ISLAM`DA AILE ve ÇOCUK TERBIYESI (II)

advertisement
ll
"
ISLAM'DA
•
AILE ve ÇOCUK
•
•
TERBIYESI (II)
o
İstanbul2005
{Qj
~
ENSAR NEŞRİYAT
Ticaret Anonim Şirketi
© Tebliğierin muhteva ve dil bakımından sorumluluklan tebliğ sahibine, telif haklan
İSAV'a eserin her türlü basım hakkı anlaşmalı olarak Ensar Neşriyat'a aittir
ISBN : 975-6794-39-9
İslami İlimler Araşhrrna Vakfı
Tarhşmalı İlmi Toplanhlar Dizisi: 18
Kitabın Adı
İslam' da Aile ve Çocuk Terbiyesi (Il)
Yayma Hazrrlayanlar
Dr. İsmail Kurt
Seyit Ali Tüz
Editör
Prof. Dr. İbrahim Canan
Dizgi- Mizanpaj
Ensar Neşriyat
Kapak Tasanm
Kenan Ağırman
Baskı
Karmat
2. Basım
Nisan 2005
İsterne Adresi
Ensar Neşriyat Tic. A.Ş.
Süleymaniye Cad. No: 13 Süleymaniye 1İstanbul
Tel : (0212) 513 43 41 - 513 03 09
Faks : (0212) 522 46 02
www .ensarnesriya t.com
İSLAM' A GÖRE
ÇOCUK TERBİYESİNDE
ANNENİN YERİ
Nurten ÇEVİKOGLU
Şanlıurfa İmaın-Hatip Lisesi
İngilizce Öğretmeni
İnsanı İslam gibi terbiye eden bir başka sistem yeryüz"l!nde mevcut değildir.
Bu yüce sistemin kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'de harikalar nev'inden
olan insanın ihtiyaçlarına cevap verebilecek her şey mevcuttur. Müslümanlar
sahip oldukları değerlerin kıymetini iyi bilmelidirler. İnsanlar fıtratları gereği daima bir rehbere, klavuza ihtiyaç duymuşlardır. Bizler için en güzel rehber ve önder Hz. Rasfi.lullah (s.a.v) olmuştur. Kur' an' da "Allah Rasulü'nde
sizler için en güzel bir önıek vardır'' 1 buyurularak, Hz. Peygamber (s.a.v)'in
bizim için en güzel örnek olduğuna işaret edilmektedir. Buradan hareketle,
O kıymetli rehberin akrabalarıyla olan ilişkileri, çocuklara olan derin muhabbeti ve diğer birçok husustaki yaşantı ve sözleri bizlere ışık tutarak, asır­
lar soma h1Ha yolumuzu aydınlatmaktadır.
Milletleri oluşturan ailelerdir. Ailelerin sağlam olması geleceğin temiAilelerin cevherleri olan çocukları yetiştirense analardır. Dünyadaki
tüm örnek şahsiyetleri, Fatihleri, Yavuzları, Ulubatiılan ve daha nice isimsiz
kahramanları yoğuran, şekillendiren, yine o analardır. Anneler ne kadar
şahsiyetli, ahlaklı, fazilc::;tli olursa onların yetiştireceği çocuk.lar da o kadar
karakterli olarak yetişip cemiyete karışırlar. İşte, cemiyet bu faziletli insannatıdır.
Ahzab 33, 21.
İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il)
198
lardan meydana gelirse, o milletin dünya içerisinde kendine
alacağına şüphe yoktur.
layık
olan yeri
Anne herşeydir. Anne geleceğin teminatıdır. Anne milletierin umut ışı­
ğıdır. Anne aydınlık gelecektir. Ama anne senelerdir maalesef ihmal edilmiş,
sömürülmüş, layık olduğu yüce mevkiinden aşağılara indirilmiş, fıtr1 duygularından hep istifade edilmiş, en aşağı derecelere düşürülmüştür. Fakat
son zamanlarda bu gerçeği kavrayan aklı başmda kıymetli büyüklerimiz
tarafından aile müessesesine ve bu müessesenin yegane temel taşı olan anneye eski değerini iade etmek için titiz çalışmalar yapılmaktadır. İşte bu sempozyum bunun bir örneği dir. Yayın yönüyle "İslam' da aile ve anne" ile ilgili
çalışmalar daha yenidir. Toplumun temel taşlarını yetiştiren-aımelerle ilgili
müstakil gayretlerse çevrede yok denecek kadar azdır. Bu küçük çalışma ise
boşluğu doldurmaya yeterli değildir. Ancak temelin atılmasır1a bir hazırlık­
tır.
Yüce dinimiz bir ana olarak kadının değerini pek şerefli görmüştür.
Kerim'de, ana-baba hakkı, ana-babaya yapılması ve yapılmaması
gereken şeyler hususunda annenin fedakarlıkları, evlatlarını dünyaya getirrnek için katlandıkları tek tek zikredilmektedir. Yine Kitabullah'ta "Biz insana
anne ve babasına iyi davrmınıasmı tavsiye etnıişizdir. Anızesi onu zahmetle taşıdı,
güçlükle doğurdu, taŞınması ve sütten kesilmesi 30 aydır ... "2 buyurulur. Kur'an-ı
Kerim' de daha birçok ayette aynı husus işlenrnektedir. Mesela; Lokman 14,
İsra 23-24, Nisa 36, En'am 15. ayetler bunlardan bazılarıdır. İslam dininin
yüce önderi Peygamberimiz Aleyhisselatu Vesselam da "Cemıet analann ayakları altmdadır" 3 • buyurarak anneleri n cennete layık görüldüğünü açıklamış­
tır. Şerefli Peygamberimiz (s.a.v) gerek bu gerekse diğer hadislerinde aımeye
hürmet edilmesini istemiştir. Nitekim Ebil Hurerye (r.a)' den rivayet edilen
bir hadiste: Bir adam Peygamberimiz'e gelerek "Ya Rası1lallalı! Halk içinde eıı
iyi muamele etmeme en ziyade lfiyık olan kimdir? diye sordu. Rasıll-i Ekrem: Annendir, diye buyurdu, adam ayııı sonıyıı ikinci kez sordu, ikincisinde de amıeııdir
cevabıııı aldı. Ancak dördüncü kez sorduğımda "babmıdır" buyurdular. 4 Bu hadisi
Buhar! Hazretleri de alıp işlemiş ve şu olayı bizlere nakletmektedir: Hz. Sa'd
Kur'an-ı
Ahkaf 46, 15.
Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 42; Hakim, Mü;;tedrek, II, 70; ei-Aclunl, Kc~fu'/-Hafii, I,
335; Ali el-Mütteki; Kenzıt'l-Ummal, VI, 461.
Riyiizii',;-Sa/ilıln, I, 349, D .İ. B. Yayınları, An k. 1976.
