namus sahibi
olmas›, vatansever ulusal çabalar› ve
özellikle de hor görülen faydal› duygular› sayesinde etkili olmufltur. Ancak
bu bizi yan›ltmas›n… Bugün ulaflt›¤›m›z nokta gerçek kurtulufl noktas›
de¤ildir. Bu görüflümü biraz daha
aç›klamak isterim:
Bir ulusun felâkete u¤ramas› ve
çok zor koflullarda yaflamas›n›n
dayat›lmas› demek, onun hastal›kl›
olmas› demektir. Bundan s›yr›lmak
ve gerçek kurtulufla ulaflmak; sosyal
yap›m›zdaki hastal›¤› tedavi etmekle
elde edilir. Hastal›¤›n tedavi edilmesi;
çal›flmalar›m›z› ve gerekli çareleri
Bilim ve teknolojiye dayand›r›p uygulamak ve bunun üzerine de akl›n
20
rehberli¤inde ilerlemeye çal›flmakla
mümkün olabilir. ‹flte o zaman söz
konusu hastal›k iyilefltirilebilir. Yoksa
tam tersine hastal›k sürekli ve tedavi
edilemez bir hale gelir ve bulundu¤u
yeri de kangrene çevirir…
ir sosyal yap›n›n hastal›¤› ne
olabilir? Türk Ulusu’nu ulus
yapan, ilerleten ve yükselten
güçler vard›r: Bunlar, düflünce güçleri
ve sosyal güçlerdir. Düflünceler,
anlams›z, mant›ks›z safsatalarla dolu
olursa, o düflünceler hastad›r. Keza
sosyal hayat ak›l ve mant›ktan mahrum, yarars›z ve zararl› birtak›m
inançlar, uyduruk hurafelerle ve geleneklerle dolu olursa felç olur. ‹fle;
öncelikle düflünce ve sosyal güçlerin
kaynaklar›n› temizlemekten bafllamak
gerekir. Memleketi ve ulusumuzu
kurtarmak isteyenler için, ulusal onur
sahibi olmak, güzel niyet ve yeterince
özveri gerekli olan özelliklerdendir.
Fakat bir sosyal yap›daki hastal›¤›
görmek, onu tedavi etmek, sosyal
kurumu ça¤›n gereklerine göre ilerletebilmek için, bu özellikler yeterli
gelmez; bu özelliklerin yan›nda “bilim
ve teknoloji” de gereklidir. Bilim ve
teknoloji giriflimlerinin çal›flma merkezi ise okuldur. ‹flte okul, bunun için
gereklidir…
Okul ad›n› hep birlikte sayg›yla
söyleyelim. Okul genç beyinlere,
insanl›¤a sayg›y›, millet ve memlekete
sevgiyi, onuru, ba¤›ms›zl›¤› ö¤retir.
Okul, ba¤›ms›zl›k tehlikeye düfltü¤ü
zaman onu kurtarmak için takibi
uygun olan en sa¤lam yolu belletir.
Ülkemizi ve ulusumuzu kurtarmaya
B
BD TEMMUZ 2015
çal›flanlar›n ayn› zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer
bilgin olmalar› gerekir. Bunu sa¤layan
okuldur. Ancak bu flekilde her türlü
giriflimlerin mant›kl› sonuçlara
ulaflmas› mümkün olur.
Han›mlar ve Beyler!
Ülkemizin en geliflmifl ve güzel
yerlerini üç buçuk y›l kirli ayaklar›yla
çi¤neyen emperyalist gücün
tetikçileri olan düflman› yenilgiye
u¤ratan zaferin s›rr› nerededir
bilir misiniz? Ordular›n yönetiminde, bilim ve teknoloji ilkelerini rehber kabul etmektedir.
Ulusumuz bireylerini yetifltirmek
için as›l olan okullar›m›z›n,
üniversitelerimizin kurulmas›nda
ayn› ilkeleri takip edece¤iz.
han›mlar›m›z ve beylerimiz, flairlerimiz, edebiyatç›lar›m›z ve yazarlar›m›z
sürekli olarak ulusumuza dayat›lan
bu ola¤anüstü zor koflullar ve felâket
dolu günleri ve onun gerçek nedenlerini aç›k ve kesin olarak söyleyeceklerdir. Bunu yaparken de; bu kara
günlerin yeniden geri gelmemesi için
dünya yüzünde medeni ve ça¤dafl bir
Türkiye’nin varl›¤›n› tan›mak iste-
Ulusumuzun siyasi ve
sosyal hayat› ile
düflünce e¤itiminde
de rehberimiz ”bilim
ve teknoloji”
olacakt›r.
vet, ulusumuzun siyasi ve
sosyal hayat› ile düflünce
e¤itiminde de rehberimiz
“bilim ve teknoloji” olacakt›r.
Bu da okul sayesinde, okulun
verece¤i Bilim ve Teknoloji
sayesindedir ki Türk Ulusu, Türk
Sanat›, Ekonomisi, Türk fiiir ve
Edebiyat›, bütün güzelli¤iyle
ortaya ç›kar.
E
Han›mlar ve Beyler!
Ülkemizde ça¤dafl düflünce ve
ilerlemelerin, güzelli¤i kaybedilmeden yay›lmas› ve ortaya ç›kmas› gerekir. Bunun için bütün
bilim adamlar› ve teknolojiden
sorumlu olan vatandafllar›n, bu
konuda çal›flmay› bir namus
gere¤i bilmesi gerekir. Ö¤retmen
M. Kemal Atatürk
21
BD TEMMUZ 2015
meyenlere, onu tan›tmak zorunda
oldu¤umuzu hat›rlatacaklard›r.
Han›mlar ve Beyler!
Görülüyor ki, en önemli ve verimli
görevlerimiz e¤itim iflleridir. E¤itim
ifllerinde mutlaka baflar›l› olmak gerekir. Bir ulusun gerçek kurtulufla ulaflmas› ancak bu flekilde mümkün olur.
Bu zaferin sa¤lanmas› için hepimizin
tek yürek ve tek fikir olarak ilkeli bir
program üzerinde çal›flmas› gerekli
ve hatta zorunludur. Bence bu program›n ilkeleri ikidir:
Sosyal Hayat›m›z’›n; 1-‹htiyaca,
2-Ça¤dafl gereklere uygun olmas›d›r.
özlerimizi kapay›p soyut
yaflad›¤›m›z› kabul edemeyiz.
ülkemizi bir çember içine al›p
dünya ile ilgisiz yaflayamay›z. Tam
tersine ilerleyen ve medenileflen bir
ulus olarak uygarl›k sahas›n›n üzerinde yaflayaca¤›z. Bu hayat ancak bilim
ve teknoloji ile olur. Bilim ve teknoloji
nerede ise oradan alaca¤›z ve Türk
Ulusu’nun her bireyinin kafas›na
koyaca¤›z. Bilim ve teknoloji için
hiçbir kay›t ve koflul yoktur. Hiçbir
mant›kl› kan›ta dayanmayan birtak›m
geleneklerin, inan›fllar›n korunmas›nda ›srar eden uluslar›n geliflmeleri ve
ilerlemesi çok güç olur; belki de hiç
olmaz. ‹lerlemede kay›t ve koflullar›
aflamayan uluslar hayat› ak›ll›ca ve
fiilen göremez. Dolay›s›yla da; hayat
felsefesini genifl gören uluslar›n
egemenli¤i ve köleli¤i alt›na girme¤e
mahkûmdur.
Ö¤retmen Han›mlar ve
Ö¤retmen Beyler!
G
22
Bir taraftan genel
olan cahilli¤i yok
etmeye çal›flmakla
beraber, di¤er
taraftan sosyal
hayatta kifli olarak
pratik etkili ve
verimli fertler
yetifltirmek
gerekir.
Bütün bu gerçeklerin ulusumuzca iyi
geliflme haline getirilebilmesi ve iyi
bir flekilde sindirilebilmesi için her
fleyden önce cahilli¤i yok etmek
gereklidir. Bundan dolay› e¤itim
program›m›z›n ve e¤itim siyasetimizin
temel tafl›, cahilli¤in yok edilmesidir.
Bu yok edilmedikçe hiçbir geliflme
sa¤layamay›z ve sadece yerimizde
say›p dururuz... Yerinde duran bir fley
ise; ileriye gitmedi¤ine göre geriye
gidiyor, demektir.
Bir taraftan genel olan cahilli¤i
yok etmeye çal›flmakla beraber, di¤er
taraftan sosyal hayatta kifli olarak
pratik etkili ve verimli fertler yetifltirmek gerekir. Bu da ilk ve orta ö¤retimin uygulamal› bir flekilde gerçekleflmesiyle mümkündür. Ancak bu
sayede sosyal kurumlar ifl adamlar›na,
sanatç›lar›na sahip olur. Do¤al olarak
ulusal deham›z› ortaya ç›kartacak
duygular›m›z› lay›k oldu¤u dereceye
ulaflt›rmak için yüce meslek adamlar›n› da yetifltirece¤iz. Çocuklar›m›z› da
ayn› tahsil derecelerinden geçirerek
BD TEMMUZ 2015
olmas›n ki, Türkiye Devleti’nin tek
ve gerçek temsilcisi yaln›z ve ancak
Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.
De¤ersiz ç›karlar› için ve kendilerini
saklamak endiflesiyle, Türk Ulusu’nun
ve Türkiye Devleti’nin ba¤›ms›zl›¤›n›
düflmanlar›n eline vermede hiçbir
sak›nca görmeyen ve ba¤›ms›zl›¤›m›z›n yok edilmesi ve Anadolu’nun
ortadan kald›r›lmas› anlam›na gelen
Sevr Antlaflmas›n› kabul eden hâkimlerin, sultanlar›n, padiflahlar›n hikâyelerini, bu idareyi gasp etmelerini Türk
Ulusu art›k yaln›zca tarihin sayfalar›nda okur.
yetifltirece¤iz.
Kesinlikle bilmeliyiz ki, iki parça
halinde yaflayan milletler zay›ft›r,
hastad›r. Çocuklar›m›za ve gençlerimize verece¤imiz e¤itimin s›n›rlar›
ne olursa olsun, onlara esasl› olarak
flunlar› ö¤retece¤iz. 1-Ulusuna, 2Türkiye Devleti’ne, 3-Türkiye Büyük
Millet Meclisi’ne, düflman olanlarla
mücadele sebepleri ve araçlar›yla
donat›lm›fl olmayan uluslar için
yaflama hakk› yoktur. Mücadele
gereklidir.
Han›mlar, Beyler! ‹tiraf edelim ki,
biz üç buçuk y›l öncesine kadar
topluluk halinde yafl›yorduk. Bizi
istedikleri gibi yönetiyorlard›. Dünya
bizi, bafl›m›zdakilere yani temsil
edenlere göre tan›yordu. Hâlbuki üç
buçuk y›ldan buyana tamamen ulus
olarak yafl›yoruz. Bunun maddî ve
belirgin tan›¤› hükümet fleklimiz ve
hükümetimizin içeri¤idir ki, onu
kanun Büyük Millet Meclisi diye
adland›r›r. Bütün dünya bir an karars›z
Han›mlar, Beyler! Ordular›m›z›n
kazand›¤› zafer, sizin ve sizin flahs›n›zda ”e¤itim ordular›”n›n zaferi için
sadece zemin haz›rlad›. Gerçek zaferi
siz kazanacak ve devam edeceksiniz
ve mutlaka baflar›l› olacaks›n›z. Ben
ve sars›lmaz inançla bütün arkadafllar›m, sizi takip edece¤iz ve sizin
rastlayaca¤›n›z engelleri k›raca¤›z.
Son bir söz: Sizin de¤erli bir heyet
halinde Bursa’ya gelmeniz, yaln›z
Bursa’y› de¤il, bütün Anadolu’daki
kardefllerinizi mutlu etti. Ve ‹stanbul’
dan getirdi¤iniz selâmlar› bütün Türk
Ulusu’na bildirece¤iz. Ben de sizden
rica edece¤im ki, oradaki kardefllerimize selamlar›m›z› bildiriniz.
‹stanbul’un talihi, ‹stanbul’da
yaflayan kat›ks›z Türklerin kalp ve
vicdanlar›ndaki istek gibi görünecektir. •
Mustafa Kemal, 27 Ekim 1922 Bursa
[email protected]
(Gelecek Ay: ‹zmir’de Hükümet Kona¤›’nda
Halk Temsilcileri’yle Konuflmas›)
23
Haz›rlayan:
Y‹⁄‹T EREN GÜNEY
‹lk Dersimiz: Türkçe
Bu ay köflemizi dilimizde yer etmifl yabanc› sözcüklerin
karfl›l›klar›na ay›rd›k. Bilginizi s›nay›n.
1 Atafle (Fr.)
a-Nesil, kuflak
b-Yasad›fl›
c-Güvenlik
d-Elçilik görevlisi
2 Kamara (‹ta.)
a-Gemi odas›
b-Ç›k›fl
c-E¤ilim
d-Özgeçmifl
3 Riziko (‹ta.)
a-Çözümleme
b-Ölçüt
c-Tehlike, risk
d-Karamsar
4 Numara (‹ta.)
a-Merkez
b-Rakam, say›
c-Belgesel
d-S›ra d›fl›
5 Modern (Fr.)
a-Güncel
b-Ça¤dafl
c-Sevimsiz
d-Belirgin, aç›k
6 Radyasyon (Fr.)
a-Ifl›n›m
b-Engebe
c-Ak›m
d-Çizelge
7 Ǜngar (Rum.)
a-Sonsuz
b-Kavga, gürültü
c-Yaygarac›
d-Taslam
8 fiantaj (Fr.)
a-Göz korkutma
b-Küresel
c-Gerçek
d-Ayarlama
9 Zeplin (Alm.)
a-Büyük yaprak
b-Eflgüdüm
c-Ay
d-Güdümlü balon
10 Labirent (Fr.)
a-Çok büyük
b-Dolambaç
c-Gözlem
d-Sonuç
11 Sektör (Fr.)
a-Sürem
b-Gösteri
c-Bölüm, kesim
d-Yar›y›l, dönem
12 Limit (Fr.)
a-Üstlenme
b-Y›ld›r›
c-Sesüstü
d-S›n›r, uç
13 Happy-hour (‹ng.)
a-‹ndirim saati
b-Umutlu
c-‹leri görüfl
d-Tutanak
14 Amatör (Fr.)
a-Çeliflki
b-Deneyimsiz
c-Yal›n, ç›plak
d-Hayali
15 Avans (Fr.)
a-Yalanlama
b-Dizge
c-Öndelik
d-Yasal
(Fr.) Frans›zca (‹ta.) ‹talyanca, (Alm.) Almanca, (‹ng.) ‹ngilizce
Yan›tlar:
151.
sayfada
Otopsi
Cengiz Özak›nc›
Atatürk’e
Yak›flt›r›lan
Anzak Demeçleri ve
Eski Yunan
Masallar›
Atatürk döneminde ‹çiflleri Bakanl›¤› ve D›fliflleri Bakan
Vekilli¤i yapm›fl olan fiükrü Kaya, yaln›zca bir devlet adam›
de¤il, ayn› zamanda bir yazar ve çevirmendi.
D
aniel Defoe'dan "Robinson
Crusoe", Henry Beraud'dan
"fiiflko", Charles Rist ve Charles
Gide'den "Günümüze Kadar ‹ktisadi
Mezhepler Tarihi", Buckley'den "Eski
Yunan Masallar›" ve Albert Mathiez'
den "Frans›z ‹htilali" adl› yap›tlar›
Türkçe'ye çevirmiflti.[i]
Kaya'n›n 1949'da yay›mlanan
"Eski Yunan Masallar›" çevirisi,
konumuz aç›s›ndan önemli. fiöyle ki:
Atatürk döneminde Tarih Dersi kitaplar›nda Türk Tarih Tezi (uygarl›¤›n
OrtaAsya'da do¤du¤u, göçlerle Bat›'
ya, Avrupa'ya yay›ld›¤›)
ö¤retilmiflken; Atatürk'ün
1938'de ölümünden he
men sonra, bu tez terkedilmifl; bunun yerine; Bat›
Uygarl›¤›'na kat›laca¤›z;
Avrupa uygarl›¤›n› yaratan "Antik Yunan Hümanizmi" ve "Yunan Mucifiükrü Kaya Atatürk'le birlikte
(17.06.1932-Ankara)
25
BD TEMMUZ 2015
fiükrü Kaya (d.1883-ö.1959)
1949'da yay›mlanan "Eski Yunan Masallar›"
ve "Robinson Crusoe" çevirilerinin kapaklar›.
zesi'dir; Bat› uygarl›¤›na kat›labilmek için, okullarda genç kuflaklara
ve halkevleri arac›l›¤›yla tüm topluma "Hümanist Erdem" afl›lamal›;
bu amaçla Antik Yunan Edebiyat›n›,
Homeros'u vs. çevirip okutmal› ve
tiyatro, opera vs. arac›l›¤›yla halka
benimsetmeliyiz, görüflü devletin Milli
E¤itim ve Kültür politikas›nda egemen
olmufltu. Atatürk'ün ölümünden bir
gün sonra, 11 Kas›m 1938 günü
Bakanl›k görevinden ayr›lan fiükrü
Kaya, çevirdi¤i Eski Yunan Masallar›'
n›n 1949 bas›m›na yazd›¤› önsözde,
kendisinin de bu görüflü benimsedi¤ini
flu sözlerle belirtmiflti:
"Renaissance devrinin Humanizma denilen irfan doktrini, Yunan,
Roma ve di¤er klasik lejantlar›n (söylencelerin, masallar›n) yeniden tetkik
ve taklidiyle bafllar. (...) Avrupa'da
26
rönesans devri, Yunan ve Roma
edebiyat ve felsefesinin Avrupa
dillerine tercümesiyle bafllam›flt›r.
Homer, Hesiod, Virgil tercüme edilen
klasiklerin bafl›nda gelir. (...) Çocuklar›mla s›rasiyle lisedelerken (Buckley'in "Eski Yunan Masallar›" kitab›n›n) baz› yerlerini ara s›ra birlikte
tercüme ederdik. Kitab›n asl›n› ve
tercümesini gören baz› ö¤retmen ve
edebiyatç› dostlar›m, neflrinin gençlerimize faydal› olaca¤›n› ve zahmete
de¤ece¤ini israrla tekrar ettiler.(...)
Memleketin irfan›na az da olsa bir
faydas› dokunursa hizmet flerefi bu
BD TEMMUZ 2015
tercümeyi bast›rmak cesaretini veren
o dostlar›nd›r."
aya'n›n çevirdi¤i "Eski Yunan
Masallar›"nda "hümanist doktrin" olarak niteledi¤i fley, Tanr›'y›
insan biçimli bir varl›k olarak gören
ve üstün baflar› gösteren insanlar›
Tanr› yerine koyup yücelten ("anthropomorphist" ve "mystical humaniste")
bir inanç dizgesiydi. "Antik Yunan
Hümanizmi" 1938 sonras› devlet
eliyle topluma afl›lan›rken; yaflam›
boyunca pek çok üstün baflar› göstermifl olan Atatürk de, bu anlay›flla
düzenlenen törenlerle an›lmaya bafllanm›flt›. "Hümanist" yazarlar, kitap
ve makalelerinde, Atatürk'ü "Antik
Yunan Edebiyat›"ndaki "Kifli-tanr›"
yüceltmelerine benzer sözlerle övüyor; Atatürk için yapt›r›lan An›tkabir,
devletin e¤itim ve kültür politikas›
olarak benimsedi¤i ak›ma uygun
biçimde tasarlan›yordu. Atatürk'ün
Etnografya müzesinde korunmakta
olan cenazesi, ölümünün 15. y›ldönümünde, 10 Kas›m 1953 günü, büyük
K
bir devlet töreniyle, yap›m› tamamlanan An›tkabir'e tafl›nacakt›. Resim
Gazeteler günler öncesinden bu
törene özel duyurular yapmaya bafllam›fl; Falih R›fk› Atay'›n yönetti¤i
Dünya gazetesi de 10 Kas›m 1953
günü 6 sayfadan oluflan bir "Atatürk
‹lavesi" yay›mlam›flt›. Ruflen Eflref
Ünayd›n, bu ekte bafl sayfay› kaplayan
yaz›s›nda, Atatürk'ü "Phidias'›n
Parthenonundaki (Antik Yunan
Tap›na¤›'ndaki) (Kifli-Tanr›lardan)
Atena" ve "Praksitelis'in Tanr›laflt›rd›¤› Hermes"le karfl›laflt›r›yor;
onlardan üstün gördü¤ü Atatürk'ü
"Olympos da¤›ndan boralar ve
flimfleklerle nazil olmufl (inmifl)
Zeus" (Eski Yunanl›lar›n Bafl Tanr›s›'
na) benzetiyordu. Falih R›fk› Atay, 3.
sayfada yay›mlanan "Ölüm Y›l›" bafll›kl› yaz›s›nda, Atatürk'ü Eski Yunan
Hümanizmi'nin bafl yap›t› say›lan
"Homeros'un (‹lyada'daki) kahramanlar›ndan daha destankari"
olarak niteliyordu.
Atatürk'ün cenazesi 10 Kas›m 1953 günü
törenle An›tkabir'e götürülüyor.
27
BD TEMMUZ 2015
B
uckley'den "Eski Yunan Masallar›"n› çevirmifl olan fiükrü
Kaya'yla yap›lan özel söylefli de
"Atatürk ‹lavesi"nin 5. sayfas›nda flu
bafll›kla yay›mlanm›flt›:
"Atatürkün, bütün cihana hitaben söylenmesini istedi¤i nutuk"
"Anlatan: fiükrü Kaya", "Yazan:
Yekta Rag›p Önen"
Y. R. Önen, Kaya ile yapt›¤›
söylefliyi özetle flöyle aktar›yordu
okuyuculara: (...) fiükrü Kaya'n›n
evindeyim. 10 Kas›m'›n arifesinde,
kendisinden aziz Atatürk'e ait hat›ralar›n› dinliyorum. (...) derin bir heyecan, bir vecd içinde anlat›yor. Not
al›p bunlar› zaptetmeye imkân yok!
(...) ‹çiflleri Bakan› fiükrü Kaya, Çanakkale m›nt›kas›nda teftifle gidecek.
Veda için ziyaret etti¤i zaman Atatürk
28
fiükrü Kaya'n›n Dünya gazetesinin 10.11.1953
günlü "Atatürk ‹lavesi"nin 5. sayfas›nda
yay›mlanan söyleflisi. (C. Özak›nc› Özel Arflivi)
flöyle diyor: (...) Mehmetçik âbidesinin bafl›nda (...) Dünyaya hitab edercesine konuflacaks›n. Orada, Çanakkale’de yaln›z bizim flehitleri de¤il,
bu toprak üstünde kanlar›n› döken
insanlar› da o kahraman muharipleri
de hürmetle, saygiyle anacaks›n! (...)
Çanakkale’den cihana karfl› böyle
konuflacaks›n. (...) Atatürk, fiükrü
Kaya’ya uzun bir ka¤›t uzat›yor. Bu,
Çanakkale’de söyliyece¤i nutuktur.
Atatürk bizzat haz›rlam›flt›r. Ve fiükrü
Kaya, bu nutku al›p Çanakkale’ye
gidiyor, orada Mehmetçi¤in mezar›
bafl›nda bu nutku söylüyor. Nutukta,
fiükrü Kaya’n›n yabanc› muhariplere
BD TEMMUZ 2015
hitaben belirtti¤i cümleler flunlar:
“Bu memleketin topraklar›
üstünde kanlar›n› döken kahramanlar! Burada bir dost vatan› topra¤›ndas›n›z. Huzur ve sükûn içinde,
uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle
yanyana, koyun koyunas›n›z. Uzak
diyarlardan evlâtlar›n› harbe gönderen analar. Göz yafllar›n›z› dindiriniz,
evlâtlar›n›z, bizim ba¤r›m›zdad›r.
Huzur içindedirler ve huzur içinde
rahat rahat uyuyacaklard›r. Onlar,
bu toprakta canlar›n› verdikten sonra, art›k bizim evlâtlar›m›z olmufllard›r.” (...) Me¤er, Mehmetçik âbidesinin bafl›nda söylenen bu sözleri zapteden birkaç gazeteci varm›fl. Onlar
bu sözleri gazetelerine bildiriyorlar,
nutuk dünyaya yay›l›yor. Ve aradan
hafta geçmiyor; fiükrü Kaya'ya
telgraflar ya¤›yor, ta Avustralya, Yeni
Zelanda’dan günlerce sonra mektuplar geliyor. Gözleri yafll› analardan,
kardefllerden, siyasî flahsiyetlerden,
askerlerden... fiükrü Kaya, bu konuflmas›ndan dolay› tebrik ediliyor, takdir
ediliyor. Oysa ki, söz, büyük askere
(Atatürk'e) aittir. (...)
***
ükrü Kaya'n›n Mehmetçik
Abidesi bafl›nda verdi¤i
söylevin metnini 26.08.
1931 günlü Hakimiyeti Milliye
gazetesinde bulduktan sonra;
dergimizin Mart 2015 say›s›nda
ilk kez t›pk›bas›m ve tam metin
olarak yay›mlad›k ve söylevde
bu sözlerin bulunmad›¤› ortaya
ç›kt›. 1915 Çanakkale Savafl›'nda ölen
Anzak (Avustralya ve Yeni Zelanda)
askerlerine yönelik bu sözler, "Antik
Yunan Hümanizmi"ni benimseyen
"Eski Yunan Masallar›" çevirmeni
fiükrü Kaya taraf›ndan, 1953'te yap›lan söylefli s›ras›nda, kendisini not
almadan dinleyen gazeteciye, vecd
içerisinde (kendinden geçmifl bir
durumda), Antik Yunan kahramanlar›n›n "fliirsel" söylemlerine benzer
biçimde, uydurulmufltur.[ii]
ürkiye, 1950'de Birleflmifl Milletler, ABD ve ‹ngiltere yan›nda
Kore Savafl›'na kat›lm›fl; Türk Tugay›,
Kore'de Avustralya'dan gelen
ANZAK'larla karfl›laflm›flt›. 1915'te
Çanakkale'de düflman cephelerde yer
alan Anzaklar ve Türkler, 1950-1953
aras› Kore'de bu kez dost cephedeydiler. Öyle ki, Anzaklar, 25 Nisan 1915
Gelibolu Ç›kartmas›'n›n 1951 ve 1953
y›l› anma törenlerini, Kore'de, Türk
Tugay› ile birlikte gerçeklefltirmifller
ve Kore Savafl›, Temmuz 1953'te sona
ermiflti. Türkiye-Avustralya dostlu¤u,
T
fi
fiükrü Kaya'n›n 25.08.1931 günü
söylev verdi¤i Mehmetçik Abidesi
29
BD TEMMUZ 2015
Türk Tugay› ve Avustralya-Yeni Zelanda Anzak birli¤inin Kore'de ilk buluflmas›. (Üstte.
Anzak askeri, sa¤ üst köflede) Türk Tugay› ve Avustralya Anzak birli¤i, 25 Nisan 1953
günü Kore'de Anzaklar›n 1915 Gelibolu Ç›kartmas›'n›n 38 y›l› anma töreninde, sayg›
duruflunda. (Altta)
iki ülke askerlerince, cephelerde
kurulmufltur. Bu dostlu¤un, fiükrü
Kaya'n›n 10 Kas›m 1953'te vecd
içerisinde üretti¤i sözlere gereksinimi
yoktur. •
[email protected]
1) Bkz: Asl› Ekmekçi, "The Shaping Role of
Retranslations In Turkey: The Case of Robinson
Cruseoe" Dokuz Eylül Üniversitesi, Yüksek
Lisans Tezi, ‹ngilizce, 2008.
30
2) Büyük asker, büyük ink›lâpç›, büyük insan
Atatürk'ün, yak›n arkadafllar›ndan say›n fiükrü
Kaya'n›n evindeyim. 10 Kas›m'›n arifesinde,
kendisinden aziz Atatürk'e ait hat›ralar›n› dinliyorum. Bunu, ben rica ettimdi de, "Gel bakal›m,
konufluruz" demiflti. Millî Mücadele ve ink›lâp
tarihinde idare adam› olarak vazife alan de¤erli
meslekdafl›m fiükrü Kaya'n›n Atatürk'e ait
hât›ralar› o kadar zengin ki... Kendisini hât›ralar
seline kapt›rm›fl, derin bir heyecan, bir vecd
içinde anlat›yor. Not al›p bunlar› zaptetmeye
BD TEMMUZ 2015
imkân yok! Atatürk'ün görüflü, düflünüflü, hissedifllerini, insanl›k, efendilik taraflar›n›, hâdiselerle
izah ediyor, o; heyecanland›kça yeni hât›ralar
canlan›yor, ve ben, "Büyük insan"›n büyüklü¤ünü
kavr›yamaman›n aczi içine düflüyorum. Say›n
fiükrü Kaya, Atatürk'le beraber geçirdi¤i günleri
elbetteki yazacakt›r, ben, hât›ralar› hazinesinden
ancak, bir iki tanesini buraya nakledece¤im.
Büyük insan: Atatürk. "‹nsan Atatürk"e
bak›n›z: ‹ç ‹flleri Bakan› fiükrü Kaya, Çanakkale
m›nt›kas›nda teftifle gidecek. Veda için ziyaret
etti¤i zaman Atatürk flöyle diyor:
”Çanakkale’yi ziyaret etti¤in zaman aziz
flehitlerimizi de ziyaret edeceksin. Bu vazifeyi
yapaca¤›na flüphe yok! Yaln›z nas›l bir nutuk
söyleyeceksin. Ben söyleyeyim; burada yatan
aziz flehitlerimiz sizi hürmetle, sayg› ile an›yoruz
diyeceksin. Mehmetçik abidesinin bafl›nda, dilinin
bütün talakat›yla konuflacaks›n. Burada rahat
ve huzur içinde yat›n›z, diyeceksin. Siz omasayd›n›z, siz gö¤üslerinizi çelik kalelere siper etmeseydiniz, bu bo¤az afl›l›r, ‹stanbul iflgal edilir, vatan
topraklar› istilaya u¤rard›, diyeceksin.
”Evet, böyle konuflaca¤›m!”
”Hay›r, hay›r!.. Sen böylenin çok üstünde
çok daha baflka konuflacaks›n. Dünyaya hitab
edercesine konuflacaks›n. Orada, Çanakkale’de
yaln›z bizim flehitlerimiz de¤il, bu toprak üstünde
kanlar›n› döken insanlar› da o kahraman
muharipleri de hürmetle sayg›yla anacaks›n!
”Paflam ben bunu yapamam, çünkü bu sözler
ancak sizin söyleyebilece¤iniz yüksek sözlerdir.”
”Söyleyeceksin! Çanakkale’de cihana karfl›
böyle konuflacaks›n. Senin böyle konuflman
laz›m!”
fiükrü Kaya Atatürk’ün yan›ndan ayr›l›yor
ve gece tekrar bulufluyorlar. Atatürk, fiükrü
Kaya’ya uzun bir ka¤›t uzat›yor. Bu Çanakkale’de söyleyece¤i nutuktur. Atatürk bizzat
haz›rlam›flt›r. Ve fiükrü Kaya, bu nutku al›p
Çanakkale’ye gidiyor, orada Mehmetçi¤in
mezar› bafl›nda bu nutku söylüyor. nutukta
fiükrü Kaya’n›n yabanc› muhariplere hitaben
belirtti¤i cümleler flunlar:
”Bu memleketin topraklar› üstünde kanlar›n› döken kahramanlar! Burada bir dost vatan›
topra¤›ndas›n›z. Huzur ve sükûn içinde, uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun
koyunas›n›z. Uzak diyarlardan evlâtlar›n› harbe
gönderen analar. Göz yafllar›n›z› dindiriniz,
evlâtlar›n›z, bizim ba¤r›m›zdad›r. Huzur
içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklard›r. Onlar, bu toprakta canlar›n› verdikten
sonra, art›k bizim evlâtlar›m›z olmufllard›r.”
fiükrü Kaya, Atatürk’ün, topra¤›nda yendi¤i
milletlere karfl› gösterdi¤i yüksek insanl›k hislerinin ifadesini tafl›yan cümleleri, Çanakkale’ de
söylüyor, Ankara’ya dönüyor.
Me¤er, Mehmetçik âbidesinin bafl›nda
söylenen bu sözleri zapteden birkaç gazeteci
varm›fl. Onlar bu sözleri gazetelerine bildiriyorlar, nutuk dünyaya yay›l›yor. Ve aradan
hafta geçmiyor; fiükrü Kaya'ya telgraflar ya¤›yor, ta Avustralya, Yeni Zelanda’dan günlerce
sonra mektuplar geliyor. Gözleri yafll› analardan, kardefllerden, siyasî flahsiyetlerden, askerlerden... fiükrü Kaya, bu konuflmas›ndan dolay›
tebrik ediliyor, takdir ediliyor. Oysa ki, söz,
büyük askere aittir. Ve o büyük asker, dün
yendi¤i milletlere karfl› düflmanl›k hissi beslememekte, en insanî, en medenî hislerle, dostluk elini
uzatmaktad›r. Ve bunu, Türkiye Cumhuriyetinin, ‹çiflleri Bakan›na söyletmektedir. Yurtta
sulh, cihanda sulh!.. Atatürk'ün bu vecizesini
dünya milletleri aras›nda düflmanl›¤›n unutulmas›ndan ald›¤› nas›l belli! (...)
fiükrü Kaya'n›n anlatt›klar›nda bir kaç
hât›ray›, noksan de olsa, buraya nakledebilmekten duydu¤um bahtiyarl›k derindir. Muhterem meslekdafl›m, gayet tabiidir ki, hât›ralar›n
tamam›n› yazacak, ve memlekete hediye edecektir. (...)
3) Elise Finnimore Buckley, "Old Tales of
Greece" 1908., sf. 347:
"O father Zeus," he prayed, "who rulest upon
Ida, before thee do I burn the body of my son,
and before my friends and before my foes, that
they both may see it. May the wine which I pour
forth upon his body be a libation of peace, that
by his death he may join together in friendship
those hands which by his sin he made to draw
the sword upon each other. O Zeus almighty,
grant my prayer!"
The people bowed their heads as they heard,
and the old man poured forth the last libation.
The salt tears ran from his eyes and fell upon the
body of his son, and washed away from his mind
all memory of his sin and cowardice, and only
the image of him remained as he had been when
he came in his youth and beauty for the winning
of the bull. So can the hand of death wipe out all
ugliness and wrong.
31
Fikriye Han›m, Gazi Mustafa Kemal Pafla için bazen bir gerçek bazen
bir masald›r. Genellikle masallar hep mutlu sonuçlan›r. Ama bu sadece
masallarda böyledir. Bir yaln›z adam, Çankaya Köflkü’nün o zamanki
Ankara’n›n bütün güzelliklerini gören balkonundad›r. Bir a¤ustos sabah›d›r.
Günefl kendine has sükûneti içinde yavafl yavafl do¤maktad›r. Bu yaln›z
adam, derin düflünceler içinde k⤛d› kalemi eline al›r. Erkenden kendisini
terk edip giden, onar›lmaz ac›lar içinde b›rakan, ad›n› unutamad›¤› bir
kad›n›n arkas›ndan yazmaya bafllar. Yazd›klar› bir fliir de¤il, bir a¤›tt›r.
Bir hüzün gibi geldi geçti hayalimden
fiikâyetçi olmad› yorgun bafl›mdan
Bambaflka bir lezzetti sundu¤u kahve fincan›ndan/
Kaybolup gitmesi mümkün de¤il s›zlayan vicdan›mdan.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Y›lmadan Yorulmadan
Dr. S›tk› Ayd›nel
Miralay(Albay)
Bekir Sami
Kurtulufl Savafl›m›zda
isimleri unutulan veya
Harp Tarihi kitaplar›nda
isimleri pek geçmeyen
kahramanlar vard›r.
Bunlardan biri de Albay
Bekir Sami’dir.
endisi gerçek anlamda
feragat, fedakârl›k ve fazilet
sahibi bir subayd›r. Kurtulufl
Savafl›m›zda ayn› ad› tafl›yan üç kifli
vard›r. Biri Büyük Elçidir. Gazi
Mustafa Kemal kendisini Paris Bar›fl
Konferans›na göndermifltir. Paris’te
kendi kendine baz› kararlara imza
atm›fl, Gazi bu kararlar› be¤enmemifl, yurda geri ça¤›rarak görevine
son vermifltir.
Ayn› isimdeki di¤er flah›s
Ödemifl Kaymakaml›¤› görevini
yapan ve ilerde kendisinden söz
edilecek olan kiflidir. Bu üç ismi
kar›flt›rmamak için yaz›m›za flahs›
K
33
BD TEMMUZ 2015
konu olan flahsiyeti Albay Bekir Sami
olarak tan›mlayaca¤›z.
lbay Bekir Sami, Mondros
Mütarekesi’nden önce Çatalca
Müstahkem Mevki komutan›
iken Mütarekeden sonra buras›n›n
kald›r›lmas› üzerine ‹stanbul’a geldi.
‹zmir’in iflgalinden sonra ‹zmir’de
da¤›lan 17. Kolordu ve 56. Tümen
birliklerini toplamak ve Yunanlara
karfl› mukavemet edecek bir kuvvet
haz›rlama görevini almas› için Rauf
Bey taraf›ndan yap›lan teklifi kabul
etti. Harbiye nezaretinden bir emir
ç›kar›ld›. Ancak yaz›l› emir kendisine
alt› ay sonra ulaflabildi. Harbiye Naz›r›
(Milli Savunma Bakan›) fievket
Turgut Pafla’n›n sözlü emrini alarak
‹zmir’e gitmek üzere Galata r›ht›m›na
geldi. 1. Dünya Savafl›nda birlikte
çal›flt›klar› Yüzbafl› Selahattin’e
rastlay›p kendisinin yaverli¤ini
yapmas›n› teklif etti. Onu da yan›na
alarak 21 May›s 1919 da Band›rma’ya
vard›.
fievket Turgut Pafla sözlü olarak
hemen Manisa’ya hareketle ‹zmir’den
kaçan ve etrafa yay›lm›fl olan k›talar›
süratle toplay›p ve düzenlemesini,
kesin zorunluluk olmad›kça Yunanlarla çat›flmaya girilmemesini emretmifltir. Sonrada Naz›r’›n: “fiimdi ne
yapacaks›n›z?” sorusunu, Bekir Sami,
“Vatan›m neyi emrediyorsa” cevab›n›
vermifltir.
Bu yan›t onun vatanseverli¤inin
bir kan›t›d›r. Vapurda karfl›laflt›¤› ve
Turgutlu Askerlik fiubesi’ne tayin
edilen Yüzbafl› Süleyman Sururi’nin
Mustafa Kemal Pafla’ya sundu¤u 11
A
34
Yüzbafl› Süleyman
Sururi’nin Mustafa Kemal
Pafla’ya sundu¤u raporda,
Albay Bekir Sami’nin
Kuva-i Milliye’nin
kurulmas›nda zorluk
çekti¤ini ve hiç
kimseden talimat
almadan mücadelesini
tek bafl›na sürdürdü¤ü
ifade edilmektedir.
sayfal›k raporda, Kuva-i Milliye’nin
kurulmas›nda zorluk çekti¤ini ve hiç
kimseden talimat almadan mücadelesini tek bafl›na sürdürdü¤ü ifade
edilmektedir. (Celal Bayar, 8 ciltlik
Ben de Yazd›m kitaplar›n›n 3. cildinde
Süleyman Sururi hakk›ndaki görüflünü, “Trakya’ daki mücadelede de
Süleyman Askeri Bey’in yan›nda ve
meflhur Teflkilat-› Mahsusa’da
çal›flm›fl, gerilla savafllar›nda tecrübe
sahibi idi.” sözleriyle belirtmifltir.)
Ayn› vapurda Ödemiflli ‹nceo¤lu
Hamit fievket ile de görüfltü¤ünü ve
Ödemifl’te iflgal aleyhinde mukavemet
haz›rlamak için çal›flmas›n› söyledi¤ini
hat›ralar›nda belirtmektedir.
and›rmaya geldi¤i gece Çerkez
Reflit Beyi de ça¤›rt›p, Band›rma ve Manyas çevresinde
toplayabilece¤i Çerkez atl›lar›n› kardefli Ethem Bey’in kumandas› alt›na
al›narak Manisa’ya gönderilmesi
B
BD TEMMUZ 2015
Yusuf ‹zzet Pafla
sözünü ald›. Fakat, söz verdikleri
kadar atl› göndermediler. Band›rmada
14. Kolordu Komutan› Yusuf ‹zzet
Pafla ile de görüfltü. Harbiye nezaretine
‹zmir olay› hakk›nda toplayabildi¤i
bilgileri rapor etti. O gece orada kalarak
ertesi sabah camide birçok ileri gelen
kimse ile görüflerek Yunanlar›n gelmesini bekleyen Rumlar›n haz›rl›klar›na ve taflk›nl›klar›na karfl› hiç olmazsa
nefislerini korumak için kendilerini
bir teflkilata ba¤lamak tavsiyesinde
bulundu. Bütün bu faaliyetlerinden
dolay› Band›rmada Tümen Komutan
Vekili, memlekette fitne ç›kard›¤›
iddias›yla ‹stanbul’a flikayet etti.
Band›rma’da, ‹zmir’den gelen Albay
Kâz›m Bey ile de bulufltu ve yan›na
onu da alarak 23 May›s 1919 günü
Band›rmadan kalkan trenle Manisa’ya
gittiler. Manisa’n›n iflgal edildi¤ini
haber al›nca geri dönerek Akhisar’da
kalmaya karar verdiler. Manisa’daki
mevki komutan›na mevcut
depolardaki silah ve cephanenin
süratle Salihli istikametine sevk
edilmesini bildiren yaz›l› emri tebli¤
ettiler. Akhisar’a geldikten sonra da
Ayval›kta 172. Alay Komutanl›¤›na
ayn› tarzda bir telgraf çektiler.
Albay Bekir Sami 24 May›s 1919
günlü Ceride’de Akhisar’daki moral
durumunun çok bozuk oldu¤unu ve
etraf›n Yunan bayraklar›yla süslendi¤ini, toplayabilece¤i kuvvetlerle
‹zmir’e dahi taarruz etmek istedi¤ini
hat›ralar›nda anlatmaktad›r. O arada
Kaz›m Bey (Özalp) ‹stanbul’a gitmek
üzere Bekir Sami Bey’den ayr›ld›. 27
May›s sabah› Manisa’dan Topçu Alay›ndan gelen Yüzbafl› Rasim (Altu¤,
sonradan Korgeneral) ile birlikte
Salihli’ye hareket ettiler . Burada genç,
korkak bir Nahiye Müdürüyle karfl›laflt›lar. Yapt›klar› telkin, nasihat hatta
sert davran›fl karfl›s›nda her fedakarl›¤›
yapaca¤›na söz veren bu flahs›n, onlar
ayr›ld›ktan sonra Nahiye’den kaçt›¤›n›
ö¤rendiler.
