1-12 Mart 2010 Tarihleri Arasında New York‟ta Gerçekleştirilen

advertisement
1-12 Mart 2010 Tarihleri Arasında New York‟ta Gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler
(BM) Kadının Statüsü Komisyonu (KSK) 54. Dönem Toplantısına İlişkin Rapor
EKLER
Üst Düzey Yuvarlak Masa Toplantısı
Tablo: Ülke Sunumlarında Dile Getirilen Konular
Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF‘ın Konuşmaları (İngilizce ve Türkçe)
İsveç‘e Karşı Yanıt Hakkı Çerçevesinde Gerçekleştirilen Konuşma (Türkçe)
Pekin Eylem Platformu‘nun 15 Yıl Kutlamaları
Pekin Eylem Platformu‘nun Uygulanmasının Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Tam
Anlamıyla Gerçekleştirilmesine Olan Etkisi
7. Pekin Eylem Platformu‘nun Uygulanmasında Kaydedilen İlerlemeler, Eksiklikler ve
Zorluklara İlişkin Bölgesel Görüşler
8. Kadın ve Kız Çocuklarının İstihdam ve Saygın İşlere Erişimini Desteklemek de Dahil
Eğitim, Öğrenim, Bilim ve Teknolojiye Erişimi ve Katılımı
9. CEDAW‘ın 30. Yıl Dönümünün Anılması
10. Küresel Ekonomik ve Mali Kriz Kapsamında Kadının Ekonomik Olarak Güçlendirilmesi
11. “Küresel Ekonomik ve Mali Kriz Kapsamında Kadının Ekonomik Olarak
Güçlendirilmesi‖ konulu interaktif uzman paneli çerçevesinde Türkiye adına
gerçekleştirilen sunum (İngilizce ve Türkçe)
12. Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC)‘in Yıllık Bakanlar Gözden Geçirme (AMR)
Paneli
13. Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek İçin BİRLEŞ
14. ―Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek İçin BİRLEŞ‖ konulu interaktif uzman paneli
çerçevesinde Türkiye adına gerçekleştirilen sunum (İngilizce ve Türkçe)
15. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Mekanizmalarının Değişen ve Gelişen Durumu
16. “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Mekanizmalarının Değişen ve Gelişen Durumu‖
konulu interaktif uzman paneli çerçevesinde Türkiye adına gerçekleştirilen sunum
(İngilizce ve Türkçe)
17. 8 Mart Kutlamaları Çerçevesinde Düzenlenen Etkinlik
18. Yan Etkinlikler
19. Kadının Ekonomik Güçlendirilmesi (Tavsiye Kararı)
20. Anne Ölümlerinin ve Hastalıklarının, Kadının Güçlendirilmesi Yolu İle Ortadan
Kaldırılması (Tavsiye Kararı)
21. Sonuç Deklarasyonu (İngilizce ve Türkçe)
1.
2.
3.
4.
5.
6.
EK 1
Üst Düzey Yuvarlak Masa Toplantısı
1 Mart 2010 tarihinde iki ayrı salonda paralel oturumlar olarak düzenlenen “Pekin Bildirgesi
ve Eylem Platformu ve Genel Kurul’un 23. Özel Oturum Sonuçlarının Uygulanması ve
Bunun Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Gerçekleştirilmesine Yönelik Toplumsal Cinsiyet
Bakış Açısı Yerleştirilmesine Olan Katkısı” konulu Üst Düzey Yuvarlak Masa
Toplantılarında Ekonomist Caren GROWN, UNFPA Yönetici Müdürü Thoraya OBAID ve
Uluslararası Yerli Kadınlar Forumu‘ndan Monica ELEMAN, Kalkınma Sürecinde Kadın
Hakları Derneği Yöneticisi (AWID) Lydia Alpizar Duran, UNESCO Toplumsal Cinsiyet
Bölümü direktörü Sanye Gülser ÇORAT, ISIS-WICCE adlı sivil toplum kurluşu temsilcisi
Ruth OCHIENG söz almıştır. Üst düzey yuvarlak masa toplantısında aşağıdaki hususlar
üzerinde durulmuştur.
1 Mart 2010 tarihinde öğleden sonra gerçekleştirilen üst düzey yuvarlak masa toplantısı, üye
ülkelerin delegeleri, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ve BM yetkililerinin katılımıyla
gerçekleştirilmiştir. Üst düzey yuvarlak masa toplantısında, mevcut küresel finansal krizin ve
ekonomik durgunluğun insanlar üzerindeki etkisine değinilmiştir. Kadınların eğitim ve
politikaya katılımlarında 1995 yılından bu yana kayda değer bir ilerleme olmasına rağmen,
istihdam ve üreme sağlığı gibi konuların gerilerde kaldığı belirtilmiş, toplumsal cinsiyet
eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi için kapasitelerin fırsatların ve güvenliğin arttırılması
gerekliliği kapsamında eğitim, sağlık, alt yapı, istihdam, mülkiyet, politikaya katılım ve
şiddetin azaltılmasını içeren Eğitim ve Toplumsal Cinsiyet için Birleşmiş Milletler Bin Yıl
Görev Gücü 3‘e dikkat çekilmiştir. Öncelikli alan olarak eğitimin önemi ele alınmış, özellikle
Alt Sahra Afrikası ile Güney Asya‘daki düşük ve orta gelirli ülkelerde ilköğretime kayıt
farkının azaldığının altı çizilmiştir. Birçok ülkenin 2005 yılında orta öğretimde cinsiyet
eşitliğini yakaladığı ancak Alt Sahra Afrikası, Doğu Asya Pasifik, Orta Doğu, Kuzey Afrika
ve Güney Asya gibi düşük ve orta gelirli ülkelerdeki cinsiyet eşitlik oranının halen 90‘ın
altında olduğu belirtilmiştir. Hükümetlerin temel eğitimi, ortaöğretim veya 16 yaşa kadar
verilecek eğitim olarak tanımlaması gerektiğine, özel sektör ve hükümetlerin eğitim
sisteminde resmi ve gayri resmi orta öğretim sayısını arttırarak, dezavantajlı kız çocuklarının
kamu veya özel orta öğretim kurumlarına katılımlarını sağlayan sistemler geliştirmeleri
gerektiğine değinilmiştir. Bu kapsamda, orta öğretim sonrası mesleki programların ekonomik
açıdan önemine, birçok kız çocuğunun ortaöğretimi tamamladıktan sonra üniversite eğitimine
devam etmedikleri, bu yüzden de kız çocuklarının iş hayatına atılım sürecinde meslek
programlarının destek niteliği taşıması; istihdam, mesleki gelişim ve sürekli değişen küresel
ekonomi için ilgili ve esnek becerilere dayanması gerektiğine vurgu yapılmıştır. İkinci olarak
ise kadının üreme sağlığı ve hakları bu kapsamda da yetişkin sağlığı ve anne ölümlerinin
azaltılması konuları ele alınmıştır. Son on yılda yetişkin üreme oranında küresel olarak bir
düşüş olduğu ancak gelişmiş ülkelere kıyasla düşük ve orta gelirli ülkelerde bu oranın yüksek
olduğuna değinilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde, yetişkin üremesinin büyük kısmının
evlilikte meydana geldiğinin ve bu nedenle evlilik yaşının arttırılması gerektiğinin altı
1
çizilmiştir. Çocuk evliliklerinin kız çocuğunun güçsüzlüğünün bir göstergesi olduğu ve sağlık
riski için itici bir güç oluşturduğu, bu nedenle söz konusu uygulamaların insan hakları ihlali
olarak tanımlanması gerektiği belirtilmiştir. Birçok ülkede, HIV virüsünü en çok taşıyanların
genç kadınlar olduğu ve yüksek salgın ülkelerinde önlem müdahalelerinin yetişkin kız
çocuklarına odaklanması gerektiğine değinilmiştir. Anne sağlığının en az ilerleme kaydedilen
bir alan olduğu hususuna dikkat çekilerek bunun nedeninin sağlık sisteminin düzgün
çalışmaması olduğu belirtilerek anne ölümlerinin basit ve iyi müdahalelerle önlenebilir
olduğunun altı çizilmiştir. Altyapı eksikliğinden dolayı kadınların daha çok yüke sahip
olduklarına, daha çok zaman harcadıklarına dikkat çekilmiş; eskiye oranla daha çok kadının
istihdama katıldığına, 2000 yılından bu yana kadınların tarım dışı istihdamlarının
yükseldiğine veya aynı kaldığına değinilmiştir. Bu duruma rağmen, kadınların erkeklere
oranla daha alt düzeyde az prestijli istihdam ile karşı karşıya kaldığına, kayıt dışı sektörde yer
aldıklarına, maaş ve mesleki açıdan ayrım yaşadıklarına vurgu yapılmıştır. Toplantıda,
kadınların iş kuyruklarının en arkalarında yer almakta olduğu ve hükümetlerin iş olanaklarının
kadınlar içinde mevcut olması için ekonomik teşvik paketleri uygulamaları gerektiğine yer
verilmiştir. Kayıt dışı ekonominin işini kaybeden resmi çalışanlar için bir koruyucu görevi
üstlendiği, ancak resmi çalışanlar gibi kayıt dışı çalışanların da işlerini kaybetme risklerinin
olduğunun altı çizilmiştir. Kadınların mülkiyet haklarının geliştirilmesi, mülkiyete ilişkin
cinsiyete göre ayrıştırılmış verilerin sağlanması ve kadının mülkiyet sahibi olmasının önünde
engel teşkil eden faktörlerin ortadan kaldırılması gerektiğine değinilmiştir. Kadına yönelik
şiddetin, bütün sosyo-ekonomik ve kültürel grupları etkileyen, hem bireylere hem toplumlara
ağır bedeller ödeten en yaygın insan hakları ihlali olduğunun altı çizilerek, hükümetlerin
UNIFEM tarafından yönetilen Toplumsal Cinsiyet Fonu için fon ve şiddet mağdurları için
entegre sağlık hizmetleri sağlayabileceği ve çok sektörlü ağlar geliştirebileceği hususuna
değinilmiştir. Bahsi geçen söz konusu bu stratejilerin gerçekleştirilmesi için, kaynak ve kamu
yatırımının gerekliliğinin ve bu stratejileri uygulamanın maliyetinin farkında olmanın en
önemli adımlardan biri olduğunun altı çizilmiştir. Kaynak sağlamak için teşvik paketlerinin
öne sürülmesinin önemli olduğuna ve hisse senedi, tahvil bono ve diğer finansal araçların
alımında mali işlem vergisi gibi bir vergi uygulamanın kaynak sağlamada kullanılabileceğine
vurgu yapılmıştır. Vergilemenin devlet gelirini arttırdığı dolayısıyla da toplumsal cinsiyet için
olumlu etkileri olan sağlık, eğitim ve toplu taşıma gibi sosyal hizmetlerin de arttığına
değinilerek, gelirlerinin çoğunu mal ve hizmete ayırmalarından dolayı yoksul kesimi daha çok
etkileyen tüketim vergilerinde, yoksullar için bir takım muafiyetlere veya temel tüketim
ürünlerinde sıfır vergiye gidilebileceği, bunun da yoksulluk ve toplumsal cinsiyet eşitliği için
pozitif çıktılar verebileceği vurgulanmıştır. Mevcut kriz kapsamında, yoksul kesimi koruyan
şartlı nakit transferi de dahil kamu giderlerine öncelik vermenin de çok önemli olduğu,
Hindistan‘daki Ulusal Kırsal İstihdam Garantisi Programında olduğu gibi sosyal korumanın
kamu sektöründe yeni iş alanları açma imkanlarıyla tamamlanması gerektiği belirtilmiştir.
Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlıkların ve kadın kuruluşlarının uluslararası düzeyde kaynak
seferberliği müzakerelerinde en ön sırada yer alması gerektiğine vurgu yapılarak, bu
kaynakların yalnızca fon ayrılarak yapılmasının yeterli olmayacağına, tarım, gıda üretimi,
sağlık, eğitim, su, ulaşım, altyapı, istihdam, çevresel sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği gibi
2
toplumsal cinsiyeti etkileyen hususların da dikkate alınması gerektiğine değinilmiştir. Krizin
geçeceğini ancak yeni krizlerle meydana gelecek fırsatları en iyi şekilde kullanmamız
gerektiğinin, krizi bir fırsat olarak değerlendirebileceğimizin altı çizilmiştir. Gerek şu andaki
toplantıda, gerekse gelecek Bin Yıl Zirvesinde, G20 toplantısında, G77 toplantısında
toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesini gündemimizin en üstüne
yerleştirmemiz gerektiğine ve bu toplantılarla sunulan imkânları en iyi şekilde kullanmamız
gerektiğine değinilmiştir. Toplantıda Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin uluslararası kalkınma
için ortak bir çerçeve oluşturması bakımından önemine; Kairo Uluslararası Nüfus ve
Kalkınma Konferansı (ICPD), Pekin Dördüncü Dünya Kadın Konferansı ve Kadına Yönelik
Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)‘nin yalnızca kadın ve kız
çocuklarının ilerlemesi için öncü olmadığına, aynı zamanda bu belgelerin Bin Yıl Kalkınma
Hedeflerine ulaşılması ve hayata geçirilmesi bakımından da önemine vurgu yapılmıştır.
Cinsellik ve üreme sağlığı hakkının, kadının güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve
Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesi için en temel hak olduğunun altı çizilerek;
Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine ulaşmaya çalışırken 5. Hedef olan anne sağlığı konusunun
halen çok gerilerde kaldığına değinilmiş ve bu konunun acilen ele alınması gereken bir husus
olduğu belirtilmiştir. Kadınlara aile planlaması, anne, bebek ve çocuk sağlığı, HIV ve AIDS,
tüberküloz ve sıtma gibi sağlık hususlarında entegre hizmet sunan sağlık sistemlerinin her
kesimi içine alan bir sistem olduğuna değinilmiş, kadın ve kız çocuklarına yatırım yapmanın
doğru olmasının yanı sıra akıllı ekonomilerinde temeli olduğuna vurgu yapılmıştır. Herkes
için saygın iş hedefini gerçekleştirmek amacıyla kadınların eşit hak ve fırsatlarla istihdam
haklarından yararlanmasını sağlamanın gerektiği belirtilerek, eğitimin kadınların
güçlendirilmesi için en temel yol olduğuna dikkat çekilmiş ve kadın ve kız çocuklarının tam
potansiyellerine ulaşmaları için kaliteli ortaöğretimin de öncelik haline getirilmesi gerektiğine
vurgu yapılmıştır. Alt Sahra Afrikası‘nda kız çocuklarının orta öğretim kaydında düşme
yaşandığına dikkat çekilerek daha adaletli, refaha ermiş, barışçıl toplumlar için erkeklerle iş
birliği yapılarak, eşit fırsatlar, ortak sorumluluklar ve güvene dayalı ilişkileri teşvik ederek
kadın ve kız çocuklarına yönelik şiddeti sonlandırmanın önemli olduğu belirtilmiştir.
Kadınların karar mekanizmalarına katılımlarının sağlandığı ve kadın haklarına gereken
saygının verildiği müddetçe krizin etkilerinin en aza indirileceğine değinilmiştir. Etkili
programlar ve güvenilirlik için cinsiyete göre ayrıştırılmış veriler, ilerleme izleme
istatistikleri, güçlü yasal çerçeveler, kadın kuruluşları ve sivil toplumun daha çok katılımının
önemine vurgu yapılmıştır.
Toplantıda, kadın ve kız çocuklarının günlük hayatlarının radikal bir biçimde değiştirileceği
günün hayalinin kurulduğu ifade edilerek, gelecekte kız çocuklarının hem öğrenmeleri hem de
büyümeleri için gerekli bütün fırsatların var olduğu bir dünyaya doğmalarına duyulan arzu
dile getirilmiştir. Bütün kadınların istedikleri gibi sevebilecekleri ve her türlü şiddet ve
baskıdan uzak oldukları, eğitim, sağlık hizmetleri, saygın iş ve karar alma mekanizmalarına
katılma imkanlarına erişebildikleri bir dünya yaratma isteği ifade edilmiştir. Bu hayallerin
kağıt üzerinde küresel anlaşmalar haline getirildiğini ancak bunların uygulamaya
yansıtılmasının önemli olduğu belirtilerek, bu doğrultuda 15 yıl önce Pekin‘de toplumsal
3
cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmek ve kadın haklarını geliştirmek için küresel bir fikir
birliğinin sağlandığının altı çizilmiştir.
Toplantıda, Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanması konusuna değinilerek Bin Yıl Kalkınma
Hedeflerinden bahsedilmiştir.
Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin; toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın haklarını geliştirme
konusunda önemli araçlar olduğu ve Kadının Statüsü Komisyonu‘nda Pekin Eylem
Platformu‘nun uygulanmasına değinilmesi gerektiği dile getirilmiştir. Bin Yıl Kalkınma
Hedeflerinin her ne kadar önemli ve somut hedefler olsa da 90‘ların BM konferansları ve
zirvelerinde ele alınan daha kapsamlı gündemi daralttığı belirtilerek, birçok paydaşın da çoğu
hedefin 2015 yılına kadar gerçekleştirilemeyeceği görüşünde olduğu ve bu hedeflerin
toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda somut hedefler olmaması ve kadına karşı şiddeti ortadan
kaldırmaması nedeniyle önemli engellerle karşılaştığı ifade edilmiştir. Bu nedenle de Bin Yıl
Kalkınma Hedefleri ile ilgili görüşlerin Pekin Eylem Platformu, CEDAW, kadın hakları ve
toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili diğer uluslararası antlaşmaların da geliştirilmesine yönelik
stratejileri içermesi gerektiğinin altı çizilmiş, Pekin Eylem Platformu‘nun bir bütün olarak
geliştirilmediği müddetçe Bin Yıl Kalkınma Hedeflerini gerçekleştirmenin de mümkün
olmayacağı ifade edilmiştir.
Üst Düzey Yuvarlak Masa Toplantısında, Pekin Eylem Platformu‘nun kabulünden 15 yıl
sonra kazanılan fikirlere değinilmiş, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak
için ―sihirli bir formül‖ün olmadığı belirtilmiştir. Genel Sekreterliğin raporlarının farklı
bölümlerinde ―sihirli formüller‖ olarak; toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve programlara
yerleştirilmesi ve formal politik sistemde kadınlar için mikro-finans ve hissenin yer aldığı
ifade edilmiştir. Birçok feministin söylediği gibi bunların hepsinin iyi fikirler olduğu ancak
kadın hareketleri sonucu savunulmaya başlanmış ve zamanla karmaşık dönüştürülebilir
stratejilerden yoksun bırakıldığı ifade edilmiştir.
Feminist Bilim insanı Srilatha Batliwala‘dan da alıntı yapılarak Batliwala‘nın ―bu stratejilerin
hiç birinin tek başlarına ya da birlikte kadını güçlendirmek için yeterli olmadığını, daha da
önemlisi bu stratejilerin kadınlar üzerine daha fazla ekonomik ve siyasi yük bindirdiğini ve bu
stratejilerin çok geniş bir sürecin sadece bir parçası olduğunu‖ belirttiğine değinilmiştir.
Kadın bağımsızlığının farklı boyutlarının güçlendirilmesinin, kadın haklarını ve toplumsal
cinsiyet eşitliğini geliştirerek gerçekleştirileceği dile getirilmiş, kadının güçlendirilmesinin en
azından aşağıda sıralanan beş boyutta ele alınması gerektiği belirtilmiştir. Bunlar;
-
Kadının ekonomik bağımsızlığı
Kadının siyasi bağımsızlığı ve tam vatandaşlığı
Kadının her türlü şiddetten uzak olması
Kadının cinsel bağımsızlığı
Kadının üreme bağımsızlığı
4
Bu hususta, kadınların ve kadın örgütlenmelerinin önemli bir rol oynadığı belirtilerek,
kadınların, kadın haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek için önemli yeniliklere
ve hareketlere dahil oldukları ve bu hususta dünya çapında pek çok örneğin var olduğu ancak
kadınların bunu çok sınırlı kaynaklarla ve baskı altında gerçekleştirmeye çalıştıkları dile
getirilmiştir.
BM‘nin bu konuda tam bir başarıya ulaşmak için kapasitesinin sınırlı olduğu ve BM‘nin halen
kendisinden üye devletler tarafından beklenen rolü oynamak için yeterli kaynağının, kurumsal
mekanizmasının ve kapasitesinin olmadığı belirtilerek; BM‘nin teknik öneriler vermenin,
politika yapmanın, kural koymanın ötesinde bir şeyler yapması gerektiğinin altı çizilmiştir.
Daha derin yapısal değişikliklere ihtiyaç olduğu, mevcut ekonomik ve kalkınma modelinin
sınırlılıklarının öğrenildiği, ekonomik ve mali göstergelere öncelik veren bir kalkınma modeli
ve pazar-yönelimli ekonomi sayesinde Pekin Eylem Platformu‘nda verilen taahhütlere ve Bin
Yıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılamayacağı belirtilerek, bu modele alternatif modellerin
olması gerektiği vurgulanmıştır.
Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek için mücadeleyi etkileyen mevcut
eğilimlere ve sorunlara değinilmiş, bu eğilimler ve sorunlar arasında şunlar sıralanmıştır;
-
Mali kriz ve ekonomik durgunluk
Artan sosyal güvensizlik ve şiddet
Dini tutuculuk
İnsan hakları savunucularının tehlike ve risk altında olması
İklim değişikliği ve son zamanlarda çok sık gündeme gelen ‗doğal afetler‘
Kadınların ve kızların ‗değişimin aracı‘ ve ‗ ekonomik aktör‘leri oldukları söyleminin
medya ve diğer kuruluşlarda ortaya çıkmaya başlaması
HIV/AIDS virüsünün kadınlaşması
Gelecek dönemler için Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasını geliştirmek ve böylece Bin
Yıl Kalkınma Hedeflerinin başarıya ulaşmasına katkıda bulunmak amacıyla sunulan bazı
öneriler ise şunlardır;
-
Kadın Hakları Savunucularının Korunmalarını ve Desteklenmelerini Sağlamak: Kadın
hakları savunucularının çalışmalarında karşılaştıkları tehlikeler göz önünde
bulundurularak politik hususlar ve kaynaklarda bu aktivistlerin ihtiyaçlarına
değinilmesi gerektiği ve böylece bunun Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanması ve
dolayısıyla Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasına katkı sağlayacağı dile
getirilmiştir. Bunu yaparken de toplumsal cinsiyet eşitliği mekanizmalarının kadın
hakları savunucularının güvenliği için desteklenmesi ve daha küçük kadın örgütlerinin
erişebileceği mali politikaların sağlanması gerektiği ifade edilmiştir.
-
Pekin Eylem Platformu ve Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Toplumsal Cinsiyet İle
İlişkili Boyutları İçin Finansman Sağlama Hedeflerinin Tanımlanması: Pekin Eylem
5
Platformu‘nun uygulanmasının geliştirilmesinin ve Bin Yıllık Kalkınma Hedeflerine
ulaşılmasının önündeki en büyük engellerden birisinin finansal kaynakların
yetersizliği olduğu dile getirilmiştir. Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin toplumsal cinsiyet
boyutlarının güncelleştirilmiş maliyetlendirme bilgilerine ve ilgili alanlarda
sürdürülebilir başarı elde etmek için gerekli yıllık toplam kaynaklar konusunda
yaklaşık bir hedefe ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. Gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerin Resmi Kalkınma Yardımlarından belirli bir miktarın, özellikle sektör olarak
kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği için tahsis edilmesi gerektiği dile
getirilmiştir. Ayrıca yoksulluğu ve eşitsizliği ortadan kaldırmak üzere kaynakları
kullanılabilir hale getirmek için Uluslararası Mali İşlem Vergisi gibi yaratıcı
alternatifleri desteklemenin önemi ele alınarak, artık ―toplumsal cinsiyet eşitliğinin
geliştirilmesini finanse edecek yeterli kaynağın bulunmadığı‖ gibi açıklamaların kabul
edilemeyeceği belirtilmiştir. Sosyal kalkınma, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği
ve çevresel sürdürülebilirlik gibi alanlara da yeterli düzeyde finansman yapılmasının
gerekliliğinin altı çizilmiştir. Bu nedenle KSK‘da toplumsal cinsiyet bakış açısı ile Bin
Yıl Kalkınma Hedeflerinin gerçekleştirilmesi için güncelleştirilmiş maliyet analizi
yapmak üzere bir uzmanlar komitesinin oluşturulması gerektiği ifade edilmiştir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları için finansman mekanizmalarının var olan
deneyimler ve öğrenilmiş dersler üzerine kurulması gerektiği belirtilmiştir.
-
Devletlerin ve İlgili Aktörlerin Sorumluluklarını Artırma: UNIFEM‘in ―Kadına Kim
Cevap Verir?‖ raporunda ortaya çıktığı üzere cinsiyete dayalı ayrımcılığı ve eşitsizliği
sonlandırmak için anahtar unsurun sorumluluk olduğu belirtilmiştir. Politika
yapıcıların vaatlerini tutmalarını sağlamaları için kadınların güçlendirilmelerinin
önemli olduğu ifade edilerek, sorumluluk eksikliğinin Pekin Eylem Platformu‘nun
uygulanmasını ve Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine ulaşılmasını sınırlayan bir faktör
olduğu belirtilmiştir. Özellikle sivil toplum aktörlerinin ve insan hakları örgütlerinin;
hükümetlerin, uluslararası finansal kuruluşların ve uluslarötesi kuruluşların
sorumluluk almaları hususunda çeşitli stratejiler ve mekanizmalar geliştirdiği dile
getirilmiş, CEDAW‘ın kadın hakları ve sorumluluk mekanizmaları için kilit unsur
olarak gözetilmesinin önemine vurgu yapılmıştır.
-
Haiti‘deki Çabalarda Kadınların ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Göz Önünde
Bulundurulması: Haiti‘deki mevcut durumun uluslararası toplumdan güçlü bir
müdahaleye ihtiyaç duyduğu ve Üye Devletlerin, uluslararası insani yardım
kuruluşlarının verdiği desteğin toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın haklarını hesaba
katacak şekilde olması gerektiği belirtilmiştir. KSK‘nın bu oturumda bu konuya ilişkin
özel bir karar tasarısı oluşturma hususunu göz önünde bulundurmasının önemli olduğu
dile getirilmiştir.
-
Güçlü, İşlevsel, İyi-kaynaklı bir BM Toplumsal Cinsiyet Biriminin Kurulması:
Önerilen yeni Toplumsal Cinsiyet Biriminin Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanması
ve Bin Yıl Kalkınma Hedefleri‘nin başarıya ulaşması açısından oldukça önemli
6
olduğu dile getirilmiştir. BM‘nin dünya çapında kadın haklarının geliştirilmesine
yönelik görevini yerine getirmesini sağlamak için, yeni BM Toplumsal Cinsiyet
Biriminin;
Ülkesel düzeyde güçlü bir işlevsel kapasiteye sahip olmasının,
Uzun vadede önemli finansal kaynaklara ve finansal sürdürülebilirliğe sahip
olmasının,
Güçlü siyasi özellik ve taahhütlere sahip bir lidere sahip olmasının ve bu
liderin bu yıl atanmasının,
Sivil toplumun özellikle de kadın örgütleri ve hareketlerinin katılımını
sağlayacak mekanizmaya sahip olmasının gerektiği belirtilmiştir.
7
EK 2: TABLO
ÜLKE SUNUMLARINDA DİLE GETİRİLEN KONULAR
ÜLKE/GRUPADI
MERCOSUR1
RİO GRUBU ADINA
ŞİLİ2
AFRİKA GRUBU
adına Ekvatoral Gine
PASİFİK ADALARI
FORUMU GRUBU
adına Samoa
PEKİN EYLEM PLATFORMUNDA YER ALAN KRITIK ALANLAR
Yoksulluk Eğitim
Sağlık Kadına Silahlı
Ekonomi
Öğretim
Yönelik Çatışmalar
Şiddet
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Yetki
ve
Karar
Alma
Kurumsal
Mekanizma
x
x
Kadının
İnsan
Hakları
Medya
Çevre
Kız
Çocukları
YENI KONULAR
- Ekonomik kriz
-acil insani yardım
süreçlerine
kadınların katılımı
- göçmen, kırsalda
yaşayanlar ve yerli
halklara mensup
kadınların durumu
-ekonomik kriz
-iklim değişikliği
-enerji krizleri
x
x
x
x
x
x
-iklim değişikliği
-cinsiyet ayrıştırmalı
veriler
-toplumsal cinsiyet
göstergeleri
1
(Bolivya, Brezilya, Kolombiya, Şili, Ekvator, Paraguay, Peru, Uruguay, Venezüella, Arjantin)
( Şili, Arjantin, Belize, Bolivya, Brezilya, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, El Salvador, Guatemala, Guyana, Haiti, Honduras, Meksika, Nikaragua,
Panama, Paraguay, Peru, Surinam, Uruguay, Venezüella, Jamaika (CARICOM’u temsilen)
2
1
GRUP 77 VE ÇİN
adına Yemen
x
x
AVRUPA BİRLİĞİ
adına İspanya
Afganistan
Angola
Antigua ve Barbuda
Arjantin
Avustralya
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Avusturya
Azerbaycan
x
Bahamalar
x
x
Bangladeş
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-ekonomik ve mali
kriz
-Yiyecek darboğazı
-iklim değişikliği
-enerji krizleri
-ekonomik kriz
-sivil toplumla
işbirliği
-bilinçlendirme
faaliyetleri
-ekonomik krizin
etkileri
x
x
x
x
x
x
x
-yerli halka mensup
kadınların durumu
-iklim değişikliği
-toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme
-toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme
-göçmen ve mülteci
kadınların eğitim,
sağlık vb. erişimleri
x
x
-toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme
2
-göçmen kadınların
durumu
Barbados
x
Belçika
x
x
x
x
x
x
x
x
Botswana
x
x
x
x
x
Brezilya
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Kamboçya
Kamerun
Kanada
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Şili
Çin
Kolombiya
Hırvatistan
Çek Cumhuriyeti
Danimarka
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme
-kamu çalışanlarına
yönelik toplumsal
cinsiyet eğitimleri
-kaynak yetersizliği
-cinsiyet ayrıştırmalı
verilerin eksikliği
-toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme
x
x
x
x
x
x
-ekonomik kriz
x
x
x
x
-fiili eşitliğin
sağlanması
-göçmen kadınların
3
durumu
-iklim değişikliği
Dominik
Cumhuriyeti
Mısır
Eritre
x
x
x
x
x
Estonya
Etiyopya
x
x
Fiji
Finlandiya
Gambiya
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Almanya
x
Yunanistan
Guyan
Macaristan
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Gürcistan
Gana
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-cinsiyet ayrıştırmalı
veriler
x
x
-iklim değişikliği
x
x
x
-bilgi iletişim
teknolojileri
-iklim değişikliği,
yiyecek güvenliği
x
-toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme
-cinsiyet ayrıştırmalı
veriler
-ekonomik kriz
x
-ekonomik kriz
x
x
x
x
x
4
İzlanda
Hindistan
Endonezya
İran
İrlanda
İsrail
İtalya
Jamaika
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Japonya
Kenya
Kuveyt
Lesoto
Liberya
x
x
x
x
Lihtenştayn
Lao
x
x
x
x
Letonya
Malavi
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-ekonomik kriz
-toplumsal
kalıpyargılarla
mücadele
-ekonomik kriz
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-ekonomik kriz
- iklim değişikliği
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-toplumsal cinsiyete
duyarlı savunma
sektörü
x
x
5
Malezya
x
x
x
x
x
Malta
Marşal Adaları
Meksika
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Mongolia
Karadağ
Fas
x
x
x
Namibya
x
x
Hollanda
Yeni Zelanda
Nijerya
Pakistan
Filipinler
Polonya
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-ekonomik kriz
x
x
x
x
-toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme
-cinsiyete göre
ayrıştırılmış veri
-iklim değişikliği
-ekonomik kriz
x
x
x
x
x
-ekonomik kriz
-iklim değişikliği
-gıda krizi
-toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme
x
-ekonomik kriz
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-gıda, yakıt ve
finansal krizin
etkileri
-erkek katılımı
6
Katar
x
x
Kore Cumhuriyeti
x
Samoa
x
x
x
x
x
x
x
x
x
İsveç
x
x
x
x
Sierra Leone
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-toplumsal cinsiyet
etki analizi
-toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme
-iklim değişikliği
-Finansal ve teknik
destek ihtiyacı
-Toplumsal cinsiyet
istatistikleri ile
donatılmış Stratejik
Politika Çerçevesi
-insan ticareti
-fuhuş
-erken evlilik
-İnanç, gelenekler
ve kültürün etkisi
-kadınların
bedenleri ve
cinsellikleri
hakkında karar
verme özgürlüğü
- kadınlar, kız
çocukları, erkekler
ve erkek çocukları
için kapsamlı bir
cinsellik eğitimi
-Ekonomik kriz
-Toplumsal cinsiyete
duyarlı bütçeleme
x
7
Seyşel Adaları
Solomon Adaları
x
x
Güney Afrika
Slovenya
x
x
Sri Lanka
x
x
Surinam
x
x
Swaziland
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-İklim değişikliği ve
doğal afetler
-gıda ve su güvenliği
-Arazi ve mülkiyet
hakları
-Suya, gıdaya ve
elektiriğe ulaşımın
genişletilmesi
-Sosyal ve kültürel
dönüşüm
-Kadınları
dezavantajlı kılan
kalıpyargılarla
mücadele
-Toplumsal cinsiyet
eşitliği sürecine
erkeklerin ve erkek
çocukların katılımı
x
x
- Toplumsal cinsiyet
eşitliği durum
analizi
-İklim değişikliği
-ekonomik kriz
-Cinsiyet bazlı veri
ve finansal kaynak
yetersizliği
-Küresel enerji,
finans ve ekonomi
8
Tanzanya
x
x
Tayland
x
x
Sırbistan
x
x
Tunus
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
krizleri
-İklim değişikliği
-Gıda güvenliği
-Gelenekler ve
kültürel yapı
-Cinsiyete göre
ayrışmış verilerin
eksikliği
-Toplumsal Cinsiyet
Mekanizmalarının
zayıf kapasitesi
-Sivil toplumun ve
diğer ortakların
önemi
-Ekonomi, enerji
krizleri
-Gıda güvencesizliği
-İklim değişikliği
-Toplumsal
Cinsiyetle ilişkili
Kalkınma indeksleri
-Kadın mahkumlar
-Göçmen kadın
çalışanlar
-ekonomik kriz
-Siyasi irade
-Sivil toplumla
işbirliğinin önemi
-Erkeklerin katılımı
-Gençlerin
eğitilmesi ve
farkındalıklarının
9
Türkiye
Tuvalu
Birleşik Arap
Emirlikleri
Uganda
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
Birleşik Krallık
(İngiltere)
Amerika Birleşik
Devletleri
Venezuella
x
x
x
x
x
x
Vietnam
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
artırılması
-Küresel ekonomik
kriz
-Bilinç yükseltme
faaliyetleri
- İklim Değişikliği
-Filistinli kadınların
durumu
-Siyasi İrade
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-Gıda Güvenliği
-Yerli Kadınlar
-Toplumsal Cinsiyet
istatistikleri ve
göstergeleri
-Toplumsal
Cinsiyete Duyarlı
Bütçeleme
-Uluslar arası
işbirliği
-Deneyimlerin ve iyi
uygulamaların
paylaşılması
-Tutucu yaklaşımlar
-Toplumsal Cinsiyet
eşitliği kurumlarının
kısıtlı finansal ve
beşeri sermayesi
10
Zambia
Zimbabve
x
x
x
x
x
x
x
x
x
x
-Toplumsal Cinsiyet
eşitliği çalışanlarının
kısıtlı bilgisi ve
becerisi
-Kadın göçmenler
-Arazi Reform
Programı
-İklim Değişikliği
11
EK 3
(TÜRKÇE)
Pekin +15 gözden geçirilmesi konulu KSK 54. Oturumu
Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF
1 Mart 2010 Genel Oturum
Saygıdeğer Oturum Başkanı,
Değerli Delegeler,
Türkiye Cumhuriyeti Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı olarak, Pekin Deklarasyonu
ve Eylem Platformu ile Birleşmiş Milletler Genel Kurulu‘nun 23. Özel Oturumu Sonuçlarının
uygulanması ve Binyıl Kalkınma Hedefleri‘ne yaptıkları katkının gözden geçirileceği,
Kadının Statüsü Komisyonunun 54. Dönem Oturumuna katılmaktan ve bu toplantıda sizlerle
olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum.
Temmuz ayında ECOSOC Yıllık Bakanlar Gözden Geçirmesi, son baharda Bin Yıl Kalkınma
Hedefleri Gözden Geçirme Zirvesi ve eylül ayında gerçekleştirilecek Kadın, Barış ve
Güvenlik konulu Güvenlik Konseyinin 1325 sayılı Karar Tasarısının 10. Yıl dönümünü
vesilesiyle kadınların güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği yıl boyunca BM‘nin
öncelikli gündem konularından olacak ve bu süre boyunca biz de bu önemli konulara
odaklanacağız.
Üye Devletler olarak bizler, bu toplantıyı Pekin‘de ve Bin Yıl Kalkınma Zirvesinde
belirlediğimiz taahhütleri yinelemek ve hedefleri uygulamak için fırsat olarak kabul etmeliyiz.
Türk Hükümeti olarak bu amaçla elimizden gelen tüm çabayı göstermeye hazırız. Gerek
ulusal düzeyde gerekse uluslararası bağlamda bu sürece en etkili biçimde katkılarımızı
sunmaya devam etmeye kararlıyız.
Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesinin kuruluşunun 30. Yıl
dönümünde, Komitenin toplumdaki kalıp yargıları değiştirmede ve toplumsal cinsiyet eşitliği
hedefine ulaşmada büyük bir katalizör görevi üstlendiğinin de altını çizmek istiyorum.
Türkiye olarak bizler de bu belgeleri ve sözleşmeyi toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine
ulaşmak üzere yürüttüğümüz faaliyetlerin yol göstericisi olarak kabul etmekteyiz. Bu
doğrultuda 2005 yılında gerçekleştirilen son gözden geçirmeden bu yana, Türkiye‘de
toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda önemli ilerlemeler kaydedilmiş, yasal
alanda kadın erkek eşitliği güçlendirilmiş ve yasalarda sağlanan eşitliğin uygulamaya
yansıtılması için çabalar yoğunlaştırılmıştır. Bu çerçevede, yasalar önünde sağlanan eşitliğe
rağmen uygulamada varlığını sürdüren ve göstergelere yansıyan toplumsal cinsiyet
eşitsizliklerinin giderilmesi için Pekin Deklarasyonu‘nda yer alan on kritik alanı kapsayacak
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı hazırlanmıştır.
Saygıdeğer Oturum Başkanı,
1
Değerli Delegeler,
Özellikle kız çocuklarının eğitimi konusunda her sektörden sağlanan desteklerle eğitim
alanında önemli adımlar atılmıştır. Şu ana kadar gerçekleştirilen kararlı ve kesintisiz çabalarla
kız çocuklarının ilköğretimdeki okullulaşma oranı %96‘ya erkek çocuklarının ise %97‘e
çıkarılmış, kız çocukları ile erkek çocukları arasındaki okullulaşma farkı azaltılmıştır. Ancak
hedefimiz 2013 yılında, hem kız hem de erkek çocukları için %100 okullulaşma oranına
ulaşmaktır.
Tüm dünyayı etkileyen ekonomik kriz ve kırdan kente göçün etkisiyle işgücüne katılım oranı
düşen kadınların daha fazla işgücüne dâhil olması amacıyla, eğitim seviyelerinin
yükseltilmesi, aktif işgücü politikalarıyla istihdam edilebilirliklerinin arttırılmasına yönelik
tedbirler almaktayız. Kadınların ve gençlerin istihdama katılımlarının arttırılması amacıyla
önemli hükümler içeren bir İstihdam Paketi 2008 yılında uygulanmaya konuldu. Bu Paketin
bir parçası olarak, kadın ve genç çalıştıran işverenlerin ödemesi gereken sosyal güvenlik
primlerinin beş yıl boyunca kademeli olarak devlet tarafından karşılanmasına imkân sağlandı.
Tüm bu çabaların yanında toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının ana plan ve programlara
yerleştirilmesinde kamu çalışanlarının kritik rolleri dikkate alınarak, özellikle kırsal alanda
karar alma mekanizmalarında yer alan kamu personeline bilinçlendirme eğitimleri
verilmektedir.
Saygıdeğer Oturum Başkanı,
Değerli Delegeler,
Tüm ülkelerin ortak sorunu olan kadına yönelik şiddeti önlemek ülkemizde bir devlet
politikası olarak kabul edilmiştir. Hükümet kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda
politik kararlılık içerisindedir. Bu kararlılığın göstergesi olarak kadına yönelik şiddetle
mücadele konusunda bir Başbakanlık Genelgesi yayınlanmıştır. Söz konusu Genelge, kadına
yönelik şiddetle mücadele konusunda ilgili tüm kurumların sorumluluklarının ayrıntılı bir
şekilde talimatlandırılması ve yürütülen çalışmaların belirli aralıklarla izlenmesi açısından son
derece önemlidir.
Kamuoyunda farkındalık ve duyarlılık yükseltilmesini sağlamak amacıyla 2004 yılında
başlatılan Kadına Yönelik Şiddete Son Kampanyası devam etmektedir. 2007-2010 dönemini
kapsayan Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planımız ile yasal
düzenlemeler, farkındalık yaratma, kadının güçlendirilmesi, koruyucu hizmetler, tedavi,
rehabilitasyon ve kurumlar arası işbirliği alanlarında özel uygulamalara başlanmıştır. Kadına
yönelik aile içi şiddeti önleyici, mücadele edici stratejiler geliştirilmesi amacıyla ülke çapında
―Türkiye‘de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması‖ yapılmıştır.
Ayrıca, kadına yönelik şiddet vuku bulduğunda ilk adım başvuru yerleri olan kolluk
kuvvetleri, sağlık personeli, yargı mensuplarına yönelik bilinçlendirme eğitimleri
düzenlenmektedir. Bu çerçevede bugüne kadar 40.000 polis, 50.000 sağlık çalışanı, 250
2
hakim ve savcıya yönelik aile içi şiddet mağduru kadınlara yaklaşım tarzı konusundaki
eğitimlerden yararlanmıştır. Din görevlileri için benzer programların başlatılmasına ilişkin
çalışmalar tamamlanmak üzeredir.
Saygıdeğer Oturum Başkanı,
Değerli Delegeler,
Prof. Dr. Feride Acar‘ın CEDAW Komitesi için adaylığını koymasına ilişkin Türk
Hükümetinin kararını bir kez daha hatırlatmaktan memnuniyet duyuyorum.
Türk
Hükümetinin, geçmiş yıllarda Komite üyesi ve Başkan olarak görev yapan Prof. Dr. Feride
Acar‘ın üyeliğinin yenilenmesinin uluslar arası forumda kadınların güçlendirilmesi ve
toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin çabalara katkı sağlayacağına olan inancını da sizlerle
paylaşmak istiyorum.
Saygıdeğer Oturum Başkanı,
Değerli Delegeler,
Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu 54. Oturumunun, toplumsal cinsiyet
eşitliğinin sağlanması için yürütülecek çalışmalarımıza katkı sağlayacağı inancı ile hepinizi
saygıyla selamlar, beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.
3
EK 3
(İNGİLİZCE)
CSW 54th Session on 15-year review of the implementation of
the Beijing Declaration and Platform for Action
State Minister Excellency Selma Aliye KAVAF
General Discussion 1 March 2010
Gayri resmi çeviridir
Honorable Chairman,
Distinguished delegates,
Ladies and gentlemen,
It is a great honor for me, as the Turkish Minister of State for Women and Family Affairs, to
join you today to participate in the 54th session of the Commission on the Status of Women. I
am pleased that this Session will review the implementation of the Beijing Declaration and
Platform for Action and the outcome of the 23rd special session of the UN General Assembly
and its contribution to shaping a gender perspective in the realization of the Millennium
Development Goals.
Empowerment of women and gender equality will be the priority themes of the UN‘s agenda
throughout the year, during which we will direct our focus on these important issues, availing
of the opportunity given by the Annual Ministerial Review of ECOSOC in July; the
forthcoming MDG Review Summit in autumn and the commemoration of the 10th
anniversary of the Security Council Resolution 1325 on women, peace and Security in
September.
We, the Member States, should use this window of opportunity to reiterate our commitment to
and the implementation of the goals we set for ourselves in Beijing, as well as at the
Millennium Summit.
As Turkey, we are ready to spare no effort to this end and we are committed to continue our
contribution both at the national level and the global context to these processes in the most
effective manner.
I wish to emphasize that on the 30th anniversary of the establishment of the Committee on the
Elimination of All Forms of Discrimination against Women, the Committee has proven to be
a great catalyst in changing stereotypes in societies and achieving considerable progress
towards the target of gender equality. We take due account of these institutional efforts,
documents and Conventions in our national activities in Turkey on gender equality. Since the
last review in 2005, Turkey has made important progress in promoting gender equality,
strengthened the equality between women and men in its legislation and intensified its efforts
to put the equality provided by its legislation into practice. A National Action Plan on Gender
Equality, covering ten critical areas set forth in Beijing Declaration, has been prepared to
1
eliminate those cases of gender inequality which may occur despite the equality provided by
