Dahilde İşleme Rejimi Ve Cari Açık Üzerindeki Etkileri

advertisement
İnönü Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi
İdari Bilimler, ISSN: 2147-0936
Cilt. 2, Say. 1, 2013, 59-69.
www.inijoss.com
Dahilde İşleme Rejimi Ve Cari Açık
Üzerindeki Etkileri
Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
Sakarya Üniversitesi Geyve MYO
[email protected]
Özet
Teknolojinin ve buna bağlı olarak iletişim, lojistik, finansman
teknikleri vb. ticareti arttırıcı araçların gelişmesi küresel olarak
tabir ettiğimiz dünyada, dünya ticaretini gün geçtikçe
serbestleştirmektedir. Türkiye’de bu serbestliğin bir uzantısı olarak
1996 yılından beri dahilde işleme rejimini uygulamaktadır. Teoride
bir çok avantajı olan ve uygulanması iktisaden mantıklı görünen
dahilde işleme rejimi, literatürde yerli üretimi olumsuz yönde
etkilediği ve ticaret politikası araçlarının etkinliğini zayıflattığı
savunulmaktadır. Bu çalışmada 1996 yılından 2012 yılına kadar
geçen süreçte dahilde işleme rejimi ve dış ticaret ilişkileri
ekonometrik olarak incelenmiş ve sonuçlar Türkiye açısından
değerlendirilmiştir.
Anahtar Sözcükler: Dahilde işleme rejimi, eşbütünleşme, hata düzeltme modeli,
ihracat politikaları, cari açık.
JEL Sınıflama kodları: C01, F32, O24.

Sorumlu Yazar
Hakan Eryüzlü
60
Abstract
As a result of more improved technology, communications,
logistics and financing techiques, world trade which is the so called
global world is more liberal nowadays.
Accordingly less
protectionist policies inward processing regime have been
implementing since 1996 in Turkey. In theory, there are a lot of
advantages for inward processing regime and also it seems rational
economically but In the literature, it is asserted that this regime
affects adversely domestic production and weakens the effectiveness
of policy tools. In this study, inward processing regime and foreign
trade relations (1996 to 2012) were examined by econometric
technicals and the results were evaluated for Turkey.
Keywords: inward processing regime, ko-entegration, error correction model,
export policies, current deficit.
JEL Classification Codes: C01, F32, O24.
1.
Giriş
24 Ocak 1980 Kararları olarak bilinen bir dizi ekonomik istikrar programının
yürürlüğe konulması ile birlikte Türkiye’de, piyasa kurallarının işlemeye
başlaması ve dünya ekonomisi ile bütünleşmeyi sağlayabilmek amacıyla ihracata
dayalı sanayileşme ve bu yolla büyüme stratejisi izlenmeye başlanılmış olup ülke
ekonomisini dışa kapalı bir hale getiren ithal ikamesine dayalı sanayileşme
stratejisi terk edilmiş, ihracata dayalı büyüme modeli benimsenmiştir. Günümüz
Dünyası’nda da, küresel pazarlar ile bütünleşmenin ve ekonomik kalkınmanın
sağlanabilmesinin temelinde; amacı, ekonominin piyasa mekanizması kurallarına
göre işlemesini sağlamak ve dünya ekonomisi ile bütünleşmeyi gerçekleştirmek
olan ihracata dayalı sanayileşme ve büyüme modeli vardır.
Genel olarak gelişmiş ekonomilerin uyguladığı ihracata dayalı sanayileşme
anlayışı, Ülkelerin dünya pazarlarında söz sahibi olabilmeleri; pazar paylarını
artırabilmeleri yanında rekabet güçlerini geliştirebilmelerine bağlıdır. Bu amacı
gerçekleştirmek için de ihracat teşvikleri büyük önem taşımaktadır. Ancak
küreselleşme ile birlikte uluslararası mal ticareti serbestleşirken, GATT ve DTÖ
gibi çeşitli uluslararası anlaşmalar ve örgütler ile bunlara taraf olan ülkelere
ihracat teşvik tedbirlerinde nakit teşviklerin engellenmesi gibi çeşitli sınırlamalar
getirilmiştir. Bu sınırlamalar ile de uluslararası mal ticaretinin önündeki engellerin
kaldırılması ve ülkelerin daha rekabetçi olmaları amaçlanmaktadır (Sayılgan ve
Şenol, 2010: 38).