İSLAM'A GÖRE ÇOCUK TERBİYESİNDE ANNENİN YERİ
199
İbn Ebi Vakkas (r.a.)'ııı annesi ile aralanııda geçen olaylar anlatılırken Hz. Sa'd
diyor ki: Ben aııama hürmet ve itaat eden bir evliittım . .Ben müslümmı olunca anam
bana,
-Ya Sa'd! İşlediğin bu ne iştir? Ya sen bu yeni dini bırakırsııı, yahud da ben
yemem,)çmeni ve nihayet ölürüm; sen de benim yüzümden: "Ey mzasının katili!"
diye ayıplamrsııı dedi. Ben de "Ey ana! Böyle yapma, iyi bil ki beıı bu dini bırak­
mam" dedim. Ve iki gün iki gece intizar ettim. Kadııı ne-yedi, ne içti, bunun üzerine "Vallahi ana iyi bil ki, senin yüz caııııı olsa da bunlar birer birer çıksa, ben bu
dinimi yine bırakmam. Artık sen ister ye, ister yeme!" dedim. Anam bu azınimi
görünce yenıeye içmeye başladı. Bunun üzerine AnkebutSilresi'nin 8. ayeti nazil
oldu: "Ve biz insana anası-babası hakkıııda güzellik tavsiye ettik. Bununla beraber
eğer ana-baba, bir şeyi körü körüne bana şirk koşman için seni zorlar, seninle uğra­
şırlarsa o zaman onlara itaat etme" .5 Buhar! sarihleri bu ayet-i kerimel.erin izahatında; ana-babaya, kafir dahi olsalar ihsan ve itaat edilmesini, yalnız şirkte
itaat edilemeyeceğini beyan ediyor.6 Evet, müşrike dahi olsalar dinimizde
anayı görüp gözetmek vardır. Hz. Esma (r.a) şöyle der: "Müşrike anam bana
geldi. Rasillullah'tan sordum ve dedim ki annem geldi, bana ümit bağlamış­
tır. Ben onu görüp gözetebilir miyim?" Rasillullah (s.a.v): "Evet ananı görüp
gözet" 7 buyu;rdular. Hz. Ömer (r.a)'dan rivayeten: Nebi (s.a.v)'ın huzuruna
(Havazin kabilesinden) birtakım esirler gelmişti. Bunların içinde emzikli bir
kadın vardı (çocuğunu kaybetmişti). O, göğsüne biriken sütü sağıyar (çocuklara) veriyor, emziriyordu. Bu kadın, esirler arasında çocuğunu bulunca hemen alıp sinesine bastı ve (derin bir şefkatle) çocuğunu emzirmeye başladı.
Bu yüksek şefkat levhasını görünce Rasill-i Ekrem bize "Şu kadının çocuğu­
nu ateşe atacağını sanır mısınız?" dedi. Biz de "Hayır, atmamaya muktedir
olduğu sürece atmaz" dedik. Rasill-i Ekrem bize "Allah Tea la kullarına, bu
kadının çocuğuna şefkatinden daha merhametlidir'' 8 buyurdular.
ı--.: ur' an' ın ve sünnetin anneye bakışı işte böylesine mükemmel, derin ve
ince. Eğer anne, dininin kendisine verdiği değer ve kıymetin idrakinde olursa, kendisinden bekleneni yerine getirerek, cennetle müjdelenen Hz. Hatice
Ankebut 29, 8.
6
Buhar!, Edeb, I.
7
Buhar!, Hibe 29; Edeb 8; Müslim, Fedaifu's-Sahabe, 156; Ebu Davud, Sünen Zekat 34;
Ahmed b. Hanbel, lvlüsned, II, 32; IV, 4.
s
Buhari, Edeb 18; Müslim, Tevbe 22.
İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il)
200
ve Hz. Fatımalar gibi maneviyat ve şefkat timsali olabilir. Anne, iffet, vakar,
haya ve maneviyatla beslenmiş ilmini, salih arneli ile ortaya koymalı. İmanı
bir ışık gibi ailesini ve çocuklarını beslemeli, aydınlatmalıdır. O halde kadın
olarak anne, hakiki saadetini, içinde ebed1 kalacağı gerçek ahiret hayahnı
kazandıracak zevcelik, içtimal ve hukuk! sahalarda hak ve hürriyetlerin değer bulduğu İslam'da aramalıdır. Anne, sahip olduğu fıtr1 duygulardan dolayı, şefkat ve fedakarlık kahramanı olarak her zaman övgüye mazhar olmuştur.
Yüce dinimiz İslamiyet' e göre, mükellef olan her fert, kadın olsun, erkek olsun, Allah Teala'nın emir ve talimatlarını öğrenmek zorundadır. Kişi­
lerin ilmi nispetinde fazileti, dindarlığı ve takvası artar. Nitekim Cenabı Hak,
Kur'an-ı Kerim'de "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?''9 buyurarak dinini
bilen insanların kadın plsun, erkek olsun kendi katında daha üstün olduğu­
nu belirtmektedir. Ayrıca Allah Teala'nın emirlerini bizzat yaşayarak anlatan
o yüce Neb!'ye ilk gönderilen ayet de "İkra" (Oku) idi. İlmin, öğrenmenin,
okumanın kıymeti ve fazileti bu ayetlerde de açıkça ortaya konulmaktadır.
Bütün asırlara hitap eden İslamiyet, ilim öğrenme konus~da kadın erkek
ayrımı yapmamıştır. Hz. Peygamber (s.a.v)'in temel. eğitim ile ilgili olarak
"İlim talebi, her müslüman erkek ve kadın üzeri1ie farzdır" 10 emri biz annelere bu
konuda rehber olmaktadır. Şüphesiz ki herkesin her ,ilmi öğrenmesi
gerekmez. Her mükellefin mutlak bilmesi gereken; farz-ı ayri olan ilmihal
bilgisidir. Annelerimizin, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi yetiştir­
mede, şekillendirmede İsliimi temel bilgiler yönüyle kendini yetiştirmiş olması zarurl:dir. Fakat maalesef günümüzde yaşadığımız cemiyet itibariyle
anne adaylarının bu bilgi ve eğitimi, eğitim kurumlarından alması mümkün
değildir. Aileyi kuracak anne ve baba adayı gençlerimiz, müzik, moda, kumar gibi her türlü çirkinliklerle meşgÜl edilmekte, okullarında da kendilerine ileride pratik ve günlük yaşanhsında kullanabileceği bilgiler yerine, pek
çok gereksiz şeyler eğitim adına verilmektedir. Bugünkü genç kızlarımızın
ne ev işlerinden, ne ev idaresinden, ne de· evlilik müessesesinin ciddiyetinden haberleri var. Belki Kız Meslek Liseleri bir derece aile hayatı ile ilgili
derslere programında (Batı aile hayatı örnek alınarak) yer veriyorsa da bu
tahsile devam eden kızlarımızın ancak %2.7'sinin Kız Meslek Liseleri'nde
9
Zümer39,9.
lO
İbn Mace, Mukaddi me 17.
İSLAM'A GÖRE ÇOCUK TERBİYESİNDE ANNENİN YERİ
201
okuduğu
göz önüne alınırsa, yurt sathında meseleye ne kadar çözüm getireBütün okullarda öğrenci adedinde bir artma söz konusu
olduğu halqe, Kız Meslek Liseleri'nde okuyan öğrenci sayısının 1955-1969
arası %6.9'dan %2.7'ye düşmesi düşündürücüdür. 11 Demek, uygulanan program milletimizin ilgisini çekmemiştir .
ceği meydandadır.