the legislation and are therefore reflected in the established indicators.
Honorable Chairman,
Distinguished delegates,
Remarkable steps have been taken especially in girls‘ education. The schooling rate among
girls has risen to 96 percent, and among boys to 97 percent and the schooling gap between
girls and boys has been reduced through continuous and decisive efforts. However, our target
is to achieve a 100 percent schooling rate both among girls and boys by 2013.
In order to ensure greater access to the labor market for women, whose number has decreased
due to the global economic crisis and migration from rural to urban areas, measures have been
taken towards raising women‘s educational levels and work skills through active labor
policies. An Employment Package was launched in 2008, incorporating important provisions
for enhancing the employment prospects of women and the youth. As part of the package, the
government pays for social security premiums on behalf of employers recruiting women and
the youth for a term of five years.
Furthermore, targeted training is provided to raise awareness among public personnel in
decision-making mechanisms in rural areas, in view of the critical role of public servants in
gender mainstreaming.
Honorable Chairman,
Distinguished delegates,
The prevention of violence against women, which is a global problem, is a state policy in
Turkey. The Turkish Government is politically determined to combat violence against
women. A circular has been issued by the Office of the Prime Minister on combating violence
against women, as an indication of this determination. This is of great importance in
assigning specific responsibilities to all relevant institutions on the subject l and monitoring
their activities in this respect at certain intervals.
The ―Stop Violence against Women‖ campaign, launched in 2004 to raise awareness and
consciousness among the public, is still in operation. A National Action Plan on Combating
Violence against Women covering the period 2007 and 2010 has initiated specific work in
such areas as legislation, awareness rising, and empowerment of women, protective services,
treatment, rehabilitation and inter-institutional cooperation. A research project on ―Domestic
2
Violence against Women in Turkey ‘‘ has been conducted countrywide in order to develop
preventive and combative strategies on violence against women.
Moreover, training has been provided to raise awareness among law enforcement officers,
health personnel and legal officers, who constitute the first-echelon in the application and
assistance process in cases of violence against women. So far, 40.000 police officers, 50.000
health personnel, 250 judges and public prosecutors have benefitted from specific training on
methods of approach to victims of domestic violence. Preparations are almost complete for
launching similar training programmers for religious officers.
Honorable Chairman,
Distinguished delegates,
I have the pleasure to recall the recent announcement of the Turkish Government‘s decision to
put forward the candidacy of Prof. Dr. Feride Acar for the Committee of the Elimination of
All Forms of Discrimination against Women. Prof. Feride Acar has served both as a member
and Chair of the Committee in the past and the Turkish Government is confident that her
renewed membership of the Committee will further contribute to efforts with regard to
empowerment of women and gender equality in the international fora.
Honorable Chairman,
Distinguished delegates,
Ladies and gentlemen,
I am confident that the 54th session of the UN Commission on the Status of Women will
contribute to our activities in promoting gender equality.
Thank you for your kind attention.
3
EK 4
02 Mart 2010 tarihli Kadının Statüsü Komisyonu Üst Düzey Kurulu‘nda
İsveç Delegasyonu Başkanı Beyanatına İlişkin Türkiye Yanıtı
Gayri resmi çeviridir
Sayın Başkan,
Türkiye Delegasyonu olarak cevap hakkının kullanılması kapsamında 2 Mart 2010 tarihinde
Üst Düzey Toplantıda İsveç Delegasyon Başkanı tarafından yapılan sunuma cevap olarak
aşağıdaki açıklamayı yapmak istiyoruz.
İsveç Delegasyon Başkanının sunumunu dikkatle dinledik.
Sunumda kapsayıcı yaklaşımla, özellikle Doğu ya da Batı farketmeksizin, bütün kıtalarda
kadınların ayrımcılıkla, eşitsizlikle ve şiddetle karşı karşıya kaldıkları gerçeğinin kabul
edilmesine saygı duymaktayız.
Ancak, dünyanın bir bölgesinden gelişigüzel seçilen münferit olayları tek tek sayarak verilen
örnekler, bu yaklaşımla çelişmektedir.
İsveç Delegasyon Başkanı sunumunda Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddet Özel
Raportörü‘nün resmi raporlarının yanı sıra, İsveçli akademisyenlerce gerçekleştirilen ―Esir
Kraliçe: Eşit İsveç‘te Kadına Yönelik Erkek Şiddeti: Yaygınlık Araştırması‖ gibi çeşitli
araştırmalarda ortaya konan, İsveç‘te 18-64 yaş arası kadınların % 46‘sının erkekler
tarafından uygulanan şiddete, kadınların ve kız çocuklarının % 34‘ünün cinsel şiddete maruz
kaldığını gösteren rakamlara yer verseydi çok daha ikna edici olurdu.
Ancak, konuşma bu şekilde gerçekleşmedi. Bu nedenle, Türkiye‘de yaşanan tek bir trajik
cinayetin örneklerden biri olarak sayılmasını esefle karşılamaktayız.
Her ülkede kadınların ve kız çocuklarının şiddete uğraması üzücü bir gerçek olup, yine
üzülerek belirtmek isteriz ki, ne Türkiye ne de İsveç, bu küresel fenomen karşısında istisnai
ülkelerdir.
İnsanlık dışı bir olayın kurbanı olan 16 yaşındaki Medine MEMİ‘nin tirajik biçimde
öldürülmesi, Türkiye‘de çok büyük bir toplumsal kınama ve öfkeye neden olmuştur. Ayrıca
bu olay, Hükümet tarafından da kınanmıştır. Bu trajik olay şu anda mahkemeye intikal etmiş
olup, korkunç cinayeti işleyenler yargı önüne çıkarılmıştır.
Burada bulunan saygıdeğer delegeler hatırlayacaklardır, Türkiye 2004 yılında Birleşik
Krallığın (İngiltere) desteği ile ―töre cinayetleri‖nin önlenmesi konusundaki bir Karara
sponsor olmuştur.
Ayrıca, Türkiye kadınların ve kız çocuklarının şiddetten korunması konusundaki çabalarda
her zaman ön planda olmuştur. Bu gibi trajik olayların önüne geçebilmek için, bu amaçla
kurulan özel mekanizmalar tarafından takip edilen ciddi yasal düzenlemeler yapılmıştır.
1
2004 yılında kabul edilen Yeni Türk Ceza Kanunu, Türk yasalarına toplumsal cinsiyet eşitliği
ilkesinin yerleştirilmesi çabalarına uyumlu olarak, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik
şiddetin önlenmesi amacıyla yeni düzenlemeler getirmiştir. Yeni Ceza Kanunu ile, ―töre
cinayetleri‖ müebbet hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.
Ayrıca, 2005 yılında Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu‘nda kadınlara ve kız çocuklarına
yönelik şiddeti araştırmak üzere özel bir komisyon oluşturulmuştur.
Ancak, sadece yasal düzenlemelerle yetinmemekteyiz. Söylemleri uygulamaya geçirmek
amacıyla, uygulamayı güçlendirecek çabalar gösterilmektedir. Bu bağlamda, politika
yapıcılara ve bu politikaları alanda uygulayacak uzmanlara (polis, yargı görevlileri, sağlık
çalışanları gibi) yönelik düzenli eğitimler gerçekleştirilmektedir. Sivil toplum kuruluşları ve
hükümet dışı kuruluşlar da kamu tarafından gerçekleştirilen çabalara bilinç artırma
kampanyaları ile destek vermektedirler.
En önemlisi ise, Türkiye‘de tüm bu çabaların ardındaki siyasi istek ve kararlılığın mevcut
olmasıdır. Kamu yönetimi ve sivil toplum, Türkiye‘de kadınların ve kız çocuklarına yönelik
bu gibi suçların tekrarlanmasını önlemek amacıyla el ele çalışmaktadır.
Türkiye bu yolda çalışmaya devam etmek konusunda kararlı ve kadın haklarının geliştirilmesi
ve kadınların şiddetten korunması konusundaki çabalara dahil olmaya hazırdır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2
EK 5
Pekin Eylem Platformu‟nun 15 Yıl Kutlamaları
Bölgesel Gruplar
1. Asya Grubu Adına Afganistan
Dr. Zahir TAHIN, Asya Grubu adına, Pekin Deklarasyonu‘nun kabul edilişinin 15. Yıl
Dönümünde bu organizasyonda yer almaktan onur duyduğunu belirterek sözlerine
başlamıştır.
Sayın TAHIN, 1995 Eylül ayında Pekin‘de, kadınların 4. Dünya Kadın Konferansı için
toplandıklarını ve bugün, 15 yıl sonra bu olayı anmak, gelişmelere ve sorunlara değinmek
için yeniden toplandıklarını dile getirmiştir.
TAHIN, Pekin‘de dünya kadınları ile ilgili verilen taahhütlerin uygulamaya geçirilme
konusunda, çok fazla başarıya imza atıldığını ancak kadınların önünde gözle görülür
engellerin de varlığını korumaya devam ettiğini dile getirmiştir.
Kadın haklarının geliştiğini dile getiren TAHIN, Pekin Konferansı‘ndan bu yana kadın ve
erkeklerin kadınların karşılaştıkları eşitsizlikler konusunda her zamankinden daha fazla
farkında olduğunu ve değişikler için talepte bulunmaya başladıklarını belirtmiştir.
Ayrıca, halen dünyanın birçok ülkesinde kadınların güvende olmadıklarını ve aile içi
şiddete maruz kaldıklarını, ayrımcılık görmeye devam ettiklerini ve birçok sosyoekonomik engelle karşılaştığını belirten TAHIN, Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanması
için çabalara devam edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Gösterilen çabalar sonucunda çok fazla gelişme kaydedildiğini söyleyen TAHIN, ilk defa
Güney Asya kadınlarının erkeklere oranla daha uzun yaşadığını belirtmiş bunun, Pekin
Eylem Platformu sonucunda kadınlara ve kız çocuklarına yönelik iyi muameleden
kaynaklandığını vurgulamıştır. Ayrıca Asya ve Pasifik ülkelerindeki ekonomik büyüme
sonucunda işgücü pazarında toplumsal cinsiyet farklılıklarında önemli azalmalar olduğunu
belirtmiştir.
TAHIN, Siyasi alanda da kadınların temsilinin artırılması için kota sistemlerinin
başlatılması sonucunda kadınların siyasete katılımının arttığını belirtmiştir.
Son 30 yıldır yürütülen faaliyetler sonucunda kadın sorunlarının uluslararası ve ulusal
kalkınma gündemlerinde öne çıktığını vurgulayan TAHIN, yalnızca gelişmekte olan
ülkelerde fakir kadınların durumuna değil aynı zamanda daha gelişmiş ülkelerde
tamamlanmamış toplumsal cinsiyet gündemine de önem verildiğini belirtmiştir.
TAHIN, Pekin konferansından bu yana önemli gelişmeler kaydedildiğini ve kadınların
eşitlik, saygı ve haysiyetli bir şekilde muamele görmesini sağlamak için kararlı bir şekilde
çaba gösterilmesi gerektiğini belirterek sözlerini sonlandırmıştır.
1
2.Afrika Grubu Adına Ekvatoral Gine
Afrika Grubu adına söz alan Anatolio NDONG MBA öncelikle böylesi önemli bir
organizasyonda konuşmaktan onur duyduğunu dile getirmiştir. Pekin Eylem Platformu‘nun
önemli bir belge olduğunu vurgulayan NDONG MBA, Afrika‘nın da bu belgenin
formülasyonunda önemli rol oynadığını belirtmiştir.
Pekin Eylem Platformu‘nun, kadınlar için eşitliğin yaygınlaştırması için sergilenen
çabaların en son noktası olduğunu belirtmiş ve Pekin‘de varılan fikir birliği ve taahhütlerin
korunması gerektiğini vurgulamıştır.
Pekin Eylem Platformu‘nun, Birleşmiş Milletler‘in de desteklediği toplumsal cinsiyet
eşitliği, kadının güçlendirilmesi, barış ve insan hakları kavramlarının farkında olduğunu
belirten NDONG MBA, Pekin Eylem Platformu‘nun ayrıca kadınların tam ve eşit paydaş
olduğunu ve bu nedenle de toplumsal cinsiyet bakış açısının bütün ülkelerde ana plan ve
programlara yerleştirilmesi gerektiğinin ve kadınların karar alma mekanizmalarında
merkezde olması gerektiğinin farkında olduğunu vurgulamıştır. Artık taahhütlerin eyleme
dökülmesi zamanının geldiğini vurgulayan NDONG MBA, çabaların da hızlandırılması
gerektiğini belirtmiştir.
Pekin‘den bu yana, Afrika‘nın toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi
hususunda önemli bir yol katettiğini vurgulayan NDONG MBA, gelişmelere ve kadınların
katkılarına rağmen toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi hedeflerine tam
anlamıyla ulaşmak için engellerin varlığını sürdürmeye devam ettiğini belirtmiştir. Ayrıca,
Afrika‘nın 2010-2020 yıllarını Afrikalı kadınların yılı ilan ettiğini belirtmiş ve kadın on
yılının başarılı olmasını sağlamak için Birleşmiş Milletler ailesini ve uluslararası toplumu
işbirliğine davet etmiştir.
Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı‘nın uygulanmasını hızlandırmaları gerektiğinin
farkında olduklarını dile getiren NDONG MBA, Afrika‘nın Dakar ve Pekin Eylem
Platformlarının uygulanmasını hızlandırmak için sırada Banjul Deklarasyonu‘nun
olduğunu belirtmiş ve Deklarasyonun 7 ana stratejik alanı olarak şunları sıralamıştır:
-
Yoksulluğun Azaltılması, İstihdam Sağlanması, Sosyal Güvenlik ve ICT Aracılığı
İle Kadının Ekonomik Açıdan Güçlendirilmesi;
-
Barış, Güvenlik ve Kalkınma
-
Kadına Yönelik Şiddet
-
Karar Alma Süreçlerinin Bütün Alanlarında Kadının Temsili ve Katılımı
-
Cinsel ve Üreme Sağlığı ve HIV/ AIDS;
-
İklim Değişikliği ve Gıda Güvenliği Sorunu,
-
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Finansmanı
2
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesinin Bin Yıllık Kalkınma Hedeflerinin
gerçekleştirilmesinin merkezinde olduğunu dile getiren NDONG MBA, Pekin
Deklarasyonu‘nun ve Pekin Eylem Platformu‘nun Ekonomik ve Sosyal Konsey‘in
Temmuz‘da gerçekleştirilecek olan Yıllık Bakanlar Gözden Geçirmesi Toplantısı ve
―Uluslararası Kabul Edilmiş Hedeflerin Uygulanması ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve
Kadının Güçlendirilmesi‖ temasına ve 20-22 Eylül 2010‘da gerçekleştirilecek Üst Düzey
Genel Toplantısı‘na katkıda bulunduğunu belirtmiştir.
Son olarak, Afrika‘nın Pekin Deklarasyonu ve Pekin Eylem Platformu‘nu ve Genel
Kurul‘un 23. Özel Oturumu‘nun sonuçlarını tam ve etkili bir şekilde uygulayacağı
konusundaki taahhütlerini yinelediğini vurgulamış, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel
alanlarda kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için somut
çabalarına devam edeceklerini belirtmiştir.
3.Batı Avrupa ve Diğer Devlet Grupları Adına Almanya
Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu‘nun kadınların hayatlarının iyileştirilmesi için
halen evrensel olarak kabul görmüş tek dayanak olduğunu dile getiren Herman KUES, bu
belgelerin uzun süren müzakere süreci ve bölgesel hazırlık konferansları sonucunda, farklı
bölgelerde kadınların ihtiyaçları göz önünde bulundurularak ortaya konduğunu belirtmiş,
bütün bu nedenlerden dolayı da Pekin‘in önemini korumaya devam ettiğini vurgulamıştır.
Dünya Konferansı‘nın, toplumsal cinsiyet konularını siyasi gündemin başına koyduğunu
dile getiren KUES, Pekin‘in uluslararası kuruluşları, ulusal hükümetleri, yerel yönetimleri
ve sivil toplum örgütlerini harekete geçirdiğini, takip sürecinin de bu ilgiyi günümüze
kadar sürdürdüğünü belirtmiştir. Ancak, Platform‘da ―kritik alan‖ olarak tanımlanan bir
çok hedefin gerçekleştirilmediğini, Platform‘da altı çizilen umutların ve taahhütlerin tam
olarak yerine getirilmediğini de kabul etmek gerektiğini vurgulayan KUES, Pekin ‗de
kabul edilen ―eylem‖e halen her yerde ihtiyaç duyulduğunu vurgulamıştır.
Sorumlulukların kadın ve erkek tarafından paylaşılmadığını, iş, aile ve özel hayatın
dengelemesi açısından daha fazlasının yapılması gerektiğini belirten KUES, eşitlik
politikasının sosyal, ekonomik ve siyasi çerçevelerin, kadının bu gün yaşamında mevcut
olan daha uzun yaşama beklentisi, çeşitli meslek ve kariyerlere erişim, çocuk ve yaşlılara
bakma gibi hususlara da uyum sağlayacak şekilde değiştirilmesi gerektiğini, kadın ve kız
çocuklarının sağlık, eğitim ve mesleki eğitim hizmetlerine erişimlerini sağlamak için daha
fazlasının yapılması gerektiğini de vurgulamıştır.
Ayrıca, KUES Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi‘nin Pekin‘de
masaya yatırılan meseleleri insan hakları bakış açısı ile ele alması nedeniyle önemli rol
oynadığını belirtmiş ve Güvenlik Konseyi tarafından 10 yıl önce kabul edilen 1325 sayılı
Kadın, Barış ve Güvenlik Kararı‘nın kadının güçlendirilmesi yönünde önemli bir adım
olduğunu vurgulamıştır.
Bu kararların uygulanması için önemli sorunların varlığını sürdürmeye devam ettiğini
belirten KUES, özellikle BM‘nin bünyesinde Toplumsal Cinsiyet Birleşik Yapısı
3
oluşturma konusundaki teklifin masaya yatırılıp kabul edilmesi durumunda, Pekin
Gündemi ve kadının güçlendirilmesi konusunda önemli bir adım atılmış olacağını
vurgulamıştır.
4. Latin Amerika ve Karayipler Grubu Adına Panama
Birleşmiş Milletler Latin Amerika ve Karayipler Grubu (GRULAC) adına Sayın S.E
NORMAN söz almıştır.
Sayın NORMAN, Şili ve Haiti‘de meydana gelen deprem nedeniyle hayatını kaybedenler
için duyduğu üzüntüyü dile getirerek, bu iki ülkeye baş sağlığı dileklerinde bulunmuştur.
NORMAN, Pekin Eylem Platformu‘nun 15. yıl dönümü vesilesinin, devletlere Bin Yıl
Kalkınma Hedefleri de dahil tüm hedeflerini gerçekleştirmeleri için deneyim ve iyi
uygulamaları paylaşma olanağı sunacağını belirtmiştir. Başta Pekin Eylem Platformu‘nun
uygulanmasını ele alan rapor olmak üzere toplantı kapsamında BM Genel Sekreterliği
tarafından hazırlanan raporlar için GRULAC‘ın minnettarlığını dile getirilmiş ve ―Latin
Amerika ve Karayip Ülkelerinde Pekin Bildirgesi ve Eylem Platformu‘nun ve Genel
Kurul‘un 23. Özel Oturumu‘nun Uygulanmasının Gözden Geçirilmesi‖ başlıklı LC/L.3175
No‘lu belgeyi hazırlamasından dolayı Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu
(ECLAC)‘na, teşekkürlerini iletmiştir. Belgenin, 15 yıl içerisinde bölgede kaydedilen
ilerlemeler, başarılar ve karşılaşılan sorunları yansıttığını dile getirmiştir.
Kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda, en belirgin engelin mali
ve teknik kaynak yetersizliği olduğunu dile getirerek devletleri gereken eylemleri
gerçekleştirmeye, en üst düzeyde toplumsal cinsiyet mekanizmaları oluşturmaya, bütçeyi
daha dengeli oluşturmaya, Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasının izlenmesi için
sistem oluşturmaya yönelik siyasi kararlılıklarını ve taahhütlerini arttırmaya davet etmiştir.
Sayın NORMAN, GRULAC‘ı oluşturan üye devletler olarak, Pekin Bildirgesi ve Eylem
Platformu‘nun verimli olması ve gözden geçirme sürecinin başarılı olması için yapıcı bir
tutum içerisinde iş birliği yapma isteklerini dile getirmiştir.
5. Doğu Avrupa Devletleri Adına Ukrayna
Batı Avrupa Devletleri adına söz alan Ukrayna Daimi Temsilcisi Sayın Yuriy
SERGEYEV, üye devletlerin ne boyutta sözlerini yerine getirdiklerinin, sorunları
çözdüklerinin, adalet, sağlık ve insan ırkı için olanaklar yarattıklarının değerlendirilmesi
bakımından Genel Kurul‘un anma etkinliğinin çok iyi bir fırsat olduğunu dile getirmiştir.
Doğu Avrupa Grubu Üyelerinin, Pekin belgelerine olan taahhütlerini yinelediğini ve bu
belgelerin uygulanmasına özel itina gösterdiğini belirtmiştir. Sayın SERGEYEV,
toplumsal cinsiyet eşitliğinin, toplumsal cinsiyet bakış açısının tüm plan ve programlara
yerleştirilmesinin ve kadınların güçlendirilmesinin yalnızca bir hedef olmadığını, aynı
4
zamanda Bin Yıl Kalkınma Hedeflerini gerçekleştirmenin bir yolu ve kalkınma
gündeminin vazgeçilmez bir unsuru olduğunu belirtmiştir.
Pekin sonuçlarının uygulanması kapsamında birçok ülkede, kadına yönelik şiddetin
yasaklandığı, sağlık sistemlerindeki gelişme ile hayat kayıplarının azaltıldığı, karar alma
mekanizmalarındaki kadın sayısının arttığı, kadın sünneti, töre ve namus cinayetleriyle
mücadele edildiğini belirterek ülkelerin kalkınma için eşitliğin şart olduğu hususunun
farkına vardıklarını dile getirmiştir.
Tüm bu gelişmelere rağmen; kalkınma sürecine, kamu siyasi ve özel hayata katılımını
engelleyen yasalar, politikalar ve uygulamalar nedeniyle kadın ve kız çocuklarının
ayrımcılığa maruz kaldığı belirtilerek Pekin Eylem Platformu‘nu gözden geçirilirken, aynı
zamanda yoksulluğun kadınlaşması, kadına yönelik fiziki, psikolojik ve cinsel şiddet,
kadın ve kız çocuklarının ticareti konularına da vurgu yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Sağlık hizmetlerine erişimin yetersizliği nedeniyle, anne ve çocuk ölümlerinin bazı
ülkelerde kabul edilemeyecek düzeyde yüksek olduğu, özellikle Afrika‘da HIV/AIDS‘e
yönelik çok az programın mevcut bulunduğu, kadınların siyasi ve ekonomik temsilinin
düşük olduğu, kadınların karar alma, önleyici diplomasi, ihtilaf çözümü, çatışma sonrası
barış inşası gibi pozisyonlarda yeterli düzeyde temsil edilmediğini belirterek, kadınların
liderlik rollerine erkeklerle eşit olarak katılamamasının nedeninin kalıp yargılardan
kaynaklandığı belirtmiştir. Tüm bu engellerin aşılması için kadınlara en iyi olanakların
sunulması, her şeyden önce kadınların eğitilmesi, küresel ekonomide, kendi aile
yaşantılarında, toplumlarında ve devletlerinde söz sahibi olmaları gerektiğini belirtmiştir.
Sayın SERGEYEV, Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcısı‘na toplumsal cinsiyet
reformu ve Pekin gündeminin geliştirilmesi hususundaki liderlik ve destekleri için Doğu
Avrupa Grubu adına teşekkürlerini iletmiş, BM bünyesinde kurulacak olan yeni kadın
biriminin toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi alanlarında önemli
hizmetler sunacağına olan inancını dile getirmiştir.
Toplumsal cinsiyet gündeminin uygulanmasında, erkekler ve kadınların, hükümetlerin,
parlamentoların, sivil toplumun, özel sektörün, sosyal ortakların, sivil toplum örgütlerinin,
uluslar arası, bölgesel, ulusal ve yerel kurumların iş birliği içerisinde çalışmasının önemine
vurgu yapmıştır.
Sayın SERGEYEV, milyarlarca kadının umudunu gerçekleştirmek, onlara eğitimli sağlıklı
şiddetten uzak parlak bir gelecek, çocuklarının, ailelerinin ve toplumlarının refah içerisinde
gelişeceği barış dolu bir dünya sunmak için hükümetlere işbirliği yapma çağrısında
bulunarak sözlerini sonlandırmıştır.
5
6. Ev Sahibi Ülke: Amerika Birleşik Devletleri
Son olarak ev sahibi ülke ABD adına söz alan Büyükelçi Meryl FRANK, kadın ve kız
çocuklarının gelişmesine ilişkin kaydedilen ilerlemeden duydukları memnuniyeti belirtmiş;
yoksulluk, eğitim yetersizliği, anne ve çocuk ölümleri gibi kadın ve kız çocuklarının
refahını etkileyen birçok konunun bulunduğunu dile getirmiştir.
Kadın ve çocuk sağlığını geliştirmenin Obama Yönetiminin öncelikli alanlarından
olduğunu, bu hususta üye devletlerle, sivil toplum örgütleriyle anne ölümlerini azaltmak
üzere işbirliği yapıldığını, bunun sonucu olarak da birçok Asya, Afrika ve Orta Doğu
ülkesinde anne ölümlerinin %50‘den %30‘a düşürüldüğünü belirten Sayın FRANK, anne
ölümlerinin azaltılması için hükümetlerin, kadınların doğum esnasındaki komplikasyonları
engelleyebilecek uzmanlara erişimlerini ve doğum komplikasyonlarını engellemek ve
tedavi etmek amacıyla yeterli ilaç ve tıbbi malzemeyi sağlamaları gerektiğini belirtmiştir.
Sayın FRANK, kız çocuklarının eğitiminde ilerlemeler kaydedildiğini ancak erken
evlenmeye zorlandıklarından veya ailelerine destek olmak için çalıştıkları için kız
çocukları arasında okul bırakmaların daha yaygın olduğunu dile getirmiştir.
Pekin Eylem Platformu‘nun kadına yönelik fiili ve meşru ayrımcılığın sonlandırılması
gerektiğini belirttiği, bu hususta BM‘nin konuyu ele almak amacıyla karar tasarıları kabul
ettiğini belirterek, kadına yönelik ayrımcılık içeren yasaları çok disiplinli bir bakış açısıyla
inceleyecek ve üye devletlere teknik yardım sağlayacak bir mekanizmanın oluşturulması
gerektiğine değinmiştir.
Güvenlik Konseyi‘nin 1325, 1880, 1888 ve 1889 no‘lu karar tasarılarıyla çatışma
durumlarında meydana gelen toplu veya sistematik tecavüzlere dikkat çekildiğine vurgu
yapan Sayın FRANK, bu karar tasarılarının hükümetlerin vatandaşlarını korumaları için
sahip olduğu sorumlulukları vurguladığına, hükümetlerin koruyucudan daha ziyade fail
olması durumunda, vatandaşların çare bulmak için bir kapılarının olmadığına değinmiştir.
Sayın FRANK, Margot WALLSTROM‘un, silahlı çatışma durumlarında cinsel şiddeti
sonlandırma çabalarını koordine etmek üzere Özel Temsilci olarak atanmasına duydukları
memnuniyeti dile getirmiştir. İnsan Hakları Yüksek Komisyonu Ofisi ve UNDP‘nin silahlı
çatışma durumlarında cinsel şiddeti sonlandırma ve güvenilirliği geliştirme hususunda
hükümetlere sağladığı yardımların takdir edildiğini belirtmiştir.
HIV/AIDS‘in kadın ve kız çocuklarını orantısız olarak etkilediği, 15-44 yaş arasındaki
kadın ölümlerinin en temel sebebinin AIDS olduğu, bu virüsün önlenmesi, tedavi edilmesi
ve bakım hizmetlerinin sunulmasına ilişkin önlemler alınması gerektiğini belirterek,
toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin HIV virüsünü arttırma riski taşıdığını dile getirmiştir.
Sayın FRANK, insan ticaretinin insanları ve toplumları derinden etkilediğine, insan
ticaretinin yalnızca mağduru fiziksel ve psikolojik açıdan zarara uğratmadığına, aynı
zamanda kamu sağlığını tehdit ettiğine, sosyal hizmetleri engellediğine ve organize suçları
teşvik ettiğine değinmiştir. İnsan ticareti mağdurlarına yardım etmek amacıyla, onların
6
hizmetlere erişimlerinin sağlanması ve toplumla yeniden bütünleştirilmeleri gerektiğine
değinerek, kamu-özel ortaklıklarının oluşturulmasının ve insan ticaretiyle mücadele
kapasitesinin geliştirilmesinin öneminin altını çizmiştir.
Sayın FRANK, Amerika Birleşik Devletleri‘nin BM‘nin toplumsal cinsiyet gündemine ve
toplumsal cinsiyet kurumlarına vereceği desteği yinelediklerini, bu hususta hükümetleri
kurulacak olan yeni birimin görev alanını, eleman ve oluşumunu, nasıl fonlanacağını ve
diğer BM organlarıyla nasıl koordine olacağını ve kime rapor vereceğini tanımlayan bir
Genel Kurul Karar Tasarısı benimsemeye ve 63/311 No‘lu Karar Tasarısı‘nı dayanak
almaya davet ettiklerini dile getirerek konuşmasını sonlandırmıştır.
7
EK 6
Pekin Eylem Platformu‟nun Uygulanmasının Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin Tam
Anlamıyla Gerçekleştirilmesine Olan Etkisi
Panel, üye ülkelerin delegeleri, sivil toplum kuruluşlarından temsilciler ve BM yetkililerinin
katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Panelde, Ottowa Üniversitesi Profesörü Sayın Eva
RATHGEBER, UNDP Bölge Temsilcisi ve Bölge Koordinatörü Sayın Gulden TURKOZCOSSLETT, Yeni Çağda Kadınlar İçin Alternatifler Geliştirilmesi Eğitim Koordinatörü Sayın
Zo RANDRIAMARO söz almıştır. Pekin Eylem Platformu ve Bin Yıl Kalkınma Hedefleri
arasındaki benzerliklere ve farklılıklara yer veren panelde aşağıdaki hususlara vurgu
yapılmıştır.
Pekin Eylem Platformu (PfA)‘nun kadının güçlendirilmesini merkeze yerleştirdiğine, kadının
güçlendirilmesi ve haklarını tüm insanlığın ilerlemesi olarak tanıdığına vurgu yapılırken, Bin
Yıl Kalkınma Hedeflerinin zaman kısıtlamalı olduğunun, yoksulluğun gelir yoksulluğu, açlık,
hastalık, barınma yetersizliği gibi farklı boyutlarının ele aldığının, toplumsal cinsiyetin
yaygınlaştırılması, eğitim, çevresel sürdürülebilirlik gibi konulara da odaklandığının altı
çizilmiştir. Bin Yıl Kalkınma Hedefleri (MDG)‘nin temelini Pekin Eylem Platformu‘nun
oluşturmadığına, MDG‘nin toplumsal cinsiyet eşitliğini dar bir biçimde tanımladığına, bu
nedenle uzmanlar tarafından çoğu MDG‘nin hedef olarak belirlenmemesinin nedeninin PfA
ve MDG arasındaki yeterli olmayan tutarlılık olarak görüldüğüne değinilmiştir. MDG 1
―Yoksulluk, Açlık ve İstihdam‖ başlığı altında; kadınların aile reisi olduğu hanelerin en
yoksul ve dezavantajlı haneler arasında olduğuna, kadınların mülk, konaklama, daha az
eğitim, ayrımcı aile içi güç ilişkileri ve sosyal normlarda farklı erişimlere sahip olduklarına,
kadınların mülk kontrolüne sahip olduklarında hanede daha çok karar alma gücü bulunduğuna
ve çocuklarının refahı için daha çok gelir ayırdıklarına değinilmiştir. MDG 2 ―Temel
Evrensel Eğitim‖ başlığı altında, son zamanlarda gelişmekte olan dünya ülkelerinde okul
altyapısında ve imkanlarında kayda değer bir gelişme olduğu vurgulanmıştır. Bu duruma
rağmen, Güney Asya, Alt Sahra Afrikası, Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘da kız çocuğu okul kayıt
ve devam oranının erkeklere göre düşük olduğunun altı çizilmiştir. Alt Sahra Afrikasında
okula devamın kayıt oranından daha geride olduğuna, 10 kız çocuğundan 4‘ünün okula devam
etmediğine, okul hizmetlerinin çoğu zaman kalitesiz ve yetersiz alt yapıya sahip olduğuna ve
sosyal normlar, okul ücretleri, okul uzaklığı ve okul hizmetlerinin kalitesizliğinden dolayı
özellikle kız çocukları arasında okul bırakmaların yüksek olduğuna değinilmiştir. Bin Yıl
Kalkınma Hedeflerinin 3. hedefinde yer alan toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının
güçlendirilmesi kapsamında, ilköğretim ve ortaöğretimde cinsiyet eşitsizliklerini ortadan
kaldırma hususuna değinilmiştir. Kadının iş gücüne katılımının Kuzey Afrika, Batı ve Güney
Asya‘da düşük iken Doğu Asya‘da daha da düştüğüne, kadınların çocuk doğurma, sosyal
sorumluluk ve üreme gibi nedenlerle istihdama katılımlarının düştüğüne değinilmiştir.
Kadınların orantısız bir biçimde tarım ve düşük ücretli işlerde yer aldığına, kadın iş gücüne
dayalı beceri gerektiren işlerde bile kadınların düşük ücretlerle çalıştıkları hususuna dikkat
çekilmiştir. Kadınların politikada temsiline gelince, 2009 yılında kadınların parlamentoda
temsilinde dünya ortalamasının % 18.7 olduğuna, 2008 yılında Ruanda‘nın parlamentoda en
1
çok kadına sahip ilk ülke olduğuna (% 50‘yi aşan) değinilerek, toplumsal cinsiyet eşitliği
yasalarının bir çok ülkede var olmasına rağmen uygulamada halen eksikliklerin olduğuna
dikkat çekilmiştir. Söz konusu panelde, MDG 4 ―Çocuk Ölümlerinin Azaltılması‖ hedefi
doğrultusunda, 1990 ve 2015 yılları arasında 5 yaş altındaki çocuk ölümlerinin 3‘te 2
azaltılmasına, dünya genelinde beş yaş altı çocuk ölümlerinin düştüğüne ancak ölümlerin
99%‘unun en az gelişmiş ülkelerde meydana geldiğine ve kırsal kesimlerde bu ölümlerin
kentlere göre daha yoğun olduğuna değinilmiştir. Panelde MDG 5 ―Anne Ölümlerinin
Azaltılması‖ hususuna da yer verilmiştir. Az gelişmiş ülkelerde yaşayan annelerin gelişmiş
ülkelerde yaşayan annelere göre 300 kat ölüm riski taşıdıklarına dikkat çekilmiştir. MDG 6
HIV/AIDS ve diğer hastalıklarda ise kadınların % 60‘ı Alt Sahra Afrikasında olmak üzere,
dünya üzerinde HIV virüsü taşıyanların yarısını oluşturduklarının altı çizilmiştir.
HIV/AIDS‘in kadınlarda daha yaygın olmasının sebebi yerinden edilme ve kadına yönelik
şiddete bağlanmıştır. Sıtma ve tüberküloz vakalarına en çok Alt Sahra Afrikasında
rastlanmakta olduğunun, kadınların hem hasta hem de bakıcı olarak iki kat daha fazla yük
altında bulunduğunun altı çizilmiştir. MDG 7 ―Çevresel Sürdürülebilirlik‖ hedefi
doğrultusunda kadınların rol ve sorumluluklarında ayrımcılık ve toplumsal cinsiyet
eşitsizliğine maruz kaldıklarına, iklim değişikliği ve doğal afetlerden en çok etkilenenlerin
kadınlar olduğuna, geçim, kuraklık, biyolojik çeşitlilik, mülk kaybı, yerinden edilme gibi
konuların kadınları ve erkekleri farklı şekilde etkilediğine değinilmiştir. Panelde, MDG 8
―Kalkınma İçin Küresel Ortaklık‖ hedefi çerçevesinde, ticaret politikalarının dağılımsal
etkilerinin cinsiyete özgü olduğuna, bunun nedeninin ise kadın ve erkeklerin kaynaklar
üzerinde ve kaynaklara erişimlerinde farklılıkların bulunduğuna değinilmiştir. Bu kapsamda
toplumsal cinsiyet analizlerinin ticaret anlaşmalarının oluşturulması, uygulanması ve
izlenmesi hakkında bilgi sunması, çalışma hayatının değişen yapısı ve şartlarını ele alması
gerektiğinin altını çizerek, cinsiyete bağlı maaş farklarına, mülkiyet modelleri ve mal varlığı
üzerindeki kontrole değinilmiştir. Bu Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin uygulanmasındaki
yavaşlığın sebepleri; ülkelerin bu hedeflerin oluşturulmasına etkin katılım sağlamaması,
küresel düzeyden yerel düzeye güvenirliğe yeterli önemin verilmemesi, ekonomik büyümenin
eşitsizliğe dayanması, hem küresel olarak hem de ülkeler arasında eşitsizlikleri arttırması,
birçok ülkede makroekonomik şartların gerçekleşmiş olmaması, ekonomik büyümenin yeterli
istihdam ve saygın işle sonuçlanmaması, tarım sektörünün ihmali, küresel mali ve ekonomik
kriz, kadın hakları ve uluslararası iş gücü standartlarının yeterli düzeyde uygulanmaması
olarak sayılmıştır. Panelde benzer şekilde, Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasındaki
yavaşlığın sebebi de ele alınmıştır. Bu uygulamadaki yavaşlığın sebebi, Pekin Eylem
Platformu‘nun uygulanmasını destekleyecek ulusal düzeyde kurumsal düzenlemelerin,
toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşılmasını hızlandıracak politikaları kısıtlaması, taahhütlere
paralel olarak hükümet ve sivil toplum tarafından yeterli destek verilmemesi ve eyleme
bulunulmaması, ulusal düzeyde yetersiz mali, teknik, sosyal kaynak ve uluslar arası yardım,
toplumsal cinsiyetin tüm plan ve politikalara yerleştirilmesi, toplumsal cinsiyete duyarlı
bütçeleme ve cinsiyete göre ayrıştırılmış veri için yeterli yatırım yapılmamasına bağlanmıştır.
Pekin Eylem Platformu kritik alanları ve Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin kıyaslanmasına
ilişkin şu bilgilere değinilmiştir.
2
Pekin Eylem Platformu Kritik Alanları
MDG hedef ve göstergeleri
Kadın ve yoksulluk
MDG 1 ( hedef 1A, 1B, 1C)
Eğitim ve öğretim
MDG 2; MDG 3 (gösterge 1); MDG 6 (gösterge
3&4)
Kadın ve sağlık
MDG 5; MDG 6
Kadına yönelik şiddet
Kadın ve silahlı çatışma
Kadın ve ekonomi
MDG 1; MDG 3 (gösterge 2); MDG 8
Güç ve karar alma mekanizmasında kadın
MDG 3 (gösterge 3)
Kadınların ilerlemesi için kurumsal
mekanizmalar
Kadının insan hakları
MDG 3 için göstergelerde yer alan veri
Kadın ve medya
Kadın ve çevre
MDG 7
Kız çocuğu
MDG 2; MDG 4
Bin Yıl Kalkınma Hedefleri ve Pekin Eylem Platformu‘nun bir noktada birleştirilmesi için
kritik müdahale alanları olarak; yönetilenlerin sesine kulak veren katılımcı ve güvenilir
ekonomik ve siyasi yönetişim sistemleri geliştirilmesine, hükümetler tarafından CEDAW ve
100-111 No‘lu ILO Sözleşmelerinde belirlenen kadınlar için insan hakları yükümlülüklerine
uyulmasına, sivil toplum, kadın kuruluşları, ticaret birlikleri ve kamu arasında kadın
konularına ilişkin farkındalığın ve desteğin arttırılması, erkek ve erkek çocuklarının toplumsal
cinsiyet hareketine dahil edilmesine değinilmiştir. Ayrıca, panelde on özel eylem
belirtilmiştir. Bu özel eylemler şu şekildedir:
1. Tam istihdam ve saygın işin alanı açmanın makroekonomik politikaların birincil hedefi
haline getirilmesi,
2. Kadınların her seviyede karar alma mekanizmalarına dahil edilmesinin garanti altına
alınması,
3
3. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin ve sonuçlarla bağlantılı olarak tüm ekonomik
politikaların toplumsal cinsiyet denetiminin sağlanması,
4. Kayıt dışı sektörde dahil tüm çalışma alanlarında temel hakların garanti altına alınması,
5. Makul fiyatlarda gıda erişiminin sağlanması,
6. Toplumsal cinsiyet eşitliği dikkate alınarak, eğitim ve kaliteli sağlık sistemlerine evrensel
erişimin sağlanması,
7. Kaliteli cinsel ve üreme sağlığı hizmetlerine evrensel erişimin sağlanması,
8. Kadınların özel ihtiyaçları doğrultusunda, su ve enerji kaynakları için alt yapıya yatırım
yapılması,
9. Kadınların yararına, doğal kaynakların korunması ve iklim değişikliğine adaptasyon için
katılımcı ve demokratik sistemler geliştirilmesi,
10. Farklılıkların anlaşılmasını, politikaların ve bu politikaların uygulanmasının izlenmesini
sağlayacak cinsiyete göre ayrıştırılmış verilerin toplanmasını ve bu verilerin
yaygınlaştırılmasının sağlanmasıdır.
Panelde, ikinci olarak aşağıdaki hususlar ele alınmıştır:
Gündemi ileri taşımak: Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine (MDG) ulaşılması için Pekin
Eylem Platformu‟nun (PfA) uygulanmasının desteklenmesi
Pekin Eylem Platformu‟nun uygulanmasından öğrenilen dersler
Kadının güçlendirilmesinin, tutarlı ve çok sektörlü bir yaklaşım gerektirdiğine
değinilmiştir. Pekin Eylem Platformu‘nda belirlenen kritik alanlarda ilerlemenin
dengesiz ve yetersiz olduğu belirtilmiş (UNDAW,2009:5), yoksulluğa çok boyutlu bir
olgu olarak yaklaşım kavramı ile kadının güçlendirilmesi yaklaşımının uyumlu
olmadığı ve yoksulluğu azaltma yaklaşımlarında yoksulluğun toplumsal cinsiyet
boyutuna yer verilmediği vurgulanmıştır.
Kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin alternatif kalkınma çerçevesi
ve kalkınmacı devlet gerektirdiği belirtilmiştir. Hedeflere ulaşılmasını engelleyen ve
kadın haklarını hesaba katmayan kalkınmaya ortodoks neoliberal yaklaşımın
eksikliklerinden en çok kadın ve kız çocuklarının etkilendiği ele alınarak, bu
doğrultuda en çok anne ölümlerinin Alt Sahra Afrikasında meydana geldiği örneği
verilmiştir. Ayrıca, neoliberal kalkınma sistemini etkileyen çoklu krizlerin milyonlarca
kadını yoksulluğa sürüklediğinin altı çizilmiştir.
(1) Temel sosyal hizmetler özelleştirildiğinde ve serbestleştirildiğinde ve
(2) istihdam ve gelir artışıyla sonuçlanmayan serbest piyasa politikaları ile Devletin
rolü azaltıldığında Pekin Eylem Platformu‘nun ve Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin
gerçekleştirilmesinin mümkün olamayacağı belirtilmiştir.
4
Kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin etkili bir güvenli altyapı
gerektirdiği dile getirilmiştir. MDG‘leri yasal olarak bağlayıcı anlaşmalar haline
getirmedeki başarısızlıkların uygulamada denetimsizlikle sonuçlandığı, CEDAW‘ın
Pekin Eylem Platformu için normatif ve güvenilir bir alt yapı oluşturduğuna
değinilmiş ve eksik olanın hükümetlerin yasal çerçeveyi kendi içlerinde uygulamama,
eşitlik ve ayrımcılık yapmama normatif standartlarını yasalaştırmadaki isteksizliği
olarak belirtilmiştir.
Panelde eylem için şu tavsiyelerde bulunulmuştur
Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine haklara dayalı bir yaklaşım ve toplumsal cinsiyet
eşitliğine ahlaki bir yükümlülük ve kalkınma için bir şart olarak bakılması,
CEDAW ile kurulan güvenilirlik sürecinin, sürecin değerlendirilmesi için bir model
sergilediğinin unutulmaması,
Çoklu küresel krizlerin etkileri göz önünde bulundurularak, 12 kritik alanda yer alan
eksikliklerin ve zorlukların tutarlı ve çok sektörlü bir yaklaşımla ele alınması,
Pekin alanları ; 1,2,3,7,9,12
Evrensel ve toplumsal cinsiyete duyarlı sosyal koruma ve güvence sistemlerinin
geliştirilmesi ve finanse edilmesine odaklanılması,
Kadınlar için istihdam olanaklarının artırılması ve yeterli destek mekanizmalarının
sağlanması,
Gelişmekte olan ve donör ülkelerde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin
sağlanması,
Pekin alanları;3,5
Kadına yönelik şiddete ilişkin kampanyalar ve eylemlerin yoğunlaştırılması,
Pekin alanları;1,2,8,9,11
Kadınların yoğun olarak bulunduğu geçim sektörü başta olmak üzere tarım sektörüne
ilişkin geçmiş politika ihmalinin ele alınması,
Vergi reformu (ilerlemeyi teşvik etmek amacıyla yoksul yanlısı vergileme), mali
reform (fakir ve zengin arasındaki, uçurumu derinleştiren eğilimi tersine çevirmek
amacıyla) ve ticaret reformu (kırsal kesim ve çoğunluğu kadınların oluşturduğu
yoksul çalışanların karşılaştığı zorluklara son vermek amacıyla) olmak üzere en az üç
çeşit makroekonomik reformu gerektiren toplumsal cinsiyete duyarlı ve insan merkezli
makro ekonomik çerçeveye geçişin sağlanması.
5
EK 7
Pekin Eylem Platformu‟nun Uygulanmasında Kaydedilen İlerlemeler, Eksiklikler ve
Zorluklara İlişkin Bölgesel Görüşler
Beş ayrı bölgeye ilişkin kaydedilen ilerlemeler ve var olan eksiklikler üzerinde durulan
panelde, ECA İdari Sekreter Yardımcısı Lalla Ben BARKA, ECE İdari Sekreteri Jan
KUBIS, ECLAC Toplumsal Cinsiyet Bölümü Başkanı Sonia MONTANO, ESCAP İdari
Sekreteri Noeleen HEYZER ve son olarak da ESCWA İdari Sekreteri AL DAFA söz
almıştır.
Birleşmiş Milletler Afrika Ekonomik Komisyonu (ECA)