61
Dahilde İşleme Rejimi ve Cari Açık Üzerindeki Etkileri
İhracatın artması ise her zaman ödemeler dengesi açısından iyi anlama
gelmeyebilmektedir. İhracat verileri ödemeler dengesi içindeki beş hesaptan en
önemlisi olan -ödemeler dengesinin sonucunu da büyük ölçüde belirleyen hesap
olan- cari hesap içerisinde ithalat verileri ile birlikte tutulur. Eğer ihracat
artmasına rağmen ithalat daha fazla artarsa hesap açık verecek, ödemeler dengesi
de bozulacaktır. Bu bakımdan ihracatın arttırılmasını amaçlayan politikaların,
ithalat üzerindeki etkileri doğru analiz edilmelidir. Çalışmanın konusu olan
dahilde işleme rejimi (DİR) de bir dış ticaret teşvik aracıdır. DİR ülke içindeki
üreticilerin dünya piyasa fiyatlarında hammadde temin etmesi ve bu sayede
rekabet edebilirlik düzeylerinin gelişmesi ile ihracatı arttırmayı hedefleyen, ithal
malda (ihraç malında kullanılacak hammadde) vergi muafiyeti sağlayan bir
sistemdir. Türkiye ihracatının yaklaşık %40’ı DİR kapsamında yapıldığı (ihraç
edilen malın üretimi için öncelikle ithal hammadde girdisi yapılması) için Türkiye
açısından da çok ciddi önem teşkil etmekte olan dış ticaret teşvik aracıdır.
Çalışmanın amacı, Türkiye’de yürürlüğe girdiği tarihten itibaren ( Ocak 1996’dan
2012 yılına kadar geçen süreçte), ihracatı artırmada olumlu etkileri yanında, yurt
içi üretimi olumsuz etkilediği, ithal ara malı kullanımını teşvik ettiği, ihracatı
ithalata bağımlı hale getirdiği, dolayısıyla var olan cari açığı daha da artırdığı
savunulan Dahilde İşleme Rejiminin Türkiye iktisadi yapısına olan katkısını
ekonometrik yönden analiz ederek literatüre katkı sağlamaktır. Bundan önceki
çalışmalarda, DİR’in olumsuz etkileri üzerinde durulmuş fakat ekonometrik
olarak bir açıklama getirilmemiştir. Yurt dışı uygulamalarında ise, çok kontrollü
ve kolaylıkla uygulanmayan DİR sistemi Türkiye’deki gibi sorun teşkil eden bir
araç olmadığı için olumsuz etkileri üzerine bir çalışma mevcut değildir.
Nural ve Akçin, DİR’in ilk faaliyete girdiği yıl olan 1996 yılında yaptıkları
çalışmada, DİR’in özellikle ihracat sanayilerinin teşvik edilmesini ve verimliliği
arttırlamısını ve olağan gümrük tarifelerinin ihracat sanayileri açısından
kolaylaştırmasını teminat altına alacağını vurgulamışlardır. Yine 1996 yılında da
Nural, çalışmasında DİR ozaman ki haliyle yurt içindeki üreticilerin temel
ekonomik çıkarlarının olumsuz olarak etkilenmemesini de teminat altına aldığını
belitmiştir. Oysaki bu teminatı sağlayan 9. Madde uygulamada dikkate
alınmamaktadır. 2008 yılında Odabaş çalışmasında, reijimin etkileri üzerine
tartışmaların sürdüğünü ve özellikle DİR’in ülkemiz uygulamarıyla, AB
uygulamalrı arasındaki farklarının incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Odabaşın
bu tespitindeki en önemli dayanak DİR’in AB ülkelerinde tartışmalı bir rejim
olmamasıdır. Sayılgan ve Şenol (2010) yaptıkları çalışmada, DİR düzenlemesinde,
yerli üreticilerin ekonomik çıkarlarına zarar vermeme şartının somut kriterlere
bağlanmasının, gümrük idarelerince verilen belgelerin uygulama alanının
genişletilmesinin, AB’de yürürlüğe girecek uygulamaya parelel olarak DİR
kapsamında geri ödeme sisteminin terk edilerek yalnızca şartlı muafiyet
sisteminin kullanılmasının, rejimden beklenen faydayı arttıracağını belirtmişlerdir.