Albay Bekir Sami’nin bütün bu
faaliyetleri yan›nda Kuvâ-yi Milliye’
nin teflkiline esas olarak en önemli
tarihi mesaj› Ayval›k Mevki Kumandanl›¤›na 28 May›s 1919’da çekti¤i
telgrafta görmekteyiz.
elgrafta aynen flöyle demekte
idi: ”Görülecek büyük ifllere
karfl› elimizde pek az muvazzaf
Türk K›taat› mevcuttur. Muvaf›k bir
cereyan verme¤e muvaffak oldu¤umuz
Ayval›k iflgali meselesinden lüzum
hissedece¤imiz icraat› mümkün
oldu¤u kadar az zayiatla bilhassa
Milis kuvvetleri ile yapman›z› rica
ederim.”
Bu arada Milli Savunma Bakanl›¤›ndan gelen bir emirle Albay Bekir
T
35
BD TEMMUZ 2015
Sami ‹stanbul’a ça¤r›l›yordu. Fakat
bu emre uymad›. Gerekirse Hükümete
karfl› isyan ederek Kuvâ-y› Milliye’yi
organize etmeye daha ‹stanbul’dan
ayr›l›rken karar vermiflti. ‹stanbul’a
ça¤r›lmas›na karfl›n Albay Bekir Sami
bu u¤urdaki gayretlerinden kesinlikle
vazgeçmemifltir.
s›rada Eflme’de bulunan Albay Bekir
Sami Bey’in yan›na s›¤›nd›. Sonunda Bekir Sami Bey Bo¤azl›yan
Kaymakaml›¤›na atand›. Albay Bekir
Sami de Alaflehir’e geçerek, burada
da teflkilat kurmaya çal›flt›. Fakat,
burada gördü¤ü durumu flöyle ifade
ediyordu:
itekim, Ödemifl’te de bafllang›çta Kuvâ-y› Milliye kurmada zorluk çekilmifl, tehlikenin
boyutu anlafl›l›nca Kaymakam Bekir
Sami Bey ‹tilaf Devletlerine çekti¤i
telgraf›n son cümlesinde… “Silah
patlarsa görece¤iniz sonuç pek ac› ve
üzücü olacakt›r. Art›k biliniz ki kalem
de¤il silah ötüyor.” demifltir.
Bu geliflmeleri yak›ndan izleyen
Albay Bekir Sami’nin Kaymakam’a
verdi¤i afla¤›daki cevap, Kuvâ-y›
Milliye’nin kuruluflunda ne kadar
azimle hareket etti¤ini ve onun asil
ruhunu yans›tmas› bak›m›ndan
ola¤anüstü önemlidir. 1 Haziran 1919
tarihini tafl›yan bu belgede, ”Hayat›n
ölümlü,vatan ve milletin sa¤lam oldu¤unu, hizmetlerinizin tarih ve millet
nazar›nda kesinlikle unutulamayaca¤›n› biliniz… Kalbinizdeki alevlenen
ve tutuflan azmin, milli iman›n en
tesirli ve en büyük silah oldu¤unu
hat›rdan ç›karmay›n›z. Milli heyecan›
uyuflturacak haberlere kesinlikle
inanmay›n›z.” ifadeleri bulunmaktad›r.
Kaymakam Bekir Sami Bey’in
bütün çabalar›na karfl›n, halk›n ve
efelerin iflgale karfl› durmamalar›
sonucu ne yaz›k ki Ödemifl iflgal
edildi. Kaymakam, periflan halde, o
“Silah patlarsa görece¤iniz
N
36
sonuç pek ac› ve üzücü
olacakt›r. Art›k biliniz ki
kalem de¤il silah
ötüyor.”
“…Yunanlar›n Filedelfiya dedikleri bu flehirde Yunan propagandalar›
o kadar ilerledi ki hayatlar›ndan emin
olmak isteyen her Müslüman vatandafl
bir Rum dost edinmeye çal›flmaktad›r.”
31 May›s 1919’da Erzurum’da
9. Ordu Müfettifli Mustafa Kemal’e
iletti¤i bir mesajda ”Rum ahalisi,
metropolitleri ve Türk hükümet
mensuplar›, milli heyecan› söndürmek
için adeta yar›fl›yorlar” diyerek ac›
durumu iletiyordu.
onuçta, Alaflehir’e gelen Yüzbafl› Süleyman Sururi’ye talimat
vererek Salihli’ye hareket etti.
Albay Bekir Sami, Salihli’de iken 14.
Kolordu Komutan› Yusuf ‹zzet Pafla’
dan Bursa’da esas görevi olan 56.
Tümeni kurma emrini ald›. Bu emir
üzerine bölgedeki görevini Kula
Mevki Komutan› Binbafl› Nedim’e
devrederek bölgeden ayr›ld›. Bölgeden
ayr›lmas› büyük bir boflluk yaratt›. Bu
S
BD TEMMUZ 2015
arada kendisi hakk›nda çok önemli
bir olay yaflad›. Ege bölgesindeki
Kuvâ-y› Milliye’yi kurma ve halk›
iflgale karfl› direniflte bulunma yolundaki büyük gayretleri nedeniyle.
Mustafa Kemal Pafla ve Ankara’da
bulunan 20 Kolordu Komutan› Ali
Fuat Pafla, Albay Bekir Sami’ye
Paflal›k rütbesi verilmesine karar
verdiler. Bu ödülü teklif ettiklerinde,
kendisi flu cevab› verdi:
“Vatan›m kurtulufla kavuflmadan böyle bir rütbeyi kabul etmeyi,
musalla tafl›nda miras taksimi olarak
telakki ederim. Bu nedenle teklifinize
teflekkür eder, kabul edemeyece¤imi
arz ederim.”
u cevap Albay Bekir Sami’nin
bafllang›çta ifade etti¤im
niteliklerinin ne kadar do¤ru
oldu¤unu göstermektedir. Bu özelliklerinin, bugünkü ortamla mukayese
ederek, de¤erlendirmesini de¤erli
okuyuculara b›rak›yorum. •
B
[email protected]
ATATÜRK VE ADALET
Atatürk bir Bal›kesir seyahatinde, kendisine Milli Mücadele’de
yak›n hizmetler etmifl bir kimsenin müracaat› ile karfl›laflt›.
Bir mevzuda haks›z olarak mahkum oldu¤unu söyleyerek
flikayet etti. Atatürk:
“Hakl›s›n, meseleyi ben de biliyorum” dedikten sonra
refakatinde bulunan genç bir adliye müfettiflini ça¤›rd›.
Konuyu anlatt› ve karar›n düzeltilmesini istedi. Müfettifl
hikayeyi dinledikten sonra:
”Efendim, karar bütün adli s›ralardan geçtikten sonra tekemmül etmifl
(yetkinleflmifl). Hükmün infaz›ndan baflka yap›lacak kanuni çare yoktur. Atatürk:
“Ama ben söylüyorum; bu ifl haks›zd›r. Çünkü ben iflin usulünü biliyorum”
dedi. Genç adliye müfettifli ›srar etti:
”Efendimizin bu beyan› kanun nazar›nda bir de¤ifliklik yapamaz. Adliye
Vekaleti’nin de bir fley yapmas›na imkan yoktur.”
Ortada so¤uk bir hava esti. fiimdi bir f›rt›na kopaca¤›na hüküm veriliyordu.
Atatürk sakin bir duruflla sordu :
”Peki, bir adli hata olursa kanun bunun tashihini öngörmez mi?”
Müfettifl: ”Yeni delille mahkemenin tekrar› istenebilir.”
Atatürk, müracaat eden sahsa döndü:
”Beni flahit olarak göster. Onda yeni deliller oldu¤unu haber ald›m diye
iddia et. Ben mahkemeye gider ve flahitlik ederim.” Sonra adliye müfettifline
döndü:
“Size teflekkür ederim” dedi ve müracaatç›ya da ”Neden bana vaktiyle
müracaat etmedin? Zaman›nda gelir flahitlik ederdim. Beyhude mahkemeleri
de kanunu da iflgal etmezdin. Her vatandafl, hatta reisicumhur dahi olsa
adalete hürmetle mükelleftir.”
37
Haz›rlayan:
SENEM SENGÜL KARAN
Bilginizi Denetleyin
1-Bilinç alt› kavram›n›
psikolojiye kazand›ran
düflünür hangisidir?
a-Max Weber
b-Farabi
c-Sigmund Freud
d-Ivan Pavlov
2-Sinema filmlerinin
öykülerinin metinlerine
ne ad verilir?
a-Taslak
b-Hikaye
c-Tretman
d-Senaryo
3-‹smini bir tavuk kemi¤inden alan, kemi¤in iki
ucu tutularak bafllat›lan
ünlü geleneksel oyun
afla¤›dakilerden
hangisidir?
a-Mors
b-Lades
c-Eveleme
d-Evet-Hay›r
9-Ünlü ‹nek
fiaban karakterini
hangi ünlü
komedyen beyaz
perdede
canland›rm›flt›r?
6-Dünya’dan Ay’›n hep a-fiener fien
ayn› yüzünü görmemizin b-Kemal Sunal
nedeni nedir?
c-‹lyas Salman
a-Ay’›n dönüfl
d-Müjdat Gezen
periyotu ile
güneflinkinin ayn›
10-Felsefede
olmas›
varl›k konusunu
b-Ay’›n dönüfl
araflt›ran disiplin
periyotu ile Dünya’- hangisidir?
n›nkinin ayn› olmas› a-Etik
c-Ay’›n kendi etraf›nda
b-Estetik
çok yavafl dönmesi
c-Epistemoloji
d-Ay’›n kendi etraf›nd-Ontoloji
da dönmemesi
5-Hangisi Türkiye’nin
uluslar aras› telefon kod
numaras›d›r?
a-0090 b-00361
c-0046 d-0061
7-Hindular›n kutsal
sayd›klar›, cadde ve
sokaklarda trafi¤i
kar›flt›rsa bile
dokunmad›klar› hayvan
hangisidir?
4-Afla¤›dakilerden
a-Maymun b-Fil
hangisi söylenenin tam c-‹nek d-Boa y›lan›
tersinin kastedildi¤i
8-Afla¤›dakilerden
ifadelere denir?
hangisi elektri¤i iletir
a-Laf çarp›tma
yani yal›tkan de¤ildir?
b-‹roni
a-Naylon b-Seramik
c-Dalga geçme
c-Deniz suyu d-Mika
d-E¤lence
11-Söylenmelerine
hiç karfl›l›k
vermeyen kar›s› bir
kova suyu bafl›na
boflaltt›ktan sonra,
“Bu gök gürültüsünün
ard›ndan bu ya¤muru
bekliyordum”
diyen filozof
kimdir?
a-Sokrates
b-Platon
c-Hegel
d-Kant
Yan›tlar:
151.
sayfada
BD TEMMUZ 2015
‹ZM‹R’‹N ‹fiGAL‹NDE
"Z‹TO" VEN‹ZOLOS YER‹NE
"KATO" VEN‹ZOLOS DEY‹NCE
fiEH‹T ED‹LEN
DR. YARBAY fiÜKRÜ BEY
Yazan: MET‹N ÖZATA
May›s 1919 sabah› Yunan askeri
birlikleri, Amerikan, ‹ngiliz, Frans›z
ve Yunan Savafl gemilerinin
korumas›nda iki vapurdan indi ve dubalar
yoluyla Punta ‹skelesindeki Avc›lar Kulübü
önünden r›ht›ma ç›k›nca ‹zmir metropoliti
taraf›ndan takdis edildiler ve bir resmigeçit
yapt›lar. Bu s›rada bütün kiliselerin çanlar›
çal›yor, limandaki vapurlar›n düdükleri
durmadan ötüyordu. Rumlar›n oturduklar›
Frenk Mahallesi, birinci ve ikinci Kordon,
Liman ve Pasaport semtleri Yunan bayraklar›
ve Venizelos’un resimleriyle donat›lm›flt›.
Müslüman mahallelerindeyse ölüm sessizli¤i
vard›.
Takdis ve geçit resmi bittikten
sonra iki Yunan Efzun taburu
Kokaryal›’ya (Güzelyal›)
do¤ru saat 10’da yürümüfl
ve Kemeralt› giriflindeki
üstü otel alt› kahvehane
olan, ad›na Askeri Otel
veya K›raathane
15
Dr. Yarbay fiükrü Bey
‹zmir’in iflgali
denilen binan›n önüne gelmifllerdi.
nin yan›nda milis olarak çal›flm›flt›.
Bu s›rada bir kafile yerli Rum ve
onlar›n bafl›ndaki fliflman biri elindeki
u olaylardan sonra toparlanan
tabancayla devaml› olarak oradaki
ve öfkeyle dolu olan Yunan
Türklere hakaret ediyordu. Askeri
askerleri Hükümet kona¤›na ve
K›raathanenin köflesini döndüklerinde Kolordu Karargâh› k›fllas›na (Sar›k›flGiritli Kara Tahsin ad›nda biri taban- la) atefl açmaya bafllad›. Atefl kesildi¤i
cas›n› ateflledi. ‹lk at›fl› bofla gitti.
bir s›rada Ali Nadir Pafla, Te¤men
‹kinci at›flta bu fliflman yerli Rum’u
Celâl (Dinçer)’den pencereden d›flar›
vurdu. Bu s›rada onun yan›nda bulu- bir mendil sark›tmas›n› istedi. Mendili
nan komiser muavini Hüseyin Efendi sark›tan Te¤men Celâl kolundan
Efzon alay›n›n sanca¤›n› tafl›yan uzun yaraland›. Bu s›rada Kolordu kurmay
boylu iri yar› bir Yunan askerini
baflkan› Abdülhamid ve 56. Tümen
öldürdü. Ancak orada
bulunan yerli Rumlar
Yunan askerlerinin
taraf›ndan flehit edildi- ‹zmir’de geçit töreni
ler. Bu gençler cezaevi
müdürü Nuri Bey taraf›ndan tahliye edilerek
silahland›r›lm›fl ve görevlendirilmiflti.
Bunun üzerine
tüm Efzon taburu r›ht›ma do¤ru geri kaçmaya bafllad›. Bu olay›n
canl› tan›¤› fiükrü
O¤uz Alpkaya daha
sonra Yörük Ali Efe’
B
40
BD TEMMUZ 2015
kumandan› Hürrem Beylerdi. Bunun
üzerine Ali Nadir Pafla, perdelerden
birini sökerek bir s›r›¤a ba¤lad› ve
pencereden sallad›. Atefl kesilip de
Yunan subaylar›ndan, atefl edilmeyece¤ine dair fleref sözü ald›. Yunan
askerleri süngü takm›fl olarak k›fllaya
girdiler. Yüzlerce bafl›bozuk yerli
Rum da k›fllaya doldu. Bu Rumlar ilk
rastlad›klar› Türk subaylar›n› dipçiklerle yere yat›rarak üstlerini bafllar›n›
soydu. Bu esnada durumu gören bir
k›s›m subay pencerelerden kaçm›fl;
ancak ço¤u Ali Nadir Pafla’y› takip
etmek zorunda kalm›flt›.
Damat Ferit’in
paflas›, hiçbir
direnifl
göstermemenin
cezas›n› görmeye
bafllam›flt›.
tabancay› dayam›fl ve yüzüne üç tokat
atm›flt›. Sersemleyen Ali Nadir Pafla’
n›n bu s›rada kalpa¤› yere düfltü.
Damat Ferit’in paflas›, hiçbir direnifl
göstermemenin cezas›n› görmeye
bafllam›flt›. Yunan te¤meninin tokad›
Kolordu kurmay
Yunan askerleri
baflkan› AbdülhaKonak meydan›’nda
mid ve 56. Tümen
kumandan› Hürrem Bey’in de
surat›na indi. Di¤er
subaylara da yumruk ve tokat at›lm›fl, kalpaklar›
yerlere at›lm›fl ve
paralar› gasp edilmiflti. Sonra subaylar ikiflerli s›rayla
ve üzerlerindeki
kaputlar›, ayaklaAli Nadir Pafla elinde beyaz bir r›ndaki çizmeleri ç›kararak k›flladan
bayrakla k›flladan ç›km›fl en önde
ç›kmaya ve Pasaport’a kadar yürümegidiyordu. Arkas›ndan, Askerlik Dai- ye zorland›. D›flar› ç›kar ç›kmaz
resi Baflkan› Albay Süleyman Fethi, yüzlerce yerli Rum bu kafileyi sararak,
56. Tümen Kumandan› Hürrem,
yürüyen subaylara tafl, sopa, demir ve
Kolordu Kurmay Baflkan› Abdülhamit tafllarla kudurmuflças›na sald›rd›.
Beyler ilerliyordu. Daha geride subay Zabitler daha sonra saat kulesinin
ve astsubaylar, en arkada askerler
dibine dizildikten sonra bafllar›ndaki
bulunuyordu. Atefl etmeyece¤ine dair kalpaklar› yere at›l›p çi¤nendi sürekli
fleref sözü veren küçük rütbeli Yunan olarak hakarete ve sald›r›ya u¤rad›lar.
subay› Ali Nadir Pafla’n›n flaka¤›na
Bir Yunan çavuflu Nadir Pafla’y›
41
BD TEMMUZ 2015
dipçi¤iyle dürterek “Zito (Yaflas›n)
Venizelos! Ba¤›r sen de,” diye
söylendi. Pafla etraf›na bakm›yordu.
Yerli bir Rum “Duydun söyledi¤ini çavuflun, ba¤›r; Zito Venizelos!”
diye söylendi.
Çavufl dipçikle Pafla’n›n gö¤sünü
dürtüyordu. Nadir Pafla sessiz flekilde
“Zito Venizelos,” dedi.
Bir Yunan askeri 17. Kolordu
Askerlik Daire Baflkan› (Kolordu Ahzi Asker Heyet-i Reisi) Miralay Fethi’
nin kalbine süngüsünü dayam›flt›, bir
baflka Yunan askeriyse tabip yarbay
(kaymakam) fiükrü Bey’in önüne
dikildi ve ondan “Zito Venizelos”
diye ba¤›rmas›n› istedi.
fiükrü Bey gö¤sünü fliflirdi
ve gözlerini Yunan›n gözlerine dikti. Fethi Albay
bu s›rada “Kato Venizelos!” diye
ba¤›rd›. Yunan askeri Fethi Bey’in
kalbine süngüsünü saplad›, Fethi Bey
a¤›r yaraland› ve Sar›k›flla telgraf
çavuflu ‹zzet Alt›nkalem taraf›ndan
Konak meydan› yak›n›ndaki Gurebai Müslimin Hastanesi’ne tafl›narak
doktorlara teslim edildiyse de 3 gün
sonra flehit oldu.
Dr. Kaymakam fiükrü Bey (Tansu) (1890-1919), yukar› kald›rd›¤›
ellerini indirdi ve o da “Kato Venizelos!” diye ba¤›rd›. Süngü onun da
kalbine sapland› ve yere düfltü.
Kato Venizelos, “Kahrolsun
Venizelos!” demekti.
fiehit Dr. fiükrü Bey, Çanakkale
Gazisiydi. Kaymakam Dr. fiükrü
Bey’in o¤lu Avukat Muzaffer Tansu
an›lar›nda Karantina semtinde otur-
Dr.
42
duklar›n› babas›n›n o gün karnesini
alacak olan o¤luyla bir faytonla
Konak’taki Sar›k›flla’ya gittiklerini
silahlar patlay›nca annesinin onu
emirber neferle Askeri Hastaneye
gönderdi¤ini ancak Yunan askerleri
geldi¤inden kaçarak eve geldiklerini
anlat›r.
fiehit Dr. Yarbay fiükrü (Tansu)
(1897-1919) Bey’in o¤lu Avukat
Muzaffer Tansu babas›n›n Balkan ve
Çanakkale Savafl› hat›ralar›n› “Konuflan Hat›ralar” isimli kitapta 1974
y›l›nda yay›nlam›flt›r.
u kitapta anlatt›¤›na göre Kaymakam Dr. fiükrü Bey’in ailesi
onun flehit oldu¤unu en geç
ö¤renenlerden olmufllard›. Bütün
araflt›rmalar›na ra¤men Dr. fiükrü
Bey’in cesedini bulamam›fllard›.
Denize at›ld›¤› söylendi¤i için annesi
denize dalg›çlar indirmifl, aratm›fl
ancak cesedi bulunamam›flt›.
Daha sonra aile ‹stanbul’a
tafl›nm›flt›.
B
BD TEMMUZ 2015
Türk;
Ö¤ün,
Çal›fl,
Güven!
Yazan: KAYA BOZTEPE
Türkiye’ye ilk geldi¤imde
küçük bir çocuktum. ‹lk
dura¤›m›z An›tkabir oldu.
Ç
anakkale geçilmez dedirten,
Milli Mücadele’yi bafllatarak
“Ya ‹stiklal, Ya Ölüm”
parolas›yla mucizevi baflar›lara imza
atarak Cumhuriyeti kuran, sonra
yokluklar içinde harap olmufl bir
ülkeyi tekrar infla eden büyük
Kahraman Mustafa Kemal Atatürk’ün
aziz hat›ras› önünde, sanki karfl›mda
bana bak›yormufl gibi heyecan içinde
titriyordum.
43
BD TEMMUZ 2015
Her kelâm›nda bir çok s›r sakl› oldu¤una inand›¤›m bu dahinin çözemedi¤im tek vecizesi vard›. Türk; Ö¤ün,
Çal›fl, Güven!
‹lk nasihat› “ö¤ün”! Ne ile ö¤ünece¤im? K›sac›k hayat›na yüzy›llar
dolusu baflar›lar s›¤d›rm›fl bu alçak
gönüllü insan› hiç ö¤ünürken duymad›¤›m halde bana neden böyle bir
görev veriyordu?
Çal›fl! Ne çal›flay›m, neyi çal›flay›m?
Son kelime ise “Güven”! Kime
güvenmem gerek? Güvenecek kimseleri nas›l anlayabilirim? Herkese
güvenmem mi gerek acaba?
ard›ndan su dökmek, ölüm ve do¤umlarda k›rk› ç›kmas›n› beklemek, geline
K›rm›z› kuflak ba¤lamak, lohusa
flerbeti haz›rlamak, adak adamak,
kurban süslemek, kan kardefl olmak,
gözle görülür yerlere nazar boncu¤u
asmak, ölünün üzerinde b›çak b›rakmak, ölmüfl kimsenin ayakkab›lar›n›
evin önüne koymak, mezar tafl› yapt›rmak, a¤›t yakmak, tahtaya vurmak
gibi bir çok gelenek ve al›flkanl›klar
bizlere fiamanizm’den miras kalm›flt›r.
unuslar, Mevlanalar ile sevgiye
ve kalbe giden yolu keflfetmifl
olan Anadolu halk›, Yavuz
Sultan Selim’den itibaren özümsedikTAR‹H‹ ANLAMAZSAK BUGÜNÜ
leri ‹slam’dan uzaklaflarak AraplaflDE⁄ERLEND‹REMEY‹Z
maya bafllam›flt›r. ‹mparatorlu¤un son
Neden “Türk” ya da hep “Türk Mille- y›llar›nda ise halk cahil b›rak›lm›fl,
ti” diye bafllam›fl Atatürk? Neden “Ey Araplaflm›fl, hurafelerle yo¤rulmufl,
Türk Gençli¤i” demifl?
fleyhlerle, fl›hlarla yönetilir duruma
Ümmetten millete geçmek, kul
gelmiflti.
olmak yerine vatandafl olma bilincini
fievket Süreyya Aydemir an›layerlefltirebilmek için. Anadolu’ya
r›nda bu konuya üzüntüyle yer verir.
yerleflen Türkler tam anlam›yla fiaman Çorak, tuzlu topraklardan, Anadolu’
geleneklerinden kopmanun dört bir yan›ndan
dan ‹slamlaflm›fl ancak
gelen Mehmetçiklerin
Araplaflmam›fllard›.
ço¤u co¤rafyas›n›,
Bugün bile izlerini görAtatürk, ümmetten hangi millet, hangi dine
dü¤ümüz, Türklerin
mensup olduklar›n›,
Orta Asya’dan tafl›d›k- millete geçmek, kul dahas› peygamberlerilar›, kurflun dökmek,
olmak yerine
nin ad›n› bile bilmiyora¤açlara çul, çaput
vatandafl olma lar diye anlat›r. “Siz
ba¤lamak, çam a¤ac›
Türk de¤il misiniz
bilincini
süslemek, bunlar› hal›
yahu?” diye sorulduve kilim tezgahlar›nda
yerlefltirebilmek ¤unda “Esta¤furullah
ifllemek, yeni y›l yani
için Türk ya da biz Osmanl› kuluyuz,
“Nevruz” kutlamalar›
sizin dedikleriniz
düzenlemek, bahar te- Türk Milleti diye K›z›lbafl” diye cevap
mizli¤i yapmak, gidenin
bafllam›fl.
veren askerlere flaflk›n44
Y
BD TEMMUZ 2015
çekte “k›z›l bafll›k takan” demektir.
Baz› rivayetlere göre Uhut savafl›nda
Hz. Ali kendisini Hz. Peygambere
siper etti¤i s›rada bafl›ndan yaralan›r.
Bu savafltan sonra Hz. Ali’ ye k›z›lbafl
denmifltir. Yine S›ff›n savafl›nda Hz.
Ali’ nin taraftarlar› bafllar›na k›rm›z›
bafll›k takm›fllard›r. Alevi olan Türkmen devleti Safevi ordusunun askerleri de bafllar›na k›z›l bafll›k takarlard›.
Oysa ayr›flt›r›lmak istenilen bu halk
öz be öz bizim halk›m›zd›r, yörüktür,
Türkmen’dir.
l›kla bakakal›r.
Kimdir bu K›z›lbafllar? Osmanl›
devletinin kuruluflunda da Türkmenler
k›z›l börk giymektedir. Yabanc›
kaynaklar Osman Bey’i ”K›z›l Börk
Otman’ ‘olarak kaydetmifllerdir.
Orhan Bey zaman›nda devlet görevlilerine ak börk giydirilerek yönetici
s›n›f ile Türkmen halk› birbirinden
ayr›lm›flt›r. Osmanl› tarihçileri, Anadolu Türkmenlerinden oluflan Osmanl›
ordusu askerlerini ”k›z›l börklü” olarak tan›mlamaktad›r. Safeviler devletinin kuruluflu da Osmanl›’n›n kuruluflu
ile neredeyse birebir örtüflür. Ana
kaynak ”K›z›l Börklü Türkmenler”dir,
gazilerdir. Safeviler Devleti ve fiah
‹smail’in Anadolu’da Türkmenler
üzerindeki etkisi ve bozulan iliflkiler
sonras› ç›kan savaflta Yavuz Sultan
Selim “K›z›lbafllar›n katli helaldir”
fleklinde bir fetva çikartt›rm›fl ve bu
tarihten sonra bir çok Türkmen katledilmifl ya da kimliklerini saklamak
zorunda kalm›fllard›r.
Asl›nda Alevili¤i küçük düflürmek için kullan›lan “K›z›lbafl”, ger-
ustafa Kemal Atatürk heyecanl› geçen bir konuflma
sonras› flöyle seslenir:
“Arkadafllar! Gidip, Toros Da¤lar›’na bak›n›z, e¤er orada bir tek
Yörük çad›r› görürseniz ve o çad›rda
bir duman tütüyorsa, flunu çok iyi
biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve
kuvvet asla bizi yenemez.”
Araplaflt›rlan, cahil b›rak›lan, hor
görülen, hakk› yenen, milli fluurundan
uzaklaflt›r›lan ve her fleye ra¤men
devletine sad›k kalarak u¤runda flehit
olmak için gözünü bile k›rpmayan bu
halk›n çilesini ilk elden anlat›r Ulu
Önder: “Orduya ilk kat›ld›¤›m günlerde, bir Arap binbafl›s›n›n ‘Kavmi Necip evlad›na sen nas›l kötü
muamele yapars›n?’ diye tokatlad›¤›
bir Anadolu çocu¤unun iki damla
gözyafl›nda Türklük fluuruna erdim.
Onda gördüm ve kuvvetle duydum.
Ondan sonra Türklük benim derin
kayna¤›m, en derin övünç memba›m
oldu. Benim hayatta yegane fahrim,
servetim, Türklükten baflka bir fley
de¤ildir.”
M
45
BD TEMMUZ 2015
TÜRK TAR‹H KURUMU VE TÜRK
D‹L KURUMU’NU KURAN,
ÜMMETÇ‹ ANLAYIfi YER‹NE M‹LL‹
B‹L‹NC‹ YERLEfiT‹RMEYE ÇALIfiAN
ATATÜRK’ÜN BAZI VEC‹ZELER‹:
Bilelim ki millî benli¤ini bilmeyen
milletler baflka milletlere yem olurlar.
Bir millet kendi kuvvetine dayanarak varl›¤›n› ve ba¤›ms›zl›¤›n›
sa¤lamazsa flunun bunun oyunca¤›
Bu memleket, Dünya’n›n bekleolmaktan kurtulamaz.
medi¤i, asla ümit etmedi¤i bir müstesBizim baflka milletlerden hiçbir
na mevcudiyetin yüksek tecellisine,
eksi¤imiz
yok. Cesuruz, zekiyiz, çal›flyüksek sahne oldu. Bu sahne en az
kan›z,
yüksek
amaçlar u¤runda ölmeyedi bin senelik, bir Türk Befli¤i’dir.
sini
biliriz.
Beflik tabiat›n rüzgârlar›yla salland›;
befli¤in içindeki çocuk tabiat›n ya¤Bizim milletimiz derin bir maziye
murlar›yla y›kand›, o
maliktir… Türk çocu¤u
çocuk tabiat›n flimflekleecdad›n› tan›d›kça daha
rinden, y›ld›r›mlar›nbüyük ifller yapmak için
dan, kas›rgalar›ndan Atatürk, ümmetten kendinde kuvvet bulaevvelâ korkar gibi oldu;
cakt›r.
millete geçmek, kul
sonra onlara al›flt›;
Türk demek dil
onlar› tabiat›n babas›
olmak yerine
demektir. Milliyetin çok
tan›d›, onlar›n o¤lu
vatandafl olma bariz vas›flar›ndan
oldu. Bir gün o tabiat
birisi dildir. Türk millebilincini
çocu¤u tabiat oldu,
tindenim diyen insanflimflek, y›ld›r›m, Günefl yerlefltirebilmek
lar her fleyden evvel ve
oldu. Türk oldu. Türk
için Türk ya da mutlaka Türkçe konuflbudur. Y›ld›r›md›r,
Türkçe konuflTürk Milleti diye mal›d›r.
kas›rgad›r, Dünya’y›
mayan bir insan Türk
ayd›nlatan Günefl’tir.
bafllam›fl.
hars›na, camias›na
Benim yarat›l›fl›mda fevkalade
olan bir fley varsa, Türk olarak
Dünya’ya gelmemdir.
Bu memleket tarihte Türk’tü,
hâlde Türk’tür ve ebediyen Türk
olarak yaflayacakt›r.
Diyarbak›rl›, Vanl›, Erzurumlu,
Trabzonlu, ‹stanbullu, Trakyal› ve
Makedonyal›, hep ayn› cevherin
damarlar›d›r. Bu damarlar, birbirini
tan›s›n. Türk milletinin toplumsal
düzenini bozmaya yönelik çabalar
bo¤ulmaya mahkûmdur.
46
mensubiyetini iddia ederse buna
inanmak do¤ru olmaz.”
Türk milleti yeni bir iman ve
kesin bir millî azim ile yeni bir devlet
kurmufltur. Bu devletin dayand›¤›
esaslar “Tam Ba¤›ms›zl›k” ve “Kay›ts›z fiarts›z Millî Egemenlik”ten ibarettir. Yeni Türkiye devletinin yap›s›n›n
ruhu millî egemenliktir. Milletin
kay›ts›z flarts›z egemenli¤idir…
Türk miletine do¤ru ve güzeli
veriniz, anlat›n›z, muhakkak kucaklar.
Atatürk’ün millet ve milliyetçilik
anlay›fl› kafatasç›l›k de¤ildir. Bu
milletin fertleri ayn› ortak geçmifle,
tarihe, ahlaka, hukuka sahip
bulunuyor.
“Herhangi bir vatandafla yabanc›
gözüyle bakmak, medeni Türk
milletinin asil ahlâk›ndan beklenebilir
mi?”, sorusunu soran Mustafa Kemal
Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni
kuran Türkiye halk›na Türk Milleti
denir” sözünün tam anlam› da budur.
Yani “Türk Milleti” kavram›, hangi
etnik kökenden ve dinden olursa
olsun, herkese eflit olan, herkesi kucaklayan bir anlay›flt›r.
Türk! Ö¤ün, Çal›fl, Güven vecizesindeki anlam asl›nda bizlere verilen
bir derstir.
oynuna ast›¤› idam ferman›yla
köhne bir gemiyle, bir avuç
dostuyla, dönüflü olmayan bir
yola ç›kan Ulu Önder’in ve yoktan
var edilen bir Cumhuriyet’in hikayesini an›msayarak asla pes etmememiz
gere¤ini ö¤reten bir ders. Koflullar ne
kadar zor olursa olsun, imkâns›z diye
bir kavram olmad›¤›n› ö¤reten, birlikten do¤an kuvvetin, el ele verilerek
B
mucizeler yaratman›n mümkün oldu¤unu gösteren bir ders. Bu dersle bize
verilen görevin tan›m›d›r “Türk, ö¤ün,
çal›fl, güven!”
Tarihine, kültürüne, diline sahip
ç›k. Kim oldu¤unu, nereden geldi¤ini,
ne zorluklar çekti¤ini, üzerinde oynanan oyunlar› unutma.
Birlik ol, bütün ol, do¤ru ol,
yapt›klar›ndan gurur duy. Türk tarih
ve kültürü ile, üzerinde yaflad›¤›n
topraklar ve Anadolu medeniyetleri
ile, hakl› davan ve ba¤›ms›zl›k mücadelen ile, dik ve onurlu duruflun ile
ö¤ün. Tarihte yap›ld›¤› gibi üzerine
ölü topra¤› at›lmas›na izin verme.
Akl›n› kullan. Hedeflerini tespit et,
kendini yetifltir. Bu u¤urda tüm
zorluklar› aflmak için var gücünle çal›fl.
Seni karanl›¤a mahkûm etmek
isteyen zihniyete karfl› her zaman ayn›
flekilde diren. Bu de¤erleri anlayan,
senin gibi düflünen, senin gibi çal›flan
insanlara ve özellikle koflullar ne
olursa olsun, tüm zorluklar› aflabilece¤ine inan, kendine güven.
Muhtaç oldu¤un kudret, damarlar›ndaki asil kanda mevcuttur.
Ne Mutlu Türküm Diyene. •
47
F›rçalayarak
Serdar Günbilen
48
Evrensel Bak›fl Aç›s›
Gürbüz Evren
Tehcir
S›ras›nda
Yaflananlar ve
Ǜkan
‹syanlar
Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda
Osmanl› Devleti vatandafl› olan
Ermeniler, do¤uda ilerleyen
Çarl›k Rusya’s› ordusuna kat›lm›fl,
Mart 1915’te ise Rus askerleri
ile birlikte girdikleri Van’da, Türk
ve Müslüman unsurlara yönelik
büyük bir katliam yapm›fllard›.
smanl› yönetiminin ‹stanbul’daki
Ermeni toplumunun önde gelenlerine yapt›¤›, “Düflmanla
iflbirli¤inden vazgeçin” uyar›s› dikkate
al›nmam›fl, Ermeni komiteleri bölgedeki
katliamlar›n› sürdürmüfltü. Bunun üzerine
Osmanl› Devleti, 27 May›s 1915
tarihinde ald›¤› Tehcir karar› ile Do¤u
Anadolu’daki 6 vilayette bulunan
Ermenileri Suriye baflta olmak üzere
güneydeki topraklara zorunlu göçe tabi
tutmufltu.
O
49
BD TEMMUZ 2015
Ermeniler için Sivas, Konya, ‹zmit,
Eskiflehir, Ni¤de, Merzifon, Harput,
Cizre gibi bölgelerde toplama merkezleri ve dinlenme kamplar› oluflturulmufltur. Kafileler için demiryolu
hatt›n›n bulundu¤u yerlerde tren,
olmad›¤› bölgelerde ise askeri araçlar
da kullan›lm›flt›r. Ancak kafilelerin
rmeni isyanc›lar›n ve komitele- ço¤u, dönemin olanaks›zl›klar› nedeniyle s›n›rl› jandarma gücü eflli¤inde,
rin, Anadolu’daki savunmas›z
at ve öküz arabalar› ile ya da yürütüsivil Türk ve di¤er Müslüman
unsurlar› katletmesi nas›l bir trajedi lerek götürülmüfltür. Askeri araçlar›n
ise Zorunlu Göç ve ‹skân yani Tehcir ki, bunlar›n ço¤u ka¤n› türü arabalarde, bir trajedidir. Bu trajedilerin gerçek dan olufluyordu, kafilelerin tafl›nmasorumlular› ise Türkler ve Ermeniler s›na ayr›lmas›, ordunun ihtiyac› olan
de¤il, Ermenilere ba¤›ms›z devlet sözü birçok malzemenin nakliyesinin
vererek, silah sa¤lay›p isyana, komflu- durmas›na yol açm›flt›r. Bu nedenle
bir k›s›m araçlar al›n›p,
Bu trajedilerin gerçek sorumlular› yeniden ordunun hizmetine verilmifltir. Çok fazla
Ermenilere ba¤›ms›z devlet sözü
bilinmeyen bir konu ise
vererek, silah sa¤lay›p isyana teflvik Ermeni nüfusunun çok
eden Ruslar, ‹ngilizler, Frans›zlar, yo¤un bulundu¤u Kars ve
Van’›n, Rus ordusunun
Amerikal›lar ve misyonerlerdir.
iflgali alt›nda olmas› nedelar›n› öldürmeye teflvik eden Ruslar, niyle Tehcir uygulamas›n›n d›fl›nda
‹ngilizler, Frans›zlar, Amerikal›lar ve kalmas›d›r.
Ermeni Zorunlu Göçünde en
misyonerlerdir. Soyk›r›m iddialar›na
bu de¤erlendirme ›fl›¤›nda bakman›n önemli ve büyük toplama merkezi
Konya’d›r. Tehcir uygulamas›n›n
yararl› olaca¤›n› düflünenlerdenim.
Konuya bu pencereden de bakmamak, bafllamas›ndan yaklafl›k 3 ay sonra,
Türkler, Ermenileri katletti yalan›n›n A¤ustos 1915’te, Konya’ya sevkiyat
alan kazanmas›na yard›mc› olacakt›r. durdurulmufltur. ‹stanbul’dan gönderiTehcir, yani Zorunlu Göç karar›- len bir yaz› ile kampta bulunan on
n›n a¤›rl›kl› olarak Do¤u Anadolu’da binlerce Ermeni’nin, bölgedeki yerleyaflayan Ermeniler için uyguland›¤›n› flim alanlar›na da¤›t›larak, buralarda
ikamet etmelerinin sa¤lanmas› istenbiliyoruz. Ama Karadeniz, Ege ve
Trakya’daki Ermenilerin bir k›sm› da, mifltir. Bunun üzerine Ermenilerin
baz› bölgelerde toplanarak Osmanl› önemli bir bölümü Konya, Koçhisar
Devletinin güneydeki Musul, Halep ve Tuz Gölü çevresindeki bölgelere
yerlefltirilmifltir.
ve Zor eyaletlerine sevk edilmifltir.
Yukar›daki paragraf›, Ermeni
soyk›r›m› iddialar›n› ele ald›¤›m
yaz›lar›mda, 1915 olaylar›n› özetlemek için baz› de¤iflikliklerle kullan›r›m. Bu yaz›da ise Tehcir s›ras›nda
yaflananlar› ve ç›kan isyanlar› ele
alaca¤›m.
E
50
BD TEMMUZ 2015
Erzurum Ermenilerinin Kastamonu’ya, büyük bir nüfusa sahip Merzifon Ermenilerinin de, Karadeniz’deki
baz› il ve ilçelere yerleflmelerine izin
verilmifltir. Dersim, Erzincan, Diyarbak›r, Bitlis, Bingöl gibi bölgelerde
Ermenilerin daha önceki y›llarda
yapt›klar› katliamlardan kaynaklanan
düflmanl›klar nedeniyle kafileler, Kürt
afliretlerinin intikam ve soygun amaçl›
sald›r›lar›na u¤ram›flt›r. Çok say›da
Ermeni’nin hayat›n› kaybetmesi
üzerine, kafilelerin geçifl güzergâh›
de¤ifltirilmifltir.
silah deposuna çeviren Hristiyan misyonerler, kentteki katliamlar üzerine
bölgeden kaçarak ayr›lmak zorunda
kalm›flt›r. Bu durumun en iyi örne¤i
Amerikan misyoner Elia Leslie’dir.
Amerikan misyoner, yaflananlardan
kendilerinin sorumlu oldu¤unu,
Ermenileri silahland›rd›klar›n› itiraf
eden bir mektup b›rakm›flt›r. Ard›ndan
da intihar etmifltir.
Urfa Ermenilerinin yan› s›ra
bugün Kahramanmarafl’a ba¤l› bir ilçe
olan Süleymanl›’da (eski ad›yla Zeytun) Tehcir’e büyük tepki gösteril-
smanl› yönetimi,
sald›rganlar›n yan›
s›ra kafileleri korumak için yeterli önlemAmerikan misyoner Elia Leslie
leri alamayan görevlileri
yaflananlardan kendilerinin
de cezaland›rm›flt›r.
Ermeni kafilelerine
sorumlu oldu¤unu, Ermenileri
sald›ran bir di¤er kesim
silahland›rd›klar›n› itiraf eden
ise Arap afliretleri olmuflbir mektup b›rakm›flt›r.
tur. Özellikle Halep hatt›nda, soygun ve tecavüz
a¤›rl›kl› sald›r›lar›n artmas› üzerine, kafilelerin Siverek
mifltir. Daha önce 17 kez isyan eden
üzerinden gönderilmesine karar
Zeytun Ermenileri yola ç›kmamak
verilmifltir. Tehcir s›ras›nda büyük bir için direnmifltir.
Ermeni nüfusun bulundu¤u Urfa’ da
Patrikhane’nin raporlar›na göre,
da önemli olaylar yaflanm›flt›r. Urfa
say›lar› 39 bin civar›nda olan Kahrave Gaziantep’teki Ermeniler, Tehcir manmarafl Ermenilerinden sadece 11
kapsam› d›fl›nda b›rak›lm›fllard›. Buna bini bölgeden ayr›lm›flt›r. Tehcir
ra¤men, Ermeni kafilelerinin bölgeden karar›na karfl› ç›karak, silahl› direnifle
geçmeye bafllamas›yla birlikte Zorun- geçen bir baflka topluluk ise Hatay
lu Göç’e karfl› ç›kan Ermeniler,
s›n›rlar› içinde kalan Musa Da¤› bölUrfa’da isyan ç›karm›flt›r. Her yeri
gesinde yaflayan Ermenilerdir. Musa
yak›p y›kan silahl› Ermeni gruplar›, Da¤› bilindi¤i üzere Amanos da¤lar›birçok sivili de öldürmüfltür. Urfa’daki n›n bir parças›d›r. Bölgede yaflayan
Ermeni yetimhanesini y›llarca gizli
Ermenilerden yaklafl›k 6 bini
O
51
BD TEMMUZ 2015
silahlanarak, Da¤›n yüksek kesimlerine ç›km›fl ve çevreyi kuflatan askerlere
direnmifltir. Her iki taraftan da çok
say›da can kayb›n›n oldu¤u çat›flmalar›n ard›ndan, Ermenilerden yaklafl›k
4 bini, bölgeye gelen bir Frans›z savafl
gemisi taraf›ndan gruplar halinde
tahliye edilerek, M›s›r’a götürülmüfltür. Ayn› flekilde fiebinkarahisar’daki
Beyrut bölgelerine gönderilmifltir.