Pekin Eylem Platformu‘nun Uygulanmasında Kaydedilen İlerlemeler, Eksiklikler ve
Zorluklara İlişkin Bölgesel Görüşler konulu panel, 4 Mart 2010 tarihinde üye ülke
delegeleri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve BM yetkililerinin katılımıyla
gerçekleştirilmiştir. Farklı bölgeleri temsilen beş ayrı konuşmacının söz aldığı panelde,
Afrika‘da ilköğretimdeki cinsiyet farklılıklarını kapatmaya yönelik büyük ilerleme
kaydedildiğine, ancak orta ve yükseköğretimde halen eksikliklerin bulunduğuna ve kız
çocuklarının miras haklarına ilişkin eksikliklerin giderilmesi gerektiği hususlarına
değinilmiştir. Ayrıca Afrika bölgesinde kadınların karar alma mekanizmalarına
katılımlarında ilerleme olduğu dile getirilmiş, Parlamentoda en yüksek kadın temsilini
sağlayan Ruanda örneği verilmiştir. Anne ölümlerinde ise Afrika‘nın listede ilk sırada yer
aldığı belirtilmiş, sağlık hizmetlerine erişim ve gelir eşitsizlikleri, bölgede yeterli sayıda
sağlık personelinin bulunmaması nedenler olarak dile getirilmiştir. Kadına yönelik şiddet
alanında ise yasal düzenlemelerin yapıldığı belirtilmiş ve ülkelerin % 47‘sinde ülkenin
kadın sünneti ile mücadele kapsamında yasaların yürürlüğe konulduğu vurgulanmıştır.
Kadın ve Silahlı çatışma alanında Afrika ülkelerinin BM‘nin 1325, 1820, 1888 ve 1889
sayılı Güvenlik Konseyi Kararlarına ilişkin farkındalığın arttığı, bu kapsamda on ülkede
1325 Sayılı Karar‘ın uygulamaya konulduğuna, üç ülkede ise ulusal eylem planı
uygulanmaya başladığı hususlarına değinilmiştir. Ayrıca, Afrika‘da kadının ekonomik
hayata katılımı konusunda ilerlemeler kaydedilmekle birlikte, kadınların kredi, teknoloji ve
toprak gibi üretici kaynaklara erişimlerinde halen eksikliklerin olduğu dile getirilmiştir.
Afrika bölgesinde medyanın insan haklarının geliştirilmesindeki rolüne ilişkin
farkındalığın arttığına değinilerek, yetersiz beşeri ve mali kaynakların, iklim değişikliği ile
mali krizin bu ilerlemelere sekte vurduğu dile getirilmiştir. 16-29 Kasım tarihlerinde
gerçekleştirilen Banjul Afrika Gözden Geçirme Toplantısı‘nda ise Pekin Eylem
Platformu‘nun uygulanmasını kolaylaştırmak amacıyla aşağıdaki yedi alana odaklanılması
gerektiği belirtilmiştir. Bu alanlar;
Kadının ekonomik olarak güçlenmesi
Barış ve güvenlik
Kadına yönelik şiddet
Kadınların her alanda karar alma mekanizmalarına katılımı ve temsili
1
 Cinsel ve Üreme sağlığı, HIV/AIDS
 İklim değişikliği ve gıda güvenliği
 Toplumsal cinsiyet eşitliği finansmanı
Bu yedi alanı ele almak amacıyla; kamu ve özel sektör arasında toplumsal cinsiyet
eşitliğine ilişkin bilgi ve kapasitenin arttırılmasının, çok sektörlü ve kuruluşlar arası
işbirliğinin sağlanmasının, insan haklarına dayalı yaklaşımın temele alınmasının, toplumsal
cinsiyete duyarlı bütçeleme ve şeffaf izleme mekanizmalarının geliştirilmesinin altı
çizilmiştir.
Avrupa Ekonomik Komisyonu Bölgesi (ECE)
Panelde Avrupa, Orta Asya ve Kuzey Amerika bölgelerinde kaydedilen ilerlemeler dile
getirilmiştir. ECE bölgesinde, kadına yönelik şiddetin cezalandırılması, şiddet mağduru
kadın ve kız çocuklarına yardım edilmesi alanlarında büyük ilerleme kaydedildiği
belirtilmiştir. Kayda değer bir diğer ilerlemenin de kadınların ekonomik durumlarının
güçlendirilmesi olduğu dile getirilmiştir. ECE bölgesinde kadının ilerlemesi için ulusal
mekanizmaların sayısının arttırılarak kapasitesinin güçlendirildiğine, buna rağmen
özellikle ECE bölgesinin doğu kısımlarında yetersiz siyasi ve kurumsal destek mali ve
beşeri kaynak yetersizliği gibi nedenler mekanizmaların etkililik sağlayamadığına
değinilmiştir. Kadının güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesine
yönelik kazanımlar elde edilmesine rağmen, iki büyük zorlukla karşı karşıya kalındığı dile
getirilmiştir. Bunlar;
 Toplumsal cinsiyet eşitliği için yeterli politikaların oluşturulmaması
İş gücüne katılım hususunda birçok ilerleme kaydedilmesine rağmen cinsiyete
dayalı ücret farkının azaltılmasında ve prestijli mesleklere eşit katılım hususlarında yeterli
ilerleme olmadığının altı çizilmiştir. Toplumsal cinsiyete dayalı bütçelemenin yalnızca
geçici temellerde gerçekleştirilmeye çalışıldığı belirtilerek sistematik uygulanma
eksikliklerin olduğuna değinilmiştir. Ayrıca emekli ve işsizlik maaşları da dahil kadınlar
için sosyal korumanın halen bir sıkıntı alanı oluşturduğu belirtilmiştir. Azınlık ve göçmen
kadınların durumlarında ise belirgin bir ilerleme olmadığına, tavsiyelerin bu kadınların
özel ihtiyaçlarını ele alacak şekilde oluşturulması gerektiğine değinilmiştir.
 Tüm ülke ve tüm alanlar için geçerli olan ikinci bir zorluk da mevcut yasaların icrası ve
uygulanmasının yeterli olmaması olarak belirtilmiştir. Bu hususta gelişme sağlanması için
şunlar önerilmiştir:
-
Cinsiyete göre ayrıştırılmış sistematik ve güvenli veri ve istatistiklerin toplanması,
Aile içi sorumlulukların paylaşılması için erkekleri teşvik edecek politika önlemlerinin
alınması.
ECE bölgesinde Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasında ilerleme kaydedilmesine
rağmen, bu ilerlemenin yetersiz olduğuna, ekonomik ve mali krizin bu ilerlemeyi ciddi
2
şekilde yavaşlatabileceğine, bölgede göç ve yaşlı nüfus gibi yeni sorunların ortaya
çıktığına değinilmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılmasının sosyal adaletin
sağlanmasına, ekonomik etkinlik ve temel insan haklarına saygı duyulması amacına hizmet
edeceği belirtilerek; hükümetlerin, sivil toplumun, uluslar arası kuruluşların ve uluslar arası
toplumun işbirliği içerisinde olması gerektiğinin altı çizilmiştir.
Birleşmiş Milletler Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu (ECLAC)
Panelde Latin Amerika ve Karayipler‘de kaydedilen ilerlemeler ve var olan eksikliklere
değinilmiştir.
 Başarılar
Bölgedeki ülkelerin, Pekin Eylem Platformu ve ilgili uluslar arası taahhütleri uygulama
hususunda çok büyük çabalar sarf ettiğine ancak bölgede kaydedilen ilerlemelerin dengesiz
olduğuna değinilmiştir. Bölgede eğitim hususunda çok büyük kazanımların olduğu, aile ve
iş mevzuatlarının kabulü ile aile ve iş yaşamlarının uyumlaştırılması hususunda önemli
ilerlemelerin kaydedildiği, HIV/AIDS, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele ve
kadının ilerlemesi için ulusal mekanizmaların geliştirilmesine ilişkin farkındalık ve
duyarlılık oluşturulduğu belirtilmiştir. Kadınların siyasete katılımlarında da gelişme
olduğu, vurgulanarak bölgede yer alan parlamentolarda seçilmiş koltuk sayısını % 20sini
kadınların oluşturduğuna dikkat çekilmiş, bununla birlikte, kadınların parlamentoda %
40‘lık paya sahip olmalarının 35 yıldan daha fazla bir zaman gerektireceği belirtilmiştir.
Kadınların krediye erişimleri ve emeklilik reform politikaları hususunda büyük adımların
atıldığı dile getirilmiş, ulusal mekanizmaların kurulmasının ve güçlendirilmesinin
toplumsal cinsiyet politikalarının uygulanmasında anahtar rol sahibi olduğuna
değinilmiştir.
 Mevcut zorluklar
Son 20 yılda yoksulluk % 13 oranında azalmasına rağmen, kadın yoksulluğunun
erkeklerinkinden daha yüksek olduğu dile getirilerek, bu oranın 2008 yılında 138‘e 100
olduğu belirtilmiştir. Gelir eşitsizliklerinin ve güvensiz işlerde daha çok kadın istihdamının
devam ettiğine, ekonomik politikalara toplumsal cinsiyet bakış açısının yerleştirilerek iş
gücü piyasasına eşit katılımın, aile sorumluluklarının eşit olarak paylaşılmasının, kadın ve
erkek arasındaki eğitim farkının azaltılmasının, eşit ücret ve ayrımcılık yapmamanın
önündeki engellerin kaldırılması gerektiğine değinilmiştir. Kırsal kesimde yaşayan
kadınların halen %30‘unun gelirlerinin olmadığı ve bu nedenle de cinsiyete dayalı şiddete
karşı daha savunmasız oldukları dile getirilmiştir. Gelişmiş ülkelerde krizin etkilerini
azaltmak için nakit para transferi gibi bir takım araçlara başvurulurken, nispeten daha az
gelişmiş yerlerde kadının refahının çoğu zaman kadının ücretsiz emeğiyle katkıda
bulunmasına ve ailesine bağlı olduğuna değinilmiştir. Bölgede şiddette uğrayan kadın
oranının % 40 olduğu belirtilmiştir.
3
800‘den çok hükümet ve sivil toplum temsilcilerinin katılımıyla 13-16 Temmuz 2010
tarihinde Brezilya‘da düzenlenecek toplantıda iklim değişikliği, doğal afetler, krizin
kadınlar üzerindeki etkisi, kadının insan haklarını korumada devletin rolünün
güçlendirilmesi ve ayrımcı değer ve geleneklerin değiştirilmesi gibi hususların da ele
alınacağına değinilmiştir.
Barış kültürünü geliştirmek ve herkes için eşit fırsatların mevcut olduğu bir topluma katkı
sunmak için yeni sosyal ve mali sözleşmelerin gerekli olduğu belirtilerek, bölgedeki
devletlerin ekonomik ve sosyal önlemler benimseyerek ekonomik ve mali krize karşı
proaktif bir şekilde tepki verdiği dile getirilmiştir. Buna rağmen, devlet, aile ve piyasa
üçlüsü arasındaki karmaşık bağımlılığı ele alacak ve kısa vadeli müdahalelerle uzun vadeli
politikaları bağdaştıracak hiçbir stratejinin bulunmadığı belirtilmiştir.
Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifik Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCAP)
 Bölgede kaydedilen ilerlemeler
Asya Pasifik bölgesinde kaydedilen en önemli başarının 1990 ve 2004 yılları arasında
350‘den fazla insanın aşırı yoksulluktan kurtarılması olduğu dile getirilmiştir. Asya-Pasifik
bölgesinde 4 ülke dışında bütün ülkelerin CEDAW‘ı kabul edip onayladıkları belirtilerek.
Sözleşme ile birlikte bölgedeki ülkelerin kadın haklarının geliştirilmesi için yasalar
benimsediği, 49 ülkeden en az 27‘sinin kadına yönelik şiddetle mücadele etmek amacıyla
ulusal eylem planları, politikalar ve yasalar kabul ettiği dile getirilmiştir. Kadın haklarını
geliştirmek için hemen hemen bütün hükümetlerin kadından sorumlu bölümler kurduğu
belirtilmiştir. Kız çocuklarının okullaşması hususunda aileleri teşvik etmek amacıyla şartlı
nakit transferlerinin sağlandığı, bölgedeki birçok devletin yoksulluğun ortadan kaldırılması
için toplumsal cinsiyetin önemli olduğuna inandığı hususlarına değinilmiştir.
 Mevcut zorluklar
Panelde birçok ilerlemeye rağmen, dünya üzerindeki anne ölümlerinin yarısının AsyaPasifik bölgesinde meydana geldiği ve bir milyon kadından dörtte birinin doğum sırasında
veya önlenebilir doğum komplikasyonları nedeniyle hayatını kaybettiği belirtilmiştir.
Kadın hakları ihlalinin devam ettiğine, din ve kültür aşırıcılığının artışının kadınlar için
kısıtlamalara neden olduğuna değinilmiş, bu kapsamda da şiddet failleri ile potansiyel
kadına yönelik şiddet faillerinin cezalandırılması gerektiğinin altı çizilmiştir. Kadınların
karar alma mekanizmalarına katılımında bir artış olmasına rağmen yalnızca Nepal ve Yeni
Zelanda‘da parlamentoda kadın temsilinin %30‘dan fazla olduğu belirtilmiştir. Ayrıca
mevcut krizden dolayı, kadınların işlerini kaybetme olasılığının daha yüksek olduğuna,
kadınların daha az beceri gerektiren işlerde, daha düşük ücretlerde çalıştıklarına
değinilmiştir. Bölgedeki diğer bir konunun da gelişmekte olan küçük ada devletlerinin
durumu olduğu belirtilerek, küçük, izole, savunmasız ve düşük kapasitedeki ada
devletlerinde sorunların çok daha büyük boyutlara ulaştığı dile getirilmiştir. Bugün Pasifik
ülkelerindeki kadın parlamenter oranının sadece % 3.1 olduğu belirtilmiş, siyasi
4
kurumlarda yeterli sayıda kadın temsilinin bulunmamasının kadın konularının ele alınması
ve siyasi gündem çerçevesi oluşturulması bakımından olumsuz sonuçlar doğurduğuna
değinilmiştir.
 Asya Pasifik Pekin +15 Gözden Geçirme Sonuçları
Geçen Kasım ayında, ESCAP‘dan (Economic and Social Commission for Asia and the
Pasific), ilgili üye devletlerden ve Asya Pasifik bölgesinden 400‘e yakın temsilcinin Pekin
Eylem Platformu‘nun uygulanması ve Platformun bölgesel ve küresel sonuçlarını gözden
geçirmek üzere Bangkok‘ta toplandığı dile getirilmiştir. ESCAP üye devletlerinin;
Bangkok Deklarasyonu‘nda, Pekin Eylem Platformu ve Genel Kurul‘un 23. Özel
Oturumu‘nun sonuçlarını eksiksiz ve etkili bir biçimde gerçekleştirilmesine olan
taahhütlerini yineledikleri dile getirilmiştir. Üyelerin Pekin Eylem Platformu‘nda belirtilen
12 kritik alanı gerçekleştirmek üzere gerekli somut eylemleri gerçekleştirmeye, Birleşmiş
Milletler‘in bölgede toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesindeki rolüne
desteklerine ve yüksek derecede taahhütlerine değinilmiştir. ESCAP üyelerinin, Birleşmiş
Milletler‘in toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için önerdiği değişiklikleri
memnuniyetle karşıladığı dile getirilmiş, Asya Pasifik Koordinasyon Mekanizması yoluyla
ESCAP ile bölgesel düzeyde işbirliği yapacak küresel bir birimin gerekliliğine dikkat
çekilmiştir. Toplantıya daha önce rastlanılmamış bir katılımın olmasının, üye devletlerin,
sivil toplumun ve BM birimlerinin toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına ve kadının
güçlendirilmesine ilişkin taahhütlerinin bir göstergesi olduğu belirtilmiştir. Asya Pasifik
bölgesinin dünya nüfusunun % 60‘dan fazlasına tekabül ettiği, bu nedenle bölgedeki
ilerlemenin ya da geri kalmanın Bin Yıl Kalkınma Hedefleri de dahil tüm alanlarda küresel
performans üzerinde derin etkilere sahip olduğuna dikkat çekilmiş, dünya kadınlarının
yarısından fazlasını oluşturan bölgede kadınlarının yaşamlarının geliştirmesi hususunda
öncelik olarak çalışıldığı belirtilmiştir. Kadınların öncelikleri ve ihtiyaçlarının ekonomik
krize müdahalenin merkezine yerleştirilmesi gerektiği dile getirilerek, bunun da krediye
erişim, kadın işletmelerine destek ve uzun vadede ekonomik gelişmenin yanı sıra kadınlar
için iyi sonuçlar doğuracak gıda, su, enerji gibi önlemlerin olduğunu garanti alan tarım
sektörüne daha çok yatırımı içerdiğine değinilmiştir. İklim değişikliğine adaptasyonun
kadınlar için var olan sorunları, bölgedeki doğal afetlerin boyutunu ve sıklığını
arttıracağına, iklim değişikliğinin herkesi etkilediğine ancak toplumsal cinsiyete dayalı iş
bölümü ve mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden dolayı kadınların iklim
değişikliğinden en çok etkilenen kesim olduğuna değinilmiştir. Pekin‘den günümüze her
alanda ilerlemenin altını çizen temel dersin ―güç‖ olduğuna, dolayısıyla kararları kimin
verdiğinin, gündemi kimin belirlediğinin ve bundan kimin yararlandığının önemine dikkat
çekilmiştir. Kadınların küresel ve makro-ekonomik politikadan hane yönetimine kadar her
seviyede tam ve eşit derecede karar almaya katılımının Pekin Eylem Platformu‘ndaki kritik
alanlarda sürdürülebilir ilerleme sağlanması bakımından hayati önem taşıdığı belirtilmiştir.
Kadın liderliğinin bölgede toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirmek için kontrole sahip
olduğunu, bu nedenle ESCAP‘ın kadın liderliğine destek vermesi gerektiğinin altı çizilmiş,
bunun da genç kadınlar arasında ortaya çıkan liderlik girişimlerine odaklanarak mümkün
5
olabileceği dile getirilmiştir. Son olarak, 15 yıl içerisinde kadın ve kız çocuklarının
yaşamlarında gözle görür bir değişikliğin meydana geldiğine, ancak kaydedilen bu
ilerlemenin sürdürülmesi, beslenmesi ve desteklenmesi gerektiğine, Asya Pasifik
Bölgesinin birçok alanda küresel toplumda hızla kendini gösteren bir bölge olduğuna,
kadın ve kız çocuklarının tam potansiyellerine erişmeleri, yoksulluktan, korkudan ve
ayrımcılıktan uzak bir yaşam sürmeleri için çabaların birleştirilerek bölgede ciddi
başarılara imza atılacağı hususları belirtilmiştir.
Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCWA)
Arap ülkelerinin Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasına ilişkin çok büyük ilerleme
kaydettiği, ilerlemenin özellikle kadınların eğitimi hususunda gerçekleştirildiği dile
getirilmiştir. Arap ülkelerinin ayrım yapılmaksızın tüm vatandaşlarına ücretsiz kamu
eğitimini garantileyen ulusal eğitim stratejilerine yatırım yaptığına, birçok Arap ülkesinde
eğitimin her seviyesinde cinsiyet eşitlik endeksinin yükseldiğine değinilmiştir. Sağlık
hizmetlerinin kalitesi ve erişilebilirliğinde de gelişmelerin kaydedildiği, bu gelişmeler
sonucunda yaşam süresinin kayda değer şekilde yükseldiğine, doğurganlık ve anne
ölümleri oranlarının keskin bir biçimde düştüğüne, anne ölümleri oranının % 0.01‘e
ulaştığına ve GCC ülkelerinde doğumların % 98.2‘sinin tıbbi becerilere sahip çalışanlar
tarafından kontrol edildiğine değinilmiştir. Bölgede ayrımcılık içeren kanunların gözden
geçirildiği ve kadınları koruyan, kadınların kamu yaşamına katılımlarını arttıran yasaların
yürürlüğe konulduğuna değinilerek, söz konusu yasal reformların Arap ülkelerinin konuya
ilişkin siyasi istekliliğinin de bir göstergesi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Aile
Kanunlarının yayınlanması, Aile Mahkemelerinin oluşturulması, İş Kanunlarındaki
ayrımcı hükümlerin kaldırılması, Şahsi Hal Kanunları ve Ceza Kanunlarında gerekli
tedbirlerin alınmasının da bu konuya duyulan istekliliğin göstergesi olduğu dile
getirilmiştir.
Cezayir, Mısır, Fas, Sudan ve Tunus‘ta Vatandaşlık Kanunlarında değişiklik yapılarak
kadınların uyruklarını çocuklarına verebilmelerinin sağlandığı belirtilmiştir. Mısır, Ürdün,
Irak, Fas, Moritanya, Filistin, Sudan ve Tunus gibi ülkelerde kadınların siyasi temsilini
arttırmak için kota sistemi uygulanması için özel tedbirler alındığı belirtilerek, bu
bağlamda kadınların seçimlere katılım oranlarında önemli bir artışın gözlendiği, ESCAW
Bölgesinde parlamentoda en yüksek kadın temsilinin % 25.5 oranıyla Irak‘ta, % 22.5
oranıyla da Arap Emirlikleri‘nde olduğuna değinilmiştir. 22 Arap ülkesinden 19‘unun
CEDAW‘ı kabul etmesinin kadın eşitliği konusundaki taahhüdün bir göstergesi olduğuna,
bazı Arap ülkelerinin CEDAW‘a ilişkin çekincelerini geri çektiğine değinilmiştir. Tüm bu
gelişmelere rağmen, bölgede kadınların sosyal hayata katılımlarının sınırlı olduğu, Arap
kadınlarının yalnızca dörtte birinin iş gücüne katıldığı, ulusal parlamentoda kadın payı ve
temsilinin yalnızca % 10 olduğu belirtilmiştir. Irak ve Filistin gibi ülkelerde kadına yönelik
şiddetin, kadının ilerlemesinin önünde bir engel teşkil ettiğine, toplumsal cinsiyet
eşitliğinin engelleyen diğer faktörlerin de kanıta dayalı planlama ve politika için gerekli
olan temel istatistik ve cinsiyete göre ayrıştırılmış veri eksikliği olduğuna değinilmiştir.
Uluslararası mali kriz, küresel gıda krizi ve iklim değişikline ilişkin istatistik ve analizlerin
6
mevcut olmamasının devletlerin kadınları korumak için politika geliştirmelerini engellediği
hususu vurgulanmıştır. Pekin Eylem Platformunun uygulanmasına ilişkin kaydedilen
ilerlemenin, kadınlar için ulusal mekanizmaların kapasitesini geliştirilmesi ve toplumsal
cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefleyen politika ve programlara ayrılan mili ve beşeri
kaynakların arttırılmasını gerektiren bir karar tasarısının kabul edilmesiyle sonuçlandığına
değinilmiştir. Kadınların durumuna ilişkin sosyal olguları izlemek, kaydetmek ve çeşitli
sektörde yer alan toplumsal cinsiyet farklarını belirlemek üzere cinsiyete göre ayrıştırılmış
veri sağlamak amacıyla hazırlanan karar tasarısının, ulusal gözlem evleri ve erken uyarı
sistemlerinin oluşturulmasına odaklandığı dile getirilmiştir. Buna ek olarak, üye devletlerin
ihtilaf çözümü ve barış oluşturma sürecine kadınları dahil etmeleri gerektiği, Irak ve
Filistin‘deki şiddet mağduru kadınlara özel önem verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu
bağlamda, ESCWA bölgesindeki devletlerin Pekin Eylem Platformu‘nun uygulanmasına
ilişkin ESCWA bölgesindeki farklılıkları ortadan kaldırma kapama ve sorunlarla başa
çıkma hususunda birlikte çalışmaya devam edecekleri dile getirilmiş ve ESCWA Kadın
Merkezi‘nin, kadınların güçlendirilmesi ve hakkaniyetli toplumlarda sürdürülebilir beşeri
kalkınmaya katkıda bulunmaları için kadınların potansiyelinin önündeki engelleri ortadan
kaldırılması hususunda üye devletlere yardım etmeye devam edeceğine değinilmiştir.
7
EK 8
Kadın ve Kız Çocuklarının İstihdam ve Saygın İşlere Erişimini Desteklemek de Dahil
Eğitim, Öğrenim, Bilim ve Teknolojiye Erişimi ve Katılımı
2011 yılında gerçekleştirilecek Kadının Statüsü Komisyonu‘nun 55. Oturumu‘nun
öncelikli konusunun ele alındığı panelde sırasıyla, Afrikalı Kadın Eğitimciler Forumu Baş
Yöneticisi Codou DIAW, Oxford Üniversitesi Afrika Ekonomileri Çalışmaları Merkezinde
Araştırma Görevlisi Monazza ASLAM ve İngiltere Bilim, Mühendislik ve Teknolojideki
Kadınları Araştırma Merkezi Yöneticisi Annette WILLIAMS olmak üzere üç konuşmacı
yer almıştır.
İlk panelist olan Codou DIAW, konuşmasında kadınların ve kız çocuklarının eğitime
erişimde karşılaştıkları engellerin kaldırılmasının, hem kadınlar hem de erkekler için
eğitimin kalitesinin artırılmasının çok önemli olduğunu belirtmiştir. Geçen on beş yılda
kadınlar açısından temel eğitimde ve yükseköğretimde önemli ilerlemeler kaydedildiğini,
ancak Latin Amerika ve Afrika‘da (özellikle Nepal, Mali gibi fakir ülkelerde) yapılması
gereken çok şey olduğunu ifade etmiştir. Afrika‘da eğitim alanında istenilen hedefe
ulaşılmasında birçok mücadele alanı olduğuna değinen Baş Yönetici, yoksulluğun en temel
mücadele alanı olduğunu, bu noktada özellikle çocukların çok mağdur olduğunu belirtmiş,
diğer mücadele alanlarını kültürel engeller, erken evlilikler, genç yaştaki hamilelikler, HIV
ve çatışmalar olarak sıralamıştır.
Eğitimin kalitesini diğer önemli bir problem olarak ifade eden Baş Yönetici, öğrenci
sayısının çok fazla olması durumunda eğitimin kalitesinin düştüğünü ve eğitimin
kalitesinde öğretmenlerin eğitiminin çok önemli olduğunu belirtmiştir. Sayın DIAW, genç
kadınların işgücü piyasasının istediği becerilere sahip olmadığını, bu nedenle işgücü
piyasasına katılımda zorluklarla karşılaştıklarını, işgücü piyasasına katılsalar bile kariyer
yapma imkanı bulamadıklarını dile getirmiştir. Ayrıca, yaşanan krizle birlikte eğitim gibi
sosyal sektörlere yapılan yatırımların azaldığını ifade eden Sayın DIAW, eğitimin
kalitesinin iyileştirilmesinin çok önemli olduğuna yeniden vurgu yapmış, bunun için
politikaların sadece eğitim oranlarına değil eğitimin kalitesinin artırılmasına yönelmesi
gerektiğini, bu konu ile ilgili yapılan düzenlemelerin ve uygulamaların her yönüyle devam
etmesi, denenmesi ve etkisinin ölçülmesi gerektiğini, eğitim kurumlarında çalışanların
toplumsal cinsiyete duyarlı olarak eğitilmesinin önemini belirterek konuşmasını
sonlandırmıştır.
İkinci panelist olan Monazza ASLAM, sunumunda toplumsal cinsiyet bakış açısıyla
eğitimin ekonomik getirisi ve eğitim ile istihdam arasındaki ilişkiyi ele almıştır. Monazza
Aslam, kadınların ekonomik statüsünün artırılmasında eğitimin çok önemli bir yere sahip
olduğunu, özellikle gelişmekte olan ülkelerde kız çocuklarının eğitiminin sosyal ve
ekonomik anlamda birçok fayda sağladığını belirtmiştir. Kadınların eğitiminin, düşük
bebek ölüm oranlarının, doğurganlığın azalmasını, çocuk sağlığında iyileşmeyi, tarımda ve
evde üretkenliğin artışını, çocukların eğitiminde iyileşmeyi, işgücüne katılımda artışı, daha
yüksek kazancı, daha fazla siyasi katılımı ve güçlenmede artışı da beraberinde getirmekte
1
olduğunu ifade eden ASLAM, kadınların ekonomik statülerinin dönüşümünün temelinde
eğitime erişimlerindeki dönüşümün yer aldığını ve gelişmiş ülkelerdeki kadınların ücretli
yaşama katılmalarının yüksek düzeyde olması ve erkek işi olarak görülen mesleklere artan
oranda katılmaları gibi olumlu tabloların eğitime erişimle sağlandığını belirtmiştir. Sonuç
olarak kadınların geliri aile gelirine önemli miktarda katkı sağlamakta ve böylelikle aile
yaşamının dinamiği ile kadınların ekonomik ve sosyal konumları değişmektedir.
ASLAM, Afrika ve Güney Asya‘da halen eğitim ve eğitime ulaşımda erkek ve kadınlar
arasında önemli farklar bulunmakta olduğunu belirtmiş, eğitimin getirisinin göz önüne
alınmasının önemli olduğunu, yüksek seviyeli eğitimin getirisinin daha fazla olduğunu,
yüksek düzeydeki eğitimin kadınlar için daha da önemli olduğunu dile getirmiştir. Çünkü
yüksek eğitim seviyesine sahip kadınlar bariyerleri daha kolay aşabilmekte, ayrımcılığa
direnç gösterebilmekte, daha iyi mesleklere girebilmekte ve çocuk bakımı masraflarını
ödeyebilmektedirler. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde özellikle gelir farklılıklarının
azaltılmasında eğitimin faydası olmaktadır.
ASLAM, çoğu ülkede temel eğitimin kadınlardaki getirisinin erkeklere göre daha az ve
genel olarak temel eğitimin kalitesinin ve dolayısıyla getirisinin de düşük olduğunu, bu
nedenle getirilerin düşük olduğu ülkelerde şartlı nakit transferlerinin temel eğitim
seviyesinde verilmesine ihtiyaç duyulabileceğini vurgulamış, iyi kalitede eğitimin özellikle
işgücü piyasasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin artırılmasında önemli bir yol olduğunu
belirtmiştir.
Erkek işi olarak görülen mesleklerde kadınların daha az temsil edilmelerinin engellenmesi
için okul müfredatının düzenlenmesinin önemine değinen ASLAM, kalıpyargıların
okullardaki materyallerde vurgulandığını dile getirmiştir. Ayrıca, toplumsal cinsiyet
kalıpyargılarının ortadan kaldırılması için öğretmenlerin bu konuda eğitilmesi gerektiğini,
böylelikle fen, matematik ve teknoloji alanlarında cesaretlendirici olabileceklerini
belirtmiştir. Kadınların meslek seçimi konusunda kısıtlı bir alana sahip olduklarını, bu
noktada mesleki segmentasyonun azaltılmasının çok önemli olduğuna, aktif işgücü
piyasası ve eğitim programlarının kadın işgücü arz ve talebini eşleştirmesi gerekliliğine
