Birhan OSMANOĞLU Öznellik nesnel bir biçimde açıklanabilir mi? Öznellik kelimesi ne kadar da ilginç bir kavramı açıklıyor değil mi ? Hele bir de felsefesi öznellik olgusu devreye girince iş gerçekten karmaşık bir hal alıyor. Öznellik basit olarak kesin bir formu olmayan kişiden kişiye değişen yargılardır. Felsefi bakış açısından özetlemek gerekirse de öznellik kişinin düşünce yapısının, tarihi bilgisinin, inançlarının, hayat hikâyesinin, umutlarının, duygularının birleşimiyle oluşan geniş bir evrendir. İşte bu kadar devasa bir konuyu ele alması akıl babası Jean – Paul Sartre olan Öznellik Nedir? kitabını okuma isteğini uyandırdı bende. Aslında kendine özgü varoluşçu felsefesiyle tanınan Sartre teknik olarak bu kitabı yazmamış, 1961 yılında özel davetle Roma’ da katıldığı bir söyleşideki yorumlarının kaydedilebilen kısmı daha sonra kitap haline getirilmiş. Kaydedilebilen diyorum çünkü kitabın Sartre’ın tüm düşüncelerini ve yorumlarını eksik notlar ve ses kayıtlarından dolayı içeremediği yazıyor. Öznelliğin sonsuzluğa uzanan ve başlı başına ilgi çekici bir konsept olmasının dışında bu kitaba ilgiyi arttıran bir diğer noktada öznelliğin felsefi açıklamasının; yazdığı, yorumladığı, konferanslar düzenlediği konular hakkında kesin tanımlamalar yapan J. P. Sartre tarafından yapılması bence. Kimilerine göre bir kişinin tüm hayat hikâyesi sadece ve sadece yorumlarıyla yani öznel kavramlarıyla açıklanabilirken bu kadar kapsamlı bir terimi alternatiflere kapalı bir şekilde tanımlamak ne kadar doğruydu ki ? Kitabı okuduktan sonra aklıma takılan bu konu hakkında bir araştırma yaptım ve felsefi düşünürler arasında hâlâ bu konu hakkında ortak bir noktaya varılamadığını öğrendim. Açıkçası bu durum kimilerine göre bir talihsizlik olsa da, bana göre öznelliğin kişiden kişiye farklı çağrışımlar yapması gayet doğal. Bunun temel olarak birkaç nedeni var. İlk neden öznelliğin iyi ya da kötü bir şey olup olmadığının kişiden kişiye göre değişmesi , bana sorarsanız öznelliğin olması insanı düşünmeye, sorgulamaya, yaratmaya ve uygarlıklar kurmaya itiyor ama kimi düşünürlere ya da inançlara göre her şeyin tek bir sonu, tek bir açıklaması olmalı. Bunun yanı sıra aslında her şeyin bilimsel bir gerçekliği olduğunu ama bilimin şu ana kadar tüm bu gerçeklilere yanıt verecek kadar yaşlı olmadığını düşünenler de var. Bu düşünce tarzı bir yandan mantıklı da gelmiyor değil bana. Evet , şu ana kadar bilimin kanıtlayabildiği şeyler, nesnel gelecekte kanıtlayacak oldukları da öznel olabilir ama bu düşünce tarzının da öznel olması işleri karıştırıyor sanki çıkılmaz bir labirente sokuyor bizleri. Öznelliğin açıklanmasını zorlaştıran bir diğer sorun ise hem felsefe camiası hem de tüm pozitif bilimler arasında kargaşa yaratan “ Gerçeklik öznel midir yoksa nesnel midir? “ sorusu. Okuduğum makaleler, kitaplar ve kendi kafamı uzun süre sorguya çekmem sonucu bu konuya benim vereceğim cevap ortaya çıktı. Bana göre gerçeklik ne öznel ne de nesnel, neden mi? Bilimsel araştırmaların çağ atlamasıyla birçok bilimsel kabulün değiştiğini gözlemlememiz en basit nedenlerden biri. Gerçeklileri açıklarken kullandığımız metotlar aslında subjektif olarak ortaya çıkan sonradan objektif olarak varsayılan yargılar. Basit bir örnek vermek gerekirse bir masanın kaç ayağı olduğu sorusuna verilen nesnel cevapların, altında öznellik yatan sayı sistemi baz alınarak verilmesi ayrı bir tartışma konusunu beraberinde getiriyor. Öznelliği anlama ve tanımlanma sorunsalına çözüm olarak, felsefe dünyası tarafından ortaya atılmış ve diğerlerine ağır basan iki yaklaşım var. Bunlardan biri bilimin öznel açıklanan her şeyi nesnel olarak izah etmesini beklemek. Diğeri ise herkesin kendi öznelliğini tanımlamasını teşvik edip bu sorunun nesnel bir cevabı olmadığını kabul etmek. Görünüşe göre daha uzun yıllar öznelliğin tanımı konusunda ortak bir kanıya varılamayacak. KAYNAKÇA Sartre , Jean – Paul. Öznellik Nedir . Çev. İnci Malak Uysal. Can Yayınları . 2015 . İstanbul