Ersungur ve Takım ise (2010), DİR’in AB uygulamalarında, belge
Hakan Eryüzlü
62
müracaatlarının Topluluk üreticilerinin çıkarlarını olumsuz etkilemediğinin
tespitine ilişkin detaylı bir inceleme yapıldıktan sonra uygulanma aşamasına
geçilmesi gerektiğini tespit etmişlerdir. Ayrıca ihracatı artırırken, ithalatı da
artırdığı, dolayısıyla ihracatta katma değeri yüksek mallar üretilemediği yönünde
haklı eleştirileri beraberinde getirdiği, Bu yüzden dahil olduğu DTÖ ve Gümrük
Birliği politikaları çerçevesinde, ulusal çıkarları da dikkate alınarak Dahilde
İşleme Rejimi sisteminin yeniden gözden geçirilmesi, etkin bir denetleme sistemi
geliştirilerek, yerli üretime yaptığı olumsuz etkilerin asgariye indirilmesi
gerektiğini savunmuşlardır.
2.
Dahilde İşleme Rejimi
Dahilde İşleme rejimi (DİR) Serbest dolaşımda olmayan yabancı eşyanın, işlem
görmüş ürünlerin üretiminde kullanılmasından sonra Türkiye Gümrük
Bölgesinden yeniden ihraç edilmesi amacıyla, gümrük vergileri ve ticaret
politikası önlemlerine tabi tutulmaksızın ve vergilerinin teminata bağlanması veya
serbest dolaşımda bulunan eşyanın işlem görmüş ürünlerin üretiminde
kullanılmasından sonra Türkiye Gümrük Bölgesinden ihraç edilmesi halinde, bu
eşyanın serbest dolaşıma girişi esnasında tahsil edilmiş olan ithalat vergilerinin
geri verilmesine dayanan bir gümrük rejimidir.
DİR’in iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlar, üreticiyi gümrük vergisinden
kurtararak işletmenin sermaye yapısının güçlendirilmesi ve ticaret politikası
önlemlerinden muaf olarak eşya ithal etme imkanını sunmasıdır. Bir diğeri de,
ithal ürünün katma değer sürecine alındıktan sonra artı değerle ihraç ediliyor
olması, istihdam gücüne katkı sağlaması, kaliteli girdi kullanımı olanakları
sunması, yeni teknoloji girişine imkan vermesi gibi mikro ve makro ekonomik
avantajlar sunmaktadır. Burada esas olan rejimden yararlanacak firmaların
projelerin iyi seçilmesidir. İzin verilecek projelerin yerli sanayi ve makro ekonomi
politikalarının önceliklerini koruyacak ve destekleyecek nitelikte olmasına özen
gösterilmelidir (Selen, 2009: 86). Bu amaçlar neticesinde şöyle bir genel amaca
ulaşmak olanaklıdır; DİR rejimi sayesinde iç piyasadaki üreticilerin Dünya
fiyatlarında hammadde sağlayabilme imkanı ile rekabet edebilirlik güçlerinin
artması beklenmektedir.
Türkiye’de DİR, şartlı muafiyet sistemi ve geri ödeme sistemi olmak üzere iki
şekilde uygulanmaktadır;
2.1.Şartlı Muafiyet Sistemi; Şartlı Muafiyet Sistemi, dahilde işleme izin belgesi
kapsamında ihracı taahhüt edilen işlem görmüş ürünün elde edilmesinde
kullanılan ve serbest dolaşıma girmemiş hammadde, yardımcı madde, yarı mamul,
mamul ile değişmemiş eşya, ambalaj ve işletme malzemesinin, Türkiye Gümrük
Bölgesi’nde (serbest bölgeler hariç) yerleşik firmalarca, ticaret politikası
önlemlerine tabi tutulmaksızın, vergisi teminata bağlanmak suretiyle ithal
63
Dahilde İşleme Rejimi ve Cari Açık Üzerindeki Etkileri
edilmesi ve ihracat taahhüdünün gerçekleşmesini müteakip, alınan teminatın iade
edilmesidir. Bu kapsamda yapılacak işletme malzemesi ithalatında, KDV ve özel
tüketim vergisi tahsil edilmekte ve ticaret politikası önlemleri uygulanmaktadır.
(Dahilde İşleme Rejim Kararı, 2005).