vurgu yapmıştır.
ASLAM, artan sayıda eğitimli genç kadının işgücü piyasasına dahil edilmesi için yeni
politikalar gerektiğini dile getirmiş, söz konusu genç kadınların okuldan iş hayatına
geçişlerinde yardımcı olacak bazı önemli politikaları şöyle sıralamıştır:
-
Eğitimin kalitesinin artırılması, kadınlar arasında yüksek işsizlik ve iş arama
süresinin uzun olmasının temelinde düşük beceri ve eğitim düzeyi yatmaktadır. Bu
noktada kadınların küreselleşme ile birlikte karşılaştırmalı üstünlük elde
edebilecekleri alanlarda eğitilmeleri teknoloji ile ilgili becerilerini geliştirmeleri
önemlidir.
-
Çoğu gelişmekte olan ülkede çocuk bakım hizmetleri gibi aile dostu politikaların
uygulanması genç kadınların okuldan iş hayatına geçişini sağlamakla kalmayacak
2
aynı zamanda çocuk doğumundan sonra işgücü piyasasına yeniden girişini de
kolaylaştıracaktır.
-
Kültürel dirençlerle baş etmede medyadan aktif olarak yararlanmalıdır.
-
Genç kadınların çalışma hayatına girişlerinde özel girişimciliğe ulaşımlarının
sağlanması hayati bir bileşendir. Kadınların mikrofinansa erişimlerini sağlayacak
politikalar bu amacı gerçekleştirmede yardımcı olabilir.
-
Kadınlara iş yaşamına geçişlerini kolaylaştırmak için danışmanlık verilmesi,
kazançlı işlere sahip olmaları için beşeri sermayelerini geliştirmelerinde kariyer
gelişim hizmetleri almaları önem arz etmektedir.
Üçüncü panelist olan Annette WILLIAMS sunumunda kadınların bilim ve teknolojiye
erişimi ve katılımı konusuna değinmiş, kadınların ve kız çocuklarının bilim, mühendislik
ve teknoloji alanlarında eğitim ve istihdama katılımı ve temsiliyetine ilişkin durum
değerlendirmesi yapmış, bu alanlarda kadınların durumuna ilişkin İngiltere temelinde
güncel verilere yer vermiş ve kadınların düşük temsiliyetinin nedenleri ve sonuçlarını
özetlemiş, sonuç olarak alınması gereken önlemlere yer vermiştir.
WILLIAMS, kadınların bilim ve mühendislik alanlarına katılımında yaşanan eksikliğin
bilimsel gelişme, üretkenliği ve uzmanlığı etkileyen bir durum olduğunu, UNESCO
tarafından 2007 yılında yapılan bir araştırmanın, eğer bilim ve teknoloji alanındaki
araştırma ve gelişme hızı aynı şekilde devam ederse dünya genelinde kadın ve erkek
araştırmacı sayısının artırılması gerektiğini ortaya koyduğunu ifade etmiştir. OECD
ülkelerinin çoğunda kadınların eğitim ve işe katılımlarının artmasına rağmen dünya
genelinde çoğu kadının fakirlik, eğitim yetersizliği, yasal, kurumsal ve kültürel faktörler
nedeniyle bilim alanında kariyer yapmanın sağladığı faydalardan yararlanamamakta
olduğunu belirtmiştir. Bu alanda politika oluşturma sürecinde sistematik ve
karşılaştırılabilir veri toplanmasının önemine değinmiştir.
WILLIAMS, kadınlar için teknolojiye erişimde eşit koşulların olmadığını, kadınların bilim
ve teknoloji alanlarında yer almak için yeterli donanıma sahip olamadığını belirtmiştir.
Kadınlarda üniversiteden istihdama geçerken erkeklere kıyasla daha fazla kayıp söz
konusu olduğunu, bu durumda çocuk bakım hizmetlerinin yaygın olmamasının, özellikle
mühendislik alanında esnek çalışma biçimlerinin ve yarı zamanlı çalışmanın yaygın
olmamasının etkili olduğunu ifade etmiştir.
Kadınların bilim, mühendislik ve teknoloji alanlarında katılımlarıyla ilgili olarak genel
anlamda kurumsal engeller, kültürel faktörler, kalıp yargılar ve bilinçsiz önyargıların
mevcut olduğunu belirten WILLIAMS, bu alanların erkek alanı olarak görüldüğünü,
kadınların kariyer alanları olarak görülmediğini, kariyer hedeflerinin ve tercihlerin kadınlar
ve kız çocuklar için hangi mesleklerin uygun olup olmadığına ilişkin sosyo-kültürel
davranışlar ve toplumsal cinsiyet kalıp yargıları tarafından belirlenmekte olduğunu, bu
süreçte ebeveynler, öğretmenler ve kariyer danışmanlarının da etkili olduğunu ifade
3
etmiştir. Kadın rol modellerin eksikliğinin de kadınların bu alanlara katılımını olumsuz
olarak etkilediğini dile getirmiştir. Mesleki segmentasyonun eşitsizliğe neden olduğunu,
kadınların ve kız çocukların eğitimine yapılan yatırımın düşük olmasıyla yaşanan
eşitsizliğin nesilden nesile taşındığını belirtmiştir.
Kadınların bilim ve teknoloji alanlarında tıp gibi sağlık ve bakım ile ilgili alanlarda
yoğunlaştıklarını, mühendislik, imalat teknolojileri ve inşaat gibi alanlarda çok az yer
aldıklarını belirten WILLIAMS, kadınların bilim, mühendislik ve teknoloji alanlarında
yönetici düzeyindeki temsil oranlarının da oldukça düşük olduğunu ifade etmiştir.
Annette WILLIAMS konuşmasının sonunda, kadınların söz konusu alanlardaki
katılımlarının ve statülerinin artırılmasına ilişkin şu önerilerde bulunmuştur:
-
Teşvik mekanizmaları, yapısal ve kültürel engellerin kaldırılması çok önemlidir.
-
Kurumların kültürel ve yapısal değişimlerinin sağlanması, bu alanlardaki karar
vericilere, yöneticilere toplumsal cinsiyet eğitimlerinin verilmesi önemlidir.
-
Toplumsal cinsiyet kalıp yargıları ile mücadelede devletin dahil edilmesi hayati bir
öneme sahiptir.
-
Kadınların bilim, mühendislik ve teknoloji alanlarına katılımları ve pozisyonlarının
artırılmasında ulusal bir stratejinin oluşturulması önemli adım olacaktır.
-
Ekonomi için kadın işgücünün değeri tüm dünya tarafından kabul edilmekte ve bu
noktada kadınların bilim, mühendislik ve teknoloji alanlarında erkeklerle eşit bir
şekilde yer alarak bu alandaki mesleklerin getirilerinden yararlanmaları ve
kariyerlerini tamamlamaları için gerekli koşulların yaratılması büyük önem
taşımaktadır.
Panelistlerin sunumlarının ardından katılımcılara söz verilmiş olup, Türkiye adına Ankara
Milletvekili Sayın Aşkın ASAN söz almıştır. Sayın ASAN konuşmasında kırsal bölgedeki
kadınlar için uzaktan eğitim projesine başlandığını ancak yürütülen bu projede bazı
sıkıntılar yaşandığını ve hedeflenen sonuçların alınamadığını ifade etmiştir. Bu proje ile,
yürütülecek projelerin başarılı olabilmesi için dört alanda desteklenmesinin önemli olduğu
sonucuna ulaşıldığını belirtmiş, bu dört alanı şu şekilde sıralamıştır:
-
Eğitime başlamadan önce yüz yüze kılavuzluk eğitimi verilmesi,
-
Eğitim süresince çocuk bakım hizmeti sunulması,
-
Eğitime ulaşımın sağlanmasında taşıma hizmeti verilmesi,
-
Bir öğün yemek hizmetinin sağlanması.
4
Sayın ASAN, yapılan çalışmalarda bu konuların dikkate alınmasının çok önemli olduğunu
belirtmiş, yürütülen çalışmalara toplumsal cinsiyet bakış açısının yansıtılmasına vurgu
yapmıştır.
5
EK 9
CEDAW‟ın 30. Yıldönümünün Anılması
Panelde Hukuk Profesörü Andrew BYNERS ve CEDAW Komitesi Üyesi Dubravka
SIMONIVIC birer sunum gerçekleştirmiştir.
Sayın BYRNES sunumunda Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması
Sözleşmesi‘nin birkaç önemli boyutunun olduğunu belirterek, başkaları tarafından da ifade
edildiği gibi Sözleşmenin bir tür ―Kadın Hakları Senedi‖ olduğunu ifade etmiştir.
Sözleşmenin toplumsal cinsiyet eşitliğini ve dolayısıyla kadının ilerlemesini sağlayacak bir
kalkınma aracı olduğunu sözlerine ekleyen BYRNES, toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili
çalışmalar açısından kamu politika hukuku ve kalkınma için çerçeve oluşturduğunu da
belirtmiştir. Ayrıca, CEDAW Sözleşmesi‘nin taraf ülkeleri bağlayıcı hukuki bir belge
olduğunu dile getirmiş ve Sözleşmenin kabul edilip onaylanmasından bu yana bu konuda
kaydedilen gelişmelere ve Komite‘nin çalışmalarına değinmiştir.
Daha sonra, BYRNES, birçok meselenin ve sorunun 30 yıl önceki ile aynı olduğunu,
cevabın bir kısmının ise Sözleşmenin yeni meselelere ve anlayışlara yorumlanması ve
uyarlanması ile alakalı olduğunu ifade etmiş; Komite‘nin Sözleşme‘yi zamana göre
geliştirmenin gerekli olduğunun farkına vardığını, Sözleşmenin ―dinamik bir araç‖ olduğunu
ve maddelerinin içeriğinin, kadına yönelik ayrımcılığın doğasının ve kadına yönelik
ayrımcılık ile mücadele eden diğer araçların anlaşılmasına ve netleştirilmesine katkıda
bulunduğunu belirtmiştir. BYRNES, bu bağlamda Komite‘nin katkılarının; raporlama
sürecinde taraf devletler ile işbirliği yapması, belirli meseleler üzerine yaptığı beyanatlar,
genel tavsiye kararları ve son olarak da İhtiyari Protokol ve Sözleşme altındaki rapor
inceleme süreçleri ile ilgili görüşleri gibi farklı türdeki çıktılarında görüleceğini ifade
etmiştir.
BYRNES, daha sonra kapsamlı bir şekilde Komite‘nin genel tavsiye kararlarına değinmiş ve
şunları belirtmiştir: 2010 Mart itibari ile, CEDAW Komitesi hazırlanmakta olan tavsiye
kararları ile birlikte toplam 26 genel tavsiye kararı kabul etmiştir. Daha önce kabul edilmiş
olan tavsiye kararları kısa ve sınırlı idi ancak bu durum 1992 yılında kadına yönelik şiddet
ile ilgili 19. Tavsiye Kararı‘nın kabul edilmesi ile değişmiştir ve bu tarihten sonra neredeyse
bütün genel tavsiye kararları daha kapsamlı ve detaylı hale getirilmiştir. Komite tarafından
ayrıntılı olarak hazırlanmış genel tavsiye kararları şu şekilde sıralanabilir:
19. Genel Tavsiye Kararı ( Kadına yönelik şiddet)
21. Genel Tavsiye Kararı ( Evlilikte ve aile ilişkilerinde eşitlik)
23. Genel Tavsiye Kararı ( Siyasi ve sosyal hayat)
24. Genel Tavsiye Kararı ( 12. Madde: Kadın ve Sağlık)
25. Genel Tavsiye Kararı ( 4. Madde: 1. Paragraf: Geçici Özel Önlemler)
26. Genel Tavsiye Kararı ( Göçmen işçi kadınlar)
1
Daha sonra Komite‘nin İhtiyari Protokol altındaki ilmi içtihatlarına değinen ve Komite‘nin,
kadına yönelik şiddet dahil bir çok konuda uluslararası insan hakları hukukuna ve
Sözleşmenin içtihatlarına önemli katkılarda bulunduğunu dile getiren BYRNES, bunun taraf
devletlerin yükümlülüklerini ayrıntılandırmak için önemli olduğunu vurgulamıştır.
BYRNES, şiddet vakalarının hukuk, politika, idari değişim ve Komite‘nin takip sürecinin
geliştirilmesi açısından ulusal düzeyde de önemli gelişmeler sağladığını ifade etmiş ve
Komitenin takip sürecinde, en azından taraf devletlerin işbirliği yapmaya istekliliği
konusunda başarılar kaydettiğini belirtmiş ve bu konuda Avusturya örneğini vererek bu ülke
ile süren tartışmaların Komite‘nin memnun olacağı önlemler alınmadan son bulmayacağını
belirtmiştir.
BYRNES, ayrıca Komite‘nin içtihat hukuku biriminin büyüdüğünü ve ihlaller olduğu
düşünülen vakalarla ilgili daha fazla karar kabul edildiğini belirtmiş ve ulusal uygulamaların
daha fazla önem kazanacağını, bu bağlamda da yürütme ve yasama organına büyük
sorumluluk düşeceğini, benzer durumların diğer uluslararası insan hakları anlaşmalarının
uygulanmasında da ortaya çıkmakta olduğunu ifade etmiştir.
Sözleşmenin ve Komite‘nin rolünün artması ve sivil toplumların uluslararası düzeyde rapor
hazırlama ve diğer süreçlere dahil olması sonucu Komitenin beklentilerinin de arttığını
belirten BYRNES, Komitenin İhtiyari Protokol altında yürüttüğü çalışmaların devletlere yön
gösterme ve hakları ihlal edilen mağdurlar için çözüm yolları bulma konusunda yeni
fırsatların ortaya çıkmasını sağladığını ifade etmiştir.
Brynes daha sonra, politika ve yasal analiz açısından Sözleşmeyi bir çerçeve olarak ele almış
ve bu hususta bazı ülkelerden örnekler vermiştir. Bunun ardından Sözleşmenin ve
CEDAW‘ın içtihat hukukunun hukuk makamları tarafından kullanılmasının arttığını
belirtmiştir.
BYRNES daha sonra İnsan Hakları Komitesi‘nin Evrensel Periyodik Gözden Geçirme
Sürecine değinmiş ve şunları dile getirmiştir: İnsan Hakları Komitesinin kurulması ve
Evrensel Periyodik Gözden Geçirme Sürecinin başlatılması Sözleşmenin ve Komitenin
görevlerinin uygulanması ile ilgili fırsatlar ve sorunlar açığa çıkarmıştır. Her ne kadar
Evrensel Periyodik Gözden Geçirme ile ilgili sorunlar olmuşsa da anlaşma organlarının
bulgularının ve tavsiyelerinin BM kaynaklarında yer alması önemli bir başlangıç noktası
olmuştur. Bu süreç İnsan Hakları Konseyi için CEDAW tavsiye kararlarını güçlendirmesi ve
CEDAW‘ın evrensel periyodik gözden geçirme tavsiye kararlarını takip etmesi açısından bir
fırsat olmuştur. Bu konu hakkında Vanuatu ve Japonya‘yı örnek olarak gösteren BYRNES,
Sözleşmenin ve Tavsiye Kararlarının ulusal düzeyde uygulanması için adımlar atması
konusunda Vanuatu‘da teşvik edildiğini belirtmiş ve Vanuatu tarafından da bu tavsiye
kararlarının ‗‘kabul edilebilir‘‘ olarak nitelendirildiğini belirtmiştir. Komite‘nin 44.
Oturumunda Japonya‘ya Paris İlkeleri ile uyumlu insan hakları kuruluşu kurması konusunda
tavsiyede bulunulduğunu dile getiren BYRNES, Japonya‘nın söz konusu Tavsiye Kararını
takip etme konusunda uzlaştığını belirtmiş ve bu iki örneğin de hükümetler için, İnsan
Hakları Konseyi‘nin ve anlaşma organlarının, insan haklarının korunması ve
2
uygulanmasının geliştirilmesi yolundaki ilişkilerinin muhtemel süreci hakkında bilgi
verdiğini ifade etmiştir.
Bunun ardından ulusal insan hakları kuruluşları ve ulusal parlamentoların da sürece dahil
edildiğini belirten BYRNES şunları ifade etmiştir: Her ne kadar Komite daha önce ulusal
insan hakları kuruluşları ve ulusal parlamentoların uygulamada yer alabileceği ve
Sözleşmeyi takip edebileceğini belirtmiş olsa da Komitenin bu husustaki son görüşü, bu iki
aktörün kuruluşlar ile işbirliği yapmak açısından önemli bir noktada durdukları yönündedir.
Birçok ulusal insan hakları kuruluşunun toplumsal cinsiyete ilişkin talepleri vardır ve bu
kuruluşlar politika reformları başlatarak ve uluslar arası mekanizmalara bilgiler sağlayarak
hükümetlerin performanslarını inceleyebilirler.
Son olarak, Ulusal Parlamento‘nun Sözleşmenin uygulanması ve izlenmesi konusundaki
rolünün çok uzun zamandır bilindiğini belirten BRYNES, Komite‘nin son beyanatının
parlamentoları sözleşmenin uygulanması ile izlenmesi ve Komite‘ye bilgi sağlaması
hususunda daha fazla görev alması için teşvik etmesi açısından önemli olduğunu dile
getirmiştir.
Sayın BYRNES‘in sunumunun ardında söz alan Sayın SIMONIVIC tarafından 1979 yılında
imzalanan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve 1995 yılında
kabul edilen Pekin Eylem Platformu‘nun kadına karşı şiddetin ortadan kaldırılması, kadının
geliştirilmesi ve kadın erkek eşitliğinin sağlanması yolunda iki önemli küresel araç olduğu
belirtilmiştir. Her ikisinin de BM üye devletleri tarafından kabul edildiğini belirten,
CEDAW Sözleşmesinin 186 devletin onaylaması ile en çok devlet tarafından onaylanan
ikinci sözleşme olduğunu Pekin Eylem Platformu‘nun da 189 ülkenin fikir birliği ile
oluşturulduğunu vurgulamış ve bu sayıların devletlerin çoğunun bu iki araca bağlı
olduklarının açık bir göstergesi olduğunu belirtmiştir. SIMONIVIC, CEDAW
Sözleşmesi‘nin bundan 30 yıl önce kabul edildiğini ve kadınların sosyal, ekonomik ve siyasi
hayata eşit olarak, ayrımcılığa maruz kalmadan katılımlarını sağlamak için yasal olarak
bağlayıcı bir insan hakları anlaşması olduğunu dile getirmiş, 1995 yılında kabul edilen Pekin
Eylem Platformu‘nun da her ne kadar yasal olarak bağlayıcı olmasa da stratejik öncelikleri
belirten ve kadının gelişmesi için alınması gereken önlemler, yapılması gereken çalışmalar
ve uygulama stratejilerini içeren kapsamlı bir uzlaşı politika dokümanı olduğunu
belirtmiştir.
Sayın SIMONIVIC, 2010 yılında gerçekleştirilen 3. KSK, Eylem Platformu‘nun gözden
geçirildiği söz konusu panelde CEDAW ve Pekin Eylem Platformu arasındaki sinerjiye
odaklanılacağını belirterek, 7 yıllık CEDAW Komitesi üyesi ve 2007-2008 yılında başkanlık
yapmış olmanın verdiği deneyime dayanarak bu konu ile ilgili kendi kişisel görüşlerini dile
getireceğini belirtmiştir.
Konuşmasına Sözleşme ve Pekin Eylem Platform‘u arasındaki bağlantı ve sinerjilerden
bahsederek devam eden SIMONIVIC, öncelikle Pekin Eylem Platformu‘nun CEDAW
Sözleşmesi‘nin kabul edilmesinden sonra kabul edildiğinin vurgulanmasının önemli
olduğunu belirterek, Pekin Eylem Platformu‘nun CEDAW Sözleşmesi‘ne ve Komitesi‘ne
3
birçok kez atıfta bulunduğunu ve CEDAW Sözleşmesinin uygulanmasını güçlendirmeyi
hedefleyen faaliyetler barındırdığını dile getirmiştir. Ardından hem Pekin Deklarasyonunun
hem de Pekin Eylem Platformu‘nun CEDAW Sözleşmesini savunduğunu ve tekrar
onayladığını belirterek bu görüşü somut bir kanıt ile desteklemek için şu örnekleri vermiştir:
Pekin Deklarasyonu 8. Paragrafında ―CEDAW Sözleşmesine bağlılığını doğrular‖
Pekin Eylem Platformu 7. Paragrafında ―CEDAW Sözleşmesini destekler..‖
Pekin Eylem Platformu 25. Paragrafta CEDAW Sözleşmesinin 1979 yılında kabul
edildiğine 1981 yılında da yürürlüğe girdiğine değinir, ―kadın ve erkek arasında eşitlik
hususunda ne kastedildiği ile ilgili uluslararası standart oluşturur‖
124. Paragraf (f) ―Kadına karşı şiddeti önleme ve onunla mücadele etme konusundaki
faaliyetlerinde Hükümetler CEDAW Komitesinin 11. Oturumda kabul edilen 19. Genel
tavsiye kararını göz önünde bulundurarak, CEDAW sözleşmesini uygulamaya çağrılırlar‖.
215. Paragrafta I. Kritik Alan başlığı altında ―Kadının İnsan Hakları‖ ; ―Hükümetlerin
yalnızca kadının insan haklarını ihlal etmekten kaçınmasının yeterli olmadığını, bu hakları
geliştirmek ve korumak için de aktif bir şekilde çaba harcaması gerektiğini‖ vurgular.
―Kadının insan haklarının öneminin farkında olunması BM üye ülkelerinin ¾‘ünün CEDAW
Sözleşmesine taraf olması gerçeği ile gözler önüne serilmektedir‖.
218. Paragraf, Sözleşmenin hedefleri ile uyuşmayan koşulların önlenmesi çağrısında
bulunur.
219. Paragraf CEDAW Sözleşmesine henüz taraf olmamış, Sözleşme ile uyuşmayan
koşulların mevcut olduğu ya da ulusal hukukun uluslararası normları ve standartları
uygulamak üzere yeniden gözden geçirilmediği ülkelerde, kadının yasal olarak eşitliğinin
henüz güvence altına alınmadığını net bir şekilde ifade etmektedir.
SIMONIVIC CEDAW Komitesinin Sözleşme‘nin ve Pekin Eylem Platformu‘nun
uygulanmasını izlediğini belirterek şunları dile getirmiştir: ―Komite 23 uzmandan
oluşmaktadır. CEDAW Komitesinin görevi, taraf devletlerin periyodik olarak sunduğu ülke
raporlarını göz önünde bulundurarak Sözleşmenin uygulanmasını izlemektedir‖.
SIMONIVIC Pekin Eylem Platformu‘nun CEDAW Komitesi tavsiyeleri ve Pekin Eylem
Platformu‘nun uygulanması arasında önemli bir bağ oluşturduğunu belirtmiş ve bunu somut
bir kanıtla desteklemek için Pekin Eylem Platformu‘nun ilgili paragraflarına atıfta
bulunmuştur. Söz konusu paragraflarda Komitenin CEDAW Sözleşmesini uygularken, Taraf
Devletler tarafından sunulan ülke raporları değerlendirilirken, Pekin Eylem Platformu‘nu da
göz önünde bulundurması gerektiği ve taraf devletlerin ülke raporlarını hazırlarken Pekin
Eylem Platformu‘nu uygulamak için alınan önlemler hakkında bilgiye de yer vermeye davet
edildiklerinden bahsettiğini belirterek, bütün bu hükümlerin bu iki belgenin karşılıklı olarak
birbirlerini desteklediğini gösterdiğini ifade etmiştir.
SIMONIVIC, daha sonra, toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaygınlaştırılması ve kadın
haklarının gerçekleştirilmesi konusunda CEDAW Sözleşmesi ve Pekin Eylem
Platformu‘nun kullanılmasına değinmiş ve her iki belgenin de toplumsal cinsiyete özgü
belgeler olduklarını ve sadece kadınları hedef aldıklarını belirtmiştir. CEDAW
4
Sözleşmesi‘nin her ne kadar toplumsal cinsiyete özgü bir belge de olsa, hedefinin meşru ve
fiili kadın erkek eşitliğini gerçekleştirmek olduğunu belirten SIMONIVIC, bunun kadına
yönelik her türlü ayrımcılığın önlenmesini sağlayacak politikalarla gerçekleşeceğini
vurgulamıştır. SIMONIVIC her iki belgenin (hem CEDAW Sözleşmesi hem de Pekin
Eylem Platformu) kız çocuklarını da dahil ederek bütün kadınları hayatları boyunca
korumaya yönelik olduğunu dile getirmiş, Pekin Eylem Platform‘unun da stratejik
hedeflerinden birinin kadın ve erkek arasında meşru ve fiili eşitlik sağlamak olduğunu
belirtmiştir. Ayrıca her iki belgenin de ülkelerin iç hukukunun, standartlarının ve
politikalarının kadına yönelik her türlü ayrımcılığı önleme ve kadın haklarının
yaygınlaştırılması yönünde geliştirilmesine önemli etkide bulunduğunu belirten
SIMONIVIC, bu nedenle de bu belgelerin iki ayrı belge olarak değil de kadına yönelik her
türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak için ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin pratikte de
gerçekleştirilmesi için birbiri ile uyumlu ve birbirini karşılıklı destekleyen araçlar olarak
kullanılması gerektiğini vurgulamıştır. SIMONIVIC, CEDAW Sözleşmesi‘nin 16
maddesinin ve Pekin Eylem Platformu‘nun 12 kritik alanının, birbirine benzer ve birbirini
tamamlayıcı olduğunu belirtmiş, bazı alanlarda hedeflere ulaşmak üzere gerekli çalışmalar
konusunda Pekin Eylem Platformu‘nun daha kesin olduğunu ifade etmiş ve Komite‘nin
Sözleşme yükümlülükleri doğrultusunda taraf devletlerin atması gereken adımlar ile ilgili
analizlerine tavsiye edilen çalışmaları dahil ettiğini dile getirmiştir.
Simonivic, CEDAW Sözleşmesi‘nde her ne kadar kadının haklarının geliştirilmesi ile ilgili
ulusal kurumlara açık bir şekilde değinilmese de Pekin Eylem Platformu‘nda kadının
geliştirilmesine yönelik ulusal mekanizmalara değinildiğini ve onların çalışmaları ile ilgili
standartların belirlendiğini ifade etmiştir.
Kadına yönelik şiddet konusunun her iki belgede de kapsamlı bir şekilde ele alındığını dile
getiren SIMONIVIC, bu konunun İhtiyari Protokol ile Komite tarafından güçlendirildiğini
vurgulamıştır. Komite‘nin 1992 tarihli 19. Genel Tavsiye Kararlarında kadına yönelik
şiddetin, kadına yönelik ayrımcılık oluşturduğunun ve insan haklarını ihlal ettiğinin
doğrulandığını belirten SIMONIVIC, ayrıca ―Devletlerin de şiddeti önlemek, araştırmak,
gerekli cezai işlemleri yapmak konusunda başarısızlık göstermeleri durumunda sorumlu
tutulacakları‖nın vurgulandığını ifade etmiştir. Ayrıca Komite‘nin ―suçlunun haklarının
kadının insan haklarının üstünde tutulamayacağı‖ ile ilgili görüşüne de değinmiştir.
SIMONIVIC ayrıca hem CEDAW Sözleşmesinin hem de Pekin Eylem Platformu‘nun
ayrımcılık içeren yasaları ortadan kaldırmaya yönelik yükümlülükler içerdiğini ve bu
anlamda da birbirlerini desteklediğini belirtmiş, ulusal düzeyde ‗‘erteleme olmaksızın‘‘
kadına ve kız çocuklarına yönelik ayrımcılık içeren yasalardaki değişiklikleri de görmemiz
gerektiğini vurgulamıştır.
Komite‘nin ayrıca Sözleşme‘nin uygulanması ile ilgili paydaş yelpazesini artırmayı
hedeflediğini belirten SIMONIVIC, devletlerin her ne kadar önemli sorumluklara sahip
olsalar da diğer aktörlerin de Sözleşmenin uygulanmasında çok önemli bir paya sahip
olduğunu vurgulamıştır.
5
Son olarak SIMONIVIC, değindiği can alıcı unsurları özetleyerek konuşmasını
sonlandırmıştır.
6
EK 10
Küresel Ekonomik ve Mali Kriz Kapsamında Kadının Ekonomik
Olarak Güçlendirilmesi
Kadının Ekonomik Olarak Güçlendirilmesi Konusuna Genel Bir Bakış
Toplumsal Cinsiyet ve Kalkınma Danışmanı, Ekonomist Mona KHALAF, Uruguay
Cumhuriyet Üniversitesinden Ekonomist Alma ESPINO, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve
Ekonomi Programı Direktörü Rania ANTONOPOULOS söz aldığı panelde aşağıdaki
hususlar ele alınmıştır:
8 Mart 2010 tarihinde gerçekleştirilen panelin konusu mevcut küresel ekonomik ve mali kriz
kapsamında kadının ekonomik olarak güçlendirilmesidir. Panele, kadının güçlendirilmesi
konusunun uzun süredir küresel olarak ele alınan, bir konu olduğu ve bu konunun Bin Yıl
Kalkınma Hedeflerinin kabulüyle uluslararası bağlamda tanındığı ve gözler önüne serildiği
belirtilerek giriş yapılmıştır. Dünya Bankası tarafından, güçlendirmeye ―varlıkların
büyümesinin ve bireylerin kapasitelerinin kurumlara katılımı, uzlaşması, nüfuzu, kontrolü ve
yaşamlarını etkileyen kurumları sorumlu tutabilmeleri‖ olarak atıfta bulunulduğuna
değinilerek, bunun pragmatik bir şekilde kadınların ekonomik ve mali kaynaklara
erişimlerinin kolaylaştırılmasına, onlar için saygın ve tam zamanlı istihdam fırsatları
güvenliği sağlanmasına, yeterli yasal zemin oluşturulmasına ve bu amaçla toplumsal
cinsiyete duyarlı makro-ekonomik politikalar benimsenmesine dönüştürülebileceği
belirtilmiştir. Eğitim ve iş gücü piyasasında kadınların oranı gibi, kadınların ekonomik
olarak güçlendirilmesine katkı sağlayan birçok değişkene ilişkin ilerleme kaydedilse de,
güçlendirmenin ‗‘yavaş ve bölgeler arasında dengesiz‘‘ olduğu dile getirilerek bu durumun,
kültürel, sosyal normlar ve geleneklerle açıklanabileceği belirtilmiştir.
EKONOMİK GÜÇLENDİRME: ELEMENTLER VE KISITLAMALAR
Panelde, ekonomik ve finansal kaynakların kadının güçlendirilmesi üzerinde çok büyük bir
etkiye sahip olduğuna değinilerek, bu kaynakların dengesiz bir şekilde dağılımının
kadınların kalkınmaya katılımlarını tehlikeye soktuğu, sonuç olarak da hakkaniyetli ve
sürdürülebilir büyüme sürecini yavaşlattığı belirtilmiştir. Ayrıca cinsiyetler arasında eşit
kaynak dağılımının kadınların üretkenliğini arttırdığına, kişisel gelişimlerini sağladığına,
kadınların toplum etkinliklerine katılımlarına ve çocuklarının refahı, sağlığı ve eğitimine
yatırım yapmalarına olanak sağladığına, böylece eşit kaynak dağılımının makro-ekonomik
düzeyden daha çok üretken beşeri kaynağa dönüşerek, ekonomik büyümenin ve kadın için
resmi istihdam fırsatlarının oluştuğu hususu vurgulanmıştır.
İşgücü
İşgücünün hem erkek hem kadın için geçimlerini sağlamaya yarayan kaynak olduğu, ancak
―istihdam edilmiş olmanın veya işe sahip olmanın nihai hedef olmadığına, nihai hedefin
saygın iş ve çalışma koşulları altında katkı sağlama, başarılı olma ve kendini
1
gerçekleştirme‖ olduğu belirtilmiş, yapısal uyum programlarının uygulandığı ülkelerde özel
sektörün küçülmesinden dolayı, birçok kadının işsiz kaldığına ve bu kadınların
sürdürülebilirlik, saygınlık ve sosyal koruması bulunmayan kayıt dışı sektörde yer almak