Adana’da kalanlar ve 1918’den itibaren kente dönmeye bafllayan Ermeniler, Temmuz 1920’de, Türkleri, Frans›z iflgal güçlerinin deste¤iyle (Frans›z
ordusu üniformas› giymifl Ermeni
gönüllülerden oluflan birlik de büyük
k›y›m yapm›flt›r) bölgeden sürme
giriflimlerine bafllam›flt›r. Meflhur “Kaç
Kaç” olay› iflte bu s›rada gerTürkler, Ermeni sald›r›lar›ndan çekleflmifltir. Türkler, Ermeni
kurtulmak için Toros da¤lar›na sald›r›lar›ndan kurtulmak için
Toros da¤lar›na kaçmak zorunkaçmak zorunda kalm›flt›r.
da kalm›flt›r. Ermenilerin
Ermenilerin de Tehcir karar›na tepki Zorunlu Göç ve ‹skân›n› içeren Tehcir
vererek isyan ettikleri ve ele geçirdik- uygulamas›na tabi tutulan, hayat›n›
kaybeden ve yerlerine geri dönenlerin
leri kaleyi uzun süre savunduklar›,
say›s›, soyk›r›m iddialar›n› çürütmekte
daha sonra da teslim olduklar›
önemli bir yere sahiptir.
bilinmektedir.
Daha sonraki yaz›lar›mda,
Yeri gelmiflken Adana Ermenileözellikle geri dönenlerin say›s›na ve
rini de hat›rlatmakta yarar var.
Say›lar› 50 bini aflan Ermeniler- durumuna iliflkin bilgiler verece¤im.•
[email protected]
den sadece 14 bin kadar›, Halep ve
ATATÜRK’E SU‹KAST G‹R‹fi‹M‹
‹zmir’deki suikast girifliminden
sonra Atatürk, kendisini öldürmeye
kalk›flan iki kifliden birini, sorgusu
tamamland›ktan sonra yan›na
ça¤›rd›. Odada kimse yoktu.
Atatürk adama sordu:
“Sen Mustafa Kemal’i
öldürecekmiflsin, öyle mi?”
“Evet.”
“Mustafa Kemal ne yapm›fl ki onu
öldürecektin?”
“Fena bir adamm›fl... Memlekete çok
kötülük yapm›fl... Sonra bize onu öldürmek
için para da vereceklerdi.”
“Sen Mustafa Kemal’i tan›yor
musun?”
52
“Hay›r”
“O halde tan›mad›¤›n bir adam›
nas›l öldüreceksin?”
“Geçerken iflaret edecekler,
“Mustafa Kemal iflte budur”
diyeceklerdi... Ben de atefl edip,
öldürecektim.”
Atatürk birden cebinden
tabancas›n› ç›kartarak adama uzatt›:
“Mustafa Kemal benim! ‹flte flu
anda da karfl›nda duruyorum. Haydi, al
eline tabancay› ve öldür beni!...”
Adam bu yan›t› al›nca bir süre
flaflk›n flaflk›n Ata’n›n yüzüne bakt›kt›, sonra
kendini yüzüstü yere att› ve... Yüksek sesle,
içini çeke çeke a¤lamaya bafllad›.
Sakl› Tarih
BD TEMMUZ 2015
Sinan Meydan
Kuvvacı
aiz
V
Mehmet Akif’in Kurtuluş Savaşı Faaliyetleri
as›m 1918’den itibaren Anado“Bugünün Büyük Vazifesi”
lu’nun ve Trakya’n›n iflgal
bafll›kl› yaz›da bugünün görevinin,
edilmeye bafllanmas› tüm vatansever- her türlü ihtiraslar›, nifaklar› b›rakarak
el birli¤i ile bir kurtulufl çaresi aramak
ler gibi Mehmet Akif’i de derinden
yaralam›flt›r. Akif o iflgal
oldu¤u belirtilmifltir.
günlerde ‹stanbul’da SebilYaz›da ayr›ca “Kurulan
Mehmet Akif
ürreflad’ da yay›mlad›¤›
partilerin hiç biri milletin
Sebilürreşad
yaz›lar›nda teslimiyetçilere
ruhunu temsil etmiyor”
dergisindeki
denilerek “partiler üstü”
ve mandac›lara inat halka
bir kurtulufl çaresinden
sab›r, ümit ve cesaret afl›layazılarıyla
maya çal›flm›flt›r.
halkı direnişe söz edilmifltir. Ayn› dergide yer alan Mehmet
Örne¤in, sansüre ra¤men
çağırmıştır
Akif’in bir fliiri de tamaderginin 3 Nisan 1919
men sansür edilmifltir.
tarihli 402. say›s›nda ya15 May›s 1919’da ‹zmir’in iflgay›mlanan “Bugünün Büyük Vazifesi”
ve “‹ttihad-› Milli” bafll›kl› yaz›larla linden sonra ‹stanbul’daki pek çok
yay›n organ› ‹ngiliz veya Amerikan
halka direnifl ça¤r›s› yap›lm›flt›r.
K
53
BD TEMMUZ 2015
mandas›n› savunurken Akif’in baflyazarl›¤›ndaki Sebilürreflad dergisi
mandac›l›¤a karfl› ç›karak milletin
kurtulabilmesi için bir an önce milli
birlik sa¤lanmas› gerekti¤ini
belirtmifltir.
10 Ekim 1919’da baz› sayfalar›
sansürlendi¤i için bofl ç›kan Sebilürreflad’da Akif’in “Hüsran” adl› fliiri
yay›mlanm›flt›r. 30 Ekim 1919 tarihli
say›da da “Yeis Yok” bafll›kl› fliiri
yay›mlanm›flt›r.
kif, milli hareketin “Bir ‹ttihatç›l›k hareketi” oldu¤unu söyleyenlere “Hay›r! Art›k buna da
‹ttihatç›l›k denemez. Bu memleket
meselesidir. Buna herkes el birli¤iyle
sar›lmal›d›r” yan›t›n› vermifltir.
13 Kas›m 1918’de ‹stanbul’un
fiilen iflgali üzerine Süleyman Nazif,
9 fiubat 1919’da Hadisat gazetesinde
“Kara Bir Gün” bafll›kl› bir yaz›yla
iflgali k›nam›flt›r. Frans›z iflgal kuvvetleri komutan› General D’Esperey, bu
yaz›s›ndan dolay› Süleyman Nazif’in
A
General D’Esperey
54
idam edilmesini istemifltir. Süleyman
Nazif son anda idamdan kurtulmufl,
ancak Malta’ya sürgün edilmifltir.
Süleyman Nazif Malta’da “Son Nefesimle Hasb›hal” adl› bir fliir yazm›flt›r.
Akif, Süleyman Nazif’in bu fliirine 15
Nisan 1921’de Ankara’da Taceddin
Dergah›’nda“Süleyman Nazif’e” adl›
bir fliirle yan›t vermifltir. Akif, Süleyman Nazif’in “Kara Bir Gün” bafll›kl›
yaz›s›ndan övgüyle söz edip onun
milletin elemlerini dünyaya duyurdu¤unu belirtmifltir.
“Ey tek kara gün dostu, bu
hicranzede yurdun! / Sen milletin
âlâm›n› dünyaya duyurdun, / En
korkulu günlerde o müthifl kaleminle…
/ Takdis ederiz nam›n›… / Lakin beni
dinle;”
ehmet Akif, 1920 y›l› Ocak
ay›n›n son haftas›nda, yak›n
dostu Eflref Edip’le birlikte Kurtulufl
Savafl›’na kat›lmak için Bal›kesir’e
gitmifltir. Burada ‹zmir’e Do¤ru
gazetesini ç›karan Mustafa Necati ve
Vas›f Ç›nar’›n iste¤i ile Za¤anos Pafla
Camii’nde bir vaaz vermifltir. Akif,
23 Ocak 1920’de Bal›kesir’de
Za¤anos Pafla Camisi’ni dolduran
cemaate -Cuma namaz›ndan sonraflöyle seslenmifltir:
“Bu namert taarruza karfl› koymak kad›n, erkek, çoluk çocuk, genç,
ihtiyar her fert için farz- ayn oldu¤u
bir an olsun hat›rdan ç›kar›lmamal›d›r. Baflta dini namus ve vatan olmak
üzere bütün varl›¤›m›z tehlikeye
düflmüfl, düflman kap›lar›m›za kadar
dayanm›flt›r. Bu durumda yap›lacak
fley, ayr›l›k, gayr›l›k gibi küçük mese-
M
BD TEMMUZ 2015
leleri bir tarafa b›rakmak ve el birli¤iyle bu
namert istilay› biran
önce geri püskürtmektir.”
oldu¤u görülmektedir.
16 Mart 1920’de ‹stanbul’un iflgal edilmesi
üzerine Atatürk, Mehmet Akif’i Ankara’ya
davet etmifltir. Atatürk,
zmir’e Do¤ru,
“Burada ulemaya
Akif’in 23 Ocak’
ihtiyaç vard›r. Ali Bey’
taki konuflmas›n› 1
le görüflülerek Hoca
fiubat’ta yay›mlam›flFatin, flair Mehmed Akif
t›r. Söz konusu konuflve sair
Bu namert taarruza Efendilerin
man›n özeti 12 fiubat
tensip edileceklerin
karşı koymak kadın, sürati sevkleri.” fleklin1920’de Sebilürreerkek, çoluk çocuk, deki telgraf›yla Akif’i
flat’da yay›mlanm›flt›r.
Akif’in konuflmas›na
genç, ihtiyar her fert Ankara’ya ça¤›rm›flt›r.
bafllarken okudu¤u
ayr›ca 1920 y›l›
için farz- ayn olduğu bir Atatürk,
fliir, Yunus Nadi’nin
Nisan ay› bafllar›nda Ali
an olsun hatırdan
‹stanbul’da ç›kard›¤›
fiükrü Bey arac›l›¤›yla
çıkarılmamalıdır.
Yenigün’de, konuflda Akif’i Ankara’ya
man›n tamam› ise
davet etmifltir. Eflref
Atatürk’ün Sivas’ta ç›kartt›¤› ‹rade- Edip’in anlat›m›yla, “…merhum
i Milliye’de yay›mlanm›flt›r. 4 sayfal›k Akif’le idarehanede konufluyorken
‹rade-i Milliye gazetesinin tam 2
merhum Ali fiükrü Bey geldi. ‘Haydi,
sayfas›n› bu konuflmaya ay›rmas›
haz›rlan›n gidiyoruz’ dedi. ‘Nereye?’
dikkat çekicidir. Akif’in, halk› düflma- dedik. ‘Ankara’ya. Oradan sizi ça¤›na karfl› direnifle ça¤›ran bu Bal›kesir r›yorlar. Pafla sizi istiyor. Sebilürrekonuflmas›n›n metni ‹stanbul’da ç›kan flad’›n Ankara’da neflrini istiyor.
Sebilürreflad dergisinde yay›mlan›nca Sebilürreflad’›n Ankara’da intiflar›
hem dergisi sansür edilmifl hem de
milli hareketin manevi cephesini
kendisi takibe al›nm›flt›r.
kuvvetlendirecektir’. Akif’le bak›flt›k.
Ali fiükrü kati bir lisanla: ‘Hiç düflünyn› Za¤anos Pafla Camisi’nin
meyiniz, gidece¤iz, her halde gideceminberine üç y›l sonra, 1923’te ¤iz’…”
bu sefer Atatürk ç›kacak ve “Allah
Atatürk’ün bu ça¤r›s› üzerine Akif
birdir. fian› büyüktür…” diye bafllayan arkadafl› Eflref Edip’e, “Art›k burada
meflhur Bal›kesir Hutbesi’ni verecek- duracak zaman de¤ildir, gidip çal›fltir. Akif’in Bal›kesir’deki faaliyetleri mak laz›m. Bizim taraf›m›zdan halk›
ile daha 1920 y›l›n›n ilk aylar›ndan
tenvire ihtiyaç varm›fl, ça¤›r›yorlar,
itibaren milli hareketin öncülerinden mutlaka gitmeliyiz. Ben yar›n AnkaMustafa Necati, Yunus Nadi ve Ata- ra’ya hareket ediyorum. Kimsenin
türk’le fikir ve eylem birli¤i içinde
haberi olmas›n. Sen de idarehanenin
‹
A
55
BD TEMMUZ 2015
ifllerini derle topla, Sebilürreflad
kliflesini al, arkamdan gel…” diyerek
Ankara’ya gitmek için haz›rl›klara
bafllam›flt›r.
Akif, 10 Nisan 1920’de 12 yafl›ndaki büyük o¤lu Emin’i yan›na alarak
Ali fiükrü Bey’le buluflup Ankara’ya
do¤ru yola ç›km›flt›r. TBMM’nin
aç›l›fl›ndan bir gün sonra, 24 Nisan
1920’de Ankara’ya ulaflm›flt›r. O¤lunun anlatt›¤›na göre Meclis önünde
Akif’le karfl›laflan Atatürk: “Sizi
bekliyordum efendim! Tam zaman›nda
geldiniz! fiimdi görüflmek kabil olmayacak. Ben size gelirim” diyerek hofl
geldin demifltir.
orunu Selma Argon’un anlat›m›yla: “Dedem Meclisin aç›l›fl›na yetiflemiyor. Zannediyorum
aç›l›fltan 1-2 gün sonra gidebiliyor
Ankara’ya. Mustafa Kemal, bizzat
T
Selma Argon
kap›da karfl›l›yor Mehmet Akif’i.
‹nsanlar, Atatürk’le dedemi karfl›
karfl›ya getirmeye çal›fl›yorlar.”
Akif’in Ankara’ya gidifli, Atatürk’ün bizzat kontrolündeki Hâkimiyeti Milliye gazetesinin 28 Nisan 1921
56
tarihli say›s›nda “‹slam fiairi Akif
Bey” bafll›¤›yla halka duyurulmufltur.
Atatürk’ün, ›srarla Akif’in milli
harekete kat›lmas›n› istemesinin üç
temel nedeni vard›r:
1. Akif’in ‹slam dinini çok iyi
bilen bir flair ve vaiz olmas›… Atatürk
o zor günlerde Müslüman Anadolu
insan›na, milli harekete kat›lman›n,
iflgale karfl› direnmenin dinsel bir
zorunluluk oldu¤unu en iyi anlatabilecek kiflilerin bafl›nda Akif’in geldi¤ini
düflünmüfltür.
2. Akif, 1912 y›l›nda Balkan
Savafllar› s›ras›nda kurulan Müdafaai Milliyye Cemiyeti'ne ba¤l› ‹rflad
Heyeti’nin genel kâtipli¤ini yapm›flt›.
Bu çerçevede Fatih, Beyaz›t ve Süleymaniye camilerinde verdi¤i vaazlarda
halka düflmana karfl› direnifl azmi ve
umut afl›lamaya çal›flm›flt›. Atatürk,
Akif’in bu tür direnifl vaazlar›n›n
Kurtulufl Savafl›’nda çok ifle yarayaca¤›n› düflünmüfltür.
3. Akif’in daha önce I. Dünya
Savafl› s›ras›nda birkaç kere “‹slami
propaganda” iflinde görev alm›fl
olmas›… 1914 y›l› sonlar›nda Teflkilat-› Mahsusa'n›n verdi¤i görevle
Berlin'e gitmifltir. 1915’te yine Teflkilat-› Mahsusa’n›n görevlendirmesiyle
bu sefer Arabistan'da bafllayan fierif
Hüseyin isyan›na karfl› Arap kabilelerinin deste¤ini sa¤lamak amac›yla bir
heyetle Arabistan’a gitmifltir. Ancak
orada Araplar› k›flk›rtmakla görevli
‹ngiliz Lawrence’e karfl› pek de baflar›l› olamam›flt›r. ‹flte Atatürk, Akif’in
bu “‹slami propaganda” tecrübesinden
yararlanmak istemifltir. Akif Ankara’
ya gelir gelmez halk› milli harekete
BD TEMMUZ 2015
kat›lmaya teflvik etmekle görevlendi- okutulmufltur. Akif Anadolu’ya geçrilmifltir. Anadolu ve Rumeli Müda- tikten sonra Biga’dan ve Burdur’dan
faa-i Hukuk Cemiyeti Ankara Heyet- milletvekili seçilmifltir. Ancak Burdur
i Merkeziyesi’nin karar defterine
milletvekili olmay› tercih etmifltir. O
kay›tl› 5 numaral› ve 2 May›s 1920
s›rada yeni seçilmifl bir mebus Miralay
tarihli bir karara göre “Heyet-i ‹rfla- ‹smail Bey’in istifa etmesiyle boflalan
diye Riyaseti’ni ifa etmekte olan flair yere Atatürk, Mehmet Akif’in seçilMehmet Akif Bey’e zaruri masraflar›n› mesini teklif etmifltir. Akif daha sonra
karfl›lamak üzere 200 lira verilmesine Eskiflehir ve Burdur’a giderek halk›
karar verildi¤i” belirtilmifltir. Akif’e milli hareket saflar›nda birleflmeye
bu paran›n verildi¤i gelir gider defte- ça¤›rm›flt›r.
rindeki kay›tlardan anlafl›lmaktad›r.
1920 Haziran ay›ndan itibaren
Akif, bu görevlenYunan ordusu Anadodirme do¤rultusunda
lu içlerine do¤ru ilerAnadolu’da halka, milli
lemeye bafllam›flt›r.
hareketin “‹ttihatç›” bir
‹ngiliz destekli Yunan
hareket olmad›¤›n›,
birlikleri Mudanya’ya
iflgalci düflmana karfl›
asker ç›kararak 8
direnmenin dinsel bir
Temmuz 1920'de
görev, yani “cihat”
Bursa’ya girmifltir.
oldu¤unu ve buna kat›lBursa’n›n iflgali ve
man›n “farz” oldu¤unu
oradaki Yunan mezaanlatm›flt›r. Akif, Analimi Akif’i de derinAkif’in Bursa’nın işgaline den yaralam›flt›r. Aydolu’ya geçtikten bir
süre sonra tam da Ataduyduğu öfkenin,
r›ca Osmanl› baflkenti
türk’ün istedi¤i biçimde tepkinin ve üzüntünün
Bursa’n›n iflgalinin
Sebilürreflad’› da Anahem iflgalci için hem
izlerini ”Bülbül”adlı
dolu’ya geçirmifltir. Eflde iflgal edilen için
şiirinde görmek
ref Edip ve Akif, Sebiçok sembolik anlamlürreflad’› önce Kastamümkündür
lar› vard›r. Bursa’da
monu’da sonra Ankara’
iflgalci Yunan ordular›
da yay›mlam›flt›r. Sebilürreflad, Hâki- komutan› Sofoklis’in Osman Gazi’nin
miyet-i Milliye ile birlikte Ankara’da türbesine girip sandukas›n› tekmeleTBMM’nin verdi¤i ödenekle da¤›t›lan mesi Osmanl› özelinde asl›nda ‹slama
iki süreli yay›ndan biridir.
yap›lm›fl bir sayg›s›zl›kt›r.
Akif’in Kastamonu’daki çok
önemli konuflmalar›n›n da yer ald›¤›
kif’in, Bursa’n›n iflgaline duyduSebilürreflad’›n üç say›s› binlerce nüs¤u öfkenin, tepkinin ve üzüntüha bast›r›larak Anadolu’ya halka ve nün izlerini “Bülbül” adl› fliirinde
cephelere da¤›t›lm›fl; camilerde, kah- görmek mümkündür.
velerde, derneklerde, askeri birliklerde
“Bülbül”, 7 May›s 1921’de Sebil-
A
57
BD TEMMUZ 2015
ürreflat’ta, 13 May›s 1921’de Hâkimiyet-i Milliye’de yay›mlanm›flt›r. Akif,
Kurtulufl Savafl› y›llar›nda Kastamonu’da Aç›ksöz’de, Ankara’da Sebilürreflat’ta ve Hâkimiyet-i Milliye’de ve
yurdun de¤iflik yerlerindeki birçok
“millici” gazetede, dergide yay›mlanan çok say›da “iflgal” ve “direnifl”
temal› fliir yazm›flt›r.
Ö
rne¤in, Akif’in “Berlin Hat›ralar›”n› sonundaki “Cehennem olsa
gelen gö¤sümüzde söndürürüz!..” diye
bafllayan dizeleri, “Cephelerde Kahraman Mücahitlerimize” sunumuyla 26
Mart 1921’de Sebilürreflat’ta, 28 Mart
1921’de de Hakimiyet-i Milliye’de
yay›mlanm›flt›r.
‹stanbul Hükümeti’nin çal›flmalar›yla Konya’da Bozk›r isyan› (1. Bozk›r 26 Eylül-4 Ekim 1919), (2. Bozk›r
20 Ekim-4 Kas›m 1919), bir y›l kadar
sonra da Konya ‹syan› (2 Ekim-22
Kas›m 1920) ç›km›flt›r.
Akif, Ankara’ya geldikten bir ay
kadar sonra Konya’daki isyan›n bast›r›lmas› amac›yla kurulan heyetle
birlikte Konya’ya gönderilmifltir. Akif,
durup dinlenmek bilmeden Kuvvac›
faaliyetlerini sürdürmüfltür. Halk›
ayd›nlatmak üzere Sand›kl›, Dinar,
Antalya ve Afyon’a gitmifltir. Akif,
7 Ekim 1920’de Çank›r› Mebusu Hac›
Tevfik Bey, Binbafl› Halim Bey ile
birlikte Kastamonu’ya gönderilmifltir.
Bu nedenle Meclis Akif’i 1,5 ay izinli
saym›flt›r. Önce, 15 Ekim 1920’de
Çank›r›’n›n en büyük camisi olan Ulu
Camii’de bir vaaz vererek halk› Kurtulufl Savafl›’na kat›lmaya ça¤›rm›flt›r.
19 Ekim 1920’de Kastamonu’ya
varm›flt›r. Burada Müdafaa-i Hukuk
ve Gençler Mahfili üyelerince
karfl›lanm›flt›r. Kastamonu Aç›ksöz
gazetesi birçok say›s›nda Akif’in As›m
adl› eserinden parçalar yay›mlam›flt›r.
O günlerde Konya’daki Ö¤üt gazetesi
de Akif’in fliirlerine yer vermifltir.
Akif, 5 Kas›m 1920 Cuma günü
Kastamonu’nun en büyük camisi
Nasrullah Camii’nde, daha sonra
ço¤alt›larak elden ele dolaflacak, hatta
ordulara da¤›t›lacak o meflhur vaaz›n›
vermifltir.
K
astamonu’da iki ay kadar kalan
Akif, bu s›rada Nasrullah Camii’nde verdi¤i vaazlar›yla, Sebilürreflad
dergisindeki, Aç›ksöz gazetesindeki
yaz›lar›yla, fliirleriyle ve kahvehanelerdeki konuflmalar›yla halk› milli
harekete kat›lmaya, düflmanla mücadele etmeye ça¤›rm›flt›r. Ankara’ya
döndü¤ünde de, I. ‹nönü Savafl›’ndan
bir süre sonra ‹stiklal Marfl›’n› yazm›flt›r. •
[email protected]
Not: Mehmed Akif’in Kurtulufl Savafl›
faaliyetlerinin ayr›nt›lar› ve bilinmeyen Mehmed
Akif gerçe¤i için bkz. Sinan Meydan, Vaiz, Öteki
Mehmed Akif, 2 bas. ‹nk›lap Kitabevi, 2015.
"Asla flüphem yoktur ki, Türklü¤ün unutulmufl büyük medeni özelli¤i
ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonraki geliflmesi ile gelece¤in
yüksek medeniyet ufkunda yeni bir günefl gibi do¤acakt›r."
M. Kemal Atatürk
58
Türk
Liras›’n›n
‹lk Büyük
Ameliyat›ndan
Sonra...
1970 y›l›nda yap›lan devalüasyonla Amerikan dolar›n›n de¤erinin 9 liradan
15 liraya ç›kar›lmas› "operasyonu"ndan sonra Mete Akyol'un Baflbakan
Süleyman Demirel'le yapt›¤› ve 7 Eylül 1970 tarihli Milliyet'te yay›mlanan
röportaj›n›n öyküsünü, merhum Süleyman Demirel'in varl›¤›na özlem ve
an›s›na sayg›yla yay›ml›yoruz.
Yazan: METE AKYOL
imdi uluslararas› gönüllü
memurluk yapmakta olan bir
zamanlar›n “gönüllü vatan
kurtar›c›s›” kahraman›m›z Kemal
Dervifl’in, o zamanlardaki CHPANAP- MHP koalisyonunun son
günlerinde yeni bir siyasal iklimin alt
yap›s›n› haz›rlarken bir gece ans›z›n,
kaflla göz aras›nda bir ç›rp›da yap›verdi¤i bir sürprizin ayn›n›, k›rkbefl y›l
fi
önce, yine bir gece ans›z›n ve yine
kaflla göz aras›nda bir ç›rp›da, Süleyman Demirel yap›vermiflti. Soluk
solu¤a acil servise yetifltirilen bir hasta
örne¤i, o da bir gece ans›z›n Türk
liras›n› ameliyat masas›na yat›r›vermiflti ve… Sonra o da neflteri kap›p,
“A¤z›na burnuna m› gelir, kafl›na
saç›na m› gelir?” demeden, Türk
liras›n› eline geldi¤i yerinden tutmufl,
59
BD TEMMUZ 2015
bir sihirbaz becerisiyle bir ç›rp›da
kaflla göz aras›nda kesip biçip buday›vermiflti.
Sabah gözlerimizi açt›¤›m›zda
da, bu ameliyat haberini asil ve necip
Türk Milleti’ne, hepimizin al›flt›¤›
kendi üslubuyla, fakat ne oldu¤unu
hiçbirimizin kolay kolay kavrayamad›¤›m›z flu sözcüklerle müjdelemiflti:
“Dolar karfl›s›nda fliflenin darbo¤az›na gelen param›za, acilen ihtiyaç
duydu¤u operasyon icra edilmifl ve
Türk liras› dolar karfl›s›nda yüzde 66
devalüe edilmifltir.”
Bu Demirelce ifadenin Türkçe’si
flöyleydi: “Bir dolar, 9 liradan
15 liraya ç›kar›lm›flt›r.”
***
lk günlerin flokunu atlatt›ktan sonra
anlayabildik ki, dolar›n 9 liradan
15 liraya ç›kar›lmas›yla, cebimizdeki param›z›n yar›s›ndan fazlas› da,
“yand›, bitti, kül olduuuu” kazas›na
u¤ram›flt›. “Operasyon” ise, bu iflin
ya da ifllemin, siyasette kullan›lan bir
çeflit kod ad›ym›fl, me¤er.
“Her keder, mutlulukla sona erer”
‹
güzelli¤ine inanan bir kifli olarak,
param›z›n bafl›na gelen bu kederli
ameliyat›n bile bir yerlerinde kesinlikle belki bir gülümseme, belki bir
güzellik k›r›nt›s› bulabilirim umudumla, Baflbakan Süleyman Demirel’le
bir röportaj yapmak istedim.
Özel Kalem Müdürü Muammer
Ekonom, makam odas›nda beni karfl›s›nda görünce çok flafl›rd›.
“Say›n Baflbakan’la yedi dakikal›k bir görüflme yapmak istiyorum”
dedi¤imi duyunca, daha da çok flafl›rd›.
‹çeri girdi, iste¤imi Süleyman
Demirel’e bildirip ç›kt›ktan sonra ise,
bu kez de Say›n Baflbakan’›n çok
flafl›rd›¤›n› söyledi.
“Neden befl dakika de¤il, on
dakika de¤il de yedi dakika görüflmek
istiyormufl acaba?” dedikten sonra,
Muammer Ekonom’a bir göz iflaretiyle
yeflil ›fl›k yak›vermifl:
“Hadi söyle de gelsin” demifl.
Baflbakanl›k makam›na girdi¤imde Baflbakan Demirel, makam koltu¤unun önündeki büyük sehpay›
çevreleyen dört ya da befl Bakan›’yla
Makam›na al›nd›¤›mda, Baflbakan Süleyman Demirel Bakanlar›yla toplant›dayd›.
60
BD TEMMUZ 2015
oturuyordu.
“Arkadafllar›n›zla çal›flt›¤›n›z›
bilmiyordum, Say›n Baflbakan›m”
dedim. “Çok çok özür dilerim.”
Baflbakan Demirel, yan›ndaki
koltu¤a oturmam› iflaret ederken, önce
merak›n› gidermek istedi:
“Allah aflk›na, ilk ifl olarak flu
yedi dakika meselesini bir aç›kl›¤a
kavufltural›m” dedi. “Befl dakikal›k
görüflmeyi anlar›z, on dakikal›k
görüflmeyi anlar›z, yar›m saatlik hatta
bir saatlik görüflmeyi de anlar›z da,
bu yedi dakikal›k görüflmenin alt›nda
ne var? Onu bir ö¤renelim önce...”
S
üleyman Demirel, ilerideki
y›llarda söyledi¤i ve
duydu¤um andan bu yana
da kula¤›mdan bir türlü
gitmeyen “Meseleleri
mesele yapmazsan›z,
mesele kalmaz” sözünü o
günlerde henüz söylememiflti. Sorusunu, çaresiz,
kendi sözümle yan›tlamak
zorunda kald›m: “Size
sormak istedi-¤im tam yedi
sorum var, Say›n
Baflbakan›m” dedim. “Bu
sorular›ma da bir ya iki
sözcükle yan›t verece¤inize göre, en
çok yedi dakikan›z› alaca¤›m. Daha
fazla zaman›n›z› almak istemi-yorum,
o nedenle yedi dakika görüfl-mek
istedim sizle...”
Baflbakan Demirel bu kez, sorular›m›n say›s›n›n neden yedi oldu¤unu
merak etti. “Neden mesela alt› soru
de¤il de, sekiz soru de¤il de, yedi
soru?” dedi.
Ben de iflte o ân› bekliyordum.
Elimi cebime soktum ve cebimdeki
tüm banknotlar› ç›kard›m, gösterdim.
“fiu an tedavülde bulunan tam
yedi adet banknotumuz var, Say›n
Baflbakan’›m” dedim. “‹flte hepsi de
burada... Befl liral›k, on liral›k, yirmi
liral›k, elli, yüz, beflyüz ve bin liral›k
banknotlar... Her biriyle ilgili olarak
bir soru soraca¤›m, bir-iki sözcüklük
de yan›t alaca¤›m, o kadar...”
Baflbakan Demirel önce, elimdeki
renk renk, boy boy banknotlara bakt›,
sonra da karfl›s›nda befl Bakan’a bakt›:
“Sonumuz hay›rl› olsun arkadafllar” dedi gülerek. “Bakal›m ne var
bu iflin ucunda?..”
A
sl›nda bu iflin ucunda da, ortas›nda da, öteki ucunda da öyle
korkulacak bir fley yoktu; iki ucunda
da, bir ortas›nda da, masum bir “Bu
banknotun arkas›nda ne var?” sorusu
vard›.
Elimdeki banknotlardan en küçü¤ünü, Demirel’in önündeki sehpaya
koydum ve damdan düflercesine
sordum:
61
BD TEMMUZ 2015
Baflbakan Demirel, benim kendisine sordu¤um soruyu, kendi Maliye
Bakan›’na sordu:
“Befl liral›k banknotun arkas›nda
ne resmi vard›r?” dedi.
Maliye Bakan› Erez, “cehaletini”
gülümsemeyle örtmeye çal›flt›:
“Özür dilerim, beyefendi” dedi.
“Maalesef bilemeyece¤im.”
S
“Bir ay önce a¤›r bir operasyondan geçirdi¤iniz bu paray› tan›d›n›z
m›, Say›n Baflbakan’›m?” dedim.
Demirel, benden bekledi¤i sorunun böylesine kolay oldu¤unu
görünce rahat bir nefes ald›:
“Tan›maz olur muyum, can›m!”
dedi. “Gösterdi¤in para, befl liral›k
bir banknottur. ‹stersen milliyetini de
söyleyeyim: Befl Türk liras›d›r bu.”
Banknotu ters çevirmesin diye
elimi paran›n üstüne bast›rd›m ve as›l
sorumu sordum: “Bu befl liral›k
banknotun arkas›nda ne resmi var,
Say›n Bafl bakan’›m?” dedim.
B
aflbakan Demirel, tam karfl›m›zda oturan Maliye Bakan› Mesut
Erez’e aktard› sorumu:
“Siz biliyor musunuz, Mesut
Bey?” dedi.
Mesut Erez, mutfaktaki kavanozdan reçel çalarken annesi taraf›ndan
suçüstü yakalanan bir çocuk gibi
k›zard›: “Neyi, beyefendi?” dedi.
62
ehpada ifli biten befl liray› kald›rd›m, onun yerine s›radaki on
liral›k banknotu koydum. Büyük para
operasyonunun bafloperatörü Süleyman Demirel, on liral›k banknotun
arkas›nda ne resmi oldu¤unu da
bilemedi. Ve cankurtaran simidi
niyetine, yine Maliye Bakan›’na
sar›ld›:
“Bunu bilebilirsiniz herhalde,
Mesut Bey” dedi. “Siz söyleyin.”
Mesut Bey’in, Alp Da¤lar›’n›n
hangi k›tada oldu¤unu bilmeyen
üniversite mezunu bir televizyon
yar›flmac›s› gibi ezilip büzüldü¤ünü
gören Enerji Bakan› Sabit Osman
Avc›, hemen söze kar›flarak arkadafl›n›n imdad›na yetiflti:
“Ankara’daki Gençlik Park›’n›n
resmi var, beyefendi” dedi.
On liral›k banknotun arkas›n›
Baflbakan Demirel’le birlikte çevirdik
ve... Ankara’daki Gençlik Park›’n›n
yerine, ‹stanbul’daki K›z Kulesi’yle
karfl›laflt›k. S›ra yirmi liral›k banknota
geldi¤inde Baflbakan Demirel, yine
Maliye Bakan›’na bakt›:
“Soru bana sorulmadan ben size
soray›m, Mesut Bey” dedi. “Bu yirmi
liral›¤›n arkas›nda ne resmi var?”
Maliye Bakan› Mesut Erez yine
BD TEMMUZ 2015
“Özür dilerim, beyefendi” diye
bafllarken, Demirel bu kez Ulaflt›rma
Bakan› Nahit Mentefle’ye döndü: “Siz
biliyor musunuz, Nahit Bey?” dedi.
Nahit Bey soruyu, içtenlikli bir
gülümsemeyle geçifltirdi: “Maalesef
beyefendi... Çok özür dilerim...”
S›ra, Enerji Bakan›’na geldi.
Baflbakan, yirmi liral›k banknotun
arkas›nda ne resmi oldu¤unu ona da
sordu. Sabit Osman Avc› bu soruyu,
“‹ki kere iki dört eder” yan›t› verircesine bir kesinlikle ve özgüvenle yan›tlad›: “Ankara’daki Gençlik Park›
vard›r, beyefendi” dedi yine.
an›t›n böylesine kesin verildi¤ini gören Baflbakan, büyük bir
merakla yirmi liral›¤›n arkas›n› çevirdi
ve... Bu kez An›tkabir görüntüsüyle
karfl›laflt›. Sabit Osman Avc› kendi
kendine “Hay Allah” diye söylenirken, ben elimdeki banknotlardan
dördüncüsünü ay›rd›m, Baflbakan
Demirel’in önüne serdim. Demirel
yine atik davrand› ve benim kendisine
sormak üzere oldu¤um soruyu a¤z›mdan ald›, yine kendi Maliye Bakan›’na
sordu: “Mesut Bey, elli liral›k banknotun arkas›nda ne resmi oldu¤unu
bilecek misiniz acaba?” dedi.
Önceki üç sorunun yan›t›n› bilemedi¤i için üç kez k›zar›p bozaran
Maliye Bakan›, bu soru üzerine
dördüncü kez k›zard›, bozard›:
“Maalesef, beyefendi” dedi.
“Onu da bilemeyece¤im...”
Demirel bu kez, Devlet Bakan›
Hasan Dinçer’e döndü: “Hasan Bey,
bari siz kurtar›n bizi” dedi.
Hasan Bey de¤il onlar›, kendini
Y
bile kurtaramad›:
“Maalesef, beyefendi” dedi o da.
“Ben de bilemeyece¤im...”
“Nahit Bey, siz?”
“Maalesef, beyefendi... Özür
dilerim...”
“Sabit Osman Bey, siz?”
“Ankara’daki Gençlik Park›
vard›r, beyefendi...”
Demirel yine heyecanla çevirdi
önündeki banknotu ve... Sonra da
uzun uzun Sabit Osman Avc›’n›n
yüzüne bakt›. S›ra flimdi yüz liral›k
banknota gelmiflti.
D
emirel’in de, makam›ndaki tüm
Bakanlar›n da gözleri, sehpaya
yat›rmakta oldu¤um bu yüz liral›¤›n
üstündeydi. Tümünün umudu,
ucundan kenar›ndan da olsa, banknotun arkas›ndaki resmi görebilmekti.
Arka yüzünün bir milimetresini bile
hiçbirine göstermeden yüz liral›¤›
masan›n üstüne serdim ve zaten ne
olaca¤›n› bildi¤i sorumu, Demirel’e
sordum:
“Say›n Baflbakan’›m” dedim.
“Hiç olmazsa bu yüz liral›¤›n
arkas›ndaki resmi an›msay›n›z...”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan›
Sabit Osman Avc›, bakanl›¤›n›n ad›na
yarafl›r bir enerjik hareketle koltu¤unda do¤ruldu ve Demirel’le aram›za
girdi:
“Ankara’daki Gençlik Park› var,
beyefendi” dedi. “Yüz liral›¤›n
arkas›nda Ankara’daki Gençlik Park›
var...”
Bakan Avc›’n›n bunlar› böylesine
bir heyecanla ve böylesine inanarak
söyledi¤ini görünce Demirel, yo¤urdu
63
BD TEMMUZ 2015
Y›llar birbirini kovalad›kça, d›¤› amans›z hastal›k, Türk liras›n›n
tüm bedenini sarm›flt›.
dolar bafl›n› al›p yüksek
Bu hastal›¤›n belirtisi rakamlar,
o
günlerin
on befl liral›k basama¤›nyüksek tepelere ç›kt›kça,
dan, önce yirmi liral›k basama¤›na,
Türk liras›n›n
sonra yirmiden k›rk liral›k basamahastal›¤›n›n öyle
¤›na derken... Yaflam›n ilerleyen
taksimetre rakamlar›
ameliyatla filan iyi y›llar›nda,
örne¤i, birbirleriyle yar›fl ederlerceedilemeyece¤ini hep sine bir telaflla yükselmeye bafllad›lar. Dolar›n de¤eri yükseldikçe,
birlikte gördük.
üfleyerek yemek istercesine bir
önlemle kula¤›ma e¤ildi ve ancak
benim duyabilece¤im bir sesle
f›s›ldad›:
“Galiba bu kez tutturdu” dedi.
“San›r›m bu kez do¤ru söylüyor,
de¤il mi?”
Hakl›n›n hakk›n› vermek gerekti:
“Evet beyefendi, bu kez do¤ru”
dedim. “Say›n Bakan bu kez tutturdu
Ankara’daki Gençlik Park›’n›...”
“Türk liras› a¤›r bir hastal›¤a
yakaland›” deyip, onu Bakanlar
Kurulu masas›na yat›ran ve ciddi bir
“operasyon”dan geçiren bafl operatörün de, baflasistan›n da, ameliyat
ekibinin öteki üyelerinin de, ameliyat
ettikleri hastay› tan›mad›klar›n› böylece kan›tlam›fl olduk.
B
u ameliyat Türk liras›n› tutuldu¤u hastal›ktan kurtard› m›,
kurtaramad› m›, o günlerde ve o
y›llarda onu tam olarak anlayamad›k.
Fakat y›llar birbirini kovalad›kça,
dolar bafl›n› al›p yüksek yüksek tepelere ç›kt›kça, Türk liras›n›n hastal›¤›n›n öyle ameliyatla filan iyi edilemeyece¤ini hep birlikte gördük. Yakalan64
bizim liran›n da dolar karfl›s›ndaki
“de¤er rakamlar›” yükseliyordu. Gün
geldi, ameliyatlar›n da, ilaçlar›n da
art›k çare olmaktan ç›kt›¤› anlafl›l›nca,
bizim kara gün dostumuz lira da
doktorun “Ne yerse yesin” dedi¤i
hastalardan biri oldu ve... Kendi
bafl›na, kendi haline, kendi keyfine
bafl›bofl b›rak›ld›.
O da, “Yükselmek için gün, bu
gündür” deyip, on on, yüz yüz diyerek
bafllad›¤› t›rman›fl›n›, daha sonra bin
bin, daha daha sonra on bin, on bin,
daha daha daha sonra da yüz bin, yüz
bin rakamlar›yla sürdürerek sonunda
“milyonlar ç›tas›”n› aflt›, gitti.
***
›rkbefl y›l önce bir operasyon
sonunda yar›dan fazlas› bir
ç›rp›da “yan›p bitip, kül olan”
param›z›n hesab›n›, yar›ya yak›n›
ciddi, yar›dan fazlas› flakayla kar›fl›k
bir üslupla baflbakan›m›za
sordu¤umuz o günleri an›ms›yorum
da…
Para gözümde de¤il; bir baflbakanla böylesi rahatl›kla görüflebildi¤imiz
eskimeyen Türkiye’mizin, k›rkbefl y›l
önceki eskimeyen o günleri canlan›yor
gönlümde, tüm özlemiyle... •
K
Büyük Yap›tlar›m›z
Konur Ertop
“Bir Bilen”in
Zincirbozan
Mektuplar›
Pek çok siyaset adam› gibi Süleyman
Demirel’in de de¤iflik dönemlerde
de¤iflik tutumlar› oldu.
Ölümünün ard›ndan kamuoyu
uzun siyasal yaflam›n› bir daha gözden
geçirmeye koyuldu. Onun hakk›nda,
moda olan terimlerle “art›lar›n›,
eksilerini” an›msad›, onlar› konufltu.