.
anne adayı olacak genç kızlarımız da na,sibini almaktadır. İslam' da arıne, önce bir mükellef olarak öğrenmesi gereken fıkhl
ve akaid'i bilgilerle kendin! doldurmuş, güzel ahlak sahibi, yumuşak ve olgun, yapmak zorunda olduğu ibadetlerin pratik uygulayıcısı, çevrenin zararlı etkilerine karşı son derece duyarlı ve titiz, Batı' dan gelen ve gelebilecek
tahribatlara karşı uyanık olmalıdır. Anne, mensubu bulunduğu İslam'a ve
mukaddes kitabı Kur'an'a dil uzattırmayan, Peygamberine söz söylettirmeyen, geçmişinden utanmayan bir cihad kahramanıdır. Anneler en evvela
Kur'an-ı Kerim' i kendisi iyi bilmeli; Peygamberini iyi tanımalı, Peygamberler
tarihine ve İslam büyüklerinin hayatıarına vakıf olmalıdır. Ayrıca arınelerin,
çocuklarını güzel yetiştirebilmek, onların ruh dünyalarını keşfedebilmek için
'~çocuk psikolojisi"ni de bilmeleri gerekir ki eviadıyla irtibatı istenilen seviyede olsun.
Bugünkü
eğitimden,
Annelerin görevi yalnızca yedirmek, içirnıek, giydirmek, temizlemek, pişirmek
değildir. Anne çocuğa şekil veren gizli eldir. Her annenin gayreti topluma, iyi karakterli, kendi şahsz menfaatlerinden çok, memleketiı. ;n menfaatlerini L;ll plrinda tutan,
kutsal bildiği değerler uğruna canım feda etmekten çekinnıeyen, fazilet sahibi fertler
kazandırmaktır. Fakat günümüzde arıneler yeni yetişen nesiller asll vazifelerinden uzaklaştırılarak eğitimsizliğe mahkum edilmişlerdir. Oysa Fatihleri,
Yavuzları, Barbarosları, Yunus Emreleri, Ömer b. Abdulazizleri, Hz.
Fatımaları, Hz. Zeynebleri, Hz. Aişeleri, Ümmü Süleymleri ve tarihe yön
veren daha nice kahramanları yetiştirenler şefkat kahramanı analardır.
Beşiği
sallayan el, dünyaya yön veren, tarihin
akışını değiştiren
eldir.
Batı'nın ilim ve irfan hayatında kadınların hiç adından söz edilmezken, İslam
tarihinde isimleri
altın
harflerle
yazılabilecek şekilde
isim
yapmış eğitimli
hanımları görmekteyiz. İşte bunlardan birkaçı: Hafsa binti Ömer, Aişe-i
Sıddlka (r.a), Ümmü Gülsüm binti Ukbe, Aişe binti Said, Ker'ime bintül
Mikdat, Şifa bint Abdullah, Nefise bint Hasan, Ümmü Süleyman, eş-Şeyha
11
Dr. A. Harndi Savlu,
Miisliimmı
Ailede Çocuk Terbiyesi, s. 29,30, Konya 1978.
202
İSLAM'DA AİLE
ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il)
Şuhde, Zeyneb binti Abdurrahman Şa'r1, Uneyde, Rabiatü'l-Adeviyye, Harun Reşid'in hanımı Zübeyde, siyaset dalında Hz. Ebu Bekir'in kızı Esma
Hatun, tıp dalında Ümeyye binti Kays el Gifariyye, er-Rubeyyi binti
Muavvız, Beni Eys Kabilesi'nin tabibesi Zeyneb, Kadı Ebu Cafer etTancala'nın kızı Ümmü'l-Hasen (r.anhüma) 12 ve daha niceleri.
Anneniri asil ve en önemli vazifelerinden birisi eviadının terbiyesidir.
Zira çocuk ilk terbiyeyi okulundan, sosyal çevresinden evvel, annesinden
alır. Çocuğa doğru yolu gösteren, Rabbini tanıtan, Kur'an'ı öğreten, Peygamber'ini anlatan, İslamiyeri sevdiren annesidir. İlk vicdan, ilk sevgi, ilk
. acıma hislerini ona annesi verir. Dünya hizmetleri, maddi zorluklar, para ve
mal endişeleri, gelecek düşünceleri gibi dünyev1 menfaatlerin hepsi, maneviyatın sağlanması ve ebedi sa'adeti kaybetme endişelerinden sonra gelmelidir. Bu sebeple annenin, dini ilim tahsili ile irfanı açılarak idrakinin genişle­
tilmesi ve basiretsizlikten kurtulması lazımdır. Yaşadığımız devirde ilim ile
gelen tahribat yine ilim ile giderilp1elidir. Annenin vazife, sorumluluğu büyüktür. Zira memleketlerin geleceğine yön veren şahsiyetleri yetiştirmede
temel taşı görevini anneler üstlenmiştir. Bu vazifenin hakkıyla yerine
geterilmesi için "Kendisini· ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez" prensibinden yola çıkarak annelerin evH\d yetiştirebilecek vasıf kazanması ve bu
iŞte elül olması elzemdir. Annelerimiz, çocuklarını istenen ve beklenen şe­
kilde'eğitebilmeleri için kendisine lazım olan dini iliınleri, terbiyeyi alakadar
eden bilgileri, ahlak! bilgileri, hatta içinde yaşadığı cemiyetin kültürürili
bilmeleri icabeder. Bu hususta memleketimizdeki annelerimizin durumu
cidden iç açıcı değildir. Yapılan İstatistikler, annelerin %30'unun eğitim bozukluğu içinde olduğunu göstermiştir. 13
Annenin yetiştirilmesindeki sorumluluk kime aittir? Eğer anne adayı
baba evinde yetişmiş değilse, gerekli bilgilerle donanmamışsa sorumluluk
kocaya aittir. Kadının öğrenmesi zaruri olan şeyleri; ya bizzat kocası kendisi
öğretecek, ya da öğrenmesine imkan hazırlayacak, eğitimli kişilerden ders
aldıracakr dini sohbet ve toplantılara~ konferansiara katılmasına izin verecek,
evde de bu faaliyetlerin tamamlayıcısı ve destekçisi olacak, eşinin hayırlı
işlerle vakit geçirmesini temin edecek, kitap okumasını, din1 kasetleri _dinlemesini sağlayacaktır. Bu konu cidden ihmal edilmiş ve erkekler de maalesef
12
Dr.A.Çclebi, İslam'da Eğitim ı•e Öğretim.Tarilıi, s. 342,404.
13
Bakiye .Marangoz, ÇocuğunlltZII Nast! Eğitelim?, s. 96, İst. ]988.
İSLAM' A GÖRE ÇOCUK TERBİYESİNDE ANNENİN YERİ
konuya gereken hassasiyeti
vasıflarına
göstermemişlerdir. Dolayısıyla,
sahip olmayan anneler
çıkmıştır
ortaya.