2.2.Geri Ödeme Sistemi; Geri ödeme sistemi, Dahilde İşleme İzin Belgesi
kapsamında serbest dolaşıma giren hammadde, yardımcı madde, yarı mamul,
mamul ile değişmemiş eşya, ambalaj ve işletme malzemesinden elde edilen işlem
görmüş ürünün ihracı halinde, ithalat esnasında alınan verginin (işletme
malzemesine ilişkin katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi hariç) geri
ödenmesidir (Ersungur ve Takım, 2010: 294).
Türkiye’de genel olarak DİR rejiminden yararlanabilme koşulları;
 İşlem görmüş ürünlerin yurt dışına ihraç edilme niyeti,
 İşlem görmüş ürünler içerisindeki ithal eşyasının tanımlanabilmesi,
 Serbest bölgeler hariç olmak üzere Türkiye gümrük bölgesindeki üreticilerin
temel ekonomik çıkarları ile Türk malı imajının olumsuz etkilenmemesi,
 Ülke içerisinde işleme faaliyetlerinin oluşturulması,
 İşletme daha önce DİR kapsamında faaliyette bulunmuşsa önceki performansının
olumlu olması gerekmektedir.
Avrupa Birliği ülkelerinde Dahilde İşleme Belgesi’nin verilebilmesi için işleme
tabi tutulacak eşyalarla karşılaştırılabilir hiçbir eşyanın AB’de üretilmemiş olması,
yeterli miktarda bulunmaması, AB’deki üreticiler tarafından uygun bir süre içinde
sağlanamaması, fiyat açısından ekonomik olmaması yada kalite bakımından
yetersiz olması gerekmektedir (Çavuş, 2006). Türkiye’de ise, Dahilde İşleme
Rejimi Kararının 9. maddesinde, bu yönde bir hüküm bulunmasına rağmen, bu
kararın nasıl uygulanacağına dair kıstasların belirtilmemesi nedeniyle, bu rejim
kapsamında yapılacak ithalatın aynı malları yurtiçinde üreten firmaları olumsuz
yönde etkileyip etkilemediği konusunda sağlıklı bir değerlendirme yoluna
gidilememektedir. İşte bu uygulama farkı Türkiye’de DİR’in AB’ye oranla çok
daha fazla tercih edilmesine neden olmaktadır. Türkiye’deki toplam ihracat
içerisinde DİR kapsamında yapılan ihracat yaklaşık %40 civarlarında iken AB
ülkelerinde bu oran ortalama %7 civarındadır.
AB’deki Dahilde İşleme Rejimi uygulamaları ile Türkiye’deki uygulama
farklılığının nedenleri şu şekilde açıklanmaktadır (Ersungur ve Takım, 2010: 294);
 AB ülkelerinde KDV tecil-terkin sistemi otomatik olarak gerçekleştirilirken,
ülkemizde
bu
uygulama
Dahilde
İşleme
Rejimi
kapsamında
gerçekleştirilebilmektedir.
 AB üyesi ülkelerde gümrük birliği çerçevesinde gerçekleştirilen ithalata Dahilde
İşleme Rejimi uygulanmamaktadır. Türkiye’de ise hem AB ülkelerinden
gerçekleştirilen ithalat, hem de üçüncü ülkelerden gerçekleştirilen ithalat Dahilde
İşleme Rejimi kapsamında yapılabilmektedir.
Hakan Eryüzlü
64
 Genel olarak AB ülkelerinde sermaye ve teknoloji yoğun bir üretim yapılırken
ülkemizde daha çok emek yoğun, fason üretim yapılması ağırlıktadır.
 Bu durumda dahilde işleme rejimi kullanımını artırıcı yönde bir etkiye neden
olmaktadır.
 Türkiye’de enerji ve işçilik üzerindeki vergi yükü, finansman maliyeti gibi girdi
maliyetlerinin yüksek olması yanında TL’nin aşırı değerlenmesi gibi nedenlerle
dünya fiyatları ile rekabet edebilmek için ihracatçılar ucuz girdiyi ithalat yoluyla
karşılayabilmektedirler. Bu çerçevede de Dahilde İşleme Rejimi kapsamında
gerçekleştirilen ithalat ile girdi maliyetlerinin azaltılması amaçlanmaktadır.