Akla ilk gelen art›lar›n›n s›ralamas›
flöyleydi:
Barajlar kral› olarak ün yapt›
Bo¤aziçi Köprüsüne imza att›
Güçlü bir hatipti, iyi haf›zas› vard›
Dev fabrikalar ve yat›r›mlar onun
döneminin eseriydi
Türkiye hakk›nda derin bilgiye
sahipti
Haz›rcevapl›¤›yla sevildi, toplumun
genifl kesimlerinin babas› oldu.
Ülke yönetiminde uzun y›llar
görev üstlenen bir kifli olarak, elbette
onun da eksileri olmufltur. Fakat
kamuoyu, “Vefat eden kiflinin
65
BD TEMMUZ 2015
arkas›ndan kötü fleyler söylenmez”
sözünün oluflturdu¤u bir gelenekle,
bu eksileri dile getirmemeye özen
gösterdi, toplumsal terbiyesi
do¤rultusunda onu art›lar›yla
an›msad›.
Demirel’in ölümünden yaln›zca
dört ay önce Ayd›n Do¤an’a gönderdi¤i özel mektubunda söyledikleri,
onun devlet adam› kimli¤ini, iktidarbas›n iliflkileri konusundaki tutumunu
ayd›nlatmaktad›r:
“Seni 40 y›ld›r tan›r›m. Bu k›rk
y›lda benden hiçbir talebin olmad›.
Ben de senden hiçbir ricada bulunmad›m. Gazetelerinin yay›nlar› sebebiyle
zaman zaman sana k›zd›¤›m, üzüldü¤üm günler oldu. Ancak bunlar› insani
münasebetlerimize hiç kar›flt›rmad›m.
Devletin kudreti ile senin üzerine
gelmeyi akl›ma bile getirmedim.
‘Siyasetçinin kaderi’ deyip, görmezli¤e geldim, içime att›m. Neticede sen
bas›n olarak, do¤ru bildi¤in flekilde
yay›n yap›yordun, ben ise devlet
sorumlulu¤u, tarafs›zl›¤› ve hoflgörüsü
ile davranmak mecburiyetindeydim.
Kimin hakl› oldu¤unun hükmünü
ancak tarih verir.”
Yine o mektupta görmüfl geçirmifl
devlet adam›n›n insan iliflkileri, siyasetin do¤rultusu konular›nda günümüze, hattâ gelece¤e dikkat çekici
uyar›lar› yer almaktad›r:
“Herkesin kendi iflini do¤ru
yapmas› gerekir. Böyle olunca aradaki k›rg›nl›klar unutulur, iyi hat›ralar
canl› kal›r. ‹ki hususu belirtmek isterim: Birincisi; Türkiye, ne olursa
olsun, Avrupa Birli¤i ç›pas›na sar›l66
Yasakl› sürgün
Demirel,
Zincirbozan’da
geçirdi¤i 121 gün
boyunca, bask›
yönetimine karfl›
çok usta bir
örgütçü olarak
siyasal çal›flmalar
sürdürdü.
mal›d›r. Bundan vazgeçmek olmaz.
‹kincisi; Türkiye, Osmanl›lardan beri
afl›r› tehditlerle maruz kalm›flt›r.
Devlet bunlarla mücadeleye devam
etmeli ve asla teslim olmamal›d›r.”
Demirel’den söz edilirken “6 kere
gitti 7 kere geldi” sözü s›k s›k
yinelendi. Bu gidifllerinden biri 12
Eylül’de olmufltu. O dönemin ard›ndan parlamentoya dönüflü ise çok çetin
bir mücadeleyle gerçekleflebildi. 1982
Anayasas› yürürlü¤e girdi¤inde hâlâ
siyasal yasakl›yd›. “Büyük Türkiye
Partisi”ni kurmak için çok yak›n
arkadafllar›n› yönlendirdi. Ancak
Evren yönetimi, partinin çal›flmalar›n›
sak›ncal› görerek daha ilk ad›mlar›nda
engelledi. Kurucularla birlikte Demirel
de Çanakkale’de S›k›yönetim
Komutanl›¤› emrinde zorunlu ikamete
gönderildi. Çanakkale yolundayken
birlikte gitti¤i arkadafllar›yla yeni bir
partiyi nas›l kuracaklar›n› konufluyorlard›. Ad›n› da o yolculukta belirlemifllerdi: “Do¤ruyol Partisi”.
BD TEMMUZ 2015
Yasakl› sürgün Demirel, Zincirbozan’da geçirdi¤i 121 gün boyunca,
bask› yönetimine karfl› çok usta bir
örgütçü olarak siyasal çal›flmalar
sürdürdü. Kendisinin “Bir Bilen” diye
adland›r›ld›¤› “Zincirbozan Mektuplar›”yla, sesini kamuoyuna düzenli
olarak duyurdu. Sürdürülecek çal›flmalar› uzaktan yönlendirdi.
Demirel’in mektuplar›nda yer
alan görüfller “Tercüman” gazetesi
yazar›, o s›rada “Bulvar Gazetesi”
sahibi olan Nazl› Il›cak’›n kalemiyle
kamuoyuna ulaflt›r›l›yordu. Il›cak’a
gönderdi¤i ilk mektupta örne¤in flöyle
sat›rlar vard›:
“Her istedi¤ini yapabilen, her
düflündü¤ünü söyleyebilen
bir Türkiye’miz olsun istedik. Bu do¤ru yoldu. Büyük
Türkiye’ye giden yoldu bu.
Onun için do¤ru idi. Do¤ru
birkaç tane de¤ildir. Do¤ru
bir tanedir. Bu yolun yolcusu oldu¤um için bahtiyar›m. Nereye kadar giderse
oraya kadar gideriz.”
Mektupta sat›rlar›n
aras›na “Do¤ruyol Partisi”nin ad› yerlefltirilmiflti.
Köfle yazar›na bu yoldaki
çal›flmalara yard›mc› olma
görevi verilmifl oluyordu.
Mektuplarda Demirel’in
Süleyman Demirel ve Nazmiye
Demirel, 12 Eylül 1980 askeri
darbesinden sonra birçok
siyasetçinin tutuldu¤u Çanakkale
Zincirbozan’daki askeri tesiste
halka s›cak gelen anlat›m› birbirinden
hofl, düflündürücü deyimlerle,
atasözleriyle ilerliyordu:
“ ‘Zor önünde bey e¤ilir’, ‘Zora
beyin borcu var’ derler.
Ne kadar sürer, zarar› kime olur?
Önemli olan âdil olmakt›r. Devlet
gücü zor için kullan›rsa, zulüm olur.
(…) Erzurum’da,’Yel kayadan ne
apar›r’ derler bizden bir fley aparmaz
yel. Olup bitenler bizim inanc›m›z›
çeliklefltirir iflte o kadar.”
Mektuplar s›ras›n› getirip, devlet
yönetiminde izlenecek yolla ilgili
ilkeleri s›ral›yordu:
“Cumhuriyet’in bafl›nda; Türk
milletinin devlet için, baz›lar›n›n ikbali
için de¤il; devletin ve herkesin, Türk
BD TEMMUZ 2015
Süleyman Demirel ve Kenan Evren
milleti için varl›¤› kabul olunuyor.
Bunca y›l geçtikten sonra, 1931’den
bile geriye gitmifl olmaya yanar›m.”
Çok geçmeden Nazl› Il›cak’›n
yaz›lar› bütün bu mektuplardaki
görüflleri, Demirel’in anlat›m özelliklerini de bol bol kullanarak yans›tmaya
bafllad›:
“Do¤ru yoldan giden atlet, yanl›fl
yoldan giden atleti hep geçmifltir.
Dereler daima denize akar. O
millettir. Siyasi iktidarlar orada
bafllar, orada biter. Yanl›fl› yaflatmak
kabil de¤ildir. Do¤ru olan, hakl› olan
güçlüdür. Erzurum’da, ‘Yel kayadan
ne apar›r’ derler. Do¤ru yolu,
haysiyetli yolu seçenler kaya gibi
sa¤lamd›r, y›k›lmazlar…”
Görüflleri aktar›l›rken Süleyman
Demirel, “Bir Bilen” diye an›l›yordu.
Sözü edilenin kim oldu¤unu çok
geçmeden herkes anlad›. Demirel bir
mektubunda, “Biz kendi otoritesine
limit tan›mayan, keyfi idareyi zora
dayayan, keyfi icray› korku ile sürdüren ve ilerlemeyi köstekleyen askeri
68
“Biz kendi otoritesine
limit tan›mayan, keyfi
idareyi zora dayayan,
keyfi icray› korku ile
sürdüren ve ilerlemeyi
köstekleyen askeri
idarelerle idare
edilen ülkeler
aras›nda de¤il de,
birinci kümede
olmal›yd›k.”
idarelerle idare edilen ülkeler aras›nda de¤il de, birinci kümede olmal›yd›k,” demiflti.
Nazl› Il›cak bu de¤erlendirmeyi
aktar›rken anlat›m›nda ihtiyatl›
davranm›fl olsa da gazetesi üç hafta
süreyle kapat›lmaktan kurtulamayacakt›. Baflka meslektafllar› gibi Nazl›
Il›cak da zaman zaman kendi yaz›lar›na sansür uygulamak zorunda
kal›yordu. Demirel’in anlatt›klar›ndan
esinlenen bir yaz›s›nda flu sat›rlar yer
alm›flt›:
“Büyük davalar vard›r. Bu davalar› savunan inançl› insanlar mevcuttur. Ne bu davalar, ne de inançl›
insanlar kaybolup gider. Davran›fllar›m›z› ahlâk düzene sokar, kanunlar
cezaland›r›r. En adaletli karar ise
vicdanlardan ç›kar. Vicdan kiflinin
davran›fllar›n› gönlünün aynas›nda
yarg›lamas›d›r. (…) Vicdans›z hareket
eden ak›l, flahsi ç›kar yolunu seçebilir.
Halbuki vicdan hakk›n, adaletin ve
do¤runun sesini duyurur.”
S›k›yönetim bask›s› böyle bir
yaz›n›n bile yay›nlanmas›n› engellemiflti. Yaz› ancak y›llar sonra,
“Demirel’den Nazl› Il›cak’a, Nazl›
Il›cak’tan Demirel’e Zincirbozan
Mektuplar›” kitab›nda yer alabildi.
Kendi kendini sansür de o dönemde
Nazl› Il›cak’›n cezaevine girmesine
engel olamam›flt›.
Demirel inanc›n› yitirmez, Zincirbozan’dan yazd›klar›nda sözünü
sak›nmadan konuflurdu: “Nam›k
Kemal karfl› sahilde Bolay›r’da, Süleyman Pafla Bolay›r’da yat›yorlar. 282
bin flehidin kefensiz yatt›¤› bu mübarek
ve aziz topraklarda, Süleyman
Pafla’n›n ‘suya seccade serip’
Türklü¤ü ve Müslümanl›¤› Avrupa’ya
geçirdi¤i bu güzel yurt köflesinde,
‘Hakk›d›r, milletimin hürriyet Hakk›d›r milletimin istiklal,’ diye hayk›r›yorum. Ama ikisi beraber -ikisinin bir
z›tlaflmas› yok ki- hem istiklal, hem
hürriyet olsun diye ç›rp›nan ‘Zincirbozan kafesi’nden en iyi dileklerimi
sunuyorum. ‘Pes eden’, ‘Öf’ diyen
namerttir.”
Zincirbozan günleri sona ermifltir.
Demirel’in siyasal mücadelesinde yeni
bir dönem bafllayacakt›r. Son mektubunda, gelece¤e iliflkin program›n›
özetler: “Bizim u¤runda bunca
mücadeleyi göze ald›¤›m›z dava
(empersonel) gayri flahsidir. Milletin
davas›d›r. Tarihi seyir içinde ülke
idaresinde kim olmal›? ‘Elit mi, halk
m› olmal›’ mücadelesinde, biz halk›n
yan›nday›z. Bunu bozmak mümkün
de¤ildir. Bugünden yar›na, modas›
geçecek, so¤uyacak dava da de¤ildir.”
Nazl› Il›cak bütün bu yaz›flmalar› flöyle
de¤erlendirmifltir: “Düflüncelerini
benim arac›l›¤›mla kamuoyuna
duyururken, DYP’nin sahip ç›kaca¤›
de¤erler manzumesi flekilleniyordu.
Art›k Demirel 1980 öncesindeki gibi
sadece köprü, baraj imar ve infla gibi
unsurlardan oluflan bir icraat›
savunmak yerine, partisini belirli bir
felsefeye oturtmak gayretindeydi.”
Zincirbozan deneyimi siyasetin
örgütlenme kadar ak›l ve iç hesaplaflmas›yla da beslenmesi gerekti¤ini
göstermektedir. •
[email protected]
69
fiimdiki Zaman
Can Pulak
Sadun Boro’nun
Ard›ndan
Türkiye’nin sivil amirali, yedi denizlerin fatihi, ülkemizin
gerçek çevrecisi Sadun Boro’yu sonsuzlu¤a u¤urlad›k.
bir Türkiye sevdal›s›, o bir
Gökova afl›¤›, o bir çevre savaflç›s›yd›. Ömrü böyle geçti. Diledi¤i
gibi yaflad›, diledi¤i yerde gözlerini
kapad›, diledi¤i yerde topra¤a verildi.
Vasiyeti, Okluk’ta demirledi¤i 8
numaral› çam a¤ac›n›n tepesine
gömülmekti. Bakanlar Kurulu karar›
ç›kar ç›kmaz, bu vasiyeti yerine
gelecek. Gökova dediniz mi, yüre¤i
a¤z›na gelirdi Sadun Baba’n›n. O
güzelim ormanlar›n ve dünyada efli
yok dedi¤i koylar›m›z›n, vahfli rant
ifltahlar›na kurban gitmesinden korkard›. Buralar›n siyasetçilerin ve bürokratlar›n hatalar› sonucu heder edilme-
O
70
sinden ürkerdi. Geceleri gözüne uyku
girmezdi anlayaca¤›n›z.
Gençler belki hat›rlamayabilir,
Sadun Boro pusuladan baflka cihaz›n
bilinmedi¤i dönemlerde KISMET adl›
teknesiyle dünyay› gezmifl, bayra¤›m›-
Sadun Boro
gençlik y›llar›nda
K›smet adl›
teknesinde
BD TEMMUZ 2015
Sadun Boro son nefesine kadar
denizlerde dolaflm›fl, tüm do¤am›za sahip
ç›kma savafl›n› azimle sürdürmüfltür.
z› okyanuslarda gezdirmifl ve milletin
gö¤sünü gururla kabartm›fl bir denizcimizdir. Yar›m as›ra yaklaflan bu
büyük baflar›n›n sahibi, son nefesine
kadar denizlerde yaflam›fl, dolaflm›fl,
deniz ve ormanlara, özetle tüm do¤am›za sahip ç›kma savafl›n› azimle
sürdürmüfltür.
B
irlikte geçirdi¤imiz ve do¤al
de¤erlerimizin korunmas›nda
kenetlendi¤imiz uzun y›llarda, ülkeyi
yönetenlere denizin, koylar›n ve
ormanlar›n sorunlar›n› anlatmaya
çal›flt›. Raporlar verdi, geliyorum
diyen tehlikeleri Baflbakanlara, Bakanlara ve Valilere, Kaymakamlara,
Belediye Baflkanlar›na, üst düzey
bürokratlara y›llarca anlatt›. Olmad›,
gazete ve dergilere yaz›lar yazd›,
televizyonlara ç›kt›. Her cephede dil
döktü, savaflt› adeta. Usta yazarlar›
k›skand›racak mükemmellikte bir
kalemi vard›. Bu kalemi hep ülkesinin
ç›karlar› paralelinde kulland›. Herbiri
Üniversitelerde ders olacak de¤erde
kitaplar, makaleler yazd›. ‹stedi ki,
millet ve özellikle gençlerimiz denizi
sevsin, do¤ay› korusun, o muhteflem
varl›klar›m›z›n k›ymetini bilsin.
Bunun için u¤raflt›, didindi, 87 yafl›na
kadar ç›rp›nd› Sadun a¤abeyimiz.
Gökova’n›n ormanlar›nda
yürürken, denizlerinde yüzerken, bir
ömür peflinde kofltu¤u sorunlar›n
çözülememesine çok üzüldü¤ünü
söylerdi. Hele denizi koruma ad›na
getirilen komik kararlara kahrolurdu.
Denizi bilmeyenlerin, tan›mayanlar›n,
ö¤renme zahmetine bile katlanmayanlar›n ç›kard›klar› kararnamelere,
genelgelere feci halde bozulurdu.
on y›llarda devletin ilgili memurlar›na yerinde bilgiler verdi.
Onlara koylar› gezdirdi. Sorunlar›n
çok basit önlemlerle ve kolayca
çözülebilece¤ini usanmadan anlatt›.
Bürokratlar›n hepsi notlar ald›lar,
gere¤ini yapacaklar›n› söylediler ama,
S
71
BD TEMMUZ 2015
Sadun A¤abeyin dediklerini de¤il,
kendi s›¤ görüfllerini geçirdiler hayata.
Geçen Sonbahar’da Gökova’da buluflup, koylarda ve ormanlarda gezinerek
dertleflmifltik. Günefli bat›rd›ktan
sonra, bizim evde elleriyle haz›rlad›¤›
ahtapotlu makarnay› birlikte yemifl,
iki duble rak›n›n duygusallaflt›rd›¤›
kafalarla geçmiflin muhasebesini
yapm›flt›k. Evet, do¤an›n korunmas›nda az da olsa belli mesafeleri alabilmifltik ama, denizlerin korunmas›nda
ve kirlili¤in önlenmesinde bir arpa
boyu yol bile gidememifltik. Gecenin
sonunda ortak karar›m›z bu oldu.
Sadun a¤abey son orman yürüyüflümüzde “Bak Can” dedi.. “Bir söz
ver bana. E¤er gücüm takatim tükenirse, denizi ve koylar›m›z› korumaya
ve hele Gökova’m›z› kimselere yedirmemeye çal›fl. Onu gözün gibi koru.
Bunu senden istiyorum. Ben art›k
yoruldum. Ömrüm yetkililere dert
anlatmakla, nefes tüketmekle geçti.
Art›k bu yafl›mda (87) karfl›lar›nda
e¤ilmek, bükülmek, çare üretmek ve
yol göstermek istemiyorum. Dinlemiyorlar, kendi bildiklerini yap›yorlar
çünkü. Söz mü, sürdürecek misin
mücadeleyi..?”
B
enzer fleyleri Fatih Çekirge’ye
de söyledi¤ini biliyorum, Meriç
Köyatas›’na da…
Elbette söz Sadun A¤abey, hem
de son nefesimize kadar. Bayra¤›
b›rakt›¤›n yerden ileriye tafl›yaca¤›m›za namusumuz ve flerefimiz üzerine
söz veriyoruz.
Yaflasayd›, birlikte Ankara’ya
gidecek, devletin en tepesinde oturan72
lar› ziyaret ederek, Cumhurbaflkan›na
ve Baflbakana denizin ve do¤an›n
sorunlar›n› anlatacakt›k. ‹mdat diyecektik bir yerde. Sonra da Ankara
Gazeteciler Cemiyetinde ortak bir
bas›n toplant›s› yaparak, görüfllerimizi
kamuoyuyla paylaflacakt›k. Birlikte
son görevimiz bu olacakt›. Bu karar›
y›lbafl›nda alm›flt›k. Ama kader
uygulamam›za izin vermedi.
Sadun a¤abey denizi sevenlerin,
do¤aya düflkünlerin, bizlerin ve bizler
gibilerin önderiydi, hocas›yd›, profesörüydü. Ondan çok fleyler ö¤rendik,
çok faydaland›k.
ld›¤›m›z derslerden en çarp›c›s›,
Gökova’da yaflad›¤›m›z için
Allah’›n sevgili kullar› olarak çok
flansl› say›lmam›z, di¤eri ise dünyan›n
en zengin insanlar›ndan daha zengin
olmam›zd›. Paral› ve zengin insanlar,
bizim do¤ada yaflad›¤›m›z flahane
hayat› yaflayam›yor, do¤al beslenemiyorlar, oksijene ve günefle hasret
yaflayarak tüketiyorlard› ömürlerini.
“Ben holding sahibi de¤ilim, öyle
param pulum yok ama, onlardan çok
daha zenginim.” diyordu Sadun Baba.
Türkiye bir de¤erini kaybetti. Bir
y›ld›z daha kayd› gitti ülkemizden.
Ama inan›yorum ki, Sadun a¤abey
yafl›yor, yaflayacak. Gökova’ya bakt›¤›m›zda, orman›n yefliline, denizin
mavisine gözümüzü dikti¤imizde hep
onu görece¤iz. Rahat uyu, herfley için
teflekkürler Sadun Baba. Eserlerin
rehberimiz olmaya, koruyucu iflaretlerin hedefimiz görülmeye devam
edecek. •
[email protected]
A
Sporun Dünyas›
Metin Gören
S›n›r
Komflular›m›z
tümce kurmufltu:
“Bir ülkenin kalk›nmas›,
kalk›nmas›, durgun suya at›lan bir önce kendi insanlar›n› e¤ittafl›n giderek geniflleyen halkalar› mekle mümkün olur. Sonra
gibidir, küçükten büyü¤e, yavafl komflu devletlerle her aç›dan
münasebetlerini gelifltirmek
yavafl” demiflti.
gereklidir.”
Suriye, ‹ran, Irak, Lübnan ve
As›rlar sonra, ‹ngiliz futbol adam›
özellikle Sovyetler Birli¤i ile (Rusya)
Alf Ramsey, sporun geliflmesi için
tabandan tavana de¤in bilinçli bir yol sporsal alandaki iliflkilerimiz bir hayli
gerekti¤ini belirtmiflti Afrika gezilerin- yo¤undu, geldiler, gittik. Sporun tüm
dallar›nda k›sa aral›klarla ikili temaslar
de. Yüce Atatürk, etkin, anlaml›
söylemlerinin birinde ise flu flekil bir yap›l›rd›. Sporcu kafileler ülkemize
S‹NOPLU D‹YOJEN, ”Ülkelerin
73
BD TEMMUZ 2015
kamp yapmaya gelir, bizim tak›mlar›m›z da onlara giderdi... Özel karfl›laflmalar›n havas› baflka olurdu s›n›r
komflular›m›zla. Yo¤unluk oran› çok
yüksek, günübirlik bir trafi¤i vard›
karfl›laflmalar›n.
GENÇLERB‹RL‹⁄‹ Takımı’nın
Sovyetler Birli¤i ziyaretlerini an›msar›m. Komflu ülkemiz ‹ran'›n dünya
çap›ndaki flampiyon güreflcileri, Tahti,
Zahidi, Gurbanov'u...
Moskova futbol tak›mlar› ‹stanbul, Ankara ve ‹zmir’de karfl›laflmalar
yapard›. Dev kaleci Lev Yashin'in iri
ellerini akl›ma takm›flt›m, o y›llarda.
Sovyetlerbirli¤i tak›mlar›nda, 24 etnik
grubun ünlü sporcular›n› bir arada
görmek olas›yd›. Suriye ile Irak ve
e¤lence ülkesi Lübnan'›n ünlü kenti
Beyrut, sporcu kafileleri için adeta
“su yolu” gibiydi. Her hafta bir karfl›laflma olurdu, tüm spor branfllar›nda.
Rus kaleci Lev Yashin
74
Atefl, kan ve
barutun yerleflik
alan› haline gelen
birçok s›n›r
çizgimiz, ikili spor
organizasyonlar›na izin vermiyor.
Irak Milli Tak›m›n›n Adana'ya
gelerek, Amatör Milli Tak›m›m›zla
yapt›¤› dostluk karfl›laflmas› an›lar›mdad›r. Irak Kral› Faysal'›n kardefli
Maliki de Irak tak›m›nın sa¤ kanat
hücum oyuncusuydu. Irak; Amatör
Milli Tak›m›m›za farkl› yenilmekten
(7-1) kurtulamam›flt›.
Adana Demirspor'un, Ankara
tak›mlar›n›n, Befliktafl, Fenerbahçe ve
Galatasaray'›n yan› s›ra, ‹zmirspor ile
Vefa tak›mlar›n›n turnuva maçlar›
oynamak için s›n›r komflular›m›za gittikleri, bu ülkelerde hâlâ
isimlerinin an›ld›¤› ve karfl›l›kl›
olarak s›k s›k antrenör gönderildi¤i hep akl›mdad›r...
Sovyetler Birli¤i’nin ünlü boks
antrenörü Lavrov'un y›llarca
ülkemizde çal›flt›¤›n›, dünya ve
olimpiyat flampiyonu ünlü
güreflci fiahmuradov'un antrenör
olarak gürefl milli tak›mlar›m›z›
çal›flt›rd›¤›n› an›msar›m. S›n›r
komflular›m›zdan onlarca
sporcunun ülkemize geldi¤inin,
ve Türk vatandafl› olarak milli
tak›mlar›m›zda görev yapt›klar›n›n (Devflirme) tan›¤›y›m.
Cesaretini s›n›r komflular›n›n
BD TEMMUZ 2015
ötesine tafl›yabilen birilerinin özellikle atletizm sporunda “devflirme
ak›m›”n› bafllatt›¤›n›n da bilincindeyim.
S›n›r komflular›m›zla olan
güncel iliflkilerin s›cak, siyasal
açmaz› karfl›s›nda, sporun vazgeçilmezli¤inin art›k rafa kald›r›larak
tozlanmaya mahkûm edildi¤ini
görmekteyim... Ülkemizin en
önemli tak›mlar›ndan Fenerbahçe'
nin Suriye'nin Halep kentinde
yüzbin kifli kapasiteli bir stad›n
aç›l›fl›na, Suriye Devlet Baflkan›
Esad'›n ricas›yla gönderilmesi, s›n›r
komflumuzla iliflkilerimizin san›r›m son noktas› oldu. Sporun siyasi
güçler taraf›ndan prangaya vurulmas›, s›n›r iliflkilerinin bitti¤ini
göstermesi aç›s›ndan ilginçti
kuflkusuz.
ATEfi, KAN VE BARUTUN
yerleflik alan› haline gelen birçok s›n›r
çizgimiz, ikili spor organizasyonlar›na
izin vermiyor. Deplasmanlar art›k göç
fleklinde ve zorunlu yap›l›yor. Birçok
s›n›r komflumuzdaki iç çat›flmalar,
ulusal spor etkinliklerini durdurdu.
Irak, Suriye, Filistin ve Lübnan can
derdinde, yaflam u¤rafl›nda. ‹ran rejim
de¤iflikli¤inde, Rusya ise sporun
evrensel yap›s›n› koruyor ama s›n›rlar›n ötesine çoktan tafl›nd›.
Fenerbahçe’nin Halep’te oynad›¤› maçla
ilgili haz›rlanan broflür kapa¤›
Diyojen'in küçükten büyü¤e do¤ru bilinçli ve ritmik bir flekilde geniflleyen halkalar› ülke kalk›nmas› ad›na
çok tipik bir örnektir.
Sporumuzun s›n›r komflular›yla
bafllayan geliflme ivmesini engelleyen
koflullar için, “duraklama süreci” gibi
mazeret uydurulursa, suçu kimler
üstlenir, merak ederim?.. •
[email protected]
EN GÜZEL TAVS‹YE
Yeni yazarlardan biri Bernard Shaw'a: “Üstad›m, duydu¤uma göre bir yazar›n beynini
kuvvetlendirmesi için bol bol bal›k yemesi laz›mm›fl. Siz ne diyorsunuz bu ifle?”
Shaw, cevap verdi: “Mektubunuzu bafl›ndan sonuna kadar dikkatle okudum.
Size her gün bir balina yemenizi tavsiye ederim.”
75
Kültür ve Sanat Dünyas›ndan
Tekin Özertem
Brutus
Caesar’›
Niçin
Öldürdü?
76
u soru oldum olas› akl›m›
kurcalayan, yan›tlamakta
da oldukça zorland›¤›m bir
soru oldu yaflam›m boyunca.
Hala da öyle. Soruyu tam
anlam› ile yan›tlayabilmifl,
olan› biteni gere¤ince kavrayabilmifl de¤ilim. Gençlik
y›llar›mda kendisini evlat
edinmifl bir babay›, arkas›ndan
hançerleyerek katleden bir
haindi Brutus benim gözümde.
B
BD TEMMUZ 2015
Sezar’›n, Casssius’un sald›r›s›ndan
kendisini korumak için arkas›n›
döndü¤ünde kendisini hançerleyenler aras›nda manevi o¤lunu gördü¤ünde söyledi¤i “Sen de mi
Brutus!?” sözü öylesine yaman
ifllemiflti yüre¤ime.
Hele hele Devlet Tiyatrosu’
nun 1964 y›l› yaz turnesinde ‹zmir
Kültürpark Aç›k Hava Tiyatrosu’nda sahnelenen; Julius Caesar’›
fiahap Akal›n’›n, Marcus Anto-
nius’u Haluk Kurto¤lu’nun Cassius’u
Bozkurt Kuruç’un, Brutus’u Coflkun
Kara’n›n oynad›¤›, figüranlar aras›nda
bendenizin, sevgili Metin Akkalay,
Tahir Önder, Bilge Göksel’in ve Cihan
Ünal’›n da yer ald›¤› William Shakespeare’in Julius Caesar adl› oyununda
Caesar’›n “Sen de mi Brutus!?“ dedikten sonra “Öyle ise öl Caesar…”
diyerek harmanisini bafl›na örtüp
direnmekten vazgeçti¤i sahne de bir
o kadar etkilemiflti beni. Öyle ise öl
Caesar!..
Julius Caesar
Bu sözlerin, Julius Caesar’›n
gerçekten son sözleri olup olmad›¤›
pek kesin de¤il. Yüz y›llard›r tarihçiler
kendi aralar›nda söyledi, söylemedi
diye tart›fl›p durmufllar. Daha da
tart›flaca¤a benzerler. Ama Latincesi
“Et tu, Brute?” olan” Sen de mi
Brutus!?” sözünün günümüze kadar
dünya halklar› aras›nda yayg›nlaflarak
ulaflmas›n›n Shakespeare sayesinde
oldu¤u tart›flmas›z bir gerçek.
Shakespeare bu son derece trajik olay›
ele al›p oyunlaflt›rm›fl olmasa idi bu
söz günümüze kadar biraz zor ulafl›rd›.
77
BD TEMMUZ 2015
Biraz kocaman bir laf oldu ama
akl›mdan geçen bu!
eki Kim bu Brutus?
K›salt›lm›fl ad› Marcus Junius
Brutus; uzun olan› Quintus Servilius
Caepio Brutus. MÖ 85 - MÖ 42 y›llar›
aras›nda yaflam›fl, Roma ‹mparatorlu¤u’nun askerî ve politik liderlerden
biri. Kimi kaynaklara göre Julius
Caesar '›n evlatl›k o¤lu, kimi kaynaklara göre de öz…
P
ler. Cumhuriyetçilerin ve soylular›n
bir k›sm›n›n da kat›ld›¤›, bir k›sm› da
kendi ç›karlar› peflinde olan bu kifliler,
bu gidifle ”dur”(!) demenin tek
yolunun Caesar’› öldürmek oldu¤una
karar verip örgütlenmifller. Senatör
ve deneyimli bir komutan (!) olan
Brutus’u da ikna edip aralar›na
alm›fllar ve Julius Caesar’›n yaflam›na
Mart ay›n›n 15. günü gerçeklefltirilecek bir suikast ile son vermeyi
kararlaflt›rm›fllar.
Cumhuriyet yönetiminin giderek
imparatorlu¤a dönüflebilece¤i ihtimali
senatörlerin endiflelenmelerine ve
Caesar’a karfl› cephe almalar›na yol açm›fl.
Caesar’›n M.Ö. 44 y›l›nda evlat
edindi¤i bir o¤lu daha var: Roman›n
‹lk ‹mparatoru olacak as›l ad› Gaius
Octavius Thurinus, imparator olduktan
sonra de¤ifltirdi¤i ad› ile Augustus.
Julius Caesar öncesinde Roma devleti
senato ve seçilmifl senatörler taraf›ndan alt› ayl›k süre için seçilen diktatörler taraf›ndan yönetilen bir cumhuriyet. Yani diktatörlük yasal bir yetki.
Fakat Caesar yönetimi ele geçirdikten
sonra kendisini yaflam boyu diktatör
Perpetus ilan etmifl. Cumhuriyet
yönetiminin giderek imparatorlu¤a
dönüflebilece¤i ihtimali senatörlerin
endiflelenmelerine ve Caesar’a karfl›
cephe almalar›na yol açm›fl. Ceasar’›n
yasalar› ve senatoyu yok sayan davran›fllar› üzerine ortal›k iyice kar›flm›fl.
Senatörlerden baz›lar› Caesar'a karfl›
birlikte hareket etmeye karar vermifl78
Y›l, MÖ 44… Karar aynen uygulanm›fl. Üç dört gün öncesinde bir
kahinin / falc›n›n, mart›n 15. gününde
kendisini sak›nmas› uyar›s›n› ciddiye
almayan Caesar, senatoda kurulan
pusuda Casssius, Tillius Cimber ve
Brutus’un önderli¤inde altm›fla yak›n
senatörün de kat›ld›¤› pusuda yirmi
üç b›çak darbesi ile yaflam›n› yitirmifl.
lk gençlik y›llar›mda Brutus’un bu
ihanetinin iktidar h›rs›ndan, Ceasar’
›n gerçek o¤lu olmasa da babas›n›n
yerine geçme iste¤inden kaynakland›¤›n› düflünmüfltüm. Çünkü saltanat
u¤runa o¤ullar›n›, kardefllerini bo¤durmak, babas›n› zehirleyip tahta ç›kmak
gibi olaylar Osmanl› tarihinde de vakai adiyeden (s›radan) olaylardand›.
7. Padiflah›m›z ve ayn› zamanda Roma
‹mparatoru Fatih Sultan Mehmet “Ve
‹
BD TEMMUZ 2015
her kimesneye evlâd›mdan saltanat müyesser
ola, kar›ndafllar›n
Nizâm-› Âlem için katl
etmek münasiptir.”
diyerekten kardefl katlinin mübah oldu¤una
dair kanun bile ç›karm›flt›. Böyle bir geçmifle
sahip olmakla beraber
yine de Brutus’un babas›n› arkadan hançerlemesini içime sindirmek mümkün
olmam›flt›.
niversite y›llar›mda, Dil ve Tarih
Co¤rafya Fakültesi’nin Tiyatro
Kürsüsü’ndeki e¤itim ve ö¤renimim
s›ras›nda dört sömestr Klasik Diller
Tarihi okudum. Prof. Dr. Suat Sinano¤lu’dan Yunan Dili Edebiyat›
Tarihi, a¤abeyi Prof. Dr. Samim
Sinano¤lu’ndan da Roma Dili Edebiyat› ve Tarihine dair çok de¤erli bilgiler ö¤rendim. Sevgili ve çok de¤erli
ö¤retmenim; kendisini her zaman
minnet ve özlemle anaca¤›m, Augustus dönemini Roman›n Alt›n Ça¤›
olarak tan›mlayan Prof. Dr. Samim
Sinano¤lu’ndan sadece Roma Dili
Edebiyat› ve Tarihi de¤il insana ve
insanl›¤a dair de çok fley ö¤rendim.
Roma’da Julius Caesar öncesinde ve
sonras›nda yönetimin babadan o¤ula
geçmedi¤ini, yöneticilerin edinilmifl
evlatlar› aras›ndan ancak seçimle bafla
geçebileceklerini ö¤rendi¤imde Brutus’un Julius Caesar’› neden öldürdü¤ü sorusu yine akl›m› kurcalamaya
bafllad›.
Roma’da yönetim madem baba-
Ü
lardan öz o¤ullara de¤il
de evlat edinilen çocuklar
aras›ndan ancak senato
taraf›ndan seçilen
evlatl›klara geçmekteydi.
Brutus’un sonu belirsiz
böyle bir maceraya at›lmas› için taht› ele
geçirmek gibi bir h›rstan
söz edilemezdi.
Augustus
Suikastçiler de bu konuda, yani kendisini bafla
geçireceklerine dair bir söz vermifl
olamazlard›.
Öyle ise niçin öldürmüfltü Brutus
Caesar’›? Roma Cumhuriyeti’nin
imparatorlu¤a, tek adam yönetimine
dönüflmemesi için mi? San›r›m öyle…
Ama sonuç hiç de böyle olmam›fl!
Julius Ceasar’›n öldürülmesi yaman
bir iç savafla yol açm›fl Roma’da.
Binlerce kifli ölmüfl. Suikastçiler birbirlerine düflmüfller; sonunda Roma
Cumhuriyeti sona erip imparatorlu¤a
dönüflmüfl. ‹mparator olarak da bafla
yukar›da ad›n› and›¤›m Julius Ceasar’›n bir baflka evlatl›¤› Gaius Julius
Caesar Octavianus, yayg›n olarak
bilinen ad› ile Augustus geçmifl. Julius
Caesar, ölümünden iki y›l sonra
MÖ 42 y›l›nda senato taraf›ndan
Roma Tanr›lar›ndan biri ilan edilmifl.
Augustus da Caesar Divi Fillius Augustus / Kutsal Caesar O¤lu Augustus
ad›n› alm›fl.
Bu bilgiler ›fl›¤›nda akl›m› kurcalayan Brutus’un Julius Ceasar’› neden
öldürdü¤ü sorusu daha da iflin içinden
ç›k›lmaz bir hâl ald›. Sonraki y›llarda
üzerinde düflündükçe mevki h›rs›n›n
insanlar›n, akl›n› buland›rd›¤›n›,
79
BD TEMMUZ 2015
gözünü döndürdü¤ü, hatta kör etti¤ini;
hak edilmemifl servet ve zenginli¤in
kiflileri yozlaflt›rd›¤›n›, devlet gücünü
ya da kurumsal bir gücü flu veya bu
flekilde ellerine geçirenlerin güçlerini
adaletten, eflitlikten, do¤rudan, iyiden
yana kullanmad›klar› takdirde bunun
çeflitli kiflisel ve toplumsal felaketlere
yol açt›¤›n› ve açaca¤›n› ö¤rendim.
Yaflam›m boyunca da çeflitli
vesilelerle görerek, okuyarak bu tür
olaylara flahit oldum. Kand›r›lm›fl,
istismar edilmifl Brutus’u da ne tam olarak
suçlad›m ne de tam
olarak aklayabil-dim.
olduklar›n› hat›rlayacaklard›r.
Kral Lear adl› eserinde, ülkesini
/ taht›n› k›zlar› aras›nda paylaflt›ran
iyi yürekli Lear’in gücü eline geçiren
k›zlar› taraf›ndan nas›l d›flland›¤›n›,
Kent’in gayri meflru o¤lu Edmond’un
babas›n›n miras›n› ele geçirmek için
kardefli Edgar’› çirkin iftiralarla nas›l
gözden düflürmeye çal›flt›¤›n›; Hamlet’
te mevki h›rs› u¤runa bir kral›n, kar›s›
ile iflbirli¤i yapan öz kardefli taraf›ndan
nas›l öldürüldü¤ünü; III. Richard adl›
oyununda iktidar
u¤runa çevrilen
dolaplar› ve ifllenen i¤renç cinayetleri; Macbeth’de güç, iktidar düflhakespeare de öyle
künlü¤ü u¤runa en yayapm›fl. Cezaland›rk›n dostlara bile ihanet
m›fl oyuna gelen Brutus’edildi¤ini / edilebileceu ve onu oyuna geti¤ini anlat›p durmufl
renleri olaylar›n ak›fl›
Shakespeare… Sadece
içinde. Bu oyunu da
Shakespeare de¤il nice
Marcus Antonius
halk›n yanar dönerli¤ini
yazar ve düflünür…
-yanar dönerlik ac›mas›z kaçt›ysaGelelim askeri ve politik bir lider
kimin de¤irmenine ne zaman neyin
olan Brutus’un Julius Ceasar’› niçin
karfl›l›¤›nda su tafl›yaca¤›n›n hiçbir
öldürdü¤üne. San›r›m bu ifli kendi
zaman kestirilemeyece¤i anlatmak
ç›kar›ndan çok Roma’n›n iyili¤i için
için yazm›fl. Bu husus gayet aç›k.
yapt›. ‹ster asker, ister sivil, ister asker
Oyunu bilenler, Julius Caesar’›n
sivil iflbirli¤i ile olsun darbelerle bir
öldürülmesinden hemen sonra
yere var›lamayaca¤›n› da Roma’y› bir
meydanda toplan›p aleyhinde olmad›k iç savafla sürükleyip hayat› ile ödeyefleyler söyleyerek 盤r›flan; Ceasar’a rek kanıtladı.
hakaretler, suçlamalar ya¤d›ran halk›n,
Bunca y›ld›r akl›m› kurcalayan
Marcus Antonius’un “Ben buraya
bu soru neden tekrar dönüp dolafl›p
Ceasar’› övmeye de¤il gömmeye gel- akl›ma tak›ld› bilmiyorum. Soruyu
dim, o benim dostumdu…” diye baflla- kesin olarak yan›tlayamasam da hiç
d›¤› söylevinin sonunda, Ceasar’›n
olmaz ise siz okuyucular›mla paylafl›p
vasiyetnamesinde halka neler ba¤›flla- biraz daha ak›l yürüteyim istedim.
d›¤›n› ö¤renmenin verdi¤i ifltiha ile
Bilmem siz ne dersiniz? •
[email protected]
bir anda nas›l çark edip Caesar yanl›s›
S
80
Dünya Döndükçe
Sabriye Afl›r
Hayat›yla yüceltti¤i
Roma Cumhuriyeti,
ölümüyle
imparatorluk oldu
Asker, politikac›, diktatör…
Bu üç kelime, Roma
Cumhuriyeti’nin imparatorluk
olmas›na kap› aralayan bir
büyük askeri, Sezar’›
tan›mlamak için fazlas›yla
yeterliydi. Ama e¤er tek bir
kelimede toparlamak gerekirse,
en yak›flan›, kariyerist olabilirdi.
Neden mi?.. »
81
BD TEMMUZ 2015
oma’n›n önde gelen ailelerinden Julianlar›n bir
üyesi olarak dünyaya gözlerini açt›¤›nda, kendisini
sürekli siyaset ve iktidar›n
konufluldu¤u bir ortamda buldu. Siyasette söz sahibi olan bir ailenin ferdi
olarak ikbal kap›lar›n› açmas› zor olmad›. K›sa zamanda hazine yöneticili¤i, bay›nd›rl›k memurlu¤u ve kamu
denetçili¤i yapt›ktan sonra, o zamanlar
Roma’n›n vilayeti olan ‹spanya’ya
vali oldu. Ama gözü yükseklerdeydi.
Roma’ya döndü.
Kurdu¤u sa¤lam ittifaklarla konsül
seçildi. Art›k Roma’n›n en önde gelen
isimlerinden biriydi. Ancak bir y›l
sonra bu kez Roma Galyas›’nda, yani
Fransa’da vali olarak boy gösterdi. 8
y›l kald›¤› bu topraklarda hayli palazlanacakt›.