203
gerçek annelik
Aslında şer'an kadının
en
olan, kendisine ahireti kazandıracak ilmi öğrenme ve öğretme
sanki fantazi gibi görülmüştür. Oysa annenin yetişmiş olması evladın
salih ve saliha olarak yetiştirilmesi için mutlak gereklidir. Zira yeni yetişen
nesle ruh veren, yön veren, saglam karakterli, dürüst, vatanını, milletini seven, dinini bilen, milletini muasır milletler seviyesine yükseltebiirnek için
habire çalışan, maneviyatla beslenen, yani özlenen ve beklenen neslin yetişme­
sinde annenin oynadığı aktif rol ortadadır. Çocuklar; merhamet, şefkat, iman ve
cesareti, hak ve hakikat için mücadeleyi, mukaddesatını, şanlı ve ibret alına-.
cak geçmişini, İslami şuur ve~hlakı hep aiınelerinden öğrenirler. Eğer anne
olgun olursa meyvesi de olgun olur. Anne çürük olursa meyvesi de çürük
olur. Usta iyi olursa çırak da iyi yetişir.
tabii
hakkı
hakkı
O halde anne sağlam olmalı. Ayrıca anneler ellerinde işleyip, -biçim
verdikleri, şekillendirdikleri şeyin aynen bir elmas gibi kıymetli olduğunun
bilincinde olup üzerine düşen eğitmenlik görevini hakkıyla yerine getirmelidir. Evet, anneler ilk öğretmenlerdir. Çocukların ruh sağlıklarının yerinde
olması için en tecrübeli bir tür psikologdurlar. Çocuklarını anlamada anneler
bu gerçeklerin idrakinde olup ellerindeki şişleri, tığlan, dantelleri, el işlerini
bir tarafa bırakıp önce kendilerini yetiştirmeli, sonra da çocuklarını gereken
şekilde eğitrnelidirler. El becerileri yapılmasın demiyoruz .. Bizim söylemek
istediğimiz bu işlere ve boş gezmelere ayırdıkiarı vaktin bir kısmını da elmas, pırlanta gibi çocuklarına ayırsınlar. Evet, yalnızca çocukların yedirilmesi, beslenmesi değil asıl mesele. Asıl mesele çocuğun dinz bilgi ve hayat becerileriyle, alılfikl diisturlarla doZdurularak sosyal çevreye kazmıdmlmasıdır. Anne eğer
eviadına bu becerileri kazandırınışsa eviadı ona hem bu dünyada hayırlı bir
evlat olacak hem de kendisi ölse bile> amel defteri kapanmayacaktır. Kainatın
biricik Efendisi Hazret-i Muhammed Mustafa (s.a.v)bakın bir hadislerii1de
ne buyuruyor: "İnsmıliıröldiiğiinde bütün amelleri kesilir; ancak üç şey kesilmez.
(Öldükten sonra geride bıraktıklarınlll en lıayırlısı): ı-Kendisine dua eden stili/ı biı'
evlat, 2- Sevabı kendisine ulaşan sadaka-i ciiriyc, 3- Kendisinden sonra /ıalkm istifade ettiği ilim" .14
14
l:VIüslim, Vasiyye 14; Eb ii Davud, Sünen, Vesaya 14; Nesel, Sünen 8; Ahmed b. ·Haıı!J.:;J,
ivlüsned li, 272; Beyhakl, Sünen VI, 278.
204
İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBIYESİ SEMPOZYUMU (Il)
O üç şeyden biri dünyada hayırlı evlat bırakmaktır. Hayırlı çocukl~rın
~ahibi anne ve babalar vefat etse dahi çocuklarının işlediği her iyilik (hasene)
ana ve babalarının defterine yazılır. Zira o salih ve saliha çocukları yetiştiren­
ler, o salih arnelierin işlenmesine vesile olan ana ve babalardır. Bu sebepledir
ki salih ve saliha çocukların yetişmesinde arıneler gayet önemli rol oynamaktadırlar. Çocuğun yetişmesinde evin içerisinde adeta bir öğretmen durumunda olan annelerimizin dünyev'i, nefs! istek ve arzuları onları hak yolda
olmaktan alıkoyuyorsa, çocukda elbetteki istenilen şekilde yetişmeyecektir.
Çocuklar evin içerisinde gördüklerini, aynen bir fotoğraf makinası gibi kendi
hayatiarına uygularlar. Anne onlar için yegane modeldir. Anne modellik
vazifesini kendisine yakışır biçimde yapmalıdır. Unutulmamalıdır ki "iyi
evliitlar iyi amıelerin nıeyveleridir." Bir çocuğun tavır ve hareketlerinde görülen
terbiye işaretleri veya kötü tarafları annenin terbiye ve nezaketinin eseri veya
noksanlığındandır.
Annenin mürebbiyelik vazifesi, helal ve hararniara dikkat ve hazırlık
yani "Elest bezmi", daha bebek doğmadan anne karnındayken
başlıyor. Doğacak çocuğun ilk çevresi ve ilkokulu, an,a karnı olduğu unutulmamalıdır. İşte Allah Teala sanatını, hikmetiri daha ana karnında işleme­
ye başlar. Sorıra doğunca yapılması gereken sünnetllllaha uygun ilk görevler
(isim koyma, ezan ve kaamet getirme, ak'ika kesme vs.) ile devam eder. Bilindiği üzere ilk altı yaşa kadar çocuğun aldığı eğitim ile huyu, şahsiyeti
şekillenmiştir. Tüm terbiyeciler "Altı yaşa değin çocuğun karakteri nasılsa ondan
sonraki yaşantısında fazla ekleme yapılmadmı aynı izler, devanı eder" der. Bu sebeple ilk terbiye büyük önem arzeder. Genelde baba; sabah çıkıp akşam geldiğinden çocuk bütün gün daha çok anneyle birliktedir. Elbette çocuğun
yetiştirilmesinde en büyük hisse arınenindir. Anneler daha L .~...:klik döneminden başlayarak, büyüme seviyesinin her safhasında r:· -uğu tanımaya
çalışarak mizaç ve kabiliyetlerini keşfedip buna uygun biçimde hareket etmelidir.
safhası
Çocuk fıtraten tertemiz ve günahsızdır. Onu iyiliklerle, hayırla doldurmak anneye aittir. Fıtrat ve iyi bir terbiyeci sayesinde çocuk ileriki yaşlarda
imanen olgunluğa ve kurtııluşa erebilir. Annelerin özellikle din'i terbiye verirken -bilinçli, sevdirici, sıcak bir metod uygulamaları gerekir. Korkutmadan, daima sevdirerek, çocuğa kainatın yegane sahibi, Rabbi tanıtılmalı. Allah Teala'yı, daima affeden, mükafatlandıran, koruyan, merhametli olan
İSLAM' A GÖRE ÇOCUK TERBİYESİNDE ANNENİN YERİ
vasfı
ile güven telkin edecek
meni "anne" dir deniyor. 1s
şekilde tanıtmak
gerekir. Zaten dinin ilk
205
öğret­
Bir sultan, "Bunca lıayatım boyunca validemden aldığım dersi kimseden aldiyor. Yalnız bütün mükellefler gibi annenin de model aldığı rehber
şahsiyet Rası1lullah (s.a.v)'ın hayah olmalıdır. Anne, sünnetullahı bizzat
·şahsında 'yaşayarak evH'idına örnek olmalıdır. Mesela, anne yemeğe başla­
madan evvel önce kendisi besıneleyle başlayıp, sağ elle yeyip, sofradaki nimetleri çocuk~arına tefekkür ettirerek Allah (c.c)'ın büyüklüğünü, cömertliğini, ihsan sahibi olduğunu anlahp, hamd ederek bitirirse elbette çocuklar da
bu sünnetleri pratik yaşantılarında uygulayacaklar, hem de sünnetleri ihya
etme hazzı ile tanışıp, sevap da kazanacaklar. Yine anne yeme, içme, giyme
adabına dikkat ederse, suyu içerken oturarak üç yudumda (bardağın içine
üflemeden) içerse bir sünnetin bizzat tatbikatçısı olacak. Çocuk da ondan
nasıl gördüyse onu doğru bilip öyle alışacakhr. Bunları yapmak çok zor olmasa gerektir.
madım"
Analık
etmek öyle kolay bir o1-:· değildir. Bebekleri ve ufak çocukları
anlayabilmek için gerekli bilgileri ::>ğreıımek, bir tür psikolog olmakhr. Bir
anaımı en büyük hedefi, topluma şah,::~~•li bir yetişkin armağan etmesidir. Her
durum ve davranışta sabır ile sakin bir şekilde hareket etmeleri daha uygundur. Genellikle babalar dışardaki çalışma ve ev sorumluluğundan sinirlenirler ama anneler de öyle evdeki işlerden bunalmış, sinirli olursa elbette ki
çocuklarda da bazı ruhl dengesizlikler ortaya çıkacakhr.