 Türkiye’deki yerleşiklerin yurt dışından temin ettikleri kredilerle birlikte, kabul
kredili, vadeli akreditif veya mal mukabili ödeme şekillerinden birisi yoluyla
ithalat yaptıklarında mal bedelinin %3’ü oranında Kaynak Kullanım Destekleme
fonu (KKDF) ile ödemek zorunda kalmaktadır. Oysa Dahilde İşleme Rejimi
kapsamında gerçekleştirilen ithalatta KKDF tahsil edilmemektedir.
3.
Ekonometrik Yöntem ve Veri Seti
Bu çalışmada kullanılan veri seti Ocak 1996-Aralık 2011 aralığını kapsamaktadır.
Ocak 1996 tarihinin başlangıç tarihi olarak alınmasının sebebi, Türkiye’de DİR
rejiminin bu tarihte başlıyor oluşudur. Seriler aylık ve dolar cinsinden
kullanılmıştır. Bu kapsamda çalışmada DİR kapsamında geçekleşen ihracat
(DEX) ve cari açık (CA) verileri kullanılmıştır(Seriler aylık ve dolar
cinsindendir). DİR ile ilgili veriler T.C. Ekonomi Bakanlığı, diğer veriler ise,
TÜİK’ten alınmıştır.
Durağan olmayan serilerle kurulacak modeller sahte regresyona neden
olabileceğin için öncelikle serilerin durağanlığının sınanması gerekmektedir
(Durağanlığın saptanabilmesi için kullanılan pek çok test bulunmaktadır. Bu
çalışmada değişkenlere ait verilerin durağanlığı Genişletilmiş Dickey-Fuller birim
kök testi (ADF) kullanılarak test edilmiştir).
Seriler eğer aynı farklarında durağan çıkarlarsa, eş bütünleşme (ko-entegrasyon)
testi uygulanacaktır. Eş bütünleşme analizi iktisadi değişkenlere ait serilerin
durağan olmamaları durumunda bile bu serilerin durağan bir doğrusal
kombinasyonunun var olabileceğini ileri sürmektedir. Bu durum değişkenleri
etkileyen kalıcı dışsal şoklara rağmen değişkenler arasında uzun dönemli bir
denge ilişkisinin varlığını gösterir. Sistemdeki her değişken kendilerini ayrı ayrı
etkileyen her biri kendine özgü dışsal, kalıcı şoklara değil bunları beraberce
etkileyen ortak stokastik trendlere sahip olmalıdır. Seriler arasındaki ilişkiyi
sınamak amacıyla sıklıkla kullanılan testlerden birisi iki aşamalı Engle-Granger eş
bütünleşme testidir. İki aşamalı eş bütünleşme yönteminde ilk olarak seriler
arasında en küçük kareler yöntemi(EKKY) ile model kurulup, modelin kalıntıları
elde edilir. İkinci aşamada ise, elde edilen bu kalıntılara birim kök sınaması
yapılır. Kalıntılar durağan çıkarsa eş bütünleşme ilişkisinin varlığından bahsedilir.
65
Dahilde İşleme Rejimi ve Cari Açık Üzerindeki Etkileri
Bu birim kök testinin kritik değerleri, ADF birim kök testinin değerlerindn farklı
olup, Mackinnon’dan elde edilmektedir. Bunun yanında, eğer iki seri I(0)’da
durağan ise bu serilerin eş bütünleşik oldukları söylenebilir. Yani bunların düzey
değerleri ile regresyonları anlamlı olacaktır. Bu durumda aralarında uzun dönem
denge ilişkisi (eş bütünleşme) olacaktır.
Eğer seriler arasında herhangi bir eş bütünleşmeye rastlanmaz ise nedensellik
ilişkilerini tespit etmek amacı ile Granger nedensellik testi uygulanacaktır.
Ampirik çalışmalarda Granger nedensellik testi uygulanabilirliğindeki kolaylığı
sebebiyle en çok tercih edilen yöntemlerden birisidir. Ayrıca, 1980’lerin sonunda
ortaya çıkan eş bütünleşme literatürü (Engle ve Granger), nedensellik testi ile
ilgili teorik çalışmaların yeniden gözden geçirilmesine katkıda bulunmuştur. Bu
yeni yaklaşıma göre, iki değişken arasında eş bütünleşme olduğu gösterilebilirse,
Engle ve Granger (1987), kısa dönemde dengesizlikleri gideren bir hata düzeltme
mekanizmasının (errorcorrection mechanism, ECM) olduğunu göstermektedirler.