Bugünkü Fransa’n›n neredeyse
tamam›n› ve Belçika’y› Roma idaresi
alt›na ald›¤› bu zaman diliminde, Roma’y› Galyal›lar›n ak›nlar›ndan da
korudu. Araya iki de ‹ngiltere seferi
82
s›k›flt›rmay› baflard› ve neredeyse Roma Cumhuriyeti’nin hamisi oldu.
Ancak cumhuriyet rejiminin büyüme
potansiyeli olan Roma’ya dar geldi¤ini
düflünüyordu. Üstelik kendi elindekilerle yetinmeye de pek niyetli de¤ildi.
‹çinden bir ses sürekli olarak ayn›
k›flk›rt›c› soruyu soruyordu:
“Madem sen koruyorsun, neden
sen yönetmiyorsun?”
‹çindeki sesi dinledi. Senatonun
uyar›lar›n› dikkate almad› ve askeri
otoriteyle sivil otorite aras›ndaki sembolik s›n›r olarak kabul edilen Rubicon
Nehri’ni, temayülleri ayaklar›n›n alt›na alarak, ordusuyla birlikte geçti.
Askerlerin, ‹talya’n›n kuzeyinde adeta bir s›n›r vazifesi gören nehrin afla¤›s›na
inmesinin yasaklanmas›,
Roma’n›n iç savafltan korunmas› için al›nm›fl bir
tedbirdi. Ama ifle yaramad›.
Patlak veren iç savaflta Sezar, kendisiyle kader birli¤i
yapm›fl ordusuyla cumhuriyetçileri hallaç pamu¤u gibi
att›. Cumhuriyetçilerin bir
zamanlar kendisine el vermifl ve konsül olmas›n› sa¤lam›fl lideri Pompey, M›s›r’a kaçmak zorunda kald›. Sezar da
peflinden…
‹flte ilk tarihi magazin olarak kabul
edebilece¤imiz M›s›r Kraliçesi Kleopatra’yla olan f›rt›nal› iliflkisi de bu
takibin sonucu bafllayacakt›.
Roma’da ise düflmanlar sinmifl,
ortal›k süt limand›. Cumhuriyetin idari
organ› senato bu oldu-bittiyi kabullendi. Sezar Roma’n›n tek efendisiydi.
Kendisini konsül ve diktatör ilan etti. Pragmatist
davrand› ve cumhuriyetin
unvanlar›n› kullanmaya
devam etti.
Ama Sezar tarihin en
flaflmaz rutinlerinden olan
iktidar sarhofllu¤una kap›lmad›. Elindeki güçle
reform yapmaya soyundu.
Borcu azaltt›, senatoyu
geniflletti. Takvimi yeniletti. Herkes diktatörlü¤ünün geçici oldu¤unu
san›yordu ki Sezar bombay› patlatt›. M.Ö. 44’te,
kendisini ömür boyu
diktatör ilan etti!
Sezar Kleopatra’ya M›s›r taht›n› hediye ediyor
anan›n kuyru¤u da orada
koptu. Baflar›s›yla zaten
yeterince düflman kazanan Sezar’›n h›rs› da üstüne eklenince, cumhuriyetçi senatörler öfkelendi. Kazanlar
kaynamaya bafllad›. Ayn› y›l›n 15
Mart’›nda suikaste kurban gitti. Kendisini aralar›na al›p hançerleyen senatörler aras›nda bir zamanlar kol kanat
gerdi¤i ve manevi evlad›m dedi¤i Brütüs’ün de olmas›, nankörlü¤ün ifade
edilifli aç›s›ndan kilit bir cümle olarak
tarihe kaz›nd›: "Sen de mi Brütüs?"
Sezar’›n ölümüyle cumhuriyeti sona
erdirecek son iç savafllar serisine sürüklenen Roma’n›n bu kaotik manzaras›ndan Sezar’›n ye¤eni ve evlatl›¤›
Octavian kazançl› ç›kt›.
Augustus ad›n› alarak rejim de¤iflikli¤ine giden Roma’n›n, ilk imparatoru oldu. Bir bak›ma Sezar, ölümüyle
Roma için kurdu¤u hayallerin gerçekleflmesine kap›
aralam›fl oldu. Onun ölümünü takip eden 120 y›l boyunca Roma ‹mparatorlu¤u
genifllemeyi sürdürdü ve
tarihin en büyükleri aras›ndaki yerini ald›. Sezar girdi¤i
hiçbir savafl› kaybetmedi.
Öyle bilinse de, hiçbir zaman resmen
imparator olmad›. Ancak o yolda gitti¤i gerekçesiyle öldürüldü. Kendisine
yap›lan yanl›fl› asla affetmezdi.
Kleopatra’yla iliflkisi 14 y›l sürse
de evlenemediler. Zira, Roma kanunlar› âfl›klar›n aras›na girdi. Kanunlara
83
BD TEMMUZ 2015
göre Roma vatandafllar› ancak birbirleriyle evlenebiliyordu. Her ne kadar
Kleopatra’yla iliflkisi gündemi meflgul
etse de, resmi olarak üç kar›s› ve çok
say›da sevgilisi vard›. ‹liflkilerindeki
bu serbestli¤inden ötürü, hayat›na
kastedenlerden biri olan Brütüs’ün de
o¤lu oldu¤u iddia edildi.
vatandafl›n mallar›na el koymas›n›
yasaklayan kal›c› bir düzenleme yapt›.
Sezar’d› ama o bile bürokrasiden yaka
silkti. Öyle ki, cumhuriyetin bürokratik iflleyiflini tek bir merkezde toplad›.
‹yi bir yazar ve anlat›c›yd›.
Ayn› zamanda ilk gazete olarak
bilinen Acta Diurna’y› haz›rlatt›. Bu
Sezar’›n Senatoda öldürülüflü
ugün kulland›¤›m›z takvimi
oluflturdu, büstü paralar üzerine bas›lan ilk Romal› oldu.
fiifreleme tekni¤iyle gizli
mesajlar gönderen ilk asker
oldu¤u iddia edildi. Sadece asker de¤il, ayn› zamanda baflar›l› bir devlet
adam› olarak halk›n›n refah›n› yükseltmek için kanunlar ç›kard›. Devletin,
bülten sayesinde sokaktaki Romal›,
senatoda olan biteni ve al›nan kararlar›, bürokrasinin iflleyiflini tek elden
takip edebiliyordu.
Ölümünden k›sa bir süre önce “fian›n da, dünyan›n da hakk›n› verecek
kadar uzun yaflad›m” demesini hakl›
k›lacak bir hayat sürdü. •
Kaynak: Tarihi De¤ifltiren Liderler
Suçlar Nas›l Azalt›l›r?
Eski Atina'n›n büyük hukukçusu Solon'a, suçlar›n nas›l önlenebilece¤i hakk›nda fikri sorulmufltu. Solon flu yan›t› verdi:
“Ne zaman kendisine karfl› herhangi bir suç ifllenmemifl
olanlar, h›rs›zl›¤a ve suça maruz kalanlar kadar tepki gösterirlerse
iflte o zaman suçlar önlenir veya azal›r.”
Gönderi: SABAHAT ÖNEN
84
Ben Bir
Keman
Ustas›y›m
Ruhumda hep müzi¤e karfl› bir açl›k vard›. Müzik
olmad›¤›nda yar›m kal›yordum. Neyse ki yetene¤im vard›.
Daha ilkokulda okurken müzik aletlerinin hepsiyle tan›flt›m.
Yazan: YILGÖR ATCI
BABAM, ANNEM beni gururla dinlerlerdi. Hele keman çalmak bir baflkayd›
benim dünyamda... Keman çalarken
kendimden geçiyordum.
Y›llar geçti, art›k konservatuar
ö¤rencisiydim. Okulumu çok seviyordum. Notalar› seri okuyor, onlar›
melodiye çeviriyordum. Okulu baflar›
ile bitirdim. Art›k büyük sanatç›lara
efllik ediyor, onlara keman bazen de
piyano ve org çal›yordum. Befl y›ld›zl›
otellerin de¤iflmez saz sanatç›s›yd›m.
Evlendim, eflim de müzi¤e sevdal›yd›.
Ö¤rencilerim oldu. Onlara keman,
piyano, org, ud dersleri veriyordum.
Onlar›n ö¤rendikleri her parça beni
mutlu ediyordu. Bir problem vard›:
iyi müzik aleti bulmak…
Baz› veliler, “Aman ucuz keman
olsun, ucuz org olsun, ö¤rensin daha
iyisini sonra al›r›z.” derlerdi. Keman
yapan ustalar› yakinen tan›yordum.
85
BD TEMMUZ 2015
ses veriyordu. Niçin flimdi yapmayay›m? Gece sabaha kadar uyumad›m.
Keman yapmal›y›m hem de kemanlar›n en güzelini... Melodiler, su gibi
akmal›yd› parmak uçlar›mdan.
SABAHI ZOR ETT‹M; erken saatlerde,
ö¤rencilerime keman ald›¤›m Kemal
Usta’ya u¤rad›m. Ustaya; “Bana
keman yapmas›n› ö¤retir misin?”
dedim. “Senin iflin yok mu? On befl
senede ö¤rendim, kolay m› san›yorsun?” diyerek beni adeta azarlad›. ‹kinci
gün oldu, yeni derse bafllayan ö¤rencime keman almak için u¤rad›m. Ucuz
bir Çin yap›m› keman ald›k. Hiç o
konuyu açmad›k, benim vazgeçti¤imi
san›yordu. Kemal Usta beni gerçekten
severdi. Birkaç gün sonra u¤rad›m.
Eflref saatiydi, yine keman yap›m›
konusunu
açt›m.
El yap›m› keman›n en basiti 800
liradan bafll›yordu. Çin yap›m›
kemanlar ucuzdu. 100 liraya kadar
keman alabiliyordum. Onlar›n iyi ses
vermesi için baz› de¤ifliklikler yap›yordum. Köprüde, telde, akortta…
Olmuyordu. ‹stedi¤im keman› bulam›yordum. Çocuklu¤umda bir keman
denemesi yapm›flt›m. Kaba saba ama
Y›lgör Atc› 1940 Y›l›nda Erzincan’da do¤du. Atatürk Üniversitesi Türk
Dili ve Edebiyat› Bölümü’nü bitirdi. Çeflitli illerde Edebiyat ö¤retmenli¤i yapt›.
Gaziantep Fen Lisesi’nden 1996 y›l›nda emekli oldu. Milli E¤itim Bakanl›¤›’nca
“Yunus Emre Sevgi Y›l›” nedeniyle 1991 y›l›nda düzenlenen yar›flmada, hikâye
dal›nda Türkiye birincisi oldu. fiiir yar›flmalar›nda çeflitli ödüller ald›. Halen
flark› sözü (güfte) çal›flmalar› yapmaktad›r. Güftelerinden baz›lar› TRT repertuar›na al›nm›flt›r.
Evli ve iki çocuk babas›d›r.
86
“Her flart›n›
kabul ediyorum!”
dedim; “Para da
veririm, ç›rakl›k da
yapar›m. Bana birkaç
fley ö¤ret, tahtas›,
kal›b›, boyas›...”
Peki, dedi ama
isteksizdi. Az de¤il
ayda en az iki üç
keman›n› ö¤rencilerime ald›r›yordum,
eli mahkûmdu. Yar›n
gel, dedi. Gittim, ifl
yerinin arkas›nda
atölyesi vard›. Bana
üstün körü birkaç
malzemeden bahsetti. Tatmin Bazen ifl yerini b›rak›p gidiyordu, atölyeye dal›yor, keman
modellerini inceliyor, kal›plar› gözden geçiriyordum.
olmad›m ama gelecek günler
vard›, onlar›n hat›r›na bir fley
demedim. ‹ki ay pek fazla bir fley
O gün sabah erkenden gittim,
ö¤retmedi. Dedi¤i saatte mutlaka ifl
ifl yerini açt›m, temizlik yapt›m.
yerinde oluyordum. Bazen ifl yerini
Atölyeye geçtim, keman kal›plar› ile
b›rak›p gidiyordu, atölyeye dal›yor,
u¤rafl›yordum usta geldi, hofluna
keman modellerini inceliyor, kal›plar›
gitmedi, beni atölyede yakalam›flt›.
gözden geçiriyordum.
Ö¤leden sonra utanarak,
Tutkal›ndan, boyas›na,
“Cabbar benden bu
a¤ac›na, kesimine bir bir Her flart›n› kabul kadar! Kolay de¤il, belki
bak›yor, notlar al›yorediyorum! Para keman yapars›n ses verdum. O, ifl yerinde yokmez, malzemeye yaz›k
da veririm,
ken çok fley ö¤reniyorolur. Sen keman›n› çal,
ç›rakl›k da
dum. Kendisi bana
para kazan…” dedi.
sadece, flöyle yap›fl›r,
yapar›m. Bana Nazik bir flekilde kovulflöyle bask›ya al›rs›n, sap
birkaç fley ö¤ret, dum.
flöyle tak›l›r gibi kaba
EVDE BOfi DURMUtahtas›, kal›b›, YORDUM ARTIK, otofleyler ö¤retiyordu. ‹nce
iflleri ö¤retmemek için
mobil garaj›m› atölyeye
boyas›...
elinden geleni yap›yorçevirmifltim. Keman
du. Kolay de¤il, bir mevsim geçmiflti
yapmak için bütün alet ve edevat›
ve çok fley ö¤renememifltim. Yine de
tamamlam›flt›m. ‹stanbul’dan bu
ümitsiz de¤ildim.
malzemeleri satan ustalarla konufl87
BD TEMMUZ 2015
mufl, tahtas›ndan tutkal›na kadar her
fleyi getirtmifltim. Han›m› da bazen
benim atölyeyi gezdirirdim. Bana
moral verir; “Belki yapars›n.” derdi.
Ben de, “Kesinlikle yapaca¤›m!”
derdim. K›sacas› çok eksi¤im ama hiç
eksilmeyen umudum vard›.
S›k s›k yan›na u¤rad›¤›m Halit
Usta, keman yap›m›nda memleketin
en iyi ustas›yd›. O gün zengin bir
ö¤rencime 1000 liral›k keman ald›k.
Ona da aç›ld›m.
sanatç› buldum. Bafllad›m. Çok titizdi,
iflini çok iyi yap›yordu, k›l› k›rk yar›yordu. Nedense sordu¤um hiçbir
soruya cevap vermiyor, “Ö¤renirsin.”
diyerek geçifltiriyordu. ‹nce iflleri ise
ben yokken yap›yordu. Ben bilerek
biraz beceriksiz davran›yordum. Böyle
zamanlarda bu ö¤renemez havas›na
kap›l›yor, ara s›ra da kaba davran›yordu. Tek flans›m, benim bu ifli yapamayaca¤›ma olan inanc›yd›.
Keman›n› kal›ptan ç›kard›, gözden
geçirdi, boyay›
kar›flt›rd› ve
püskürttü. Harika olmufltu.
“Bir usta ancak k›rk senede
bir böyle keman yapar.”
dedi. Çald›m,
gerçekten güzel
ses veriyordu.
Ben de atölyemde iki
keman yapm›flS›k s›k yan›na u¤rad›¤›m Halit Usta, keman yap›m›nda memleketin t›m, sesleri
en iyi ustas›yd›.
berbatt›.
“Keman yapmak istiyorum.”
O gün eve erken geldim, atölyeye
Sessiz kald›. Sonra da, “Çalmaya geçtim, bütün ö¤rendiklerimi uygulabenzemez bunu yapmak; ben, on befl yacakt›m. K›rk y›l beklemeye
sene ç›rakl›k yapt›m, senin bu kadar zaman›m yoktu. Onlar bana çok fley
zaman›n var m›?” dedi.
ö¤retmediler; ben, keman yapman›n
“Gerekirse gece de çal›fl›r›m,
inceliklerini onlardan gizlice çald›m.
dedim. ‹stemeyerek, “Her gün beflte Ter ve esin birbirine kar›flm›flt›.
geleceksin, haftada üç gün üstelik!” Ak›tt›¤›m tere, yüre¤imdeki sese ve
ilhama güveniyordum.
O ÜÇ GÜNÜ DE OTELDE program›m
Art›k bizim han›m da bana tav›r
oldu¤u gecelere koydu kas›tl› olarak, koydu; “Atölye, atölye… fiu pis garaja
beni cayd›rmak için. Her fleyi ayarla- kapan›yorsun alt› yok, üstü yok!”
d›m, programlar› iptal ettim, yerime
Hakl›yd›, son zamanlarda evi
88
Ben keman›ma kendimi katm›flt›m. Duygular›m, kayg›lar›m, ümitlerim, düfllerim, azmim
ve uykusuz gecelerim… Ustalardan iflitti¤im azarlamalar, afla¤›lanmalar…
ihmal etmifltim. Kal›ptaki keman›ma
çok güveniyordum. Hafta sonunda
tellerini takt›m, akort ettim ve çalmaya
bafllad›m. Allah’›m! Nas›l bir sesti o?
Sanki çalm›yor benimle konufluyordu.
Büyülendim, kendimle gurur duydum.
Arkadafl›m›n parças›n› çalmaya bafllad›m, ayaklar›m yerden kesilmiflti,
bulutlar›n üstündeydim, sevinçten
uçuyordum. Bir daha, bir daha
çald›m…
Y›llar›n yorgunlu¤u titrek
ellerimizde / Hac› Arif flark›s› inler
tellerimizde / Hat›ran›n izleri geçen
günlerimizde / Derdimi anlatamam
su gibi akt› zaman…”
A⁄LIYORDUM, BAfiARMIfiTIM…
Ertesi gün koflarak ustam›n yan›na
gittim. Keman› kutudan ç›kard›m.
“Usta, flu kemana iki bin lira
istiyorlar, de¤er mi?” dedim. Ald› ve
çalmaya bafllad›. Büyülenmiflti; bilir-
kifli edas›yla; “‹stanbul’ dan ‹zzet
Usta’n›n keman› bu, adam keman›
konuflturuyor. Böyle bir keman
yapmak isterdim.” dedi. Durdu; yine
çalmaya bafllad›, g›ptayla, “Usta ifli
bu… Keman böyle olur. Hemen al!
Üç bin hatta befl bin eder.” dedi.
“Gözünü kapa, al ‹zzet Usta’n›n
keman›n›…”
NE PARASI UMURUMDAYDI
ne pulu. Eve geldim, olay› eflime
anlatt›m. ‹kimiz de a¤lad›k. Uykusuz
gecelerim meyvesini vermiflti. Ben
keman›ma kendimi katm›flt›m.
Duygular›m, kayg›lar›m, ümitlerim,
düfllerim, azmim ve uykusuz gecelerim… Ustalardan iflitti¤im azarlamalar, afla¤›lanmalar…
Keman›m çok güzel ses veriyor,
sanki çekti¤im ac›lar› dile getiriyordu.
Art›k övünebilirim, ben iyi bir
keman ustas›y›m...•
89
BD TEMMUZ 2015
CUMHUR‹YET’‹N 100. YILINA 8 KALA
ÜN‹VERS‹TELERDE
YABANCI D‹LDE VE
TÜRKÇE E⁄‹T‹MDE
YAfiANAN
SORUNLAR
Yazan: Prof. Dr.
S‹NAN BAYRAKTARO⁄LU
‹lginçtir ki, 1780
y›l›nda ABD’nin
2. Baflkan› John
Adams, Amerikan
John Adams
Kongre’sine bir
“Amerikan Akademisi”nin kurulmas›n›
önerirken flöyle bir kehanette bulunuyor:
“‹ngilizce’nin yazg›s›, gelecek ve onu izleyen yüzy›llarda, Latince’nin
geçen yüzy›llarda, ya da Frans›zca’n›n bu yüzy›lda oldu¤undan daha
da yayg›n bir dünya dili haline gelmektir”.
90
BD TEMMUZ 2015
u kehanetine gerekçe olarak,
Amerika’n›n o zamanlar h›zla
ço¤alan nüfusunu, tüm dünya ülkeleri
ile ba¤lant›lar›n› ve ‹ngiliz ‹mparatorlu¤u’nun da deste¤ini belirterek,
‹ngilizce’nin küresel yay›l›m› önünde
hiçbir gücün duramayaca¤›n› gösteriyor.[1]
‹çinde bulundu¤umuz 21. yüzy›lda ‹ngilizce’nin küresel yay›l›m›n›n
geldi¤i durum fludur: 20. yüzy›ldan
beri ‹ngilizce, teknolojik geliflmelerin
de deste¤iyle, dünya ülkelerinin adeta
“ortak dili” (lingua franca) olmufl ve
uluslararas› bir iletiflim arac› haline
gelmifltir. Günümüzde, 1.75 milyar
dünya halk› (her dört kifliden biri)
‹ngilizce konuflmaktad›r. Bu say›n›n,
2020 y›l›nda 2 milyara [2], 2040
y›l›nda da 3 milyara ( yaklafl›k olarak
dünya nüfusunun %40’›) ulaflaca¤›
tahmin edilmektedir. [3]
Tüm bu gerçekler karfl›s›nda,
küresel liberal ekonominin bir uzant›s›
B
olarak, bugün dünyada ‹ngilizce ö¤renimine karfl› oluflmufl yo¤un talep
neticesinde, e¤itim alan›ndaki,
özellikle yüksekö¤retim alan›ndaki
k›yas›ya rekabet ortam›nda, ‘uluslararas›laflma’ amac›yla, “‹ngilizceyle
E¤itim”in (English As a Medium of
Instruction-EMI) dünya üniversitelerinde h›zla yayg›nlaflt›¤› görülmektedir. Örne¤in, 2002 y›l›nda ‹ngiltere
ve ‹rlanda d›fl›nda 19 Avrupa Birli¤i
ülkesinde toplam 560 Yüksek Lisans
program› ‹ngilizceyle yap›l›rken, 2012
y›l›nda 11 AB ülkesinde bu rakam
6800’e ulaflm›flt›r.[4]
Bundan daha vahim olarak da,
bugün Cumhuriyet’in 100. y›l›na 8
kala Türkçe e¤itiminin ça¤dafl ve
bilimsel bir dil pedagojisinden yoksun
olarak uygulanmas› ve Türkçeyle
e¤itimde de ciddi sorunlar yaflanmas›
“dil devriminin” ruhuna ayk›r› büyük
bir gaflettir.
Evet, bugün güçlü bir yabanc›
Prof.Dr. Sinan Bayraktaro¤lu Talas ve Tarsus Amerikan Kolejlerinde
okudu. AÜ DTCF’nde ‹ngiliz Edebiyat› ve Osmanl› Tarihi alanlar›nda
Lisans, ‹ngiltere’de Leeds Üniversitesinde “Dilbilim ve ‹ngiliz Dili
Ö¤retimi” alan›nda Yüksek Lisans, Londra Üniversitesinde “Uygulamal›
Dilbilim ve Yabanc› Dil E¤itimi” alan›nda Doktora e¤itimi gördü.
Cambridge Üniversitesi’nde Türk Dili ve Kültürü alan›nda uzun y›llar
ö¤retim üyeli¤i yapt›. Cambridge ilinde The Cambridge Centre for Languages, Sawston
Hall’un 22 y›l kurucu direktörlü¤ünü yürüttü. 2007 y›l›ndan itibaren Türkiye’de
9 de¤iflik devlet ve vak›f üniversitesinde ö¤retim üyeli¤i ve üst düzey idari görevler
üstlenerek “yabanc› dil e¤itimi” alan›nda araflt›rma yapmaktad›r. 2000 y›l›nda Bakanlar
Kurulu karar›yla Cumhurbaflkan› Süleyman Demirel taraf›ndan T.C. Devlet Üstün
Hizmet Madalyas› ile onurland›r›lm›flt›r.
91
BD TEMMUZ 2015
“Türk dili Türk
milletinin kalbidir,
zihnidir… Ülkesini,
yüksek istiklalini
korumas›n› bilen Türk
milleti, dilini de yabanc›
diller boyunduru¤undan
kurtarmal›d›r.”
dil e¤itiminin, özellikle küreselleflen
bir dünyada ‹ngilizce ö¤retim ve
ö¤reniminin ulusal düzeydeki önemi
yads›namaz. Ancak, bundan daha da
önemli olan, etkin bir Türkçe e¤itimini
ve Türkçe temelinde güçlü bir yabanc›
dil e¤itimini gerçeklefltirmektir.
Bugün e¤itim sistemimizde, özellikle
yüksek ö¤retimde, acilen ele al›nmas›
gereken bir “dil sorunu”
yaflanmaktad›r.
nutulmamal›d›r ki, Türk toplumu Cumhuriyetle birlikte “Dil
Devrimi”ni gerçeklefltirmifl bir
toplumdur. Atatürk’ün söyledi¤i
üzere, “Türk dili Türk milletinin
kalbidir, zihnidir… Ülkesini, yüksek
istiklalini korumas›n› bilen Türk milleti, dilini de yabanc› diller boyunduru¤undan kurtarmal›d›r.”
Ne var ki, bugün bilinçsiz bir
iyimserlikle yapt›¤›m›z ‹ngilizceyle
e¤itim uygulamas›n›n Türk e¤itim
sistemi ve Türk dili üzerinde yaratt›¤›
somut, olumsuz ve sak›ncal› sonuçlar›
U
92
ortadad›r. Di¤er taraftan, bugün yüksekö¤retimde, ilk ve orta e¤itimdeki
Türkçe e¤itiminin bilimsel ve etkin
bir “dil pedagojisi” temelinde uygulanamamas›ndan kaynaklanan,
Türkçede e¤itim ile de sorunlar
yaflanmaktad›r. K›saca, bugün üniversitelerde, Cumhuriyet’in temel ilkelerini tehdit eden ve yetiflmekte olan
genç kuflaklar için endifle verici bir
“dil” sorunu mevcuttur. Sonuç olarak,
Türkçeyle e¤itimin esas al›nmas› ve
‹ngilizceyle e¤itim yerine, etkin bir
yabanc› dil e¤itiminin düzenlenmesi
gerekmektedir. •
[1] John Adams. (1780). Letter to the President
of Congress (5 September 1780) . In C.F.Adams,
The Works of John Adams, Vol. 7 (Letters and
State Papers 1777-1782), Boston: Little, Brown,
(1852) p.249 [2] British Council (2013 ), THE
ENGLISH EFFECT The impact of English, what
it’s worth to the UK and why it matters to the
world, (2013 / D096) p.2 www.britishcouncil.org
[3] British Council, THE ‘WORLD ENGLISH
PROJECT’. Al›nt›: David Graddol (2006), English
Next, London: British Council, s.107 [4] Bkz.
http://blog.britishcouncil.org/2014/03/31/englishlanguage-medium-of-instruction/
Mitolojiden Yans›yanlar
Haluk Erdemol
Alt›n Post
Argo Denizcileri
ve
1
MÖ 260 civar›nda ‹skenderiye’de do¤an
ve bu kentin ünlü kitapl›¤›n›n yöneticili¤ini yapmak
mutlulu¤una eriflen Apollonius Rhodius, Hellenistik
dönemden günümüze kalan tek destan›n yazar›d›r.
ZAMANINA DEK gelen söylenceleri yaflad›¤› dönemde önemli bir
birikime ulaflan co¤rafya, etnografya ve denizcilik bilgileriyle harmanlayarak
yazd›¤› Argonautika isimli yap›t›nda söylencesel Alt›n Post’u ele geçirmek
için Argo isimli gemileriyle uzun ve maceralarla dolu bir deniz yolculu¤una
ç›kan 50 gencin bafl›ndan geçenleri anlat›r.
93
BD TEMMUZ 2015
AZARIN HOMEROS’U örnek ald›¤› kuflkusuzdur. ‹liada
ve Odysseia destanlar›nda da deniz yolculuklar›n›n anlat›ld›¤›n›
ve her seferin belirli bir amaca yönelik oldu¤unu biliyoruz.
Argonautika’da da seferin amaç ve hedefi bellidir, ancak
ele geçirilmesi amaçlanan Alt›n Post’un öyküsüne yer
verilmez. Yazar Hellenistik ça¤ okurlar›n›n Alt›n Post
söylencesini bildiklerini düflünüyordu herhalde. Günümüz
okurlar›n›n neden-sonuç ba¤lant›s›n› kurabilmesi amac›yla
önce bu söylenceden, yani Argo Seferi’nin öncül öyküsünden
söz etmek uygun olacakt›r.
ALTIN POST
Teselya’da Beotia bölgesinin kral›
Athamas tanr›sal varl›k Nephele ile
evliydi. ‹ki çocuklar› vard›: Phrixus
(Friksus) (erkek) ile Helle (k›z).
Athamas kendisine iyi davranmad›¤›n›
düflündü¤ü Nephele’ den ayr›larak
yeni bir efl ald› kendine: ‹no. ‹ki erkek
çocuk do¤uran ‹no taht›n gelecek
sahibi Friksus’u ortadan kald›rman›n
yollar›n› aramaya bafllad›. Kurnaz bir
oyun tezgâhlad›. Athamas’ dan habersiz çiftçilere emirler göndererek m›s›r
tohumlar›n› kurutmalar›n› söyledi.
Tarlalardan yeni ürün al›nmay›nca
kocas›n›n bilicilere haberciler göndererek k›tl›¤a karfl› ne gibi önlemler
Antik Kabartma- Friksus ve koç
94
al›nmas› gerekti¤ini dan›flaca¤›n›
biliyordu. Öngörüsü gerçekleflti¤inde
habercilere rüflvet vererek bilicilerden
gelmesi beklenen haberlerin kendi
oyununa göre sapt›r›lmas›n› sa¤lad›.
Gelen haberlere göre sözde biliciler
topra¤›n tekrar ürün vermesi için Athamas’›n o¤lu Friksus’u Zeus’a kurban
etmesi gerekti¤ini söylemifllerdi.
Bu haberi alan Athamas kederler
içinde o¤lu Friksus’u al›p kurban
suna¤›na götürmek zorunda kald›.
B›ça¤›na el att›¤› s›rada Hermes ç›kageldi. Nephele’nin taraf›n› tutan Hera
onunla birlikte kocaman bir koç
göndermiflti. Tüyleri alt›ndan, kanatl›
bir koçtu bu. Hermes “Baba Zeus
insanlar›n kurban edilmesini istemez,” derken bilicilerden gelen haberin yanl›fl
oldu¤u da ortaya ç›km›fl
oluyordu. Koç bafl›n› s›rt›na
do¤ru çevirince Friksus
binmesi gerekti¤ini anlad›
ve hemen koçun s›rt›na
atlad›. Bu arada Helle de
koflup gelmiflti. “Beni de
al,” dedi kardefline. “Beni
burada zalimlerin elinde
b›rakma.”
Friksus onu da
çekip arkas›na al›nca
Koç f›rlad›, do¤uya
do¤ru uçmaya bafllad›.
‹rili ufakl› adalarla
dolu bir denizi geçtikten sonra dar bir bo¤az›n üzerine geldiklerinde Helle’nin bafl› döndü, kardefline sar›lan
kollar› çözüldü, parmaklar› alt›n tüylerin
aras›ndan kay›verdi. O
bo¤aza düfltü Helle.
Ad›n› verdi¤i Hellespontus’a bugün Çanakkale Bo¤az› diyoruz. Antikite sonras›
dönemde Troya kral›
Dardanos’un ad›ndan
esinlenerek Bat›l›lar
bo¤aza Dardanelles
dediler. Friksus Koç’un
alt›n tüylerini gözyafllar›yla ›slatarak nereye
gitti¤ini bilemeden
yolculu¤unu sürdürdü.
Tanr›sal bir güdümün etkisinde olan
Koç Karadeniz’i boydan boya aflarak
o zaman›n insanlar›nca Do¤u’nun en
uç noktas› olarak bilinen Kolkhis’e
götürdü onu. (Batum civar›). Günefl
tanr›s› Helios’un arabas›na kofltu¤u
atlar›n buradaki ah›rlar›nda gecelediklerine inan›l›rd›. Friksus alt›n tüylü
Koç’u Zeus’a kurban ettikten sonra
onun postunu kendisini çok iyi karfl›layan Kolkhis kral› Aetes’e hediye
etti. Aetes de savafl tanr›s› Ares’in
ad›n› tafl›yan suna¤›n korulu¤undaki
bir a¤ac›n dal›na ast› Alt›n Post’u.
(Üstte) Pompei freski- Friksus Helle'yi
kurtarmaya çal›fl›yor- MS 45 / Koç Burcu
çizim (Altta)
Onu korumak için de korkunç bir
ejderha dikti bafl›na. Efli Hera’n›n
hediyesi olan Koç’un kendisine kurban edilmesinden hoflnut kalan Zeus
Koç’u onurland›rmak istedi. Burçlar
kufla¤›n›n bafl›na koydu onu. (Aries:
Koç Burcu). Bir nesil sonra Alt›n
Post’u ele geçirmek için yola ç›kacak
olan Argo Denizcileri’nin öyküsünü
gelecek say›m›za b›rak›yoruz. •
[email protected]
95
BD TEMMUZ 2015
Beyo¤lu'nda
Bir Kültür Hazinesi
Yeniden Do¤uyor
Bütün Dünya
YAZI ‹fiLER‹
talyan ‹flçi Yard›mlaflma Cemiyeti’
nin merkezi olarak 1863 y›l›nda
‹stanbul’un Beyo¤lu caddesinde
yap›lan tarihsel Casa Garibaldi binas›,
y›llar›n unutulmufllu¤una meydan
okurcas›na bir silkeniflle flimdi yeniden
kültür dünyas›ndaki yerini almaya
haz›rlan›yor. ‹talya’n›n ‹stanbul
Baflkonsoloslu¤u’nun giriflimiyle
bafllat›lan ve Türkiye Seyahat Acentalar› Birli¤i’nin deste¤iyle sürdürülmekte olan dirilifl çal›flmalar›na ‹stanbul Arkeoloji Müzeleri de, binan›n
zemininde yapt›¤› kaz› çal›flmalar›yla
katk›da bulunuyor. Yenileme ve kaz›
‹
96
çal›flmalar›n›n birlikte yürütüldü¤ü ve
gerçekte kendi bir tarihsel yap›t olan
bina, duvarlar›ndaki çal›flma iskelelerine ve zeminindeki kaz› seslerine
karfl›n, “Ben varl›¤›m› sürdürüyorum”
sav›n› kan›tlarcas›na bir direniflle
geçen ay, çok önemli bir sergiye
evsahipli¤i de yapt›.
Bir flantiye alan›nda düzenlenen
ilk sanat etkinli¤i özelli¤i de tafl›yan
bu serginin küratörlü¤ünü, ‹stanbul’un
sayg›n resim galerilerinden “Galeri
Diani”nin sahibi ve yönetcisi Telga
Mendi ile Casa Garibaldi’deki yenileme çal›flmalar›n›n koordinatörlü¤ünü
BD TEMMUZ 2015
fiantiye alan›nda düzenlenen ilk sergi etkinli¤i”nde
birçok sanatç›n›n eseri
sergilendi
yapan sanat tarihçisi
Dr. Sedat Bornoval›
üstlendiler.
Türkiye ile ‹talya
aras›nda kültürel bir
köprü görevi yapan
“Giovanni Paola
Pannini’nin ‹zinde”
temal› bu sergide, ünlü
Restorasyon ve kaz›da görev alanlar birlikte
ressam Bedri Rahmi
Eyübo¤lu’nun hiç bilinmeyen ve yeni sergilendi. Özel davetlilerin ça¤r›l›
restorasyondan ç›kan iki tablosunun oldu¤u ve yaln›zca bir gün için aç›lan
yan› s›ra, ‹talya’da çeflitli sergiler açan bu “özel etkinlik” konusunda
ressamlar›m›z Gülseren ve Teoman TÜRSAB Baflkan› Baflaran Ulusoy,
“Bu sergi, belirli kiflilerin ça¤r›l›
Südor, Giancarlo Caneva’n›n
yap›tlar›n›n yan›s›ra Eren Eyübo¤lu, oldu¤u ve k›s›tl› say›da sanatç›n›n
yap›tlar›n›n sergilendi¤i flimdilik bir
Hale Sontafl, Yusuf Katipo¤lu,
deneme ürünü ama... Burada daha
Ursula Katipo¤lu, Ayd›n Ayan,
Fran-cesco Borzani, Feyzan Alasya sonra yap›lacaklar›n müjdesini flimdive Kaan Kay›mo¤lu’nun yap›tlar› da den veren sadece bir bafllang›ç” dedi.
97
BD TEMMUZ 2015
‹skenderiye’deki son ›fl›k
Hypatia
Yazan: BERK YÜKSEL
"Bizi birlefltirenler, bizi ay›rmaya
çal›flanlardan daha fazlad›r; çünkü
hepimiz kardefliz"...
H
ypatia paganlar ve Hristiyanlar
aras›ndaki sorunlara nas›l bakt›¤›n›
4. yüzy›lda ö¤rencilerine böyle aç›klam›flt›. Hypatia, MS 4. ve 5. yy’larda
‹skenderiye’de yaflam›fl olan Yeni
Plâtoncu kad›n filozoftur. »
Hypatia- Alfred Seifert
98
BD TEMMUZ 2015
‹lk e¤itimini ‹skenderiye Felsefe
Okulu yöneticisi olan babas› Theon’
dan alm›flt›r. Tek çocuk olan Hypatia
genç yaflta felsefe ve matemati¤e karfl›
derin bir ilgi göstermifltir. Kepler'in
gezegensel hareket yasalar›n› ondan
önce anlayan ve aç›klamaya çal›flan
kiflidir. Zarafeti, engin bilgeli¤i, gençli¤i ve güzelli¤i ile genifl bir ö¤renci
ve hayran kitlesi çekmifltir. Felsefesinin Yeni Plâtonculuk oldu¤u varsay›lmaktad›r.
ben kimim?” diye do¤ay›, insan›,
bilinmeyeni inceleyen, araflt›ran,
özetle, çevresini sorgulayan “düflünen
az›nl›k” için yaflad›¤› topraklar
“yaflanamaz” duruma dönüflünce,
Hypatia’n›n hazin sonu da yaklafl›r…
ilisenin güçlü bir siyasal etkinli¤e
sahip olmaya bafllad›¤› dördüncü
yüzy›lda Bat› dünyas›, bir dönüflümün
bafllang›c›n› yafl›yordu. Eski dinleri,
kadim inanç sistemlerini, misterleri,
bilimleri ve felsefeleri çi¤neyerek
arihteki ününü bugün de koruyan yoksayan yeni bir güç dünyaya egemüzesi ve kütüphanesiyle döne- men oluyordu. Dogma, siyasi amaçlar
min bir kültür merkezi konumundaki için kullan›lmaya bafllay›p, toplumlar
‹skenderiye kentinde Hypatia, ça¤›m›- bilerek ve istenerek karanl›¤a gömülza örnek olarak yans›yan ak›lc›l›¤›n, mek istenirken, hegemon erkler din
ekseninde bir araya
geliyorlar ve yeni bir
Eski dinleri, kadim inanç
kiflisel ç›kar birli¤i
oluflturuyorlard›.
sistemlerini, misterleri, bilimleri
Hedefleri, kitleleri
ve felsefeleri çi¤neyerek yok sayan kendi ç›karlar› do¤rulyeni bir güç dünyaya egemen
tusunda yönetmekti.
Ayd›nl›k zihinlerden
oluyordu.
hofllan›lmad›¤› dönemde, yönetimdeki
bilgeli¤in, sorgulaman›n ve körü körü- fliddet odakl› düzenler de ayr› bir
ne dogmalar›n peflinde koflmaman›n tehlike oluflturuyordu. Kilise’nin
somut bir simgesi olmufltur. Kiliseye
ba¤l› k›flk›rt›c›lar, Hypatia’n›n matematik ve gökbilim dallar›nda yapt›¤›
araflt›rmalardan yola ç›karak, maksatl›
cad› masallar› uydururlarken, Hypatia’
n›n ö¤rencileri felsefe sorular›yla
ilgilenmekte, matematik alan›nda
çal›flmakta, çeflitli dinlerin kaynaklar›n› okumakta ve gökbilim deneyleri
Hypatiayapmaktayd›lar. Akl›n› kullanarak,
Julius Kronberg
“Nereden geldim, nereye gidiyorum,
1889
T
K
BD TEMMUZ 2015
önündeki son ciddi engel olan “Yeni
Eflatuncu Okul” da 412 y›l›nda imha
edilir. 414 y›l›nda da ‹skenderiye Baflpiskoposu Cyril'in kefliflleri Hypatia'
n›n konuflmalar›ndan birini tamamlad›¤› müzenin önünde toplan›p onu
pusuya düflürürler. Çeflitli eziyetler
sonras› onu öldürüp bedenini sokaklarda sürükler ve yakarlar.
B
ir kez daha eflitli¤in, iyi, do¤ru ve
güzelin, özgürlü¤ün, felsefenin
sesi, ›fl›¤›, karanl›¤›n bo¤uculu¤unda
yok olmufltur. ‹skenderiye kütüphanesinde müdirelik yapan bu zeki kad›n›n
bilim dünyas›ndaki katk›lar›n›n hiçe
say›lmas› ve linç edilerek öldürülmesi,
üretken kad›n›n bask›yla susturulmas›n›n en önemli örneklerinden biridir.”
Önyarg›s›z, her kiflinin bir baflka
kifliyi tehlike olarak görmedi¤i, kimin
neyi, ne için savundu¤unun belli
oldu¤u bir dünya ancak, güzelliklere
gebe olabilir. Hypatia’n›n katledilmesi
yerleflik ataerkil düzenin kad›n korkusunun, antik inançlara olan düflmanl›¤›n ve daha önemlisi özgür düflünceye
karfl› düflmanl›¤›n belki de bafllang›c›d›r. ‹skenderiyeli Hypatia, 45 yafl›ndayken bu dünyadan trajik bir sonla
gönderilmifltir ama, ad›n›n tarihe
"düflünce ve ayd›nlanma savaflç›s›"
olarak yazd›r›lmas›nı engellemeye
kimsenin gücü yetmemifltir. •
”Tanr›, iradesini hakim k›lmak için yeryüzündeki iyi insanlar›
kullan›r; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini
hakim k›lmak için Tanr›’y› kullan›rlar.”
Giordano Bruno
100
Do¤an›n Gizemi
BD TEMMUZ 2015
Yücel Aksoy
Bitkiler Niçin
Makyaj
Yapar?