zorunda kaldığına değinilmiştir. Kadınların doğalarına daha uygun olduğunun düşünülmesi
nedeniyle sektörlerin kadın-erkek arasında ayrılmasının da, kadınların üretkenliğinin önünde
bir engel teşkil ettiği dile getirilmiştir. Evin geçiminden özellikle erkeklerin sorumlu
olduğunun düşünülmesinden dolayı, kadınlar eşit derecede kalifiye olsalar bile herhangi bir
istihdam fırsatı çıktığında erkeklere öncelik verildiği belirtilmiştir. İş gücü piyasasındaki
ayrımcılığın nedeninin eğitim olanaklarındaki ayrımcılıkla açıklanabileceği belirtilerek,
farklı alanlarda yaşam boyu olanaklar sağlanmasının kadının güçlendirilmesi bakımından
hayati olabileceği dile getirilmiştir. Geçinmek için gelir sağlamanın her zaman kadınları
güçlendirmediğini, birçok ülkede ataerkil sistemler nedeniyle kadınların kendi gelirlerini
tamamen ve bağımsız bir biçimde kullanabilme haklarına sahip olamadığı belirtilmiş,
bununla beraber, kadınların iş gücü piyasasındaki payında küresel olarak bir artışın
gözlemlendiğine ve işgücüne en düşük katılım oranının Batı Asya‘da olduğuna
değinilmiştir. Yalnızca kadınların sorumluluğunda kabul edilen bakım hizmetleri ve hane
içindeki görünmez emeği kadınların kazancını, iş tercihini ve boş zamanını tehlikeye attığı
hususuna vurgu yapılarak bu durumun kadınların üretme ve üreme rollerinin daha da çok
artmasına ve kadın erkek arasındaki iş bölümü ve dağılımının yapılmamasına neden
olduğuna değinilmiştir.
Ekonomik Kaynaklar
Kadınların kaynaklar üzerinde kontrol sahibi olmalarının, aile içerisinde karar almaya
katılmalarında, çocuklarının sağlığı ve eğitimleri üzerinde olumlu etkilerinin bulunmasında
önemli bir unsur olduğuna değinilmiştir. Mülkiyete erişimde varolan toplumsal cinsiyet
eşitsizliğinin temel nedeninin ise erkeklerin lehine olan miras yasaları olduğu dile getirilerek
kadının kanunen hakkı olsa bile, bu hakkın geleneklerden dolayı kullanılamadığına, malları
erkek kardeşlerine devrettiğine, aynı mantığın evlilikte mülkiyet hakkı durumunda da geçerli
olduğuna değinilmiştir. Ulaşım ve su kaynakları bakımından yeterli alt yapının
oluşturulmasının da çok önemli olduğu belirtilerek, özellikle kırsal alanlarda kadınların
yetersiz ulaşım imkanlarından muzdarip oldukları, bu durumun da onların sağlığı, kız
çocuklarını okula kayıt ettirmeleri, toplumsal aktivitelere katılımları ve boş zamanlarını
değerlendirmeleri üzerinde olumsuz etkilerinin bulunduğu vurgulanmıştır. Su kaynaklarına
erişim için de aynı durumun geçerli olduğu, nicelik ve nitelik olarak kaliteli su kaynakları
sağlamanın kadın ve çocuklar için oldukça zaman harcayan bir eylem olduğuna değinilerek,
2008 UNIFEM raporlarına göre, Afrika‘da kadın ve çocukların yılda 40 milyar saatini su
toplayıp taşıyarak geçirdiği belirtilmiştir.
Mali Kaynaklar
Gerek kamu gerekse özel mülkiyete ait olsun mali kaynakların, paraya-dayalı kaynaklar
olduğu, bunların hükümet giderleri, özel mali giderler, resmi kalkınma yardımları, gelir,
kredi ve havale gibi parasal kaynakları içerdiği belirtilmiştir ( BM, 2009). Kadınların mali
2
kaynaklar üzerindeki sınırlı kontrolleri nedeniyle kooperatif ve tarım kredi bankalarınca
sağlanan banka kredilerinde ve mali olanaklardan kadınların daha az paya sahip olduğu
kadınların erkeklere oranla daha çok ipotek ödedikleri dile getirilmiştir. Yapısal uyum
programlarının, özel sektör tarafından sağlanan finansal hizmetleri azalttığına değinilerek,
mikro finansın benimsenmesinin bu sorunlara bir çözüm üreteceği belirtilmiştir. Kadınların
işlettikleri işletmelerin büyüklüğü oranında kredi alma hakkı bulunması nedeniyle,
kredilerin kadınların girişimlerinin büyümesi için yeterli olmadığına değinilmiştir. Mikro
finans programlarının gelir üzerinde olumlu etkilerinin bulunduğu ve dalgalanmaları
azalttığı belirtilmekle birlikte, ―Gelir düzeyindeki artışın kadının güçlendirilmesi için yeterli
olmadığı çünkü aile içerisindeki eşitsizliklerin kadının bu gelirden yararlanmasını
engellediği‖, dolayısı ile yalnızca kadının mali kaynaklara erişimine odaklanan, yönetimsel
ve mali beceriler geliştirmesi için kadınlara ek yararlar sağlayamayan mikro finans
programları nedeniyle güçlendirmenin yavaşlatıldığı vurgulanmıştır. Kadınların resmi
sektörde saygın, sürekli, kazanç getiren, özlük haklarının bulunduğu ve bakım hizmeti sunan
işlere erişimlerinde ayrımcılığa maruz kalmalarından dolayı acil durumlarda çok ciddi
sorunlarla karşı karşıya kaldıkları dile getirilerek, gelişmekte olan birçok ülkede, sosyal
güvencenin yalnızca resmi istihdamla mümkün olduğu, kadınların ise sosyal güvenceye
sahip işlere erişimlerinin kısıtlı olduğu belirtilmiştir.
SONUÇ VE TAVSİYELER
Birçok çabaya rağmen kadının ekonomik olarak güçlendirilmesinin mümkün olmadığına,
kadınların iş gücü piyasasına katılımlarının artmasına rağmen bu artışın bölgeler arasında
dengesizlik gösterdiği belirtilmiş, kadınların kayıt dışı sektörde yaptıkları işin karşılığını
alamadıkları, aile içerisinde sundukları bakım hizmetlerinin onların temel alanı olarak
kaldığı, kadının ücretsiz emeğinin kayda alınmadığı dile getirilmiştir. Yatay ve dikey
toplumsal cinsiyet ayrımının halen yaygın olduğu, kalıp yargı rollerinden dolayı kadınların
belli bir sektörde yoğunlaştığı bu nedenle de karar alma pozisyonlarına ulaşamadığına
ayrıca, kadınların dünyanın her bölgesinde mali ve ekonomik kaynaklara erişimde
ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığı, bunun da onların ekonomik büyümeye olan katkı ve
üretkenliğini olumsuz yönde etkilediği dolayısı ile bu sorunun ele alınırken sosyo-kültürel
boyutlarının da göz önünde bulundurulması gerektiğine değinilmiştir. Bu bağlamda,
kadınların ekonomik katkılarının göz önünde bulundurulması ve güçlendirilmesi için
politika önlemlerinin alınması gerektiğine vurgu yapılmış, özel sektör, sivil toplum ve
hükümetlerin bu hususta birlikte çalışması gerektiğinin altı çizilmiştir. Hükümet
seviyesinde, benimsenen politikaların ekonomik, sosyal, hukuki boyutları da içermesi
gerektiği bu çerçevede hükümetler tarafından yapılan eylemlerde;
-
Ekonomik ve sosyal altyapı için yeterli miktarda fonun sağlanmasına,
-
Ücret eşitsizliğini azaltmak, hem kadın hem erkek için saygın ve tam zamanlı iş
güvencesi sağlamak amacıyla toplumsal cinsiyete duyarlı stratejilerin
geliştirilmesine,
3
-
Özel sektörde kadına karşı ayrımcılık içermeyen işe alma prosedürlerinin
benimsenmesine,
-
Kadınların ekonomik karar alma mekanizmalarında, özel sektörde ve devlet
kurumlarında yeterli temsilinin sağlanmasına,
-
Tüm kadınların sağlık hizmetleri ve sosyal güvenceye eşit erişimlerinin
sağlanmasına,
-
Kadınların piyasa ihtiyaçlarını karşılayan uygun teknik ve eğitim hizmetleriyle
donatılmasına,
-
Medya ve ders kitaplarında tanımlanan kalıp yargı rollerindeki kadın model
imajının geliştirilmesine,
-
Çalışan kadınların ev ve iş yaşamının uyumlaştırılmasına hizmet edecek sosyal
politikaların geliştirilmesine,
-
Kadınların siyaset hayatına katılımlarını arttıracak yasaların çıkarılmasına,
-
Miras, mülkiyet ve krediye erişim gibi kadın haklarına karşı ayrımcılık içeren
yasalarda düzeltme yapılmasına odaklanılması gerektiği belirtilmiştir.
Söz konusu eylemlerin ise yalnızca hükümetler tarafından başlatılıp uygulanamayacağına,
sivil toplumun da onay ve desteğinin gerektiğine, kadının ekonomik olarak güçlendirilmesi
ve bunun başarıya ulaşması için sivil toplum tarafından lobi faaliyetlerinin önemli olduğuna,
bu şekilde hem erkekler hem de kadınlar arasında konuya ilişkin farkındalığın
arttırılabileceğine değinilerek kadının ekonomik katkısının öneminin, iş dünyasının ancak
kadının sarf ettiği hem ücretli hem de ücretsiz emeğin hesaba katılarak anlaşılabileceğinin
altı çizilmiş, ücretli işin yanı sıra, çocuk bakımı, hasta bakımı, yemek, temizlik vb. gibi hane
içinde yapılan ücretsiz emeğin de iş gücü anlamında bir karşılığının olduğu dile getirilmiştir.
Bölgesel ve yerel değişkenlere rağmen, çalışma yaşındaki kadınların iş gücü piyasasına
katılım oranının erkeklere kıyasla çok gerilerde olduğu ve işsizlik oranının kadınlar arasında
daha yaygın olduğu, gerek ücretli gerek ücretsiz iş gücü bakımından kadınların erkeklere
kıyasla daha çok zaman harcadıkları ancak daha az ücret karşılığında çalıştıkları
belirtilmiştir.
DEVLET POLİTİKA ÖNLEMLERİ
Yıkıcı etkilerine rağmen, krizden çok önemli bir ders alındığı belirtilerek, devletin ekonomik
istikrarı sağlamak için gerekli düzenlemeyi yapması ve politikalar oluşturmasının hayati
önem taşıdığının altı çizilmiştir. Yüz yıllar boyunca hükümetlerin farklı sosyal güvence ve
sosyal politika izlediği, ekonomiyi ciddi bir çöküşten kurtarmak için ―aktivist bir devlet
modeli‖ benimsendiği ve bu modelle İkinci Dünya Savaşından sonra devlet ve vatandaşlar,
özel sektör ve devlet arasındaki hak ve yükümlülükleri belirleyen pakların olduğu, mali ve
finansal politikaları düzenleyen bir takım önlemlerin kullanıldığına değinilmiştir.
4
Vatandaşlarının refahına ve farklılıklarına odaklanan devletin, yeniden dağılım
politikalarıyla eşitsizlikleri ortadan kaldırma görevi üstlendiği dile getirilmiştir. Barış ve
sosyal uyumun sosyal güvenlik sistemini de içerdiği, vergi ve gider politikalarının yaşlı
maaşı, evrensel ücretsiz eğitim ve temel hizmetlere erişim hakkı gibi hizmetlere izin veren
bir politika yapısına sahip olduğuna değinilmiştir. Bu süreçten sonra da, Washington Uzlaşı
Çağı ile ―laissez-faire‖ ideolojisinin gündeme geldiğine, bu yeni ideolojinin devletin görev
ve boyutunun daha küçük olmasını önerdiğine bu şekilde ülkenin vatandaşları ve
ekonomisinin daha iyi olacağı inancına sahip olunduğu, ilerleyen dönemlerde yönetimli
piyasanın yerini serbest piyasaya bıraktığı, bununla birlikte para yöneticileri kapitalizminin
ortaya çıktığı belirtilmiştir. Bu süreç boyunca, savunmasızlık, sosyal dışlanma,
marjinalleşme ve gelir eşitsizliği uçurumunu daha da derinleştirdiği, bir çok durum için
sosyal korumanın tek çare olduğu belirtilmiştir.
KÜRESEL İŞ KRİZİ: POLİTİKA ÖNLEMLERİNİN „‟CİNSİYETLEŞTİRİLMESİ‟‟
Gelişmiş veya gelişmekte olan hiçbir ülkenin giderek büyüyen ekonomik krizin etkilerinden
kolayca kurutulamayacağı, krizin yarattığı karmaşa ile ihraç, gelir ve turizmdeki azalmanın
birçok gelişmekte olan ülke için dış borç ödemeleri ve mali açıkların kapatılması açısından
tehlike yarattığı belirtilerek bu duruma kendini en iyi şekilde hazırlamış ülkelerin bile
sorunlar yaşadığı, dünya çapında öncelikle gerçekleştirilmesi gereken ortak hedefin mali
krizin etkilerini en kısa zamanda azaltmak ve ekonomik iyileşmeyi sağlamak için politikalar
geliştirmek olduğu dile getirilmiştir. Orta ve ciddi düzeydeki durgunluk ve krizlerin,
konjonktüre karşı politikalar, mali açılım, parasal ve döviz kuru oranı politikaları
gerektirdiğine değinilerek, konjonktüre karşı politika gündeminde toplumsal cinsiyet
etkenlerinin yer alması durumunda, kriterlerin aşağıdaki şekilde olacağı belirtilmiştir;
-
Genişletici politikalar yoluyla iş kayıplarının önlenmesi, herkes için saygın iş
imkanlarının sunulması,
-
Hem erkekler hem kadınlar için üretken kaynaklara erişimin güçlendirilmesi,
-
Ücretsiz iş gücündeki cinsiyet eşitsizliklerinin, kadın ve çocukların görünmez iş
yükünün ele alınması,
-
Kadın ve çocuklar başta olmak üzere, herkes için en azından sosyal güvenceye
erişimin sağlanması.
Mali Politikalar ve Toplumsal Cinsiyet Konusu
Genişletici mali politikaların konjonktüre karşı olması gerektiği belirtilmiş, uluslararası mali
kurumların engelleri ortadan kaldırmasının önemli olduğu vurgulanarak maliyet ücretlerinin
arttırılmasının tasarruf programlarıyla gerçekleştirilmemesi gerektiğine değinilmiştir. Kamu
girişimleri ve sosyal sektörün özelleştirilmesinin; gelecek gelirlerinin azalması ve mali
harcamaların kısıtlanması için ek bir baskı ve alım gücü en düşük olan kesimi etkileyen
kullanıcı harcının yüklenmesi gibi arzulanmaz sonuçlar doğuracağına vurgu yapılmıştır.
5
Toplumsal cinsiyet bakış açısıyla, kadın ve çocuklar da dahil dezavantajlı grupların
yararlanabileceği, mali teşvik paketlerinin geliştirilebileceği dile getirilerek, eğitim, sağlık
ve eğitim gibi hizmetlerin alt yapılarına yapılan harcamaların daha önceki seviyelerde
tutulması ve kesintilerin önlenmesi gerektiğinin, bu durumun kadının genel koşullarının
iyileştirilmesi için çok daha etkili olduğunun altı çizilmiştir. Özel sektörün kadınlar için
devamlı ve resmi istihdam kaynağı oluşturması bakımından önemine, hükümetlerin
ekonomik krizin etkilerini bütçe kesintileri yaparak azaltmaya çalışmasının kadın
istihdamını azaltacağına, sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler gibi sektörlerde kadınların
dengesiz bir biçimde istihdam edildiklerine değinilmiştir.
Doğrudan İş Alanları Yaratma: Mali Teşvik Paketlerinin Cinsiyetleştirilmesi
Mevcut iş krizi açısından, kamu bünyesinde doğrudan iş imkânlarının yaratılması yoluyla
politikalar oluşturulmasının, politika araçları bakımından kilit görev üstlendiği, buna paralel
olarak da son yıllarda birçok ülkenin ―istihdam garanti projeleri‖, ―kamu hizmeti istihdam
programları‖, ―iş için gıda‖, ―kamu işleri programları‖, ―son çare istihdam‖ gibi programlar
geliştirdiğine değinilerek, özel bir örnek olarak Hindistan‘ın yanında, krizin başlarında
Afrika‘dan Şili‘ye birçok ülkenin yukarıdaki programlara benzer programlar uyguladıklarına
ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından istihdam altyapı programlarına ilişkin
destek sağlandığına vurgu yapılmıştır.
SONUÇ
Bulundukları coğrafi konum, sosyo- ekonomik durum ve gelir düzeyine bağlı olarak, krizin
kadın ve erkekleri farklı boyutlarda etkilediği, politika önlemleri geliştirilirken bu farkın göz
önünde bulundurulmasının önemli olduğu belirtilmiştir. Krizin en yıkıcı etkisinin işsizlik
olduğu, istihdam olanaklarının gayrisafi yurt içi hasıladan çok gerilerde kaldığı ve işsizlik
durumunun güvensizliği ve savunmasızlığı da beraberinde getirdiği dile getirilerek kamu
hizmeti iş sahası oluşturmanın ümit verici olabileceği, kadınların ihtiyaçlarına cevap verecek
şekilde oluşturulduğunda, sosyal koruma politikasının; yoksulun, kalkınmanın ve toplumsal
cinsiyet eşitliğinin lehine olacağının, ücretsiz iş yükünün azaltılacağının, gerek kadın
gerekse erkek için eşit ücret olanaklarını arttıracağının altı çizilmiştir.
6
EK 11
(İNGİLİZCE)
Statement by Turkey within the framework of the
Interactive Expert Panel on
―Women‘s Economic Empowerment in the Context of
the Global Economic and Financial Crisis‖
Thank you Ms Chairperson,
First of all I would like to thank all the panelists for their lucrative contributions.
In Turkey, Women labor force participation has been decreasing since the early
90‘s.Facing this reality, the government is intensifying its efforts to combat against this
problem. In this frame work Turkish Parliament launched an employment package. With
this employment package, the government pays social security premiums on behalf of
employers recruiting women and the youth for a term of 5 years.
Another important support mechanism is the loans provided to small and medium sized
entrepreneurs. The State covers seventy five percent of interest of such loans. As an
affirmative action, women are provided with larger amount of credits than men.
Moreover active labor force programs are effective tools in promoting women
employment in Turkey. In addition to these programs, Turkish Employment Institution
engendered its structures, projects, programs and policies though guidelines.
Continuously, all its staff are being trained on gender equality and gender mainstreaming.
As we all know economic empowerment of women can not be achieved without reaching
equal sharing of responsibilities. In this frame work Turkey prepared a draft law on
parental leave and it is on the agenda of Turkish parliament.
These mentioned measures helped to weaken the burdens of global crises and also to
reduce informal employment.
I would like to address my question to all panelists : In addition to measures taken by
central governments can you explain how can the local administrations can get an
additional role in reducing the effects of global crises ?
Thank You Ms. Chairperson.
1
EK 11
(TÜRKÇE)
“Küresel Ekonomik Ve Mali Kriz Kapsamında
Kadının Ekonomik Olarak Güçlendirilmesi‖ Konulu
İnteraktif Uzman Paneli Çerçevesinde
Türkiye Adına Gerçekleştirilen Sunum
Gayri resmi çeviridir
Teşekkür ederim Sayın Başkan,
Öncelikle, yararlı katkılarından dolayı bütün panelistlere teşekkür etmek istiyorum.
Türkiye‘de, kadınların iş gücüne katılımı 90‘lardan bu yana düşüş göstermiştir. Bu gerçek
karşısında, hükümet bu sorunla mücadele konusundaki çabalarını yoğunlaştırmaktadır.
Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, istihdam paketi yürürlüğe
konmuştur. İstihdam paketi ile kadın ve gençleri işe alan işverenin ödemek zorunda
olduğu sosyal sigorta primleri devlet tarafından 5 yıl boyunca ödenmektedir.
Bir diğer önemli destek mekanizması da küçük ve orta ölçekli işletme girişimcilerine
sağlanan kredidir. Devlet sağlanan bu kredinin faizinin %75ini ödemektedir. Olumlu
eylem olarak kadınlara erkeklerden daha fazla kredi verilmektedir.
Ayrıca, aktif iş gücü programları da Türkiye‘de kadın istihdamını yaygınlaştırmaya
yönelik etkili araçlardır. Bu programlara ek olarak, Türkiye İş Kurumu, hazırladığı
rehberler aracılığı ile yapılarına, projelerine, programlarına ve politikalarına toplumsal
cinsiyet bakış açısını yerleştirmiştir. Buna ek olarak Kurum personeli toplumsal cinsiyet
eşitliği ve toplumsal cinsiyet bakış açısını ana plan ve programlara yerleştirmek üzere
eğitilmektedir.
Hepimizin bildiği gibi, kadının ekonomik açıdan güçlendirilmesi sorumlulukların eşit bir
şekilde paylaşımı sağlanmadan gerçekleştirilemez. Bu çerçevede, Türkiye ebeveyn izni
ile ilgili Kanun Taslağı hazırlamıştır ve Taslak Meclis gündemindedir.
Bahsi geçen bu önlemler hem küresel krizin yükünü hafifletmeye hem de kayıt dışı
istihdamı azaltmaya yardımcı olmuştur.
Türkiye‘deki gelişmeler hakkında kısaca bilgi verdikten sonra ben sorumu bütün
panelistlere yöneltmek istiyorum: Merkezi hükümetler tarafından alınan bu önlemlere ek
olarak, yerel idareler küresel krizin etkilerini azaltmak için ne tür sorumluluklar
alabilirler lütfen açıklar mısınız?
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
1
EK 12
Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC) Yıllık Bakanlar Gözden
Geçirmesi (AMR) Paneli
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin uluslararası
uzlaşılmış hedef ve taahhütlerin uygulanması
9 Mart 2010 tarihinde gerçekleştirilen, ―Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadınların
Güçlendirilmesine Yönelik Uluslararası Hedef ve Taahhütlerin Uygulanması‖ konulu
panelde, Harvard Üniversitesi‘nden Prof. Gita SEN, FPRI‘den Kıdemli Araştırma Görevlisi
Agnes QUISUMBING ve Afrika‘dan Kadın, Barış ve Güvenlik Ağı İdari Yöneticisi
Leymah Roberta GBOWEE söz almıştır.
Panelde, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, kalkınma hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve
yoksulluğun ortadan kaldırılması bakımından hayati önem taşıdığına, toplumsal cinsiyet
konularının BM Bin Yıl Kalkınma Hedefleri‘nin gerçekleşmesinde ciddi bir rol üstlendiğine
vurgu yapılarak; sekiz kalkınma hedefinden dördünün, evrensel düzeyde ilköğretimin
sağlanması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi ve kadınların güçlendirilmesi,
çocuk ölümlerinin azaltılması ve anne sağlığının geliştirilmesi hedefleriyle doğrudan
bağlantılı olduğu, toplumsal cinsiyetin aynı zamanda, yoksulluğun ortadan kaldırılması
HIV/AIDS, tüberküloz ve diğer hastalıklarla ile mücadele, çevresel sürdürülebilirliğin
sağlanması gibi geri kalan hedeflerin gerçekleştirilmesi bakımından da oldukça önemli
olduğu belirtilmiştir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve yoksulluğun ortadan kaldırılması arasındaki bağlantı
Yoksulluğun ortadan kaldırılmasının toplumsal cinsiyet eşitliği ile birebir ilişkisinin
bulunduğu belirtilerek bu hedefi gerçekleştiremeyen ülkelerde 2005 yılı itibariyle kişi başına
büyüme oranlarında % 0.1-0.3 arasında azalmanın meydana geldiği, kadın başına çocuk
sayısında % 0.1-0.4 arasında bir artış olduğu ve beş yaş altı ölümlerin arttığı ve beş yaş altı
düşük kilolu çocuk yaygınlığında % 2.5 artış olduğu tahmin edilmektedir. Benzer şekilde
Mozambik‘te her bir haneden bir yetişkin kadının ilköğretim düzeyinde eğitilmesinin açlık
sınırında yaşayan nüfus oranının % 23 oranında düşürülmesini sağlayacağı belirtilerek,
kadınların eğitilmesinin yanında, yoksulluk üzerinde erkeklerin eğitimlerinin de bir o kadar
önemli olduğu vurgulanmıştır. Uluslararası Politika Araştırma Enstitüsü (IFPRI)‘nün,
yaptığı araştırmayla da toplumsal cinsiyet eşitliğinin küresel açlıkla doğrudan ilişki
içerisinde olduğunun ortaya çıktığı belirtilmiştir. Küresel Açlık Endeksi (GHI) ile küresel
açlık durumu üç açlığa bağlı göstergeyle bütünleştirmiş olup ve bunlar şu şekilde ifade
edilmiştir; (a) yetersiz beslenenlerin nüfusa oranı, (b) beş yaş altı çocuklarda kilo
eksikliğinin yaygınlığı, (c) beş yaş altı çocuk ölüm oranı. IFPRI tarafından yapılan
araştırmaların, Küresel Açlık Endeksi ve Küresel Toplumsal Cinsiyet Farkı Endeksi arasında
bağlantı kurarak alt ölçekleri verdiği belirtilerek, söz konusu göstergelerle ((a) ekonomik
katılım, (b) eğitime katılım, (c) siyasi güçlendirme, (d) sağlık ve hayatta kalma) toplumsal
cinsiyet ve küresel açlık arasındaki bağlantı açıklanmaya çalışılmıştır. Yüksek açlık
1
oranlarının, aynı zamanda erkekler ve kadınlar arasındaki sağlık ve yaşam süresi
eşitsizlikleriyle de bağlantılı olduğu belirtilerek, özellikle sağlık ve eğitim alanlarındaki
cinsiyet eşitsizliklerinin ortadan kaldırılmasının açlık seviyesinin azaltılması bakımından
büyük önem taşıdığı ifade edilmiştir.
Afrika, Asya ve Latin Amerika‟dan İyi Uygulama Örnekleri
Cinsiyetlerarası ilişkilerin kültüre ve koşullara özgü olmasından dolayı, bölgede kırsal veya
tarımsal nüfusunun fazla olması, kadınların veya erkeklerin tarım sektöründeki dağılımı,
yasal ve kurumsal mekanizmaların varlığı gibi benzer unsurlara bağlı olarak toplumsal
cinsiyet eşitliğinin bölgeler arasında farklılık gösterdiği belirtilmiştir. Smith‘in toplumsal
cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmak amacıyla; (a) kadına yönelik ayrımcılığın ortadan
kaldırılması, (b) kilit alanlarda daha aktif tedbirler uygulayarak aradaki farkın kapatılması
olarak 2 yaklaşım önerdiği ifade edilmiş ve Afrika, Asya ve Latin Amerika‘dan iyi
uygulama örneklerine değinilmiştir. Bunlar:
Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı önlemek için yapılan politika reformu ile, erkek ve
kadın arasında eşit ve adil bir düzen kurmanın hedeflendiği, kadının siyasi gücü ve
katılımının hayati önem taşıdığı belirtilerek, Anayasasında seçimlere en az dörtte bir kadın
katılımını teşvik eden Uganda örneği verilmiştir. Güney Afrika‘nın yeni Anayasası‘nda; ırk,
cinsiyet veya engellilik nedeniyle hiçbir ayrım yapılamayacağı hususunun getirildiği, tarım
çalışanları ve üreticileri olarak kadınların büyük rol oynadığı Alt Sahra Afrika‘sında
mülkiyette ve ekonomi sağlayan kazançlardaki ayrımcılığın ortadan kaldırılmasının büyük
önem taşıdığı belirtilmiştir. Etiyopya‘da da benzer şekilde kadınlara yönelik olumlu
gelişmelerin kaydedildiği, arazi belgeleme işlemlerinin düşük ücretle, hızlı ve şeffaf olarak
gerçekleştirildiği, Arazi Belgeleme Komitesi‘nin en az bir kadın üye gerektirdiği ve bu
işlemin şeffaflık açısından kamu kaydı yapıldıktan sonra geçerli kılındığına dikkat
çekilmiştir. Uganda‘da yine kadına yönelik gerçekleştirilen olumlu bir örnek olarak, 1998
Toprak Kanunu ile kadınların toprak koruma faaliyetleri hususunda teşvikinin sağlandığı ve
tarımda verimi arttıracağı düşüncesiyle, yasal okuryazarlık kampanyalarının
gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Bangladeş‘te ise birçok sivil toplum örgütünün kadınların
statüsünü ve çocukların refahını geliştirmeye yönelik faaliyette bulunduğu belirtilerek,
Bangladeş‘te kadınlara yönelik uygulanan en verimli programların yoksul kadınlara yönelik
mikro-kredi olduğu, Bangladeş Kırsal İlerleme Komitesi (BRAC)‘nin, ekonomik güvence,
gelir ve kazançlar üzerinde kontrol, siyasi ve yasal farkındalık, kamu propagandalarına
katılımı gibi kadının güçlendirilmesine yönelik bir takım önlemler üzerinde büyük etkisinin
olduğu dile getirilmiştir. Latin Amerika‘dan da kız çocuklarının okullaşmalarının
sağlanması için sağlanan şartlı nakit transferlerine değinilmiştir, Meksika‘nın önemli ölçüde
bir bütçe ayırdığı program ile kız çocuklarının okula devam durumuna göre, aileye şartlı
nakit transferi sağlandığı, programın para yardımı, beslenme takviyesi, eğitim harçları ve
temel sağlık paketini içerdiği belirtilmiştir. Bu programa ilişkin durum değerlendirmesinde
ise, kız çocuklarının okul kayıt oranında % 11-15, erkeklerin kayıt oranında ise % 5-8‘lik bir
artışın olduğu, yetişkin ve çocuk ölümlerinin azaltıldığı, ayrıca kadınların sağlık, beslenme
gibi konularda eğitilerek donanımlı hale gelmelerinin sağlandığı belirtilmiştir.
2
Yoksulluğu Ortadan Kaldırma Programlarının Toplumsal Cinsiyete Duyarlılığının
Arttırılması
Çiftçiler ve işçiler olarak kadınların özel ihtiyaçlarının ele alınmasının gelecek vadeden bir
yaklaşım olduğu belirtilerek, bu yaklaşımların;