Bu bağımlı değişkendeki değişmelerin, açıklayıcı değişkenlerdeki değişme ve eş
bütünleşik regresyondaki gecikmeli hata teriminin bir fonksiyonu olduğu
anlamına gelir.
Seriler arasında eş bütünleşme varlığı olması durumunda ise, değişkenler arasında
eş bütünlesme ilişkisinin varlığı durumunda, bu değişkenler arasındaki kısa
dönemli nedensellik ilişkisinin belirlenmesinde Hata Düzeltme Modeli (VECM)
kullanılacaktır. Hata düzeltme modeli, değişkenler arasındaki uzun dönem dengesi
ile kısa dönem dinamikleri arasında ayrım yapmaya ve kısa dönem dinamiklerinin
belirlenmesine imkan tanımaktadır. Bu amaçla, durağan olmayan değişkenlerin
birinci dereceden farkları alınarak, açıklayıcı değişkenler arasına uzun dönemli
dengeye uyumlaşmayı yansıtan bir hata düzeltme terimi eklenmektedir. Eş
bütünleşme ilişkisi var olduğu durumda, en az bir yönlü nedensellik ilişkisinin
bulunması gerekmektedir.
3.
Ampirik Sonuçlar
Çalışmada aylık ve dolar cinsinden serilerin, logaritmik formları kullanılmıştır.
Dahilinde işleme rejimi ile alakalı veriler T.C. Ekonomi Bakanlığı’ndan, ihracat
ve ithalat ile alakalı verilerde Türkiye İstatistik Kurumu’ndan alınmıştır. Analiz
için ise E-views-8 programı kullanılmıştır.
Analizde kullanılacak verilere uygulanan birim kök testi sonuçlarına göre iki
seride (DİR kapsamında ihracatı temsil eden logaritmik LDEX serisi ile cari açığı
temsil eden logaritmik LCA) 1. farklarında sabitli ve trendli durağan çıkmıştır.
Uygulanan ADF testine ilişkin birim kök testi sonuçları aşağıdaki gibidir;
Tablo.1
Hakan Eryüzlü
66
Birim Kök Testi*
Seri
t-statistic
-21.30711
LDEX
-18.84427
LCA
Prob**
0.0000
0.0000
* Serilerin durağanlık sonuçları AIC (akaike) ve SIC (schwartz) kriterlerine göre değerlendirilmiştir.
**MacKinnon (1996) p değerleri
Ele alınan serilerin her ikisinin de birinci farkları durağan olduğu için seriler
arasında uzun dönem birlikteliği gösteren eş bütünleşme (ko-entegrasyon) mevcut
olabilir. Bu sebeple serilere iki aşamalı Engle ve Granger eş bütünleşme testi
uygulanmıştır. DİR kapsamında yapılan ihracat ile cari açık eş bütünleşme testi
incelendiğinde, sonuçlar;
Tablo.2
Dependent
DCA
DDEX
tau-statistic
-19.10898
1.840085
Prob.*
0.0000
1.0000
z-statistic
-248.7122
9.443527
Prob.*
0.0000
1.0000
*MacKinnon (1996) one-sided p-values
Sonuçlara göre cari açığın bağımlı, DİR kapsamındaki ihracatın bağımsız olduğu
durumda seriler eş bütünleşik çıkmıştır. Bir başka şekilde değerlendirilirse uzun
dönemde DİR kapsamında yapılan ihracat cari açıkta belirleyici olmaktadır. Bu
durumda DİR kapsamında ihracat neden, cari açığın sonuç olmak üzere tespit
edilebilecek bir nedensellik güçlü bir nedensellik olarak değerlendirilecektir.
Aralarında eş bütünleşmede tespit edilen, DİR kapsamında ihracat ile cari açık
arasındaki ilişki Granger nedensellik testi yerine Hata Düzeltme Modeli (ECM)
tahmin edilmiştir. Hata düzeltme modeli, değişkenler arasındaki uzun dönem
denge ile kısa dönem dinamikleri arasında ayrım yapmaya ve kısa dönem
dinamiklerinin belirlenmesine imkan tanımaktadır. Bu amaçla, durağan olmayan
değişkenlerin birinci dereceden farkları alınarak, açıklayıcı değişkenler arasına
uzun dönemli dengeye uyumlaşmayı yansıtan bir hata düzeltme terimi
eklenmektedir. ECM sonuçları tablo 3’de gösterilmiştir;
Tablo.3
Excluded
D(DDEX)
All
Dependent variable: D(LCA)
Chi-sq
Df*
12.66365
6
12.66365
6
Dependent variable: D(LDEX)
Prob.