Bir önceki yaz›m›zda, bitkilerin kendilerini
savunmak için birtak›m güçleri ya da
özellikleri oldu¤unu aktarm›flt›k.
ncak konu, bitkinin soyunu sürdürmesi yani
üremesi ise, bu kez savunmak için de¤il
aksine dölleme görevini üstlenecek böcekleri,
kelebekleri, ar›lar› vs. kendilerine cezbetmek
amac›yla en güzel elbiselerini giyip en güzel kokular›n›
sürerler. Güzel bir Ege ya da Akdeniz gecesinde sahilde
dolafl›rken, mis gibi çiçek kokular›n› içimize çekmeye
doyamay›z. Ama çok ilginçtir ki ayn› kokuyu gündüz
vakti duymam›z olanaks›zd›r. Çünkü baz› çiçekler
sadece geceleri kokar. Örne¤in melisa çiçe¤i …
Do¤an›n gizemlerle dolu plan› içinde bunun da
elbette bir nedeni var:
A
101
BD TEMMUZ 2015
öceklerin bir k›sm› gündüz, bir
keskin kokulu bir amonyak gaz› yayk›sm› da gece aktiftir. Gece yafla- maya bafllar. ‹nsanlar› köfle bucak
m›n› ye¤leyen böcekler karanl›kta
kaç›rtan bu koku, baz› böcekler için
dolafl›rken çiçekleri göremeyebilirler. bafltan ç›kar›c› parfüm gibidir; bu koku
Ama onlar, bafl döndüren güzel
nedeniyle çiçe¤e gelirler.
kokular›yla yerlerini çok daha kesin
Bir gizemli konu daha: Büyük bir
belirterek, kendilerine yöneltecek
çiçek seras›n› düflünelim. Diyelim ki
mesaj› göndermifl olurlar. Birbirinden beflyüz çeflit çiçek var. Bunlar›n
güzel kokular, asl›nda böceklere
döllenmesinde hiçbir adres karmaflas›
ç›kar›lm›fl cilveli bir davetiyedir;
söz konusu olamaz. Giden polen
insanlara hofl görünmek için de¤il… adresi flafl›rsa bile, al›c› dikkatlidir.
Davetiyeyi alan böcek, bu koku- Tafl›y›c› böcek ya da hayvan bile
nun kayna¤›nda kendisi için lezzetli yükünü belirtilen adrese teslimde
bir nektar›n (öz suyu) birikmifl oldu- duyarl›d›r.
¤unun da ay›rd›na var›r ve büyük bir
‹flte bu inan›lmaz düzeni sa¤layan
istekle çiçe¤e koflar. Nektar› almak Do¤a Ana’n›n gizemi karfl›s›nda
için bir u¤rafl verirken, çiçe¤in polen- insano¤lu yaln›zca flaflk›nl›kla susar
leri üzerine yap›flacakt›r. Ayn› böcek ve düflünür..
bir baflka çiçe¤e gitti¤inRenk Faktörü
de, daha önce üzerine
Bilimadamlar›n›n
yapt›“Arum Zamba¤›”
yap›flm›fl polenleri o
¤› araflt›rma sonuçlar›na
döllenmeye haz›r göre, güzel ya da kötü
çiçe¤e bulaflt›racak ve
bu sayede döllenme
olsun “koku”, böcekleri
hale gelince
gerçekleflmifl olacakt›r.
keskin kokulu bir cezbetmede ikinci s›raBöcek, üstlendi¤i bu
da yer al›yormufl.
amonyak gaz›
görevden haberdar
Birinci s›rada “renk”,
m›d›r? Elbette hay›r. O yaymaya bafllar. yani çiçe¤in görüntüsü,
sadece kokusunu ald›¤›
Baz› böcekler bu yani güzelli¤i varm›fl.
nektara ulaflmak heyecaPeki birbirinden güzel
koku nedeniyle ve farkl› renklerin bir
n› ve amac› içindedir.
Çiçek sözcü¤ü genelçiçe¤e gelirler. anlam› ya da özelli¤i
likle güzel kovar m›? Elkuyu ça¤r›flt›bette var.
r›r ama baz›laRenk sinyalr›n›n kokusu
leri, döllenme
hiç de hofl dekonusunda
¤ildir. Örne¤in
kendisine
“Arum Zamyard›mc›
ba¤›” döllenolacak haymeye haz›r
vanlara, pohale gelince
lenlerinin
B
102
BD TEMMUZ 2015
de¤ifliklik gösteriyor. Nektar çoksa sar›, azalm›flsa turuncu, nektar
kalmam›flsa mor. Böylece, nektar› bitmifl çiçe¤e böceklerin gelerek enerji ve zaman kaybetmeleri, çiçe¤in verdi¤i renk
sinyalleri ile önlenmifl oluyor.
Nilüfer çiçe¤i, su üstünde
açan çiçeklerindeki polenleri
tafl›tmak için, beyaz renge
duyarl› k›nkanatl›lar› kullan›r.
Çok ilginçtir ki çiçe¤in beyaz
rengi, döllendikten hemen sonra
pembeye döner. Bu renk de¤iflimi k›nkanatl›lara “çiçe¤im baflka
bir böcek taraf›ndan döllendi ve
polenlerim bitti, bofluna zaman
harcamay›n” anlam›nda bir
mesaj oluyor.
Fritz Müller
tafl›nmaya haz›r ve nektar›n›n da
yeterli düzeyde oldu¤u mesaj›n›
vermek içindir.
Do¤abilimci Fritz Müller, bir
yaz›s›nda, Brezilya ormanlar›nda
yetiflen Lantana adl› bitkiyi anlat›yor:
“Üç gündür renk de¤ifltiren Lantana çiçekleri var burada. ‹lk gün
rengi sar›yd›, ikinci gün turuncuya
döndü ve üçüncü gün mor oldu.. Üç
gün boyunca çeflitli kelebekler bu
çiçekleri ziyaret etti. Görebildi¤im
kadar›yla mor çiçeklere hiç dokunulmad›. Baz› böcekler hortumlar›n›
öncelikle sar›, sonra da turuncu çiçeklere soktular.”
üller’in dikkatini çeken bu konu
üzerinde daha sonra yap›lan
çal›flmalar göstermifltir ki renk, çiçekteki nektar›n az veya çoklu¤una göre
M
P
eki bitkinin, böcekleri kendine
çekecek nektar yapma becerisi
yoksa, kendine has koku da üretemiyorsa ne olacak? Elbette Do¤a Ana
bunu da çözmüfl:
Özellikle Akdeniz ikliminde
ormanl›k bölgelerde topluca yaflayan
Mor Çan Çiçekleri ile, bir orkide türü
olan K›rm›z› Sefalanda çiçe¤inin
dayan›flmas› ilginçtir.
Mor Çan Çiçekleri ar›lar için cazip
nektar salg›larken, K›rm›z› Sefalanda’
da bu özellik yoktur. Bilimadamlar›
bak›yorlar ki her iki çiçe¤i de, yöresel
ad› “yaprak kesen” olan yaban ar›lar›
döllüyor. Nektar› olmad›¤› halde
yaban ar›lar›n› kendine çeken K›rm›z›
Sefalanda çiçe¤inin bu hüneri nereden
geliyor diye araflt›ran bilim adamlar›,
sorunu ayd›nlat›yorlar.
fiöyle ki: Her iki çiçe¤in yayd›¤›
103
BD TEMMUZ 2015
bunu bitkiler ve hay›fl›nlar›n dalga boylavanlar duyumsar.
r›n› yaprak kesen
Gün bat›m›nda ise
yaban ar›lar› seçemibunun tersi olur,
yor. ‹nsan gözü her
bitkiler ve hayvanlar
iki çiçe¤i ayr› renkdinlenmeye geçerler.
lerde görebildi¤i
Bilindi¤i gibi çiçekhalde, yaban ar›lar›
lerin ço¤u, günefl
bunu ay›rd edemiyor.
Çan Çiçe¤i
dünyam›z› ayd›nlatNektar salg›layan
bafllad›¤› zaÇan Çiçe¤ine giden
Çan Çiçe¤i, Nektar maya
man açar, ve hava
ar›, onun yan›nda
salg›layan K›rm›z›
karar›rken, yani günbulunan ve ayn› renkbat›m›na do¤ru kate gördü¤ü ya da renk
Sefalanday› taklit
parlar. Bu düzen
olarak ay›rd edemeederek ar›lar›
as›rlard›r insanlar›n
di¤i K›rm›z› Sefakendine çekiyor.
ilgi oda¤› olmad›.
landa orkidelerini de
Bu döngü ilk kez
ziyaret ederek döllenmeyi sa¤l›yor. Orkidelerin marifetleri Frans›z gökbilimci Jean Jacques Derbu kadarla da kalm›yor. Kokusu yok, tous de Mairan’›n ilgisini çekti ve henektar› yok, ne yaps›n? Gizemli do¤a, men bu konuda bir çal›flma planlad›:
Güneflin do¤ufluyla birlikte yapbuna da ak›llara durgunluk veren bir
raklar›n› tüm görkemiyle açm›fl iki
çözüm sa¤lam›fl: Kendilerini döllemekle görevli böceklere flekil olarak mimoza çiçe¤ini, ›fl›k almayan bir
dolaba kapatt›. Mairan, günefl ›fl›¤›nt›pat›p benzeyerek….
Örne¤in K›br›s Ar› Orkidesi
ve Korsan Ar› Orkidesi… Bu
orkideler, difli ar›lar›n d›fl görünüfllerini o kadar mükemmel taklit
ederler ki, sadece erkek ar›lar bu
orkidelerle ilgilenirler; diflileri
çiçe¤in yan›na bile u¤ramazlar.
fiaflmadan iflleyen ritm ve
döngüler
Do¤ada ve do¤a yaflam›nda hiç
aksamadan yürüyen ritm ve
döngüler vard›r ve bu do¤a
kanunlar›na tüm canl›lar kesinlikle
uyum gösterir.
Gün do¤arken gezegenimizdeki enerjide bir artma olur. Ve
104
K›br›s Ar› Orkidesi
“Günefl görse de
görmese de, bitkilerin
gündo¤uflu ve
günbat›m› konusunda
çok duyarl› bir sezgi
yetenekleri var.
Bitkiler, evrendeki
bilinmeyen bir gücün
etkisindeler.”
dan yoksun kalan çiçe¤in yapraklar›n› planlad›. Ott, Mairan’›n “bilinmeyen
güç” olarak nitelendirdi¤i etmenin
hemen kapataca¤›n› düflünüyordu.
Ama bekledi¤i gibi olmad›. Ö¤le üzeri “kozmik ›fl›ma” oldu¤unu düflünüyordu. Böyle bir ›fl›may›, büyük bir toprak
dolab›n kapa¤›n› açt›¤›nda, sanki
günefl alt›ndaym›fl gibi, tüm yaprak- kitlesiyle engelleyebilece¤i görüflünlar›n aç›k oldu¤unu gördü.
Günbat›m›nda Mairan bir kez
daha flaflk›nl›k yaflad›. Çünkü,
halen dolap içinde olan çiçek,
sanki güneflin batt›¤›n› görmüfl
gibi yapraklar›n› kapam›fl, dinlenmeye çekilmiflti. Birkaç hafta
yapraklar›n hareketini büyük bir
dikkatle inceleyen Mairan,
Frans›z Akademisi’ne verdi¤i
raporda flöyle diyordu: “Günefl
görse de görmese de, bitkilerin, Dr. John Ott
gündo¤uflu ve günbat›m› konusunda çok duyarl› bir sezgi yetenekleri den yola ç›karak, alt› adet mimoza
çiçe¤ini, bir ö¤le vakti, yeryüzünün
var. Bitkiler, evrendeki bilinmeyen
bir gücün etkisindeler.” Ama Mairan 200 metre alt›ndaki bir maden kuyusuna indirdi. Bu kez mimozalar günbat›bunu bilimsel olarak aç›klayamad›.
Mairan’›n çal›flmalar›ndan 250 y›l m›n› beklemeden yapraklar›n› kapay›sonra A.B.D.’de Florida’n›n Sarasota verdiler. Bulunduklar› odada ampullerin yanmas› bile bitkileri kand›ramakentinde, Çevre Sa¤l›¤› Enstitüsü
m›flt›. •
yöneticisi olan Dr. John Ott, ayn›
[email protected]
konuda daha kapsaml› bir araflt›rma
105
Neler Olmuyor ki Dünyada
Sezin San Sungunay
Bulafl›kç›l›ktan
Baflkanl›¤a
1
evlenen ve iki çocuk babas› olan
Gaygusuz, 2006’dan bu yana 3 dönem
üst üste Belediye meclis üyeli¤ine
seçilmiflti.
2
Cellat ‹çin
‹fl ‹lan›
Suudi Arabistan’da sekiz cellat için
ifl ilan› verildi. Ülkede, 2015 y›l›n›n
ilk befl ay›nda 85 mahkûm, kafalar›
‹ngiltere’de yap›lan seçimlerde, Muhafazakâr Parti aday› Mehmet Salih
Gaygusuz, St. Albans belediye baflkanl›¤›na seçildi. 1972 y›l›nda, 16
yafl›ndayken Trabzon’dan Londra’ya
göç eden Gaygusuz, önceleri Londra
lokantalar›nda bulafl›kç›l›k, St. Albans
flehrinde garsonluk yapm›fl, daha sonra
kendi lokantas›n› açm›fl. Garsonluk
yaparken tan›flt›¤› ‹ngiliz Maureen’le
106
BD TEMMUZ 2015
kesilmek suretiyle idam edildi. Ülkede
infazlar›n yo¤unlu¤u nedeniyle cellat
s›k›nt›s› yaflan›yor. Hükümet, infazlarda istihdam edilmek üzere 8 adet
din görevlisi al›naca¤›n› duyurdu.
Suudi Arabistan’da suçun türüne göre
kafa ya da el kesen infazc›lar din
görevlisi kategorisinde istihdam
ediliyor.
4
‹nsana fiiddetin
430 Bin Y›ll›k ‹zi
‹spanya’da, Sima de los Huesos (Kemik Çukuru) adl› verilen bir ma¤arada
28 insan iskeleti bulundu. Bu alandan
ç›kar›lan bir kafatas›n›n incelenmesi
sonucunda, mevcut k›r›klar›n “öldür-
Çin’deki Hava
Kirlili¤i
3
H›zl› bir ekonomik büyüme oran›na
sahip olsa da Çin halk›, sa¤l›¤›ndan
ve mutlulu¤undan endifleli. Çevre
kirlili¤i, gözle görülür boyuta,
me amac›yla vurulmufl çok say›da
darbenin sonucu” oldu¤u saptand›.
Araflt›rmay› yapan Antropoloji uzmanlar›na göre, fliddet en eski insan
kültürünün özünde yer al›yor ve tarihin
derinliklerine indikçe, fliddetin kültürle
geliflti¤i görülüyor.
5
hissedilebilir düzeye yükseldi. Pekin
ve baz› büyük flehirlerde maskesiz
d›flar› ç›kmak ve yürümek mümkün
de¤il. Yetkililer temiz enerji
kaynaklar›na yönelerek Çin’i tekrar
sa¤l›kl› hale getirmek için yat›r›mlara
bafllad›.
fiempanzelerin
Hukuki Kiflili¤i
New York’ta Leo ve Herkül adl› flempanzelerin, hukuka ayk›r› flekilde bir
üniversitede tutuldu¤u iddias›yla dava
aç›ld›. Stony Brook Üniversitesi ise,
fiziki hareketlerini gözlemlemek için
flempanzelerin laboratuvarda tutuldu¤unu aç›klad›. ‹lginç olan, flempanzelerin “mahkemede haz›r bulunma”
hakk› oldu¤unu söyleyen mahkemenin, daha sonra onlar› “hukuki bir
kifli olarak görmedi¤ini” belirtmesiydi.
107
BD TEMMUZ 2015
insan öncesi türlerin özelliklerini
tafl›yan dört canl›ya ait.
7
New York’ta aç›lan bir baflka davada,
flempanzelerin “insan hakk› olmad›¤›na” karar verilmiflti.
6
Trafik ve Göbek
Ya¤› ‹liflkisi
Otoyol, tren yolu ve havaliman›
yak›nlar›nda yaflayan ve ulafl›m
araçlar›n›n gürültüsüne maruz kalan
kiflilerde obezite riski daha fazla.
Uykunun, stresin yan› s›ra gürültüden
de etkilendi¤i ve vücut metabolizmas›n›n bozuldu¤u; böylece daha fazla
Bilinmeyen Bir
‹nsan Türü
Etiyopya’n›n Afar bölgesinde varl›¤›
daha önce bilinmeyen bir insan türüne
ait kal›nt›lar bulundu. 3,5 milyon y›l
öncesine ait çene kemi¤i ve difller,
bilinen ilk insan türlerinden farkl› bir
türün de yaflad›¤›n› gösteriyor. ‹nsan›n
soya¤ac›n›n san›landan daha karmafl›k
olabilece¤ini belirten araflt›rmac›lar,
bu “yeni” insan türüne “Australopithecus deyiremeda” ad›n› verdi. Araflt›rman›n sonuçlar›na göre, bulunan
kemik ve difller, hem insans› hem
salg›lanan kortizol hormonunun kar›n
bölgesindeki ya¤lanmay› art›rabilece¤i
belirtildi. Karolinska Enstitüsü’nün
yapt›¤› aç›klamada, “trafik gürültüsü
ve giderek daha da artmas›na iliflkin
bulgular›m›z kamu sa¤l›¤› aç›s›ndan
önem tafl›yor” denildi.
8
Uzayda ve Ay’da
Dünya Hukuku
Köln Üniversitesi Havac›l›k ve Uzay
Hukuku Enstitüsü taraf›ndan düzenlenen konferansta bir araya gelen
hukukçular, öncelikle Ay’›n kime ait
108
BD TEMMUZ 2015
ürünlerinde zararl› olabilecek maddelerin bulundu¤unu tespit etti. Özellikle
mineral ya¤dan elde edilen kozmetik
ürünlerinin Aromatik Hidrokarbon
(MOAH) maddesi içermemesi gerekiyor. Çünkü MOAH içeren mineral
ya¤lar, uzun vadede kansere yol açabiliyor. Araflt›rmada, yüz kremlerinden
vücut ya¤lar›na kadar 25 ürünün
tamam›nda ve dudak nemlendiricilerinde bu madde tespit edildi.
oldu¤unu görüfltü. Ayr›ca, Ay ve
gezegenlerdeki madenleri ç›karma
hakk›, aktif uydular›n uzay çöpü ve
ölü uydularla çarp›flma riski ve Dünya
yasalar›n›n uzaya nas›l uygulanabilece¤i konferansta ele al›nd›. Gelecekte,
bir uyduya herhangi bir art›k çarpar
ve bu kullan›lmayan eski uydu ya da
arac›n sahibi tespit edilebilirse, dava
açmak mümkün olabilecek.
9
10
Befl Y›lda 10 Bin
Fil Öldürüldü
Mozambik hükümetinin bir araflt›rmas›na göre, son befl y›lda ülkedeki
fillerin say›s› yüzde 48 oran›nda azald›.
Kozmeti¤e
Dikkat
Almanya’da ürünlerin kalitesini ve
güvenilirli¤ini araflt›ran Stiftung
Warentest kuruluflu, kozmetik
Befl y›l önce Mozambik’teki 20 bin
olan fil nüfusu, bugün 10 bin 300
civar›nda. Buna göre ülkenin kuzey
bölgesinin kaçak avdan en fazla
etkilenen yer oldu¤u bildirildi. Heykel
ya da mücevher imalat›nda kullan›lan
fildiflleri, Asya’da büyük de¤er görüyor. S›n›r Tan›mayan Filler Örgütü
adl› sivil toplum kuruluflunun verilerine göre, Afrika genelinde 470
bin fil kald›.
[email protected]
109
BD TEMMUZ 2015
5. Uluslararas›
Turhan Selçuk
Karikatür Yar›flmas›
Sonuçland›.
(Soldan) ‹zel Rozental, Kamil Msarac›, Milas Bld. Bflk Muhammet Tokat, Ruhan Selçuk,
Elif Tokat, Milas Kaymakam› Fuat Gürel, Mu¤la Milletvek. Nurettin Demir
Milas ‹lçe Belediyesince düzenlenen "5. Uluslararas›
Turhan Selçuk Karikatür Yar›flmas›" sonuçland›.
ilas Belediyesinden yap›lan
yaz›l› aç›klamaya göre,
karikatürist Turhan Selçuk
an›s›na gerçeklefltirilen yar›flmaya, 36
ülkeden 230 karikatüristin 780 eserle
kat›ld›¤› yar›flmada birincili¤i H›rvatistan'dan Mojmir Mihatov, ikincili¤i
Türkiye'den Ali Bulca, üçüncülü¤ü
Endonezya'dan Jitet Kustana
kazand›. Cumhuriyet Gazetesi Özel
M
110
Ödülüne ise S›rbistan’dan Sasha
Dimitrijevic de¤er görüldü.
Yar›flman›n seçici kurulunda
Milas Belediye Baflkan› Muhammet
Tokat, Karikatüristler; Kamil
Masarac›, Raflit Yakal›, Serpil Kar,
Çin’den XiaLichuan yer ald›. Yar›flma dan›flmanl›¤›n› ise ‹zel Rozental
yapt›.
Yar›flmada dereceye giren karika-
BD TEMMUZ 2015
türistlere ödülleri
12.09.2015 tarihinde
Miles’ta yap›lacak törenle
takdim edildi. Ödüle lay›k
görülen 9 adet karikatürle
birlikte, sergilenmeye de¤er
görülen karikatürler ödüllerin verilece¤i gün Turhan
Selçuk Karikatürlü Ev’de
aç›lacak olan sergiyle
sanatsevererin be¤enisine
sunulacak. •
Ödül alan eserler:
Birincilik Ödülü
Moimir Mihatov,
H›rvatistan (Üstte)
‹kincilik Ödülü
Ali Bulca, Türkiye
(Ortada)
Üçüncülük Ödülü
Jitet Kustana, Endonezya
(Altta, solda)
Cumhuriyet Gazetesi
Özel Ödülü
Sasha Dimitrievic, S›rbistan
(Altta)
111
“Mustafa Kemal'in askeriyim, terhis olmak istemiyorum”
“Ülkede bir tiyatro aç›ld›¤›nda bir hapishane kapan›r”
sözlerinin sahibi, Cumhuriyet Türkiyesi'nin ayd›nl›k, ça¤dafl yüzü
ve do¤ru sözü, Türk Tiyatrosu'nun büyük emekçisi ve usta yazar›
Turgut Özakman için Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Sahne Sanatlar› Bölümü'nün haz›rlad›¤›
Turgut Özakman’› Anma Semineri
etkinli¤i izleyemeyenler için kitaplaflt›r›ld›
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
BD TEMMUZ 2015
‹NSAN OLMA
SORUMLULU⁄U
“Her insan kendi görüfl sahas›n›n s›n›rlar›n›,
dünyan›n s›n›rlar› olarak kabul eder.”
Arthur Schopenhauner
Yazan: HAL‹T YILDIRIM
CAN SIKICI B‹R DURUMLA karfl›laflt›¤›m›zda, onunla
bafl etmek yerine geçifltirmeye çal›flmak, do¤rudan
sorumlulu¤umuz olan konularda sorumluyu sürekli
kendi d›fl›m›zda aramak, yüzeysel sloganlar edinip
kendimizi entelektüel sanmak, baflkalar›ndan daha
ak›ll› oldu¤umuza inanmak… Bu faktörler bizlere
çok tan›d›k gelmiyorlar m›?
BD TEMMUZ 2015
o¤umuz genelde bu alg›lar›
oluflturacak eylemlerde bulunmuyor muyuz? Hiç sorumluluk
almamak ve bundan kaçmak da
yaflamda boflluklar yarat›r.
Ancak, bunun yan› s›ra, tafl›yabilece¤imizden fazla sorumluluk almak
da bireyi afl›r› strese sokabilece¤inden,
do¤ru zamanda, do¤ru fleylerin
sorumlulu¤unu almaktan kaç›nmamal›y›z. Zaman zaman insanlar›n yaflamlar›n›, düflünce yap›lar›na göre oluflturduklar› ve bununla
s›n›rlad›klar›n› görebiliriz.
‹nsanlar bafllang›çta,
bir fleyleri elde etmek için
çaba harcarlar. Ama
ancak, hayali bir engele
ulaflana kadar devaml›
ilerler. Sonra kendi
dayatt›klar›, s›n›rlay›c› bir
tutum yüzünden dururlar.
Ve potansiyellerini
kullanmadan, yaflam
tabakas›n› oldu¤u gibi
kabul ederler. Kendilerini
düflüncelere, hareketlere
ve sonuçlara hapsederler. Böylece de,
kendi koyduklar› s›n›rlar›n ötesine
geçemezler.
Hâlbuki bizler bir fleylere tak›l›p
kald›¤›m›z zaman, cevaplar ve çözümler aramamaya bafllar›z. Çünkü istemeden bize yeni kap›lar açabilecek,
farkl› bak›fl aç›lar›n›n, ortaya ç›kmalar›n› bir bak›ma engellemifl oluruz.
O nedenle de bizler hayatta
ancak;
Kendi oluflturdu¤umuz
s›n›rlar›m›z kadar›zd›r,
Oluflturabildi¤imiz sebepler
Ç
114
kadar›zd›r,
Bize verilen sorumluluk
kadar›zd›r,
Cevaplar›n› arad›¤›m›z sorular›m›z kadar›zd›r,
Tercih ettiklerimiz kadar›zd›r,
Seçeneklerimiz kadar›zd›r,
Alg›lad›klar›m›z ve merak
ettiklerimiz kadar›zd›r,
Düflündüklerimiz ve yapabildiklerimiz kadar›zd›r.
Sonuçta: Hayatta oluflturdu¤umuz eylemlerimiz kadar›zd›r. Ama bu eylemi yapabilmek için de ö¤renebilmeliyiz.
Ancak ö¤renmenin de
bir maliyetinin oldu¤unu
Arthur Miller kula¤›m›za
flu dizelerle f›s›ldamakta:
Önceden ö¤renenler
indirimli fiyattan ö¤renir,
Otoriteden ö¤renenler
özgürlük bedeliyle ö¤renir,
Deneyerek ö¤renenler
etiket fiyat›ndan ö¤renir,
Hayattan ö¤renenler
gecikme zamm›yla ö¤renir,
Hayattan da ö¤renemeyenler,
bofla gitmifl hayatlar›yla ö¤renirler.
Her yetkinin bir sorumlulu¤u
oldu¤u gibi, insan da baz› yetkileri
kazan›rken, beraberinde, baz›
sorumluluklar› da yüklenir.
B
iz bu sorumluluklara, bir insana
yarafl›r biçimde yaflamak,
düflünmek ve belki son nefesi de yine
bir insana yarafl›r biçimde teslim edebilmek, özetle, insan olmak sorumlulu¤u diyoruz. •
BD TEMMUZ 2015
Büyüklere
Bir Ders
‹stanbul’un Ataflehir ilçesindeki fiehit Ö¤retmen Hasan Akan ‹lkö¤retim
Okulu ö¤retmeni C. fiermin Alp, okulun 2/C s›n›f› ile
Bütün Dünya
birlikte “Büyüklere Bir Ders” etkinli¤i düzenlediler.
YAZI ‹fiLER‹
B
üyüklerimizin daha bilinçli
olmalar› için ‘Temiz Çevre,
Temiz Gelecek’ projesi” temal› bu
etkinlikte ö¤renciler, çöp torbalar›ndan, su ve gazoz fliflesi kapaklar›na,
‘folio’ sözcü¤üyle tan›mlanan
alüminyum ka¤›tlar›ndan marketlerde
kullan›lan plastik tafl›ma torbalar›na
de¤in “Do¤ayla uyumsuz” tüm
malzemeleri “dönüfltürerek” onlardan
giysiler, smokinler, flövalye z›rhlar›,
hatta gelinlikler yapt›lar ve…
Büyükleri için düzenledikleri bir
etkinlikte, kendi tasar›mlar› ve üretimleri olan bu giysileri birer deneyimli
manken yürüyüflleriyle konuklar›
büyüklerine sundular.
Etkinli¤i hayranl›kla izleyen
“Davetli büyükler”, çocuklar› ve
torunlar› ö¤rencilerin kendilerine
verdi¤i bu “uygulamal› ders”ten çok
etkilendiklerini söylediler ve bu
etkinli¤in flöyle de¤erlendirdiler:
“Çocuklar›m›z›n bu gösterisi,
115
Çöp pofletleri, ambalaj ka¤›tlar› ve dergi
sayfalar›ndan dikilen karnaval giysileri
‘Annelerimiz ve babalar›m›z size
söylüyoruz, tüm büyüklerimiz siz
dinleyin’ içerikli bir uyar›d›r ve hepimize verilmifl bir derstir.”
Afla¤›da, ö¤retmen C. fiermin
Alp’in, etkinlikte yapt›¤› konuflmas›n›
ve çocuklar›n yapt›klar› ve
sergiledikleri giysileri bulacaks›n›z.
Ö⁄RETMEN C. fiERM‹N ALP'‹N
KONUfiMASI:
”E-ko-lo-ji. Kelimeyi heceleyerek ve
üzerine basarak tekrar etmek, bu gün
için ortaya koydu¤umuz çal›flman›n
gerçek amac›n› anlamam›za hizmet
edecek.
Ekoloji, di¤er ad›yla Çevre Bilimidir. K›sa bir aç›klama ile Ekoloji:
Canl›lar›n çevreleri ve birbirleriyle
olan iliflkilerini inceleyen bilimdir.
Yaflam›m›z boyunca hayat›m›z›
kolaylaflt›racak ürünlere yöneliyoruz.
Hayat›m›z› kolaylaflt›ran ürünlerin
hayat›m›z› nas›l etkiledi¤ini hiç
düflündünüz mü?
Bu çal›flmay› yapmakta as›l amac›m›z da etkilenen hayat›m›z›n etkiledi¤i canl›lar. “E-ko-lo-ji” Zamandan
ve enerjiden tasarruf ederken bozdu¤umuz do¤al yaflam›n kendisidir.
Alüminyum folyodan hiç birimiz
çocuklar›m›za k›yafet al›p giydirmeyiz. Sa¤l›kl› bir materyal de¤ildir.
Oysa, ayn› ürünü evlerimizde s›kl›kla
Eski ütü masas›n›n k›l›f›, metal kapaklar,
alüminyum folyo, yumurta kartonu ve renkli
ka¤›tlar kulan›larak yap›lan flovalye kostümü
BD TEMMUZ 2015
kullan›r›z. Do¤ada yok olmayan
ve ekolojik dengeyi bozan di¤er
suni ürünler gibi o da yok olmaz.
Al›flverifl yaparken nedenini
düflünmeden ürünlerimizi içlerine
koyup evlerimize kadar tafl›d›¤›m›z pofletlerin do¤ada yaratt›¤›
tahribat› hiç hesaplamay›z. Neden
petrol türevlerinden üretildiklerini
sorgulamaz, hatta daha sa¤lam
olmad›klar› için söylenir ama
hammaddelerinin do¤ada çözülebilen ve ekolojik dengeyi bozmayacak flekilde üretilmelerini talep
etmeyiz.
edi¤imiz ve içti¤imiz ürünlerin
E-ko-lo-jik ürünler olmalar› için
market, market hatta pazar, pazar
gezeriz. Oysa, do¤al üretim kanallar›n›n tükenmesinin ve topra¤›n, suyun
kirlenmesinin sebebi olan, hayat›m›z›
kolaylaflt›ran ürünlerden vazgeçmeyiz.
Pet flifllerden k›yafetler giymeyiz. Ama
pet flifleler de do¤ada çözülmez.
Çözülmez çünkü do¤al de¤il. Eko
dengeye ait de¤il. Ekolojik dengeyi
Y
Geçmifl, flimdi
ve gelecek...
fianl› bayra¤›m›z.
Çöp pofletlerine, kutu içeceklerin metal halkalar› ifllenerek dikilmifl damatl›klar, peçete
ve at›k ka¤›tlardan gelinlik.
bu flekilde zehirleyen veya yok eden
bizleriz. Do¤al hayat› korumay› amaçlayan faaliyetlere kat›lmak ve bu
faaliyetleri desteklemek Do¤al Hayat›
korumak anlam›na gelmiyor. Bireysel
hayatlar›m›zda zaman ve enerjiden
tasarruf sa¤lamak için kulland›¤›m›z
ürünlerin do¤ay› kirletti¤ini, canl›lar›n
hayatlar›n› tehdit etti¤ini, bizleri, b›rak›n bizleri gelecek nesilleri zehirledi¤ini düflünürsek ve hala ayn› ürünleri
kullanmaya devam etti¤imizi kabul
edersek.
Do¤ay› biz katlediyoruz. Plastik
yerine ka¤›t ürünleri. Pet flifleler
yerine cam flifleleri. Alüminyum
folyo yerine ya¤l› ka¤›t kullanmay›
tercih etmeliyiz. ‹flte o zaman ekolojik denge bozulmaz. ‹flte o zaman
temiz toprak ve temiz suyumuz
olur. ‹flte o zaman, market, market
ve pazar pazar ekolojik ürün
aramay›z.” •
117
A
tatürk ve Hekimler, Savafl meydanlar›nda görevli fedakâr hekimlerimizin
öyküsü... Mustafa Kemal Atatürk’ün hekim arkadafllar› ve cephelerde görevli
fedakâr hekimlerimiz... Trablusgarp Savafl›, Balkan ve I. Dünya Savafl› y›llar›...
Milli Mücadele ile devam eden ‘On Y›ll›k Savafl’... Uçsuz bucaks›z cepheler...
Subay ve erlerle birlikte, bir cepheden di¤er cepheye koflan fedakâr T›bbiyeliler...
Kapal› kalm›fl bir tarih, ilk kez bir araya getirilen an›larla, orijinal foto¤raf ve
belgelerle bu kitapta yer al›yor. Prof. Dr. Metin Özata, ‘On Y›ll›k Savafl’
sürecinde görev yapan Türk hekimlerini bilimsel bir titizlikle inceliyor.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Tarihten Damlalar
Mümtaz ‹dil
K›sa yaflam›
süresince
‹ngiltere’nin
tek hakimiydi
‹ngiltere
bir kere tekledi:
Oliver
Cromwell
19 Nisan 1653’te
‹ngiltere’nin o s›rada en
güçlü adamlar›ndan
Oliver Cromwell ‹ngiliz
parlamentosunda
konufluyordu.
Konu seçim kanunuydu. 1652
y›l›nda parlamentoya genel bir af ka-
nunu getirilmifl, f›rt›nal› tart›flmalardan
sonra parlamentodan geçmiflti. Bunu
seçim kanunu izledi. Seçim kanunu
da 47 oya karfl›l›k 49 oyla kabul edilmiflti. Bu kanuna dayanarak parlamento seçim tarihi olarak 3 Ekim 1654’ü
iflaret ediyordu. Müthifl bir gerginlik
hakimdi ‹ngiltere parlamentosunda
ve Cromwell’in bu konuda konuflaca¤›n› bilen parlamento üyeleri son
derece heyecanl›yd›. Herkes büyük
119
BD TEMMUZ 2015
Cromwell muhaf›zlara döndü:
bir dikkatle ve ürpertiyle dinliyordu
“‹ndirin flu adam›!”
Cromwell’i. Baflta sakindi, ama gideBaflkan, “Cromwell,” diye ba¤›rrek sertleflti ve h›rç›nlaflt›:
“Sizi seçip buraya gönderen halk maya bafllad›. “Bu yapt›¤›n alçakl›kt›r!
için ne yapt›n›z?” diye ba¤›rmaya Cezas›n› ödeyeceksin!”
Cromwell kahkaha atarak, “Öyle
bafllad›. “Bütün derdiniz kendiniz için
daha iyi yaflam koflullar› yaratmak. mi,” diye karfl›l›k verdi. “E¤er isteseyDaha çok para kazanmak için her diniz bugün olanlar›n hepsine zamafleyi yapt›n›z! Bu koltuklarda sonsuza n›nda engel olabilirdiniz, ama yapmakadar kalmak istiyorsunuz, biliyorum, d›n›z. Yapmak istemediniz! Kader bu.
ama art›k sonunuz geldi. Tanr› sizi Tanr› sizin bu kutsal mekanda daha
ba¤›fllam›yor. Bunu biliyorum, çünkü fazla kalman›z› istemiyor demek ki...”
Ard›ndan Cromwell, öfkesinden
ondan ald›¤›m izinle buraya, karfl›n›za
hiç ödün vermeden
geldim. Onun irademilletvekillerine
sini ben uygulayacaneredeyse tek tek
¤›m!”
“Sizi seçip buraya
seslenerek, “Sen
gönderen halk için
doland›r›c›... Sen
az› yürekli milne yapt›n›z? Bütün
uçkur düflkünü...
letvekilleri ayaSen ahlaks›z... Sen
¤a kalkarak itiderdiniz kendiniz
tefeci... Sen batakraz ettiler. Cromwell
için daha iyi yaflam
ç›... Sen doland›r›ne kadar h›rç›n ve
koflullar› yaratmak.”
c›... Sen yalanc›...”
yürekli olursa olsun,
diyerek hepsini
sonuçta yaln›zd›. ‹tisalondan kovdu.
razlar bir anda hakarete dönüfltü. Cromwell daha da sinir- Kimse ç›t ç›karamad›. Salon boflal›p
da, kendisi ve üç befl asker d›fl›nda
lenmiflti.
“Yeter!” diye hayk›rd›. “Söyle- kimse kalmay›nca Cromwell askerleri
dikleriniz milletvekillerine yak›flma- de alarak salonu terk etti ve ard›ndan
da kap›y› kilitledi kap›s›na da kocaman
yan sözler!”
Ard›ndan iflaret parma¤›n› genel bir levha ast›:
“Kiral›k odalar”.
kurul salonunun girifl kap›s›na yöneltti.
Bir anda silahl› askerler salona girdi›sa süre sonra Cromwell, hüküler. Cromwell hâlâ parlamentoyu yömet üyelerinden istifa etmelerini
netmeye çal›flan baflkana, “‹nin oraistedi. Daha önce Kral Charles’›
dan!” diye ba¤›rd›.
“Hay›r, inmeyece¤im. Buna hak- idama mahkûm etmifl mahkemenin
baflkanl›¤›n› yapm›fl olan Bradshaw,
k›n›z yok!”
o s›ralarda hükümet konseyinin de
“‹nin!”
“Beni buradan indirmeye kimse- bafl›n›ndayd›. fiiddetle reddetti. Cromwell çok sakindi. Emrinin er veya geç
nin hakk› yok, sizin hiç yok!”
B
K
120
BD TEMMUZ 2015
Oliver Cromwell’in ‹ngiltere Parlamentosunu feshini betimleyen tablo
yerine getirilece¤inden emindi. Bir
süre hiçbir hareket yapmadan bekledi
ve Bradshaw ve di¤er konsey üyelerinin parlamento binas›n› terk edifllerini
camdan izledi. ‹ngiltere, tarihindeki
neredeyse ilk resmi diktatörle karfl›
karfl›yayd› art›k.
radan birkaç ay geçmiflti ki, 6
Haziran 1653’te Cromwell,
yan›nda saray muhaf›zlar›yla
birlikte Whitehall’da ilk toplant›s›n›
gerçeklefltirecek olan küçük parlamentonun yüz k›rk üyesini seçti. Hepsi
tan›nm›fl kiflilerden olufluyordu ve
haklar›nda “dedikodu” üretilmemiflti.
K›sa yaflam› süresince ‹ngiltere’
nin tek hakimi olan Cromwell dönemi
de böylelikle bafllam›fl oldu.
‹ngiltere’ye bir kral gerekiyordu
gerekmesine, bu Cromwell’e göre
A
Tanr›n›n bir buyru¤uydu belki, ama
flimdilik bu ifli kendisinin götürmesi
de bir Tanr› buyru¤uydu. Çok de¤il,
parlamentoyu feshetmesinden iki y›l
önce flöyle diyordu Cromwell:
“Bir ‹ngiliz vatandafl› ve inançl›
bir Hristiyan olarak, kurulmas› gereken devletin, haklar›m›z› garanti edecek ve özgürlü¤ümüze sayg› gösterecek ›l›ml› bir monarfli olmas›nda yarar
görüyorum.”
Yani, beni kraldan da daha fazla
yetkili k›l›n, sizi idare edeyim diyordu.
Dedi¤ini de yapt›. •
[email protected]
‹nsan yaflam›n›n bir alan›nda haks›zl›k
yaparken di¤er bir alan›nda hakl› oIamaz;
yaflam böIünmez bir bütündür.
Mahatma Gandhi
121
Bütün yönleriyle Birinci Dünya Savafl› ve
Osmanl› ‹mparatorlu¤u
Usta gazeteci Tevfik Yener’den Birinci Dünya Savafl›’n› ve Osmanl›
‹mparatorlu¤u’nu mercek alt›na alan bir tarih çal›flmas›… Türk
Cepheleri, savafl›n bilinmeyenleri ve her yönüyle dünya haritas›n›
de¤ifltiren bir savafl›n gerçek tarihi… Çanakkale, Galiçya, Hicaz,
Irak, Suriye, Kafkasya ve Sar›kam›fl cepheleri.
BÜTÜN K‹TAPÇILARDA
Gezdikçe Gördükçe
‹zlen fien Toker
Viyana’daki ses müzesi:
Haus der Musik
Ses ve müzi¤in gerek ruh halimiz gerek
hissettiklerimiz üzerindeki etkisi yads›namaz.
ir bahar günü topra¤a sakince
düflen ya¤mur damlalar›n›n
sesini keyifle dinlerken, ayn›
damlalar gök gürültüsüyle birlikte
fliddetle evimizin camlar›na vurdu¤unda bizi ürkütebilir. Henüz konuflamayan minik bir bebe¤in nefleli gülüflüyle
gülerken, a¤lamaya bafllad›¤›nda
endiflelenebiliriz. Gündüz kalabal›k
B
bir hayvanat bahçesini gezerken duydu¤umuz seslerin ayn›lar›n› gece
yaln›z bafl›m›za kald›¤›m›z bir ormanda duydu¤umuzda ayn› duygular
içinde olmayabiliriz. Klasik müzik
konserinde çal›nan bir beste bizi
gevfleterek dinlendirirken, bir gerilim
filminin müzi¤i kalp at›fllar›m›z›
h›zland›rabilir.
123
BD TEMMUZ 2015
Viyana’daki “Müzik Evi” de
sundu¤u birbirinden farkl›
deneyimlerle ziyaretçilerini ses ve
müzikle ilgili bir keflif yolculu¤una
ç›kar›yor. 2000 y›l›ndaki aç›l›fl›ndan
beri 2,7 milyon kifli taraf›ndan gezilen
bu ses müzesi, deneyimlemeye imkan
veren interaktif ve e¤lenceli bir
yaklafl›mla, gelenekseli inovasyonla
harmanl›yor.
V
iyana’n›n birinci bölgesindeki
müze bir zamanlar Arflidük
Charles Saray› ve Viyana Filarmoni
Orkestras›’n›n kurucusu olan besteci
ve orkestra flefi Otto Nicolai’›n evi
olan binada yer al›yor. Kentin zengin müzik geçmiflini bugünün teknolojisiyle birlefltiren yenilikçi tasar›m›
ile Avusturya Müze Ödülü’ne lay›k
görülen müze y›l›n 365 günü 10:0022:00 saatleri aras›nda gezilebiliyor.
Binan›n Annagasse, Krugerstrasse ve Seilerstatte sokaklar›ndaki üç
girifl kap›s› cam bir tavanla ayd›nlat›lan iç avluya aç›l›yor. Ziyaretçi ve
gruplar için buluflma noktas› olan bu
bölüm söylefli, panel, konser ve
festival etkinliklerinde de kullan›l›yor.
Viyana’daki
“Müzik Evi” sundu¤u
birbirinden farkl›
deneyimlerle
ziyaretçilerini ses ve
müzikle ilgili bir keflif
yolculu¤una ç›kar›yor.