Kadının mülkiyet haklarının geliştirilmesine ve okullulaşmaya yapılan yatırımın
sürdürülmesi: Bu şekilde kadınların mülkiyet üzerindeki kontrollerinin artacağına ve eğitim
oranlarının yükseleceğine sonuç olarak da üretkenliklerinin artacağına değinilmiştir

Müşteri ihtiyaçları doğrultusunda program dizaynları ve servis hizmetlerinin
benimsenmesi: Müşterinin ihtiyacına göre ürün veya servis hizmeti sunan başarılı
programların, benimsemek için programların çeşitlenmesini sağlayacağı belirtilmiştir

Müdahaleler geliştirilirken ve uygulanırken toplumsal cinsiyet rollerinin göz önünde
bulundurulması: Toplumsal cinsiyet rollerini dikkate alan müdahalelerin, bu rolleri ihmal
eden, görmezden gelen müdahalelere kıyasla daha başarılı olduğu belirtilmiştir.

Verimliliği arttırmak için yoksullukla mücadele programlarının değerlendirilmesi ve
toplumsal cinsiyete göre farklılaşmış etkilerin dikkate alınması: Büyük çapta yoksullukla
mücadele müdahalelerinin, kamu kaynağına dayalı olduğuna bu nedenle de
değerlendirmenin şart olduğuna değinilerek, farklılıkların ve cinsiyete göre müdahalelerin
farklı etkilerinin dikkate alınması gerektiği ve değerlendirme olmadan, hangi programların
ne kadar etkili olduğunun kestirilemeyeceği belirtilmiştir.

Kadının muhtelif ihtiyaçlarının dikkate alınması: Kalkınma planlamacıları tarafından
kadınların özel ihtiyaçlarının dikkate alınması gerektiği, kadınların homojen bir grupmuş ve
ihtiyaçları benzermiş gibi algılanmaları, kadınların gerçek ihtiyaçlarının belirlenmesinde
sıkıntı yarattığına değinilmiştir.

Kültür ve ortama duyarlı kalınması: Alt Sahra Afrikasında kadın çiftçileri hedefleyen
bir müdahalenin Güney Asya‘da işe yaramayacağına dolayısıyla, ülkeler ve bölgeler
arasındaki büyük farklılıkların dikkate alınması gerektiğine değinilerek, toplumsal cinsiyete
duyarlı yoksulluğu azaltma programlarının, ülkelerin sosyo-kültürel ve kendine özgü
yapılarıı doğrultusunda hazırlanması gerektiği belirtilerek panel sonlanmıştır.
3
EK 13
“Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek İçin BİRLEŞ”
Erkek ve erkek çocuklarının kadına yönelik şiddeti önleme ve ortadan kaldırma
çabalarına dahil edilmesi
11 Mart 2010 tarihinde düzenlenen Sonke Toplumsal Cinsiyet Adalet Ağı Yönetici
Yardımcısı Dean PEACOCK, İnsan Hakları Avukatı Susanna CHIAROTTI ve Uluslararası
Kızıl Haç Komitesi Delege Başkanı Walter A. FÜLLEMANN‘ın söz aldığı panelde,
aşağıdaki konular ele alınmıştır.
Erkeklerin ve erkek çocuklarının kadına yönelik şiddeti önleme çabalarına dahil edilmesi
konusuna odaklanılmıştır. Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitliği vb. gibi
kadınları olumsuz yönde etkileyen birçok hususta Pekin Eylem Platformu‘na atıfta
bulunularak, Platform‘un üye devletleri taahhütlerin gerçekleştirilmesine ve kadın
konularında önlem almaya davet ettiği belirtilmiş, birçok hukuki ve ulusal düzenlemelere
rağmen aile içi şiddet, cinsel şiddet ve tecavüzlerin arttığı Güney Afrika örneği verilmiştir.
Erkekler tarafından kadına yönelik şiddet vakasının bölgelere göre farklılık gösterdiği,
Dünya Sağlık Örgütü tarafından, 10 ülkenin 15 ayrı bölgesinden 24.000‘in üzerinde kadınla
yapılan Kadın Sağlığı ve Aile İçi Şiddet Araştırmasına göre, yakın partneri tarafından
ömürlerinde en az bir defa fiziksel veya cinsel şiddete uğrayan kadın oranının % 71 olduğu
belirtilerek, erkeklerin ve erkek çocukların kadına yönelik şiddeti önleme çabalarına dahil
edilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ulaşılması için üç alana odaklanılması
gerektiği belirtilmiştir. Bu alanlar; (a) erkek ve erkek çocukların çabalara dahil edilmesi için
politika ve bildirgelerin oluşturulması, (b) sivil toplumun erkek ve erkek çocuklarla işbirliği
içerisinde çalışmasının sağlanması ve güçlendirilmesi, (c) erkek ve erkek çocukların
katılımının hem kadınlar hem de erkekler için olumlu değişikliklere katkıda bulunduğuna
ilişkin kanıta dayalı bir sistem oluşturulmasıdır.
Erkek ve Erkek Çocuklarının Dahil Edilmesi İçin Politika Taahhütleri
Erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliği çabalarına dahil edilmesine yönelik birçok bildirge ve
taahhüdün yayınlandığını, bunlardan özellikle 2001-2006 BM Genel Kurul HIV/AIDS Özel
Oturumu, 2004-1009 BM Kadının Statüsü Komisyonları, 2009 BM AIDS Kadın, Kız
Çocukları, HIV ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine İlişkin Eylem Çerçevesinin erkeklerin bu
sürece katılımlarındaki rol ve önemin dikkate alınması bakımından oldukça önemli olduğu
belirtilerek, uluslararası taahhütlerin, politika yapıcıların imzasını ve alınan politika ve
önlemlerin uygulanmasının gözetilmesi için de sivil toplumun işbirliğini gerektirdiği ifade
edilmiştir.
1
Sivil Toplum Girişimleri
Siyasi taahhütlerin yanı sıra, kadına yönelik şiddeti sonlandırmak ve toplumsal cinsiyet
eşitliğini gerçekleştirmek amacıyla erkeklerle iş birliği içerisinde çalışan birçok sivil toplum
kuruluşunun bulunduğuna değinilerek, erkekleri yeni erkeklik modelleri hususunda ve kadın
konularında eğiten Afrika‘daki Rwanda Erkek Kaynakları Merkezi ve Sierra Leone‘deki
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için Erkek Derneği örnekleri verilmiştir. Benzer şekilde Asya‘da
Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek için Erkek Eylemleri gibi kadına yönelik şiddet ve
kadın hakları hususunda işlev gösteren kuruluşların varlığından bahsedilmiş, Latin Amerika,
Kuzey Amerika ve Avrupa‘da da eşitlik ve kadın hakları için benzer kuruluşların faaliyet
gösterdiği, 30 ülkede erkek ve erkek çocukları ile çalışan yaklaşık 400 kuruluşun bulunduğu
belirtilmiştir.
Kanıt Temelinin Oluşturulması
Erkek ve erkek çocuklarının katılımlarına olanak tanıyan yeni programların uygulanmaya
konmasıyla etkili bir kanıta dayalı programlamanın ortaya çıktığı, erkek ve erkek
çocuklarının tavır ve davranışlarını değiştirme yönünde istekli oldukları belirtilmiştir. Dünya
Sağlık Örgütü tarafından yapılan benzer bir programda erkeklerin olumsuz, toplumsal
cinsiyet yaklaşımlarında olumlu değişimlerin yaşandığına değinerek, bu programlarla,
erkeklerin kadına yönelik şiddet ve cinsel şiddet oranlarında bir azalma ve değişim
yaşandığı ifade edilmiştir.
Küçük Çaplı Müdahalelerin Ötesine Gidilmesi
Sivil toplum örgütlerinin çalışmalarının çok etkili olduğu ancak kadına yönelik şiddetin
halen çok yaygın olduğu dile getirilerek, bu hususta yapılan çalışmaların çoğunun sivil
toplum tarafından üstlenildiği bu nedenle çok az sayıda insana ulaşıldığı belirtilmiştir.
Müdahalelerin boyutunun artması için erkeklerle ortak çalışılacak politika yaklaşımlarının
benimsenmesi, hükümetlerin taahhütlerini yerine getirmeleri için sivil toplumun
kapasitelerinin güçlendirilmesi, kadın hakları kuruluşlarıyla yakın iş birliği yapılması ve
ortak ilkeler, parametreler ve öncelikler geliştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Erkek ve Erkek Çocuklarıyla Ortak Çalışma İlkeleri Geliştirmek
Dünya genelinde erkeklerin kadınların güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği
çalışmalarına dahil edilmesi ve hükümetlerin bu hususta adımlar atmasının, çalışmalara yol
gösterecek ve toplumsal cinsiyet eşitliği hedefini gerçekleştirecek ilkelerin oluşturulması
bakımından önemli olduğuna değinilerek, WHO‘nun konuya ilişkin politika önerileri
sunulmuştur:
2

Erkeklerin değişime yatırım yapmalarının öneminin kavranması: Gerek anneleri
gerek kız kardeşleri gerekse iş arkadaşları gibi hayatlarındaki kadınların şiddete uğramasının
erkekler üzerinde olumsuz etkileri olduğuna, kadına yönelik şiddeti sonlandırmak için
erkeklerin bu alana yatırım yapması gerektiğine değinilmiştir.

Kadın haklarının geliştirilmesi: Erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğinin
gerçekleştirilmesi hedefine dahil etmeye yönelik politika yaklaşımlarının gerek kadınların
gerekse erkeklerin insan haklarından eşit derecede yararlanmasına odaklanması gerektiği
belirtilmiştir.

İnsan hakları kuruluşlarına danışılması: Toplumsal cinsiyet eşitliğini
gerçekleştirmeye yönelik hazırlanan politika ve programların kadın hakları ve toplumsal
cinsiyet eşitliği hususunda çalışan gruplara danışılarak yapılması gerektiği belirtilmiştir.

Erkeklerin birbirlerinden farklı olduğunun göz önünde bulundurulması:
Erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğini gerçekleştirmeye yönelik çalışmalara dahil edilirken,
onların homojen olmadığının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
Sonuç
Kadına yönelik şiddetin kesinlikle tolere edilemeyeceği, erkeklerin toplumsal cinsiyet
eşitliği, kadının güçlendirilmesi ve kadına yönelik şiddetin sonlandırılmasına yönelik
yapılan çalışmalara dahil edilmesinin kadının sağlığı, insan hakları ve saygınlığına çok
büyük katkı sağlayacağı belirtilmiştir. Kadına Yönelik Şiddeti Sonlandırmak için Birleş
konulu panelde, sözü son olarak Uluslararası Kızıl Haç Komitesi Delege Başkanı Walter
FÜLLEMANN almıştır. FÜLLEMANN, silahlı çatışmaların kadınlar üzerindeki etkisinden
bahsederek şunları vurgulamıştır. Savaş metodu olarak sivil halkın da savaşa dahil
edilmesinin, savaşanla sivil halk arasındaki ayrımın net olmamasının kadınların daha çok
yaralanma, yerinden edilme ve cinsel şiddete maruz kalmasına sebep olduğu, bunun
sonuçlarının da kadınlar üzerinde yıkıcı bir etki yarattığını belirterek, savaş ve çatışma
zamanlarında devletlerin ve insani aktörlerin kadınların durumunun düzeltilmesi hususunda
sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiğini vurgulamıştır.
Kadınların “mağdur” veya “savunmasız” algısının terk edilmesi
Kadınların yalnızca mağdur ve pasif kurbanlar olduğunu algısının değiştirilmesi gerektiği,
kadınların aynı zamanda karar alma mekanizmalarında, politikacılar olarak, sivil toplum
liderleri olarak üstlendiği rollerin de dikkate alınması gerektiğine vurgu yapılmıştır.
Kadınların, savaş zamanlarında bile büyük yük ve streslerle başa çıkabilen, omuzlarına
yüklenen yükleri başarıyla taşıyabilen varlıklar olduğu dolayısıyla da, onların ―mağdur‖ ve
―savunmasız‖ olarak nitelendirilmelerinin potansiyellerinin kısıtlanmasına neden olduğu
belirtilmiştir. Ayrıca, Uluslararası İnsani Hukuk, İnsan Hakları ve Mülteci Hukukunun
silahlı çatışma durumlarında kadınları koruduğunu ancak sorunun uygulama
yetersizliği olduğu belirtilerek söz konusu yasal mevzuatın bağlayıcı olan yasal mevzuatlar
kapsamında ihlallerin cezalandırılmaması durumunun ortadan kaldırılması gerektiğinin altı
çizilmiştir. Kadına yönelik şiddetin kabul edilemez olduğunun altı çizilerek, cinsel
şiddetin savaş zamanlarında, kadınların maruz kaldığı en yaygın şiddet şekli olduğu, kadının
3
fiziksel ve psikolojik bütünlüğüne büyük zarar verdiği belirtilmiştir. Cinsel şiddete insan
hakları hukukunda yer verildiği, benzer şekilde ulusal hukuklarda da bulunması gerektiği
belirtilmiştir. Cinsel şiddete daha kapsamlı bir müdahalenin olması gerektiği
vurgulanarak, cinsel şiddet mağdurlarının uygun ve yeterli sağlık hizmetlerine
erişimlerinin sağlanması, danışmanlık hizmetlerine duyabilecekleri ihtiyaçlarının da dikkate
alınması gerektiği belirtilmiştir. İnsan hakları hukukunun yaygınlaştırılırken, aynı zamanda
kadınların korunması ve cinsel şiddetin yasaklanmasına ilişkin ilkelerin de
yaygınlaştırılması gerektiğinin altı çizilmiş, silahlı çatışmada kadınların aile reisi olarak
birçok sorunla karşı karşıya kaldığı, bu durumda kadınların omuzlarına ekstra yükün bindiği
dile getirilmiştir. Aile reisi olarak tüm sorumlulukları üstlenen kadınların ekonomik
yoksunlukla karşı karşıya kaldıkları, eşi olmayan kadınların yasal durumlarının belirsiz
olduğu (miras, velayet ve mülkiyet hakları hususunda), sağlık hizmetlerine erişimlerinde
kadınların birçok engelle karşı karşıya kaldığı, savaş durumlarında, anne sağlığı
hizmetlerine erişimin mümkün olmadığı, yine birçok gelişmekte olan ülkede hamilelik ve
çocuk doğurmanın anne ölümlerinin temel nedeni arasında bulunduğu dile getirilmiştir.
4
EK 14
(İNGİLİZCE)
Statement by Turkey within the framework of
the Interactive Expert Panel on
―Unite to End Violence against Women‖
Thank you chairperson,
First of all I would like to thank all the panelists for their impressive presentations.
Violence against women is one of the global major obstacles that prevent women and girls to
fully enjoy their human rights. Given this, Turkey strongly welcomes and supports the
Secretary General‘s campaign ―Unite‖ in order to end all types of violence against women.
Parallel to the intensified efforts by the international arena, prevention of violence against
women is a state policy in Turkey. The Turkish Government has dedicated to combat
violence against women with the full political will. The New Turkish Penal Code amended in
2005 with a gender sensitive manner including custom killings. Moreover, amending the
Family Protection Law brought a variety of protection measures to protect victims of
domestic violence.
Ladies and Gentelmen
Let me list the measures and policies adopted to combat violence against women.
1. A 2006 Prime Minister‘s circular on combating domestic violence and honor crimes
allocated specific responsibilities to all relevant institutions including those at local level to
eradicate violence against women and to monitor their activities in this respect at certain
intervals.
2. Based on a recent survey research, ―Domestic Violence against Women in Turkey‘‘, we
are developing additional preventive and combative strategies to eradicate violence against
women.
3. The ―Stop Violence against Women‖ campaign, launched in 2004 to raise awareness and
consciousness, is still in force. A National Action Plan on Combating Violence against
Women covering the period 2007 and 2010 has initiated specific work in many areas such as
legislation, awareness rising, empowerment of women, protective services, treatment,
rehabilitation and inter-institutional cooperation.
4. Training has been provided to raise awareness among law enforcement officers, health
personnel and legal officers, who constitute the first-echelon in the application and assistance
process in cases of violence against women. Until today, 40.000 police officers working in
the police stations, 50.000 health personnel working in the emergences, the first step health
units and state hospitals, 250 judges of the family courts and public prosecutors have
1
benefitted from the specific training on domestic violence against women. Preparations are
almost complete for launching similar training programmers for religious officers and public
union leaders. All the training programmes are developed as a joint work with NGOs which
are well experienced in training and combating domestic violence.
5. Another step is the hot line at national level, Alo 183.
6. At the local level, providing shelters for women survivors of violence was stipulated by the
2004 Law on Municipalities – at least one shelter per settlement with a population of over
50,000. Ministry of Interior has launched a pilot project investigating how to support the
municipalities in this process. There are 57 shelter-houses.
7. To combat trafficking, a ―task force‖ including NGOs is formed by Ministry of Foreign
Affairs. Two NGO members of this task force have special shelters for women victims of
trafficking.
Thank you Chair.
2
EK 14
(TÜRKÇE)
―Kadına Yönelik Şiddete Son Vermek İçin Birleş‖
Konulu İnteraktif Uzman Paneli Çerçevesinde
Türkiye Adına Gerçekleştirilen Sunum
Gayri resmi çeviridir
Teşekkür ederim Sayın Başkan,
Öncelikle bütün panelistlere etkileyici sunumları için teşekkür etmek istiyorum.
Kadına yönelik şiddet, kadınların ve kız çocuklarının insan haklarını tam olarak
kullanmalarını engelleyen en önemli sorunlardan bir tanesidir.
Bunu göz önünde
bulundurarak, Türkiye, Genel Sekreterliğin ―Kadına Yönelik Her Türlü Şiddeti Sonlandırmak
İçin BİRLEŞİN‖ kampanyasını olumlu karşılamakta ve desteklemektedir.
Uluslararası platformda gerçekleştirilen yoğun çabalara paralel olarak, kadına yönelik şiddetin
önlenmesi Türkiye‘de bir devlet politikasıdır. Tam politik iradesi ile Türk Hükümeti kadına
yönelik şiddetle mücadele konusunda kararlıdır. Yeni Türk Ceza Kanunu 2005 yılında, töre
cinayetleri de dahil toplumsal cinsiyete duyarlı olacak şekilde değiştirilmiştir. Ayrıca, Ailenin
Korunmasına Dair Kanunun değiştirilmesi ile aile içi şiddet mağdurları korumaya yönelik
çeşitli önlemler alınmıştır.
Hanımefendiler ve Beyefendiler,
Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda yürürlükte olan önlemler ve politikalardan
bahsetmek istiyorum.
1. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet ve Töre Cinayetleri ile Mücadele konusunda 2006 yılında
yayınlanan Başbakanlık Genelgesi yerel düzeydeki kuruluşlar da dahil ilgili bütün kuruluşlara
kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak için belirli sorumluluklar vermiştir ve bu çerçevede
yürütülen çalışmalar belli aralıklarla izlenmektedir.
2. Son zamanlarda gerçekleştirilen ‗‘Türkiye‘de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet‘‘
araştırmasına dayanarak, kadına yönelik şiddeti ortadan kaldırmak için ilave önleme ve
mücadele stratejileri geliştirmekteyiz.
3. 2004 yılında bu konuda farkındalığı ve bilinci artırmak için başlatılan ‗‘Kadına Yönelik
Şiddete Son‘‘ kampanyası halen yürürlüktedir. 2007-2010 yıllarını kapsayan Kadına Yönelik
Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı kapsamında yasama, farkındalık artırma, tedavi,
rehabilitasyon ve kurumlar-arası işbirliği gibi bir çok alanda belirli çalışmalar başlatmıştır.
4.Kadına yönelik şiddet vakalarında kadınların ilk aşama başvuru yerleri olan Emniyet
Teşkilatı personeli, sağlık görevlileri ve yargı mensuplarının farkındalığını artırmaya yönelik
eğitim programları düzenlenmektedir. Bu programlarla şu ana kadar, karakollarda çalışan
1
40.000 polis, acil servislerde ve devlet hastanelerinde çalışan 50.000 sağlık görevlisi ve aile
mahkemelerinde görevli 250 hakim ve savcı kadına yönelik aile içi şiddet eğitimlerinden
yararlanmışlardır.
Din görevlileri ve toplum önderlerine yönelik benzer eğitim
programlarının verilmesi için başlatılan çalışmalar da neredeyse tamamlanmıştır. Bütün
eğitim programları eğitim ve aile içi şiddet ile mücadele konusunda deneyimli STK‘lar ile
işbirliği içinde gerçekleştirilmektedir.
5. Bir diğer adım ise ulusal düzeyde Alo 183 telefon hattının oluşturulmasıdır.
6. Yerel düzeyde ise 2004 tarihinde düzenlenen Belediye Kanunu ile, nüfusu en az 50.000
olan yerleşim yerlerinde şiddet mağdurlarına yönelik sığınmaevi kurulması zorunluluğu
getirilmiştir. İçişleri Bakanlığı tarafından bu süreçte belediyelerin nasıl destekleneceği
hususunda araştırma yapmak üzere pilot proje başlatmıştır. Toplam olarak 57 sığınma evi
bulunmaktadır.
7. İnsan ticareti ile mücadelede ise, Dışişleri Bakanlığı tarafından STK‘ların da dahil edildiği
―görev gücü‖ oluşturulmuştur. Söz konusu Görev Gücünde yer alan iki adet STK‘ya ait insan
ticareti mağduru kadınlara yönelik sığınma evi bulunmaktadır.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2
EK 15
“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Mekanizmalarının Değişen ve Gelişen Durumu”
11 Mart 2010 tarihinde kadınların geliştirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği için ulusal
mekanizmaların rolü, önemi ve karşılaştığı sorunların ele alındığı panelde; Politika Diyalog
Merkezinden Rounaq JAHAN, Namibya Ulusal Konseyi Başkan Yardımcısı Mensah
WILLIAMS ve Toplumsal Cinsiyet Uzmanı Mary RUSIMBI söz almış ve Panelde aşağıdaki
hususlara değinilmiştir:
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi için ulusal mekanizmaların
güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapılmıştır. Bangladeş‘ten Rounaq JAHAN‘ın konuya
ilişkin yaptığı sunumda, 1995 Dördüncü Kadın Konferansı‘ndan bu yana bir çok ulusal
mekanizmanın oluşturulduğu, bu mekanizmaların çalışmalarını hızlandıran veya yavaşlatan
birçok faktörün olduğu, belirtilerek toplumsal cinsiyet eşitliği gündeminin görünürlük
kazanması, demokratikleşme süreci, insan hakları ve beşeri kalkınma politika çerçevelerinin
bu çalışmalar üzerinde olumlu yönde etkisinin bulunduğuna; çatışma, küreselleşme,
ekonomik özgürleşme, sosyal muhafazakarlığın artışının da ulusal mekanizmalar için yeni
zorluklar doğurduğuna değinilmiştir. Toplumsal cinsiyet ve kadının güçlendirilmesi için
oluşturulan mekanizmaların, yatay ve dikey olarak büyüyüp çeşitlendiği ve çok çeşitli
strateji ve belgeler benimsediği dile getirilerek, ulusal mekanizmaların sınıflandırılması ve
kıyaslanmasında, dört faktörün bulunduğunun altı çizilerek sıralanmıştır;

Yapısı ve Konumu: Söz konusu mekanizmaların devlet elinde olup olmaması, özerk
olup olmaması,

Görev Alanı: Mekanizmaların çalıştığı konu alanları (toplumsal cinsiyet
eşitliği/eşitsizliği, ayrımcılık),

Rolü/fonksiyonu: Mekanizmaların strateji geliştirme, ulusal eylem planları uygulama,
veri ve istatistik toplama gibi görevleri,

Kaynak: Kaynakların mali ve beşeri kaynakları içerdiği, donör bağlılığının
bulunmasının mekanizmalar için sürdürülebilirlik riski oluşturduğu belirtilmiştir. Bu
mekanizmaların temel çalışma alanlarının; toplumsal cinsiyet bakış açısının tüm plan ve
programlara yerleştirilmesi, geçici özel önlemlerin geliştirilmesi, bu hususa ilişkin
mevzuatın yaygınlaştırılması, danışmanlık hizmetlerinin sağlanması olduğu dile getirilerek,
mekanizmaların öncelik alanları arasında başta aile içi şiddet olmak üzere kadına yönelik
şiddet, cinsel taciz, insan ticareti, kadının siyasi temsili, kadın sağlığı, yoksulluk ve
ekonomik kalkınmanın yer aldığı belirtilmiştir.
Koordinasyon ve İşbirliği
Ulusal mekanizmaların çoğalması ve çeşitlenmesi ile birlikte koordinasyon ve işbirliğinin
çok daha önem kazandığı, bazı bölgelerde bu konuda olumlu gelişmeler olduğu,
mekanizmalar arsındaki koordinasyon ve işbirliğinin, resmi kurumsal düzenlemeler veya
fiili düzenlemelerle olabileceği dile getirilmiştir. Resmi olarak koordinasyon
düzenlemelerinin oluşturulduğu yerlerde, mekanizmaların yetkilerinin daha fazla olduğu,
1
ulusal mekanizmaların en büyük sorununun ise zayıf konumları ve kısıtlı bütçeleri olduğu
belirtilmiştir.
Kilit başarı alanları
Ulusal mekanizmaların, yasal reformlar, farkındalığın arttırılması ve siyasi görünürlük,
kadının siyasetteki temsilinin artması, toplumsal cinsiyet bakış açısının ana plan ve
politikalara yerleştirilmesi ve kapasite geliştirme alanlarında ciddi kazanımlar ve başarılar
elde ettiği belirtilmiştir.
Engeller ve sorunlar
Ulusal mekanizmaların birçok sorunla karşı karşıya kaldığı belirtilerek, bu sorunların
kaynak yetersizliği, kısıtlı bütçe ve eleman olduğunun altı çizilmiştir. Bir çok durumda
mekanizmaların fon için donöre bağımlı olduğunu belirtilmiştir. Son zamanlarda en çok dile
getirilen engellerden birinin de siyasi kararlılığın yetersizliği olduğu, bu durumun ise
mekanizmaların sürdürülebilirliğini riske attığı dile getirilmiş, bu nedenle, mekanizmaların
kadın hareketleri, sivil toplum örgütleri ve paydaşlarla işbirliği yapmalarının önemine vurgu
yapılmıştır. Ulusal mekanizmalara ilişkin yapılan çalışmada;

Ulusal mekanizma yapılarının yatay çoğalma ve çeşitliliğinin, toplumsal cinsiyet
eşitliğinin gündemde tutulması ve toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açının ana plan ve
programlara yerleştirilmesi üzerinde olumlu etkilerinin olduğu,

Mekanizmalar için mevcut kaynakların görev ve rollerini gerçekleştirmeleri için
yetersiz olduğu,

Geçici özel önlemlerin mekanizmalar için olumlu katkılarının olduğu,

Güvenilirlik kurumlarına rağmen güvenilirliğin yetersiz olduğu,

İş birliğinin bu mekanizmaları güçlendirdiği

Mekanizmalar arasındaki iş birliği ve koordinasyonun zayıf olduğu

Yasal reformların mekanizmalar için en etkili strateji olduğu bulgularının
saptandığını belirtilmiştir.
Tavsiyeler
Ulusal mekanizmaları güçlendirmek üzere aşağıdaki tavsiyelerde bulunulmuştur:

Koordinasyon için kurumsal düzenlemelerin resmileştirilmesi ve koordinasyonu
geliştirmek amacıyla uygulamaların izlenmesi,

Kadın örgütleri ve diğer sosyal ortaklarla iş birliği yapılması,

Uzmanlaşmış eleman kapasitesinin ve bütçeye ayrılan ödeneğin arttırılması,

Stratejilerin belirlenmesi ve politikaların güçlendirilmesi amacıyla ek çabalar
gerçekleştirilmesi,

Özel tedbirlerin alınması,

Cinsiyete göre ayrıştırılmış veri ve istatistik toplanması, toplumsal cinsiyet eşitliği
araştırmalarının yapılması,
2