0.0487
0.0487
Dahilde İşleme Rejimi ve Cari Açık Üzerindeki Etkileri
67
Excluded
D(DDEX)
All
Chi-sq
6.144598
6.144598
Df
6
6
Prob.
0.4072
0.4072
*ECM çözümü için optimum gecikme uzunluğu 6 olarak belirlenmiştir. Bunun sebebi VAR modelinde gecikme optimum
gecikme uzunluğu 7 çıkmış ve VECM içinde bunun bir eksiği alınmıştır.
Sonuçlara göre, aralarında eş bütünleşme ilişkisi bulunan DİR kapsamında yapılan
ihracat ile cari açık değişkenleri arasında DİR kapsamında yapılan ihracattan, cari
açığa doğru nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Bu durum DİR kapsamında
yapılan ihracatın, cari açık üzerinde etkili olduğunu göstermektedir (ayrıca eş
bütünleşmenin varlığı iki serinin uzun dönemde de ilişkisinin devam edeceğini
gösterir).
4.
Sonuç
Türkiye’de 1980 sonrası dönemde ihracata dayalı büyüme anlayışı çerçevesinde
yenilikler yapılmış ve ihracat artışı sağlamaya yönelik çeşitli teşvikler verilmiştir.
Bu teşviklerden en önemlisi ve günümüzde en çok kullanılan dahilde işleme
rejimi de (DİR) gümrük birliğine geçişle beraber 1996 yılından beri
uygulanmaktadır. DİR rejimi genel amacına bakıldığında iç piyasadaki üreticiler
Dünya fiyatlarında hammadde sağlayabilme imkanı ile rekabet edebilirlik
güçlerinin artmasına katkıda bulunmak amaçlanmaktadır. Yine teorik olarak
incelendiğinde DİR üreticiyi gümrük vergisinden kurtararak işletmenin sermaye
yapısının güçlendirilmesi ve ticaret politikası önlemlerinden muaf olarak eşya
ithal etme imkanını sunmaktadır. Bu rejimin çalışmada incelenen ithalatı arttırıcı
etkisinin bulunmasına rağmen avantajlı bir başka yanı olarak ta, ithal ürünün
katma değer sürecine alındıktan sonra artı değerle ihraç ediliyor olması, istihdam
gücüne katkı sağlaması, kaliteli girdi kullanımı olanakları sunması, yeni teknoloji
girişine imkan vermesi gibi mikro ve makro ekonomik avantajlar sunmaktadır.
Her ne kadar avantajları olan bir rejim olarak gözükse de üretim olmadan ihracat
yapılamayacağı ve ihracata dayalı büyüme anlayışının gerçekleşemeyeceği de bir
gerçektir. Üretim olması için artan ihracatın sermaye birikimine katkı yapması
gerekmektedir. Fakat Türkiye’nin kuruluşundan beri yaşadığı en önemli iktisadi
sorunda sermaye birikiminin hiçbir zaman arzulanan seviyelere ulaşamamış
olmasıdır. 1947 yılından bu yana hiç ara vermeyen ve adeta kronikleşen dış ticaret
açıkları da bunun önemli bir kanıtıdır.
Türkiye açısından DİR rejimi incelendiğinden 1996 yılından bu yana yapılan
toplam ihracatın yaklaşık %40’ına yakını DİR kapsamında yapılmıştır. Yine
yapılan ekonometrik analizler sonucunda DİR kapsamında yapılan ihracat ile cari
açık arasında güçlü nedensellik saptanmıştır. Bu sonuç şu anlama gelmektedir,
Türkiye’de ihracatın artması cari açığı da arttırmaktadır. İktisadi teoriyle tamamen
ters düşen bu durumun özünde DİR rejimi bulunmaktadır. Çünkü Türkiye
Hakan Eryüzlü
68
ihracatın büyük kısmı DİR kapsamında yapılan ithalat ile gerçekleşmektedir.
Dolayısıyla ihracatın artması için ithalatında artması gerekecektir.