Diğer
bir husus da, okul yaşına (temyiz yaşı) kadar (7-8) kız ve erkek
terbiyesi tercihen, fıtraten, şefkat ve merhamet yönleriyle erkeklerden çok, kadınlara emanet edilmelidir. Bu yaştan sonra da kız çocukların
anneyle, erkek çocukların babayla daha çok beraber olması evHidır. 16 Sünnet'te böylece belirtilen bu husus çok önemlidir. Kız çocuğunun ilerde ev
hanımı olma yönüyle kendisine lazım olacak şeylerin öğretiminde kadın
özelliklerine göre erkek çocukların da erkek olma özelliklerine göre yetişti­
rilmesini yine bizzat sünnet istemektedir. Kız çocuğu küçük yaştan itibaren
annesiyle gerektiğinde arkadaş, gerektiğinde herşeyin danışıldığı bir öğret­
men gibi olmalıdırlar. Çocuk, yerine göre sevgi ile dolacağı en büyük şefkat
kaynağından yudum yudum maneviyat dolmalıdır.
çocuğun
Alexis Carre!, İnsan Denen Meçlıul, s. 319-320, Çev. R. Özdek, İst. 1976.
Ib
İ. Canan,
Hz. Peygamber'in Siimıelinde Terbiye, s. 364, ist. 1982.
206
İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (II)
:f\1esleğim gereği,
kendi öğrencilerimle olan müşahedelerim sOnucu; kız
çocukları özellikle ortaokul çağlarında (orta 2-3) birtakım fiziki ve bedeni
değişim sonucu herşeyi sorun yapan, gözü daima dışarıda olan, cazip şeylere
hemen kayıveren bir halet-i ruhiye içerisinde·olduğunu görmüşümdür. Bu
yaştaki genç kızlarımızın en büyük sorunları da maalesef annelerinin kendilerini anlamadıkları, kendilerini başkalarının yanında küçük düşürdükleri,
bu yaşta çok dayak yedikleri, insan yerine bile kanmadıkları şeklindedir.
Annelerin en büyük meşguliyetleri çocuklarının geliştirilmesi ve eği­
tilmesidir. Dünyadaki en büyük meslek eğitimdir. Bu eğitimde, anne en büyük rol oynar. İşlerinin çokluğu anneyi bu asli vazifesinden alıkoymariı.alı­
dır. Aksi takdirde onca umut ve çabayla yetiştirdiği, senelerini verdiği ciğer­
paresi kendisinden uzaklaşır, nefret eder, soğur. Neden böyle olsun? Kendi
eviadının terbiyesine gereken ciddiyeti göstermezse, sevgi ile beslenmezse o
genç, yaşı gereği etrafından gördüğü, duyduğu iki tatlı söze, ilgiye kanarak
kapılıp gidecek, ortaya arzu edilmeyen sonuçlar çıkacaktır. Çocuklar ihinal
edilmenielidir. Varsın anaların nakışları, dikişleri, dantelleri, kızlarının çeyizleri yapılmayıversin. Eıı güzel çeyiz, evlfidını güzel ahlfiklı yaparak İslfinıl terbiye
ve bilgiyle donatarak yetiştinnektir. Bundan büyük çeyiz olur mu? Özellikle
anneh kız çocuklarının üzerinde fazlaca durarak, onları hayata hazırlamada.
en büyük destektirler. Buluğ çağına girme döneminde, hem bir eğitimci, hem
de anne olarak aııneler, kızlarıııa anlayışlı davrannıalıdırlar. Onların günlük
yaşantılarını hissettirmeden murakebe edilmeli, okuldan. eve geldiğinde
gününü nasıl geçirdiğini sormalı, bıkmadan onun anlatlıkları dinlenmelidir.
Bu metod çocuk için bir boşalmadır, bir rahatlamadır, günümüz tabiriyle
stres atmadır. Daha sonra anne, çocuğunun yanlış yaptığı konuları tek tek
belirterek "böyle olmamalıydı, sana böylesi yakışırdı" gibi yapıcı sözlerle
hataları giderme yoluna gitmelidir. Asla tenkidkar ve sitemkar olmamalı, o
anki ruh halimiz ne olursa olsun kızmamalıdır. Maalesef annelerin p~.:: . azı
bunu yapıyor. Gerçek şu ki bugün ne Ulviye Hanım'ın ulv! değerlerden, ne
Hayriye Hanım'ın hayırdan ne de Melek Hanım'ın meleklikten haberi varY
Bir diğer husus da çocukların sevgiyle beslenmesi, doyurulması hususqdur. Çocuk, ruh sağlığı ile alakah olarak, sevginin aşırı olmasının da, yetersiz olmasının da çocuğun ruh sağlığında davranış bozukluğun~ sebep
olması aşikardır. Ruh bilim ve ruh sağlığı hekimliğinin ortaya koyduğu şu
17
Bakiye Marangoz, a.g.e.,s. 97.
İSLAM' A GÖRE ÇOCUK TERBiYESiNDE ANNENİN YERİ
207
gerçeği belirtmekte yarar var. İnsanoğlu sevilm e yeteneğini sevile sevile kazanır,
sevmeden önce sevilmeyi öğrenir. Türkçemizde şu atasözü yerindedir. ''Sen
seversen yavrımıı, o da sever yavrusuııu". Gerçekten çocukluğunda sevgiye
doymamış insanın
dengeli bir kişilik geliştirmesi de, başkalarını sevmesi de
yeterince almadığını başkalarıyla paylaşamaz". 18 Hakikaten
. sevgi, sellme ve sevilineyi de beraberinde getirir. Ana-babanın çocuklarına duyduğu sevgi, sıcak, sevecen, katışıksız olmalıdır. Fıtraten verilen bu güzel
duygu öylesine güzel sergilenmeli ki çocukları da ileriki hayatlarında aynı­
sını uygulayabilsinler. Bu hususta Bertrand Russell'ın Eğitim Üzerine adlı
kitabında "Sevilmek isteyen anne ve babalar sevgi görecek biçimde davranmalı,
çocuklara yaygın sevgi ve duyguları meydana getiren bedensel ve zihinsel özellikleri
vermeye çalışmalıdır"19 diyerek anne ve babaların çocuklarından sevgi ve saygı
görmek isterlerse önce kendilerinin buna kaynaklık yapmalarının en doğru
yol olduğunu vurgulamaktadır.
imkfmsızdıt. "Kişi
Çocuğun en temel ihtiyacı olan sevgi, anne tarafından çocuğa h.issettirilmelidir. Bu fiziki bir gösteri değildir. Rasulullah (s.a.v) da böyle yapmıştır;
çocukları kucaklayıp sevmiş ve öpmüştür. Kucağa alınıp, sarılıp, kucaklayıp,
okşanmadığı takdirde çocuk sevgiyi nasıl anlayacaktır. Çocuğa gösterilen
sevgi onun güven duygusunu geliştirecektir. 20 Unutulmamalıdır ki ana kucağının sıcaklığı hiçbir şeyle değişilmez. Ayrıca çocuğun sizinle kuracağı bu
ilk insan ilişkisi ona ömür boyu inşan ilişkisinin de temeli olur. Anne sevgisi
ile güven duygusu geli-şen çocuk, gelecekte dengeli hareketler geliştirecektir.