Çeşitli mekanizmaların performanslarını daha iyi değerlendirmek amacıyla izleme
göstergelerinin geliştirilmesi.
Panelde, ikinci olarak Namibya Cumhuriyeti Parlamentosu Ulusal Konsey Başkan
Yardımcısı Margaret Mensah WILLIAMS söz almıştır. WILLIAMS, son yirmi yılda
Namibya Hükümetinin demokratik yönetim arayışının, toplumsal cinsiyet eşitliği politika ve
programlarının geliştirilmesi açısından çok büyük ilerlemelere vesile olduğuna değinmiş,
Namibya Hükümetinin, CEDAW, CEDAW İhtiyari Protokolü, Pekin Eylem Platformu ve
Afrika Bölgesel Eylem Platformu gibi belgeleri onayladığına vurgu yapmıştır. Namibya‘nın
politika ve programlarının temelini CEDAW ve Pekin Eylem Platformu‘nun oluşturduğu,
siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi
hususunda Namibya‘nın ciddi ilerlemeler kaydettiği bu çerçevede, toplumsal cinsiyet
eşitliğini gerçekleştirmek üzere sosyal ve yasal alanlarda ilerlemeler kaydedilerek,
ayrımcılık içeren yasalara ilişkin reformlar gerçekleştirildiği, bunların arasında Evlilik
Eşitliği Eylemi, Olumlu Eylemler Akdi, Tecavüzle Mücadele Akdi, Kadına Yönelik Şiddet
Akdinin bulunduğu belirtilmiştir. Kadınların hükümet içerisinde de üst düzey pozisyonlarda
bulunduğu ancak bu duruma rağmen müdahalelerde siyasi nüfuzun etkisinde bir artış
gözlenmediği belirtilmiştir. Toplumsal cinsiyet savunucularının çabaları ve hükümet
desteklerine rağmen toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda halen ön yargıların varlığını
koruduğu, konunun kamuoyuna taşınması ve Parlamento düzeyine eriştirilmesi hususunda
sivil toplumun da yetersiz kaldığı dile getirilmiştir. Milletvekillerine yönelik savunuculuk
programlarının yürütüldüğüne ancak bu çalışma ve programların toplumsal cinsiyet eşitliği
ile birebir alakalı olmadığı belirtilmiştir. Kadınların güç paylaşımı ve karar alma
mekanizmalarına katılımını hedefleyen birçok program, politika ve kampanyaların yapıldığı
belirtilerek, kadınların karar alma mekanizmalarına katılımında bir artış gözlendiği ancak üst
düzey karar alma pozisyonlarında % 50 oranına halen ulaşılamadığı ifade edilmiştir. Siyasi
partilerin, kadınların siyasi güç paylaşımına katılımlarını desteklemelerine rağmen hiçbir
siyasi parti başkanının kadın olmadığına dikkat çekilerek, Parlamentolararası Birliğin
raporlarına göre Namibya hükümetinin kadın temsili bakımından dünyada yirmi üçüncü
sırada yer aldığı belirtilmiştir.
Engeller
Kadınların güçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği, güç paylaşımı ve karar alma
mekanizmalarına katılımda eşitliğin sağlanması önündeki en büyük engelin, erkeklerin
olumsuz tavır ve davranışlarını değiştirmemeleri olduğu belirtilmiştir. Kadınların sosyal,
ekonomik ve yasal eşitlik için verdikleri mücadeleye devam ederken, halen ataerkil kalıp
yargılara sahip erkeklerin mevcut olduğu bunun da kadınların haklarına erişimleri önünde
engel teşkil ettiği dile getirilmiştir. Topluma ilişkin yapısal engellerin kadınların rollerini
kısıtladığına, Namibya hükümetinin Pekin Eylem Platformu‘nun kabulünden bu yana büyük
gelişmeler kaydetmesine rağmen, sosyal, yasal ve ekonomik alanda toplumsal cinsiyet
eşitliğine tam anlamıyla ulaşamadığına, kadınların karar alma mekanizmalarına katılımının
yetersiz olduğuna ve bu hususta ilerlemeler kaydedilmesi gerektiğine değinilmiştir.
3
EK 16
(İNGİLİZCE)
Statement by Turkey within the framework of
the Interactive Expert Panel on
―The Evolving Status and Role of National
Mechanisms for Gender Equality‖
Thank you Mr. Chairperson,
First of all I would like to thank all the panelists for their impressive presentations.
Since 1990 national mechanism on gender equality is in charge of eliminating all forms of
discrimination against women and girls, protecting their human rights and coordinating
gender mainstreaming strategies in Turkey. After 2004 there was an increase in the financial
and human resources allocated to the national mechanism. Consequently, the national
mechanism started to work more effectively. National mechanism also periodically monitors
the Gender Equality National Action Plan that includes development of the institutional
mechanisms in addition to other 9 critical areas of concern.
As an another important step, Turkey established ―Advisory Board on the Status of Women‖
that is composed of the representatives of related public institutions and organizations,
universities and non-governmental organizations in order to asses gender equality policies and
to monitor gender mainstreaming strategies.
Moreover, the Commission on Equal Opportunities between Women and Men was
established in the Turkish Parliament in 2009. Presently, the Commission has two subcommissions working on the issue of early marriages and violence against women.
At the local level, ―Equality between Women and Men Commissions‖ were begun to be built,
operating under provincial and municipal assemblies. Local equality units at the provincial
governorates are also established as a pilot implementation in six cities. Local action plans on
equality between women and men are prepared in the same cities, and gender mainstreaming
in the context of strategic plans of the local authorities is in force.
In addition to these developments, local coordination committees on domestic violence
against women and local task force committees in the urgent cases are formed by the
governorates in 22 provinces.
Mr. Chairperson,
As the panelists described, the units responsible for women‘s issues that are located under
main ministries is a kind of mechanisms that we also have. I would like to ask my question in
that sense. How do you describe the roles of such units in gender mainstreaming? How they
should be designed to work more effectively?
Thank you chairperson.
1
EK 16
(TÜRKÇE)
“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Mekanizmalarının
Değişen ve Gelişen Durumu‖ Konulu İnteraktif
Uzman Paneli Çerçevesinde Türkiye
Adına Gerçekleştirilen Sunum
Gayri resmi çeviridir
Teşekkür ederim Sayın Başkan,
Öncelikle panelistlere etkileyici sunumları için teşekkür etmek istiyorum. Türkiye‘de
toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere kurulan ulusal mekanizma, 1990 yılından bu yana
kadına ve kız çocuklarına yönelik her türlü ayrımcılığı önlenmek, kadının ve kız çocuklarının
insan haklarını korumak ve Türkiye‘de toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve programlara
yerleştirilmesi stratejilerini koordine etmek üzere çalışmalarını sürdürmektedir. 2004 yılından
sonra ulusal mekanizmaya tahsis edilen finansal ve beşeri kaynaklarda artış olmuş bunun
sonucunda da ulusal mekanizma daha etkili çalışmaya başlamıştır. Ulusal mekanizma aynı
zamanda diğer 9 kritik alana ek olarak kurumsal mekanizmaların geliştirilmesini içeren
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı‘nı düzenli olarak izlemektedir.
Bir diğer önemli adım olarak, Türkiye‘de toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarını
değerlendirmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve programlara yerleştirilmesi
stratejisine katkıda bulunmak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının, üniversitelerin ve
sivil toplum örgütlerinin katılımcılarından oluşan ―Kadının Statüsü Danışma Kurulu‖
kurulmuştur.
Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde 2009 yılında Kadın Erkek Fırsat Eşitliği
Komisyonu kurulmuştur. Şu anda Komisyonun, erken evlilikler ve kadına yönelik şiddet
konularında çalışan iki alt komisyonu bulunmaktadır.
Yerel düzeyde, valilik ve belediyelerin altında çalışmak üzere ―Kadın Erkek Eşitliği
Komisyonları‖ kurulmaya başlanmıştır. Valiliklerdeki ―Yerel Eşitlik Birimleri‖ ise pilot
uygulama olarak 6 ilde kurulmuştur. Kadın erkek eşitliği ile ilgili yerel eylem planları da aynı
şehirlerde hazırlanmış ve böylece yerel yönetimlerin stratejik planları kapsamında toplumsal
cinsiyet eşitliği bakış açısının ana plan ve programlara yerleştirilmesi stratejisi uygulamaya
konulmuştur.
Bu gelişmelere ek olarak, acil durumlar için, valilikler tarafından 22 ilde kadına yönelik aile
içi şiddet ile ilgili Yerel İşbirliği Komiteleri ve Yerel Çalışma Komiteleri oluşturulmuştur.
Sayın Başkan,
Panelistlerin de tanımladığı şekilde ana bakanlıkların altında kadın sorunlarından sorumlu
olarak çalışan birimler, bizim de sahip olduğumuz mekanizmalardır. Bu çerçevede Türkiye ye
ilişkin bu kısa bilgilendirmeden yola çıkarak toplumsal cinsiyet bakış açısının ana plan ve
programlara yerleştirilmesi için bu birimlerin görevlerini nasıl tanımladığınızı öğrenmek
istiyorum. Daha etkili faaliyet göstermek için nasıl tasarlanmalıdırlar?
1
Teşekkür ederim Sayın Başkan.
2
EK 17
8 Mart Kutlamaları
3 Mart 2010 tarihinde düzenlenen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlamasına ilişkin oturum
iki bölüm halinde gerçekleşmiş, ilk bölümde sırasıyla BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon,
Çin Halk Cumhuriyeti Kadın ve Çocuk Bakanı Meng Xiaosi, Norveç Toplumsal Cinsiyet
Eşitliği ve Çocuk İşleri Bakanı Audon Lysbakken birer konuşma gerçekleştirirken, ikinci
bölümde sırasıyla Pekin‘de gerçekleştirilen 4. Dünya Kadın Konferansı‘nın Genel Sekreteri
Gertrude Mongella, KSK eski Başkanı Patricia Licuanan, Uluslararası Yerli Kadınlar
Birliği‘nden Tarcila Rivera Zea, ―Çünkü ben bir kız çocuğuyum‖ girişiminden Amy adlı bir
genç kız birer sunum gerçekleştirmiştir.
Oturum Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki Moon tarafından gerçekleştirilen
konuşma ile başlamıştır. Ban Ki Moon konuşmasında eşit haklar, eşit fırsatlar ve herkes için
ilerleme motivasyonu ile Dünya Kadınlar Gününün kutlandığını ifade ederek, toplumsal
cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesinin BM sistemi içerisinde temel teşkil ettiğini,
ayrıca ekonomik ve toplumsal zorunluluk olduğunu söylemiştir. Kadınlar yoksulluk ve
adaletsizliklerden arınmadıkça, dünya ülkelerinin ortak hedefi olan, barış, güvenlik ve
sürdürülebilir kalkınmaya erişilemeyeceğini de ifade eden Genel Sekreter, Pekin‘in ardından
geçen 15 yıl içerisinde pek çok alanda gelişmeler kaydedildiğini, özellikle pek çok kız
çocuğunun eğitim imkanına kavuştuğunu, üreme sağlığı konusunda pek çok politika
geliştirildiğini, kadınların iş dünyasında daha fazla yer aldığını ve kredilere daha fazla
ulaşabildiğini, hükümetlerde ve yasama organlarında daha yüksek oranlarda yer aldığını ve
tüm bu getirilerde sivil toplumun önemli bir rol oynadığını ifade etmiştir. Bu gelişmelerin
yanında kadınların halen adaletsiz ve ayrımcı uygulamalara maruz kaldığını ve şiddetin en
kötü uygulamalarını yaşadıklarını söyleyerek, bugün tüm dünyada kadınların %70‘nin şiddet
mağduru olduğunu ve bu şiddeti çoğunlukla en yakınında yer alan eşlerinden gördüklerini
belirtmiştir. Bu uygulamaların çoğunlukla kültürle ilişkilendirildiğini ancak şiddetin bir
istismar ve suç olduğunu, kadınların temel insan hakkını ihlal ettiğini ifade etmiş, özellikle
erken ve zorla evlilikler, töre cinayetleri, insan ticareti gibi uygulamalara dikkat çekmiştir.
Tarafından başlatılan ―Kadına Yönelik Şiddete Karşı BİRLEŞ‖ adlı kampanyaya ve yeni
oluşturulan ―Erkek Liderler Ağı‖na da dikkat çeken Ban Ki Moon, BM‘nin aynı zamanda
çatışmalarda yaşanan cinsel şiddete karşı da güçlü bir duruş sergilediğini ifade etmiştir, bu
vesile ile Ekim ayında 10. yılı kutlanacak olan Güvenlik Konseyi‘nin 1325 sayılı Tavsiye
Kararına da vurgu yapmıştır. Ayrıca anne ölümlerinin halen yüksek olduğuna, pek çok
kadının aile planlaması olanaklarına erişemediğine, tüm kültürlerde toplumsal cinsiyete
ilişkin ön yargıların halen varlığını sürdürdüğüne, kadınların yoksulluk nedeniyle halen en
fazla yükü çektiklerine dikkat çekmiştir. BM bünyesinde kurulacak olan yeni toplumsal
cinsiyet eşitliği birleşik yapısına üye ülkeler tarafından sunulan destek için teşekkür eden
Ban Ki Moon, bu süreci kesintiye uğratmadan Genel Kurul‘un bir tavsiye kararı ile yeni
birimin kurulmasını sağlaması konusunda üye devletleri teşvik etmiş, BM tarihinde ilk kez
organizasyon içerisinde bu kadar fazla sayıda kadının yer aldığını, son üç yılda üst
yönetimde yardımcı pozisyonda bulunan kadınların oranının %40‘a çıktığını, ancak bunu
1
halen yetersiz gördüğünü çünkü kadınların özellikle, özel temsilcilik ve barışı koruma
operasyonlarında düşük oranda temsil edildiğini söylemiştir. Ban ki Moon araştırmaların
kadınlar ile erkeklerin aynı şartlarda ve koşullarda, aynı görevleri yerine getirebildiğini
gösterdiğini, bunun yanında kadın personelin cinsel şiddet vakaları, sivil hayata yeniden
entegre, kadın tutuk evleri, savaş sonrasında ülkenin yeninden inşası gibi alanlarda daha
fazla avantaja sahip olduğunu ifade emiştir. Ayrıca BM tarafından üretilen Çok-Amaçlı
Platform adlı alet hakkında da bilgi veren Genel Sekreter, bu basit makinenin, bir yandan su
pompalanması, kabukların ve tohumların kırılması gibi işleri dakikalar içerisinde
gerçekleştirerek kadınlara, okula, kliniklere gitmeleri, hatta başka işler yapabilmeleri için
vakit yarattığını, diğer yandan ise elektrik üretebilmesi nedeniyle bir gelir kaynağı da
olabileceğini, bu makineye sahip olan kadınlara işletmecilik eğitimlerinin de verildiğini
aktarmıştır. Genel Sekreter son olarak toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi
konusundaki kararlılıklarını yineleyerek konuşmasını tamamlamıştır.
Genel Sekreterin ardından söz alan Çin Halk Cumhuriyeti Bakanı, farklı kadın gruplarının
varlığına vurgu yaparak, bu farklılıkları göz önünde bulunduracak politikaların uygulanması
gerektiğini ifade etmiştir. Erkek bakış açısının halen karar alma mekanizmaları üzerinde
baskı kurduğunu söyleyen Bakan, özellikle kritik sorun alanlarında- savaş v.b.- halen
erkeklerin karar aldıklarını söylemiştir. Erkeklerin, ―orada neden bir erkek yok diye‖
kadınların durumuna özeneceği günlerin gelmesini dileyen Bakan, kadınların ve erkeklerin
dünyayı farklı alanlarda paylaştığını, asla düşman olmadıklarını ancak eşit de olamadıklarını
söyleyerek Dünya Kadınlar Gününün tüm insanlara ait olduğunu söyleyerek, tüm erkekleri
de bu kutlamaya ve kadınların mutluluğunu paylaşmaya davet etmiştir.
Üçüncü olarak söz alan Norveç Bakanı ise, toplumsal cinsiyet eşitliğine erişmek için
mücadelenin sürmesi gerektiğini, çünkü hem zengin hem de fakir ülkelerde kadınların artık
daha fakir olduğunu, daha az eğitim gördüklerini, en temel sağlık hizmetlerine
erişemediklerini, tüm dünyada şiddetin halen çoğunlukla kadınlara ve kız çocuklarına
yönelik olduğunu ve bu durumun hayatın tüm alanlarını etkilediğini söyleyerek, özellikle
toplumsal cinsiyet eşitliğinin ekonomik boyutuna vurgu yapmıştır.
Oturumun ikinci bölümünde ise, farklı panelistler söz almıştır. İlk konuşmacı, Pekin‘den bu
yana kaydedilen önemli gelişmelere, Pekin‘in toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının
güçlendirilmesi konusunda sağladığı katkıya ve motivasyona vurgu yapmıştır. Bu
gelişmelerde birinin de Pan Afrika Parlamenterler Birliği‘ne bir kadının başkanlık etmesi
olduğunu belirten konuşmacı, bunun gibi örneklerin tüm dünyada görülmeye başladığını
böylece kadınların artık tüm dünyada görünürlüğünün artmaya başladığını, Pekin
Deklarasyonu ve Eylem Platformu sayesinde tüm alanlarda –kiliseler, camiler de dahil- bu
konunun tartışılmaya başlandığını, bu başarı da sivil toplumun da önemli bir role sahip
olduğunu söylemiştir. Bu sayede artık kadınların da bu dünyaya ait olduğunun
kabullenildiğini, pek çok ülkede doğru yolda olunduğunu gösteren işaretler olduğunu,
hızımızı arttırarak mücadeleyi sürdürmemiz gerektiğini de ifade eden konuşmacı, yeni
kurulacak toplumsal cinsiyet birleşik yapısının yeterli olmayacağını, tüm dünyanın üzerinde
uzlaşması için yeni bir konferans düzenlenebileceğini belirtmiştir. Konuşmacı son olarak
2
gelecekte iletişim teknolojilerinin cinsiyetler arası uçurumun ne kadar olacağını
belirleyeceğini, bu teknolojilerden yeteri kadar yararlanamayan kadınların ise daha fazla
sıkıntı çekeceğini söylemiştir.
İkinci olarak söz alan panelist ise, Pekin‘in her düzeyde istişari ve katılımcı bir süreç
olduğunu belirterek, BM bünyesinde yapılan en geniş konferans olduğunu, konferansta güç,
ortaklık ve eylem olduğunu, temel olarak kadınların taleplerinin dile getirildiğini, ülkelerin
temel metin üzerinde pek az değişiklik yaptığını ve neticede, az sayıda çekince ile bir
uzlaşıya varıldığını anlatarak, kadınların Pekin‘de dünyaya seslerini duyurduklarını,
hükümetlerde konunun daha fazla değer kazandığını, oradaki motivasyonla her yıl Kadının
Statüsü Komisyonuna daha fazla kadının katılım sağladığını söylemiş, mesajlarımızı
tekrarlamaktan yorulmamamız gerektiğini, yeni teknolojilere erişim konusunda ayrımcılık
yapılmamasına ve bu teknolojilerin kadın dostu olmasına dikkat edilmesi gerektiğini
eklemiştir.
Üçüncü konuşmacı ise, yerli kadınların haklarını savunma süreçlerine vurgu yapan bir
konuşma gerçekleştirerek, Meksika‘daki toplantıda 1 yerli kadının, Nairobi‘deki toplantıda
ise 20-30 kadar yerli kadının yer aldığını, bu sayının Pekin‘de 175‘e çıktığını aktararak, yerli
kadınların gitgide daha fazla tecrübe kazandığını söylemiştir. Pekin‘in yerli kadınlara
kazandırdığı en önemli şeyin ise geleceğe umutla bakmak olduğunu ve bu sayede kolektif
haklarını (insan hakları ve kadın hakları+kültürel, ekonomik ve kalkınma hakları) talep
etmeye başladıklarını söylemiş, üye ülkelere eşitlik için kendi kültürleri çerçevesinde
çalışmayı, genç kadınlara kulak vermeyi tavsiye etmiştir. Kadınların da halen geleneksel
bakış açılarını koruduğunu söyleyerek, tüm düzeylerde eğitme daha fazla tabi olmaları
gerektiğini, eşitliğin sağlanması için ise hem uluslararası hem de yerel düzeyde çalışılmasını
tavsiye etmiştir.
Oturumda son olarak söz alan genç bir feminist aktivist, annesinin kendisine sürekli olarak
yemek yapmasını söylediğini, ancak kendisinin neden erkekler yapmıyor diye düşündükten
sonra bu konuda çalışmaya başladığını aktarmış, şu sıralarda üniversite eğitimini ne alanda
alacağını düşündüğünü, aslında matematik ve fen alanında çalışmak istediğini ama bunun
üstesinden gelip gelemeyeceğini konusunda tereddütler yaşadığını söyleyerek, kadınlara
ilişkin kalıpyargılarına içselleştirildiğini aktarmıştır. Bu içselleştirmeye medyanın katkısının
çok fazla olduğunu söyleyen konuşmacı, medyanın kadınlara karşı oldukça olumsuz ifadeler
kullandığını bu ve benzeri sorunlarla mücadele için hükümetlerin gerekli önlemleri
aldığından emin olunması gerektiğini söylemiştir.
3
EK 18
Yan Etkinlikler
“Kardelenler Kampanyasının Tanıtımı Paneli”
(1 Mart 2010-New York/KSK 54. Oturumu-Yan Etkinlik)
Panel, Türkiye‘nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Ertuğrul APAKAN‘ın
gerçekleştirdiği bir açılış konuşması ile başlamıştır. APAKAN konuşmasında, kız
çocuklarının okullulaşmasının arttırılması konusunun Türkiye‘de sektörel bir konu haline
geldiğini, tüm taraflarca sahiplenildiğini belirterek, diğer ülkeler için bir örnek
oluşturulmasını ümit ettiklerini söylemiştir.
Daha sonra BM Genel Sekreter Yardımcısı ve Toplumsal Cinsiyet ve Kadının
Güçlendirilmesi Konuları Özel Danışmanı Rachel N. MAYANJA, bir konuşma
gerçekleştirmiştir. MAYANJA konuşmasında, eğitimin, kız çocuklarının tam potansiyellerine
erişebilmeleri için gerekli olduğunu, okula bir yıl daha fazla devam eden kız çocuklarının en
az % 10-20 civarında daha fazla ücretle çalıştığını, daha iyi sağlık imkanı aldıklarını söylemiş,
Pekin‘in ardından geçen 15 yıl boyunca dünyada kız çocuklarının okullulaşma oranının genel
olarak arttığını, 1992 yılında her 100 erkek çocuğuna karşılık 92 kız çocuğu okula devam
ederken, bugün bu rakamın 100‘e 96 olduğunu söylemiştir. Kız çocuklarının okullulaşması
sorunun çözümü için daha fazla sayıda babaya ulaşılması gerektiğini söyleyen MAYANJA,
bunun için yalnızca hükümetlerin değil, tüm tarafların desteğine ihtiyaç duyulduğunu,
Türkiye‘de ise bunun iyi bir örneğinin Kardelenler Projesi ile yaşandığını ifade etmiştir. Kız
çocuklarının eğitimi konusunda tüm dünyada atılan bu önemli adımların yanında daha
fazlasının yapılabileceğini, örneğin okul yolunda cinsel istismarın engellenebileceğini, eğitim
materyallerindeki olumsuz simgelerin ortadan kaldırılabileceğini ifade ederek sözlerini
tamamlamıştır.
Üçüncü olarak Devlet Bakanı Sayın Selma Aliye KAVAF bir konuşma gerçekleştirerek,
Kardelenler Kampanyası‘nın 10. Yılında, 20.000 kız çocuğuna burs sağlandığını gururla ifade
ettiklerini belirterek, Kardelenler‘in Türkiye‘nin projesi olduğunu söylemiştir. Eğitimin
Türkiye‘nin en ücra köşelerine kadar ulaştırılması gerektiğini, bunun için de milli
seferberliğin kaçınılmaz olduğunu belirten Sayın KAVAF, Türkiye‘nin 2013 yılında % 100
okullulaşmaya erişmeyi hedeflediğini ifade etmiş, 10 yıl önce kız çocuklarının okullulaşma
oranının % 77 iken günümüzde % 96‘ya yükseldiğini aktarmıştır. Kardelenler Projesi‘nin yanı
sıra 350.000 kız çocuğunun okullulaşmasını sağlayan ―Haydi Kızlar Okula Kampanyası‖,
―Eğitime %100 Destek Kampanyası‖, ―Şartlı Nakit Transferi‖ ve ―Yetiştirici Sınıf Öğretim
Programı Projesi‖ gibi uygulamaların da sürdüğünü belirten Sayın Bakan, başarı için devlet,
sivil toplum ve özel sektör işbirliğinin önemine vurgu yapmıştır.
Panelin bu aşamasında, National Geographic tarafından Kardelenler‘e ilişkin olarak
hazırlanan belgesel film gösterilmiştir.
1
Kardelenler Projesinin ortaklarından olan Turkcell‘in Kurumsal İşler Yöneticisi Koray
ÖZTÜRKLER bir konuşma gerçekleştirerek, Türkiye‘nin pek çok medeniyeti içerisinde
barındıran Anadolu toprakları üzerine kurulduğunu hatırlatarak, töre, çocuk yaşta evlendirme
gibi olumsuz uygulamaların da görüldüğünü söyleyerek sözlerine başlamıştır. Kadınlar ne
kadar eğitimli olursa, çocuk ölümlerinin o kadar az olacağını, çocukların kendilerine
güvenlerinin artacağını, toplumun sosyal ve ekonomik yapısının güçleneceğini söyleyen
ÖZTÜRKLER, ―kardelen‖in umudun çiçeği olduğunu ve kış soğuğunda karı delerek hayata
tutunduğunu aktarmış, daha mutlu bir hayat için pek çok hayalin daha gerçekleşmesi
gerektiğini söylemiş, son kız çocuğu da okullulaşana kadar çalışmalarını sürdüreceklerini
belirtmiştir. ÖZTÜRKLER son olarak proje çerçevesinde burs alan kız çocuklarına destek
olmak için Turkcell‘de çalışan ve kamuoyunda yer alan başarılı kadınların desteği ile
―yönderlik programı‖ yürüttüklerini söylemiştir.
Beşinci olarak Kardelenler bursu ile okuyan Güleser isimli bir genç kız hayat hikayesini ve
yaşadığı zorlukları aktardıktan sonra, okumanın onun için tek çare olduğunu ve Kardelenler
bursu sayesinde okuduğunu ve onurlu bir yaşam mücadelesi sürdüğünü aktarmıştır.
Son olarak Panelde yazar Elif ŞAFAK söz alarak, kadınların Müslüman dünyada ayrı bir
yerde durduğunu, Türkiye‘de ise kadınların kamusal alanda daha fazla yer aldığını, ancak bir
yandan da töre cinayetlerinin görüldüğünü, Türkiye‘nin kadın erkek eşitliğinin hayata
geçemediği bir ülke olduğunu söylemiştir. Kadınların medyada daha ön planda durduğunu,
ancak yaşamın diğer alanlarında, örneğin siyasette bunun görülemediğini belirten ŞAFAK,
kadınlara istedikleri bireyi inşa edebilmeleri için ihtiyaç duydukları malzemenin sunulması
gerektiğini söylemiştir.
“Daha İyi Bir Dünya İçin Vizyon: Ekonomik Krizden Eşitliğe”
(3 Mart 2010-New York/KSK 54. Oturumu-Yan Etkinlik)
3 Mart 2010 tarihinde düzenlenen ―Daha İyi Bir Dünya İçin Vizyon: Ekonomik Krizden
Eşitliğe‖ paneline UNDP ve IDRC (Uluslar arası Kalkınmayı Araştırma Merkezi)‘nin yanında
Kanada ve Nikaragua‘nın BM‘deki Daimi Temsilcileri ev sahipliği yapmıştır. Panelde
kendilerine ―Casablanca Dreamers‖ adını veren tüm dünyadan kadın aktivistler ve
düşünürlerden oluşan bir grup da yer almıştır.
Panelde ekonomik krizin toplumsal cinsiyet eşitliği açısından bir fırsat olarak görülmeye
başlandığı ve son ekonomik krizden dünya genelinde pek çok ülkenin etkilendiği belirtilerek,
bazı yetkililer tarafından genel olarak krizin kurumsallaşmış sosyal ve ekonomik
eşitsizliklerle yüz yüze olan az gelişmiş ülkelerdeki kadınları olumsuz etkilemesinin
beklendiği, ancak bu kriz sayesinde gelişmeleri ve politikaları yeniden gözden geçirme
fırsatının ortaya çıktığı vurgulanmış ve ekonomik krizin bir fırsata dönüştürülebileceği ifade
edilmiştir.
2
“Ekonomik Kriz ve İyileşme Dönemlerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Doğru
Makroekonomik Politikalar Belirleme”
(4 Mart 2010-New York/KSK 54. Oturumu-Yan Etkinlik)
Panelde Kalkınmada Kadının Hakları Derneği (AWID), UNIFEM, Bolivya Ulusal
Meclisi İnsan Hakları Komisyonu temsilcileri, ile Essex Üniversitesi‘nden Daniel Elson
tarafından sunum gerçekleştirmiştir. Bu çerçevede, AWID temsilcisi krizlerin kadınların
geçimi ve hakları üzerinde çok-boyutlu etkilerine ışık tutan AWID tarafından hazırlanan
bölgelerarası analizlerin bulgularını sunmuştur. UNIFEM temsilcisi, yardımların etkinliği ve
Güvenlik Konseyinin toplumsal cinsiyet, barış ve güvenlik üzerine 1325 ve 1820 sayılı
kararlarının uygulaması hakkında UNDP ve UNIFEM‘in araştırmasının ön bulgulara
değinmiş, 4 ülke üzerine yapılan araştırmalar arasından Kongo Cumhuriyetine ilişkin
araştırmaya odaklanmıştır. Savaş sonrası durumlarda güvenlik ve barışın inşasında kadınların
ihtiyaçlarının hangi ölçüde dikkate alındığı ve karşılandığını değerlendirmiş ve savaş sonrası
süreçte kadınların güvenlik ve barışın inşası sürecindeki ihtiyaçlarının etkili bir şekilde
finanse edilmesine yönelik önemli bir takım önerilerde bulunmuştur. Bolivya Ulusal Meclisi
İnsan Hakları Komisyonu temsilcisinin sunumu Bolivya‘da toplumsal cinsiyet eşitliğini
finanse etmenin maliyeti üzerine odaklanmış, ilgili finansal ve yerel politikaları etkilemede
toplumsal cinsiyet ihtiyaçlarının değerlendirilmesinin önemli olduğunu söylemiştir.
“Toplumsal Cinsiyet ve İklim Değişikliği- Kopenhag‟ın Anlatılmayan Hikayesi”
(4 Mart 2010-New York/KSK 54. Oturumu-Yan Etkinlik)
Panelde yer alan konuşmacılar Kopenhag‘da gerçekleştirilen İklim Değişikliği
Zirvesi‘nde kadınların liderliğinin olmadığını, kadınların yeterince temsil edilmediğini,
metinde toplumsal cinsiyete ilişkin önemli vurgular bulunmadığını belirtmiş; oysa ki Pekin
Deklarasyonu ve Eylem Platformu başta olmak üzere pek çok uluslar arası belgenin kadınlar
ve iklim değişikliğinin etkileri konusunda kapsamlı ifadeler içerdiğini, Pekin‘de bu yana yıllar
geçtikçe iklim değişikliği dokümanlarında kadına yapılan atıf sayısının düştüğünü belirterek
bu konuda daha sıkı çalışılması gerektiğini ifade etmiş özellikle kapasite geliştirme, bilinç
arttırma, ulusal kalkınma ve çevre programlarında konuya yer verme gibi yöntemlerle,
konunun gündemden düşürülmesinin engellenebileceğini söylemiştir. Panelde ayrıca iklim
değişikliğinin insan sağlığına ne yönden zararlar verebileceği açıklanarak, iklim değişikliği ile
mücadelenin para odaklı değil insan sağlığı odaklı olması gerektiğine, kadınların gıda üretimi
ve kontrolü üzerindeki etkilerine de değinen konuşmacılar, kadınların daha az toprağa sahip
olduğu halde böyle bir sorumluluk altında bulunduklarını, bu nedenle de savunmasızlıklarının
arttığını belirtmiş, kadınların bu alanda güçlendirilmesi için karar alma mekanizmalarında
daha fazla yer almaları, yeni teknoloji imkanlarına daha fazla erişimlerinin sağlanması, uygun
kredi ve pazar olanaklarına kavuşturulmaları gibi önlemlere dikkat çekmiştir. Ayrıca doğal
3
afetler nedeniyle mağdur durumda olan kadınların istismara daha açık olduğunu belirten
konuşmacılar, böyle durumlar için kadınlara özel sığınma alanları açılabileceğini söylemiştir.
“Anne Ölümleri: Binyıl Kalkınma Hedefi 5‟e Erişmek İçin Engelleri Aşmak ve
İlerlemeyi Hızlandırmak”
(5 Mart 2010-New York/KSK 54. Oturumu-Yan Etkinlik)
Panelde yer alan konuşmacılar, çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği, doğal afet gibi
sorunlar karşısında hükümetlerin hızla harekete geçtiğini, anneliğe bağlı ölümlerin de çok
sayıda olmasına rağmen aynı kararlılığın bu sorunla mücadele konusunda gösterilmediğini,
hastanelerin ve sağlık bakım hizmetlerinin, özellikle acil durum hizmetlerinin ve bu alanda
çalışan personel sayısının yetersiz olduğunu, sağlık çalışanların özellikle belli bölgelerde
çalışmak istememesi nedeniyle insan kaynağı sorunun bölgesel farklılıklar içerdiğini, annesini
kaybeden çocukların da büyük oranda iki yıl içerisinde öldüğünü, anne ölümlerinin
kalkınmanın önünde bir engel olarak duran ve önlenebilir bir durum olduğunu belirterek,
sağlık sektöründe çalışacak nitelikli eleman yetiştirilmesi için daha fazla eğitim düzenlenmesi
gerektiğine, tam donanımlı hizmet verecek doktorların zorunlu olmadığına, birinci basamakta
hizmet verebilecek ebe ve hemşire sayısının arttırılarak hamilelik bakım hizmetlerinin
ücretsiz olarak verilmesinin büyük ölçüde ölümleri engelleyebileceğine, cinsel haklar ve
üreme haklarının özgürce kullanılmasının önemine vurgu yapmışlardır. Bunun yanında
hamile kadınların iyi beslenmesi gerektiğine dikkat çeken panelistler, çevre şartlarının, temiz
suya ve elektriğe erişimin, güvenli ve yeterli gıdaya erişimin önemine de değinmiştir.
4
EK 19
Kadının Ekonomik Güçlendirilmesi (Tavsiye Kararı)
KSK 54. Oturumunda 4-12 Mart 2010 tarihleri arasında ―Kadının Ekonomik
Güçlendirilmesi‖ konulu Tavsiye Kararı görüşmeleri gerçekleştirilmiş, Türkiye Delegasyonu
taslak metin üzerinde gerçekleşen tartışmaları yakından takip ederek, süreci hızlandırmak ve
kararların sürekliliğini sağlamak üzere eski yıllarda uzlaşma ile kabul edilen Sonuç
Belgelerinden de yararlanarak bazı önerilerde bulunmuştur. Tavsiye Kararına ilişkin olarak
Ülkemiz tarafından, emeğin toplumsal cinsiyet temelinde bölünmesinin değiştirilmesi, kadın
ve erkeğe eşit davranılması, eşit ücret ve güç elde edilmesi, ücretli ve ücretsiz işin
paylaşılması amacıyla kadınların kayıtlı ekonomiye dahil edilmeleri, özellikle karar alma
pozisyonlarında yer almalarının sağlanması, ev eksenli çalışanların çoğunluğunun kadın
olması nedeniyle ev eksenli çalışan kadınların haklarının korunması, yapılan çalışmaların
izleme ve değerlendirmesinin yapılması ve yapılacak çalışmalara yerel yönetimlerin de
katılımının sağlanmasına yönelik öneriler sunulmuştur.
Bir haftadan fazla süren ve oldukça yoğun geçen toplantılar sonucunda Kadının
Ekonomik Güçlendirilmesine ilişkin Tavsiye Kararı kabul edilmiş olup, Türkiye söz konusu
Tavsiye Kararına ortak sunucu olmuştur.
1
Women‟s economic empowerment
The Commission on the Status of Women,
Reaffirming the goals, objectives and commitments of the Beijing Declaration and
Platform for Action, and the outcome documents of the twenty-third special session of the
General Assembly,1 entitled Women 2000: gender equality, development and peace for the
twenty-first century,
Reaffirming the commitments related to women‘s economic empowerment contained
in the relevant outcomes of the Commission on the Status of Women,
Recalling relevant international commitments that contribute to women‘s economic
and social empowerment, made at the major United Nations Conferences and Summits,
including at the World Summit for Social Development held in Copenhagen in 1995, at the
Millennium Summit held in 2000, the 2005 World Summit2 and at the Follow-up
International Conference on Financing for Development to Review the Implementation of the
Monterrey Consensus, held in Doha in 2008,
Bearing in mind that women‘s economic empowerment is crucial in the
implementation of the Beijing Platform for Action and the outcome of the twenty-third special
session of the General Assembly, and contributes to the achievement of the Millennium
Development Goals,
Recalling the Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against
Women,
Recalling also all relevant General Assembly and ECOSOC resolutions pertaining to
issues related to women‘s economic empowerment,
Reaffirming the commitment of States to place people at the centre of development
and direct our economies to meet human needs more effectively, and to recognize that
empowering people, particularly women, to strengthen their own capacities is a main
objective of development and its principal resource,
Expressing deep concern about the increasing feminization of poverty and
emphasizing that the empowerment of women is a critical factor in the eradication of poverty
and that the implementation of special measures aimed at empowering women can help to
achieve this, and further recognizing that women‘s poverty is directly related to the absence
of economic opportunities and autonomy, lack of access to economic resources, lack of access
to education and support services and their minimal participation in the decision-making
process,
Concerned that women‘s economic empowerment is constrained by gender
inequalities and disparities in economic power sharing, unequal distribution of unremunerated
work between women and men, lack of technological and financial support for women‘s
entrepreneurship, unequal access to, and control over, capital, particularly land and credit and
access to labour markets, as well as all harmful traditional and customary practices,
Noting that there is increasing recognition that women‘s economic empowerment is a
key factor that contributes to sustainable economic development and to women‘s full
enjoyment of all human rights, including the right to development,
Recalling that in the agreed conclusions on ―Financing for gender equality and the
empowerment of women‖ adopted in 2008,3 and on ―Eradicating poverty, including through
the empowerment of women throughout their life cycle, in a globalizing world‖ adopted in
1
2002, the Commission on the Status of Women noted the growing body of evidence
demonstrating that investing in women and girls has a multiplier effect on productivity,
efficiency and sustained economic growth and that increasing women‘s economic
empowerment is central to the achievement of the Millennium Development Goals including
to the eradication of poverty,
Reaffirming that in order to ensure women's empowerment in the economy and their
economic advancement, adequate mobilization of resources at the national and international
levels, as well as new and additional resources to the developing countries from all available
funding mechanisms, including multilateral, bilateral and private sources, for the
advancement of women and their economic empowerment, will also be required,
Expressing deep concern over the negative impact of the global economic and
financial crisis and
of the food crisis and ongoing food insecurity which could hamper progress in achieving the
Millennium Development Goals and the implementation of the Beijing Declaration and
Platform for Action,
Recalling the importance that recovery measures should take into account the negative
impact of
the financial and economic crisis on women and men and integrate gender equality concerns
in all response
measures,
Bearing in mind that in the Doha Declaration on Financing for Development,4 Heads
of State and Government and high representatives recalled, inter alia, that gender equality and
empowerment of women are essential for economic growth, poverty reduction, environmental
sustainability and development effectiveness and reiterated the need for gender
mainstreaming into the formulation and implementation of development policies, including
financing for development policies, and for dedicated resources,
Recalling the Equal Remuneration Convention, 1951 (Convention No. 100), the
Discrimination (Employment and Occupation) Convention, 1958 (Convention No. 111) and
the Workers with Family Responsibilities Convention, 1981 (Convention No. 156) of the
International Labour Organization,
Bearing in mind that despite the increase of women‘s access to economic
opportunities, hundreds of millions of women are dependent on subsistence and small-holder
agriculture and employment in the informal sector, where they are more likely to have low
paid jobs, with limited or no social protection and deficient protection of their labour rights,
Recognizing that the full integration of women into the formal economy, in particular,
into economic decision-making, means changing the current gender-based division of labour
into new economic structures where women and men enjoy equal treatment, pay and power,
including sharing of paid and unpaid work,
Remaining concerned about the lingering negative consequences, including for
women‘s economic empowerment, of some structural adjustment programmes, stemming
from inappropriate design and application,
Recognizing the crucial role and contribution of rural women, including indigenous
women, in enhancing agricultural and rural development, improving food security and
eradicating poverty, inter alia, adding value to local agricultural produce,
Underlining the importance of strengthening domestic financial sectors as a source of
capital by making them inclusive to women living in poverty, in particular women living in
poverty and women living in rural and/or remote areas, thus expanding their access to
financial services,
2
Reiterating that access to microfinance and microcredit and to formal finance services
can contribute to the achievement of the goals and targets of major United Nations
conferences and summits in the economic and social fields, including those contained in the
United Nations Millennium Declaration,5 in particular the goals relating to poverty
eradication, gender equality and the empowerment of women,
Reaffirming that microfinance, in particular microcredit programmes, has succeeded in
generating productive self-employment and has proved to be an effective tool in overcoming
poverty, and bearing in mind that microfinance, including microcredit, savings and other
financial instruments, have especially benefited women and have contributed in the
achievement of their economic empowerment,
Noting that the costs of unequal sharing of responsibilities include weaker labour
market attachment for women (forgone jobs, shorter working hours, confinement to informal
work, and lower wages), weaker access to social security benefits, and less time for
education/training, leisure and self-care, and political activities,
Recognizing that women's poverty and lack of empowerment, as well as their
exclusion from social policies and from the benefits of sustainable development, can place
them at increased risk of violence, and that violence against women impedes the social and
economic development of societies and States, as well as the achievement of the
internationally agreed development goals, including the Millennium Development Goals,
1. Calls upon States to incorporate gender perspectives into social and economic
policies including development and poverty eradication strategies and related actions
promoting women‘s economic rights and independence, and to address the extent to which
policies, programmes and activities effectively address the needs, priorities and contributions
of women and men, with a view to ensuring that the formulation and implementation of
relevant strategies contribute to women‘s economic empowerment;
2. Calls upon States to adopt and apply a systematic approach across all areas and at
all levels to accelerate women‘s full participation in economic decision-making at all levels
and ensure the mainstreaming of a gender perspective in the implementation and evaluation of
economic and development policies, and social safety net and poverty eradication
programmes, as well as to promote and reinforce capacity building of States and other
stakeholders in gender-responsive public management, including, but not limited to, gender
budgeting;
3. Urges States to develop and implement gender-sensitive policies and programmes
aimed at promoting women‘s economic empowerment, including through enhancing their
access to full and productive employment and decent work for all and to equal pay for equal
work or work of equal value, and at supporting women‘s technical, managerial and
entrepreneurial capacities and initiatives, with the aim of ensuring sustainable and adequate
income generation and empowering women as equal partners with men in these fields;
4. Calls upon States to undertake legislative and administrative reforms to give women
full and equal access to economic resources, including the right to inheritance and to
ownership of land and other property, credit, natural resources and appropriate technologies;
5. Calls upon States to fulfill their commitments to promote gender equality and the
empowerment of women and to ensure the equal access of women and girls to education for
all, basic services, including primary health care, housing, economic opportunities and
decision-making at all levels;
6. Urges States and/or, as appropriate, the relevant funds, programmes and specialized
agencies of the United Nations system, within their respective mandates, and invites the
international financial institutions, civil society, non-governmental organizations and the