Yurt dışında (özellikle AB ülkelerinde) böyle bir soruna neden olmayan DİR
rejimi Türkiye’de uygulanmasında hatalar mevcuttur. Genel manada Türkiye için
olumsuz etkileri aşağıdaki gibi sıralanabilir;
 Yurt içi ara malı üreticileri olumsuz etkilemektedir. Ara malını alıp nihai mal
haline getiren firmalar için belki bir avantajı olsa da ülkede ara malı üreten veya
üretebilecek firmaların rekabet edebilirliği ortadan kalmaktadır. Böylece ithal ara
malı kullanımı teşvik edilmekte ve ülkede sermaye birikimi olumsuz
etkilenmektedir.
 İhracat fazlasıyla ithalata bağımlı hale gelmektedir. Bu da cari açığın kapanma
ihtimalini azaltmaktadır.
 DİR kapsamında ithalattan hiçbir vergi alınmadığı için kamu gelirlerinin bir
kısmından da yine vazgeçilmekte ve bu da bütçe açığına katkı sağlamaktadır.
Sonuçta da ikiz açığın görülme ihtimali DİR ile daha da artmaktadır.
Bu kapsamda DİR rejiminin modern bir iktisadi yapıda (ayrıca çeşitli yurt dışı
anlaşmalar gereği olarak ta) bulunması faydasını da göz önünde bulundurarak
Türkiye’de uygulanması konusu tekrar gözden geçirilmeli, çeşitli tedbirler ve
revizeler uygulanmalıdır. Uygulanabilecek revize ve tedbirlerden bazıları
aşağıdakiler gibi olabilir;
 Mevcut mevzuat gözden geçirilmeli, özellikle mevzuatta var olan fakat fiili
uygulaması sağlanamayan tedbirler derhal uygulanmalıdır.
 Ülke dış ticareti açısından en çok kullanılan DİR rejimi ile alakalı işler tek bir
kurum tarafından yönetilmeli ve izlenmelidir (mevcut durumda belgenin alındığı
ve kapatıldığı kurumlar farklıdır).
 Yine DİR kapsamında hali hazırda uygulanan geri ödeme sistemi, belli bir
zaman için paranın kamuda gözükmesini fakat kısa zamanda gitmesinden dolayı
hesap hareketlerinde olumsuzluklar yaratmaktadır. Bu sebeple sadece şartlı
muafiyet sisteminin uygulanması daha doğru olacaktır.
 DİR kapsamının daraltılması da yerli üreticileri koruyarak kısa dönemde
sermeye birikimine katkı sağlayabilecektir.
Kaynakça
[1] ÇAVUŞ, Birol; (2008), “Devletçe Uygulanan Bir İhracat Teşvik Unsuru:
Dahilde
İşleme
Rejimi”
www.turkhukuksitesi.com/makale_401.htm.(ET:12.07.2008).
[2] Dahilde İşleme Rejim Kararı, 2005/8391, 27.01.2005 tarih, mad.5 25709 sayılı
resmi gazate
69
Dahilde İşleme Rejimi ve Cari Açık Üzerindeki Etkileri
[3] Ekonomi Bakanlığı, Dahilde İşleme Sistemi İstatistikleri, Ankara, 2012
[4] ERSUNGUR, Ş. Mustafa ve TAKIM Abdullah; (2010), “Dahilde İşleme
Rejimi: İhracat ve İthalat Üzerindeki Etkisi” Atatürk Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Dergisi, 24(2), ss. 289-305.
[5] NURAL, Ali; (1996), “Ekonomik Etkili Gümrük Rejimleri, Dahilde ve
Hariçte İşleme Rejimi Kararları”, Gümrük Birliği Sürecinde Türkiye Dergisi,
21
[6] NURAL, Ali ve AKÇİN, Remzi; Ekonomik Etkili Gümrük Rejimleri, Gümrük
Kontrolörleri Derneği Yayını, Yayın No:7, İstanbul, (1996).
[7] ODABAŞ, Hasan; (2008), “Dış Ticaret Yardımları ve Dahilde İşleme Rejimi”
Bütçe Dünyası, 3(28), ss. 75-81.
[8] SAYILGAN, Güven ve ŞENOL, Coşkun; (2010), “Dahilde İşleme Rejimi ve
Türk İşletmelerinin İhracatı Üzerine Etkileri” Erciyes Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 35, ss. 7-53.
[9] SELEN, Ufuk; Gümrük İşlemleri. Bursa: Ekin Basın Yayın Dağıtım. 2. baskı.
(2009),
[10] TÜİK, dış ticaret istatistikleri, Ankara, 2012.
Download