Kendi bedeni gelişimi de normal bir biçimde seyredecektir. "Annenin giilen
yüzü, okşayan sesi, çocukta mutluluk ve sevinç oluşturur. Anne sevgisi çocuğun
rulıl besinidir. Süt çocuğımım sevgi ihtiyacı öyle doğal karşılanır ki önemi gözden
kaçar". 11 Bebeklikte ve diğer yıllarda anne sevgisinden herhangi bir nedenle
mahrum kalan çocukların, ne bedenen, ne de ruhen beklenen gelişmeyi gösteremedikleri anlaşılmıştır. Ancak sevgi izhar ettirilirken onu şımartacak
boyutta olmamalı, seviyeli olmalıdır.
Sevginin izharında aktif bir rol oynayan ninnileri de anneler çocuklarını
maneviyata yönlendirmede materyal olarak kullanabilirler. Ayrıca sevginin
18
Atalay Yöri.ikoğlu, Çocuk Rıı/ı Sağlığı, s. 183, İst. 1993.
19
Bertrand Russell, Eğitim Üzeriııe, s. 138, Çev. Nail Beze!, İst. 1993.
20
Dodson Fitzhugh, Çocuk
21
A. Yörükoğlu, a.g.e., s. 38-39
Yaşken Eğilir,
Çev. Seçkin Selvi.
İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZWMU (II)
208
çocuğa
gösterilmesinde tesir-i kuvveti bulunan ninnilerin mesaj yüklü olması da gayet yerindedir. Çocuğumuza belli alışkanlıklar kazandırılınasına
yardımcı olur. Çağımızın müslüman anneleri:
"Dandint dandint dasdana
Danalar ginniş bostana
Kov bostancı danayı
Yem esin lahanayı"
gibi dana ve lahanalardan ibaret garip liHızlar terennüm edeceklerine, çocuklar için dini ve insani hisler uyandırıcı, kahramanlık ifade ed~n ninni ve
marşlar ınırıldansalar akla ve gerçeğe daha uygun olur:
"İşte İslam, işte iman, işte nur!
Dillerde her liihza Allah okunur.
Cici ellerin kaldır ey yavrum.
Alemierin Rabbi var eı; yavrum,
Şakıyan şu bülbüller,
Der Yii Rabbi! Yii Rabbi!
Bunca liileler giiller,
Der Yii Rabbi! Yii Rabbi!" :12
Bebeğin
adeta manevi gıdası olan ninnilerin önemini, arhk dilli konuda
medyanın yönlendirdiği .İslami hassasiyeti olmayan kimseler dahi kavrayarak çocuklarına terennüm ettikleri ninnilerin içinde hiçbir şekilde dilli motife
yer vermeyip tamamen kendi ideallerini ihtiva eden şeyleri söylemektedirler. Elbette telkin, lisanen olduğu gibi hareketlerle de tesirini gösterir. Bizler
müslüman anneler olarak çocuklarımızı elden geldiğince, manevi gıdalarını
verirken sevgimizi izhar ettirirken, sünnet, adab ya da güzel adetlerle verelim. Annelere örnek olabilecek birkaç misal vermek istiyorum: Anneler küçük yaştan itibaren ninnilerin yerine tevhid, salavat, ism-i eelilieri sesli olarak okuyabilir. Uyurken ya da bebek yanında iken, ilk konuşurken bebek bu
kıymetli şeyleri söylediğini hatta rahatça söylediğini görecektir. Bir diğer
misal ise, çocuklar bebekliklerinden beri uyurken ya da uyanıkken onun
bulunduğu odaya teybe Kur'an ya da ilahi kasetleri koyup sesini rahatsız
etmeyecek şekilde açarsak yine o ilahi nağmeler ruhuna iyilik ve güzellikler
üfleyecektir. Büyük çocuklar bile oyun aynarken dillerinde şarkılar yerine
22_.
B. Marangoz, a.g.e., s. 29-30.
İSLAM'A GÖRE ÇOCUK TERBİYESİNDE ANNENİN YERİ
iHihller
dolansın.
yapılabilir,
Oyun aynadıkları odaya teyp yerleştirilip
o kimseler gibi Kur'an okumaya özendirilir.
aynı
209
uygulama
Başka bir husus da şu: Yüce Allah (c.c) "Anneler çocuklarım iki yıl enızirir­
ler''23 buyuruyor. Yeni doğan bebekler için en önemli gıda anne sütü olduğundan ann:eler bu görevi yerine getirirken, güzelce namaz için aldığı abdest
gibi abdest alarak, kıbleye yönelerek ve Yasin Suresi'ni veya başka sureleri
okuyarak sut verseler ne güzel olur. Hatta halk arasında çocuklarını dikkatli
yetiştirmede titiz olan annelerin "Ben seni Yasin sütü ile besledim" qediklerini çok duyarız. Ne mutlu o anneye ve o evlada. Böyle anneler eviadının
~
hayırlı olmasıyla mükafatını alır inşaallah.
Anne, çocuğunun yetişmesinde ve kişiliğinin gelişmesi sırasındaki kıla­
vuzluk görevinde gayet titiz ve hassas olmalı. Mesela "Çocuğun oyuna olan
ihtiyacı, gıdaya olan ihtiyacı gibidir"; 24 "Oyun sevgiden sonra gelen en önemli ruh'i
besin kaynağıdır". 25 Çocuklarda oyuna yönelik istek ve alaka, fıtraten bir içgüdü olarak Hz. Allah (c.c) tarafından onlara sunulmuştur. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v) "Çocuğu olan onunla çocuklaşsm"26 buyurarak oyunun önemini
vurgulamışhr. Bizim asıl belirhnek istediğimiz husus, annenin çocuğun oyun
ihtiyacının karşılanmasında oynadığı aktif roldür. Annenin çeşitli terbiyevi
faaliyetlerinden geçen çocuk, oyun ile topluma karışmış durumdadır. Anneler çocukların oyunlarına lazım gelen dikkati göstererek, faydalı ve zararlı
oyunları birbirinden ayırmasına yardımcı olmalıdır. Çocuklar iyi örnek teş­
kil edici oyunlara sevkedilmeli, oyunlarla çocuklara güzel alışkarılıklar kazandırılmaya çalışılmalıdır.
Yine anneler, çocukların oyunlarında eğitici gayeli, üretici, deneyici olyönlendirici olmalıdır. Unutulmamalıdır ki iyi bir denetimeinin
gözetiminde bol bol oynayan çocuklar ruh! yönden doymuş, içinden gelen
yapıcı istekleri gerçekleştirmeye çalışan, iç dünyasını dış dünyaya aktarmış
bir şahsiyet olacaktır ki, bu kimse iradeli, dengeli, .kabiliyetli ve aktif konumdadır. Ayrıca anne, eviadının arkadaşlarının seçiminde çocuğuna hissettirmeden etkin olmalıdır. Arkadaşların birbirlerinden etkilenmesi pek tabiidir. Olumsuz tavırları olan arkadaşların çocuğumuza menfi davranışlar kamasında
23
24
25
26
. Bakara 2, 233.