Café Nicolai’nin renkli sandalye ve
masalar› ile siyah bir piyanonun
bulundu¤u alandan geçerek, ücretsiz
sergilerin yap›ld›¤› bölüme yürüyorum. Avusturya’n›n geçmiflten bugüne
Eurovision yar›flmas›na kat›l›m›n›n
anlat›ld›¤› sergiyi gezdikten sonra
biletimi al›p, eflyalar›m› emanet bölümüne b›rak›yorum.
Giriflte müzik eflli¤inde dönen,
‹talya’dan gelen renkli ve büyük
“Danseden Vazolar” ›n yan›ndan
geçiyorum. Cam panellerin bir ses
odas› ifllevi görerek müzi¤i merdiven
bofllu¤undan yukar› verdi¤i bu sanat
eserinin yan›ndaki merdivenlerden
BD TEMMUZ 2015
Notal› merdiven
ç›k›yorum. Bir sonraki merdivenlerde
küçük bir erkek çocu¤u bir afla¤›, bir
yukar› inip ç›karak basamaklarda yer
alan notalarla müzik yap›yor. Her
basamak farkl› bir notay› çalarak,
duvardaki ›fl›kl› panelde notan›n detaylar›n› gösteriyor. Merdivenin duvar
taraf›na bir piyano tufllar› gibi yerlefltirilmifl Do-Re-Mi-Fa diye devam
eden basamaklar beni binan›n tarihi
odalar›na getiriyor. Viyana Filarmoni
Orkestras›’n›n tarihine ve
bugününe ›fl›k tutan birinci
kattaki sergi alan›n›n bir
köflesi küçük bir konser
salonu gibi düzenlenmifl.
Burada orkestran›n Viyana
Yeni Y›l Konseri ve Schönbrunn Yaz Gecesi Konserleri’nin 35 dakikal›k k›sa
versiyonlar› saat 10:00 ile
21:00 aras›nda her saat bafl›
gösteriliyor. Ses düzeni o
kadar iyi ki müzi¤i dinlerken
Yaz Gecesi Konseri’nde
oldu¤umu düflleyebiliyorum.
rkestran›n yeni CD’lerinin
dinlenebildi¤i bölümden geçerek, orijinal arflivine ait belgelerin, eflyalar›n ve notlar›n sergilendi¤i
bölümü geziyorum. ‹nteraktif ve
etkileyici “Vals-Zar Oyunu” uygulamas›yla zar atarak kendi Viyana vals
müzi¤imi besteliyorum.
1842’de Viyana Filarmoni Orkestras›’n› kuran Otto Nicolai’›n asl›na
uygun restore edilen odas›n› gezerek
O
Otto Nicolai’›n odas›
125
BD TEMMUZ 2015
geçmiflten gelece¤e yürürcesine
teknolojik araçlarla sunulan sergilerin
oldu¤u 2. kata ç›k›yorum.
“Sonosphere” denilen bu bölümde sesle ilgili bilimsel verileri deneyimleme f›rsat› sunuluyor. Anne
karn›ndayken duydu¤umuz sesleri
dinleyerek, kulakl›klar ve ekranlarla
dolu bir alanda duyu ile ilgili deneyimler yafl›yorum.
“Müzik Aletleri” bölümünde dört
farkl› enstrüman grubundan dev
müzik aletlerini çal›yor, “Seslerin
Denizi” bölümünde insan›n ve do¤an›n seslerini dinliyorum. Basit seslerden, karmafl›k vokallere do¤ru ç›k›lan
akustik bir yolculukla “Polyphonium”
126
adl› bölüme gelerek burada Stefan
Obermaier’in yeniden yorumlad›¤›
Mozart ve Beethoven bestelerini
dinliyorum. “Ses Galerisi”’nde kendi
sesimizle d›flar›daki sesleri ve bilinen
melodileri harmanlayarak kaydetmemizi sa¤layan Evrim Makinesi’ni
tan›yorum.
flsiz bir deneyim sunan farkl›
bilgisayar simulasyonlar› ve
multimedya araçlar›n› geride
b›rakarak yeniden geçmifle dönmek
için 3. kata ç›k›yorum. “Viyana Müzik
Gelene¤i’nin Büyük Ustalar›” adl›
bölümde kentin müzik geçmifline
katk›da bulunan dünyaca ünlü Joseph
Haydn, Wolfgang Amadeus
Mozart, Ludwig van Beethoven,
Franz Schubert, Johann Strauss,
Gustav Mahler, Arnold Schönberg, Alban Berg and Anton
Webern gibi bestecilere özel
tasarlanan sergi alanlar›n› geziyorum. Her birinin yaflamlar› tarihi
belgeler, kostümler, kiflisel eflyalar, filmler ve uygulamalarla çok
güzel bir flekilde anlat›lm›fl. Kat›n
giriflinde verilen kulakl›klardaki
E
BD TEMMUZ 2015
elektronik rehberlik sistemi bu bölümü
rahatça gezmemi sa¤l›yor.
“Sanal Orkestra fiefi” bölümünde
Viyana Filarmoni Orkestras›’n› yönetmeyi deneyerek müzisyenleri ve ritmi
izlemeye çal›fl›yorum.
“Amadeus-Mozart’›n
Müzik Oyunu” adl› interaktif bilgisayar program›
da ismime özel bir Mozart
melodisi üretebilmemi
sa¤l›yor.
anal deneyimler 4.
kattaki “Sanal Sahne”
bölümünde de devam
ediyor. Bu bölümde hareketlerinizle multimedya bir opera
olufltururken, çocuklar›n›z da “Hayvanat Bahçesi Konseri” bölümünde
müzikal bir macera yolculu¤una ç›k›yor. Ç›k›fl kap›s›ndan önceki bölümde
yer alan hediyelik eflya ma¤azas›nda
ise müzikle ilgili CD ve eflyalara ek
olarak e¤lenceli, pratik ve farkl› hediyelikler sat›l›yor.
Girifl kat› ve 5. kattaki özel alanda
konserler, sanatç›larla söylefliler ve
etkinlikler de düzenlenen Müzik Evi
S
bana unutamayaca¤›m, güzel bir
deneyim yaflat›yor.
Binan›n kap›s›ndan kulaklar›m
duydu¤u için flükrederek ve müzi¤in
ruhun g›das› oldu¤unu bir kez daha
hat›rlayarak ç›k›yorum.•
[email protected]
127
BD TEMMUZ 2015
İpek
Yolu’nda
İz Bırakanlar
Yazan: YAHYA AKSOY
128
BD TEMMUZ 2015
AR‹H‹ ‹PEK YOLU,
ticari, kültürel, felsefi ve idari
bütün yönleriyle incelendi¤i zaman bu yola
damgas›n› vuran araflt›rmac›lar, bilim adamlar›,
sanatç›lar, diplomatlar, gezginler, felsefe ve
devlet adamlar› günümüze ›fl›k tutuyor.
T
Çin'in eski baflkenti Chang ve Hotan'›n
iyi ifllenmifl ipek eflyalar›n›n bu yol
arac›l›¤› ile bütün dünyaya tan›t›ld›¤›n›
ifade eden Alman Arkeolog Rechufin
"‹pek Yolu" ad›n›n uygun olaca¤›n›
yazm›flt›r. ‹nsan› iyi huylar ve güzel
düflüncelerle donatarak toplumu
yüceltme felsefesini ö¤reti olarak
seçen "Hiçli¤i bilmeye çal›fl" diye
seslenen Tao ile "Geçmifli ö¤renen
gelece¤i belirler" diyen Konfüçyüs
‹pek Yolu toplumunun inançlar›nda
derin izler yaratm›fllard›r. Cengiz Han,
Emir Timur, Ulu¤ Bey, Ali fiir Nevai,
Abay, B.Vahapzade, Mahdum Kulu,
Babür fiah, Sultan Sencer, Alpaslan
derin iz b›rakanlar olarak tarihte
yerlerini ald›lar. ‹pek Yolu'nda ticarete
damgas›n› vuran Sogdlar olmufltur.
Semarkant bölgesinde surlarla çavrili
flehir devletinde yaflayan, Babil'e ve
fiam’a kadar kervanlarla ticaret yapan
Sogdiler’in yeni do¤an çocuklar›na
a¤›zlar› hep bal gibi tatl› olsun düflüncesiyle bal yedirdikleri ve ellerine
geçen paralara sahip olsunlar diye
ellerine yap›flt›r›c› sürdükleri söylenir.
DESTANLARA, türkülere, halk hikâyelerine yans›yan sözlü kültür ürünleri
‹pek yolu boyunca dilden dile, gönülden gönüle dolaflm›flt›r. Bahfl›, ak›n,
ozan, y›rc›, manasç› ad› ile an›lan halk
129
BD TEMMUZ 2015
sanatç›lar› bu de¤erlerin sözcüleri,
öncüleri ve elçileri olmufllard›r. Do¤u
ve Orta Asya sanatlar› hat, tezhip,
minyatür, çini, tafl ve ahflap sanatlar›
‹pek Yolu ile dünyaya yay›lm›flt›r.
‹PEK YOLU’NDA ticaret,
kültür ve
geleneklerle ilgili hat›ralar›n› yazan
ünlü gezginler Çinli Wei Cin ile Evliya
Çelebi, Marco Polo, W. Radloff ve
‹bni Batuta önemli bilgileri arflivlere
kazand›rm›fllard›r. Bat›dan do¤uya
uzun y›llar ak›nlar yapan Büyük ‹skender, kanunlar› ile ünlü Hamurabi, "Ya
bir yol bulaca¤›z ya da bir yol yapaca¤›z" diyen ve Roma'ya do¤ru Anadolu'
dan geçerken Gebze yak›nlar›nda
hayat›n› kaybeden ünlü Kartacal›
komutan Hanibal ve kufl ruhlu Babil
kraliçesi nadide k›r çiçe¤i Semiramis
iz b›rakanlar aras›nda yerlerini
alm›fllard›r.
K›rg›zlar›n en büyük destan›
Manas, Orta Asya ve K›rg›z tarihini
geçmiflten günümüze tafl›m›flt›r.
Ünlü manasc›lar, Sag›mbay
Orozbakov, Urkafl Mamiliyev, Yusuf
Mamay, Bay›mbek Abdurrahman,
fiapak R›smendev, Can›bay Kocakov,
130
Sayarbay ve di¤erleri unutulmazlar
aras›nda yerlerini ald›lar.
"Ey o¤ul! Özünü ve sözünü do¤ru
tut" diyen Kutadgu Bilig yazar› Balasagunlu Yusuf Has Hacip, Türkçenin
büyük sözlü¤üDivanü Lügat-itTürk" yazar› "dil
atam›z" Kaflgarl›
Mahmut'un binlerce y›ldan bu güne
ve yar›na ›fl›k
tutarak derin izler
b›rakt›¤›n› ve etkili oldu¤unu görmekteyiz. Belh'
ten, bütün ailesi ve
sevenleri ile birlikte büyük bir konvoyla tozlu ‹pek Yolu'
na düflerek Horasan, ‹ran, Ba¤dat,
Mekke fiam' dan geçip gönüller fethederek Anadolu'da Malatya, Erzincan,
Akflehir, Karaman ve Konya'ya ulaflan
Hz. Mevlânâ, bütün insanl›¤›n gönül
dostu olarak dünyay› selamlamaya ve
derinden etkilemeye devam etmek-
Hz. Mevlânâ
tedir. Ozan Dedemo¤lu'nun ifade etti¤i
gibi: "Ç›kt›k Horasan'dan sökün
eyledik/ Düflürdüler bizi tozlu yollara."
Derin bilgi ve inanç kayna¤› "ser
çeflme" olarak insan› en yüce de¤er
kabul eden bir ö¤retinin ve felsefenin
yarat›c›s› ve yol göstereni olan Hac›
Bektafl Veli, "Her ne arar isen kendinde ara" ve "Sak›n bir kimsenin gönlünü y›kma" diyerek, Horasan'dan Anadolu' ya çevresiyle birlikte tozlu ‹pek
Yolu'nun çilesini çekerek ulaflm›flt›r.
‹bn-i Sina
AVRUPA’DA VE TIP DÜNYASINDA
hekimler hekimi Avicenna olarak
an›lan hekim, filozof, kimyager,
astronom, flair ve devlet adam› ‹bn-i
Sînâ, 980'de Buhara yak›nlar›nda
Afflena kasabas›nda do¤du. Bütün
hayat›n› t›p bilimine, araflt›rmaya ve
yeniliklere verdi. Yaflanan kargafla ve
savafllar nedeniyle, "‹lim ve sanat
takdir edilmedi¤i yerden göç eder"
diyerek ‹ran topraklar›nda Hemedan'a
kadar göç etmek zorunda kalarak 1037
Çinlilerin
Fergana At›
'de hayata veda etti.
Semerkant'tan ‹stanbul'a gelen
ünlü Ali Kuflçu ve Bursa'dan, Horasan'a, Semerkant'a ve Buhara'ya giderek
Ulu¤ Bey gibi gök bilimcilere dersler
veren Kadizade ‹pek Yolu'nda iz
b›rakan bilim adamlar›d›r. Bozk›r›n
kaderine insanla birlikte ortak olan
ipek yolu'nun tafl›y›c›lar› atlar ve
develer de tarih içerisinde önemli bir
yer tutmufllar. Ünlü tarihçi Heredot'un
kayda geçti¤i ve Çinlilerin "yar› ejder"
dedikleri "Fergana atlar›" ile Türkmenlerin "Ahal-Teke" atlar› en ünlü
olanlar›yd›lar. Bir Uygur atasözü "Kufl
kanad›yla, er at›yla" demekte.
K›rg›zlar, Kazaklar ve Tatarlar at
eti yemekte ve at sütü k›m›z içmekte
ve Türkmenler ile Özbekler de deve
eti yemekte ve deve sütü çal içmekteler. Yerkürenin en renkli ve önemli
karayolu olan Tarihi ‹pek Yolu'nda
kültürler, sanatlar, inançlar, felsefeler,
bilim ve diplomasi harmanlanm›flt›r.
Gerçek bilgi ve belgelerle
"Si-An'dan Tiran'a Tarihi ‹pek Yolu"
kitab›mda harmanlayarak tarihe ve
kültüre en büyük hizmeti sunman›n
mutlulu¤u ile bu alanda emek harcayan ve iz b›rakanlar› yürekten
selaml›yorum. •
131
Zengin ve
Yoksul
Aras›ndaki
Fark
ir gün çok zengin bir adam,
küçük o¤luna insanlar›n ne
kadar yoksulluk içinde yaflad›klar›n› göstermek istedi. Ve çocu¤unu
birkaç günlük bir geziye ç›karmaya
karar verdi. Baba-o¤ul, yak›nlardaki
bir köye giderek çok yoksul bir ailenin
evinde birkaç gün geçirdiler. Geziden
döndüklerinde, babas› sordu:
“Gezi nas›ld› o¤lum?”
O¤lu, “Harikayd› babac›¤›m” diye
yan›tlad›.
Baba devam etti: “Peki, yoksulluk
içinde yaflaman›n ne demek oldu¤unu
ö¤rendin mi?”
“Evet, elbette ö¤rendim” dedi
delikanl›.
“Tamam” dedi baba ve ekledi:
“Öyleyse, bana bu geziden
neler ö¤rendi¤ini
anlat›r m›s›n?”
Çocuk
yan›t verdi:
“Gördüm ki,
bizim bir köpe¤imiz, onlar›n
ise dört köpekleri var. Bizim,
bahçemizin yar›s›n›
kaplayan bir havuzumuz var.
B
132
Onlar›nsa sonsuz dereleri… Bizim
bahçemizde ithal lambalar var, onlar›n
gecelerini ise say›s›z y›ld›z ayd›nlat›yor. Bizim verandam›z ön bahçemize
kadar, onlar›nkiyse ufka de¤in
uzan›yor. Bizim, üzerinde yaflad›¤›m›z
küçük bir topra¤›m›z var; onlar›n ise
uçsuz bucaks›z tarlalar›… Bize hizmet
eden yard›mc›lar›m›z var ama onlar
birbirlerine hizmet ediyorlar. Biz,
ihtiyac›m›z olan yiyecekleri sat›n
al›yoruz; onlarsa yetifltiriyorlar. Bizi
korumak için evimizi çevreleyen
yüksek duvarlar›m›z var; onlar›n da
onlar› her türlü kötülükten korumaya
haz›r bir sürü arkadafl›…”
¤lunun sözleri karfl›s›nda
flaflk›na dönen baba, diyecek
söz bulamam›flt›. Oluflan tuhaf
sessizli¤i yine delikanl› bozdu ve
sözlerini tamamlad›:
“Bize ne kadar yoksul oldu¤umuzu gösterdi¤in için teflekkür ederim
babac›¤›m.” •
O
Yazar Dede ve Torunlar›
Muzaffer ‹zgü
Sar› Çad›r
iz ikiziz. Benim ad›m Bahar,
ikizimin ad› P›nar. Çok benzeriz
birbirimize. Odam›zda iki yatak
var ama biz ço¤u zaman bir arada
yatar›z. Eh, annem babam, “Haydi
ikizler, uykuya!..” dediler miydi,
odam›za geçer kap›m›z› kapat›r›z.
Pekiyi, hemen uyur muyuz? Hi
hi hi!.. Hiç uyur muyuz, hemen
birbirimizin yata¤›nda, yan yana
B
yatar›z. Ayr› yataklarda olsak, birbirimize sesimizi duyurmak için sesli
konuflmam›z gerek. O zaman ya
annem, ya da babam, kap›y› aç›p,
“Aaaa haydi bakal›m uykuya!” diye
yinelemez mi? Ama böyle yan yana
olunca, ikimiz bir yast›¤a bafl koyunca,
f›s›r da f›s›r, konufluruz. Uykumuz
gelince de orac›kta yat›veririz.
Sabahleyin annemin ilk konuflma133
BD TEMMUZ 2015
s›, “Aaaa siz yine ayn› yatakta m›
yatt›n›z?” olur. ‹kimizle k›k›r k›k›r
güleriz. ‹kimiz de üçüncü s›n›fa
gidiyoruz. Ö¤retmenimiz bizi ayn›
s›raya oturttu. Zaten birinci s›n›ftan
beri öyleyiz. Derste hiç konuflmay›z,
ö¤retmenimizi dinleriz. ‹kimiz de
çal›flkan›z. Onun için ö¤retmenim bizi
çok sever. Bizi bazen birlikte tahtaya
kald›r›r. Arkadafllar›m›z da bizi çok
severler. Karnelerimiz hep baflar›yla
dolu... Annem de çok mutlu babam
da. Biz hiç deniz k›y›s›na gitmedik.
‹ki kardefl çok istiyoruz. Annemin
babam›n izinleri ayn› zamana
düflmüyor. Sonra ev ald›k. Onun
taksitleri var. Onun için babam da,
annem de, “Evin borcunu ödüyoruz.
Gelecek y›l çocuklar, gelecek y›l”
dediler hep.
nnem karnelerimizi uzat›rken,“Haydi size bir müjde
vereyim. Baban›zla konufltuk,
bu yaz deniz k›y›s›na tatile
A
134
gidece¤iz...” dedi.
Ay bu en büyük müjde!.. Babam›za sar›ld›k, annemize sar›ld›k, sonra
iki kardefl birbirimize sar›ld›k. Neden
bilmem iki kardefl birden denizli
flark›lar söylemeye bafllad›k, denizli
fliirler okumaya bafllad›k.
Babam: “Çocuklar öyle bir yere
gidece¤iz ki, buras› çad›rl› bir kamp
olacak...” dedi.
Uçtuk sevinçten, havalara uçtuk...
“Size de bir küçük çad›r alaca¤›z...”
‹ki kardefl, gözlerimizi iri iri aç›p
birbirimize bakt›k. Yani kalk›p flimdi
zeybek oyunu mu oynasak sevinçten,
yoksa kentimizin milli oyununu mu?
Bu müjdeden sonra art›k, akflam
yata¤›m›za yatt›¤›m›zda hep denizi
ve çad›r›m›z› düflünüyoruz. Annem
babam kamp›n çad›r›nda kalacaklarm›fl. Bizim çad›r›m›z› da hemen onun
yan›na kuracaklarm›fl...
“Ne renk olsun çad›r›m›z Bahar?”
“Mavi olsun” “Yooo, k›rm›z›
olsun...”
“Olsun...”
“O kampta bize
k›rm›z› çad›r›n ikizleri
diyecekler...”
Pekiyi ne zaman
gidiyoruz? Annem
babam birlikte izne
ç›kt›klar› gün. Pekiyi
o gün hangi gün? Uf
uf, iki kardefl art›k
arada bir sesli sesli
ba¤›r›yoruz.
“Gel o gün gel!..”
“Hangi gün P›nar?”
“Kamp günü...”
O gece uyuduk mu,
BD TEMMUZ 2015
uyumad›k m› bilmiyorum.
Hep denizi düflündük.
Çad›r›m›z› düflündük.
“Çad›r›m›z sar› renkteydi, k›rm›z› yokmufl.
Hem de limon sar›s›.
Babam bir kez çad›r›m›z›
salonda kurdu. Aman bir
hoflumuza gitti, bir hoflumuza gitti ki. ‹ki kardefl
girdik içine, otur da otur,
konufl da konufl...
abam seslendi:
“Çocuklar haydi
akflam yeme¤ine, masa haz›r!..”
Ay ay, oysa ki biz anneme babama yard›m ederdik, ekme¤i tafl›rd›k
sofraya, suyu tafl›rd›k. Bugün hiçbir
fley yapmad›k. Yemek yerken bile
gözümüz sar› çad›r›m›zdayd›. Biz
ikizler için kuflun yuvas› ne ise, bizin
sar› çad›r›m›z da oydu. Ad›n› bile
koyduk, “Sar› Yuva...”
Acaba birfleye yaz›p orada çad›r›m›z›n üzerine assak m›?
Otobüs bizi ilçeye götürdü. O
denli güzel yerlerden geçtik ki, ilçeye
nas›l geldi¤imizi anlamad›k. Otobüste
sunulan kocaman kurabiyeler de çok
hoflumuza gitti. Otobüsten inerken,
annem babam valizlerimizi ald›lar,
biz de çad›r›m›zı. O kamp›n yan›ndan
geçen minibüsler varm›fl. Ona bindik.
‹ki kardefl birbirimize bak›yoruz.
Gözlerimizin içi gülüyor. Niçin
gülmesin ki? Biraz sonra çad›r›m›z
kurulacak ve biz iki kumru o çad›r›n
içine girece¤iz.
Minibüs durdu. Kamp a¤açl›k bir
yerdeydi. O denli çok a¤aç vard› ki,
B
sanki orman gibiydi. Babam yönetim
binas›na girdi. Oradan bir adamla
ç›kt›lar. Babam:
“Bize çad›r›m›z› ve bizim çad›r›
kuraca¤›m›z yeri gösterecek.” dedi.
h çok az kald›, sar› yuvam›za
kavuflmaya. Adam:
“‹flte beyefendi, han›mefendi, bu
sizin çad›r›n›z, fluraya da çocuklar›nkini kurars›n›z. ‹sterseniz ben yard›m
edeyim size.” dedi.
Babam da annem de adama teflekkür ettiler. Gözümüz hep babamda.
Annem çad›ra girdi.
“Aaaa tertemiz fiahin” diye ba¤ırd›. Babam bizim çad›r›m›z› kuruyor.
Bizim ellerimiz bellerimizde, babam›
izliyoruz... ‹flte direkleri kondu... ‹flte
son ip ba¤lan›yor. ‹flte bizim sar›
yuvam›z haz›r... ‹ki kardefl giriverdik
içine. Sanki iki kardefl oradan hiç
ç›kmayacakm›fl gibi oturduk, s›rtlar›m›z› birbirine dayad›k, çad›r›m›z› hiç
görmemifl gibi izlemeye bafllad›k.
Yine de ç›kmayacakt›k ama annemin
E
135
sesiyle ç›kmak zorunda kald›k.
“P›naaar, Bahaaar, haydi k›z›m
mayolar›n›z› giyin, denize gidiyoruz...”
Aaa deniz ya! Uf, deniz çok
güzeldi. Öyle kocaman kocaman
dalgalar yoktu. Zaten iki kardefl daha
önceden havuza kaydolmufl, yüzmeyi
ö¤renmifltik... Ama bizim yüzdü¤ümüz ufac›k bir havuzdu. Ya buras›?..
Buras› çok hoflmufl, deniz çok hoflmufl.
abam bize tostlar getirdi, içecekler getirdi. Ama gözümüz hep
denizde. Ya sar› yuvam›z...
“Anneci¤im, biz buradayken
bizim çad›ra kimse girmez de¤il mi?”
Babam yan›tlad›: “Hiç olur mu
k›z›m, buras› çok güvenli bir kamp.
Daha önceden birlikte çal›flt›¤›m
arkadafllar›mdan baz›lar› burada
kalm›fllar.”
O tostlar› yedik ama, hop yine
ac›k›verdik. Annem: “Deniz öyledir
çocuklar›m, insan› ac›kt›r›verir” dedi.
Dufla girdik, çad›r›m›za geldik.
“Ay can›m, sar› yuvam›z yerli
yerinde duruyor...” Giyindik...
“Nereye babac›¤›m?”
B
136
“Hep tostla olur mu k›z›m, bir
köfteciye gidece¤iz. Karfl›da lokantalar varm›fl?”
Hiç öyle lezzetli köfte yememifltik... fiapur flupur yalad›k yuttuk üstüne
de hepimize kocaman bardaklarda
ayran... Umh umh umh!.. Babam
barda¤› gösterdi:
“Kese yo¤urduyla yap›lm›fl bir
ayran” dedi.
Biraz da ilçeyi gezdik. Gezdik
ama biz iki kardefl yuvam›z› özledik
bile... Kamp›n her yerinde ›fl›klar
yan›yordu. ‹ki kardefl çad›r›m›za
girdik. Öyle yorulmufluz ki. Hemen
uykuya dalal›m m›, yoksa biraz
konuflal›m m›? I ›h, konuflamad›k,
hemen uyuyakald›k.
ok hofl bir tatil yapt›k. ‹kinci
hafta iki çad›r ötemizde bir
çocuk çad›r› daha kuruldu.
Onlarla arkadafl olduk, birlikte
denize girdik, çad›rdan çad›ra komfluluk yapt›k, konuklu¤a gittik... Ama
ah ah, on befl gün nas›l gitti?.. Babam
da annem de “Gelecek y›l yine buraya
gelece¤iz çocuklar” dedi.•
Ç
[email protected]
BD TEMMUZ 2015
35 YIL SONRA
GERÇEKLEfiEN
MEZUN‹YET VE
KEP ATMA TÖREN‹
Bizler Ankara ‹ktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi
Gazetecilik ve Halkla ‹liflkiler Yüksekokulu’ndan 35 y›l
önce mezun olan ö¤rencileriz.
Yazan: NEV‹N DEDEO⁄LU
kulumuz önce Gazi Üniversitesi Bas›n Yay›n Yüksekokulu’
na, sonrada Gazi Üniversitesi
‹letiflim Fakültesi’ne dönüfltürüldü.
Mezun oldu¤umuz 1978-1980 y›llar›nda ö¤renci olaylar›, silahl› çat›flmalar, ülkenin koflullar› nedeni ile özellikle son iki y›lda derslere girmenin
bile bizim için flans oldu¤u bir
dönemde ö¤rencili¤imizi yeterince
yaflayamad›k. Buna ra¤men hocalar›-
O
m›z›n deste¤i ile iyi bir e¤itim ald›k
ve mezun olup hayata at›ld›k.
‹flte bu tören aradan geçen 35
y›ldan sonra bizi bir araya getirdi. 14
Haziran 2015 Pazar günü Gazi Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi’nde düzenlenen mezuniyet ve kep atma töreni
bizleri tam anlam›yla ö¤rencilik
y›llar›m›za geri götürdü. Mezuniyet
törenimizde art›k anne ve babalar›m›z
de¤il çocuklar›m›z ve torunlar›m›z
137
BD TEMMUZ 2015
35 y›l sonra yeniden buluflan
mezunlar coflkulu anlar yaflad›lar
yan›m›zdayd›. Y›llardan sonra yeniden birlikte olman›n coflkusunu yaflad›k hep birlikte. Tören bafllay›p okul
numaralar›m›z ve isimlerimiz okunup
s›rayla sahneye davet edildi¤imizde
sanki yeni mezun olmuflcas›na heyecanland›k ve duyguland›k. Geçen
y›llar içinde kaybetti¤imiz çok de¤erli
hocalar›m›z›, sevgili s›n›f arkadafllar›m›z› sayg› ve özlemle and›k.
Üzerimizde mezuniyet cübbesi
ve keplerimizle 60 yafl gençleri olarak
coflkuyla kep att›k. Öyle ki baz›lar›m›z
cübbelere bile s›¤amad› ama önemli
de¤ildi. Dekan yard›mc›s› Doç.Dr.
Muharrem Çetin hocam›z›n “Sizler
flimdi mezun oldunuz, art›k hayata
at›lacaks›n›z.” diye bafllad›¤› konuflmas› kahkahalar ve alk›fllar aras›nda
son buldu. O anda hepimiz sanki 2324 yafl›ndayd›k.
Sedat Örsel hocam›z›n bizi s›n›fa
ça¤›r›p “Geç geleni derse almam.”
uyar›s› da çok gerçekçi oldu. Yan›m›zda üniversite ö¤rencisi ya da mezunu
olan çocuklar›m›zla s›ralar› doldurduk
ve hocam›z›n bizlerle ilgili an›lar›n›
138
Yazar›m›z
Nevin Dedeo¤lu
k›z› ile birlikte
büyük bir keyifle dinledik.
Bize böyle ola¤an üstü bir gün
yaflatan ‹letiflim Fakültesi Dekan ve
Dekan Yard›mc›s›’na, genç
hocalar›m›za , y›llarca her türlü
sorunumuza çözüm arayan ö¤renci
ifllerinden Leman Ablam›z’a ve bu
töreni organize eden Münevver
Özgür’e çok fley borçluyuz. Bizimle
bugünümüzü paylaflan dostlar›m›z ve
konuklar›m›z özellikle çocuklar›m›z
bize hiçbir fley için geç olmad›¤›n›
an›msatt›lar.
Yaflamdan Kesitler
Sema Erdo¤an
Tek Elle
‹¤ne Oyas›
Sanat›
Zeynep
fiimflek
¤ne oyas› Anadolu kad›n›na özgü
bir el sanat›. Ve o kad›nlar ki yüzy›llar boyunca duygu ve düflüncelerini
i¤ne oyas› sanat›nda kulland›klar›
ipli¤in rengiyle, iflledikleri motiflerle
dillendirdiler. Bugün teknolojiye
yenik düflüp düflmeyece¤i tart›fl›lan
bu el sanat›n›n yar›nlara ulaflmas› için
çabalayan yine kad›nlar.
‹flte o kad›nlardan biri Zeynep
fiimflek.
Onu di¤er kad›nlardan ay›ran bir
‹
özelli¤i var. O, bu el sanat›n› 53 y›ld›r
tek eliyle yap›yor. ‹¤ne oyas›, Anadolu’nun hemen her yerinde yap›lsa da
temel üretim yerleri olarak kabul
edilen 14 merkez var. Oyalar›n motifleri ve kullan›lan renkler bölgelere
göre de¤iflik adlarla an›l›yor. Bilmeyenler için iplik, i¤ne, pul, makas,
kumafl ve boncuk i¤ne oyas› el sanat›nda kullan›lan temel malzemeler.
‹¤ne oyas›n› yapmak oldukça zor
bir u¤rafl. Bu zor u¤rafl sonunda ortaya
139
‹fllemeyi en çok sevdi¤i çiçek Adalya bir yazma kenar›nda.
ç›kan eserleri kah bir yazman›n kah
bir havlunun kah bir çarflaf ya da masa
örtüsünün kenar süsü olarak görürüz.
Bunlar geçmiflten günümüze klasik
kullan›m biçimleri. Bir de “yeni nesil
i¤ne oyalar›” var. Gözlük ask›s›, küpe,
kolye, brofl, yüzük vs… i¤ne oyas› olarak kullan›ma sunuluyor. Hem fl›k hem
de s›ra d›fl›. Anadolu kad›n› büyük bir
sab›rla do¤adan da ilham alarak hemen
her nesneyi oyalara dökebilmifl. T›pk›
neflesini ve hüznünü kulland›¤› renklere
motiflere dökebildi¤i gibi.
Türkiye’ de “Namrun ‹¤ne Oyalar›’n›n bir “ünü” oldu¤u gerçek.
Namrun’un bugünkü ad› Çaml›yayla
olarak bilinse de i¤ne oyalar›nda bu
ad› korumay› baflarabilmifl. Namrun
‹¤ne Oyalar› geçmiflten bugüne kim
bilir kaç evin geçim kayna¤› oldu ve
kim bilir kaç çocu¤un e¤itimini
sa¤lad›. Ve günümüzü ayd›nlatan kim
bilir kaç ayd›n insana ›fl›k oldu, yol
oldu. Bölge kad›nlar›n›n kazanç
kayna¤›, ekonomik özgürlüklerine
aç›lan bir kap› i¤ne oyalar›. ‹lk önce
geçimini sa¤lamak sonra da bu el
sanat›n› gelecek kuflaklara aktarmak
isteyen bir kad›n Zeynep fiimflek.
u zorlu u¤rafl için o di¤er kad›nlardan iki kat fazla emek harc›yor. Çünkü o bu ifli tek eliyle yap›yor.
“Alt› yafl›nda iken annemi
kaybettim. ‹ki ay sonra da eflekten
düfltüm. K›r›lan kolumu tedavi etmek,
kan› durdurmak için day›m
eflek pisli¤i ba¤lam›fl. Kolum
mikrop kap›p tetanoz olunca
kestiler.”
Annesinin ölümü ve ard›ndan kolunun kesilmesi mutsuz bir çocukluk döneminin
bafllang›c› olur Zeynep fiimflek için. Okula bafllad›¤›
dönemde çevresindeki kad›nlar›n aile bütçesine katk›
amaçl› har›l har›l i¤ne oyas›
ifllemesi ilgisini çeker. On
‹flledi¤i oyalar dekoratif biblolar› da süslüyor.
yafl›na geldi¤inde ise ben de
140
B
BD TEMMUZ 2015
yapabilir miyim diye heveslenir.
“Herkes i¤ne oyas› yap›yordu.
Ben de bafllayay›m dedim ve i¤ne
oyas›n›n temeli olan boru yapmakla
bafllad›m. Baya¤› bir süre boru yapt›m. Tabii tek elle yapt›¤›m için daha
çok zaman harcad›m ama kimseden
destek istemedim. Yapanlar›n ellerine
dikkatlice bak›yor sonra kendim
yapmaya çal›fl›yordum.”
rtaokul birinci s›n›fta okulu
b›rakmak zorunda kal›r. Daha
do¤rusu babas› o y›l iki zay›f getirdi¤i
için bir daha göndermez okula.
“Hem okula gidiyor hem de i¤ne oyas›n› ö¤renmeye çal›fl›yordum ya. Babam
ders çal›flmam› engelliyor diye i¤ne oyas›
yapmama izin vermiyordu. Arkadafllarla
bir araya geldi¤imiz
zaman gizli gizli yap›yordum asl›nda. Zay›f
getirmemin i¤ne oyas› ile bir alakas›
da yoktu asl›nda ama babam okuyamaz düflüncesi ile okuldan ald›
san›r›m.”
Daha o yafllardan itibaren kimseye
muhtaç olmamak en az›ndan kendi
harçl›¤›n› ç›karmak düflüncesi a¤›r
basmaya bafllay›nca i¤ne oyas›nda
kendisini gelifltirmeye bafllar. ‹lk yapt›¤› oya “gelin tac›” çiçe¤i. Herkes g›pta
ile bakar. Öyle çok heyecanlan›r ki.
“Yavafl yavafl motifler yapmaya
ve siparifller almaya bafllad›m. Yani
para kazan›yordum art›k. Bir yandan
O
da yeni yeni motifler yapmaya
çal›fl›yordum. ‹flte bugüne kadar böyle
geldim ve hiç b›rakmad›m.”
Bugün “zürafa” denilen motifin
d›fl›nda i¤ne oyas›nda hemen her
motifi yapabiliyor Zeynep fiimflek.
“Tek elimle zürafay› yapam›yorum. Onun d›fl›nda bir sorun yaflam›yorum. Kolum kesildikten sonra
tanr›n›n bana bir lütfu mudur bilmem
kesik kolumun ucundaki kemik ç›k›nt›s›n› tek parmak olarak kullan›yorum.
Geçmiflte, daha çok yazma ve havlu
kenarlar›na i¤ne oyalar› yaparken
Zeynep fiimflek’in
yeni nesil i¤ne oyas› iflleri
bugün bunlara ek olarak taç, kolye
ve brofllar da yap›yorum. Kimseden
de en küçük bir yard›m alm›yorum.”
eynep fiimflek tek eliyle ipli¤i
i¤neye nas›l geçiriyor diye
merak edenler olabilir. Bunun da bir
yöntemini gelifltirmifl. Dizini el gibi
kullan›yor. ‹¤neyi iki dizinin aras›na
s›k›flt›r›yor ve di¤er eliyle ipli¤i
geçiriyor.
Namrun ‹¤ne Oyalar›’n›n öne
ç›kan özelli¤i do¤ada yetiflen say›s›z
çiçe¤in i¤ne oyas›na motif olarak
Z
141
BD TEMMUZ 2015
yans›t›lmas›. Bu yans›malar neredeyse
birebir. Motife bakt›¤›n›z zaman,
çiçekleri de tan›yorsan›z e¤er flaflk›nl›¤›n›z› gizleyemiyorsunuz. Zeynep
fiimflek de Namrun’ un di¤er kad›nlar›
gibi bu çiçekleri i¤ne oyas› olarak
rahatl›kla iflleyebiliyor. Do¤an›n tüm
çiçeklerini sevse de “Adelya” çiçe¤inin ayr› bir yeri var onda. Nedenini
sadece çiçe¤i çok seviyorum diye
aç›klasa da. Uzun y›llar Namrun’da
yaflad›ktan sonra Tarsus’ a yerleflmeye
karar vermifl Zeynep fiimflek. Son bir
y›ld›r burada yafl›yor. fiu anda üzerinde çal›flt›¤› motif ise Orkide çiçe¤i.
“Bir çiçe¤in i¤ne oyas› arac›l›¤›
ile motife dönüflmesi flöyle oluyor.
Çiçe¤in gerçe¤ini karfl›ma koyuyorum
ve yeflilinden bafllayarak yap›yorum.”
‹¤ne oyas› zor bir u¤rafl ama tek
elle yap›lmas› bu zorlu¤u ikiye katl›yor. Kimse destek olmadan ve kimseden destek istemeden bugünlere gelen
Zeynep fiimflek’ in geriye dönük
piflmanl›klar› var.
“En büyük piflmanl›¤›m okumamak. Bugünkü akl›m olsayd› kimsenin
akl›na uymazd›m, okuluma devam
ederdim. Ö¤retmen olmak isterdim.
Bizim zaman›m›zda okumak çok daha
kolayd›.”
er sözünde okumaman›n piflmanl›¤› var. Yak›n zamanda
ald›¤› “usta ö¤retici belgesi” yaflam›n›n en büyük mutluluk belgesi.
“‹¤ne oyas› yapt›¤›m bir han›m›n
daveti üzerine Tarsus’tan bir arkadafl›mla Ankara’ ya gittik, bir jürinin
karfl›s›na ç›kt›k. Sonra da bize bu
belgeyi verdiler.”
H
142
Usta Ö¤retici belgesini hiç kullanamaman›n üzüntüsünü yafl›yor. Son
y›llarda davet üzerine kat›ld›¤› fuarlardan da büyük mutluluk duyuyor.
Kendisine ayr›lan stantta el eme¤i göz
nuru eserlerini sat›p para kazanman›n
ve her fleyden ötesi ilgi görmenin
hazz›n› yafl›yor. Eme¤inin karfl›l›¤›n›
alamamak ise üzüyor onu. Bu, kendisi
gibi ayn› ifli yapan tüm kad›nlar›n
ortak sorunu ayn› zamanda.
“Çok fazla sat›fl yapam›yoruz
asl›nda. Genellikle komisyoncular
gelip al›yor. Diyelim bir yazma kenar›
10 lira. Komisyoncu asla bu fiyattan
almaz bizden. En fazla 7 lira verir. 56 lira verir genellikle de. Maliyetimiz
çok fazla olmasa da i¤ne oyas›nda
emek yo¤un. Yani eme¤imizin karfl›l›¤›n› alam›yoruz.”
Zeynep fiimflek özel durumundan
dolay› orta zorlukta bir modeli bir
yazma kenar› için bir haftada tamaml›yor ve 15 liraya sat›yor. Ayl›k olarak
50-60 TL kazanabiliyor. Geçimini k›t
kanaat sa¤lad›¤›n› belirtmeye gerek
yok san›yorum. Böyle zor bir sanat›
tek elle baflarabilmesi insanlar› flafl›rt›yor. Fuarlar büyük ilgi gördü¤ü yerler.
“ Çok de¤er veriyorlar. Önemsen-
mek güzel. Fuarlardan siparifl almay›
da çok arzu ediyorum aç›kças› ama
olmad› flimdiye kadar. Kültür Bakanl›¤›’n›n ça¤r›l›s› olarak ‹stanbul’ da
iki fuara kat›ld›m. Ankara’da da bir
fuara kat›lmay› çok istiyorum mesela.”
eynep fiimflek tek eliyle 53 y›ld›r
aral›ks›z i¤ne oyas› yapan bir
kad›n. Bu sanat›n gelecek kuflaklara
aktar›lmas› konusunda kayg›lar› da
var elbette.
“Yazma kenarlar›na ya da havlu
kenarlar›na i¤ne oyas› yapmak azalsa
Z
da günümüz insanlar›n ihtiyaçlar›na
yönelik üretimlerle bu sanat devam
etmeli. Ben bu sanat› tek elimle sürdürerek bir örnek oluyorum asl›nda.
‹¤ne oyas›n›n bir sanat olarak bir
kurum çat›s› alt›nda korunmaya
al›nmas› gerek diye düflünüyorum.”
Zeynep fiimflek’e ”Bu el sanat›n›
b›rakmay› düflünüyor musunuz?”
diyerek son sorumu yöneltti¤imde
bekledi¤im yan›t› al›yorum:
“Hay›r düflünmüyorum. Devam
edece¤im. ‹htiyac›m var çünkü.” •
[email protected]
KUYUMCU
Bir bilge hoca, yetifltirdi¤i ö¤rencisinin
seviyesini ö¤renmek istedi. Ona çok
parlak iri bir nesne verip: "O¤lum, bunu
her esnafa gösterip kaç para verdiklerini
sor, en son da kuyumcuya göster. Hiç
kimseye satma. Fiyatlar›n› ö¤ren, gel
bana bildir” dedi.