private sector, bearing in mind national priorities, to strengthen education, health, and social
3
services and effectively utilize resources to achieve gender equality and the empowerment of
women and ensure women‘s and girls‘ rights to education at all levels and the enjoyment of
the highest attainable standard of physical and mental health, including sexual and
reproductive health, as well as quality, affordable and universally accessible health care and
services, in particular primary health care;
7. Calls upon States to provide adequate safety nets and strengthen State-based and
communitybased support systems, as an integral part of social policy, in order to enable
women living in poverty to withstand adverse economic environments and preserve their
livelihood, assets and revenues in times of crisis;
8. Calls upon States to fulfill their obligation to ensure full and equal access to
education for girls and women, recognizing that investing in women's education is the key
element in achieving social equality, higher productivity and social returns in terms of health,
lower infant mortality and the reduced need for high fertility;
9. Reaffirms the Dakar Framework for Action on Education for All, and commit to
ensure, by 2015, access to and completion of free and compulsory primary education of good
quality and to achieve gender equality in education by 2015, and decide to strengthen policies
aimed at ensuring full and equal access of women and girls to education at all levels through
lifelong learning, including adult and long distance education and training as well as to
eradicate illiteracy in order to promote women‘s economic empowerment,
10. Urges States to undertake the following actions:
(a) Continue to strengthen policies relevant for women‘s economic empowerment
aimed at: addressing inequality affecting women and girls in access to and achievement in
education at all levels, in particular to eliminate inequalities related to age, poverty,
geographic location, language, ethnicity, religion and disability; adopting measures to
promote non-discriminatory and gender-sensitive education that is free of gender-based
stereotypes and offers broader career choices; scaling up strategies to encourage and support
girls‘ participation in science and technology; promoting educational programmes in which
girls are prepared to participate in decision-making at all levels, including in the economic
field; and implementing initiatives to translate educational achievements of women into
employment opportunities;
(b) Enhance the implementation of policies that also impact on women‘s economic
empowerment related to access to education across the life cycle, use of information and
communication technologies in programmes for adult education and vocational training, and
eradication of illiteracy;
11. Encourages efforts to provide education in humanitarian emergency situations,
including in order to improve women's empowerment;
12. Calls upon States that have not yet done so, to consider ratifying the relevant
International Labour Organization conventions;
13. Calls upon States to adopt and apply effective measures, including legislative
measures, to ensure the application of the principle of equal remuneration for men and women
workers for equal work or work of equal value, to promote equality of opportunity and
treatment among men and women in respect of employment and occupation, to enable
persons with family responsibilities who are engaged or wish to engage in employment to be
able to do so;
14. Urges States and/or, as appropriate, the relevant entities of the United Nations
system, international and regional organizations, within their respective mandates, as well as
civil society, the private sector, employer organizations, trade unions, media and other
relevant actors, to take the following actions:
4
(a) Continue to develop and strengthen policies, strategies and programmes to enhance
the employability of women; and ensure their access to full and productive employment and
decent work, including through improving access to formal and non-formal education and
vocational training, lifelong learning and retraining, long-distance education, including in
information and communications technologies and entrepreneurial skills, particularly in
developing countries, to support women‘s economic empowerment in the different stages of
their lives;
(b) Promote women‘s participation in high-level management and in economic
decision-making;
(c) Adopt effective measures to promote equal pay for equal work or work of equal
value;
(d) Adopt and implement effective measures to promote and protect the rights of
women workers, eliminate sex-based discrimination in the workplace, and take action to
remove structural and legal barriers as well as stereotypic attitudes and behaviours of women
and men at work, addressing, inter alia, gender bias in recruitment; working conditions;
remuneration; occupational segregation; harassment; discrimination in access to social
protection benefits; women‘s occupational health and safety; the situation of women working
in the informal sector and the need to cover this sector in labour regulations and social
protection; unequal career opportunities; the situation of domestic female workers, including
migrant women; and the inadequate sharing, by men, of family responsibilities;
(e) Develop or strengthen policies and programmes to support the multiple roles of
women in society, while acknowledging the social significance of maternity and motherhood,
parenting, the role of parents and legal guardians in the upbringing of children and caring for
other family members; such policies and programmes should also promote shared
responsibility of parents, women and men and society as a whole;
(f) Take and encourage measures, including, where appropriate, the formulation,
promotion and implementation of legal and administrative measures to facilitate the
reconciliation of work and personal and/or family life, such as child and dependant care,
parental leave and maternity leave and other leave schemes and flexible working schemes for
men and women and, where appropriate, shorter working hours, and design, implement and
promote family-friendly policies and services, including affordable, accessible and quality
care services for children and other dependents, parental and other leave schemes and
campaigns to sensitize public opinion and other relevant actors on equal sharing of
employment and family responsibilities between women and men and emphasize men‘s equal
responsibilities with respect to household work;
(g) Measure in quantitative and qualitative terms, unremunerated work that is outside
national accounts in order to better reflect its value;
15. Calls on Member States to strengthen the incentive role of the public sector as
employer in order to develop an environment that effectively affirms and empowers women;
16. Acknowledges also the vital role the private sector can play in generating full and
productive employment and decent work for women;
17. Calls upon States to ensure and strengthen women‘s access to social protection
schemes and/or insurance schemes, throughout the life cycle, including health insurance and
pension schemes, giving particular attention to women living in poverty;
18. Urges States to adopt appropriate measures to overcome negative impacts of the
economic and financial crisis, including on women and girls, and integrate a gender
perspective into these measures so that they equally benefit women and men;
19. Urges States to adopt and implement legislation, policies and/or programmes
aimed at eliminating the constraints faced by women in accessing formal financial services,
5
including savings, credit, insurance and money transfer services, using alternative nontraditional security arrangements and giving particular attention to the obstacles faced by poor
women living in rural and urban areas in having access to those services, including to
affordable microfinancing; and also to adopt and implement legislation, policies and/or
programmes that support savings, credit and lending mechanisms for women;
20. Calls on Member States to undertake legislative, administrative and financial
measures to create a strong enabling environment for all women entrepreneurs and women
participating in the labour market, including: a sound macroeconomic framework;
accountable systems for managing public resources; and a business climate that attracts
investment and promotes movement from the informal to the formal sector through, inter alia,
competitive markets, enforceable contracts, the absence of corruption, regulatory policies that
promote public confidence in the market and reducing barriers to international trade within an
appropriate time frame;
21. Encourages all relevant economic stakeholders to continue to take gender
perspectives into account in the design of loans, grants, projects, programmes and strategies
so as to promote women‘s economic empowerment and equality;
22. Urges the international community to actively support national efforts for the
promotion of microfinance and microcredit schemes that ensure women's access to credit,
self-employment and integration into the economy;
23. Calls upon States, and encourages, as appropriate, relevant funds, programmes and
specialized agencies of the United Nations system, international financial institutions, the
private sector, nongovernmental organizations and other civil society actors, to take measures
to develop, finance, implement, monitor and evaluate gender-responsive policies and
programmes aimed at promoting women‘s entrepreneurship, in particular to benefit women
living in poverty, including through greater access to formal financial instruments,
microfinance, microcredit, cooperatives, technological innovation and transfer of technology,
market intelligence, investments, knowledge and skills training, advisory services, access to
markets, including through international trade, and facilitation of networking and exchanges;
24. Expresses its concern on the fact that women entrepreneurs, especially in the early
stages of the businesses they have founded, may find it difficult to sustain their businesses,
inter alia, because of a lack of access to markets, and encourages all relevant economic
stakeholders to strengthen competitiveness of women, to ensure their access to national and
international markets, with emphasis on low income women, and to include women
entrepreneurs in their supply chains, as a means of channeling continued income to businesses
established and operated by women;
25. Calls upon sending, transit and receiving States to incorporate gender perspectives
in all policies and programmes on migration, promote the full enjoyment of human rights and
fundamental freedoms by women migrants, combat discrimination, all forms of exploitation,
ill-treatment, unsafe working conditions and violence, including sexual violence and
trafficking in women and girls, and facilitate family reunification in an expeditious and
effective manner, with due regard to applicable laws, as such reunification has a positive
effect on the integration of migrants;
26. Urges Governments and/or, as appropriate, the relevant funds, programmes and
specialized agencies of the United Nations system, within their respective mandates, and
invites the international financial institutions, civil society, non-governmental organizations
and the private sector, to ensure that adequate resources are allocated for activities targeting
persistent serious obstacles to the economic empowerment of women in situations of armed
conflict;
6
27. Invites States and, as appropriate, international organizations, in partnership with
cooperatives and cooperative organizations, inter alia, to promote the growth of agricultural
cooperatives through women‘s access to finance, land and property, adoption of sustainable
production techniques, investments in rural infrastructure and irrigation, strengthened
marketing mechanisms and support for the participation of women in economic activities;
28. Recognizes that global advances in information and communication technologies
have created significant potential for facilitating women‘s economic empowerment, and that
realizing this potential requires efforts to improve development of, and equal access to,
technologies that facilitate educational and occupational access, and that encourage, support
and enhance women‘s economic empowerment;
29. Calls upon States to develop and promote, with the support of, as appropriate,
relevant United Nations entities, academic institutions, the private sector, non-governmental
organizations and other relevant actors, the production and use of sex and age disaggregated
statistics and academic research on the economic situation of women, including in the area of
employment, in order to effectively inform national policies;
30. Reaffirms that the international community, while strengthening international
cooperation, should emphasize the importance of an open, rule-based, equitable, secure, nondiscriminatory, transparent and predictable multilateral trading system that will also ensure
the equal access of women to market and technologies and resources at both the national and
international levels;
31. Urges developed countries that have not yet done so, in accordance with their
commitments, to make concrete efforts towards meeting the target of 0.7 per cent of their
gross national product for official development assistance to developing countries and 0.15 to
0.20 per cent of their gross national product to least developed countries, and encourage
developing countries to build on the progress achieved in ensuring that official development
assistance is used effectively to help meet development goals and targets and, inter alia, to
assist them in achieving gender equality and the empowerment of women;
32. Emphasizes the special importance of timely, effective, comprehensive and durable
solutions to the external debt problems of developing countries, since debt financing and
relief can contribute to economic growth and development and the empowerment of women;
33. Urges States and the international community to further promote international
cooperation, including North-South, South-South and triangular cooperation, for enhancing
women‘s economic empowerment; and to continue to share good practices related to
women‘s economic empowerment;
34. Reiterates the importance of strengthening coordination, accountability,
effectiveness and efficiency in the United Nations system‘s capacity to support the efforts of
Member States in the implementation of national policies for the achievement of, and to
address under-resourcing in, gender equality and the empowerment of women;
35. Requests the Secretary-General to submit to the Commission on the Status of
Women at its fifty-sixth session a report on the implementation of the present resolution.
7
EK 20
Anne Ölümlerinin ve Hastalıklarının, Kadının Güçlendirilmesi Yolu İle Ortadan
Kaldırılması (Tavsiye Kararı)
KSK 54. Oturumunda 4-12 Mart 2010 tarihleri arasında ―Anne Ölümlerinin ve
Hastalıklarının, Kadının Güçlendirilmesi Yolu İle Ortadan Kaldırılması‖ konulu Tavsiye
Kararı görüşmeleri gerçekleştirilmiş, Türkiye Delegasyonu taslak metin üzerinde gerçekleşen
tartışmaları yakından takip ederek, özellikle Pekin Deklarasyonu çerçvesinde alınan kararların
sürekliliğini sağlamak üzere eski yıllarda uzlaşma ile kabul edilen Sonuç Belgelerinden de
yararlanarak bazı önerilerde bulunmuştur. Tavsiye Kararına ilişkin olarak öncelikle Ülkemiz
tarafından, teklif edilen başlıkta yer alan ―anne ölümlerinin azaltılması‖ ifadesi yerine
―ortadan kaldırılması‖nın hedeflenmesi önerilmiş, neticede yer alan başlığa bu öneri
yansımıştır. Bunun yanında Ülkemiz tarafından özellikle daha önceki bir çok metinde kabul
edilen kadının insan hakları, cinsel haklar ve üreme hakları, güvenli olmayan koşullarda
düşük ve doğum, güvenli annelik, erken ve zorla evlilikler gibi kavramların metinde
korunması amacıyla teklifler getirilmiş, bunun yanında kadınların karar alma pozisyonlarında
yer almalarının sağlanması, yapılan kanıta dayalı çalışmaların yapılması, birinci basamak
sağlık hizmetlerinin önemi ve kadın sağlığı konusunda özelleşmiş sivil toplum kuruluşlarının
sürece dahil edilmesine yönelik öneriler sunulmuştur.
Oturum sonunda Tavsiye Kararı kabul edilmiş olup, Türkiye söz konusu Tavsiye
Kararına, Pekin Eylem Platformunda yer verilen taahhütlerden geriye gidilmesi ve söz konusu
sorunla baş edilebilmesi için erken evliliklerin önlenmesi gibi hayati önemde olan hususlara
vurgu yapılmaması nedeniyle ortak sunucu olmamıştır.
1
Eliminating preventable maternal mortality and morbidity through
the empowerment of women
The Commission on the Status of Women,
Reaffirming our strong commitment to the full implementation of the Beijing Declaration
and Platform for Action, the Cairo Programme of Action adopted at the International
Conference on Population and Development in 1994 and the Copenhagen Declaration and
Programme of Action of 1995 and their review conferences and commitments regarding the
reduction of maternal, newborn and child mortality and universal access to reproductive
health, including those contained in the 2000 Millennium Declaration1, the 2005 World
Summit Outcome, and recalling other relevant UN resolutions,
Reaffirming also the internationally agreed development goals, including the Millennium
Development Goals, in particular MDG 5 on improving maternal health, including the targets
to reduce by 3/4 between 1990 and 2015 the maternal mortality ratio and to achieve by 2015
universal access to reproductive health, MDG 4 on reducing child mortality, and MDG 3 on
promoting gender equality and empowerment of women, and MDG 6 on combating
HIV/AIDS, malaria and other diseases, and taking note with concern that MDG 5 is the least
likely of all the MDGs to be achieved based on current data,
Recalling the Universal Declaration of Human Rights and the obligations of States
Parties to the Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women,
the Convention on the Rights of the Child, the Convention on the Rights of Persons with
Disabilities, the International Convention on the Elimination of All Forms of Racial
Discrimination, the International Covenant on Civil and Political Rights, the International
Covenant on Economic, Social and Cultural Rights, and the Convention on the Protection of
the Rights of All Migrant Workers and Members of Their Families,
Recalling the 2009 Ministerial Declaration of the High Level Segment of the Economic
and Social Council on ―Implementing the internationally agreed goals and commitments in
regard to global public health,‖
Recalling the Human Rights Council resolution 11/8 of 17 June 2009 on preventable
maternal mortality and morbidity and human rights, and resolution 2009/1 of the Commission
on Population and Development on the contribution of the Programme of Action of the
International Conference on Population and Development to the internationally agreed
development goals, including the Millennium Development Goals,
Taking note of the holding of the various regional and international initiatives relating to
the reduction of maternal mortality involving representatives of governments, civil society
and the private sector, including, inter alia, the international conference “Addis Call to Urgent
Action for Maternal Health‖ of October 26, 2009, where participants agreed to the Addis
Ababa Statement of Commitment of October 27 and 28, 2009, as well as the 2009 Madang
commitment agreed by the Pacific Island countries and the 2008 Pacific Policy Framework
for Achieving Universal Access to Reproductive Health Services and Commodities,
Recognizing the need to continue to raise awareness at the national, regional and
international level about maternal mortality and morbidity,
1
Recognizing the role of the UN system, including its funds, programmes and agencies, in
particular the leading roles of the World Health Organization, UNFPA, UNICEF, and the
World Bank, in reducing maternal mortality and morbidity and the work under the annual
World Health Assembly agenda item on monitoring the achievement of the health-related
Millennium Development Goals, and welcoming the ongoing efforts of United Nations
entities to promote gender equality, empowerment of women, development, human rights and
peace through, inter alia, the mainstreaming of a gender equality perspective in United
Nations activities,
Welcoming the ongoing partnerships between a variety of stakeholders at the local,
national, regional and global levels aimed at addressing the multifaceted determinants of
global health and the commitments and initiatives to accelerate progress on the health-related
Millennium Development Goals, including those announced at the high-level event on the
Millennium Development Goals, held at United Nations headquarters on 25 September 2008,
and at the corresponding follow-up high-level event held on 23 September 2009,
Expressing deep concern that more than half a million women die every year from
largely preventable complications related to pregnancy or childbirth; that for every death,
WHO has assessed that an estimated twenty additional women and girls suffer from
pregnancy-related and childbirth-related injury, disability, infection, and disease, that over
200 million women worldwide lack access to safe, affordable and effective forms of
contraception, and that complications from pregnancy and childbirth are one of the leading
causes of death for women between the ages of 15 - 19, in particular in many developing
countries, and further expressing grave concern over the almost nine million children—four
million of them newborns—who will die this year, chiefly from preventable causes, and that
children whose mothers die are ten times more likely to die within two years,
Taking note that, as reported by WHO2, the causes of maternal death, in order of
prevalence worldwide, include severe bleeding (haemorrhage), infections, complications due
to unsafe abortion, high blood pressure in pregnancy (eclampsia), obstructed labor, and other
direct causes, accounting for an estimated 80 per cent of maternal mortality worldwide, as
well as other indirect causes,
Expressing deep concern that HIV infection significantly increases the risk of maternal
mortality and morbidity, so that in countries with high HIV prevalence, AIDS-related
complications are one of the leading causes of maternal mortality,
Acknowledging that failure to prevent maternal mortality and morbidity is among the
most significant barriers to the empowerment of women and girls in all aspects of life, the full
enjoyment of their human rights, and their ability to reach their full potential,
Reaffirming our commitment to the equal participation of women and men in public and
political life as a key element in women‘s and men‘s equal participation in eliminating
preventable maternal mortality and morbidity as well as in decision-making when defining
policies and strategies in that regard,
Reaffirming that gender equality cannot be achieved without promoting and protecting
the right of women to enjoy the highest attainable standard of physical and mental health,
including sexual and reproductive health, and reaffirming that expanding access to sexual and
reproductive health information and health services are essential for achieving the Beijing
Platform for Action, the Cairo Programme of Action and the Millennium Development Goals,
Recognizing the need for greater coordination, global cooperation and commitment to
achieving universal access to health services for women and children through a primary health
2
care approach and evidence-based interventions and further to reduce maternal and newborn
mortality and morbidity, including through the provision of sexual and reproductive health
care services, including family planning services, in line with the Beijing Platform for Action
and Cairo Programme of Action, 3
Recognizing also that the unacceptably high global rates of preventable maternal
mortality and morbidity are health, development and human rights challenges, and
recognizing further that such high rates are directly related to poverty, the presence of
persistent gender inequalities, including inequitable and unequal access to adequate health
services and facilities, gender-based violence, harmful traditional practices, lack of education,
lack of economic opportunity, lack of participation in decision-making, and multiple forms of
discrimination,
Recognizing that early pregnancy and early childbearing present a much higher risk of
complications during pregnancy and delivery as well as maternal mortality and morbidity, and
deeply concerned that early childbearing and limited access to the highest attainable standard
of health, including sexual and reproductive health, cause high levels of obstetric fistula and
other maternal morbidities as well as maternal mortality,
Recognizing the need to ensure women‘s and girls‘ right to education at all levels, as well
as sex education based on full and accurate information in a manner consistent with the
evolving capacities of girls and boys, and with appropriate direction and guidance,
Reaffirming the commitment to strengthening health systems that deliver equitable health
outcomes,
Expressing concern about the slow pace of progress in improving maternal, newborn and
child health and the inadequate resources for their health, and noting the growing inequalities
between and within Member States, the lack of appreciation of the impact of maternal,
newborn and child health on sustainable socio-economic development, and the continuing
need to address gender inequalities,
Stressing the importance of strengthening health systems to better respond to women‘s
health needs in terms of access, comprehensiveness, and quality, and underlining the need to
address women‘s health through comprehensive strategies targeting root causes of gender
inequality in health care, including unequal and limited access to health services,
1. Calls upon Member States and the international community to strongly commit at all levels
to eliminate the persistent and the unacceptably high global rate of maternal mortality and
morbidity;
2. Urges Government authorities and other leaders at the international, regional, national
and local levels, to generate the political will, increased resources, commitment, international
cooperation and technical assistance urgently required to reduce maternal mortality and
morbidity and improve maternal and newborn health;
3. Calls upon States to fully and effectively implement the Beijing Platform for Action,
the International Conference on Population and Development Programme of Action and the
outcomes of their review conferences, including the commitments relating to sexual and
reproductive health and reproductive rights and the promotion and protection of all human
rights in this context; and to maximize their efforts to eliminate preventable maternal
mortality and morbidity by strengthening comprehensive health services to women and girls,
including access to sexual and reproductive health care services and information as agreed to
in the Beijing Platform for Action and Cairo Programme of Action; 4
3
4. Further calls upon States to address gender inequalities, violations of the full
enjoyment of all human rights of women and girls, discrimination against women and girls,
poverty, and harmful traditional practices that contribute to the unacceptably high and
persistent global rate of maternal mortality and morbidity, bearing in mind the impact of
multiple forms of discrimination, to guarantee to all women access to the highest attainable
standard of health, and to ensure women‘s full participation in decision-making at local,
national and international levels regarding health care;
5. Encourages Member States to develop comprehensive strategies to target root causes
of gender inequality in health care and put into practice policies to ensure women‘s access to
affordable and adequate health services by strengthening health systems to better respond to
women‘s needs;
6. Calls upon States to integrate HIV/AIDS interventions into programmes for primary
health care, sexual and reproductive health, and mother and child health, including
strengthening efforts to eliminate the mother-to-child transmission of HIV, and encourages
the international community, especially the Global Fund to combat HIV/AIDS, Tuberculosis
and Malaria, to support these efforts;
7. Urges Member States, with the help of the United Nations system and the international
community where needed, to strengthen health systems for women and girls to reduce
maternal mortality and morbidity, through health financing, the health workforce, the
procurement and distribution of medicines, vaccines, commodities and equipment;
infrastructure, information systems, service delivery and political will in leadership and
governance, bearing in mind the need for gender mainstreaming;
8. Urges Member States to strengthen measures, including increased financial resources,
as necessary, to accelerate progress towards the achievement of Millennium Development
Goal 5 on improving maternal health;
9. Acknowledges the critical role of men and boys and the need to share responsibilities
between women and men in reducing maternal mortality and morbidity and promoting the
health of women and girls, and urges Member States, the United Nations, and civil society to
include in their development priorities programmes that address the critical role of men in
supporting women to have access to safe conditions for pregnancy and childbirth, contributing
to family planning, preventing sexually transmitted infections (STIs) and HIV, and ending
violence against women and girls;
10. Encourages Member States, including donor countries, and the international
community to increase their efforts to eliminate preventable maternal mortality and morbidity
through effective health interventions and health system strengthening, promotion and
protection of the full enjoyment of all human rights by women and girls and the
empowerment of women and girls, and to give renewed emphasis to maternal mortality and
morbidity initiatives in their development partnerships and cooperation arrangements, by
honouring existing commitments and considering new commitments in areas such as
humanitarian, emergency and crisis situations, and by coordinating at the MDG Summit in
September 2010 to strengthen planning and accountability for greatly accelerated progress on
reducing maternal mortality and morbidity;
11. Urges States to elaborate and implement comprehensive gender-sensitive poverty
eradication strategies that address social, structural and macroeconomic issues in order to
eliminate preventable maternal mortality and morbidity;
4
12. Recognizes the interlinkages between poverty, malnutrition, lack of, or inadequate or
inaccessible health services, early childbearing, and gender discrimination as root causes of
maternal mortality and morbidity, that poverty remains a major social risk factor, that the
eradication of poverty contributes to meeting the needs and protecting and promoting the
rights of women and girls and that continued urgent national and international action is
required to eliminate it;
13. Also encourages Member States, in particular those with persistent high maternal
mortality and morbidity, to maximize the efficient use of existing resources for maternal
health and also to meet commitments such as those included in the Abuja Declaration to
reduce poverty, and to increase budgetary allocations towards health and development
programmes that would eliminate preventable maternal mortality and morbidity, including
prevention and treatment of hemorrhage, obstructed labor, obstetric fistula, infections and
reproductive cancers, eliminate financial barriers, and promote the health, including sexual
and reproductive health, of women and girls;
14. Urges Member States, the international community, civil society, including women‘s
and youth organizations, and the private sector to strengthen partnerships and international
cooperation to eliminate preventable maternal mortality and morbidity;
15. Encourages Member States to collect data disaggregated by sex and age on all factors
contributing to maternal mortality and morbidity, and on other categories needed for
monitoring in a timely fashion progress toward MDG 5 and to share such data with the United
Nations system for better monitoring of progress towards MDG 5 and its targets;
16. Notes with appreciation the work done by the United Nations on Millennium
Development Goals indicators, in particular for MDG 5, and in this regard, requests the
Secretary-General to continue to expand the knowledge base, including the United Nations
web site on MDG progress, and encourages relevant United Nations Funds and Programmes,
specialized agencies and offices, as feasible, to prepare a compendium of best practices that
have been taken by Member States, United Nations bodies, Funds and Programmes, the
private sector, and non-governmental organizations, including women‘s organizations, on
eliminating preventable maternal mortality and morbidity, including through the
empowerment of women and girls, the elimination of gender discrimination and gender
inequalities, and the promotion of the full enjoyment of all human rights by women and girls;
17. Decides to hold at its fifty-fifth session an expert panel discussion on eliminating
preventable maternal mortality and morbidity and the empowerment of women, including oral
briefings by, and interactive discussion with the relevant United Nations Funds and
Programmes, agencies and offices, including the World Bank, as well as representatives of the
private sector and civil society, such as the Global Alliance for Vaccines and Immunizations
(GAVI), the Global Fund to Combat HIV/AIDS, Tuberculosis and Malaria, and the
Partnership for Maternal, Newborn, and Child Health;
18. Requests the Secretary-General to provide a report to the fifty-sixth session of the
Commission on the Status of Women, in consultation with Member States, international
organizations, and all other relevant stakeholders, taking into account Human Rights Council
Resolution 11/8 and other relevant United Nations resolutions, on actions to strengthen
linkages among programmes, initiatives and activities throughout the United Nations system
for the empowerment of women and girls, gender equality, protection of all their human rights
and
elimination
of
preventable
maternal
mortality
and
morbidity.
5
EK 21
(İNGİLİZCE)
Declaration on the occasion of the fifteenth anniversary of the
Fourth World Conference on Women
We, the representatives of Governments gathered at the fifty-fourth session of the
Commission on the Status of Women, in New York, on the occasion of the fifteenth
anniversary of the Fourth World Conference on Women, held in Beijing in 1995, in the
context of the review of the outcomes of the Conference and of the twenty-third special
session of the General Assembly, entitled ―Women 2000: gender equality, development and
peace for the twenty-first century‖, and its contribution to the annual ministerial review of the
Economic and Social Council on the theme ―Implementing the internationally agreed goals
and commitments in regard to gender equality and empowerment of women‖, to be held in
July 2010, and the High-level Plenary Meeting of the General Assembly which will focus on
accelerating progress towards the achievement of all the Millennium Development Goals by
2015, to be held from 20 to 22 September 2010,
1. Reaffirm the Beijing Declaration and Platform for Action adopted at the Fourth World
Conference on Women, the outcome documents of the twenty-third special session of the
General Assembly and the declaration of the Commission on the Status of Women on the
tenth anniversary of the Fourth World Conference on Women;
2. Welcome the progress made thus far towards achieving gender equality and the
empowerment of women, stress that challenges and obstacles remain in the implementation of
the Beijing Declaration and Platform for Action and the outcome documents of the twentythird special session of the General Assembly, and, in this regard, pledge to undertake further
action to ensure their full and accelerated implementation;
3. Emphasize that the full and effective implementation of the Beijing Declaration and
Platform for Action is essential to achieving the internationally agreed development goals,
including those contained in the Millennium Declaration, and stress the need to ensure the
integration of a gender perspective in the Highlevel Plenary Meeting of the General Assembly
on accelerating progress towards the achievement of all the Millennium Development Goals
by 2015;
4. Recognize that the implementation of the Beijing Declaration and Platform for Action and
the fulfilment of the obligations under the Convention on the Elimination of All Forms of
Discrimination against Women are mutually reinforcing in achieving gender equality and the
empowerment of women;
5. Call upon the United Nations system, international and regional organizations and all
sectors of civil society, including non-governmental organizations, as well as all women and
men, to fully commit themselves and to intensify their contributions to the implementation of
the Beijing Declaration and Platform for Action and the outcome of the twenty-third special
session of the General Assembly.
1
EK 21
(TÜRKÇE)
Dördüncü Dünya Kadın Konferansı‟nın 15. Yılı Vesilesi ile Deklarasyon
1995 yılında Pekin‘de düzenlenen Dördüncü Dünya Kadın Konferansı‘nın 15. Yıldönümü
vesilesi ile Konferansın çıktılarının, Genel Kurul‘un ―Kadın 2000: Toplumsal Cinsiyet,
Kalkınma ve 21. Yüzyıl İçin Barış‖ başlıklı 23. Özel Oturumu‘nun gözden geçirilmesi ile bu
belgelerin Temmuz 2010‘da düzenlenecek olan ―Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının
Güçlendirilmesi Konusundaki Uluslararası Uzlaşılmış Hedeflerin ve Taahhütlerin
Uygulanması‖ konulu Ekonomik ve Sosyal Konsey‘in yıllık Bakanlar Düzeyindeki
Toplantısında gözden geçirmesi ve 20-22 Ekim 2010 tarihlerinde düzenlenecek olan Genel
Kurul‘un ―Bin Yıl Kalkınma Hedeflerine 2015 Yılında Erişilmesi İçin İlerlemeyi
Hızlandırmak‖ konusuna odaklanacak olan üst düzey Genel Oturumuna sunacakları katkıyı
değerlendirmek üzere Kadının Statüsü Komisyonu‘nun 54. Oturumu‘nda New York‘da bir
araya gelmiş olan biz hükümet temsilcileri,
1. Dördüncü Dünya Kadın Konferansı‘nda kabul edilen Pekin Deklarasyonu ve Eylem
Platformu ile Genel Kurul‘un 23. Özel Oturumu‘nun çıktılarını ve Kadının Statüsü
Komisyonu‘nun Dördüncü Dünya Kadın Konferansı‘nın onuncu yılı vesilesi ile
yayınladığı bildirgeyi yeniden onaylarız,
2. Toplumsal cinsiyet eşitliğine erişilmesi ve kadının güçlendirilmesi amacıyla
kaydedilen gelişmeyi memnuniyetle karşılar, Pekin Eylem Platformu‘nun ve Genel
Kurul‘un 23. Özel Oturumu‘nun çıktılarının uygulanmasında karşılaşılan engellere ve
zorluklara dikkat çekerken, bu bağlamda söz konusu belgelerin tam olarak
uygulanmasından emin olunması için daha fazla eylemde bulunulması hususunda
güvence veririz,
3. Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu‘nun tam ve etkin bir şekilde uygulanmasının
Binyıl Kalkınma Hedefleri de dahil, uluslar arası uzlaşılmış hedeflere erişilmesi
konusunda asli unsur olduğunu vurgular; ―Binyıl Kalkınma Hedeflerine 2015 Yılında
Erişilmesi İçin İlerlemeyi Hızlandırmak‖ konulu Genel Kurul Üst Düzey Genel
Oturumuna toplumsal cinsiyet bakış açısının dahil edilmesinden emin olunmasına
duyulan ihtiyaca dikkat çekeriz,
4. Pekin Deklarasyonu ve Eylem Platformu'nun uygulanmasının ve Kadına Yönelik Her
Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi‘nden doğan yükümlülüklerin yerine
getirilmesinin, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçekleştirilmesi ve kadınların
güçlendirilmesinde karşılıklı olarak birbirlerini desteklediğinin farkındayız,
5. Birleşmiş Milletler sistemlerini, uluslararası ve bölgesel kuruluşları, sivil toplum
kuruluşları da dahil tüm sivil toplum sektörünü, kadın ve erkekleri; Pekin
Deklarasyonu ve Eylem Platformu ve Genel Kurul‘un 23. Özel Oturum Sonuçlarının
uygulanmasına ilişkin taahhütlerini gerçekleştirmeye ve katkılarını yoğunlaştırmaya
davet ediyoruz.
1
Download