Guy Jocquin, Çocuk Psikolojisinin Ana Çizgileri, s. 173, Çev. M. Toprak, İst. 1976.
· A.
Yörükoğlu,
a.g.e., s. 172.
Deylemi ll, 136.
210
İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (II)
zandıracağl açıktır. Kız çocukların kız
çocuklarla aynaması herbirinin
dan daha iyidir.
çocuklarla, erkek çocukların erkek
durumlar farklı farklı olduğun­
geliştireceği
Anne duyarlı olmalıdır. Çocuğa farkettirmeden, sıkmadan iyi bir gözlemci ve yol gösterici olmalıdır. Oyunlarİn çoğu zaman malzemeleri TV kaynaklıdır. Erkek çocukların TV' de gördükleri saldırı, so ygun, hırsızlık, adam
öldürme, işkence sahneleri ertesi gün oyunlarına konu oluyor. Aynen onlar
gibi, mesela bir süpermen gibi olmak için çocuk kendin! üçüncü katın balkonundan atıyor ve ölüyor. Kız çocukları ayrı bir alem. Henüz daha 5-6 yaşla­
rında masum, tertemiz küçük kız çocukları, ellerine aldıkları çöpten mikrofonlada TV' de gördükleri şarkıcıların taklitlerini yaparak ahlak en öyle çirkin
pozisyonlar sergiliyorlar ki, bunlar mı geleceğin anne adayları demekten
insan kendini alamıyor. Anneler özellikle TV seyredilmesi konusunda evvela
kendisi duyarlı olduğunu kendi seyrettiği programlarla bizzat örnek olarak
göstermelidir. Hangi programlar seyredilebilir, hangileri seyredilemez bilinmeli ve bildirilmelidir. Televizyonlarda ahlaki çöküntüyü de beraberinde
getiren yayınların çocuklarımıza seyrettirilmemesi elzemdir. Yalnız bu, baskı
ile değil, eğiterek, anlatarak olmalı. Eğer yasa,k getirilirse çocuk tersini yapm;;ı,ya çalışacaktır.
"Seyretmeyeceksin, izlemeyeceksin" demekle olmaz. Onun izlemek isve annenin izlemesinde sakınca gördüğü durumlarda, yasak koyma yerine ona fazla hissettirmeden başka bir meşguliye­
te yönlendirilmelidir. Ya da tüm aile üyeleri bu saatte hep beraber TV izleme
yerine faydalı kitapları okumalı, araştırmalar yapmalıdır. Fakat belirli saatlerde yaşına uygun zararlı' olmayan yayınlar eğitici ve bilgilendirici olabilir.
Yalnız bu yapılırken çalışma ve uyku saatlerini aksatmayacak şekilde bir
programla belirlenebilir. Bazen arıneler, misafirlerle beraber gelen çocuklar,
kendilerini rahatsız etmesinler diye TV açarlar. Zararlı zararsız, ne var, ne
yok mütemadiyen çocukları onun karşısından ayrılmazlar. Seyrettikleri menfi şeylerden, ruhi sağlığı ve ahlaki dengesini yitiren gençlerin, çocukların
sayısı çok fazladır. Çocuk mütemadiyen annesi tarafından TV karşısında
tutulur, sonra da "zamane çocı.,ığu" damgasını yer. Bu yanlıştır. Esefle belirtelim ki anne kendi duyarsızlığının faturasını çocuğa yüklem~ktedir. Çocuk,
zamanı gelince öğreneceği şeyleri TV sayesinde yaşından evvel öğrenip yanlış davranışlar sergiliyorsa suçlu kimdir? TV'lerin bir başka boyutu da çocukları israfa teşvik edici çikolata, şekerleme gibi sağlığa da uygun olmayan bazı
tediği programların olduğu
İSLAM'A GÖRE ÇOCUK TERBİYESİNDE ANNENİN YERİ .
211
reklamların aşırı
olarak gösterilmesidir. Anneler bu konuda çocuklarını karşılarına alarak anlatmalı, onları önemsedikleri için fikirleri ve kararları beraber aldıklarını söyleyerek bilinçlendirmelidir. Annenin çocuğuyla ilgileneceği TV' nin bir başka boyutu ise TV başmda geçirilen zaman israfı konusudur.
Burada harcanan vakit yerine daha faydalı ve yararlı işler yapılabileceği,
memfeketinin geleceğinin çok çcılışan gençlerle mümkün olacağı belirtilmelidir. Annelerin çocukların okul ve ders· programiarına gösterdikleri özeni
çocuğun evdeki "ev programı" na da göstermesi gerektir.
Gazete, dergi, kitap gibi kitle iletişiminde söz sahibi olan müesseselerin
ürettikleri, ortaya koyduğu şeylerde de tahribatlar mevcuttur. Ama artık bu
zararlıların çocuklarımıza menfi etkilerini açıklarken alternatiflerini de sunabiliyoruz. Anne ve babalar menfi yayınlardan haberdar olmalı; kafayı lüzumsuz yere meşgul edici gereksiz yayınlar yerine, çocuklarımıza ufuk kazandıracak din1, ilm1, kendi değerlerini öğreten, Peygamberimizi, İslam kahramanlarmı, sahabelerin hayatlarını anlatan kitap, dergi ve diğer yayınlan
almalı, takip etmelidir. Çok şükür bu alanda da gerçekten güzel çalışmalar
vardır.
Çocuk tiyatroları şeklind€ İslam kahramanlarmm, nezih
müslümanların hayatlarını anlatan, dini bilgilerin, ibretfi hikayelerin anlatıl­
dığı kasetler, iH1h1ler, marşlar, ezgiler, şiirlerden oluşan kasetler de, annelerimizin çocuklarını eğitirken kullanabileceği araçlardandır. Hergün çocuğu­
nuza, kitap okuma vakti ayırmasını sağlayın. Ona okuma alışkanlığı kazandırın, okumanın zevkim tattırm. Bu güzel alışkanlıkları kazandırmak, her
inançlı annenin görevidir.
Anne, çocuğun girdiği ilk sosyal çevre olan okul eğitiminde de aynı
hassasiyeti gösterme!İdir. Annenin ve ailenin verdiği eğitime ters düşen bir
eğitim veriliyorsa anne bunu farketmeli, çocukta oluşabilecekmenfi değişik­
liklere meydan verilmemelidir. Çelişen hususlar aydınlahlarak anlatılmalı,
çocuk şuurlandırılmalıdır. Mesela evden ya da din dersi öğretmeninden
insanların Hz. Ad em ile Hz. Havva' dan çoğalarak geldiğini öğrenen ve buna
inanan çocuk, insanın yaratıcısının alemierin Rabbi olduğuna kesin inancı
varken, okulda fen bilgisi dersinde insanın atasının maymun olduğu çelişki­
siyle kafası allak bullak olmaktadır. Şimdi hangisine inansm? Annesine mi?