Ö¤renci ilk önce bir bakkal
dükkan›na girip "Bunu kaça
al›rs›n›z?" diye sordu. Bakkal
nesneye bak›p: "Bir lira
veririm; bizim çocuk
oynas›n" dedi.
‹kinci olarak bir manifaturac›ya gitti. O da parlak
nesneye befl lira vermeye raz›
oldu. Üçüncü kez bir semerciye
gitti. Semerci:
"Semerlerime iyi süs olur.” diyerek
on lira fiyat biçti.
Ö¤renci son olarak bir kuyumcuya
gitti. Kuyumcu ö¤rencinin elindekini
görünce yerinden f›rlad›:
"Bu kadar de¤erli bir p›rlantay›,
nereden buldun?" diye hayretle ba¤›rd›
"Buna kaç lira istiyorsun?"
Ö¤renci sordu: “Siz ne verirsiniz?"
"Ne istiyorsan veririm." dedi
kuyumcu. Ö¤renci, veremeyece¤ini
söyleyince, kuyumcu yalvarmaya bafllad›:
"Ne olur bunu bana sat.... Evimi,
dükkan›m›, hatta arsalar›m› vereyim.”
Ö¤renci, satmaya yetkili olmad›¤›n›
anlat›ncaya kadar bir hayli dil döktü.
Kar›fl›k düflünceler içinde
hocas›n›n yan›na dönen
ö¤renci, bafl›ndan geçenleri
anlatt›.
Bilge sordu: "Bu karfl›laflt›¤›n durumlar› aç›klayabilir
misin?"
Ö¤renci: "Çok flaflk›n›m
efendim, ne diyece¤imi
bilemiyorum," diye yan›t verdi.
Bilge hocan›n yan›t› çok k›sayd›:
"Bir fleyin k›ymetini ancak onun
de¤erini bilen anlar ve onun de¤eri
bilenin yan›nda k›ymetlidir."
Her insan›n hayat›nda varl›¤›n› ve
de¤erini bilen, hisseden, fark eden
kuyumcular mutlaka vard›r. Mesele
kuyumcuyu bulmaktad›r...
143
‹nsanlar Yaflad›kça
Mehmet Ünver
Bir Nüfus
Say›m› An›s›
Bilirsiniz, eskiden nüfus
say›m› yap›laca¤› gün
soka¤a ç›kma yasa¤› ilan
edilir, herkes evlerinde
oturur, yaln›zca görevliler
ev ev dolafl›p sayma
ifllemini yerine getirirlerdi.
ok y›llar önceydi. Bir say›mda ben de görev alm›flt›m.
Sabah›n erken saatlerinden
itibaren ev ev dolaflmaya bafllad›m. Say›m kontrolörü oldu¤um için
yaln›zca belirli bir bölgedekilere de¤il,
tüm sokaklardaki evlere gitmem
gerekiyordu. Bafllangݍta biraz zor
Ç
144
gelmiflti ama bu görev sayesinde y›llar
sonra bile unutamad›¤›m ilginç an›lar
yaflad›m o gün.
Örne¤in; y›llard›r ortalarda görülmedikleri için baflka bir yere göç
ettiklerini ya da sessizce son nefeslerini verip, haberimiz bile olmadan
topra¤a verildiklerini sand›¤›m baz›
yafll› muhit sakinlerinin halen sa¤ ve
salim olduklar›n› gördüm. ‹yice
yaflland›klar› için ya çocuklar›n›n, ya
da akrabalar›n›n evlerinin bir köflesinde son günlerini dolduruyorlard› ve
BD TEMMUZ 2015
en az›ndan yaln›z de¤illerdi. Bu durum
beni mutlu etmiflti. Muhitimiz farkl›
dinlerden insanlar›n oluflturdu¤u bir
kültür mozai¤idir. Rum, Ermeni,
Yahudi ve Müslüman komflular yüzy›llard›r iç içe ve bar›fl içinde yaflarlar,
kederi ve sevinci paylafl›rlard›. Öyle
ki bayramlar birlikte kutlan›r, cenazeler birlikte kald›r›l›rd›.
Son zamanlarda bu kültür mozai¤ini oluflturan baz› unsurlar›n ‹srail,
Yunanistan ve Amerika'ya göç
ettiklerini duyuyor ve gözlemliyordum. Say›lar›nda bir azalma olmufltu.
Baz›lar›n› art›k çarfl›da pazarda göremiyordum.
oldu¤unu ö¤rendim bu vesileyle. Bu
da geçen zaman içinde ne kadar
birbirimize benzedi¤imizin ve hatta
birbirimizle kar›flt›r›lacak kadar
kaynaflt›¤›m›z›n bir kan›t›yd› asl›nda.
Gitti¤im evlerden birinde çok
yafll› bir adam ve k›z› vard›. K›z temizlik yap›yordu. Anneleri y›llar önce
ölmüfl, baba yaln›z kalm›fl. K›z evlenip
baba evinden ayr›ld›ktan sonra da
babas›n› yaln›z b›rakmam›fl. Her hafta
yemek yapmak ve temizlik için baba
evine geliyormufl. O gün de yerleri
siliyordu. Anlad›¤›m kadar›yla yemek
de yapm›flt›, çünkü mutfaktan güzel
yemek kokular› geliyordu. Her ne
gün ev ev
dolafl›rken
bir tespit
yapt›m: Rum,
Ermeni ve Yahudi
komflular›m›z›n
ço¤u yaflamlar›n›
baflka yerlerde
sürdürmek için
mahallemizden
Kap› kap› dolafl›rken hep
tafl›nm›fl olsalar da
d›fltan görüp içini merak
baz›lar› hâlâ
etti¤im cumbal›, ahflap
‹stanbul evlerinin içlerini
bizlerleydi. Do¤al
de görme flans›m oldu.
olarak buna çok
sevindim. Belki
flartta olursa olsun büyüklerini yaln›z
yaflland›klar› için eskisi kadar s›k
b›rakmayan hay›rl› evlatlar›n neslinin
ç›km›yorlard› soka¤a ama hâlâ
do¤duklar› muhitteydiler. O gün yine henüz tükenmedi¤ini görmüfltüm o
gün. Umar›m bu sahiplenme hep sürer.
ilginç bir tespitte bulundum:
Bir yokuflun bafl›ndaki iki katl›
Evvelce sokaklarda rastlay›p da
müstakil evde üç yafll› k›z kardefl
isimlerinin Ahmet, Mehmet, Ayfle,
Fatma oldu¤unu sand›¤›m baz› mahal- yafl›yorlard›. Üçünün de kocalar› vefat
etmifl. Onlar da babadan kalma o eve
le sakinlerinin isimlerinin asl›nda
yerleflip ölene dek birlikte yaflamaya
Dimitri, Moiz, Rebaka veya Araksi
O
145
BD TEMMUZ 2015
karar vermifller. Yeme¤i, temizli¤i,
al›flverifli birlikte yap›p, efllerinden
kalma emekli maafllar›n› bir araya
getirerek idare etmeye çal›fl›yorlarm›fl.
Canlar› s›k›ld›¤› zaman hep birlikte
bir sinemaya ya da deniz kenar›na
gidip yine evlerine dönüyorlarm›fl.
Say›m görevlisinin gelece¤ini bildikleri için zeytinya¤l› dolma ve lokma
tatl›s› yapm›fllar. Bolca ikram ettiler.
Bambaflka, s›cac›k bir dayan›flma
havas› vard› o evde. Örne¤in k›z
kardefllerden biri o gün kahve piflirmifl,
di¤eri de fallar›na bakm›flt›. Görevli
olmasayd›m uzun süre onlarla kal›p
eskilerden, yaflad›klar› unutulmaz
an›lardan bir fleyler anlatmalar›n›
isterdim. Umar›m üçü de halen sa¤
ve sa¤l›kl›d›rlar.
ap› kap› dolafl›rken hep d›fltan
görüp içini merak etti¤im
cumbal›, ahflap ‹stanbul evlerinin içlerini de görme flans›m oldu.
‹flin ilginç yan›, o evleri görmeden
önce hayalimde nas›l canland›rd›ysam
öyleydiler. Baz›lar›n›n mutfaklar›nda
hâlâ eski ocaklar vard›. Ço¤unun
cumbalar›ndaki sedirlere kanaviçe
ifllemeli örtüler serilmiflti. Orta kattaki
genifl odalar salon olarak kullan›l›yordu ve yokufllar›n bafllar›na kurulmufl
olan o güzelim evlerin ço¤u Bo¤aziçi’ni görüyordu. Baz›lar›nda çini
sobalar kuruluydu. Ben de hep böyle
olduklar›n› hayal etmifltim.
Gitti¤im evlerden birinde genç
bir evli çift vard›. K›z çal›fl›yormufl.
Delikanl› ise üniversite son s›n›ftaym›fl. Evin tüm geçim yükünü k›z
üstlenmifl. Ayr›ca kocas›n›n e¤itim
K
146
fiimdi yine öyle
bir görev ç›ksa
diyorum.
Yine ev ev
dolaflsam.
masraflar›n› da o karfl›l›yormufl. Bu
nedenle hanginizi evin reisini olarak
yazay›m diye sordu¤umda, delikanl›
eflini göstererek: “Han›m›m› yaz›n,
evin reisi odur” demiflti.
O günün üzerinden kaç y›l geçti.
Art›k nüfus say›mlar› farkl› bir flekilde
yap›l›yor. fiimdi yine öyle bir görev
ç›ksa diyorum. Yine ev ev dolaflsam.
Eskilerden kimler kald›, kim nerede
yafl›yor, ne haldedirler, bir görsem.
Gerçi fazla tan›d›k kalmad› ama hiç
de¤ilse kalanlar› görebilsem. ‹yiler
mi? Sa¤l›k ve afiyetteler mi? O günlerde oldu¤u gibi bugün de çarfl›dan,
pazardan aya¤›n› kesip evlere kapanan
epeyce insan var galiba. Çünkü eskiden sokaklarda karfl›lafl›p selamlaflt›¤›m baz› insanlar› nicedir ortal›kta
göremiyorum. Neredeler? Ne
yap›yorlar? Yoksa onlar da sessizce
çekilip gittiler mi bu dünyadan?
sl›nda kendi kendime sordu¤um bu sorular bile son y›llarda
birbirimizden ne kadar kopmufl
oldu¤umuzu belgeliyor. Eski tan›flm›fll›klar, komfluluklar, ahbap ve dost
ziyaretleri kalmad› ne yaz›k ki. Herkes
bir rüzgâr›n önünde sürüklenip gidiyor
ve ne yaz›k ki kimse kimseyi
görmüyor. •
A
[email protected]
Gözle Gönül Aras›
Mehmet Uhri
Kabu¤u
Kapt›rmadan
abu¤umu kapt›rmadan
insanlar›n ulaflamad›¤›
uzak bir yere gidiyorum.
Hiç bitmeyecek bir yolculuk olsa ve
hatta belki de öyle bir yer olmasa
da arayaca¤›m. Salyangoz ad›mlar›yla uzaklaflmaya, onlar›n beni göremeyece¤i bir yer bulana kadar
yürümeye devam edece¤im.
Aç kal›p kuru yaprak kemirmek
zorunda kalsam hatta yolda bir kufla
yem olsam da gidece¤im, kabu¤umu
onlara kapt›rmayaca¤›m. S›rt›m›zda
evimizle dolafl›yor oraya buray›
kirletiyor diye bizlerden yaka silkmeye bafllamadan gitmek istiyorum.
Sefil bir salyangoz olarak yaflasam
da teslim olmayaca¤›m.
K
Sefil bir
salyangoz olarak
yaflasam da teslim
olmayaca¤›m.
Bafllang›çta kendi a¤ac›m›z ve
topra¤›m›zda yaflarken h›zl› büyüyen
flehir ile birlikte insanlarla yak›nlaflm›fl zamanla iç içe olmufltuk. fiehir
bize geldikçe yapraklar› kemirmek
yerine ortal›¤a saç›lan ekmek k›r›nt›lar›ndan çöplenmek do¤rusu
hepimizin hofluna gitmiflti.
Kufllara yakalanmamak için
geceleri bahçeler suland›ktan sonra
geziniyor gündüzleri kabu¤umuza
çekilip bekliyorduk. O zamanlar
mutluyduk. K›fl›n evlerin s›cakl›¤›na
yak›n durup k›fl uykusundan vazgeçen arkadafllar›m›z bile oldu.
O zaman›n insanlar› baflkayd›,
147
BD TEMMUZ 2015
a¤ac›yla kufluyla kedi köpe¤i ile
birlikte yafl›yordu. Bafllar›na
geleceklerden haberleri bile yoktu.
O
güzel günler çok sürmedi.
fiehir büyüyor yay›l›yordu.
Binalar s›klaflt›, çok katl›
hale geldi, bahçeler darald›. Bize
dokunan yoktu. Gezinece¤imiz yerler azalsa da kimseye görünmeden
mutlu mesut yafl›yorduk. fiehrin yeni
sakinleri ise eskilerinden farkl›yd›.
Onlar a¤ac›na bahçesine topra¤›na
bakan eski sakinler gibi de¤ildi. Hep
birbirlerine bak›yor kendilerinden
baflka bir fleye tahammül edemiyorlard›. Hatta birbirlerine tahammül
edemediklerine de flahit olduk.
Önce soka¤›n kedi köpe¤ine
sard›lar.
Neymifl? Pismifl, hastal›k tafl›rlarm›fl, çocuklara zarar verebilirlermifl. Ne olduysa kedileri bir
daha gören olmad›. Köpekleri ise
k›s›rlafl-t›r›p b›rakaca¤›z dediler ama
3-5 c›l›z hayvandan baflka geri gelen
148
olmad›. Uzaklarda
bir yerlerde hayvan
bar›na¤› infla ettiklerini, kedi ve köpeklerin orada toplan›l›p
flehre dönmelerine
izin verilmedi¤ini
ö¤rendik. Hayvanseverler sayesinde
sokakta yaflayabilen
birkaç köpe¤i zehirlemek için belediyenin sa¤a sola b›rakt›¤› mamalar› evcil
köpeklerden bir ikisi yiyip ölünce
birileri sesini yükseltse de sonuç
de¤iflmedi.
Önce birlikte yaflad›klar› sokak
hayvanlar›n› hayatlar›ndan ç›kard›lar. Sonra s›ra sinek böcek örümcek
ne varsa ilaçlamaya geldi. Böcek
olmay›nca kufllar da beslenemez
oldu. K›rlang›çlar›n geri gelmemesinden bir fleylerin iyi gitmedi¤ini
anlamal›yd›k. Kufllar azal›nca biz
salyangozlar için do¤al düflman da
kalmad›. Say›m›z artt›. Her ne kadar
onlar için tehdit oluflturmasak da
ayakalt›nda görmekten haz etmedikleri için bize de çare aramaya
bafllad›lar. Biraz daha kabu¤umuza çekilip göz önünde
görünmemeye çabalad›k. Bizlere
salyangoz
BD TEMMUZ 2015
Nas›l bir yarat›ksa bu
son gelenler çiçe¤i
böce¤i hayvanlar›
uzaklaflt›rd›ktan sonra
birbirleriyle u¤raflmaya bafllad›lar.
demek yerine sümüklü böcek diyerek kendileri için istenmeyen oldu¤umuzu ifllediler.
Saçma gelebilir ama dedim ya
kendilerine tahammülü olmayan
insan›n kendi sümü¤üne de tahammülü olmuyor elbet. Eh, bir fley
sümüklüyse o da iyi bir fley de¤ildir
diye düflünüyorlar san›r›m. Bunca
y›l›n salyangozuyken olduk mu
sümüklü böcek?
Nas›l bir yarat›ksa bu son gelenler çiçe¤i böce¤i hayvanlar› uzaklaflt›rd›ktan sonra birbirleriyle u¤raflmaya bafllad›lar. O yeni yap›lan çok
katl› binalar›n sitelerin kenar›nda
kalan ve iyi kötü yaflama alan› sunan
Biraz daha
kabu¤umuza
çekilip göz
önünde
görünmemeye
çabalad›k.
tek kat bahçeli o eski evlerden
oluflan bölgede yaflayanlara gözlerini
diktiler. Kedi köpe¤e yapt›klar›n›
onlara da yap›p hayatlar›ndan
ç›karmak için u¤raflt›lar.
eymifl? Derilerinin rengi
az farkl›ym›fl, ne ifl yapt›klar› bile belli de¤ilmifl,
güvenlik sorunu yarat›yorlarm›fl,
onlara yak›n olmak tehlikeliymifl,
çocuklar› onlar›n çocuklar›yla
sokakta oynarsa onlar gibi olurlarm›fl, daha neler?
Halbuki o gariplerin sesi bile
ç›km›yordu. Bir gün bakt›k flehrin
öte yan›nda uzaklarda bir yerlerde
kedi köpek bar›na¤› gibi o insanlar
için evler yap›ld›¤›n› oraya gitmeleri
gerekti¤i söylendi. Karfl› ç›kan sesini
yükselten olsa da kimse duymad›.
Olanlar› görüp iflitenler ise sokak
köpekleri toplan›p götürülürken
yapt›klar› gibi kulaklar›n› kapat›p
baflka yere bakt›lar. Onlar için,
toplumun iyili¤i için böylesinin daha
N
iyi oldu¤una inand›r›ld›lar.
Sonra ifl makineleri geldi. Ne o
güzelim bahçeler kald›, ne evler ne
de toprak. Açt›klar› dev çukura
beton dökmeye bafllan›nca kaçmaya
karar verdim. Onlar› evlerinden
edenler gün gelir s›rt›mdaki eve de
göz diker diye korktum. ‹nsanlar›n
ulaflamayaca¤› uzak bir yere do¤ru
yola ç›kt›m.
idiyorum... Birbirlerinden
rahats›zl›k duyan, hep korku
içinde yaflayan hatta zaman
zaman kendine bile katlanamayan
o kemirgenler gözünü biz salyangozlara dikmeden gidebildi¤im kadar
uzaklafl›p göz önünden çekilmeliyim.
Nas›l bir canl› ise bu insano¤lu;
içinde büyüdü¤ü do¤ay› bir kenara
itip infla ettikleri beton hapishanelerinde kendinden baflka canl› bulunmamas›na özen gösterip yaln›z
yaflayabiliyor. Böylece kendilerini
güvende hissediyorlarm›fl. O kadar
steril yaflad›ktan sonra ölülerini
topra¤a gömerken ne düflündüklerini
do¤rusu çok merak ediyorum.
Her neyse, yolcu yolunda gerek.
Salyangoz olarak geldi¤im
G
150
yeryüzünden yine kabu¤u kuru bir
salyangoz olarak ayr›lmak için,
sümüklü böcek olarak an›lmamak
için insanlardan uzaklaflmak
istiyorum. Birlikte yaflad›¤› canl›lardan ürküp onlar› yerinden yurdundan
edenler gün gelip flu bir göz oda
evime, kabu¤uma göz dikmeden
gitmek kalan günlerimi insanlar›n
olmad›¤› bir yerde tamamlamak
istiyorum.
Çöp ve ekmek k›r›nt›lar›n›z
sizin olsun. Aç kal›r, kuru yaprak
kemirir, ac›mdan ölürüm ama teslim
olmam. Söyleyin onlara benim ad›m
salyangoz. ‹nsan yeryüzünde yokken
bile biz kabuklular her yerdeydik.
Bu kafayla giderlerse biz yine kal›r
yaflar›z ama insan kal›r m›, kalana
insan denir mi bilemem.
Her neyse hepsi sizin olsun,
beni rahat b›rak›n arkamdan
gelmeyin, yeter.
Hadi eyvallah…
[email protected]
BD TEMMUZ 2015
TEMMUZ AYI ÇÖZÜMLER SAYFASI
Satranç Çözümleri
KURGUMAT: Miloseski-Sayman (The Problemist 2015) 2 #
1.Vh6 (~) 1... fixc3: 2.Vc1# 1...
fib5 2.Fd3# 1... fid5 2.Ff7#
OYUN SONU: ‹lham Aliev
(Kuryatnikov-60 JT (RUS), 2003)
1.0–0–0+ fie7 2.Kh1 fif6 3.fib2
fif5 4.fia3 Ka6+ 5.fib2 Kh6 6.fia3
fig4 7.Kxh2 Kxh2 =
1-(d) Elçilik görevlisi
9-(d) Güdümlü balon
2-(a) Gemi odas›
10-(b) Dolambaç
3-(c) Tehlike, risk
4-(b) Rakam, say›
5-(b) Ça¤dafl
6-(a) Ifl›n›m
“Bilginizi Denetleyin”
11-(c) Bölüm, kesim
12-(d) S›n›r, uç
13-(a) ‹ndirim saati
7-(b) Kavga, gürültü
14-(b) Deneyimsiz
8-(a) Göz korkutma
15-(c) Öndelik
Kare Bulmaca
1-(c) Sigmund Freud
2-(d) Senaryo
3-(b) Lades
4-(b) ‹roni
5-(a) 0090
6-(b) Ay’›n dönüfl periyotu ile
Dünya’n›nkinin ayn› olmas›
7-(c) ‹nek
8-(c) Deniz suyu
9-(b) Kemal Sunal
10-(d) Ontoloji
11-(a) Sokrates
151
BD TEMMUZ 2015
YARININ BÜYÜKLER‹
Gönderi adresi:
Sedef Cad. 2446 Ada, 1. Parsel, A Blok, Kat: 3,
Da: 16, Ataflehir, 34750 ‹stanbul
e-posta: [email protected]
(e-posta ile gönderece¤iniz fotograflar›n 150 KB’den fazla
olmamas›na lütfen özen gösteriniz.)
Rüzgar Yalazan, ‹stanbul
Ali Deniz Kimap, Ankara
Alize Roy, ‹sveç
Yi¤it Ege Akdur ve Zeynep Defne Akdur, Ankara
152
Derin Vural, Diyarbak›r
Victor Roy, ‹sveç
Begüm Nisa Sevgili,
‹stanbul
BD TEMMUZ 2015
Kerem fientürk, Bursa
Defne Sönmez, ‹stanbul
Sevilay Özkök, Ankara
Kemal Egemen Gedik, Rize
Fatmanur Konuk, Zonguldak
Yi¤it F›rat, Ankara
Kaan Can Süne, ‹zmir
Doruk Yusuf Y›ld›r›m, Ankara
Nilay fiehirli, Mersin
Emre Mirasyedio¤lu,
Ankara
Hicran Gülce, Adana
Buse Baflak Öztürk, Mersin
153
BD TEMMUZ 2015
Bulmacan›n çözümü 151. sayfadadır.
154
Bulmaca
Filiz Lelo¤lu Oskay
SOLDAN SA⁄A: 1-1921-1986 y›llar›
aras›nda yaflam›fl olan, fotografta görülen
heykelt›rafl›m›z.- Ba¤ budamaya ya da a¤aç
kesmeye yarayan e¤ri bir tür b›çak. 2-Bir
nota.-Veba hastal›¤›n›n di¤er ad›.- Otomobilde d›flar›dan görünen d›fl bölüm.
3-Do¤ada, ince, saydam katmanlar olarak
bulunan silis minerallerinin genel ad›. Van’›n bir ilçesi. 4-Yerine koyma, yerine kullanma.Habefl soylusu.- Genellikle içine sulu
fleyler konulan metal kap. 5-Türlü nedenlerle baflar›ya ulaflamam›fl kifli.- Bak›fl.
6-Bir göz rengi.- Kurallara uyma.-Güneybat› Avrupa Katoliklerinin topluca ad›.
7-Kalkan bal›¤›n›n üzerindeki dü¤meye
benzer kemiksi oluflum.-Sinop’un bir ilçesi.- Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka
imi. 8-Uzaklaflmak.- Kar›fl›k renkli.-Is›ya
dayan›kl›, havada oksitlenmeyen bir element. 9-U¤ur say›l›r.- Fas›la.- Cennet bahçesine düfltü¤üne inan›lan ilk ya¤mur
damlas›. 10-Lale devrinin en tan›nm›fl
minyatür sanatç›s›.- Güney Amerika’ya
özgü bir dans türü. 11-Balç›ktan yap›lan
ve dikine duran sand›k biçimindeki tah›l
ambar›.- Birinin duygular›n› okflayacak
biçimde davranarak onu elde etmeye
çal›flma. 12-Baya¤›.- ‹talya’n›n Adriyatik
k›y›s›nda bir liman kenti.- Çevik. 13-‘Hadi
....’ (Heykelt›rafl›m›z).-Bir makinenin dönen
parçalar›na verilen ad.- Bir nota. 14- Kahraman tak›m y›ld›z›’nda bulunan parlak
bir y›ld›z.- Donuk renkli.- Cisimlerin yerini
ve uzakl›¤›n› bulabilen, genellikle uçak ve
gemilerde kullan›lan cihaz. 15-Ata.- Türk
müzi¤inde bir makam.- Geminin bafl ve
k›ç taraf›nda, as›l güverteden yüksek olan
k›sa güverte. 16-Bir binek hayvan›.- Çevrelerine göre çukurda kalm›fl, genifl veya
dar düzlük. 17-Büyük ölçekteki a¤›rl›klar›
tartmaya yarayan araç. 18-Kira.-An›msama. 19-Foto¤rafç›l›kta çok küçük objeleri
foto¤raf makinesinin alg›lay›c›s›n›n boyutunu
doldurarak foto¤raf çekme tekni¤i.
20-Ni¤de’ye ba¤l›, tarihçesi Roma’ya dek
uzanan bir yerleflim birimi.- Bir renk.
YUKARIDAN AfiA⁄IYA: 1-‘Muazzez
..... ......’(Sümeroloji üzerine çok önemli
çal›flmalar yapm›fl bulunan ünlü Sümerolo¤umuz.- Patl›can, so¤an, biber, domates
ve kaflar rendesi ile yap›lan Ege’ye özgü
bir yemek. 2-Din ifllerini devlet ifllerine
kar›flt›rmayan.-Kayna¤› mitolojiye dayanan
kiriflli bir çalg›.- Piflmanl›k.- Sert bir içki.
3-Bir otomobilin arkas›na tak›lan, hem
tafl›t hem konut olarak kullan›lan üstü kapal› araç. Bir tiyatro oyununda oyuncular›n
bir defada söyledi¤i parça.- Kiloamperin
k›sa yaz›l›fl›. 4-Tayin etme.- K›sa okunmas›
gereken heceyi ölçüye uydurmak için
uzun okuma. - Aktinyumun simgesi.-Hint
enerji sistemine göre bedenin enerji
merkezi olan noktalara verilen ad.
5-Sodyumun simgesi.- Hitit.- ‘.... Bacanos’(Ünlü kemençe virtüözü ve bestekar›m›z).-fiark›, türkü.- Tuza¤a düflürülen
fley. 6-Ümit Yaflar’›n bir fliiri.- Da¤ yamac›.Endonezya’n›n plaka imi.- Tarihsel de¤eri
olan eski eflya. 7-fieref, haysiyet.- Güzel
sanat.- Kimyada art› uç.- Beyni ve omurili¤i
tutan özba¤›fl›kl›k hastal›¤›.- Lübnan’›n plaka
imi. 8-Kat›l›mc›lar›n vahfli hayat› yerinde
görmelerini sa¤layan turistik gezi.-Koro ve
orkestra için yaz›lm›fl, oyun ö¤esi bulunmayan, kutsal nitelikte müzik eseri. 9-Kiraya
verilerek gelir getiren ev, dükkân.- Giysinin
dik durmas›n› sa¤layan kolal› bez.-Gemilerin
süratini gösteren bir h›z birimi. 10-Bilgisiz,
kaba kimse.- Lantan›n simgesi.-Mutlulukla
ilgili, mutlu.-Ege’de bir ad› da ‹kizce olan
ada. 11-Küçük kitapç›k.-Telli bir çalg›.- O
yer anlam›nda bir sözcük. 12-Acemi.Akdeniz’e özgü pembe ve beyaz çiçekler
açan,k›fl›n yapraklar›n› dökmeyen bir bitki.Do¤u Anadolu’da bir ›rmak. 13-Asetik
asidin tuzu veya esteri. Afrika’da bir baflkent.Rusçada evet. 14-Bir nota.- ABD’de bir
eyalet.- Bay›nd›r. 15-Yunan mitolojisinde
savafl tanr›s›.- Rahatl›k, iyi halde bulunmak.‘..... Kurosava’ (Ünlü Japon yönetmen).
[email protected]
155
Satranç
Mustafa Y›ld›z
ÇEfiME 2015
Duvar›n Ötesi
GM Mustafa Y›lmaz (2570) – WGM Betül Cemre Y›ld›z (2318), Çeflme,
2011, 3.3.
üzeysel bir de¤erlendirme yaparsak yandaki
konumda beyaz›n figürlerinin daha aktif
oldu¤una, aç›k c dikeyindeki kalesi, merkeze
oturan at› ve onu koruyan fili ile beyaz›n hafif üstün
oldu¤una karar verebiliriz ama bu karar, oyunu
kazanmak için yeterli olur mu? Kuflkusuz, daha
derinlere, ötelere bakmak gerekir. Siyah, son
hamlesinde tahtan›n beyi görünümdeki at› ortadan
kald›rmak amac›yla Fd6?? oynad› ama bu hamlesiyle
filin aç›k hedef haline geldi¤ini göz ard› etti. Büyükusta Y›lmaz, h›zl› bir bak›flla
duvar›n ötesini gördü: 15.Axf7!! Siyah flah›n hemen dibinde patlayan bir bomba!
Bu feda, kabul edilmek zorunda. Siyah, vezirini kaçarsa filini kaybeder. 15…fixf7
16. Vh5+fig8 (Siyaha pek parlak yol yok. E¤er 16... fie7? veya 16... fif6? oynarsa
17.Fg5+ ve veziri düfler. 16... fif8’e karfl› da 17. Vf5+ ile de oyundaki devam
yoluna girmek zorunda kal›r.) 17. Fxd5+ Fxd5 18. Vxd5+ fih8 19. Vxd6 Vxd6
20. Fxd6 Ke2 Beyaz iki piyon kazand›, siyah ümitsizce karfl› sald›r›ya geçiyor.
20... 21.Kfe1 Fxb2 22. Ke7 Fxa2 23. Kxa7! Beyaz taktik vurufllara devam ediyor.
23... Fe8 24. Ke7 Fd8 25. Fe5 Fa5 26. Fxg7+ 1–0
Y
Duvar› Y›kan Fil
Özgün fiahin(2101) – Vladimir Petkov (2534)
Çeflme, 2011, 2.6.
Afla¤›daki konumda, Bulgar GM Petkov ile oynayan
genç yetenek Özgün fiahin, siyah flah› koruyan piyon
duvar›n› y›kmak için özgün bir yol buluyor: Beyaz›n
son hamlesi 23.Ag5!! Bu at›n arkadaki a¤›r toplara
yol açmak için kendisini feda etti¤i anlafl›l›yor. Siyah
feday› kabul etse de etmese de ard›ndan bir de fil
fedas› gelecek. 23…Kg8 24.Fxf5!! Duvar y›k›l›yor,
yatay ve dikey yollar aç›l›yor. (23…hxg5 24.Fxf5!!
exf5 25.Kh3+ fig8 26.Kxh5+ Vezir kazanc› yahut k›sa sürede mat.) 24…exf5
25.Kh3! Tank yola düzüldü.25…Kg6 Siyah ald›klar›ndan fazlas›n› vermeye raz›
ama kurtulufl yolu bulam›yor. 26. Vxc8 fig7 28.Ae3! Cephe gerisindeki at, ifli
bitirmeye geliyor. 29.Af5+ tehdidine karfl› savunma yok. 1-0
156
BD TEMMUZ 2015
DÜfiÜNME REKORU
S
atranç düflünme oyunu, bir rakibiniz de zaman. Oyunun bafl›nda
her oyuncuya verilen eflit sürelerden kiminki önce biterse oyunu o
kaybeder. Peki, bir hamle için ne kadar süre düflünebilirsiniz? Bir
satranç partisinin ortalama 30-40 hamlede bitti¤ini kabul edersek 90dk.
+30sn. zaman temposuyla ortalama 3 ya da 2,5 dakikada bir hamle yapmak
gerekir. Oyunun öyle kritik konumlar› oluflur ki o hamlede çok uzun zaman
düflünmek gerekebilir. ‹flte turnuvalarda bilinen en uzun düflünme rekoru
1971 y›l›nda Moskova’da yap›lan Alekhine’i Anma Turnuvas›’nda Tal ile
oynayan Uhlmann taraf›ndan k›r›ld›. Uhlmann oyunun 12. hamlesinde tam
110 dakika düflündü. (D)
Mikhail Tal- Wolfgang Uhlmann, Alekhine’i
Anma Turnuvas›, Moskova, 1971
1.e4 e6 2.d4d53.Ad2c54.Agf3
Ac65.Fb5dxe46.Axe4Fd7 7.Fg5!Va5
8.Ac3cxd49.Axd4 Fb410. OOFxc311.bxc3Vxc3?12.Af5!!exf5(At›
yemek için 110 dakika düflünen Uhlmann’›n
28 hamle için befl dakika zaman› kald›.) 13. Ke1
Fe6 14. Vd6 a615. Fd2 Vxc2 16. Fb4! axb517.
Vf8 fid7 18.Ked1 fic719. Vxa8 Terk 1-0
Gönderi: UMUT SAYMAN, ‹ZM‹R
KURGUMAT
OYUN SONU
Miloseski-Sayman
(The Problemist 2015)
‹lham Aliev (Kuryatnikov
60 JT (RUS), 2003)
2#
Berabere
[email protected]
Çözümler 151. sayfadad›r.
157
Bize Gönderilen Kitaplardan
Denemeler
Bütün
Denemeler
Montaigne
Say Yay›nlar›
M
ontaigne’in yirmi y›lda tamamlad›¤›,
ad›yla özdeflleflen denemeleri 420 y›l
sonra tümü birden Türkçe yay›mland›.
Engin Sunar’›n çevirdi¤i yap›t 4 cilt,
1440 sayfa. Mezhep savafllar›n›n Avrupa’y› yak›p y›kt›¤› y›llarda ›rkç›l›¤a,
inanç despotlu¤una, sömürgeci
politikalara karfl› ç›kan Montaigne,
Kral›n huzurunda “adalet sisteminin
rüflvet çark›yla döndü¤ü” gerçe¤ini dile
getiren tek yarg›çt›. Felsefenin
bafllang›c› olan Delfoi Tap›na¤›n›n
giriflinde yaz›l› “Kendini tan›” sözünü
kendine fliar edinen Montaigne’in
kendisi için kendini tan›ma ad›na
kaleme ald›¤›, yaflam›n› adad›¤›
denemeler Rönesans ve Hümanizman›n
›fl›klar› oldu ve bütün dünyay› ayd›nlatmay› sürdürüyor. Montaigne flöyle
sesleniyor: “Okuyucu, bu kitapta yalan
dolan yok. Sana bafltan söyleyeyim ki,
ben burada yak›nlar›m ve kendim
d›fl›nda hiçbir amaç gütmedim. Sana
hizmet etmek yahut kendime ün
158
sa¤lamak hiç akl›mdan geçmedi; böyle
bir amaç peflinde koflmaya gücüm
yetmez. Bu kitab› yak›nlar›m için bir
kolayl›k olsun diye yazd›m. ‹stedim ki
beni kaybedecekleri zaman (ki pek
yak›nd›r) hakk›mda bildikleri, daha
ayr›nt›l› ve daha canl› olsun. Kendimi
herkese be¤endirmek niyetinde olsayd›m, özenir, bezenir, en gösteriflli halimle ortaya ç›kard›m. Kitab›mda sade,
do¤al ve her günkü halimle, özentisiz
bezentisiz görünmek isterim, çünkü
ben kendimi oldu¤um gibi anlat›yorum.
Burada kusurlar›m, nas›l bir adam
oldu¤um, edebin, terbiyenin izin verdi¤i ölçüde, aç›k olarak görülecektir.
Hala ilk do¤a kanunlar›n›n rahat serbestli¤i içinde yaflad›klar› söylenen insanlar aras›nda olsayd›m(...)
Günübirlik
Hayatlar
Irvin D. Yalom
Pegasus
Yay›nlar›
M
ahalle, sokak, komfluluk, aile
iliflkileri ve iletiflim zay›flad›kça
insanlar kalabal›klar içinde yaln›zlafl›yor. Yaflad›klar›, yaflamak zorunda
b›rak›ld›¤› hayat daral›yor ve de ister
istemez bireyi de daralt›yor. ‹nternet,
cep telefonu... iletiflim ça¤›nda
BD TEMMUZ 2015
iletiflimsizli¤i yafl›yor, insano¤lu.
Psikiyatri ve psikoterapi her geçen gün
biraz daha varl›¤›n› hissettiriyor. Öte
yandan bu gereksinimin fark›na var›p
psikiyatri ve psikoterapinin korsan›n›
ya da flarlatanl›¤›n› da sunanlar var.
Nietzsche A¤lad›¤›nda, Divan, Aflk›n
Cellad› ve Varoluflçu Psikoterapi...
gibi her yap›t› coflkuyla karfl›lanan
Yalom kitaplar›yla yaflam denizinde
susuzluk çekenlere can suyu sunuyor.
Harvard Üniversitesi Psikiyatri
Profesörü George Vaillant: “Hepimiz
bu hayatta bizi anlayacak birilerine
ihtiyaç duyuyoruz, ancak öncesinde
fark›nda varmam›z gereken birçok fley
var. Günübirlik Hayatlar kendimizi,
insanlar› ve dünyay› anlamam›z için
bize lekesiz bir ayna tutuyor” diye
yorumlarken Steven Pinker: “Bu kitab›
okumak, kendi zihninizi önünüze
koyup sayfalar›n› çevirmek gibi... En
derinlerde saklad›¤›m›z sorular› öyle
delici bir güçle bulup ç›kar›yor ki!”
diyor. Jay Parini de: “Irvin Yalom’a
hayran olmamak elde de¤il. ‹nsanl›¤›n
kaderini ve neflesini usta bir romanc›
gibi ifllerken hayatlar›m›zdaki küçük
detaylar›n önemini fark etmemizi
sa¤l›yor.” Yalom y›llarca üzerinde
çal›flt›¤› bu k›sa hikayelerde hastalar›n›n mücadelelerini konu etti¤i kadar
kendi sars›nt›lar›n› da anlat›yor ve iki
önemli sorunun üzerine gidiyor: K›sa
da olsa nas›l anlaml› bir yaflam sürüp
her günün tad›na varabiliriz? Ve
kaç›n›lmaz son olan ölüm gerçekten
ne ifade ediyor?
Dünya
Tarihi
Susan Wise
Bauer
Say Yay›nlar›
D
aha önce Antik Dünya, Ortaça¤
Dünyas› ve Rönesans Dünyas› adl›
yap›tlar› da Türkçeye kazand›r›lan
Bauer: “Dört ciltten oluflan Dünya
Tarihi’ni çocuklar kendi bafllar›na
okuyabilir ya da anne babalar çocuklar›na okuyabilir... ‹lk üç kitap kardefllerin birlikte kullanabilecekleri flekilde
tasarland›... Bir akademisyen, yazar,
tarihçi ve dört yafl›ndan lise ça¤›na
kadar çeflitli yafllarda dört çocu¤un
annesi olarak bu tarihi olaylar› bu yafl
grubuna uygun bir biçimde anlatabilmek için elimden geleni yapt›m...
Tarihi daima olaylar›n rengini ve
süreklili¤ini meydana ç›karmak için
öykülefltirerek anlatmaya çal›flm›fl›md›r... Kelimeleri (“Terörizm”) duyar
ve etraf›ndaki yetiflkinlerin endiflelerini hisseder. Dünya bugünkü haline
rastlant› eseri gelmemifltir; onu bu
hale belli olay örüntüleri hakk›nda
bilgi edinmesine olanak vermemek
onu asl›nda korkmaya mahkum
etmektir, çünkü bu durumda savafllar,
huzursuzluk ve fliddet ona tümüyle
rastlant› gibi görünür.” (...)
159
Bir Fotograf
Bin Sözcü¤e Bedeldir
Gönderi: ZAFER MENTEfi, BODRUM
160
Biri Size
‹kincisi Bir Sevdi¤inize
50
%
‹ND‹R‹M
Bütün Dünya’dan
‹kinci Aboneli¤e %50 ‹ndirim
Bütün Dünya tüm okuyucular›na kaç›r›lmayacak f›rsat sunuyor:
Dergimize 1 y›ll›k abone olan herkese bir yak›n›na
arma¤an olarak gönderebilece¤i ikinci abonelik bedeli flimdi % 50 indirimli.
Bu f›rsattan yararlanmak ve Bütün Dünya’ya abone olmak flimdi çok kolay.
Bir telefonunuz veya e-posta mesaj›n›zla abonelik iflleminizi bafllatabilir;
ve y›l boyu dergilerinizi her ay kap›n›zdan alabilirsiniz.
Bütün Dünya Abone Servisi:
Tel: (0536) 634 35 97
E-posta: [email protected]
T Ü R K
BAfiKENT ÜN‹VERS‹TES‹ KÜLTÜR YAYINI
R E S S A M L A R
1 TEMMUZ 2015
HASAN MUTLU
192297 SAYI: 2015 /7 F‹YATI: 4 TL
TEMMUZ 2015
Yozgat do¤umlu sanatç›, 1980’de Gazi E¤itim Enstitüsü Resim Bölümü’nü
bitirdi. 1981’de Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi kurulufl çal›flmalar›nda
bulundu, ‹stanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde tablo restorasyonu üzerine
çal›flmalar yapt›. 1984’de Fransa Devlet Bursu’nu kazanarak tablo restorasyonu
ve müzecilik çal›flmalar› için Paris’e gitti.
Ankara Resim ve Heykel Müzesi, ‹zmir Resim ve Heykel Müzesi,
Bodrum Müzesi, ‹fl Bankas›, Ankara Valili¤i, Maliye Bakanl›¤›, Ortado¤u
Amme ‹daresi baflta olmak üzere yurt içi ve yurt d›fl›nda birçok özel
koleksiyonda yap›tlar› bulunmaktad›r.
Sanatç›n›n yeni yap›tlar›, 12 Temmuz’a de¤in Ba¤dat Caddesi,
Küçüka¤a sokak. 4/2, fiaflk›nbakkal, Kad›köy adresindeki Art Maya
Galerisi’nde sergilenmektedir.
Son
Selam
Mete Akyol:
Öfke Nedir
Bilmedi,
Bilmek de
‹stemedi,
Süleyman
Demirel S. 4
Cengiz Özak›nc›:
Atatürk'e
Yak›flt›r›lan
Anzak
Demeçleri ve
Eski Yunan
Masallar› S. 25
Yol Arkadafl›
Ali Naili
Erdem:
A¤abeyim
Demirel S. 11
Bir Ramazan
Arma¤an›:
Atatürk'ün
Bal›kesir
Hutbesi S. 13
Can Pulak:
Denizlerin
Evlad›
Sadun
Boro'nun
Ard›ndan
Turhan
Selçuk
Karikatür
Ödüllerini
Kazananlar
Belli Oldu
S. 70
S. 110
Download