Hocasına mı? Ve aileyle sorunlar başlıyor. Tabi! ki hacası daha bilgili olduğundan çocuk bu sefer ailesini beğenmemezlik yapıyor. Oysa ki veli, okulu
aile eğitiminin bir devamı ve daha gelişmiş ş~kli olarak görüyor ve okumanın zaruretine de inanıyor. Bu dengesizliklerin yanı sıra çocukların fıtratları-
İSLAM'DA AİLE ve ÇOCUK TERBİYESİ SEMPOZYUMU (Il)
212
uygunsuz durumlar, tarihimiz ve geçmişimizle ilgili öğretilen
düşmanca bilgiler, ailelerle okulun arasını iyice açıyor. Aslında bizi birbirimize düşüren bu tezat olumsuzluklar olmamalı. Eğitim sistemimiz halkın öz
değerleriyle bütünleşmeli. Am1eye düşen görev ise okulda ve çocuğun girdiği
diğer sosyal çevrelerde çocuğu tatlı bir kontrol altında tutmak, onu dinlemek
ve olabilecek yanlışlıkları gidermektir.
na ters
düşen
iyi örnek olmalıdır. Evladına ahlak! ve dilli vedbeleri
yerleştirirken önce kendisi tatbik etmelidir ki çocuk da onu taklit etsin. Küçük çocukların anne ve babalarını taklit etme özelliğinden istifade ederek,
onları hayırlı şeylere yönlendirebiliriz. Çocuk ortaya koyduğu davranışlarıy­
la aldığı eğitimi sergiler adeta. Mesela anne namazını kılan biriyse kız çocuğu hemen örtüsünü kaptığı gibi annenin yanına durup onun gibi yapmaya
başlayacaktır. Bunun tersi de mümkündür. Annenin ahlakında bozukluk
varsa mesela yalan söyleme; gıybet etme gibi dil afetleri duyarsa çocuk da
bunları aynen farkında olmadan yapacaktır. Çünkü çocuğa göre annesi hatasızdır, doğru yapar. Annesi ona ne söylüyorsa o doğrudur. Anı1eler geleceğin teminatı olan yavrularına kötü örnek olmamalıdırlar.
Anne,
çocuğuna
Anılenin çocuğun hatalı tavırları karşısında takınacağı tavırları
belirtmekte de yarar vardır. Muhakkak ki her ailenin çocuk davranışlarıyla ilgili
yazılı olmayan bir yasağı bulunur. Çocuk yanlış ve menfi bir davranış geliş­
tirdiğin~e hemen dayak ile cezalandırılmaya kalkışılmamalıdır. Evvelasakin
bir şekilde hatalı davramşı belirtilip yanlışlığı anlatılmalı, gerekirse kendi
hayatından, deneyimlerinden istifade ederek samirniyetle gidermeye gayret
sarfedilmelidir. Eğer bir daha yaparsa cezalandırılacağı söylenmelidir. Tekran halinde cezalandırılabilir. O zaman da anne yine dayağı öfkesinden,
sinidendiğinden dolayı tercih etmemelidir. Elindeki çocuktur, hayat deneyimi yoktur; çocuk, hata yapa yapa en güzeli öğrenecektir. Önce hafif cezalarla
yetinilmelidir.
Mesela uzun süreli olmamak kaydıyla küsme, sokağa göndermeme, yine kısa süreli sevdiği şeylerden mahrumiyet gibi, cezalandırma usulleri denenebilir. İlla da dayak alacaksa bir-iki kaba etine olabilir. O da belirli yaşa
kadar (temyiz yaşına kadar) dayak atılmaz. Çocuk dinen sab! hükmündedir.
Ayrıca yüze de vurulmaz, zira yüz Allah'ın nazargahıdır. Zaten çoci.ığu terbiye konusunda kademeli pedagojik yöntemler uygulamadan kınama ve
danlmayı denemeden hemen cezaya, dayağa geçilmez. Dayak hakkında
İmam Şafii, Zeynu'd:-Din el-Irak! gibi birçok alim "Dayak caiz olmakla beraber
İSLAM'A GÖRE ÇOCUK TERBiYESiNDE ANNENİN YERİ
213
terki efdiildir" hükmünde birleşmişlerdir.27 Anne dayağı o anlık sinirinden,
öfkesinden kaynaklanarak yapıyorsa o dayak çocuk üzerinde pek menfi etkiler yapar, ruhi problemleri de beraberinde getirir.
Annelerin çoğu, evdeki meşguliyetlerin fazlalığından sinirli oluyorlar,
en basit şeylerden bile kolayına geldiği için dayak atıyorlar. Bu, terbiye açı­
sından H'iç faydalı değildir. Çocuk annesinden nefret eder, onun ne kadar
gaddar olduğunu düşünür, soğur ve uzaklaşır. Anaokullarında cereyan eden
bir olayı anlatmak burada gayet yerinde olacaktır. Anaokulunda öğretmen,
çocuklardan anne resmi çizmelerini istiyor. Çocuğun bir tanesi pörtlek gözlü, çirkin, gaddar yüzlü bir anne çiziyor. Öğretmen şaşırıyor. "Yavrum bu
nasıl anne resmi böyle, niye böyle çizdin?" diye soruyor. Çocuk da, "Ben
çocuğunu döven bir anne çizdim de ondan" diyor. Evet anneler cezalandır­
ma hususunda dengeli, tutarlı, yapıcı bir yol izlemelidirler. Bugün "olmaz"
dediğine yarın "olur" derse çocuk bundan istifade eder.
Annelerin çocuklarına yaptığı yanlış uygulamalardan bir diğeri de; ufahatalardan dolayı hemen avaz avaz bağırmaları, kötü sözler, lanetler ve
beddualar yağdırmalarıdır. Bunlar cidden güzel değildir. Annelerin çoğu
zaman farkında olmadan küfür lafızlar kullanmaları konuyu daha da vahimleştirir. Zira bu küfür lafızlarını kullanmak haramdır. "Allah seni çarpar",
"Allah seni k_ızgın ateşte yakar" gibi sözler de çocuğun Rabb'inden sağuma­
sına vesile olur. Dinini sevmez ve kendisini özenerek yaratan biricik sahibi
Allah Teala'yı acİmasız ve gaddar bir varlık olarak tanır ki, annelerin bundan
cık
kaçınmaları lazımdır.
Evet son söz olarak diyoruz ki, geleceğimizin teminatı gençlerimizi istenilen doğrultuda eğitimli, saf, temiz, güzel ahlaklı, dinini seven, maneviyiith anneler yetiştirmelidir. Anneler de uyandı, uyanıyor ve uyanmaya devam edecek. Tarihin akışı değişecek, senelerdir ezilen, sömürülen, en ağır
işkenceler yapılan, öldürülen, müslümanları içinde bulunduğu bu durumlardan kurtaracak, yaraları saracak bir .nesil geliyor. İdeal özlenen nesil yetişmektedir. Geçmişte "Asim Nesli" özleniyordu. "Nesl-i Ced!d" isteniyordu. Şimdi de "geniş ufuklu, bilgili, ideal, örnek şahsiyet! i ALTIN NESİL"
bekleniyor. Bilinmelidir ki biz nereden yere düştüysek oradan ayağa kalkacağız. Maneviyatla kuşanacağız, ilirole bezeneceğiz. Herkes bu kutsi hamlede
üzerine düşeni yerine getirmelidir, Şu halde biz annelerin, konunun ehemmiyetini kavrayarak çok çalışması kaçınılmazdır.
27
İbrahim Canan, İslam'da Çocuk Hak/an, s. 109, İst. 1980.
Download